3’ 3’ Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 38’inci harfi. Öndamaksıl afrike (= kapantılı ve ovmalı) fırlatmalı konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade ederi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [ts’] şeklinde yazılır. (Dolayısıyle Ts’ ve ts’ şeklinde yazılması da bilimsel bir çözüm olarak önerilebilir.)


-3’a (PZ ~ AŞ) sonek : İsme eklenen küçültme eki. (İsma (= İsmail) + -3’a →) İsma3’a. İsmailcim.


3’ak’ank’eli (AH) i. Değirmenin öğütme düzeninde değirmen taşına mısırın dökülmesini sağlayan bir aparat. Karmat’es omkvapuşi duzeni na-meçams 3’ak’ank’eli dişiru-doren. (AH-Lome) Değirmenin öğütme düzenini sağlayan aparat aşınmış. k


3’ale (PZ ~ ÇX)(AK) z. ve s.-e. Aşağı. I. (PZ ~ ÇX) z. Aşağıda. Aşağıya. Ogines 3’ale megzapes iri zoni ot’u. P’rinç’i xaşk’umt’es. Andğa iri k’ale ipşes. Aşk’va p’rinç’i livadi var-dosk’udu. (PZ-Cigetore) Eskiden sahil yoluna (= aşağı yola) yakın yerler hep bataklık imiş. Pirinç ekiyorlarmış. Bugün her taraf doldular. Artık pirinç tarlası kalmadı. Abu 3’k’aik jile jile çaçxalams do 3’ale 3’ale şaşalams. Giçkin, daç’k’inden. (FN-Sumla) Abu deresi yukarılarda çok sesli çağlıyor da aşağılarda daha az ses çıkarıyor. Sanki yoruluyor. Dursunik mzoğaşen muşaxtaşi şkaşi 3’ale xavli muitumers. (AK-Döngelli) Dursun denizden çıkınca belinden aşağısını havluyla kapatıyor.

II. (ÇM)(FN-Ç’anapet) s.-e. ...-nin aşağısında. ...-nin aşağısına. Orepe nek’na 3’ale elvobğun. (ÇM-Ğvant) Beyaz kabaklar kapının arkasında (aşağısında) yere dökülmüş halde duruyor. Pujepe gza 3’ale dolupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol altına sürüyor (= salıveriyor). Gza 3’ale na-dolodgin txombupe ntxiriz matven. (FN-Ç’anapet) Yolun aşağısında duran kızılağaçları fındığa gölge yapıyor.


3’alemona (PZ ~ AŞ) i. Evin arka tarafında yatak odaları arasında bulunan koridor ya da hol. Xasanik 3’alemonas ntxiri molobğams. (PZ-Cigetore) Hasan koridora fındık döküyor. Xasanişi 3’alemonas ntxiri molubğun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evindeki koridorda fındık dökülüdür. T’ebi osk’uru şeni 3’alemona kocevoç’i. (ÇM-Ğvant) Derinin kuruması için odalar arasındaki hole çaktım. Ali ! 3’alemona k’alati on. Komomiği. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Holde sepet var. Bana getir. BereNana-şk’imi cemçasendeyi 3’alemonaşa imt’u. (AŞ-Ortaalan) ÇocukAnnem beni dövecekdiye hole kaçtı.


3’alendo z. I. (PZ ~ FN-Ç’anapet) Aşağıda. Aşağıya. Aşağıdan. Ali bere-muşi 3’alendo k’ale ciyonay. Megagasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali çocuğunu aşağı tarafa doğru indiriyor. Sana rastlayacak. Ntxionaşı 3’alendo na-gelulun ğalik dido mskva şiyams. (FN-Ç’anapet) Fındıklığın önünden (= aşağısından) geçen dere çok güzel hışırdıyor. Geçaçxalonişi 3’alendo na-ren t’obaz dido mçxomi doloxen. (FN-Ç’anapet) Çağlayanın aşağısındaki t’obada çok balık yaşıyor.

II. (FN-Sumla ~ ÇX)(AK) Aşağıda. Aşağıya. Okti rubapez lazut’i ixaçket’aşi nanak tasi jilendoşen 3’alendo k’ele gonvalams do gelobğams. (AH-Lome) Rampa vadilerde mısır ekilirken annem tohumları yukarıdan aşağıya doğru sallayarak serpiştiriyor. Nurik na-nç’varu ona jilendon gyoç’k’u do 3’alendo k’ele gelaç’ums. (AH-Lome) Nuri temizlediği onayı yukarıdan başlayıp aşağı doğru yakıyor. Germaşi 3’k’ari boru k’ala 3’alendo geloyonams. (AH-Borğola) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. Muk araba-muşi 3’alendo gilix’onups. (AK-Döngelli) Kendisi arabasını aşağıya doğru götürüyor.


3’alendon z. Aşağıdan. İxi 3’alendon çkimde k’ele bars. (FN-Sumla) Rüzgâr aşağıdan bana doğru esiyor. Berepe ! Mendi3’k’edit. 3’alendon mi elulun ? (AH-Borğola) Çocuklar ! Bakın. Aşağıdan kim (yukarı doğru) geliyor ?


3’alendoni s. Aşağıdaki. Dibindeki. Cumadi-çkimik handğa livadişi 3’alendoni ntxiyona kvinums. (FN-Ç’anapet) Amcam bugün bahçe dibindeki fındıklığı temizliyor.


3’aleni/ 3’alen s. Aşağıdaki. Aşağıki. Bere 3’aleni k’avaği mouk’vatay. Hay var-on. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk aşağıdaki kavağın tepesini buduyor. Burada değil. Pucepe me3’u. 3’aleni livadi dolupinay. (AŞ-Ok’ordule) Sığırları çözdü. Aşağıdaki bahçeye güdüyor. Alişi bere 3’aleni livadi konunç’un. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin çocuğunun aşağı bahçede payı var. 3’aleni livadi yeri anç’en. (AŞ-Ok’ordule) Aşağı bahçeden yer payı düşüyor. Ali 3’aleni xinci moyulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali aşağıdaki köprüyü bu tarafa geçiyor. 3’alen ntxiyonaşi ogine na-gamulun ğaliz dido ç’ağana iyen. (FN-Ç’anapet) Aşağıdaki fındık bahçesinin önünden geçen (= dışarı çıkan) derede çok yengeç bulunur. 3’aleni 3’k’arişi mskibu lausti k’ai mkups. (AK-Döngelli) Aşağıki suyun değirmeni mısırı iyi öğütüyor. 3’aleni ğalişi 3’k’ari dido mğiri ren. (AK-Döngelli) Aşağıdaki derenin suyu çok bulanıktır. 3’aleni ğali şiraleri gilulun. Ama Memetişi x’ona k’ele t’iba ikten do ç’it’a ç’it’a gyulun. (AK-Döngelli) Aşağıdaki dere şırıltılı akıyor. Ama Mehmet’in tarlasının tarafında t’iba biçiminde dönerek yavaş yavaş akıyor.


3’ams/ 3’ay (PZ ~ AŞ) EA har.f. 1. Söküyor. Kökünden söküyor. An3’k’ilepe p’3’amt’aşa xe-tati movidum. (ÇM-Ğvant) Dikenleri sökerken eldiven giyiyorum. 2. (Ağacın kabuğunu) soyuyor. Ali ğurni şeni ç’ubri-çerçi 3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali kara kovan için kestane kabuğu soyuyor. 3. (Hayvanın derisini) soyuyor. [ÇM’de hem 3’ay/ n3’ay hem 3’uy/ n3’uy denir.] → 3’uy, 3’k’ums, 3’k’ims/ 3’k’ams, 3’k’ips

+ u3’ay (AŞ-Ortaalan) EDA har.f. Biri için (portakalın iç kısmını) dilimliyor. Portakali hem gvo3’i hemi-ti domi3’i. (AŞ-Ortaalan) Portakalı hem soy hem de dilimle.

+ o3’apams/ o3’apay EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] kökünden söktürüyor. Birinin [dat.] bir şeyi [aps.] kökünden sökmesine izin veriyor. Ali berepe avlape alimorji var-o3’apay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklara evin civarlarında çiğdem soğanı söktürmuyor.


3’amums/ 3’amuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Hayvanı [aps.] öldüresiye dövüyor. Gebertiyor. Erdoğanik bigate 3’i3’ila 3’amums. (PZ-Cigetore) Erdoğan sopa ile yılanı gebertiyor. Şk’imi emice k’inçi p’3’amare deyi txombuşi mcaşi k’ap’ulas komok’axedu. (PZ-Cigetore) AmcamKuş vuracağımdiye kızılağacın arkasına saklandı. Alik laç’i-şk’imi do3’amu do xuçe momalusi moivarams. (PZ-Cigetore) Ali köpeğımı vurdu da kızdığım de inkâr ediyor. Laç’i na-3’amuy toruy. (ÇM-Ğvant, atasözü) Köpeği öldüren taşır. → oxosk’inams, oxrosk’inay, oxosk’inay, oxro3kinams, oxre3kinams/ oxre3kinaps, oxo3kinaps; ≠ n3’amums, non3’amams

f.-i. o3’amu : Gebertme. Xasanis k’inçi o3’amuşa ulvaput’u. Hus moxt’u do goinçxunams. Xolo goitasen. (PZ-Cigetore) Hasan kuş avına gitmişti. Şimdi geldi. Kendini kısa süre için ısınıyor. Yine dönecek.

part. 3’ameri : Gebertilmiş. 3’ameri laç’işi leşi dok3u. Opşa gont’ams. (PZ-Cigetore) Gebertilmiş köpeğin leşi çürüdü. Çok kokuyor. Laç’i 3’ameri didi-sift’eri akten. (ÇM-Ğvant) Köpek leşine (= gebertilmiş köpeğe) çaylak dolanıyor.


3’am3’ami (FN ~ ÇX) i. Kirpik. Fadimeşi bozoz mskva gunz*e 3’am3’amepe uğun. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın kızının güzel uzun kaşları var. Daçxuriz şuyi bubart’işi 3’am3’ami gomaç’u. (AH-Lome) Ateşe üflerken kirpiğim yandı. → k’am3’amiI


3’ana[1] i. [çoğ. 3’anape] 1. Yıl. Sene. Golaxt’u 3’anas na-cep’k’vati ç’urbişi mca 3’o xolo-ti domzgudu. (PZ-Cigetore) Geçen sene kestiğim kestane ağacı, bu sene yeniden filizlendi. 3’anape sole golaxtu var-gaçkinaşa k’oçi ibaden. (FN-Ç’anapet) Senelerin nerden geçtiğinin farkına varmadan insan yaşlanıyor. Da-çkimi 3’anape golaxtuyiz m3’ika nanaz nagapen. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yıllar geçince biraz anneme benzemeye başlıyor. Bere-muşi şeni sum 3’ana ren çilambre dobğams. (FN-Sumla) Çocuğu için üç senedir gözyaşları döküyor. Xut 3’anas ar ağani araba ebiç’opum. Han3’o para var-emanç’en. 3’anaşe ep’ç’opare. (AH-Lome) Beş yılda bir kendime yeni araba alıyorum. Bu yıl param yetmiyor. Seneye alacağım. 3’anağani-tkvanik k’aobape, mskvanobape do xelobape mogiğan. Ağani 3’ana mtelli k’iyana do k’oçinoba şeni cumalobaşi do dalobaşi ar 3’ana ivas. (AH-Lome) Yılbaşınız size iyilik, güzellik ve mutlulukları getirsin. Yeni yıl tüm dünya ve insanlık için kardeşlik bir yılı olsun. Ntxiri 3’anas ar içanen. Ala çayi ar 3’anas sum fara içanen. (AH-Lome) Fındık yılda bir kere ürün verir. Ama çay bir yılda üç kere ürün verir. Ham 3’anaşi Lazi birapaşi festivali go3’oşen-ti mskva ivu. (AH-Borğola) Bu senenin Laz şarkı festivali geçen seneden de güzel oldu. Ağan-3’anak mteli k’oçinobas k’aoba do xelobape muğas. (AH-Borğola) Yeni yıl, tüm insanlığa iyilik ve mutlulukları getirsin. Alik ar 3’ana var-içodaşa ar porça bri3’ups. (AK-Döngelli) Ali bir sene bitmeden bir gömlek eskitiyor. Mbulişi nergi vorgi. Sum 3’anaşi niçaneps. (AK-Döngelli) Kiraz fidanı diktim. Üç senede (= üç sene içinde) meyvesini verir. 2. (Canlı varlığın) yaşı. Biç’iz 3’ana ç’ut’a uğun. Nosik va-nuk’vatams. Mskvanobaşe moğerdun do aoropen. (AH-Lome) (Erkek) çocuğun yaşı küçük(tür). Aklı kesmiyor. Güzelliğe kanıp aşık oluyor. Sumeneçi-do-xut 3’anaşe na-moxtu nana-çkimi ar k’ayi ndğa z*iyameri va-ren. (AH-Lome) Altmış beş yaşına gelen annem iyi bir gün görmüş değil.


3’ana[2] (ÇM) z. Seneye. Gelecek yılda. 3’ana Mekke ok’ovik’ataten. (ÇM-Ğvant) Seneye Mekke’de görüşürüz. → 3’anas, 3’anaşe, 3’anaşi[2]


3’ana-ağani → 3’anağani


3’ana-ağne → 3’anağne


3’anağani (PZ ~ AŞ)(AH) i. [< 3’ana + ağani] I. Ocak ayı. → Morderi-tuta, 3’anağne

II. (PZ ~ AŞ)(AH-Lome) Yılbaşı. Andğa 3’anağani na-on şeni mordeepe moigoru moxvadums. (PZ-Apso) Bugün yılbaşı olduğu için büyükleri ziyaret etmek yakışır. Si-ti 3’anağani xila do k’ayobapete to gologixt’ay. (ÇM-Ğvant) Senin de yeni yılın bolluk ve mutluluklarla geçsin. Ali 3’anağani serişa olva şeni var-mvangonu-i mutonpe cek’uğay. (ÇM-Ğvant) Ali Yeni yıl gecesine gitmek istemez ise bir şeyler ile engelliyor (= engel çıkarıyor). Berepe-çkuniz 3’anağani şakiz izini va-uğunan. (AH-Lome) Bizim çocukların yılbaşına (= yeni yıla) kadar izinleri yok. 3’anağani-tkvanik k’aobape, mskvanobape do xelobape mogiğan. Ağani 3’ana mtelli k’iyana do k’oçinoba şeni cumalobaşi do dalobaşi ar 3’ana ivas. (AH-Lome) Yılbaşınız size iyilik, güzellik ve mutlulukları getirsin. Yeni yıl tüm dünya ve insanlık için kardeşlik bir yılı olsun. 3’anağani-skani-ti k’aoba do xelobate ogapşas. (AH-Lome) Senin de Yeni yıl iyilik ve mutluluk ile dolu olsun. → 3’anağne


3’anağne (FN)(HP)(AK) i. [< 3’ana + ağne] I. Ocak ayı. 3’anağne moxtuyi Xopaşa vidaminon. (AK-Döngelli) Ocak ayı geldiğinde Hopa’ya gideceğim. → Morderi-tuta, 3’anağani

II. Yılbaşı. 3’ana-ağneşi seyiz çkuniz ok’obik’orobaten. (FN-Ç’anapet) Yılbaşı gecesi bizde toplanacağız. Jur dğa şkule 3’anağne ren. (FN-Sumla-C) İki gün sonra yılbaşıdır. → 3’anağani


3’ana-mesturi (FN) i. Yıl sonu. Sene sonu. Tena 3’ana-mesturiz dibadu. (FN-Sumla) Tena yıl sonunda doğdu.


3’ana-moşvacina (AH) i. Yıllık istihrahat. Yıllık tâtil. Senelik izin. Han3’o 3’ana-moşvacina-çkimis Gyurcistani goxtimuşe bidi. (AH-Borğola) Bu yıl yıllık istirahatimde (= tatilde) Gürcistan’ı gezmeye gittim.


3’anas (PZ) z. Seneye. Gelecek yılda. Flamurişi mca pxorxum. 3’anas opşa msk’va imordasen. (PZ-Cigetore) Ihlamur ağacını buduyorum. Seneye çok güzel büyüyecek. → 3’ana[2], 3’anaşe, 3’anaşi[2]


3’anaşe (AŞ)(AH) z. Seneye. Gelecek yılda. 3’anaşe Batumi vizirat. (AŞ-Ok’ordule) Seneye Batumi’de görüşürüz. Konseri-şk’uni zade msk’va iyu. Na-moxt’eype bit’umi va-domaxunes. 3’anaşe daha bet’i yeri p’aten. (AŞ-Ok’ordule) Konserimiz çok güzel oldu. Gelenlerin tümüne oturacak yeri veremedik. Seneye daha geniş yerde yapacağız. Xut 3’anas ar ağani araba ebiç’opum. Han3’o para var-emanç’en. 3’anaşe ep’ç’opare. (AH-Lome) Beş yılda bir kendime yeni araba alıyorum. Bu yıl param yetmiyor. Seneye alacağım. Beres na-ebuç’opi modvalu m3ika didi davu. 3’anaşe komoidumers. Ar 3’anas k’uçxepe m3ika çkva komoirden. (AH-Lome) Çocuğa aldığım ayakkabı büyük geldi. Seneye giyebilir. Bir yılda ayaklar biraz daha büyür. Cumadi-çkimişi bere dido mordale ren. Edo 3’anaşe Mekkeşe idasen-doren. Haci biva unon. (AH-Borğola) Amcamın oğlu çok genç. Ama seneye Mekke ye gidecekmiş. Hacı olmak istiyor (kelimesi kelimesine : Hacı olayım istiyor). → 3’anas, 3’ana[2], 3’anaşi[2]


3’anaşeneri (AH) s. Gelecek seneki. Omerik lazut’i parate var-gamaçams. Ala 3’anaşeneri lazut’işe lazut’i kono3xams. (AH-Lome) Ömer mısırı parayla satmıyor. Ama gelecek sene için mısıra karşı mısır olarak ödünç verir.  


3’anaşi[1] (AŞ) s. [sayısal sıfat + 3’anaşi] Sayısal sıfat ile belirtilen (bir, iki, üç ...) yaşında olan. Şk’imi bere vit-do-şk’it 3’anaşi diyu. Meyimorden. (AŞ-Ok’ordule) Benim çocuk 17 senelik oldu. Büyüyor. → 3’aneri[1]


3’anaşi[2] (AK) z. Seneye. Gelecek yılda. 3’anaşi oxori ok’idu guris miğun. (AK-Döngelli) Seneye ev inşa etmeyi düşünüyorum. → 3’anas, 3’ana[2], 3’anaşe


3’aneri[1]/ 3’aneyi s. ve i. [sayısal sıfat + 3’aneri] I. s. 1. Sayısal sıfat ile belirtilen (bir, iki, üç ...) yaşında olan. Eçi-do-vit 3’aneri vore. (PZ-Apso) Otuz yaşındayım. Na-vort 3’ana Alişi bere ovro 3’aneri iyasen. (ÇM-Ğvant) Bu yıl Ali’nin oğlu sekiz yaşına girecek (= sekiz yaşında olacak). Xut 3’aneyi bere ncaşi dudişa extuyizMelasendeyi dido maşkurinu. (FN-Ç’anapet) Beş yaşındaki çocuk ağacın ucuna çıkıncaDüşecekdiye çok korktum. Alişi bere sum 3’aneyi diyu. Xolo-ti nana-muşik p’iciz gyayi amudumers. (FN-Ç’anapet) Ali’nin çocuğu üç yaşına oldu. Hâlâ daha yemeği annesi ağzına veriyor. Jur 3’aneyi berek k’uk’uma elonktams do muşebura 3’k’ari dolibams. (FN-Ç’anapet) İki yaşındaki çocuk su kabını yana deviriyor ve kendine su alıyor. Yak’up’ik şkit 3’aneyi bozo-muşiz mektebiz gyoç’k’apams. (FN-Ç’anapet) Yakup yedi yaşındaki kızına okula başlatıyor. Hemuz bere na-var-aven şeni sum 3’aneri umiteli ar bere iskirams. (AH-Lome) Onun çocuğu olmayacağı için üç yaşında kimsesiz bir çocuğu evlât ediniyor. P’ap’uli-çkimi sumeneçi-do-vit’oxut 3’aneri ren. (AH-Lome) Dedem yetmiş bes yaşındadır. Vit’ovro 3’aneri bort’i şkule ham lises bik’itxomt’i. (AH-Borğola) On sekiz yaşındayken bu lisede okuyordum. Bere-çkimik jur 3’ana şkule vit’o-aşi 3’aneri ivasen. (AH-Borğola) Çocuğum iki yıl sonra on altı yaşında olacak. Biç’i-çkimik ovro 3’aneri rt’uşi bilgisayari ixmaru. (AH-Borğola) Oğlum sekiz yaşında iken bilgisayarı kullandı. Vit’o-ar 3’ana oğune jureneçi-do-jur 3’aneri bort’i. (AH-Borğola) On bir sene önce kırk iki yaşında idim. Sum 3’aneri bereşi nana doğuru do x’ali gilakteri doskidu. (AK-Döngelli) Üç yaşındaki çocuğun annesi öldü de boynu bükük (= talihsiz) kaldı. 2. Sayısal sıfat ile belirtilen (bir, iki, üç ....) yıllık. Refik’ik xut 3’aneri xorz*a-muşi dik’atu. (PZ-Cigetore) Refik beş yıllık karısını boşadı. Xasani vit’o-xut 3’aneri oxorza-muşi naşk’u. Cenci bozomota cetoru. (ÇM-Ğvant) Hasan on beş yıllık eşini bıraktı. Genç kızı kaçırdı. Xasani xuti 3’aneri oxorza-muşi naşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Hasan beş yıllık karısını boşuyor. Xusenik eçi-do-xut 3’aneyi oxorca-muşi naşkumers. (AH-Lome) Hüseyin yirmi beş yıllık karısını bırakıyor. Ma vit’o-çxoro 3’aneyi voye. (HP-K’ise) Ben on dokuz yaşındayım. Nandidi-çkimi sanduğişen vit’o-xut 3’aneri fork’a muşimers. (AK-Döngelli) Ninem sanduktan on beş yıllık elbiseyi çıkarıyor. → 3’anaşi[1]

II. i. Sayısal sıfat ile belirtilen (bir, iki, üç ...) yaşında olma. Ar mozayi ar 3’aneyi şkule imçinocen. (FN-Sumla) Bir dana bir yaşından sonra çiftleşmeye hazır olur. Memet’i şkit 3’anerişen doni ubabeli irden. (AH-Lome) Mehmet yedi yaşından beri babasız büyümektedir.


3’aneri[2] şeni (PZ-Cigetore) z. Seneye için. T’ut’unis 3’aneri şeni tasiluği cut’ams. (PZ-Cigetore) Tütüne seneye için tohumluk bırakıyor. [seneye] 3’anas, 3’ana[2], 3’anaşe, 3’anaşi[2]


3’ap’i (FN) i. Damla. Tişen 3’ap’i 3’ap’i upi dobobği. (FN-Ç’anapet) Alın teri damla damla akıttım. → ç’veti


3’ap’ums (FN), 3’ap’un (AH), 3’ap’ums (HP-P’eronit) øø har.f. Damlıyor. Damla damla akıyor. → t’ik’ams; comç’ims/ comç’iy, gyomç’ims; mç’vetun; it’ap’en; i3’ap’en; + o3’ap’inams


3’ardups (ÇX) EA har.f. Derinlemesine çapalıyor. A3’i ont’ule p’3’ardupt. (ÇX-Makret) Şimdi bahçeyi derinlemesine çapalıyoruz.


3’areri (AŞ) s. Islak. 3’areri dişk’ate va-gamigzen. (AŞ-Ortaalan) Islak odunla (başlangıç ateşi) yakılmaz. ğvari[1]; şu, şuvi, şuveri; şoleri


3’ari[1]/ 3’ayi[1] (PZ ~ AŞ) i. 1. Su. Mapxalapete 3’arepe mesk’uru. (ÇM-Ğvant) Sıcaklardan sular (pınarlarda) kurudu, kesildi. Oxori-sk’ani 3’ari oncğonare-i ? (AŞ-Ortaalan) Evine su [bir kaba koyup birine taşıtırarak] gönderecek misin ? Oxori-sk’anişa 3’ari oşk’vare-i ? (AŞ-Ortaalan) Evine su [boruyla veya kanal açarak] gönderecek misin ? 2. Bol su olan yer. Nehir. Göl. Deniz. 3’ari nçireri komeyemalayna movuçitur. (ÇM-Ğvant) Suyu yüzerek geçersem kurtuluyorum. Ali xinci so-var-on 3’arepe 3’ari dolvobazgay-meyulun. (ÇM-Ğvant) Ali köprü olmayan sularda suların içine basarak geçiyor3. Meyve, sebze vs şeylerin sıkılmasıyla elde edilen sıvı. Meyve suyu. Sebze suyu. → 3’k’ari, 3’k’a(y)i


3’ari[2]/ 3’ayi[2] (HP) i. At, inek vs hayvanların kuyruk kılı. → n3’ari


3’ari-ğut’u (ÇM) i. Su samuru. 3’ari-ğut’u rubape çxomi oç’opu şeni ikten. (ÇM-Ğvant) Su samuru derelerde balık tutmak için dolaşıyor. 3’onari; ruba-k’at’u, abca-k’at’u


3’ari-k’op’ali/ 3’ari-k’op’p’ali (PZ ~ AŞ) i. I. (PZ ~ ÇM) Kendir dövmede kullanılan bir çeşit topuz. Ma Doğani şk’ala suleri oyoluşa 3’ari-k’op’ali na-on svaşa vidi. (PZ-Cigetore) Ben Doğan’la kendiri dövmek için su topuzu olan yere gittim.

II. (ÇM ~ AŞ) İribaş. Kurbağa yavrusu. → k’op’alina; k’op’ali[1]-II; 3’k’a-k’op’ali, k’op’ali[3]


3’ari-mangana (ÇM) i. Yabani hayvanların bahçeye girmesini engellemek için yapılan gürültü çıkarıcı su makinesi. 3’ari-mangana dodgay, mtutepe imt’anen. (Ğvant) Su makinesi kurunca ayılar kaçacak. → 3’k’a-mangana; ok’ank’oni


3’ari-moydoni (ÇM-Ğvant) i. (Değirmende) açık oluk. ≠ sp’ina-moydoni


3’arina (PZ ~ FN-Ç’anapet) i. [çoğ. 3’arinape] Küçük dere. Mç’ima mç’imasi 3’ulu 3’arinape-ti çaçxalaman. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağınca küçük sular bile çağıldıyor.


3’ari-toli (PZ ~ AŞ) i. Pınar. → 3’k’ar-toli; poğari, puğari


3’aruy (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Islatıyor. Suluyor. Osmani let’t’a 3’aruy. Muturepe dvorgasen. (AŞ-Ortaalan) Osman toprağı ıslatıyor. Bir şeyler ekecek. [ıslatıyor] ğvarums/ ğvaruy; şuvams/ şuvoms/ şuvaps; [suluyor] şolups, şolaps


3’em3’e[1] (ÇM) i. Hamak. Amseri giç’andrar. - So domojinar ? - 3’em3’e ti. - Mu momçar ? - Pen3’e ti. (ÇM-Ğvant) [çocuk eğlencelerinden] Bu akşam seni davet edeceğim. - Beni nerede yatıracaksın ? - Hamak başında. - Bana ne vereceksin (= ne yedireceksin) ? - Sümüklüböcek başı. → 3’en3’eI


3’em3’e[2] (ÇM) i. Tulum. Gayda. 1. Gaydanın ses veren düzeneği. 2. Gaydanın tümü. # Ç’andra var. Dandra var-on / 3’em3’e moy dolubaram ? / Ma Muslimani var-vor / Şuri moy gomibaram ? (ÇM-Ğvant, eski bir değiş) Düğün yok. Bayram değil / Tulumu neden çalarsın ? / Ben Müslüman değilim / Bana neden üflersin (= dua okuyorsun). → guda3; t’ulumi, tulumi


3’endeç’i/ 3’endeç’ç’i (PZ ~ AŞ) i. Çorap. Nana-şk’imik 3’endeç’i-şk’imi osk’ualeşi tude ktee k’o3’obams. (PZ-Apso) Annem çorabımı kurutma tezgâhının altına doğru asıyor. Da-şk’imik ma 3’endeç’i mişumt’uşa xes ncaği gvanamt’u. (PZ-Cigetore) Kız kardeşim bana çorap örerken eline şiş battı. 3’endeç’i sk’afindi cebnapxum. (ÇM-Ğvant) Teknede çorapları yıkıyorum. Bereşi 3’endeç’i gamvo3’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuğun çorabını çıkarıyor. 3’endeç’i xut nçxilite işven. (ÇM-Ğvant) Çorap beş örgü şişi ile örülür. Sum ndğaşi vit’o-aşi 3’endeç’i dopşvi. (ÇM-Ğvant) Üç günde on altı çorap ördüm. Nonç’epi nak’u vrosi ort’asen, hik’u vrosi 3’endeç’i işven. (ÇM-Ğvant) İplik ne kadar iyi olur ise, o kadar iyi çorap örülür. → 3’ineç’i, 3’inek’i


3’en3’e (FN ~ AH) i. I. (FN) Hamak. → 3’em3’e[1]

II. (FN) [şımarık dilde] Beşik. T’k’ubişi berepe ar 3’en3’ez gyoncirams. (FN-Sumla) İkiz çocukları bir beşiğe yatırıyor. → om3’eli, on3’eli

III. (AH) [çocuk dilinde] Beşik. → om3’eli, on3’eli


3’i (ÇX) z. Bu yıl. Bu sene. 3’i ant’ama va-ix’vason. (ÇX-Makret) Bu yıl şeftali olmayacak. → 3’o, ham3’o, han3’o, an3’o, an3’i


3’iğulina (AH) i. Fırdöndü. [Bir ipi gererken veya bir şeyi bağlarken, ipin gerilmesi veya bağlanan nesneyi ipin sıkıca sarması için bağlı olan düğüm üzerine 40-50 cm bir çubuk (= saplama) takılarak çevrilir ve ipin gerilmesi sağlanır. Takılan bu saplama veya çubuğa 3’iğulina denir.] Tok’i ncas k’ayi var-gomat’k’es. Ge3’ebik’idatşi kogamastun. Ar 3’iğulina kogobuktat. (AH-Lome) İpi ağaca iyice saramadık. Asıldığımız zaman kayabilir. Bir fırdöndü aparat takalım.


3’ikva (ÇM) i. İpek. # Dolink’oray do ali / 3’ikvaşi k’iravat’i / Ç’andra-ti maziranen / Mi ayoropen yat’i. (ÇM-Ğvant, anonim) Bağladı da boynuna / İpekten kravatı / Düğün de göreceğiz / Bakalım kimi seviyor. → met’aksi; mek’t’asi


3’ik’va (ÇM ~ AŞ) i. [çoğ. 3’ik’vape] Şalvar-pantolon. Muç’o moviselare 3’ik’va movidum. (ÇM-Ğvant) Kalkar kalkmaz şalvar-pantolon giyniyorum. 3’ik’va t’axeri. (ÇM-Ğvant) Körüklü şalvar-pantolon. [körüklü pantolon] z*ikva


3’ik’vabi (PZ) i. Çakıl. → xijili; kvanç’ala; çağili


3’ik’vabepuna (PZ) i. Çakıllık. Cemali do Ali 3’ik’vapunaşa ides. (PZ-Cigetore) Cemal ve Ali çakıllığa gittiler. → xijilopona; kvanç’alapuna


3’ilavai/ 3’ilavayi (FN) i. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.] ♦ [dey. 3’ilava(y)i steri : Uzun boylu sağlıklı.] Bere-skani 3’ilavayi steri irden. (FN-Sumla) Çocuğun sağlıklı büyüyüp uzun boylu oluyor. 3’ilavayi steri k’oçi doğuru. (FN-Sumla) Uzun boylu dinç adam öldü. 3’ilavayi steri bere ren do şkurnace ren. (FN-Sumla) Uzunboylu sağlıklı çocuktur ama korkaktır.


3’ilağani (FN) i. Kuyrukyağı posası veya içyağı posası. [İçyağı ve kuyrukyağı, parça parça koparılıp bazı yemeklerde kullanılır. Meselâ lu-ncaxeri (= lahana ezmesi) için. Kızgın tavada eritilmeye tabi tutulur ve bir yandan da tahta kepçe ile ezilerek sıvı yağı çıkarılır. İşte içyağı ve kuyrukyağı ezilip yağı alındıktan sonra kalan posasına 3’ilağani veya ç’ilağani denir. A.D.] → ç’ilağani


3’ilaxums (PZ)(AH ~ HP ÇX) EA har.f. Sulu veya ıslak şeyi elle veya bir aletle sıkıp suyunu çıkarıyor. Xasanik dolokunape-muşi donaxu do 3’ilaxums. (PZ-Cigetore) Hasan giysilerini yıkamış da suyunu çıkartıyor. Dolokunu napxvi. P’3’ilaxum do gebok’idam. (AH-Lome) Çamaşır yıkadım. Sıkıp asıyorum. Urz*eni p’3’ilaxumt. Lova dobobamt do p’et’mezi bikomt. (AH-Lome) Üzümü sıkıyoruz. Suyunu çıkarıp pekmez yapıyoruz. Nusak dolokunu eşanaxu. Ha3’i 3’ilaxums do ok’açxe-ti gyok’idasen. (AH-Lome) Gelin çamaşırı yıkadı. Şimdi sıkıyor ve sonra da asacak. Na-inaxu didi erçapule çili-çkimi k’ala p’ç’imoşumt do p’3’ilaxumt. (AH-Borğola) Yıkanan büyük çarşafı eşimle kıvırarak suyunu çıkarıyoruz (= sıkıyoruz). → n3’ilaxuy; ç’imoşuyII, nç’imoşuy; n3’ilaxums, ç’imoşumsII; ≠ ç’ilaxums


3’ilextiya (FN) i. Krep. [< Fra.] 3’ilextiyaz topri goşobun. (FN-Ç’anapet) Krepin arasında bal var.


3’ilimoni (ÇM) i. I. Taş dibek. Serendi tudendo 3’ilimoni kododgu. (ÇM-Ğvant) Naylanın altına dibektaşı koydular. → nçxvari-kva; oçambre, oçamre, çambre, onçamure

II. Tahterevalli. → en3’a-cen3’a, on3’ona, en3’ona-gen3’ona, e3’ina-ge3’ina


3’ilimunt’ri (ÇM) i. Muşmula. Ali 3’ilimunt’ri mşk’velape omordinay. (ÇM-Ğvant) Ali muşmula fidanları büyütüyor. → 3xilimunt’ri, sk’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3ximunt’i, 3ximunt’uri, 3xemunt’uri; ≠ noğa-3’ilimunt’ri


3’iloğma (AŞ) i. [♦ dey. 3’iloğma k’orobuy : Bahane arıyor.] Ali 3’iloğma k’orobuy. Dulyaşa imt’en. (AŞ-Ok’ordule) Ali bahane arıyor. İşten kaçıyor. → mayana k’orobuy; e3’agorumsII; maana gorums


3’ilums (PZ), 3’iluy (ÇM ~ AŞ), 3’ilums (FN-Ç’anapet), 3’iloms (FN-Sumla ~ AH), 3’ilums/ 3’ilups (HP), 3’ilups (AK)(ÇX) EA har.f. Meyve, sebze vs’yi [aps.] koparıyor ya da topluyor. (Çay vs) biçiyor. Xasani p’anda livadis doloxedun do lobiya 3’ilums. (PZ-Cigetore) Hasan her zaman tarlada oturup ta fasulye topluyor. Ar k’alati ntxiri dop’3’ili. (PZ-Cigetore) Bir sepet fındık biçtim. Ali mosak’alite m3xuli 3’iluy. (ÇM-Ğvant) Ali mosak’ali ile armut koparıyor. Omri k’rump’i niçanay var, berepe 3’iluman. (ÇM-Ğvant) Çocuklar erik körpeyken topluyorlar. Kivi ordo var-3’ilayiz i3’k’aren do k’ayi nostoni meçams. (FN-Ç’anapet) Kiviyi erken toplamayınca sulanıyor ve iyi tad alıyor. Na-çant’u mandalina do3’ilez. (FN-Ç’anapet) Olgunlaşmış (olup dallarda olan) mandalinayı topladılar. Xasanik na-3’ilasen ntxiri k’alatiten moiğams do avlaşi ogine eladgums. (FN-Ç’anapet) Hasan, topladığı fındığı sepetle getirip evin önüne koyuyor. Çkun gudelite urz*eni p’3’ilomt. (FN-Sumla) Biz gudeli ile üzüm toplarız. Çku çayi p’3’ilomt do si oxoris elaxer-i ? (FN-Sumla) Biz çay toplarken sen evde yan gelip yatıyor, keyif mi çatıyorsun ? Handğa ar 3an3a mbuli dop’3’ili. (FN-Sumla) Bugün bir zembil kiraz topladım. Muradik na-3’ilu ntixiri ntxirepunaz ok’obğams. (AH-Borğola) Murat topladığı fındığı fındıklığına yığıyor. Na-p’3’ilit ntxiri sum cumak ok’obirtit do ma-ti na-manç’en k’onari ebzdi. (AH-Borğola) Topladığımız fındığı üç kardeş bölüştük ve bana düşen (= hakkım olan) kadarını aldım. Andğa Ramizik jur gideli m3xuli 3’ilu. (HP-P’eronit) Bugün Ramiz iki gudeli armut topladı. X’urz*eni p’3’ilup’t’işi na-guşobun xenç’k’eli melu. (AK-Döngelli) Ben üzüm toplarken asılı olan sepet düştü. Ar p’odya x’urz*eni dop’3’ili. (AK-Döngelli) Bir kucak üzüm topladım. + i3’ilams/ i3’ilay/ i3’ilaps; ++ me3’ilums/ me3’iluy/ me3’iloms/ me3’ilups

yet. a3’ilen : Meyve vs’yi [aps.] koparabiliyor ya da toplayabiliyor. Ham ndğalepes nçayi var-ma3’ilen. Nçayi dop’3’ila şk’ule xanç’ali-manç’ali var-dosk’udun. Gomit’roxun. (PZ-Cigetore) Bu günlerde çay biçemiyorum. Biçtiğim zaman kolum molum kalmıyor. Etrafım kırılıyor. Mtuti m3xuli eyulun. Var-a3’ilasi arape goragaduy. (ÇM-Ğvant) Ayı armut ağacına çıkıyor. Toplayamayınca dalları tamamen kırıyor. Haminepe Eme-Bedişa vrosi urzeni na-a3’ilen miti var-on. Eme-Bedi urzeni-ara usuli usuli k’uk’ari mok’uğay. Var-odardalinaşa moizday. He-şeni em vrosi him a3’ilen. (ÇM-Ğvant) Eme Nene buralarda en iyi üzüm toplayandır (= buralarda ondan daha iyi üzüm toplayabilen kimse yok). Üzüm dalına yavaş yavaş kancayı takıyor. Titretmeden çekiyor. Onun için en iyi toplayabiliyor.

şsz i3’ilen : Kaparılıyor. Toplanıyor. Biçiliyor. Luğişi arape opşa gale on. K’uk’ari dixo var-i3’ilen. (PZ-Cigetore) İncir ağacın dalları çok dışarıda. Çengel sopasız biçilmez. Getasulez na-i3’ilen sut’ulya ar ndğaşi doloxe doçunun. (AH-Borğola) Bahçede toplanan pazı bir günün içinde tazeliğini yitirir. Na-i3’ilen çayiz tipi goşant’aluna ok’açxe goşobiğaten. (AH-Borğola) Toplanan çaya ot karışırşa sonra seçeceğiz.

part. 3’ileri : Koparılmış. Toplanmış. 3’ileri çayiİğvarendeyi nayloni gutuy. (AŞ-Ok’ordule) Toplanmış çayaIslanıyordiye naylon örtüyor. Çuneri m3xuli mu go3’omidgit ? Ağne 3’ileri var-giğun-i ? (HP-P’eronit) Tazeliğini kaybetmiş armut niye bize sundun ? Yeni toplanmış olan [armut] sende yok mu ?

f.-i. o3’ilu : Koparmak. Toplamak. Toplama. Biçme. Xasanik m3xuli o3’ilu şeni mosak’ali nunç’uşinams. (PZ-Cigetore) Hasan armut toplamak için ucu torbalı sırık uzatıp yetiştiriyor. Çayi o3’iluz Aşek-ti memişvelez. Hemus-ti xak’k’i uğun. (FN-Sumla) Çay toplarken Ayşe de bize yardım etti. Onun da hakkı var. Osmanik ntxirişi o3’iluşe p’anda muşe k’ele gyoç’k’ams. (AH-Lome) Osman fındık toplamaya her zaman kendi tarafından başlıyor. Cumadi-çkimik andğa berepe-muşi mtxiri o3’ilus gyoç’k’apaps. (AK-Döngelli) Amcam bugün çocuklara fındık toplamaya başlatıyor.

f.-s. o3’iloni : Koparılması gereken. Toplanması gereken. Koparılacak. Toplanacak. Golat’k’omilonişi çayi o3’iloni divu-doren. (AH-Lome) Golat’k’omilonideki çayın toplama zamanı gelmiş.

+ u3’ilams/ u3’ilay/ u3’iloms/ u3’ilaps EDA har.f. Biri için (meyve, sebze, çay vs) koparıyor ya da topluyor. A m3’ika sk’ilimunt’ri domi3’ili. (AŞ-Ortaalan) Bana biraz muşmula topla. Handğa berepez k’a(n)3xanak’a bu3’ilare. (FN-Ç’anapet) Bugün çocuklara yabanmersini toplayacağım. P’ap’ulik o3’ilonite berepez uşkuri u3’ilamz. (FN-Ç’anapet) Dede meyva toplayıcıyla çocuklara elma topluyor. Nurik nana-muşiz na-u3’iloms ntxiri ntxerepunaz nuxvams. (AH-Lome) Nuri annesine topladığı fındıkları fındıklığa döküp bırakıyor.

+ o3’ilapams/ o3’ilapay/ o3’ilapaps EDA ett.f. Kopartıyor. Toplatıyor. Biçtiriyor. Xasanik yaricepes nçayi-muşi o3’ilapams. (PZ-Cigetore) Hasan yarıcılara çayını biçtiriyor. Ali m3xuli gverdi-menç’inuşa o3’ilapay. (ÇM-Ğvant) Ali armudu yarı paya toplatıyor. Ham ndğa Ali k’oçi ok’açu. Çayi o3’ilapay. (AŞ-Ok’ordule) Bu gün Ali adam tuttu. Çay toplatıyor. Ham3’o çayi bo3’ilapare. (AŞ-Ortaalan) Bu sene çayı toplatacağım. Xasanik axi-p’ici çayi ugverdela var-meçams. İşçis o3’ilapasen. (AH-Lome) Hasan ahırın önündeki çayı yarıya vermiyor. İşçilere toplatacak (= İşçiler yevmiye ile toplar). BabakÇayi bo3’ilapareya do ham k’oçepe m3udişi gotorums. (AH-Lome) BabamÇay toplatacağımdiye bu adamları fuzuli gezdiriyor. Ali muk ncas var-yulun. Berepe yoşkumers do muntxa unon o3’ilapams. (AH-Lome) Ali kendisi ağaca çıkmaz. Çocukları çıkarıp ne isterse toplatıyor. Babak k’at’a 3’ana amele okaçaps do eşo mtxiri o3’ilapaps. (AK-Döngelli) Babam her sene işçi tutuyor da öyle fındık toplatıyor.


3’ilva[1] (PZ) i. Eylül ayı. 3’ilva-Tuta T’axva-Tutaşi ogineni tuta on. (PZ-Cigetore) Eylül ayı ekim ayın öncesi aydır. 3’o vit-do-jur 3’ilva-Tutas anayasa gonikturu. Ağani anayasa ixmarasen. (PZ-Cigetore) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Yeni anayasa kullanılacak. → Çxalva; St’aroşina; Eyluli; Çxavla; StveliII; Stauşina, Staroşina


3’ilva[2] (FN-Sumla) i. Kasım ayı. → StveliIII


3’iminda (ÇX) s. Berrak. Duru. 3’iminda 3’k’ari. (ÇX-Çxalazeni, TM) Berrak su.


3’iminde[1] (PZ) i. I. (PZ-Apso) Çürümüş hayvan dışkısı.

II. (PZ-Cigetore) Yaş veya çürümüş hayvan dışkısı. Kormek ar kodozgu ç’i 3’iminde k’undi. (PZ-Cigetore) Tavuk bir sıçtı ki hepten bokun boku.


3’iminde[2] (PZ-Apso)(FN) s. I. Hakiki. Has. Öz. Gerçek. Saf. Katıksız. Xasaniz p’ataraz na-nuçans murun3’xi 3’imindi orko ren. (FN-Ç’anapet) Hasanın şapkasında takılı olan yıldız hakiki altındır. Bere-çkimik İzmirişen 3’iminde zeytin-yaği momincğonu. (FN-Sumla) Çocuğum bana İzmirden saf zeytin yağı gönderdi. # Avlis kogeidgu ç’uk’i do tava / Kogebobit tavas 3’iminde lova. (FN, A.D.) Kapıya büyük kazanlar kurduk / İçine süzülmüş temiz meyve suyu doldurduk.

II. (FN-Sumla) İnsaniyetli, terbiyeli ve akıllı. Xasani 3’iminde k’oçi ren. (FN-Sumla) Hasan adam gibi adamdır.


3’iminde[3] (PZ-Cigetore) i. Tıpkısı. Ali eba-muşişi 3’iminde on. Hik’u numgus ç’i. (PZ-Cigetore) Ali babasının tıpkısıdır. O kadar benziyor ki. z. 3’imindi


3’iminderi (ÇM) s. [Organik hayvan gübresi hakkında] Yığın halinde kendi çıkardığı ısı ile yanmış olan. 3’iminderi çemre. (ÇM-Ğvant) Yanmış gübre.


3’imindi (FN-Ç’anapet) z. Tıpkı. Faik’işi bere 3’imindi nana-muşiz nungams. (FN-Ç’anapet) Faik’in çocuğu tıpkı annesine benziyor. i. 3’iminde[3]


3’im3’imi (PZ) s. Cimri. Xasanişi xorz*a opşa 3’im3’imi on. (PZ-Cigetore) Hasan’ın hanımı çok cimridir. → nak’isi; xinç’ç’i; xesisi; t’at’i-mç’veri; k’it’ip’irozi; dey. [çok cimridir] rak’anişi mskveris-ti nunç’vals; m3’k’iriz xardali gamimers


3’ineç’i (AŞ-Dutxe) i. Çorap. 3’ineç’i midvams. (AŞ-Dutxe) Çorap giyiyor. Yilmazi bere-muşi 3’ineç’i mvodvams. (AŞ-Dutxe) Yılmaz çocuğuna çorap giydiriyor. → 3’endeç’i/ 3’endeç’ç’i; 3’inek’i


3’inek’i (FN ~ ÇX) i. Çorap. 3’inek’i daçxuris oskurinams. (FN) Çorabı ateşte kurutuyor. Nana-çkimik oxorişi ogine naxveri 3’inek’epe oskurinamz. (FN-Ç’anapet) Annem evin ön tarafında yıkanmış çorapları kurutuyor. 3’inek’i şumt’aşi nçxili ixmaren. Tentena şumt’aşi tiği ixmaren. (AH-Lome) Çorap örerken şiş kullanılır. Dantel örerken tığ kullanılır. Musafirepeşi dolokunupe nanak makinate naxums. 3’inek’epe-ti xete nunaxvams. (AH-Lome) Misafirlerinin giysilerini annem makinede yıkıyor. Çorapları da elde yıkıyor. Nusak na-naxu 3’inek’epe na-xomu şeni tok’işen ge3’k’ams. (AH-Borğola) Gelin yıkadığı çorapları kuruduğu için ipten çözüyor. Ham 3’inek’i ma didi max’ven. (HP-P’eronit) Bu çorap bana büyük gelir. → 3’endeç’i/ 3’endeç’ç’i, 3’ineç’i


3’ineyi (ÇX) s. Bu seneki. Bu yılki. 3’ineyi t’aonepe k’ayi yen. (ÇX-Makret) Bu seneki havalar iyidir. → 3’oneri[1], ham3’oneri, han3’oneri, an3’oneri, an3’ineri, 3’ineyi


3’ingiliç’i (AŞ-Ortaalan, Dutxe) i. I. (AŞ-Ortaalan) Durduğu yerden her an düşmeye ramak kalan biri veya bir şey. 3’ingiliç’i st’eri moy celaxer ? (AŞ-Ortaalan) Her an düşebilecek pozisyonda kenar kısımda niye duruyorsun ?

II. (AŞ-Dutxe) Kapan. Tuzak. 3’ingiliç’i cudgaman. (AŞ-Dutxe) Kapan kuruyorlar. K’inçi 3’ingiliç’i kocebudgi. (AŞ-Dutxe) Kuşa kapan kurdum. k’apani; tuği; gedgale


3’ingiri (ÇM) i. Zil. Küçük çıngırak. Nceninape 3’ingiri dolvobi. Monk’a var-ayanen. (ÇM-Ğvant) Küçük buzağılara zil tak. Ağır gelmeyecek. [zil] zili


3’int’ili (PZ ~ AŞ) i. Tavuk, kuş, fare vs küçük hayvanlar ve böceklerin dışkısı. [K’inçi-3’int’ili. (PZ ~ AŞ) Kuş dışkısı. Burbu-3’int’ili. (PZ ~ AŞ) Yarasa dışkısı. Mtuci-3’int’ili. (PZ-Cigetore) Fare dışkısı. Mtuyi-3’int’ili. (ÇM ~ AŞ) Fare dışkısı. Raxna-3’int’ili. (PZ ~ ÇM) Örümcek dışkısı.] Kormeşi 3’int’ili ma komemasu. (PZ-Cigetore) Tavuk dışkısı bana süründü. Kormepe k’avidi tudendo 3’intili ipşu. (ÇM-Ğvant) Tavukların kümesinin altı dışkı doldu. Livadi iri k’ale 3’int’ili diyu. Otemizuşi n. (AŞ-Ok’ordule) Bahçe her taraf dışkı oldu. Temizlemek gereklidir.

3’k’int’ili, n3’k’int’ili; ≠ [inek dışkısı] puşk’undi; ç’enç’i; lazma; [keçi ve koyun dışkısı] k’opya, k’op’iya; k’ork’ola; ≠ [kimyasal gübre] avropa, avropa-cubre, cubre, gyubre, gubre


3’inums/ 3’inups (HP ~ ÇX) EA har.f. Tartıyor. Ramazanik şekeri 3’inups. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ramazan şeker tartıyor. O3’inaleten xor3i 3’inup’t’uşi ar k’elendo ge3’inups. (AK-Döngelli) Tartı (= kantar) ile et tartarken bir tarafı ağır bastı. → 3’onums/ 3’onuy; ge3’onums


3’in3’oms (AH), 3’in3’ups (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. Bir şeyi bir yöne doğru çekiyor. Bacak dumani k’ayi var-3’in3’omt’u. Aspiratori mebuk’idi do ha3’i heşşo 3’in3’oms ki ! (AH-Lome) Baca dumanı iyi çekmiyordu. Aspiratör taktım ve şimdi öyle güzel çekiyor ki ! Berek puci bagenişe oyonu şeni tok’iten 3’in3’oms. (AH-Borğola) Çocuk ineği ağıla götürmek için iple çekiyor.

[dey. çxundi 3’in3’ups : Burnunu çekiyor.] Beres x’ini mat’een do çxundi 3’in3’ups. (AK-Döngelli) Çocuk üşütmüş de burnunu çekiyor. nçxindi eyişvanams; çxindi moişifonay; onç’ams


3’ipri (PZ ~ FN) i. Gürgen. Kayınağacı. Ali oxor-p’iji 3’ipri-mşk’vela omordinay. (ÇM-Ğvant) Ali kapının önünde kayın fidanı büyütüyor. Livadi-k’udeli ar didi 3’ipri koceren. (ÇM-Ğvant) Bahçenin alt kısmında büyük bir kayın ağacı var (sağlam ayakta). Ali 3’iprişa omp’ilate ğurni conç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali kayın ağacından halat ile arı kovanı indiriyor. # Keft’i 3’ipri. Şuri kocevoşvani. / Dop’i oropa do var-vipişmani. (ÇM-Mek’alesk’irit, H.K.) Çıktım kayın ağacına. Nefes verdim. / Sevdalık yaptım. Pişman olmadım. 3’ipri na-ceren xergi elili. (AŞ-Ok’ordule) Gürgen dikili olan kanalı yukarı geç. İsmaili ext’u do 3’ipri komok’uxedu. (AŞ-Ortaalan) İsmail gürgen ağacının en tepesine oturdu. Tuffeği-sk’ani 3’ipri na-cexen mk’udi duğiri. (AŞ-Ortaalan) Tüfeğini gürgen ağacında oturan ağaçkakana nışan al. Melenk’aleni 3’ipri hay na-cerenşe didi on. (AŞ-Ortaalan) Karşı yakadaki gürgen burada dikili olandan daha büyüktür. Sadik’ik handğa bogina 3’ipriz enç’u şeni tok’epe ok’um3xvams. (FN-Ç’anapet) Sadık bugün arı kovanını gürgene çekmek için ipleri bağlıyor. Ek’vateri 3’iprik ağne ek’iğams. (FN-Ç’anapet) Kesilmiş gürgen ağacı yeniden filiz veriyor. 3’ipriz na-gemiz*in boginapez şeni kodomixedu. (FN-Ç’anapet) Gürgen ağacında duran kovanlarıma arı kondu. 3’ipriz bogina gedu şeni skence gomdvi. (FN-Ç’anapet) Arı kovanını koymak için gürgen ağacına tahtadan düzlem koydum. Oxorişi jindole rak’ani k’ala ar didi 3’iprişi-nca geladgin. (FN-Ç’anapet) Evin yukarısında tepenin orda büyük bir gürgen ağacı dikili duruyor. Handğa na-gep’k’vati 3’iprişi nca arguniten gop’azum. (FN-Ç’anapet) Bugün kestiğim gürgen agacının etrafını baltayla yontuyorum. 3’iprişi nca kvaz noncirams. (FN-Sumla) Gürgen kütüğünü taşa yaslıyor. → 3’ipuri, m3’ipuyi


3’ipuri (AH) i. Gürgen ağacı. Ç’uburişi k’abuği çiçku iven. K’olayi goi3’k’en. 3’ipuriz p’eci do k’ap’et’i k’abuği goz*in. Var-goi3’k’en. (AH-Lome) Kestanenin kabuğu yumuşak olur. Kolay soyulur. Gürgen kalın ve sert kabukla kaplıdır. Soyulmaz. Musak 3’ipurişi ncas k’arvani geşadumers. (AH-Borğola) Musa gürgen ağacına arı kovanı koyuyor. → 3’ipri; m3’ipuyi


3’ipxums/ 3’ipxups (HP ~ ÇX) EA har.f. I. Ev vs’yi [aps.] inşa ediyor. II. Tamir ediyor. III. Hazırlıyor. IV. Nakış yapıyor. Süsleme yapıyor. Fatmak nanaşant’işi yanis 3’ipxums. (HP-P’eronit) Fatma üvey annesinin yanında nakış yapıyor. → 3’opxums[1]-V/ 3’opxuy[1]-V


3’ip’a[1] (PZ) i. Göbek. 1. Göbek bağı. Bere diyinasi sift’e 3’ip’a deluşk’oraman. (PZ-Cigetore) Çocuk dünyaya geldiği zaman ilk önce göbek bağını kesiyorlar. 2. Göbek deliği. Xasanis 3’ip’a gamanç’oreri uğun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın göbeği deliklidir. → ump’a, ump’p’a


3’ip’a[2] (ÇM) i. Onçaxule (= kaymaktan yağ ve ayranı ayırmak için kullanılan toprak küpe benzer bir kap) denen bir tür yayığın ağzını kapatan deriye havayı boşaltmak için oluşturulan delik ve buna benzer deliklerin her biri. Onçaxule 3’ip’a dunzgipi. (ÇM-Ğvant) Onçaxulenin deliğini sıkıştırarak dolduruyor. Tani nçaxumt’aşa 3’ip’a nu3’i do oşvanapi. (ÇM-Ğvant) [Kaymaktan yağ ve] ayranı ayrıştırırken [onçaxule’deki = toprak kabındaki] havalandırma deliği[ndeki tıpayı] söküp havalandır.


3’ip’a[3] (AŞ-Ok’ordule) Tıpa. Tapa. Tıkacı. Onçaxule 3’ip’a mevunzgipi. (AŞ-Ok’ordule) Yayığın tıpasını sokup sıkıştırdım. → 3’up’i[1]; metragale


3’ip’i (AH) i. Yavru balık. Xasaniz dido 3’ip’i uyonun. Ala irdet’aşa gverdi 3’i3’ilapek doluç’k’omams. (AH-Lome) Hasan’ın çok sayıda yavru balığı var. Ama büyüyene kadar yarısını yılanlar yer. A 3’ip’i t’azna-ti ç’opit do 3’i3’ilaz kogebocginat. (*)(AH-Lome) Bir yavru balık bile yakalasanıza da yılanlara karşı galip gelelim. [(*) Halk inancına göre, eğer yaz mevsimi gelirken hiç alabalık yemeden yılanla karşılaşılırsa o yaz boyu yılanlara dikkat etmek lâzım. Çünkü o kişi yılanlara karşı yenik sayılır. K.A.]


3’ip’ili (FN ~ AH) i. Civciv. Da-çkimişi 3’ut’eli bozok 3’ip’ilepez dido oromz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşımın küçük kızı civcivleri çok seviyor. Nanak 3’ip’ilepez lazut’i mkverişi zimari meçamz. (FN-Ç’anapet) Annem civcivlere mısır unu hamuru veriyor. Çkuni 3’ip’ilepeşi xut mamuli do vit daduli gamaxtu. (AH-Lome) Bizim civcivlerden beşi horoz, onu tavuk çıktı. Monç’vak 3’ip’ili gamaonu şeni makvaliz yoxedun. (AH-Lome) Tavuk civciv çıkarmak için yumurtanın üstünde oturuyor. Omerik 3’ip’ilepe k’alatiz meşokaçams. (AH-Lome) Ömer civcivleri sepetin altına kapatıyor. 3’ip’ilepes ar bresti k’at’u konaçkinu. Ala mişi ren var-miçkin. (AH-Lome) Civcivlere kül renginde bir kedi dadandı. Fakat kimin olduğunu bilemiyorum. Ç’erema ar k’at’u 3’ip’ilepes konaçkinu. (AH-Lome) Alaca bir kedi civcivlere dadandı. Mamulik 3’ip’ilepe z*angums. (AH-Lome) Horoz civcivleri gagalıyor. Çiftluğiz na-oskedinaman 3’ip’ilepe xormononi yemepete imgvanenan. (AH-Lome) Çiftlikte yetiştirilen civcivler hormonlu yemlerle besleniyorlar. Kotumepe do 3’ip’ilepe ok’ok’oro3xums do okotumaleşe amoşkumers. (AH-Borğola) Tavukları ve civcivleri bir arada sayıp da kümese sokuyor. → 3’ip’ulina; p’ulina; civcivi; variya; ç’uç’uli


3’ip’inams (FN-Ç’anapet) Eø har.f. Cıvıldıyor. K’inçik 3’ip’inams. (FN-Ç’anapet) Kuş cıvıldıyor. → 3i3ilams; k’ark’alams; i3’vi3’vilay, 3’vi3’vilay, 3’i3’vilay; t’rağodumsII; uç’andamsII; ustvinsII


3’ip’it’i 3’ip’it’i (ÇM) z. Damla damla. Tişi upepe 3’ip’it’i 3’ip’it’i k’o3’ovin3’ilaxi. (ÇM-Ğvant) Alın teri damla damla akıttım, döktüm.


3’ip’olums (AH-Lome) EA har.f. Çimdikliyor. Bozok ar mutu tkvaşi nana-muşik 3’ip’olums do nena va-eşoğapams. (AH-Lome) Kız bir şey söyleyince annesi çimdikleyip susturuyor. → nusk’ip’olams; nu3’k’ip’olay/ nu3’k’ip’olams; nu3’ip’olams; me3’ip’olups


3’ip’ulina (PZ-Cigetore) i. [çoğ. 3’ip’ulinape] Civciv. Şk’imi monç’ok 3’ip’ulinape kogamiyonu. (PZ-Cigetore) Benim kuluçka civcivleri çıkardı. Andğa 3’ip’ulinape-şk’imis kuri cantxu do ar 3’ip’ulina oç’opu. (PZ-Cigetore) Bugün civcivlerime çaylak kuşu saldırdı da bir civcivimi yakaladı. → p’ulina; civcivi; 3’ip’ili; variya; ç’uç’uli


3’iyay (AŞ-Ok’ordule) Eø har.f. Kedi [erg.] miyavlıyor ya da bağırıyor. K’at’u 3’iyay. (AŞ-Ok’ordule) Kedi miyavlıyor. k’iyamsIII; k’riyayIV; ğirams; mğiroms; p’iyoms, p’iyaps


3’i3’i i. Solucan. I. Yer solucanı. Korme 3’i3’i şeni omçvele nçxik’uy. (ÇM-Ğvant) Tavuk solucan için kapı önünü eşeliyor. Ali çxomi oç’opu şeni k’anca 3’i3’i ek’uğay. (ÇM-Ğvant) Ali balık tutmak için kancaya solucan takıyor. 3’i3’i ok’o3’ilik’o-ti va-xosk’un. (AŞ-Ortaalan) Solucanı ortadan koparsan bile ölmez. Ank’esiz 3’i3’i nuk’idi. Nçxomik 3’i3’i z*iraz k’ala nolams. (AH-Lome) Kancaya solucan tak. Balık solucanı görünce hemen dalıyor. Metinik on3’aponite nçxomi ç’opumt’aşi nçxomiz ank’esite 3’i3’i not’k’oçams. (AH-Lome) Metin oltayla balık tutarken balığa kancada solucan atıyor. → doba3’i3’i

II. Bağırsak solucanı. Zğala var-giğun. 3’i3’i megixun-i ? (AŞ-Ortaalan) Doyman gelmiyor. Sende parazit mi var ? Beres 3’i3’i-nç’ami kogebubi. (FN-Sumla) Çocuğa solucan ilâcı içirdim. Dido mot-lalum. 3’i3’epe gegixvare. (AH-Lome) Fazla boşuna konuşma. Bağırsak solucanlarını dökerim (= bağırsaklarını dökerim).


3’i3’ila i. [çoğ. 3’i3’ilape] Yılan. Erdoğanik bigate 3’i3’ila 3’amums. (PZ-Cigetore) Erdoğan sopa ile yılanı gebertiyor. Erdoğanik bigate 3’i3’ila oxosk’inams. (PZ-Cigetore) Erdoğan sopa ile yılanı gebertiyor. 3’i3’ila gunz*e bigate oxrosk’inay. (ÇM-Ğvant) Yılanı uzun sopa ile öldürüyor. 3’i3’ila ti ezduy. Usuli usuli nanç’en. (ÇM-Ğvant) Yılan kafasını kaldırıp yavaş yavaş yaklaşıyor. 3’i3’ila doboxrosk’ini. (AŞ-Dutxe) Yılanı geberttim. 3’i3’ilape beyariz xut’ulaşen gamipinenan. (FN-Ç’anapet) Yılanlar ilkbaharda deliklerinden çıkarlar. 3’i3’ilak mjvabu geişkumels. (FN-Sumla) Yılan kurbağayı yutuyor. Zeyirsuzi 3’i3’ilape mot-ilom. K’oçiz zaa va-meçaman. (AH-Lome) Zehirsiz yılanları öldürme. İnsana zarar etmezler. A 3’ip’i t’azna-ti ç’opit do 3’i3’ilaz kogebocginat. (*)(AH-Lome) Bir yavru balık bile yakalasanıza da yılanlara karşı galip gelelim. [(*) Halk inancına göre, eğer yaz mevsimi gelirken hiç alabalık yemeden yılanla karşılaşılırsa o yaz boyu yılanlara dikkat etmek lâzım. Çünkü o kişi yılanlara karşı yenik sayılır. K.A.] Dido k’oçik 3’i3’ila na-z*iroms steri doxro3kinams do 3’i3’ilak k’oçepez didoten mutu var-oğodams. (AH-Borğola) Çok insan yılanı gördüğü gibi gebertiyor. Yılan insanlara çoğunlukla bir şey yapmaz. Coğori-çkimik ont’ules na-z*iru 3’i3’ilas cinikişen nak’ap’u do doxre3’kinu. (AH-Borğola) Köpeğim tarlada gördüğü yılanı ensesinden kaptı da öldürdü. 3’i3’ila k’irk’oleri cans. (AH-Borğola) Yılan kıvrılı olarak uyuyor. 3’i3’ila ğunçkis dolocans. (AH-Borğola) Yılan oyuğunun içinde yatıyor. 3’i3’ilak nena-muşi ar gamitorams, ar dolitorams. (AH-Borğola) Yılan dilini bir dışarı bir içine çekiyor. 3’i3’ilaşa o3’k’edi ! Xut’ula-muşişen muç’o muşulun. (AK-Döngelli) Yılana bak hele ! Yuvasından (= deliğinden) nasıl da çıkıyor.

[dey. 3’i3’ila st’eri/ 3’i3’ila steri : (1) İnce ve uzun boylu. (2) Kıvrak.] [Lazcada 3’i3’ila st’eri/ 3’i3’ila steri dendiğinde asla Türkçede gibi kötü kişi anlamına gelmez.] (1) # Melenk’ale moy gulur ? / Uça 3’i3’ila re-i ? / - Nak’u sevda miyonun ? / Ok’k’obi3’ilare-i ? (AŞ-Ortaalan, anonim) Karşı yakada niye geziyorsun ? / Siyah yılan mısın ? / - Ne kadar sevdam var ? / İkiye mi ayrılacağım ? # Muperi boyi giğun ! / Gyuli, 3’i3’ila re-i ? / İris na sozi meçam / Şa ok’i3’ilare-i ? (AH-P’ayante, K.K.) Ne biçim boyun var ! / Gyuli, yılan mısın ? / Herkese söz veriyorsun da / Asla kendini ortadan ikiye ayıramazsın. (2) Bozo 3’i3’ila steri şkaz gomak’oren. (AH-Lome) Kız yılan gibi belime sarılıyor.


3’i3’ilapona (PZ ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan), 3’i3’ilapuna (FN) i. Yılanın sürekli çok bulunduğu yer. Task’uri-3’i3’ilapona golvalu. P’anda 3’i3’ila kon. (ÇM-Ğvant) Task’uri yılan tarlasını geçti. (Orada) her zaman yılan var.


3’i3’ilaşi-kudi (AH-Lome) i. Mantar. 3’i3’ilaşi-kudi k3aşi dido p’at’i şura gulun. (AH-Lome) Mantarlar çürüyünce çok kötü koku yayılıyor. → k’avi[1]; kudi[2]; oz*e; oce


3’i3’inate (AH-Lome) i. Ateşböceği. Berepek seri 3’i3’inate ç’opumt’ez. (AH-Lome) Çocuklar gece ateşböceği yakalarlardı. → p’ap’azulya; map’azule/ map’p’azule; 3’i3’inateri; p’inç’k’u


3’i3’inateri (AH-Borğola) i. Ateşböceği. Berepek seri 3’i3’inateri ç’opuman. (AH-Borğola) Çocuklar gece ateşböceği yakalıyorlar. → p’ap’azulya; map’azule/ map’p’azule; 3’i3’inate; p’inç’k’u


3’i3’vilay (ÇM) Eø har.f. İspinoz vs [erg.] ötüyor ya da şen şakrak oluyor. # Cençxva-ora komoxt’u / K’axi-k’inçi 3’i3’vilay / Guri yaği cadvasi / Rak’anepe moyilay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi / İspinoz ötüyor / Gönül sevinçli olunca / Tepeleri aşıyor. → 3’vi3’vilay


3’k’ai- → 3’k’ari-


3’k’a-k’op’ali (FN ~ AH-Lome) i. İribaş. Kurbağa yavrusu. 3’k’a-k’op’alepe mu mskva imçvinan ! (FN-Ç’anapet) İribaşlar ne güzel yüzüyorlar ! Berepe ğaliş kinayiz 3’k’a-k’op’alite isternan. (AH-Lome) Çocuklar dere kenarında iribaşla oynuyorlar. → k’op’alina; k’op’ali[1]-II; 3’ari-k’op’ali/ 3’ari-k’op’p’ali, k’op’ali[3]


3’k’a-mangana (FN ~ AH) i. [çoğ. 3’k’a-manganape] Su ile çalışan tokmak : yabani hayvanları korkutmak için gürültü yapar. [3’k’a-mangana, tarla kenarındaki suyun yanına kurulur. Kaldıraç kuralı ile çalışır. Takriben 3-4 m uzunluğunda bir ağaç kesilip dip bölümü çanak gibi oyulur. Sonra iki kazık dikilerek bu ağaç o iki kazık arasında barfiks şeklinde monte edilir. Yalnız ağaç sabit değil. Ucu çatal kazıkların üzerine yerleştirilmiş halde oynaktır. Baş tarafına da bir teneke (ses getiren bir nesne) konur ve ağacın başı bu nesnenin üzerine gelecek şekilde monte edilir. Burada baş taraf daha ağırdır. Sebebi : mekanizma çalışırken ağacın çanağına dökülen su çoğaldıkça çanak lehine denge bozulur ve sonunda çanak kısmı daha ağır gelerek aşağı tartar. Aşağı inen çanaktan su doğal olarak hızla boşalınca bu defa baş taraf lehine denge bozulur ve ağacın başı hızla tenekeye çarpar. Ortaya çıkan tangırtıdan zararlılar ürkerler. (FN, A.D.)] İsinaz ma 3’k’a-mangana gebodginam. Çkimi şkule arik, mulun, ok’oxums do kodolobğams. (AH-Lome) İsinaya ben 3’k’a-mangana kuruyorum. Benden sonra birisi geliyor ve bozup yıkıyor. → 3’ari-mangana, ok’ank’oni


3’k’ams → 3’k’ims


3’k’ari/ 3’k’ai (FN ~ ÇX) i. 1. Su. Ap’rilişi tutaz livaş 3’k’ariten ğalape irden do livadepez mat’alen. (FN-Ç’anapet) Nisan ayında kar suları ile büyüyen dereler bahçeleri basıyor. Dido oraz var-mç’imayiz 3’k’arepez dark’inen. (FN-Ç’anapet) Uzun zaman yağmur yağmayınca sularda azalma oluyor. 3’k’ai gebopinam. (FN) Su ısıtıyorum. He gyariz ç’ut’a 3’k’ari yobi do dinç’oraz, dido m3’utxe ren. (AH-Borğola) Bu yemeye az su dök de tuzu gidersin, çok tuzludur. 3’k’ari it’iben. (ÇX-Çxalazeni, TM) Su ısınıyor. 3’k’ayi mamk’ominu. (ÇX-Makret) Susadım. 2. Irmak. Dere. Abu-3’k’ai do Pi3xala-3’k’ai mzuğaz ok’agen. (FN-Sumla) Abu deresi ile Pi3xala deresi denizde karşılaşıyorlar. 3. Meyve, sebze vs şeylerin sıkılmasıyla elde edilen sıvı. Meyve suyu. Sebze suyu. Memeti, t’ik’inaz na-dolobğun urz*eni k’ai jlip’i. Hemuşi 3’k’ariten kyume p’aten. (AH-Borğola) Mehmet, küçük sepetteki üzümü iyice ez. Onun suyundan kyume yapacağız. 4. Ufak su. 3’k’aişe dodgitun. (AH-Lome) (Bir erkek ufak suya ayakta duruyor =) işiyor. → 3’ari[1]

[dey. 3’k’arişi gza : Çok gidilen yer.] Mp’oli 3’k’arişi gza dovu. (AH-Lome) İstanbul çok gidilen yer oldu.

[dey. 3’k’ai stei k’romi (ÇX): Taze soğan.]


3’k’ari-mesturi/ 3’k’ai-mesturi (FN) i. Suyun sonu (= Akar suyun denizden en uzak yer). Derenin akmaya başladığı yer. K’armaxa 3’k’ai-mesturi şakiz elulun. (FN-Sumla) Alabalık suyun sonuna kadar çıkar. → 3’k’ariş ti/ 3’k’aiş ti


3’k’ar-mele (FN) z. Derenin karşısında. Pederik 3’k’ar-mele na-miğunan let’a çayluği oxenu şeni meyaç’ums. (FN-Ç’anapet) Babam derenin karşısında sahip olduğumuz araziyi çaylık yapmak için yakıyor.


3’k’ar-toli (FN ~ ÇX) i. Pınar. Çeşme. Handğa cuma-çkimik 3’k’ar-toli k’ala na-dgin nez*i nçxalums. (FN-Ç’anapet) Bugün kardeşim pınarın yanındaki ceviz ağacını silkeliyor. Xasani 3’k’ar-tolişa eşaxtu do mu k’undi ç’k’omu var-miçkin. K’ayi k’ayi na-geit’u 3’k’ari mek’arbu. (FN-Ç’anapet) Hasan pınarın başına çıkıp ne bok yediğini bilmiyorum. İyice akan suyu yok etti. Kvalunaşi 3’k’ar-toli p’anda ini diben. (AH-Lome) Kvalunanın pınar suyu her zaman soğuk akar. → 3’ari-toli; poğari, puğari


3’k’ariş ti/ 3’k’aiş ti (FN) i. Suyun sonu (= Akar suyun denizden en uzak yer). Derenin akmaya başladığı yer.


-3’k’en (HP ~ ÇX)(AK) Eø har.f. [kb.{ø-}] [Bu fiil sırf olumluluk göstergesi menda-/ minda- ile birlikte menda3’k’en/ minda3’k’en şeklinde kullanılır. Bundan dolayı çizgili -3’k’en şeklinde maddebaşı edilmiştir.] → o3’k’en; i3’k’en. I. Eø har.f. Durumu anlamak için bir tarafa bakıyor. Mendap’3’k’edişi golan3’k’ideyi nulunan. (HP-P’eronit) Ben o tarafa baktığımda belli aralıklarla yan yana dizilerek gidiyorlar. Berepe k’ala vip’aramitamt’i. Mendap’3’k’edişi Axmetik ma amigdemt’u. (HP-P’eronit) Çocukla konuşuyordum. Baktığımda Ahmet beni alaya alıyordu. Xoci x’onas doloxen-i ? İdi do minda3’k’edi. (AK-Döngelli) Öküz tarlanın içinde oturuyor mu ? Git de bir bak. FatmakPuci doyinu-i ?” ya do mani mani bak’işa nulun do minda3’k’en. (AK-Döngelli) Fatmaİnek doğurdu mu ?” diye çabuk çabuk ahıra gidiyor da bakıyor. Osmanik ok’an3’urales berepe ok’an3’urasunt’u. Ar mindap’3’k’edi. Muk ik’an3’urs. (ÇX-Çxalazeni, TM) Osman salıncakta çocuğunu sallayacaktı. Bir baktım da kendisi sallanıyor.

II. ED har.f. Birine [dat.] bakıyor. Nisa x’onaşa iduşi beres nandidi-muşik menda3’k’en. (AK-Döngelli) Gelin tarlaya gittiğinde çocuğa babaannesi bakıyor. → o3’k’en


3’k’idums/ 3’k’idups (HP ~ ÇX) EA har.f. Taş veya tuğlayı kullanarak duvar [aps.] örüyor. Osmanik k’ayi oxori 3’k’idums. (HP-P’eronit) Osman iyi ev inşaatı yapar. → 3’odums/ 3’oduy; 3’k’ondums[1]


3’k’ims/ 3’k’ams/ 3’k’ips (AH ~ ÇX)(AK) EA har.f. 1. Söküyor. Porça-çkimi maç’ut’anaşi nanak 3’k’ims do cuma-çkimiz uxenams. (AH-Lome) Gömleğim (boyuma göre) küçülünce annem söküp kardeşime yapıyor. Berez na-uşu xeş-tati var-mo3’onduşi 3’k’u do ha3’i muşi şeni şums. (AH-Lome) Çocuğa ördüğü eldiveni beğenmeyince söktü de şimdi kendisine örüyor. Bageni va-3’k’uşi dok3u do muşebura kodolibğu. (AH-Lome) Kulübeyi sökmeyince çürüyüp kendi kendine yıkıldı. Cuma-çkimi babaşe işumu do ağani oxoyiz nuxtu do 3’k’ims. (AH-Lome) Kardeşim babama kızdı da tutup yeni evi söküyor. Onaz daz*i p’3’k’imt’aşi xeş-tati mobidumer. (AH-Lome) Onada diken sökerken eldiven giyiyorum. Nana-çkimi ont’ules p’ask’ia 3’k’ips. (AK-Döngelli) Annem bahçede pırasa söküyor. Na-p’k’vatit ntxirepunas çayişi ont’ule bikomt’itşi kap’epe bergite p’3’k’it. (AH-Borğola) Kestiğimiz fındıklıkta çay bahçesi yaparken (fındık) köklerini kazma ile söktük. Eminek xete tipi 3’k’uşi xepe gadi3xiru. (AH-Borğola) Emine çıplak elle ot yolunca elleri kanlandı. 2. Ceviz sıkarak yağını çıkarıyor. No3’ilexi p’3’k’aten. (AH-Lome) Ceviz posasını yapacağız. (= Ceviz sıkarak yağını çıkaracağız. Sonuçta posası olacak.) → 3’ams/ 3’ay, 3’uy, 3’k’ums

yet. a3’k’en : Sökebiliyor. K’ulanis perde var-a3’k’en do gestikups. (AK-Döngelli) Kız perdeyi sökemiyor da aşağı doğru çekerek yırtıyor.

part. 3’k’eri : Sökülmüş. Toma 3’k’eri kotumez puzurepe guç’vams. (AH-Borğola) Tüyü yolunmuş tavuğun ince kıllarını yakıyor.

+ u3’k’ams/ u3’k’aps (AH ~ ÇX) EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] söküyor. Çoçok’a gi3’k’are ! (AH-Borğola) [kızgınlık ifadesi] Saçını sökeceğim !

+ u3’k’ips (AK) EDA har.f. Birinin [dat.] kirini [aps.] söküyor, keseliyor. Bere-muşi ok’o k’ai bonups ki lebi u3’k’ips. (AK-Döngelli) Çocuğunu öyle güzel yıkıyor ki kirini söküyor. → gu3’k’ams


3’k’imunt’i (FN-Ç’anapet) i. Muşmula. Livadi-k’udeliz jur 3’k’imunt’i kodobdgi. (FN-Ç’anapet) Baçenin dibine iki tane muşmula diktim. → 3xilimunt’ri, sk’ilimunt’ri, 3’ilimunt’ri, 3ximunt’i, 3ximunt’uri, 3xemunt’uri


3’k’int’ili (FN ~ ÇX) i. Tavuk, kuş ve fare vs hayvanların dışkısı. Kotumeş 3’k’int’iliz dido xai şura alems. (FN-Sumla) Tavuk dışkısı çok kötü kokar. Mtugiş(i) 3’k’int’ili. (FN-Sumla)(HP-P’eronit) Fare dışkısı. Si m3udişi 3’k’int’ili mot-ğağum. (AH-Lome) Sen boşuna tavuk pisliğini karıştırma (= mec. Sen boşuna işi karıştırma). Kotumek ğağups ğağups do 3’k’int’ili-muşi muşimers. (AK-Döngelli) Tavuk eşeliyor eşeliyor da kendi pisliğini ortaya çıkarıyor. → 3’int’ili, n3’k’int’ili; ≠ [inek dışkısı] puşk’undi; ç’enç’i; lazma; [keçi ve koyun dışkısı] k’opya, k’op’iya; k’ork’ola; ≠ [kimyasal gübre] avropa, avropa-cubre, cubre, gyubre, gubre


3’k’omili (AH) i. Bakış. Xarcez dido 3’k’omili uğun. Ala Emineşi xenapa mitiz var-uğun. (AH-Lome) Hatice hep başkasının eline bakar. Ama Emine’nin becerisi kimsede yok. İri k’oçişi 3’k’omili ar var-iven. (AH-Lome) Her insanın bakışı aynı olmaz.→ me3’omilaI


3’k’ondums[1] (FN ~ AH-Lome) EA har.f. Taş veya tuğlayı [aps.] kullanarak duvarı inşa ediyor. Taş veya tuğlayı kullanarak duvarı [aps.] inşa ediyor. Osmanik jimok’az dido mskva duvayi ikoms. Kva noç’abams do 3’k’ondums. (AH-Lome) Osman evin arkasında çok güzel duvar yapıyor. Taşı yapıştırıp örüyor. → 3’odums/ 3’oduy; 3’k’idums/ 3’k’idups

f.-i. o3’k’ondu : Taş veya tuğlayı kullanarak duvarı inşa etme. Cumadik kva o3’k’ondu şeni na-uk’oremt’u xişili (= mk’umi) nayla tudeleşen gamobğamz. (FN-Ç’anapet) Amcam taş duvar örmek için ihtiyaç duyduğu kumu serender altından dışarı döküyör.


3’k’ondums[2] (AH) EA har.f. Yünü [aps.] eğiriyor. Ham o3’k’ondalek yuni va-goşimers. Dido k’ayi 3’k’ondums. (AH-Lome) Bu alet yün seçmiyor. Çok güzel yün eğiriyor.


3’k’ums (FN) EA har.f. Söküyor. Handğa ağne çayluğiz na-extu-dort’un duğrenepe xete dop’3’k’i. (FN-Ç’anapet) Bugün yeni çaylıkta çıkan böğürtlenleri elle söktüm. Danz*epuna p’3’k’umt’aşa xeş-tati mobidvam. (FN-Sumla) Dikenlileri sökerken eldiven giyiyorum. → 3’ams/ 3’ay, 3’uy, 3’k’ims/ 3’k’ams, 3’k’ips


3’k’umulay (ÇM)(AŞ-Ortaalan) Eø har.f. Parıldıyor. Parıltılıdır. Işıldıyor. Andğa na-msk’it topri 3’k’umulay. (ÇM-Ğvant) Bugün sağdığımız bal parıldıyor. Ayşeşi k’ut’ni dolokunaşepe 3’k’umulay. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin kutnu giysileri parıldıyor. Ayşeşi purkepe 3’k’umulay. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin altınları parıldıyor. # Bere kok’o3’ixunu / Un3xonay tomalepe / 3’k’umulay do memo3’ey / Govağari tolepe. (ÇM-Ğvant) Çocuğu önüne oturttu / (Çocuğunun) saçlarını tarıyor / Parıltıyla bana bakıyor / Kurban olayım (= kelimesi kelimesine : kurban oldum) gözlere. Meleni rak’k’ani tuta 3’k’umulay. (AŞ-Ortaalan) Karşı tepeden ay parıldıyor. → k’vançxums; prandums/ pranduy/ prandun; farfalams/ farfalay; çxat’uy, çxat’ups, çxat’un, çxant’un; valums; çxant’ums/ çxant’ups; randums; tanups[2]

+ u3’k’umulay ED har.f. Birine ait [dat.] bir şey parıldıyor ya da parlıyor. Bere xazi ayasi tolepe u3’k’umulay. (ÇM-Ğvant) Çocuk sevinince gözleri parlıyor.


3’k’una (FN) i. Ağrı. Hastalık. Fadimek ti-3’k’una şeni k’at’a seriz xap’i geişkume(r)z. (FN-Ç’anapet) Fatma her akşam baş ağrısı için hap yutuyor. K’ibrişi 3’k’unate ğva elimbaren. (FN-Ç’anapet) Diş ağrısıyla yanak şişiyor. → 3’una, o3’unu, 3’k’uni


3’k’uni (AH HP ÇX)(AK) i. Ağrı. Nandidik seri 3’k’unite mk’usinams do çku-ti var-monciyaman. (AH-Lome) Büyükanne gece ağrıdan inleyip bizi de uyutmuyor. Nandidi-skani muç’o ren ? - Nandidik3’k’uni miğunya do p’anda ç’irinoms. (AH-Lome) Babaannen nasıl ? - BabaannemAğrım vardiye her zaman ağlamaklıdır. Memet’iz şkaz 3’k’uni uğun. M3ika imjorinams. (AH-Lome) Mehmet’in belinde ağrı var. Biraz güneşleniyor. Mitis mitişi var-gogzun. İri 3’k’uni do ç’vini-muşişi derdiz ren. (AH-Lome) Kimse kimsenin umurunda değil. Herkes kendi ağrısı ve acısının derdindedir. Kasimi korbaşi 3’k’unite iri iğveli3’k’u. (AH-Borğola) Kasım karın ağrısından hep kıvrandı. Sevimik nana-muşişi 3’k’unepe minduxtas ya do k’uçxes 3’uveli noxunaps. (AK-Döngelli) Sevim annesinin ağrıları geçsin diye ayağına sülük koyuyor. → 3’una, o3’unu, 3’k’una


3’k’uns (AH ~ HP) ED har.f. Birinin [dat.] bir yeri [erg.] (şu anda veya genelde) ağırıyor. So m3’k’uns do so misumer ? (AH-Lome) Nerem ağırıyor da neremi ovuyorsun (= mec. Benim anlattığim konu ile alâkası olmayan şeyden söz ediyorsun) ? Dadi-çkimi ğoman gyustu do burgili do xe p’at’i geçeren. Andğa dido 3’k’unt’eren. (HP-P’eronit) Teyzem dün kayıp dizleri ile elini fena vurmuş. Bugün çok ağırıyormuş. → a3’unen, a3’k’unen, 3’k’ups

[dey. gurik 3’k’uns : Acıkır gibi oluyor. Midede açlık hissediyor.] Gurik m3’k’uns. (AH-Lome) Acıkır gibi oldum.


3’k’ups (ÇX) DA hal f. Birinin [dat.] bir yeri [erg.] ağrıyor. Burgili m3’k’ups. (ÇX-Makret) Dizim ağırıyor. → a3’unen, a3’k’unen, 3’k’uns


3’o (PZ ~ ÇM) z. Bu yıl. Bu sene. Xasanik 3’o lobiya var-dodums. (PZ-Cigetore) Hasan bu sene fasulye ekmiyor. 3’o opşa mşk’vela dovorgi. (PZ-Cigetore) Bu yıl çok fidan diktim. 3’o vit-do-çxoro k’alati lazut’i mayu. (PZ-Cigetore) Bu yıl on dokuz sepet mısırım oldu. 3’o k’işluği dişk’a var-miğun. (PZ-Cigetore) Bu sene kışlık odunum yok. 3’o omri arape var-obğun. (ÇM-Ğvant) Bu sene erik dalları çiçek açmıyorlar. Oxori go3’o dop’3’opxit. 3’o mop’3’opxumt. (ÇM-Ğvant) Evi geçen sene yaptık. Bu sene iç donatımı yapıyoruz. 3’o na-cep’k’vatit ç’ubrepe leğidepe kek’iğu. (ÇM-Ğvant) Bu yıl kestiğimiz kestaneler filizlendi. 3’o topri-mcumori va-maxenu. (ÇM-Ğvant) Bu sene bal sirkesi yapamadım. 3’o map’azulepe ordoşa gamixvey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl ateşböcekleri erkenden çıktılar. 3’o avropa var-mayindrey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl kimyasal gübre alamadık. → ham3’o, han3’o, an3’o, an3’i


3’oderi (ÇM) i. Duvar. [< 3’oduy fiilinin partisipi “taştan inşa edilmiş olan”]3’oderişa ğut’unape gamipiney. (ÇM-Ğvant) Taş duvardan gelincik yavruları çıktılar. Jilemona let’a 3’oderi nombaray. (ÇM-Ğvant) Evin arka tarafındaki toprak duvara basınç yapıyor. Ali dişk’ape 3’oderi nosvaray. (ÇM-Ğvant) Ali odunları duvara dikey dayayarak diziyor. Didi kva 3’oderi nozay. (ÇM-Ğvant) Büyük taş duvarı eziyor. Ali 3’oderi msk’va kvalepe moşk’u3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali duvarın güzel taşlarını arasından soküyor. Xasani berepe mangana-muşi 3’oderi konoç’irdapu. (ÇM-Ğvant) Hasan arabasını çocuklara duvara çarptırdı. 3’oderi-sk’ani vrosi var-a3’odey-dort’u. Meyegi3’odaman. (ÇM-Ğvant) Duvarını iyi örememiş idiler. Yeniden örüyorlar. Ali avla-3’oderi-arinepe mp’alupe meşk’vombaray. Ore-mer3’epe nupinasen. (ÇM-Ğvant) Ali avlunun duvarındaki aralıklara ağaç saplamaları saplıyor. Kabak asmalarını yönlendirip sarmalayacak. Ali oxori megza 3’oderi elaxuy. Meyo3’odapasen. (ÇM-Ğvant) Ali evin ordaki duvarı yıktırıyor. Yeniden ördürecek. Şurçina-p’ap’u ham vanağişi em vrosi marxeli ort’u. Himu na-u 3’oderepe p’ot’e-ti var-meyixvasen. (ÇM-Ğvant) Şükrü dede bu yerleşkenin en iyi ustası idi. Onun yaptığı duvarlar hiçbir zaman yıkılmayacak. → çoşe; duvari; k’odaII


3’odums/ 3’oduy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Taş veya tuğlayı kullanarak duvarı [aps.] örüyor ya da ev [aps.] inşa ediyor. Ali oxori 3’oduy. (AŞ-Ok’ordule) Ali ev inşa ediyor. Ali duvari 3’odumt’aşa kvalepe vrossi ok’k’oduy. (AŞ-Ortaalan) Ali duvarı örerken taşları iyi yan yana koyuyor. Doğani na-3’odu duvari çimento ceşk’vobğay. (AŞ-Ortaalan) Doğan ördüğü duvara (= duvar aralarına) çimento döküyor. 3’k’ondums; 3’k’idums/ 3’k’idups

yet. a3’oden : Taş veya tuğlayı kullanarak duvarı [aps.] örebiliyor. 3’oderi-sk’ani vrosi var-a3’odey-dort’u. Meyegi3’odaman. (ÇM-Ğvant) Duvarını iyi örememiş idiler. Yeniden örüyorlar.

f.-i. o3’odu : Taş veya tuğlayı kullanarak duvarı [aps.] örme. Ali 3’oderi o3’odu var-uşk’un. Na-3’odasen 3’oderi k’at’a 3’ana meyo3’oduy. (ÇM-Ğvant) Ali duvar örmeği bilmiyor. Ördüğü duvarları her yıl yeniden örüyor.


3’odun → 3’orodun


3’onari (ÇM) i. Su samuru. 3’onari rubape çxomi oç’opu şeni ikten. (ÇM-Ğvant) Su samuru derelerde balık tutmak için dolaşıyor. ruba-k’at’u, abca-k’at’u, 3’ari-ğut’u


3’oneri[1] (ÇM) s. Bu seneki. Bu yılki. 3’oneri m3xulepe mçxu var-iyeran. (ÇM- Ğvant) Bu yılki armutlar tombullaşmıyorlar (= kalınlaşmıyorlar). Ayşe 3’oneri inora sum xoji menç’eluy. (ÇM-Ğvant) Ayşe bu kış üç öküz besliyor. 3’oneri inora p’ot’e var-iziramun. Xolo-ti avla na-ort’u dişk’alepe oçodinu var-mvalu. (ÇM-Ğvant) Bu kış gibi soğuklar hiç görülmemiş. Yine de kapıdaki odunların bitmesi gelmedi. [◘ eşb. 3’onums/ 3’onuy fiilinin partisipi] ham3’oneri, han3’oneri, an3’oneri, an3’ineri, 3’ineyi


3’onums/ 3’onuy (PZ ~ AH) EA har.f. Tartıyor. Ali o3’onaşete vali 3’onuy. (ÇM-Ğvant) Ali tartı aygıtı ile peynir tartıyor. Ntxiri hey ok’vobğun. Do3’oni. (AŞ-Ok’ordule) Fındık bir arada orda duruyor. Tart. Sivi asit’i p’3’onumt’aşa elduveni mibidum. (AŞ-Ortaalan) Sıvı acıt tartarken eldiven giyiyorum. Memet’ik ntxiri 3’onumt’aşa elemiç’k’omams. (FN-Sumla) Mehmet fındığımı tartarken haram yiyor (= eksik tartıyor). → ge3’onums; 3’inums/ 3’inups

şsz i3’onen : Tartılıyor. Na-i3’onu nxirişi ç’uvalepez eboğaram. (FN-Ç’anapet) Tartılan fındık çuvallarının üzerine çiziyorum.

part. 3’oneri[2] : Tartarak. Tartılmış. Ölçülmüş. Ali na-t’k’vasen lak’irdepe 3’oneri var-it’uy. (ÇM-Ğvant) Ali’nin söylediği sözleri patavatsızdır (= “Ali, söylediği sözleri ölçülü söylemez”; = söyledkleri saçmadır). Ali turçani a miti a muti meçamt’aşa 3’oneri meçay. (ÇM-Ğvant) Ali bakkalda birine birşey verirken tartıp (= tartılmış olarak) veriyor.

yoks.part. u3’onu : Tartmadan. Hesapsız. Ali p’anda u3’onu dulyape ikuy. Ok’itoren. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman hesapsız işlerden dolayı mahvoluyor.

+ o3’onapams/ o3’onapay EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] tarttırıyor. K’asap’is ar kilo bumbureği do ar kilo çkva cigeri dobo3’onapi. (AH-Lome) Kasaba bir kilo böbrek ve bir kilo da ciğer tarttırdım.


3’onups (HP)(AK) EA har.f. Bal [aps.] sağıyor. Cumadi-çkimi topuri 3’onups. (AK-Döngelli) Amcam bal sağıyor. → msk’ams/ msk’ay, msk’uy; m3kums


3’opxeri-şekeri/ 3’opxer-şekeri/ 3’opxey-şekeri (AH) i. [< 3’opxums fiilinin partisipi 3’opxeri + şekeri] Özellikle bayramlarda alınan çeşitli renklerde şeker. Berepez 3’opxey-şekeri k’ayi u3’onan. (AH-Lome) Çocuklar renkli şekeri severler. P’ap’uliz k’ibiri var-uğun. Ala 3’opxer-şekeri nuk’uz molidumers do 3’u3’onums. (AH-Lome) Dedemin dişleri yok. Ama süslü şekerleri ağzının içinde emiyor.


3’opxums[1]/ 3’opxuy[1] (PZ ~ AH) EA har.f. I. (PZ ~ AŞ) Ev, bina vs’yi [aps.] inşa ediyor. P’ap’u-şk’imik na-3’opxu serenderi ok’ixu. Ağani-muşi p’3’opxare. (PZ-Cigetore) Dedemin yaptığı serender bozuldu. Onarıp yenisini yapacağım.

Badi diyu do xolo-ti oxori 3’opxuy. (ÇM-Ğvant) İhtiyar oldu ama yine de ev yapıyor. Oxori go3’o dop’3’opxit. 3’o mop’3’opxumt. (ÇM-Ğvant) Evi geçen sene yaptık. Bu sene iç donatımı yapıyoruz. II. (PZ ~ AŞ) Tamir ediyor. Na-dolixvasen manganape ağani st’eri 3’opxuy. (ÇM-Ğvant) Bozulan makineleri yenisi gibi yapıyor. → ce3’opxums/ ce3’opxuy; tamiray; ge3’opxums; oduzanams; om3’vanams/ om3’vanaps, m3’vanums/ m3’vanups

III. (PZ-Cigetore) İş, odun, pekmez vs [aps.] yapıyor. K’omşepek urz*eni ç’inaxuman. Mondo p’ek’mezi 3’opxanen. (PZ-Cigetore) Komsular üzüm eziyorlar. Galiba pekmez yapacaklar. Xasanik (na-)3’opxu dişk’alepes go3’es. (PZ-Cigetore) Hasan yaptığı odunların her tarafına bakıyor.

dil. 3’opxuk’o/ 3’opxuk’ona : Keşke yapsaydı. Ham dulya ğoma p’3’opxik’ona iyaset’u. Mara andğa-ti va-maçodinu. (PZ-Cigetore) Bu iş dün yapsaydım olacactı. Ama bugün de bitiremedim.

IV. (ÇM-Ğvant) Ölüyü [aps.] hazırlıyor. Ğureri a piçi oraşi dombonu, do3’opxu. (ÇM-Ğvant) Ölüyü bir anda yıkadı, hazırladı.

V. (AŞ ~ AH-Lome) Nakış yapıyor. İşleme yapıyor. Süsleme yapıyor. Dizayn düzenliyor. Da-çkimik geyarçale 3’opxums. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim örtü (= masa örtüsü, yatak örtüsü vs) üzerine örgü yapıyor. Bozok yazmaş kenari 3’opxums. (FN-Sumla) Kız yazmasının kenarını işliyor, süslüyor. Ustak heşşo duvayi svarumz ki sanki 3’opxums. (AH-Lome) Usta öyle duvarı diziyor ki sanki kumaş üzerine süs işliyor gibidir. → 3’ipxums/ 3’ipxups


3’opxums[2]/ 3’opxuy[2] (ÇM)(FN)(AH) EAY har.f. Bir şeyi [aps.] bir hale [yük.] getiriyor. Xasani sift’eri oxini 3’opxuy. (ÇM-Ğvant) Hasan atmacayı evcilleştiriyor. Monç’e-mundi 3’endeç’epe unktay. Kçe 3’opxuy. (ÇM-Ğvant) Tavşankulağı yumrularını çoraplara bulaştırıyor. (Çorapları) beyazlatıyor. Ğomamci na-mç’imu xoç’k’ak’alik livadepe var-oçinoni do3’opxu. (FN-Ç’anapet) Dün akşam yağan dolu bahçeleri tanınmayacak duruma getirdi. Banga k’oçi k’oçepek mteli banga 3’opxuman. (AH-Borğola) Aptal insanı insanlar hepten aptal yaparlar.


3’opxuy[3] (ÇM) EA har.f. Buduyor. Du3xu o3’opxoni iyasi p’3’opxar. (ÇM-Ğvant) Ihlamur ağacı budamaklık olunca (= budanması gerektiğinde) budayacağım. → 3xop’ums, go3xop’ums; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums[2]/ goxups[2]; guşaç’k’irups; goşk’orums/ goşk’oruy; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII

f.-i. o3’opxu : Budama. Budamak. Mula o3’opxuşa vulur. (ÇM-Ğvant) Karaağaç budamağa gidiyorum.

f.s. o3’opxoni : Budanması gereken. Budamaklık. Du3xu o3’opxoni iyu. (ÇM-Ğvant) İhlamur ağacı budamaklık oldu.

+ u3’opxay EDA har.f. Biri için buduyor. Avlape du3xupe omordinay. İmordasi pujepe u3’opxasen. (ÇM-Ğvant) Kapı kenarlarında ıhlamurlar büyütüyor. Büyüyünce inekler için budayacak.


3’ordun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Süzülüyor. Upi 3’ordun. (ÇM-Ğvant) Ter süzülüyor. → dolvat’en, dolvaoren/ dolvayoren; 3’rodun, 3’orodun/ 3’odun

+ u3’ordun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] süzülüyor. Upi mi3’ordun. (ÇM-Ğvant) Vücudumdan ter akıyor. Terlerim damlıyor.


3’orodun/ 3’odun (HP) Aø har.f. Süzülüyor. Tok’i şuvi yen. Gelok’idi do a ç’it’a do3’orodas. (HP-P’eronit) İp ıslaktır. As da biraz süzülsün. → 3’ordun; dolvat’en, dolvaoren/ dolvayoren; 3’rodun


3’oxe (ÇX) z. I. [yer] Önünde. Önüne. Ç’umani belediyeyi 3’oxe Doğanis mopxvadi. (ÇX-Çxalazeni, TM) Sabahleyin belediyenin önünde Doğan’a rastladım. Duk’ky’ani 3’oxe ar k’amiyoni dodgitu. Na-dovandvi gubre komomiğu. (ÇX-Çxalazeni, TM) Dükkânın önüne bir kamyon durdu. Sipariş ettiğim kemre (gübre) getirdi. → oginesIII; [Sırf “önünde/ önüne” anlamında kullanılan zarf] ogi[2], ogis; ogineI; oğinde; [hem zarf hem son-edat olarak “önünde/ önüne” anlamında kullanılan kelimeler] oginde; ogine; oğune; oğine[2]; 3’oxle, 3’oxe

II. [zaman] Evvel. Eskiden. Önce. Jur dğas 3’oxe Artvinis Sinani bz*iri. Ç’umenşi k’ule kyoyiya meptaunon ya tkumart’u. (ÇX-Çxalazeni, TM) İki gün önce Artvin’de Sinan’ı gördüm. Yarından sonra köye geleceğini söylüyordu. → oginesI; ogi[1]; ogineI-c; eveluriz; oğine[1]; 3’oxle


3’oxle (AH ~ HP)(AK) z. ve s.-e. → oginde, ogine, oğine[2], oğine[3]; 3’oxe. I. (AH) z. [zaman] Eskiden. Çok eski zamanlarda. 3’oxle Xopaşe xvala feluk’ate ilinet’u (= ilet’u). (AH-Lome) Eskiden Hopa’ya sadece kayıkla gidilirdi. 3’oxle ok’oxveri saat’epe mobo3’k’amt’it do xolo gebdgimt’it. Ha3’ineyi saat’epe ar ok’ixu-i çkva çkar va-geidgen. (AH-Lome) Eskiden bozuk saatleri açardık ve yine kurardık. Şimdiki saatler bir bozuldu mu artık hiç kurulmuyor. 3’oxle Lazistanişen Romanyaşe oçalişu şeni ulut’ez-doren. (AH-Lome) Eskiden Lazistan’dan Romanya’ya çalışmak için giderlermiş. 3’oxle Lazepe-ti Xiristiyani t’ez-doren. (AH-Lome) Eskiden Lazlar da Hıristiyan imiş. 3’oxle oxorepez gyarepe k’eremuliz go3’ik’idet’u do igubet’u. (AH-Borğola) Eskiden evlerde yemekler k’eremuli’ye asılırdı ve öyle pişirilirdi. 3’oxle gzas eşkiyapek na-golulunpez gyut’k’obut’ez do na-uğunpe xez go3’umert’ez. (AH-Borğola) Eskiden yolda eşkiyalar geçen insanlara pusu kuruyor, üstündekilerini zorla elinden alıyorlardı. 3’oxleUrumepe p’at’iya do moçinapamt’ez. (AH-Borğola) EskidenRumları kötüdiye bize tanıtırlardı. oginesI; ogi[1]; ogineI-c; eveluriz; oğine [1]; 3’oxe

II. (HP)(AK) z. 1. [sıra] Önce. Evvel. 3’oxle x’onaşa idu do moxtuşi noğaşa igzalu. (AK-Döngelli) Önce tarlaya gitti ve gelince de çarşıya gitti. Fadimek 3’oxle muşi dulya x’u do ek’ule nisağa-muşişa nuşolu. (AK-Döngelli) Fadime önce kendi işini yaptı ve sonrasında eltisine yrdımcı oldu. (→ ipti) 2. [zaman] Eskiden. 3’oxle veremi dido t’u. Ha3’i dido var-moixvalaminen. (HP-P’eronit) Eskiden verem hastası yaygındı. Bugünler pek raslanmıyor. 3. [yer] Önünde. Önüne. Oxorişi 3’oxle 3xemunt’uri xodorgu. (AK-Döngelli) Evin önüne muşmula dikti. (→ oginesIII; 3’oxles; [Sırf “önünde/ önüne” anlamında kullanılan zarf] ogi[2], ogis; ogineI; oğinde)

III. (AK) s.-e. Önce. Man dido 3’ana 3’oxle Mezeşa mixtumut’u. (AK-Döngelli) Ben çok sene önce Meze’ye gitmişliğim vardı.


3’oxlendo (HP)(AK) z. Önünden. Osmanik bereşi 3’oxlendo na-ren troni gu3’inimers. (AK-Döngelli) Osman çocuğun önünde duran iskemleyi alıyor (= çekiyor).


3’oxleni (AH ~ HP ÇX)(AK) s. I. (AH ~ HP ÇX)(AK) Önceki. Eski zamanki. 3’oxleni gzape germapeşen k’irk’oleri golulut’u. (AH-Borğola) Eski yollar dağlardan kıvrılarak geçerdi. Ğomaneri 3’oxleni ndğas p’ip’eri vorgi. (AK-Döngelli) Dünden bir önceki gün biber ektim. Jur 3’ana 3’oxleni na-içanu mtxiri var-gumoç’k’ondun. (AK-Döngelli) İki sene önceki veren fındığı (= verimli olan fındık ağaçlarını) unutamıyorum. ogineri, ogineniII; oğineşi, oğineni; [eski zamanki] 3’oxleşi

II. (HP ~ ÇX)(AK) Önündeki. Fadimek oxori-muşişi 3’oxleni kvalepe geçxips. (AK-Döngelli) Fatma, evinin önündeki taşları yıkıyor. Bayrami na-mulun şeni oxorişi 3’oxleni gza gu3’akosups. (AK-Döngelli) Bayram geleceği için evin önündeki yolu süpürüyor.


3’oxlepez/ 3’oxlepes (FN) z. Eski zamanlarda. Eskiden. 3’oxlepez sevaili k’ele mtelli çoli t’u-doren. 3’k’ayi moşkva ivayiz princi gyotasamt’ez-doren. Ha3’i princona çkar var-doskidu. (FN-Sumla) Eskiden sahil taraf hep bataklık imiş. Su bol olunca pirinç ekiyorlarmış. Şimdi pirinç tarlası hiç kalmadı. Sabrik 3’oxlepez na-ivu dulyape mxit’ums. (FN-Sumla) Sabri geçmişte (= geçen senelerde) olan bitenleri kurcalıyor. → ogepe; [eskiden] oginesI; ogi[1] ; ogineI-c; oğine[1]


3’oxles (AK) z. Önüne. Animse-çkimişi coğori boyine oxorişi 3’oxles gyoz*gups. (AK-Döngelli) Yeğenimin köpeği devamlı evin önüne sıçıyor. [Bu zarf datif işlevlidir.] → 3’oxleII-3


3’oxleşi (AH ~ HP) Eski. Eki zamanki. [eski] mçeşi; ç’ağani[1]; pusk’i; eski, eskineri; mcveşi, mcve, mjve; eveluri; xmarineri; [eski zamanki] 3’oxleni


3’rodun (FN ~ AH) Aø har.f. Süzülüyor. Mç’ima mç’imu do k’eremidişen 3’k’ai 3’rodun. (FN-Sumla) Yağmur yağdı ve kiremitten (damla damla) su akıyor. Emine ! Kapçaz ar mutu ke3’udgi. Na-içxu şeni 3’k’ayi 3’rodun. Tude mot-dibet’az. (AH-Lome) Emine ! Hamsinin altına bir şey koy. Yıkandığı için suyu süzülüyor. Yere akmasın. Mincişi t’urva 3’rodun do nanak 3’uk’ali e3’ukaçams. (AH-Lome) Çökelek torbası süzülüyor da annem altından kazan tutuyor. Urz*eni t’ik’inaz dolijlip’u-doren. Na-3’rodasen lova berez dolokunuz gaben. (AH-Lome) Üzüm sepetin içinde ezilmiş. Süzülen suyu çocuğun elbisesine dökülüyor. Papa mç’ipe toloni suzgişen k’ai var-3’rodun. (AH-Borğola) Muhallebi ince gözlü süzgeçten iyi süzülmüyor. T’urvaz na-ren lovape 3’rodun do 3’uk’alişe ok’in3’oren. (AH-Borğola) Torbada olan şıralar damlayarak kazana süzülüyor. → 3’ordun; dolvat’en, dolvaoren/ dolvayoren; 3’orodun/ 3’odun

+ u3’rodun AD har.f. Birine ait bir şey süzülüyor. Nuk’uşen upi mi3’rodu. (FN-Sumla) Yüzümden damla damla ter boşaldı. K’vaşen upi mi3’rodu. (FN-Sumla) Alnımdan ter damla damla aktı.


3’uk’ali (FN ~ HP ÇX) i. Kazan. Yemek pişirmkete kullanılan orta boylu kazan. Nanak ğoma do handğa na-muzdu mjalepe 3’uk’aliz ok’on3’orums. (FN-Ç’anapet) Annem dün ve bugün sağdığı sütleri küçük kazanda bir araya getiriyor. Didi 3’uk’ali. (FN-Sumla) Büyük 3’uk’ali. Orta boylu kazan arasında büyük olanı. 3’ut’a 3’uk’ali. (FN-Sumla) Küçük 3’uk’ali. Orta boylu kazan arasında küçük olanı. Mja 3’ut’a 3’uk’aliz gen3’orums. (FN-Sumla) Süt küçük 3’uk’alinin içine süzüyor. 3’uk’alişi xit’i met’roxu. (FN-Sumla) Kazanın kulpu kırıldı. Pucik oç’k’omale-muşi 3’uk’aliz dolipxors. (FN-Sumla) İnek yemini kazanın içinde yiyor. Mincişi t’urva 3’rodun do nanak 3’uk’ali e3’ukaçams. (AH-Lome) Çökelek torbası süzülüyor da annem altından kazan tutuyor. 3’uk’alepe mt’ut’ate pşliç’i do k’alayleyi steyi randums. (AH-Lome) Kazanları kül ile ovdum da kalaylanmış gibi parlıyor. Pucik 3’k’ari şumt’aşi 3’uk’ali eloktams. Mtelli mot-opşam. (AH-Lome) İnek su içerken kazanı yana eğiyor. Kazanı hepten doldurma. 3’uk’ali k’at’a k’ele mtelli placeri ren. Dobikom. Ala ağani steri var-iven. (AH-Lome) Kazanın her yanı darp yemiş. Yamuk yumuktur. [Tamiri] yaparım (= düzeltirim). Ama yenisi gibi olmaz. Memet’ik, nana-muşik ç’ut’a 3’uk’aliten na-meçu yoğut’i Xasaniz doluç’k’omu. (AH-Borğola) Mehmet, annesinin küçük kazanla verdiği yoğurdu Hasan’dan çabuk yedi. Mcveşi oxorepez k’era do hemuşi jin na-ge3’obun k’eremuliz 3’uk’alepez gyari igubet’u. (AH-Borğola) Eski evlerde ocak ve onun üstünde asılan demir askıda kazanlarda yemek pişirilirdi. Berek osteru şeniGyari p’areya do gazeta 3’uk’aliz yoxarums do dolobğamz. (AH-Borğola) Çocuk oynamak içinYemek yapacağımdiye gezeteyi kazanın üstünde yırtıp [kazanı] dolduruyor. Doğanik 3’uk’alite 3’k’ari nana-muşişe umert’aşa naoren. (AH-Borğola) Doğan küçük kazanla suyu annesine götürene kadar [su kazanın üzerinden] dökülüyor. 3’oxle 3’uk’alişi gyari k’at’a oxoris k’eremulis koge3’obut’u. (AH-Borğola) Eskiden her evde kazan yemeği (= kaynatılmış yemek) ocak (askı) demirinde asılı halde olurdu. [kazan] ç’uk’ali; ç’urç’i/ ç’uruç’ç’i, ç’uk’i; ≠ k’ardala


3’ulu (PZ ~ AŞ) s.-z. ve i. → 3’ut’a, ç’ut’a, ç’it’a. I. s. a. Küçük. 1. [Hacim olarak] Küçük. 3’ulu-tuta. (PZ-Cigetore) Şubat ayı. Ma k’uçxe 3’ulu miğun. Post’ali nak’u-ti 3’ulu-na ot’asen ot’as k’uçxe-şk’imi int’ren. (PZ-Cigetore) Benm küçük ayağım var. Ayakkabı ne kadar küçük olsa olsun ayağım sığıyor. Post’ali 3’ulu momalen. K’uçxe-şk’imis var-int’ren. (PZ-Cigetore) Ayakkabı bana küçük geliyor. Ayağıma uyumuyor. Oda 3’ulu iyu. Gamvonç’ay. (ÇM-Ğvant) Oda küçük oldu. Genişletiyor. Mç’ima mç’imasi 3’ulu 3’arinape-ti çaçxalaman. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağınca küçük sular bile çağıldıyor. Ali t’u3anoba ognapu şeni 3’ulu k’iti ncavla dolvon3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali sıcaklığı anlamak için (= ölçmek için) küçük parmağını (= serçe parmağını) süte daldırıyor. Anç’esi ar 3’ulu yemi komemibi. (AŞ-Ok’ordule) Kancama küçük bir yem tak. 3’ulu puci n. Ama xor3’oni on. (AŞ-Ok’ordule) Küçük inek. Ama etli durumdadır. 3’ulu araba bere-şk’imi ixmay. Si-ti didi araba ixmari. (AŞ-Ortaalan) Küçük arabayı çocuğum kullanıyor. Sen de büyük arabayı kullan. 2. [İnsan ve hayvanlarda] Yaş olarak küçük. Bere daha 3’ulu on. Monk’a şeepe var-ağen. (PZ-Apso) Çocuk küçüktür. Ağır eşyaları götüremiyor. Om3’elişi 3’ulu cuma-t’k’vani mo-cok’u3xinamt. Gale ibirit. (PZ-Cigetore) Beşikteki ufak kardeşinizi uyandırmayın. Dışarıda oynayın. Bere 3’ulu n do xami elvobay. (ÇM-Ğvant) Çocuk küçük, yine de bıçak asıyor. 3’ulu bere aşk’va poxnuy. (AŞ-Ok’ordule) Küçük çocuk artık emekliyor. 3. [Gelinler arasında] Yaşı küçük oğlun eşi olan.

b. [gün, ay vs hakkında] Kısa. 3’ulu-tuta. (PZ-Cigetore) Şubat ay. K’işi ndğalepe 3’ulu iyen. Yazi moxt’asi ndğalepe irden. (AŞ-Ok’ordule) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. Yazi ndğalepe gunze iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe 3’ulu diyen. (AŞ-Ok’ordule) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. → mk’ule

II. z. Az. Hafifçe. Ar k’irbi a 3’ulu mank’as. (PZ-Cigetore) Bir dişim hafifçe oynuyor. Ar putucişi ğuni a 3’ulu okixu do papukimik hus duzanasen. M3ika ukayi xolo sva-muşis dodvasen. (PZ-Cigetore) Bir arı kovanı kısmen bozulmuştu. Dedem şimdi düzeltiyor. Az sonra yine yerine koyacak. Bit’um gamaçay. Ar 3’ulu çendi şeni gamik’atay. (AŞ-Ok’ordule) Hepsini satıyor. Biraz kendisi için ayırıyor. Alişi oxori celamtu ar 3’ulu celilasi izin. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin evi yokuş aşağı az inilince görülüyor. Nana-şkimi izabunusi ar 3ulu mjora ceçasi ançxvapen. (AŞ-Ok’ordule) Annem hastalanınca bir az güneş vurunca sıcaklanıyor.

III. i. Küçük olan. Ndğuraneri na-momçi st’eri 3’ulu momçi. (ÇM-Ğvant) Az önce verdiğin gibi küçük ver. 3’ulu do didişi yoxo ok’vant’alen. (AŞ-Ok’ordule) Küçükle büyüğün adını karıştırıyor.


3’uluğami (ÇM) i. Üste doğru açılan sürgülü kapakların içine yerleştirilmiş daha küçük sürgülü kapakçık.


3’ulup’ina (AŞ) s. I. Küçücük. → 3’ulut’ina; ar pirçiII-c; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a

II. Azcık. Porça ar 3’ulup’ina boya memissun. Meminaxvi. (AŞ-Ok’ordule) Giysimde bir azcık boya sürülmüş. O yeri yıka.


3’ulu-tuta (PZ-Cigetore) i. Şubat ayı. → Gujuği, Tuta-3’ut’a, K’uç’uği, Kundura, Tuta-mk’ule


3’ulut’ina (PZ) s. Küçücük. Minik. # Hayde mendegiyona / 3’ulut’ina ort’aşa / Uk’ayi pişmanare / Om3’el uk’anamt’aşa. (PZ, Anonim) Haydi seni götüreyim / Küçücük (kız) iken / Sonra pişman olacaksın / Beşik sallarken. → 3’ulup’ina; ar pirçiII-c; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a


3’umulay (ÇM) Aø har.f. Parlıyor. T’oba andğa 3’umulay. (ÇM-Ğvant) T’oba bugün parlıyor. Mturi mtvasi mcora 3’umulay. (ÇM-Ğvant) Kar yağınca güneş daha parlak oluyor. → k’vançxuyII; pranduy; randums

part. 3’umuleri : Parlayarak. Parlayan. # Ofrindişi tudendo / 3’umuleri tolepe / Hik’u-ti megamsk’vanu / Mo-ciğam ofrindepe. (ÇM, halk türküsü) Kaşların altında / Parlayan gözler / O kadar sana yakışıyor / Kaşlarını çatma.


3’una[1] (PZ ~ AŞ) i. Ağrı. Hastalık. Ğurzuli do 3’una-şk’imi na şk’omare ! (PZ-Cigetore) Zehir ile ağrımı yiyesin ! Nak’u ora n ç’ibrepe m3’ika mank’ay. Va-ma3’unert’u. Xolo-ti dişçişa mendaft’i. Jijilepe 3’una miğurt’u. Cevoktinapam. (ÇM-Ğvant) Uzun zamandır dişlerim hafifçe oynuyor. Ağrısı yoktu. Yine de dişçiye gittim. Dişetimde hastalık varmış. Tedavi ettiriyorum. Korba o3’unute ğururt’u. Korba 3’una ç’amite dvoçulet’inu. (ÇM-Ğvant) Karın ağrısı ile ölüyordu. Karın ağrısı ilâcı ile kurtardı (= iyileştirdi). Sk’ani 3’una şk’imişi şk’ala dada n. (ÇM-Ğvant) Senin ağrın, benimkinin yanında oyuncak. Ayşe p’anda ti-3’una-ç’ami meşk’işinaxay. (ÇM-Ğvant) Ayşe her zaman baş ağrısı ilâcını kendisi için içeri bir yere saklıyor. → o3’unu, 3’k’una, 3’k’uni


3’una[2] (HP ~ ÇX) i. Dişi köpek. → zuraII-2


3’ups (AK)(ÇX) EA har.f. Emiyor. Jur 3’aneri berek nana-muşişi buz*i 3’ups. (AK-Döngelli) İki yaşlındaki bebek annesinin memesini emiyor. [AK’da hem 3’ups hem 3’u3’onups denir.] → 3’u3’onums/ 3’u3’onuy/ 3’u3’onups

yet. a3’ven : Emebiliyor. Ağne doxuneri (= doineri) p’ep’ela var-a3’ven do nana-çkimi ç’it’a ç’it’a gyoginaps. (AK-Döngelli) Yeni doğmuş buzağı ememiyor da annem yavaş yavaş alıştırıyor.

+ u3’ups EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] emiyor. Jur 3’aneri berek nana-muşişi buz*i u3’ups. (AK-Döngelli) İki yaşlındaki bebek annesinin memesini emiyor. Z*i3xiri dogi3’up. (ÇX-Çxalazeni, TM) Kanını emerim. → uşums/ uşups


3’up’a (ÇM) i. Delik. Ombolina-3’ari tudendoni 3’up’aşa moiçodinen. (ÇM-Ğvant) Yalağın suyu alttaki delikten boşalıyor. Ali onçaxule 3’up’a k’ump’urite dunzgipu. (ÇM-Ğvant) Ali toprak yayığın deliğini mısır koçanı ile tıkadı. gamanç’oreri; nç’oreri; xut’ulaII; ğorma


3’up’i[1] (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) i. Tapa. Tıpa. Tıkacı. Ali purengi 3’up’i dunzgipay. (ÇM-Ğvant) Ali su borusuna tıpa takıyor. Ç’e, k’oçi ! Çayniğişi 3’up’i so dodvi ? (AŞ-Ok’ordule) Be adam ! Çaydanlığın tıpasını nereye koydun ? → 3’ip’a[3]; metragale


3’up’i[2] (ÇM) Emzik. 3’up’i muti va-doloren. Bere xolo-ti 3’u3’onuy. (ÇM-Ğvant) Emzikte bir şey yok. Çocuk yine de emiyor. → 3i3a; emzuği; o3’u3’ale


3’urak’a (AH) i. Fahişe. [< Arp.] Orospu. [< Far.] Maİsa ar oxorca ren ” ma doma3’onu. 3’urak’a na-gamaxtat’u solen maçkinat’u ? (AH-Lome) BenDoğru bir kadındırsandım. Fahişe çıkacağını nereden bilecektim ? → zuraII-3; orospi


3’urulams (AH) Eø har.f. Su [erg.] zayıf bir şekilde akıyor. Musluğiz 3’k’ari 3’urulams. Conta okturoni ren. (AH-Lome) Musluktan su sızıyor. Contası değişmelidir3’k’ari mteli nik’vatu steri ... ar m3ika 3’urulams. (AH-Borğola) Su tamamen kesilmiş gibi ... biraz akıyor.


3’urveli (AH) i. Sülük. Berez k’uçxez 3’urveli noxen. (AH-Lome) Çocuğun ayağında sülük var. 3’urvelik k’oçis naç’abaşi di3xiri uşums. (AH-Borğola) Sülük insana yapışırsa kanını içer (= emer). → suluği; vela; ğveli; 3’uveli


3’ur3’un (PZ) Aø har.f. Su [aps.] sızıyor. Xasanişi çupi t’va3ineri on. P’ek’mezi-muşi 3’ur3’un. P’i şk’omanşa içodasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın küpü çatlaktır de pekmezi sızıyor. Yemezden bitecek. → zurzun


3’ut’a (FN-Ç’anapet, Ç’urç’ava vs) s. ve i. → 3’ulu; ç’ut’a, ç’it’a. I. s. Küçük. 1. [hacim olarak] Küçük. Handğa mçxomi oç’opuşa bidit. Çkva didi mçxomi var-maç’opez. Boyne 3’ut’a mçxomepe komobiğit. (FN-Ç’anapet) Bugün balık avlamaya gittik. Ama büyük balık alamadık. Hep küçük balıkları getirdik. 2. [insan ve hayvanlarda] Yaş olarak küçük. 3’ut’a berek o3’u3’ale muşebura amidumers. (FN-Ç’anapet) Küçük çocuk emziği kendi kendine ağzına alıyor. 3. [Gelinler arasında] Yaşı küçük oğlun eşi olan.

II. s. [zaman olarak] Kısa. Handğa a 3’ut’a ora şeni nanaz elebacoxare. (FN-Ç’anapet) Bugün kısa bir zaman için anneme uğrayacağım. K’işişi ndğalepe 3’ut’a iyen. Yazi moxtayiz ndğalepe irden. (FN-Ç’anapet) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. Tuta-3’ut’a. (FN-Ç’anapet) Şubat ayı. [boy ve mesafe olarak kısa] mk’ule

III. i. [çoğ. 3’ut’alepe] Küçük.


3’ut’ala (FN) i. Yaş küçüklüğü. Fadimek 3’ut’alaşen doni bozo-muşiz na-u xizanobape boyne gum3udams. (FN-Ç’anapet) Fatma, kızının küçüklüğünden beri yaptığı bütün çirkefliklerini örtbas ediyor.


3’ut’eli (FN) z. Kardeşler arasında en küçük. Fadimeşi 3’ut’eli berek ibirt’uşa k’afri felis kono3onu. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın en küçük çocuğu oynarken çiviyi kabağa batırdı. Xasanişi 3’ut’eli bozomotak cumadi-muşiz resimi oğarapu şeni kart’ali nunç’inams. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın en küçük kızı resim çizdirmek için amcasına kâğıdı yaklaştırıyor. Xasanişi 3’ut’eli biç’ik radiyo dido mxit’ums. Ok’oxvasen. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın küçük oğlu radyoyu çok kurcalıyor. Bozacak. Fadimek 3’ut’eli bozo-muşiz oxoyişi dulyaz eluşvelams. (FN-Ç’anapet) Fatma küçük kızına ev işlerinde yardımcı oluyor. 3’ut’eli biç’i-çkimik p’ap’uli-muşiz ut’rağudams. (FN-Ç’anapet) Küçük oğlum dedesi için türkü söylüyor. Didi cuma doğuru şkule berepe 3’ut’eli cumak komoikaçu. (FN-Sumla) Büyük kardeş ölünce çocuklara küçük kardeş sahip çıktı. → 3’ut’i, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a


3’ut’i (AH-Borğola) s. Kardeşler arasında en küçük. Enni 3’ut’i na-ren cuma-ti doboçilit. (AH-Borğola) En küçük olan kardeşi de evlendirdik. → 3’ut’eli, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a


3’uveli (AK) i. Sülük. Sevimik nana-muşişi 3’k’unepe minduxtas ya do k’uçxes 3’uveli noxunaps. (AK-Döngelli) Sevim annesinin ağrıları geçsin diye ayağına sülük koyuyor. → suluği; vela; ğveli; 3’urveli


3’uy (ÇM) EA har.f. Söküyor. Kökünden söküyor. Ali andğa oxorişi cerçalepe 3’uy. (ÇM-Ğvant) Ali bugün evin döşemelerini söküyor. [ÇM’de hem 3’uy hem 3’ay denir.] → 3’ams/ 3’ay, 3’k’ums, 3’k’ims/ 3’k’ams, 3’k’ips


3’u3’onums/ 3’u3’onuy/ 3’u3’onups (PZ ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. Emiyor. 3’up’i muti va-doloren. Bere xolo-ti 3’u3’onuy. (ÇM-Ğvant) Emzikte bir şey yok. Çocuk yine de emiyor. Bere-şk’imi çxomişi ili 3’u3’onuy. Xazi aen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum balığın kemiğini (= kılçığını) emiyor. Seviniyor. Doğanik z*igara 3’u3’onumt’u do k’ai k’ai naşku. (FN-Sumla) Doğan sigarayı (içiyor değil) âdeta emiyordu. Ama hayret ki bıraktı. Berek nana-muşişi buz*i 3’u3’onums, ala nana-muşiz mja var-duskidu-doren. (AH-Lome) Çocuk annesinin memesini emiyor, ama annesinde süt kalmamış. P’ap’uliz k’ibiri var-uğun. Ala 3’opxer-şekeri nuk’uz molidumers do 3’u3’onums. (AH-Lome) Dedemin dişleri yok. Ama süslü şekerleri ağzının içinde emiyor. Bere bort’işi ant’ama boçiçkanamt’i do na-gamapxum ğormaşen p’3’u3’onumt’i. (AH-Borğola) Çocukken şeftaliyi yumuşatıyordum ve deldiğim delikten emiyordum. Berek mjoli imxort’aşi 3’u3’onups do imxors. (AK-Döngelli) Çocuk dutu yerken emerek yiyor. [AK’da hem 3’u3’onups hem 3’ups denir.] → 3’ups (ÇX)(AK)

+ i3’u3’onams/ i3’u3’onay EA har.f. Kendine ait bir şeyi emiyor.

+ u3’u3’onams/ u3’u3’onay [AH’de u3’u3’onums şeklinde de söylenir.] EDA har.f. Birine ait bir şeyden emiyor. Berek nana-muşiz buz*i u3’u3’onums, ala nana-muşiz mja var-duskidu-doren. (AH-Lome) Çocuk annesinden meme emiyor, ama annesinde süt kalmamış. → uşums/ uşups (HP)


3’u3’upa (AK-Döngelli) i. İbrik. Su ve sulu şeyler koymaya yarar kulplu ve emzikli kap. [Eskiden topraktan yapılıyordu. Sonradan bakır ibrik, plastik ibriklere de aynı kelime kullanılıyor.] P’ap’uli-çkimi 3’u3’upaten abdesi yeç’o(p)ups. (AK-Döngelli) Dedem ibrik ile abdest alıyor. → bimbi


3’u3’ut’i/ 3’u3’ut’a (AH-Borğola) s. Kardeşler arasında en küçük. 3’u3’ut’i na-ren cuma-ti doboçilit. (AH-Borğola) En küçük olan kardeşi de evlendirdik. → 3’ut’eli, 3’ut’i


3’vi3’vilay (ÇM) Eø har.f. Cıvıldıyor. T’oroç’i-montalepe ç’umanişi ordoşa 3’vi3’vilaman. (ÇM-Ğvant) Güvercin yavruları sabah erken ötüyorlar. # Cençxu-ora komoxt’u / 3’vi3’vilaman k’inçepe / Bexana mazirasi / Gomakosen tolepe. (ÇM-Ğvant) Bahar zamanı geldi / Cıvıldıyor kuşlar / Hatice’mi görünce / Gözlerim siliniyor (= gördüklerim tüm kötü şeyler yok oluyor). → 3i3ilams; k’ark’alams; 3’i3’vilay; i3’vi3’vilay; 3’ip’inams; t’rağodumsII; uç’andamsII; ustvinsII