3 3 Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 37’nci harfi. Öndamaksıl afrike (= kapantılı ve ovmalı) sessiz fırlatmasız konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [ts] şeklinde yazılır. (Dolayısıyle Ts ve ts şeklinde yazılması da bilimsel bir çözüm olarak önerilebilir.)


3açxa (ÇM) i. Perşembe günü. → çaçxa


3adums[1] (PZ) EA/ED har.f. [part. 3aderi/ 3adineri ; yoks.part. u3adu/ u3aderi] Bakıyor. → 3aduy; no3’ers/ no3’en; o3’en; o3’k’en, o3’k’ers. I. EA har.f. 1. Bir şeye [aps.] bakıyor. İnceliyor. Yükümlü bakıyor. Emice-şk’imi zuğaşi çenareşi oxori-muşis xes. Golaxt’u mjaçxa ndğas golovakti. P’anda zuğas 3adumt’u. (PZ-Cigetore) Amcam deniz kenarındaki evinde oturuyor. Geçen pazar gününde ona ziyaret ettim. Her zaman denize bakıyordu. Memet’i txombuşi mcas namp’onu do melenk’aleşa 3adums. Cenci bozomotalepe hekelendo goluluran. (PZ-Cigetore) Mehmet kızılağaca yaslanıp karşı tarafa bakıyor. Genç kızlar oradan geçiyorlar. Xasani şk’unda komoxtu. Ar 3adit. Ek’nas noraram. (PZ-Cigetore) Hasan bize geldi. Bir bakın. Kapıyı tıkırdatıyor. Çemçve k’irbonik mundi-muşis var-3adums do ma cemadi3en. (PZ-Cigetore) Eksik dişli götüne bakmayıp da benimle dalga geçiyor. 3’o m3xuli (na-)var-içanu mişk’ut’u. Ar kop3adi ç’i xut-aşi tane m3xuli nonças. (PZ-Cigetore) Bu yıl armut vermedi diyordum. Bir de baktım ki beş altı tane armut meyvesi vermiş. Bere ar 3adi. Xurims-i ? (ÇM-Ğvant) Çocuğa bir bak. Horluyor mu ? Alişi p’ap’u badi na-on var-3aduy, sirafite nuk’u-muşi ibğamt’u. (ÇM-Ğvant) Ali’nin dedesi yaşlılığına bakmadan ustura ile sakallarını keserdi. 2. Bir şeyin gelişmesi için ya da iyi durumda kalması için emek veriyor. Besliyor. Geçindiriyor. Mehmetis 3’ulu bere uyonun. Opşa vorsi 3adums. (PZ-Cigetore) Mehmet’in küçük çocuğu var. (Mehmet ona) çok iyi bakıyor. Xasanis jur bere uyonun. Vorsi osk’uledinams. Vorsi 3adums. (PZ-Cigetore) Hasan’ın iki çocuğu var. (Hasan onları) iyi besliyor. İyi bakıyor.

II. ED har.f. Bir işe [dat.] bakıyor. İlgileniyor. Alis dulya var-uğun. Dulyas 3adums. (PZ-Cigetore) Ali’nin işi yok. İşe bakıyor. Ali bere ibgart’aşa uji var-meçay. Nciri met’axu-muşi 3aduy. (ÇM-Ğvant) Ali çocuk ağlarken kulak asmıyor (= önemsemiyor). Kestirmeye (= uyuklamaya) bakıyor.


3adums[2]/ 3adups (FN’nın orta bölgesi ~ HP ÇX) EA har.f. 1. Deneme yapıyor. (Bir şeyi) deniyor. “T’ufeğik muç’o ot’k’omersya do 3adums. (AH-Lome) “Tüfek nasıl atıyordiye deneme yapıyor. 2. Görücü usülü evlenmede aday kızı tanımak için evine ziyarete gitmek, çarşıda takip etmek, herhangi bir bahane ile konuşturmak gibi yöntemle (o kızı) deniyor ya da sınıyor. Aşez biç’i oçiloni davu. Mtel bozope 3adums. (FN-Sumla) Ayşe’nin oğlu evlenecek çağa geldi. Bütün kızları kolluyor, inceliyor. Eminez bere oçiloni uyonun. Noderepez gulun do bozope 3adums. (AH-Lome) Emine’nin evlenecek erkek çocuğu var. Kadın imecelerinde gezip kızları sınıyor (inceliyor).


3aduy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. [part. 3aderi/ 3adineri ; yoks.part. u3adu/ u3aderi] Bakıyor.

I. Bir şeye [aps.] bakıyor. İnceliyor. Yükümlü bakıyor. Mer3’i gunzanoba va-3adar. Na-niçanuşi didoba 3adar. (ÇM-Ğvant) Sarmaşıcı dalın uzunluğuna değil, verdiği ürünün büyüklüğüne bakacaksın. Ali dudi p’arantenişa meşk’iğay. Doloxe 3aduy. (ÇM-Ğvant) Ali başını pencereden içeri götürüp içeriye bakıyor. Ayşe oşk’uri tudendope 3aduy. Oşk’uri goruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe elma ağacının etrafına bakıyor. Elma arıyor. Ali go3’o na-mepçi mçxu mca oxori-amolva coç’adun. İdi. 3adi. (ÇM-Ğvant) Ali’ye geçen yıl verdiğim kalın kalas evin girişinde çakılı. Git. Bak. → 3adums[1]

II. (AŞ-Ortaalan) Yemeğin [aps.] tadına bakıyor. Yemeği do3adi. Ncumu kuğun-i ? (AŞ-Ortaalan) Yemeğin tadına bak. Tuzu var mı ? → ik’onams; ci3aday; no3aday/ no3adams; nostoniz o3’k’en, nostoniz go3’k’ers

III. Çocuk, hasta vs’ye [aps.] bakıyor. Himu zabuni vrosi 3aduy. Xeşa mvalen. (ÇM-Ğvant) O, hastaya iyi bakıyor. Elinden geliyor.

f.-i. o3adu : (Çocuğa , hastaya vs) bakma. Andğa Alişi bere o3adu evindum. (ÇM-Ğvant) Bugün Ali’nin çocuğunun bakımının sorumluluğunu ben alıyorum.

3ana (AH-Lome) i. [çoğ. 3anape] Serçe. 3ana steri ar hek ar hak mot-noxedur ? (AH-Lome) Serçe gibi bir oraya bir buraya niye konuyorsun ? → m3ana, n3ana, bağulya


3an3a (FN ~ AH) i. [çoğ. 3an3ape] 1. Bir tür zembil. Kiraz veya kestane kabuğundan örülen, ortalama 40 x 60 cm ebatlarında, bir askısı olup çanta ya da zembil şeklinde omuza asılabilen, içine yiyecek şeyler konan, fındık toplarken de kullanılan bir kap. P’ap’ulik k’at’a 3’anaz berepe şeni xut’up’ali edo didilepe şeni 3an3ape şums. (FN-Ç’anapet) Dede her sene çocuklar için küçük zembil ve büyükler için normal zembil işler. Fadimek handğa na-3’ilu mbuli 3an3ate nayla tudele ke3’ok’idu. (FN-Ç’anapet) Fatma bugün topladığı kirazı 3an3a ile serenderin altına astı. 3an3a ma kelebik’idi do xut’up’ali berez kelebok’idi. (FN-Sumla) 3an3ayı ben omzuma astım ve küçüğünü de çocuğun omzuna astım. 3an3ate ntxiri k’orobums do k’alatiz dolobğams. (AH-Lome) 3an3ayla fındığı toplayıp sepetin içine döküyor. Babaz 3an3a elobun. P’eya so ulun ? (AH-Lome) Babam 3an3ayı takmış. Acaba nereye gidiyor ? Babak na-k’vatasen ç’uburiz t’k’ebi va-goxomaşa nanak msurtu şeni goşorums. Ok’açxe he msurtupeşi 3an3a şeni babak k’ayepe goşimez do 3’k’ariz gelumt’vinams. (AH-Lome) Babamın kestiği kestaneler henüz kurumadan annem bağ ipi yapmak için kabuğunu hemen soyuyor. Sonra o kabuklardan çanta yapmak için babam iyilerini seçip suya koyuyor. Mxucis na-gelobun 3an3aMot-memilamt’asya do tok’iten-ti elik’orams. (AH-Borğola) Omzunda asılı olan heybeyiDüşürmeyeyimdiye iple de kendine bağlıyor. 2. [ölçü birimi] Bir (ya da iki, üç vs) 3an3a(1) dolu. Nanak ondğeneyi gyarişen ogine ar 3an3a ntxiri me3’ilumz do k’alati-muşi yopşamz. (FN-Ç’anapet) Annem öğle yemeğinden önce bir heybe fındık topluyor ve sepetinin üzerini dolduruyor. Handğa ar 3an3a mbuli dop’3’ili. (FN-Sumla) Bugün bir zembil kiraz topladım. → xut’up’ali


3axepuna (FN) i. Karışık dikenlik. Dikenli bitkiler ile farklı bitkilerin oluşturduğu karışık örtü. Hem 3axepunaşa coğori-ti var-meşalen. (FN-Sumla) O karmakarışık bitki örtüsü olan yere köpek bile giremiyor. Arguni 3axepunaz miz*in. İdi do komoiği. (FN-Sumla) Benim baltam dikenlikte yerde duruyor. Git ve getir.


3axoci i. Geyikböceği. Handğa sum 3axoci op’ç’opi. (FN-Sumla) Bugün üç tane geyikböceği yakaladım.


3ela (AH) i. Yumurta [gen.] akı. Bureği nkiminomt’aşi makvalişi 3ela mot-uk’atam. (AH-Lome) Börek hamuru yoğururken yumurta akını katma. Ç’ut’a bort’işi makvalişi 3ela var-bipxort’i. (AH-Borğola) Küçüklüğümde yumurtanın akını yemezdim.


3epla (PZ ~ AŞ) i. [çoğ. 3eplape] Meyve, fasulye vs’nin soyulmuş kabuğu. M3xulişi 3eplas cemabazginu. Evust’vi. Cevoli. (PZ-Cigetore) Armutun kabuğuna yanlışlıkla (= istemeyerek) bastım. Kaydım. Düştüm. 3eplape mo-mexum. Ok’iği. Pujepe mepçaten. (ÇM-Ğvant) (Üzüm, fasulye vs’nin) kabukları atma. Biriktir. İneklere vereceğiz. Oşk’uri-3epla moy ot’oçam ? Puci mepçaten. (AŞ-Ok’ordule) Elma kabuğunu niye atıyorsun ? İneğe vereceğiz. Urzeni-3epla moy mexxum ? (AŞ-Ortaalan) Üzümün kabuğunu niye döküyorsun ? Doğani ntxiri-3epla soba ammobğay do ç’ums. (AŞ-Ok’ordule) Doğan fındık kabuklarını sobanın içine atıp yakıyor. Ntxiri-3epla soba molvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Fındık kabuklarını sobanın içine döküyor. → nop’ro3i; nop’ro3e ≠ çepla


3igams/ 3igaps (HP ~ ÇX), 3igups (AK) EA har.f. Bir şeyleri [aps.] iğneye, şişe, ipe veya ipliğe [lok.] diziyor. Dadi Havak moni 3igups. (AK-Döngelli) Hava hala boncuk diziyor. → 3onums[2]/ 3onuy[2]

+ u3igams/ u3igaps/ u3igups EDA har.f. Biri için [dat.] iğneye, şişe, ipe veya ipliğe herhangi bir şeyi [aps.] diziyor. Dadi Havak mota-muşis moni u3igups. (AK-Döngelli) Hava hala torununa boncuk diziyor.


3ijonuy (ÇM) Eø har.f. I. Tırmıklıyor. Üzerinden tırmık çekerek toprağı işliyor. Tırmık ile toprak yayıyor. Cetasule tasi keyobğay. O3ijonaşete 3ijonuy. (ÇM-Ğvant) Fidelikte tohumu atıyor. Tırmık ile toprağı yayıyor. → çizonuyI

II. Çapalıyor. Origite ntxorar do bercite 3’ijonar. (ÇM-Ğvant) Kazma ile kazıp çapa ile çapalayacaksın. → bergums/ berguy/ bergups; çizonuyII; molums; belups; gomolaps; gumers


3it’i (ÇM) ü. ve i. Çıt. 3’it’i muç’o are gok’u3xun. (ÇM-Ğvant) Çıt ettin mi uyanıyor. Bere nena do 3it’i var-aşa gamast’un-igzalay. (ÇM-Ğvant) Çocuk hiç gürültü yapmadan çıkıp gidiyor.


3i3a (PZ) i. Emzik. Biberon. [< Fra.] Berek k’iyams. 3i3a p’icis komeludvi do mo-k’iyamt’as. (PZ-Cigetore) Çocuk bağırıyor. Emziği ağzına ver de bağırmasın. 3’up’i[2]; emzuği; o3’u3’ale


3i3i (PZ ~ AH HP ÇX) i. Meme. → buz*i/ buzi; 3i3ili

A. a. [çocuk dilinde, ve büyükler çocuklara konuşurken] İnsan ve tüm memeli hayvanların her cinsiyetinde ve her yaşındaki meme. Porça kok’imbini, be bozomota. 3i3i gazin. (AŞ-Ok’ordule) Gömleğini ilikle, e kız. Memen görünüyor. # Nani nani ç’e Xasani / Mele mulun nana-skani / Kalamani dokaçeyi / 3i3i opşa mokaçeyi. (FN-Sumla) Ninni ninni e Hasan / (İşte görüyorum) karşıda, geliyor annen / Elinde çarıkları / Memeleri süt dolu ve kucaklanmış (= süt öylesine dolu ki dökülmesin diye annen memelerini kucaklamış). b. [bazen büyükler küçük çocukların önünde konuşurken] Yetişkin kadının süt veren memesi ve sütü . Bere 3i3i cubay. (ÇM-Ğvant) Çocuğu emziriyor. Bere ibgay. 3i3i komeçi. (AŞ-Ortaalan) Çocuk ağlıyor. Meme ver. Nanak “Pucik kogeiğu-i ?” ya do 3i3ilepez tudele amo3’k’en. (FN-Ç’anapet) Annemİnek memelerine süt doldurdu mu ?” diye (ineğin) memelerine alttan bakıyor.

B. [büyükler arasındaki konuşmada] 1. Çocukların ve bütün hayvan yavrularının memesi. Bozos 3i3iz jin pupuli yuxtu-doren. (AH-Lome) Kızın memesinin üstünde çıban çıkmış. 2. Erkek memesi. 3i3i kat’a k’oçiz kuğun. Buz*i xvala oxorcalepez aven. (AH-Borğola) Meme her insanda vardır. (Süt veren) meme yalnız kadınlarda olur.


3i3ilams (PZ-Apso) Eø har.f. Kuş [erg.] cıvıldıyor. K’inçik 3i3ilams. (PZ-Apso) Kuş cıvıldıyor. → k’ark’alams, i3’vi3’vilay, 3’vi3’vilay; 3’ip’inams, t’rağodumsII, uç’andamsII, ustvinsII


3i3ili (AŞ-Ortaalan) i. [çocuk dilinde] I. Meme. → 3i3i; buz*i/ buzi

II. Süt. 3i3ili oşvi. (AŞ-Ortaalan) [küçük çocuklara] Süt iç.


3kip’ola (FN) i. I. İnce küçük odun parçacığı.

II. Kürdan. → oz*inz*gale, k’ibri-oz*inz*gale


3kvit’i (FN-Sumla) i. Tilki. 3kvit’i steri i3’kers. (FN-Sumla) Tilki gibi kurnazca bakıyor. → mç’apuII; meli


3onums[1]/ 3onuy[1] (PZ)(AŞ ~ FN) EA har.f. Saplıyor. Sokuyor. Bıçaklıyor. Xasanik ncağite xor3’i 3onums. (PZ-Cigetore) Hasan şişle eti saplıyor (= her tarafı deliyor). Ar3’o k’oçi xamite 3onuy. Mancurape o3’enan. (AŞ-Ok’ordule) Biri adamı bıçakla deliyor (= saplıyor). Diğerleri bakıyor. Xasani k’oçi xamite do3onu. (AŞ-Ortaalan) Hasan adamı bıçakladı. Xasanik k’oçi xamite 3onums. (FN-Sumla) Hasan adamı bıçaklıyor. Sürekli bıçak sokuyor. → o3onams (AH); no3igams/ no3igaps; gumt’ams; gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps; [bıçaklıyor] nç’k’iluy; + no3onams/ no3onay; do3onams/ dvo3onay


3onums[2]/ 3onuy[2] (PZ ~ AH) EAL har.f. Bir şeyleri [aps.] delerek iğneye, şişe, ipe veya ipliğe [lok.] diziyor. Üst üste diziyor. Dizim yapıyor. Ayşek tutuni 3onums. (PZ-Cigetore) Ayşe tütün diziyor. Ayşe ore-noxlap’epe nonç’epite 3onuy-oxombinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kabak içlerini ipe dizip kurutuyor. Xurma 3onuy. Osk’urinasen. (AŞ-Ok’ordule) Hurmayı ipe saplayıp geçiriyor. Kurutacak. Tesp’ixi do3onu. (AŞ-Ortaalan) Tespihi (= tespih tanelerini) dizdi. Berez oçu şeni k’vateyi xor3i nçxiliz dop3oni do bot’uxnam. (FN-Ç’anapet) Çocuğa yedirmek için kesilmiş eti şişe dizdim ve kızartıyorum. P’ap’ulik ağne na-nik’vatu ngenişi xor3i nçxiliz do3onu do ot’uxnams. (FN-Ç’anapet) Dede, yeni kesilen dananın etini şişe dizdi ve kızartıyor. Xasanik ntxiri 3onums. Kyume vasen. (FN-Sumla) Hasan fındık diziyor. Kyume yapacak. P’ep’erepe nok’epez 3onums, amok’idamz do omç’k’vinams. (AH-Lome) Biberleri ipliğe diziyor, asıyor ve kurutuyor. Hamseri kyume dolobobaten. Nanak ntxirişi kyume 3onums. Emine teyzek nez*işi kyume 3onums. (AH-Lome) Bu gece kyume bandıracağız (= yapacağız). Annem fındık kyumesi diziyor. Emine teyze ceviz kyumesi diziyor. → 3igams/ 3igaps, 3igups


3o3xoli (AH) i. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.] [♦ dey. 3o3xoli steri : Salkım saçak.] Han3’o k’ayi ntxiri çans. T’ot’is 3o3xoli steri gyobun. (AH-Lome) Bu sene iyi fındık var. Dallar salkım saçak sarkıyor.


3unami i. Tsunami. [< Jap.] Japoniyas hişo zelzele iyu ç’i 3unami iyu do sotinuri oxorepe coningtu. Opşa k’oçepe işk’idu. (PZ-Cigetore) Japonya’da öyle deprem oldu ki tsunami geldi de nerede ev vardı ise hepsini yıktı. Çok insan öldü. 3’o Japonya 3unami diyu. (ÇM-Ğvant) Bu yıl Japonya’da tsunami oldu. 3unami zuğa tudendope let’a oxink’anasi na-mulun zuğa-3’arepe n. (ÇM-Ğvant) Tsunami, deniz dibinde olan depremden kaynaklı oluşup gelen deniz sularıdır. 3unami iyasi zuğa muti on dolitoray. (ÇM-Ğvant) Tsunami olunca deniz heyşeyi derine çekiyor. Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim. Japonya na-iyu 3unami hiç’ç’i mutu şeyi var-naşk’u. (AŞ-Ortaalan) Japonya’da olan tsunami hiç bir şeyi bırakmadı. 3unami oxori, araba, let’t’a, xoşk’a, dişk’a, mutu ziru eç’ç’opu. Mendiğu. (AŞ-Ortaalan) Tsunami ev, araba, toprak, çubuk, odun, ne bulduysa aldı. Götürdü. Japonya depremi var-oğurinay. 3unami oğurinay. (AŞ-Ortaalan) Japonya’da deprem öldürmüyor. Tsunami öldürüyor. Hik’k’u didi 3unami iyu çi zuğa oxorepe kodolitoru. (AŞ-Ortaalan) Öyle büyük tsunami oldu ki deniz evleri içine çekti. Japonyaz zelzele şkule na-ivu 3unamik na-dolitoru oxori do arabape toliz var-go3’omağen. (AH-Lome) Japonya’da depremden sonra oluşan tsunaminin yutup içine çektiği ev ve arabalar gözümün önünden gitmiyor. Zuğaşi zelzeleşen na-eçkindun 3unamik k’oçinoba do tabiati şeni dido p’at’i ondepe ikoms. (AH-Borğola) Deniz depreminden oluşan tsunami insanlık ve doğa için çok kötü şeyler yapar. Han3’o Pasifiği okyanusiz na-ivu 3unamik Japonyaşi Sendai-noğaz do hekoni k’oçepes dido zarari meçu. (AH-Borğola) Bu yıl Pasifik okyanusunda olan tsunami Japonya’nın Sendai şehri ve oranın insanlarına çok zarar verdi. Japonyas 3unami ivu do muk’o k’oçi dişkidu ! (HP-P’eronit) Japonya’da tsunami oldu da ne kadar insan ölmüş ! Japonyas 3unami ivu do noğa, oxorepe do k’oçepe mejixişiru. (HP-P’eronit) Japonya’da tsunami oldu da çarşı, ev, adam, herkes herşey yıkılıp parçalandı. [Bu terim, 2011 Mart 11’inde Japonya’da meydana gelen tsunamiden sonra Türkçe aksanlı “tusunami” şeklinde söylenen biçimin yerine Goişi Kojima tarafından önerilmiştir.]


3xandari/ n3xandari (ÇM) i. Tahta oturak. Evin oturma salonunun kenar duvarlarına, ya da odalarda yatak serilen yere, tahtadan yapılan, oturulan veya yatak serilen 35 cm yüksekliğinde, genişliği yaklaşık 90-100 cm, ahşap yükselti. Cejinaşe 3xandari kodomirçi. (ÇM-Ğvant) Yatağımı 3xandariye ser. Ali berepe 3xandari tudendo ot’obinay. (ÇM-Ğvant) Ali çocukları 3xandarinin altına saklıyor. Ali didi cejinaşe keç’opu. 3xandari eludgay. (ÇM-Ğvant) Ali büyük yatak aldı. 3xandariye (= yatağın altındaki döşemeye) ek yapıyor. → m3xadari


3xap’alams (AH-Borğola) Eø har.f. Suda [lok.] çırpınıyor. Omçviru dobiguramt’a şakiz 3’k’ariz ipti p3xap’ali-dort’un. (AH-Borğola) Yüzme öğrenene kadar suda önce çırpınmıştım. → çxap’alams


3xembi (PZ), (FN-Sumla) i. İstiriç. → 3xemuri/ 3xemuyi


3xemri (ÇM-Ğvant) i. Gürgenin Doğu Karadeniz bölgesinde olan türü.


3xemunt’uri (AK) i. Muşmula. Oxorişi 3’oxle 3xemunt’uri xodorgu. (AK-Döngelli) Evin önüne muşmula dikti. → 3xilimunt’ri, sk’ilimunt’ri, 3’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3ximunt’i, 3ximunt’uri


3xemuri/ 3xemuyi (ÇM-Mek’alesk’irit ~ AŞ), (FN-Ç’anapet ~ ÇX) i. İstiriç. → 3xembi


3xeni (PZ-Apso)(AŞ-Ortaalan ~ FN-Ç’anapet)(AH-Borğola) i. At. 3xeni oxut’k’va3ams. (FN-Ç’anapet) At koşuyor. 3xeni cgiyalums. (AH-Borğola) At koşuyor. [PZ-Apso, FN-Ç’anapet ve AH-Borğola’da n3xeni şeklinde de söylenir.] → n3xeni


3xik’i (AH) i. Çalı çırpı. Bozo-çkimi ! Avli do jimok’a 3xik’iş okosalete kosi. (AH-Lome) Kızım ! Avluyu ve evin arkasını çalı süpürgesiyle süpür. 3xik’i p’k’orobi do daçxuri dobogzi. (AH-Lome) Çalı çırpı toplayıp ateş yaktım. 3xik’iş okosalete avli pkosum. (AH-Lome) Çalı süpürgesiyle avluyu süpürüyorum. M3xulişi nca gop3xop’işi na-dibğu 3xik’epe mebun3’i do dop’ç’vi. (AH-Borğola) Armut ağacını tımar edince dökülen çalı çırpıları tutuşturup yaktım. Handğa karmat’eşe bidi do menz*giperi lulas 3xik’epe kogamabiği. (AH-Borğola) Bugün değirmene gittim de tıkalı aparattan çalı çırpıları çıkarttım. Ont’ules 3xik’epe ok’op’ç’vişi nomçka n3aşen mtu. (AH-Borğola) Tarlada çalı çırpıyı bir arada yakınca yanmış parçacıklar havadan yağdı. Doğanik oxorişi avli 3xik’işi okosalete kosu do pağu. (AH-Borğola) Doğan evin önündeki bahçesini çalı süpürgesiyle süpürüp temizledi. Xasanik avlişi oğune k’ele 3xik’işi okosalete go3’akosums. (AH-Borğola) Hasan avlunun ön tarafını çalı süpürgesi ile süpürüyor. → nçalapona; n3’ixi; n3xik’iII


3xilimunt’ri (PZ) i. Muşmula. Xasanişi 3xilimunt’ri 3’o opşa içanu. (PZ-Cigetore) Hasan’ın muşmulası bu sene çok meyve verdi. [PZ-Cigetore’de hem sk’ilimunt’ri hem 3xilimunt’ri denir.] → sk’ilimunt’ri, 3’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3ximunt’i, 3ximunt’uri, 3xemunt’uri


3ximunt’i (AH-Lome), 3ximunt’uri (AH-Borğola) i. Muşmula. 3ximunt’i o3’iloni divu-doren. (AH-Lome) Muşmula toplanacak duruma gelmiş. → sk’ilimunt’ri, 3xilimunt’ri, 3’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3xemunt’uri


3xons (FN) EA har.f. Tarıyor. Nanak k’at’a ndğaz berepeşi toma 3xons. (FN-Ç’anapet) Annem her gün çocukların saçını tarıyor. → n3xonums/ n3xonuy[2]; sxonuy; 3xonums/ 3xonups; + i3xons; + u3xons


3xont’ums (PZ-Cigetore) EA har.f. I. Kesilmiş ağacı [aps.] buduyor ya da ayıklıyor. Xasanik mca cek’vatu do 3xont’ums. (PZ-Cigetore) Hasan ağaç kesti de buduyor (= ayıklıyor). [ayakta duran yaşayan ağacı buduyor] 3’opxuy[3]; 3xop’ums, go3xop’ums; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums/ goxups; guşaç’k’irups; [yaşayan ya da kesilmiş ağcın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII

II. Yontuyor. Doğanik burç’ulite dişk’a 3xont’umt’uşa k’uçxe nak’vatu. (PZ-Cigetore) Doğan koplu ile odun yontarken ayağı kesildi. → yazums, p’azums, azums/ azuy, x’azums/ x’azups

III. Balığı [aps.] ayıklıyor. K’apça kogamaxt’u. Xasanik ar teneçe k’apça keç’opu. Hus doxedu do k’apça 3xont’ums. (PZ-Cigetore) Hamsi çıktı. Hasan bir teneke hamsi aldı. Şimdi oturdu da hamsi ayıklıyor. → otemizanams; 3xot’uyI/ 3xot’umsI/ 3xot’ups; [herhangi bir şeyi ayıklıyor] n3xot’ums


3xont’un (HP ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Atlıyor. Fırlıyor. Ç’ak’uç’i k’arfız gepçişi 3xont’u do gomindunu. (AH-Borğola) Çekici civiye vurunca fırladı da kayboldu. → nuk’ap’ams, uk’ap’un[2], nok’ap’ay; mo3’uk’ap’ams[2]; ++ mek’a3xont’un/ mik’a3xont’un vs

part. 3xont’ineri : Zıplayarak. Atlayarak. Hoplayarak. Bere-skani 3xont’ineri gulunna, ar ndğa mulun, duşeme xodolot’axups. (AK-Döngelli) Çocuğun zıplayarak (= atlayarak, hoplayarak) geziyorsa, bir gün gelir, döşemeyi kırar.


3xonums (FN-Ç’anapet), 3xonups (AK) EA.har.f. Tarıyor. Nanak k’at’a ndğaz berepeşi toma 3xonums. (FN-Ç’anapet) Annem her gün çocukların saçını tarıyor. Ayşek k’ulani-muşişi toma 3xonups. (AK-Döngelli) Ayşe kızının saçını tarıyor. → n3xonums, n3xonuy[2], sxonuy, 3xonums, 3xons

+ u3xonams/ u3xonups EDA har.f. Birinin [dat.] saçını [aps.] tarıyor. Nanak k’at’a ndğaz berepez toma u3xonams. (FN-Ç’anapet) Annem her gün çocukların saçını tarıyor. Nanak 3’ut’eli bozoz tomalepe du3xonu do duntxozu şkule ogine k’ele ar-ti 3’uta çoçok’a duxenu. (FN-Ç’anapet) Annem, küçük kızımın saçlarını tarayıp ördükten sonra ön tarafına da küçük bir kâkül yaptı.


3xop’ums (AH-Borğola) EA har.f. Ağacın dallarını kesiyor. Buduyor. → 3’opxuy[3]; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums[2]/ goxups[2]; guşaç’k’irups; goşk’orums/ goşk’oruy; go3xop’ums; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII


3xot’uy/ 3xot’ums/ 3xot’ups (ÇM ~ AH HP ÇX)(AK) EA/Eø har.f. Ayıklıyor. I. (ÇM ~ AH HP ÇX)(AK) EA har.f. Balık [aps.] ayıklıyor. Balığın [aps.] pullarını soyuyor. Ayşe k’apça 3xot’uy. (ÇM-Ğvant) Ayşe hamsı ayıklıyor. Ali çxomi 3xot’uy. (AŞ-Ok’ordule) Ali balık ayıklıyor (= pullarını soyuyor). Nanak handga kapça 3xot’ums. (FN-Ç’anapet) Annem bugün hamsiyi temizliyor. Yaseminik oncumoru şeni kapça 3xot’ums. (AH-Lome) Yasemin tuzlamak için hamsi ayıklıyor. Na-p’ç’opi mçxomepe ma p3xot’i. (AH-Borğola) Avladığım balıkları ben ayıkladım. Nanak kapşia 3xot’ups. (AK-Döngelli) Annem hamsi ayıklıyor. → 3xont’umsIII; n3xot’ums; otemizanams

şsz i3xot’en : Balık [aps.] ayıklanıyor. Kat’oni mçxomi k’ai var-i3xot’en. Edo nostoneri iven. (AH-Borğola) Pullu balık iyi ayıklanmaz. Fakat lezzetli olur.

part. 3xot’eri : Ayıklanmış (balık). Temizlenmiş (balık). 3xot’eri ağanişi kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do xurmaliz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır.(otemizanams altında) temizaneri

II. (ÇM)(AŞ-Ortaalan)(FN-Ç’anapet) EA har.f. Yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını [aps.] yoluyor. Bir bitkinin ince dallarını [aps.] kesip ana dalı ortaya çıkarıyor. Ali du3xu arape 3xot’uy. (ÇM-Ğvant) Ali ıhlamur ağacının dallarını yoluyor. Ali xorxeri arape 3xot’uy. (ÇM-Ğvant) Ali budanmış dalları kesiyor. Na-ep’k’vati msxuli do3xot’i do oxorişa mendiği. (AŞ-Ortaalan) Kestiğim armut ağacının ince dallarını kes de eve götür. Pederik jimolaz na-goladgirt’u uşkurişi ncalepe 3xot’umz. (FN-Ç’anapet) Babam evin arkasında duran elma agaçlarını buduyor. [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ağacı buduyor] 3’opxuy; 3xop’ums, go3xop’ums; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums/ goxups; guşaç’k’irups

III. (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Mısırı [aps.] ayıklıyor (= koçanını soyuyor). Doğani lazut’i 3xot’uy. (AŞ-Ok’ordule) Doğan mısır ayıklıyor (= mısırın koçanını soyuyor).

IV. (ÇM) Eø har.f. [sırf emp.] Bıçak, balta vs keskindir. Arguni-şk’imi 3xot’uy. (ÇM-Ğvant) Büyük baltam çok keskindir. → bğams/ bğay


3xuna (FN ~ ÇX) i. I. Seçme. II. [Yeni kullanım] Seçim. Eçi-do-sum K3apaş ndğaz p’arlament’iş 3xuna miğunan. Ma-ti p’arlament’eri adayi bore. (FN-Sumla) 23 Temmuz’da parlamento seçimimiz var. Ben de parlamenter adayıyım. k’oşk’oğmalu; seçimi


3xunums (FN-Ç’anapet), 3xunoms (FN-Sumla ~ AH), 3xunums (HP-P’eronit), 3xunups (HP ~ ÇX) EA har.f. 1. Ayıklıyor. İyilerini seçiyor. Ar k’ele nanak lazut’i 3xunumt’aşa babak-ti 3xuneri lazut’epe ntxozums. (FN-Ç’anapet) Bir taraftan annem mısırı ayıklarken babam da ayıklanmış mısırlardan salkım yapıyor. Lazut’i 3xunoms. (1) (FN-Sumla) Mısır ayıklıyor. Ntxiri p3xunit do çepla oç’u şeni dopşinaxit. (AH-Borğola) Fındık ayıkladık da posasını yakmak için sakladık. İsmailik lerepe 3xunups. Çuruğepe ostolaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) İsmail sarmısakların iyisini seçip (ayıklayıp) çürümüş olanları atıyor. 2. İstediğini seçiyor. En iyisini seçiyor. Xasani-çkunik a mutu eç’opumt’aşa dido 3xunums. (FN-Ç’anapet) Bizim Hasan bir şey alırken çok seçiyor. Bere-çkimik dido gyari 3xunoms. (FN-Sumla) Çocuğum çok yemek seçiyor. Mustavak k’oçi dido 3xunoms. İri k’oçiz va-çams, va-gyubams. (AH-Lome) Mustafa çok adam seçer. Herkese yedirip içermez. Hemuk miti va-nik’ardams. P’anda k’oçi 3xunoms. (AH-Lome) O kimseyi tenezzül etmez. Hep adam seçer. Oçilu şeni he k’onari do3xunana ora gamastun do dibader. (AH-Borğola) Evlenmek için o kadar ayıklarsan (= seçmeye kalkarsan) zaman çabuk geçer de yaşlanırsın. Serdarik uşkiri eç’opumt’aşi dido 3xunums. (HP-P’eronit) Serdar elma alırken çok seçiyor. 3. (Mısırı) kozasından ayırıyor. Babak ağne na-3xunu lazut’epe oxombinu şeni nayla tudelez e3’ok’idams. (FN-Ç’anapet) Babam yeni soyduğu mısırları kurutmak için serenderin altına asıyor. Lazut’i 3xunoms.(2) (*) (AH-Lome) Mısırı ayıklıyor. [(*) Bu ifade sadece mısırın çuça dediğimiz dış kabuklarının soyulmasını anlatır. Taneler koçanın üzerindedir. K.A.] Muradik ogubu şeni nç’olo 3xunoms. (AH-Borğola) Murat kaynatmak için süt mısırı soyuyor (= ayıklıyor). → n3xonuy[1]; k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay, goşiğams, goşimers, guşimers, guşimars

şsz i3xunen : Ayıklanıyor. İyisi seçiliyor. Felamurik pukuri gon3’k’a şkule na-goi3xop’u t’ot’epes pukurepe i3xunen. (AH-Borğola) Ihlamur çiçek açtıktan sonra budanan dallarından çiçekler ayıklanır.

f.-i. o3xunu : Ayıklama. Seçme. Lazut’iş o3xunuşi golaxtinaz Eminek iriz gyocginu. (AH-Lome) Mısır ayıklama yarışmasında Emine herkesi yendi (= herkese karşı galip geldi). 3’oxle ntxirişi o3xunuşi mecepez artikatişe mebira-ti ixenet’u. (AH-Borğola) Geçmişte fındık ayıklama imecesinde atma türküler de söylenirdi.

part. 3xuneri : Ayıklanmış.

yoks.part. u3xunu : Ayıklanmamış. Ar k’ap’i3’i 3xuneri ntxiriz sum k’ap’i3’i u3xunu ntxiri uşinoms. (AH-Borğola) Bir ölçek ayıklanmış fındığa üç ölçek ayıklanmamış fındığı karşılık olarak sayıyor.


3xup’u (ÇM) s. I. Yalın. Ali 3xup’u k’uçxepete ikten. (ÇM-Ğvant) Ali yalın ayaklarla dolaşıyor. 3xup’u xepete mturi moy-ibir. Xepe megaç’vasen. Xe-tati moidvi. (ÇM-Ğvant) Çıplak elle kar [topu] oynama. Ellerin üşür. Eldiven giy. → n3xup’uI; ç’unç’u; t’ent’eliII, t’et’eliII; ≠ [çıplak = giysisiz] got’at’areri; t’at’ari, t’ant’ari; t’ent’eliI, t’et’eliI, t’emt’et’eli

II. Kılıfsız. Ali 3xup’u xami goiğay. (ÇM-Ğvant) Ali kılıfsız bıçak taşıyor. → n3xup’uII