A a Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin ilk harfi. Yatay ve düz dil ile telâffuz edilen geniş vuayel (*) fonemini gösterir. [(*) Vuayel, halk dilinde yanlışlıkla “sesli” denir. Bazılarına göre “ünlü”. Bu terim, Lazca fonolojisinde tek başına hece oluşturabilen fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [a] şeklinde yazılır.


a- kb. L.G.11.6.


a- (HP) fb. [Bu fiilbaşı, sırf bir adet fiilde gözlemlenmektedir. Dolayısıyla “genel anlamı” bilinemez. (*)]→ aigdems/ aigdeps. [(*) Eğer bu fiilbaşlı başka fiil(ler)i biliyorsanız lütfen bize mail atıp bildiriniz. E-posta adresimiz şöyledir. goichi.kojima@free.fr]


a[1] (ÇX) iş.s. Bu. A 3’k’ayi ğaliz ilvak’aten. (ÇX-Makret) Bu su dereye karışıyor. A 3’k’ayi nç’amoni yen. (ÇX-Makret) Bu su ilâçlıdır. → ham[2], ha[2], aya[4], am


a[2] → ar


Aabistani → Arabistani


abağen (AŞ-Ortaalan) AD hal f. [♦ olumsuz var-abağen : Bir şey [aps.] birine [dat.] yetmiyor.] [Bu fiil sırf olumsuz olarak gözlemlenir.] Doğani nak’k’u-ti m3ik’a şk’omuk’k’o-ti cenç’areri var-abağen. (AŞ-Ortaalan) Doğan’a, ne kadar az yese de, parası yetmiyor.(var-)dvabağen


abaren/ abaen → ibaren/ ibaen


Abaza (PZ)(AŞ FN)(AK) s. ve i. [çoğ. Abazape] Abhaz ve Abaza. (*) [(*) Ayrı dili konuşan, dolayısıyla ayrı etnik grubu oluşturan, Abhazlar ve Abazalar’ı Lazlar genelde ayırt etmezler.] Emice-şk’imişi xorz*a Abazapeşa on. (PZ-Cigetore) Amcamın karısı Abazalardandır. Abazape so xenan, peya ? (AŞ-Ok’ordule) Abazalar nerede oturuyorlar, acaba ? Duzcez Abazapeşi kyoyi dido ren. (AK-Döngelli) Düzce’de Abhazların köyü çoktur. → Ap’aza; Apxazi


abca (ÇM ~ AŞ) i. [çoğ. abcape] Nehir. Irmak. Dere. Çay. Abca Alişi oxori şk’ala t’oba iyen. (ÇM-Ğvant) Irmak Ali’nin evinin önünde t’oba oluyor. Abcaşi t’obinape çxomi iyen. (ÇM-Ğvant) Irmağın t’obinalarda (= küçük t’obalarda) balık olur. Abca 3’ari mvanz*inu. Xinci noçxay. (ÇM-Ğvant) Nehrin suyu kabardı. Köprüye vuruyor. Hay na-celulun 3’ari tude abca elvak’aten. (ÇM-Ğvant) Burdan inen su aşağıda nehire karışıyor (= katılıyor). # Ti-mele mo-golulur / Abca kodololare / Na-giğun msk’vanobate / Gurepe doloç’vare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Öteye doğru gitme / Dereye düşeceksin / Olan güzelliğinle / Yürekler yakacaksın. Ham ndğa abca mğiri culun. (AŞ-Ok’ordule) Bugün dere bulanık iniyor. Xasani abca doluk’ap’un. İmçiy. (AŞ-Ok’ordule) Hasan dereye atlıyor. Yüzüyor. → rubaI; abja; ğali


abca-k’at’u (ÇM) i. Su samuru. Abca-k’at’u rubape çxomi oç’opu şeni ikten. (ÇM-Ğvant) Su samuru derelerde balık tutmak için dolaşıyor. 3’onari, ruba-k’at’u, 3’ari-ğut’u


abdezi (AŞ-Ortaalan ~ ÇX), abdezi/ abdesi (AK) i. Abdest. Aptes. [< Far.] 1. Müslümanların, namaz kılabilmek için usulünce el, ağız, burun, yüz, kol ve ayak yıkama ve başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağı temizleme şeklinde yaptıkları arınma. İni 3’arite abdezi mot-eç’ç’opum. (AŞ-Ortaalan) Soğuk suyla abdest alma. Nandidik ondğeneyi nemazi şeni abdezi eç’opumz. (FN-Ç’anapet) Ninem öğle namazı için abdest alıyor. Abdezi keç’opi do cameşa bidaten. (FN-Ç’enneti) Abdestini al da camiye gideceğiz. Namaziş ora mulun. Abdezi eç’opinoni bore. (AH-Lome) Namaz vakti geliyor. Abdest almalıyım. Ali Cumadik xepe goinz*ik’ams. Abdezi eç’opasen. (AH-Lome) Ali Amca kollarını sıvıyor. Abdest alacak. 3’kari dido ini ren. Babak abdezi eç’opumt’aşi t’u3a 3’k’ari k’ala gon3’k’orums. (AH-Lome) Su çok soğuktur. Babam abdest alırken sıcak suyla ılıştırıyor. Xasanik ondğeneri namazişi abdezi eç’opums. (AH-Borğola) Hasan öğlen namazının abdestini alıyor. X’iniz abdezi yeç’opinu dido p’at’i en. (ÇX-Makret) Soğukta abdest almak çok zordur. Abdezi yezdimu şeni baba-muşişa 3’k’ari dobaps. (AK-Döngelli) Abdest alması için babasına su döküyor. Abdesi yezdasinon şeni porçaşi xe ilinz*ik’ups. (AK-Döngelli) Aptes alacağı için gömleğinin kolunu kıvırıyor. Abdesi var-ok’omaxvas ya do t’k’orini-muşi okaçaps. (AK-Döngelli) Abdestim bozulmasın diye osuruğunu tutuyor. P’ap’uli-çkimi 3’u3’upaten abdesi yeç’o(p)ups. (AK-Döngelli) Dedem ibrik ile abdest alıyor. 2. İdrar yapma ve kalınbağırsak boşaltma. K’oçis abdesi var-akaçen. (AK-Döngelli) Adam abdesti tutamıyor. → ap’t’ezi, ap’t’esi


abdez-xana (FN-Ç’enneti) i. Apteshane. [< Far.] Ayakyolu. Helâ. Tuvalet. Ham camez ar abdez-xana uko(r)oms. (FN-Ç’enneti) Bu camiye bir tuvalet lâzım. → çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abde3xana; oz*gumale; tuvalet’i, tuvalet’t’i; z. [tuvalete] gale[1]-II


abde3xana (AH-Lome) i. Apteshane. [< Far.] Ayakyolu. Helâ. Tuvalet. Musafiyepez abde3xana bo3’iyaten. (AH-Lome) Misafire tuvalet göstereceğiz. → çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana; oz*gumale; tuvalet’i, tuvalet’t’i; z. [tuvalete] gale[1]-II


aben (AK) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] akıyor. Laşaoni coğoris lejveri aben. (AK-Döngelli) Kuduz köpekten salya akar. K’ançxaten 3’k’ari var-mat’iren do maben. (*)(AK-Döngelli) Ağaç leğen ile suyu taşıyamıyorum da (suyum) dökülüyor. Çxundişen di3xiri maben. (*) (AK-Döngelli) Burnumundan kan akıyor. 3’k’ari steyi çalamure maben. (*)(AK-Döngelli) Su gibi gözyaşım akıyor. [(*) ◘ eşb. maben[1] + [2]] + iben (FN)


abgars/ abgay (PZ ~ AH) ED har.f. Birini hedef alıp ağlıyor. Berek nana-muşiz abgars. (FN ~ AH) Çocuk annesini hedef alıp ağlıyor. → nabgay, namgars, nabgars; + ibgars


abğal do çabğali (AH) s.-z. Karmakarışık. Dulya-skani abğal do çabğali mot-doskidut’az ! (AH-Lome) İşin karmakarışık halinde kalmasın ! Si xe kelaç’işi. Dulya-çkimi çkar abğal do çabğali var-doskidun. (AH-Lome) Sen madem el attın. Benim işim hiç karmakarışık kalmaz.


abja (FN) i. [çoğ. abjape] Nehir. Irmak. Dere. Pi3xalaşi abja Ç’anapetiz gelulun. Edo noğaz mzuğaz ant’alen. (FN-Ç’anapet) Pi3xala deresi Ç’anapetten geçiyor. Ve sahilde denize karışıyor. → rubaI; abca; ğali


Aboi/ Aboyi (FN) s. ve i. Abu’lu. Abu’ya ait. [Abu, Fındıklı’ya bağlı bir köyün Lazca adıdır.] Aboyi let’a dido xasi yen. (FN-Ç’enneti) Abu toprakları çok verimlidir. Aboyi bozope dido mskva renan. (FN-Ç’enneti) Abu’lu kızlar çok güzeldir. Aboepez k’apu’la var-nidven. (FN-Ç’enneti) Abululara sırt verilmez (= pek güvenilmez). Aboi derek Pi3xaloi dereşen dido şiyalams. (FN-Sumla) Abu deresi Pisala deresinden çok hışırdıyor.


aboinen/ aboyinen/ aborinen (FN-Ç’enneti ~ AH) Dø e.f. Geğiriyor. Geğirmesi oluyor. Bulek’i ç’k’omayiz k’oçiz dido aboyinen. (FN-Ç’enneti) Turp yiyince insan çok geğirir. Bulek’i ç’k’omaşi k’oçiz p’anda aborinen. (AH-Lome) Turp yiyince insan her zaman geğirir. Kapçaz bulek’i eloç’k’omaşi k’at’a oraz aboinen. (AH-Borğola) Hamsinin yanında turp yiyince her zaman geğirmesi oluyor. → eyamğoren; eşiborinams; boinams


abut’rak’i (FN-Ç’anapet) i. I. Zehir. Mk’veriz abut’rak’i var-uğun. (FN-Ç’anapet) Kör yılanın zehiri yok. Xasanik umiteli coğorepez abut’rak’i dudumez do oxro3kinams. (FN-Ç’anapet) Hasan sahipsiz köpekleri, zehir verip öldürüyor. → ağu; ğurzuli/ ğurz*uli; nç’amiII

II. İlâç. 1. Hastaları iyileştiren ilâç. Sadik’i sit’mate ğururt’u. K’ayi abut’raki şu-doren. Edo xolo şuri komoğu. (FN-Ç’anapet) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Hayata döndü. 2. Böcekleri vs öldüren ilâç. BabakPucepeşi axiriz mç’aci mot- iyert’azdeyi abut’rak’i gopurinams. (FN-Ç’anapet) Babamİneklerin ahırında sinek olmasındiye ilâç sıkıyor. → laci, ilaci; ç’ami, nç’amiI


aci (PZ) s. Aç. Yemeksiz. Aci viyi. (PZ-Cigetore) Acıktım. → mşk’orineri, mşkorineri, mşkironeri; ucare[2]; ugyareli, ugyarali


açamiy (ÇM) DA hal f. [√-çamin-] Kaşıntısı var. Birinin bir yeri kaşınıyor. Ma ti maçamiy. (ÇM-Ğvant) Başımda kaşıntı var. Laç’i k’udeli açaminasi oçaminute k’udeli nişk’omay. (ÇM-Ğvant) Köpek kuyruğu kaşınınca kaşıyarak ısırıp koparıyor. → ançaminen, ançamins


açanen (AH) AD har.f. Birinin vücudunda [dat.] tüy vs [aps.] oluşuyor. Biç’epez pimpili yuxtamt’aşa oğune puzuri açanen. (AH-Borğola) Erkeklerde sakal çıkmadan önce ince tüyler çıkar. [◘ eşb. içanen fiilinin faydalananlı biçimi] + içanen; ++ naçanen


açetinen (PZ ~ AŞ) DA hal f. Üşeniyor. Biri [dat.] bir şeye [aps.] üşeniyor. Xasanis pucepes mt’a meçamu açetinen. (PZ-Cigetore) Hasan ineklere ot vermeye üşeniyor. Ali andğa dulyaşa olva açetinen. (ÇM-Ğvant) Ali bugün işe gitmeye üşeniyor. Mo-gaçetinert’t’ay. Ordoşe amilare. (AŞ-Ortaalan) Üşenme. Erkenden hızla yukarı doğru çıkarsın. → ç’irdun


açilambren (FN-Ç’anapet) AD har.f. Birinin [dat.] gözleri [aps.] yaşarıyor. Tolepe açilambren. (FN-Ç’anapet) Gözleri yaşarıyor. Ceveriz çkva toliz a mutxa kodololu. Boyne açilambren edo toli patxums. (FN-Çanapet) Cahver’in gözüne galiba bir şey kaçtı. Sürekli gözü yaşarıyor ve kırpıyor. Fadimez askerluğiz na-uğuru biç’i-muşi gaşinayiz tolepe daçilambren. (FN-Ç’anapet) Fadime askerde ölen oğlunu hatırlayınca gözleri yaşarır. → açilamren; (tolepe) a3’aren, (tolepe) a3’k’aren; (toli/ tolepe) apşen


açilamren (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] gözleri [aps.] yaşarıyor. Ask’erluği na-uğuru bere-muşi gvaşinasi tolepe açilamren. (ÇM-Ğvant) Askerde ölen oğlunu anımsayınca gözleri yaşarıyor. → açilambren; (tolepe) a3’aren, (tolepe) a3’k’aren; (toli/ tolepe) apşen

part. çilamreri : Gözyaşları ile dolu. Yaşarmış. Tolepe çilamreri ayen. (ÇM-Ğvant) Gözleri yaşlı oluyor


açinden (PZ)(AŞ ~ FN-Ç’anapet)(AH ~ HP) Dø e.f. Hapşırıyor. Aksırıyor. Beres açinden. İni ayu. (PZ-Apso) Çocuk aksırıyor. Üşüdü. Ayxanis açinden. (PZ-Cigetore) Ayhan hapşırıyor. Doğani açinden. (AŞ-Ok’ordule) Doğan hapşırıyor. Celaliz açinden. (FN-Ç’anapet) Celal hapşırıyor. Doğaniz açinden. (AH) Doğan hapşırıyor. Feridis p’ep’eyi ç’k’omaşi açinden. (HP-P’eronit) Ferit biberi yediğinde hapşırıyor. [B.Ç. 239’uncu sayfasında “hapşırıyor” anlamında Fındıklı-Arhavi-Hopa-Çxala diyalektlerinde kullanıldığı iddia edilen açkinden biçimine hiçbir yerde raslamadık.] → açindren; açindinen; çindums/ çinduy/ çindoms/ çindups; ciçindray


açindinen (FN-Ç’enneti) Dø e.f. Hapşırıyor. Aksırıyor. Bere izabunasen-i, p’eya ? Dido açindinen. (FN-Ç’enneti) Çocuk hastalanacak mı acaba ? Çok hapşırıyor. → açinden/ açindren; çindums/ çinduy/ çindoms/ çindups; ciçindray


açindren (ÇM) Dø e.f. Hapşırıyor. Aksırıyor. İxi elibarasi maçindren. (ÇM-Ğvant) Hafif rüzgâr esince hapşırırım. → açinden; açindinen; çindums/ çinduy/ çindoms/ çindups; ciçindray


açkinen[1] → uçkin


açkinen[2] (FN-Ç’anapet, Ç’enneti ~ AH-Lome)(AK) DA e.f. Bir hikmet ile herkeste bir olmayan bir yetenekle olan-bitenden haberdar oluyor. Amet’iz, kyoyiz mu iyen mu var-iyen boyne açkinen. (FN-Ç’anapet) Ahmet’in, köyde ne olup bittiğinden hep haberi oluyor. Cazi steyi şeyi ren. Kyoyiz mu-tu iyasen açkinen. (FN-Ç’enneti) Cadı (= gayipten haber alan) gibi bir özelliği var. Görmediği halde köyde meydana gelen her şeyden haberi oluyor. T’akimepeşi nk’ola so-ti dobdvare açkinen do muturen kemizdams. (FN-Ç’enneti) Aletlerin, takımların (= çekiç, bıçkı vs’nin) olduğu yerin (= dolabın) anahtarını nereye bırakırsam onu keşfediyor (= buluyor, anlayabiliyor) ve hepsini alıkoyuyor. Eminez peripe uyonun. Na-ivasen iri-mutu çkunişen ordo açkinen. (AH-Lome) Emine’nin perileri var. Olacak her şeyi bizden önce bilebiliyor. Nandidi-çkimişen t’k’obaşa mutu var-gaxonen. Mu x’vina açkinen. (AK-Döngelli) Babaannemden gizli bir şey yapamazsın. Ne yaparsan olan-bitenden haberdar oluyor.


açkva → çkva/ a çkva


açluği i. Açlık. “Afrik’a dido açluği onit’unan. (AŞ-Ortaalan) “Afrika’da çok açlık vardiyorlar. → ugyaraloba/ ugyareloba


açma i. Açma. Üstündeki bitkiler sökülmek ve toprağı kazılmak yolu ile tarıma elverişli bir duruma getirilen arazi. Abdulak açma xaçkup’t’uşi let’aşen Rumepeşen doskidineri ar dergi muşaxtu. (AK-Döngelli) Abdullah açmayı kazıyorken topraktan Rumlardan kalma bir küp çıktı.


açxana (AH) i. Aşhane. [< Tür. + Far.] Lokanta. [< İta. locanda : otel] Restoran. [< Fra.] Handğa açxanaz mu gyari ç’k’omit ? (AH-Lome) Bugün lokantada ne yemeği yediniz ?


aç’imren (ÇM) Dø hal f. Ikınıyor. Ikınmaktadır. Cari pşk’omi şuk’ule maç’imren. Vontxorar. (ÇM-Ğvant) Yemek yediğimden beri ıkınıyorum. Kusacağım. Aç’imreran. (ÇM-Ğvant) Ikınıyorlar. Ali aç’imren. Ontxorasen. (ÇM-Ğvant) Ali ıkınıyor. Kusacak. → cokan3arams, goicamren, iç’imren, iç’imoden, nokan3aray, imxizen[2]; gyaç’irs


aç’u (ÇM-Ğvant) i. Torba. I. Küçük cep türü torba. Ali aç’u doliğu. Cenç’arerepe keşk’iğu. (ÇM-Ğvant) Ali cebine [elini] soktu. Paraları çıkardı. → cebi, jebi; xenduziII; cebe

II. Sırtında taşınacak büyüklüğündeki torba. Ali na-mvobun aç’uşa mçveri naxven. (ÇM-Ğvant) Ali’nin sırtındaki torbadan un dökülüyor. Ali aç’uşa paye ek’axveri ulun. (ÇM-Ğvant) Ali torbadan toz boya döke döke gidiyor. → p’indi; t’orba; t’urva[1]; [çuval] ç’uvali; t’uvra; t’urva[2]


aç’un (AH-Pilarget) DA hal.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] acıyor. → aç’ven


aç’u-p’indi (ÇM) i. Ağzı büzülebilen, genelde hayvanlara tuz vermek için kullanılan küçük bir tür torba. Ayşe cesluği oginde aç’u-p’indi niçanay. (ÇM-Ğvant) Ayşe göğüslüğün önüne cep takıyor (= cep yapıyor).


aç’ven[1] DA e.f./ DA hal f. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] acıyor. [eşb. ç’ums fiilinin yeterlik kipi] → aç’un

I. (PZ ~ AŞ) DA e.f. Andğa livadişa doloft’isi lazut’işi msva k’ot’ulas memasu do k’ot’ula maç’ven. (PZ-Cigetore) Bugün tarlaya girdiğimde mısır yaprağı enseme süründü de ensem yanıyor. Zade bayat’i cari maşk’omu. Cicili maç’u. (AŞ-Ok’ordule) Çok bayat ekmek istemeyerek yedim. Dişetim acıdı. Dido imxizu. Himu-şeni mundi aç’ç’u. (AŞ-Ortaalan) Çok ıkındı. O yüzden poposu acıdı.

II. (FN ~ ÇX) DA hal f. Ğomamci gebustvi do diyo na-gepçi, handğa dido maç’ven. (AH-Lome) Dün kayıp dirseğimi vurduğum, bugün çok acıyor. Dido p’at’i mjora ren. Mpolope gamç’itanen. Ok’açxe dido gaç’vasen. Ar mutu keitvi. (AH-Lome) Çok yakıcı güneş var. Baldırların kızarıyor. Sonra çok acı verecek. Bir şey örtüver.


aç’ven[2] (PZ ~ AH) AD har.f. [perf.3.tek.ö.1.dat.tü. (o)maç’u] 1. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yanıyor, acıyor. Ham p’ip’eri opşa p’rik’e-n. P’ici omaç’u. (PZ-Cigetore) Bu biber çok acı. Ağzım yandı. Andğa t’u3a lu pşk’omi do cicili omaç’u. (PZ-Cigetore) Bugün sıcak lahana yedim de damağım yandı. T’u3a mjalva pşumt’işa xurt’uli omaç’u. (PZ-Cigetore) Sıcak süt içerken gırtlağım yandı. Xasanis xaşk’aleri 3’arite xepe aç’u do xepe ufloxt’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın eli kaynamış suyla yandı ve eli kabarıyor. 2. mec. Birinin [dat.] kalbi [aps.] acısından yanıyor. # Ar destani p’ç’ari mteli Lazuri / Ma mutu var-matkven omaç’u guri. (AH-Musazade, Y.T.) Bir destani yazdım hepsi Lazca olarak / Ben bir şey söyleyemiyorum yandı kalbim. [eşb. ç’ums fiilinin yeterlik kipi] ++ naç’ven; gyaç’ven; gvaç’ven/ gaç’ven


ada i. [çoğ. adape] Ada. K’ibrisi ar ç’uç’ut’a ada ren. Ala stratecoba uğun. (AH-Lome) Kıbrıs küçücük bir adadır. Ama stratejik önemi var. Yunanistanişi adape Turkiyeşen iz*iren. (AK-Döngelli) Yunanistan’ın adaları Türkiye’den görünüyor.


adalet i. Adalet. [< Arp.] Dunyas adaleti var-doskiduna ma mup’a ? (AH-Lome) Dünyada adalet kalmadıysa ben ne yapayım ? Adaleti iri k’oçi şeni ayni var-iven. (AH-Borğola) Adalet her insan için aynı olmaz.


adeti i. Âdet. [< Arp.] Alışkı. Xasaniz na-no3xare genç’areyi meçamu-adeti var-uğun. Boyne goiç’k’ondinamz. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın verilen ödünç parayı (= kelimesi kelimesine : “senin ona ödünç verecek olduğun parayı”) geriye verme adeti yok. Hep unutmaya çalışıyor. Babaz mç’k’udişi elat’axu-adeti var-uğun. T’epsiz gepuşonums do naşkumers. (AH-Lome) Babamın ekmek kırmak diye bir adeti yok. Tepsinin içinde ufalayıp bırakıyor. → adet’t’i


adet’t’i (AŞ-Ortaalan) i. Âdet. [< Arp.] Alışkı. A miti mendraşa it’t’aşa 3’ari ek’vobare. Adet’t’i hişo on. (AŞ-Ortaalan) Biri uzağa giderken arkasından su dökeceksin. Adet öyledir. → adeti


adi s. Adi. Sıradan. Hiçbir özelliği omayan. İpti na-eç’opi o3xoci dido k’ayi t’u. Ala haya m3ika adi ren. (AH-Lome) İlk aldığın tarak çok iyi idi. Ama bu biraz adi.


adiginen (PZ-Apso) Dø hal f. Gıdıklanıyor. Beres opşa adiginen. (PZ-Apso) Çocuk çokça gıdıklanıyor. → ağidinen; axit’inen; axit’onen; + udiginams


adresi i. Adres. [< Fra.] Xasanik Ali’şi T’rabuzanişi adresi xilafi konaçu, edo oxori va-bziri. (FN-Ç’anapet) Hasan Ali’nin Trabzon’daki adresini yanlış vermiş de evini bulamadım. Adresi so ren komiçkinan. Ala babak xolo a-jur k’oçiz mek’itxoms. (AH-Lome) Adres neresi [olduğunu babam ve ben] biliyoruz. Ama babam yine de [bildiğimiz o adresi] bir iki kişiye soruyor.


adven[1] Dø/DL e.f. (Ateş) alevleniyor. I. Dø e.f. Ateş, odun, tahta vs [aps.] alevleniyor, tutuşuyor. Xasanik na-ç’ums dişk’alepe ğvari na-on şeni var-adven. Hi-şeni bacas m3’ola nat’amben. (PZ-Cigetore) Hasan’ın yaktığı odunları ıslak olduğu için yanmıyor. Onun için bacaya is yapışıyor. Larde dişk’a var-adven. (AŞ-Ortaalan) Yaş odun alev almaz. Daçxuriz adu. (FN ~ AH) Ateş alevlendi. Ham dişkaz moda adven ? (FN-Sumla) Bu odun neden yanmıyor ? O3xonez aduşi 3’k’ari e3’obu do noskurinu. (AH-Borğola) Tavan arası tutuşunca suyu alttan yukarıya doğru döktü de söndürdü. Ham dişkape domç’k’u-doren. Sobaşi k’eleşen kezdit. Advasen. (AH-Borğola) Bu odunlar çok kurumuş. Sobanın yanından kaldırın. Tutuşacak. → adven[3], nadven

II. Dø e.f. (Hayvan) kızışıyor. Puciz adu. (FN) İnek kızıştı. → eğrindun, eğindun/ yeğindun; buğins

III. DL e.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerinde [lok.] sanki ateş alevleniyor. Ham p’ip’eri dido nk’olo ren. Nuk’uz madu. (FN-Sumla) Bu biber çok acı. Ağzım yandı.


adven[2] AD har.f. Birine ait bir şey (sanki) alevleniyor. Guri madven. (PZ-Apso)(AŞ-Ok’ordule) Kalbim alevleniyor.


adven[3] (AK) Aø har.f. (*) (Ateş) alevleniyor. Daçxeri adven do m3ika şkule oxori t’ibasi(n)on. (AK-Döngelli) Ateş tutuşuyor ve birazdan ev ısınacak. → adven[1]-I, nadven [(*) Lazcada kökbaşı {a-} olup temsilî biçimi {-en} ile biten fiillerin ya öznesi ya da tümleçlerinden biri datif olur. Akçakoca-Döngelli diyalektinde bu kurala uymayan adven[3] ve nadven fiillerinin bulunması, bu diyalektteki datiflik zayıflamasının önemli bir alâmeti olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.]


aen → ayen


afik’iren (FN) DA e.f. Niyetliyor. Arzu ediyor. Alik ağne na-iyasen gza dido geik’itxams. Mu afik’iren var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Ali yeni yapılacak yolun detayını soruyor. Ne niyetlediğini bilmiyorum. Nanaz ondğeriz mu oç’k’omu afik’iren var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Annem öğleyin ne yemek arzu ettiğini bilmiyorum. Xasaniz Kyabeşa oxtimu afik’iren. (FN-Ç’anapet) Hasan Kâbe’ye gitmeyi düşünüyor. → ç’ondun; guri ayen; guri ceduy[2]; agoren; + ifik’irams


afrat’i (ÇM) s. Kötü niyetli. Kötülük yapmaktan haz alan. Ali afrat’i ikten. (ÇM-Ğvant) Ali kötü niyetle dolaşıyor. Ali p’anda afrat’-on. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman kötü niyetlidir.


Afrik’a (PZ ~ AH HP ÇX), Afrika (AK) i. Afrika. [< Fra. ya da İta. < Lat.] Afrik’a so on, va-mişk’un. (AŞ-Ok’ordule) Afrika nerde bilmiyorum. “Afrik’a dido açluği onit’unan. (AŞ-Ortaalan) “Afrika’da çok açlık vardiyorlar. Afrik’a dido t’u3a iyen. (FN-Ç’anapet) Afrika’da cok sıcak oluyor. Afrik’aşi gverdi çoli na-ren şeni hekoni k’oçepes fuk’araluği do mşkorini p’ot’e var-açodenan. (AH-Lome) Afrıka’nın yarısı çöl olduğundan oranın insanları için yoksulluk ve açlık hiçbir zaman bitmez. Misiri do Libya juri-ti Afrik’az ren. (AH-Lome) Mısır ve Libya, ikisi de Afrika’dadır. Afrik’a çkunde dido mendra ren. (AH-Borğola) Afrika bize çok uzaktır. Afrika dido çxvapa ren. (ÇX-Makret) Afrika çok sıcaktır.


Afrikali (ÇX-Makret) s. ve i. Afrika’lı. Afrikalepe dido uça ix’venan. (ÇX-Makret) Afrikalılar çok siyah oluyorlar.


Afrik’anuri (PZ ~ AH HP), Afrikaluri (AK) s. ve i. Afrika’lı. Afrik’anurepe opşa uça iyeran. (PZ-Cigetore) Afrika’lılar çok siyah oluyorlar. Ugyaralobaten Afrikaluri k’oçepe stei doxomeren. (AK-Döngelli) Açlıktan Afrika’lı adamlar gibi kurumuş.


agoren (AH) DA e.f. Birinin [dat.] canı bir şeyi [aps.] istiyor. Arzu ediyor. Ham ndğalepes xor3oni gyarepe magoren. (AH-Lome) Bugünlerde canım etli yemekler istiyor. Gyari p’ç’k’oma şkule gyarişi jin sigara magoren. (AH-Borğola) Yemek yedikten sonra yemeğin üstüne canım sigara [içmek] istiyor. → ç’ondun; guri ayen; guri ceduy[2]; afik’iren


agure (FN-Sumla) z. Yüreksiz. İstemeyerek. Kyazimik na-vasen dulya agure ikoms. (FMN-Sumla) Kâzım yaptığı her işi istemeye istemeye yüreksiz yapıyor.


ağa i. Ağa. Arkabi 3’oxle sum-otxo ağaz dolokaçut’u-doren. (AH-Borğola) Arhavi geçmişte üç-dört ağanın elinde (tutulmuş, sahiplenmiş) imiş.


ağaci i. Ağaç. Him ağaci ntxombun. Ok’vatuşi bore. (AŞ-Ok’ordule) O ağaç kuruyor (= ölüyor). Kesmem gerekiyor. → mca[1], nca, ca


ağani (PZ ~ AŞ)(AH)(ÇX) s.-z. ve i. Yeni. → yengi, ağne. [AH’de hem ağani hem ağne denir.]

I. s. Na-dolixvasen manganape ağani st’eri 3’opxuy. (ÇM-Ğvant) Bozulan makineleri yenisi gibi yapıyor. Andğa ağani k’uşxe-modvalaşepe komidvan. (AŞ-Dutxe) Bugün yeni ayakkabılarını giysinler. Cuma-çkimi babaşe işumu do ağani oxoyiz nuxtu do 3’k’ims. (AH-Lome) Kardeşim babama kızdı da tutup yeni evi söküyor. Xut 3’anas ar ağani araba ebiç’opum. Han3’o para var-emanç’en. 3’anaşe ep’ç’opare. (AH-Lome) Beş yılda bir kendime yeni araba alıyorum. Bu yıl param yetmiyor. Seneye alacağım. Ağani noğamisaz xez vit’o-xut belez*z*uği dolobun. (AH-Lome) Yeni gelinin elinde on beş bilezik var. Onurik ağani saat’i-muşi skiri-muşiz o3’iramt’u. (AH-Borğola) Onur yeni saatini oğluna gösteriyordu. Onurik ağani modvalu-muşi burtiz geçams do mcveşams. (AH-Borğola) Onur yeni ayakkabısını topa vuruyor ve eskitiyor. Ağani derdik mcveşi goç’k’endinapams. (AH, atasözü, K.A.) Yeni dert eskisini unutturur. Ağani okosalek p’anda k’ayi kosums. (AH, atasözü, K.A.) Yeni süpürge hep iyi siler.

II. z. 1. Yeni. Ayşek İnternet'i ağani nok’orapu. (PZ-Cigetore) Ayşe İnterneti yeni bağlattı. Ağani na-dirinu bozomota-şk’imi nandidişi yoxo kocebodvi. (AŞ-Dutxe) Yeni doğan kızıma ninemin adını verdim. K’oda ğap’i ağani dobusvit. K’uk’malepe hiko mo-eladgum. (AŞ-Dutxe) Duvarı yeni boyadık. Güğümleri oraya koyma. Ağani na-doyinasen puciz dido toli mat’en. (AH-Lome) Yeni doğum yapan ineğe çok nazar değer. Meltemik ağani na-doborgi uşkurişi ncas gubre ek’ubğams. (AH-Borğola) Meltem yeni diktiğim elma ağacının etrafına gübre döküyor. 2. Yeniden.

III. i. Yenisi. P’ap’u-şk’imik na-3’opxu serenderi ok’ixu. Ağani-muşi p’3’opxare. (PZ-Cigetore) Dedemin yaptığı serender bozuldu. Onarıp yenisini yapacağım. Oxoriz na-ren lu doçunu. Ont’ulez ağani me3’ili. (AH-Borğola) Evde olan lahana tazeliğini yitirdi. Tarladan yenisini kopar. Mangali ixmar-i ? Ginonna ağani komekça. (ÇX-Çxalazeni, TM) Orak kullanıyor musun ? İstiyorsan yenisini vereyim.


ağanişi (AH-Lome) s. Taze. 3xot’eri ağanişi kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do xurmaliz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır. → taze; çuçku, çiçku, çiçxu


ağan-mordale (AH) s. ve i. Çok genç. 1. s. Ağan-mordale Lazepek nena-çkuniz dido var-yodgirnan. (AH-Borğola) Çok genç Lazlar dilimizin üstüne çok durmuyorlar. 2. i. Ağan-mordalepez dulya oxenu dido k’ayi va-u3’onan. (AH-Lome). Yeni yetmeler (gençler) çalışmayı pek sevmezler. [Bu kelime çok yaygın kullanılmaz. Türkçeden gelme genci kelimesi bunun yerine iyice oturmuştur.] → cenci, genci


ağan-morderi (AH) s. ve i. Çok genç. [Genelde erkek çocukları için kullanılır.]


ağidinen (PZ-Cigetore) Dø hal f. Gıdıklanıyor. Cemalis opşa ağidinen. (PZ-Cigetore) Cemal çok gıdıklanıyor. → adiginen; axit’inen; axit’onen; + uğidinams


ağne (FN ~ HP)(AK) s.-z. ve i. Yeni. → ağani, yengi [AH’de hem ağani hem ağne denir.]

I. s. Ağne k’vali k’ermuliz mebok’idi do bomç’k’vinam. (FN-Ç’anapet) Yeni peyniri k’ermuliye asıp ısıtıyorum. P’ap’uli-çkimi ağne tutaz oxvameşa it’u do ixvamamt’u. (FN-Ç’anapet) Dedem yeni ayda ibadethaneye gider ve dua ederdi. Xasanik ağne oxori ok’odu şeni rubaşe kva zdums do naylaşi ogine ok’obğams. (FN-Ç’anapet) Hasan yeni evi inşa etmek için dereden taş taşıyıp serenderin önüne yığıyor. Ağne noğamisa mo3’opxuman. (FN-Sumla) Yeni gelini süslüyorlar. Ağne eğe xalamit’az gemiz*in. (FN-Sumla) Yeni eğem alet çekmecesinde duruyor. Malte-çkimişe na-moxtu ağne nusaz, nusalik’oba k’ai var-axenen. (AH-Borğola) Komşuma gelen yeni gelin, gelinliği iyi yapamıyor. Bere istert’uşi gyantxu do ağne dolokunu dot’alaxu. (HP-P’eronit) Çocuk oynarken yere düşüp yeni elbiseyi çamur ile kirletti. Cemalik ağne ğoberi oxvenapasinon şeni mcve kazuğepe işa3’k’ips. (AK-Döngelli) Cemal yeni çit yaptıracağı için eski kazıkları söküyor.

II. z. 1. Yeni. Ağne doyineyi puciz didi buz*i go3’obun. (FN-Ç’anapet) Yeni doğurmuş ineğin büyük memeleri var. Ağne na-mtxorit livadiz dido k’ork’ot’i ren. (FN-Ç’anapet) Yeni kazıdığımız bahçede çok toprak yumağı var. Nanak ağne naxveri eyarçale oncirez eyorçams. (FN-Ç’anapet) Annem yeni yıkanmış çarşafı yatağa seriyor. Ağne na-dolodu purengiz let’a mulapamz. (FN-Ç’anapet) Yeni koyduğu su boruların üstünü toprakla örtüyor. Ramizik ağne na-eç’opu feluk’a iris o3’irams. (HP-P’eronit) Ramiz yeni aldığı yatı herkese gösteriyor. Alik ağne na-orgu nergişa 3’k’ari gobaps. (AK-Döngelli) Ali yeni ektiği fidanın etrafına su döküyor. 2. Yeniden. Ek’vateri 3’iprik ağne ek’iğams. (FN-Ç’anapet) Kesilmiş gürgen ağacı yeniden filiz veriyor.

III. i. Xusenik mcveşi oxoyi gyoktams. Ağne k’odasen. (AH-Lome) Hüseyin eski evi yıkıyor. Yenisini yapacak.


ağnose (FN ~ AH) s. Akılsız. Oxorca mtelli ağnose ren. Bereşi mseli masaz tude e3’obams. (AH-Lome) Kadın hepten akılsızdır. Çocuğun çişini masanın altına döküyor. → nosi dixo, nosi-suzi, unose, unoseli, unosoni, uğnose; ubğu; ugamamk’asu


ağoden AD har.f. Birine [dat.] bir olay [aps.] oluyor. Muya gağodu ? (PZ-Noxlamsu, Apso, Cigetore) Sana ne oldu ? Nak’u ndğa on ç’i sk’anda xaberi var-emaç’opu. Muti gağodu-i ? Ordo xaberi komomçana xaz*i mayasen. (PZ-Cigetore) Kaç gündür senden haber alamadım. Bir şey mi oldu sana ? Tez haber verirsen memnun olacağım. Selimişi k’uçxes mutxa dvağodu. İtopams. (PZ-Cigetore) Selim’in ayağına bir şey oldu. Topallıyor. Mu gağodu ? (ÇM ~ ÇX) Sana ne oldu ? Obgarinoni dulya domağodey. (ÇM-Ğvant) Ağlamaklı iş başımıza geldi. Alişi dişk’a oxori-k’ap’ula k’ale cisvaren. Var-i3’aren. Mutu var-ağoden. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin odunu evin arka tarafına serilir (= dizilir). Islanmaz. Bir şey olmaz. Ti-şk’imi na-mağodupe goviç’ondrinam. (AŞ-Ok’ordule) Başıma gelenlerini unutmaya çalışıyorum. Enveriz mu ağodu, var-miçkin. Ğoma ç’umani ğvini şveri steri iktert’u. (FN-Ç’anapet) Enver’e ne oldu, bilmiyorum. Dün sabah şarap içmiş gibi dönüyordu. Meyaçama-çkimi dağodu. (FN-Ç’anapet) Ahım ona tuttu. İnkisarım tuttu. Berez çinda dağodu. (FN-Ç’anapet) Çocuğa nezle bulaştı. Toliz mu gağoduma-şaBerek gemçuya. (FN-Ç’enneti) “Gözüne ne oldu ?” dedim kiÇocuk bana vurdudedi. Mundez ar p’at’i dulya mağodasen mulun do Xasani cumak momişletinams. (AH-Lome) Ne zaman başıma kötü bir iş gelse gelip Hasan kardeşim kurtarıyor. Kçini oxorca xvala mulut’u. Vaşa gzas mutu dağodu ? (AH-Lome) Yaşlı kadın yalnız geliyordu. Acaba yolda ona bir şey mi oldu ? Nusa-çkunikMutu mot-ağodet’anya do berepes dido ugurams. (AH-Lome) Bizim gelinBir şey olmasındiye çocukları çok kolluyor. Omeriz mozine ağoderen do sum ndğa ren oxoris cans. (AH-Lome) Ömer’i bal tutmuş ve üç gündür evde yatıyor. Si ciyek’i steri heşşo re. Mutu var-gağoden. (AH-Lome) Sen ağaç kütüğü gibi sağlamsın. Bir şey olmaz sana. Ma let’a mot-gamapça. Let’ak gyayi var-gorums. Var-nixiren. Ne iç’ven ne-ti gondunun. Mutu var-ağoden. Miz*in. Koz*in. (HP-P’eronit) Ben araziyi satmam. Arazi yemek istemez. Çalınmaz. Ne yanar ne de kaybolur. Ona bir şey olmaz. Bana kalır. Durur. Berek boyine melaps do xolo mutu var-ağoden. (AK-Döngelli) Çocuk devamlı düşüyor da yine de bir şey olmuyor. tiz meyuxtams; gyabğenII


ağu (PZ ~ AŞ)(AH ~ HP ÇX)(AK) i. Zehir. Xasanişi laç’i ağu oşk’omu do elaxosk’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın köpeği zehir yedi de kenarda geberiyor. Alişi juma ağu cubey do oğuriney. (ÇM-Ğvant) Ali’nin kardeşine zehir içirerek öldürdüler. İxirams do imxoy. Ağu ayasen. (AŞ-Ok’rdule) Çalıp da yiyor. Zehir olacak. Bulek’i ağu steri nk’olo ren. Var-iç’k’omen. (AH-Lome) Turp zehir gibi acıdır. Yenmiyor. Mzucis ağu meçu do ğorma-muşiz noxro3kinu. (AH-Borğola) Arıya zehir verdi de deliğinde gebertti. Tugik divanişi tudes na-ren ağu ç’k’omu şeni xo3kun. (AK-Döngelli) Fare divanın altındaki zahiri yediği için herhalde geberiyor. Coğoyi-çkimis a mintxanik ağu meçuen do coğoyi domixo3ku. (HP-P’eronit) Köpeğime birisi zehir vermiş de köpeğim geberdi. → ğurzuli; abut’rakiI; ğurz*uli; nç’amiII

[dey. ağu st’eri : Çok acı.] Ali na-u mcumori ağu st’eri p’rik’e diyu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin yaptığı sirke zehir gibi acı oldu. Hik’k’u demli çayi momiğu çi ! Ağu st’eri ! (AŞ-Ortaalan) O kadar demli çay getirdi ki ! Zehir gibi !


Ağuste (AH-Lome) i. Ağustos [< Lat.] ayı. Didi bozo-çkimi Ağustes dibadu. (AH-Lome) Büyük kızım Ağustos’ta doğdu. → Maryaşina/ Mariaşina; Ağust’ozi/ Ağustozi


Ağust’ozi (PZ)(AŞ), Ağustozi (FN)(AH-Borğola ~ HP) i. Ağustos [< Lat.] ayı. Ağust’ozi map’p’azule mazirassu oropa ndğalepe-şk’imi gomaşşinen. (AŞ-Ortaalan) Ağustos’ta ateşböceği gördüğümde sevdalık günlerimi hatırlarım. Ar Ağust’ozi seri ar k’ale map’p’azule çonape biseyiram. Ar k’ale t’ulumi biyucam. (AŞ-Ortaalan) Bir Ağustos gecesi bir taraftan ateşböceklerinin ışığını seyrediyorum. Bir taraftan tulum dinliyorum. Ağustoziz berez dido var-geitven. Vanatina xayi t’u3a aven. (FN-Ç’anapet) Ağustos ayında çocuğa çok örtülmez. Yoksa sıcaktan mahvolur. Ağustozişi tutaz Vi3’eşi rak’anepez dido mcaci iyen. (FN-Ç’anapet) Ağustos ayında Fındıklı tepelerinde çok doğan kuşu olur. Ağustozis limxana k’ayi ixombinen. (FN-Ç’anapet) Ağustos ayında eğrelti iyi kurutulabiliyor. # Ağustozi mulun atmacaş ora / Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora / Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora / Muç’o p’a do so bida, e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı / Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım / Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi. Arkabis Ağustozi dido mçxvapa golulun. (AH-Borğola) Arhavi’de Ağustos çok sıcak geçer. → Ağuste; Maryaşina/ Mariaşina


ah aha ü. [hayret ifade eden ünlem] Ah aha, dundu mulun ! (HP) [Anneler çocuklarını uyuturken korkutmak amaçlı duvar tıklayarak söylerler.] Ah aha, dundu geliyor !


aha ü. [dakkati çekmek için kullanılan ünlem] Bak ! Xe na-memak’vatu, aha, hak gemoxen. (AH-Lome) Elimin kesildiği iz, bak, burada duruyor.


ahim (PZ) iş.s. [aşağılayıcı ifade] Şu o. Ahim xorz*a gişk’uran st’eri var on. Himus hamus nontxapams. (PZ-Cigetore) Şu o kadın bildiğiniz gibi değil. Ona buna vurduruyor.


aigdems/ aigdeps (HP)(AK) EA har.f. [fb.{a-}] [emp.şm.1.tek. avigdem/ avigdep; f.-i. agdu] Alaya alıyor. Andğa berepe k’ala vip’aramitamt’i. Mendap’3’k’edişi Axmetik ma amigdemt’u. (HP-P’eronit) Bugün çocukla konuşuyordum. Baktığımda Ahmet beni alaya alıyordu. Si ma amigdep-i ? (HP-P’eronit) Sen beni alaya mı alıyorsun ? Motak p’ap’uli-muşi aigdeps do çkar var-şinups. (AK-Döngelli) Torunu dedesini alaya alıyor ve hiç saygı duymuyor. Niyazik k’at’ai aigdeps. (AK-Döngelli) Niyazi herkesi alaya alıyor. → elanz*iguy; e(y)iz eç’opums; noci3’aps


aina/ ayina (PZ) z. Hiç. İsmail aina var-ip’içum’tu do andğa ip’içums. (PZ-Cigetore) İsmail hiç oruç tutmazdı. Ama bugün oruç tutuyor. Amseri xava ok’otveri on. Ayina murun3xi var-iz*iren. (PZ-Cigetore) Bu gece hava kapalıdır. Hiç yıldız görünmüyor. Evelis şk’uni haninepeşa Avrupalepe mulut’es. Hus ayina var-mulun. (PZ-Cigetore) Çok eskilerde bizim buralara Avrupa’lılar gelirsi. Şimdi hiçbiri gelmiyor. 3’o oşk’urişi-mcas ç’abu kogvak’oru. Ayina var-içanu. (PZ-Cigetore) Bu yıl elma ağacına ökseotu sardı. Hiç meyve vermedi. → hiç, hiçi; çkar, çkarte


ajalli (ÇM) s. Afacan. Alişi didi bere ajalli on. (ÇM-Ğvant) Ali’nin büyük çocuğu afacan.


ajulinen/ aculinen → jun/ cun


ak (HP ~ ÇX) z. Burada. Buraya. (*) # Si Mp’olis golaxe(r) efendi steyi / Man ak dişka p’k’irup xamali steyi. (HP-Azlağa, türkü) Sen İstanbul’da efendi gibi oturuyorsun / Ben burada odun bağlıyorum hamal gibi. K’oçis ar duzi var-gvalen. Ek nantxen ak nantxen do eşo gulun. (AK-Döngelli) Adam bir düz yürüyemiyor. Oraya çarpıp buraya çarpıyor da öyle gidiyor. Berepe xarmeli va-renan. Telli ek ak guk’ap’apan. (ÇX-Çxalazeni, TM) Çocuklar sağlıklılar. Daima oraya şuraya koşuyorlar. Mundeyi-k’ule ak amabdgir. (ÇX-Makret) Çok zamandır ayakta bekliyorum. [(*) Bazen “şurada” veya “şuraya” olarak çevirilir. Lazcada, aynen Fransızca, Almanca İngilizce vs dillerde de olduğu gibi, Türkçe “şu”, “şurası”, “şöyle” gibi zamir ve zarflara denk gelen işaret sistemi yoktur.] → hay, hak, hako


akinti (AH) i. Yaradan çıkan akıntı. Handğa dikişepe emizdat’ez. Ala doxtorikYaraz akinti giğunya do dikişepe var-emizdu. (AH-Lome) Bugün dikişlerim alınacaktı. Ama doktorYaranda akıntı vardiye dikişlerimi almadı.


akolen (ÇX-Çxalazeni, TM) z. Buradan. → hakelendo, hakole, hakolen; hakşen; akulen


akolendo/ akolendon (HP) z. Buradan. → hakelendo, hakole, hakolen; hakşen; akulen


akra (ÇM) i. [çoğ. akrape] Boynuz. Alişi puji andğa ç’umanişi mandreşa gamit’uşa akra eyut’roxu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin ineğinin boynuzu bu sabah [inek] kapıdan çıkarken kırıldı. Alişi xoji akrape eyut’roxu. Koligi diyu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin öküzünün boynuzları kırıldı. Boynuzsuz oldu. → arka, kra, nkra


akrebi (AŞ) i. Akrep. [< Arp.] Ehe akrebi gamulun. P’ap’u usvi do konozay. (AŞ-Ok’ordule) İşte akrep çıkıyor. Dedeye söylede ezsin. → ak’rep’i


akroni (ÇM) s. ve i. I. s. Boynuzlu. Boynuzu olan. Alişi şuronepe alayi akroni oran. Ali koligi şuroni var-uyonun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin keçilerinin hepsi boynuzludur. Ali’de boynuzsuz keçi yok.

II. i. Tramvay (= “Boynuzlu otobüs”). P’olişa vidasi akroni cexuneri vikter. (ÇM-Ğvant) İstanbul’a gidince tramvay ile (= “boynuzlu otobüse binip”) dolaşıyorum.


akşa (HP)(AK) z. Buraya kadar. DoğaniK’op’ali giğun-i ?” ya do akşa moxtu. (AK-Döngelli) DoğanToplu iğnen var mı ?” diye buraya kadar geldi. → hakşa, hakşakiz/ hakşakis, akşaya


akşama z. Gün boyu. [< Tür.] Xasanişi universit’ez na-ren didi biç’ikA mutxa p’aredeyi akşama kva şirums. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın üniversitede olan büyük oğluBir şey yapacağımdiye gün boyu taş aşındırıyor.


akşamineri (FN) s. Akşamki. Cuma-çkimi akşamineri gyari şkule berepe k’ala ibirz do oxoktun. (FN-Ç’anapet) Kardeşim akşam yemeğinden sonra çocuklarla oynayıp eğleniyor→ limcineri; lumcineri; limcineyi


akşaya (ÇX) z. Buraya kadar. Aya eşo megaps : Goişik Lazuri nenas dido x’orops. Mendra gzalepeşen akşaya moxteren. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Bu öyle görünüyor : Goişi Lazcayi çok seviyor. Uzak yollardan buraya kadar gelmiş. → hakşa, hakşakiz/ hakşakis, akşa


akten[1] (ÇM) AD har.f. Renk, kan vs [aps.] bir şeye [dat.] bulaşıyor. Kçe porça upi aktasi uça diyen. (ÇM-Ğvant) Beyaz gömleğe ter bulaşınca siyah oluyor. → ankten; meyakten; nakten[1]


akten[2] AD har.f. + ikten; oktams. I. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] dönüyor. Ti makten. (FN ~ ÇX) Başım dönüyor.

[dey. guri akten[1] (FN-Sumla ~ AH) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri makten. (FN-Sumla, AH-Lome) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten

[dey. guri akten[2] (AH) : Biri [dat.] iğreniyor.] Nak’o pinti k’oçi ! Guri domaktu. (AH-Lome) Ne kadar pis adam ! İğrendim.

II. Biri [aps.] başka birinin [dat.] çevresini dolaşıyor. Laç’i 3’ameri didi-sift’eri akten. (ÇM-Ğvant) Köpek leşine çaylak dolanıyor. Berek (*), “A mutu momçaz ya do k’at’a mz*irasen ma makten. (AH-Lome) Çocuk, “Bir şey versin diye beni her gördüğünde çevremde dolaşıyor. Na-var-biçinam k’oçepe maktenan. (AH-Lome) Tanımadığım adamlar çevremde dolaşıyor. [(*) Berek, bu cümlede mz*irasen ile makten fiillerinin ortak öznesidir. Mz*irasen fiilinin öznesi ergatif (= -k ekli) olup maknen fiilinin öznesi apsolütif (= -k eksiz) olur. Bu durumda birinci fiilin istediği ergatif durum üstün olmuştur.]


akturen → ikturen


akule (AK) z. Buraya. Bu tarafa. Mutfaği dari na-miğun şeni masa ekule akule var-gulikten. (AK-Döngelli) Mutfağım dar olduğundan dolayı masa o tarafa bu tarafa dönmüyor. Nandidi-çkimik yufka akule gyoktaps, ekule gyoktaps do eşo ç’ups. (AK-Döngelli) Babaannem yufkayı bu tarafa, o tarafa altını üstünü çeviriyor da öyle pişiriyor. → hakele, hayele, hakole, hakolen; hakoleşa; akolendo, akolen


akulen (AK) z. Buradan. Bu taraftan. Bere akulen ek no3xont’un. (AK-Döngelli) Çocuk bu taraftan oraya atlıyor. → hakelendo, hakole, hakolen; hakşen; akolen


ak’alap’ay (AŞ-Ok’ordule) EDA har.f. Birine [dat.] bir şey için [aps.] yalvarıyor. Ar3’o boyine mektubi momincğonams. Mutxa mak’alap’ay st’eri. Vrosi na-var-anç’aren şeni mu goruy-ti var-oxovo3’oni. (AŞ-Ok’ordule) Birisi bana sürekli mektup gönderiyor. Bir şey yalvarıyor gibi. Ama düzgün yazamadığı için ne istediğini anlayamadım. → ik’alap’arams, ok’alap’arams, op’alak’aray, ik’k’alap’p’ay; → axve3’en, ixve3’en, oxve3’un


ak’aten[1] (ÇM)(FN ~ AH HP ÇX)(AK) AD har.f. I. (ÇM)(AH-Borğola) Biri [aps.] bir şeye [dat.] katılıyor. Hay na-celulun 3’ari tude abca ak’aten. (ÇM-Ğvant) Burdan inen su aşağıda nehire karışıyor (= katılıyor). Memet’i, k’ai na-u3’ons iri osteruz ak’aten. (AH-Borğola) Mehmet, beğendiği her oyuna katılıyor. [◘ eşb. ak’aten[2] = uk’atams/ uk’atay, uk’atums/ uk’atups, uk’ateps fiillinin yeterlik kipi] → ek’vant’alen; elvak’aten, elak’aten, ilvak’aten, ilak’aten; + uk’atams/ uk’atay, uk’atums/ uk’atups, uk’ateps

II. (FN ~ AH-Lome)(AK) Biri [aps.] birinin işine [dat.; (AK) datif işlevli direktif] karışıyor. P’ap’uli, nandidik na-aseren mtel şeyiz ak’aten. (FN-Ç’anapet) Dedem, ninemin yaptığı her şeye karışıyor. Rizas dido p’at’i xuyi uğun. Uçkin var-uçkin, irişi dulyaz ak’aten. (AH-Lome) Rıza’nın çok kötü huyu var. Bilip bilmeden herkesin işine karışıyor. Çxindi-bizi iri-mutus ak’aten. (AH-Borğola) Sivri burun her şeye karışıyor. Babak nana-çkimişi dulyapeşa p’ant’a ak’aten. (AK-Döngelli) Babam annemin işlerine her zaman karışıyor.


ak’irluği (ÇM) i. Evin ana direkler üstü ağacı. Ahşap evlerin en alt katında, dış tarafta olan direklerin üzerindeki (yapının en önemli ve en büyük) ağacı. Hey na-ceren ç’ubri kome3’iru. Ak’irluği var-iyen. (ÇM-Ğvant) Orada dikili olan kestane ağacını ölçümledim. Evin ana direkler üstü ağacı olmuyor.


ak’nen[1] (PZ ~ FN-Ç’anapet), ak’nams (FN-Sumla), ak’nen (AH ~ ÇX) AD/ADL har.f. [f.-i. ok’limu (PZ ~ FN ), ok’nimu (AH), ok’limu (HP)] → nak’nen[1]

I. AD har.f. Birine veya bir şeye [dat.] tutunuyor. Ç’oğona st’eri kak’nu. Var naşk’uy. (ÇM-Ğvant) Yengeç gibi tuttu. Bırakmıyor. → mvak’nen; cak’nen, gyak’nen, gyak’nams, gyak’neps

II. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] tutunuyor. Xes mak’nu. (PZ)(FN) Elime tutundu (= elimi tuttu).

part. k’limeri (PZ ~ FN), k’nime(r)i (AH), k’lime(r)i (HP) : Bir şeye tutunarak. Bir şeye tutunmuş halde. Mustafa nek’na k’limeri si k’ç’eşuy. (AŞ-Ok’ordule) Mustafa kapıya tutunup seni bekliyor. Kenanik nek’nas xe k’limeri si kçumers. (HP-P’eronit) Kenan kapıya tutunup seni bekliyor.


ak’nen[2] (PZ ~ AŞ) AD har.f. [f.-i. ok’limu] 1. Hastalık [aps.] birine [dat.] bulaşıyor. Berepes k’ok’i3’i ak’nu. (PZ-Cigetore) Çocuklara boğmaca bulaştı. Çocuklar boğmacaya yakalandı. Çeçxuri mak’nu. (PZ-Cigetore) Bana sıtma vurmuş (gibi üşüyerek hastalandım, titriyorum). Ali nçori ak’nu. (ÇM-Ğvant) Ali nezle oldu. Ham 3’ana berepe k’o3’iç’i ak’ney. Kodibğey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl çocukları boğmaca tuttu. Döküldüler. Bere eleminç’i ak’nasi korba na-uyonun oxorza var-noxolar. (ÇM-Ğvant) Çocuk kızamığa yakalanınca (çocuğu) hamile kadına yaklaştırmayacaksın. Ali oğuroni ozabunluği ak’nu. Var-çitasen. (ÇM-Ğvant) Ali ölümcül hastalığa yakalandı. Kurtulmayacak. Bere k’ork’i3’a ak’nu. Doxt’orişa mendebiyonat. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa boğmaca tuttu. Doktora götürelim. M3’ora mak’nu. Zade nçamini miğun. (AŞ-Ok’ordule) Uyuz hastalığı kaptım. Çok kaşıntım var. → nak’limen; [hastalık, renk vs bulaşıyor] nak’nen[2]; meyak’nen; mijvakten; uxvakten

II. (Sigara vs birini) tutuyor. Rahatsız ediyor. Goişi şk’ala zigara mo-şum. Ak’nen. (AŞ-Ok’ordule) Goişi’nin yanında sigara içme. Allerjisi var (= sigara onu tutuyor).

III. Birinin inkisarı [aps.] birine [dat.] tutuyor. Birinin ahı tutuyor. Meyoçama-şk’imi ak’nu. (ÇM-Ğvant) Ahım tuttu. İnkisarım tuttu. Mijopçi do dak’nu. Çkar var-ixelu. (AK-Döngelli) Beddua ettim de ahım tuttu. Hiç mutlu olmadı. → ağoden; nak’nen[2]-II

IV. Nazar [aps.] birine [dat.] değiyor. # Go3’oneri 3’ana miğurt’u zari / Zabuni vor ham3’o mak’nu nazari / Sk’ani şeni ovro 3’ana P’azari / Molapxedar sevdali yari-şk’imi (ÇM-Ğvant, S.A.) Geçen sene şanslıydım / Bu sene hastayım nazar değdi / Senin için (gerekirse) sekiz sene Pazar’da / Yatacağım (hapiste) sevgili yarım. Bere msk’va nç’ara it’t’urt’u. Nazari kak’nu. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk güzel okuyordu. Nazar tuttu. toli nat’en; toli mat’en


ak’o (HP ~ ÇX) z. Bu kadar. → hak’u, hak’o, ok’o


ak’omanden (PZ ~ ÇM), ak’omaden (ÇM ~ AŞ) DA e.f. Özlüyor. Fadimes İsmana ak’omandu. (PZ) Fadime İsmana’yı özledi. Bexa Ç’emu ak’omadu. (ÇM ~ AŞ) Bexa (= Hatice) Ç’emuyu (= Mustafa’yı) özledi. # Ç’emu-şk’imi cur 3’ana oren P’ursa / Var it’ur çi oxori var on nusa / T’ertli doviçodi ham yalan dunya. // Otxo daha koren va-mazin toli / Mak’omandi ... (*)(ÇM-M’ek’alesk’irit, H.D.) Benim Mustafa iki senedir Bursada [çalışıyor] / Evin de yok gelin de yok / Dertli bittim bu yalan dünyada. // [Birinci kıtayı söyledikten sonra] daha dört senedir [benim Mustafa] gözüme görünmüyor / Seni özledim ..... [(*) Ak’omanden fiilin çekimi genelde tek-şahıslı olur. Fakat bu şiirde iki-şahıslı olarak çekilmiştir.] → gvagoren, gvayen, ganç’elen, gvanç’elen


ak’oşk’a (ÇM ~ AŞ), ak’oşka (FN ~ ÇX) i. [çoğ. ak’oşk’ape] Pencere çerçevesi. Pencere doğraması. Ak’oşk’a noxunay-noç’adasen (AŞ-Ok’ordule) Doğramayı yerine oturtup çakacak. Ak’oşkaz cami gedgums. (FN-Ç’anapet) Pencere çerçevesine cam takıyor. Ustak nek’na do ak’oşka gyok’idu. (HP-P’eronit) Usta kapı ile pencere çerçevesini taktı.


ak’rep’i (AH) i. Akrep. [< Arp.] Berez ak’rep’ik nuç’k’omu-doren. Xe mtelli dabaru. (AH-Lome) Çocuğu akrep ısırmış (= sokmuş). Bütün kolu şişti. → akrebi


ak’vandams/ ak’vanday (PZ ~ AŞ)(FN-Sumla) EDA har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. vak’vandam/ bak’vandam] Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] istiyor. Diliyor. Dileniyor. Ayxanik Yilmazis para ak’vandams. (PZ-Cigetore) Ayhan Yılmaz’dan para istiyor (= dileniyor). İri k’ale gulun do cari ak’vanday. (ÇM-Ğvant) Her tarafı gezip ekmek diliyor. Ali cenç’areri mevo3xasi xazi ayen. Vak’vandasi nandaren. (ÇM-Ğvant) Ali parayı borç verdiğimde hoşuna gidiyor. Geri vermesini istediğimde dağlanıyor. Na-mak’vandi ok’odu-ğari amseri eyobğarum. (ÇM-Ğvant) (Senin benden) istediğin çizimi (= proje çizimini) bu akşam bitiriyorum. Ali muti ak’vandare gaminç’en. (ÇM-Ğvant) Ali’den ne istersen vermeğe esirgemiyor. Ali berepe cenç’areri ak’vandan-i svara gamitoray do gurtay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar para isteyince desteyi çıkarıp dağıtıyor. Mele golaxt’i. Emuca-sk’ani mcumori ak’vandi do komoiği. (AŞ-Ok’ordule) Öteye geç. Amcandan sirke iste de getir. Ali baba-muşi para ak’vandu. Himu-ti komeçu. (AŞ-Ok’ordule) Ali babasından para istedi. O da verdi. Xasani arguni bak’vandi. (AŞ-Dutxe) Hasan’dan baltayı istedim. Na-mak’vandi fot’oğrafepe mektubiz ek’egidvi. (FN-Sumla) Senin benden istediğin fotoğrafları mektuba ekledim (onunla birlikte gönderiyorum). Mustavaz bozo ak’vandez do xai nikaçu. (FN-Sumla) Mustafa’dan Kız istediler. Çok sıkıldı. (= Hiç işine gelmedi. Daraldı.) Cengizik nana-muşiz ntxiri ak’vandams. (FN-Sumla) Cengiz annesinden fındık istiyor. → ak’vanden; ank’vay; ak’vans; (gorums altında) ugorams

f.-i. ok’vandu : Dileme. İsteme. Cenç’areri ok’vanduşa komoxt’u. İmxizen. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Para istemeğe geldi. Ikınıp sıkınıyor. Söyleyemiyor.


ak’vanden (*)(PZ-Cigetore)(AŞ-Ok’ordule) DA.Abl har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. vak’vander/ bak’vander] Birinden [abl.] bir şeyi [aps.] istiyor. Diliyor. Dileniyor. Ayxanis Yilmazişa para ak’vanden. (PZ-Cigetore) Ayhan Yılmaz’dan para istiyor (= dileniyor). İrote para akv’anden. Himu-ti va-meçay. (AŞ-Ok’ordule) Her zaman para istiyor. O da vermiyor. Ayxani Yilmazişa para ak’vandu. (AŞ-Ok’ordule) Ayhan Yılmaz’dan para istedi. [(*) PZ-Cigetore ve AŞ-Ok’ordule’de hem ak’vanden hem ak’vandams/ ak’vanday kullanılır. Biçimi ve sözdizimi farklı olmasına rağmen bu fiiller eşanlamlıdır.] → ak’vandams/ ak’vanday; ank’vay; ak’vans; (gorums altında) ugorams; + ik’vandams


ak’vans (FN-Ç’anapet)(AH ~ ÇX)(AK) EDA har.f. [emp.şm.1.tek bak’van/ vakvan; perf.1.tek. bak’vandi/ vak’vandi] Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] istiyor. Dileniyor. → ak’vanday/ ak’vandams, ak’vanden; (gorums altında) ugorams; + ik’vans

A. [emp. √-k’van-] Alişi biç’i kogyagu-doren do cumadi-muşiz p’anda genç’areyi ak’vans. (FN-Ç’anapet) Ali’nin oğlu alışmış ve her zaman amcasındnan para istiyor. Recebalik, ma soti az*irasen, genç’areyi mak’vanz. (FN-Ç’anapet) Recep Ali beni nerede görürse benden para istiyor. Alik suntxa mz*irasen para mak’vans. (AH-Lome) Ali beni nerede görse para ister. Ekremik yegeni-muşi şeni bozo-skani gak’vans. (AH-Lome) Ekrem yeğenine senin kızını istiyor. Mustavaz muntxa uk’oremt’asen, p’anda si gak’vans. (AH-Lome) Mustafa’ya ne lâzım olursa her zaman senden istiyor. Tavla osteru va-giçkin do zaris mu ak’van ? (AH-Lome) Tavla oynamayı bilmiyorsun da zardan ne istiyorsun ? İrfanik Ramiziz para ak’vans. (HP-P’eronit) İrfan Ramiz’den para istiyor. Ar nuxu lazut’i bak’vant’i. Moşkva moşkva momçu. (HP-P’eronit) Bir nuxu (= bir çift-avuç) mısır istiyordum. Oldukça çok fazla verdi. Berek p’ant’a geç’areri mak’vans. (AK-Döngelli) Çocuk her zaman benden para istiyor.

B. [perf. √-k’vand-] Osmanik ar mutu ak’vandu do var-yaç’opazna mintxaniren t’az gyugondams. (AH-Lome) Osman birinden bir şey isteyip alamazsa kim olursa olsun küsüyor. Baziz k’işiz mtviri ak’vandana-ti var-mekçams. (AH, atasöz) Bazılarından kış aylarında kar istesen de sana vermezler (= Bazı insanlar nemrutluğundan kendisine yaramayan bir şeyin başkasına yaramasını istemez). Cuma-muşik oxmarinu şeni xerxi ak’vanduşi DoğanikMu tkvala ren ? Mundes ginonna ezdiu3’u. (AH-Borğola) Kardeşi kullanmak için bıçkıyı istediğinde DoğanNe biçim sözdür (= ne demektir) ? Ne zaman istersen aldedi. Taneriz oxmaru şeni xop’e ak’vandanşi ağani na-ren var do mcveşi na-ren meçams do oxmarapams. (AH-Borğola) Taner’den kullanmak için kürek istediklerinde yenisini değil de eskisini verip kullandırıyor.

şsz ik’vandinen : Birinden [dat.] bir şey [aps.] isteniyor. Toli uz*ğuz mutu var-ik’vandinen. (AH, atasözü, K.A.) Aç gözlüden (= görgüsüzden) bir şey istenmez.


ala (AH-Lome) bağ. Ama. Fakat. Halbuki. Angaraşe ipti moptişi dido mebikaçet’i, ala ha3’i tamo tamo oxobamç’k’er. (AH-Lome) Ankara’ya ilk geldiğimde çok daralıyordum, fakat şimdi yavaş yavaş uyum sağlıyorum. Aliz mot-uluma do hak’o dopçinadvi, ala xolo gedgitu do igzalu. (AH-Lome) Ali’ye gitmediye bu kadar tembihledim, ama yine tutup gitti. K’uçxez pupuli daşvelu, ala ha3’i xez koyuxtu. (AH-Lome) Ayağındaki çıban iyileşti, ama şimdi elinde çıktı. Pucepez lumcineri seriniz omcu k’ai u3’onan. Ala ma oxoşe bulut’aşa gzaz gemilumcun. (AH-Lome) Hayvanlar akşam serinliğinde otlamayı seviyorlar. Ama ben eve gidene kadar yolda karanlığa kalıyorum. → mara, mana; ama; çkva[2]; edo[2]


ala-çilambri (ÇM) Hüngür hüngür ağlamadaki gözyaşları. Ala-çilambri dvobğay. (ÇM-Ğvant) Hüngür hüngür ağlayarak gözyaşı döküyor. Ala-çilambri mexuy. (ÇM-Ğvant) Hüngür hüngür ağlayarak gözyaşı döküyor. Ala-çilambri mvoçodinay. (ÇM-Ğvant) Hüngür hüngür ağlayarak gözyaşı döküyor.


Alamani (PZ) i. Almanya. [< Fra.] İngiltere do Alamanişi oşk’endas nak’u ver3’i on ? (PZ-Cigetore) İngiltere ile Almanya arasında kaç kilometre var ? → Alamanya, Almanya


Alamanya (ÇM ~ AH) i. Almanya. [< Fra.] Alamanyaşi sotik’oreni xaritape (= let’a-simadepe) giğun-i ? (ÇM-Ğvant) Almanya’nın çeşitli yerlerini detaylı gösteren haritaların var mı ? Turçiyeşe Alamanyaşa olva dido ora diç’ç’in. (AŞ-Ortaalan) Türkiye’den Almanya’ya gitmek çok zaman gerektirir. Noğame-çkimik jur 3’anaz Alamanyaz içalişu do heşote oxori p’k’odit. (FN-Ç’anapet) Kocam iki sene Almanya’da çalıştı ve o şekilde ev inşa ettik. Alamanyaşi ç’eşit’i yeepe k’ayi na-o3’irams xaretape giğun-i ? (AH-Lome) Almanya’nın çeşitli yerlerini iyice gösteren haritaların var mı ? → Alamani, Almanya


alayi (ÇM) i. Hepsi. Alişi şuronepe alayi akroni oran. Ali koligi şuroni var-uyonun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin keçilerinin hepsi boynuzludur. Ali’de boynuzsuz keçi yok. → alayi3o; iri; iri3o, iri3’o; iri-xolo; mtelliII-B; k’at’ai


alayi3o (ÇM) i. Herkes. Hepimiz. Ğoma limcineri ok’oxunaşe birden msk’va rt’u. Alayi3o kodovibğit. (ÇM-Ğvant) Dün akşamki davet çok güzeldi. Hepimiz eğlendik. Bedi-şk’imi dido vrosi cari ikumt’u. Ar soti duguni iyuk’on-i alayi3o himu cari oxaziru guri ayert’ey. (ÇM-Ğvant) Büyükannem çok güzel yemek yapardı. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak isterdi (= onun yemek hazırlamasını isterdi). Ali p’anda alayi3’o k’o3’vancğonen. (ÇM-Ğvant) Ali herkese önderlik yapıyor. Nusa mtiri-muşişa var-ce3’vazdet’uk’o alayi3o oxorişa memxvanert’u. (ÇM-Ğvant) Gelin kayınbabasından korkmasaydı (= çekinmeseydi) hepimizi evden atardı (= kovardı). → alayi; iri; iri3o, iri3’o; iri-xolo; mtelliII-B; k’at’ai


alems (FN ~ HP) AD/ADL hal f. [♦ dey. şura alems/ şua alems] Kokuyor. → şuri alen[1], şura alen[1]; gont’ams[2]/ gont’ay[2], gont’uy[1]; gont’ums/ gont’ups. I. AD har.f. Biri veya bir şey [dat.] koku [aps.] çıkarıyor. Purkiz mskva şura alems. (FN-Ç’anapet, Sumla) Çiçek güzel kokuyor. Kotumeş 3’k’int’iliz dido xai şura alems. (FN-Sumla) Tavuk dışkısı çok kötü kokar. P’et’mezis ilaconi steri şura alems. Mu uk’ati. (AH-Lome) Pekmezde ilaçlı gibi bir koku var. Ne kattın ? Pukuriz mskva şura alems. (AH-Borğola) Çiçek güzel kokuyor. Nazmiye ! Berez mendo3’k’edi ! Şura alems. Doloz*gu-doren. (AH-Borğola) Nazmiye ! Çocuğa bak (= ilgilen) ! Kokuyor. (Giydiği şeyin içine, altına) sıçmış. Çiçeğiz k’ai şua alems. (HP-P’eronit) Çiçek güzel kokuyor. Si coğoyişi şua galems. (HP-P’eronit) Sen köpek kokusu kokuyorsun (= sende köpek kokusu kokuyor).

II. ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [lok.] bir şeyin [gen.] kokusu [aps.] çıkarıyor. Nçxomiş gyari p’işen doni xes nçxomiş şura malems. Xolo obononi bore. (FN-Sumla) Balık yemeği yaptıktan sonra (yaptıktan beri, yaptıktan bu yana) elim balık kokuyor. Yine yıkamam gerekiyor.


alen[1] (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) AD hal f [şuri alen (ÇM), şura alen (AŞ)] Kokuyor. Dadala msk’va şuri alen. (ÇM-Ğvant) Çiçek güzel kokuyor. Çiçeği msk’va şura alen. (AŞ-Ok’ordule) Çiçek güzel kokuyor. Si laç’i şk’ala dibiri. Laç’i-şura galen. (AŞ-Ok’ordule) Sen köpekle oynadın. Köpek kokusu kokuyorsun. Bere capsu. Yataği pseli-şura alen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk işeyebildi. Yatak sidik kokuyor. [eşb. ulun fiilinin yeterlik kipi.] → şura alems/ şua alems; gont’ams[2]/ gont’ay[2], gont’uy[1]; gont’ums/ gont’ups


alen[2] [ulun fiilinin datif tümleçlisi] AD har.f. [emp.şm.1.tek. valer/ baler] Sırf birini görmek için gidiyor. [eşb. ulun fiilinin yeterlik kipi.]


Alepeşi (ÇM) s. [< çoğ.i. Alepe] Alevilerden olan. Aleviliğe ait. Alepeşi k’oçepe ot’rağudute ixvamaman. (ÇM-Ğvant) Alevi erkekleri türkülerle dua ediyorlar. → Alevi


alerji i. Allerji. [< Fra.] Goişi şk’ala sigara mo-şumt. Opşa alerji uğun. (PZ-Apso) Goişi’nin yanında sigara içme. Allerjisi var. Goişi k’ala sigara mot-şum. Heyaz alerji uğun. (FN-Ç’anapet) Goişi’nin yanında sigara içme. Allerjisi var.


Alevi (PZ)(AŞ ~ FN AH HP ÇX)(AK) s. ve i. [çoğ. Alevipe/ Alevepe (PZ-Cigetore), Alevipe (AŞ-Ortaalan)(AH-Borğola)] Alevi. Alevepe (= Alevipe) peği demok’rati iyeran. (PZ-Cigetore) Aleviler genellikle demokrat oluyorlar. Him bozomota Alevi on. (AŞ-Ok’ordule) O kız Alevidir. Alevipe şeni na-mişk’unan dido şeyi sefi domogurey. (AŞ-Ortaalan) Aleviler hakkında bildiğimiz çok şey bize yanlış öğretilmiş (= kelimesi kelimesine : “bize yanlış öğrettiler”). “Turkiyas 20 (= eçi) milyoni Alevi ren ya do itkvinen. (AH-Lome) Türkiye’de 20 milyon Alevi olduğu söylenir. Ankaras dulyas bort’işi Alevipe k’ala arte biçalişamt’i. (AH-Borğola) Ankara’da işte iken Alevilerle birlikte çalışıyordum. Çkini kyoyiz Alevepe va-en. (ÇX-Makret) Bizim köyde Alevi yoktur. Kyurti Alevi ix’ven. Miçkin. Ama Turki Alevi-ti ix’ven. (AK-Döngelli) Kürt alevi olur. Biliyorum. Ama Türk Alevi de olur. → Alepeşi


ali (PZ ~ AH) i. Boğaz. Boyun. Berek alis dadala kodelibu. (PZ-Cigetore) Çocuk boynuna boncuk takmış. Damtiyek nusaşi alis dadala dolobams. (PZ-Cigetore) Kaynana gelinin boynuna boncuk takıyor. Xasanik dudişi tomalepe ibğasi ali-muşis tomalepe gvabğen. (PZ-Cigetore) Hasan başındaki saçları tıraş edince saçları boynunun etrafına dökülüyor. Monk’a moberi n3xeni ar do ali-xup’eri elubay. (ÇM-Ğvant) Ağır yüklü ata bir de boynu-büzüşük [torba] asıyor. Alis tok’i geidumels do einç’en. (FN-Sumla) Boynuna ip takıp asılıyor (= intihar ediyor, canına kıyıyor). Hilmik puciz aliz tok’i gyudu do axiyişe ancaxi heşşo ayonu. (AH-Lome) Hilmi ineğin boynuna ipi taktı da ancak ahıra öyle götürebildi. Beşluği-skani Aşeşi aliz dolobun. (AH-Lome) Senin beşibirliğin Ayşe’nin boynunda asılı. Puciz na-dolobun tok’ik aliz uzdams. (AH-Lome) İneğe takılan ip ineğin boynunu sıkıyor. Xoxonç’az ar p’up’u3i emixtu. Aliz na-ren steri daçxuri kogomagzu. (AH-Lome) Gırtlağımda bir sivilce çıktı. Boğazımı hep ateş sardı. K’oçiz aliz uzdu do noşkidams. (AH-Borğola) Adamın boğazını sıktı da boğuyor. Pucişi alis na-gyuz*in tok’iPuci luşe mot-nanç’uşinasya do umk’ulanams. (AH-Borğola) İneğin boynunda [bağlı] olan ipiİnek lahanaya uzanamasındiye kısaltıyor. → x’ali

[♦ dey. ar mitis ali elunktams : Birine [dat.] boynunu [aps.] büküyor. Birine [dat.] muhtaç oluyor.] Xasanis p’anda Ali dvaç’iren. Himus ali elunktams. (PZ-Cigetore) Hasan her zaman Ali’ye ihtiyaç duyuyor. Ona boynunu büküyor. → nandven[1]

[dey. xeş-ali : (FN-Ç’anapet) El bileği.] → xanç’eli/ xenç’eli, k’lavi


ali-celeri (ÇM) i. Kardelen. Mturi ezdu. Ali-celerepe gamixvanen. (ÇM-Ğvant) Kar eridi. Kardelenler fışkıracak. → mturi-moni


alima (FN ~ ÇX)(AK) i. I. Kuyruk yağı. Lux’us alima var-uk’ataşi nostoni var-aven. (HP-P’eronit) Lahanaya kuyruk yağı katmayınca lezzeti olmaz.

II. İçyağı. Nanak lu do alima ok’oguboms. (AH-Borğola) Anne lahana ile içyağını bir arada kaynatıyor. Lux’u-xarxaşi alimaten k’ai ixonen. (AK-Döngelli) Haşlama lahana yemeği içyağı ile iyi yapılır. → p’at’ila; şveni


alimben (PZ) DA hal f. Seviyor. Xasanis Ayşe alimben. (PZ-Cigetore) Hasan Ayşe’yi seviyor. Çemal (na-)alimben bozomotas cavalen. (PZ-Cigetore) Kemal sevdiği kıza arada bir gözüküyor. Yaşaris, şuri-muşi naşk’vasen st’eri si alimben. (PZ-Cigetore) Yaşar, canını verecek kadar (= canını bırakacak kadar) seni seviyor. Şk’u ok’ontxinu var-malimberan. Ok’ontxinu xocepe şeni on. (PZ-Cigetore) Biz güreşi sevmiyoruz. Güreş öküzler içindir. (Na-)galimben megaşk’vaşi guri pupuli iyen. (PZ-Cigetore) Sevdiğini bırakınca yürek çıban oluyor (= yaralı oluyor). Cemalik (na-)alimben bozomotas not’rağodams. (PZ-Cigetore) Cemal sevdiği kıza hitaben türkü söylüyor. (Na-)var-malimben ar mitis xavinoba ağodasi guri-şk’imik yaği k’orums. (PZ-Cigetore) Sevmediğim birine kötülük olunca seviniyorum. Erdinç’is sum bozomota uyonun. Ma oşk’endani-muşi malimben. (PZ-Cigetore) Erdinç’in üç kızı var. Bn ortadakini seviyorum. Melenk’aleni bozomota ma alimben, alimben. Ma-ti him bozomota opşa malimben. (PZ-Cigetore) Karşı taraftaki kız beni seviyor, seviyor. Ben de o kızı çok seviyorum. Ayşes na-alimbet’u biç’i var-eyaç’opu. Hus doxedu do goninç’ondrinams. (PZ-Cigetore) Ayşe sevdiği erkeği [eşi olarak] alamadı. Şimdi oturup unutmaya çalışıyor. (Na-)malimbet’u bozomotas çxoroneri fori çağet’i devunç’ari do hiçi nena var-momçu. (PZ-Cigetore) Sevdiğim kıza dokuzuncu kez mektup yazdım da hiç ses vermedi. → aoropen[1]; oroms, x’orops, x’orups


alimoni (FN ~ ÇX)(AK) s. Kuyrukyağlı. Alimoni lux’u xili ix’ven. (ÇX-Makret) Kuyrukyağı ile lahana iyi olur.


alimorji (ÇM) i. Çiğdem. [Çiğdemgillerden Doğu Karadeniz Dağları’nda deniz seviyesinden 1700-3600 metreler arasında yetişen soğanlı bitkinin soğanlarına (yassı ve oval, genişlik 10-15 mm, kalınlık 5-10 mm) ve çiçeklerine (beyaz ve koyu sarı, portakal rengine yakın) verilen ad : çiçeği Ağustos - Kasım ayları arasında açar. S.Y.] 1. Çiğdem soğanı. Ali berepe avlape alimorji var-o3’apay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklara evin civarlarında çiğdem soğanı söktürmuyor. 2. Çiğdem çiçeği. # Gont’u alimorji ngola-zenepe / Si var-ort’ay mu voğoda zenepe ? (ÇM-Ğvant, anonim) Açtı çiğdem çiçekleri yaylanın düzlüklerinde / Sen olmayınca ona ne yapayım düzlüklerinde ?


alimp’o (AH) i. Tarlalarda kendiliğinden yetişen, tohumları değdiği zaman giysiye yapışan, ineklere yem olarak verilen, mevsimlik otsu bir bitki. Getasules mtelli alimp’o diçanu-doren. Ar ndğaz lumcişa ancaxi ipağen. (AH-Lome) Sebze bahçesi hepten alimp’o otu ile dolmuş. Bir gün akşama kadar ancak temizlenir.


alimse (FN-Ç’anapet) i. Yeğen. Alimse-çkimişi juri berepek-ti universit’ez ik’itxaman. (FN-Ç’anapet) Yeğenlerimin iki çocuğu da (= yeğenlerimin iki çocuğu var da her ikisi de) universitede okuyorlar. 3’ut’eli alimse-çkimiz nana-musi az*irayiz imp’lanen. (FN-Ç’anapet) Küçük yeğenim annesini görünce ağlamayi kesiyor. → anipse, animse; yeğeni, yegeni


alisari (ÇM) i. Kızılgerdan kuşu. Alisari montinape-muşi ojulinay. (ÇM-Ğvant) Kızılgerdan yavrularını (ilk eğitim uçuşu için) uçuruyor. K’at’a ç’umanişi alisari-k’inçina avla elajun. (ÇM-Ğvant) Her sabah kızılgerdan kuşu kapı önünden yukarı doğru uçuyor. Alisari-k’inçi otva tudendo obğe koni3’opxu. (ÇM-Ğvant) Kızılgerdan çatı altına yuva yaptı. # Alisari-k’inçina / Mendrale domimçinay. (ÇM-Ğvant, anonim türkü) Kızılgerdan kuşu / Uzaktan bana haber gönderiyor. → x’alisari


Alla raxmet’eylesun ! (AH) ü. Allah rahmet eylesin ! [< Arp.] Alla raxmet’eylesun ! Cayidişi nandidi Map’arveşen moxtimeri t’u do Lazuri var uçkit’u. Ok’açxe Lazuri kodiguru. Ala k’ayi var-apa’aramitet’u. “Nandidi mu xali giğun ?” ya do p’k’itxat’itşiKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunenya zop’ont’u do çku-ti biz*i3amt’it. (AH-Lome) Allah rahmet eylesin ! Cahit’in babaannesi Çayeli’nden gelme idi ve Lazca bilmezdi. Sonradan Lazcayı öğrendi. Ama iyice telâffuz edemiyordu. “Babaanne nasılsın ?” diye sorduğumuzdaİyiyim yavrum. Ama hep sırtım ağrıyordemek isterkenK’ayi bore skiri. Ala p’anda k’ap’ula ma3’k’unendeyemedenKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunen derdi ve biz de gülerdik.


Allayise (AH) ü. Allah aşkına ! Allayise so ulur ? Karmateşi nk’olaşe moxti-i ? (*)(AH-Lome) Allah aşkına nereye gidiyorsun ? Değirmenin anahtarına mı geldin ? (= Ateş almaya mı geldin ?) [(*) Uğradığı yerden hemen gitmeye kalkan kimseye sitem olarak söylenir.] Allayise Aydini oşi kiloşen fazla ren. Ha k’ayrola koyoçvap’ams. (AH-Lome) Allah aklına Aydın yüz kilodan fazladır. Bu karyolayı çökertir. Allayise da-skani mupeyi oxorca ren haşşo ? Bere-muşiz gyari uşlams. (AH-Lome) Allah aşkına kız kardeşin ne biçim kadındır böyle ? Çocuğundan yemek esirgiyor.


Almanya (AŞ) i. Almanya. [< Fra.] Xasani ! Sum 3’ana on, Almanyaşa na-var-goikti. (AŞ-Ok’ordule) Hasan ! Üç senedir Almanya’dan dönmedin. Ali Almanyaşa idu şuk’k’ule dido cenç’areri klimuy. (AŞ-Ortaalan) Ali Almanya’ya gittikten sonra çok para kazanıyor. [Ardeşen’de hem Almanya hem Alamanya denir.] → Alamani, Alamanya


altuni (PZ ~ AŞ)(AH) i. Altın. Ayşe noğaşa it’aşa altunepe doli3’ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kasabaya giderken altınlarını çıkarıyor. Porça altuni nubun. Soti ot’oçamt’are. (AŞ-Ok’ordule) Gömlekte altın takılıdır. Bir yere atmayasın. Altunepe-çkimi babaşi k’asaz gemiz*in. (AH-Lome) Altınlarım babamın kasasında duruyor. Na-memixires altunepe soti var-iz*iru. Ar gem3’k’omiluşe mendaptitk’o beki mutu divasen. (AH-Lome) Çalınan altınlarımız bir yerde bulunamadı. Bir de fal baktırmaya gitseydik belki bir şey olurDamtirek noğamisas lira nodaz*u. Sicas-ti k’ravadis altuni toka eludaz*ams. (AH-Lome) Kaynana geline lira taktı. Damadın kravatına da altın toka takıyor. → orko, okro


am (HP ~ ÇX)(AK) iş.s. Bu. Am dulya apaşason. (ÇX-Makret) Bu işi karışacak. Xasani xargişen am k’ele muja3xont’un. (AK-Döngelli) Hasan harktan bu tarafa atlıyor. Berek uşkiri ar em k’ele mik’ut’aleps, ar am k’ele muk’ut’aleps. (AK-Döngelli) Çocuk elmayı bir o tarafa götürüyor, bir bu tarafa getiriyor. → ham[2], ha[2], aya[4]; a[1]


ama- fb. [/a/ önünde amv- (PZ ~ AŞ), am- (FN ~ HP), amv-/ amm-/ am- (ÇX)] [/o/ önünde am- (PZ), amv- (ÇM), amv-/ amm-/ am- (AŞ), am- (FN ~ HP), amv-/ amm-/ am- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde tüm diyalektte am-] [(ÇM~ AŞ) : vi-/ bi-, ma-, ga-, mi-, gi- önünde amo-]

I. İçeride. İçeriye. (Ör. amulun, amadums/ amaduy/ amadumers/ amadvars)

II. (FN-Sumla ~ AH) Belden aşağı. (Ör. amikunams, amokunams)

III. (FN ~ HP ÇX) Boy seviyesinden yukarı. (Ör. amok’idams/ amok’idaps) → ge3’a-, gi3’a; gu3’aIII; ama-III


ama (AŞ)(FN-Sumla)(HP)(AK) bağ. Ama. Amma. [< Arp.] 3’ulu puci n. Ama xor3’oni on. (AŞ-Ok’ordule) Küçük inek. Ama etli durumdadır. Sei divu. Tena var-miğunan. Ama tutak memotanaman. (FN-Sumla) Gece oldu. Işığımız yok. Ama ay bizi aydınlatıyor. Bere-çkimi araba-çkimi oxmaru şeni dido moxve3’un. Ama ebedi izini var-mepçam. (HP-P’eronit) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermem. Seri divu. Te var-miğunan. Ama tutaştek motanaman. (HP-P’eronit) Gece oldu. Işığımız yok. Ama ay bizi aydınlatıyor. M3xuli dido niçanu. Ama x’a-muşi nox3aps. (AK-Döngelli) Armut ağacı iyi meyve verdi. Ama dalı çürüyor. İt’uru do it’uru. Ama na-unt’u dulya var-ix’u. (AK-Döngelli) Hayal etti de hayal etti. Ama yine de onun istediği iş olmadı. Nandidi-çkimi m3ika z*abuni t’u. Ama andğalepes şuri muşimers do ç’it’a ç’it’a buzulaps. (AK-Döngelli) Babaannem biraz hasta idi. Ama bugünlerde kendine geliyor da yavaş yavaş yürüyor. Babak çxomi ç’opups. Ama ç’it’a renna xolo ğalis kuxuşkumers. (AK-Döngelli) Babam balık tutuyor. Ama Küçük ise tekrar dereye bırakıyor. X’ona diçodu. Ama na-doskidu ntxirepe mota-çkimi guik’orobups. (AK-Döngelli) Tarla (işi) bitti. Ama kalan fındıkları torunum topluyor. → mara, mana; edo[2]; çkva[2], ala[2]


amaçven (AH-Lome) Dø har.f. [emp.şm.1.tek. amamaçver] Kazıklanıyor. Kamamaçvez. (AH-Lome) Kazıklandık (= kelimesi kelimesine : Bizi kazıkladılar). → doliç’openII; amamçven; ixodenII; + amuçvams


amadgin (FN ~ ÇX)(AK) AL hal f. 1. Canlı varlık [aps.] içeride ayakta kalmış halde duruyor. Xasanik oxoriz t’aşa çkar mutu var-ikomz. Kimi ncanz, kimi-ti oxomonduniz amadgin do goi3’k’en. (FN-Ç’anapet) Hasan evde iken hiçbir şey yapmıyor. Ya uyuyor, ya da evin ortasında durup etrafına bakıyor. Musas çkar oncğore var-aven amadgin do mogorams. (AH-Borğola) Musa’nın hiç utanması olmuyor. Durup da bana küfrediyor. Mundeyi-k’ule ak amabdgir. (ÇX-Makret) Çok zamandır ayakta bekliyorum. Gyozgira k’ulanik dulya var-ikips do oxoris eşo amadgin. (AK-Döngelli) Göz göre göre kız iş yapmıyor da evde öyle dikiliyor. 2. mec. İdare ediyor. Ayakta duruyor. Fuadik hekşen hakşen para ni3xams do amadgin. (AH-Lome) Fuat oradan buradan borç alarak ayakta duruyor. Ar saat’i ren amabdgi do si kçumer. Oxoyis mot ninç’er do moinç’er ? (AH-Lome) Bir saattir ayakta seni bekliyorum. Evde ne oyalanıp duruyorsun ? → amadgun


amadgun (PZ ~ AŞ) AL hal f. 1. Canlı varlık [aps.] içeride ayakta kalmış halde duruyor. Nusa oxormonduni amadgun. (ÇM-Ğvant) Gelin evin ortasında ayakta duruyor. Doloxe moy-amadgur. Gale gamaxt’i. (AŞ-Ortaalan) İçerde durma. Dışarı çık. 2. Cansız araç [aps.] içeride ayakta duruyor. Axiris k’uk’mina amadgun. (PZ-Cigetore) Ahırın içinde güğüm duruyor. Doloxe na-amadgun soba kogamobiğat. (AŞ-Ok’ordule) İçeride duran sobayı çıkaralım. → amadgin


amadums (PZ), amaduy (ÇM ~ AŞ), amadums (AŞ-Dutxe), amadumels (FN-Sumla), amadums/ amadumers (FN ~ AH), amadumers (HP)(AK), amadvars (ÇX) EAL har.f. İçeriye yatay koyuyor. Velik Alişi bercepe amadums. (PZ-Cigetore) Veli Ali’nin çapalarını içeriye koyuyor. Emine vali do minci p’anda mbağu amaduy. (ÇM-Ğvant) Emine her zaman peynir ile çökeleği ambara koyar. Puci mt’a mandre amaduy. (AŞ-Ok’ordule) İneğin otunu ahırın içine koyuyor. Cumadik dişkape oxoyişi tudele amadumers. (FN-Ç’anapet) Amcam odunları evin altına yerleştiriyor. Xasanik çapa do bergepe naylaş tude amadumels. (FN-Sumla) Hasan çapa ve kazmaları serenderin altına içeriye koyuyor. CumadikSerentişi tude mç’ima nobğamzya do dişka doloxe amadumers. (AH-Lome) AmcaSerenderin altına yağmur serpiştiriyordiye odunu içeri koyuyor. ≠ amudums/ amuduy/ amudvams/ amudumers/ amudumels/ amudvars; ≠ amidums/ amiduy/ amidvams/ amidumers/ amidumels/ amidvars; ++ dodums/ doduy/ dodumers/ dodumels/ dodvars


amalay (ÇM) AL har.f. Hızla içeri giriyor. Mturi mtumt’aşa p’arantenişa k’inçi amalay. (ÇM-Ğvant) Kar yağarken kuş pencereden hızla içeri giriyor. → amilams; ≠ amilay; + amulun


amamçven (FN-Ç’anapet) Dø har.f. [emp.şm.1.tek. amamamçver] arg. Kazıklanıyor. Kamamamçvez. (FN-Ç’anapet) Kazıklandık. → doliç’openII; ixodenII; + amumçvams


amamtumani (FN ~ AH)(AK) z. ve s.-e. Dere boyu yukarı doğru. I. (FN ~ AH) z. Dere boyu yukarı doğru. Hakşen jin na-iz*iren ncalepuna şakiz amamtumani mtelli Abduamanişi ren. (AH-Lome) Buradan yukarıda görünen ormanlığa kadar olan bölgenin hepsi Abdurrahmanlarındır.

II. (AK) s.-e. Dere boyu [pos.] yukarı doğru. Ğali amamtumani vulur. (AK-Döngelli) Dere boyu yukarı doğru gidiyorum.


amamtumanis (HP) z. (Bu çevrede) yukarı doğru. Amamtumanis mitişen ogni-i ? Çkimi şeniM3udi zoponsya do. (HP-P’eronit) Yukarı doğru (bu çevrede) kimseden duydun mu ? Benim içinYalan konuşurdiye.


amani[1] (ÇM) z. Sakın. # Amipinu xolo Mart’i dumani / Git’rağudar mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant, K’.H.) Yine geliyor [bu tarafa] Mart [ayının] sisi / [Ağıt] yakacağım (= türkü söyleyeceğim) sakın ağlama. # A nani nani nani / Ma si cegojinare / Mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant) A nenni nenni / Ben seni yatıracağım / Sakın ağlama. → mondo[2], modo; sotiVI; vaşa


amani[2] (ÇM) ü. Aman. [< Arp.]


amant’orums (PZ) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürüklüyor. Xasanik ti-doloxe dişk’a amant’orums. (PZ-Cigetore) Hasan içeriye doğru odunu sürükleyerek gönderiyor. → amatoruy/ amatorums, amatiyoms/ amatiyops, amatiruos

+ amunt’orams : Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürükleyerek alıyor. Xasanik Alis nuşvelams. K’alasi pa3xaşi tudeşa amunt’orams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye yardım ediyor. Kütüğü mezranın altına sürükleyerek gönderiyor. Xasanik daçxuris dişk’a amunt’orams. (PZ-Cigetore) Hasan ateşe odunu içeriye doğru sürüklüyor.


amaonams-gamaonams (AH-Borğola) Eø har.f. Boşuna geziyor. Avare kalıyor. → amooms-gamooms

f.-i. amaonu-gamaonu : Boşuna gezme. Avare kalma. E, bere-çkimi ! Haşo amaonu-gamaonute si mitik bozo var-mekçams. (AH-Borğola) Ah, oğlum ! Böyle yukarı aşağı gezinmekle (= avare kalmakla) sana kimse kız vermez.


amari (ÇX) i. Birine muhtaç olma durumu. Beğenmediği, dışladığı, sözünü itibar etmediği birinin yardımına, önerilerine muhtaç olması. İya p’anda çkimi amaris ren. (ÇX-Çxalazeni, TM) O bana her zaman muhtaç oluyor. Xasani çkimi amaris doskidu. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hasan beni dinlemiyordu da bana muhtaç oldu. → calams; nandven[1]; calen[2], gyalen


amaskidun (FN ~ HP ÇX) Aø har.f. Ortada çaresiz kalıyor. Miti k’ala k’ayite na-va-ren k’oçi, ar ndğa mulun, xvala kamaskidun. (FN-Ç’anapet) Kimseyle iyi geçinmeyen insan, gün geliryalnız ve çaresiz kalır. İri şeyi go3’omiğez. T’emt’et’eli kamapskidit. (AH-Lome) Her şeyimizi aldılar. Hiçbir şeysiz ortada kaldık. Ramizişa medi uğut’u. Ramizik-ti var-meçuna amaskidun. (HP-P’eronit) Ramiz’den umuyordu. Ramiz de vermezse ortada kalır.


amatiyoms/ amatiyops (HP) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürüklüyor. Xasanik çala bak’is amatiyoms. (HP-P’eronit) Hasan mısır samanını ahıra sürükleyerek taşıyor. → amant’orums; amatoruy/ amatorums; amatirups


amatoruy/ amatorums (ÇM ~ AH) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürüklüyor. Ali monk’a dişk’alepe oxori doloxe amatoruy. (ÇM-Ğvant) Ali ağır odunları evin içine sürükleyerek alıyor. Cuma-ckimik, gale omç’vinu şeni geyarçalez na-gyobğurt’u ntxiri mç’ima moxtayiz oxoyi tudeleşa amatorumz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim, dışarıda kurutmak için çarşaf üstünde olan findığı yağmur gelince sürükleyerek evin altına alıyor. Oxorca gale işuven do doloxe var-amulun. Nurik xez gyak’nu do doloxe amatorums. (AH-Lome) Kadın dışarıda ıslanıyor, içeri girmiyor. Nuri kolundan tutup içeri sürüklüyor. T’aoni ok’oxu. Nusak xali do kilimepe doloxe amatorums. (AH-Lome) Hava bozdu. Gelin halı ve kilimi sürükleyerek içeri alıyor. → amant’orums; amatiyoms/ amatiyops, amatirups

yet. amvatoren/ ammatoren/ amatoren : İçeriye sürükleyerek alabiliyor. Ali berepe na-var-amvatoreran dişk’alepe amutoray. (ÇM-Ğvant) Ali çocukların içeri sürükleyerek alamadıkları odunları (çocuklar için) içeri sürükleyerek alıyor.

+ amutoray/ amutorams EDAL har.f. a. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürükleyerek alıyor. Ali berepe dişk’alepe amutoray. Berepe oxori doloxe sk’oruman. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklara odunları içeri sürüklüyor. Çocuklar evin içinde kesiyorlar. Xasani mandre on. Puci mt’a amutoray. (AŞ-Ok’ordule) Hasan ahırdadır. İnek için ahırın içine ot sürüklüyor. b. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] içine sürüklüyor. Da-çkimik, lumcurt’aşa nanaz gale geyarçalez na-gyubğurt’u lazut’i oxoyişa amutoramz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim, akşam olurken annemin çarşaf üstünde dışarda duran mısırı sürükleyerek eve alıyor. Badiz ç’uvali va-yazdu. Memet’ik doloxe amutorams. (AH-Lome) Yaşlı adam çuvalı kaldıramadı. Mehmet (o adam için onun çuvalını) içeriye sürüklüyor. Xusenik nana-muşiz na-muğu pi3arepe axirişe amutorams. (AH-Borğola) Hüseyin annesine getirdiği tahtaları ahırın içine sürükleyerek taşıyor.


amaxen (AH) Aø har.f. Boşuna oturmuş haldedir. Hak’o oxenoni dulya koren do oxorca amaxen do şa ora gololapams. (AH-Lome) Bu kadar yapılacak iş var da kadın boş boş oturup zaman geçiriyor.


amaxombun (PZ) Aø har.f. Dışarıdan içeriye doğru kuruyor. Mç’imas ar vorsi deviğvari-dort’u. Oxorişa mendaft’i do ar vorsi amapxombi-gamapxombi. (PZ-Cigetore) Yağmurda bir iyice ıslanmış idim. Eve gittim de bir iyice içim-dişim kurudu.


amaxtimoni (AH) i. [< amulun fiilinin fiil-isim hali] Giriş. Berek nek’naşi amaxtimoniz t’oloponi k’uçxe gelobaz*gams. (AH-Lome) Çocuk kapı girişine çamurlu ayaklarını basıyor. Ncamez nek’naşi amaxtimonis paspasi k’arfite gyoç’k’adun. (AH-Lome) Caminin kapı girişinde paspas çiviyle çakılıdır.


amazun (PZ ~ AŞ) AL hal f. İçeride yatay konmuş halde duruyor. Ayşeşi puji doxrosk’u. Mandre amazun. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin ineği öldü. Ahırda uzanmış halde duruyor. → amaz*in


amaz*in (FN ~ ÇX) AL hal f. İçeride yatay konmuş halde duruyor. Ma bidişi Xasani p’ici-k’up’eni tude amaz*it’u. (AH-Lome) Ben gittiğimde Hasan yüzükoyun yerdeydi. → amazun


ambaren → imbaren


ambari/ ambayi (AH ~ HP ÇX)(AK) i. Haber. [< Arp.] Ham k’oçi haşşo mebaşkvatna muşebura oncirez geğurun do mitis-ti ambari var-aven. (AH-Lome) Bu adamı böyle bırakırsak kendi kendine yatakta ölür ve kimsenin de haberi olmaz. Ambari ep’ç’opişi daçxuri kogomagzu. (AH-Lome) Haberi alınca bana ateş bastı. K’oçepez elak’idanşi Tangrişen na-muxtanoren ar hikmetite iri-mutuşi ambari avenan. (AH-Lome) İnsanlar delirdiklerinde Allahtan gelen bir hikmetle her şeyden haberdar olabiliyorlar. Ma na-mopti vit ndğa divu. Babak nanaz handğa ambayi numçinams. (AH-Lome) Benim geldiğim on gün oldu. Babam anneme bugün haber veriyor. K’oçepe moxtanşi bere gelarçen do baba-muşiz ambari meçams. (AH-Lome) Adamlar geldiği zaman çocuk aşağıya koşup babasına haber veriyor. Mp’olişa idaşi ambari momçi. (HP-P’eronit) İstanbul’a gittiğinde haber ver. Kemalik cuma-muşizÇ’umanişe çkunde gyarişe moxtitya do ambari numçinu. (AH-Borğola) Kemal kardeşineYarın bize yemeğe gelindiye haber yolladı. Ha3’i irik ağani na-gamaxtasen ar ambari İnternet’işen artikatiz nimçinaman. (AH-Borğola) Şimdi herkes yeni çıkacak olan bir haberi İnternet’ten birbirlerine haberdar ediyor. Memedalişi Xaccek animse-muşişa ambari numçinaps. (AK-Döngelli) Mehmet Ali’lerin Hatice yeğenine haber yolluyor. Ayşek belediye-guşamaluşi ambarepe şeni İnternetişen ti-muşi içkinapaps. (AK-Döngelli) Ayşe belediye seçimleri hakkında haberdar olmak için İnternetten kendisini bilgilendiriyor. → xaberi


ambinen (PZ ~ AŞ) Dø/DH e.f. Susuyor. P’ici demixombu. Opşa 3’ari mambinu. (PZ-Cigetore) Ağzım kurudu. Çok susadım. Nçxvapa ora ordoşa 3’ari mambineran. (ÇM-Ğvant) Sıcak zamanlarda erkenden susuyoruz. → aominen; amk’ominen; ≠ [susamış durumdadır] ombors (PZ ~ ÇM); 3’k’ari aşven (AK)


amçxvapen (PZ), amçxvapen/ ançxvapen (ÇM), amçxvapen (AH) Dø e.f. Biri [dat.] sıcaklanıyor. Sıcaklanıp terliyor. Xasanis amçxvapasi m3’uşi tude iserinams. (PZ-Cigetore) Hasan sıcaklanınca karayemişin dibinde serinleniyor. Xasanik amçxvapu şeni iri ek’nape gon3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan sıcaklandığı için bütün kapıları açıyor. Bere om3’eli cencart’aşa p’anda amçxvapen. (ÇM-Ğvant) Çocuk beşikte yattığı zaman sıcaklanıyor. T’aoni dot’ubu. Beres p’eci mot-dolokunam. Amçxvapen. (AH-Lome) Havalar ısındı. Çocuğu kalın giydirme. Terliyor. Memet’is amçxvapaşi ğalişi ini 3’k’aris kodoloxedun. (AH-Borğola) Mehmet’e sıcak olunca (serinlemek için) derenin soğuk suyunda oturur. → ançxvapen; t’u3a aven


amç’itanen → imç’itanen


amele (AK) i. İşçi. Babak k’at’a 3’ana amele okaçaps do eşo mtxiri o3’ilapaps. (AK-Döngelli) Babam her sene işçi tutuyor da öyle fındık toplatıyor. → işçi; madulya


ameli i. Amel. [< Arp.] İshal. Sürgün. Berez ameli uğun. (HP-P’eronit) Çocuğun ishali var. → korbaçxala; t’ra3’i


ameliyati i. Ameliyet. [< Arp.] Emine k’uatro-ameliyati na-ivu si kogiçkin-i ? (AH-Lome) Emine’nin guatr ameliyatı olduğunu biliyor musun ? → emeliyati


Amerika (AK) i. 1. Amerika kıtası. 2. Amerika Birleşik Devletleri (= ABD). Didi-cuma-çkimi Amerikas skidun. (AK-Döngelli) Ağabeyim Amerika’da yaşıyor. İrağişi doloxes Amerikaşi askerepe gulun. (AK-Döngelli) Irağ’ın içinde Amerika’nın askerleri geziyor. → Amerik’a


Amerik’a i. 1. Amerika kıtası. Amerik’a em mendra msva on. (ÇM-Ğvant) Amerika en uzak yerdir. Amerik’a dido mendra ren. (FN-Ç’anapet) Amerika çok uzak kalıyor. 2. Amerika Birleşik Devletleri (= ABD). Amerik’a İrak’i-msva doşirşolu. (ÇM-Ğvant) Amerika Irak’ta katliam yaptı. Amerikaşa olva izmoce-ti va-mazinan. (AŞ-Ortaalan) Amerika’ya gitmeyi rüyada da göremiyoruz. Amerik’a nak’o imencelaz do izenginasen, k’iyanas-ti hek’o fuk’araluği irdasen. (AH-Lome) Amerika ne kadar güçlenip zenginleşecekse dünyada o kadar yoksulluk büyüyecek. Apartumanis k’omşi-çkimi Tolga sum tutas Japonyaz dodgitu. Ha3’i-ti Amerik’az ren. Ar 3’ana çkva hek dodgitasen. (AH-Lome) Apartman komşum olan Tolga üç ay Japonya’da kaldı. Şimdi de Amerika’dadır. Bir yıl da orada kalacak. Amerik’ak İrak’is k’oçepe oğurinams. (AH-Borğola) Amerika Irak’ta insanları öldürüyor. → Amerika


Amerik’ali (PZ) s. ve i. Amerika’lı. Amerik’ali k’oçepe opşa xavi k’oçepe ran. (PZ-Cigetore) Amerika’lı adamlar çok aksi adamlardır.


ameris (AK) z. [muhtemeren < am + (y)eri + -s] Buraya. Ameris k’at’t’a şei mulisvaren. (AK-Döngelli) Buraya her şey dizilir.


ameşvene/ ameşvenu (AH) z. Apansız. Beklenmeden. Umulmadan. Habersiz. Ameşvene gale gamuk’ap’işi birden emk’uti. (AH-Lome) Ansızın sen dışarı fırlayınca birden ürktüm. → umeşvene/ umeşvenu


amet’en (AK) DA.Dir har.f. Biri [dat.] birine [dir.] elindeki şeyi vermeye esirgemiyor ya da kıyabiliyor. K’oçis bere-muşişa k’at’t’a şei amet’en. (AK-Döngelli) Adam çocuğuna her şeyi kıyabiliyor. → gamonç’un; gaminç’enII; gamoxvebun; gamoxvapun


amidums (PZ), amiduy (ÇM ~ AŞ), amidvams (AŞ-Dutxe), amidumels/ amidvams (FN-Sumla), amidums/ amidumers (FN ~ AH), amidumers (HP)(AK), amidvars (ÇX) EAL har.f. [Bu fiilin lokatif tümleci hemcinstir. (Bazen cümle içinde gizli olabilir.) Detaylı sınıflandırma istenirse EALH har.f. şeklinde kısaltma yapılacaktır.] [emp.şm.1.tek. amavidum (PZ), amovidum (ÇM ~ AŞ’nin batı kesimi), amobidum (AŞ), amobidvam (AŞ-Dutxe), amabidumer (FN ~ AH), amabidumel (FN-Sumla), amavidumer (HP), amaidumer (AK-Döngelli) [AK-Döngelli diyalektinde birinci şahıs göstergesi olan -v- ekinin bazı koşullarda kaybolması ilginçtir. Zaten buna rağmen amaidumer biçimi, ikinci şahıs biçimi olan amidumer ile karıştırılmaz.], amavidvar (ÇX)] Kendi ağzına [lok.](*) alıyor, koyuyor. Ali m3xuli up’ro3u p’iji amiduy. (ÇM-Ğvant) Ali armudu soymadan ağzına alıyor. Ar ndegi oşk’uri p’ici amobidum. (AŞ-Ok’ordule) Bir dilim almayı ağzıma koyuyorum. Ar oşk’uri-ndega kamobidvi. (AŞ-Dutxe) Bir dilim elmayi ağzıma koydum. 3’ut’a berek o3’u3’ale muşebura amidumers. (FN-Ç’anapet) Küçük çocuk emziği kendi kendine ağzına alıyor. Mamut’i xayi zabuni ren. P’iciz mutu var amidumers. (FN-Ç’anapet) Mahmut çok hasta. Ağzına hiçbir şey almıyor. Xasanik gyari xete nuk’uz amidumels. (FN-Sumla) Hasan yemeği eli ile ağzına koyuyor. Ar luk’ma berek he didi luk’ma amidumers. (AH-Lome) Bir lokma çocuk, o kadar büyük lokma alıyor ağzına. Na-p’k’vati uşkurişi dagi ar farate nuk’us amabidumer. (AH-Borğola) Kestiğim elma dilimini bir defada ağzıma koyuyorum. Doğanik ar not’exi mç’k’udi ar farate nuk’uz amidumers. (AH-Borğola) Doğan bir doyumluk ekmeği bir seferde ağzına alıyor. Ramizik gyai didi k’iziten amidumers. (HP-P’eronit) Ramiz yemeği büyük kaşıkla ağzına koyuyor. Axmatik gyari amidumers. (AK-Döngelli) Ahmet yemeğini ağzına koyuyor. → amudums/ amuduy/ amudvams/ amudumers/ amudumels/ amudvars. ≠ amadums/ amaduy/ amadumers/ amadumels/ amadvars


amigzen AL har.f. Kapalı bir yerin içinde [lok.] ateş [aps.] yanıyor.

+ amagzen AD har.f. mec. Birinin vücudunun içi [dat.] ateş vs [aps.] yanıyor gibi oluyor. Nostoni kamamagzu. Var-p’ç’k’omana var-iven. (AH-Lome) Tadı ağzıma girdi. Canım çekti. Yemesem olmaz.

[dey. lişayi amagzen : 1. Biri [dat.] kuduruyor. 2. Biri [dat.] aşırı derecede savırsızca davranıyor.] Mu ivu, skiri ? Suffa didgasen. Muda çumert ? Lişayi amagagzes-i ? (AH-Lome) Ne oldu, yavrum ? Sofra kurulacak. Niye beklemiyorsunuz ? Kudurdunuz mu ? Mu gomçun ? Lişayi amagagzu-i ? Moxtanşi iri steyi si-ti z*irare. (AH-Lome) Neyin var senin ? Kudurdun mu ? Geldikleri zaman herkes gibi sen de göreceksin ?


amiğams/ amiğay (PZ ~ FN) EAL har.f. İçeriye (cansız cismi) götürüyor. Lazut’i bağu kamiği. (AŞ-Ok’ordule) Mısırı ambara götür. Ali ! K’uli doloxe kamiği. İ3’aren. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Iskemleyi içeri al. Islanıyor. Ayşe ! Mç’ima komoxt’u. Şeyepe iğvaren. Ce3’i do kamiği. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe ! Yağmur geldi. Çamaşırlar ıslanacak. Çıkar da içeri götür. → amimers, amimars

yet. amvağen (PZ ~ AŞ), amağen (FN) : İçeriye götürebiliyor. Ost’oli mçire n. Nek’na goinçark’en. Doloxe var-amomağen. (ÇM-Ğvant) Masa geniş. Kapıya sıkışıyor (= sığmıyor). İçeri alamıyorum.


amikunams[1] (PZ-Apso) EA har.f. (Soğuk nedeni ile) ikinçi çamaşırı içine giyniyor. → meşk’ikunams/ meşk’ikunay


amikunams[2] (FN ~ AH) EA har.f. Belden aşağısına bir şey [aps.] giyiniyor. Şalvari amabikunam. (AH -Borğola) Şalvar giyiniyorum. moidums, moiduy; midvams; moidumers, moidumels, muidvars; + amokunams


amik’iden (AH) Aø har.f. Kendini asıyor. Memet’i alişen amik’iden. (AH-Borğola) Mehmet boğazından kendini asıyor. k’o3’iben; nişk’iden; k’o3’ibay; ti-muşi einç’ams[2]; einç’en[2]; ti-muşi yonç’ams; ge3’ik’iden; gu3’ik’idaps; yinç’aps


amilay[1] (AŞ-Ok’ordule), amilams[1] (FN ~ AH) AL har.f. Hızla içeri giriyor. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Hey amilay. Azirasen. (AŞ-Ok’ordule) Oraya girsin. Görecek. Alişi bozoz coğorişe dido aşkurinen. Cogorişi olalu ognayiz evedi oxoyişa amilams. (FN-Ç’anapet) Ali’nin kızı köpekten çok korkuyor. Köpek havlamasını duyunca hemen eve giriyor. K’at’u-çkuniz coğorişe dido aşkurinen. Coğoriz toli gyot’k’aşi oxoriz amilams. (AH-Lome) Bizim kedimiz köpekten çok korkar. Köpek gözüne göründüğü an hızla eve girer. Berez baba-muşik uğarğalaşi [he bere] gegondun do oda-muşiz amilams. Nek’na-ti golimers. (AH-Borğola) Çocuğu babası azarlayınca [o çocuk] küser ve odasına girerek kapıyı üstüne kapatır. Berek K’ai t’aroniz bulti bisterareya do oxorişen t’k’obaşa gamilams. Dişlop’aşi-ti t’k’obaşa amilams. (AH-Borğola) Çocukİyi havada top oynayacağımdiye evden gizlice çıkar. Pislenince de gizlice (eve) girer. → amalay; + amulun


amilay[2] (ÇM)(AŞ-Ortaalan), amilams[2] (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola), amilams/ amilaps (HP ~ ÇX)(AK) AL har.f. Yukarı bir yolu [lok.] hızla çıkıveriyor. Dere boyu [lok.] yukarı doğru hızla gidip uzaklaşıyor. [Bu fiil “tepe yukarıya doğru çıkıyor” anlamına gelmez.] [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Ali ar pirçi oraşa ruba amilay. (ÇM-Ğvant) Ali en kısa zamanda ırmak boyu yukarı doğru kayboluyor. Mo- gaçetinert’t’ay. Ordoşe amilare. (AŞ-Ortaalan) Üşenme. Erkenden hızla yukarı doğru çıkarsın. Puci ntxirepunaşen germaşe amilamt’a şakis meç’işi ! (AH-Borğola) İnek fındıklıktan dağa doğru yukarı çıkana kadar yetiş ! Yaşari ixi steyi amilams. (HP-P’eronit) Yaşar rüzgâr gibi yukarı bir yolu hızla çıkıveriyor. ≠ amulun


amimers (AH ~ HP), amimars (ÇX) EAL har.f. İçeriye (cansız cismi) götürüyor. Mç’ima mulun. Gale na-elobğun beşe-beşepe doloxe kamabiğat. (AH-Lome) Yağmur geliyor. Dışarıda yığılı beşe onları içeri taşıyalım. Gale na-z*in tok’i murgi dop’i do doloxe kamabiği. (AH-Borğola) Dışarıda duran ipi yumak yaptım ve içeri aldım. → amiğams/ amiğay

yet. amağen (AH ~ HP), amvağen (ÇX) : İçeriye götürebiliyor. Na-p’k’vati dişka avliz elobğun. Doloxe var-amamağu. (AH-Lome) Kestiğim odun evin önündeki bahçede bir kenarda duruyor. İçeri alamadım.


amint’orams (PZ) EA dön.har.f. Kendi içine sürüklüyor. Xasanik amint’orams do hişo m3xuli imxos ç’i. (PZ-Cigetore) Hasan içine sürüklüyor da öyle armut yiyor ki. → amitoray/ amitorams


amipinen (ÇM) Aø har.f. (Sis veya bulut) sarıyor. Mp’ula amipinasi ora var-momat’inen. Cemilumcun. (ÇM-Ğvant) Sis [veya bulut] sarınca zamanı kestiremiyorum. Akşama kalıyorum. Mp’ula amipinasi gomancogen. (ÇM-Ğvant) Sis çökmeye başlayınca sıkılıyorum (= daralıyorum, neşesizleniyorum). # Amipinu xolo Mart’i dumani / Git’rağudar mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant, K’.H.) Yine geliyor [bu tarafa] Mart [ayının] sisi / Ağıt yakacağım (= türkü söyleyeceğim) sakın ağlama. + amupinay[2]


amipxors (AH) EA har.f. Atıştırıyor. Acele acele yiyor. Guri ma3’k’unu. Ar mutu kamabiç’k’oma. (AH-Lome) Midem kazındı. Biraz atıştırayım. A mutu kamabiç’k’oma do baem k’uk’k’uz gebocgina. (AH-Lome) Bir şeyler atıştırayım da bari guguk kuşunu yeneyim.


amitoray/ amitorams (ÇM ~ AH HP) EA dön.har.f. a. Xasani mundes-t’i mazirasen oxori dişk’a amitoray. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ı ne zaman görsem eve odunu içeriye sürükleyerek götürüyor. Kendisi için bir şeyi [aps.] içeriye sürüklüyor. Xasanik, mzuğa irdayiz mzuğa k’ala na-elaz*irt’u mtel şeyi amitoramz. (FN-Ç’anapet) Hasan, deniz büyüyünce denizin orda bulunan bütün her şeyi alıp içeriye sürüklüyor. b. Kendi içine bir şeyi [aps.] sürüklüyor. 3’i3’ila nenate k’amk’uli oç’opuy. Nena amitoray. (ÇM-Ğvant) Yılan dili ile sineği yakalıyor. Dilini içine alıyor. Mzuğa dido dalgali ren. K’oçiz çkar var-oxa3’onen do doloxe kamitorams. (AH-Lome) Deniz çok dalgalıdır. Hiç farkında olmadan insanı içeri sürükleyebilir. c. Kendisini [aps.] sürüklüyor. Dido na-daç’k’indu şeni ti-muşi oxorişe zorileten amitoru. (AH-Borğola) Çok yorulduğu için kendini eve zorlan taşıdı. → amint’orams


amix’onams/ amix’onaps (HP ~ ÇX), amix’onups (AK) EAL har.f. [yet. (HP) amax’onen, (ÇX) amvax’onen] Canlı varlığı [aps.] içeri götürüyor. Timurik nana-muşis ilak’neps do oxorişa amix’onups. (AK-Döngelli) Timur annesini kolundan tutarak evin içine götürüyor.


amiyonams/ amiyonay (PZ ~ AH) EAL har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] içeri götürüyor. 2. Suyu [aps.] boru ile içeri götürüyor. Cumadi-çkimik oxoyişa 3’k’ari amiyonuyiz didi p’ap’ulik na-u-dort’u 3’k’ayi-k’uyi dolopşams. (FN-Ç’anapet) Amcam evin içine suyu alınca büyük dedemin yaptığı su kuyusunu dolduruyor. [eşb. → amvayonen/ ammaonen AD har.f.] → amix’onams/ amix’onaps; amix’onups

yet. amvayonen/ ammaonen/ ama(y)onen : İçeri götürebiliyor. Purengite 3’ari oxori amvayonen. (ÇM-Ğvant) Boru ile suyu evin içine alabiliyor.


amkoren (PZ)(AŞ) Dø hal f. Esniyor. Selimis dvacinen. Opşa amkoren. (PZ-Cigetore) Selim’in uykusu geldi. Çok esniyor. Bere amkoren. İncirasen. Eviselat. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk esniyor. Uyuyacak. Kalkalım. → eyamkoy; mkorums; mko(r)inoms; inko(r)s


amk’ominen (ÇX-Makret) DH e.f. Susuyor. 3’k’ayi mamk’ominu. (ÇX-Makret) Susadım. ambinen, aominen; ≠ [susamış durumdadır] ombors (PZ ~ ÇM); 3’k’ari aşven (AK)


amma- → amva- [Çamlıhemşin, Ardeşen ve Çxala diyalektlerinde fb.{ama-} + kb.{a-}, yöreye göre ve kişiye göre amva-, amma- veya ama- şeklinde söylenir. Bu sözlükte amva- şeklini temsilî biçimi olarak yazıyoruz. Bu konuda ileri araştırma gerekmektedir.]


ammalen[2] (AŞ-Ok’ordule) ADL har.f. Bir şeyi [aps.] birinin [dat.] eline [lok.] geçiyor. Doğani na-ei3xu para, mundes-t’i xe ammalen him ora naçen. (AŞ-Ok’ordule) Doğan, borç aldığı parayı, ne zaman [o para] eline girerse o zaman verebilir. [◘ eşb. amulun fiilinin yeterlik kipi] → xes deluvelun; amvalen[2]; xez dolulams


ammo- → amo-/ amvo- [Çamlıhemşin, Ardeşen ve Çxala diyalektlerinde fb.{ama-} + kb.{o-}, yöreye göre ve kişiye göre amvo-, ammo- veya amo- şeklinde söylenir. Bu sözlükte amvo- şeklini temsilî biçimi olarak yazıyoruz. Bu konuda ileri araştırma gerekmektedir.]


ammaonen (AŞ-Ok’ordule) AD har.f. İçeriye takip ediyor. Takip ederek içeri giriyor. Xasanişi oxori k’ale elagza ammaoni. Toç’i gazirasen. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın evine doğru yukarı giden yolu içeri doğru ilerle. İpi göreceksin. → amvayonen


ammoşk’uy → amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy


amobğams/ amobğaps (PZ)(FN ~ HP) EAL/øAL har.f. → amvobğay/ amvobğaps

I. EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] içeriye döküyor. Xasanik oşk’urepe oxoris amobğams. (PZ-Cigetore) Hasan elmaları evin içine doğru atıyor (= döküyor). Pederik oxoyiz ogine na-obğurt’u ntxiriMç’imate mot-işuvert’azya do oxoyiz amobğamz. (FN-Ç’anapet) Babam evin önünde serpilmiş fındığıYağmurdan ıslanmasındiye evin içine alıyor (= döküyor). Babak xop’ete axiriz let’a amobğams. (AH-Lome) Babam kürekle ahırın içine toprak döküyor.

II. øAL har.f. Yağmur, dolu vs içeriye yağıyor ya da serpiliyor. Bavra baraşi gon3’k’eri pencereşen oxoris mç’ima amobğaps. (AK-Döngelli) Rüzgâr esince açık olan pencereden evin içine yağmur serpiliyor.


amobun (FN ~ AH) AL hal f. Üstü kapalı olan, üstü görülmeyen şeye [lok.] sarkarak asılı duruyor. Ar xenç’k’eli opşa nez*i o3xonez amobun. (FN-Ç’anapet) Bir sepet dolusu ceviz çatı katında asılı duruyor. Omerik ip’aramitamt’aşi arada tavaniz na-amobun kyumepez e3’o3’k’ers. (AH-Lome) Ömer konuşurken arada tavana asılı kyumelere gözü kayıyor. Lambape tavaniz amobun. (AH-Borğola) Lambalar tavanda asılı haldedir.


amoçkumers (HP) EAL har.f. Canlı varlığı [aps.] içeri gönderiyor. İçeri sokuyor. → amoşk’ums, amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy, amoşkumers/ amoşkumels; amvoçkumars


amodginams (AH) EA har.f. Ayağa kaldırıyor. Ayakta durduruyor. Xasanik k’oçi amodginams. (AH-Lome) Hasan adamı ayakta durduruyor. → dodginams


amokunams[1] (PZ-Apso) EDA har.f. Birine [dat.] bir giysinin içine içlik giysi [aps.] giydiriyor. → meşk’okunams/ meşk’vokunay


amokunams[2] (FN-Sumla ~ AH) EDA har.f. [emp.şm.1.tek. amabokunam] Birine [dat.] pantolon, don, etek vs belden aşağı giysini [aps.] giydiriyor. [Sırf ayağa giyinenler (ayakkabı, çorap) için kullanılmaz.] Berez amokunams. (FN-Sumla) Çocuğun altını bezliyor, giydiriyor. Mota-çkimiz şalvari kamabokuni. (AH-Borğola) Torunuma şalvar giydirdim. → amvokunay, modumers, mvodvars; + amikunams


amok’idams/ amok’idaps (FN ~ HP) EAL har.f. Boy seviyesinden yukarı (genelde evin tavanına) asıyor. Nanak ğoma ntxirişi k’alati na-amok’idu tok’i meç’k’odu. (FN-Ç’anapet) Annemin dün fındık sepeti astiği ip koptu. P’ep’erepe nok’epez 3onums, amok’idamz do omç’k’vinams. (AH-Lome) Biberleri ipliğe diziyor, asıyor ve kurutuyor. Musak k’oyini nok’vataşi jin amok’idams do t’k’ebi gamoşorams. (AH-Lome) Musa koyun kestiği zaman yukarı asıyor ve aşağıdan derisini soyuyor. 3’oxle lazut’epe xeşeri bikomt’it do serentişi xayatis amabok’idamt’it. (AH-Borğola) Eskiden mısırları koçanları ile örüp serenderin balkonuna (= tavanına) asardık. Caferik dolokunumtugik var-ç’k’omasya do tavanis jin amok’idu. (HP-P’eronit) Cafer elbiseyifare yemesindiye tavana üstüne astı. ++ gelok’idams/ gelok’idaps/ gilvok’idaps


amolva → amulun


amonç’ams/ amonç’ay/ amonç’aps (PZ)(AŞ ~ HP) EAL har.f. İçeriye yavaş yavaş itiyor. Sürükleyerek içeri alıyor. Kamalik ek’naşa dişk’a amonç’ams. (PZ-Cigetore) Kemal kapıdan içeriye odun itiyor. Xasani axiri mt’a amonç’ay. (AŞ-Ok’ordule) Hasan ahıra ot girdiriyor. Da çkimik mç’ima moit’aşa şeyi-gek’idale oxoyişşa amonç’amz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yağmur gelirken elbise askısını evin içine alıyor. Xasanik mskala balk’onişen amonç’ams. (AH-Lome) Hasan ahşap merdiveni balkondan sürükleyerek içeri alıyor. Mtugik na-ç’opu k’inçi gorma-muşis amonç’ams. (AH-Borğola) Fare avladığı kuşu deliğine çekiyor.

f.-i. amanç’u : İçeriye yavaş yavaş itme. Çekmece gamonç’ayiz amanç’u-ti giçkit’az. (FN-Sumla) Çekmeceyi dışarı çekince tekrar içeri itmesini de bil. → amvonç’ay, amvonç’aps


amooms-gamooms (AH-Lome) Eø har.f. Boşuna geziyor. Avare kalıyor. Komoli-çkimik ma k’ap’ula memodumers do muk amooms-gamooms. (AH-Lome) Kocam bana güvenip kendisi bir aşağı, bir yukarı geziyor. → amaonams-gamaonams


amoonams → amoyonams


amort’isori i. Amortisör. [< Fra.] Amort’isorişi çoruği t’va3u. Nena ikums. (AŞ-Ok’ordule) Amortisörün körüğü patladı. Ses yapıyor.


amoşkumers (FN ~ AH), amoşkumels (FN-Sumla) EAL har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] içeri gönderiyor. İçeri sokuyor. Mintxa t’azna t’az, ma va-bort’aşi oxoyişe mot-amoşkume(r). (AH-Lome) Kim olursa olsun ben yokken eve sokma. Pucepe axiriz amaboşkvaşi nek’na ek’ebizdam. Nek’na gon3’k’eri t’aşi ari mebok’oramt’aşa majura gamilams do imt’en. (AH-Lome) İnekleri ahıra alınca kapıyı çekiyorum. Kapı açık olunca birini bağlayana kadar ötekisi dışarı çıkıp kaçıyor. 2. Dumanı [aps.] bacadan içeri gönderiyor. Bacak ixis dumani ter3ine meçams. Bacaşi tepes tenekeşi ar şap’k’a konuk’idi do ixi mot-amoşkumet’az. (AH-Lome) Baca rüzgârda dumanı ters yöne veriyor. Bacanın tepesine tenekeden bir şapka koy da rüzgârı içeri doğru vermesin. → amoşk’ums, amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy; amoçkumers, amvoçkumars

f.-i. amaşkvimu (AH-Borğola) : Canlı varlığı içeri sokma. Bere bort’işi m3’k’up’aşi oxorişe amaşkvimu şeni k’ap’k’ap’ite moşkurinamt’es. (AH-Borğola) Çocukken hava karardığında beni eve sokmak için hortlakla korkuturlardı.


amoşk’ums (PZ) EAL har.f. Canlı varlığı [aps.] içeri gönderiyor. İçeri sokuyor. → amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy, amoşkumers/ amoşkumels; amoçkumers, amvoçkumars


amoşk’uy → amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy


amoyonams/ amoonams (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. amaboyonam/ amaboonam; emp.şm.3.tek.ö.1.tü. amamoyonams/ amamoonams] Canlı varlığı [aps.] içeriye götürüyor. Nanak Nazargyuliz tencerete ncumu noloskapams do heşşopete axiriz amoyonams. (AH-Lome) Annem Nazargül’e tencerede tuz yalatıp öylelikle ahıra alıyor. Nana-muşik bere onciru şeni odaşe amoonams. (AH-Borğola) Annesi çocuğunu uyutmak için odaya götürüyor. Meltemi ! Cuma-skanis gale mtviri yomtums. İzabunasen. Oxorişe kamoyoni. (AH-Borğola) Meltem ! Kerdeşin dışarda üzerine kar yağıyor. Hastalanacak. Evin içine al (= girdir).


amo3’k’en (FN)/ amo3’k’ers/ amo3’k’en (AH) ED har.f. Üstü kapalı olan, üstü tarafı görülmeyen şeye [dat.] alttan yukarı bakıyor. Nanak “Pucik kogeiğu-i ?” ya do 3i3ilepez tudele amo3’k’en. (FN-Ç’anapet) Annemİnek memelerine süt doldurdu mu ?” diye (ineğin) memelerine alttan bakıyor. K’eremidiz na-gyomç’ims yeriz ustak on3xoneşen amo3’k’ers. (AH-Lome) Kiremidin su kaçırdığı yere usta tavan arasından bakıyor. Genci berek oxorca ncaz z*iruşi tudelen amo3’k’ers. (AH-Lome) Delikanlı çocuk kadını ağaçta görünce aşağıdan etek altına bakıyor. “Kvaz na-gyontxu arabas mutu dağodu ?” ya do damxven do amo3’k’en. (AH-Borğola) “Taşa altını vuran arabasına bir şey oldu mu ?” diye yere çömelip altına bakıyor.


ampuli i. Ampul. [< Fra.] Berek camik’aniz doloxe na-nuburt’u ampuliz biga geçu do molat’axu. (FN-Ç’anapet) Çocuk dolabın içinde takılı olan ampula değnekle vurup kırdı. Xolo voltaji yulun-gyulun. Ampulik farfalums. (AH-Lome) Yine voltaj düşüp yükseliyor. Ampul parıldıyor. Ampulişi tek farfalums. Ceryani nik’vatasen steri ren. Lamba doxazirit. (AH-Borğola) Ampulun ışığı dalgalanıyor. Elektrik kesilecek gibi. Lambayı hazırlayın. Ginz*e boyi na-uğun k’oçi ampulis yunç’işun. (AK-Döngelli) Uzun boylu adam ampule yetişir. K’oçik ampuli ge3’k’asinon. Ama boyi mk’ule uğun şeni ampulis var-yunç’işun. (AK-Döngelli) Adam ampulu sökecek. Ama boyu kısa olduğundan dolayı ampule yetişemiyor.


amseneyi (ÇX) s. Bu geceki. Amseneyi x’ini çkar va-miz*iyut’ez. (ÇX-Makret) Bu geceki soğuk hiç görülmemiş. → amserineri, hamserei, hamseneri


amseri/ amseyi (PZ ~ ÇM)(HP ~ ÇX)(AK) z. Bu gece. Bu akşam. Amseri opşa xoşk’ak’ali mtu. (PZ-Cigetore) Bu gece çok dolu yağdı. Amseri inite let’aşa xila domzgudu. (ÇM-Ğvant) Bu gece soğuktan yerden kırağı filizlendi. Amseri va-moxt’asen do momoğuredinay. (ÇM-Ğvant) Bu akşam gelmeyecek. Beni kandırıyor. Amseri giç’andrar. - So domojinar ? - 3’em3’e ti. - Mu momçar ? - Pen3’e ti. (ÇM-Ğvant) [Çocuk eğlencelerinden] Bu akşam seni davet edeceğim. - Beni nerede yatıracaksın ? - Hamak başında. - Bana ne vereceksin (= ne yedireceksin) ? - Sümüklüböcek başı. Amseri soti var-malen. # Hakole melenk’ale / K’o goimbuk’o xinci / Amseri va-memalen do / Meft’ar oç’ume limci. (ÇM-M’ek’alesk’irit) Burdan karşıya / Keşke köprü uzanmış olsaydı / Bu gece gelemiyorum da / Yarın akşam geleceğim. Lazut’i pkirçolaten. (HP-P’eronit) Bu akşam bir yere gidemiyoruz. Mısırı taneleyeceğiz. Amseri-ti dido x’ini ren. (HP-Mak’rial) Bu gece de çok soğuk var. K’ulani-çkimik lux’u zaps. Amseri gyari lux’u zeri ix’vasunon-i ? (ÇX-Çxalazeni, TM) Kızım lahanayı eziyor. Akşam yemeyimiz lahana ezmesi mi olacak ? Amseyi bu3xape viç’k’iyaun. (ÇX-Makret) Bu akşam tırnaklarımı keseceğim. Amseri moxtat’ina k’ai ix’vet’u. (AK-Döngelli) Bu akşam gelseydin iyi olurdu. Amseri Xaccek k’ulani-muşi şeni sozi nuk’vatups. (AK-Döngelli) Bu gece Hatice kızı için söz kesiyor. → hamseri


amserineri (PZ ~ ÇM)(HP)(AK) s. Bu geceki. Amserineri gurgulape do divalupe ognit-i ? (PZ-Cigetore) Bu geceki gök gürültüsü ile şimşek çakmasını duydunuz mu ? Amserineri omç’eşu Alişi on. (ÇM-Ğvant) Bu akşamki nöbet Ali’nindir. Amserineri filmi guri xodolomiç’u edo vimgari. (AK-Döngelli) Bu geceki film yüreğimi yaktı da ağladım. → hamserei, hamseneri, amseneyi


amşkironen/ amşkiyonen (HP ~ ÇX) Dø/DH e.f. Acıkıyor. → amşk’orinen/ amşk’urinen/ amşkorinen; + şkirons. I. Dø e.f. Mamşkironu. (HP ~ ÇX) Acıktım.

II. DH e.f. Gyai mamşkiyonu. (ÇX-Makret) Açıktım.


amşkorinen/ amşkoyinen (FN ~ AH) Dø/DH e.f. Acıkıyor. → amşk’orinen/ amşk’urinen, amşkironen; + şkorons. I. Dø e.f. K’at’uz amşkorinayiz ğiramz. (FN-Ç’anapet) Kedi acıkınca miyavlıyor. “Mamşkorinu ya do musandaraz konacinen. (FN-Sumla) “Acıktım diye mutfak dolabına dayanıyor. (= Söz anlamaz, laf dinlemez cinsten bir çocuk, var mı yok mu düşünmeden dolabın kapısına dikilir.) Gamşkorinu-i ? (FN ~ AH) Acıktın mı ? Berepez handğa ordo amşkorinez. (AH-Lome) Çocuklar bugün erken acıktılar. Ustaz amşkorinu. Kyoşez elaxen do mk’val do mç’k’udi elipxors. (AH-Lome) Usta acıktı. Bir köşede oturup peynir ekmek yiyor. Berez dido amşkorinu-doren. Muntxa gebudvare şa totums do ipxors. (AH-Lome) Çocuk çok acıkmış. Ne koyarsam süpürüp yiyor. Memet’iz amşkorinu. Xaci it’ubinams. (AH-Lome) Mehmet acıktı. Kendine fasulye ısıtıyor.Hek’o mamşkorinuşi lo3a, m3’utxe, na-ren mteli gyari meona opç’k’omi. (AH-Borğola) O kadar açıkınca tatlı, tuzlu, var olan bütün yemeği arka arkaya yedim.

II. DH e.f. Berez gyari amşkoyinayiz nana-muşiz nanç’en. (FN-Ç’anapet) Çocuk açıkınca annesine yanaşıyor. Gyari amşkorinaşi makvali get’ağanums do oipxors. (AH-Borğola) Yemek acıkınca yumurta tavalayıp da yer.


amşk’orinen (PZ), amşk’urinen (ÇM), amşk’orinen (AŞ) Dø/DH hal f. Acıkıyor. → amşkorinen, amşkironen; + nşkoroy. I. Dø hal f. K’oçepes amşk’orines. (PZ-Cigetore) Adamlar acıkmış. Ma mamşk’orinu. Si moya gamşk’orinen ? (AŞ-Ortaalan) Ben acıktım. Sn niye acıkmıyorsun ?

II. DH hal f. Dulya muç’o evonç’init cari mamşk’uriney. (ÇM-Ğvant) İşi bitirir bitirmez acıktık. Ayşe cari amşk’urinu. Luyu icibaşa iç’ibray. (ÇM-Ğvant) Ayşe acıktı. Lahana pişinceye dek sabrediyor.


amtilanen → imtilanen


amt’en (PZ ~ ÇX) AD/ADL har.f. [< imt’en fiilinin faydalananlı biçimi (*)] [(*) Sırf amt’en biçiminde gözlemlenen anlamı ve kullanımı bulunduğundan dolayı ayrı maddebaşı edilmiştir.]

I. AD har.f. Kaçıyor. 1. Canlı varlık [aps.] birinin [dat.] elinden [abl.] kendini korumak için hızlı koşuyor, uçuyor veya yüzüyor. Xeşen na-amt’u daduli3’i tamo tamo nanç’u do meç’opu. (AH-Borğola) Elinden kaçırdığı (= kelimesi kelimesine : “elinden kaçmış olan”) dişi atmacayı yavaş yavaş yaklaşıp yakaladı. Bere nana-muşiyen amt’en. (ÇX-Makret) Çocuk annesinden kaçıyor. (→ gamvaç’irday) 2. Birine ait [dat.] canlı varlık [aps.] bulunduğu yerden gizlice ayrılıyor. Bere mamt’ey. Mondo k’armateşa idasen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğumuz kaçtı. Sakın ola değirmene gitmesin. 3. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yok oluyor. Xasanişi sifet’i cakçandu. Çere amt’u. (PZ-Cigetore) Hasan’ın yüzü soldu. Rengi kaçtı. Xasani ! Sifet’i cegakçandu. Çere gamt’u. Beçi mutişa gaşk’urinu. (PZ-Cigetore) Hasan ! Yüzün soldu. Rengin kaçtı. Belki bir şeyden korktun. Mca do 3’ari var-ok’k’in3’oren. Tadi amt’t’en. (AŞ-Ortaalan) Süt ile su karıştırılmaz. Tadı kaçar. Si nosi gamt’u-doren. (AH-Lome) Aklını kaçırmışsın (= kelimesi kelimesine : senin aklın kaçmış). K’oltuğiz ar m3ika nciri mep’t’axaşi oncirez nciri mamt’en. (AH-Borğola) Koltukta biraz kestirince yatakta uykum kaçıyor. 4. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] elinde tutulmadan gidiyor. Ğaliz na-mamt’ez dişkape mekaçaloniz konibğu-doren. (AH-Lome) Derede kaçırdığımız odunlar (= kelimesi kelimesine : “derede [elimizden] kaçmış olan odunlarımız”) su tutulan yerde yığılmış. 5. Biri [dat.] toplu taşıma aracını [aps.] kaçırıyor. Ali ç’umanişi oxori iboden. Noğaşa na-ulun mangana amt’en. (ÇM-Ğvant) Ali sabah evde oyalanıyor. Kasabaya giden aracı kaçırıyor.

[dey. nciri amt’en (AH) : Birinin [dat.] uykusu [aps.] kaçıyor.] K’oltuğiz ar m3ika nciri mep’t’axaşi oncirez nciri mamt’en. (AH-Borğola) Koltukta biraz kestirince yatakta uykum kaçıyor.

[dey. şuri amt’en : Birinin [dat.] canı çıkıyor; bir anlık korku duyuyor.] Çona mexrosk’usi şuri mamt’u. (ÇM-Ğvant) Işık sönünce (bir an) çok korktum.

II. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin içine [lok.] bir şey [aps.] giriveriyor. Toli tozi amt’u. Toli zderi evedi evedi ç’apxuy. (AŞ-Ortaalan) Gözüne toz kaçmış. Gözü kısarak hızlı hızlı kırpıyor. Berez toliz tozi amt’u-doren. Mtelli toli elapatxums. (AH-Lome) Çocuğun gözüne toz kaçmış. Sürekli gözünü kırpıyor. 3’k’ari xoxonç’az amt’aşi k’oçiz dido axvalen. (AH-Borğola) Su nefes borusuna kaçınca insan çok öksürür.


amu- → aya


amuçvams (AH-Lome) ED har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. amabuçvam] Kazıklıyor. Babaz dido amuçvez. Ala çkar var-in3’opulu. Xolo iriz k’ap’ula nodumers. (AH-Lome) Babamı çok kazıkladılar. Ama hiç uslanmadı. Yine herkese güveniyor. → doloç’opums; amumçvams; amudgams; + amaçven


amudgams (AH-Lome) ED har.f. [arg.] Kazıklıyor. Xasanik amagidgams. (AH-Lome) Hasan seni kazıklıyor. Xuseyinik na-moxtasens amudgams. (AH-Lome) Hüseyin geleni kazıklıyor. → doloç’opums; amumçvams, amuçvams


amudums (PZ), amuduy (ÇM-AŞ), amudvams (AŞ-Dutxe), amudumels/ amudvams (FN-Sumla), amudums/ amudumers (FN ~ AH), amudumers (HP)(AK), amudvars (ÇX) EDAL har.f. [(*) Bu fiilin lokatif tümleci hemcinstir. (Bazen cümle içinde gizli olabilir.) Detaylı sınıflandırma istenirse EDALH har.f. şeklinde kısaltma yapılacaktır.]

Birinin [dat.] ağzının [lok.] içine (yedirmek için) koyuyor. Bexa bere k’ork’ot’i k’itite p’iji amuduy. (ÇM-Ğvant) Hatice çocuğa k’ork’ot’iyi eli ile ağzına koyuyor. Xasani ar ndegi oşk’uri bere p’ici amuduy. (AŞ-Ok’ordule) Hasan bir dilim elmayı çocuğun ağzına atıyor. P’ap’ulik mota-muşiz mbuli amudumers. (FN-Ç’anapet) Dede torununa kiraz yediriyor (= kirazı ağzına veriyor). Aşek nç’ami zabuniz nuk’uz amudumels. (FN-Sumla) Ayşe ilâcı hastanın ağzına koyuyor. Didi-nanaz gyari amudumels. (FN-Sumla) Büyükanneye yemek yediriyor (= ağzına yemek koyuyor). Nana-muşik gyari ipxort’aşi ar k’ele beres-ti amudumers. (AH-Lome) Annesi yemek yerken bir yandan çocuğun ağzına da veriyor. “Beres kofte pçamya do ar muk amidumers, ar hemus amudumers. (AH-Borğola) “Çocuğa köfte yediriyorumdiye bir kendi ağzına koyuyor, bir onun ağzına koyuyor. Berepe k’uzi dakaçet’aşakiz nana-mutepeşik nuk’uz gyari amudumers. (AH-Borğola) Çocuklar kaşık tutabilene kadar anneleri ağzına yemek koyar (= yemek yedirir). Txiyi nuk’us nana-muşik amudvars. (ÇX-Makret) Fındığı annesi ağzına koyuyor. Eminek ç’it’a bere-muşişi çarbis papa amudumers. (AK-Döngelli) Emine, küçük çocuğunun ağzına muhallebi koyuyor. → meludums/ meluduy/ meludvams; moludumels, moludumers; + amidums/ amiduy/ amidvams/ amidumers/ amidumels/ amidvars; ≠ amadums/ amaduy/ amadumers/ amadumels/ amadvars


amuğams/ amuğay (PZ ~ FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birine ya da biri için [dat.] cansız bir şeyi [aps.] içeriye götürüyor. Xasanik Ayşes k’art’ofi odaşa amuğams. (PZ-Cigetore) Hasan Ayşe’ye (= Ayşe için) patatesi odasına götürüyor. Ali bedi-muşi dişk’alepe amuğay. (ÇM-Ğvant) Ali nenesinin odunlarını içeriye taşıyor. Ali didaşi dişk’a doçitu. Huy doloxe amuğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali ihtiyar kadının odununu yardı. Şimdi içeri alıyor. Ayşe nana-muşi oşk’omale amuğay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe annesine kapalı mekânın içine yiyecek götürüyor. Ayşe nana-muşi oşk’omale amuğay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe annesine kapalı mekânın içine yiyecek götürüyor. → amumers, amumars


amuk’ap’ams/ amuk’ap’ay/ amuk’ap’p’ay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] İçeriye atlıyor. İçeriye fırlıyor. Oxori amuk’ap’u do kodomit’va3’ey. (ÇM-Ğvant) Evin içine atlayıp bana bağırdılar. Laç’ç’i oxori amuk’ap’p’ay-gamuk’ap’p’ay. (AŞ-Ortaalan) Köpek eve hızla fırlayarak girip çıkıyor. ++ uk’ap’ams/ uk’ap’ay/ uk’ap’p’ay

amulun AL har.f. [emp.şm.3.çoğ. amuluran (PZ), amuluran/ amulvan (ÇM), amulunan/ amulvan (AŞ), amulunan (FN ~ HP), amulvan (HP-Azlağa), amulan (ÇX)] I. Giriyor. 1. Bir yere [lok./dir.] giriyor. Kapıdan, pencereden vs giriyor. [Girildiği yerin üstü açık olabilir.] Cihani oxorişa amulut’aşa ek’nas elvasven. (PZ-Cigetore) Cihan eve girerken kapıya yandan sürünüyor. Oxori muç’o amaxt’are jin k’o3’aberi on, gazirasen. (ÇM-Ğvant) Eve girer girmez yukarıdan sarkıtılarak asılıdır, göreceksin. K’o3’vazden do oxorişa var-amulun. (ÇM-Ğvant) Çekindiği için eve girmiyor. Didi mturi mtvasi mtuyepe oxorepe amulvan. (ÇM-Ğvant) Büyük kar yağınca fareler evlere giriyorlar. Daği ont’obuşa amulun. (AŞ-Ok’ordule) Saklanmak için dağa giriyor. Nek’naşe amulun. (AŞ-Ortaalan) Kapıdan giriyor. Oxoyişa na-moxtu sivil polisik ogine k’imluği no3’iru do heşoten doloxe amaxtu. (FN-Ç’anapet) Eve gelen sivil polis, önce kimliğini gösterip öyle içeri girdi. Xasanik livadişa na-amaxtu pucepez berepe uç’işinams. (FN-Ç’anapet) Hasanbahçeye giren inekleri çocuklara kovalatıyor. Genk’oleyi nek’naşen tena amulun. (FN-Sumla) Kapalı kapıdan ışık giriyor. Mk’yapuk okotumalez amaxtu-doren. Na-amt’inen kotumek şuri oşletinams. (AH-Lome) Çakal kümesin içine girmiş. Kaçabilen tavuk canını kurtarıyor. Cuma, ipti si amaxti doloxe. Ok’açxe çku amaptat. (AH-Lome) Kardeş, önce sen gir içeri. Sonra biz girelim. Pencereşen k’inçi amulun. (AH-Lome) Pencereden kuş giriyor. Pencereşen 3’i3’ila amulun. (AH-Lome) Pencereden yılan giriyor. Puci axiyişe amulut’aşi coğori nek’na k’ala go3’udgitun do va-goloşkumers. (AH-Lome) İnek ahıra girerken köpek kapının yanında ineğin önüne durup geçirmiyor. 3’oxle çeçmeşe amabulut’itşi lalini mobidumert’it do amabulurt’it. (AH-Borğola) Eskiden tuvalete girdiğimizde nalın giyer, girerdik. 2. Bir işe [aps.] giriyor. CavidikDulyaz amaptareya do k’at’a ndğaz reisiz mundiz ç’işun. (AH-Lome) Cavit İşe gireceğimdiye her gün reisin götünde koşuyor. 3. Okula [aps.] sınav kazanıp öğrenci olarak giriyor. Xasani Mektebişşa amaft’aredeyi dido xvamuy. (AŞ-Ortaalan) HasanOkula gireceğimdiye çok dua ediyor. Xasanişi biç’ik3’anaşe universit’eşa amaftareya do guri goindumers. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğluSeneye universiteye gireceğimdiye avunuyor. + amilams

emperfektif istek kipi ikinci biçimi amit’as/ amit’ay : Girsin. Ali oxorişa amit’aşa k’uk’ma nek’na şk’ala eladguy. (ÇM-Ğvant) Ali eve girerken güğümü kapının yanına koyuyor.

yasak istek kipi : mot-amaxt’as (PZ); moy- (veya mot-) amulurt’ay (ÇM ~ AŞ), mot-amulut’az (FN ~ AH), mo-amulut’as (HP ~ ÇX), var-amaxtas (AK): Canlı varlık [aps.] içeri girmesin. Osmanik getasules Puci mot-amulut’asya do ğoberite guğobams. (AH-Borğola) Osman, “Sebzeliğe inek girmesindiye çeperle çeviriyor. CemalikPuci ont’uleşen getasuleşe mot-amulut’asya do t’ikşariten gyuğobams. (AH-Borğola) Cemal, “İnek bahçeden sebzeliğe girmesindiye çit kapısıyla kapatıyor. Leboni k’uçxeten oxorişa var-amaxta ! (***)(AK-Döngelli) Kirli ayakla eve girme ! [(****) Akçakoca diyalektlerinde yasak kipi gözlemlenmez. Onun yerine yasak istek kipi ikinci şahıs biçimleri kullanılır.]

yasak istek kipi ikinci biçimi : (ÇM ~ ÇX) moy- (veya mot-)amit’ay/ mot-amit’az/ mo-amit’as : (Canlı varlık) hızla içeri girmesin. Laç’i oxori mo-amit’ay. (ÇM-Ğvant) Köpek eve girmesin. AliPuci mot-amit’aydeyi livadi xoşk’a guğobay. (AŞ-Ok’ordule) Aliİnek girmesindiye bahçenin etrafını direk çeviriyor. P’ap’ulik axirişi darabapez Mç’aci mot-amit’az deyi mbela goşorçak’amz. (FN-Ç’anapet) Dedem ahırın tahta aralıklarına sinek girmemesi için (= girmesin diye) bez sıkıştırıyor.

yet. amvalen[1] (PZ ~ ÇM), ammalen[1] (AŞ), amalen (FN ~ HP)(AK), amalen/ amalinen (AH-Borğola), amvalen[1]/ ammalen[1] (ÇX) : Girebiliyor. Mustafa 3’aleni livadi noğobay : puci var-ammalasen. (AŞ-Ok’ordule) Mustafa aşağı bahçeyi kapatıyor: inek giremeyecek. Bere baba-muşişe na-aşk’urinen şeni oxorişa var-ammalen. (AŞ-Ortaalan) Çocuk babasından korktuğu için eve giremiyor. Cuma-çkimişi biç’iz, han3’o na-eç’opu puanite universit’ez amalen. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin oğlu, bu sene aldığı puanla üniversiteye girebiliyor. Livadişi ğoberi dido k’ap’et’i na-va-ren şeni pucepe umekaçu amalenan. (*)(FN-Ç’anapet) Bahçe çeperi çok sağlam olmadığından dolayı inekler zorlanmadan girebiliyorlar. [(*) FN-Ç’anapet diyalektinde yeterlik kipinde olsa da ulun fiilinin öznesi apsolütifte kalır. Diğer yörelerde gibi “pucepez amalen” denmez, pucepe amalen denir.] K’itxeri k’oçi na-unon steri dulyaz amalen. (AH-Lome) Okumuş insan istediği gibi işe girebiliyor. Mu3’u3’i nek’naşi tudelen-ti amalinen. (AH-Borğola) Küçük fare kapı altından da girebilir. Ont’ulez ğoberite gobuğobi do pucepe var-amalan. (AH-Borğola) Tarlayı çeperle çevirdim de inekler giremesinler. Oxoris mçire nek’na gebok’idi. Jur k’oçi arte amalinen. (AH-Borğola) Eve geniş kapı taktım. İki insan birlikte girebiliyor. Eminik mcveşi oxorişi nek’naMiti mot-amalinet’azya do pi3’arite getragu. (AH-Borğola) Emin eski evin kapısınıKimse giremesindiye tahta ile kapadı (= tıkadı). Osmanis mundez unonna kaymakamişi odas amalen. (AK-Döngelli) Osman ne zaman isterse kaymakamın odasına girebiliyor.

yeterlik yasak istek kipi : mot-amvalert’as (PZ), mot-amvalert’ay (ÇM), mot-ammalert’ay (AŞ), mot-amalet’az/ mot-amalet’t’az (FN), mot-amalet’az/ mot-amalet’as (AH ~ HP), var-amalet’as (AK), mot-amvalet’as (ÇX) : (Canlı varlık) içeri giremesin. Xasanis ek’na moluzdi. Oxorişa mot-amvalert’as. (PZ-Cigetore) Hasan’a kapıyı kapa. Eve giremesin. AliLaç’i mot-amvalertaydeyi oxori nek’na pot’rina kocobu. (ÇM-Ğvant) AliKöpek eve giremesindiye kısa kapı taktı. Muastafa moit’aşa nek’na cenk’oli. Mot-ammalert’ay. (AŞ-Ok’ordule) Musatafa gelirken kapıyı kapat. Giremesin. Livadi-k’udeli meğobi do puci mod-amalert’az. (FN-Ç’anapet) Bahçenin dibini kapat ve inek giremesin. Babak ntxrişi orasNtxirepunaşe ğeci do mtuti mot-amalet’anya do seri bagenis çumers. (AH-Lome) Babam fındık zamanındaFındıklığa ayı ve domuz giremesindiye gece kulübede bekliyor. “Ont’ulepes puci mot-amalet’asya do ğoberite guğobams. (AH-Borğola) “Tarlaya inek giremesindiye çeperle çeviriyor. Nek’na xoguliği do coğori var-amalet’as. (AK-Döngelli) Kapıyı sürgüle de köpek içeri giremesin.

şsz amilven (PZ), amilen (ÇM ~ AŞ), amixtinen (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), amilen/ amilinen (FN-Sumla ~ HP), amilen (ÇX) : Giriliyor. Ali avla-muşi n3xik’i-nsxvak’ate opşu. Var-amilen. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önünü çalı çırpı ile doldurdu. Girilmiyor. Bageniz doloxe va-amilen. Goşak3aperi reik’ape ustak mskalate galendon moşa3’k’ims. (AH-Lome) Kulübenin içine girilmiyor. Çürük çatı ızgaralarını usta merdivenle dışarıdan söküyor.

f.-i. amolva (PZ ~ AŞ), amaxtimu (FN ~ HP) : Girme. Girmek. Giriş. Ali go3’o na-mepçi mçxu mca oxori-amolva coç’adun. İdi. 3adi. (ÇM-Ğvant) Ali’ye geçen yıl verdiğim kalın kalas evin girişinde çakılı. Git. Bak.

II. (ÇM) Sis [aps.] basıyor. Ali mp’ula amaxt’asi so-ti ort’asen gondunun. (ÇM-Ğvant) Ali sis basınca nerede olursa kayboluyor. → amipinen


amumçvams (FN-Ç’anapet) ED har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. amabumçvam] arg. Kazıklıyor. Xasanik ma amamimçvamt’u. (FN-Ç’anapet) Hasan beni kazıklıyordu. → doloç’opums; amuçvams; + amamçven


amumers (FN ~ HP)(AK), amumars (ÇX) EDA har.f. I. Birine ya da biri için [dat.] cansız bir şeyi [aps.] içeriye götürüyor. Nana-muşi odaz cans. Berek gyari doloxe amumers. (AH-Lome) Annesi odada yatıyor. Çocuk yemeği içeri götürüyor. Berepek oda-mutepeşiz dersi ikomt’anşi nana-mutepeşik meyva hek amumers do çams. (AH-Borğola) Çocuklar adalarında ders yaparlarken anneleri meyvayı oraya götürür de yedirir. Nanak odaşa gyai amumars. (ÇX-Makret) Anne odaya yemek götürüyor. Berek nana-muşis dişka amumers. (AK-Döngelli) Çocuk Annesine içeriye (ya da : eve) odun taşıyor. → amuğams/ amuğay

II. Bir şeyin [dat.] içine cansız bir şeyi [aps.] götürüyor ya da taşıyor. Hak’k’i dido yangazi bere ren. K’oltuğiz gamaşireyi yeepez k’iti amumers do gexarums. (AH-Lome) Hakkı çok yaramaz çocuktur. Koltuğun aşınmış yerlerine parmağını takıp yırtıyor.


amun3’ams (AH) ED har.f. Ateşi [dat.] tutuşturuyor. Xasani mot-oşumamt ki oxori, serenti, bageni, iriz-xolo amun3’amz do meyaç’ums. (AH-Lome) Hasan’ı kızdırmayın ki evi, serenderi, mandırayı, hepsini yakıp kül eder. → numbinams[1]; nugzams; nudvinay/ nudvinamsII; nun3’ams/ nun3’ay/ nun3’aps; nun3’inams; elun3’ams


amupinams/ amupinay[1] (PZ ~ AŞ) EAL har.f. I. (Evcil hayvanı) içeriye sürüyor. Güderek içeriye alıyor. Xasanik k’eç’epe axirişa amupinams. (PZ-Cigetore) Hasan keçileri ahıra içeri güdüyor. Dolumcu. Şuronepe mandre amupinay. (ÇM-Ğvant) Akşam oldu. Keçileri ahıra sürüyor (= alıyor). Pucepe livadi amupini. (AŞ-Ortaalan) Sığırları bahçeye sür.

II. (AŞ-Ok’ordule) Yabani hayvan, sinek vs’nin [aps.] içeriye girmesini sağlıyor. İçeriye sokuyor. Doğani nek’na gon3’uy. K’amk’uli amupinay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan kapıyı açıyor. Sinekleri içeri sokuyor.


amupinay[2] (ÇM) EA/EAL har.f. Rüzgâr [erg.] sisi veya bulutu [aps.] içeriye seriyor. İxi zuğaşa elibay. Mp’ulape amupinay. (ÇM-Ğvant) Rüzgâr denizden esiyor. Bulutları içeri (= bu tarafa) sürüyor. # E verane, Malivorişi daği/ Amupinu mp’ula. Opşu vanaği./ Oynt’alert’u, t’angala do ç’indraği./ Gomaşina. Ma huy va-mevuxondur. (ÇM, anonim) Ey gidi, Malivor Dağı/ İçeriye sis serdi. Yayla evlerini sisle doldurdu./ Birbirine karışırdı, çan ile çıngırak./ Hatırlayayım. Ben şimdi dayanmıyorum. + amipinen


amupinay[3] (AŞ-Ortaalan) Halı, kilim vs’yi [aps.] içeriye yayıyor. Xali saloni cilendo-k’k’ale amupini. (AŞ-Ortaalan) Halıyı salonun yukarı tarafına doğru yay. → doloxe dorçams/ doloxe dvorçay


amut’alams (FN ~ HP) EAL/EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.]

I. (FN-Ç’anapet) EAL har.f. Kasıtlı olarak içeriye bırakıyor. Fadimek k’at’a ndğaz puci ntxirona-çkuniz amut’alamz. (FN-Ç’anapet) Fadime, her gün bilerek ineğini fındık bahçemize salıyor.

II. (FN-Sumla) EAL har.f. Aşağıdan yukarı doğru salıyor. Atmaca livadiz amut’alams. (FN-Sumla) Atmacayı bahçede yukarı doğru salıyor.

III. (FN-Sumla ~ HP) EA har.f. Ortada bırakıyor. Baba-muşiş maaşi go3’uğams do upareli amut’alams. (FN-Sumla) Babasının maaşını zorla alıyor ve parasız bırakıyor. Galeşen na-moxtasen k’oçik mitişen uk’itxu 3’k’ari mtelli gamoçodinams do milleti kamut’alams. (AH-Lome) Dışarıdan gelen adam, kimseye sormadan suyu hepten boşaltıp milleti ortada bırakıyor. Memnunek GyulfiyesÇkimi puci mekçareya do moğerdinu do muşi puci kogamaçu. Ok’ule muşi puci var-meçu do amut’alu. (HP-P’eronit) Memnune Gülfiye’yiBenim ineğimi sana vereceğimdiye aldatıp kendi ineğini [başkasına] sattı. Sonra kendi ineğini [Gülfiye’ye] vermeyip [onu] ortada bıraktı.


amut’alaps (ÇX) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Saçmalıyor. Berek mu amut’alaps ! (ÇX-Makret) Çocuk ne saçmalıyor ! nçxalumsIII; patxumsIII; kançums; goşubğams; vrat’k’umsII; barbalaps


amvalen[1] → amulun


amvalen[2] (ÇM) ADL har.f. Bir şeyi [aps.] birinin [dat.] eline [lok.] geçiyor. Ali p’anda xe cenç’areri amvalen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin eline her zaman para geçiyor. [◘ eşb. amulun fiilinin yeterlik kipi] → xes deluvelun; ammalen[2]; xez dolulams


amvayonen (ÇM) AD har.f. İçeriye takip ediyor. Takip ederek içeri giriyor. Ruba amvayonen. Çxomi ç’opuy. (ÇM-Ğvant) Dere boyu (yukarı doğru) takip edip balık tutuyor. [eşb. amiyonay fiilinin yeterlik kipi.] → ammaonen


amvo- → amo- [Çamlıhemşin, Ardeşen ve Çxala diyalektlerinde fb.{ama-} + kb.{o-}, yöreye göre ve kişiye göre amvo-, ammo- veya amo- şeklinde söylenir. Bu sözlükte amvo- şeklini temsilî biçimi olarak yazıyoruz. Bu konuda ileri araştırma gerekmektedir.]

amvobğay/ ammobğay/ amvobğaps (ÇM ~ AŞ)(ÇX) EAL/øAL har.f. → amobğams/ amobğaps

I. EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] içeriye döküyor. I. EAL har.f. Ali dişk’alepe ceturgeri amvobğay. (ÇM-Ğvant) Ali odunları çardağın altına atıyor. Doğani ntxiri-3epla soba ammobğay do ç’ums. (AŞ-Ok’ordule) Doğan fındık kabuklarını sobanın içine atıp yakıyor. Doğani, na-k’k’ak’alu ntxirepe oda ammobğay. (AŞ-Ortaalan) Doğan, ayıkladığı fındıkları odanın içine atıyor (= döküyor). Xasanik lazut’i okotumales amvobğaps. (ÇX-Makret) Hasan mısırı kümese döküyor.

f.-i. amabğu : (Katı cismi) içeriye dökme. Selimi Mç’ima mulundeyi dişk’alepe doloxe amabğu şeni duşinay. (ÇM-Ğvant) SelimYağmur geliyordiye odunları içeri atmak için acele ediyor.

II. øAL har.f. Yağmur, dolu vs içeriye yağıyor ya da serpiliyor. P’arantenişa xoşk’ak’ali amvobğay. (ÇM-Ğvant) Pencereden içeriye dolu yağıyor.


amvoçkumars (ÇX) EA har.f. Canlı varlığı [aps.] içeri gönderiyor. İçeri sokuyor. Alik puci bakis amvoçkumars. (ÇX-Makret) Ali ineği ahıra sokuyor. → amoşk’ums, amvoşk’uy/ ammoşk’uy/ amoşk’uy, amoşkumers/ amoşkumels; amoçkumers


amvokunay (ÇM) EDAL har.f. [emp.şm.1.tek. amavokunam] Birine [dat.] belden aşağıda giyinen giysini [aps.] giydiriyor. [Bu fiil, sırf ayağa giyinenler (ayakkabı, çorap) için kullanılmaz.] → amokunams, modumers/ modumels, mvodvars


amvok’idaps → amok’idams/ amvok’idaps


amvonç’ay (ÇM ~ AŞ), amvonç’aps (ÇX) EAL har.f. Kapalı mekânın içine yavaş yavaş itiyor. Ali mt’alepe on3xenişa otva-tudeni p’arantenişa amvonç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali otları çatı altı penceresinden içeri alıyor. Doğanik didi yataği odaz amvonç’aps. (ÇX-Makret) Doğan büyük yatağı odaya alıyor. → amonç’ams/ amonç’ay/ amonç’aps

yet. amvanç’inen : İçeriye yavaş yavaş itebiliyor. Orxani çekmeje galeşi komoizdu do ar daha doloxeşi var-amvanç’inen. (ÇM-Ğvant) Orhan çekmeceyi dışarı çekti de tekrar içeri itemiyor.


amvoşk’uy (ÇM), ammoşk’uy/ amoşk’uy (AŞ) EAL har.f. I. Canlı varlığı [aps.] içeri gönderiyor. İçeri sokuyor. Ali nek’na k’o3’agutun. Miti var-amvoşk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali kapının önünde duruyor. İçeriye kimseyi almıyor. Mitik’ore ort’asen ort’ay oxori mot-amoşk’um. (AŞ-Ok’ordule) Kim olursa olsun eve sokma.  → amoşk’ums, amoşkumers/ amoşkumels; amoçkumers, amvoçkumars

II. (AŞ-Ok’ordule) Cansız cismi [aps.] içeri sokuyor. Mç’ima moxt’asi balk’oni-muşi mok’ituy. 3’ari var-amoşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Yağmur gelince balkonunu kapatıyor. Su içeri aldırmıyor.

yet. ammaşk’ven : İçeriye gönderebiliyor. İçeriye sokabiliyor. Ameti çekmece kogamiğu do ar daha var-ammaşk’ven. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet çekmeceyi dışarı çıkardı da tekrar içeriye itemiyor.


amyeris (ÇX) z. [muhtemeren < am + yeri + -s] Burada. Amyeris mç’k’idepe mani buğun. (ÇX-Makret) Burada ekmekler hemen küfleniyor. hay, hak, hako, ak


anaç’i s. Anaç. Kurnaz. Tecrübeli. Anaç’i k’inçi jur k’uçxete niç’open. (AH-Lome) Kurnaz kuş iki ayakla yakalanır (= Çok fazla kurnazlık yapmak ahmaklığa da dönüşebilir). Anaç’i k’inçi jur k’uçxeten nik’iden. (AH-Borğola) Uyanık geçinen kuş (tuzağa) iki ayağıyla yakalanır.


anamidi (ÇM) i. İp eğirme düzeneği. Kendir veya yün dokumada iplik çileşi sarmaya yarayan ahşap parça. İplik birleştiricisi. Anamidi kuri gamuvelu. (ÇM-Ğvant) İp eğirme düzeneğinin topuk kısmı yerinden çıktı. Ayşe nonç’epi anamidi gvok’oray. (ÇM-Ğvant) Ayşe ipi iplik birleştiriciye sarıyor. Ali anamidi-kuri gvoşiray. (ÇM-Ğvant) Ali ip birleştiricinin topuğunun etrafinı aşındırıyor. Ali moxt’asi anamidi-kurepe gomişiranen. (ÇM-Ğvant) Ali gelince ip eğirgeçlerimizin etrafını aşındıracak. # Anamidi k’iç’i k’i ç’i / Nana-sk’ani dvayu biç’i. (ÇM-Ğvant) Anamidi k’iç’i k’iç’i (diye ses çıkararak döndü) / Annenin erkek çocuğu oldu. → k’anave3’a, k’asma


anank’eni (AH) i. Duyarlı davranma. Umursama. Aldırış etme. Xasani-çkuniz muttuşi anank’eni var-uğun. (AH-Lome) Bizim Hasan hiçbir şeyi umursamıyor.


anayasa i. Anayasa. 3’o vit-do-jur 3’ilva-Tutas anayasa gonikturu. Ağani anayasa ixmarasen. (PZ-Cigetore) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Yeni anayasa kullanılacak. Ham3’o 12 St’aroşina anayasa goinkturu. (ÇM-Ğvant) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Ham3’o 12 Eyluli anayasa goinkturu. (AŞ-Ok’ordule) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişme oldu. Si na-zop’onpeşi çkari anayasaz va-ren. (AH-Lome) Senin söylediklerinin hiç birisi anayasada yoktur. Han3’o 12 Eyluliz referandumi ivu do anayasaşi bazi maddepe dikturu. (AH-Lome) Bu yıl 12 Eylülde referandum yapıldı ve anayasanın bazı maddeleri değişti. Han3’o 12 Tuta-staroşinas ağani anayasa gamaxtu. (AH-Borğola) Bu yıl 12 Eylül’de yeni anayasa çıktı.


ancaxi z. Ancak. Hilmik puciz aliz tok’i gyudu do axiyişe ancaxi heşşo ayonu. (AH-Lome) Hilmi ineğin boynuna ipi taktı da ancak ahıra öyle götürebildi. Nanaz dido dulya uğun. Oç’oni mutu na-ren ancaxi mç’imalapez ç’ims. (AH-Lome) Annemin çok işi var. Dikilecek ne varsa ancak yağışlı havalarda dikiyor. Xoca-çkunik ancaxi ti-muşi şeni ixvamen. (AH-Lome) Bizim hoca ancak kendi başı için dua eder. Ç’umanişe çkar ora var-maven. Gendğani sap’at’oni ren. Noğaşe geptaten. Skande ancaxi me3’k’indğani memacoxinen. (AH-Lome) Yarın hiç zamanım olmaz. Öbür günü cumartesidir. Çarşıya ineceğiz. Sana ancak ertesi günü uğrayabilirim. Ceketişi mxuciz na-gez*in t’ela m3ika t’eni ren. Lumcişa mjoras gyok’idana ancaxi goşaskurun. (AH-Lome) Ceketin omuz arasındaki tela biraz nemlidir. Akşama kadar güneşe asarsan ancak kurur.


anciren Dø hal f. I. Birinin [dat.] uykusu var. Manciren. (PZ ~ ÇX)(AK) Uykum var. [◘ eşb. incirs/ inciy fiilinin yeterlik kipi] → dvacinen, dvajinen

II. (AH) Biri [dat.] uykuya dalıyor. Orhaniz na-xet’u k’oltuğiz danciren do serişi gverdiz muşebura gok’un3xun. (AH-Lome) Orhan oturduğu koltukta uykuya dalıyor ve gece yarısı kendi kendine uyanıyor.


ançaminen (PZ)(AŞ), ançamins (FN ~ ÇX) DA hal f. Birinin [dat.] bir yerinde [aps.] kaşıntısı var. Birinin [dat.] bir yeri [aps.] kaşınıyor. Kemalis nuk’u ançaminen. (PZ-Cigetore) Kemal’in çenesi kaşınıyor. K’ap’ula mançamins. (FN ~ ÇX) Sırtım kaşınıyor. Ğalacicaz ğaç’k’a memoxen bekita. Dido nostoneyi mançamins. (AH-Lome) Koltuk altımda kene var herhalde. Çok tatlı kaşınıyor. Puciz so ançaminenna hem yeyi niloskams. (AH-Lome) İneğin neresi kaşınıyorsa orasını yalıyor. Na-ançamins puci bigas axri3ken. (AH-Borğola) Kaşınan inek sopaya sürtünür. → açamiy (ÇM); + inçaminen


ançkarya/ ançkara (AH) i. Tatlı suda yaşayan, yaklaşık hamsi büyüklüğünde pulsuz olup yenmeyen bir balık. Ançkarya var-iç’k’omen. Mot-ç’opum. (AH-Lome) Ançkarya balığı yenmez. Yakalama.


ançxvapen/ amçxvapen (ÇM), ançxvapen(AŞ) Dø e.f. [emp.şm.1.tek. mamçxvapen (*)(ÇM), mançxvapen (AŞ)] Terlemeye yakın sıcaklanıyor. Bere om3’eli cencart’aşa p’anda amçxvapen. (ÇM-Ğvant) Çocuk beşikte yattığı zaman sıcaklanıyor. Bere mapxa ora libade mo-dolvokunam. Ançxvapen. (ÇM-Ğvant) Çocuğa güneşli zamanlarda kalın ceket giydirme. Sıcaklanıyor. Bere ançxvapasi t’oba doluk’ap’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuğa sıcak basınça [çocuk] göle atlıyor. Ali ançxvapasi çxindişa din3xiri nayoren. (ÇM-Ğvant) Ali’ye sıcak basınca burnundan kan akıyor. Nana-şkimi izabunusi ar 3ulu mjora ceçasi ançxvapen. (AŞ-Ok’ordule) Annem hastalanınca bir az güneş vurunca sıcaklanıyor. [(*) ÇM-Ğvant diyalektinde birinci şahısta mamçxvapen ve mamçxvaperan denir.] → amçxvapen; t’u3a aven


anç’en AD har. f. Bir şey [aps.] birine [dat.] (pay olarak) düşüyor. Si-ti ganç’en. (PZ-Cigetore) Sana da hisse düşer. 3’aleni livadi yeri anç’en. (AŞ-Ok’ordule) Aşağı bahçeden yer payı düşüyor. Nam k’ale manç’ayna hey doborgare. (AŞ-Ok’ordule) (Tarlanın) hangi tarafı bana düşerse onu ekeceğim. Nam tarla manç’assen him pxaşk’are. (AŞ-Ortaalan) Hangi tarla bana düşerse onu ekeceğim. Nam livadi ma manç’asen, heya nani pxaçxare. (FN-Ç’anapet) Hangi tarla bana düşerse onu ekeceğim. Nam ont’ule ma manç’asen, heya pxaçkare. (AH-Lome) Hangi tarla bana düşerse onu ekeceğim. Yeyi ok’obiltitşi Meyaç’veri ma manç’u. (AH-Lome) Yeri pay ettiğimizde Meyaç’veri bana düştü. Na-p’3’ilit ntxiri sum cumak ok’obirtit do ma-ti na-manç’en k’onari ebzdi. (AH-Borğola) Topladığımız fındığı üç kardeş bölüştük ve bana düşen (= hakkım olan) kadarını aldım. Nanak çayişi geç’areri çkun, jur cumaz na-anç’en k’onari unç’inams. (AH-Borğola) Annem, çay parasını biz, iki kardeşe payına düştüğü kadarına ortak ediyor. Didi cumak ç’ut’a cumaz muz na-anç’u ont’ule duxasuru. (AH-Borğola) Büyük kardeş küçük kardeşe kendine düşen tarlayı bağışladı. Vit’o-jur nez*i ok’obirtitşi aşi aşi manç’es. (AH-Borğola) On iki cevizi bölüştüğümüzde altışar tane [payımıza] düştü. Coğorişi ar motali domanç’en. (HP-P’eronit) Köpeğin yavrusundan biri bana düşer. Birolişi ont’ule do oxoyişen man-ti manç’en. (HP-P’eronit) Birol’ün tarlası ve evinde benim de payım var. Oput’een emuz ek’os anç’en. (ÇX-Makret) Bahçeden ona bu kadar pay düşüyor. → nanç’en[2]; nunç’un


anç’esi (PZ)(AŞ) i. Misinaya takılan kanca. Tonas anç’esi komevuk’ori. Çxombi oç’opuşa vulur. (PZ-Cigetore) Misinaya kancayı bağladım. Balık tutmaya gidiyorum. Anç’esi ar 3’ulu yemi komemibi. (AŞ-Ok’ordule) Kancama küçük bir yem tak. Ham çxomi ham anç’esite va-gaç’ç’opasen. (AŞ-Ortaalan) Bu balığı bu kanca ile tutamayacaksın. → k’anca; ank’esi


andali (AŞ) i. Çay ağaççığının dikilmesi için yapılan merdiven şeklinde teraslama. Doğan andali celaren. Ntxiri cubre ceşk’vobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan andalide duruyor. Fındığın üstüne gübre atıyor. Ali andali celaren. Çayi tasi golvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali teraslama yapılmış yerde durup çay tohumunu yanlamasına atıyor.


anderi[1] (PZ ~ AH-Lome) i. 1. Lânetli şey. Kötü şey. Berbat şey. Kahrolası. Anderi na naşk’vare. bed. (PZ ~ AŞ) Berbat şeyi bırakasın. Anderi to dosk’uday. bed. (AŞ-Ok’ordule) Kahrolsun da kalsın. Lânet kalsın. Hem dukkyanik nak’o xe kturu do mitis-ti var-apelu. Anderi do k’aybana. (AH-Lome) O dükkân kaç el değiştirdi ve hiç kimseye yaramadı. Değersiz olup kimse istemez. Ander oğli anderi. (HP-P’eronit) bed. Ander oğlu anderi. 2. İşe yaramaz şey. İşlevsiz şey. Xes na-gokaçun anderi ar konaşkvi do memişveli. (FN-Sumla) Elindeki o işlevsiz şeyi bırak da bana yardım et. 3. Birinin bıraktığı kötü şey. Anderi na-doskidasen. Var-mik’orems. (FN-Ç’anapet) Allah kahretsin (= kimseye de yaramasın). İstemiyorum (= bana lâzım değil). Ha anderi mişi ren ? Sum ndğa ren gzaz gelaz*in. (AH-Lome) Bu ander kimindir ? Üç gündür yolda duruyor. 4. Ölünün arkasında bıraktığı sahipsiz ve değersiz şey. Virane. Harabe. Anderi na naşk’vare, axir-oxori-sk’ani. (PZ ~ AŞ) bed. (Ölüp) tereke bırakasın ve evin de axırın da sahipsiz kalasın. Hantere anderi dogiskidaz. (FN-Ç’anapet) Bunları kullanamayasın. Anderi na naşkvare, axir-oxori-skani. bed. (FN-Sumla) Tez günlerde geberesin ve senin evin axırın her şeyin sensiz kalasın. 5. Issız yer. Anderi to dosk’udar. (ÇM-Ğvant) bed. Kimsesiz kalasın. Anderi to dosk’uday, him mç’ipe boyi-sk’ani. bed. (ÇM-Ğvant) O ince boyun kimsesiz kalsın. → esk’at’i; k’aybana


anderi[2] (ÇM) ü. Ah. # Diyu do ç’umanişi / Gonşk’oruy rak’anepe / Anderi mazit’uk’o / Pşeri ozit’onepe. (ÇM-Ğvant) Sabah oldu / Tepeler aydınlanıyor / Ah bir söyleyebilsem / (İçimde) dolu söylenecekler.


andğa (PZ ~ ÇM)(HP ~ ÇX)(AK) z. Bugün. Andğa livadişa doloft’isi lazut’işi msva k’ot’ulas memasu do k’ot’ula maç’ven. (PZ-Cigetore) Bugün tarlaya girdiğimde mısır yaprağı enseme süründü de ensem yanıyor. Andğa mapxa on. Livadi omç’uşa vidaten. (PZ-Cigetore) Bugün hava açıktır. Tarlayı kazmaya gideceğiz. Andğa na-dirinu ncenina t’alaxa n. (ÇM-Ğvant) Bugün doğan buzağı alacalıdır. Andğa men3xulepe ma3’unen. (ÇM-Ğvant) Bugün eklemlerim ağırıyorAndğa berepe k’ala vip’aramitamt’i. Mendap’3’k’edişi Axmetik ma amigdemt’u. (HP-P’eronit) Bugün çocukla konuşuyordum. Baktığımda Ahmet beni alaya alıyordu. Alik andğa Xasanis gza ukti(r)aps do eşo nulvan noğaşa. (AK-Döngelli) Ali bugün Hasan’a yolunu değiştiriyor da öyle gidiyorlar çarşıya. Andğa t’aroni ordo m3’k’upun. (AK-Döngelli) Bugün hava erken kararıyor. → hamdğa, handğa; dğaII


andğalepes (AK) z. Bugünlerde. Bu birkaç gün içinde. Baba-çkimi andğalepes dido şumeri gulun. (AK-Döngelli) Babam bugünlerde çok kızgın olarak geziyor. Nandidi-çkimi m3ika z*abuni t’u. Ama andğalepes şuri muşimers do ç’it’a ç’it’a buzulaps. (AK-Döngelli) Babaannem biraz hasta idi. Ama bugünlerde kendine geliyor da yavaş yavaş yürüyor. → handğalepez


angi (FN ~ ÇX)(AK) i. I. Kap. Kap kacakları. T’u3a mja mçire angiz ordo gekorun. (AH-Borğola) Sıcak süt geniş kapta erken soğur. Angiz dido mja mot-gyobam. Gale gamimet’aşa niorasen. (AH-Borğola) Kaba çok süt dökme. Dışarı çıkarana kadar dökülecek. K’ulanik t’at’eri angepe çxips. (AK-Döngelli) Kız bulaşmış kap kacakları yıkıyor. → k’ap’i/ k’ap’p’i

II. Bulaşık. Angepe çxums. (FN-Ç’enneti) Bulaşıkları yıkıyor. Angi pçxim. (AH-Borğola) Bulaşık yıkıyorum. Ğomamcineyi angepe andğa pçxipt. K’ayi şeyi va-ren. (HP-P’eronit) Dün akşamki bulaşığı bugün yıkıyoruz. Hoş bir şey değil. Angepe çxips. (ÇX-Makret) Bulaşıkları yıkıyor. Nanak angi çxip’t’uşi t’ağani xak’arups. (AK-Döngelli) Annem bulaşık yıkarken tavayı kazıyor. → noçxeşe; p’ut’ali; k’ap’i/ k’ap’p’i


animse (AH ~ HP)(AK) i. Yeğen. Animse-çkimik oxori ağani eç’opu. Muk dulyaz ren. Oxori da-çkimik nubargams. (AH-Lome) Yeğenim evi yeni aldı. Kendisi iştedir. Evini kız kardeşim yerleştiriyor. Çku si na-dogit’alit ntxiri babak animse-muşiz gamoçapams. (AH-Lome) Bizim sana ayırdığımız fındığı babam yeğenine sattırıyor. Animsepe-çkimik ma dido mp’oroman. Mot-alet’az ya do modvalu mimpulaman. (AH-Lome) Yeğenlerim beni çok sever. Gidemesin diye ayakkabımı saklıyorlar. Animse-çkimik dido k’ai imçvirs. (AH-Borğola) Yeğenim çok iyi yüzüyor. Animse-çkimişi coğori boyine oxorişi 3’oxles gyoz*gups. (AK-Döngelli) Yeğenimin köpeği devamlı evin önüne sıçıyor. Memedalişi Xaccek animse-muşişa ambari numçinaps. (AK-Döngelli) Mehmet Ali’lerin Hatice yeğenine haber yolluyor. Animse-çkimişi askeroba oçodinus ç’it’a duskidu. (AK-Döngelli) Yeğenimin askerliğinin bitmesine az kaldı (= kısa zaman kaldı). → alimse, anipse; yeğeni, yegeni


anipse (FN) i. Yeğen. Anipse-çkimi doğuu. (FN-Vı3’e) Yeğenim vefat etti. → alimse, animse; yeğeni, yegeni


anksi (AH) s. Aksi. [< Arp.] Baba m3ika anksi k’oçi ren. Berepez isa nena var-meçams. Mok’acoxineri ip’aramitams. (AH-Lome) Babam biraz aksi adamdır. Çocuklarla doğru dürüst konuşmuyor. Azarlayarak konuşuyor. Ç’e ! Hak’o anksi k’oçi muç’o iven ? (AH-Lome) Yahu ! Bu kadar aksi adam nasıl olur ? → xavi


ankten (PZ ~ ÇM) AD har.f. Renk, kan vs [aps.] bulaşıyor. Bereşi dolokunaşas din3xiri ankten. Hekelendo dolokunape-muşi k’o3’iği. (PZ-Cigetore) Çocuğun giysisine kan bulaşıyor. Ordan elbiselerini çek. Din3xiri kçana oberi porça anktu. (ÇM-Ğvant) Kan rengi keten gömleğe bulaştı. → akten[1]; meyakten; nakten[1]; [renk, hastalık vs bulaşıyor] nak’nen[2]; mijvakten; uxvakten


ank’ans/ ank’as (PZ), ank’ay (ÇM ~ AŞ), ank’ans (FN ~ ÇX) AD har.f. Birine ait bir şey hafifçe oynuyor. Ar k’irbi a 3’ulu mank’as. (PZ-Cigetore) Bir dişim hafifçe oynuyor. Nak’u ora n ç’ibrepe m3’ika mank’ay. Va-ma3’unert’u. Xolo-ti dişçişa mendaft’i. Jijilepe 3’una miğurt’u. Cevoktinapam. (ÇM-Ğvant) Uzun zamandır dişlerim hafifçe oynuyor. Ağrısı yoktu. Yine de dişçiye gittim. Dişetimde hastalık varmış. Tedavi ettiriyorum. Xasani xoşk’a vrosi var-dvo3onu. Ank’ay. (AŞ-Ok’ordule) Hasan sırığı iyi saplayamadı. [Sırık] oynuyor. K’ibrepe m3ika mank’ans. (FN-Ç’anapet, Sumla) Dişlerim hafifçe oynuyor. K’ibirepe a ç’it’a mank’ans. (HP ~ ÇX) Dişlerim birazcık oynuyor. → oxvank’anen; + ink’ans/ ink’ay


ank’esi (FN ~ AH) i. I. Misinaya takılan kanca. Ank’esite mçxomi p’ç’opum. (FN-Ç’anapet) Kanca ile balık tutuyorum. Ank’esi mçxu ren do nçxomi var-nolams. (FN-Sumla) Kanca iri olduğu için balık dalmıyor. Nçxomi dido didi t’u-doren. Ank’esi doloç’k’idu. (AH-Lome) Balık çok büyükmüş. Kancayı kopardı. Metinik on3’aponite nçxomi ç’opumt’aşi nçxomiz ank’esite 3’i3’i not’k’oçams. (AH-Lome) Metin oltayla balık tutarken balığa kancada solucan atıyor. Metinik t’obaz ank’esi mendraleşen dolon3’ams. (AH-Lome) Metin t’obaya oltayı (= kancayı) uzaktan salıyor. Mçxomi p’ç’opumt’işi ank’esis ç’arğani konik’idu. (AH-Borğola) Balık avlarken kancaya yengeç yakalandı. → k’anca; anç’esi

II. Olta. Amet’i t’obaz dolodgitun do mçxomiz ank’esi ut’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Ahmet t’obanın içinde durup balığa olta atıyor. → an3’işi; [kamış olta] on3’aponi


ank’ra (ÇM) i. Ardıç. Mç’ima moxt’asi ank’ra e3’vak’açen. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağınca ardıç altına sığınıyor.


ank’vay (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) EDA har.f. Biri [erg.] birinden [dat.] bir şeyi [aps.] istiyor. Monta-şk’imi ma mutxa mank’vay. (ÇM-Ğvant) Tornum benden bir şeyi istiyor. Xe m3xuli gok’açun. Ma m3xuli mank’vay. (ÇM-Ğvant) Elinde armut tutuyorsun. Benden armut istiyorsun. Ali para mank’vay. “Var-onvit’ur. Xolo goruy. (AŞ-Ok’ordule) Ali benden para istiyor. “Yokdiyorum. Yine istiyor. → ak’vandams/ ak’vanday; ak’vanden; ak’vans; (gorums altında) ugorams


anteni (PZ) i. Anten. [< Fra.] K’oçik televizyonişi anteni goloktams. (PZ-Apso) Adam televizyonun antenini çeviriyor. → ant’eni

antepe (HP ~ ÇX) iş.zm.çoğ. [erg. antepek; dat. antepez/ antepes; gen. antepeşi (HP), antepeşi/ antepeyi (ÇX); dir. antepeşa; abl. antepeşen; ens. antepeten] Bunlar. Bunları. → hani; hantere, hamtepe, hantepe


anteri[1] (PZ) i. Gömlek. Beres anteri kodolonkuni. (PZ-Apso) Çocuğa gömleği giydir. Anteyi diç’ilaxu. (PZ-Apso) Gömlek buruştu. Kçe anteri dolomonkons. (PZ-Cigetore) Beyaz gömlek giymiş haldeyim. Xuseyinişi anteris şk’i tane kçe mpuli conças. (PZ-Cigetore) Hüseyinin gömleğinde yedi adet beyaz düğme takılıdır. Alik p’anda anteri ç’ams. (PZ-Cigetore) Ali her zaman gömlek dikiyor. Ar anteri kep’ç’opi ç’i opşa p’eci on. (PZ-Cigetore) Bir ömlek aldım ki çok kalın. Xasanik anteri-şk’imi delikunu do bri3’ums. (PZ-Cigetore) Hasan gömleğimi giymiş da eskitiyor. Xasanis anteri-muşişi xanç’ali mk’ule uğun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın gömleğinin kolu kısadır. Xasanik anteris mpuli noklimams. (PZ-Cigetore) Hasan gömleğe düğme iliştiriyor. → emteri; porça


anteri[2] (ÇM) i. Bayanların gömleğin üstüne giydikleri yırtmaçlı entari. → emteri


antxozen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Arkasından koşuyor. Peşinden gidiyor. Kovalıyor. Seri gale na-dosk’udu kormepes mç’apuk antxozu. (PZ-Cigetore) Geceye kalan tavuklara çakal kovaladı (= peşinden koştu). Ar korme komiyonun. Vantxozasi doyanureşi tude meşk’uk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Bir tavuğum var. Kovaladığım zaman kümesin altının içine koşarak giriyor. Ar korme komiyonun. Vantxozasi doyanureşi tude deluk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Bir tavuğum var. Kovaladığım zaman kümesin altının içine atlıyor. Ali oxori amuk’ap’u. Najaği ijibalu. Memet’i antxozu. (ÇM-Ğvant) Ali evin içine koştu. Baltayı kaptı. Mehmet’in ardından koştu. Badi berepe antxozen. Var-mvaç’işinen. (ÇM-Ğvant) İhtiyar çocukların arkasından koşuyor. Yakalayamiyor. Ali avlape berepe nağarya an-i biga gamitoray. Antxozen. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar kapı civarında gürültü yapınca sopayı çıkarıp kovalıyor. Faik’i nufus-çağeti gvoç’ondru do oxorişa kogamaxt’u-dort’u. Bere-muşi antxozu. Ot’op’osi p’ri cexedu menç’işu. (AŞ-Ok’ordule) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. Araba eisey. Ali evedi antxozay. Dvogutinay. (AŞ-Ok’ordule) Araba kalkıyor. Ali (arabayı) çabuk kovalasın. Durdursun. Ali ti-3’ale celuk’ap’ay. Bere-muşi antxozen. (AŞ-Ok’ordule) Ali aşağı doğru koşuyor. Çocuğu kovalıyor. → nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; ç’işun; gyantxozen[1]; geç’işun; notxozun; atxozen


ant’alen[1] (PZ ~ AH HP) AD har.f. [perf.3.tek.3.dat.tü. (k)ant’alu] I.1. Birine veya bir şeye [dat.] karışıyor. Ordo ndğalepes mt’ut’as do let’as na ant’alare ! (PZ-Cigetore) bed. Tez günlerde küle ve toprağa karışasın ! Na-cegilu yuzuği tude na-zun ntxiri-ç’aç’ape ant’alu. (AŞ-Ortaalan) Düşürdüğün yüzük aşağıda duran fındık çöplerine karıştı. A m3ika ogine xe mebik’vati. Biboniyiz din3xiri 3’k’ariz kant’alu  kant’alu. (FN-Ç’anapet) Az önce elimi kestim. Yıkanınca kan suya bulaştıPi3xalaşi abja Ç’anapetiz gelulun. Edo noğaz mzuğaz ant’alen. (FN-Ç’anapet) Pi3xala deresi Ç’anapetten geçiyor. Ve sahilde denize karışıyor. İsmet’iz dido buktamXvala mep’ç’opama do. Ala xvala soti var-ulun. Dulyaz gamulut’aşi-ti k’aabaluğiz ant’alen do oxoşe ulun. (AH-Lome) İsmet’i çok kolluyorum, yalnız yakalamak için. Ama yalnız bir yere gitmiyor. İş çıkışında da kalabalığa karışarak gidiyor. Aşek drap’ani gundinu-doren. “Beki tipis ant’aluya do jimok’as na-ok’obğun tipi bigate gokankums. (AH-Lome) Ayşe orağını kaybetmiş (= kelimesi kelimesine : “Ayşe’nin orağı kaybolmuş”). “Belki otlara karışmıştırdiye evin arkasında yığılı duran otları sopayla karıştırıyor. Heşşo ixi bars ki tozi dumaniz ant’alu. Ortaluği zifozik kodikaçu. (AH-Lome) Öyle bir rüzgâr esti ki toz dumana karıştı. Ortalığı toz bulutu kapladı. K’abğas mot-ant’aler. Zati ar mcixişi şuri gegdgin. (AH-Lome) Kavgaya karışma. Zaten bir yumrukluk canın var. 2. Birbirine karışıyor. Mcveşi do ağani artikatiz ant’alen. (AH-Lome) Eskisi ve yenisi birbirine karışıyor. → oxvakten[2]; + int’alen; unt’alun; unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps/ unt’aleps; ont’alay

[dey. bere-bariz ant’alen (AH): Evlenip çocuk sahibi oluyor.] Bere-bayiz obant’alit. Çkva ora mek’emilez. (AH-Lome) Çoluğa çocuğa karıştık (= Evlenip çocuk sahibi olduk). Artık vaktimiz geçti.


ant’alen[2] (PZ ~ AH HP) DA e.f. [Bu fiil unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps/ unt’aleps ve ont’alay fiillerinin yeterlik kipi olarak da değerlendirilebilir.] [perf.3.tek.ö.1.dat.tü. (o)mant’alu] Biri [dat.] bir şeyi [aps.] karıştırıyor. Ayırt edemiyor. Ayşes golayonu do onç’aru var-uşk’un. Cenç’areri nam nam on var-içinams şeni ant’alen. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin okuma-yazması yok. Paranın hangisi hangisi olduğunu tanımadığı için karıştırıyor. Ali cenç’areri ant’alen. (ÇM-Ğvant) Ali paraları ayırt edemiyor. Birbirine karıştırıyor. Ali gza var uşk’un. Ant’alen. (ÇM-Ğvant) Ali yolu bilmiyor. Yolları karıştırıyor. Ali ngolaşa moit’uşa gza ant’alu. Meleni ruba k’ale kocalu. (ÇM-Ğvant) Ali yayladan gelir iken yolunu şaşırdı. Öbür taraftaki dereye indi. Ali mcalepe oşk’orapamt’uşa xut-xutepe gamak’ateri dvosvaru. Huy var-ant’alen. (ÇM-Ğvant) Ali keresteleri biçtirirken beşe-beşleri ayrı dizdi. Şimdi karıştırmıyor. Ant’alu. Meyok’ore3xuy xolo. (AŞ-Ok’ordule) Karıştırdı. Yeniden sayıyor bir daha. Didi-nanaz berepeşi ncoxo ant’alen. (FN-Ç’anapet) Büyükanne çocukların ismini karıştırıyor. Osmaniz nosi mtelli ant’alu-doren. Muntxa u3’vare. İri-mutuşe iz*i3ins. (AH-Lome) Osman’ın aklı hepten karışmış. Ne söylersen her şeye gülüyor. M3’k’upiz berez oxorişi gza ant’alen do gondunun. (AH-Lome) Karanlıkta çocuk evin yolunu karıştırıp kayboluyor. Mupe zop’on ? Ti-tva omant’alu. (AH-Lome) Ne diyorsun ? Kafam karıştı. Berez dolomğorineri ar mutu u3’vaşi mtelli goişaşen do ant’alen. (AH-Lome) Çocuğa bağırarak bir şey söyledin mi, hepten şaşırıverip karıştırıyor. Berez umğoraşi na-uçkin do na-var-uçkin mtelli ant’alen. (AH-Lome) Çocuğa bağırınca bildiğini ve bilmediğini hepten karıştırıyor. + int’alen; unt’alun; unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps/ unt’aleps; ont’alay


ant’alen[3] (AH) DA har.f. Birinin [dat.] aklı [aps.] karışıyor. Xocak umğoraşi berez mtelli nosi ant’alen. (AH-Lome) Hoca çocuğa bağırdığı zaman çocuğun aklı hepten karışıyor. Osmaniz nosi mtelli ant’alu-doren. Muntxa u3’vare. İri-mutuşe iz*i3ins. (AH-Lome) Osman’ın aklı hepten karışmış. Ne söylersen her şeye gülüyor. → guşant’alen; uxvant’alen


ant’ama (FN ~ ÇX) i. [çoğ. ant’amape] Şeftali. 1. Şeftali ağacı. Ant’amaz pavrepe duxombu. (FN-Sumla) Şeftali ağacının yaprakları kurudu. Ant’amak pukuroms. (AH-Lome) Şeftali (ağacı) çiçek açıyor. Go3’oz na-doborgi ant’ama k’ai irdu, edo hakşakis meyve var-meçu. (AH-Borğola) Geçen sene diktiğim şeftali iyi büyüdü, ama şimdiye kadar meyve vermedi. # Avliz gedgin ant’ama / Pukurams var-içanen / Do hak’o mskva tolepe / K’oçiz muç’o naçanen ? (AH- P’ayante, K.K.) Evin kapı önünde dikilidir bir şeftali ağacı / Çiçeği açıyor da meyvesini vermiyor / Bu kadar güzel gözler / Nasıl insanda oluşuyor ? 2. Şeftali meyvesi. Ant’ama tina oç’k’omik’on, nuk’u gamagişuvamt’u. (AH-Lome) Şeftaliyi yeseydin, bari ağzını ıslatırdı. Bere bort’işi ant’ama boçiçkanamt’i do na-gamapxum ğormaşen p’3’u3’onumt’i. (AH-Borğola) Çocukken şeftaliyi yumuşatıyordum ve deldiğim delikten emiyordum. 3’i ant’ama va-ix’vason. (ÇX-Makret) Bu yıl şeftali olmayacak. → at’amba (PZ ~ FN-Ç’anapet)


ant’eni (AH) i. Anten. [< Fra.] Yucelişi televizyoni uydu-ant’enite içalişams. (AH-Lome) Yücel’in televizyonu uydu antenle çalışıyor. → anteni


an3era (PZ) i. Yabanmersini. Şk’uni haninepes opşa an3era iyen. Ma-ti peği xaz*i mayen. (PZ-Cigetore) Bizim buralarda çok yabanmersini oluyor. Bende pek severim. → m3ela, n3ela; k’an3xanak’a, k’a3xanak’a


an3kili (FN-Ç’anapet, Sumla) i. Kalın dikenleri olan bir çalı. Bazı yörelerde “yaban gülü”, “köpekdikeni” vs denir. → purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; lak’idanz*i


an3kilopuna (FN) i. An3kili’nin çok olduğu arazi. Pederik livadi-k’udelişi an3kilopuna noç’vams. (FN-Ç’anapet) Babam bahçe dibindeki dikenli arazıyı yakıyor.


an3’i (HP)(AK) z. Bu yıl. Bu sene. An3’i x’alisari dido ren. (HP-Mak’rial) Bu sene kızılgerdan kuşu çoktur. An3’i but’k’uci dido imbrialen. (AK-Döngelli) Bu yıl arı kolonisi çok türeniyor. An3’i dido mç’ima domç’imu. (AK-Döngelli) Bu sene çok yağmur yağdı. An3’i mtxiri ok’o çans ki maşallah mtxirepunas dolocans. (AK-Döngelli) Bu sene fındık o kadar çok vermiş ki maşallah fındıklık kaynıyor (= çok aşırı var). An3’i cumadi-çkimişi jur març’a dişka uğun. (AK-Döngelli) Bu yıl amcamın iki yığın odunu var. An3’i p’inç’k’u çkar var-bz*iri. (AK-Döngelli) Bu sene ateşböceği hiç görmedim. Berek an3’i var-içalişu do sinifis xodoskidu. (AK-Döngelli) Çocuk bu yıl çalışmadı da sınıfta kaldı. Berek an3’i var-içalişu do sinifi var-mik’valu. (AK-Döngelli) Çocuk bu yıl çalışmadı da sınıfı geçemedi. An3’i ntxiri yopşa ren. (AK-Döngelli) Bu yıl fındık doludur. → 3’o, ham3’o, han3’o, an3’o, 3’i


an3’ineri (AK) s. Bu seneki. Bu yılki. An3’ineri mtxirobas dido mç’ima domç’imu. (AK-Döngelli) Bu seneki fındık zamanı çok yağmur yağdı. → 3’oneri[1], ham3’oneri, han3’oneri, an3’oneri, 3’ineyi


an3’işi (ÇM) i. Misina. Olta. An3’işi dok’açeri limcişa ikten. Çxomi var-aç’opu. (ÇM-Ğvant) Akşama kadar elinde olta tutup dolaşıyor. Balık tutamadı. Ali t’oba an3’işi dolvon3’ay. Çxomi eşk’iyonay. (ÇM-Ğvant) Ali oltayı t’obaya daldırıyor. Balık çıkarıyor.[misina; olta ipliği] tona; misina; [misina ve olta] anç’esi, ank’esi; [kamış olta] on3’aponi


an3’k’ili (ÇM)(AŞ-Ortaalan) i. Çok yıllık sapı odunsu dikenli çalı, meyvesi olgunlaşınca kırmızı renge dönen, çekirdek çok sert, çekirdekle dış deri arasında süngerimsi yenilebilen şekerli maddesi olan yabani bitki. An3’k’ilepe p’3’amt’aşa xe-tati movidum. (ÇM-Ğvant) Dikenleri sökerken eldiven giyiyorum. Ali an3’k’ili-t’ukşepe t’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali dikenin filizlerini kırıyor. ≠ purki-an3’k’ili


an3’o (HP) z. Bu yıl. Bu sene. Axmet’ik an3’o dido skence gyudgu. (HP-P’eronit) Ahmet bu sene çok tuzak (atmaca yakalamak için) kurudu. → 3’o, ham3’o, han3’o, an3’i, 3’i


an3’oneri (HP) s. Bu seneki. Bu yılki. → 3’oneri[1], ham3’oneri, han3’oneri, an3’ineri, 3’ineyi


aominen (FN ~ AH) Dø/DH e.f. Susuyor. 3’k’ai maominu. (FN-Ç’anapet) Susadım. Pederiz, içaliçamt’aşa dido upi na-geçamz şeni ordoşe aominen. (FN-Ç’anapet) Babam, çalışırken cok terlediği için erken susuyor. Maominuyiz nanaz katanaz na-doludgirt’u ayrani opşvi. (FN-Ç’anapet) Susayınca annemin küp içinde duran ayranı içtim. İçalişamt’aşi k’oçis ordo ordo 3’k’ari aominen. (AH-Lome) Çalışırken insan erken erken susuyor. Genik p’et’elams ! Vaşa 3’k’ari aominu. 3’k’ari komeçit-dort’un-i ? (AH-Borğola) Dana meliyor ! Sakın susamasın. Su vermiş miydiniz ? → ambinen; amk’ominen; ≠ [susamış durumdadır] ombors (PZ ~ ÇM); 3’k’ari aşven (AK)


aonen (AH) AD har.f. Birine [dat.] varıyor. Ar tek’audi komaz*iruna hemuz baonare. (AH-Lome) Bir tekaüt bulabilirsem ona varacağım. Fadimek muşişen vit’o-xut 3’ana didi ar k’oçiz aonen. (AH-Borğola) Fatma kendisinden on beş yaş büyük bir adama varıyor. → noums; ek’aunen; natxozen; nax’oneps, nax’onen, nox’ups


aoropen[1]/ ayoropen (ÇM ~ FN-Ç’anapet) DA hal.f. [emp.şm.1.tek. maoropen] Seviyor. Ma si maoropen. (ÇM ~ AŞ) Ben seni seviyorum. Ayşe na-ayoropen bere nayonen. (ÇM-Ğvant) Ayşe sevdiği gence varıyor. # Noç’adun nek’na p’amp’u / Megiraya-y gomin3’i / Ma nak’u gayoropen / Gogağari domi3’vi. (ÇM-Ğvant, anonim) Kapının üzeri ahşap kilit çakılı / Tıklatınca (bana) aç / Beni ne kadar sevdiğini / Kurban olayım söyle. # Dolink’oray do ali / 3’ikvaşi k’iravat’i / Ç’andra-ti maziranen / Mi ayoropen yat’i. (ÇM-Ğvant, anonim) Bağladı da boynuna / İpekten kravatı / Düğün de göreceğiz / Bakalım kimi seviyor. K’art’ik’art’i var-ayoropenan. (AŞ-Ok’ordule) Birbirlerini sevmiyorlar. Hik’k’u aoropen çi komoik’k’açu do va-naşk’uy. (AŞ-Ortaalan) O kadar çok seviyor ki kucakladı ve bırakmıyor. Nazimiye noğame-muşşi dido ayoropen. (AŞ-Ortaalan) Nazımiye nişanlısını çok seviyor. Fadimez Ferdi dido aoropen. FerdikHayde” ya u3’vayiz yekten noumz. (FN-Ç’anapet) Fatma Ferdiyi çok seviyor. FerdiGeldediğinde hemen ona varıyor. → alimben; oroms, x’orops, x’orups


aoropen[2] (FN-Ç’anapet) DA e.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. maoropen] Aşık oluyor. Sevdalanıyor. Fadimez Mustafa daoropu. (FN-Ç’anapet) Fatma Mustafa’ya savdalandı. → ax’oropen


aoropen[3] (FN-Sumla)(AH-Lome) AD har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. baoroper] Aşık oluyor. Sevdalanıyor. Aşe Xasaniz daoropu. (FN-Sumla) Ayşe Hasan’a aşık oldu. Fadime Mustafaz daoropu. (AH-Lome) Fatma Mustafa’ya sevdalandı. Hemuz guri çiçku uğun. Mintxa z*irasen aoropen. (AH-Lome) Onun yüreği yumuşaktır. Kimi görse aşık olur. Biç’iz 3’ana ç’ut’a uğun. Nosik va-nuk’vatams. Mskvanobaşe moğerdun do aoropen. (AH-Lome) (Erkek) çocuğun yaşı küçük(tür). Aklı kesmiyor. Güzelliğe kanıp aşık oluyor. → ax’oropen


apartumani i. Apartman. [< Fra.] Apartumanis k’omşi-çkimi Tolga sum tutas Japonyaz dodgitu. Ha3’i-ti Amerik’az ren. Ar 3’ana çkva hek dodgitasen. (AH-Lome) Apartman komşum olan Tolga üç ay Japonya’da kaldı. Şimdi de Amerika’dadır. Bir yıl da orada kalacak. Apartumani-tkvaniz ar oxorcak k’at’a sabayle xali patxums. (AH-Lome) Sizin apartmanda bir kadın her sabah halı silkeliyor. Apartumani-tkvanis 3’k’arişi depo bodrumis ren-i ? (AH-Lome) Sizin apartmanda su deposu bodrumda mıdır ?


apaşen[1] (PZ ~ ÇX)(AK), apaşşen (AŞ-Ortaalan) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] karışıyor. İxi barasi Emines tomalepe apaşen. (PZ-Cigetore) Rüzgâr estiği zaman Emne’nin saçları karışıyor. Ayşe ti imbonasi tomalepe apaşen. (ÇM-Ğvant) Ayşe başını yıkadığında saçları karışıyor. Nonç’epi domapaşu. (ÇM-Ğvant) İplerim birbirine dolandı (= karıştı). Mosa zade apaşen. (AŞ-Ok’ordule) Ağı çok karışıyor. Bilgisayari msk’va koce3’opxu-dort’t’u. Handğa dvapaşşu. Manniya apaşşen. (AŞ-Ortaalan) Bilgisayarı güzel düzenlemişti. Bugün karıştı. Sürekli karışıyor. Mamut’iz xez mutu var-nağen. Na-asen dulya-ti boyne apaşen. (FN-Ç’anapet) Mahmut’un elinden hiçbir şey gelmiyor. Yaptığı işler de hep karışıyor. Oxorcaz xvala mutu var-abeceren. Nana-muşi ar ndğaz var-malaşi ti do t’ani apaşen. (AH-Lome) Kadın tek başına bir şey beceremiyor. Annesi bir gün gelemeyince başı-kıçı karışıyor. İxiz mçxomi ç’opumt’aşi misina apaşen. (AH-Borğola) Rüzgârda balık tutarken misinası karışıyor. Na-var-açkinasen mutu k’itxaşi nosi apaşen. (AH-Borğola) Bilemeyeceği bir şeyi sorunca aklı karışır (şaşırır). Am dulya apaşason. (ÇX-Makret) Bu işi karışacak. [◘ eşb. (ipaşen altında) apaşen[2]]; + upaşams/ upaşay/ upaşaps/ upaşups


apatxen[1] (PZ)(AŞ ~ ÇX)(AK) AD har.f. Birinin [dat.] göz kapakları vs [aps.] seğiriyor. Birinin [dat.] vücudunun bir yerinde [aps.] deri ile birlikte derinin hemen altındaki kaslar hafif hafif oynuyor. Toli-k’am3’ami mapatxen. (PZ-Cigetore) Göz kapağım seğiriyor. Toli mapatxen. Xolo mi moxtasen ? (AŞ-Ok’ordule) Gözüm seğiriyor. Yine kim gelecek ? Toli mapatxen. A miti moxt’asen. (AŞ-Ortaalan) Gözüm seğiriyor. Biri gelecek. Xuseniz tolepe apatxen. (FN-Ç’anapet) Hüseyin’in gözleri seğiriyor. Ayteniz toli apatxen. (AH-Lome) Ayten’in gözü seğiriyor. Berek toliyi k’apağepe p’ant’a apatxen. (ÇX-Makret) Çocuk göz kapaklarını sürekli kırpıyor. K’oçis toli apatxen do eşo gulun. (AK-Döngelli) Adamın gözü seğiriyor da öyle geziyor. → ap’azulen; u3’k’ipinams[2]; + patxums/ patxuy/ patxups


apatxen[2] (ÇM) Birinin [dat.] giydiği giysi [aps.] sallanıyor. Ayşe igzart’aşa belluği apatxen. (ÇM-Ğvant) Ayşe yürürken eteği sallanıyor.

apelen ipelen, ipels


apiçiz/ arpiçiz → ar piçiz


apiçora-/ a piçora- → piçora


apiçvaz → piçva


apolet’i/ apoleti (FN ~ AH) i. Apolet. [< Fra.] Subayepeşi mxuciz apolet’i gyuçanan. (FN-Sumla) Subayların omzunda apolet dikilidir. Subayepeşi mxuciz apoleti geiç’en. (AH-Borğola) Subayların omzunda apolet dikilidir. → cençareri; geç’eriI


apsen Dø hal f. Birinin [dat.] çişi var. Biri [dat.] idrara sıkışmış haldedir. Beres apsen. Çeçmeşe amaxtu. (AH-Lome) Çocuğun çişi var. Tuvalete girdi. → 3’k’ayişe dadginen; + psams, psuy/ psums, psims/ psips


apşen (PZ ~ ÇX) AD har.f. [Bu fiil, ipşen, oipşen, oipşams ve yipşen fiillerinin ortak faydalananlı biçimidir. Yöreye göre fiilbaşı {o-} ve olumluluk başeki {o-}’nun kullanımı değiştiğinden dolayı ayrıca maddebaşı edilmiştir.] [◘ eşb. opşams/ opşay/ opşaps fiilinin yeterlik kipi] I. Bir şeye [dat.] bir şey [aps.] doluyor. Xali tozi apşu. Gopatxuy. (AŞ-Ok’ordule) Halıya toz doldu. Silkeliyor.

II. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] doluyor. Tolepe (ya da toli) apşen. (PZ ~ ÇX) Gözleri (ya da gözü) doluyor. Gomaşinaşi tolepe omapşen. (*)(AH-Lome) Hatırlayınca gözlerim dolar. [(*) Omapşen biçiminin başındaki /o-/, “emperfektif biçimlere eklenip genel geçeri ifade eden olumluluk baş-eki {o-}”dur. Bu baş-eki, /a/ önünde gözlemlenmez.] 3’anağani-skani-ti k’aoba do xelobate ogapşas. (*)(AH-Lome) Senin de Yeni yıl iyilik ve mutluluk ile dolu olsun. [(*) Ogapşas biçiminin başındaki /o-/, “perfektif biçimlere eklenen olumluluk baş-eki”dir. Bu baş-eki, /a/ önünde gözlemlenmez.] Berez dido na-unonan ar mutu var-axenanşi tolepe apşen. (AH-Borğola) Çocuk çok istedikleri bir şeyi yapamayınca gözleri dolar. Berek imgaason. Tolepe apşen. (ÇX-Makret) Çocuk ağlayacak. Gözleri doluyor.


apxa (ÇM) i. Mekik. # Apxa golat’oçi domişvi porça / Moxt’i cegidvare toprişi çaça. (ÇM-Ğvant, anonim) Mekik (öteye beriye) at bana gömlek doku / Gel sana bal peteği (tabak veya bir kap içinde) vereceğim. → mak’oç’i; firk’eta


Apxazi (AH-Borğola) s. ve i. Abhaz. Apxazi gyumruğişi polisik t’ua, nek’naşi fot’oğrafi na-gamabiği şeni, fot’oğrafişi makine go3’omiğu. (AH-Borğola) Abhaz gümrük polisi az kalsın, kapının fotoğrafını çektiğim için, fotoğraf makinemi elimden alırdı. [Bu terim, Gürcistan ile Türkiye arasındaki sınır açıldıktan sonra, Abhazya’ya da geçme imkânı gerçekleşince kullanılmaya başladı. Daha önce Lazlar genelde Abhazlar ile Abazaları ayırt etmiyorlardı.] → Abaza, Ap’aza


ap’ant’en (AŞ) Dø e.f. Şaşırıyor. Kafayı yiyip akılsızca şaşırıyor. Mt’a-korme ap’ant’u. K’uçxe ninzgilay. (AŞ-Ok’ordule) Çulluk şaşırdı. Ayağını gagalıyor. Ti-cile na-vidart’u, mutxa domağodu. Map’ant’u. Ti-3’ale mendemalu. (AŞ-Ok’ordule) Yukarı doğru gidecekken bir şey oldu. Şaşırdım. Aşağı doğru gidebildim. Seri-gverdi moy moxt’i ? Gap’ant’u-i ? (AŞ-Ok’ordule) Gece yarısı niye geldin ? Şaşırdın mı (*) ? [(*) “Kafayı mı yedin ?” anlamında da denilebilir.] K’oçi mandali hey do hay goik’limay. P’anda ap’ant’u. (AŞ-Ok’ordule) Adam mandalı orasına burasına takıyor. Ola ki delirdi. [yanlışlıkla şaşırıyor (sonradan şaşırdığının farkında olabiliyor)] gvaşaşen, gaşaşen


Ap’aza (FN ~ AH-Lome) s. ve i. Abhaz ve Abaza. (*)Ap’azaşi Şukri ğoma ncaşe melu do t’eyarete Mp’olişa mendiyonez. (FN-Ç’anapet) Abhaz Şükrü dün ağaçtan düştü ve ucakla İstanbul’a götürdüler. Xendek’i do Duzces Ap’azape dido ren. (AH-Lome) Hendek ve Düzce’de Abhazlar (ya da Abazalar) çoktur. [(*) Ayrı dili konuşan, dolayısıyla ayrı etnik grubu oluşturan, Abhazlar ve Abazalar’ı Lazlar genelde ayırt etmezler.] → Abaza; Apxazi


ap’azulen (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] gözleri [aps.] kaslarının eylemi denetlenemez şekilde seğiriyor. Toli map’azulen. (ÇM-Ğvant) Gözüm seğiriyor (= kas eylemleri denetlenemez şekilde seğiriyor). → apatxen[1]; u3’k’ipinams[2]; ≠ ukvançxay; ≠ uzuray


ap’ik’o (AH) s. Birinden bir şey almak için hazır vaziyette olan. Beklenen veya arzulanan bir şey için fırsat kollamakta olan. Ma han3’o fit’re Nermanis mepçare. AlaKemiç’opasen-i, p’eya ?” ma do biduşunam. - Ç’e, mu var-egiç’opasen ? “Mik mu momçasen ?” ya do ap’ik’o dgin. (AH-Lome) Ben bu yıl fitreyi Neriman’a vereceğim. AmaAcaba benden alır mı ?” diye düşünüyorum. - Yahu, ne senden almayacak ? Kim ne bana verecek ?” diye bekleyiştedir.


Ap’rili [< Lat.] (PZ)(FN ~ AH-Lome) i. Nisan ayı. Ap’rilişi tutaz livaş 3’k’ariten ğalape irden do livadepez mat’alen. (FN-Ç’anapet) Nisan ayında kar suları ile büyüyen dereler bahçeleri basıyor. Han3’o Ap’rilis-ti p’eci mçoxa var-geikunaşa gale var-gamilen. (FN-Ç’anapet) Bu sene Nisan’da bile kalın ceket giymeden dışarıya çıkılmıyor. Çayiz gyubre Ap’riliz goibğen. (AH-Lome) Çaya azotlu gübre Nisan’da vurulur/dökülür. → Arp’ili, İgrik’a


ap’t’esi (AŞ-Ok’ordule) i. Aptes. Abdest. [< Far.] Müslümanların, namaz kılabilmek için usulünce el, ağız, burun, yüz, kol ve ayak yıkama ve başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağı temizleme şeklinde yaptıkları arınma. A 3’ari komomiği. Ap’t’esi ep’ç’opare. (AŞ-Okordule) Bir su getir. Abdest alacağım. → ap’t’ezi, abdezi, abdesi


ap’t’ezi (PZ ~ ÇM) i. Aptes. Abdest. [< Far.] Müslümanların, namaz kılabilmek için usulünce el, ağız, burun, yüz, kol ve ayak yıkama ve başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağı temizleme şeklinde yaptıkları arınma. Ap’t’ezi var-eç’opaşa namazi var-ixeninen. (PZ-Cigetore) Aptesi almadan namaz kılınmaz. Namazi-şk’imi p’are. Ar ap’t’ezi kep’ç’opa. (PZ-Cigetore) Namazımı kılacağım. Bir aptes alayım. Ali ap’t’ezi eç’opuy. (ÇM-Ğvant) Ali aptes alıyor. → ap’t’esi, abdezi, abdesi


ap’uskali (AH) i. Bir alan içinde sınırlarla belirleyip ayrı tutulmuş küçük alan. Jimok’ani ont’ules xerk’işi jinşen menya şakis na-eşaz*in ap’uskali ma kodomidvit. (AH-Lome) Evin arkasındaki tarlada harkın üstünden rampaya kadar arada kalan kısmı bana ayırın.


ar/ a[2]/ ari s. z. ve i. Bir. I. s. 1. (Sayı olarak) bir. Tek. Tenora mo-mgorum. Ar jur ndğa ogi domimçini. (ÇM-Ğvant) Zamansız gelme. Bir iki gün önce haber gönder. Ar xete p’ici var-ibonen. (AH, atasözü, K.A.) Tek elle yüz yıkanmaz (= Yardımlaşma önemlidir). Ar tiz jur kudi var-geitven. (AH, atasözü, K.A.) Bir başa iki şapka örtülmez (= gereğinden fazla olan her şeyin anlamı yok). Terzis ar dolokunu kodovandvi. (ÇX-Çxalazeni, TM) Terziye bir elbise ısmarladım. Ar xe koilomoskiru. (ÇX-Çxalazeni, TM) Bir elim (el, kol ve omzum) felç oldu. A gzaepe dido ç’anç’axoni yen. (ÇX-Makret) Bu yollar çok çamurlu. Farik ar ç’it’a sersi ognaşi gok’u3xun. (AK-Döngelli) Fahri küçük bir ses duyduğunda uyanıyor. 2. [Yüklem olarak kullanıldığında] Aynı. Bir. Xizani k’oçi haşote coğori k’ala ar didven. (FN-Ç’enneti) Yaramayan adam bu şekilde (= böye davranılarak) köpek terine konur (= değeri verilmez). Atmaca na-iç’open mosa do k’inçi na-iç’open mosa ar va-iven. K’inçişi mosa daha mç’ipe toloni iven. (AH-Lome) Atmaca yakalanan ağ (= atmacanın yakalandığı ağ) ile kuş yakalanan ağ (= kuşun yakalandığı ağ) aynı olmaz. Kuş yakalanan ağ daha ince gözlü olur. Oxoris doloxeni dulya do galeni dulya ar va-ren. (AK-Döngelli) Evin içindeki iş ile dışarıdaki iş aynı değil (= bir değil).

II. z. Bir. Bir kez. Bir kere. Kormek ar kodozgu ç’i 3’iminde k’undi. (PZ-Cigetore) Tavuk bir sıçtı ki hepten bokun boku. Bere-şk’imi ar me3’omilu xuteçi 3’ana şuri na-giğut’asen şuk’u koğirun. (ÇM-Ğvant) Çocuğumu bir kere görmek, yüz yıl yaşamaya değer. Puci nak’uşa gamapçare ? Ar cuzadi. (AŞ-Ok’ordule) İneği ne kadara satacağım. Bedelini belirle (öngör). A bigzalat do mutu iyasen iyaz. (*) (FN-Ç’enneti) Bir gidelim de ne olursa olsun. Ar komoxti. (*) (FN-Ç’enneti) Ne olursun, bir gel. [(*) Bu örneklerde a/ar kelimesi, yalvarma nüansını ekler.] Ntxiri 3’anas ar içanen. Ala çayi ar 3’anas sum fara içanen. (AH-Lome) Fındık yılda bir kere ürün verir. Ama çay bir yılda üç kere ürün verir. Çili-çkimik dolabis na-molosvarun dolokunupe tutas ar gokankums. (AH-Borğola) Eşim dolopta dizili giysileri ayda bir havalandırıyor. Berek ar var-dodgitun. Ar memintxaps. Ar gemçaps do eşo isters. (AK-Döngelli) Çocuk yerinde durmuyor. Bir beni itiyor. Bir bana vuruyor da öyle oynuyor.

III. i. 1. Bir. Xut’işa ar nok’ordasi otxo dosk’udun. (ÇM-Ğvant) Beşten bir eksilince dört kalır (5 - 1 = 4). 2. Biri. K’at’uşi motalepeşi ari na-t’u t’ik’inas doloxen. (AH-Lome) Kedi yavrularından biri sepetin içindedir. Berepeşi ari mensofaz dobonciri. Majuraz-ti tude meburçi. (AH-Lome) Çocukların birini mensofada yatırdım. Diğerine de yere yatak serdim. K’oçepeşi ari na-t’u var-biçini. Ala majura meleni k’omşi-çkuni ren. (AH-Lome) Adamlardan birini(n ne olduğunu) tanıyamadım. Ama diğeri karşı komşumuzdur.İsinaz ma 3’k’a-mangana gebodginam. Çkimi şkule arik, mulun, ok’oxums do kodolobğams. (AH-Lome) İsinaya ben 3’k’a-mangana kuruyorum. Benden sonra birisi geliyor ve bozup yıkıyor. Xusenik pucepe mele oşkumet’u. Ğaliz golulut’uşi bereşi nena ognu. İ3’k’edu. Berepeşi ari t’obas işkidet’u. A şvacis t’obaz dolantxu do bere muşletinu. (AH-Lome) Hüseyin ineklerini karşı tarafa götürüyordu. Dereden geçerken çocuk sesini duydu. Baktı. Çocukların biri t’obada boğulmak üzere idi. Hemen atlayıp çocuğu kurtardı. Bozo giyonut’aşi didopek gigoraman do ariz na-ren meçam. (AH-Lome) Kızın olunca çokları ister ve birine veriyorsun. Nurik ntxiri heşo k’ai ok’ortums do ariz ar k’ak’ali dido var-meçams. (AH-Borğola) Nuri fındığı öyle güzel ayırıyor ki birine bir tane fazla vermiyor (= iki kişiye tam aynı adet fındık veriyor). Heya dido p’at’i ari ren. K’oçi ar k’uzi 3’k’ariz doloşkidams. (AH-Borğola) O çok kötü biridir. İnsanı bir kaşık suda boğar. Nana-çkimik karmat’eşe ulut’uşi berepeşi ari elik’atamt’u. (AH-Borğola) Annem değirmene giderken çocuklardan birini yanına katıyordu. Berepek yastuğiten ist’ert’eşi ari hekole ari hakole gyak’nes do ok’oç’k’ides. (HP-P’eronit) Çocuklar yastukla oynarken biri oradan biri buradan tutunarak (yastığı) ikiye ayırdılar. 3. Aynı. Ağani do ç’ağani ar va-didven. (ÇM-Ğvant) Eski ile yani aynı değerde değil.

[dey. ar do ar (AH) : bir bir; birer birer; tek tek; teker teker] İnk’ilepe ar do ar yosvarit. (AH-Lome) Bağları birer birer koyarak dizin. Bere-muşi Mp’olişe idaşi mu-vasenpe ar do ar oxo3’onapams. (AH-Borğola) Çocuğu İstanbul’a gittiğinde yapacaklarını bir bir anlatıyor. → teği teği; tito tito

[dey. ar ar : Birer.] Kuzinas ar ar teği dişka vistoli do mç’k’idi xogamiç’ven. (AK-Döngelli) Sobaya birer tane odun attım da ekmek içinden pişiyor.


ara[1] (PZ ~ AŞ) i. [çoğ. arape] Dal. Memet’ik txombu-mcaşi arape guragadams. (PZ-Cigetore) Mehmet kızıl ağacın dallarını kırıp parçalaıyor. Luğepe aras nok3ams do mitik var-imxors. (PZ-Cigetore) İncirler dalda çürüyor da kimse yemiyor. Çemali mcaşi araşa k’o3’ik’anen. (PZ-Cigetore) Kemal ağacın dalından aşağı sallanıyor. Şk’uni m3’uşi arape opşa paçxat’a on. (PZ-Cigetore) Bizim karayemişin dalları çok sağa sola açılmış. Arapeşi xila cepatxuy. (ÇM-Ğvant) Dallardaki karı silkelerek döküyor. 3’o omri arape var-obğun. (ÇM-Ğvant) Bu sene erik dalları çiçek açmıyorlar. Mca cek’vatumt’aşa arape var-guk’vati-i, arti mcalepe najinen. (ÇM-Ğvant) Ağaç keserken dallarını budamazsan diğer ağaçlara dayanır. M3xuli arape ixi barasi otva nan3’en. (ÇM-Ğvant) Armudun dalları rüzgâr esince çatıya değiyor. M3xulişa cevit’i. Ara met’roxu. (ÇM-Ğvant) Armuttan iniyordum. Dal kırıldı. Mtuti m3xuli eyulun. Var-a3’ilasi arape goragaduy. (ÇM-Ğvant) Ayı armut ağacına çıkıyor. Toplayamayınca dalları tamamen kırıyor. Ayşe tudeni arape celvobazgay do m3’u eyulun. (ÇM-Ğvant) Ayşe aşağıdaki dallara basarak karayemişe çıkıyor. Omp’ila na-cudvare ara muti var-gurçi-i, goişiren. (ÇM-Ğvant) Halatı bağladığın dala bir şey sarmaz isen etrafı aşınıyor. → ndali; t’at’i[1]; t’ot’i[1]; x’a


ara[2] (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın birli düşmesi. Hep-yek. Ara komoxtazna ham tavli boçodinam. (FN-Ç’anapet) Hep-yek gelirse bu tavla oyununu bitiriyorum. → t’ubi ar; jur-ari


ara[3] (FN ~ AH)(AK) i. Ara. Turkula Asya do Evropaşi araz ar xinci steri ren. (FN-Ç’anapet) Türkiye, Asya ve Avrupa arasında bir köprü halindedir. Fadimek feli do lazut’işi aras ntxiri eşobğams. (FN-Ç’anapet) Fatma, kabak ile mısırın arasına fındık döküyor. Ncalepe meşadumels do jur ncaşi ara-muşiz kvalepe meşudumels. (FN-Sumla) Ağaçları kapalı bir mekânın içine koyup iki ağacın arasına da taşları koyuyor. Milletik sira-muşi çumers. Memet’i mulun do k’aabaluğişi araz irçak’en do oğine golilams. (AH-Lome) Millet sırasını bekliyor. Mehmet gelip kalabalığın arasına sıkışarak öne geçiyor. Aliz felamuri na-dorgasen yeyi var-duskidu-i ? Moime(r)s do hak jur sinorişi araz goşorçak’amz. (AH-Lome) Ali’nin ıhlamur dikecek yeri kalmadı mı ? Getirip burada iki hudut arasına sıkıştırıyor. Jur m3xuliş araz ant’ama va-irden. Eşikaçen. (AH-Lome) İki armut arasında şeftali büyümez, sıkışır, kalır. Hak’o dulyaşi araz oxorcak nuxedun do bureği gontxims. (AH-Lome) Bu kadar iş arasında kadın oturup börek açıyor. Handğa Arkabişa bulur. Xut-aşi ndğa k’o dulya miğun. Gobiktaşa oç’aruz ara mepçam. (AH-Lome) Bugün Arhavi’ye gidiyorum. Beş-altı gün kadar işim var. Geri dönünceye kadar yazışmamıza ara veriyorum. Berepe sumi-ti tito 3’ana araten meyona renan. (AH-Lome) Çocuklar üçü de birer sene arayla peş peşedirler. Çaresuzi aras kodopskidit. (ÇX-Makret) Çaresiz ortada kaldık. Jur ncaşi aras xomişikaçen. (AK-Döngelli) İki ağacın arasında sıkışıyor.


araba i. [çoğ. arabape] Araba. I. El arabası, öküz arabası vs. Arabas ogindele nuntxit. (PZ-Cigetore) Arabayı ön taraftan dayanın. Alişi araba txombu namp’onen do dvagutinen. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin arabası kızılağaca yaslanıyor da durabiliyor. Arabaz ogine k’ele nacinit. (FN-Sumla) Arabayı ön tarafından dayanın. Cumadik na-muğu dişkape arabaşen moçodaps. (AK-Döngelli) Amcam getirmiş olduğu odunları arabadan boşaltıyor.

II. Otomobil. Biç’i-şk’imik araba-şk’imi oxmaru şeni opşa ik’alap’arams. (PZ-Cigetore) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Hak’u doviyondri. P’iya araba moxt’asen-i ? (ÇM-Ğvant) Bu kadar bekledim. Acaba araba gelecek mi ? 3’ulu araba bere-şk’imi ixmay. Si-ti didi araba ixmari. (AŞ-Ortaalan) Küçük arabayı çocuğum kullanıyor. Sen de büyük arabayı kullan. Araba golulut’aşa oxori dolink’anen. (FN-Sumla) Araba geçerken ev sarsılıyor. Şufeyik araba molomk’asamz do k’oçepe mtelli jlip’oms. (AH-Lome) Şoför arabayı tıka basa doldurup insanları eziyor. Araba oktiz va eşalu do Osmanik nacins. (AH-Lome) Araba yokuştan (rampadan) çıkamadı da Osman itiyor. Çkuni arabas var-gexedu do xvala muşi şeni araba ikaçams. (AH-Borğola) Bizim arabaya binmedi de yalnız kendi için araba tutuyor (= kiralıyor). Arabate Avropaşe ulut’aşi ipti Bulgayistanişen golilen. (AH-Borğola) Arabayla [Türkiye’den] Avrupa’ya giderken önce Bulgaristan’dan geçilir. Arabas mjoli gobğun. (HP-P’eronit) Dut ağacının altında duran arabanın üstüne büyük miktarda dut dökülmüş. Muk araba-muşi 3’alendo gilix’onups. (AK-Döngelli) Kendisi arabasını aşağıya doğru götürüyor. 3. Araba ie taşınmış ya da taşınacak miktar. Nurik ar araba dişka dopen3’k’u. (AK-Döngelli) Nuri bir araba odunu yardı. Ar araba dişka dipen3’k’u. (AK-Döngelli) Bir araba odun yarıldı. → mangana[1]-II; taksiII


araba-gza i. Araba yolu. Araba-gzaşi t’ot’olo3iz kvanç’ala dolobobğit do arabape heşote golaxtez. (FN-Ç’anapet) Araba yolundaki çamurlu yere çakıl döktük ve arabalar o şekilde geçtiler.


Arabistani/ Aabistani (AH-Borğola) i. Arabistan. [< Arp. + Far.] Han3’o xaci na-ivasenpe Arabistanişe igzales. (AH-Borğola) Bu yıl hacı olacak olanlar Arabistan’a gittiler. → Arap’istani


Arabuli (AH-Borğola) s. vei. Arapça. Suriyez Arabuli ip’aramitaman. (AH-Borğola) Suriye’de Arapça konuşuyorlar. → Arapça


arada (AH) z. Arada. Ar miti golaxtaşi berek arada pencereşen gami3’k’en. (AH-Lome) Biri geçince çocuk arada pencereden dışarıya bakıveriyor. Omerik ip’aramitamt’aşi arada tavaniz na-amobun kyumepez e3’o3’k’ers. (AH-Lome) Ömer konuşurken arada tavana asılı kyumelere gözü kayıyor.


Arafa (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) i. Arife [< Arp.] günü. Ağani dolokunaşa voç’api. Arafa-ndğas ep’ç’opare. (PZ-Cigetore) Yeni giysi diktirdim. Arife günü alacağım. Arafa-ndğa oxori gokosa-goncular. Ç’umani-muşi bayram-on. (ÇM-Ğvant) Arife günü evi silip, temizleyeceksin. Ertesi günü bayramdır. # Xirsoni porçate golulur avla / Ç’umani Arafa n, mixenar xelva. (ÇM-Ğvant, anonim) Özel günler için olan gömleğini giyip kapımın önünden geçiyorsun / Yarın Arife günü. Bana helva yapacaksın (= mec. Güzel şeyler ile beni mutlu edeceksin). Nanak Arafaşi ndgaz gyari xazirumz. (FN-Ç’anapet) Annem Arife günü yemek hazırlıyor. Da-çkimik Arafaşi ndgaz oxori gokosumz do goduzanamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim Arife günü evi etraflıca süpürüyor ve düzenliyor.Arafaşi ndğas kçvare. Komoxti. (AH-Lome) Arife günü seni bekleyeceğim. Geliver. K’at’a Arafas oxorepeşi dulyaz manz*inen. (AH-Borğola) Her Arife’de evin işleri artar (bayram geleceği için). → Arefe


araluği s. ve i. Aralık. Aralıklı. Yarı açık yarı kapalı. I. s. “Oxorişi doşemez pi3arepe araluği mot-ivet’asya do k’ai ok’odgims do yoç’k’adams. (AH-Borğola) “Evin döşemesine tahtaları aralık olmasındiye iyice bitiştirip de (çivi ile) çakıyor. [elam3’ams altında] elam3’umeri; [elan3’uy altında] elan3’umeri; [ela3’k’ums/ ela3’k’ims altında] ela3’k’eri/ ela3’k’imeri

II. i. Mandres ixi na-amulun pi3arişi araluğepes tipi orçak’ams. (AH-Borğola) Ot ambarında rüzgâr giren tahta aralıklarına ot sıkıştırıyor.


Arapça (AH) s.-z. ve i. Arapça. Arap’istanis çkar Arapça var-dogaguru-i ? (AH-Lome) Arabistan’da hiç Arapça öğrenemedin mi ?


Arap’istani (AH-Lome) i. Arabistan. [< Arp. + Far.] Arap’istani Asya-k’it’az ren. (AH-Lome) Arabistan Asya kıtasındadır. Arap’istanis çkar Arapça var-dogaguru-i ? (AH-Lome) Arabistan’da hiç Arapça öğrenemedin mi ? Arap’istanis Filistinlipe xizmet’oba steri dulyapez oçalişapaman. (AH-Lome) Arabistan’da Filistin’lileri hizmetçilik gibi işlerde çalıştırıyorlar. → Arabistani


arada z. Arada. Arada bir. İsmet’ik nikaçaşi arada kemençe geloç’andinams. (AH-Lome) İsmet darlanınca arada kemençe çalar.


araxunen (AŞ-Ok’ordule)(AH-Lome) Dø hal f. Titriyor. İni cemzun. Maraxunen. (AŞ-Ortaalan) Soğukluk var (bende). Bir de titriyorum. Ç’e, k’oçi ! Oxori dido ini ren. Berez araxunen. (AH-Lome) Herif ! Ev çok soğuktur. Çocuk titriyor. → dardalams/ dardalay; raxunuy, iraxunams, raxunoms; tirtinams, tirtins, uxutirtins, uxvatirtinen; z*anz*alaps


arazi i. Arazi. Nurik arazi-muşi cuma-muşiz oxmarapams. (AH-Lome) Nuri arazisini kardeşine kullandırıyor. → let’aII; dixa


arden (AŞ)(AH ~ ÇX) AD har.f. Birinin [dat.] çocuğu [aps.] büyüyor. Bere domardu. Aşk’va k’alati lazut’i dolvabğen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum büyüdü. Artık sepete mısır doldurup dökebiliyor. Cemaliz bere arden. Cemal’in çocuğu büyüyor. Ma bere marden. (HP-P’eronit) Benim çocuğum büyüyor. Emuşi bee mu xili arden ! (ÇX-Makret) Onun çocuğu çok güzel büyüyor. + irden


Arefe (AŞ) i. Arife günü. Bayrami var-gaziraşa Arefe gazin. (AŞ-Ok’ordule) Bayramı görmeden Arife’yi görürsün. → Arafa


argebun irgebun


argi-bargi (ÇM) z. Tepetaklak. Mtuti argi-bargi irginu. (ÇM-Ğvant) Ayı tepetaklak yuvarlandı. Ali argi-bargi manganaşa colu. (ÇM-Ğvant) Ali arabadan tepetaklak düştü. → argi-burgi; ti-k’up’ala/ ti-k’up’p’ala, ti-k’up’eni, ti-k’opali; [takla] tiş-k’up’ani; [tepetaklak oluyor ya da devriliyor] moim3ken; [tepetaklak dönüp düşüyor] moikten


argi-burgi (PZ-Cigetore) z. Tepetaklak. Ar virgini ç’i argi-burgi ti-tude koceft’i. (PZ-Cigetore) Bir yuvarlandım ki tepetaklak aşağıya indim. → argi-bargi; ti-k’up’ala/ ti-k’up’p’ala, ti-k’up’eni, ti-k’op’ali; [takla] tiş-k’up’ani; [tepetaklak oluyor ya da devriliyor] moim3ken; [tepetaklak dönüp düşüyor] moikten


arguni i. Kesen gövde ile sap tutmacı arasında boşluğu olup ağırlığı 5kg’dan fazla olan büyük balta. Andğa mu-ti-na ot’u dişk’alepe argunite dopçiti. (PZ-Cigetore) Bugün ne kadar odunlar vardı ise balta ile yardım. Z*irameri arguni mitik var-eç’opums. (PZ-Cigetore) Bulunmuş baltayı kimse almıyor. Arguni-şk’imi 3xot’uy. (ÇM-Ğvant) Büyük baltam çok keskindir. Arguni kva ceçasi ilat’en. (ÇM-Ğvant) Büyük baltayı taşa vurunca kesmez oluyor. Xasanik na-mepçare arguni k’at’a fara bencelumz do moiğams. (FN-Ç’anapet) Hasan verdiğim baltayı her defasında körleştirip getiriyor. Hem nca burç’ulite var-moik’vaten. Argunite moikv’aten. (FN-Sumla) O ağaç küçük balta ile kesilmez. Büyük balta ile kesilir. Arguni-çkimi bgori do soti va-bz*iri. (FN-Sumla) Baltamı aradım, ama hiçbir yerde bulamadım. Arguni 3axepunaz miz*in. İdi do komoiği. (FN-Sumla) Benim baltam dikenlikte yerde duruyor. Git ve getir. Cemalik eğete arguniş xit’i şirums. (FN-Sumla) Cemal eğe ile baltanın sapını aşındırıyor. BabakArguni kvaz mot-gepçamt’aya do dişka gvarcaliz gek’vatums. (AH-Lome) Babam Baltayı taşa vurmayayım diye odunları kütüğün üstünde kesiyor. Aliz çkar nosi var-uğun. Badi k’oçiz arguni munkinams. (AH-Lome) Ali’nin hiç aklı yok. Yaşlı aldama baltayla hamle yapıyor. Cemalik dişka k’vatumt’aşi arguniz nuk’u mtelli duncaxams. (AH-Lome) Cemal odun keserken baltanın ağzını hep köreltiyor. Şevk’etik arguniz sap’i modumers. (AH-Lome) Şevket baltaya sap takıyor. Ntxirişi t’ot’i goazums do argunis dokaçale uxenams. (AH-Borğola) Fındık dalını yontuyor da baltaya sap yapıyor. Doğanik arguni kvas geçams do nuk’u mubğams. (AH-Borğola) Doğan baltayı taşa vurup da ağzını körleştiriyor. Arguni uşkirişi ncas mik’udumers. (AK-Döngelli) Baltayı elma ağacının arkasına koyuyor. Alik argunişi ondre3’e mot’ruxuşi muşa3’k’ips. (AK-Döngelli) Ali baltanın sapı kırılınca söküyor. Timurik arguniten nca meç’k’irups. (AK-Döngelli) Timur balta ile ağaç kesiyor. → burç’uli, nacaği/ najaği/ nacaki


ari → ar


arini (ÇM) i. 1. Duvardaki aralık. Ali avla-3’oderi-arinepe mp’alupe meşk’vombaray. Ore-mer3’epe nupinasen. (ÇM-Ğvant) Ali avlunun duvarındaki aralıklara ağaç saplamaları saplıyor. Kabak-asmalarını yönlendirip sarmalayacak. 2. Odunlar arasındaki aralık. Ali, dişk’a-març’a didi dişk’alepe oşk’enda na-on arinepe, 3’ulu dişk’alepe meşk’vonç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali, odun yığınında büyük odunlar arasındaki boşluklara küçük odunları itip koyuyor. 3. Derelerde taş altındaki boşluk. Berepe na-mç’imt’u mç’ima uji var-meçey. Ruba doloxt’ey. Şk’a do 3’ale 3’ari doxveri arinepe çxomi ogoru kocoç’ey. (ÇM-Ğvant) Çocuklar, yağan yağmura kulak asmadan dereye girip bellerine kadar suya girmiş halde taş aralarında balık aramağa başladılar.


ariza i. Arıza. [< Arp.] Jur ndğa ren eletriği va-ren. Santraliz ariza ren-doren. (AH-Lome) İki gündür elektrikler yok. Santralde arıza varmış.


arka (PZ) i. [çoğ. arkalepe] Boynuz. K’at’us arka ayen-i ? (PZ-Cigetore) Kedinin boynuzu olur mu ? → akra, kra, nkra


Arkabi i. Artvin-Arhavi ilçe merkezinin Lazca adı. Handğa Arkabişa bulur. Xut-aşi ndğa k’o dulya miğun. Gobiktaşa oç’aruz ara mepçam. (AH-Lome) Bugün Arhavi’ye gidiyorum. Beş-altı gün kadar işim var. Geri dönünceye kadar yazışmamıza ara veriyorum. Arkabis-ti Gyurcistanişe ixracati na-ikoms do dulya k’ayi na-uğun tuccarepe renan. (AH-Lome) Arhavi-de de Gürcistan’a ihracat yapıp işleri iyiolan tüccarlar vardır. Art’aşeniz yerleşuği Kyurtepe renan. Ala Arkabiz çkar Kyurti va-ren. (AH-Lome) Ardeşen’de yerleşik Kürtler var. Ama Arhavi’de hiç Kürt yok


Arkaboyi/ Arkaburi s. ve i. Artvin-Arhavi’li. [< Arkabi : Arhavi ilçe merkezinin Lazca adı]


arkadaşi i. Arkadaş. Alişi bere arkadaşepe-muşi şk’ala oxvakten. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çocuğu arkadaşları ile eğleniyor. Aşe arkadaşepe-muşi nana do baba-muşişa oçinapay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe arkadaşlarını anne ve babasıyla tanıştırıyor. Çkunde arkadaşepe moxtaşi babakBerepe raxat’i ivanya do gale gamilams. (AH-Lome) Bize arkadaşlar gelince babam “Çocuklar rahat olsunlar” diye dışarı çıkıyor. Berek arkadaşepe-muşis oyini oğodams. (AH-Lome) Çocuk arkadaşlarına oyun yapıyor. Ar arkadaşi-çkimi goxtimu şeni Misirişa idu. (AK-Döngelli) Bir arkadaşım gezmek için Mısır’a gitti.


Armoni i. Arhavi ile Fındıklı arasında bulunan geniş bir bölgeye verilen Lazca ad. Babak Armonis xorşa o3onams. (AH-Lome) Babam Armonide fasulye sırığı dikiyor. Lomaşen Sumlaşe Armoniş k’ele ilen. (AH-Lome) Lomeden Sumlaya Armoniden gidilir. Mustavak Armoniz daz*epuna nç’varums. (AH-Lome) Mustafa Armoni’de dikenliği temizliyor. İşçepek Armonis pouşi ikoman. (AH-Lome) İşçiler Armoni’de kazıma yapıyorlar.


Armonuri/ Armonuyi s. ve i. Armoni’li. Armoni’ye ait. Armoni kökenli. Armonuyi çayi k’at’a 3’anaz va-nç’varaşi muşebura idağen. (AH-Lome) Armonideki çayı her sene temizlemeyince kendi kendine dağ oluyor. Kutulaşi ğali ipti Armonuyi ğali k’ala ok’ant’alen. (AH-Lome) Kutula deresi önce Armoni deresiyle birleşiyor. Armonuyi gzas bistert’itşi xuberi golaxtu. (AH-Lome) Armoni yolunda oynarken greyder geçti.


armozi (FN) i. I. Serenderin çevresi ve tabanındaki aralık. [Serendere konan yiyecek öteberilerin çürümemesi veya erken kurumaları için çevre ve taban tahtaları aralıklı çakılır. Böylece serenderin içi havalanır ve nemin içerde kalması önlenir. Serenderin aralıklı tabanına fındık dökülür ve satış sürecine kadar orada bekletirlir. İşte bazı ince fındık taneleri serenderin tabanındaki armozi’lere sıkışır.] Ntxiri naylaş armozepez goşirçak’en. (FN-Sumla) Fındık serenderin aralıklarına sıkışıyor. Xasanik naylaş armozişen gamixorsals. (FN-Sumla) Hasan serenderin aralıklarından gizlice dışarıya bakıyor.

II. Bir ağacın (kerestenin) veya bir evin, geometrik bir şeklin köşeleri : iki çizginin birleştiği yer. Çilpi ncaşi armoziz dikaçi do gepçat. (FN-Sumla) Çırpıyı ağacın köşesine tut ve öylece çırpı vuralım. → çoşe, kyoşe


aroğverda (ÇM) Birlikte. Beraber. [< Far.] Ayşe luyu do şveni aroğverda ok’ocibuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe lahana ile içyağını birlikte haşlıyor (= pişiriyor). → bile[1]; asva; arte; baabeyi


aroni (ÇM)(FN) s.-z. Birinci. I. s. Birinci. → maaroni, maroni; artani; maarani; [ilk] sift’eneri; emogindeni; moç’k’a; iptineri, iftineri

II. z. Birinci sırada. İlk. Ali juma-muşiMaroni na-p’ç’opaten k’inçi sk’ani on. Majurani na-p’ç’opaten k’inçi şk’imi on.u3’u. (ÇM-Ğvant) Ali kardeşineİlk yakalacağımız kuş senin. İkinci yakalacağımız kuş benim.” dedi. → maroni; emogi


arpa i. [çoğ. arpape] Arpa. Ali arpape çemre k’oşk’ubğay. (ÇM-Ğvant) Ali arpaların arasına gübre döküyor. → ç’eri; nkeri/ nkeyi, mkeri


ar piçiz (FN-Ç’anapet) z. Birden. N3xeni it’uşa ar piçiz moicgiyalu. (FN-Ç’anapet) At giderken birden atağa kalktı. ≠ a piçi (→ piçi)


Arp’ili (PZ-Cigetore) i. Nisan ayı. → Ap’rili


arsa i. Arsa. [< Arp.] Ali-şk’uni him arsa eç’opinu guri ceduy. (AŞ-Ok’ordule) Ali’miz o arsayı almayı niyet ediyor.


artani (FN-Ç’anapet) s. Birinci. Yak’up’işi bozo han3’o mektebiz artani moxtu. (FN-Ç’anapet) Yakub’un kızı bu sene okulda birinci geldi. → maaroni; aroni; maroni; maarani; [ilk] sift’eneri; emogindeni; moç’k’a; iptineri, iftineri


Art’aşeni i. Rize iline bağlı Ardeşen ilçesinin Lazca adı. Şk’uni Atinas opşa t’oroci on. Art’aşenis hiçi var-on. (PZ-Cigetore) Bizim Pazar’da çok güvercin var. Ardeşen’de hiç yok. Ma Art’aşenişi oxori İnternet’i var-miğun. (AŞ-Ok’ordule) Benim Ardeşen’deki evde İnternet’im yok.Art’aşeniz yerleşuği Kyurtepe renan. Ala Arkabiz çkar Kyurti va-ren. (AH-Lome) Ardeşen’de yerleşik Kürtler var. Ama Arhavi’de hiç Kürt yok


Art’aşenuri s.ve i. Rize-Ardeşen’li. [< Art’aşeni = Ardeşen ilçesinin Lazca adı.]


arte (AH) z. Birlikte. Beraber. Arte bo3’k’edat. (AH-Lome) Birlikte bakalım. Lazut’i do xaci var-oint’alen. Juyi arte kok’ipinen. (AH-Lome) Mısırla fasulye karışmaz. İkisi bir arada serilebilir. Jur biga arte var-geiçen. (AH, atasözü, K.A.) İki değnek birden vurulmaz. Doğanik lazut’işi nçala do mkeriMjoraz xomazya do arte ok’upinams. (AH-Borğola) Doğan, mısır çalısı ve arpayıGüneşte kurusundiye birlikte seriyor. Oxoris mçire nek’na gebok’idi. Jur k’oçi arte amalinen. (AH-Borğola) Eve geniş kapı taktım. İki insan birlikte girebiliyor. Ankaras dulyas bort’işi Alevipe k’ala arte biçalişamt’i. (AH-Borğola) Ankara’da işte iken Alevilerle birlikte çalışıyordum. → bile[1]; asva; aroğverda; baabeyi


arti[1] (PZ-Cigetore ~ ÇM) s. ve i. Öbür. Diğer. → majurani, mancurani, majura; majvara; majvani. I. s. Öbür. Diğer. Ma şk’uni Xasanis miyoxaput’u. Arti Xasani-ti komoxt’u. (PZ-Cigetore) Ben bizim Hasan’ı çağırmıştım. Diğer [addaş olan] Hasan da geldi. Ar mutxa arti ar mutxape şk’ala ok’ont’aleri on. (PZ-Cigetore) Bir şey başka bir şeylere karışmış haldedir. Mca cek’vatumt’aşa arape var-guk’vati-i, arti mcalepe najinen. (ÇM-Ğvant) Ağaç keserken dallarını budamazsan diğer ağaçlara dayanır. Laç’i dudi na-var-nanç’uşinen msvape pupuli ayasi arti laç’epe nolosk’apay. (ÇM-Ğvant) Köpek başının ulaşamaduğı yerlerde yarası (çibanı) olunca başka köpeklere yalatıyor.

II. i. [çoğ. artepe : Diğerleri.] Ötekisi. Diğeri. Vitişa xuti kogamaxt’u-i, arti-muşi xuti dosk’udun. (PZ-Cigetore) Ondan beş çıkınca geride beş kalıyor (= diğeri olan beş kalıyor). Zura k’atu otxo monta kodvorinu. Em msk’va na-ort’u naşk’vey. Artepe noşk’idey. (ÇM-Ğvant) Dişi kedi dört yavru yavruladı. En güzelini (hayata) bıraktılar. Diğerlerini iple asarak boğdular.


arti[2] (AK) i. Biri. Xçe dolokunu uça k’ala var-naxva. Arti majvaras nakten (= mijvakten, kuxvakten). (AK-Döngelli) Beyaz elbiseyi siyah ile yıkama. Birinin rengi öbürüne karışır.


artikarti/ artikati (FN ~ ÇX) i. (*) Birbiri. Birbirleri. Çku sumi-ti artikatişi meoneyi boret. (AH-Lome) Biz üçümüz de sıralıyız. Birbirimizin devamıyız. Jur pi3ayi artikatiz ok’oç’k’aderi ren. Lomi moiği do kok’op’3’k’a. (AH-Lome) İki tahta birbirine çakılı. Küsküyü getir. Ayırayım. Çku irik-xolo artikati z*iyameri na-boret mitişen var-mpulomt. (AH-Lome) Biz hepimiz önceden birbirimizi gördüğümüzü (görüşmüş olduğumuzu) kimseden saklamıyoruz. Artikatis dido namskvanenan. Dulya dobuxenat do diçilan. (AH-Borğola) Birbirlerine çok yakışıyorlar. İşlerini yapalım da evlensinler. İnora şeni na-eç’opu dişkape Mot-işuvet’as ya do artikatis yosvarams. (AH-Borğola) Kış için satın aldığı odunları ıslanmasın diye birbirinin üstüne diziyor. Meyvaşi ncape p’eci dirganşi artikatiz matven. (AH-Borğola) Meyve ağaçları sık dikilince birbirini örter. 3’oxle ntxirişi o3xunuşi mecepez artikatişe mebira-ti ixenet’u. (AH-Borğola) Geçmişte fındık ayıklama imecesinde atma türküler de söylenirdi. Ntxirişi mecepez artikatiz nobiraman. (AH-Borğola) Fındık imecelerinde birbirlerine atma türkü söylerler. Mektebişi berepe artikatişi çisti renan. (AH-Borğola) Okul çocukları birbirinin aynısıdır. Mamulepek ok’obunant’aşi artikatişi pampariz nolaman. (AH-Borğola) Horozlar kavga ederlerken birbirlerinin ibiklerine dalarlar. [(*) Bu kelime, Lazca gramerde “isim” olarak sınıflandırılır. Türkçe karşılığı “birbiri” kelimesi ise Türkçe gramerde “zamir (adıl)” olarak sınıflandırılır.] → k’artik’arti (PZ-Cigetore ~ ÇM), k’art’ik’art’i (AŞ-Ok’ordule), artikartis (AK); arti-majvaras (AK)


artikartis (AK) z. (*) Birbiri. Birbirleri. Doğanik murgepe artikartis uxunt’aleps. (AK-Döngelli) Doğan yumakları birbirine karıştırıyor. Ermeni do Turkepe artikartis mu-şeni var-x’oropan ? (AK-Döngelli) Ermeni ve Türkler birbirlerini neden sevmiyorlar ? [(*) Bu kelime, Akçakoca Lazcasının gramer sisteminde “zarf” olarak sınıflandırılır. Türkçe karşılığı “birbiri” kelimesi ise Türkçe gramerde “zamir (adıl)” olarak sınıflandırılır.] → k’artik’arti (PZ-Cigetore ~ ÇM), k’art’ik’art’i (AŞ-Ok’ordule), artika(r)ti (FN ~ ÇX), arti-majvaras (AK)


arti-majvaras (AK) z. Birbirini. Birbirine. K’at’u do coğorepek arti-majvaras mu-şeni var-x’orupan ? (AK-Döngelli) Kedi ve köpekler birbirlerini niçin sevmiyorlar ? Da do cumak arti-majvaras nena no3igapan. (AK-Döngelli) Kız ve erkek kardeş birbirlerine laf sokuyorlar. Da do cumak arti-majvaras nena nostomenan (= not’k’omenan). (AK-Döngelli) Kız ve erkek kardeş birbirlerine laf atıyorlar. → k’artik’arti, k’art’ik’art’i, artika(r)ti; artikartis


artinen → urtams


artis i. Artist. [< Fra.] Eğlence yerlerinde numara yapan kimse. Ali Artisi mebangvapareşeni na-var-ikuy mutu va-dosk’udu. (AŞ-Ortaalan) Ali’ninArtiste benzeyeceğimdiye yapmadığı bir şey kalmadı.


artuği z. Artık. Ogine hantepe bit’t’umi batakluği ort’t’u. Brinz*i dvorgamt’ey. Handğa iri k’ale opşey. Artuği brinz*işi tarla va-dosk’udu. (AŞ-Ortaalan) Eskiden buraları hep bataklık idi. Pirinç ekiyorlardı. Bugün her tarafı doldurdular. Artık pirinç tarlası kalmadı. → aşk’va, çkva/ a çkva


Art’aşeni i. Ardeşen ilçe merkezinin Lazca adı. Art’aşenişa it’aşa bere nana-muşi golvancğonen. K’ap’ineri ulun. (AŞ-Ok’ordule) Ardeşen’e giderken çocuk annesini geçiyor. Koşarak gidiyor. Bere nana-muşi eluk’atun. Art’aşenişa ulun. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk annesinin yanında. Ardeşen’e gidiyor.


Art’aşenuri s. ve i. Ardeşen’li. [< Art’aşeni = Ardeşen ilçe merkezinin Lazca adı]


ar3’o (AŞ) i. Birisi. Ar3’o boyine mektubi momincğonams. Mutxa mak’alap’ay st’eri. Vrosi na-var-anç’aren şeni mu goruy-ti var-oxovo3’oni. (AŞ-Ok’ordule) Birisi bana sürekli mektup gönderiyor. Bir şey yalvarıyor gibi. Ama düzgün yazamadığı için ne istediğini anlayamadım. Ar3’o mutonpe dvaç’in. (AŞ-Ok’ordule) Birine bir şey lâzım. Ar3’o k’oçi xamite 3onuy. Mancurape o3’enan. (AŞ-Ok’ordule) Biri adamı bıçakla deliyor (= saplıyor). Diğerleri bakıyor. Ali ar3’o nozi3ay. (AŞ-Ok’ordule) Ali birine gülümsüyor.


asalen (ÇM) Dø hal f. 1. Bir erkek [dat.] kızışmış haldedir. Ali asalen. (ÇM-Ğvant) Ali kızışmış durumdadır. 2. mec. Bir erkek [dat.] olmayacak şeyleri istiyor. asp’at’alen


asenen (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) AD har.f. Birinin [dat.] başı [aps.] dönüyor. Xasani zabuni diyu. Ti asenen. (PZ-Cigetore) Hasan hastalandı. Başı dönüyor. Ti masenu. (PZ-Cigetore) Başım döndü. Ali andğa ti asenu. (ÇM-Ğvant) Bugün Ali’nin başı döndü (= baygınlık geçirme noktasına geldi). Ali zade ti asenen. Doxt’orişa olvoni on. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin başı çok dönüyor. Doktora gitmeliktir. → ti akten; [yüksek bir yerde birinin başı dönüyor] ti gakten

part. seneri : (Başı) dönmüş. Sersem sersem. Serseri. Ali andğa ç’umanişi ti seneri ikten. (ÇM-Ğvant) Ali bu sabah sersem sersem dolaşıyor. Ali iri-turli naşk’u. Seneri ikten. (ÇM-Ğvant) Ali her şeyi bıraktı (= her şeye boşverdi). Serseri (= amaçsız) dolanıyor. Ali ham ndğa zade ti seneri gulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali, bugün çok başı dönüyor durumda geziyor.


asfalti i. Asfalt. [< Fra. < Lat. < Yun.] Ağani na-ixenu gzas furt’una ivaşi mzuğa namçvalen do asfalti ok’ixven. (AH-Lome) Yeni yapılan yola fırtına olunca denizin dalgası vuruyor ve asfalt bozuluyor.


asit’i i. Asit. [< Fra.] Sivi asit’i bixmart’aşa elduveni movidum. (AŞ-Ok’ordule) Sıvı asit kullanırken eldiven giyiyorum.


askeri (FN ~ ÇX)(AK) i. 1. Asker. [< Arp.] İrağişi doloxes Amerikaşi askerepe gulun. (AK-Döngelli) Irağ’ın içinde Amerika’nın askerleri geziyor. 2. Askerlik. [< Arp.] Memet’ik biç’i-muşi askerişe noncğonams. (AH-Borğola) Mehmet oğlunu askere yolluyor. Nuranis askeriz na-ren bere-muşi ganç’elu. (AH-Borğola) Nuran askerdeki oğlunu özledi. → ask’eri


askerluği (FN ~ ÇX) i. Askerlik. [< Arp. + Tür.] Metinik askerluği doçodinu-i ? - Ğoma biç’i-çkimiz noğaz gyavalu. (FN-Ç’anapet) Metin askerliği bitirdi mi ? - Dün oğluma şehirde gözükmüş. Fadimez askerluğiz na-uğuru biç’i-muşi gaşinayiz tolepe daçilambren. (FN-Ç’anapet) Fadime askerde ölen oğlunu hatırlayınca gözleri yaşarır. Alişi didi biç’i askerluğiz diyilu edo nana-muşik p’anda gyabgarz. (FN-Ç’anapet) Ali’nin büyük oğlu askerde (= askerlikte) öldürüldü ve annesi her zaman ağıt yakıyor. Alik askerluğişe na-imt’u cumadi-muşişi mota noğayi oxoriz ot’k’obinams. (FN-Ç’anapet) Ali askerden kaçan amcasının tornunu carşıdaki evde saklıyor. Askerluğişen moşvacinuşa na-moxtu-dort’un Yak’up’işi 3’ut’eli cumak oxtimuşa ar ndğa duskiduyiz ti-muşi keinç’u. (FN-Ç’anapet) İstirahat için askerden gelen Yakub’un küçük kardeşi gitmeye bir gün kala kendini astı. Biç’i-çkimik askerluğiz helikopteri oputxinams-doren. (AH-Borğola) Oğlum askerlikte helikopter uçuruyormuş (= kullanıyormuş). Askerluğişen na-moxtu Xasani gonç’eleri nana-muşis kogak’oru. (AH-Borğola) Askerlikten gelen Hasan özlemiş olan anasına sarıldı. → ask’erluği, askeroba


askeroba (AK) i. Askerlik. [< Arp. + Tür.] Alis askerobas na-ux’onun bere-muşişa geç’arali nancğonen. (AK-Döngelli) Ali askerde olan çocuğu için para gönderebiliyor. Animse-çkimişi askeroba oçodinus ç’it’a duskidu. (AK-Döngelli) Yeğenimin askerliğinin bitmesine az kaldı (= kısa zaman kaldı). → ask’erluği, askerluği


ask’eri (PZ ~ AŞ) i. 1. Asker. [< Arp.] P’ap’u-şk’imi Yonani-msvaşa na-moxt’u ask’erepe şk’ala harbi u. (ÇM-Ğvant) Dedem Yunanistan’dan gelen askerler ile savaştı2. Askerlik. [< Arp. + Tür.] Uji domizday. Amedi ask’erişa andğa moxt’asen. (ÇM-Ğvant) Kulağım söylüyor. Ahmet bugün askerden gelecek. # Ayşe oşk’uri cexen / Cuzi ceviyonare / Ask’erişa moft’asi / N3xeni cevoxunare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Ayşe elma ağacında / Sonbaharda indireceğim / Askerliğinden dönünce / Ata bindireceğim. → askeri


ask’erluği (PZ ~ AŞ) i. Askerlik. [< Arp. + Tür.] Ask’erluği na-uğuru bere-muşi gvaşinasi tolepe açilamren. (ÇM-Ğvant) Askerde ölen oğlunu anımsayınca gözleri yaşarıyor. Ask’erluği vikumt’işa Suryanepe kort’ey. (ÇM-Ğvant) Ben askerlik yaparken Süryaniler vardı. → askerluği, askeroba


aspiratori i. Aspiratör. [< Fra.] Bacak dumani k’ayi var-3’in3’omt’u. Aspiratori mebuk’idi do ha3’i heşşo 3’in3’oms ki ! (AH-Lome) Baca dumanı iyi çekmiyordu. Aspiratör taktım ve şimdi öyle güzel çekiyor ki !


asp’at’alen (ÇM) Dø hal f. 1. Bir bayan [dat.] kızışmış haldedir. Ayşe asp’at’alen. (ÇM-Ğvant) Ayşe kızışmış durumdadır. 2. mec. Bir bayan [dat.] olmayacak şeyleri istiyor. + usp’at’alay; ≠ asalen


astani (HP) i. Kuruş. Ha porças xut astani mepçi. (HP-P’eronit) Bu gömleğe beş kuruş verdim. → ngroşi


astenayi (FN-Ç’anapet) s. Yatalak. K’uçxe not’roxu tina Fadime astenayi diyu. (FN-Ç’anapet) Ayağı kırıldıktan sonra Fadime yatalak oldu. → ast’enari, ost’enari, astenyai; gencireri; gecans


astenyai (FN-Sumla) s. Yatalak. Cemali aşi tuta ren astenyai gecans. (FN-Sumla) Cemal altı aydır yatalaktır. → ast’enari, ost’enari, astenari; gencireri; gecans


astolen, astolu vs → istomers, astomers


astomers (AK) EDA har.f. [perf. vastoli, astoli, astolu, vastolit vs] Bir şeyi [aps.] birine doğru [dat.] atıyor ya da fırlatıyor. Doğanik duvaris t’alaxi astolaşi k’ai nan3axen. (AK-Döngelli) Doğan duvara çamur atınca (o çamur duvara) iyi yapışıyor. Kemalik kva mastomers. (AK-Döngelli) Kemal bana taş atıyor. Kva mastolu. Var-vimt’e(r)et’ik’on t’uva mumat’asint’u. (AK-Döngelli) Bana taş attı. Eğer kaçmasaydım az kalsın bana çarpacaktı. Duvaris na-vastoli t’alaxi kenaris ilan3axu. (AK-Döngelli) Duvara attığım çamur kenara yapıştı. → + istomers


ast’enari (PZ ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan) s. Yatalak. Didi-şk’imik jur tuta on ç’i ast’enari ncas. (PZ-Cigetore) Büyükannem iki aydır ki yatalak yatıyor. Ast’enari diyu. Ordo ğurasen. (ÇM-Ğvant) Yatalak oldu. Erken ölecek. Ayşe va-ciktasen. Aşk’va ast’enari diyu. (AŞ-Ortaalan) Ayşe iyileşmeyecek. Artık yatalak oldu. → ost’enari, astenayi, astenyai; gencireri; gecans


ast’ulinen → st’un


ast’vinen → st’un


asva (ÇM) z. Birlikte. Beraber. Asva ort’eyşa na-iyindrey livadepe ninç’inay. (ÇM-Ğvant) Birlikte iken aldıkları bahçelerden pay veriyor. → bile[1]; aroğverda; arte; baabeyi


asven (PZ ~ ÇX) AD har.f. Bir şey [aps.] birinin üzerine [dat.] sürünüyor. Lazut’işi msva xez mot-gasvet’as. Dido p’at’i inçaminen. (AH-Lome) Mısırın yaprakları koluna sürülmesin. Çok kötü kaşındırır. Beres ç’anç’axi dasu-doren. Şu beziten konukosi. (AH-Borğola) Çocuğa çamur sürülmüş. Islak bezle üzerini sil. Ağani xeneri boyaz elasuşi dolokunuz boya dasu. (AH-Borğola) Yeni yapılmış boyaya sürününce elbisesine boya sürüldü. + usums/ usuy, usumers/ usumels, usumars


Asya i. 1. Asya. [< Yun.] Turkula Asya do Evropaşi araz ar xinci steri ren. (FN-Ç’anapet) Türkiye, Asya ve Avrupa arasında bir köprü halindedir. Arap’istani Asya-k’it’az ren. (AH-Lome) Arabistan Asya kıtasındadır. Turkiye Asyas mem3xveri ren. (AH-Borğola) Türkiye Asya’ya eklidir. 2. Asya kıtasında Türkiye, Ortadoğu ve Sibirya’yı dahil etmeyen bölgeler. Asya’nın orta, güney ve doğu kısmı. Asyaşa bulur. (AŞ-Ok’ordule) Asya’ya gidiyorum. Lazepe Asyaşe moxt’es-i ? Miti var-uşk’un. (AŞ-Ortaalan) Lazlar Asya’dan mı geldiler ? Kimse bilmiyor. Asyaşa mundez idaginon ? (AK-Döngelli) Asya’ya ne zaman gideceksin ?


Asya-k’it’a i. Asya kıtası. Arap’istani Asya-k’it’az ren. (AH-Lome) Arabistan Asya kıtasındadır. → k’it’a


Asyanuri s. ve i. Asya’lı. Asyanurepe şk’uni k’omşi oran. (PZ-Cigetore) Asya’lılar bizim komşumuzdur.


aşa (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın altılı düşmesi. Dü-şeş. [< Far. ya da Kür.] Aşa komat’k’oçazna Cordanişi jur kvaz gebuçam. (FN-Ç’anapet) Dü-şeş atabilirsem Cordan’ın iki taşını vuruyorum. → t’ubi aşi; jur-aşi; du-şeşi


aşaven/ aşşaven → işaven/ işşaven


Aşe (AŞ ~ AH) i. Bayan adı “Ayşe”nin Lazca söylenişi. Xasani Xuseyini u3’u, Aşe dvobgarinapu. (AŞ-Ok’ordule) Hasan Hüseyin’e Ayşe’yi ağlattırdı. Aşe mduğuraşen beri Ali muturepe nupur3inay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe deminden beri Ali’ye birşeyler fısıldıyor. Aşek kapçaşi xica gamaçxums. (FN-Sumla) Ayşe hamsi küpünü yıkıyor. Aşe ar tutaz doloxe gamitxvasen. (AH-Lome) Ayşe bir ay içinde evlenecek.


Aşela i. Bir bayan adı.


aşi[1] s. ve i. (Rakam olarak) altı. 3’o m3xuli (na-)var-içanu mişk’ut’u. Ar kop3adi ç’i xut-aşi tane m3xuli nonças. (PZ-Cigetore) Bu yıl armut vermedi diyordum. Bir de baktım ki beş altı tane armut meyvesi vermiş. Ali aşi şuri mangana-muşi ont’rinay. (ÇM-Ğvant) Ali altı kişiyi arabasına sığdırıyor. Xasani porça aşi ili ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Hasan’ın gömleğinde altı tane düğme takılıdır. Porça-muşi aşi tane mpuli konunçay. (AŞ-Ok’ordule) Gömleğinde altı tane düğme takılıdır. Aşi ndğaneyi lulu-bere (ya da : ağne bere). (FN-Ç’anapet) Altı günlük bebek. Cemali aşi tuta ren astenyai gecans. (FN-Sumla) Cemal altı aydır yatalaktır. Mtiri-çkimik K’ayi biva ya do k’at’a ndğaz xut-aşi kilometre gza igzals. Handğa-ti dik’aşi ont’uleşe k’uçxete idu do moxtu. (AH-Lome) Kayınpederim İyi olayım diye her gün beş-altı kilometre yol yürüyor. Bugün de buğday tarlasına yaya gidip geldi. Handğa Arkabişa bulur. Xut-aşi ndğa k’o dulya miğun. Gobiktaşa oç’aruz ara mepçam. (AH-Lome) Bugün Arhavi’ye gidiyorum. Beş-altı gün kadar işim var. Geri dönünceye kadar yazışmamıza ara veriyorum. Bedriye dido tamo ren. Limxana tito tito eç’k’orums. Aşek a xut-aşi arte ok’ukaçams do eç’k’orums. (AH-Lome) Bedriye çok yavaştır. Eğreltiotunu tek tek biçiyor. Ayşe beş-altı tanesini birden tutup biçiyor. Vit’o-jur nez*i ok’obirtitşi aşi aşi manç’es. (AH-Borğola) On iki cevizi bölüştüğümüzde altışar tane [payımıza] düştü. Nana-çkimiz k’uatri na-uğun şeni aşi tutas ar xastaxaneşe k’ontrolişe ulun. (AH-Borğola) Annemde guatr olduğu için altı ayda bir hastaneye kontrole gider.

[♦ dey. t’ubi aşi (ÇM) : Tavla oyununda dü-şeş.] Ali xe topri ok’açun. P’anda t’ubi aşi ot’oçay. (ÇM-Ğvant) Ali eli ballı. Hep dü-şeş atıyor.


aşi[2] i. (Hastalığa karşı yapılan) aşı. “Var-biz*abunaya do aşi oxenapams. (HP-P’eronit) Hastalanmayayım diye aşı yaptırıyor. → lemşiII; igneIII


aşilama i. Aşı kalemi. Na-gebomp’oni aşilamapek toli ot’k’va3inu-doren. (FN-Sumla) Aşıladığım aşı kalemleri gözlerini patlatmış (= savmış, tutmuş). → lemşiII; igneIII


aşineri (PZ-Cigetore) s. ve i. Altıncı. Xasanişi aşineri bere-muşi doğuru. (PZ-Cigetore) Hasan’ın altıncı çocuğu öldü. → maaşani; maaşineri; maşitani; aşitani; aşoni


aşiren/ aşşiren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] aşınıyor. Sk’ani şk’ala na-golulun ndğalepe umri maşşiren. (AŞ-Ortaalan) Seninle geçen günlerde ömrüm aşınıyor. + işiren

[dey. (AH) nena aşiren : Birinin [dat.] dili [aps.] aşınıyor. Yoruluncaya kadar konuşuyor.] Otku otkute ma nena domaşiru. (AH-Lome) Söyleye söyleye dilim aşındı.


aşitani (FN-Ç’anapet) s. Altıncı. Da-çkimi xinci şkule aşitani oxoriz xen. (FN-Ç’anapet) Kız kardesım köprüden sonra altıncı evde oturuyor. → maaşani; maaşineri; aşineri; maşitani; aşoni


aşi-ti s. ve i. Her altısı.


aşkurinen/ aşkuyinen (FN ~ ÇX) Dø/D.Abl e.f. Korkuyor. → aşk’urinen; ≠ eşkurdun

a. [emp.] Bir şeyden [abl.] genelde veya daima korkuyor. Mot-mğoram. Mitis skanden var-aşkurinen. (FN-Sumla) Bağırma. Kimse senden korkmuyor. Aşe coğorişen aşkurinen do Xasani elayonen. (FN-Sumla) Ayşe köpekten korktuğu için Hasan ona eşlik ediyor. Eminez xvala aşkurinen. Lumcaşi nek’na doloxendon golumers do heşşo doxedun. (AH-Lome) Emine yalnız korkuyor. Akşam olunca kapıyı içerden kilitliyor ve öyle oturuyor. Berez gyolumcu. Mot- aşkurinet’az ya do baba-muşi nagen. (AH-Lome) Çocuk akşama kaldı. Korkmasın diye babası karşılıyor. Hek’o insuzi ren ki k’oçis aşkurinen. (AH-Lome) O kadar sessizlik var ki insan korkuyor. Aliz but’k’ucişe var-aşkurinen. Xez-ti nixunams. K’uçxez-ti nixunams. (AH-Lome) Ali arıdan korkmaz. Eline de konduruyor. Ayağına da konduruyor. Mzuğaşi şuveriz mç’imaşen va-aşkurinen. (AH, atasözü, K.A.) Denizde ıslanan yağmurdan korkmaz. Seri ar sotişe oxtimuşen na-aşkurinen şeni p’anda ari kelok’atun. (AH-Borğola) Gece bir yere gitmekten korktuğu için her zaman yanınında katılan biri vardır. Beez coğoyişen aşkuyinen. (ÇX-Makret) Çocuk köpekten korkuyor. Feluk’a dido inçaxen do emu-şeni maşkurinen. (AK-Döngelli) Kayık çok çalkalanıyor da bu yüzden korkuyorum. Osmanik, Trangişen var-aşkurinen do k’oçi x’vilups. (AK-Döngelli) Osman Allah’tan korkmuyor da adam vuruyor.

b. [perf.] Özel bir durumda korku duyuyor. Xut 3’aneyi bere ncaşi dudişa extuyizMelasendeyi dido maşkurinu. (FN-Ç’anapet) Beş yaşındaki çocuk ağacın ucuna çıkıncaDüşecekdiye çok korktum. 3’i3’ila bz*iri şkule dido maşkurinu. (FN-Sumla) Yılanı görünce çok korktum. Seyişi gverdiz mezarez golobit’işi maşkurinu. (AH-Lome) Gece yarısı mezarlıktan geçerken korktum. Handğa dido mç’ima mç’imu.Ğvari gextasenya do maşkurinu. (AH-Borğola) Bu gün çok yağmur yağdı. “Sel inecekdiye korktum. Aşkurinu do nek’na gulumers. (AK-Döngelli) Korktuğu için kapıyı içerden kilitliyor.

şsz (*) işkurinen : Korkulur. Didi soloğani iyayiz mzugaşen işkurinen. (FN-Ç’anapet) Büyük dalgalar oluşunca denizden korkuluyor. Mt’inerişen işkurinen. (AH, atasözü, K.A.) Kaçak insandan korkulur. [(*) Hal fiilleri genelde şahıssız kipine sahip değiller. İşkurinen, bir istisnadır.]


aşkurins (AH) D.Abl e.f. Birinden [abl.] korkuyor. Dido na-kxvamums k’oçişe gaşkurinz. (AH, atasözü, K.A.) Sana çok dua edenden korkarsın (= Abartılı iltifatlarda bulunanlara güvenmemek gerek).


aşk’inen (AŞ-Ortaalan) Dø hal f. Hıçkırıyor. İri ma mzirasi mo-gaşk’inen ? (AŞ-Ortaalan) Beni her gördüğünde niye hıçkırıyorsun ? → şik’ums, eyaşik’en, şik’inams/ şik’inoms/ şik’inups


aşk’urinen/ aşk’uyinen (PZ ~ AŞ) Dø/D.Abl e.f. Korkuyor. → aşkurinen

a. [emp.] Bir şeyden [abl.] genelde veya daima korkuyor. Berepes, mç’apu-nena dvaguanis, aşk’uyinenan. (PZ-Apso) Çocuklar çakalın sesini duyunca korkuyorlar. Mşk’uyinace k’oçi ğara-muşişe aşk’uyinen. (PZ-Apso) Korkak adam gölgesinden korkar. N3aşi jindo t’eyare cijulinert’uşa berepes aşk’uyinet’es. (PZ-Apso) Gökyüzünde uçak uçarken (= uçurulup bırakılırken) çocuklar korkuyorlardı. Berepes, mç’apuşi nena dvagurasi, aşk’urineran. (PZ-Cigetore) Çocuklar çakalın sesini duyunca korkuyorlar. Mturi mtvasi k’abanis colvapu maşk’urinen. Ordo ordo ndoğişi jin pst’ur. (PZ-Cigetore) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. Berepe lip’adre nena dvaguran-i, aşk’urineran. (ÇM-Ğvant) Çocuklar çakalın sesini duyunca korkuyorlar. Limci oxorişa golit’ayşa mo-aşk’urinert’ay deyi elvayonen. (ÇM-Ğvant) Akşam eve geçerken korkmasın diye eşlik ediyor. Gaşk’urinenna biga ç’apxeri ç’apxeri idi. (AŞ-Ortaalan) Korkuyorsan değneği çarpa çarpa git. Dido na-aşk’urinenan şeni baba do bere-muşi ot’oçape dolok’açeri gulvan. (AŞ-Ortaalan) Çok korktukları için baba ile çocuğu tabanca elde tutarak (= tabanca avuçlanmış halde) geziyorlar. Bere baba-muşişe na-aşk’urinen şeni oxorişa var-ammalen. (AŞ-Ortaalan) Çocuk babasından korktuğu için eve giremiyor.

b. [perf.] Özel bir durumda korku duyuyor. Ordo na-ok’um3’upu şeni beres aşk’uyinu. (PZ-Apso) Erken karanlığa kaldığından dolayı çocuk korktu. Tutast’es vulut’i ğari-şkimi maz’irusi maşk’urinu. (PZ-Cigetore) Ay ışığında gidiyordum. Gölgemi görünce korktum. Ayşe aşk’urinasi k’riyay. (ÇM-Ğvant) Ayşe korkunca bağırıyor. Bere aşk’urinasi nana-muşi naxolen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk korkunca annesine yaklaşıyor. Aşk’urinassen. Kelvayoni. (AŞ-Ortaalan) Korkacak. Sen ona eşlik et.


aşk’va[1] (PZ ~ AŞ) z. Artık. Ma aşk’va vati mç’ara. (PZ-Cigetore) Ben artık yazmayacağım. Ogines 3’ale megzapes iri zoni ot’u. P’rinç’i xaşk’umt’es. Andğa iri k’ale ipşes. Aşk’va p’rinç’i livadi var-dosk’udu. (PZ-Cigetore) Eskiden sahil yoluna yakın yerler hep bataklık imiş. Pirinç ekiyorlarmış. Bugün her taraf doldular. Artık pirinç tarlası kalmadı. Xasanik k’uçxe moizdams. Aşk’va vati golomaktasen. (PZ-Cigetore) Hasan ayağını geri çekiyor. Artık bana uğramaz. Çxomi oç’opu aşk’va nozit’a dosk’udu. (ÇM-Ğvant) Balık tutmanın artık adı kaldı. Ogepe noğape şk’ala ç’orç’ona rt’u. P’rin3’i xaşk’umt’ey. Andğa aşk’va p’rin3’onape va-dosk’udu. (ÇM-Ğvant) Eskiden sahile yakın yerlerde (= çarşıların yanında) bataklık vardı. Pirinç ekiyorlardı. Bugün artık pirinç tarlası kalmadı. Galepe aşk’va ceyindu. Ceyindora mulun. (ÇM-Ğvant) Dışarıda artık ısı düştü. Sonbahar geliyor. Bere nik’açen. Aşk’va oxorişa mendaft’at. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk sıkılıyor. Artık eve gidelim. Ayşe va-ciktasen. Aşk’va ast’enari diyu. (AŞ-Ortaalan) Ayşe iyileşmeyecek. Artık yatalak oldu. → çkva/ a çkva


aşk’va[2] (ÇM) i.s.-e. [-şi aşk’va ] -den başka. P’anda luyu nobay, muç’o luyuşi aşk’va muti var-iyen. (ÇM-Ğvant) Lahanadan başka bir şey olmazmış gibi hep ezme lahana pişiriyor. → gale[2]; met’a, met’i; çkva[4]


aşlop’en → işlop’en


aşo (HP ~ ÇX) z. Böyle. → haşo


aşoni (FN) s. Altıncı. Da-çkimi xinci şkule aşoni oxoriz xen. (FN-Ç’anapet) Kız kardesım köprüden sonra altıncı evde oturuyor. → maaşani; maaşineri; aşineri; maşitani; aşitani; maaşani


aşoten (HP ~ ÇX) z. Böylece. → haşote/ haşoten


aşurams (AH-Borğola) ED har.f. Kokluyor. Gyari oç’k’omuz var-gyoç’k’aşa ipti aşurams do hemindo şkule ipxors. (AH-Borğola) Yemek yemeğe başlamadan önce kokluyor ve ondan sonra yiyor. → moint’inams; işurams; naşuren, naşurans, naşurs


aşuven → işuven


aşvaciz/ a şvaciz/ aşvacis/ ar şvaciz → şvaci


aşvelen (FN ~ AH) AD har.f. Birinin [aps.] yarası, beresi [aps.] iyileşiyor. Pupuli aşvelen. (FN-Sumla) Yarası savıyor. K’uçxez pupuli daşvelu. Ala ha3’i xez koyuxtu. (AH-Lome) Ayağındaki çıban iyileşti. Ama şimdi elinde çıktı. K’an-çibaniz balarz*aği moitvi do ordo gaşvelasen. (AH-Lome) Kan çıbanının üzerine sinirotu ört. Çabuk iyileşecek. + işvelen; uşvelams; işvelams


aşven (AK) DH hal f. Susamış durumdadır. Susadı. Beres 3’k’ari aşven do nana-muşi var-meçaps. (AK-Döngelli) Çocuk susadı. Ama annesi (ona su) vermiyor. [◘ eşb. şums[1]/ şuy[1]/ şups[1] ile şums[2]/ şuy[2]/ şups[2] fiillerinin yeterlik kipi] ombors/ ombos; e.f. [susuyor] ambinen, aominen


Atina i. Rize-Pazar ilçe merkezinin Lazca adı.


Atinuri s. ve i. Rize-Pazar’lı. [< Atina = Pazar ilçe merkezinin Lazca adı]


atki (AH) i. Atkı. Skani atki m3ika kçeoci ren. (AH-Lome) Senin atkın biraz açık renklidir.


atmaca (AŞ ~ ÇX)(AK) i. [çoğ. atmacape] Atmaca. Atmaca civcivi ezduy. (AŞ-Ok’ordule) Atmaca civcivi kaldırıyor. Atmaca hey mebun. İdi. Me3’i. Komoği. (AŞ-Ok’ordule) Atmaca orda yakalanmış. Git. Çöz. Getir. Atmaca mxuci cemoxen. (AŞ-Ok’ordule) Atmaca omzumda oturmuş haldedir. Cemali ceceğeni-k’inçi atmaca oç’opa şuk’ule oxuşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Cemal ceceğeniyi atmaca tuttuktan sonra serbest bırakıyor. Ceceğeni toli mutxa elvoç’abun. Hişote atmaca var-azin. (AŞ-Ok’ordule) Ceceğeni kuşunun gözünün kenarında bir şey yapışık durumda. Öylece atmacayı görmüyor. Atmaca k’et’t’i kocelvoxuni. (AŞ-Ortaalan) Atmacayı cubuğun kenarına oturt. Atmaca xe cexuneri gobiyonam. (AŞ-Ortaalan) Atmacayı el üzerinde (= kol üzerine kondurup) gezdiriyorum. Atmacas k’inçi no3’irams. (FN-Sumla) Atmacaya kuş gösteriyor. Xasanik atmaca omç’k’ams. (FN-Sumla) Hasan atmacayı evcilleştiriyor. Xasaniş atmaca tamo tamo imç’k’en. (FN-Sumla) Hasanın atmacası yavaş yavaş evcilleşiyor. Atmaca livadiz amut’alams. (FN-Sumla) Atmacayı bahçede yukarı doğru salıyor. Reşadik ot’rik’ez atmaca gyuntxozinams. (FN-Sumla) Reşat bıldırcına atmaca salıyor (= ardından kovalatıyor). Atmaca na-iç’open mosa do k’inçi na-iç’open mosa ar va-iven. K’inçişi mosa daha mç’ipe toloni iven. (AH-Lome) Atmaca yakalanan ağ (= atmacanın yakalandığı ağ) ile kuş yakalanan ağ (= kuşun yakalandığı ağ) aynı olmaz. Kuş yakalanan ağ daha ince gözlü olur. # Ağustozi mulun atmacaş ora / Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora / Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora / Muç’o p’a do so bida e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı / Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım / Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi. Atmacaz xor3’i no3’iramt’uşi, konak’ap’u do xor3’i go3’uğu. (AH-Borğola) Atmacaya et gösteriyordu ki saldırıp eti elinden zorla aldı. Xeşen na-amt’u daduli3’i tamo tamo nanç’u do meç’opu. (AH-Borğola) Elinden kaçırdığı dişi atmacayı yavaş yavaş yaklaşıp yakaladı. Xasanik atmaca omç’k’inams. (HP-P’eronit) Hasan atmacayı ehlileştiriyor. Xasanik atmaca oximç’k’inams. (HP-P’eronit) Hasan atmacayı kendine alıştırıyor. Cumadi-çkimi k’at’a ndğa atmaca-muşi oputxinaps. (AK-Döngelli) Amcam her gün atmacasını uçuruyor. İsmailik atmaca terbiyups. (ÇX-Çxalazeni, TM) İsmail atmacayı ehlileştiriyor. → sift’eri; mamuli3’i, daduli3’i


atxozen (ÇX) AD har.f. Biri [aps.] birini [dat.] kovalıyor. Ğoman xoci matxozu. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Dün beni öküz kovaladı. Coğoyi beez atxozu. (ÇX-Makret) Köpek çocuğu kovaladı. → nomç’eşams; ntxozun; cantxozen; antxozen; ç’işun; gyantxozen[1]; geç’işun; notxozun


at’aik’en (AH) AD har.f. Birine koşuyor.

[dey. nana at’aik’en : Anası ağlıyor (= çok zahmet çekiyor; eziyet çekiyor; bitkin duruma geliyor).] K’ai nana gat’aik’u-i ? (AH-Lome) İyice anan ağladı mı ? (= Çok eziyet çektin mi ?) Nana mat’aik’u. (AH-Borğola) O kadar yoruldum ki anam ağladı (= çok eziyet çektim; bitkin duruma geldim).

part. nana t’aik’eri : Anası ağlamış. Nana t’aik’eri hakşa so rt’i ? (AH-Lome) [şaka] Anan ağlamış, şimdiye kadar neredeydin ?


at’amba (PZ ~ FN-Ç’anapet) i. [çoğ. at’ambape] Şeftali. 1. Şeftali ağacı. Oxoyişi oginde at’amba-nca dorgun. (PZ-Apso) Evin önünde şeftali ağacı dikilidir. Şk’uni at’ambaşi mşk’velas na-niçanen at’ambape p’i imonç’asi novelams (= nolams). (PZ-Cigetore) Bizim şeftali fidanının verdiği şeftaliler olgunlaşmadan düşüyor (= yerinden çıkıyor, kopuyor). At’ambape nçxvapapete ordoşa ik’uk’un3eran. (ÇM-Ğvant) Şeftaliler sıcaktan erkenden tomurcuklanıyor. # Marti moxt’ay, mexuy at’amba-purki. (ÇM, anonim) Mart ayı gelsin, açar şeftali çiçekleri. At’amba kodovorgi. (AŞ-Ok’ordule) Şeftali ağacı diktim. Oxori ogine at’amba dorgeri n. (AŞ-Ok’ordule) Evin önünde şeftali ağacı dikilidir. At’ambak purkulams. (FN-Ç’anapet) Şeftali ağacı çiçek açıyor. At’ambak purki gontxums. (FN-Ç’anapet) Şeftali ağacı çiçek açıyor. Oxoyiz ogineşi at’ambaz kyoği doluk3u do exombu. (FN-Ç’anapet) Evin önündeki şeftalinin kökü çürüdü ve kurudu. Alik jimala emtumaniz at’amba nodgams. (FN-Ç’anapet) Ali evin arkasındaki yokuşa şeftali dikiyor. At’ambaşi k’up’urepe gaminç’aren. (FN-Ç’anapet) Şeftalinin tomurcukları oluşuyor. 2. Şeftali meyvesi. Vrosi at’ambape si mekçam. P’iyat’epe ma gamovik’atam. (ÇM-Ğvant) İyi şeftalileri sana veriyorum. Kötüleri kendime ayırıyorum. Cordani extu do at’amba me3’ilumz. (FN-Ç’anapet) Cordan üste çıkıp şeftali koparıyor. → ant’ama


at’at’uri/ at’at’uyi (AH) s. Ukala ve terbiyesiz. Ağzı bozuk. Fadimez hek’o at’at’uyi bere uyonun ki suntxa idasen milleti gyapxasen. (AH-Lome) Fadime’nin o kadar ukala çocuğu var ki nereye giderse herkese rezil oluyor. Osmanişi bere dido at’at’uri ren. Suntxa idasen o3’udepe do ntao p’redums. (AH-Lome) Osman’ın çocuğu çok görgüsüzdür. Nereye giderse rafları ve dolabı karıştırıyor. Ham bere dido at’at’uri ren. Hemus hamus ogorams. (AH-Borğola) Bu çocuğun çok ağzı bozuktur. Ona buna küfrediyor.


at’a3en (AH-Borğola) AD har.f. Pelte halinde olan bir şey [aps.] bir yere [dat.] yapışıyor. Kyume ikomt’aşi dido papa goişoren do tude dat’a3en. (AH-Borğola) Sucuk yaparken çok muhallebi sıyrılıp yere yapışır. + t’a3ums; ++ goit’a3ams; → nat’a3en (AH-Lome)


at’rak’en (ÇM) Dø hal f. Birinin [dat.] ishali var. Bere at’rak’en. (ÇM-Ğvant) Çocuğun ishali var. → korbaçxala uğun; t’rak’ums/ t’rak’uy; ameli uğun; t’ra3’i uğun


a-u-hihihiii ! (FN) ü. Yüksek sesle, özellikle dağlarda ve yaylalarda kendi yerini belli etmek için söylenen haykırış ve sevinç seslenişi. → ihuhuuuu


aunen/ aonen → iyonams


avara (PZ) s. Boş (zaman). Boş zamanı olan (gün). Oxorişi merterizepe dok3es. Ar avara ndğas ke3’evuç’adat. (PZ-Cigetore) Evin saçakları çürüdü. Bir boş zamanda alttan yukarı çakalım.


avci i. Avcı. K’at’u-çkuni k’ayi avci ren. K’inçiz not’k’obun do tude gextaşi ğrap ya do meç’opums. (AH-Lome) Bizim kedimiz iyi avcıdır. Kuşa saklanıp bekliyor ve yere inince rap diye yakalayıveriyor. Dido mtviri mtvaşi avcepek xedik’ite avişe ulunan. (AH-Lome) Çok kar yağınca avcılar hedik giyerek ava giderler.


aven[1] (FN ~ AH) ADY e.f. 1. [akrabalık hakkında konuşurken] Biri [aps.] birinin [dat.] bir şeyi [yük.] oluyor. Ali ma maven. - Mu gaven ? - Sica maven. (AH-Lome) Ali bana akraba olur. - Neyin olur ? - Damat olur. Emica-çkimişi oxorca ma “yenge” maven. (AH-Lome) Amcamın karısı benim “yengem” olur. 2. Bir şey [aps.] biri için [dat.] bir hale [yük.] geliyor. O-na na var-gapelaseren do ğurzuli na ga(v)aseren ! (FN-Ç’anapet) bed. [Bu bedduayı kadınlar kullanılır.] İnşallah hayırını görmeyip sana zehir olur ! Bozok ti ibonuşi ntoma met’aksi steri davu. (AH-Lome) Kız saçını yıkayınca saçları ipek gibi oldu. Beres na-ebuç’opi modvalu m3ika didi davu. 3’anaşe komoidumers. Ar 3’anas k’uçxepe m3ika çkva komoirden. (AH-Lome) Çocuğa aldığım ayakkabı büyük geldi. Seneye giyebilir. Bir yılda ayaklar biraz daha büyür. Ha 3’inek’i ma didi maven. (AH-Borğola) Bu çorap bana büyük geliyor. 3. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bir halde [yük.] oluyor. Kudi mcveşi na-uğunz guri ağani va-aven. (AH, atasözü, K.A.) Şapkası eski olanın yüreği yeni olmaz. → ayen[1]/ aen[1], ax’ven[1], ax’vapun[1]


aven[2] (FN ~ AH) DA e.f. Birinin [dat.] çocuğu, ürünü, boynuzu vs [aps.] oluyor. Aşez bozo avu. Meoneri-muşi biç’i ren. (FN-Sumla) Ayşe’nin kızı oldu. Devamında olan mutlaka erkektir. Han3’o m3ika ntxiri maves. (FN-Sumla) Bu yıl az fındığımız oldu. Otxoneçi matxori ntxiri mavu. (FN-Sumla) 80 matxori fındığım oldu (= Yaklaşık 40 teneke fındığım oldu = Yaklaşık 720 kg fındığım oldu). Hemuz bere na-var-aven şeni sum 3’aneri umiteli ar bere iskirams. (AH-Lome) Onun çocuğu olmayacağı için üç yaşında kimsesiz bir çocuğu evlât ediniyor. Da-çkimiz t’k’ubişi bere avu. (AH-Lome) Kız kardeşimin ikiz çocuğu oldu. Ham k’oçi haşşo mebaşkvatna muşebura oncirez geğurun do mitis-ti ambari var-aven. (AH-Lome) Bu adamı böyle bırakırsak kendi kendine yatakta ölür ve kimsenin de haberi olmaz. Ma dido nez*i maven. Si dido ntxiri gaven. (AH-Lome) Bende çok ceviz olur. Sende çok fındık olur. Modvalu maven, ala çizme var maven. (AH-Lome) Ayakkabı bana oluyor, ama çizme olmuyor. K’oçepez elak’idanşi Tangrişen na-muxtanoren ar hikmetite iri-mutuşi ambari avenan. (AH-Lome) İnsanlar delirdiklerinde Allahtan gelen bir hikmetle her şeyden haberdar olabiliyorlar. Coğori do k’at’u ç’angoni iven. Ala ntxa do k’oyinepez ç’angi var-avenan. Bu3xa avenan. (AH-Lome) Köpek ve kedilerin pençesi tırnaklıdır. Ama keçi ve koyunlar normal tırnaklıdır. → ayen[2]/ aen[2], ax’ven[2], ax’vapun[2]


aven[3] (FN ~ AH) DY e.f. Biri [dat.] bir duruma [yük.] geliyor. P’ap’uliz ini ava şkule daçxuriz muxedun do ik’uşinamz. (*)(FN-Ç’anapet) Dedem üşüyünce ateşin önüne oturup ısınıyor. Pucepez limxana var-e3’urçez do ç’anç’axi davez. (FN-Ç’enneti) İneklerin altına eğreltiotu sermediler de [ineklerin altı] sulu çamurlu oldu (= pis ve ineğin yatmaktan rahatsız olacağı yer haline geldi). İni mavu. (FN ~ AH) Üşüdüm. K’ut’uz pupuli emixtu-doren. Doxtoyiz o3’iyuşe oncğore maven. (AH-Lome) Penisimde çıban çıkmış. Doktora göstermeye utanıyorum. Hem berez dido oncğore aven. Miti moxtaşi igzalant’aşa ar soti keloç’abun do t’k’obun. (AH-Borğola) O çocuk çok utanıyor. Biri eve gelince o gidinceye kadar bir yerde yapışır da saklanır. Leşai xvala coğorepez var-aven. K’oçepes-ti nak’nen. (AH-Borğola) Kuduz sadece köpeklerde olmaz. İnsanlarada bulaşır. Ham porça doxtu-doren. Xepe mk’ule maven. (AH-Borğola) Bu gömlek çekmiş. Elleri bana kısa geliyor. [(*) FN-Ç’anapet diyalektinde genelde ayen biçimi kullanıldığı halde zaman zaman bu örnekte gibi aven biçimi de gözlemlenmektedir.] → ayen[3]/ aen[3], ax’ven[3], ax’vapun[3]


avi i. Av. Dido mtviri mtvaşi avcepek xedik’ite avişe ulunan. (AH-Lome) Çok kar yağınca avcılar hedik giyerek ava giderler.


avize i. Avize. [< Far.] Tavana asılan, şamdanlı, lâmbalı, cam veya metal süslü aydınlatma aracı. Oxorcak avizes na-gobun bombula-lemsi okosalete dokosu. (AH-Borğola) Kadın, avizenin etrafında sarılı olan örümcek ağını süpürge ile sildi (temizledi).


avla (PZ ~ FN) i. [çoğ. avlape, avlepe] Evin kapı önündeki saha. Evin ön tarafındaki bahçe. [Not : Lazların konuştukları Türkçede “avlu” terimi, Lazca avla/ avli kelimelerinin karşılığı olarak kullanılır. Standart Türkçedeki “yapının ortasında bulunan üstü açık yer” anlamında genelde kullanılmaz.] Xasani-oxorişi avla opşa menevi (= meyokta) on. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evin ön tarafındaki bahçesi çok meyillidir. Xasanik avla-muşişi let’a t’ambums. (PZ-Cigetore) Hasan ev önündeki bahçenin toprağı ezerek sıkıştırıyor. Xasani avlas mp’alo steri moy dgun ? (PZ-Cigetore) Hasan evinin ön tarafındaki bahçesinde kazık gibi niye duruyor ? Dişk’alepe var-dvosvarey. Avla ok’vobğun. (ÇM-Ğvant) Odunları dizmediler. Avluda (*) döküntü halde duruyor. Salaxana laç’i cari meçasi avlape elidven. (ÇM-Ğvant) Sahipsiz köpeğe ekmek verirsen avludan gitmez olur. # P’aranteni oginde / Kok’o3’udgun dadala / K’inçi vor ki3’vi3’vilar / Kogamaxt’ana avla. (ÇM-Ğvant) Pencerenin önünde / Duruyor çiçek / (Ben) kuşum (sana) cıvıldayacağım / Avluya (*) çıkarsan. Avla-şk’imi msxuli, ombri ar-ti luği ceren. (AŞ-Ortaalan) Evimin kapı önünde armut, erik bir de incir dikilidir. # Avla-sk’ani cuneli / Ç’epri megipinare / Si golvali uoxi / Ma cek’egipinare. (AŞ, Anonim) Evinin kapı önü güneşli / Kendiri (kurutmak için) oraya sereceğim / Sen (sürünün) önüne geç ve çağır / Ben (onları) arkandan süreceğim. # Avlaşi ogine m3xuli-fidani / Onciruşa va-momçamt’i meydani / T’angri-şk’imi dolumci do dotani / Ordo moxt’i ordo. Cek’uğurare. (AŞ, N.T.) Evin önündeki bahçenin önünde armut fidanı / Uykuma meydan vermiyrordun / Tanrım akşam et ve sabah et / Tez gel tez. Ardından öleceğim. Mç’imaz na-maşuvu porça avlaz gebok’idi do skurun. (FN-Ç’anapet) Yağmurda ıslanan gömleğimi evin kapı önüne astım ve kuruyor. Amet’ik avlaş ogine ar mjoli dodgums. (FN-Ç’anapet) Ahmet evin kapı önüne bir dut ağacı dikiyor. Berek avlaz na-gelobğurt’u ntxiri omç’vetelaz kodolobğu. (FN-Ç’anapet) Çocuk evin önünde serpilmiş fındığı çöplüğe döktü. Nanak fik’iri-suzi avla gelaçxumt’uşa 3’k’ari gale na-gemiburt’u porçapez gabu. (FN-Ç’anapet) Annem dikkatsizce evin önünü yıkarken su dışarda asılı duran gömleklerime sıçradı. → avli


avli (AH ~ HP) i. Evin kapı önündeki saha. Evin ön tarafındaki bahçe. Avli-çkuni tkvani avlişen mçire ren. (AH-Lome) Bizim evin önündeki bahçe sizinkinden geniştir. # Avli-skaniş yanis golapti ğoma / Yalis o3’k’ert’i do i3xont’i ntoma. (AH-P’ilarget) Senin evinin kapı önündeki bahçenin yanından geçiyordum dün / Aynaya bakıp tarıyordun saçlarını. Doğanik oxorişi avli 3xik’işi okosalete kosu do pağu. (AH-Borğola) Doğan evin önündeki bahçesini çalı süpürgesiyle süpürüp temizledi. # Avliz gedgin ant’ama / Pukurams var-içanen / Do hak’o mskva tolepe / K’oçiz muç’o naçanen ? (AH-P’ayante, K.K.) Evin kapı önünde dikilidir bir şeftali ağacı / Çiçeği açıyor da meyvesini vermiyor / Bu kadar güzel gözler / Nasıl insanda oluşuyor ? [Not : Lazların konuştukları Türkçede “avlu” terimi, Lazca avla/ avli kelimelerinin karşılığı olarak kullanılır. Standart Türkçedeki “yapının ortasında bulunan üstü açık yer” anlamına genelde kullanılmaz.] → avla


Avropa (ÇM ~ AH HP ÇX) i. I. Avrupa. [< Yun.] Alişi bere ozit’u şeni Avropaşa ulun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin oğlu okumağa Avrupa’ya gidiyor. Avropaşa bulur. (AŞ-Ok’ordule) Avrupa’a gidiyorum. Amet’t’i oçalişuşa Avropaşa ulun. (AŞ-Ortaalan) Ahmet çalışmaya Avrupa’ya gidiyor. Lazonaşen Avropaşe oçalişuşe dido k’oçi idu-doren. (AH-Borğola) Lazonadan Avrupa’ya çalışmaya çok insan gitmiş. Arabate Avropaşe ulut’aşi ipti Bulgayistanişen golilen. (AH-Borğola) Arabayla [Türkiye’den] Avrupa’ya giderken önce Bulgaristan’dan geçilir. → Avrupa, Evropa

II. (ÇM) Avrupa gübresi. Avropa-cubre


Avropa-cubre/ Avropa (ÇM) i. Kimyasal azotlu gübre. “Avrupa gübresi” [< İlk kimyasal azotlu gübrenin Avrupa ülkelerinden alındığından.] 3’o Avropa(-cubre) var-mayindrey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl kimyasal gübre alamadık. → Avropa-gyubre; cubre, gyubre, gubre


Avropa-gyubre (AH-Lome) i. Kimyasal azotlu gübre. “Avrupa gübresi” [< İlk kimyasal azotlu gübrenin Avrupa ülkelerinden alındığından.] Lazut’is Avropa-gyubre gubği. Avropa-gyubrek jur jur rok’a oçanams. (AH-Lome) Mısıra Avrupa-gübre vur. Avrupa-gübre çifter çifter koçan veriyor. → Avropa-cubre; cubre, gyubre, gubre


Avropali (AH) s. ve i. Avrupa’lı. [< Yun. + Tür.] Baba-çkimi gale gale dido na-goxtu şeniAvropali Memet’iya do u3’umert’es. (AH-Lome) Babam dışarılarda (= dış ülkelerde) çok gezdiği için kendisineAvrupa’lı Mehmetderlerdi. → Avrupali, Avrupaluri


Avrupa (AK) i. Avrupa. [< Yun.] → Avropa, Evropa


Avrupali (PZ) s. ve i. Avrupa’li. [< Yun. + Tür.] Evelis şk’uni haninepeşa Avrupalepe mulut’es. Hus ayina var-mulun. (PZ-Cigetore) Çok eskilerde bizim buralara Avrupa’lılar gelirsi. Şimdi hiçbiri gelmiyor. → Avropali, Avrupaluri


Avrupaluri (AK) s. ve i. Avrupa’lı. K’ulanis Avrupalurepe stei dolokunupe uğun. (AK-Döngelli) Kızın Avrupalılar gibi elbiseleri var.


axazen (FN-Ç’anapet) AD e.f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] hoşuna gidiyor. Tutaste oraz ogzalu dido k’ayi doma3’onen. (FN-Ç’anapet) Ay ışığı vaktinde yürümek çok hoşuma gidiyor. → xaz*i ayen, xazi ayen; k’ai a3’onen; k’ai da3’onen; k’ai u3’ons, k’ai u3’onun, k’ai u3’oun


axi → axiri/ axiyi


axi-p’ici (AH) i. Ahırın önü. Mamuli okotumaleşen axi-p’icişe meyaputxun. (AH-Lome) Horoz kümesten ahırın önüne doğru uçuyor. Axi-p’icişi msuciz mzesku gobğun. (AH-Lome) Ahırın önündeki sarmaşıkta çok karakuş var. Axi-p’icişi ont’ule k’udelişe k’ele m3ika dolont’ra3eri ren. (AH-Lome) Ahırın önündeki tarla sonuna doğru biraz çöküktür. Xasanik axi-p’ici çayi ugverdela var-meçams. İşçis o3’ilapasen. (AH-Lome) Hasan ahırın önündeki çayı yarıya vermiyor. İşçilere toplatacak (= İşçiler yevmiye ile toplar). Babak axi-p’icis na-golorgu meyvepes gumolams. (AH-Lome) Babam ahırın önüne diktiği meyvelerin etrafını çapalıyor. → axiri-p’ici


axiri/ axiyi/ axi (PZ)(FN ~ HP) i. Ahır. Axiris k’uk’mina amadgun. (PZ-Cigetore) Ahırın içinde güğüm duruyor. P’ap’ulik axirişi darabapez Mç’aci mot-amit’az deyi mbela goşorçak’amz. (FN-Ç’anapet) Dedem ahırın tahta aralıklarına sinek girmemesi için (= girmesin diye) bez sıkıştırıyor. BabakPucepeşi axiriz mç’aci mot-iyert’azdeyi abut’rak’i gopurinams. (FN-Ç’anapet) Babamİneklerin ahırında sinek olmasındiye ilâç sıkıyor. Hilmik puciz aliz tok’i gyudu do axiyişe ancaxi heşşo ayonu. (AH-Lome) Hilmi ineğin boynuna ipi taktı da ancak ahıra öyle götürebildi. Puci axiyişe amulut’aşi coğori nek’na k’ala go3’udgitun do va-goloşkumers. (AH-Lome) İnek ahıra girerken köpek kapının yanında ineğin önüne durup geçirmiyor. Berek axişe 3’k’ari geimet’aşa gverdi gzas ek’iyorams. (AH-Lome) Çocuk ahıra suyu indirene kadar yarısını yolda döküyor. Alik na-k’vatu ncape axiris molosvarun. (AH-Lome) Ali’nin kestiği ağaçlar ahırda dizilidir. Axirişi nek’na dot’roxu. Dişka gamixven. (HP-P’eronit) Ahırın kapısı kırıldı. Odun dışarı dökülüyor. Ramizik axirişen çonçi gamatirums. (HP-P’eronit) Ramiz ahırdan (torba vs içindeki) kuru yaprakları sürükleyerek dışarı cıkarıyor. → mandre, bak’i


axiri-p’ici (AŞ) i. Ahırın girişi. Ahırın önü. Ali axiri-p’ici dişk’a elvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali ahırın girişinde odun kenara döküyor. → axi-p’ici


axit’inen (ÇM ~ AŞ)(AH)(ÇX) Dø hal f. Gıdıklanıyor. Ali xe non3’asi axit’inen. (ÇM-Ğvant) Ali’ye dokununca gıdıklanıyor. Ali zade axit’inen. (AŞ-Ok’ordule) Ali çok gıdıklanıyor. Cuma-şk’imi dido na-axit’inen na-mişk’un şeni manniya buxit’inam. (AŞ-Ortaalan) Kardeşimin çok gıdıklandığını bildiğim için devamlı gıdıklıyorum. Ednaniz k’iti noğirana axit’inen. (AH-Lome) Adnan, parmağını uzatırsan gıdıklanır. Ğalacicaz memixit’inanşi dido p’at’i maxit’inen. (AH-Borğola) Koltuk altımdan gıdıkladıklarında çok kötü gıdıklanırım. Hemuk xe memtxaşi maxit’inen. (AH-Borğola) O bana el dokununca gıdıklanıyorum. Baba-çkimiz dido axit’inen. (ÇX-Makret) Babam çok gıdıklanıyor. → adiginen; ağidinen; axit’onen; + uxit’inay, uxit’inoms; nuxit’inams


axit’onen (FN-Ç’anapet)(AK) Dø hal f. Gıdıklanıyor. Cordaniz dido axit’onen. (FN-Ç’anapet) Cordan çok gıdıklanıyor. Beres ar ç’it’a xe memtxaşi axit’onen. (AK-Döngelli) Çocuğa biraz dokunduğum zaman gıdıklanıyor. → adiginen; ağidinen; axit’inen; + uxit’onams


axup’inen (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] gözleri [aps.] büzüşüyor. Mcora cedvasi tolepe maxup’inen. (ÇM-Ğvant) Güneş vurunca gözlerim büzüşüyor. (oxup’un altında) uxup’un


axurinen (ÇM) Bø har.f. Horluyor. Bere seri axurinen-i ? (ÇM-Ğvant) Çocuk gece horluyor mu ? Si seri gaxurinen-i ? (ÇM-Ğvant) Sen gece horlar mısın ? → xurxulams; xuriy; xurxulay; axuzinen; xuzinams; xurt’inoms; axurt’inen; axurxulen; xut’ins


axurt’inen → xurt’inoms


axurxulen (ÇX) Dø har.f. Horluyor. P’ap’uli-çkimiz, cantaşi axurxulen. (ÇX-Makret) Dedem uyurken horluyor. xurxulams; xuriy; axurinen; xurxulay; axuzinen; xuzinams; xurt’inoms; axurt’inen; xut’ins


axuzinen (AŞ-Ortaalan) Bø har.f. Horluyor. Cuma-şk’imi hamseri dido axuzinu. (AŞ-Ortaalan) Kardeşim bu akşam çok horladı. → xurxulams; xuriy; xurxulay; axurinen; xuzinams; xurt’inoms; axurt’inen; axurxulen; xut’ins



axvamen (FN ~ AH) AD/ED (***) har.f. Göğe [dat.] dua ediyor. I. (FN) AD har.f. Yulun, gyulun, n3as axvamen. Mu-n-oren ? - Oçambreşi mangana. (FN-Sumla) [bilmece] İniyor, çıkıyor, göğe dua ediyor, nedir ? - Dibek tokmağı.

II. (AH) a. AD har.f. Göğe [dat.] yalvarıyor. Kçini Tangriz axvamen. (AH-Lome) Yaşlı kadın Allaha yalvarıyor. b. ED har.f. (***) Tanrıya [dat.] dua ediyor. KçinikMot-bğurut’aya do seyi-ndğaleyi Tangriz axvamen. (AH-Lome) Yaşlı kadınÖlmeyeyimdiye sabah akşam Tanrıya dua ediyor. Memet’ik cuma-muşi şeni ğormotiz axvamen. (AH-Borğola) Mehmet kardeşi için tanrıya dua ediyor. [(***) {a-} kökbaşlı olup {-en} sonekli temsilî biçimine sahip olan fiilin ergatif özneli olması, sırf Arhavi diyalektlerinde gözlemlenen şaşırtıcı bir istisnadır.] → ixvamams/ ixvamay; ixvamen; ixvams/ ixvaps; axvams/ axvaps


axvams/ axvaps (HP) ED har.f. Bir şeye veya birine dua ediyor. Mexmetik k’at’a ndğas Ğormotis axvams. (HP-P’eronit) Mehmet her gün Tanrıya dua ediyor. → axvamen; + ixvams/ ixvaps


axvani (ÇM) i. Mertek. Ubazgu axvanepe mturi met’axu. (ÇM-Ğvant) Desteklenmemiş mertekleri kar kırdı. → xvani


axve3’en (FN ~ AH) AD/ED (***) har.f. Yalvarıyor. [emp.şm.3.tek.ö.1.dat.tü. maxve3’en] K’oçizPara momçiya do axve3’en. (FN-Sumla) AdamaPara verdiye yalvarıyor. K’oçik sum tuta ren gaxve3’en do ar ndğaz var-nuşveli. (AH-Lome) Adam üç aydır sana yalvarıyor da sen bir gün ona yardım etmedin. Mu iven. Gaxve3’er. Ma m3udi mot-mip’aramitam. (AH-Lome) Ne olur, yalvarıyorum. Bana yalan konuşma. Bere-çkimik araba oxmaru şeni dido maxve3’en. Edo p’ot’e izini var-mepçam. (AH-Borğola) Oğlum arabamı kullanmak için çok bana yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. Biç’i-çkimik zuğaşe oxtimu şeni serişen doni maxve3’en. (AH-Borğola) Oğlum denize gitmek için geceden beri bana yalvarıyor. [(***) {a-} kökbaşlı olup {-en} sonekli temsilî biçimine sahip olan fiilin ergatif özneli olması, sırf Arhavi diyalektlerinde gözlemlenen şaşırtıcı istisnadır.] → ixve3’en, oxve3’un; → ok’alap’arams, ik’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay, ik’k’alap’p’ay


ax’oropen/ ax’oopen (HP ~ ÇX) AD/DA/D.Dir e.f. Aşık oluyor. Sevdalanıyor. → aoropen[2]

I. (HP)(ÇX-Makret)(AK) AD e.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. vax’oroper] Xasani Fadimes dax’oropu. (HP-P’eronit) Hasan Fatma’ya aşık oldu. Biçi k’ulaniz ax’oopen. (ÇX-Makret) Delikanlı güzel kıza sevdalanıyor. Omeri ç’it’a ç’it’a ax’oropen. (AK-Döngelli) Ömer yavaş yavaş sevdalanıyor (= aşık oluyor).

II. (ÇX-Çxalazeni) DA/D.Dir e.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. max’oropen] Fadimes Mustafa dvax’oropu. (= Fadimes Mustafaşa dvax’oropu.) (ÇX-Çxalazeni, TM) Fatma Mustafa’ya sevdalandı.


ax’ven[1] (HP ~ ÇX)(AK), ax’vapun[1] (ÇX) ADY e.f. 1. [akrabalık hakkında] Biri [aps.] birinin [dat.] bir şeyi [yük.] oluyor. Ali çkimi sica domax’ven. (AK-Döngelli) Ali benim damadım oluyor. 2. Bir şey [aps.] biri için [dat.] bir hale [yük.] geliyor. Ham 3’inek’i ma didi max’ven. (HP-P’eronit) Bu çorap bana büyük gelir. → ayen[1]/ aen[1], aven[1]


ax’ven[2] (HP ~ ÇX)(AK), ax’vapun[2] (ÇX) AD e.f. Birinin [dat.] çocuğu, ürünü, boynuzu vs [aps.] oluyor. → ayen[2]/ aen[2], aven[2]


ax’ven[3] (HP ~ ÇX)(AK), ax’vapun[3] (ÇX) DY e.f. Biri [dat.] bir duruma [yük.] geliyor. Axmetiz oncğore ax’ven do Kyamilik uk’vans. (HP-P’eronit) Ahmet utandığı için Kâmil onun adına diliyor. X’ini max’u. (HP ~ ÇX) Üşüdüm. Xasanis x’ini ax’u do tirtins. (AK-Döngelli) Hasan üşüdü de titriyor. Ayşes oncğoro ax’vaşi ğva (d)amç’itanen. (AK-Döngelli) Ayşe utanınca yanağı kızarır. Ar ç’it’a çxopa max’vaşi ğvaape xogumamç’itanen. (AK-Döngelli) Azıcık sıcak hissettiğimde yanaklarım kıpkırmızı oluyor. Ayşeşi xeepes x’ini ax’vaşi manişa xogvamç’itanen. (AK-Döngelli) Ayşe’nin elleri üşüyünce çarçabuk kıpkırmızı olur. → ayen[3]/ aen[3], aven[3]


aya[1] (ÇM ~ AŞ) ü. [isteklendirme için kullanılan ünlem] # Aya mi3’vi meseli / Hey dvantxi, hey moyseli. (ÇM-Ğvant, tekerleme) Haydi bir öykü anlat / Orda düş, orda kalk. Ç’e, biç’i ! Luu mcumu k’atineri n-i ? Aya, no3adi. (AŞ-Ok’ordule) Ey, çocuk ! Lahanaya tuz katılmış mı ? Bir tadına bak. K’oçi oxorza mu gok’açun ! Aya, o3’edit. (AŞ-Ok’ordule) Adam kadını ne sarmış ! Bir bakın. Aya, mo3’edi. Soti mutu memisun-i ? (AŞ-Ortaalan) Bir bak. Bir yerime bir şey sürünmüş mü ? → hayde


aya[2] (FN) ü. [şaşırdığını ve çaresizliğini anlatan ünlem] Bere-skanik xolo z*igara şums. - Aya ! O3’k’edi ! (FN-Sumla) Senin çocuğun yine sigara içiyor. - Bak sen !


aya[3] (HP ~ ÇX) iş.zm. [erg. amuk, dat. amus/ amuz, pos. amu; gen. amuşi, sonek halinde gen. -muşi] Bu. Osmanik guit’aşi emus amus nantxen. (AK-Döngelli) Osman gezerken ona buna değip çarpıyor. Aya eşo megaps : Goişik Lazuri nenas dido x’orops. Mendra gzalepeşen akşaya moxteren. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Bu öyle görünüyor : Goişi Lazcayi çok seviyor. Uzak yollardan buraya kadar gelmiş. Mu k’ap’et’i uşkiri ren, aya ! X’irx’int’is hogilomoskidu. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Ne sert elma bu ! Gırtlağımda kaldı. → haya


aya[4] (HP ~ ÇX)(AK) iş.s. Bu. Aya bureği dido lox’a ren. (AK-Döngelli) Bu Laz böreği çok tatlıdır. Aya ğalis dido ç’ağali mişuz*in. (AK-Döngelli) Bu derede çok yengeç var. Aya k’ulanişi nunk’u tuta steyi çxat’un. (AK-Döngelli) Bu kızın yüzü ay gibi parlıyor. “Aya mtxiri xut kilo ren-i ?” ya do xeten mui3’inups. (AK-Döngelli) “Bu fındık beş kilo mudur ?” diye el ile yoklayarak taminî tartıyor. Aya ti-ilakteri xolo mu-şeni mulun, var-miçkin. (AK-Döngelli) Bu yan kafa yine niçin geliyor, bilmiyorum. Aya toli-gulakterik mo3’k’edaşi maşkurinen. (AK-Döngelli) Bu yan göz bana baktığında korkuyorum. Aya dişka ok’open3’k’i. (AK-Döngelli) Bu odunu ortadan yar. Aya dişka ok’oçiti. (AK-Döngelli) Bu odunu ortadan yar (= ortadan kes). P’ap’uli-skanis guri muxtuna aya oxori xogyoktaps. (AK-Döngelli) Deden kızarsa bu ev yıkar. → ham[2], ha[2], am, a[1]


ayak’k’abi (AŞ) i. Ayakkabı. Ayak’k’abi elema3’u. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Ayakkabımın yanı söküldü. [AŞ diyalektlerinde bu terim k’uçxe-modvalu’ndan çok daha yaygın kullanılır.] → post’ali; k’uçxe-modvala, k’uçxe-modvale, k’uçxe-modvalu, k’uşxe-modvalaşe, modvalu


ayanen → ayen; iyanen


ayari i. Ayar. Furunişi ayari uk’açxe xomuizdi do mç’k’idi xogamiç’vas. (AK-Döngelli) Fırının ayarını geriye çevir de ekmeğin içi güzelce pişsin.

ayazi i. Ayaz. Ğoma seri purkepes ayazi ceçu. (PZ-Apso) Dün gece çiçeklere ayaz vurdu. Nçayepes ayazi ceçu do oç’u. (PZ-Cigetore) Çaylara ayaz vurdu da yaktı. Livadi ayazi ceçu. İğvarare. Komoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Bahçeye ayaz vurdu. Islanacaksın. Gel. Omurik ordo çiçeği dovu. Seri ayazis dido doği iven do çiçeğepe niç’ven. (AH-Lome) Erik erkenden çiçek açtı. Gecenin ayazında çok don oluyor ve çiçekler yanıyor. Hamseneri ayazik ç’umeneri t’aoni-ti doinopams. (AH-Lome) Bu geceki ayaz yarınki havayı da soğutur.


ayen[1] (PZ ~ ÇM), ayen[1]/ aen[1] (AŞ), aen[1] (FN-Ç’anapet, Ç’ennet) ADY e.f. 1. [akrabalık hakkında] Biri [aps.] birinin [dat.] bir şeyi [yük.] oluyor. Ali ma enişt’e mayen. (PZ-Cigetore) Ali benim damadım oluyor. Ali ma sica maen. (AŞ-Ok’ordule, FN-Ç’anapet) Ali benim damadım oluyor. Ali ma sica mayen. (AŞ-Ortaalan) Ali benim damadım oluyor. 2. Bir şey [aps.] biri için [dat.] bir duruma [yük.] geliyor. Yemeğis mcumu m3ika ayu. Ar m3ika ç’k’va mcumu uk’oren. (PZ-Cigetore) Yemeğin tuzu az oldu. Biraz daha tuz gerekiyor. Ar mxuci nuzuli domayu. (PZ-Cigetore) Bir omzum felç oldu. Ham 3’endeç’i ma mboli mayen. (ÇM-Ğvant) Bu çorap bana büyük geliyor. Nceninape 3’ingiri dolvobi. Monk’a var-ayanen. (ÇM-Ğvant) Küçük buzağılara zil tak. Ağır gelmeyecek. Nonç’epepe komevunbini. A murgi domayu. (ÇM-Ğvant) İplikleri ekledim. Bir yumak olduAndğa na-viyindri porça gompa mayen. (ÇM-Ğvant) Bugün aldığım gömlek bana bol geliyor. Enna, na-imxor xor3’i ğurzuli na gayasen ! (AŞ-Ok’ordule) bed. Hay, yediğin et zehir olsun. → aven[1], ax’ven[1], ax’vapun[1]

[dey. xaz*i ayen (PZ), xazi ayen/ xazi aen (ÇM ~ AŞ) : Bir şey [aps.] birinin [dat.] hoşuna [yük.] gidiyor.] Kçe urz*eni xaz*i gayenna (na-)gorum şuk’uri eç’opi. (PZ-Cigetore) Beyaz üzüm seversen istediğin kadar al. K’at’upes mt’ut’apona opşa xaz*i ayen. (PZ-Cigetore) Küllükler kedilerin çok hoşuna gidiyor. Ma k’apça t’ağaneri opşa xaz*i mayen. (PZ-Cigetore) Tavalanmış hamsi çok hoşuma gidiyor. Kçe urzeni xazi gayenna nak’u-ti gorum, eç’opi. (ÇM-Ğvant) Beyaz üzüm seversen istediğin kadar al. Poğari 3’ari zade xazi maen. (AŞ-Ok’ordule) Pınar suyunu çok seviyorum. Bere-şk’imi çxomişi ili 3’u3’onuy. Xazi aen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum balığın kemiğini emiyor. Seviniyor. Si salata mcumoryari xazi gayen-i ? (AŞ-Ortaalan) Sen salatayı sirkeli sever misin ?


ayen[2] (PZ ~ ÇM), ayen[2]/ aen[2] (AŞ), aen[2] (FN-Ç’anapet, Ç’ennet) AD e.f. Birinin [dat.] çocuğu, ürünü, boynuzu vs [aps.] oluyor. Xasanik mt’alepe doşk’oru. Otxo enç’ili ayu. (PZ-Cigetore) Hasan otları biçti. Dört bağı oldu. K’at’us arka ayen-i ? (PZ-Cigetore) Kedinin boynuzu olur mu ? Puci kobapşa na-on şeni mjalva var-ayen. (PZ-Cigetore) İnek yüklü olduğu için süt olmuyor. 3’o vit-do-çxoro k’alati lazut’i mayu. (PZ-Cigetore) Bu yıl on dokuz sepet mısırım oldu. Ayşe majurani bere dvayu. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin ikinci çocuğu oldu. O3ijonaşe dvoxmarana vrosi lazut’i gayasen. (ÇM-Ğvant) Tırmığı kullanırsan iyi mısırın olur. Çalimi muç’o mayasen meft’ar. (ÇM-Ğvant) Uygun olur olmaz geleceğim. Ayşe obğe capaşu. P’ot’e bere var-ayasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin dölyatağı bozuk. Hiçbir zaman çocuğu olmayacak. Ali na-ayasen lazut’i var-dvabağen. (ÇM-Ğvant) Ali ürettiği mısırlar ile yetinemiyor. # Anamidi k’iç’i k’i ç’i / Nana-sk’ani dvayu biç’i. (ÇM-Ğvant) Anamidi k’iç’i-k’iç’i (diye ses çıkararak döndü) / Annenin erkek çocuğu oldu. Hik’u didi puci kra aen-i ? (AŞ-Ok’ordule) O kadar büyük ineğin boynuzu olur mu ? Muxt’ari k’vaci pupuli dvau do xast’axaneşa idu. (AŞ-Ok’ordule) Muhtarın erkeklik bezinde yara oldu da hastaneye gitti. Fadimez çkar bere var-au. Ala da-muşiz bere napşu. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın hiç çocuğu olmadı. Fakat kız kardeşinin çok çocuğu var. → aven[2], ax’ven[2], ax’vapun[2]

[dey. guri ayen (ÇM ~ AŞ) Birinin [dat.] canı istiyor.] Bedi-şk’imi dido vrosi cari ikumt’u. Ar soti duguni iyuk’on-i alayi3o himu cari oxaziru guri ayert’ey. (ÇM-Ğvant) Büyükannem çok güzel yemek yapardı. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak isterdi (= onun yemek hazırlamasını isterdi). Him, mundes-t’i guri ayasen ngolaşa alen. (ÇM-Ğvant) O, istediği zaman yaylaya gidebilir. Nusa nana-muşişa olva guri ayasi damtire ar mutu dulya kozirams. Goluperdağams. Var-oşk’ums. (AŞ-Ok’ordule) Gelin annesine gitmeyi gönlü isteyince kaynana bir şey iş buluyor. Engel çıkartıyor. Göndermiyor.


ayen[3] (PZ ~ ÇM), ayen[3]/ aen[3] (AŞ), aen[3] (FN-Ç’anapet, Ç’ennet) DY e.f. Biri [dat.] bir duruma [yük.] geliyor. Beres açinden. İni ayu. (PZ-Apso) Çocuk aksırıyor. Üşüdü. Goişi şk’ala tutuni mo-şum. Xavi ayen. (PZ-Cigetore) Goişi’nin yanında sigara içme. Alerjisi var (= fenasına gidiyor). (Na-)var-malimben k’oçi gomaşinasi ikraxi mayen. (PZ-Cigetore) Sevmediğim adam aklıma gelince iğreniyorum. Txombu badi iyasi tudendo ğorma ayen. (ÇM-Ğvant) Kızılağaç yaşlanınca altı tarafı kovuk olur. Bere oncğore var-ayen. İri k’ale goipsay. (ÇM-Ğvant) Çocuk utanmıyor. Her yerde işiyor. İni gayu. Tolepe he-şeni gixup’un. (ÇM-Ğvant) Üşüdün. Gözlerin onun için büzüştü. AliOrdo moxt’i. Mondo leba mo-gaert’ay. Oxorişa vidaten. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Erken gel. Sakın geç olma(yasın). Eve gideceğiz. Uci k’ut’uni domau. (AŞ-Ok’ordule) Kulağım sağır (= duymaz) oldu. Dido ini mayu. Hani kogvogzi do dobit’t’obat. (AŞ-Ortaalan) Çok üşüdüm. Bunlarla ateş yak da ısınalım. Dido t’usa gayayna dere nut’t’ombali do dimçiri. (AŞ-Ortaalan) Sana çok sıcak olursa dereyi gölet yap da yüz. “Berez ini mot’aet’az deyi nana-muşik yorğani gyotvams. (FN-Ç’anapet) Çocuğa soğuk olmaması için annesi yorgan ile örtüyor. Selimik Ntxiriz ğari mot-aet’az deyi jindole-muşi gunz*e ntxombuşi t’at’epe mouk’vatams. (FN-Ç’anapet) Selim, “Fındığa gölge olmasın diye üstündeki kızılağacın uzun dallarını kesiyor. Ançele Obogeneşen moit’uşa leba dau do gyom3’k’upu. (FN-Ç’anapet) Ançele Obogeneden gelirken geç oldu ve karanlığa kaldı. [eşb. Bu fiilin gelecek zaman 3.çoğ. biçimi, ayanen fiilinin temsilî biçimi ile eşbiçimlidir.] → aven[3], ax’ven[3], ax’vapun[3]


ayi (AH) z. Ayrı. Si ntxiriz çepla moyoğam do ayi oxominam-i ? (AH-Lome) Sen fındığın üzerinden kabuklarını alıp ayrı mı kurutuyorsun ?


ayina → aina


aykiri (AH) z. Yanlamasına. Yana doğru. Civetaz k’ayi var-uzdaşi dişli aykiri golastun. (AH-Lome) Cıvatayı iyice sıkmayınca dişli yana doğru kayıyor. Dişka sediz mot-nosvaramt. Gzas aykiri golobğit. (AH-Lome) Odunu sete yaslamayın. Yolda yanlamasına yığın.


ayk’iri (ÇM) z. I. Boylu boyunca. Ayk’iri mo-goladum. (ÇM-Ğvant) Boylu boyunca koyma→ golamtumaniI

II. Bir şey için [şeni] karşı çıkarak. Ham dulya şeni ayk’iri mo-dogutur. (ÇM-Ğvant) Bu iş için karşı çıkma.


ayna (ÇM ~ AŞ) i. Ayna. Ayna pranduy. (ÇM-Ğvant) Ayna parıldıyor. Ayna prandun. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Ayna parıldıyor. → no3’omilaşe (ÇM), yali (FN ~ ÇX)


ayni i. Aynı. Dido mgvaneri puci do k’oçi juri-ti ayni ren. Juris-ti mundi var-gağen. (AH-Borğola) Çok şişman inek ve insan aynıdır. İkisi de götünü gezdiremez (= kendini taşıyamaz). K’at’t’a ndğa ayni kazaği var-dilikuna ! Xepe guişiren. (AK-Döngelli) Her gün aynı kazağı giyme ! (Kazağın) elleri aşınır.


ayoropen → aoropen


ayrani/ ayyani (FN ~ ÇX)(AK) i. Ayran. P’ap’ulik handğa ayrani nçaxums. (FN-Ç’anapet) Dedem bugün ayran yapıyor (= birikmiş süt çalkalayıp ayran yapıyor). Maominuyiz nanaz katanaz na-doludgirt’u ayrani opşvi. (FN-Ç’anapet) Susayınca annemin küp içinde duran ayranı içtim. Cumadi-çkimik yoğut’i gontaxumz do ayrani ikomz. (FN-Ç’anapet) Amcam yoğurdu sulandırıp ayran yapıyor. Eminek ayrani nçaxums. (FN-Sumla) Emine ayran çalkalıyor. Ayraniz ncumu bok’atapi. Nusak k’avanozite m3ika nçaxums. (AH-Lome) Ayrana tuz kattırdım. Gelin kavanozla biraz çalkalıyor. Nuranik na-vasen ayyani var-işven. 3’k’arite gontaxums. (AH-Lome) Nuran’ın yapacağı ayran içilmez. Su ağırlıklı yapıyor. Nanak dergiten ayrani nçaxups. (AK-Döngelli) Annem testi (= küp) ile ayran çalkalıyor. Dergi xomomiği do ayrani domçaxa. (AK-Döngelli) Toprak küpü bana getir de ayran çalkalayayım. Nana-çkimik mja do ayrani tencereşa ok’on3’irups. (AK-Döngelli) Annem süt ve ayranı tencereye süzüyor. → mjaI; tani, ntani


Azerbeycani/ Azeybeycani i. Azerbaycan. Azerbeycani do Turkiya cuma-devleti renan. (AH-Lome) Azerbaycan ve Türkiye kardeş devlettir. Azeybeycani Turkiyeşi malte ren. (AH-Borğola) Azerbaycan Türkiye’nin komşusudur. → Azeri-msva


Azeri s. ve i. Azeri.


Azeri-msva (ÇM-Ğvant) i. Azerbaycan. Azeri-msva mendra n. (ÇM-Ğvant) Azerbaycan uzaktır. → Azerbeycani/ Azeybeycani


azin (ÇM ~ AŞ) DA/DH/Aø hal f. Görüyor. Görünüyor. → az*iren, aziren; + izin

I. DA hal f. Biri [dat.] bir şeyi [aps.] görüyor. Biri tarafından [dat.] bir şey [aps.] görünüyor. So-xenşa melenk’aleni oxorepe azin. (ÇM-Ğvant) Oturduğu yerden karşı taraftaki evleri görünüyor. P’ot’e na-var-iziru st’eri dulyape maziran. (ÇM-Ğvant) Hiç görülmemiş işler görüyoruz. Laç’epe izurzenan. Gazin-i ? (AŞ-Ok’ordule) Köpekler çiftleşiyor. Görüyor musun ? Xassani boya ikumt’aşa xark’işi oxori-ti golvasven do var-azin. (AŞ-Ok’ordule) Hasan boya yaparken yabancının evine de (boya) sürülüyor da görmüyor. Ali na-ikuy dulya gazin-i ? Nosişa gamulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin yaptığı işi görüyor musun ? Akıl dışına çıkıyor. Bayrami var-gaziraşa Arefe gazin. (AŞ-Ok’ordule) Bayramı görmeden Arife’yi görürsün.Soti mot-ulur. Hay k’o3’omiguti. Gazin-i ? Him bere-ti baba-muşşi k’o3’ugutun. (AŞ-Ortaalan) Bir yere gitme. Burada önümde dur. Görüyor musun ? O çocuk da babasının önünde duruyor. Amerikaşa olva izmoce-ti va-mazinan. (AŞ-Ortaalan) Amerika’ya gitmeyi rüyada da göremiyoruz

II. DA hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] görünüyor. Ç’e, bozomota, ump’a gazin. Komoitvi evedi. (AŞ-Ok’ordule) Be, kız, karnın görünüyor. Kapat çabuk. Elif, t’ut’uli gazin. Komoitvi. (AŞ-Ok’ordule) Elifkızlık organların görünüyor. Kapat.

III. (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) DH hal f. İnsan veya hayvanın [dat.] gözleri [aps.] görüyor. Xasani tolepe var-azin. (ÇM-Ğvant) Hasan’ın gözleri görmüyor. Toli mo-mazirt’ay. Sotik’ore iğare iği. (ÇM-Ğvant) Gözüm görmesin. Nereye götürürsen götür. Bena-şk’imi tolepe vrosi var-azirt’u. Mt’orinderi vali cemit’ağanamt’ey. (ÇM-Ğvant) Babaannem’in gözleri iyi görmezdi. Küflü peynirleri tavalardı. Riza toli var-azin. (AŞ-Ok’ordule) Rıza’nın gözleri görmüyor.

IV. (AŞ-Ortaalan) Aø hal f. (*) Birinin [gen.] gözleri [aps.] görüyor. Xasanişi tolepe var-azin. (AŞ-Ortaalan) Hasan’ın gözleri görmüyor. [(*) AŞ-Ortaalan’da gözlemlenen sözdizimi, bu diyalektte, azin fiilinin “gözleri görüyor” anlamı ile ilgili olarak, datiflik duygusunun tamamen kaybolmuş olduğunu göstermektedir. Ok’ordule diyalektinde ise birleşik oblik durumda olan cümle üyesi, Ortaalan diyalektinde genitif durum ekini aldığına göre artık özne olarak hissedilmiyor. Yeni bir sözdizimi oluşmuştur.]


aziren (ÇM ~ AŞ) DA e.f. Bir şey [aps.] biri tarafından [dat.] görünüyor. Birini veya bir şeyi [aps.] başka biri [dat.] görüyor, buluyor. Toli muç’o medvasen perepe aziren. (ÇM-Ğvant) Gözlerini kapatır kapatmaz perileri görüyor. Oxori muç’o amaxt’are jin k’o3’aberi on. Gazirasen. (ÇM-Ğvant) Eve girer girmez yukarıdan sarkıtılarak asılıdır. Göreceksin (= Aradığın şey gözüne görünecek). Ali mangana azirasi k’o3’imt’en. (ÇM-Ğvant) Ali araba görünce (yoldan/ önünden) kaçıyor. Bere-şk’imi dido ora n var-maziru. (AŞ-Ok’ordule) Uzun zamandır çocuğumu görmedim. Xasanişi oxori k’ale elagza ammaoni. Toç’i gazirasen. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın evine doğru yandan yol boyunca içeri doğru ilerle. İpi göreceksin. Ali laç’i azirasi t’obun. (AŞ-Ok’ordule) Ali köpek görünce saklanıyor. Cuma-şk’imi, suret’i-sk’ani komaziru. Si p’ot’e badi var-iyare. (AŞ-Ok’ordule) Kardeşim, resmini gördüm. Sen hiçbir zaman ihtiyar olmayacaksın. Mot-aziray deyi mok’utvay. (AŞ-Ortaalan) Görmesin diye önünü kapatıyor. Him nak’k’u mentxozuy, si nak’k’u mentxozum, mazirassen. (AŞ-Ortaalan) O ne kadar büküyor, sen ne kadar büküyorsun, göreceğim. Sk’ani st’eri haşo şk’uni nena şeni dido na-içalişay miti va-maziru. Nak’k’u gixvamik’k’o-ti m3’ika on. (AŞ-Ortaalan) Senin kadar böyle bizim dili için çok çalışan kimse görmedim. Ne kadar sana dua etsem de azdır. → azin; az*iren


azit’en → it’urs[1]/ it’uy/ it’t’uy


azums/ azuy (PZ-Cigetore ~ FN) EA har.f. [emp.şm.1.tek. p’azum] I. (PZ-Cigetore ~ FN) Ağacı [aps.] yontuyor. Xasanik oxorişi ogines mca azums. (PZ-Cigetore) Hasan evin kapı önünde ağaç yontuyor. Xasanik pi3ari azums do mç’ipe ikums. (PZ-Cigetore) Hasan tahtayı yontup inceltiyor. Pederik ğoma na-azu ncaşi noxap’ulete nanak handğa daçxuri gamogzamz. (FN-Ç’anapet) Babamın dün yontuğu agacın yongasıyla annem bugün ateş yakıyor. Eveluriz p’ap’uli-çkimik oxoriz modu şeni nalini azumt’u. (FN-Ç’anapet) Eskiden dedem evde giymek için takuna yontardı. Ar xete dişkas gyak’nen; majurate azums. (FN-Sumla) Bir eliyle odunu tutuyor (= oduna tutunuyor); diğeri ile yontuyor. Xasani ncaz nincirs do k’et’i azums. (FN-Sumla) Hasan ağaca yaslanıp çubuk yontuyor. → yazums, p’azums, x’azums/ x’azups; 3xont’umsII

şsz iyazen : Yontuluyor. Nalini şk’ep’alite iyazen. (ÇM-Ğvant) Nalın nalıncı keseri ile yontulur.

[dey. Nalini sk’ep’ali st’eri azum. (ÇM) Hep kendi çıkarına konuşuyorsun.]

II. (ÇM) Kamayı vs [aps.] yontuyor. Ali sali azuy. Dişk’alepe çitasen. (ÇM-Ğvant) Ali kama yontuyor. Odunları yaracak.


az*iren/ az*iyen (PZ)(FN ~ AH) DA e.f../ DL hal f. [eşb. z*irams/ z*i(r)ums/ z*i(r)oms/ z*i(r)ops fiilinin yeterlik kipi.]→ azin; a3’iren/ a3’iyen

I. (PZ)(FN ~ AH) DA e.f. 1. Birine [dat.] somut biri veya bir şey [aps.] görünüyor. Birini [aps.] başka biri [dat.] görüyor, buluyor. Ç’e, berepe ! Gaz*iyeran-i ? Zuğas cemi dixven. (PZ-Cigetore) Ey, çocuklar ! Görüyor musunuz ? Denize gemi batıyor. Ma si maz*irusi govişaşi. (PZ-Cigetore) Ben seni görünce şaşırdım. Gaz*iren-i ? Mele laç’i dgun. (PZ-Cigetore) Görüyor musun ? Ötede köpek ayakta duruyor. Bere-çkimi ar fara na-maz*irasen, oşi 3’anaz menç’uz koğins. (FN-Ç’anapet) Çocuğumu bir kere görmek, yüz yıl yaşamaya değer. Cuma-çkimişi jur 3’aneri 3’ut’a biç’i k’ala nogaz gobit’aşa na-az*irasen k’at’a k’et’i-n3xenis k’iti noğirams. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin iki yaşındaki küçük oğluyla çarşıda dolaşırken gördüğü her bisikleti parmakla işaret ediyor. Cordani dido oraşen doni çkar var-maz*iren. Bekita kyoyişen-ti k’uçxe moizdu. (FN-Ç’anapet) Cordani epeyi zamandan beri göremiyorum. Herhalde köyden de ayağını çekti (= köye de artık uğramaz oldu). Kotumepez nana az*iyaniz nek’laş ogine ok’ipinenan. (FN-Ç’anapet) Tavuklar annemi gördüklerinde kapının önünde toplanıyorlar. Xasani ham ndğalepez m3ika gemzuleyi maz*iren. (FN-Sumla) Hasan’ı bugünlerde biraz üzgün (veya dalmış, veya psikolojik hastası var gibi) görüyorum. Tolopes ğağili maz*iren. (AH-Lome) Gözlerim bulanık görüyor. # Raxat bort’i si ma sole maz*iri ? (AH-Musazade, Y.T.) [Seni görmeden önce] rahat idim. Seni nereden görmüşüm ? Onciruşen ebiselaşi ipti ğağili maz*iren. (AH-Borğola) Uykudan kalkınca önce bulanık görürüm. 2. Birine [dat.] hayal, halüsinasyon, cin, peri vs [aps.] görünüyor. Biri [dat.] hayal vs [aps.] görüyor. Enveriz karmat’e k’ala peri az*iru-doren. (FN-Sumla) Enver’e değirmende peri görünmüş.

II. (FN) DL (= DH) hal f. İnsan veya hayvanın [dat.] gözleri [lok., hemcins tümleç (*)] görüyor. Yilmaziz toliz var-az*iren. (FN-Sumla) Yılmaz’ın gözleri görmüyor. [(*) Hemcins özne ve hemcins tümleçler genelde apsolütif durumda olur. Lokatif durumdaki hemcins tümleç, ilginç bir istisnadır.]


a3adums (PZ) ED har.f. Koruyor. Hinik ma a3aduman. (PZ-Cigetore) Onlar beni koruyorlar.


a3’ala (ÇX) i. Mısır saplarının uzun bir odun direk etrafında birbirine iliştirilerek ve üst üste koyularak dik şekilde yüksek bir kule şekline getirilip kurutulduğu bir çeşit basit yapı. A3’alas çala nok’idaps. (ÇX-Çxalazeni, ONT) A3’alaya mısır sapları takıyor. k


a3’aren → i3’aren


a3’i (HP ~ ÇX)(AK) z. Şimdi. Nana-skani a3’i homulun. (ÇX-Makret) Annen şimdi gelir. K’oçik ok’o gyari ç’k’omu ki a3’i işiblokups. (AK-Döngelli) Adam o kadar çok yemek yedi ki şimdi geğiriyor. Berek a3’i xoxups. Ama jur tuta şkule goxtasinon. (AK-Döngelli) Çocuk şimdi emekliyor. Ama iki ay sonra yürüyecek. Na-voxomini lausti a3’i odaşi kenaris ilobğun. (AK-Döngelli) Kurutmuş olduğum mısır şimdi odanın kenarına bırakılmış haldedir. A3’i du-şeşi vistola do si z*iri. (AK-Döngelli) Şimdi dü-şeş atayım da sen gör. → hus/ huy, ha3’i


a3’iren/ a3’iyen (PZ ~ ÇM) (FN ~ AH HP ÇX) DA e.f./ DH hal f. → azin; az*iren/ az*iyen

I. Bir şey [aps.] birine [dat.] görünüyor. Biri [dat.] bir şeyi [aps.] görüyor. Biç’i ga3’iren-i ? Ç’urbi-mşk’vela st’eri. (PZ-Cigetore) Delikanlıyı görüyor musun ? Kestane fidanı gibi. Gza nontxore koma3’iru. Mi ontxoru, var-mişk’un. (ÇM-Ğvant) Yolda kusmuk gördüm. Kim kusmuş, bilmiyorum. Berek obirale mu-tu a3’iyasen komoikaçams do var-oxuşkumers. (FN-Ç’anapet) Çocuk oyuncak olarak ne görürse sahipleniyor ve bırakmıyor. K’at’uz coğori a3’irayiz yekten ncaz eilamz. (FN-Ç’anapet) Kedi köpeği görünce hemen ağaca çıkıyor. Bere-muşişi xe din3xiyayi a3’iyuyiz Fadime ok’onağuru. (FN-Ç’anapet) Çocuğunun elini kanlı görünce Fatma bayıldı. Fadimez unt’aşi iriz-xolo a3’iren. Va-unt’aşi mitiz va-a3’iren. (AH-Lome) Fatma, istediğinde herkese görünüyor. İstemediği zaman kimseye görünmüyor. Nuranik mskva dolikunams do komol-muşiz mskva a3’iren. (AH-Borğola) Nuran güzel giyiniyor da erkeğine güzel görünüyor.

II. (FN) DL (= DH) hal f. Birinin [dat.] gözleri [lok., hemcins tümleç (*)] görüyor. P’ap’uliz toliz k’ayi na-var-a3’iren şeni ndğaleyiz-ti kyonaz nudvinamz. (FN-Ç’anapet) Dedemin gözleri iyi görmediği için [dedem] gündüz de ışıkları yakıyor. [(*) Hemcins özne ve hemcins tümleçler genelde apsolütif durumda olur. Lokatif durumdaki hemcins tümleç, ilginç bir istisnadır.]


a3’işen (HP ~ ÇX) z. Şimdiden. → husuşa, hust’eraşa, hust’işa, ha3’işen


a3’k’aren → i3’k’aren


a3’k’unen (FN ~ ÇX)(AK) DA hal f. → a3’unen, 3’k’uns, 3’k’ups

I. (FN)(ÇX)(AK) (Birinin bir yeri) (şu anda veya genelde) ağırıyor. Yilmazik na-a3’k’unen k’uçxe isrimams. (FN-Sumla) Yılmaz ağrıyan bacağını ovuyor. Coşkunis şka a3’k’unen do ç’ağana steri yampiri yampiri ulun. (FN-Sumla) Coşkun’un beli ağırıyor. [Ondan dolayı] yengeç gibi yan yan gidiyor. Burgili ma3’k’unen. (ÇX-Makret) Dizim ağırıyor. P’ap’uli-çkimişi ti a3’k’unen do mk’usaps. (AK-Döngelli) Dedemin başı ağrıyor da inliyor. Amseri ti dido ma3’k’unen. Mitiskani var-minon. (AK-Döngelli) Bu akşam başım çok ağrıyor. Hiç kimseyi istemiyorum.

II. (AH ~ HP) (Birinin bir yeri) (ara sıra) ağrıyor. Mesoğoni mendrik’oni k’ala ma3’k’unen. (AH-Lome) Uyluk kemiğim (veya, kalça kemiğim) eklem yanında ağrı yapıyor.


a3’k’unen[2] (AH) AD e.f. [dey. guri a3’k’unen (AH) : Acıkır gibi oluyor. Midede açlık hissediyor.] Guri ma3’k’unu. Ar mutu kamabiç’k’oma. (AH-Lome) Midem kazındı. Biraz atıştırayım.


a3’onen[1] (HP ~ ÇX)(AK) AD har.f. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.] → da3’onen[1]

[dey. k’ai a3’onen : Birinin hoşuna gidiyor.] K’ai ma3’onen. (HP ~ ÇX)(AK) Hoşuma gidiyor. K’ai var-ma3’onen. (HP ~ ÇX)(AK) Hoşuma gitmiyor. Bureği dido k’ayi ma3’onen. (ÇX-Makret) Laz böreğini çok severim. Msot’olyaşi gyari k’ai ma3’onen. (AK-Döngelli) Pazının yemeği çok hoşuma gidiyor. K’ibiri-gamaxveri k’oçepe k’ai var-ma3’onen. (AK-Döngelli) Dişleri dışa doğru çıkmış adamları beğenmiyorum. → xaz*i ayen, xazi ayen; axazen; k’ai da3’onen; k’ai u3’ons, k’ai u3’onun; k’ai u3’oun

[dey. p’at’i a3’onen (HP) Birinin zoruna gidiyor.] P’at’i ma3’onen. (HP-P’eronit) Zoruma gidiyor. Çkinden p’at’i mot-ga3’onu ? (HP-P’eronit) Bizden zoruna giden ne oldu ?


a3’onen[2] (HP ~ ÇX) DAY değ.f. [emp.şm.3.tek.ö.1.tü. va3’oner] Biri [dat.] birini [aps.] başka biri [yük] sanıyor. Xasanis ma Xuseyini va3’oner. (HP-P’eronit) Hasan beni Hüseyin sanıyor. Xasani do Xusenis Kemali İsmaili a3’onenan. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hasan ile Hüseyin, Kemal’i İsmail sanıyorlar. → dva3’onen, da3’onen[2], a3’onapun


a3’onen[3] (ÇX) DAY değ.f. Biri [dat.] bir şeyin [aps.] bir halde [yük.] olduğunu sanıyor ve bu, yanlış olmayabilir. Bir şey [aps.] birine [dat.] bir halde [yük.] olduğu gibi geliyor. Ma eşo ma3’onen : Goişik Lazuri nenas dido x’orops. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Bana öyle geliyor ki Goişi Lazca’yı çok seviyor.

a3’onapun (ÇX) DAY değ.f. [emp.şm.3.tek.ö.1.tü. va3’onapur] Birini başka biri sanıyor. Xasanis ma Xuseyini va3’onapur. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hasan beni Hüseyin sanıyor. → dva3’onen, da3’onen[2], a3’onen


a3’uğe (AH) i. Yabani bir arı cinsi. A3’uğek topuri var-ikoms. (AH-Lome) Yaban arısı bal yapmaz.


a3’unen (PZ ~ AŞ) DA hal f. (Birinin bir yeri) ağrıyor. Xu ndğa ogines nena-şk’imi mevixvat’i. Xolo-ti ma3’unen. (PZ-Cigetore) Beş gün önce dilimi ısırmıştım. Hâlâ acıyor. Doğanik kursi cemçu do şk’a ma3’unen. (PZ-Cigetore) Doğan bana tekme vurdu da belim ağırıyor. Korba ga3’unasi xe isvi. (ÇM-Ğvant) Karının ağırınca elle ovala. Andğa men3xulepe ma3’unen. (ÇM-Ğvant) Bugün eklemlerim ağırıyorNak’u ora n ç’ibrepe m3’ika mank’ay. Va-ma3’unert’u. Xolo-ti dişçişa mendaft’i. Jijilepe 3’una miğurt’u. Cevoktinapam. (ÇM-Ğvant) Uzun zamandır dişlerim hafifçe oynuyor. Ağrısı yoktu. Yine de dişçiye gittim. Dişetimde hastalık varmış. Tedavi ettiriyorum. Ğoma şk’a zade ma3’unert’u. (AŞ-Ok’ordule) Dün belim çok ağıryordu. Xasan ! Moy-eyemadver. Şk’a ma3’unen. (AŞ-Ortaalan) Hasan ! Üstüme abanma (= çıkma, oturma). Belim ağrıyor. Munt’ruri oşk’uri mot-imxor. Korba ga3’unasen. (AŞ-Ortaalan) Kurtlu elmayı yeme. Karnın ağrıyacak. → a3’k’unen, 3’k’uns, 3’k’ups