C c Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 3’üncü harfi. Arka-öndamaksıl afrike (= kapantılı ve ovmalı) sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [d3] şeklinde yazılır.


ca (ÇX) i. [çoğ. calepe/ cayepe] Ağaç. Cayepeyi ortaz lamba guşabun. (ÇX-Makret) Ağaç kolonlar arasında lamba asılı duruyor. → ncaI, mca[1]-I


cabgay (ÇM)(AŞ-Ortaalan) ED har.f. Birinin arkasından [dat.] ağlıyor. Bere nana-muşi cabgay. (ÇM-Ğvant) Çocuk annesinin arkasından (her zaman) ağlıyor. Cabgarik’o-ti nabgarik’o-ti him xolo idasen. (AŞ-Ortaalan) Üstüne ağlasan da yüzüne ağlasan da o gene gidecek. → ek’abgay/ ek’vabgay; ek’vobgay; cek’vobgay; ek’abgars


caçanen[1] (PZ)(AŞ) ADL har.f. Birinin [dat.] vücudunda [lok.] olmaması gereken bir şey [aps.] oluşuyor. Xasanis xes minç’a caçanen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın eline siğil oluşuyor. Simadi xarayi kocemaçanu. (AŞ-Ortaalan) Yanağıma ben çıktı. İk’raği na-mayen çxindi kocemaçanu. (AŞ-Ortaalan) İğrendiğim şey burnumda çıktı (= mec. İğrendiğim bir davranış şeklinin muhatabı oldum). → naçanen2; gamvalen


caçanen[2] (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] apoletine bir yıldız [aps.] oluyor. Ask’erluği binbaşi ar murun3xi caçanen. (ÇM-Ğvant) Askerde binbaşının bir yıldızı oluyor.


caçinadven → ciçinaduy


caç’aben (AŞ) AD har.f. Üstten aşağıya hareket ederek bir şeye [dat.] yapışıyor. Cemali cari na-caç’abu k’ale cexoruy. (AŞ-Ok’ordule) Cemali ekmeği yapıştığı taraftan kemiriyor.(noç’abay altında) naç’aben


cadginen (PZ-Cigetore) Dø/DA e.f. Aşeriyor. Nusas guri mvankten. Mondo cadginen. (PZ-Cigetore) Gelinin midesi bulanıyor. Her halde çocuk olacak (= aşeriyor, çünkü hamiledir). [eşb. codginams fiilinin yeterlik kipi]


cadi (AH-Lome) i. Kadın hortlak. Cadı. Oxorca cadi steri heşşo ren. Mutute var-moğerdun. (AH-Lome) Kadın cadı gibidir. Bir türlü kanmıyor. → cazi


cadi3en (PZ) AD har.f. Biri [aps.] birine [dat.] alay ediyor. Biri [aps.] biri ile [dat.] dalga geçiyor. Çemçve k’irbonik mundi-muşis var-3adums do ma cemadi3en. (PZ-Cigetore) Eksik dişli götüne bakmayıp da benimle dalga geçiyor. → caziçen, cazi3en, cazisen; eiz eç’opums; ≠ gyaz*i3ams


cadven[1] (PZ ~ AŞ) AD/ADL har.f. I. AD har.f. Birinin veya bir şeyin üzerine [dat.] biri veya bir şey [aps.] konuyor. Mturi mtvasi m3’uşi arape ğoberi cadven. (ÇM-Ğvant) Kar yağınca karayemişin dalları çitin üzerine dayanıyor (= düşüyor). Didi mca met’roxasi mebazgaşe cadven. (ÇM-Ğvant) Büyük ağaç (= kalas) kırılınca destek (o ağacın) üzerine dayanıyor. Seri iyasi nciri cemadven. Cebolam. Dovincir. (AŞ-Ok’ordule) Akşam olunca uyku üzerime çöküyor. Düşüyorum. Uyuyorum. → coxedunII; eyadven, yadven

[dey. xuyi cadven (AŞ-Ortaalan) : Huy ediniyor.] Manniya çxindi elanzik’uy. Hişo xuyi kocadu. (AŞ-Ortaalan) Habire burnunu kıvırıyor. Öyle huy edindi. → xuyi ixenams

II. ADL har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şeyin üzerine [lok.] biri veya başka bir şey [aps.] konuyor. 2. Birinin [dat.] yoluna [lok.] biri [aps.] konuyor (= konup engel oluyor). Ma ar soti vulut’aşa Xasani gza-şk’imis kocemadven. (PZ-Cigetore) Ben bir yere giderken Hasan yoluma engel oluyor. Ali ncenina ngolaşa uçumt’aşa gza cadven. (ÇM-Ğvant) Ali buzağıyı yaylaya götürürken [buzağı] yolda kalıyor (= buzağı yürüyemiyor). K’oçi gza cemadven. Var-golomoşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Adam yoluma konuluyor (= çıkıyor). Beni geçirmiyor. 3. Birinin [dat.] boğazında [lok.] bir şey [aps.] kalıyor. Lazut’i-k’ak’ala xurt’uli kocemadu. T’ora var-cemaşk’u. (ÇM-Ğvant) Mısır tanesi boğazımda kaldı. Az kalsın yutamazdım. (→ xurt’ulis dusk’udun; xurt’uli celadven; xunç’k’uliz geladven; (gyari) geladven; x’irx’int’is gilvoskidun; x’irx’int’is guludgitun) [◘ eşb. cedums/ ceduy ve cudums/ cuduy/ cudvams fiillerinin yeterlik kipi]

[dey. guri yaği cadven (ÇM ~ AŞ) : Birinin [dat.] gönlü sevinçli oluyor. Birinin [dat.] yüreği yağ bağlıyor.] # Cençxva-ora komoxt’u / K’axi-k’inçi 3’i3’vilay / Guri yaği cadvasi / Rak’anepe moyilay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi / İspinoz ötüyor / Gönül sevinçli olunca / Tepeleri aşıyor. Him ibgart’t’aşa ma guri yaği cemadven. (*)(AŞ-Ortaalan) O ağlarken benim yüreğim yağ bağlıyor. [(*) Burada belli ki o kişinin ağlamasından sevinmek o kişiye olan kin ve hırsıyla ilgilidir. Bu deyim daha çok bir iddia, bir istem, bir hırs sonucu haklı çıkmak ya da bir nevi öç almak için dileğinin gerçekleşmesi sonucu sevinmeyi ifadede kullanılır.]


cadven[2] (PZ ~ AŞ) AD har.f. [Bu fiil sırf yoxo cadven, elaçama cadven vs şeklinde kullanılır.] Birine [dat.] bir ad [aps.] konuyor. Mboli na-ilak’irday, yoxop’arp’alacadven. (ÇM-Ğvant) Çok konuşanın adıdırdırcıolur. [◘ eşb. cedums/ ceduy ve cudums/ cuduy/ cudvams fiillerinin yeterlik kipi] + codums/ coduy/ codvams


cadven[3] (ÇM ~ AŞ) AD hal f. Hastalık dolayısıyla birinde [dat.] ara ara soğukluk [aps.] var. Mboli dulya miğurt’aşa ini cemadven. (ÇM-Ğvant) Çok işim olunca üşümem geliyor. İni cemadven. Bdardalam. (AŞ-Ok’ordule) (Hastalıktan) soğuk hissediyorum. Titriyorum. İni cemadven. Maraxunen. (AŞ-Ortaalan) Soğukluk (bende) var. Bir de titriyorum. [◘ eşb. cedums/ ceduy ve cudums/ cuduy/ cudvams fiillerinin yeterlik kipi] → ini cezunII; ini gyadven


cafloxt’en (AŞ-Ok’ordule) AD har.f. Birinin [dat.] vücudundaki [aps.] şişiklik iniyor. Ar p’içi daha cafloxt’ay do xura hişote umboni. (AŞ-Ok’ordule) Şişikliği biraz daha insin de (onun) vücudunu öyle yıka. → cufloxt’un, gyufroxtun; + cofloxt’un, cefloxt’un; ++ floxt’un


cagen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Alışıyor. Alışkanlık haline geliyor. Bere mektebişa olva kocagu. (ÇM-Ğvant) Çocuk okula gitmeye alıştı. İrote para ik’vanday. Kocagu. (AŞ-Ok’ordule) Her zaman para istiyor. Alıştı. Ordo moselu kocebagi. (AŞ-Ok’ordule) Erken kalkmaya alıştım. → gyagen; + coginams; cogay


caği (AŞ-Ok’ordule) i. Örgü şişi. Xatice du3’vi do ar caği komekças(*)(AŞ-Ok’ordule) Hatice’ye söyle de sana bir örgü şişi versin. [(*) Ok’ordule diyalektinde kelime sonundaki /s/ fonemi, bazen /y/ fonemine dönüşmeden telâffuz edilir. Hem mekçay hem mekças biçimleri gözlemlenmektedir.] → ncaği, nçxili


cai → cari


cakçanden/ cakçanen → cikçanden/ cikçanen


cak’abiy (ÇM) DA e.f. [√-k’abin-] [emp.şm. soru biçimi cak’abis-i] Birini ya da bir şeyi [dat.] ısırıyor. Him laç’i bere cak’abis-i ? (ÇM-Ğvant) O köpek çocuğu ısırabiliyor mu ? Laç’i İsmaili kocak’abinu. (ÇM-Ğvant) Köpek İsmaili ısırdı. Laç’i na-cemak’abinu xe cemoxen. (ÇM-Ğvant) Elimde köpeğin ısırığının izi var. Ayşeşi bere xe nugasi cak’abiy. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin çocuğuna elini uzatınca ısırıyor. Bere-şk’imi ar oşk’uri komomçu. Cebak’abinisi k’ibri gomanç’imoşu. Mixup’uru. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum bir elma bana verdi. Isırınca dişlerim yamuldu. Ağzım buruştu. nuç’k’omamsI; nupxors; gyak’ibirams; gyak’ibinams/ gyak’ibinaps; gyak’ibins


cak’nen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Tutunuyor. → gyak’nen, gyak’nams, gyak’neps; ak’nen, ak’nams; mvak’nen


calams (PZ-Apso) AD har.f. Birine muhtaç oluyor. Him p’anda ma cemalams. (PZ-Apso) O her zaman bana muhtaç olur. → nandven[1]; calen, gyalen; amaris doskidun


calen[1] (PZ ~ AŞ) AD.Abl har.f. Birine ait [dat.] bir şeyden [abl.] bir şey [aps.] akıyor. Xasanis mazap’u ak’nu do çxindişa fingili calen. Gamişifonams. (PZ-Cigetore) Hasan gribe yakalandı da burundan sümük akıyor. Sümkürüyor. Xasanişi bereşi çxindişa p’anda fingili calen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğunun burundan her zaman sümük akıyor. İnite leşk’i mit’va3u. Din3xiri cemalen. (ÇM-Ğvant) Soğuktan dudağım çatladı. Kanıyor. Cicilişa din3xiri cegalen. (AŞ-Ok’ordule) Dişetinden kan akıyor. [◘ eşb. culun fiilinin yeterlik kipi]


calen[2] (AŞ) A.Dir har.f. Birine [dir.] (= birinin yanına) dönüyor. Sözünü itibar etmediği birinin [dat.] yardımına, önerilerine muhtaç oluyor. Himuşa calen. (AŞ-Ok’ordule) Onu dışlıyordu ama şimdi ona muhtaç oluyor. Him irote şk’imde calasen. (AŞ-Ok’ordule) O her zaman bana muhtaç olacak. Şk’imda cegalasen. (AŞ-Ortaalan) Gelecekte bir gün bana döneceksin. [◘ eşb. culun fiilinin yeterlik kipi] → calams; nandven[1]; gyalen; amaris doskidun; + culun


came (PZ)(FN)(AK) i. Cami. [< Arp.] Coşk’uni cameşa idasi opşa xvambums. (PZ-Cigetore) Coşkun camiye gittiğinde çok dua ediyor. Abdezi keç’opi do cameşa bidaten. (FN-Ç’enneti) Abdestini al da camiye gideceğiz. Ham camez ar abdez-xana uko(r)oms. (FN-Ç’enneti) Bu camiye bir tuvalet lâzım. Xasanik Timuri-ti yezdu do araba came k’ele gilix’onups. (AK-Döngelli) Hasan Timur’u da alarak arabayı aşağıda bulunan camiye doğru sürdü. İya lai skani stei badi ren. Cameşi emtumani ar nobetis xililaps. (AK-Döngelli) Onun senin gibi ihtiyar olduğunu sanmıyorum. Caminin bayırından yukarı hızlıca çıkar. Nazifek bere-muşis xeşi koltuğis musafi mişidumers do cameşa oçkumers. (AK-Döngelli) Nazife çocuğunun koltuk altına Kur’anı (= Kur’an-ı kerimi) tutturuyor da camiye gönderiyor. → ncame; oxvamule

cami i. Cam. [< Far.] Pencereşe cami cobams. (PZ-Apso) Pencereye cam takıyor. Nç’areri camepe meşşiri. (AŞ-Ortaalan) Yazılı camları sil. Cami na-noç’abun çağet’t’i me3’i. (AŞ-Ortaalan) Camda yapışmış olan kâğıdı sök. Ak’oşkaz cami gedgums. (FN-Ç’anapet) Pencere çerçevesine cam takıyor. Vitriniz cami gyodginams. (FN-Sumla) Vitrine cam takıyor. Na-bot’k’oçi kva camiz moxvadu do cami dot’roxu. (AH-Borğola) Attığım taş cama rastladı ve cam kırıldı. Mç’acepe camiz noxro3kunan do cami oçxoni diven. (AH-Borğola) Sinekler cama yapışıp ölüyürlar ve cam yıkanacak olur. Nusak mç’aci camis konozu do cami dopintu. (AH-Borğola) Gelin sineği camda ezidi de camı pisletti. [FN ve AH’de hem ncami hem cami şeklinde telâffuz edilir.] → jami/ ncami


camik’ani (FN-Ç’anapet) i. Dolap. Berek camik’aniz doloxe na-nuburt’u ampuliz biga geçu do molat’axu. (FN-Ç’anapet) Çocuk dolabın içinde takılı olan ampula değnekle vurup kırdı. → dolap’i, dolabi; ntao/ ntaro; xaroII


camk’usen (PZ-Cigetore) AD har.f. Yere doğru [dat.] çömeliyor. Xasani camk’usen. (PZ-Cigetore) Hasan çömeliyor. → mcvamxven; camxven, gyamxven; namxven; gyanç’en; gyomk’u3un, gyamk’u3un; damk’u3un, damk’u3en


camp’iren → cimp’iren


camxven[1] (ÇM ~ AŞ) AD/ADL har.f. → mcvamxven; camk’usen; gyamxven, namxven; gyanç’en; gyomk’u3un, gyamk’u3un; damk’u3un, damk’u3en; + comxunams/ comxvinay

I. AD har.f. Üstten yere doğru [dat.] çömeliyor.

II. ADL har.f. Üstten birine ait [dat.] bir şeyin üzerine [lok.] çömeliyor. Bere korba k’up’a kocemamxu. (ÇM-Ğvant) Çocuk karnımın üzerine yüzükoyun yattı.

yet. camxvinen : Çömelebiliyor. K’alati mobun. Var-camxvinen. Si keuç’ç’opi. (AŞ-Ok’ordule) Sepet sırtında. Çömelemiyor. Sen alır mısın ?


camxven[2] (ÇM) ADL har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmına [lok.] üstten sarılıyor. Bere k’ap’ula cemamxvasi k’ap’ula ceminçxunay. (ÇM-Ğvant) Çocuk (genelde akşam yatakta) sırtıma sarılınca sırtımı ısıtıyor.


candama i. [çoğ. candamape] Jandarma. [< Fra.] Candamapek Xasani na-ç’opez ar tuta divu do handğa oxuşkumernan. (AH-Lome) Jandarmalar Hasan’ı yakaladıkları bir ay oldu. Bugün serbest bırakıyorlar. Candamaz sungi so uğun ? T’ufeğiz var-nubun. Sungi palaskas mek’ideri uğun. (AH-Lome) Jandarmanın süngüsü nerede ? Tüfeğine takılı değil. Sügü palaskasına takılıdır. → jandama, jandarma; [jandarma ve polis] çark’at’uraI


candaşk’en (PZ ~ AŞ) DA e.f. Yatağın kötü olmasından veya zeminde bulunan bir şeyden dolayı birinin [dat.] vücudunun bir kısmı rahatsız oluyor. Ayşek yuk’i torumt’aşaMot-cemandaşk’asdeyi mxucis merçala meşk’irçams. (PZ-Cigetore) Ayşe yük taşırkenEzilmesindiye omuzuna paçavra kendi içine doğru seriyor.Ti candaşk’asi mçoxa moliduy. (ÇM-Ğvant) (Uyurken) Başı acıyınca ceketini koyuyor. Pujepe limxona-ğerepe e3’urçasi candaşk’eran. (ÇM-Ğvant) İneklerin altına eğreltiotu serince sapları sert geliyor.


caninkten (PZ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] ters çeviriliyor, ters dönüyor. K’uçxe cemaninktu. T’u3a 3’arite mt’u3am. (PZ-Cigetore) Ayağım burkuldu (= ters döndü). Sıcak suyla masaj yapıyorum.


cank’olen → cenk’olums; cink’olen


cans (FN-Sumla ~ ÇX)(AK) Aø/AL hal f. [emp.şm.1.tek. bcan] Yatmış haldedir. Uyumaktadır. Ma bcant’işa dido mç’ima mç’imu-doren. (FN-Sumla) Ben uyurken çok yağmur yağmış. Xasani beut’i steri cans. (FN-Sumla) Hasan koma halinde imiş gibi uyuyor. Şanak t’rağodums do on3’eliz na-cans bere gok’un3xinams. (FN-Sumla) Şana şarkı söylüyor ve beşikte yatan çocuğu uyandırıyor. K’at’a moptare cans. (AH-Lome) Her gelişimde yatıyor. Çiçku-bere cant’aşi xvala va-nişkvinen. Mtugik uci nuxvat’ams. (AH-Lome) Bebek uyurken yalnız bırakılmaz. Fare kulağını kemirir. Tani sokşa moilu do si daha oncirez can. (AH-Lome) Şafak (= tan) nereyi boyladı. Sen hâlâ yataktasın. Oğinde mupeyi dulyape go3’omiz*in do ma bcan. (AH-Lome) Önümde ne işler duruyor da ben yatıyorum. Nana-muşi odaz cans. Berek gyari doloxe amumers. (AH-Lome) Annesi odada yatıyor. Çocuk yemeği içeri götürüyor. Omeriz mozine ağoderen do sum ndğa ren oxoris cans. (AH-Lome) Ömer’i bal tutmuş ve üç gündür evde yatıyor. Baba cant’aşi zori mot-ip’aramitamt. (AH-Lome) Babam yatarken sesli konuşmayın. 3’i3’ila k’irk’oleri cans. (AH-Borğola) Yılan kıvrılı olarak uyuyor. Na-cans k’at’us biga nontxams do gok’un3xinams. (AH-Borğola) Uyumakta olan kediye değnekle dürtüyor (= dokunuyor) da uyandırıyor. Dido doç’k’inderi k’oçiz cant’aşi axurt’inen. (AH-Borğola) Çok yorgun insan uyurken horlar. Mğupek seri gulunan. Ndğaleri canan. (AH-Borğola) Baykuşlar gece gezerler. Gündüz uyurlar. P’ap’uli-çkimiz, cantaşi axurxulen. (ÇX-Makret) Dedem uyurken horluyor. Cuma-muşi dixas cant’uşi Xasanik jin-muşis mijilu. (AK-Döngelli) Kardeşi yerde yatmış haldeyken Hasan onun üstünden geçti. P’ici-amamti bcan. (AK-Döngelli) Sırt üstü yatıyorum. Gyozgira k’oçik oxoris ilaxedun do cans. (AK-Döngelli) Göz göre göre adam evde oturup yatıyor (= mec. “keyif yapıyor”). Coğori diz*abunu do boyne cans. Ama mundes kilağurun (= kilaxo3kun) var-miçkin. (AK-Döngelli) Köpek hastalandı da devamlı yatıyor. Ne zaman bir kenarda ölür bilmiyorum. → ncars/ ncay, ncans


cantxen (PZ ~ AŞ) AD har.f. 1. Saldırıyor. Andğa 3’ip’ulinape-şk’imis kuri cantxu do ar 3’ip’ulina oç’opu. (PZ-Cigetore) Bugün civcivlerime çaylak kuşu saldırdı da bir civcivimi yakaladı. Ngola şuronepe seri ndğaleri mcveri cantxen. (ÇM-Ğvant) Yaylada keçilere kurt gece gündüz saldırıyor. Mcveri cantxasi şuronepe şiruy. (ÇM-Ğvant) Kurt [sürüye] saldırınca keçilerin hepsini katlediyor. Mtuti cantxasi şuronepe şirşoluy. (ÇM-Ğvant) Ayı [sürüye] saldırınca keçilerin bir bölümünü katlediyor. 2. Üzerine vuruluyor. K’uli goliğamt’aşa kuri cantxen. (ÇM-Ğvant) Iskemleyi götürünce (iskemlenin) ayak topuğu vuruluyor. ≠ gyantxen


cantxozay (ÇM) ED har.f. Aşağı doğru arkasından koşuyor. Mtuti k’uşumi dovuğirisi tudeşi imt’u. Cevantxozi. Va-bziri. (ÇM-Ğvant) Ayıya ateş edince (= kurşun sıkınca) aşağı doğru kaçtı. Arkasından aşağı doğru koştum. Bulamadım.


cantxozen (PZ)(AŞ) AD har.f. Kovalıyor. Peşinden koşuyor. Mumuli kormepes cantxozen. (PZ-Apso) Horoz tavukların peşinden koşuyor. Sk’ep’alite k’oçi bere-muşis cantxozu. (PZ-Msuleti, B.T.) Keserle adam çocuğunu kovaladı. Ezgi kormepes cantxozen. (PZ-Cigetore) Ezgi tavukların peşinde kovalıyor. “Him cantxozendeyi himu-ti imt’ass-i ? (AŞ-Ortaalan) “O kovalıyordiye o da kaçsın mı ? → nomç’eşams; ntxozun; antxozen; ç’işun; gyantxozen[1]; geç’işun; notxozun; atxozen; + cuntxozinams


cant’alen (ÇM) AD har.f. Birine [dat.] beyaz saç vs [aps.] karışıyor. Ali kçini kocant’alu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin saçlarına ak düştü.


caonen → cayonen


capaşen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] düzeni bozuluyor. Ayşe nonç’epi-murgi capaşu. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin iplik yumağı karıştı. Ordo obğe na-asen k’inçi ordo obğe capaşen. (ÇM-Ğvant) Erken yuva yapan kuşun yuvası erken bozulur. Ali dulya konist’eresaray. Berepe moxt’ani capaşen. (ÇM-Ğvant) Ali işlerini düzene koyuyor. Çocuklar gelince [işlerinin düzeni] bozuluyor. Ayşe obğe capaşu. P’ot’e bere var-ayasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin dölyatağı bozuk. Hiçbir zaman çocuğu olmayacak. Fadume dulya capaşşu. Sk’ani dulya-ti cegapaşşasen. (AŞ-Ortaalan) Fatma’nın işi bozuldu. Senin işin de bozulacak. + cupaşay


capirçen (PZ)(AŞ) ADL har.f. [emp.şm.3.tek.ö.1.tek.tüm. cemapirçen] Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] toz vs [aps.] kaçıyor, giriveriyor. Tolis capirçu. Toli oxozderi evedi evedi patxums. (PZ-Cigetore) Gözüne toz kaçmış. Gözü kısarak hızlı hızlı kırpıyor. → cvapirçen


capsen → cepsuy


capşen (ÇM ~ AŞ) AD har.f. Birinin [dat.] çocukları [aps.] doluyor. Birinin [dat.] çocukları [aps.] çoğalıyor. Birinin [dat.] aşırı çocuk artışı oluyor. Ayşe odidera berepe capşu. (ÇM-Ğvant) Ayşe yaşlılığında çocukları çoğaldı. Hik’k’u bere u çi bere capşu. Oxonk’anoni yeri va-dosk’udu. (AŞ-Ortaalan) O kadar çocuk yaptı ki çocuk doldu. Oynayacak yer kalmadı. → berepe ipşen; berepe manz*inen


cari/ cai (PZ ~ AŞ) i. I. Ekmek. Mdik’a-cari. (PZ)(AŞ) Buğday ekmeği. Lazut’i-cari. (PZ ~ AŞ) Mısır ekmeği. Cari cevoxum. (PZ-Cigetore) Ekmek kuruyorum. Cari oç’u var-uşk’un. P’anda p’uxnuy. (ÇM-Ğvant) Ekmek pişirmesini bilmiyor. Her zaman kapkara yenilmez hale getiriyor. Nana-şk’imi irote cari elik’oray, dulyaşa ulun. (AŞ-Ok’ordule) Annem her zaman ekmeğini yanına bağlar, işe gider. Furunci handğa ç’umanişşa na-gamiğay carepe omç’ipanay. (AŞ-Ortaalan) Fırıncı, çıkardığı ekmekleri bugünden yarına inceltiyor (= ekmeğin ağırlığını az zaman sonra azaltmaya çalışıyor). → gyariII-2; [mısır ekemği] mç’k’udi, mç’k’idi, ç’k’idi; [buğday ekmeği] kovali, kuali, kuvali

II. Yemek. Berepe cai şk’omeyi miyonun. [= Berepe-şk’imi cai şk’omeyi on(an).] (PZ-Apso) Çocuklarım yemek yemiş haldedir. Nana-şk’imik na-iciben cai cik’onams. (PZ-Apso) Annem [pişip pişmediğini anlamak için] pişmekte olan yemeğin tadına bakıyor. Bozomota-şk’imik lu zams. Limci cari-şk’uni lu zeri ot’asen-i ? (PZ-Cigetore) Kızım lahanayı eziyor. Akşam yemeğimiz lahana ezmesi mi olacak ? Emogi xepe dimboni do ok’açxe cari şk’omi. (ÇM-Ğvant) Önce ellerini yıka. Ondan sonra yemeğini ye. Yemaneri cari tamli tudendo mizun. (ÇM-Ğvant) Öğle yemeğim çalının altında saklı duruyor. Cuma-şk’imi ar cari imxoy çi sofra mu-tu on cekosuy. (AŞ-Ok’ordule) Kardeşim bir yemek yiyor ki sofrada ne varsa süpürüyor. Ğomaneri cari oç’ertela mexvi. (AŞ-Ortaalan) Dünkü yemeği(n artıklarını) oç’ertelaya dök. Xor3’oni pilavi mixenana carişa meft’are. (AŞ-Ortaalan) Etli pilav bana yapacaksan yemeğe geleceğim. → oşk’omaleI-2; yemeği; gyai/ gyari


casven (PZ ~ AŞ) ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine sürülüyor. K’omp’p’uri mo-xorum. Ç’ibri cemasven. (AŞ-Ortaalan) Mısır koçanını kemirme. Dişlerim kamaşıyor.


caşalen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] boşalıyor. Ora golilu. Xersi caşalu. (AŞ-Ortaalan) Zaman geçti. Hırsı boşaldı (= azaldı). + ceşalums/ ceşaluy (ve onun altında şsz cişalen)


caşk’ven[1] (PZ ~ AŞ) AD har.f. [Datif tümleci (= kayan toprağın geldiği veya gittiği yer) genelde gizli olur.] Heyelân oluyor. Toprak kopuyor. Oxorişi p’ici t’va3u. Caşk’vasen. (PZ-Cigetore) Evin kapı önü çatladı. Çökecek. Alişi avla k’at’a 3’ana caşk’ven. (ÇM-Ğvant) Ali’nin kapı önünde her yıl heyelân oluyor. → nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; meyant’ro3un; + dolvaşk’ven, mvaşk’ven


caşk’ven[2] → coşk’ums/ coşk’uy, cuşk’ums ve cişk’uy fiillerinin ortak yeterlik kipi.


catven[1] (ÇM ~ AŞ) AD hal f. Bir şeyin üstünü örtmüş haldedir. Ali bere ofrindepe na-catven tomalepe nuşk’oramt’aşa ofrindepe-ti naşk’oren. (ÇM-Ğvant) Ali çocuğun kaşlarının üzerini örten saçlarını keserken kaşlarını da (yanlışlıkla) kesiyor. Nezi zade irdu. Oxori catven. (AŞ-Ok’ordule) Ceviz çok büyüdü. Evin üstünü örtüyor. Msxuli-pavrepe na-catven şeni mcora var-eç’ç’opuy. (AŞ-Ortaalan) Armut ağacının yaprakları örttüğü için güneş almıyor. [eşb. ◘ cutvams/ cutvay fiilinin yeterlik kipi] (cutvams altında) cetveri on; cotun, gyotun


catxinen (ÇM) Aø har.f. Ağaç dallarında biriken kar [aps.] ılık havanın etkisi ile sıkışıp ağırlık kazandığından dolayı dökülüyor. İnite xila-ti va-catxinu. (ÇM-Ğvant) Soğuktan dallardaki kar da dökülemedi.


cat’en (PZ ~ AŞ) AD/ADL har.f. → gyat’en

I. AD har.f. Cansız cisim [aps.] birinin veya bir şeyin [dat.] üstüne düşüyor. Nanas opşa m3’iya cat’en. (PZ-Cigetore) Anneye çok kıvılcım düşüyor. M3’iya cat’u. Oxori oiç’u. (ÇM-Ğvant) Kıvılcım düştü. Ev yandı. Xomali koç’at’u. Oxori oiç’u. (ÇM-Ğvant) Kor düştü. Ev yandı

II. ADL har.f. Cansız cisim [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne düşüyor. Bere k’uçxe kva cat’u. İtopay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun ayağına taş düştü. Topallıyor.

[dey. guri cat’en (PZ ~ AŞ) : Üzülüyor.] Guri cemat’en. (PZ ~ AŞ) Üzülüyorum. Bere zabuni uyonun do dido guri cat’en. (ÇM-Ğvant) Çocuğu hasta olduğundan çok üzülüyor. → guri naç’ven[1]; cozurinams; guri danç’en


cavalen (PZ ~ AŞ) AD har.f. → gyavalen

I. (PZ ~ ÇM) Birine [dat.] (arada bir) gözüküyor. Çemal (na-)alimben bozomotas cavalen. (PZ-Cigetore) Kemal sevdiği kıza arada bir gözüküyor. Ali ar cemavalen. İgzalay. (ÇM-Ğvant) Ali’yi bir görüyorum. (Hemen) gidiyor. Ali soti var-cemavalen. (ÇM-Ğvant) Ali hiçbir yerde (bana) gözükmuyor.

II. (AŞ) Birinin gözüne [dat.] çarpıyor. Ali goit’aşa boyne da-muşi p’ici toli cavalen dva3’onen. (AŞ-Ok’ordule) Ali, gezerken hep kız kardeşinin yüzü gözüne çarpar sanıyor. Memet’i mdğura kocemavalu. (AŞ-Ortaalan) Mehmet demin gözüme çarptı. Selimi si cegavalu-i ? (AŞ-Ortaalan) Selim senin gözüne çarptı mı ?


caxçe (AK) i. Kavak. Caxçeşi pi3ari manişa t’ruxun. (AK-Döngelli) Kavak ağacının tahtası çabuk kırılır. → kçe-mca; k’avaği


cayonen/ caonen (ÇM ~ AŞ) AD har.f. Dik aşağıya takip ediyor. Cemtumani caoni. Megagare. (AŞ-Ok’ordule) Yokuş aşağı doğru in. Ben sana rastlayacağım.


cazaden[1] (PZ) AD har.f. Biri [aps.] bir şey ile [dat.] yetiniyor. Biri [aps.] bir şeye [dat.] razıdır. Biri [dat.] bir şey yapma [aps.] eğilimindedir. Ali iri tevulis cazaden. (PZ-Cigetore) Ali her şey ile yetiniyor. Mustafa k’urbet’i k’ale olva cazaden. (PZ-Cigetore) Mustafa gurbete gitme eğilimindedir. Ma iri tevulis var-cevazader. (PZ-Cigetore) Ben her şeye razı değilim.


cazaden[2] (AŞ) AD har.f. Biri [aps.] bir şeyi [dat.] takdir ediyor. Biri [aps.] bir şeye [dat.] bedel biçiyor. Badi, livadi nak’u on, msk’va cazaden. (AŞ-Ok’ordule) İhtiyar, bahçe ne kadar, iyi bedel tahmin ediyor.

şsz cizadinen : Bedel biçiliyor. Adı konabiliyor. K’oçi munde ilaxayvar-cizadinen. (AŞ-Ok’ordule) Adam ne zaman deliriyor, adı konamıyor.


cazi (FN)(AK) i. Kadın hortlak. Cadı. Cazi steyi şeyi ren. Kyoyiz mu-tu iyasen açkinen. (FN-Ç’enneti) Cadı (= gayipten haber alan) gibi bir özelliği var. Görmediği halde köyde meydana gelen her şeyden haberi oluyor. Cazi steri i3’k’en. (FN-Sumla) [İri gözlü kız çocuk hakkında] Cazi gibi bakıyor. Cazi na-eşaxtare. (FN-Sumla) bed. Mezarından cazi olarak çıkasın. Nandidi-çkimikCazik on3’elis bere gyoşkidapsya do mutxanepe zop’ont’u. (AK-Döngelli) BabaannemCadı beşikte bebeği boğardiye bir şeyler söylerdi. → cadi; ≠ k’ap’k’ap’i


caziçen (ÇM-Mek’alesk’irit), cazi3en (ÇM-Ğvant ~ AŞ-Ok’ordule), cazisen (AŞ-Ortaalan) AD har.f. Biri [aps.] birine [dat.] alay ediyor. Doğani Ali caziçen. (ÇM-Mek’alesk’irit) Doğan Ali’ye alay ediyor. Ali miti ort’a cazi3en. (ÇM-Ğvant) Ali kim olursa alay ediyor. Ali irote Ayşe cazi3’en. (AŞ-Ok’ordule) Ali her zaman Ayşe ile alay ediyor. K’oçi çemçu on deyi moy-caziser. Oncğore n. (AŞ-Ortaalan) Adam dişşiz diye alay etme. Ayıptır. → cadi3en; ≠ gyaz*i3ams


cazmonen (AŞ-Ok’ordule) DA e.f. Düş veya bir şeyin hayalini görüyor. Cemazmonu. (AŞ-Ok’ordule) Hayali gördüm. → nozmors/ nozmoy


ce- (PZ ~ AŞ) fb. [vuayel önünde c-] → ge-

I. Aşağı doğru. (Ör. culun)

II. Düşey doğrultuyla yukarıdan aşağı. (Ör. cebun, cedums/ ceduy)

III. Yatay zemin üzerinde. (Ör. ceğurun)

IV. Dibinden. Kökünden. (Ör. cek’vatums/ cek’vatuy)

V. [işlevi belli değil] (Ör. ceçams/ ceçay)


ceari (AH-Lome) i. Tavla oyununda cihar [< Far. ya da Kür.] (= dört). Dort-ceari kot’k’oçana marsi dobive(r). (AH-Lome) Dört-cihar atabilirsen mars olurum. → ciari


cebazginaşe (ÇM) i. Basamak. Msk’alaşi vit’o-şk’itoni cebazginaşe dolot’roxu. (ÇM-Ğvant) Merdivenin onyedinci basamağı kırıldı.


cebe (AK) i. Cep. [< Arp.] Cebes geç’arali dilidumers. (AK-Döngelli) Cebine parayı koyuyor (= yerleştiriyor). → cebi, jebi; aç’uI; xenduziII


cebğun (PZ) AL hal f. Taneli katı cisim [aps.] bir yere dökülmüş haldedir. Ham mişi senduği on ? Nak’u ntxiri cebğun ! (PZ-Cigetore) Bu sandık kimindir ? Ne kadar fındık konulmuş (= dökülmüş haldedir) ! + cobğun, gyobğun; + cobğams


cebi (PZ)(AŞ ~ ÇX) i. Cep. [< Arp.] Bere-çkuni z*igaraz kogyagu. P’anda cebiz goimers. (AH-Lome) Bizim çocuk sigaraya alıştı. Hep cebinde taşıyor. Mendili cebiz dolodveri ancğimen. (AH-Lome) Mendil cebinde iken kırışıyor. Xasanik gzas na-golaxtasen yabanci berepe gzas elokaçams do cebepe uçxink’ams. (AH-Lome) Hasan yoldan geçen yabancı çocukları kenara kıstırıp ceplerini karıştırıyor. K’ap’ulaşi cebiz cuzdani dolobidvaşi muç’o eşastun do melams, çkar var-maçkinen. (AH-Lome) Arka cebime cüzdanı koyduğum zaman nasıl yukarıya doğru kayıp düştüğünü hiç fark edemiyorum. → jebi; aç’uI; xenduziII, cebe

[dey. cebişa gamiğay (AŞ-Ok’ordule) : (Birini) cebinden çıkarıyor. (Birinden) pek üstündedir.] Xasani-st’erepe ma cebişa gamobiğam. (AŞ-Ok’ordule) Hasan gibileri ben cebimden çıkarıyorum.

[dey. cebişe eşk’iğay (AŞ-Ortaalan) : (Birini) cebinden çıkarıyor. (Birinden) pek üstündedir.] Ma Xasani-st’erepe cebi-şk’imişe eşk’ebiğam. (AŞ-Ortaalan) Ben Hasan gibileri cebimden çıkarırım.


cebit’i, cebit’t’i vs → culun


cebun (PZ-Cigetore) AL hal f. İpte veya sırıkta [lok.] başka bir şeye değmeden sarkarak asılıdır. Şeyepe-şk’imi yat’onis cebun. Ce3’i do komomiği. (PZ-Cigetore) Elbiselerim çamaşır sırığındadır. Çöz de bana getir. → cobun, gyobun


ceceğeni (PZ)(AŞ) i. Atmaca tutmakta yem olarak kullanılan kuş (= genelde sığırcık, çekirgekuşu). Şk’u ceceğeni-k’inçi vobiyam do sift’eri p’ç’opumt. (PZ-Cigetore) Biz ceceğeniyi oynatıp atmaca yakalıyoruz. Doğanik ceceğeni sift’eris nobirams. “P’ç’oparedeyi. (PZ-Cigetore) Doğan çekirgekuşuna atmacanın dikkatini çekmeye çalışıyor. “Yakalayacağımdiye. Cemali ceceğeni-k’inçi atmaca oç’opa şuk’ule oxuşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Cemal ceceğeniyi atmaca tuttuktan sonra serbest bırakıyor. Ceceğeni toli mutxa elvoç’abun. Hişote atmaca var-azin. (AŞ-Ok’ordule) Ceceğeni kuşunun gözünün kenarında bir şey yapışık durumda. Öylece atmacayı görmüyor. → ç’eç’eğeni; ğaç’o


cecginay (AŞ) EA har.f. Yeniyor. Üstün geliyor. Şk’imi mamuli sk’ani mamuli cecginay. (AŞ-Ok’ordule) Benim horozum senin horozunu yeniyor. → ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cojginams/ cojginay, gyocginams/ gyocginaps; gecginams/ gecginaps


cecibums (PZ) EA har.f. Sulu yiyecekleri [aps.] tekrar pişiriyor. Ayşek lobiya ucibaput’u. Vorsi var-icibu do xolo-ti cecibums. (PZ-Cigetore) Ayşe fasulyeyi pişirmişti. İyi pişmediği için tekrar pişiriyor. ≠ cecibuy


cecibuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Sulu yiyecekleri [aps.] hızlı kaynatarak kısa zamanda pişiriyor. Ayşe a piçi luyu a piçi oraşi cecibuy. Berepe kok’o3’udgay. (ÇM-Ğvant) Ayşe biraz lahanayı az bir zamanda pişirip çocukların önüne koyuyor. Ayşe luyu cecibuy. Ar pirçi oraşi (= apiçoraşi) k’o3’omidganen. (ÇM-Ğvant) Ayşe lahana pişiriyor. Birazdan önümüze [yememiz için] koyacak. Ğomaneri luu cecibuy. (AŞ-Ok’ordule). Dünkü lahanayı yeniden hafif çabucak pişiriyor. Bere na-aşvasen şuk’k’u mca cecibi. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun içebileceği kadar, hızlı ve kısa zamanda, sütü pişir. → gegubums/ geguboms, gegibums/ gegibups; mocibuy


cecun → cejun


ceçams/ ceçay (PZ ~ AŞ) ED/AD/EDA/øDA har.f. Vuruyor. Dövüyor. → geçams/ geçaps (FN ~ ÇX)

I. ED har.f. Birine [dat.] vuruyor. Birini [dat.] dövüyor. Bigate ma opşa cemçes. (PZ-Cigetore) Sopa ile beni çok dövdüler. Meç’veşi dişk’ate mo-cekçamt’a. (PZ-Cigetore) Ucu yanmış odunla seni dövmeyeyim. Selimik pucepes opşa ceçams. Goragadums-gosak’at’ums. (PZ-Cigetore) Selim inekleri çok dövüyor. Her yerini kırıp dokup sakatlıyor. # Eçama vor, eçama / Uça bozo momçaman / Var-ep’ç’opare dop’t’k’vi / K’at’a limci cemçaman. (ÇM-Ğvant) Zavallıyım, zavallı / Kara kız ile evlendiriyorlar / Almayacağım dedim / Her akşam beni dövüyorlar. Bere ceçay do nosi gundinasen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu dövüyor da aklını kaybettirecek. Na-gvondinu burç’uli koziru do doçitu. Vana nana-muşi ceçasert’u. (AŞ-Ok’ordule) Kaybettiği baltayı buldu da kurtuldu. Yoksa annesi onu dövecekti. BereNana-şk’imi cemçasendeyi 3’alemonaşa imt’u. (AŞ-Ortaalan) ÇocukAnnem beni dövecekdiye hole kaçtı.

II. AD har.f. Yağmur, kırağı, sıcak, pas vs [aps.] bir şeye [dat.] vuruyor. Ğoma seri purkepes ayazi ceçu. (PZ-Apso) Dün gece çiçeklere ayaz vurdu. Nçayepes ayazi ceçu do oç’u. (PZ-Cigetore) Çaylara ayaz vurdu da yaktı. Livadi ayazi ceçu. İğvarare. Komoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Bahçeye ayaz vurdu. Islanacaksın. Gel. Oşk’uri mjora ceçasi imç’itanen. (AŞ-Ok’ordule) Elmaya güneş vurunca kırmızılaşıyor. T’u3’a ceçasi ançxvapen. (AŞ-Ok’ordule) Sıcak vurunca sıcaklanıyor. Sağani zanci koceçu. (AŞ-Ortaalan) Tabak bakıryeşili olmuş.

[dey. upi ceçams/ upi ceçay : Ter [aps.] birini [day.] basıyor. Biri [dat.] çok terliyor.] Bere upi koceçu. Nana-muşi şeyi mo3’ay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa ter vurdu. Annesi eşyasını çıkarsın. Bere dido upi ceçu. A mutu meşk’vokunik’k’o vrossi iyassen. (AŞ-Ortaalan) Çocuk çok terledi. İçine bir şey giydirsen iyi olacak. Dido upi cekçu. Fanela moşk’i3’i. (AŞ-Ortaalan) Çok terledin. Fanilayı çıkar.

[dey. nuzuli ceçams (PZ-Cigetore) : Felç oluyor.] Xanç’alis nuzuli kocemçu. (PZ-Cigetore) Koluma felç vurdu.

III. EDA har.f. 1. Birine [dat.] tekme vs [aps.] atıyor. Doğanik kursi cemçu do şk’a ma3’unen. (PZ-Cigetore) Doğan bana tekme vurdu da belim ağırıyor. Goviniğam. Ar kusi kocepçam. Colay. (ÇM-Ğvant) Ayağımı geri alıp bir tekme atıyorum. Düşecek. 2. Bir şeye [dat.] damga [aps.] vuruyor. 3. Ata, öküze vs [dat.] nalı [aps.] çakıyor. 4. Bir şeye [dat.] çivi [aps.] çakıyor. Si direği kodvogutini. Ma k’afri cepçare. (AŞ-Ortaalan) Sen direği durdur. Ben çivi çakacağım. (→ ç’adums/ ç’aduy) 5. Rende ile [aps.] bir şeyin [dat.] pürüzlerini gideriyor. Mca erende ceçay. (ÇM-Ğvant) Ağacı rendeliyor. 6. Bir şeye [dat.] bıçak [aps.] vuruyor. # Avla mbuli k’o3’uren / Arape ç’aç’a ç’aç’a / Ham pşeri guri-şk’imi / Cepça xami do voç’a. (ÇM-Ğvant) Kapı önünde kiraz [ağacı] / Dalları salkım salkım / Bu dolu olan yüreğimi / Bıçak vurup deşeyim. 7. Bir şeye [dat.] boya, çırpı vs [aps.] vuruyor. Xasanik ç’ip’ri ceçu. (PZ-Cigetore) Hasan çırpı ipi vurdu. Nana-sk’ani oxori boya ceçamt’uşa iri yeri-muşi boya dint’olu. (AŞ-Ortaalan) Annen evi boyarken her yeri boyaya bulaştı. “Oxori boya koceçibu3’vi. Him doşuşolu do naşk’u. (AŞ-Ortaalan) “Evi boyadedim. O bulaştırıp bıraktı. Ham buç’ç’epe çilpi va-ceçaşşa var-işk’oren. (AŞ-Ortaalan) Bu kütükler çırpı vurmadan biçilmez. 8. Bir şeye [dat.] ütü [aps.] yapıyor, ütülüyor. Pontuli gammokti do hişo uti ceçi. (AŞ-Ortaalan) Pantolonu tersyüz et de öyle ütü yap. 9. Tarla, bahçe vs’yi çapalıyor.

part. ceçameri : Vurulmuş haldedir. Puci uci-muşi damga ceçameri n. (AŞ-Ok’ordule) İneğin kulağında damga var.

f.-i. ceçamu : Vurma. Vurmak. N3xeni nali ceçamu şeni a miti dvok’açapar. (ÇM-Ğvant) Atı nallamak için birine tutturman gerek (= tutturacaksın). 

+ coçamapams/ coçamapay EA/EDA ett.f. Vurduruyor. Bere xast’a ot’u. Lemşi cevoçamapi do hus cikten. (PZ-Cigetore) Çocuk hasta idi. İğne yaptırdım de şimdi iyileşiyor.

IV. øDA har.f. Bir şeye [dat.] küf [aps.] vuruyor. Bir şey [dat.] küfleniyor. Nana-şk’imik vali dikums do on3xenis munde-ti cedvasen çufi ceçams. (PZ-Cigetore) Annem peynir yapıyor da tavan arasına ne zaman koyarsa küfleniyor. Cari çufi koceçu. (AŞ-Ortaalan) Ekmek küflendi. mt’orinduy; mt’k’orun, imt’k’oren; ibuğen; buğun


ceçaneri (PZ ~ ÇM) I. s. 1. (Düğme veya apolet) takılı. Dikili. Xasani porça aşi ili ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Hasan’ın gömleğinde altı tane düğme takılıdır. Cek’eti jebi ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Ceket cebi dikilmiş haldedir. 2. [eksiltli ifade] Omzunda apolet dikili olan. Ceçaneri k’oçi. (ÇM-Ğvant) Subay. → cençars/ cenças; conçars/ conças, gyoçans

II. i. Rütbeli. Subay. Ceçanerepe mulvan. (ÇM-Ğvant) Rütbeliler geliyor. Ceçaneri meçaneri kuğunna ceçanerişa bet’i k’oç on. (ÇM-Ğvant) Omzunda rütbesi olanın madalyası varsa (madalyasız) rütbeliden daha kıdemli adamdır. → geç’eriII; subayi


ceçendepe (PZ) z. Geçenlerde. Ceçendepe nak’u vorsi xavape ort’u. Hus-t’i mç’imate var-golilven. (PZ-Cigetore) Geçenlerde ne kadar güzel havalar vardı. Şimdi de yağmurdan geçilmiyor. → m3’eya; t’okseri[2], t’ok’seri, t’ok’serepez


ceçinadums/ ceçinaduy (PZ)(AŞ) EA har.f. Tembih ediyor. → çinadums/ cinadumers; dinduy (ile onun altında) dundvay; coçinaduy; oxondvay/ oxonduy; utembiğay; dvandvapun; + ciçinaduy (ÇM)

+ cuçinadvams/ cuçinadvay EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] tembih ediyor. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] yaptırıyor. Xasanis ar dulya cuçinadvanisi hişo ikums, haşo ikums. Ok’ayi endoli kogamiğams. (PZ-Cigetore) Hasan’a bir iş yaptımak istendiği zaman öyle yapıyor, böyle yapıyor. Sonunda engel çıkarıyor.


ceçxams (PZ), ceçxuy[1] (ÇM) EA har.f. Yol, yer, yerdeki taş vs’yi yıkıyor. Cemalik gzalepe cecxams. (PZ-Cigetore) Cemal yolları yıkıyor. Mcima-3’ari gzalepe ceçxuy. (ÇM-Ğvant) Yağmur suyu yolları yıkıyor. → geçxims/ geçxips; ≠ geçxums


ceçxuy[2] (AŞ) EA har.f. → geçxums; ≠ ceçxams/ ceçxuy[1], geçxims/ geçxips

I. (AŞ-Ok’ordule) Tencere, büyük tava vs gibi yerdeki ev malzemeleri yıkıyor. Nusa tude k’ap’i ceçxuy. Var-moxt’asen. (AŞ-Ok’ordule) Gelin altta kap yıkıyor. Gelmeyecek.

II. (AŞ-Ortaalan) Vücut ve çamaşır haricinde her yerde bulunan her çeşit şeyi (tabak, masa vs’yi) yıkıyor. Asiye na-şk’omasen t’abaği iri ora ceçxuy. (AŞ-Ortaalan) Asiye yediği tabağı her zaman yıkar.


ceç’aderi → coç’adams/ coç’aduy; coç’aday


ceç’irdams/ ceç’irduy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Koparıp indiriyor. Xasanik porça-muşişa mpuli ceç’irdams. (PZ-Cigetore) Hasan gömleğinden düğmeyi koparıyor. Ali çaneri m3xuli arape ceç’irduy. (ÇM-Ğvant) Ali meyvaya durmuş armut ağacı dalını koparıp indiriyor. Ali bu3’va do oşk’uri na-gvak’oren danzi ceç’irday. (AŞ-Ok’ordule) Ali’ye söyleyeyim de elmaya sarılan dikeni koparıp indirsin. → geç’k’idums


ceç’işun (ÇM) AD har.f. Birinin imdadına yetişiyor. Omeri cemç’işu. (ÇM-Ğvant) Ömer imdadıma yetişti. Ali mele mitxape şk’ala ok’iyilen. K’ap’ineri ceç’işit. (ÇM-Ğvant) Ali ilerde birileri ile vuruşuyor (= silah ile çatışıyor). Yetişin.


ceç’opuy (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Suçüstü yakalıyor. Ali oxori-sk’ani muturenpe nixiramt’uşa cep’ç’opi. (AŞ-Ortaalan) Ali’yi senin evinde bir şeyler çalarken suçüstü yakaladım. → noç’opams/ noç’opay; eyoç’opuy; meç’opuy/ meç’opums/ meç’opups


ceç’ordun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Üzerindeki ağırlıktan dolayı yukarıdan aşağıya doğru kopuyor. Xasanişi ğuni ceç’ordun do culun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın peteği koptu da aşağı iniyor. Otva mturite ceç’ordu. (ÇM-Ğvant) Çatı (= çatı saçakları) kardan kırıldı (= koptu). Mturi mtvasi ntxirişi ndali ceç’ordun. (AŞ-Ok’ordule) Kar yağınca fındığın dalı kırılıyor. Na-cobazgam pisari ceç’ordasen. İk’k’atali. (AŞ-Ortaalan) Bastığın tahta kopacak. Dikkat et. → celaç’ordun

+ cuç’ordun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] üzerindeki ağırlıktan dolayı yukarıdan aşağıya doğru kopuyor. İli cegiç’ordasi ela3onaşete kelimbini. (ÇM-Ğvant) Düğmen kopunca çengelli iğne ile iliştir.


ceç’ums/ ceç’uy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. [perf.1.tek. cep’ç’vi] 1. Bir şeyin üzerinde başka bir şeyi yakıyor. Yakıp yok ediyor. Livadi ğerepe ceç’uy. (ÇM-Ğvant) Bahçede mısır saplarını yakıyor. 2. Bir şeyin üzerinde (sulu olmayan yiyecekleri) pişiriyor. T’ağanite k’apça ceç’uy. (ÇM-Ğvant) Tavada hamsi pişiriyor. Si k’vari şolar do t’ağanite ceç’var. (ÇM-Ğvant) Sen k’variyi yoğurup tavada pişireceksin. → geç’ums/ geç’ups

part. ceç’veri : Üzerinde bir şey yanmış. Sağani ceç’veri mo on ? (PZ-Cigetore) Sahan neden yanmış ? Mcorate dudi ceç’veri ikten. (ÇM-Ğvant) Güneşten başının üzeri yanmış halde geziyor.


cedgams/ cedgay (PZ ~ AŞ) EA har.f. [pek nadiren] (Saat, tuzak vs) kuruyor. → cudgams/ cudgay; gedgums, gedgims/ gedgips


cedgun (PZ ~ AŞ) AL hal f. I. Bitki [aps.] bir yerde dikilidir. dgun, dgin; ceren; gedgin; rgun; dorgun, dvorgun; orgun

II. Canlı veya cansız [aps.] bir yerde dikili imiş gibi duruyor.

III. Arı vs [aps.] bir yere yerleşmiş haldedir.

+ cudgun ADL hal f. Arı vs [aps.] birine ait yere yerleşmiş haldedir. Avla na-cemidgurt’u p’ut’uji naşk’u. (ÇM-Ğvant) Evimin önündeki arı oğul verdi


cedums (PZ), ceduy (ÇM ~ AŞ), cedums (AŞ-Dutxe) EAL/EA/øAL har.f. I. EAL har.f. Bir şeyin üzerine veya bir kabın içine bir şeyi yatay koyuyor. Gestas zimari cedums. (PZ-Apso) Tepsiye hamur koyuyor. Nusak k’ulis lazut’i cedums. (PZ-Cigetore) Gelin iskemleye mısır koyuyor. Mturi domtu. Mcalepes xila kocedu. (PZ-Cigetore) Kar yağdı. Ağaçlara taze kar koydu. Oşk’omale vimxot. Dolap’is ç’at’alepe do k’uzepe gamiği do masas cedvi. (PZ-Cigetore) Yemek yiyoruz. Dolaptan çatalları ve kaşıkları çıkar da masaya koy. Ali çupina moy-t’roxurt’ay şeni mt’alepe oşk’enda k’oşk’adguy do mangana ceduy. (ÇM-Ğvant) Ali testi kırılmasın diye otların arasına koyup araca koyuyor. Okorinu şeni badya ceduy. (ÇM-Ğvant) Soğutmak için büyük tabağa koyuyor. Ayşe k’at’a 3’ana cençxva-ora targami-t’ruşi ceduy. (ÇM-Ğvant) Ayşe her ilkbaharda turp turşusu yapıyor. Meyaperi badya ceduy. (ÇM-Ğvant) Yoğurdu tasa koyuyor. Ali kva cenkteri ceduy. (ÇM-Ğvant) Ali taşı öteye dönmüş şekilde koyuyor (= doğru koymuyor). Kva hey moy-cedum. Ce3’onay. Colasen. (AŞ-Ok’ordule) Taşı oraya koyma. Ağır basar. Düşer.Cari doşşoli do kocedvi. (AŞ-Ortaalan) Ekmeğ(in hamurunu) yoğur ve (pişirmek üzere ilgili kaba koyarak gerekli) yere koy. Lazut’t’i ndğvari do karmat’t’e hişo cedvi. (AŞ-Ortaalan) Mısırı karıştır da değirmene (= öğütmek üzere değirmenin ilgili bölümüne) öyle koy. Bauli nak’k’u-ti porça int’ren kocedvi. (AŞ-Ortaalan) Bavula ne kadar gömlek sığarsa koy. Nusa lazut’i k’uli kocedu. (AŞ-Dutxe) Gelin iskemlenin üstüne mısır koydu. → gedums/ gedumers/ gedvars

yet. cadven : Bir şeyin üzerine veya bir kabın içine bir şeyi koyabiliyor. Ayşe mobalaşe mboli cadven. (ÇM-Ğvant) Ayşe yükünü (farkında olmadan) ağır yapabiliyor. [◘ eşb. cadven[1] + [2] + [3] fiilleri] Ayşe mobalaşe mboli cadven. (ÇM-Ğvant) Ayşe yükünü (farkında olmadan) ağır yapabiliyor.

f.-i. cedumu (PZ-Apso), cedu : Bir şeyin üzerine veya bir kabın içine bir şeyi koymak. Baba-şk’imi ğuni cedumu şeni ncaşe ncas yat’oni gondums. (PZ-Apso) Babam arı kovanı koymak için ağaçtan ağaca ince uzun odun geçiriyor.

part. cedveri : Bir şeyin üzerine başka bir şeyi koyarak. Bir şeyin üzerine konmuş halde. Ali xediği cedveri ti-cile eşk’it’t’u. (AŞ-Ok’ordule) Ali kar ayakkabısı takılı durumda yukarı doğru çıkıyordu.

[dey. guri ceduy[1] (ÇM-Ğvant) : Birine [aps.] acıyor.] Ali p’anda na-ibgay berepe guri ceduy. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman ağlayan çocuklara acıyor. → guri naç’ven[2]; guri niç’vay, guriz niç’vams

[dey. guri ceduy[2] (AŞ-Ok’ordule) : Niyet ediyor.] Ali-şk’uni him arsa eç’opinu guri ceduy. (AŞ-Ok’ordule) Ali’miz o arsayı almayı niyet ediyor. → ç’ondun; guri ayen; afik’iren; agoren

[dey. guri ceduy[3] (AŞ-Ortaalan) : Birine gönül koyuyor.] Ham bozomota guri kocebdvi. (AŞ-Ortaalan) Bu kıza gönül koydum.

[dey. toli cedums/ toli ceduy (PZ ~ AŞ) : Göz dikiyor. Göz koyuyor. Bir şeyi [lok.] ele geçirmek isteğine kapılıyor.] Ali şuk’a-mer3’işi şuk’a toli kocedu. (ÇM-Ğvant) Ali salatalığın sarmaşıcı dalındaki salatalığa göz koydu. → toli gedumers

+ cudums/ cuduy (PZ ~ AŞ), cudvams (AŞ-Dutxe) EDA/EDAL har.f. a. Birinin [dat.] tabağına yemek [aps.] koyuyor. Nusak mtiris vali cudums. (PZ-Cigetore) Gelin kayınpederine peynir koyuyor. M3’ika na-imxoy şeni mboli va-cuduy. (ÇM-Ğvant) Az yediği için çok koymuyor. # Apxa golat’oçi domişvi porça / Moxt’i cegidvare toprişi çaça. (ÇM-Ğvant, anonim) Mekik (öteye beriye) at bana gömlek doku / Gel sana bal peteği (tabak veya bir kap içinde) vereceğim. Bere, mutu cevudvare, ceşk’omuy (= cimxoy). (AŞ-Ok’ordule) Çocuk, ne koyarsam yiyip bitiriyor. Nana-şk’imi ar k’op’a luu cemidu. (AŞ-Ok’ordule) Annem bir kepçe lahana bana (= tabağıma) koydu. b. Bir şeyin [dat.] üzerine onun parçası olacak bir şeyi [aps.] yerleştiriyor. Takıyor. P’aranteni jami cuduy. (ÇM-Ğvant) Pencereye cam takıyor. Ali bere-muşi şeni dişk’a-mangana doyu. Murgvala p’ap’ayepe kocudu. (ÇM-Ğvant) Ali çocuğu için tahta araba yaptı. Yuvarlak tekerlekleri taktı. Omp’ila na-cudvare ara muti var-gurçi-i, goişiren. (ÇM-Ğvant) Halatı bağladığın dala bir şey sarmaz isen etrafı aşınıyor. Ali andğa noğaşa parpa-msva komoğu. Oxori paranteni kocudu. Mk’omape galeşi ubay. (ÇM-Ğvant) Ali bugün kasabadan fırıldak getirdi. Evin penceresine taktı. Dumanları dışarı üfürüyor. Araba tekerleği kocevudum. Xolo gamalay. (AŞ-Ok’ordule) Arabaya tekerleği takıyorum. Yine çıkıyor. c. Değirmenin deposuna [dat.] öğütmek için koyuyor. Karmat’e lazut’i cuduy. (ÇM-Ğvant) Değirmene (öğütmek için) mısır koyuyor. d. Birine [dat.] yüzük veya bilezik [aps.] takıyor. Mamudi Emine yuzuği cuduy. (ÇM-Ğvant) Mahmut Emine’ye yüzük takıyor. Naci Esma bilezuği cuduy. (AŞ-Ok’ordule) Naci Esma’ya bilezik takıyor. e. Ağacın dalına [dat.] kurutma ipi [aps.] bağlıyor. Osk’uraşe-toç’i na-cudvare ara nişk’oren. (ÇM-Ğvant) Kurutma ipinin bağlandığı dal kesilir. → gyudums, gyudumers, gyudvars

II. (ÇM) EA har.f. Ekmek, turşu vs [aps.] kuruyor. Gereklerini katıp kendi kendine olmaya bırakıyor. Cari cebdum. (ÇM-Ğvant) Ekmek kuruyorum. T’ruşi cebdum. (ÇM-Ğvant) Turşu kuruyorum. AliCari cebdumit’uy. Zimari cozlap’ay. (ÇM-Ğvant) AliEkmek yoğuruyorumdiyor. (Oysa) hamur eziyor. → coxums; dguy; gedums/ gedumers/ gedvars

III. øAL har.f. (*) 1. Güneş [aps.] bir şeye [lok.] vuruyor. Işık [aps.] bir şeyi [lok.] aydınlatıyor. Mcora rak’anepe kocedu. (ÇM-Ğvant) Güneş tepelere vurdu. Mcora cedvasi tolepe maxup’inen. (ÇM-Ğvant) Güneş vurunca gözlerim büzüşüyor. (→ natanen[1]) 2. Kar [aps.] bir şeyin üzerine [lok.] birikiyor. Xasanişi oşk’urişi mşk’vela mturi cedvasi mendruk’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın elma fidanı, üzerine kar konduğu zaman bükülüyor. 3. Gölge [aps.] bir şeye [lok.] vuruyor. Oxori-ğari livadi ceduy. (ÇM-Ğvant) Evin gölgesi bahçeye vuruyor. [(*) Gösterilmeyen öznesinin inanılan doğaüstü varlığı olduğu varsayılabilir.]


cedvalaşe (ÇM) i. Lahana ezmek için kullanılan ahşap mablak. Luyu cedvalaşete zuy. (ÇM-Ğvant) Lahanayı ahşap mablak ile eziyor. → ozaşa/ ozaşe, k’orza, k’irza


cedvaşe → ti-cedvaşe


cefloxt’inay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Şişikliği [aps.] indiriyor. Bere na-ufloxt’u yerepe doktori cefloxt’inu. (AŞ-Ortaalan) Cocuğun kabaran yerlerini doktor indirdi. + cufloxt’un


cegutun (PZ ~ AŞ) AL har.f. 1. Canlı varlık [aps.] bir şeyin üzerinde [lok.] ayakta duruyor. Ali k’at’a ç’umanişi gza cegutun. (ÇM-Ğvant) Ali her sabah yolda duruyor. Xasani p’anda ek’nas cegutun. (PZ-Cigetore) Hasan her zaman kapının üzerinde duruyor. Bere m3xadari cegutun. Hekole colasen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk oturak üstünde ayakta duruyor. Ordan düşecek. 2. Su vs [aps.] bir şeyin üzerinde duruyor. Ruba 3’ari didi iyasi gzaşa 3’ari cegutun. (AŞ-Ok’ordule) Dere suyu büyük olduğunda yollara gelen su orda duruyor. Mç’ima na-cegutu yerepe moy-cobazgam. K’uçxe gaşşavasen. (AŞ-Ortaalan) Yağmurun biriktiği yerlere basma. Ayağın pislenecek. 3. Bir insan [aps.] yola [lok.] koyuluyor. Yola [lok.] çıkıyor. Mşk’urinaje a miti şk’ala seri gza var-cebgutur. (ÇM-Ğvant) Korkak biri ile gece yola çıkmıyorum (= yolda durmuyorum). Ali andğa ngolaşa gza cegutun. (ÇM-Ğvant) Ali yaylaya (gitmek için) bu gün yola çıkıyor. Gza do usumi na-var-uşk’un şk’ala gza mo-cegutur. (ÇM-Ğvant) Yol yordam bilmeyen ile yola çıkma. 4. Bir harekete başlıyor. Ali op’içu var-cegutun. (ÇM-Ğvant) Ali oruca başlamıyor. 3’o Op’içu-ora Maryaşinaşi çxoroni ndğa mulun. Him ndğa op’içu cebgutaten. (ÇM-Ğvant) Bu yıl ramazan Ağustos ayının dokuzuncu gününe denk geliyor. O gün oruca başlayacağız. → gedgitun; + cedgun; + codginams/ codginay


cegzaşe (ÇM) i. Ocak. Ateş yakıp iş görmek için hazırlanan yer ya da aygıt. Ali k’uk’arite cegzaşe ndğvaruy. (ÇM-Ğvant) Ali çengel ile ocağı karıştırıyor. → ocaği


ceğurun (PZ ~ AŞ) AL har.f. Bir şeyin üstünde ölüyor. Mendraşa it’aşa oşk’omale na-var-uğun gza ceğurun. (ÇM-Ğvant) Uzağa giderken yiyeceği olmayan yolda ölüyor. → geğurun


cejginams (PZ) EA har.f. Baskı altında tutarak yeniyor. Baskın yapıyor. Xasanik Ali p’anda cejginams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye her zaman baskın yapıyor. → cecginay; cocginay; gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps


cejinaşe (ÇM) i. Yatak. Hako emogi mt’a-tomaşi cejinaşe Yusufina moğu. Himuşa ogi miti huypambuğina-vit’urt var-mişk’urt’ey. Tomaşi cejinaşepe cemcart’it. (ÇM-Ğvant) Buraya ilk defa pamuk yatağını Yusuf dayı getirdi. Ondan önce kimsemiz şimdipambuğidediğimizi bilmiyorduk. Yün yatağında yatıyorduk. Bere ncart’aşa cejinaşe cepsuy. (ÇM-Ğvant) Çocuk uyurken yatağa işiyor. Bere dvajinasi cejinaşe-muşişa viyonam. (ÇM-Ğvant) Çocuk uykuya daldıktan sonra yatağına götürüyorum. Cejinaşe 3xandari kodomirçi. (ÇM-Ğvant) Yatağımı 3xandariye ser. Ali didi cejinaşe keç’opu. 3xandari eludgay. (ÇM-Ğvant) Ali büyük yatak aldı. 3xandariye (= yatağın altındaki döşemeye) ek yapıyor. → onciraşa; docinoni; dojinaşe; yataği; dorçeli, dorçale; oncirale; oncire


cejirums/ cejiruy (PZ ~ ÇM) EA har.f. Siliyor. Eveluri k’aset’epe cebjirum. (ÇM-Ğvant) Eski kasetleri siliyorum. → ceşiruy, meşiruy; jilums/ jiloms, gejilums/ gejiloms, nojilams; gesilups, silups


cejun (PZ-Apso)(ÇM)(AŞ-Jilen-Mzğem), cecun (ÇM-M3’anu) Aø har.f. I. 1. Kuş [aps.] üstten dik aşağıya uçuyor. Sift’eri jindo cejun. Ort’iç’i ç’opuy. (ÇM-Ğvant) Atmaca yukarıdan aşağı doğru uçup bıldırcını yakalıyor. 2. Kuş [aps.] uçup gidiyor. 3. Kuş yavrusu [aps.] büyüyünce yuvasını terk ediyor. 4. mec. İnsan çocukları [aps.] büyüyünce ana baba ocağını terk ediyor. Ayşe ceju. (ÇM-Ğvant) Ayşe artık evden (evlenerek) gitti. → ceputxun, geputxun

II. mec. Kayboluyor. Yok oluyor. (Bir tasarı) gerçekleşmeyecek duruma geliyor. Şk’uni ngolaşa olva ceju. (ÇM-Ğvant) Bizim yaylaya gidişimiz hayal oldu. Xe na-dolomok’açurt’u vrosi orape ceju. (ÇM-Ğvant) Avucumun içindeki en değerli günler (= zamanlar) uçup gitti. → en3un


cekarçaleri (PZ) s. Bodur. Ar mşk’vela kodovorgi. Nak’u 3’ana na-iyu var-mişk’un. Cekarçaleri kodosk’udu. (PZ-Cigetore) Bir fidan diktim. Ne kadar yıl olduğunu bilmiyorum. Bodur kaldı (= gelişemedi; büyüyemedi).


ceketi (AH) i. Ceket. [< Fra.] Ceketişi mxuciz na-gez*in t’ela m3ika t’eni ren. Lumcişa mjoras gyok’idana ancaxi goşaskurun. (AH-Lome) Ceketin omuz arasındaki tela biraz nemlidir. Akşama kadar güneşe asarsan ancak kurur. → cek’eti/ cek’et’i; ruza


cekorun (PZ), cekoruy (ÇM), cekorun (AŞ) AL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şey [aps.] soğuyor. Cari-sk’ani mo va-imxor ? Sağanis cekorun. var-gaz*iren-i ? (PZ-Cigetore) Yemeğini neden yemiyorsun ? Tabakta soğuyor. Görmüyor musun ? Mca cekoruy. (ÇM-Ğvant) Süt soğuyor (= soğumak üzeredir). Cari ar m3’ika cekoray do komoğit. (AK-Ok’ordule) Ekmek biraz soğusun da getirin. Minci cekoru. Ordoşşe oşk’omi. (AŞ-Ortaalan) Çökelek soğudu. Erkenden ye. → gekorun, gekirun

+ cukorun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] soğuyor. K’at’u na-cevubi mca cukoray do komeçare. (AŞ-Ok’ordule) Kediye döktüğüm süt soğusun da verirsin. Bere na-uxxaziri cari cukoray do pçare. (AŞ-Ortaalan) Çocuğa hazırladığın yemek soğusun da yedireceğim. → gyokorun


cekosums/ cekosuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. 1. Silip süpürüyor. Ali otva cekosuy. (ÇM-Ğvant) Ali çatıyı süpürüyor. Masa cekosi. Odape dokossi. Musafirepe moxt’asen. (AŞ-Ortaalan) Masayı sil. Odaları süpür. Misafirler gelecek. 2. mec. Tabağındaki yiyeceklerinin tümünü bitiriyor. Cemalik sofras muti var-naşk’ums. Cekosums. (PZ-Cigetore) Cemal yemek masasında bir şey bırakmıyor. Silip süpürüyor. Ali na-k’o3’udgare oşk’omalepe cekosuy. (ÇM-Ğvant) Ali önüne koyduğun yiyecekleri silip süpürüyor. Cuma-şk’imi ar cari imxoy çi sofra mu-tu on cekosuy. (AŞ-Ok’ordule) Kardeşim bir yemek yiyor ki sofrada ne varsa süpürüyor. → gekosums/ gekosups


cektaperi (ÇM) s. I. [Hayvan hakkında] Tavlı. Semiz. Alişi xoji cektaperi on. Mandre nek’na k’oşk’inçark’en. (ÇM-Ğvnat) Ali’nin öküzü tavlıdır. Ahır kapısına sıkışıyor. Cektaperi puji m3’ule nek’na koşk’it’aşa mele mole elvasven. (ÇM-Ğvant) Tavlı inek dar kapıdan geçerken öteye beriye sürtünüyor (= sürtüyor). → mgvaneri

II. [İnsan hakkında] Şişman. Kilolu. → kiloli; mgvaneri


cek’a- (ÇM ~ AŞ) fb. [/a/ ve /o/ önünde cek’v-] [/i/ ve /u/ önünde cek’-] “Ardından” → ç’ek’a-; ek’a-; ik’a-; mik’a-[2]


cek’eti/ cek’et’i (ÇM ~ AŞ) i. Ceket. [< Fra.] Cek’eti jebi ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Ceket cebi dikilmiş haldedir. Cek’et’i gamobi3am. (AŞ-Ortaalan) Ceketi çıkarıyorum. → ruza; ceketi


cek’oruy (AŞ) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde veya içinde [lok.] bağlıyor. [Hareket, bağlayanın altındaki bir irtifada gerçekleşir.] Dişk’a-yuk’i cek’oruy. (AŞ-Ok’ordule) Odun yükü bağlıyor. → cenk’orums/ cenk’oruy, genk’orums; gek’orums, gek’irums/ gek’irups


cek’uğay (ÇM) EDA harf. Bir şeye [dat.] engel olabilen bir şeyi [aps.] çıkarıyor. Ali 3’anağani serişa olva şeni var-mvangonu-i mutonpe cek’uğay. (ÇM-Ğvant) Ali Yeni yıl gecesine gitmek istemez ise bir şeyler ile engelliyor (= engel çıkarıyor). Ali n3xeni yuk’i mvobasi didi toç’i semeri-k’anca cek’uğay. Yuk’i p’ot’e-ti var-colay. (ÇM-Ğvant) Ali ata yük vurunca büyük ipi semerin kancasına bağlıyor. Yük hiçbir zaman düşmüyor. → ek’uğay-cek’uğay


cek’uğurun (ÇM-Mek’alesk’irit)(AŞ’in bir kısmı) AD har.f. Birinin veya bir şeyin [dat.] ardından ölüyor. # Avlaşi ogine m3xuli-fidani / Onciruşa va-momçamt’i meydani / T’angri-şk’imi dolumci do dotani / Ordo moxt’i ordo. Cek’uğurare. (AŞ, N.T.) Evin önündeki bahçenin önünde armut fidanı / Uykuma meydan vermiyrordun / Tanrım akşam et ve sabah et / Tez gel tez. Ardından öleceğim. → ç’ek’uğurun; cek’voğurun


cek’upinay (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birinin [dat.] ardından hayvanı [aps.] sürüyor. Birinin [dat.] arkasından hayvanı [aps.] güdüyor. # Avla-sk’ani omcore / Ç’epri mevupinare / Si moyç’andi do idi / Ma cek’egipinare. (ÇM-Ğvant, anonim türkü) Avlun güneye bakıyor / Kendir (kurutmak için) sereceğim / Sen çağır ve git / Ben arkandan (hayvanları) süreceğim. # Avla-sk’ani cuneli / Ç’epri megipinare / Si golvali uoxi / Ma cek’egipinare. (AŞ, Anonim) Evinin kapı önü güneşli / Kendiri (kurutmak için) oraya sereceğim / Sen (sürünün) önüne geç ve çağır / Ben (onları) arkandan süreceğim.


cek’usxun (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Yatakta vs yattığı yerde uyanıyor. → cek’u3xun, gek’un3xun; ++ gok’u3xun, gok’usxun, gok’un3xun


cek’u3xun (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Yatakta vs yattığı yerde uyanıyor. Seriş oşk’endas p’iyat’i ezmoce bz*iri. Cep’k’u3xi. Himu do ok’ayi ç’umanişaşa va-domacinu. (PZ-Cigetore) Gece ortasında kötü rüya gördüm. Uyandım. Ondan sonra sabaha kadar uyuyamadım. Alik cek’u3xasi yatağişa mo3’uk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Ali uyandığı zaman yataktan aniden kalkıyor. Xe muç’o non3’ay cek’u3xun. (ÇM-Ğvant) Elini dokundur dokundurmaz uyanıyor. Amseri mosela var-cep’k’u3xit. Şk’u cemotaney. (ÇM-Ğvant) Bu gece sahurda uyanamadık. Bize sabah oldu. → cek’usxun, gek’un3xun; ++ gok’u3xun, gok’usxun, gok’un3xun


cek’vataşe (ÇM) i. Üstünde bir şeyleri kesmeye yarayan ağaç. Kesme ağacı. Ali xoşk’ape cek’vataşe jindo cem3’k’valuy. (ÇM-Ğvant) Ali sırıkları kesme ağacı üstünde sivriltiyor.


cek’vatums/ cek’vatuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. I. Yukarıdan aşağıya doğru kesiyor. Yeğeni ! Ar ntxiri ç’epxe cek’vati. Komomiği. (AŞ-Ok’ordule) Yeğen ! Bir fındık çubuğu kes. Bana getir.

II. Ağacı [aps.] dibinden kesiyor. Golaxt’u 3’anas na-cep’k’vati ç’urbişi mca 3’o xolo-ti domzgudu. (PZ-Cigetore) Geçen sene kestiğim kestane ağacı, bu sene yeniden filizlendi. Go3’o na-cep’k’vati ç’urbi-mcaşi çok’i ham 3’ana xolo kek’iğu. (PZ-Cigetore) Geçen sene kestiğim kestane ağacın kökü bu sene yine filiz verdi. Xasanik mca cek’vatu do 3xont’ums. (PZ-Cigetore) Hasan ağaç kesti de buduyor (= ayıklıyor). 3’o na-cep’k’vatit ç’ubrepe leğidepe kek’iğu. (ÇM-Ğvant) Bu yıl kestiğimiz kestaneler filizlendi. Mca cek’vatumt’aşa arape var-guk’vati-i, arti mcalepe najinen. (ÇM-Ğvant) Ağaç keserken dallarını budamazsan diğer ağaçlara dayanır. Mca cek’vatasi emogi arape guşk’oray. (ÇM-Ğvant) Ağacı kestiğinde önce dallarını kesiyor. Didi mca muç’o moxvadun var-cek’vatasi 3’ulu mcalepe goyadven. (ÇM-Ğvant) Büyük ağacı usulüne göre kesmezsen küçük ağaçların üzerine uzanır. Ar mca cek’vatumt’aşa iri3o şeni moisimadar. (ÇM-Ğvant) Bir ağaçı keserken herkes için düşünmelisin. Ali andğa na-cek’vatu mca avla-muşi nozun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin bugün kestiği ağaç (= kalas) evin önünde dayalı duruyor. Him flamuri oxori zade mok’vatven. Cep’k’vatik’ot. (AŞ-Ok’ordule) O ıhlamur (ağacı) evi çok kapatıyor. Keselim (= Keşke kesseydik). Ali nezi cek’vatu. Kok’oşk’iğu. Mç’ipe mç’ipe dok’vatu. Huy Goipağuy. Seri moxt’asen. (AŞ-Ok’ordule) Ali cevizi dibinden kesti. Ayıkladı. İnce ince kesti. Şimdi etrafını temizliyor. Akşam gelecek. → gek’vatums/ gek’vatups; ek’vatums/ ek’vatuy; mok’vatams/ mok’vataps

f.-s. cek’vatoni : Kesilmesi gereken. Mula aşkva cekvatoni diyu. (AŞ-Ok’ordule) Karaağaç artık kesilmelik oldu.


cek’vobgay (ÇM) ED har.f. Birinin ardından [dat.] ağlıyor. Bere nana-muşi cek’vobgay. (ÇM-Ğvant) Çocuk annesi için ardından ağlıyor. → cabgay; ek’abgay/ ek’vabgay; ek’vobgay; ek’abgars


cek’voğurun (ÇM-Ğvant) AD har.f. Birinin [dat.] ardından ölüyor. # Kext’u mjora. Keyot’va3u vanaği / Moy var-it’ur, so on sk’ani duraği ? / Din3’inu, kodibu, gurişi yaği / Oi, oi, e na cek’voğurare. (ÇM-Ğvant, türkü, G.K.) Güneş çıkıp yayla evlerin üstünde patladı / Niye söylemiyorsun, senin evin nerede olduğunu ? / Eridi, döküldü yüreğimin yağı (= üzüldüm) / Ah, ah, ardından ölesin. → ç’ek’uğurun; cek’uğurun


cela- (PZ ~ AŞ) fb. [/a/ önünde celv-] [/o/ önünde (PZ)(AŞ-Ok’ordule) cel-, (ÇM ~ AŞ) celv-] [/i/ ve /u/ önünde cel-] [va-/ ba-, vi-/ bi-, vo-/ bo-, vu-/ bu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go önünde cele-] “Yukarıdan aşağı”→ gela-, gila-

I. Az meyilli yerde yukarıdan aşağı. (Ör. celulun)

II. Aşağı tarafa. Aşağı tarafta. (Ör. celabams[1], celobams[1], celvobay[1])

III. Yerden yukarıda bulunan bir şeye yukarıdan aşağı. (Ör. celabams[2], celobams[2], celvobay[2])

IV. Kenarda ya da ucundan, yukarıdan aşağıya doğru yapılan hareket ile. (Ör. celaxedun, celaxen, celat’axums/ celat’axuy, celat’roxun)


celabams[1] (PZ-Apso, Cigetore)(*), celabay[1] (AŞ-Ortaalan)(**) EA har.f. Aşağı tarafa asıyor. Porça-şk’imi sk’ences kocelabi. (PZ-Cigetore) Gömleğini askıya as. Ayşek şeyepe-muşi donaxu do kocelabu. Hus-t’i doxombu şeni ce3’ams. (PZ-Cigetore) Ayşe çamaşırlarını yıkayıp da astı. Şimdi de kuruduğu için çözüyor. Ayşek k’işi-tutas daçxuri ogzu. Ç’uk’alis lu kek’ubğu. K’lemuris kocelabu. A k’ale inçxunams. A k’ale-ti lu cibums. (PZ-Cigetore) Ayşe kış ayında ateşi yaktı. Kazana lahanayi koydu. Zincirli kancaya astı. Bir taraftan ısınıyor. Bir tafartan da lahanayı pişiriyor. Soya k’afri konoç’adi do lamba kocelabi. (AŞ-Ortaalan) Direğe çivi çak da lambayı as. [(*) PZ-Cigetore’de hem celabams hem celobams denir.] [(**)AŞ-Ortaalan’da hem celabay hem celvobay denir.] → celobams[1], celvobay[1]; gyok’idams; gelok’idams/ gelok’idaps


celabams[2](PZ-Apso) EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] sıvı [aps.] döküyor. → celobams[2], celvobay[2], gelobams/ gelobaps, gilobaps, gilvobaps

+ celubams[2] EDAL har.f. Birine ait [datif] bir şeye [lokatif], o şey yerden yukarıda bulunurken, (sıvı) döküyor. Xes 3’ari celemibams. (PZ-Apso) Elime su döküyor.


celabars/ celabas (PZ), celabay[2] (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Rüzgâr [aps] yukarıdan esiyor. → celibay


celabaşe (ÇM) i. İçine tabanca, bıçak vs’nin konduğu, bele bağlanan askılık. Kılıf. Ot’oçaşe celabaşete st’eresareri goiğinen. (ÇM-Ğvant) Silah kılıf ile daha kolay (= düzenli) taşınır. ≠ k’oda-celvobaşe


celabazgams (PZ) EAL har.f. Kenarına veya ucuna basıyor. Kenanik p’anda ek’nas celabazgams. (PZ-Cigetore) Kenan daima kapının kenarına basıyor. → celvobazgay/ celobazgay; gelobaz*gams/ gelobaz*gaps


celaberi → celobams/ celvobay/ celobay


celabğun (PZ) AL hal f. Yüksekçe bir yerde [lok.] taneli katı cisim [aps.] dökülü veya serpilmiş halde duruyor. Tereğis ntxiri celabğun. (PZ-Cigetore) Rafta fındık serpilmiş halde duruyor. → celvobğun, gelobğun; ilobğun


celabun (PZ)(AŞ-Ok’ordule) AL hal f. İpte [lok.] vs asılıdır. Cansız bir şeyin üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. Porça toç’is celabun. (PZ-Cigetore) Gömlek ipte asılıdır. Jindo çemane celabut’u. Alişi biç’ik ciğu do oç’andinams. (PZ-Cigetore) Yukarıda kemençe asılıydı. Ali’nin çocuğu aşağıya indirip çalıyor. K’oda na-celabun on3oru komomiği. (AŞ-Ok’ordule) Duvarda asılı duran eleği bana getir. → celvobun, celobun, gelobun, gilobun, gilvobun


celaç’irdams/ celaç’irday (PZ ~ AŞ) EA har.f. Yukarıdan aşağıya zorlayıp koparıyor. Ali ara cobazgu. Celaç’irdu. (ÇM-Ğvant) Ali dala bastı. [Dalı] kırdı.


celaç’ordun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Yukarıdan aşağı yapılan bir zorlama ile bir madde düzensiz ayrılıyor. Oşk’urişi mca hik’u içanu ç’i monk’a ayu do arape-muşi celaç’ordu. (PZ-Cigetore) Elma ağacı o kadar meyve verdi ki ağır geldi. Dalları yarılarak yırtıldı. M3xuli-ara mboli nçart’u. Celaç’ordu. (ÇM-Ğvant) Armut dalında çok armut vardı. [Dal] kırıldı. Ham3’o m3xuli zade içanu. Ndali celaç’ordun. (AŞ-Ok’ordule) Bu yıl armut çok oldu. Dal kırılıyor. Msxuli-ndali celaç’ordu do keyemat’t’u. (AŞ-Ortaalan) Armut ağacının dalı kırılarak üstüme düştü.


celadgun (PZ ~ AŞ) AL hal f. I. Cansız eşya [aps.] kenarda dikili duruyor. Ort’ebes k’uk’mina celadgun. (PZ-Cigetore) Şöminenin kenarında küçük ğüğümde suları duruyor. Alişi didi çupi avla celadgun. P’ot’e var-t’roxun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin büyük küpü avluda duruyor. Hiçbir zaman kırılmıyor. Luksi tereği celadgun. Kociği do vogzat. (AŞ-Ok’ordule) Lüks rafta duruyor. İndir de yakalım. → geladgin, giladgin

II. (AŞ) Canlı varlık [aps.] kenarda veya bir şeyin ucunda dikili duruyor. Ar bere txombuşi dudi celadgun do k’riyams. (AŞ-Ok’ordule) Bir çocuk kızılağacın başında duruyor da bağırıyor. → celagutun; celaren; geladgin, giladgin


celadven (AŞ) AD har.f. Birinin [dat.] gurtlağında bir şey [aps.] kalıyor. Xurt’uli kocelemadu. (AŞ-Ok’ordule) Gırtlağımda kaldı. Evvedi 3’ari momçit. Xurt’t’uli kocelemadu. (AŞ-Ortaalan) Çabuk su verin. (Yediğim şey) boğazımda kaldı. [birinin gırtlağında kalıyor] xurt’ulis dusk’udun; xurt’uli cadven; xunç’k’uliz geladven; (gyari) geladven; x’irx’int’is gilvoskidun; x’irx’int’is guludgitun


celaç’ums/ celaç’uy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Aşağıya doğru yakıyor. → gelaç’ums/ gelaç’ups, gilaç’ups


celadums (PZ), celaduy (ÇM ~ AŞ), celadums (AŞ-Dutxe) EAL har.f. Aşağıda bulunan bir yere koyuyor. O3’ude dido mutu mo-celadum. Celat’roxasen. (AŞ-Dutxe) Rafa çok şeyler koyma. (Raf) kırılır. → geladums/ geladumers/ geladvars

+ celudums/ celuduy EDA har.f. ♦ [dey. lak’irde celuduy (ÇM) : Söz ile birinin tarafını tutuyor. Söz ile birine taraf oluyor.] Ali do Ayşe kok’işirey. Ma miti lak’irde var-celevudvi. Eşk’evik’açi. (ÇM-Ğvant) Ali ile Ayşe kavga ettiler. Hiçbirine söz ile taraf olmadım. Aralarında sıkıştım.


celagutun (PZ ~ AŞ) AL har.f. 1. Canlı varlık kenarda ayakta duruyor. Xasani xendeğişi k’ilavis celagutun. (PZ-Cigetore) Hasan hendeğin kenarında duruyor. İrişi dulya p’ar dey mo-celagutur. (ÇM-Ğvant) Herkesin işini yapacağım diye dikilme. 2. mec. Tutturuyor. Aklına koyup direniyor. Xasani obaderaBiçilaredeyi kocelagutu. (AŞ-Ortaalan) Hasan yaşlılıkta (= yaşlı haliyle) “Evleneceğimdiye tutturdu. → geladgitun, giladgitun


celağarums (PZ), celağaruy (ÇM ~ AŞ) ED har.f. Yukarıdan aşağı doğru çiziyor. Jindo ti-tudeşa k’oda celağarums. (PZ-Cigetore) Yukardan aşağı duvarı çiziyor. K’oda noşk’erite celağaruy. (ÇM-Ğvant) Duvarda yukarıdan aşağıya kömür ile çiziyor. K’oçi celvoğaray. Na-celağarasenşe ham k’ale var-molaxtaten. (AŞ-Ortaalan) Adam çiziyor. Çizeceğinden bu yana gelmeyeceksiniz. → geloğarams, geloğaraps; ≠ celvoğaray


celakosums/ celakosuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Aşağı doğru süpürüyor. → gelakosums/ gelakosups, gilakosups


celak’vatums/ celak’vatuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Aşağıya doğru kesiyor. → gelak’vatums/ gelak’vatups; gilak’vatups


celamti (AŞ-Ortaalan) z. Az meyilli yokuş aşağı. T’rağuderi t’rağuderi celamti celebulur. (AŞ-Ortaalan) Şarkı söyleye söyleye aşağı doğru iniyorum. → celamtu, gelamti, gelamte, gilamte; celamtumani, gelamtumani, gilamtumani


celamtu (AŞ-Ok’ordule) z. Az meyiili yokuş aşağı. Alişi oxori celamtu ar 3’ulu celilasi izin. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin evi yokuş aşağı az inilince görülüyor. → celamti, gelamti, gelamte, gilamte; celamtumani, gelamtumani, gilamtumani


celamtumani (ÇM ~ AŞ) z. Az meyilli yokuş aşağı. → gelamtumani, gilamtumani; celamtu, celamti, gelamti, gelamte, gilamte


celancars/ celancas (PZ), celancay (ÇM ~ AŞ) AL hal f. [emp.şm.1.tek. celamcar] Kenarda yatmış haldedir. Bir ucunda uyumaktadır. Ar k’ale mesofa celamcar. Ar k’ale mç’imaşi nena biyucam. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan kanapede uzandım (= uzanmış haldeyim). Bir taraftan yağmurun sesini dinliyorum. → gelancans, gelacans


celançxveri [< celunçxuy fiilinin partisipi] (ÇM ~ AŞ) i. İçine ekmek doğranmış yoğurt, süt veya çorba. Ali muxedun. Ar badya celançxveri imxoy. (Çm-Ğvant) Ali [büyük tasın] başına çöküyor. Bir büyük tas ekmek doğranmış yoğurdu yiyor.


celantxorums/ celantxoruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. celamtxorum] (Toprağı) aşağı doğru kazıyor. Aşağı doğru belliyor. → gelantxorums/ gelantxorups/ gilantxorups


celaputxun (AŞ) Aø har.f. Kuş [aps.] daldan aşağıya doğru havalanıyor. → gelaputxun, gilaputxun


celaren (PZ ~ AŞ) AL hal f. I. Canlı varlık [aps.] bir yerin veya bir şeyin en ucunda duruyor. Ntxirişi mşk’vela xendeğis celaren. (PZ-Cigetore) Fındık fidanı hendekte dikili duruyor. Alişi avla k’at’a 3’ana na-içanen ar m3xuli kocelaren. (ÇM-Ğvant) Ali’nin avlusunda her yıl meyve veren bir armut ağacı dikili duruyor. Ali avla celaren. Berepeşi molva iyondray. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önünde dikili durup çocukların gelişini bekliyor. Ali andali celaren. Çayi tasi golvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali teraslama yapılmış yerde durup çay tohumunu yanlamasına atıyor. Hey mo-celarer. Colare. (AŞ-Ortaalan) Orada kenarda (= uçta) durma. Düşersin. Rak’k’ani celarer do moy gamiyoxam ? (AŞ-Ortaalan) Tepede durup da niye haykırıyorsun ? Doğan andali celaren. Ntxiri cubre ceşk’vobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan andalide duruyor. Fındığın üstüne gübre atıyor.

II. Bir yere gitmek ya da bir şeyi yapmak için hazır oluyor. Kandara celaren. (ÇM-Ğvant) (Canlı veya cansız) büyük tehlikededir. Olva şeni ar celaren. (AŞ-Ortaalan) Gitmek için can atıyor.


celast’un (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Az meyilli yerde aşağı doğru kayıyor. Celapst’ur. (ÇM, AŞ-Ortaaln) Aşağı doğru kayıyorum. Otva-k’avarepe ixi barasi elast’un-celast’un. (ÇM-Ğvant) Rüzgâr esince çatının örtüleri aşağı yukarı kayıyor. → gelastun, gilastun

+ celust’un AD/Aø har.f. a. AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] aşağı doğru kayıyor. K’uçxe celemist’un. (PZ ~ AŞ) Ayağım aşağı doğru kayıyor. b. Aø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] mec. Akıl dengesini kaybediyor. Ali tenora celust’un. (ÇM-Ğvant) Ali bazı zaman aklını kaybediyor. → elat’unII; nosis ilaçaps

+ celust’vams/ celust’vay (PZ)(AŞ) Aø har.f. Aşağı doğru kayıyor. Ma celebust’vam. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Ben aşağı doğru kayıyorum.


celat’axums/ celat’axuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Bir şeyin kenarından ya da ucundan, yukarıdan aşağıya yapılan bir zorlamayla kırıyor. Berek çeserite ek’na celat’axums. (PZ-Cigetore) Çocuk keserle kapıyı kenarından [yukarıdan aşağıya hareket ederek] kırıyor. Andğa mturi mboli mtu. M3’uşi arape celat’axuy. (ÇM-Ğvant) Bugün kar çok yağdı. Karayemişin dallarını kırıyor. Ali m3xuli-ara celat’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali armut ağacının dalını kırıyor. Bere luği-fide celat’axuy. U3’vi do moy-ikumt’as. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk incir fidesini kırıyor. Söyle de yapmasın. Ndali celat’axuy. (AŞ-Ok’ordule) Dalı kırıyor. Oşk’urişi na-xombu ndali-muşi celat’t’axi. (AŞ-Ortaalan) Elmanın kuruyan dalını kır. → gelat’axums/ gelat’axups, gilat’axups

+ celut’axams/ celut’axay EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] ucunu yukarıdan aşağıya yapılan bir zorlamayla kırıyor. Ali k’ombola celut’axay. (*)(ÇM-Ğvant) Ali taze mısır koçanlarını kırıyor. [(*) Bu örnekte datif tümleci (= lazut’i) gizli kalmıştır.]


celat’roxun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Yukarıdan aşağıya yapılan bir zorlamayla kenarından ya da ucundan kırılıyor. Hik’u monk’a ore ç’i celaxedare sva celat’roxun. (PZ-Cigetore) O kadar ağırsın ki oturacak olduğun kıyı yerleri kırılacak. Oxori-otva mboli uk’açinasi celat’roxun. (ÇM-Ğvant) Evin çatısı fazla uzatırsan [kenarı] kırılır. Mca var-e3’ubazgaşa uk’açinay. Celat’roxasen. (ÇM-Ğvant) Ağacı desteği koymadan uzatıyor. Kırılacak. M3xulişi ndali celat’roxu. Bere him e3’uşk’oray. (AŞ-Ok’ordule) Armudun dalı aşağı doğru kırıldı. Çocuk onu altından kessin. Nezişi ndali celat’roxun. A xoşk’a ke3’ubazgi. (AŞ-Ok’ordule) Cevizin dalı kırılıyor. Bir sırıkla altından destekle. Ham ndali dido mturi na-mtu şeni celat’roxu. (AŞ-Ortaalan) Bu dal çok kar yağdığı için kırıldı. O3’ude dido mutu mo-celadum. Celat’roxasen. (AŞ-Dutxe) Rafa çok şeyler koyma. (Raf) kırılır. → gelat’roxun, gilat’ruxun


celaxedun (PZ ~ AŞ) AL har.f. Ucuna veya kenarına oturuyor. Hik’u monk’a ore ç’i celaxedare sva celat’roxun. (PZ-Cigetore) O kadar ağırsın ki oturacak olduğun kıyı yerleri kırılacak. # Hikole moyseli Şapxu doxedi / İdi do em jile kocelaxedi / Mu gağodu ? Cet’eri moy doxedi ? / Si-ti kogiğun-i, derdepe-şk’imi ? (ÇM-Ğvant, S.A.) Ordan kalk Şapxuda otur / Git de en yukarı tarafa otur / Ne oldu sana ? Boynu bükük üzgün kırgın niye oturdun ? / Sende de benim dertlerim var mı ? # Avla kocelaxedu / Niyinday ç’veri xura / İro var-goyşinam-i / Na-moxt’asen ham ğura. (ÇM-Ğvant, anonim) Evin önündeki bahçeye oturmuş / [Aşk ve şehvetten] yanmış vucudunu serinletiyor (= soğutuyor) / Hiç aklına getirmiyor musun / Bu ölümün geleceğini. # Moxt’u kocelaxedu / Msk’ala şk’ala m3’orida / Nusalepe da-şk’imi / Bozope tisya vida. (ÇM-Ğvant, anonim) Geldi kondu / Çalıkuşu merdivene / Gelinler bacılarımdır / Genç kızlara kurban olayım. → gelaxedun, gilaxedun


celaxen (PZ-Apso)(ÇM ~ AŞ) AL hal f. Ucuna ya da kenarına oturmuş haldedir. Nana-şk’imik calexunas celaxen do yuni ntxums. (PZ-Cigetore) Annem bankta oturup yün eğiriyor. Rak’ani celapxer do pşinam. (ÇM-Ğvant) Tepede oturmuş halde hayal kuruyorum. Ali avla celaxen. Na-nak’vatu k’iti nik’oray. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önünde oturuyor. Kesilen parmağını (= parmağının yarasını) bağlıyor. # Mesofa kocelapxer / Mevo3’er palurepe / Palurepe iğasen / Usvaroni derdepe. (ÇM-Ğvant, atma türkü) Kanepede oturdum / Ateşin parıltılarını seyrediyorum / Parıltılar alıp götürecek / çözülemeyen sorunları. 3’ingiliç’i st’eri moy celaxer ? (AŞ-Ortaalan) Her an düşebilecek pozisyonda kenar kısımda niye duruyorsun ? Na-celaxer pisari ce3’onasen do colare. (AŞ-Ortaalan) Ucunda oturduğun tahta ağır basacak ve düşersin. → celaxers, gelaxen, gilaxen


celaxers (PZ-Cigetore) AL hal f. Ucuna ya da kenarına oturmuş haldedir. → celaxen, gelaxen/ gilaxen


celaxuna (PZ) i. Oturacak. Bank. K’oçik celaxuna cepatxums. (PZ-Apso) Adam oturacağı silkeliyor. Oxorza-şk’imik celaxuna copatxams. (PZ-Apso) Eşim kanepeyi silkeliyor. Nana-şk’imik calexunas celaxen do yuni ntxums. (PZ-Cigetore) Annem bankta oturup yün eğiriyor. Xasanişi k’at’uk celaxuna cexarums. (PZ-Cigetore) Xasan’ın kedisi bankı tırnaklıyor.

celaxunams (PZ) EAL har.f. Ucuna ya da kenarına oturtuyor. Nanak bere-muşi k’ulis celaxunams. (PZ-Apso) Annesi çocuğu iskemleye oturtuyor. → celvoxunay; celoxunay; geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps, gilvoxunaps


celazena (PZ ~ ÇM) i. Aşağı doğru bulunan düzlük alan. Elazenas mt’a var-on. Celazenas vomcvini pucepe. (PZ-Cigetore) Yukarı hafif meyilli düzlük alanda ot yoktu. Aşağıya doğru bulunan düzlük alanda otlattım inekleri. Celazena ore-p’ap’ape kodovorgi. (ÇM-Ğvant) Küçük düzlük araziye kabak fidelerini diktim.


celazun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Aşağıda bulunan bir yerde duruyor. →gelaz*in, gilaz*in


celeri → colams/ colay ve onun altında culams/ culay


celiğams/ celiğay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Az meyilli alanda (cansız cismi) indiriyor. K’ap’i3’i ç’umanişi pşeri celiğay. Limci gamaçodineri eliğay. (ÇM-Ğvant) K’ap’i3’iyi sabahleyin dolu indiriyor. Akşam boş getiriyor. Ali na-k’vatu dişk’ape 3’ale celiğu. Huy hey ok’oduy. Lumci moxtasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali kestiği odunları aşağıya indirdi. Şimdi orada bir araya koyuyor. Akşam [yine] gelecek. → geliğams (FN), gelimers (AH ~ HP), gilimers (AK), gilimars (ÇX)


celilay (AŞ) A.Dir har.f. Az meyilli alanda hızla veya bir nefeste aşağı iniyor. Ma ruba k’ale celebilam. Evedi mext’i. (AŞ-Ok’ordule) Ben dereye doğru iniyorum. Çabuk gel. K’ap’ineri ruba celebili. (AŞ-Ok’ordule) Koşarak dereye indim. Ma ruba celebilare. Si hişoşi mext’i. (AŞ-Ok’ordule) Ben dereye doğru ineceğim. Sen o tarafa gel. Alişi oxori celamtu ar 3’ulu celilasi izin. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin evi yokuş aşağı az inilince görülüyor. Moy var-elemakti do celili ? (AŞ-Ortaalan) Niye bana uğramayıp indin ? → cilay; + celulun


celincuği (AŞ) i. Gelincik bitkisi. → geluncuği/ gelincuği; dadalibu; ≠ k’odapapara


celinluği (PZ ~ AŞ) i. Gelinlik giysi. Celinluği-sk’ani let’t’a dvan3’en. A miti kodvok’k’açapi. (AŞ-Ortaalan) Gelinliğin toprağa değiyor. Birine tuttur.


celipinen (PZ ~ AŞ) AL har.f. Canlı varlık [aps.] yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan aşağıya doğru hareket ederek kendileri isteyerek toplanıyor. Xasanişi k’eçepe melenk’alendo celipineran. (PZ-Cigetore) Hasan’ın keçileri karşıdan topluca yukardan aşağı doğru iniyorlar. Alişi şuronepe dolumcerişi celipinen. Oxori k’ap’ula ok’ipinen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin keçileri akşama doğru aşağı doğru hareket ediyor. Evin arkasında toplanıyor. Laç’i ulalan-i berepe-ti 3’ale celipinen. (AŞ-Ok’ordule) Köpek onlara havlayınca çocuklar da aşağı doğru doluşup iniyorlar. → gelipinen


celixunams/ celixunay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Kendisinin kenarındaki bir yere oturtuyor. Bere moik’açay. P’oca kocelixunay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu kucaklıyor. Kucağına oturtuyor. → gelixunams/ gelixunaps, gilixunaps; + celaxunams; celvoxunay, celoxunay


celiyonams/ celiyonay (PZ ~ AŞ) EA har.f. [emp.1.tek.ö.3.aps.tü. celeviyonam/ celebiyonam] 1. Canlı varlığı [aps.] az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. 2. (Motorlu taşıma aracını) kullanarak aşağı doğru götürüyor. 3. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile az meyilli alanda indiriyor. → geliyonams; geloyonams/ geloonams; gelix’onams/ gelix’onaps, gilix’onups; gilix’onaps

yet. celvayonen : 1. Canlı varlığı [aps.] aşağı doğru götürebiliyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı doğru götürebiliyor. 3. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile indirebiliyor. Ham 3’ari purengi-suzi va-celegayonen. (AŞ-Ortaalan) Bu suyu borusuz indiremezsin.


celo- → cela-; celvo-


celobams[1] (PZ-Cigetore), celobay[1] (AŞ-Ok’ordule)(*) EDA har.f. Aşağı tarafa asıyor. Mt’alepe dopşk’orit do pa3xas kocelevobit. (PZ-Cigetore) Otları biçtik de kulübeye astık. [(*) AŞ-Ok’ordule’de hem celobay hem celvobay denir.]→ celabams[1], celvobay[1]; gyok’idams; gelok’idams/ gelok’idaps

+ celubams[1]/ celubay[1] (PZ ~ AŞ) EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] asıyor.


celobams[2](PZ-Cigetore), celobay[2](AŞ-Ok’ordule)(*) EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] (sıvı) döküyor. [(*) AŞ-Ok’ordule’de hem celobay hem celvobay denir] → celabams[2], celvobay[2], gelobams/ gelobaps, gilobaps, gilvobaps

+ celubams[2]/ celubay[2] EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.], o şey yerden yukarıda bulunurken, (sıvı) döküyor. Xes 3’ari celemibams. (PZ-Cigetore) Elime su döküyor. Xe 3’ari celemibi. (AŞ-Ok’ordule) Elime su dök.


celobazgay/ celvobazgay (AŞ-Ok’ordule) EAL har.f. Kenarına veya ucuna basıyor. Hey so celobazgay ? Colasen bere. (AŞ-Ok’ordule) Oraya nereye basıyor ? Düşecek çocuk. → celabazgams; gelobaz*gams/ gelobaz*gaps


celobğams (PZ) EAL har.f. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cismi [aps.] serpiyor. Xasanik na-n3xunu ntxirepe-muşi hus-t’i mekta svas celobğams. (PZ-Cigetore) Hasan ayıkladığı fındıklarını şimdi de yamaç yere serpiyor (= seriyor). → celvobğay, gelobğams; ilobğams


celobun/ celvobun/ celabun (AŞ-Ok’ordule) AL hal f. 1. Duvar veya ipe [lok.] vs asılıdır. Cansız bir şeyin üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. Porça toç’i celobun. (AŞ-Ok’ordule) Gömlek ipe asılıdır. K’oda na-celabun on3oru komomiği. (AŞ-Ok’ordule) Duvarda asılı duran eleği bana getir. 2. İp [aps.] bir yere [lok.] asılıdır. İsanişi ali mç’ita ar toç’i kocelobun. (AŞ-Ok’ordule) İhsan’ın boynunda kırmızı bir ip asılıdır. → celabun, celvobun, gelobun, gilobun, gilvobun


celoçay (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Kibriti [aps.] (aşağıya doğru) çakıyor. Bere çirbit’i celoçay. K’o3’uği. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk kibriti çakıyor. Ondan (kibriti) al.[(kibriti) çakıyor] ç’apxums; eluç’apxay; gelançaxums, gelonçaxams


celoşk’ums (PZ) EA har.f. Aşağı doğru canlı varlığı [aps.] gönderiyor. → celvoşk’uy; geloşkumers, geloşkumels; geloçkumers, giloçkumers; gilvoçkumars


celoxunay (AŞ-Ok’ordule) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] ucuna ya da kenarına oturtuyor. Bere m3xadari celoxunay do dulyaşa ulun. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu tahta oturakta oturtuyor da işe gidiyor. Nana-muşi bere m3xadari celoxunay do eluxeday. (AŞ-Ok’ordule) Annesi çocuğu tahta oturağa oturtsun da yanında otursun. → celaxunams; celvoxunay; geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps, gilvoxunaps


celo3’ams (PZ) EDA har.f. Birinin [dat.] giydiği veya taktığı bir şeyi [aps.] aşağı doğru çekip çıkarıyor. → celvo3’ay, gelo3’k’ams/ gelo3’k’aps


celu- → cela-, celi-, celo-, celv-


celuğams/ celuğay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Az meyilli alanda biri için [dat.] cansız cismi [aps.] indiriyor. Ayşek Xasanis cari celuğams. (PZ-Cigetore) Ayşe Hasan’a ekmek meyilli yerden indiriyor (= götürüyor). Ayşe nana-muşi ncavla celuğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe annesine süt indiriyor. → geluğams, gelumers, gilumers, gilumars


celuk’ap’ams/ celuk’ap’ay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. Az meyilli yerde aşağıya koşuyor. Laç’is vuk’iyasi aşk’urinen do celuk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Köpeğe bağırdığımda [köpek] korktuğundan aşağıya koşuyor. Ali jilemona celuk’ap’ay. (ÇM-Ğvant) Ali evin arkasında(n) aşağıya doğru koşuyor (ya da : hızlı yürüyor). Ali ti-3’ale celuk’ap’ay. Bere-muşi antxozen. (AŞ-Ok’ordule) Ali aşağı doğru koşuyor. Çocuğu kovalıyor. Hust’ineri berepe manniya eluk’ap’aman-celuk’ap’aman. (AŞ-Ortaalan) Şimdiki çocuklar sürekli yukarı-aşağı koşuşturuyorlar. → gilunk’ap’un


celulun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Aşağıya doğru dolaşarak gidiyor. Yokuştan iniyor. Hay na-celulun 3’ari tude abca elvak’aten. (ÇM-Ğvant) Burdan inen su aşağıda nehire karışıyor (= katılıyor). 3’ari didi iyasi mcalepe xinci-k’uçxe elust’un do celulun. (ÇM-Ğvant) Su kabarınca ağaçlar köprü ayağını yandan sıyırıp geçiyor. Ali, ruba k’at’a 3’ari mvanz*inasen, moitoraşe dok’açeri 3’ari şk’ala na-celulun dişk’alepe moitoray. 3’arişa gamiğay. (ÇM-Ğvant) Ali, derede ne zaman su kabarsa, eline çekecek alıp su ile giden odunları kendine doğru (= kıyıya doğru) çekerek dışarı çıkarıyor. Ali Ahmet’işi oxori k’ale celulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali Ahmet’in evine doğru iniyor. Xasani Lazut’i na-dvorgun yeri k’oşk’ilay. Celulun. (AŞ-Ok’ordule) Hasan mısır dikili yerin arasından hızlı geçip iniyor. Da-sk’ani ti-3’ale celaxt’u. Gamuyoxi. Nena mekçasen. (AŞ-Ortaalan) Kız kardeşin aşağı doğru gitti. Seslen. Sana ses verecek. T’rağuderi t’rağuderi celamti celebulur. (AŞ-Ortaalan) Şarkı söyleye söyleye aşağı doğru iniyorum. → gelulun, gilulun; + celilay

emp.ist.ikinci biçimi celit’as/ celit’ay vs : Ali celit’aşa biga tamli tudendo diduy. Elit’aşa laç’i goiçvasen. (ÇM-Ğvant) Ali aşağıya giderken değneğini bodur ağaçların altına koyuyor. Dönüşte (= yukarı giderken) köpekten korunacak.

f.-i. celolva : Dolaşarak aşağı inme. Yokuştan inme. Mtuyi mtvasis ti-3’ale celolvas maşk’uyinen. P’anda doğişi jin cevust’u(r). (PZ-Apso) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum.


celunçxuy (ÇM ~ AŞ) ED/EDL har.f. [part. celançxveri] (Ekmek parçaları) sıvı içine doğruyor. → ok’unçxums; ek’unçxums; geluk’vançxams; duluk’ançxeps; duluk’vançxups

I. ED har.f. (Süt, yoğurt, sulu yemek, çorba, şerbet gibi sıvısı bol yiyecek veya içeceklerin) içine [dat.] ekmek parçaları atıyor, ekmek doğruyor. Bere mca cari pinçxvape celunçxuy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk sütün içine ekmek parçaları (kırıntıları) atıyor. Nana-muşi bere-muşi şeni mca cari celunçxuy. (AŞ-Ok’ordule) Annesi çocuğu için sütün içine ekmek doğruyor.

II. EDL har.f. Biri için [dat.] ekmek parçaları sıvı içine [lok.] doğruyor. Nana-şk’imi tani celeminçxuy. (ÇM-Ğvant) Annem bana ayran içine ekmek doğruyor.


celunt’u3ay (ÇM) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Sıcak su içinde deri vs’yi [aps.] yumuşatıyor. Ayşe t’ebi celunt’u3ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe deriyi sıcak su ile yumuşatıyor.


celusums (PZ), celusuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. celevusvi/ celebusvi] Aşağıya doğru sürüyor. İsmailik xizari last’ums. Celusums. (PZ-Cigetore) İsmail hızarı biliyor. Aşağı doğru sürüyor. → gelusumers, gelusumels, gilusumers, gilusumars


celuşvelay (AŞ) ED har.f. Birine [dat.] aşağıdan yardım ediyor. Him m3udi it’uy. Hamu-ti celuşvelay. (AŞ-Ok’ordule) O yalan söylüyor. Bu da yardım ediyor.


celuvelams (PZ) AD har.f. Birinin giydiği [dat.] pantolon vs [aps.] aşağı doğru düşüyor. Xasanis p’ada pontuli celuvelams do ti-jini einç’ams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın her zaman pantolonu aşağı düşüyor da yukarı çekiyor. → celvobay


celuvelay (ÇM) ED har.f. Bir şeyin [dat.] içine düşüyor. Mca na-dolvobare a muti var-mutvasi mtuyi celuvelay. (ÇM-Ğvant) Süt koyduğun bir şeyin üstünü örtmez ise fare içine düşer.


celvan3’en (PZ ~ AŞ) AD har.f. → gelan3’en

I. (PZ) Aşağıdaki bir şeye [dat.] değiyor. Nusaşi fot’a-uci k’ulis celvan3’en. (PZ-Cigetore) Gelinin peştamalın ucu iskemleye değiyor.

II. (ÇM ~ AŞ) Bir kabın içindeki sıvıya veya gölleşmiş sıvıya [dat.] bir şeyin bir ucu [aps.] değiyor. Ali 3’ari şumt’aşa buyuğepe celvan3’en. (ÇM-Ğvant) Ali su içerken bıyıkları (suya) değiyor. Mandili na-şk’omuy luu celvan3’en. İk’atalay. (AŞ-Ok’ordule) Başörtüsü yediği lahananın içine değiyor. Dikkat etsin. Ç’uk’k’ali ndğvarumt’aşa porça celvan3’en. (AŞ-Ortaalan) Kazanı (= kazandaki bir şeyi) karıştırırken gömleği değiyor.


celvobaşe (ÇM) i. Duvardaki askılık. Alişi k’at’a-ndğeri porça t’anciyari k’oda-celvobaşe celvobun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin günlük kirli gömleği duvardaki askılıkta asılıdır. → celabaşe


celvobay[1](ÇM ~ AŞ) [AŞ-Ok’ordule’de hem celobay hem celvobay denir.] [AŞ-Ortaalan’da hem celabay hem celvobay denir.] EAL har.f. [part. celaberi] Aşağı tarafa asıyor. Çablape mesimaderi msva celvobay. (ÇM-Ğvant) Çarıkları belirlediği yere asıyor. Hey k’afri noç’adun. Porça-şk’imi him kocelvobi. (AŞ-Ok’ordule) Orda çivi çakılı. Gömleğimi ona as. Mutxa celvobasen. K’oda inç’oray. (AŞ-Ok’ordule) Bir şey asacak. Kendisi için duvarı deliyor. → celabams[1]/ celabay[1], celobams[1]/ celobay[1]; gelok’idams/ gelok’idaps

part. celaberi : Aşağı tarafa asılmış. Xami celaberi mo-ikter. Dimpuli. (ÇM-Ğvant) Bıçaği yandan asmış halde dolaşma. (Onu) sakla.

+ celubams[1]/ celubay[1] (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birine ait bir şeye asıyor.


celvobay[2](ÇM ~ AŞ) EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok], o şey yerden yukarıda bulunurken sıvı [aps.] döküyor. Xe 3’ari celemobi. (*)(AŞ-Ortaalan) Elime su dök. → celabams[2], celobams[2]/ celobay[2], gelobams/ gelobaps, gilobaps, gilvobaps

+ celubay[2] EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.], o şey yerden yukarıda bulunurken, (sıvı) döküyor. Xe 3’ari celemibi. (*)(ÇM ~ AŞ) Elime su dök. [(*) Ortaalan’da hem Xe 3’ari celemobi hem Xe 3’ari celemibi denir.]


celvobazgay (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Kenarına veya ucuna (sağlam bir şekilde) basıyor. Ayşe tudeni arape celvobazgay do m3’u eyulun. (ÇM-Ğvant) Ayşe aşağıdaki dallara basarak karayemişe çıkıyor. Na-psvaritu kvalepe mot-ok’ixvay. Celvobazgi do moxt’i. (AŞ-Ortaalan) Dizdiğimiz taşlar bozulmasın. Kenarına bas da gel. → celabazgams; celobazgay; gelobaz*gams/ gelobaz*gaps; ≠ ce3’vobazgay

part. calabazgineri : Kenarına veya ucuna (sağlam bir şekilde) basarak. Msk’ala celabazgineri eyulun. (ÇM-Ğvant) Merdivene ucuna basarak çıkıyor.


celvobğay (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cismi [aps.] serpiyor. Ayşe ntoleri lazut’epe serendi celvobğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe koçanından ayıklanmış mısır tanelerini naylaya seriyor. Feli-p’ip’ila hey celvobğay. Ma ep’ç’opare. (AŞ-Ok’ordule) Kabak çekirdeğini oraya döksün. Ben alacağım. Na-cesk’udu dişk’ape ti-3’aleşi celvobği. (AŞ-Ortaalan) Kalan odunları aşağı doğru yay. → celobğams, gelobğams


celvobğun (ÇM ~ AŞ) AL hal f. 1. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cisim [aps.] serpilmiş halde duruyor. 2. Taneli ktı cisim [aps.] yukarıdan dökülü halde (serpilmiş halde) duruyor. Hey na-celvobğun ntxirişi komoği. (AŞ-Ok’ordule) Orada yerde dökülü duran fındıktan getir. → celabğun; gelobğun; ilobğun


celvobun (ÇM) AL hal f. 1. Vücudun aşağı tarafına (= kemerine, pantolonun cebine vs) [lok.] asılıdır. Porça-şk’imi nek’na şk’ala celvobun. (ÇM-Ğvant) Gömleğim kapının yanında asılıdır. 2. Cansız bir şeyin [örneğin duvarın] üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. Alişi k’at’a-ndğeri porça t’ancyari k’oda-celvobaşe celvobun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin günlük kirli gömleği duvardaki askılıkta asılıdır. → celabun, celobun, gelobun, gilobun, gilvobun


celvoç’andinay[1] (ÇM) EA har.f. Tıngırdatıyor. Enstrümanı iyi çalamıyor. Ali çemane celvoç’andinay. (ÇM-Ğvant) Ali kemençe tıngırdatıyor (= iyi çalamıyor). ≠ celvoç’andrinay; geloç’andinams


celvoç’andinay[2] (AŞ-Ortaalan) Yukarıdan aşağı pozisyonda veya yukarıdan aşağıda olan birine doğru çalgı çalıyor. Elvoç’andini. Celvoç’andini. Dvoç’andini do muç’ç’o oç’andinare oç’andini. (AŞ-Ortaalan) [İster] aşağıdan yukarıya doğru [çalgıyı] çal. [İster] yukarıdan aşağıya doğru [çalgıyı] çal. [Çalgıyı] çal da nasıl çalarsan çal. ≠ celvoç’andrinay; geloç’andinams


celvoç’andrinay (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Yüksek yerde asılı duran çalgıyı indirip alıp çalıyor. Sazi-muşi keç’opu. Celvoç’andrinay. (AŞ-Ok’ordule) Sazını yukarıdan indirip aldı. Çalıyor. ≠ celvoç’andinay; geloç’andinams


celvoğaray/ celvoğarams (ÇM ~ AŞ) EL har.f. Bir yere [lok.] rasgele çiziyor. Gelişigüzel çizgi atıyor. Bere mç’arum deyi t’eft’eri celvoğaray. (ÇM-Ğvant) Çocuk deftereyazı yazıyorumdiye rasgele çiziyor. K’oda celvoğarams do boya oxenoni dikums. (AŞ-Ok’ordule) Duvarı çiziyor da boya sürülecek (= sürülmesi gereken) duruma getiriyor. K’oçi celvoğaray. Na-celağarasenşe ham k’ale var-molaxtaten. (AŞ-Ortaalan) Adam çiziyor. Çizeceğinden bu yana gelmeyeceksiniz. ≠ celağarums/ celağaruy, geloğarams, geloğaraps


celvolay (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] giydiği pantalon vs [aps.] düşüyor. Ali na-moidu pontuli mboli ayen. Celvolay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin giydiği pantolon ona bol geliyor. Düşüyor. → gelolams


celvoşk’uy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Aşağı doğru canlı varlığı [aps.] gönderiyor. → celoşk’ums; geloşkumers, geloşkumels; geloçkumers, giloçkumers, gilvoçkumars


celvoxunay (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] ucuna veya kenarına oturtuyor. Ç’edu sift’eri avla na-gvonunbun yat’oni celvoxunay. (ÇM-Ğvant) Ç’edu atmacayı kapı önündeki daha önceden konmuş ağaca oturtuyor. Atmaca k’et’t’i kocelvoxuni. (AŞ-Ortaalan) Atmacayı cubuğun kenarına oturt. Bere vrossi na-azirasen st’eri ndali kocelvoxuni. (AŞ-Ortaalan) Çocuğu iyi görecek şekilde dala oturt. → celaxunams; celoxunay, geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps, gilvoxunaps


celvo3’ay (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birinin [dat.] giydiği veya taktığı bir şeyi [aps.] aşağı doğru çekip çıkarıyor. → celo3’ams, gelo3’k’ams/ gelo3’k’aps


cemçamule (PZ) s. Saldırgan. Orxanişi p’ut’ucepe opşa cemçamule n. Mi-na moxt’asens no3onams. (PZ-Cigetore) Orhan’ın arıları çok saldırgan. Her geleni sokuyor. Şk’uni xoci opşa cemçamule n. (PZ-Cigetore) Bizim öküz çok saldırgandır.


cemi (PZ) i. Gemi. Ç’e, berepe ! Gaz*iyeran-i ? Zuğas cemi dixven. (PZ-Cğgetore) Ey, çocuklar ! Görüyor musunuz ? Denize gemi batıyor. → vapuri; mangana-sk’afindi; gemi; vapoyi; k’aravi


cemp’irums (PZ) EA har.f. Körleştiriyor. Kesici aleti [aps.] kesmez haline getiriyor. Xuseyinik argunişi p’ici cemp’irums. (PZ-Cigetore) Hüseyin baltanın ağzını körleştiriyor. → ceşaluy[2]; moşaluy; cump’ilay; bencelums; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps

+ cump’irams EDA har.f. Bir şeyin [dat.] kesici kısmını [aps.] körleştiriyor. Xuseyinik argunis p’ici cump’irams. (PZ-Cigetore) Hüseyin baltanın ağzını körleştiriyor.


cemtumani (PZ ~ AŞ) z. Dik meyilli yokuş aşağıya. Dik meyilli yokuş aşağıda. Hamdo cemtumani iri şk’im on. (PZ-Cigetore) Bundan aşağıya [bulunan arazi] hep benimdir. Hakole cemtumani cext’asi gza zirar. (ÇM-Ğvant) Burdan aşağı doğru gidince yolu bulacaksın. Cemtumani caoni. Megagare. (AŞ-Ok’ordule) Yokuş aşağı doğru in. Ben sana rastlayacağım. → gemtumani; gemti


cemt’ut’ale (ÇM) Sobaların küllük bölümü. Ali pilint’aşi cemt’ut’ale mvoçodinay. (ÇM-Ğvant) Ali sobanın küllüğünü boşaltıyor. Xasani pilint’aşi cemt’ut’ale mexuy. (ÇM-Ğvant) Hasan sobanın küllüğünü kürüyor. ≠ omt’ut’ale


cem3’k’valuy (ÇM) EAL har.f. Bir şeyin üstünde [lok.] sivriltiyor. Ali xoşk’ape cek’vataşe jindo cem3’k’valuy. (ÇM-Ğvant) Ali sırıkları kesme ağacı üstünde sivriltiyor. + gamam3’k’uluy, gamam3’k’valuy


cenaxums/ cenaxuy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. cevonaxum (PZ), cebnapxum (ÇM), cebonaxum ~ cenapxum (AŞ)] Az miktarda çamaşırı [aps.] bir kabın içinde [lok.] yıkıyor. 3’endeç’epe sk’afindi cebnapxum. (ÇM-Ğvant) Çorapları teknede yıkıyorum. → genaxums/ genaxups


cenaze i. Cenaze. [< Arp.] Ğureri k’oçi mik bonups ? - Kimoli-cenaze kimolik bonups. Oxorca-cenaze oxorcak bonups.” (AK- Döngelli) Cenazeyi kim yıkar ? - Erkek cenazeyi erkek yıkar. Kadın cenazeyi kadın yıkar.” → cinaze


cencars/ cençay (PZ ~ AŞ) AL hal f. Biri [aps.] bir şeyin üstünde [lok.] yatmış haldedir. Xasani pi3arepeşi jin cencars. (PZ-Cigetore) Hasan tahtaların üzerinde yatıyor. Hako emogi mt’a-tomaşi cejinaşe Yusufina moğu. Himuşa ogi miti huypambuğina-vit’urt var-mişk’urt’ey. Tomaşi cejinaşepe cemcart’it. (ÇM-Ğvant) Buraya ilk defa pamuk yatağını Yusuf dayı getirdi. Ondan önce kimsemiz şimdipambuğidediğimizi bilmiyorduk. Yün yatağında yatıyorduk. Bere om3’eli cencart’aşa p’anda amçxvapen. (ÇM-Ğvant) Çocuk beşikte yattığı zaman sıcaklanıyor. Bere kvaşi cindo cencay. İni ayasen. Eyoselit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk taşın üstünde yatıyor. Üşüyecek. Kaldırın. Aşe pisari cencay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe tahtanın üzerinde yatıyor.


cenci (PZ ~ AŞ) s. Genç. Memet’i txombuşi mcas namp’onu do melenk’aleşa 3adums. Cenci bozomotalepe hekelendo goluluran. (PZ-Cigetore) Mehmet kızılağaca yaslanıp karşı tarafa bakıyor. Genç kızlar oradan geçiyorlar. Xasani vit’oxut 3’aneri oxorza-muşi naşk’u. Cenci bozomota cetoru. (ÇM-Ğvant) Hasan on beş yıllık eşini bıraktı. Genç kızı kaçırdı. Cengizi cenci na-on şeni a piçoraşe eilay. (AŞ-Ortaalan) Cengiz genç olduğu için kısa zamanda hızla yukarı doğru çıkıyor. → genci; mordale, ağan-mordale


cençareri (AŞ-Ortaalan) i. Apolet. Subayepeşi mxuci cençareri nudgun. (AŞ-Ortaalan) Subayların omzunda apolet takılıdır. → geç’eriI; apolet’i, apoleti


cençars/ cenças (PZ-Cigetore) AL hal f. Düğme vs [aps.] bir şeye [lok.] dikilidir, takılıdır. Pontulis mpuli cenças. (PZ-Cigetore) Pantolona düğme takılıdır. → conçars/ conças; ceçaneri on; geçans; gyoçans


cençxun/ cençxuy (ÇM) øø/Hø/Aø har.f. Doğa veya bir alan soğuk olmaktan sıcak olmaya geçiyor. + cunçxunay

I.a. øø har.f. Doğa [= gösterilmeyen özne] ısınıyor. İnepe colasi mcora var-ext’aşa var-cençxuy. (ÇM-Ğvant) Soğuklar düşünce (= başlayınca) güneş doğmadan [ortam] ısınmıyor. Cençxvasi mxululepe gamipineran. (ÇM-Ğvant) Hava ısınınca kertenkeleler dışarı çıkıyorlar. I.b. Hø har.f. Hava [aps.] ısınıyor. İnora-mturi ilebcay. Ora cençxuy. (ÇM-Ğvant) Kış karı alttan eriyik vermeğe başladı. Havalar ısınıyor.

II. Aø har.f. Bir alan [aps.] ısınıyor. Ayşe daçxuri ogzaşi oxori cençxun. (ÇM-Ğvant) Ayşe ateşi yakınca ev sıcaklanıyor.


cençxu-ora/ cençxva-ora (ÇM) i. Bahar. İlkbahar. Cençxu-ora komoxt’u. Ali bere-muşi ngolaşa muç’o idanen gamvognapay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi. Ali çocuğuna yaylaya nasıl gideceklerini açıklıyor. Ayşe berepeşi inora-dolokunaşepe cençxva-ora moxt’asi eyuşinaxay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocukların kışlık giysilerini bahar gelince saklıyor. Ayşe k’at’a 3’ana cençxva-ora buleç’i t’ruşi ceduy. (ÇM-Ğvant) Ayşe her ilkbaharda turp turşusu yapıyor. Ayşe cençxva-ora moxt’asi inora-dolokunaşepe ezduy. (ÇM-Ğvant) Ayşe bahar gelince kışlık giysileri kaldırıyor (= saklıyor). # Cençxu-ora komoxt’u / 3’vi3’vilaman k’inçepe / Bexana mazirasi / Gomakosen tolepe. (ÇM-Ğvant) Bahar zamanı geldi / Cıvıldıyor kuşlar / Hatice’mi görünce / Gözlerim siliniyor (= gördüklerim tüm kötü şeyler yok oluyor). # Cençxva-ora komoxt’u / K’axi-k’inçi 3’i3’vilay / Guri yaği cadvasi / Rak’anepe moyilay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi / İspinoz ötüyor / Gönül sevinçli olunca / Tepeleri aşıyor. # Cençxu-ora ezduy mturi gamixu mturi-moni / Ar do mi3’vi sk’anda msk’va miti on-i ? (ÇM-Ğvant, anonim) Baharda kar erir fışkırır kardelen / Bir söyle senden daha güzel kimse var mı ? → beyari; purkula; pukrinora


cenç’areri (PZ ~ AŞ) [< conç’arams fiilinin partisipi] i. 1. Para. [Özellikle kâğıt parayı ifade eder.] Duğuncipek noğamisas cenç’areyi elubams. (PZ-Apso) Düğüncüler geline hediyelik para takıyor. Kemalis cenç’areri var-uğut’u do noğas muç’e sk’udun ? (PZ-Cigetore) Kemal’ın parası yoktu da çarşıda nasıl yaşıyor ? Osmanik ham tutas cenç’areri ninç’inams. (PZ-Cigetore) Osman bu ay parayı idare ediyor (= ortak parayı yönetiyor). Osmanik ham tutas cenç’areri einç’inams. (PZ-Cigetore) Osman bu ay parayı idare ediyor (= tutumla kullanıyor). Meçamoni cenç’areri mevut’oçi. (ÇM-Ğvant) Alacaklı olduğum parayı bıraktım. İri ndğa xenduzi cenç’areri eluduy. (ÇM-Ğvant) Her gün çekmeceye para ekliyor. Cenç’areri ok’vanduşa komoxt’u. İmxizen. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Para isteğe geldi. Ikınıp sıkınıyor. SöyleyemiyorAli eladveri cenç’arerepe omordinay. Oxori ogindeni livadi eç’opasen. (ÇM-Ğvant) Ali paraları biriktiriyor. Evin önündeki bahçeyi satın alacak. M3’ika cenç’arerite na-eç’opare dolokunaşe ordı bru3’un. (ÇM-Ğvant) Az para ile aldığın giysi çabuk yıpranıyor. K’orturepe mulvan do m3’ika cenc’arerite dulyape ikuman. (ÇM-Ğvant) Gürcüler gelip ucuz paraya çalışıyorlar. Cuma-şk’imi cenc’areri goruy. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Kardeşim para istiyor. Cuma-şk’imi na-culu cenç’areri goruy. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Kardeşim düşürdüğü parayı arıyor. Ayşe mogutini. Cenç’areri gvoç’ondru. (AŞ-Ortaalan) Ayşe’yi durdur. Parayı unuttu. Cenç’arerepe hiko mo-dodum. A mitepe moxt’anen do nixiranen. (AŞ-Dutxe) Paraları oraya koyma. Birileri gelip de çalarlar. 2. Lira. [1-1-2005 tarihinde eski bir milyon lira yeni bir lira olduktan sonra meydana gelen yeni kullanım] Ham supara eçi-do-vit’o-çxoro cenç’areri koğirun. (ÇM-Ğvant) Bu kitap otuz dokuz liraya değer. Ali xut-eçi cenç’areri cezaderi miğut’u. Memit’oçu. (ÇM-Ğvant) Ali’ye 100 lira borcum vardı. Bana bıraktı (= bağışladı). → genç’are(r)i/ geç’are(r)i, geç’arali, geç’areli; para, pere


cendğani (PZ ~ AŞ) z. Yarından sonra. (Gelecekte) ertesi gün. Xasanik maÇ’umani var-memalas. Cendğani memalasenmi3’u. (PZ-Cigetore) Hasan banaYarın gelemeyeceğim. Ertesi gününe gelebileceğimdedi.Cendğani ngolaşa olva zit’a kodidu (= dizit’inu). (ÇM-Ğvant) Öbür gün yaylaya gidilmek için karar alındı. Ç’umani var do cendğani meft’are. (AŞ-Ok’ordule) Yarın değil. Ertesi gün geleceğim. Ç’umani komoxt’i. Cendğani goiktare. (AŞ-Ortaalan) Yarın gel. Sonraki gün dönersin. → gendğani, gendğane


cendra3’eri (ÇM) s. Çukur. İçe eğik. Alişi otva cendra3’eri on. 3’ari dologutun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çatısı çukurdur (= içe eğiktir). Su birikiyor. → çuk’uri; dolondra3’eri; dolont’raseri, dolont’ra3’eri; dolok’ufa; dolok’lant’eri; dolok’ut’ala, k’ut’ala; dolok’lant’a


cendrik’ums/ cendrik’uy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Aşağıya doğru büküyor. → gendrik’ums/ gendrik’oms/ gendrik’ups


cenduşk’a → enduşk’a-cenduşk’a


cenktaşe (ÇM) i. Saç üzerindeki hamuru çevirmede kullanılan saplı tahta parçası.


cenkteri → conktay


cenk’olums/ cenk’oluy (PZ ~ AŞ) EA har.f. 1. Kilitliyor. Xasanik oxori cenk’olums. (PZ-Cigetore) Hasan evi kilitliyor. Xasanik ek’na noğramams do cenk’olums. (PZ-Cigetore) Hasan kapıyı çarparak kapatıp da kilitliyor. Muastafa moit’aşa nek’na cenk’oli. Mot-ammalert’ay. (AŞ-Ok’ordule) Musatafa gelirken kapıyı kapat. Giremesin. 2. Musluğu [aps.] kapatıyor. Alişi bidoni dolipşen. Menç’işay do 3’ari cenk’olay. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin bidonu doluyor. Yetişsin de suyu kapatsın. → nk’olums/ nk’oluy, nk’ilums/ nk’ilups; genk’olums, genk’ilums/ genk’ilups; + cink’olen

yet. cank’olen : Kilitleyebiliyor. 1. Kilitleme yeteneği var. Xasanişi beres ek’na cank’olen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğu kapıyı kilitleyebiliyor. Alişi bere didi nek’na cank’olen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çocuğu büyük kapıyı kilitleyebiliyor. 2. Farkında olmadan kilitliyor. Ayşe oxori a miti ort’aşa-ti galendo cank’olen. (ÇM-Ğvant) Ayşe evde biri olunca da (farkında olmadan) dışarıdan kilitleyebiliyor. Badi nek’na cank’olen. Uk’açxe gvoç’ondrun. (AŞ-Ok’ordule) İhtiyar kapıyı kapatabiliyor. Sonra unutuyor. [◘ eşb. cink’olen fiilinin faydalananlı biçimi]


cenk’orums/ cenk’oruy (PZ ~ AŞ) EA/EAL har.f. Bağlıyor. [Hareket, bağlayanın altındaki bir irtifada gerçekleşir.] → cek’oruy, genk’orums; gek’orums, gek’irums/ gek’irups

I. (PZ-Cigetore) EA har.f. 1. Bir şeyin üstünü bağlıyor. 2. Bir örtüye giysileri vs’yi serip çaprazlama ikişer uçlarını bire bir bağlıyor. Muhammedik boxç’a cenk’orums. (PZ-Cigetore) Muhammet bohça bağlıyor. Xasanişi bozomotak boxç’a cenk’orums. Dixaziru. Mondo idasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kızı bohçayı bağladı. Hazırladı. Herhalde gidecek. → conk’orams/ conk’orums

II. (ÇM ~ AŞ) a. EA har.f. İp, bohça, yük vs’yi bağlıyor. Ali toç’i nç’oreri doluğay do cenk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ali ipi delikten geçirip bağlıyor. Ali nonç’epi cenk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ali ipliği düğümlüyor. Bauli kevvi cenk’ori. (AŞ-Ortaalan) Bavulu sıkı bağla.

b. EAL har.f. Bir şeyin üzerinde veya içinde [lok.] bir şeyi [aps.] bağlıyor.

+ cunk’oray EDA har.f. İp, yük vs’yi bir şeye [dat.] bağlıyor. A muti nok’orasi vrosi var-cunk’ori-i, eşk’ast’un. (ÇM-Ğvant) Bir şeyi bağladığında iyi düğüm atmaz isen kayar (= kayarak çıkar).


centxums (PZ) EA har.f. Eğiriyor. Şk’imi nanak pambuği centxums. (PZ-Cigetore) Benim annem pamuk eğiriyor. → cetxuy; ++ ntxums


cent’u3eri (ÇM) i. Yağsız su ile haşlanarak yapılan hafif katı un çorbası : süt, yoğurt veya ayran ile birlikte yenir. # İni cari lu şk’ala / Cent’u3’eri mca şk’ala / A cari opşk’omik’o do / Fadume-şk’imi şk’ala. (ÇM-Mek’alesk’irit) Soğmuş ekmek lahananın yanında / Cent’u3eri süt ile / Bir yemek yeseydim / Fatma’mın yanında. # İni car luyu şk’ala / Cent’u3’eri mca şk’ala / Mpalu cari pşk’omik’o / Emine-şk’imi şk’ala. (ÇM-Ğvant) Soğuk ekmek lahana çorbası ile / Katı bulamaç süt ile / Yavan ekmek yeseydim / Emine’m ile.


cen3’orums/ cen3’oruy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Bir kabın içine süzüyor. Ncavla t’ast’i p’ri cen3’oray meyaperi şeni elubay. (ÇM-Ğvant) Sütü t’ast’iye (= kaymak teknesine) süzmeden yoğurt için ayırıyor. → gen3’orums, gen3’irums/ gen3’irups


cepatxums/ cepatxuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. I. (PZ)(AŞ) Üzerindeki tozu almak için bez vs araçla vura vura bir şeyin üstünü silkeliyor. Bir kabın içinden, bir masa üzerinden veya bir zemin üzerinden tozları veya pislikleri belli hareketlerle atıyor. K’oçik celaxuna cepatxums. (PZ-Apso) Adam oturacağı silkeliyor. Bozomota masaşi orti balk’oni k’ale cepatxuy. Va-naxvaşa kezdums. (AŞ-Ok’ordule) Kız masa örtüsünü balkon tarafından silkeliyor. Yıkamadan kaldırıyor. Tava-sk’ani cepatxi. (AŞ-Ortaalan) Tavanı temizle. → patxums/ patxuy/ patxups; gepatxums/ gepatxups; vrat’k’ums, govrat’k’ums; + copatxams/ copatxay

II. (ÇM) Bir şeyin üzerindeki şeyi silkelerek döküyor. Arapeşi xila cepatxuy. (ÇM-Ğvant) Dallardaki karı silkelerek döküyor.


cepsams (PZ) Eø har.f. (Uyurken) yatağa işiyor. Altına işiyor. Berek seris cepsams. (PZ-Cigetore) Çocuk gece altına işiyor. → cepsuy, gepsums, gepsims


cepsuy (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. (Uyurken) yatağa işiyor. Altına işiyor. Bere ncart’aşa cejinaşe cepsuy. (ÇM-Ğvant) Çocuk uyurken yatağa işiyor. → cepsams, gepsums, gepsims

yet. capsen : İstemeyerek altına işiyor. Bere seri var-ak’açen. Capsen. (ÇM-Ğvant) Çocuk gece tutamıyor. (İstemeyek) altına işiyor. Bere seri capsen. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Çocuk gece altına işiyor. Bere, p’ot’e na-var-ikumt’u, hamseri capsu. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk hiç yapmadığı halde bu akşam altına işedi. Bere capsu. Yataği pseli-şura alen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk işeyebildi. Yatak sidik kokuyor.


cepurcun (PZ), cepurjun (ÇM), cepurcun (AŞ) Aø har.f. Yaşayan bitkinin yaprakları [aps.] sıcaktan soluyor. Hik’u mçxvapa on ç’i txombuşi parvepe cepurcun. (PZ-Cigetore) O kadar hava sıcak ki kızılağaç yaprakları kuruyor. T’aroni ort’aşa pavrepe cepurjun. (ÇM-Ğvant) Çok sıcaklarda yapraklar solgunlaşıyor. Ham3’o mç’ima va-mç’imu. T’u3’a zade iyusi uça urzenişi pavrepe cepurcun, izin. (AŞ-Ok’ordule) Bu sene yağmur yağmayıp sıcak çok olunca siyah üzümün yaprakları soluyor görünüyor.Doborgaredeyi na-pşinaxumt’i fidepe serende cepurcu. (AŞ-Ortaalan) “Dikeceğimdiye sakladığım fidanlar serendede soldu.


ceputxun[1] (PZ-Apso) Aø har.f. Ürküp kaçıyor.


ceputxun[2] (PZ-Cigetore)(AŞ) Aø har.f. 1. Kuş [aps.] daldan dik aşağıya havalanıyor. Kuş [aps.] üstten dik aşağıya uçuyor. 2. Kuş [aps.] uçup gidiyor. K’inçi ceputxun-ulun. (PZ-Cigetore) Kuş uçup gidiyor. 3. Kuş yavrusu [aps.] büyüyünce yuvasını terk ediyor. K’inçi-monta imordasi ogvace-muşi naşk’ums do ceputxun-mendulun. (PZ-Cigetore) Kuş yavrusu büyüyünce yuvasını terk edip de gidiyor. 3’ulu k’inçi irdasi yuva-muşişa ceputxun. (AŞ-Ok’ordule) Küçük kuş büyüyünce yuvasından uçup gidiyor. → cejun/ cecun; geputxun


cep’ut’ale (ÇM) i. Yal (= köpek ve ineklere verilen, un ve kepeğin az tuzla sıcak su içinde karılması ile yapılan bir çeşit bulamacın yendiği yer). Laç’i cep’ut’ale-muşi gvolosk’ay. (ÇM-Ğvant) Köpek yalını yalıyor. Laç’i cari cep’ut’ale cimxoy. (ÇM-Ğvant) Köpek yalda yemeğini yiyor. Laç’i cep’ut’ale-muşi na-cubare ncavla ceşuy. (ÇM-Ğvant) Köpek yalına konan sütün tamamını içiyor. → noçxe


cerçale (ÇM) i. Döşeme. Daçxurişi mk’omate cerçalepe ijguren. (ÇM-Ğvant) Ateşin ısınden (dumanından) döşemeleri is kaplıyor. Ali andğa oxorişi cerçalepe e3’uy (= 3’uy). (ÇM-Ğvant) Ali bugün evin döşemelerini söküyor. Mtuyi cerçale cexoruy. (ÇM-Ğvant) Fare döşemeyi kemirerek oyuyor. → p’andiloma; doşeme, duşeme


ceren (PZ ~ AŞ) AL hal f. I. İnsan [aps.] ayakta kalmış halde duruyor. Ali gza ceren. (ÇM-Ğvant) Ali yolda ayakta duruyor. Ali do Ayşe gza cereran. Nilak’irdaman. (ÇM-Ğvant) Ali ile Ayşe yolda duruyorlar. Sohbet ediyorlar. → dgun, dgin

II. Bitki [aps.] dikili haldedir. Avlas oşk’urişi mca ceren. (PZ-Cigetore) Evin kapı önünde elma ağacı dikilidir. Livadi-k’udeli ar didi 3’ipri koceren. (ÇM-Ğvant) Bahçenin alt kısmında büyük bir kayın ağacı var (sağlam ayakta). Hey na-ceren ç’ubri kome3’iru. Ak’irluği var-iyen. (ÇM-Ğvant) Orada dikili olan kestane ağacını ölçümledim. Evin ana direkler üstü ağacı olmuyor. Livadi oşk’enda na-ceren mbuli livadi mvatven. (ÇM-Ğvant) Bahçenin ortasındaki kiraz ağacı bahçeye gölge yapıyor. Alişi m3xuli avla ceren. (ÇM-Ğvant) Ali’nin armudu kapı önünde dikilidir. Oxori oginde na-ceren m3’uşi pavrepe oxori elvan3’en. (ÇM-Ğvant) Evin önündeki karayemiş yaprakları eve değiyor. Ayşe çayi jindo na-ceren mşk’velaşi pavrepeMo-mvatvert’aydeyi meşk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe çaylığın üzerinde bulunan ağacın dallarınıGölge yapmasındiye [hızar veya benzeri bir gereç ile] kesiyor (= biçiyor). 3’ipri na-ceren xergi elili. (AŞ-Ok’ordule) Gürgen dikili olan kanalı yukarı geç. Avla-şk’imi msxuli, ombri ar-ti luği ceren. (AŞ-Ortaalan) Evimin kapı önünde armut, erik bir de incir dikilidir. Ali msxuli na-ceren yeri dgun. (AŞ-Ortaalan) Ali armut ağacının dikili olduğu yerde ayakta duruyor. Melenk’aleni 3’ipri hay na-cerenşe didi on. (AŞ-Ortaalan) Karşı yakadaki gürgen burada dikili olandan daha büyüktür. → dgun, dgin; cedgun; gedgin; rgun; dorgun, dvorgun; orgun


ceri (PZ ~ AŞ) z. Geri. Ali ç’umanişi uyoxasi tolepe elan3’uy. Ceri dijinen. (ÇM-Ğvant) Ali sabah çağırınca gözlerini aralıyor. Tekrar uyuyor. # Çerez-oren ngola k’ale uluran / Ğoma idey andğa ceri culuran. (ÇM, K’.Z.) Hazırandır yaylaya gidiyorlar / Dün gittiler bugün geri iniyorlar. Ali gamiyoxasi nena-muşi meleni rak’ani narayen. Ceri komulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali bağırınca sesi karşı tepeye çarpıp geri geliyor. Ç’uk’k’ali moçodini. Ceri biğare. (AŞ-Ortaalan) Kazanı boşalt. Geri götüreceğim.


ceride (AŞ) z. Geride. Geriden. Arkada. Arkadan. Ceride na-dosk’udupe sk’udanen. (PZ-Cigetore) Geride kalanlara sağlık (= Başın sağı olsun). Faiği kimliği-muşşi gvoç’ondru do oxorişe gamaxt’u dort’t’u. Bere-muşşi ceride-muşşi uk’k’ap’p’u. Baba-muşşi otobussi va-cexeduşşa meç’ç’işu. (AŞ-Ortaalan) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. → geride; geidelen; uk’açxe[2]


cerinde (ÇM) i.s.-e. Bir şeyin [post.] arkasına. Ayşe mçoxa cerinde mutonpe nok’limay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ceketinin arkasına birşeyler takıyor.


ceryani (AH) i. Elektrik cereyanı. Ampulişi tek farfalums. Ceryani nik’vatasen steri ren. Lamba doxazirit. (AH-Borğola) Ampulun ışığı dalgalanıyor. Elektrik kesilecek gibi. Lambayı hazırlayın.


cesk’udun Aø/AL har.f. 1. Geride kalıyor. Artık olarak kalıyor. Na-cesk’udu dişk’ape ti-3’aleşi celvobği. (AŞ-Ortaalan) Kalan odunları aşağı doğru yay. 2. Olduğu yerde kalıyor. Muxanat’i xinci-gverdi cesk’udun. (ÇM-Ğvant) Korkak köprü ortasında kalır. → geskidun


cesluği (ÇM) i. Göğüslük. Ayşe cesluği oginde aç’u-p’indi niçanay. (ÇM-Ğvant) Ayşe göğüslüğün önüne cep takıyor (= cep yapıyor). # Cesluği doloxendo / Meşk’irçay uça porça / Si molaxar. Be, bozo / Tolepe giğun uça. (ÇM-Ğvant) Göğüslüğün içine / Giyiyor siyah gömlek / Beni delirteceksin. Ey, kız / Siyah gözlerin var.


cest’a (PZ-Cigetore) i. Pleki. Taştan oyulmuş içi derin tepsi. Nusak cest’a cepatxums. (PZ-Cigetore) Gelin plekinin tozlarını çırpıyor (= silkeliyor). → gest’a, grest’a/ gresta, k’i3i


cest’un (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Dik aşağı kayıyor. Cepst’ur. (ÇM-Ğvant, AŞ-Ortaalan) Dik aşağı kayıyorum. → cest’uy, gestun

+ cust’un AD har.f. Birine ait bir şey dik aşağı kayıyor. K’uçxe cemist’un. (PZ ~ AŞ) Ayağım kayıyor. [◘ eşb. Aø har.f.]


cest’uy (ÇM) [ÇM’de hem cest’un hem cest’uy denir.] Aø har.f. Dik aşağı kayıyor. Cepst’um. (ÇM-Ğvant) Dik aşağı kayıyorum. → cest’un, gestun


ceşalums/ ceşaluy[1] (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kurulu düzeneği [aps.] bozuyor. XasanikAlişi bozomota nusa vixenaredeyi ugorams. Xuseyinik-tiMot-iyasdeyi ceşalums. (PZ-Cigetore) HasanAli’nin kızını gelin yapacağımdiye istiyor. Hüseyin deOlmasındiye [onun işini] bozuyor. Ali mangana ce3opxu var-uşk’un. “Cep3’opxarit’uy. Ceşaluy. (ÇM-Ğvant) Ali makine onarmasını bilmiyor. “Onaracağımdiyor. Bozuyor. Ali na-iyindru turçani ceşaluy. (ÇM-Ğvant) Ali aldığı dükkânın düzenini bozuyor (= işleri kötü gidiyor). K’inçi-msxada berepe ceşaley. (AŞ-Ortaalan) Kuş tuzağını çocuklar boşaltılar. → moşalums; geşalums, geşalams/ geşalaps

şsz cişalen : Kurulu düzeneği bozuluyor. Turçani ordo var-gon3’asi cişalen. (ÇM-Ğvant) Dükkânı erken açmaz isen düzen (= işler) bozulur.

+ cuşalams/ cuşalay EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] düzeneğini bozuyor. Bere k’inçi obğe cuşalay. (ÇM-Ğvant) Çocuk kuşun yuvasını bozuyor.

[dey. guri cuşalams/ guri cuşalay : Birinin [dat.] hevesini kırıyor.] Xasanik k’urbet’işa olva iduşunams. Mana xorz*a-muşik guri cuşalams. (PZ-Cigetore) Hasan gurbete gitmeyi düşünüyor. Ama hanımı yüreğinin hevesini kırıyor. Ali, a muti ikumt’aşa duç’itxik’o guri çuşalay. (ÇM-Ğvant) Ali’ye bir şey yapmak için sorunca [Ali soranın] hevesini kırıyor. Axmet’i araba eç’opasert’u. Ama Ali guri cuşalay. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet araba alacaktı. Ama Ali hevesini kırıyor.


ceşaluy[2] (ÇM) EA har.f. Kesici aletin [aps.] keskinliğini yok ediyor. Kesici aleti [aps.] kesmez haline getiriyor. Körleştiriyor. Ali, burç’uli oxmaru var-uşk’un. Last’reri burç’uli ar pirçi oraşi ceşaluy. (ÇM-Ğvant) Ali kupli kullanmayı bilmiyor. Bilenmiş kupliyi bir anda (= kısa bir zamanda) keskinliğini yok ediyor. → cemp’irums (ve onun altında cump’irams); moşaluy; cump’ilay; bencelums; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps

+ cuşalay EDA har.f. Birine ait [dat.] kesici aleti [aps.] kesmez haline getiriyor.


ceşatxuy (ÇM) EA har.f. Mısır vs’nin tozlarını uçuruyor. Tozdan arındırıyor. Ayşe sağra ntoleri lazut’i ceşatxuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe ahşap yuvarlak hafif derin teknede koçanından koparılmış mısırları tozdan arındırıyor (= silkeliyor). [arpa, buğday, mısır, pirinç vs’nin tozlarını uçurtmak için serperek dağıtıyor] urt’ams


ceşiruy/ ceşşiruy (AŞ) EA har.f. Siliyor. Eski k’asetepe cepşirum. (AŞ-Ok’ordule) Eski kasetleri siliyorum. K’uçxe na-cebobazgamtu pisari ceşşiri. (AŞ-Ortaalan) Ayak bastığımız tahtayı sil. → cejirums/ cejiruy; meşiruy; jilums/ jiloms, gejilums/ gejiloms, nojilams; gesilups, silups


ceşk’a- (ÇM ~ AŞ) fb. [/a/ ve /o/ önünde ceşk’v-] [/i/ ve /u/ önünde ceşk’-] [va-/ ba-, vi-/ bi-, vo-/ bo-, vu-/ bu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go önünde ceşk’e-]

I. Üst tarafından rastgele arasına veya ortasına. Üst tarafından gelip rastgele arasında veya ortasında. → ç’eşk’a-; geşa-; k’oşk’a-; goşa-

II. (Ateşin) başına ya da (ateşin) başında.


ceşk’axedun (ÇM ~ AŞ) AL har.f. Ateşin [lok.] başında oturuyor. Ali soti var-ulun. Dulya var-ikuy. Dolumcaşa daçxuri ceşk’axedun. (ÇM-Ğvant) Ali hiç bir yere gitmiyor. İş yapmıyor. Akşam oluncaya kadar ateşin başında oturuyor.


ceşk’omams (PZ ), ceşk’omuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. [fb.{ce-}] EA har.f. Yiyip bitiriyor. Tamamını yiyor. T’abağişi meyaperi ceşk’omams. (PZ-Cigetore) Tabaktaki yoğurdu yiyip bitiriyor. Cemalik muya-na z*iyasen iri-ti ceşk’omams. (PZ-Cigetore) Cemal ne bulursa her şeyi yiyip bitiriyor. Alişi laç’i na-meçare oşk’omalepe ceşk’omuy. (ÇM-Ğvant) Ali’nin köpeği verilen yiyecekleri yiyip bitiriyor. Bere, mutu cevudvare, ceşk’omuy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk, ne koyarsam yiyip bitiriyor. Si mo-ceşk’omum. Bere ceşk’omasen. (AŞ-Ortaalan) Sen yiyerek bitirme. Çocuk yiyerek bitirecek. → cimxoyII; geimxors, geimpxors, geipxors; geç’k’omups [AŞ-Ortaalan’da aynı anlamda hem ceşk’omuy hem cimxoy denir.]

+ cuşk’omams/ cuşk’omay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] yiyip bitiriyor. Bereşşi ç’ik’olata moy cuşk’omi ? Bere şk’omasert’t’u. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun çikolatasını niye bitirdin ? Çocuk yiyecekti.


ceşk’orums/ ceşk’oruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [fb.{ce-}] 1. Aşağıya doğru biçiyor. Aşağıda kalan kısmını biçiyor. Xasani na-coç’adu pisari ceşk’oru. (AŞ-Ortaalan) Hasan yere çaktığı tahtanın aşağı kalan kısmını biçti. 2. Soğan, pazı, maydanoz vs’yi bir kabın içine doğruyor. Ayşe k’romepe badya ceşk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe soğanları tabağın içine doğruyor. → geç’k’orums, geç’k’irums/ geç’k’irups

+ cuşk’orams EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] aşağı doğru biçiyor, kesiyor. Ali mamuli xiya cuşk’oru. (ÇM-Ğvant) Ali horozun ibiğini kesti.


ceşk’uxen (ÇM ~ AŞ) al hal f. Ateşin [lok.] başında oturmuş haldedir. Ali daçxuri ceşk’uxen. (ÇM-Ğvant) Ali ateşin başında oturuyor. → ç’eşk’axen


ceşk’vobğay (ÇM ~ AŞ) EAL [fb.{ceşk’a-}] Bir şeyin içine veya belirli bir alana [lok.] taneli katı cismi [aps.] rastgele atıyor. Ali dişk’alepe daçxuri ceşk’vobğay (= ceşk’ubğay) (ÇM-Ğvant) Ali odunları açık alanda yanan ateşe atıyor. Doğan andali celaren. Ntxiri cubre ceşk’vobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan andalide duruyor. Fındığın üstüne gübre atıyor. Doğani na-3’odu duvari çimento ceşk’vobğay. (AŞ-Ortaalan) Doğan ördüğü duvara (= duvar aralarına) çimento döküyor. → k’oşk’vobğay

+ ceşk’ubğay EDA har.f. Bir şeyin içine veya belirli bir alana [dat.] katı cismi [aps.] rastgele atıyor. Ali dişk’alepe daçxuri ceşk’ubğay (= ceşk’vobğay) (ÇM-Ğvant) Ali odunları açık alanda yanan ateşe atıyor.


ceşums[1]/ ceşuy[1] (PZ ~ AŞ) EA har.f. Tamamını içiyor. Xasanik t’asis 3’ari ceşums. (PZ-Cigetore) Hasan tabaktaki suyun tamamını içiyor. Laç’i cep’ut’ale-muşi na-cubare ncavla ceşuy. (ÇM-Ğvant) Köpek yalına konan sütün tamamını içiyor. Puci ç’uk’ali mu-tu on ceşuy. (AŞ-Ok’ordule) İnek bakraçta ne varsa hepsini içiyor. Na-mekçi mca va-ceşvaşşa oşk’omale mutu va-mekçam. (AŞ-Ortaalan) Verdiğim sütün tamamını içmeden yiyecek bir şey vermem. Cuma-sk’ani mca-muşi ceşşu. (AŞ-Ortaalan) Kardeşin sütünün tamamını içti. → geşums[1]/ geşups[1]


ceşums[2]/ ceşuy[2] (PZ ~ AŞ) EA har.f. Üzerini örüyor. Çert’i ceç’ordu do Xasanik him çert’i ceşums. (PZ-Cigetore) Balık tuzağı sökülmüştü. Hasan o balık tuzağını örüyor. Ali k’uli ceşuy. (ÇM-Ğvant) Ali iskemleye örgü yapıyor. Ayşe ç’irderi 3’endeç’i ceşuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe yırtık çoraba (= çorabın yırtık yere) örgü yapıyor. A ndğa troni ceşuy. A ndğa koxen. (AŞ-Ortaalan) Bir gün iskemle örüyor. Bir gün oturuyor. → geşums[2]/ geşups[2]

part. ceşveri : Örülmüş. Ali ceşveri k’uli cexen. (ÇM-Ğvant) Ali örülmuş iskemlede oturuyor. Xassiri ceşveri troni boxenapare. (AŞ-Ortaalan) Hasır örülmüş iskemle yaptıracağım.


ceşvajoni (ÇM) i. Bir solukluk zaman. Doguti. Ar ceşvajoni cevilar. (ÇM-Ğvant) Bekle. Bir nefeste inerim. Ali ar ceşvajoni ora şuk’u tolepe oduy do moişvajay. (ÇM-Ğvant) Ali bir soluklanma süresi kadar gözlerini kapatıp dinleniyor. → xovi; doşvana; piçora, piçura, piçva; şvaci; nebeti


ceşvanaje (ÇM) i. Solungaç. Çxomepe ceşvanajepeşa şuri eç’opuy-meçaman. (ÇM-Ğvant) Balıklar solungaçlardan nefes alıp veriyorlar. → şvancala; ğvanç’k’ili


cetanurişi (ÇM) z. Sabah olmak üzere. Hava aydınlanmak üzere. Ali do Ayşe cetanurişi ngolaşa igzaley. (ÇM-Ğvant) Ali ile Ayşe sabah olmak üzere (= hava aydınlanmak üzere) iken yaylaya yollandılar.


cetanuy (ÇM) øø har.f. Gün ağardığından dolayı hava aydınlanıyor. Hayde vigzalat. Gale cetanuy. (ÇM-Ğvant) Haydi gidelim. Dışarısı aydınlanıyor. → dotanun/ dotanuy


cetasule (PZ ~ AŞ) i. 1. Tohumun (= tasi) ekildiği yer. Fidelik. Berek cetasules k’inçepe gojulinams. (PZ-Apso) Çocuk evin yanındaki ekin ekilen bahçede kuşları kovalıyor. Cetasule tasi keyobğay. O3ijonaşete 3ijonuy. (ÇM-Ğvant) Fidelikte tohumu atıyor. Tırmık ile toprağı yayıyor. 2. Fidelerin dikildiği yer. Bostan. Sebze bahçesi. Kemalik cetasules guğobams. (PZ-Cigetore) Kemal bostanlığın etrafını çitayla fırahtı (= bostanlığa hayvanların girememesi için çitayla yapılan korumalık) biçiminde çeviriyor. → getasule


cetasuy (ÇM) EA har.f. (Sebze, kabak, salatalık vs’nin) tohumunu ekiyor. ≠ tasi meçay; → cotasams/ cotasay, gyotasams


cetorums/ cetoruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. → getorums, getiyoms/ getiyops, getirups

I. (PZ ~ AŞ) Aşağıya çekiyor. Toç’i ti-tude cetorums. (PZ-Cigetore) İpi aşağıya çekiyor. Toç’i cetoruy. (ÇM-Ğvant) İpi aşağıya çekiyor.

II. (ÇM) (Kız) kaçırıyor. Xasani vit’oxut 3’aneri oxorza-muşi naşk’u. Cenci bozomota cetoru. (ÇM-Ğvant) Hasan on beş yıllık eşini bıraktı. Genç kızı kaçırdı. # Ok’odu kocevoç’i / Cuzi evonç’inare / Evonç’ina şuk’ule / Cektora giyonare. (ÇM, türkü) Yapı yapmaya (= inşaata) başladım / Sonbaharda bitireceğim / Bitirdikten sonra / Seni kaçıracağım.


ceturgeri (ÇM) i. [< ceturgums/ ceturguy fiilinin partisipi] Çardak. Ali dişk’alepe ceturgeri amvobğay. (ÇM-Ğvant) Ali odunları çardağın altına atıyor. Ali dişk’alepe ceturgeri molvobğay. (ÇM-Ğvant) Ali odunları çardağa atıyor.


ceturgums/ ceturguy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [part. ceturgeri] 1. (Çatının) üzerini örtüyor, kapatıyor. Pa3xa avla k’ale ceturguy. (ÇM-Ğvant) Kulübenin avla tarafını örtüyor. 2. mec. Üzerini kapatıyor. Gölge yapıyor. → turgums/ turguy; + coturgams/ coturgay

part. ceturgeri : Örtük. Örtük yer. Dobala ceturgeri na-cobare dolokunaşepe-ti niğvaren. (ÇM-Ğvant) Yağışlı havalarda örtük yerlerdeki giysiler bile nemleniyor.


cetvaleri/ cetveri → citums/ cituy


cetxuy (ÇM) EA har.f. Eğirme işini bitirmek üzeredir. (Yün veya keten liflerini) ip haline dönüştürme işini bitirmek üzeredir. Faduk’a na-uğurt’u toma cetxuy. (ÇM-Ğvant) Faduka elinde olan yünün eğirmesini bitirmek üzeredir. → centxums; ++ txuy


cet’ağanuy/ cet’t’ağanuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Tavada kızartıyor. Tavalıyor. Nana-şk’imi zade msk’va minci cet’ağanuy. (AŞ-Ok’ordule) Annem çok güzel minci tavalıyor. → get’ağanums; t’ağanums/ t’ağanuy/ t’ağanups

+ cut’ağanay/ cut’t’ağanay EDA har.f. Biri için [dat.] tavalıyor. Bena-şk’imi tolepe vrosi var-azirt’u. Mt’orinderi vali cemit’ağanamt’ey. (ÇM-Ğvant) Babaannem’in gözleri iyi görmezdi. Küflü peynirleri bizim için tavalardı.

part. cet’ağaneri/ cet’t’ağaneri : Tavada kızartılmış. Tavalanmış. a. [sıfat olarak] T’ağanis minci cet’ağaneri on. (PZ-Cigetore) Kulplu tavada ekşimik pişirilmiştir. Xasanik makvali cet’ağaneri var-imxos. (PZ-Cigetore) Hasan tavada pişirilmiş yumurtayı yemez. Minci cet’t’ağaneri. (ÇM ~ AŞ) Çökelek tavalaması. E, cuma-şk’imi ! Munde İstanbulişa moxt’are ? Moxtasi minci cet’t’ağaneri pşk’omaten. Ti-sk’ani vrossi o3’edi. (AŞ) Ey, kardeşim ! Ne zaman İstanbul’a geleceksin ? Geldiğinde çökelek tavalaması yiyeceğiz. Kendine iyi bak. T’u3a lazut’t’i-cari şk’ala minci cet’t’ağaneri dido msk’va iyen. (AŞ-Ortaalan) Sıcak mısır ekmeği ile tavalanmış minci çok güzel oluyor. b. [isim olarak] Ali cet’ağaneri mekosuy. (ÇM-Ğvant) Ali muhlamayı silip süpürüyor. → t’ağaneri; get’ağaneri


cet’axums/ cet’axuy/ cet’t’axuy (PZ ~ AŞ) EA/EAL har.f. → get’axums/ get’axups; + cut’axams/ cut’axay. I. EA har.f. Üstten aşağı doğru kırıyor. Alik lazut’i cet’axums. (PZ-Cigetore) Ali mısırı (üstten aşağı doğru) kırıyor. Bet’i mturi arape cet’axuy. (ÇM-Ğvant) Büyük kar dalları kırıyor. Bere ombri mot eyoşk’um ? Ndali cet’axuy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu eriğe niye çıkartıyorsun ? Dalı kırıyor. Xasani na-cet’t’axu lazut’t’epe golasvaruy. (AŞ-Ortaalan) Hasan kırdığı mısırları sıralıyor.

II. EAL har.f. Bir şeyin üstünde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Ali ceyolaşe jindo nezi cet’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali dövecin üstünde ceviz kırıyor.


cet’eri (ÇM ~ AŞ) s. Üzgün. Kırgın. Boynu bükük. # Hikole moyseli Şapxu doxedi / İdi do em jile kocelaxedi / Mu gağodu ? Cet’eri moy doxedi ? / Si-ti kogiğun-i, derdepe-şk’imi ? (ÇM-Ğvant, S.A.) Ordan kalk Şapxuda otur / Git de en yukarı tarafa otur / Ne oldu sana ? Boynu bükük (üzgün/ kırgın) niye oturdun ? / Sende de benim dertlerim var mı ? [üzgün; buruk] guri-cet’ineri; [boynu bükük] dudi celeri; [üzgün] gemzuli; [◘ eşb. cutay fiilinin partisipi]

[dey. guri cet’eri (ÇM ~ AŞ) : Üzgün. Kızgın. Boynu bükük.] P’anda guri cet’eri vikter. (ÇM-Ğvant) Her zaman üzgün dolaşıyorum. 3’o ngolaşa guri cet’eri eşk’evulurt. (ÇM-Ğvant) Bu yıl yaylaya buruk çıkıyoruz. Sum 3’ana n Ali şk’imda guri cet’eri gulun. (AŞ-Ok’ordule) Üç yıldır Ali benden kırılmış geziyor. → dudi-celeri; ti cubun


cet’ineri → guri-cet’ineri


cet’obun (PZ ~ AŞ) AL/Aø har.f. Saklanıyor. → get’k’obun. I. (PZ ~ AŞ) AL har.f. Bir şeyin üstünde saklanıyor.

II. (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Yere çömelip veya yatarak küçülüp saklanıyor. Çabuçak o anda bulabildiği bir yere saklanıyor. A miti moit’aşa cet’obun. (ÇM-Ğvant) Biri gelirken çömelip saklanıyor. Ali, sift’eri golit’aşaMoy-viziramt’adeyi cet’obun. (AŞ-Ok’ordule) Ali, atmaca geçerkenGörünmeyeyimdiye çömelip saklanıyor. Cet’obi. Mo-gziramt’an. (AŞ-Ortaalan) Çömelip saklan. Bulamasınlar.

III. (PZ-Cigetore) AL har.f. Yere çömelip birinden saklanıyor. Memet’i çoylis cet’obun. (PZ-Cigetore) Mehmet köylüden çömelerek saklanıyor.

IV. (PZ-Cigetore) Aø har.f. Pusuya yatıyor. K’at’u mtuci şeni cet’obun. (PZ-Cigetore) Kedi fareyi yakalamak için kolluyor. → it’obun; (get’k’obun altında) gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun

+ cut’obun (PZ) AD har.f Birini hedefleyip [dat.] pusuya yatıyor. NaciMt’a-korme p’ç’oparedeyi p’anda cut’obun. (PZ-Cigetore) Naci Çulluk yakalayacağımdiye her zaman pusuya yatıyor. → elut’obun/ elut’k’obun


cet’roxun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Üzerindeki cismin ağırlığından dolayı üstten aşağıya kırılıyor. İri-turli ola3’ude mo-goladum. Cet’roxasen. (ÇM-Ğvant) Her şeyi rafa koyma. (Raf) kırılır. Mturi mtvasi ğoberepe cet’roxun. (ÇM-Ğvant) Kar yağınca çitler kırılıyor→ get’roxun, get’ruxun

+ cut’roxun AD har.f. Bir şeyin üstü kırılıyor. Najaği kva ceçasi cut’roxun. (ÇM-Ğvant) Baltayı taşa vurursan (ağzı) kırılır. ≠ cot’roxun


cet’t’ağaneri → cet’ağaneri


cevabi i. Cevap. [< Arp.] Na-momincğoni sorepeşa na-maxonu k’onari cevabi mepçi. (AK-Döngelli) Bana gönderdiğin sorulara yapabildiğim kadar cevap verdim. → coğap’i


cevit’i, cevit’t’i vs → culun


cexak’arums/ cexak’aruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Bir şeyi [aps.] dibinden ya da kökünden kazıyarak yok ediyor. Xasanik t’ot’o3i cexak’arums. (PZ-Cigetore) Hasan balçığı yukardan aşağıya doğru dibinden kazıyarak alıyor. Ayşe t’ağani3’a cexak’aruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe tavanın altını (= dipte kalan ve yapışan yiyecekleri) kazıyor. Tekini minci-t’ağaneri cexak’aruy. (AŞ-Ok’ordule) Tekin kızartılmış çökeleği dibinden kazıyor. Na-nixxu xarcepe cexak’ari. (AŞ-Ortaalan) Dökülen harçları kazı. → gexak’arums/ gexak’arups; exak’arumsII


cexarums (PZ) EA har.f. Bir şeyin [aps.] üst kısmını tırnaklıyor, tırmalıyor. Xasanişi k’at’uk celaxuna cexarums. (PZ-Cigetore) Xasan’ın kedisi bankı tırnaklıyor.

+ cuxarams EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] üst kısmını tırnaklıyor. Xasanis k’at’u-muşik k’uçxe cuxarams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kedisi (Hasan’ın) ayağını tırnaklıyor.


cexaruy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. → gexarums/ gexarups. I. (ÇM) Sivri bir araç ile [ens.] bir şeyin [aps.] üst kısmından aşağı doğru boydan boya yırtıyor. Ali xamite mbela çexaruy. (ÇM-Ğvant) Ali bıçak ile bezi yukarıdan aşağıya yırtıyor.

II. (AŞ-Ok’ordule) Herhangi yöntemle bir şeyin üst kısmını [aps.] yırtıyor. K’oçi guri malen. Resimi cexaruy. (AŞ-Ok’ordule) Adam kızıyor. Resimi yırtıyor.

III. (AŞ-Ortaalan) Bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] yırtıyor. Çağet’t’epe masa eyodvi do hişşo cexari. (AŞ-Ortaalan) Kâğıtları masanın üzerine koy da öyle yırt. → yoxarums/ yoxarams

+ cuxaray EDA har.f. → gyuxarams/ gyuxaraps/ gyuxarups. a. (ÇM) Birine ait bir şeyin [aps.] üst kısmından aşağı doğru boydan boya yırtıyor. Ali Ç’emuşi porça cuxaray. (ÇM-Ğvant) Ali Ç’emunun gömleğini yırtıyor.

b. (AŞ-Ok’ordule) Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] üst kısmını yırtıyor. K’oçi guri malen. Resimi cuxaruy. (AŞ-Ok’ordule) Adam kızıyor. Ona ait resimi yırtıyor.

c. (AŞ-Ortaalan) Bir şeyin üzerinde [dat.] bir şeyi [aps.] yırtıyor. Bere baba-muşişi evrağepe cuxaru. (AŞ-Ortaalan) Çocuk babasının evraklarını bir şeyin üzerinde yırttı.


cexedun (PZ ~ AŞ) AL/Aø har.f. I. (PZ ~ AŞ) AL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] oturuyor. Monç’o p’ifolis cexedu. (PZ-Cigetore) Anaç tavuk kuluçkaya oturdu. Anteri-şk’imis mot-cexedu. İç’ik’olen. (PZ-Cigetore) Gömleğimin üstüne oturma. Kırışıyor (= buruşuyor). Cexedur.(1) (ÇM-Ğvant) Oturuyorsun. → goyoxedun; geyoxedun; gexedunII; yoxedun

yet. caxunen : Biri [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine oturabiliyor. Xasanis pi3arişi k’ulis var-caxunen şeni post’i e3’idums. (PZ-Cigetore) Hasan tahta iskemleye oturamadığı için postu altına koyuyor.

II. (PZ ~ AŞ) AL har.f. Taşıma aracına (ata, arabaya, tirene vs) [lok.] biniyor. Mangana var-cexedasen. M3udişi mvogutinay. (ÇM-Ğvant) Arabaya binmeyecek. Boşuna durduruyor. Faik’i nufus-çağeti gvoç’ondru do oxorişa kogamaxt’u-dort’u. Bere-muşi antxozu. Ot’op’osi p’ri cexedu menç’işu. (AŞ-Ok’ordule) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. Faiği kimliği-muşşi gvoç’ondru do oxorişe gamaxt’u dort’t’u. Bere-muşşi ceride-muşşi uk’k’ap’p’u. Baba-muşşi otobussi va-cexeduşşa meç’ç’işu. (AŞ-Ortaalan) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. → gexedun

part. cexuneri : Üstüne binmiş halde. Üstüne binerek. N3xeni cexuneri moyonay. (ÇM-Ğvant) Atı, üstüne binerek getiriyor. P’olişa vidasi akroni cexuneri vikter. (ÇM-Ğvant) İstanbul’a gidince tramvay ile (= “boynuzlu otobüse binip”) dolaşıyorum. Alişi bere k’et’i-n3xeni cexuneri gzalepe ikten. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çocuğu bisiklet ile yollarda dolaşıyor. Ali mturi-ost’vaşe cexuneri 3’ulu bunksinape meyost’un. (ÇM-Ğvant) Ali kızak ile küçük tümsekleri kayarak aşabiliyor.

III. (ÇM) Aø har.f. Kızıyor. Cexedur.(2) (ÇM-Ğvant) Kızıyorsun.


cexen (PZ ~ AŞ), cexers/ cexes (PZ-Cigetore) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üzerine oturmuş haldedir. Xasanişi k’ulis Ayşe cexes. (*)(PZ-Cigetore) Hasan’ın iskemlesinde Ayşe oturmuş (= oturuyor). [(*) PZ-Cigetore’de “birinin vücudunun bir yerinde oturmuş” ise cuxes fiili, “birine ait bir nesnenin üzerinde oturmuş” ise cexes fiili kullanılır.] Ali ceşveri k’uli cexen. (ÇM-Ğvant) Ali örülmuş iskemlede oturuyor. T’aroni-orape 3’ari na-var-cexen msvalepeşi mt’alepe cexombun. (ÇM-Ğvant) Aşırı sıcaklarda su verilmeyen otlar sıcaktan yanıyor. # Ayşe oşk’uri cexen / Cuzi ceviyonare / Ask’erişa moft’asi / N3xeni cevoxunare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Ayşe elma ağacında / Sonbaharda indireceğim / Askerliğinden dönünce / Ata bindireceğim. Tuffeği-sk’ani 3’ipri na-cexen mk’udi duğiri. (AŞ-Ortaalan) Tüfeğini gürgen ağacında oturan ağaçkakana nışan al. → goyoxen, goyoxers; geyoxen; gexen; yoxen

+ cuxers/ cuxes, cuxen ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine oturmuş haldedir. Xasanişi mxucis t’oroci cuxes. (PZ-Cigetore) Hasan’ın omuzunda güvercin oturmuş (= oturuyor). T’oroci otva-şk’uni yuva dixenu. T’orocina-muşi hey cuxen. (AŞ-Ok’ordule) Güvercin çatımızda yuva yaptı. Yavrusu orada (= anasının yaptığı yuvada) oturuyor.


cexombun[1] (PZ)(AŞ) AL har.f. Bitki [aps.] olduğu yerde kuruyor. Lazut’işi burt’a (na-)on svas cexombun do mitis var-az*iren. (PZ-Cigetore) Mısır yaprakları olduğu yerde kuruyor da kimsenin haberi yok. T’aroni-orape 3’ari na-var-cexen msvalepeşi mt’alepe cexombun. (ÇM-Ğvant) Aşırı sıcaklarda su verilmeyen otlar sıcaktan yanıyor. Livadi na-dovorgam oşk’uri cexombun. (AŞ-Ok’ordule) Bahçeye diktiğim elma kuruyor. Medika yeri na-dovorgam oşk’uri cexombun. (AŞ-Ok’ordule) Yamaç yere diktiğim elma kuruyor. noxombams, noxombuy, noxombay; exombun, exomun; noxomun


cexombun[2] (ÇM) Bitki kesildikten sonra bitkinin alınan kısmı [aps.] konduğu yatay zeminde kuruyor. Ordoşa na-var-şk’orare mt’alepe cexombun. (ÇM-Ğvant) Erkenden biçmediğin otlar oldukları yerde kururlar. → gexombun


cexorums (PZ) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde [lok.] kemiriyor. Mtucik sağanis ntxiri cexorums. (PZ-Cigetore) Fare tabakta fındığı kemiriyor. [kemiriyor] xorums/ xoruy; xvat’umsII; xit’onups, xut’onups, gexit’onups


cexoruy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Derinlemesine kemiriyor. Kemirerek oyuyor. Mtuyi cerçale cexoruy. (ÇM-Ğvant) Fare döşemeyi kemirerek oyuyor. Cemali cari na-caç’abu k’ale cexoruy. (AŞ-Ok’ordule) Cemali ekmeği yapıştığı taraftan kemiriyor. → gexorums; [kemiriyor] xorums/ xoruy; xvat’umsII; xit’onups, xut’onups, gexit’onups

part. cexoreri : Derinlemesine kemirerek. K’arp’uzi cexoreri oşk’omu dido xazi mayen. (AŞ-Ortaalan) Karpuzu derinlemesine kemirmek çok hoşuma gidiyor.


cexosk’un (PZ) AL har.f. Üzerinde geberiyor. (Hayvan) bir şeyin üzerinde ölüyor. K’at’u serendes cexosk’un. (PZ-Cigetore) Kedi serenderin üzerinde geberiyor. → cexrosk’un, gexro3kun


cexrosk’un (ÇM ~ AŞ) AL har.f. Üzerinde geberiyor. 1. (Hayvan) bir şeyin üzerinde ölüyor. K’uşumi na-dovuğiri mtuti idu. Rak’ani jindo kocexrosk’u. (ÇM-Ğvant) Kurşun attığım ayı gitti. Tepenin üstünde öldüOtva yeri mtuyi cexrosk’un. (AŞ-Ok’ordule) Çatı yerinde fare geberiyor. Laç’ç’i  na-ncart’t’u yeri cexrosk’u. (AŞ-Ortaalan) Köpek uyuduğu yerde öldü. 2. (İnsan) bir şeyin üzerinde çaresiz ölüyor. Mendraşa it’aşa oşk’omale na-var-uğun gza cexrosk’un. (ÇM-Ğvant) Uzağa giderken yiyeceği olmayan yolda ölüyor. 3. mec. (İnsan) kötü bir yatakta uyurken rahatsızlıktan ölüyor. Na-mcart’t’i yeri cepxrosk’i. (AŞ-Ortaalan) Yattığım yerde çok rahatsızlık çektim. → cexosk’un, gexro3kun


cexums/ cexuy[1] (PZ ~ AŞ) EA har.f. 1. Üzerindeki şeyleri döküyor. Üzerini temizliyor. Aktarıyor. Kürüyor. Doğanik mşk’velapona cexums. (PZ-Cigetore) Doğan fidanlık[taki fidanları] kesip döküyor. Omeri otva mturi cexuy. (ÇM-Ğvant) Ömer çatının karını kürüyor. Omeri arape na-cezun mturepe cexuy. (ÇM-Ğvant) Ömer dalların üzerindeki karı döküyor. 2. Çalı çırpı dikenlik olan yamaç bir yerde bitkileri kesip temizliyor. Bedri livadi-dudi cexuy. (AŞ-Ok’ordule) Bedri bahçenin başını temizleyip kesiyor. → gexums/ gexups


cexuy[2] (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Gizlenmesi gereken bir şeyi açığa çıkartıyor, meydana döküyor. Bere bibili cexuy. Gulun. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk pipisi görünür durumda geziyor.


ceyaş (FN-Sumla) s. [Un hakkında] Çok ince öğütülmüş. Ceyaş mkveri. Çok ince öğütülmüş un.


ceyindora/ ceyinora (ÇM) i. Sonbahar. Ceyindora m3elape-pavrepe inepe omç’itanay. (ÇM-Ğvant) Sonbaharda kuşuveyzi (= yabanmersini) yaprakları soğuklar kırmızılaştırıyor. Galepe aşk’va ceyindu. Ceyindora mulun. (ÇM-Ğvant) Dışarıda artık ısı düştü. Sonbahar geliyor. Ngola ceyindorape kudi dido iyen. (ÇM-Ğvant) Yaylada sonbaharda çok mantar oluyor. Ceyinora na-mtu mturi p’ri ezdu andğa na-mtuy mturi eyomtuy. (ÇM-Ğvant) Sonbaharda yağan kar kalkmadan bugün yağan kar üstüne yağdı. Ali k’at’a ceyindora otva eyoçuy-meyoturgay. (ÇM-Ğvant) Ali her sonbaharda çatı örtüsünü açıp yeniden örtüyor (= onarıyor). # Ceyindora mulun. Pavrepe goyxven / Var-gvoktaşa mxeni moya var-ikten / Zabuni guri-şk’imi var-cikten / K’ayoboni ndğalepe govişinam. (ÇM-Ğvant, anonim) Sonbahar geldi. Yapraklar dökülüyor / Döndürmeden yün eğirici neden dönmüyor / Hasta yüreğim iyileşmiyor / Mutlu günleri anımsıyorum. → cuzi; stvelora


ceyindun (ÇM) øø har.f. Mevsimsel olarak hava serinliyor ya da soğuyor. Galepe aşk’va ceyindu. Ceyindora mulun. (ÇM-Ğvant) Dışarıda artık ısı düştü. Sonbahar geliyor.


ceyinora → ceyindora


ceyolaşe (ÇM) i. Döveç. Ali ceyolaşe jindo nezi cet’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali dövecin üstünde ceviz kırıyor. → oyolaşe


ceyolums/ ceyoluy (PZ ~ ÇM) EAL har.f. Bir şeyin üstünde [lok.] bir şeyi [aps.] eziyor ya da dövüyor. Xasanik çutuğişi jin leri ceyolums. (PZ-Cigetore) Hasan kütüğün üzerinde sarımsak eziyor. Ayşe leri ceyolaşe ceyoluy. (ÇM-Ğvant) Ayşe sarmısağı döveçte dövüyor.


ceyonu, ceyoneri → ciyonams/ ciyonay; cayonen; coyonams/ coyonay


cezaderi (ÇM) [< cuzaday] Borç edilmiş. Ali xut-eçi cenç’areri cezaderi miğut’u. Memit’oçu. (ÇM-Ğvant) Ali’ye 100 lira borcum vardı. Bana bıraktı (= bağışladı).


cezguy (ÇM ~ AŞ) EL har.f. Bir şeyin [lok.] üzerine kasıtlı olmaksızın dışkı yapıyor ya da sıçıyor. Bere gale var-ulun. Gza cezguy. (ÇM-Ğvant) Çocuk tuvalete gitmiyor. Yola dışkısını yapıyor. Bere cezgvaşe cezguy. (ÇM-Ğvant) Çocuk lâzımlığa dışkısını yapıyor. Laç’i cezgu. Memet’i hey xak’aruy. (AŞ-Ok’ordule) Köpek dışkı yaptı. Mehmet orayı kazıyor. → goyozgvams/ goyozguy/ goyozgvay; gez*gums/ gez*gups; yoz*gums/ yoz*gups

yet. cazgven : İstemeyerek bir şeyin [lok.] üzerine kakası yapıyor. Bere seri dojinaşe cazgven. (ÇM-Ğvant) Çocuk gece yatağa kakasını yapıyor (= altına kaçırıyor).


cezgvaşe (ÇM) i. Lâzımlık. Oturak. İçine aptes bozulan kap. Bere cezgvaşe cezguy. (ÇM-Ğvant) Çocuk lâzımlığa dışkısını yapıyor.


cezun (PZ ~ AŞ) AL/AD hal f. I. AL hal f. Bir yerin [lok.] üzerinde yatay duruyor. Gza na-cezun kvalepe ruba dolovobğam. (ÇM-Ğvant) Yoldaki taşları dereye atıyorum. Omeri arape na-cezun mturepe cexuy. (ÇM-Ğvant) Ömer dalların üzerindeki karı döküyor. AliBerepe oşk’uri mo-3’ilumt’andeyi toli cezun (= cuzun). (ÇM-Ğvant) AliÇocuklar elma ağacını toplamasınlardiye hep gözlüyor (= gözü elma ağacının üzerindedir). Xrosk’ineri ğeji gza cezun. (ÇM-Ğvant) Gebermiş domuz yol üstünde duruyor. İxi kva na-var-cezun otva-k’avarepe moyoçuy. (ÇM-Ğvant) Rüzgâr, üstünde taş olmayan çatı tahta örtüleri açıyor. Na-var-ixmarinen pisarepe osxone cezun. (AŞ-Ortaalan) Kullanılmayan tahtalar çatı arasında bulunuyor. Na-gorum xalavida cezun. (AŞ-Ortaalan) Aradığın (şey) rafta duruyor. → goyozun; gez*in

II. (ÇM ~ AŞ) AD hal f. Hastalık dolayısıyla birinde [dat.] ara ara soğukluk [aps.] var. İni cemzun. Vizabunar. (ÇM-Ğvant) Üşüyorum. Hasta olacağım. İni cemzun. Bdardalam. (AŞ-Ok’ordule) (Hastalıktan) soğuk hissediyorum. Titriyorum. İni cemzun. Maraxunen. (AŞ-Ortaalan) Soğukluk (bende) var. Bir de titriyorum. → ini cadven[3], ini gyadven


ce3’a- (ÇM)(AŞ-Ortaalan) fb. [Bu fiilbaşının kullanım örnekleri pek az olduğundan dolayı genel anlamı bilinemez.] → ce3’vobazgay, ce3’vobun; ce3’vazden [1] + [2]


ce3’ams (PZ) EA har.f. Bağlı olan bir şeyi [aps.] çözüyor. Takılı bir şeyi söküyor. Nana-şk’imik xombula şeepe ce3’ams. (PZ-Apso) Annem kuru eşyaları söküyor. Ayşek şeyepe-muşi donaxu do kocelabu. Hus-t’i doxombu şeni ce3’ams. (PZ-Cigetore) Ayşe çamaşırlarını yıkayıp da astı. Şimdi de kuruduğu için çözüyor. Şeyepe-şk’imi yat’onis cebun. Ce3’i do komomiği. (PZ-Cigetore) Elbiselerim çamaşır sırığındadır. Çöz de bana getir. → ce3’uy; ge3’k’ums/ ge3’k’ams/ ge3’k’ims


ce3’onums/ ce3’onuy (PZ ~ ÇM), ce3’onay (AŞ-Ok’ordule), ce3’onuy (AŞ-Ortaalan) Eø/EL har.f. → ge3’inups; ≠ ge3’onums; ≠ ci3’onay (ÇM)

I. Eø/EL har.f. Biri veya bir şey [erg.] (başka biri veya bir şeyden [lok.]) ağır basıyor. 1. Ağırlığı fazladır. Ali do Xasanik en3’a-cen3’aşi ibiran. Ali monk’a na-on şeni Xasanis ce3’onums. (PZ-Cigetore) Ali ile Hasan tahterevalli oynuyorlar. Ali ağır olduğu için Hasan’a ağır basıyor. N3xeni moberi; ar k’ale ce3’onuy. (ÇM-Ğvant) Atın yükünün bir tarafı ağır basıyor. Kva hey moy-cedum. Ce3’onay. Colasen. (AŞ-Ok’ordule) Taşı oraya koyma. Ağır basar. Düşer. Na-celaxer pisari ce3’onasen do colare. (AŞ-Ortaalan) Ucunda oturduğun tahta ağır basacak ve düşersin. 2. mec. Kişilik olarak, yetenek olarak, vasıf olarak vs ağır basıyor. İşbilirlik, zekilik, çalışkanlık, güzellik vs bakımından üstündedir. Fadume Aşe dido ce3’onuy. (AŞ-Ortaalan) Fatma Ayşe’ye çok ağır basıyor. → co3’onams; gyon3’onams, gyon3’inams/ gyon3’inaps; ge3’inums/ ge3’inups

II. (ÇM) EL har.f. Birine [lok.] saygı gösteriyor. Ali mtiri-muşi ce3’onuy. (ÇM-Ğvant) Ali kayın babasına saygı gösteriyor.

+ cu3’onay/ cu3’onams (ÇM ~ AŞ) ED har.f. a. Birine [dat.] saygı duyuyor. Ali miti var-cu3’onay. (ÇM-Ğvant) Ali kimseye saygı duymuyor. b. Birini [dat.] dikkate alıyor. Badi iyasi aşk’va miti va-cegi3’onams. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlı adam olunca artık kimse seni dikkate almıyor.


ce3’opxums/ ce3’opxuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Ayarlıyor. Tamir ediyor. Onarıyor. Radiyo cep’3’opxar deyi nçxik’uy. (ÇM-Ğvant) Radyoyu onaracağım diye kurcalıyor. Ham seri boda cep’3’opxat. (AŞ-Ok’ordule) Bu akşam ağı düzenleyelim. Tasini mosa ce3’opxuy. Çxomişa idasen. (AŞ-Ok’ordule) Tahsin ağı ayarlıyor. Balığa gidecek. Bilgisayari ok’k’omaxu. A ce3’opxik’k’o do dobixmara. (AŞ-Ortaalan) Bilgisayarım bozuldu. Bi tamir etsen de kullanayım. Karmat’t’e kocep’3’opxi. 3’ari nut’t’i. (AŞ-Ortaalan) Değirmeni düzenledim. Suyu sal. Bilgisayari msk’va koce3’opxu-dort’t’u. Handğa dvapaşşu. Manniya apaşşen. (AŞ-Ortaalan) Bilgisayarı güzel düzenlemişti. Bugün karıştı. Sürekli karışıyor. → 3’oxums[1]-II/ 3’opxuy[1]-II; ge3’opxums; om3’vanams/ om3’vanaps, m3’vanums/ m3’vanups; oduzanams

f.-i. ce3’opxu : Onarma. Tamirat. Ali mangana ce3opxu var-uşk’un. “Cep3’opxarit’uy. Ceşaluy. (ÇM-Ğvant) Ali makine onarmasını bilmiyor. “Onaracağımdiyor. Bozuyor.

part. ce3’opxeri : Tamir edilmiş. Yeniden kurulmuş. Mangana ce3’opxer-on. 3’arite ipşu-i, ciç’en. (ÇM-Ğvant) Makine kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden başlıyor.


ce3’uy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Bağlı bir şeyi [aps.] çözüyor. Takılı bir şeyi [aps.] söküyor. Ayşe ! Mç’ima komoxt’u. Şeyepe iğvaren. Ce3’i do kamiği. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe ! Yağmur geldi. Çamaşırlar ıslanacak. Çıkar da içeri götür. P’ort’t’a ce3’u. (AŞ-Ortaalan) P’ort’t’a açtı. → ce3’ams; ge3’k’ums/ ge3’k’ams/ ge3’k’ims

+ cu3’ams/ cu3’ay EDA har.f. Birine ait [dat.] bağlı bir şeyi [aps.] çözüyor. “Bere mo-goipu3xonamt’aydeyi xepe duk’oray. Dvajinasi cu3’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuğun (kendi üstünü) tırmalamaması için ellerini bağlıyor. (Çocuk) uyuyunca çözüyor. Kemali k’inçi toç’i cu3’u. Coputxinay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal kuşun ipini çözdü. Uçuruyor.


ce3’vazden[1] (ÇM) D.Abl hal f. [Bu fiil sırf üçüncü şahısta kullanılıyor.] Biri [dat.] birinden [abl.] çekiniyor ya da korkuyor. Ayşe şk’imda ce3’vazden. Ma oxori vort’aşa oxorişa var-mulun. (ÇM-Ğvant) Ayşe benden çekiniyor. Ben evde iken eve gelmiyor. Nusa mtiri-muşişa ce3’vazden. (ÇM-Ğvant) Gelin kayınbabasından çekiniyor. Nusa mtiri-muşişa var-ce3’vazdet’uk’o alayi3o oxorişa memxvanert’u. (ÇM-Ğvant) Gelin kayınbabasından korkmasaydı (= çekinmeseydi) hepimizi evden atardı (= kovardı). → k’o3’vazden; go3’imt’en[1]


ce3’vazden[2] (AŞ-Ortaalan) D.Abl hal f. [şm.1.tek. ce3’amazden] Biri [dat.] bir şey yapmayı [abl.] önemsemiyor ya da istemiyor. Doğani, şk’imi şk’ala golvaşe ce3’vazden. (AŞ-Ortaalan) Doğan benimle gezmeyi (önemsemediği için; buna değer görmediği için) istemiyor.


ce3’vobazgay (ÇM) EAL har.f. Hafif bir şekilde (= düşebilecek bir şekilde) kenarına veya ucuna basıyor. Ayşe msk’ala ce3’vobazgay. Colasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe merdivenin kenarına basıyor. Düşecek. ≠ celvobazgay


ce3’vobun (ÇM) AL hal f. Hafif bir şekilde (= düşebilecek şekilde) kenarında ya da ucunda asılıdır. Ayşeşi limxona-toç’i m3xuli-ara ce3’vobun. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin eğrelti ipi armudun dalında asılıdır.


cgina (FN)(HP) i. I. (FN) Kavga. K’oçonobaz cgina var, cumaloba uk’oremz. (FN-Ç’anapet) İnsanlığın kavgaya değil, kardeşliğe ihtiyacı var.

II. (HP) Yenme. Güreş. Ramizi do Yavuzik cgina ves. Artikati var-gecgines. (HP-P’eronit) Ramiz ile Yavuz güreştiler. Birbirini yenmediler. (ok’vantxen/ ok’vantxven altında) ok’ontxinu/ ok’ntxvinu; docina; cginapa; ik’let’en har.f.


cginapa (FN ~ AH) i. I. (FN-Ç’anapet) Zafer sarhoşluğu. Cginapa var-gağodasen. (FN-Ç’anapet) Zafer sarhoşu olmayacaksın.

II. (FN-Sumla) 1. Yenme. Zafer kazanma. Galibiyet. K’oçiş cginapa xociş cginapaz var-nungams. (FN-Sumla, atasözü) İnsanın yengisi öküzün yengisine benzemez. 2. Güreş. Berepek cginapa ikoman. (FN-Sumla) Çocuklar güreş tutuyor. (ok’vantxen/ ok’vantxven altında) ok’ontxinu/ ok’ntxvinu; docina; cgina; ik’let’en har.f.

III. (AH-Borğola) Yarış. Yarışma. Müsabaka. Docinaşi cginapa ves do didi na-renk ç’ut’a na-ren gyocginu. (AH-Borğola) Güreş müsabakası yaptılar ve büyük olan küçük olanı yendi. → golaxtima, golaxtina


cgiyalams (FN), cgiyals/ cgiyalams (AH-Lome), cgiyalums (AH-Borğola) Aø/Eø har.f. Koşuyor. → uk’ap’ams/ uk’ap’ay; oxut’k’va3ams/ oxut’k’va3un; unk’ap’inams/ unk’ap’inaps; uk’ap’aps

I. (FN) Aø har.f. 1. At [aps.] çok hızlı ve sarsıntılı bir biçimde koşuyor. N3xeni cgiyalams. (FN-Ç’enneti) At çok hızlı ve sarsıntılı şekilde koşuyor. 2. (İnsan, atın koşma şeklini andırarak) telâşlı koşuyor. → t’aik’omsI

part. cgiyaleri : At [aps.] çok hızlı ve sarsıntılı bir biçimde koşarak. İnsan [aps.] atın koşma şeklini andırarak telâşlı koşarak. Xasani cgiyaleri noğaşa gyulut’u. (FN-Sumla) Hasan pürtelâş çarşıya gidiyordu.

II. (AH-Lome) Eø har.f. Koşuyor. Koşuşturuyor. K’occa berek lumcişa gzaz cgiyalams. (AH-Lome) Kocaman çocuk akşama kadar yolda koşuyor. M3udişi mot-cgiyal. (AH-Lome) Boşuna koşuşturma (= gereksizce telâş etme; boş yere acele etme). Malave puci steri ar hek ar hak mot-cgiyalam ? (AH-Lome) Malave puci gibi oradan oraya ne koşuşturuyorsun ? → guk’ap’ay, guk’ap’ams, guk’ap’un, guk’apaps

III. (AH-Borğola) Eø har.f. Koşuyor. İnsan veya hayvan [erg.] (normal şekilde) koşuyor. Berepek k’ai t’aronis gale gamaxtanşi iri cgiyaluman. (AH-Borğola) Çocuklar güzel havada dışarı çıkınca hep koşuyorlar. BerepeNa-cgiyals n3xeni komomantxanorenya do go3’imt’enan. (AH-Borğola) ÇocuklarKoşan at bize çarpabilirdiye önünden kaçıyorlar. → t’aik’omsII


ciari (AH-Borğola) i. Tavla oyununda cihar [< Far. ya da Kür.] (= dört). Ar ciariş nek’na genk’oleri uğut’u. Sum fara dort-ciari bot’k’oçi do puli var-gemadu. (AH-Borğola) Bir dört kapısı kapalı idi. Üç defa dört-cihar attım da pulumu koyamadım. → ceari


cibums/ cibuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. bcibum; part. ciberi] Sulu yiyecekleri [aps.] pişiriyor. Nana-şk’imik na-cibu yemeği ik’onams. (PZ-Apso) Annem pişirdiği [ve artık pişmiş olduğu bilinen] yemeğin tadına bakıyor. Ayşek lu cibums do xaşk’alams. (PZ-Cigetore) Ayşe lahanayı pişiriyor da [su] fokur fokur kaynıyor. Xasanik p’rinz*i cibumt’aşa opşa ndğvarums. (PZ-Cigetore) Hasan pirinç pişirirken çok karıştırıyor. Ayşek lobiya cibumt’aşa opşa gondğvarums. (PZ-Cigetore) Ayşe fasulyeyi pişirirken çok karıştırıyor. Xasanik ç’urbis guğarams. Mondo cibasen. (PZ-Cigetore) Hasan kestanenin etrafını çiziyor. Sanırım, pişirecek. Lu dobcibit. Var-vimxot. Muya-şeni gişk’uran-i ? Var-gişk’uran. Gi3’vat. Korun do hi-şeni. (PZ-Cigetore) Lahanayı pişirdik. Yemiyoruz. Neden biliyor musunuz ? Bilmiyorsunuz. Söyleyelim. Soğuyor da ondan. Luyu-jiji bcibar. (ÇM-Ğvant) Lahana saplarını haşlayacağım. P’et’mezi cibasen. M3xuli goncaxuy. (ÇM-Ğvant) Pekmez pişirecek. Armudu eziyor. Urzeni zlip’uman. P’et’mezi cibanen. (ÇM-Ğvant) Üzümü eziyorlar. Pekmez pişirecekler. Termoni cibaşa sum fara ci3aday. (ÇM-Ğvant) Lahana çorbası pişirinceye kadar üç kez tadına bakıyor. Feli dobcibi. (ÇM-Ğvant) Beyaz veya renkli kabak haşlamasını yaptım. Sut’olya var-mç’eşaşa cibare. Vana purcun. (AŞ-Ok’ordule) Pazıyı bekletmeden pişireceksin. Yoksa büzüşüyor. Bere na-aşvasen şuk’k’u mca docibi. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun içebileceği kadar [az miktarda] sütü pişir.

tec. ucibapun : Birinin [dat.] sulu yiyecekleri [dat.] pişirmişliği var. Ayşek lobiya ucibaput’u. Vorsi var-icibu do xolo-ti cecibums. (PZ-Cigetore) Ayşe fasulyeyi pişirmişti. İyi pişmediği için tekrar pişiriyor.

f.-i. ocibu : Pişirme. Pişirmek. P’et’mezi ocibu şeni t’aroni daçxuri ogzar. (ÇM-Ğvant) Pekmez pişirmek için harıl harıl yanan ateş yakacaksın.

part. ciberi : Pişirilmiş. Pişirerek. Nç’olo ciberi. (AŞ-Ok’ordule) Haşlanmış mısır koçanı.

yoks.part. ucibu : Pişirilmemiş. Çiğ. Ucibu xor3’i muç’o şk’omasen, ontxoray. (ÇM-Ğvant) Çiğ et yer yemez kusuyor. → gubums/ guboms, gibums/ gibups; + iciben

+ ucibams/ ucibay EDA har.f. Başkası için (başkasının yerine)(sulu yiyecek) pişiriyor.


cicğa (AH) i. 1. Gözyaşları tükendikten sonra gözden akan pelteleşmiş sıvı. Bgayiniten tolepeşen cicğa dabğen. (AH-Lome) Ağlayarak gözyaşları tükenmiş. Gözlerinden cicğa akıyor. (= Ağlaya ağlaya gözlerinden kan geliyor.) 2. Yaranın iltihaplanıp iltihabın bitmesinden sonra gelen kanımsı sıvı.


cici (PZ)(AŞ ~ FN) i. 1. (Lahananın) toprak üstündeki dip bölümü. (Lahana) gövdesinin iç kısmı. Luşi cici mişk’omapun. (PZ-Cigetore) Lahananın kök beynini yemişliğim var. Luu nobana cici unt’ali. (AŞ-Ortaalan) Lahana yemeği yapacaksan içine cici karıştır. P’ap’uli-çkimik luşi cici p’ro3umt’u do imxort’u. (FN-Ç’anapet) Dedem lahananın dibini soyup yerdi. Luşi cicişen-ti k’ai gyari iven. (FN-Sumla) Lahananın (toprak üstündeki) dip bölümünden de iyi yemek olur. 2. Bir şeyin dibi. Na-goixu m3xuli ğoberişi ciciz kek’ibğu. (FN-Ç’anapet) Dökülen armut çeperin arkasına yığıldı. Han3’oneri dişka ğober-cici k’ala elobğun. (FN-Ç’anapet) Bu seneki odun çeperin dibinde dökülmüş halde duruyor. Aşek limxana ç’k’orums do ntxiriş ciciz goşorçak’ams. (FN-Sumla) Ayşe eğreltiotu biçip fındık ağacının dip kısmına sıkıştırıyor. Cemalik ntxiriş cici guç’k’orams. (FN-Sumla) Cemal fındık ağacının dip kısmını temizliyor. # Skence-li felamuri / Eli cicişen eli / Muper marazi giğun / Mencelişen na meli. (FN-Sumla) Üzerinde arı kovanı skencesi olan ıhlamur ağacı / Koptun kökünden koptun / Nasıl bir hastalığın var ki / Takattan düşmüşsün. → jiji; ≠ peso


cicili[1] (PZ) i. Damak. Andğa t’u3a lu pşk’omi do cicili omaç’u. (PZ-Cigetore) Bugün sıcak lahana yedim de damağım yandı. → p’iji-m3a; nuk’uşi-n3a; çarbişi-n3a; ≠ k’irbi-cicili


cicili[2] (AŞ-Ok’ordule)(AH-Borğola) i. Dişeti. Zade bayat’i cari maşk’omu. Cicili maç’u. (AŞ-Ok’ordule) Çok bayat ekmek istemeyerek yedim. Dişetim acıdı. Cicilişa din3xiri cegalen. (AŞ-Ok’ordule) Dişetinden kan akıyor. Kemalik k’ai gyari z*iraşi cicili gustun. (AH-Borğola) Kemal iyi yemek görünce [sevinçten] dişeti görünürcesine sırıtır. → k’irbi-cicili, jijili, circili; ğencğili

[dey. cicili şorums : Sırıtıyor. Dişlerini göstererek aptalca gülüyor.]


ciçinaduy (ÇM) EA har.f. [emp.şm.1.tek. ceviçinadum] İşi tanımlayarak yaptırıyor. Ma him na-ceviçinadumpe voxenapam. (ÇM-Ğvant) Ben ona söylediklerimi yaptırıyorum. ++ uçinadvay

+ caçinadven (ÇM) ED har.f. Biri için onun söylediklerini yapıyor. Zabuni vort’aşa cemaçinadven. (ÇM-Ğvant) Ben hastayken söylediklerimi yapıyor.


ciçindray (ÇM) Eø har.f. Hapşırıyor. Muç’o mevaşurare ceviçindram. (ÇM-Ğvant) Koklar koklamaz hapşırıyorum. → çindums/ çinduy/ çindoms/ çindups; açinden/ açindren


ciç’en (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Kendiliğinden başlıyor. Mangana ce3’opxer-on. 3’arite ipşu-i, ciç’en. (ÇM-Ğvant) Makine kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden başlıyor. [eşb. coç’ams/ coç’ay fiilinin şahıssız kipi] → geiç’k’en


ciç’itxay (ÇM) EA har.f. Kendi kendine soru soruyor. Na-iyen dulyape ceviç’itxay. Muti var-vognam. (ÇM-Ğvant) Olan olayları kendi kendime soruyorum. Bir şey anlamıyorum. → goik’itxams; e3’itkvams; ti-muşiz k’itxoms


cidginen → codginams/ codginay


cidums (PZ-Cigetore) EA har.f. Yüzük [aps.] takıyor. Eminek ma3’indi cidums. (PZ-Cigetore) Emine yüzük takıyor. → moidums3


ciduy (AŞ) EA har.f. Kendi tabağına bir şeyi [aps.] koyuyor. Lu zade ciduy. Var-aşk’omen. Mosk’udun. Uk’açxe ma vimxor. (AŞ-Ok’ordule) Lahanayı çok koyuyor. Yiyemiyor. Arta kalıyor. Sonra ben yiyorum. + ceduy


cigeri i. Ciğer. Karaciğer. K’asap’is ar kilo bumbureği do ar kilo çkva cigeri dobo3’onapi. (AH-Lome) Kasaba bir kilo böbrek ve bir kilo da ciğer tarttırdım. Cigeri k’ayi dopaği do zari-ti kogo3’k’i do heşşo gubi. (AH-Lome) Ciğeri iyice temizle ve zarını da soyup öyle pişir.


Cigetoruri s. ve i. [< Cigetore = Pazar ilçesine bağlı Boğazlı köyünün Lazca adı.] Cigetore’li. Xasani Cigetoruri on. (PZ-Cigetore) Hasan Cigetorelidir. Ma Cigetorurepe vorsi viçinam. (PZ-Cigetore) Ben Cigetorelileri iyi tanırım.


ciğams/ ciğay (PZ ~ AŞ) EA har.f. 1. Cansız cismi [aps.] düşey doğrultuyla indiriyor. Jindo çemane celabut’u. Alişi biç’ik ciğu do oç’andinams. (PZ-Cigetore) Yukarıda kemençe asılıydı. Ali’nin çocuğu aşağıya indirip çalıyor. Ali noğaşa purjineri şuk’ape kociğu. Var-gamvaçu. (ÇM-Ğvant) Ali [dik aşağıda bulunan] kasabaya tazeliğini yitirmiş salatalıklar götürdü. Satamadı. Luksi tereği celadgun. Kociği do vogzat. (AŞ-Ok’ordule) Lüks rafta duruyor. İndir de yakalım. 2. Kaşlarını [aps.] çatıyor. # Ofrindişi tudendo / 3’umuleri tolepe / Hik’u-ti megamsk’vanu / Mo-ciğam ofrindepe. (ÇM, halk türküsü) Kaşların altında / Parlayan gözler / O kadar sana yakışıyor / Kaşlarını çatma. → geiğams, geimers, gimers, gimars


cijinen (ÇM) AL har.f. Beşikte vs [lok.] yatıyor. Bere om3’eli cijinasi goincğonay. (ÇM-Ğvant) Çocuk beşikte uyuyunca rahatsız oluyor. Xe cevijinasi gamomazurzen. (ÇM-Ğvant) Elimin üstüne yatınca (elim) uyuşuyor.


cijiren (PZ ~ ÇM) Aø har.f. Siliniyor. → nişiren; geijilen, nijilen; + cejirums/ cejiruy


cikçanden (PZ ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Soluyor. Ağarıyor. Noğaşa na-iyindraman dolokunaşepe muç’o naxvare cikçanden. (ÇM-Ğvant) Kasabadan alınan giysiler ilk yıkar yıkamaz soluyor. Yengi na-ep’ç’opi pontuli ordoşe cikçandu. (AŞ-Ortaalan) Yeni aldığım pantolon kısa zamanda (= erkenden) ağardı (= soldu). → gamikçanden; cikçanen, geikçanen, gixçanen; ikçanen, dixçanen; goikçanen

+ cakçanden AD har.f. Birine ait [dat.]bir şey [aps.] soluyor ya da ağarıyor. Xasanişi sifet’i cakçandu. Çere amt’u. (PZ-Cigetore) Hasan’ın yüzü soldu. Rengi kaçtı. Xasani ! Sifet’i cegakçandu. Çere gamt’u. Beçi mutişa gaşk’urinu. (PZ-Cigetore) Hasan ! Yüzün soldu. Rengin kaçtı. Belki bir şeyden korktun. Alişi didi juma tomalepe p’ri ibaday cakçanden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin büyük kardeşinin saçları ihtiyarlamadan ağarıyor. Alişi dolokunaşepe ar pirçi oraşi cakçanden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin gisileri kısa bir zamanda soluyor. Amet’işi porça-ti cakçandu-dort’t’u. (AŞ-Ortaalan) Ahmet’in gömleği de solmuştu. → gamvakçanden; (cikçanen altında) cakçanen; (geikçanen altında) gyakçanen, (gixçanen altında) gyaxçanen


cikçanen (AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Soluyor. Ağarıyor. Beyazlıyor. Alişi toma-ti cikçanen. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin saçı da beyazlıyor (= ağarıyor). → cikçanden; geikçanen, gixçanen; gamikçanden; ikçamem, dixçanen; goikçanen

+ cakçanen AD har.f. Birine ait [dat.]bir şey [aps.] soluyor, ağarıyor ya da beyazlıyor. Alişi toma-ti cakçanen. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin saçı da beyazlıyor (= ağarıyor). → gamvakçanden; (cikçanden altında) cakçanden; (geikçanen altında) gyakçanen, (gixçanen altında) gyaxçanen


cikosen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. [< cekosums/ cekosuy fiilinin şahıssız kipi] Silinip süpürülüyor.

+ cakosen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] silinip süpürülüyor. Guri k’ayi mayasi / Tolepe gomakosen / Gzalepe memagasi / Guri-ti cemakosen. (ÇM-Ğvant, anonim) Mutlu olduğum zaman / Gözlerim parlıyor / Yollarda karşılaştığımızda / Gönlüm de (= içimdeki olumsuzluklar da) siliniyor.


cikten (PZ ~ AŞ) Aø har.f. (Hastalıktan sonra) iyileşiyor. Bere xast’a ot’u. Lemşi cevoçamapi do hus cikten. (PZ-Cigetore) Çocuk hasta idi. İğne yaptırdım de şimdi iyileşiyor. Ali k’uçxe pupuli dvayu. Ç’ami var-oxmaru. Var-ciktu. Huy k’uçxe nuk3un. (ÇM-Ğvant) Ali’nin ayağında çıban oluştu. İlâç kullanmadı. İyileşmedi. Şimdi ayağının bir kısmı (= çıban olan bölgeler) çürüyor. Pupuli ğampu kogoyidu. Ciktasen. (ÇM-Ğvant) Çiban kabuk bağladı. İyileşecek. # Ceyindora mulun. Pavrepe goyxven / Var-gvoktaşa mxeni moya var-ikten / Zabuni guri-şk’imi var-cikten / K’ayoboni ndğalepe govişinam. (ÇM-Ğvant, anonim) Sonbahar geldi. Yapraklar dökülüyor / Döndürmeden yün eğirici neden dönmüyor / Hasta yüreğim iyileşmiyor / Mutlu günleri anımsıyorum. Ahmet’i zade zabuni rt’u. Laci oşşusi ciktu. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet çok hastaydı. İlâç içince iyileşti. Sadiği sit’mate ğurut’u. Vrosi laci eç’opu do ciktu. (AŞ-Ok’ordule) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilaç aldı. İyileşti. Sadiği sit’mate ğururt’u.Vrossi laci eç’ç’opu.Ciktu. (AŞ-Ortaalan) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. İyileşti. Ayşe va-ciktasen. Aşk’va ast’enari diyu. (AŞ-Ortaalan) Ayşe iyileşmeyecek. Artık yatalak oldu. → ik’aren; [ağır hastalıktan sonra iyileşiyor] moik’aren; + coktinams/ coktinay; ≠ geikten, gikten

+ cakten AD har.f. Birine ait [dat.] bir hastalık [aps.] iyileşiyor. K’uçxes pupuli miğut’u. Var-cemaktu do txombi domayu. (PZ-Cigetore) Ayağımda çiban vardı. İyileşmedi de iltihap oldu. Xasanişi dudis uri uğut’u. Mondo caktu. Vorsi diyu. (PZ-Cigetore) Hasan’ın başında ur vardı. Sanırım savıldı. İyileşti. Pupuli sum 3’ana ogi cemaktu. Xolo kocemoxen. (ÇM-Ğvant) Çiban üç yıl önce iyileşti. Hâlâ izi var.(coktinams altında) ciktinen


cik’abinay (ÇM) EA har.f. [emp.şm.1.tek. cevik’abinam] Kendini ısırıyor. Nena kocevik’abini. (ÇM-Ğvant) Dilimi ısırdım. [kendi vücudunun bir kısmını ısırıyor] nik’abinay


cik’açen (PZ ~ AŞ) AL har.f. Tutuluyor. Kalıyor. I. (PZ) Bir şeyin üzerinde kendini tutuyor ya da kalıyor. K’oçis xepe naç’vasi onçxunu şeni daçxuris cik’açen. (PZ-Cigetore) Adamın eli üşüdüğü zaman ısınmak için ateşin üzerine tutuluyor.

II. (PZ ~ AŞ) 1. Bir şeyin üzerinde mahsur kalıyor. Mtuti nca tude iyondams. K’oçi jin cik’açu. (PZ-Apso) Ayı ağacın altında bekliyor. Adam ağaçta mahsur kaldı. Bere m3xuli cik’açu. Msk’alate ciyonay. (ÇM-Ğvant) Çocuk armut ağcında kaldı. Merdivenle indiriyor. K’at’t’u 3’ipri cik’açu. (AŞ-Ortaalan) Kedi gürgen ağacında mahsur kaldı. On3xone keyulun. Hey cik’açen. (AŞ-Ok’ordule) Çatı katıya çıkıyor. Orda mahsur kalıyor. (→ geikaçen) 2. Yağmur, dolu vs’ye [lok.] tutuluyor. K’oçi so-ti-na idasen p’anda mç’imas cik’açen. (PZ-Cigetore) Adam nereye giderse her zaman yağmura yakalanıyor (= tutuluyor).


cik’onams (PZ) EA har.f. (Pişip pişmediğini anlamak için pişmekte olan yemeğin) tadına bakıyor. Nana-şk’imik na-iciben cai cik’onams. (PZ-Apso) Annem pişmekte olan yemeğin tadına bakıyor. → ci3aday; + ik’onams


cilay (ÇM)(AŞ-Ortaalan) Aø/A.Dir har.f. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Hızla veya bir nefeste dik veya az meyilli yerden iniyor. Alta doğru hızla iniyor. P’ri vizirar cevilam. (ÇM-Ğvant) Görünmeden hızla iniyorum. Miyondri. A piçoraşi cevilar. (ÇM-Ğvant) Bekle. Hemen inerimDoguti. Ar ceşvajoni cevilar. (ÇM-Ğvant) Bekle. Bir nefeste inerim. Rak’anişa a piçora cevili. (ÇM-Ğvant) Tepeden bir anda indimŞuri eşvaneri cevili. (ÇM-Ğvant) Nefes nefese indim. → cuk’ap’ams; celilay; + colay ile onun altında culay; + culun


cile (AŞ) z. Yukarı. Yukarıya. Puci cile eliyonu. Omçinocay. Moxtasen. (AŞ-Ok’ordule) İneği yukarı götürdü. Döllenme amaçlı çifteştirip gelecek. Cile elebulurt’t’i. Domanç’inu. Mobixvacam. (AŞ-Ortaalan) Yukarıya gidiyordum. Yoruldum. Dinleniyorum. → jile


cilemona (AŞ) i. 1. Evin arka tarafı. 2. Evin yukarı bölümü. 3. Evin yamaç tarafı. [Yamaç tarafı, genelde evin arka tarafıdır.] → jilemona; jimola, jimok’a


cilendo (AŞ) z. I. Yukarı. Yukarıda. Xali saloni cilendo-k’k’ale amupini. (AŞ-Ortaalan) Halıyı salonun yukarı tarafına doğru yay. [Bu örnekte cilendo-k’k’ale, tek bir ritm birimi oluşturuyor. Yazılış bakımından “kelime başında” imiş gibi görünen /k’/ konsonunun ikilemesi, telâffuzuna göre iki vuayel arasında meydana gelmiştir.] → jilendo

II. Yukarıdan. Ali cilendo gamuyoxay do Fatma var-ognams. (AŞ-Ok’ordule) Ali yukardan yüksek volümle sesleniyor da Fatma duymuyor. Ali cilendo gamiyoxay. Miti var-ognay. (AŞ-Ok’ordule) Ali yukarıdan bağırıyor. Kimse duymuyor. → jilendon, jilendoşen, jileşen


cimp’iren (PZ) Aø har.f. Köreliyor. → moişalen; mabğen[2]; mvabğen

part. cemp’ireri : Körelmiş. Sk’imi sirafi cemp’ireri on. Pimbili va-bğams. (PZ-Cigetore) Benim usturam körelmiş. Sakalı tıraş edemiyorum (= usturam sakalı tıraş etmiyor).

+ camp’iren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] köreliyor. Xasaniş nacağişi p’ici camp’iru. Ar dolast’uk’o vorsi iyaset’u. (PZ-Cigetore) Hasan’ın nacağın ağzı aşınmış. Bir bilettirse iyi olurdu.


cimxoy (ÇM ~ AŞ) EAL/EA har.f. → geimxors/ geipxors; geç’k’omups [AŞ-Ortaalan’da aynı anlamda hem ceşk’omuy hem cimxoy denir.]

I. EAL har.f. Bir şeyin üzerinde yiyor. Derinliği olmayan bir kapta veya alanda yiyor. Laç’i cari cep’ut’ale cimxoy. (ÇM-Ğvant) Köpek yalda yemeğini yiyor. Cari iri ora masa cimxoy. (AŞ-Ortaalan) Ekmeği her zaman masada yer. → comxoy

II. EA har.f. Yiyip bitiriyor. Ali na-k’o3’udvare cari p’anda cimxoy. (ÇM-Ğvant) Ali önüne koyduğun yemeği her zaman yiyip bitiriyor. Bere, mutu cevudvare, cimxoy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk, ne koyarsam yiyip bitiriyor. → ceşk’omams, ceşk’omuy

+ cuşk’omay (ÇM ~ AŞ) EDAL har.f. Derinliği olmayan bir şeyin üzerinde [lok.] birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] yiyip bitiriyor. Bereşşi ç’ik’olata moy cuşk’omi ? Bere şk’omasert’t’u. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun çikolatasını niye bitirdin ? Çocuk yiyecekti.


cin (AŞ) z. Üstüne. Üstünde. Üstünden. Dik yukarıya. → jin


cinaze i. Cenaze. [< Arp.] Cinaze mik bonums ? - Komoliş cinaze komolik bonums. Oxorcaşi cinaze oxorcak bonums. (AH-Lome) Cenazeyi kim yıkar ? - Erkek cenazeyi erkek yıkar. Kadın cenazeyi kadın yıkar. → cenaze


cindo (AŞ) z. Düşey doğrultuyla yukardan aşağıya. 1. Üstte. M3xadarişi cindo ham nezi cot’axay. (AŞ-Ok’ordule) Oturağın üstünde bu cevizi kırıversin. Bere kvaşi cindo cencay. İni ayasen. Eyoselit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk taşın üstünde yatıyor. Üşüyecek. Kaldırın. 2. Üstüne. K’amiyonişi cindo cok’oray. Komoiğay. (AŞ-Ok’ordule) Kamyonun üstüne bağlasın da getirsin. Nusa oçalişu naşk’va-do oxorişa it’asi dişk’aşi cindo puci mt’a eyok’oray do hişote ulun. (AŞ-Ok’ordule) Gelin çalışmayı bırakıp evine giderken odun yükünün üstüne ineğin otunu da koyup bağlıyor da öyle gidiyor. 3. Üstten. Çayi-k’alati zade apşu. Cindo k’ale naxven. (AŞ-Ok’ordule) Çay sepedini çok doldurabildi. Üstten dökülüyor. → jindo


cindra3’en (ÇM) Aø har.f. Aşağı doğru eğiliyor. Otva, mturi mtvasi var-e3’ubazgasi cindra3’en. (ÇM-Ğvant) Çatı, kar yağınca desteklenmez ise eğiliyor. Oxori ikumt’aşa mcalepe vrosi k’oşk’iğar. Mç’ipe mcalepe ordoşa cindra3’en. (ÇM-Ğvant) Ev yaparken kalasları iyi seçmek gerekiyor. İnce kalaslar erkenden aşağı doğru eğiliyor. Ore-mer3’i, ore imordaşa imorda cindra3’en. (ÇM-Ğvant) Kabak (bitkisinin) gövdesi, kabak (meyvesi) büyüdükçe eğiliyor.


cini (AŞ) s. Üstteki. Cini ndali na-muxedun k’inçi doili. (AŞ-Ok’ordule) Üstteki dalda oturan kuşu vur. → jini, jindoni


ciniki i. (FN ~ ÇX) Ense. Ayxanik bereşi cinikiz geçu. (FN-Sumla, AH-Lome) Ayhan çocuğun ensesine vurdu. Sinanik heşşo t’aik’oms ki ç’anç’axepe k’ap’ulaşen cinikiz maç’apxen. (AH-Lome) Sinan öylesine koşuyor ki çamurlar arkadan ensesine yapışıyor. P’ap’ulik beres ntoma uç’k’orams. Beres ar mutu kogo3’ok’orit. Cinikis ntoma dolabğen. (AH-Lome) Dedem çocuğun saçını kesiyor. Çocuğun önüne bir şey bağlayın. Ensesine saç dökülüyorCoğori-çkimik ont’ules na-z*iru 3’i3’ilas cinikişen nak’ap’u do doxre3’kinu. (AH-Borğola) Köpeğim tarlada gördüğü yılanı ensesinden kaptı da öldürdü. Mç’ima hemuz cinikiz yomç’ims. (FN ~ HP-P’eronit) Yağmur suyu onun ensesine geliyor. → k’ot’ula, k’ut’ula[1]


cinkten (ÇM ~ AŞ) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. cevinkter/ cebinkter; f.-i. cenktu/ cenktapu] Dönüyor. Bir kereye özgü dönüyor. Elevajinasi cinkten. (ÇM-Ğvant) Yanına yatınca dönüyor. Amedi, bere elevancirasi cinkten. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet, çocuğu yanına yatınca dönüyor. İnda lodosişa cinktasi mturi olebcapu coc’ay. (ÇM-Ğvant) Isı lodosa dönünce kar erimeye başlar.


cink’olen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. I. Kapı vs [aps.] kilitleniyor. Xasanişi oxori ek’na molazda var-molazda cink’olen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evin kapısı kapatır kapatmadan kilitleniyor. Alişi oxorişi nek’na noğramasi cink’olen. ÇM-Ğvant) Ali’nin ev kapısı örtünce kilitleniyor. Hust’ineri manganapeşi nek’nape mendraşa cink’olen. (ÇM-Ğvant) Günümüzdeki arabaların kapıları uzaktan kilitleniyor. Arabaşi nek’na cink’olen. Var-goin3’en. (AŞ-Ok’ordule) Arabanın kapısı kapanıyor (= kilitleniyor). Açılmıyor. → geink’olen, gink’ilen; + cenk’olums/ cenk’oluy

+ cank’olen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kilitleniyor. Na-mevaxer oşk’omale var-ort’asi xurt’uli cemank’olen. (ÇM-Ğvant) İstediğim (= sevdiğim, beklediğim) yemek olmayınca yutağım (= boğazım) kilitleniyor (= düğümleniyor). [◘ eşb. cenk’olums/ cenk’oluy fiilinin yeterlik kipi]

II. Okul vs [aps.] kapanıyor. Mektebi tedili iyasi cink’olen. (ÇM-Ğvant) Okul tatilde kapanıyor. Mektebi tatili iyasi cink’olen. (AŞ-Ok’ordule) Okul tatilde kapanıyor. → cink’olinen, geink’olenII; gink’ilen


cink’olinen (PZ) Aø har.f. Okul vs [aps.] kapanıyor. Mektebi gondağilanisi cink’olinen. (PZ-Cigetore) Okul dağılınca kapanıyor. → cink’olenII; geink’olenII


cinsi i. Cins. [< Arp.] Xasanişi cinsis ordo şuri gamast’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın cinsinde tez canı çıkıyor.


cinz*iren/ cinziren (*)(PZ ~ AŞ) Aø har.f. Çoğalıyor. Türüyor. Ham3’o mtuyi cinziru. (ÇM-M’ek’alesk’irit)(AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Bu sene fare çoğaldı. Nusaloba na-var-uşk’uran nusalepe cinzirey. (ÇM-Ğvant) Gelinliği bilmeyen gelinler türedi. Task’uzeni ç’ağanape cinzirey. (ÇM-Ğvant) Task’uzenide yengeçler çoğaldı. Ham3’o dido ğanç’a cinziru. (AŞ-Ortaalan) Bu sene çok kene türedi. [(*) ÇM-AŞ diyalektlerinde /n/ foneminin arkasına gelen /z/ fonemi, daima /z*/ olarak söylenir. Ondan dolayı bu fiil cinz*iren şeklinde telâffuz edilir. Ancak bu diyalektlerde /z/ ile /z*/ arasında fonolojik ayrımı yok : iki değişken birlikte tek bir fonemi oluşturuyor. Yani hangisi söylense de kelimelerin anlamı hiç değişmez. Dolayısıyla, telâffuzu ne olursa olsun cinziren şekinde yazılabilir.] → imralen/ imbralen/ imbrialen


cipaşen (PZ ~ AŞ) Aø/AL har.f. Bir düzen bozuluyor. Oxori tişineri var-on-i, cipaşen. (ÇM-Ğvant) Evde önder olmazsa bozuluyor (= karışıyor).


circili (AŞ-Ortaalan ~ AH-Lome) i. Dişeti. Çayi pşumt’işa circilepe gomaç’ç’u. (AŞ-Ortaalan) Çay içerken dişetlerim yandı. Circili ntak’k’eri mo gulur ? (AŞ-Ortaalan) Sırıtarak (= dişetlerini göstererek) niye geziyorsun ? → k’irbi-cicili, jijili, cicili[2], ğencğili

[dey. circili şorums (FN ~ AH-Lome) : Sırıtıyor. Dişlerini göstererek aptalca gülüyor.] Gegiç’k’ams-i ? Boyne circili mot şorum ? (FN-Ç’anapet) Kafayı mı oynatıyorsun ? Sadece niye sırıtıyorsun ?


cirek’i/ ciyek’i (AH) i. Kütük. Kesilmiş ağaç gövdesi. Ç’uvali ciyek’i steri monk’a ren. Var-eizden. (AH-Lome) Çuval kütük gibi ağır. Kalkmıyor. → yat’oniIII-2; gvarcali; çutuği, kyutuği

[dey. ciyek’i steri (AH) : Çok sağlam ve güçlü. Si ciyek’i steri heşşo re. Mutu var-gağoden. (AH-Lome) Sen ağaç kütüğü gibi sağlamsın. Bir şey olmaz sana.]


cisvarams/ cisvaray (PZ ~ AŞ) EA/EAL har.f. + cosvarams/ cosvaray

I. (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Bağlanacak biçimde diziyor. Ayşek yuk’i ixenams. Dişk’a cisvarams. (PZ-Cigetore) Ayşe kendisi için yük yapıyor. Odun diziyor. Dişk’a cisvaray. (ÇM-Ğvant) Odunları (yük halinde bağlamak için) diziyor. Meleni ona k’oçi dişk’a cisvaray. (AŞ-Ok’ordule) Ötedeki yerde adam odun diziyor.

II. (AŞ-Ortaalan) EAL har.f. Malzemeyi rahat taşımak için kendi kollarına, sırtına veya karın ve göğüs üzerine [lok.] sıralıyor. Dişk’a xe cebisvaram. (AŞ-Ortaalan) Odunları elime sıralıyorum.


cisvaren (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Diziliyor. Sıralanıyor. Jilemonas dişk’alepe cisvaren. (PZ-Apso) Evin arka tarafında odunlar diziliyor. Dunç’u st’eri cisvares do uluran. (PZ-Cigetore) Karınca gibi dizildiler da gidiyorlar. K’oyinepe mandreşa gamaxt’ani didişa 3’ulu cisvareran. (ÇM-Ğvant) Koyunlar ahırdan çıkınca büyükten küçüğe sıralanıyorlar (diziliyorlar).Alişi dişk’a oxori-k’ap’ula k’ale cisvaren. Var-i3’aren. Mutu var-ağoden. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin odunu evin arka tarafına serilir (= dizilir). Islanmaz. Bir şey olmaz. → idizimen; disvaren, isvaren


cişifonams (PZ) EA har.f. Sümkürüyor. Hasanis nçxindi fingilyari uğun. Hi-şeni cişifonams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın burnu sümüklüdür. Ondan dolayı sümkürüyor. → gamişifonams/ gamişifonay; gamişvanay; işifonay/ işifonams; işipons


cişk’iden (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Boğuluyor. Xoci oşk’uyite cişk’idu do xosk’un. (PZ-Apso) Öküz elma boğazına takıldı da geberiyor. Ezgi cari imxort’aşa cişk’iden. (PZ-Cigetore) Ezgi yemek yerken boğuluyor. Ar k’uzi 3’arite cişk’iden. (ÇM-Ğvant) Bir kaşık su ile boğuluyor. Ğoma ntxiri vimxot’i. Cevişk’idi. (ÇM-Ğvant) Dün fındık yiyordum. Boğazımda kaldı (= boğuldum). A k’uzi 3’ari yeri cişk’idu. (AŞ-Ortaalan) Bir kaşık suda boğuldu. → geişkiden/ gişkiden; + coşk’idams/ coşk’iday


cişk’uy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Yutuyor. Bere 3’ari cişk’uy. (ÇM-Ğvant) Çocuk suyu yutuyor. Cari lağunuy-cişk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Ekmeği çiğnip yutuyor. Ulağunu cişk’u. (AŞ-Ortaalan) Çiğnemeden yuttu. → cuşk’ums; geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers; → coşk’umsII/ coşk’uyII

yet. caşk’ven[2] : Yutabiliyor. Lazut’i-k’ak’ala xurt’uli kocemadu. T’ora var-cemaşk’u. (ÇM-Ğvant) Mısır tanesi boğazımda kaldı. Az kalsın yutamayacaktım. Baba-şk’imi mik’riyasi şk’urinate lemşk’va va-cemaşk’ven. (AŞ-Ok’ordule) Babam bana bağırınca korkudan tükürük yutamıyorum. Xurt’t’uli hik’k’u maç’ven çi lemşk’va va-cemaşk’ven. (AŞ-Ortaalan) Boğazım o kadar ağırıyor ki tükrük yutamıyorum.


citums (PZ), cituy (ÇM ~ AŞ), citums (AŞ-Dutxe) EA har.f. [emp.şm.1.tek. cevitum/ cebitum] Şapka, türban vs [aps.] giyiyor ya da takıyor. Ayşek mandili citums. (PZ-Cigetore) Ayşe türban takıyor. Kemalik kudi citums. (PZ-Cigetore) Kemal fes takıyor. Uça mandili va-megomsk’un. Mo-citum. (ÇM-Ğvant) Siyah başörtüsü sana yakışmıyor. Örtme. Oxorzalepe ç’andrape şalba cituman. (ÇM-Ğvant) Kadınlar düğünlerde şal örtüyorlar. Kudi cituy. (AŞ-Ok’ordule) Fes giyiyor. P’ap’u-şk’imi irote fesi citums. (AŞ-Dutxe) Dedem daima fes giyiyor. → geitumers/ geitumels, gitumers, gitumars; + cotun; cutvams/ cutvay

part. cetvaleri (PZ), cetveri (ÇM) : Şapka, fes vs’yi [aps.] takmış halde. Başörtüsü vs ile [aps.] örtünmuş halde. Xasani kudi cetvaleri gulun. (PZ-Cigetore) Hasan şapka takarak geziyor. Dudi cetveri vor. Dudi-cetvale parpa kuğun. Ama iri-k’ale gomomtuy. (ÇM-Ğvant) Başım örtülü. Şapkamın siperliği var. Ama her yerime kar yağıyor.


cit’i, cit’u, cit’ey vs → culun


cit’obalen (ÇM) Aø har.f. Üstten aşağıya yapılan hareket ile göletleniyor. Gza dolondra3’erepe kuğun. Mç’ima mç’imasi cit’obalen. (ÇM-Ğvant) Yolda çukurlar var. Yağmur yağınca [çukurlar] göletleniyor. ++ nit’obalen


civcivi (AŞ) i. Civciv. Atmaca civcivi ezduy. (AŞ-Ok’ordule) Atmaca civcivi kaldırıyor. → p’ulina; 3’ip’ulina; 3’ip’ili; variya; ç’uç’uli


civeta (AH) i. Cıvata. Birbirine bağlanmak istenen ağaç veya demir parçalarının üzerinde hazırlanmış olan deliklerden geçirilerek ucuna somun takılıp sıkıştırılan iri başlı vida. Civetaz k’ayi var-uzdaşi dişli aykiri golastun. (AH-Lome) Cıvatayı iyice sıkmayınca dişli yana doğru kayıyor. Motoriz k’asnaği na-okaçamz civeta met’roxu-doren. (AH-Lome) Motorun kasnağını tutan cıvata kırılmış.

ciyanen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Tünüyor. Kormepe limci k’avidi ciyaneran. (ÇM-Ğvant) Tavuklar gece kümeste tünüyorlar. → diyanen


ciyaxi (FN-Ç’anapet) i. [muhtemelen < cerrahî < Arp.] Sünnetçi. Cuma-çkimik ğoma ciyaxi moiyonu do biç’i-muşiz k’ut’u nok’vatapu. (FN-Ç’anapet) Kardeşım dün sünnetçi getirdi ve oğlunun bibilini kestirdi. → sunneç’ç’i; nciyaxi; k’ut’u-mç’k’iru


ciyek’i → cirek’i


ciyonams/ ciyonay[1] (PZ ~ AŞ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. ceviyonam]

I.1. Düşey doğrultuyla canlı varlığı [aps.] indiriyor, aşağı götürüyor. Mtutik ncaşe ğayla ciyonams. (PZ-Apso) Ayı ağaçtan sincabı indiriyor. Mexmet’ik ti-3’ale ncenina ciyonams. (PZ-Cigetore) Mehmet aşağıya buzağı indiriyor. Bere m3xuli cik’açu. Msk’alate ciyonay. (ÇM-Ğvant) Çocuk armut ağcında kaldı. Merdivenle indiriyor. # Ayşe oşk’uri cexen / Cuzi ceviyonare / Ask’erişa moft’asi / N3xeni cevoxunare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Ayşe elma ağacında / Sonbaharda indireceğim / Askerliğinden dönünce / Ata bindireceğim. Ali bere-muşi 3’alendo k’ale ciyonay. Megagasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali çocuğunu aşağı tarafa doğru indiriyor. Sana rastlayacak. Ndğaleri bere ciyonay. (AŞ-Ortaalan) Gündüz çocuğu indiriyor (= aşağı götürüyor). 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı götürüyor. Handğa araba ciyonasen. (AŞ-Ortaalan) Bugün arabayı indirecek. → geiyonams; geix’onams/ geix’onaps; gix’onups, gix’onaps

f.-i. ceyonu : Canlı varlığı [aps.] düşey doğrultuyla indirme ya da indirmek. Ali atmaca ceyonu şeni k’inçi nobiray. (AŞ-Ok’ordule) Ali atmacayı indirmek için kuş oynatıyor.

II. (Sıvıyı boru veya kanal ile) indiriyor. Mexmet’ik purengite ti-3’ale 3’ari ciyonams. (PZ-Cigetore) Mehmet boruyla aşağıya su indiriyor. Omot’e-3’ari purengite avlaşa ciyonay. (ÇM-Ğvant) Omot’edeki suyu boru ile avluya kadar indiriyor. 3’ari 3’alendo k’ale ciyonay. (AŞ-Ok’ordule) Suyu aşağıya doğru (boruyla) indiriyor. Oxori-muşişa 3’ari ciyonay. (AŞ-Ortaalan) Evine su (boruyla) indiriyor. → geiyonams; geix’onams/ geix’onaps; gilix’onups

[dey. kiyamet’t’i ciyonay (AŞ-Ortaalan) : Kıyameti koparıyor.] Hik’k’u titizi on çi a mutu elankteri ort’t’uk’o kiyamet’t’i ciyonay. (AŞ-Ortaalan) O kadar titizdir ki bir şey azcık yamuk olsa kıyameti koparıyor.

[dey. xetimi ciyonams/ ciyonay (PZ-Cigetore ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan), xatimi ciyonams/ ciyonay (PZ-Apso)(AŞ-Ok’ordule) : Hatim indiriyor. Kur’an’ı baştan sonuna kadar okuyor.] Nezixak xetimi ciyonams. (PZ-Cigetore) Neziha hatim indiriyor. → xatimi gyonç’ams; xatimi geimers

III. İnternet’ten makale, film vs [aps.] indiriyor. İnternet’işa himu hamuşi resimepe ciyonay. (ÇM-Ğvant) İnternet’ten onun bunun resimlerini indiriyor. İnternet’işa ar filimi ciyonay. (AŞ-Ok’ordule) İnternet’ten bir film indiriyor. → geiğamsII; gyonç’amsIII; geiyonamsB-III


ciyonay[2] (ÇM) EA har.f. [emp.şm.1.tek. ceviyonam] Mayalıyor. Vali koceviyoni. (ÇM-Ğvant) Peyniri mayaladım.

f.-i. ceyonu : Mayalama. Vali ceyonu şeni p’ip’idi diç’in. (ÇM-Ğvant) Peynir yapmak için maya gerekiyor.


cizadinen → cazaden[2]


ci3aday (ÇM) EA har.f. Tadına bakıyor. Termoni cibaşa sum fara ci3aday. (ÇM-Ğvant) Lahana çorbası pişirinceye kadar üç kez tadına bakıyor. → cik’onams; ik’onams; no3aday/ no3adams; 3aduyII; nostoniz o3’k’en; nostoniz go3’k’ers


ci3’ams/ ci3’ay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kendine bağlı olan bir şeyi [aps.] çözüyor. Puci dok’k’oru ci3’u. (AŞ-Ortaalan) Sığır yularını çözdü. → gei3’kams; + ce3’ams, ce3’uy


ci3’onay (ÇM) EA har.f. [daima olumsuz : emp.şm.1.tek. va-cevi3’onam] ♦ [dey. var-ci3’onay : Birini [aps.] ciddiye almıyor. Önemsemiyor.] Ma hini va-cevi3’onam. Ben onları ciddiye almıyorum. Hini ma va-cemi3’onaman. Onlar beni ciddiye almıyorlar. → elaçams[1]; var-moi3’onams[2]/ var-moi3’onay; var-num3’k’rams; var-nuxondinams; moi3’onams[3]


cobams[1]/ cobay[1] (PZ ~ AŞ) EDA har.f. [emp.şm.1.tek. cevobam/ cebobam] I. Asıyor. Avla na-gvonunbun toç’i mbelape cobay. (ÇM-Ğvant) Avluda gerilmiş ipte bezleri asıyor. Ali nek’na şk’ala kudi kocobu. Miti amaxt’asen elvantxen. (ÇM-Ğvant) Ali kapının yanına şapkasını astı. Kim gelirse değiyor. Şk’unda k’ale Xajileri-dandra dok’anure cobaman. (ÇM-Ğvant) Bizim oralarda Kurban bayramında salıncak asıyorlar. Dobala ceturgeri na-cobare dolokunaşepe-ti niğvaren. (ÇM-Ğvant) Yağışlı havalarda örtük yerlerdeki giysiler bile nemleniyor. Na-cobey porça-şk’imi huy daha k’oşk’ask’urun. (AŞ-Ok’ordule) Astıkları eşyamın daha yeni araları kurudu.

II. Takıyor. Kuruyor. Pencereşe cami cobams. (PZ-Apso) Pencereye cam takıyor. Xasanik mcalepe k’arbums. Boda cobasen do sift’eri ç’opasen. (PZ-Cigetore) Hasan ağaçlara sırıkları çakıyor. Ağ kuracak da atmaca yakalayacak. AliLaç’i mot-amvalertaydeyi oxori nek’na pot’rina kocobu. (ÇM-Ğvant) AliKöpek eve giremesindiye kısa kapı taktı. (cedums/ ceduy altında) cudums/ cuduy; codginams/ codginay; gedgums; gyodginams

+ cubams[1]/ cubay[1] EDAL har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] bir şeye [lok.] takıyor. # Oxori domik’odu / Ar var-cemibu p’amp’u / Na-mepçi cenç’areri / Olosk’apasen xamp’u. (ÇM, S.Y.) Evimi inşa etti / Kilidini takmadı / Verdiğim paralara / Ona ayağının altını yalatacak.


cobams[2]/ cobay[2] (PZ ~ AŞ) EDA har.f. [emp.şm.1.tek. cevobam/ cebobam] Bir şeyin üzerine veya bir kabın içine [dat.] sıvı [aps.] döküyor. → gyobams/ gyobaps

+ cubams[2]/ cubay[2] EDAL har.f. Biri için [dat.] bir şeye [lok.] sıvı [aps.] döküyor. Laç’i cep’ut’ale-muşi na-cubare ncavla ceşuy. (ÇM-Ğvant) Köpek yalına konan sütün tamamını içiyor. K’at’u na-cevubi mca cukoray do komeçare. (AŞ-Ok’ordule) Kediye döktüğüm süt soğusun da verirsin. Yengi na-dirinu bere 3’ari k’atineri mca cubare. (AŞ-Ortaalan) Yeni doğmuş çocuğa su katılmış süt vereceksin. [eşb. → cubams[3]/ cubay[3]]


cobazgams/ cobazgay (PZ ~ AŞ) EDA/EDL har.f. → gyobaz*gams/ gyobaz*gaps

I. EDA har.f. Birinin veya bir şeyin [dat.] üstüne bir şeyi [aps.] basıyor. Hik’u mç’ima mç’imu ç’i livadi dolobu. Nakos-t’i cobazgare cobazgi, iri k’ale dvaşk’ven (= dixven). (PZ-Cigetore) O kadar yağmur yaüdı ki tarla yumuşadı. Nereye basarsan bas, her taraf batıyor (= gömülüyor). Xasanik k’uçxe cemobazgu. (PZ-Cigetore) Hasan ayağını bana bastı. Ali ara cobazgu. Celaç’irdu. (ÇM-Ğvant) Ali dala bastı. [Dalı] kırdı. Ali ! Dere çutuği gonzun. Hey cobazgi. Komeyoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Derede kütük duruyor. Ona bas. Öteki tarafa geç. Orxani k’uçxe-muşi koltuği-şk’imi cobazgu. (AŞ-Ortaalan) Orhan ayağını koltuğuma bastı. K’uçxe na-cebobazgamtu pisari ceşşiri. (AŞ-Ortaalan) Ayak bastığımız tahtayı sil. Na-cobazgam pisari ceç’ordasen. İk’k’atali. (AŞ-Ortaalan) Bastığın tahta kopacak. Dikkat et. Mç’ima na-cegutu yerepe moy-cobazgam. K’uçxe gaşşavasen. (AŞ-Ortaalan) Yağmurun biriktiği yerlere basma. Ayağın pislenecek. [ayağını bir şeyin üstüne basıyor] yodgamsII

II. EDL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin üstüne [dat.] basıyor. Xasanik k’uçxes cemobazgu. (PZ-Cigetore) Hasan ayağıma bastı. Kemali k’uçxe kocemobazgu. (ÇM-Ğvant) Kemal ayağıma bastı.

yet. cabazginen : Yanlışlıkla, istemeyerek, bir şeyin üstüne [lok.] basıyor. M3xulişi 3eplas cemabazginu. Evust’vi. Cevoli. (PZ-Cigetore) Armutun kabuğuna yanlışlıkla (= istemeyerek) bastım. Kaydım. Düştüm.

part. cebazgeri : Bir şeyin üstüne basmış. Mturi jindo digzali-i, k’uçxe cebazgeri coxedun. (ÇM-Ğvant) Kar üstünde yürüdün mu, ayak izi kalır.


cobğams/ cobğay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Yüksek olan bir yerde taneli katı cismi [aps.] yere [lok.] serpiyor. Xasanik on3xenis lazut’i cobğaset’u. Msk’ala nomp’onu do eiğamt’uşa yuk’i monk’a ayu şeni msk’ala dolvaşk’vet’u. (PZ-Cigetore) Hasan tavana mısır serecekti. Merdiven dayadı da çıkarken yükü ağır olduğu için merdiven yere batıyordu. Gza ğvar ort’u. Xijili kocobğey. (ÇM-Ğvant) Yol ıslaktı. Çakıl döktüler. K’amiyoni çağili moğu. Gza cobğay. (AŞ-Ok’ordule) Kamyon çakıl getirdi. Yola döküyor. → gyobğams/ gyobğaps

f.-i. cebğu : Yüksek olan bir yerde taneli katı cismi yere serpme. Ali mcalepe mangana cebğu şeni ost’vaşe doyu. (ÇM-Ğvant) Ali ağaçları kamyona yüklemek için kaydıraç yaptı.


cobğun (ÇM ~ AŞ) AL hal f. Taneli katı cisim [aps.] yüksek olan bir yerde yere [lok.] dökülmüş halde duruyor. → gyobğun; + cebğun

+ cubğun ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yüksek olan bir yerde yere [lok.] serpilmiş halde duruyor. Ntxiri serende cemibğun. (ÇM ~ AŞ) Fındığım serenderde yere serpilmiş halde duruyor.


cobun (ÇM ~ AŞ) AL hal f. Bir yerde [lok.] (genelde ipte) başka bir şeye değmeden sarkarak asılıdır. Oxori naxolasi ğoberi kon. Ar do didi t’ubi-pot’ra kocobun. (ÇM-Ğvant) Eve yaklaştıkça çit var. Bir de büyük çit kapısı [çalışır durumda] var. Nek’na-şk’uni gza na-cobun çonate natanen. (ÇM-Ğvant) Kapımız yolda asılı ışık ile aydınlanıyor. Serendişi omcore k’ale na-cobun lazut’epe gamaxombun. (ÇM-Ğvant) Serenderin güney tarafında asılı olan mısırlar tamamen kuruyor. Porça toç’i cobun. (ÇM ~ AŞ) Gömlek ipte asılıdır. → cebun; gyobun

+ cubun AD hal f. Belirli bir şeye bağlı olarak [dat.] ona değmeden sarkarak asılıdır. Oxori nek’na ar do pot’rina kocuburan. (ÇM-Ğvant) Evin kapısında bir de yarım kapıları var.

[dey. ti cubun : boynu bükük oluyor.]Mitidixo st’eri ti mo-cegiburt’ay. (ÇM-Ğvant) Kimsesiz gibi boynu bükük olma.dudi-celeri; guri cet’eri


cocginay (AŞ) EA har.f. Üstün geliyor. Yeniyor. [Güreşte “yeniyor (= yere yapıştırıyor)” anlamında kullanılır. Futbol, basketbol vs gibi oyunlarda kullanılmaz.] Nciri cemocginey do moselaşa var-emaseley. Domitaney. (AŞ-Ok’ordule) Uykuya yenilip sahura kalkamadık. Sabah oldu. Ali do Amet’t’i kok’vantxu. Ali Amet’t’i cocginu. (AŞ-Ortaalan) Ali ile Ahmet çattı (= karşılaştı). Ali Ahmeti yendi. → ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams, cecginay, gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps


coçamapay (ÇM) EDAL har.f. [k’alayi coçamapay : Birine [dat.] bir şeyi [lok.] kalaylatıyor.] Bakiri badyape (veya sağanepe) k’alayi cevoçamapan. (ÇM-Ğvant) Bakır sahanları kalaylatıyorum. → coçapay, gyoçapams


coçapay (AŞ-Ortaalan) EDA har.f. [k’alayi coçapay : Bir şeyi [dat.] kalaylatıyor. Bak’k’iri kap’p’epe k’alayi ceboçapam. (AŞ-Ortaalan) Bakır sahanları kalaylatıyorum. → coçamapay, gyoçapams

coçinaduy (AŞ) EDA har.f. Birine tembih ediyor. Him maXe moy-usumya do cemoçinadu. (AŞ-Ortaalan) O banaElini sürmediye tembih etti. → çinadums/ çinadumers; ceçinadums/ ceçinaduy; dinduy (ile onun altında) dundvay; oxondvay/ oxonduy; utembiğay; dvandvapun


coç’adams/ coç’adums (PZ), coç’aday (ÇM ~ AŞ) EA/EAL har.f. → gyoç’k’adams; yoç’k’adams. I. EA har.f. Bir şeyi [aps.] çivi ile tutturuyor. Xasanik k’uli coç’adums. (PZ-Cigetore) Hasan iskemleyi çakıyor.

II. EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üzerine çivi vs [aps.] çakıyor. Xasanik pi3aris muxi coç’adams. (PZ-Cigetore) Hasan tahtaya çivi çakıyor. Ğoma na-coç’adu muxepe andğa e3’uy. (ÇM-Ğvant) Dün çaktığı çivilerin hepsini bugün söküyor. Xasani na-coç’adu pisari ceşk’oru. (AŞ-Ortaalan) Hasan yere çaktığı tahtanın aşağı kalan kısmını biçti. Pisari a m3’ika k’o3’uşk’ori do coçadi. (AŞ-Ortaalan) Tahtayı biraz alt ucudan kes de çak.

part. ceç’aderi : Bir şeyin [lok.] üzerine çakılmış. Ceç’aderi muxi ti ek’utroxun. Ek’ust’un. (ÇM-Ğvant) Çakılmış çivinin başı kopuk olup sıyrılıyor. Ceç’aderi k’afri gamast’un. Melay. (AŞ-Ok’ordule) Çakılmış çivi kayıp çıkıyor. Kopuyor.


coç’adun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin üzerine çakılıdır. Ali go3’o na-mepçi mçxu mca oxori-amolva coç’adun. İdi. 3adi. (ÇM-Ğvant) Ali’ye geçen yıl verdiğim kalın kalas evin girişinde çakılı. Git. Bak. Na-on bit’um k’afrepe ham pi3ari coç’adun. (AŞ-Ok’ordule) Olan bütün çiviler bu tahtada çakılı. → gyoç’k’adun; yoç’k’adun; ++ noç’adun


coç’ams[1]/ coç’ay[1] (PZ ~ AŞ) EAL har.f. 1. Bir şeyin [lok.] üzerine bir şeyi (dikiş) dikiyor. Mbela etvaşe kocevoçi. (ÇM-Ğvant) Bezi örtünün üstüne diktim. 2. (ÇM) Bir şeyi [aps.] kurutmak için bir yere [lok.] çakıyor. T’ebi osk’uru şeni 3’alemona kocevoç’i. (ÇM-Ğvant) Derinin kuruması için odalar arasındaki hole çaktım. → goyoç’ams/ goyoç’ay; gyoç’ams/ gyoç’aps


coç’ams[2]/ coç’ay[2] (PZ ~ AŞ) ED har.f. [f.-i. ceç’u/ ceç’apu] Biri [erg.] bir şeye [dat.] başlıyor. Ali Osmanik dulyas coç’aşa dulumcun. (PZ-Cigetore) Ali Osman işe başlayana kadar akşam oluyor. Ayşeşi berenak oxap’arus coç’asen. Ğat’alams. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin bebeği konuşmaya başlıyacak. Anlaşılmayan sesler çıkarıyor. İnda lodosişa cinktasi mturi olebcapu coc’ay. (ÇM-Ğvant) Isı lodosa dönünce kar erimeye başlar. Andğa mektebişa olva coç’ay. (ÇM-Ğvant) Bugün okula gitmeye başlıyor. Ordoşa idu. Nçayiri oşk’oru kocoç’u. (ÇM-Ğvant) Erkenden gidip ot biçmeye başladı. Mç’ima omç’imu coç’ay. (ÇM-Ğvant) Yağmur başlıyor. Berepe na-mç’imt’u mç’ima uji var-meçey. Ruba doloxt’ey. Şk’a do 3’ale 3’ari doxveri arinepe çxomi ogoru kocoç’ey. (ÇM-Ğvant) Çocuklar, yağan yağmura kulak asmadan dereye girip bellerine kadar suya girmiş halde taş aralarında balık aramağa başladılar. Ali xut-vitepe ar k’ale dvosvaray (*), vit-vitepe do p’i3arepe ar k’ale gamak’atuy (**), iri-turli mesvareri dulya coç’amt’u. (ÇM-Ğvant) Ali beşe onları bir tarafa dizer, ona onlar ve tahtaları ayırıp her şeyi düzenli olarak işe başlardı. [(*)(**) “..... dizer, ... ayırıp ... başlardı”nın karşılığı olarak verilen “dvosvaray, .... gamak’atuy, ...... coçamt’u” ifadesi, yazılı Türkçe ifadenin kopyasıdır. Doğal konuşma Lazcasında “... dvosvaramt’u. ...... gamak’atumt’u. ....... coçamt’u.” şeklinde söylenir.] # Ok’odu kocevoç’i / Cuzi evonç’inare / Evonç’ina şuk’ule / Cektora giyonare. (ÇM, türkü) Yapı yapmaya (= inşaata) başladım / Sonbaharda bitireceğim / Bitirdikten sonra / Seni kaçıracağım. Tahsini obardelaşe ot’rağudu kocoç’u. (AŞ-Ok’ordule) Tahsin yaşlanma zamanında şarkı söylemeye başladı. BereVa-bulurdeyi let’t’a ongolu kocoç’u. Cuma-muşi-ti na-ingolen kuşk’urt’t’u. (AŞ-Ortaalan) ÇocukGitmiyorumdiyerek toprakta debelenmeye başladı. Kardeşinin de debelendiğini biliyordu. → gyoç’k’ams/ gyoç’k’aps; moiç’ay; + ciç’en

yet. caç’en : Başlayabiliyor. Han3’o om3’ulanu ordo var-cemaç’anen. (ÇM-Ğvant) Bu yıl çapalamaya erken başlayamayacağız


coç’apams/ coç’apay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] başlatıyor. Alik xorz*a-muşis livadi omç’u coç’apams. (PZ-Cigetore) Ali karısına tarlayı kazmaya başlatıyor. Ali a miti a muti coç’apasi eyonç’inapay. (ÇM-Ğvant) Ali birine bir işi başlattı mı, bitirtiriyor. Doğani na-ok’k’iğu cenç’arerite oxori coç’apasen. (AŞ-Ortaalan) Doğan, biriktirdiği para ile eve başlatacak. → gyoç’k’apams/ gyoç’k’apaps


coç’apxams/ coç’apxay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Yukarıdan aşağı doğru hareket ederek bir şeyi [aps.] bir şeye [dat.] çarpıyor. Xasanik toç’i coç’apxams. (PZ-Cigetore) Hasan ipi yukarıdan aşağıya çakıyor. Ali na-var-ikten sayet’i gza coç’apxay. (ÇM-Ğvant) Ali çalışmayan saati yola çarpıyor.

part. coç’apxeri : Yukarıdan aşağı doğru çarparak. K’uçxe coç’apxeri mo-gulur. (AŞ-Ortaalan) Ayağı yere vurarak gezme.


coç’opams (PZ) EA har.f. Yukarıdan aşağıya hareket ederek yakalıyor. Alik zenis mk’oli (= badara) coç’opams. (PZ-Cigetore) Ali düzlükte çekirge yakalıyor.


codginams/ codginay (PZ ~ AŞ) EA/EAL har.f. → gyodginams/ gyodginaps; + cedgun; + cegutun. I. EA har.f. Dik duracak şekilde koyuyor. Dikiyor. Emxupe xolo-ti kumulepe kocodginey. (ÇM-Ğvant) Köstebekler yine (toprak) yığıntıları diktiler. → gedgims/ gedgips

II. EAL har.f. 1. Belli bir yere [lok.] dik duracak şekilde koyuyor, takıyor ya da yerleştiriyor. Ali otva ixi-parpa kocodginu. İxi barasi ç’irç’ilay. (ÇM-Ğvant) Ali çatıya fırıldak taktı. Rüzgâr esince gıcırdıyor. Usta pencereşa cami codginu. (AŞ-Ok’ordule) Usta pencereye cam taktı. 2. Birini [aps.] yola, işbaşına vs [lok.] koyuyor. Nanak bere-muşi goxazirums do gza codginams. (PZ-Cigetore) Anne çocuğunu güzel giydiriyor ve yola koyuyor. Omeri gza cebodgini. (AŞ-Ok’ordule) Ömer’i yolcu ettim.

yet. cadginen : Dik duracak şekilde koyabiliyor. Beres k’irbi-muşite ntxiris cadginen. (PZ-Apso) Çocuk dişleri ile fındığı kıracak şekilde kavrayabiliyor (= dişleyebiliyor).

şsz cidginen : (Yola) çıkılır. (İşe) konur. İri3o şk’ala gza va-cidginen. (ÇM-Ğvant) Herkesle yola çıkılmaz.


codums (PZ), coduy (ÇM ~ AŞ), codvams (AŞ-Dutxe) EDA har.f. [Bu fiil sırf yoxo coduy, elaçama coduy vs şeklinde kullanılır.] I. (PZ ~ AŞ) Birine [dat.] ad [aps.] veriyor. Bere-muşis Şina kocodves. (PZ-Apso) Çocuğuna Şina adı verdiler. Ali bere-muşi yoxo coduy. (ÇM-Ğvant) Ali çocuğuna isim veriyor. Elaçama coduman. (ÇM-Ğvant) Takma adı veriyorlar. Ma yoxo p’ap’p’u-şk’imi cemodu. (AŞ-Ortaalan) Benim ismimi dedem verdi. Ağani na-dirinu bozomota-şk’imi nandidişi yoxo kocebodvi. (AŞ-Dutxe) Yeni doğan kızıma ninemin adını verdim. → gyodums/ gyodumers/ gyodumels, gyodvars; + cadven[2]

II. (ÇM) Bir şeyi [dat.] fiyatlandırıyor. Ali gamaçamoni mcalepe-muşi yoxo kocodu. (ÇM-Ğvant) Ali satılık kerestelerini fiyatlandırdı.


cofloxt’un (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) AD har.f. 1. Birinin [dat.] vücudundaki [aps.] şişiklik iniyor. Mbareri k’iti-şk’imi ç’ami dovisvisi cemofloxt’u. (ÇM-Ğvant) Şişik parmağıma ilâç sürünce şişkinliği indi. Xe cemofloxt’un. (AŞ-Ok’ordule) Elimdeki şişiklik iniyor2. mec. Birinin [dat.] kalbindeki [aps.] şişiklik iniyor (= kızgınlık azalıyor). Alişa guri moyoneri vort’i. Huy (guri) cemofloxt’u. (ÇM-Ğvant) Ali’den kızgın idim. Şimdi yumuşadım (= kızgınlığım azaldı). → cufloxt’un, gyufroxtun; froxti gyuxtams; + cefloxt’un, cafloxt’en; ++ floxt’un  


cogay (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Alıştırıyor. Birini [dat.] bir şeye [aps.] alıştırıyor. Pujepe ombolinaşa 3’ari oşu cogay. (ÇM-Ğvant) Sığırları yalaktan su içmeye alıştırıyor. → coginams; gyogams, gyoginams/ gyoginaps; + cagen


coginams (PZ) EDA har.f. Alıştırıyor. Birini [dat.] bir şeye [aps.]alıştırıyor. Çemalik beres ogzalu coginams. (PZ-Cigetore) Kemal çocuğu yürümeye alıştırıyor. → cogay; gyogams, gyoginams/ gyoginaps


coğap’i (AH) i. Cevap. Coğap’i muda momçam ? (AH-Lome) Neden cevap vermiyorsun ? Belge 82 coxoni dosya ek’uz*in. Dosyaz doloxe 99R do 100R belgepeşi coğap’i meşaz*in. (AH-Lome) Belge 82 isimli dosya eklidir. Dosyanın içinde 99R ve 100R [adlı] belgelerinin cevabı var. Berek ar mutu mk’itxaşi baba-muşik mok’ucoxums do coğap’i meçams. (AH-Lome) Çocuk bir şey bana sorduğunda babası azarlayarak cevap veriyor. → cevabi


coğori/ coğoyi (PZ)(FN ~ ÇX) i. → laç’i. I. (PZ) Büyük köpek.

II. (FN ~ ÇX) (Genelde) Köpek. Mamut’işi coğori dido mt’k’ori ren. Mteliz nak’ap’ams (= nak’ap’en). (FN) Mahmut’un köpeği çok yabanidir. Herkese salsırıyor. Coğori-çkimik mky’apu z*iraşi a şvacis nak’ap’ams. (AH-Borğola) Köpeğim çakal görünce bir hamlede atılıyor. Coğori dimçinocu. (AH ~ HP) Köpek yüklü oldu. Coğori mçinoci ren. (HP-P’eronit) Köpek hamiledir. Coğoyi-çkimi domiç’amues. (ÇX-Makret) Köpeğimi zehirlemişler. Beez coğoyişen aşkuyinen. (ÇX-Makret) Çocuk köpekten korkuyor. Coğoyi mçxuepe çumars. (ÇX-Makret) Köpek koyunları koruyor.


coğrafya i. Coğrafya. [< Fra.< Yun.] 1. Yeryüzünün şimdiki durumunu çeşitli bakımdan anlatan bilim. 2. Bir yerin coğrafî özelliği. Ma Lazonaz na-ren mskva coğrafyape oç’arute iriz boçinapam. (AH-Borğola) Ben Lazonadaki güzel coğrafyayı yazarak herkese tanıtıyorum.


cojginams/ cojginay (PZ ~ ÇM) EA har.f. Yeniyor. Çabucak yeniyor. Andğa ordo moviseli. P’i pşk’omisi k’uk’uk dok’iyu. Cemojginu. (PZ-Cigetore) Bugün erken kalktım. Yemek yememişken guguk kuşu öttü. Yendi beni. [Bizde (= Lazca’nın konuşulduğu yörede) böyle bir inanış var. Nedenini bilemiyorum. Sabah erken kalkıp da kahvaltı yapmamış iken guguk kuşu öterse yenilmiş sayılırsın. O gün işin iyi gitmezmiş. A.O.A.] Ncirik cemojgines. Moselaşa var-momaseles. Cemotanes. (PZ-Cigetore) Uykuya yenilip sahura kalkamadık. Sabaha kaldık. Xasanik Ali p’anda cojginams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’yi her zaman yeniyor. Şk’imi xoji Alişi xoji ar pirçi oraşi cojginay. (ÇM-Ğvant) Benim öküzüm Ali’nin öküzünü bir anda yeniyor. Şk’imi mamuli sk’ani cojginay. (ÇM-Ğvant) Benim horozum seninkini hemen yeniyor. → ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cecginay/ cocginay, gyocginams/ gyocginaps; gecginams/ gecginaps


cojinay (ÇM) EA har.f. Bebeği [aps.] yatırıyor. Ovro ndğeri bere om3’eli cojinaman. (ÇM-Ğvant) Sekiz günlük bebeği beşiğe yatırıyorlar. # A nani nani nani / Ma si cegojinare / Mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant) A nenni nenni / Ben seni yatıracağım / Sakın ağlama.


cojulinams (PZ-Apso), cojulinay (ÇM) EA har.f. 1. Uçurup bırakıyor. Uçurup istediği yöne gönderiyor. 2. Kuş [erg.] yavrusunu [aps.] büyüyünce yuvadan uçuruyor. Zemsk’u montalepe cojulinay. (ÇM-Ğvant) Karatavuk yavrularını uçuruyor. Oşiridonepe montalepe cojuliney. (ÇM-Ğvant) Kırlangıçlar yavrularını (yuvadan) uçurdular. 3. mec. İnsan [erg.] çocuğunu [aps.] büyüyünce ana baba ocağından başka bir yere yolluyor. → coputxinams/ coputxinay; gyoputxinams

şsz cijulinen : Uçurulup bırakılıyor. N3aşi jindo t’eyare cijulinert’uşa berepes aşk’uyinet’es. (PZ-Apso) Gökyüzünde uçak uçarken (= uçurulup bırakılırken) çocuklar korkuyorlardı.


cokan3arams (PZ) Eø har.f. Ikınıyor. Beres var-dvazgven. Çenefis cokan3arams. (PZ-Cigetore) Çocuk kabız olduğundan (= sıçamadığından) tuvalette ıkınıyor. → goicamren, iç’imren, aç’imren, iç’imoden, nokan3aray, imxizen[2], gyaç’irs


cokorinams/ cokorinay (PZ ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şeyi [aps.] soğutuyor. Xasanik lu zeri sağanis cokorinams. (PZ-Cigetore) Hasan lahana ezmesini tabakta soğutuyor. Ali mca gale cokorinay. (ÇM-Ğvant) Ali sütü dışarda soğutuyor. Cari cokorinay do moğay. (AŞ-Ok’ordule) Ekmeği soğutsun da getirsin. → gyokorinams, gyokirinams/ gyokirinaps


coktinams/ coktinay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Tedavi ediyor. İyileştiriyor. → ok’arams/ ok’aams; uşvelams; + cikten

şsz ciktinen : Tedavi ediliyor. Minç’ç’a vrossi na-var-iyu luği-mcate ciktinen. (AŞ-Ortaalan) Siğil iyi olmamış incir sütü ile tedavi edilir.(cikten altında) cakten

+ coktinapams/ coktinapay EDA ett.f. Tedavi ettiriyor. Nak’u ora n ç’ibrepe m3’ika mank’ay. Va-ma3’unert’u. Xolo-ti dişçişa mendaft’i. Jijilepe 3’una miğurt’u. Cevoktinapam. (ÇM-Ğvant) Uzun zamandır dişlerim hafifçe oynuyor. Ağrısı yoktu. Yine de dişçiye gittim. Dişetimde hastalık varmış. Tedavi ettiriyorum.


cok3un (ÇM) AD har.f. Bir bitki [aps.] olduğu yerde çürüyor. Na-var-şk’orare mt’a so-on msva cok3un. (ÇM-Ğvant) Biçmediğin ot olduğu yerde çürür. → nok3ams/ nok3ay; nox3ams/ nox3aps; dox3un


cok’açams/ cok’açay/ cok’k’açay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. I. 1. Bir şeyin üzerinde [lok.] birini veya bir şeyi [aps.] tutuyor. Oxorzak bere-muşi cok’açams. (PZ-Apso) Kadın çocuğunu (kakasını yapması için) eli ile tutuyor. Nana-şk’imis xepepe naç’u. Daçxuris cok’açams do inçxunams. (PZ-Cigetore) Annemin elleri üşümüş. Ateşin üzerine tutup da ısınıyor. 2. Bir şeyin üzerinde [lok.] birini veya bir şeyi [aps.] mahsur tutuyor. Mça’puk korme cok’açams. (PZ-Apso) Çakal tavuğu tutuyor. On3xone keyulvan. Bere hey cok’açay. Va-coşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çatı katıya çıkıyorlar. Çocuğu orda mahsur tutuyor. İndirtmiyor. Amet’t’i bere balk’oni cok’k’açu. (AŞ-Ortaalan) Ahmet çocuğu balkonda mahsur bıraktı. → gyokaçams/ gyokaçaps; yokaçams/ yokaçaps

II. Yağmur, dolu vs [erg.] birini [aps.] bir yerde [lok.] tutuyor. Nana-şk’imi puci mç’eşuşa idasi p’anda mç’imak cok’açams. (PZ-Cigetore) Annem inek çobanlığına gidince her zaman yağmura yakalanıyor (= yağmur onu mahsur tutuyor). Semsiye uğurt’aşa va-mç’iy. Var-uğurt’aşa mç’ima cok’açay. (ÇM-Ğvant) Şemsiyesi varken yağmur yağmıyor. Olmayınca yağmura tutuluyor (= yağmur onu mahsur tutuyor). İk’bal-suzi k’oçi nçxvapa ora t’aşa-ti xoşk’ak’ali cok’açay. (ÇM-Ğvant, atasözü) Talihsiz adam sıcak havada da doluya tutulur (= Talihsiz adamı sıcak havada da dolu mahsur tutar). → mç’imaz e3’ulams


cok’orams/ cok’oray/ cok’k’oray (PZ-Apso)(ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Bir yerin üstüne bağlıyor. Ali ğurni sk’ence cok’oray. (ÇM-Ğvant) Ali arı kovanını eski tip iskelenin üstüne bağlıyor. K’amiyonişi cindo cok’oray. Komoiğay. (AŞ-Ok’ordule) Kamyonun üstüne bağlasın da getirsin. Bauli vrossi cok’k’ori. Moy-colamt’ay. (AŞ-Ortaalan) Bavulu üstüne iyi bağla. Düşmesin. → gyok’orams, gyok’irams/ gyok’iraps, gyok’irups; ≠ conk’orums


cok’ure3xinay (ÇM) EA har.f. Uyandırıyor. Nana-şk’imi ç’umanişi k’uçxe dvontxay do cemok’ure3xinaman. (ÇM-Ğvant) Annem sabahleyin ayağını yere vurarak bizi uyandırıyor. → cok’u3xinams/ cok’u3xinay; gok’ure3xinams, gvok’ure3xinay; gok’u3xinay, gvok’usxinay, gok’u3xinams, gok’un3xinams, gok’u3xinaps/ gvok’un3xinaps


cok’u3xinams/ cok’u3xinay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Uyandırıyor. Om3’elişi 3’ulu cuma-t’k’vani mo-cok’u3xinamt. Gale ibirit. (PZ-Cigetore) Beşikteki ufak kardeşinizi uyandırmayın. Dışarıda oynayın. Bedi-şk’imi limci leba dovijinasi ç’umanişi ordoşa cemok’u3xinay. (ÇM-Ğvant) Babaannem ben gece geç yatınca sabah erkenden beni uyandırıyor. → cok’ure3xinay; gok’ure3xinams, gvok’ure3xinay; gvok’usxinay; gok’u3xinams; gok’un3xinams/ gok’un3xinaps/ gvok’un3xinaps


cok’vatams/ cok’vatay (PZ ~ AŞ) EA har.f. (Ağacları) yukarıdan aşağı doğru kesiyor. Feridik buç’is dişk’a cok’vatams. (PZ-Cigetore) Ferit kütük üstünde odun kesiyor. Ali dişk’alepe yat’oni jindo cok’vatay. (ÇM-Ğvant) Ali odunları kütüğün üstünde kesiyor. → gyok’vatams/ gyok’vataps


colams/ colay (PZ ~ AŞ) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. cevolam/ cebolam] Açık yerde düşüyor. Mturi in3’inen. Badi gzas eyust’u do colu do vorsi ç’i soti var-not’roxu. (PZ-Cigetore) Kar eriyordu. İhtiyar yolda kayıp yere düştü. Ama iyi ki bir yeri kırılmadı. M3xulişi 3eplas cemabazginu. Evust’vi. Cevoli. (PZ-Cigetore) Armutun kabuğuna yanlışlıkla (= istemeyerek) bastım. Kaydım. Düştüm. M3xulişa colu. Men3xuli gamvolu. (ÇM-Ğvant) Armut ağacından düştü. Eklem yerinden çıktı. Ali argibargi manganaşa colu. (ÇM-Ğvant) Ali arabadan tepetaklak düştü. Ali n3xeni yuk’i mvobasi didi toç’i semeri-k’anca cek’uğay. Yuk’i p’ot’e-ti var-colay. (ÇM-Ğvant) Ali ata yük vurunca büyük ipi semerin kancasına bağlıyor. Yük hiçbir zaman düşmüyor. Ayşe msk’ala ce3’vobazgay. Colasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe merdivenin kenarına basıyor. Düşecek. Monta-sk’ani ogzalu komoiç’u-i ? - Ho. Emogi haman colamt’u do huy iri ndğa daha msk’va agzalen. (AŞ-Ok’ordule) Torunun yürümeye başladı mı ? - Evet. İlk önce hemen düşüyordu da şimdi her gün daha güzel yürüyebiliyor. Hey so celobazgay ? Colasen bere. (AŞ-Ok’ordule) Oraya nereye basıyor ? Düşecek çocuk. Seri iyasi nciri cemadven. Cebolam. Dovincir. (AŞ-Ok’ordule) Akşam olunca uyku üzerime çöküyor. Düşüyorum. Uyuyorum. K’uzi colu. Bere ko3’uzun. Ezdi. (AŞ-Ok’ordule) Kaşık düştü. Çocuğun önünde duruyor. Kaldır. Hey mo-celarer. Colare. (AŞ-Ortaalan) Orada kenarda (= uçta) durma. Düşersin. Cebolare. Kelemak’ni do komeyoft’a. (AŞ-Ortaalan) Düşebilirim. Elimden tut da karşıya geçeyim. Mondo colare. (AŞ-Ortaalan) Sakın düşmeyesin. Na-colu pavrepe opusxalete dok’k’orobi. (AŞ-Ortaalan) Düşen yaprakları tırmıkla topla. Bauli vrossi cok’k’ori. Moy-colamt’ay. (AŞ-Ortaalan) Bavulu üstüne iyi bağla. Düşmesin. Bagaci araba vrossi eyok’ori. Gza mo-colamt’ay. (AŞ-Ortaalan) Bagajı arabaya (= arabanın üstüne) iyi bağla. Yolda düşmesin. → gelams[1]/ gelaps

+ culams/ culay (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] düşüyor. P’ap’u-şk’imi zeni çakmaği culu. Goigoren. (AŞ-Ok’ordule) Dedemin çakmağı düzlükte düştü. Aranıyor. Ma livadi nk’ola cemilu. Bere migoray. (AŞ-Ok’ordule) Ben bahçede anahtarı düşürdüm. Çocuk benim için arıyor. Cuma-şk’imi na-culu cenç’areri goruy. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Kardeşim düşürdüğü parayı arıyor. Moni a m3’ika nubun. Culasen. (AŞ-Ortaalan) Boncuk az bağlı. Düşecek. Na-cegilu yuzuği tude na-zun ntxiri-ç’aç’ape ant’alu. (AŞ-Ortaalan) Düşürdüğün yüzük aşağıda duran fındık çöplerine karıştı.

part. celeri : (1) Düşmüş. (2) Birinin kafası [aps.] bükük. # Kvalopona-gzalepe / Var-magzalen xeleri / Ar ndğa var-mazirasi / Vikter dudi-celeri. (ÇM-Ğvant, anonim ağıt) Taşlı yollarda / Neşe ile dolaşamıyorum / Bir gün görmez isem / Geziyorum boynum bükük.

[dey. ump’a culay (AŞ): (1) [asıl anlamı] Yeni doğan bebeğin [dat.] göbek bağı düşüyor. (2) Biri [dat.] çok çileli, zor ve yoğun çalışmada sıkıntı çekiyor, zor başarıyor. (3) Biri [dat.] pek çok gülüyor. ] [Bu deyim “göbek fıtığı oluyor” anlamına gelmez.] Na-ok’oxvi maçina bduzanişşa ump’p’a cemilu. (AŞ-Ortaalan) Bozduğun makineyi düzeltinceye kadargöbeğim düştü” (= çok zorlandım). Hamseri ump’p’a culuşşa dozisu. (AŞ-Ortaalan) Bu akşamgöbeği düşünceye kadargüldü (= pek çok güldü).


coli (AŞ) i. Göl. Gölet. Sapanca-coli. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Sapanca gölü. → t’obaIII; gyoli


comç’ims/ comç’iy (PZ ~ AŞ) øø har.f. 1. Damlıyor. 3’ari na-comç’i(m)t’ay yeri a mutu eyoç’ç’abare. (AŞ-Ortaalan) Suyun damlattığı yere (= yerin üstüne) bir şey yapıştıracaksın. 2. Yağmur suyu çatıdan damlıyor. Oxori turger-on. Mç’masi va-comç’imasen. (ÇM-Ğvant) Ev örtülüdür. Yağmur yağınca akmayacak. Alişi otva menevi m3ik’a meçey. Comç’imasen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çatısına eğimi az verdiler. Yağmurda akacak (= damlayacak). Ali otva goyoxen. Na-comç’iy yeri mutxa eyoç’abay. (AŞ-Ok’ordule) Ali çatının üstünde oturuyor. Damlayan yerin üstüne bir şey yapıştırıyor. Mç’ima comç’imsna ç’uk’k’ali e3’udgi. (AŞ-Ortaalan) Yağmur damlıyorsa kazanı altına koy. 3. arg. (İnsan hakkında söylenirken) Kafayı yemiş. Abuk sabuk hareket ediyor. Akıl hastalarına benzer tarzda davranıyor. → t’ik’ams; gyomç’ims; mç’vetun; it’ap’en; i3’ap’en, 3’ap’ums/ 3’ap’un


comert’i (PZ) s. Cömert. Xasani opşa comert’i on. Muti var-gamonç’un. (PZ-Cigetore) Hasan çok cömerttır. Hiç bir şey esirgemiyor. → ğeni; xe-boli


comk’usinams (PZ-Cigetore) EA har.f. Çömeltiyor. Xasanık bere comk’usinams. (PZ-Cigetore) Hasan çocuğu çömeltiyor. → comxunams, comxvinay, gyomxvinams; domxvinams; gyonç’inams; + camk’usen


compinay (AŞ) EA har.f. Bir taşım sütü [aps.] kaynatıyor. Doğani mca n3’oruy, compinay do hişo moğay. (AŞ-Ortaalan) Doğan sütü süzüyor, kaynatıyor da öyle getiriyor. → compunams; ompunams/ ompunay; ompinay


compunams (PZ) EA har.f. Bir taşım sütü veya suyu [aps.] kaynatıyor. Xasanik xura imbonasen. 3’ari compunams. (PZ-Cigetore) Hasan banyo yapacak. Su ısıtıyor. → compinay; ompunams/ ompunay; ompinay


comtun/ comtuy (ÇM) AD/ADL har.f. → eyomtums; yomtums/ yomtups. I. AD har.f. Kar birinin ya da bir şeyin [dat.] üzerine yağıyor. Bere doloxe var-amulun. Mturi-ti mtuy. Mturi comtun. İzabunasen. (ÇM-Ğvant) Çocuk içeri girmiyor. Kar da yağıyor. Kar üstüne yağıyor. Hasta olacak. Em3veri mangana miyonun. Mturi cemomtuy. Mtumt’aşa cemomtuy. (ÇM-Ğvant) Üstü açık arabam var. Kar yağarken üstüme yağıyor. So-dulya-vikum otva var-on. Mturi cemomtuy. ÇM-Ğvant) Çalıştığım yerde çatı yok. Kar üstüme yağıyor. [kar üstüne kar yağıyor] eyomtuyI

II. ADL har.f. Kar birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine yağıyor.


comxoy (ÇM) EAL har.f. Derinliği olmayan bir kapta veya alanda [lok.] yiyor. Bir şeyin [lok.] üzerinde yiyor. Alişi laç’i oşk’omale kva comxoy. (ÇM-Ğvant) Ali’nin köpeği yemeği taşın üzerinde yiyor. → cimxoy[1]; geimxors, geimpxors, geipxors; geç’k’omups


comxunams (PZ-Apso) EA har.f. Çömeltiyor. → comk’usinams, comxvinay, gyomxvinams, domxvinams, gyonç’inams; + mcvamxven


comxvinay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Çömeltiyor. → comxunams, comk’usinams, gyomxvinams, domxvinams, gyonç’inams; + camxven


com3’upun (ÇM) øø har.f. Hava kararıyor. → gyom3’k’upun; m3’upun, m3’k’upun; dolom3’upun; ok’om3’upun, ok’om3’k’upun; dilikaçen

+ cum3’upun øD har.f. Biri için [dat.] karanlık oluyor. Biri [dat.] farkında olmadan geç kalıp karanlığa kalıyor. Mp’ulera var-vuk’apasi cemim3’upun. (ÇM-Ğvant) Bulutlu havada koşmazsam karanlığa kalıyorum.


conçars/ conças (PZ) AL hal f. 1. [nadiren] Bir meyvenin ya da sebzenin [lok.] üzerine (üst üste) başka bir meyve veya sebze [aps.] bitiyor ya da oluşuyor. 2. Düğme [aps.] bir yere [lok.] takılıdır. Dikilidir. Xuseyinişi anteris şk’i tane kçe mpuli conças. (PZ-Cigetore) Hüseyinin gömleğinde yedi adet beyaz düğme takılıdır. → cençars/ cenças, ceçaneri on; geçans; gyoçans


conç’ams (PZ) EA har.f. İp [aps.] sarkıtıyor. Xasanik on3xenişa toç’i conç’ams. (PZ-Cigetore) Hasan tavandan ip sarkıtıyor. ≠ conç’ay, gyonç’ams/ gyonç’aps


conç’ay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. I. İp veya tel ile bir şeyi [aps.] indiriyor. Ali 3’iprişa omp’ilate ğurni conç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali kayın ağacından halat ile arı kovanı indiriyor. Xut’up’ali koconç’i. Toç’ç’i dolobdvare. (AŞ-Ortaalan) Zembili indir. İçine ip koyacağım. → gyonç’ams/ gyonç’aps; conç’ams

II. mec. Fiyatı [aps.] indiriyor. Ali puji gamaçamt’aşa na-ğirunşa var-conç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali ineği satarken fiyatı hiç indirmiyor.


conç’arams/ conç’aray (PZ ~ AŞ) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. cevonç’aram/ cebonç’aram; part. cenç’areri] Bir şeyin üzerine yazıyor. Xasanik t’eft’eri var-z’iru do pi3aris conç’arams. (PZ-Cigetore) Hasan defter bulamadı da tahtanın üstüne yazıyor. Bere t’avli jindo noşk’erite conç’aray. (ÇM-Ğvant) Çocuk tahta oturağın üzerine kömür ile yazıyor. → gyonç’arams; yonç’arams; gyoç’arams/ gyoç’araps; yoç’arams/ yoç’araps


conç’k’valay (AŞ) ED har.f. [emp.şim.1.tek. cevonç’k’valam/ cebonç’k’valam] Birinin veya bir şeyin üzerine yukarıdan aşağıya doğru (çatıdan vs) tükürüyor. Cegonç’k’vala ! (AŞ) Sana (çatıdan) tüküreyim ! Xasani, ordo var-ext’u şeni oxorza-muşi conç’k’valay. (AŞ-Ortaalan) Hasan, “erken çıkmadı diye karısına tükürüyor. → conç’valams; gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps; ++ goyonç’valams; goyomç’k’valay


conç’valams (PZ) ED har.f. [emp.şim.1.tek. cevonç’valam] Birinin veya bir şeyin üzerine yukarıdan aşağıya doğru (çatıdan vs) tükürüyor. → goyomç’k’valay; conç’k’valay


condgay (ÇM)(AŞ-Ortaalan) ED har.f. Dudaklarını bir şeye [dat.] dayıyor. Ali k’ork’ot’i k’uzite var-şuy. Condgay. Şuy. (ÇM-Ğvant) Ali çorbayı kaşıkla içmiyor. Dudaklarını [tabağa] dayayıp içiyor. # Ngola ini 3’arepe / Kocevondgi var-maşu / Momanzinu gzalepe / So vidar gomaşaşu. (ÇM-Ğvant, K’.H.) Yaylanın soğuk sularına / Dudaklarımı dayadım içemedim / Yollarım çoğaldı / Nereye gideceğim şaşaıdım. Bere maçxa condgu do t’vasuşşa 3’ari şu. (AŞ-Ortaalan) Çocuk su oluğuna dudaklarını dayayıp da patlayıncaya kadar su içti. → leşk’epe-muşi nodums, çabri-muşi nodumers


congsi (PZ) i. Göğüs. Nanak bere-muşi congsis nimxunams. (PZ-Cigetore) Anne çocuğunu göğsüne bastırıyor. Bere nana-muşişi congsis nomxun. (PZ-Cigetore) Çocuk annesinin göğsünde başını koyup duruyor. → uba; gyonksi; gur-p’ici


coninktams (PZ-Apso), coningtams (PZ-Cigetore) EA har.f. 1. Ters çeviriyor. Alt üst ediyor. T’ağanis çxomi cevoninktam. (PZ-Apso) Tavada balık çeviriyorum. 2. Deviriyor. K’oçik kva coninktu. (PZ-Apso) Adam taşı devirdi. Japoniyas hişo zelzele iyu ç’i 3unami iyu do sotinuri oxorepe coningtu. Opşa k’oçepe işk’idu. (PZ-Cigetore) Japonya’da öyle deprem oldu ki tsunami geldi de nerede ev vardı ise hepsini yıktı. Çok insan öldü. → conktay; gyoktams/ gyoktaps; + caninkten


conktay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. [f.-i. cenktu/ cenktapu] (Belli bir açıda bir kere) ters çeviriyor. T’ağani3’a çxomi cevonktam. (ÇM-Ğvant) Tavada balık çeviriyorum. Xoşk’a duği do kva cebonktat. (AŞ-Ortaalan) Sırığı daldır da taşı devirelim. → coninktams/ coningtams; gyoktams/ gyoktaps

part. cenkteri : Belli bir açıda bir kere ters çevrilmiş. Ali kva cenkteri ceduy. (ÇM-Ğvant) Ali taşı öteye dönmüş şekilde koyuyor (= doğru koymuyor).


conk’orams/ conk’orums (PZ-Cigetore) EA har.f. 1. Bir şeyin üstünü bağlıyor. 2. Bir örtüye giysileri vs’yi serip çaprazlama ikişer uçlarını bire bir bağlıyor. Xasanik boxç’a conk’orums. (PZ-Cigetore) Hasan bohçayı bağlıyor. Xasanişi bozomotak boxç’a conk’orams. Dixaziru. Mondo idasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kızı bohçayı bağladı. Hazırladı. Herhalde gidecek. → cenk’orums; ≠ cok’orams/ cok’oray, gyok’orams


conk’oy (ÇM) AL har.f. Tavada ısıtılan bir şey [aps.] tavaya [lok.] yapışıyor. Tağani3’a var-ndğvarasi conk’oy. (ÇM-Ğvant) Tavayı karıştırmazsan yapışıyor.


conta i. Conta. [< İta.] Musluğiz 3’k’ari 3’urulams. Conta okturoni ren. (AH-Lome) Musluktan su sızıyor. Contası değişmelidir


contxams/ contxay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Yukarıdan aşağıya sert şekilde vuruyor. K’uçxe mo-contxam. Pi3ayi t’roxasere. (PZ-Apso) Ayağını sert çarpma. Tahta kırılır. Xoroncipek k’uçxe zebi contxaman. (PZ-Apso) Horoncular ayaklarını yere sert vuruyorlar. Goyoxunu şeni jindo contxay. (ÇM-Ğvant) Üzerine oturmak için üstünü vuruyor. A soti contxasi so-contxare msva imbaren. (ÇM-Ğvant) Bir yere düşerek çarparsan çarptığın yer şişer. Berepe oxori k’uçxe zade contxesi him ora tutendo-ti na-xenanpe e3’vontxay. Mutu var-izit’en. (AŞ-Ok’ordule) Çocuklar evde ayaklarını çok vurunca o zaman aşağıda oturanlar alttan yukarı vuruyor. Bir şey denmez. → gyontxams/ gyontxaps


con3iray (ÇM) EA har.f. Balıkları [aps.] türetiyor. Ferat’i mamçxome n. Rubape çxomi con3iru. (ÇM-Ğvant) Ferhat balık türeticisidir. Derelerde balıkları türetti.


coonay → coyonams


copatxams/ copatxay (PZ ~ AŞ) EA/EDA har.f. + cepatxums/ cepatxuy

I. (PZ-Apso) EA har.f. Kalkması imkansız olan eşyayı [aps.] silkeliyor. Oxorza-şk’imik celaxuna copatxams. (PZ-Apso) Eşim kanepeyi silkeliyor.

II. (PZ ~ ÇM) EA har.f. Gözleri [aps.] kırpıştırıyor. Toli copatxams. (PZ-Apso) Gözleri kırpıştırıyor. Toli copatxay. (ÇM-Ğvant) Gözleri kırpıştırıyor. → k’am3’imuy; patxumsII/ patxupsII; ç’apxuyII; gyopatxamsII; n3’amums[1]; ç’uç’ups

III. (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Bir şeyin üzerine [dat.] başka bir şey silkeliyor. Mduti çilimi copatxay. (ÇM-Ğvant) Dutu kilimin üzerine silkeliyor.


coputxinams/ coputxinay (PZ)(AŞ) EA har.f. 1. Uçuruyor. Uçurup istediği yere gönderiyor. Xasanik sift’eri-muşi coputxinu do oxoşk’ums. (PZ-Cigetore) Hasan atmacasını uçurdu da özgür bırakıyor. Kemali k’inçi toç’i cu3’u. Coputxinay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal kuşun ipini çözdü. Uçuruyor. 2. (Kuş) yavrusunu büyüyünce yuvadan uçuruyor. 3. mec. (İnsan) çocuğunu büyüyünce ana baba ocağından başka bir yere yolluyor. → cojulinay; gyoputxinams; ≠ oputxinams[2]


corçams/ corçay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Üzerine seriyor. Döşüyor. Let’as parvepe corçams. (PZ-Apso) Toprağa yaprak seriyor. “Oxori ini moy-maert’t’ayit’urna xali, çilimi, muturenpe corçare. (AŞ-Ortaalan) “Evde üşümeyeyimdiyorsan halı, kilim, bir şeyler sereceksin. → gyorçams/ gyorçaps; gonk’oruy

+ corçapams/ corçapay EDAL ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] bir yere [lok.] döşetiyor. Oxori pi3ari kocevorçapi. (ÇM-Ğvant) Eve tahta döşeme yaptırdım. Oxori pi3ari koceborçapi. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Eve tahta döşeme yaptırdım. Oda pi3ari corçapi. İni var-iyasen. (AŞ-Ortaalan) Odaya tahta serdir. Soğuk olmayacak.


corçun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Üzerine serilmiş haldedir. Doğanişi odas çilimi corçun. (PZ-Cigetore) Doğan’ın odasında kilim serilmiş halde duruyor. Alişi oxori pi3ari corçun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evinde tahta döşenmiştir. Şk’imi oda pi3ari corçun. (AŞ-Ortaalan) Benim odamda tahta serilidir. → gyorçun; dvorçun


corumci (ÇM) i. Birine muhtaç olan. Him p’anda corumci-şk’im-on. O her zaman bana muhtaç olur.


cost’ik’ams (PZ) EA har.f. Koparıp aşağı sürüklüyor. Ayşek lazut’i-nçala cost’ik’ams. (PZ-Cigetore) Ayşe mısır samanları koparıp aşağı sürüklüyor.


cost’ik’ay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Koparıp yere vuruyor. Bere guri mvalasi xe muti ok’açun cost’ik’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuk kızınca elinde ne var ise yere fırlatıyor. Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim.


cost’ulinaşa (PZ) i. Kızak ya da kayak. Xasanis cost’ulinaşa var-uğun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kızağı (ya da kayağı) yok. → dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale; [kızak : sk’afindi-ost’ulinaşe; ost’vaşeII; mturi-ost’vaşe, osurinoni,; sinik’iyi; gelastvinoni; k’izaği, kizaği]


cosvarams/ cosvaams/ cosvaray (PZ ~ AŞ) EA/EAL har.f. I. EA har.f. Üst üste diziyor. K’oçik kvalepe cosvarams. (PZ-Apso) Adam taşları üst üste koyuyor. Coşk’unik pi3arepe cosvarams. (PZ-Cigetore) Coşkun tahtaları üst üste diziyor. → goyosvarams/ goyosvaray; gyosvarams/ gyosvaraps; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps; yesvarups; + cisvarams/ cisvaray; cisvaren

II. EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üzerine diziyor. Dişk’alepe gza cosvaray. (ÇM-Ğvant) Odunları yola diziyor. Mt’alepe on3xeni cevosvaramtu. (ÇM-Ğvant) Otları (= hayvan yemlerini) tavan arasına diziyoruz (= koyuyoruz). Ali oxori eduy. Cosvaray. (ÇM-Ğvant) Ali evi söküp (tekrar) yapıyor. Nana-şk’imi tencere luu-pavri cosvaray. (AŞ-Ok’ordule) Annem tencereye lahana yaprağı seriyor. → gyosvarams/ gyosvaraps; gesvarups; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps


coşk’idams/ coşk’iday (PZ ~ AŞ) EA har.f. Boğuyor. Memet’ik k’ada-muşi coşk’idams. (PZ-Cigetore) Mehmet arkadaşını boğuyor. Oxvalu k’oçi coşk’iday. (ÇM-Ğvant) Öksürme insanı boğuyor. Bere om3eli çoşk’idu. (AŞ-Ortaalan) Çocuğu beşikte boğdu. → gyoşkidams/ gyoşkidaps;+ cişk’iden; ++ oşk’idams/ oşk’iday


coşk’ums/ coşk’uy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [yet. caşk’ven[2]] I. (PZ ~ AŞ) Canlı varlığı [aps.] indiriyor. 1. Canlı varlığı [aps.] aşağıya gönderiyor. Xasanik berepe ti-tude coşk’ums. (PZ-Cigetore) Hasan çocukları aşağıya indiriyor. Ali bere noğaşa coşk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali çocuğu [aşağı sahildeki] kasabaya gönderiyor. Doğani bere coşk’uy. Mutxa moğapasen. (AŞ-Ok’ordule) Doğan çocuğu aşağı indiriyor. Bir şey getirtecek. 2. Canlı varlığının [aps.] aşağı inmesine izin veriyor. Ali livadi çiji k’o3’agutun. Şuronepe tudeşi var-cosk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali bahçenin alt tarafında duruyor. Keçileri aşağı bırakmıyor. On3xone keyulvan. Bere hey cok’açay. Va-coşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çatı katıya çıkıyorlar. Çocuğu orda mahsur tutuyor. İndirtmiyor. → gyoşkumers/ gyoşkumels; gyoçkumers, gyoçkumars

II. (PZ ~ ÇM) (Yemeği ya da suyu) boğazından indiriyor. Xasanik nam-soyi 3’ari coşk’ums ! (PZ-Cigetore) Hasan suyu ne şekilde boğazından indiriyor ! Ali cari dolağuna şuk’ule xurt’uli coşk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali ekmeği çiğnedikten sonra boğazından indiriyor. → cuşk’ums; cişk’uy; geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers


coşvanams/ coşvanay (PZ ~ ÇM) EA har.f. Nefesi [aps.] veriyor. Xocik çxindişe şuri coşvanams. (PZ-Apso) Öküz burundan nefes veriyor. # Keft’i 3’ipri. Şuri kocevoşvani. / Dop’i oropa do var-vipişmani. (ÇM-Mek’alesk’irit, H.K.) Çıktım kayın ağacına. Nefes verdim. / Sevdalık yaptım. Pişman olmadım. → gyoşvanams (AH-Borğola); + şvanums/ şvanuy


cotanun (PZ ~ AŞ) øD e.f. Birinin [dat.] gece kalkması gerekirken uyanamayıp gün ağarıyor. Birine [dat.] gün ağarıyor. Biri [dat.] sabaha kalıyor ya da sabahlıyor. Ncirik cemojgines. Moselaşa var-momaseles. Cemotanes. (PZ-Cigetore) Uykuya yenilip sahura kalkamadık. Sabaha kaldık. Amseri mosela var-cep’k’u3xit. Şk’u cemotaney. (ÇM-Ğvant) Bu gece sahurda uyanamadık. Bize sabah oldu. Ham ndğa bip’içvart’u. Cemotanu. Var-emaselu. (AŞ-Ok’ordule) Bu gün oruç tutacaktım. Gece uyanamadan sabah oldu. Kalkamadım. Hamseri cemotanu. Himu-şeni handğa var-bip’içvare. (AŞ-Ortaalan) Bu gece uyanamadım (= uyuya kaldım). Onun için bugün oruç tutmayacağım. → gyotanun


cotasams (PZ), cotasay (AŞ) EA har.f. (Bitkinin) tohumunu ekiyor, serpiyor. Lu cotasams. (PZ) Lahana tohumunu ekiyor. → gyotasams/ gyotasaps; + cetasuy (ÇM)


cotun (PZ ~ AŞ) AD hal f. Bir şey [aps.] başka bir şeyi [dat.] örtmüş haldedir. Bir şey [dat.] başka bir şey ile [aps.] örtülüdür. Gotvale kocotun. İni var-ayasen. (ÇM-Ğvant) Üstüne örtüsü koymuş. Üşümez. (cutvams altında) cetveri on, gyotun; + citums/ cituy; cutums/ cutvay/ cutvams; ++ eyotun (PZ ~ AŞ)


coturgams/ coturgay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Çatıyı [aps.] örtüyor. [Çok az onarım yapıyor, veya küçük alanda örtüyor, veya parça parça örtüyor.] Ğurnişi çerçepe coturgay. (ÇM-Ğvant) Kovanın örtüsünü örtüyor. + ceturgums/ ceturgay


cot’axams/ cot’axay (PZ ~ AŞ) EAL/EDAL har.f. + cut’axams/ cut’axay; ≠ gyot’axams/ gyot’axaps

I. EAL har.f. Yukarıdan aşağı doğru hareket yaparak bir şeyin üstünde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Alik kvaşi jin nez*i eyodums do cot’axams. (PZ-Cigetore) Ali taşın üstüne cevizi koyuyor da kırıyor. Ali nezepe kvaşi jindo cot’axay. (ÇM-Ğvant) Ali cevizleri taşın üstünde kırıyor. M3xadarişi cindo ham nezi cot’axay. (AŞ-Ok’ordule) Oturağın üstünde bu cevizi kırıversin. Cot’axana met’roxasen. (AŞ-Ortaalan) Yere doğru kırmaya çalışırsan kırılacak.

II. EDAL har.f. Yukarıdan aşağı doğru hareket yaparak birine ait [dat.] bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor.


cot’oçams/ cot’oçay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Yukarıdan atıyor. Xasanik serendeşa mt’aşi enç’ili cot’oçams. (PZ-Cigetore) Hasan serenderden ot bağı aşağıya bırakıyor. Ali balk’onişe çak’i cot’oçay. (AŞ-Ok’ordule) Ali balkondan çakı atıyor. → geyot’k’oçams, geyot’k’omers; gyot’k’oçams/ gyot’k’oçaps, gyot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers; gistomers

+ cut’oçams/ cut’oçay EDA har.f. Yukarıdan birinin [dat.] üzerine atıyor. Xasanik xorz*a-muşis on3xenişa oşk’uri cut’oçams. (PZ-Cigetore) Hasan karısına tavandan elma aşağıya bırakıyor. # T’ubi otxo ot’oçi / Ar m3xuli cemit’oçi / Ar daya kot’oçana / E3’egincğonar boçi. (ÇM-Ğvant, A.A.S.Y.) At dört-ciharı / At bana bir armut yukardan / Bir daha atarsan / Koçu önüne katacağım. Ali ! Amet’i u3’vi do bere xirk’a cut’oçay. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Ahmet’e söyle de çocuğa hırka atsın.


cot’roxun (PZ ~ AŞ) AD har.f. İş, dert, sorun vs [aps.] birine [dat.] yükleniyor. Birinin üzerine kalıyor. Ma muti var-vikum. İri-turli ma cemot’roxun. (ÇM-Ğvant) Ben bir şey yapmıyorum. Her şey benim üstüme kalıyor. → gyot’roxun, gyot’ruxun


coxedun (PZ ~ AŞ) AD har.f. I. Bir şey [aps.] bir şeye [dat.] izi bırakıyor. Mturi jindo digzali-i, k’uçxe cebazgeri coxedun. (ÇM-Ğvant) Kar üstünde yürüdün mu, ayak izi kalır. → gyoxedun

II. Bir şey [aps.] birinin [dat.] üzerine konuyor. K’inçi mulun do p’anda mxucis cemoxedun. (PZ-Cigetore) Kuş geliyor da her zaman omzuma konuyor. → cadven[1]; eyadven, yadven


coxen[1]/ coxers[1]/ coxes[1] (PZ-Cigetore), coxen[1] (PZ ~ AŞ) AD/ADL hal f. Bir şeyin izi bulunuyor. İzi var. → gyoxen

I. AD hal f. Bir yerde [dat.] bir şeyin [aps.] izi var.

II. ADL hal f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerinde [lok.] bir şeyin [aps.] izi bulunuyor. Pupuli sum 3’ana ogi cemaktu. Xolo kocemoxen. (ÇM-Ğvant) Çiban üç yıl önce iyileşti. Hâlâ izi var. Laç’i na-cemak’abinu xe cemoxen. (ÇM-Ğvant) Elimde köpeğin ısırığının izi var.


coxen[2]/ coxers[2]/ coxes[2] (PZ-Cigetore), coxen[2] (PZ)(AŞ) AD hal f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] üzerinde konmuş haldedir. Alişi sift’eri mxucis cemoxen. (PZ-Cigetore) Ali’nin atmacası omzuma konmuş halde duruyor. Atmaca mxuci cemoxen. (AŞ-Ok’ordule) Atmaca omzumda oturmuş haldedir. → noxen; + coxunams/ coxunay


coxo (AH ~ ÇX)(AK) i. İsim. Ad. Ustak oxorişi nek’naz coxo-muşi yoç’arams. (AH-Lome) Usta evin kapısına kendi adını yazıyor. Bulgaristanis Turkepes coxope duktures. (AH-Lome) Bulgaristan’da Türklerin isimlerini değiştirdiler. E na coxo egazdasen ! (AH-Lome) bed. Adın yok olasın. Coxok k’oçi var-omskvanams; k’oçik coxo omskvanams. (AH, atasözü, K.A.) İsim İnsanı güzelleştirmez. İnsan ismi güzelleştirir. Kart’alis coxo-muşi gyoç’arams do ğocis non3axams. (HP-P’eronit) Kağıda adını yazıyor da köşeye yapıştırıyor. Beez coxo mu gyodvit ? (ÇX-Makret) Çocuğa ne isim verdiniz ? Noğas mendraşen ar k’oçi doviçini. Coxo-muşi var-gumaşinet’u. Ama muk çkimda moxtu do selami momçu. (AK-Döngelli) Çarşıda uzaktan bir adamı tanıdım. Adını hatırlamıyordum. Ama kendisi bana gelip selam verdi. → yoxo, ncoxo

[dey. coxo gedumers (AH) : Adını koyuyor. Bir şeyin ne olduğu, ne kadar olduğu açık belirtiyor.] Heya mu ren iriz kuçkin. Çkva coxo gedu va-unon. (AH-Lome) Onun ne olduğu bellidir. Başka isim koymaya gerek yok. Hemuşi coxo gedveri ren. Dido p’aramiti va-unon. (AH-Lome) Onun adı konmuş. Çok söze gerek yok.

[dey. didi coxo (AH-Borğola) : Soyadı. Soyismi.] Beres k’itxu : “Didi coxo mu gcoxons ?” BerekBayraminatku. (AH-Borğola) Çocuğa sordu : “Soyismin ne ?” ÇocukBayramindedi.


coxombinams/ coxombinay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Bitkiyi kestikten sonra bitkinin alınan kısmını [aps.] düz ve yatay zeminde kurutuyor. Aydini mt’alepe so-şk’oru coxombinay. (ÇM-Ğvant) Aydın otları biçtiği yerde kurutuyor.


coxoni (FN ~ ÇX)(AK) s. [isim + coxoni] (...) adlı. (...) isimli. MailizBelge 10” coxoni dosya ek’uz*in. (AH-Lome) “Belge 10adlı dosya mailin arkasında eklidir. Goişi Kojima coxoni ar Japoni cumadi mix’onun. (AK-Döngelli) Gôichi Kojima adında bir Japon amcam var.


coxons (AH ~ ÇX)(AK) AD hal f. (Birinin) adı ...-dir. Si mu gcoxons ? Yukseli mcoxons. (AH ~ ÇX) Senin adın ne ? Adım Yüksel. Beres k’itxu : “Didi coxo mu gcoxons ?” BerekBayraminatku. (AH-Borğola) Çocuğa sordu : “Soyismin ne ?” ÇocukBayramindedi. Ma Ali mcoxons. Edo ma vit’o-çxoro 3’aneyi voye. (HP-K’ise) Adım Ali’dir. Ve ben on dokuz yaşındayım. Beez mu coxons ? (ÇX-Makret) Çocuğun ismi nedir ? Çkini kyoyis ar gyoli ren. Edo Didi-Gyoli coxons. (AK-Döngelli) Bizim köyde bir göl var. Ve adı Didi-Gyolidir. → cozun/ gyoz*in


coxums (PZ-Cigetore) EA har.f. Ekmeği [aps.] kuruyor. Cari cevoxum. (PZ-Cigetore) Ekmek kuruyorum. → ceduy; gedumers2


coxunams/ coxunay (PZ ~ AŞ) EAL/EA har.f. I. (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin üstüne oturtuyor. Cemoxunam.(1) (ÇM-Ğvant) Beni oturtuyorsun. # K’ap’ula mogibare / Kva ti cegoxunare / Guri-şk’imi diyayna / Uba megixunare. (ÇM-Ğvant) Seni sırtıma alacağım / Taşın başına oturtacağım / Gönlümce olursa / Göğsüme koyacağım. → gyoxunamsI ; yoxunams/ yoxunaps; + coxen

part. cexuneri : Oturtarak. Ayşe bere t’avli cexuneri cari çay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocuğu oturağa oturtup yemek yediriyor. Atmaca xe cexuneri gobiyonam. (AŞ-Ortaalan) Atmacayı el üzerinde (= kol üzerine kondurup) gezdiriyorum.

II. (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Taşıma aracına [lok.] bindiriyor. Ali manganate a soti ulurt’aşa berepe oginde var-coxunay. Ek’ixunay. (ÇM-Ğvant) Ali araba ile bir yere giderken çocukları önde oturtmuyor. Arkasına oturtuyor (= arka tarafa oturtuyor). # Ayşe oşk’uri cexen / Cuzi ceviyonare / Ask’erişa moft’asi / N3xeni cevoxunare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Ayşe elma ağacında / Sonbaharda indireceğim / Askerliğinden dönünce / Ata bindireceğim. → gyoxunamsII/ gyoxunaps

III. (ÇM) EA har.f. Kızdırıyor. Cemoxunam.(2) (ÇM-Ğvant) Beni kızdırıyorsun. guri muyonams/ guri muyonay; gegondinams; oşumams/ oşumaps


coyonams/ coyonay/ coonay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Aşılıyor. Xasanik mbuli coyonams. (PZ-Cigetore) Hasan kiraz aşılıyor. Ayxani mbuli coyonay. (ÇM-Ğvant) Ayhan kiraz aşılıyor. Aydini mbuli coonay. (AŞ-Ok’ordule) Aydın kiraz aşılıyor. → gyomp’onams/ gyomp’onaps

şsz ciyoninen : Aşılanıyor. Danzi-nkolo m3xuli ciyoninen. (ÇM-Ğvant) Yabangülüne armut aşılanabilir.

part. ceyoneri : Aşılanmış. Berepek ceyoneri mşk’vela memit’axes. Ma-ti nana-nişis delevut’am. (PZ-Cigetore) Çocuklar aşlanmış fidanımı kırdılar. Ben de annelerine şikâyet ediyorum.


cozgvay (AŞ) EL/EDL har.f. → dolozguyII; goyozgvams/ goyozgvay; gyoz*gvams/ gyoz*gvaps

I. EL har.f. 1. Altta bulunan biri veya bir şeyin [dat.] üstüne sıçıyor. Ali bere ke3’uxedu. Bere cozgvayna azirasen. (AŞ-Ortaalan) Ali çocuğun altına girdi. Çocuk üzerine sıçarsa görecek.

II. EDL har.f. [mecaz ya da şaka] Birinin [dat.] üstüne veya işine sıcıyor. Birinin [dat.] kafasına [lok.] sıçıyor. Ali Memeti ti cozgvams (= cozgvay). (AŞ-Ok’ordule) Ali Mehmet’in kafasına sıçıyor.


cozlap’ams/ cozlap’ay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Üzerine basarak eziyor. AliCari cebdumit’uy. Zimari cozlap’ay. (ÇM-Ğvant) AliEkmek yoğuruyorumdiyor. (Oysa) hamur eziyor.


cozluği (PZ ~ AŞ) i. Gözlük. Nana-şk’imişi tolepe k’evi on. Cozluği p’i oxmaraşa lemşis ordo lomç’epi gondums. (PZ-Cigetore) Annemin gözleri sağlamdır. Gözlüğü kullanmadan iğneye erken iplik geçiriyor. Badi dobiyisi toli ok’omaxven. Cozluği-suzi lemşi toç’i va-gomanden. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlanınca gözlerim bozuluyor. Gözlüksüz iğneye iplik geçiremiyorum. → gyozluği


cozun (PZ-Apso, Cigetore ~ AŞ) AD hal f. [emp.şm.3.tek.ö.1.dat.tü. cemozun; emp.geç.3.tek.ö.1.dat.tü. cemozurt’u] → gyoz*in; coxons; ≠ cuzun

I. Birinin ya da bir şeyin [dat.] adı ...-dır. [= kelimesi kelimesine : “birine [dat.] ad [aps.] konmuştur”] Si mu cegozun ? - Ayxani cemozun. (PZ ~ AŞ) Adın ne ? - Adım Ayhan. İst’anbolişa it’aşa ar didi t’oba kon. Sapanca cozun. (ÇM-Ğvant) İstanbul’a giderken büyük bir göl var adı Sapanca’dır.

II. [emp.geç. cemozurt’u, cegozurt’u, cozurt’u, cemozurt’ey vs] (Birinin) yazgında idi. Haşo cozurt’u. Muti xeşa va-mulun. (ÇM-Ğvant) Yazgısı böyle idi. Elden bir şey gelmez. Bere igbali var-cozurt’u. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun ikbali yoktu (= Çocuğun ikbali yazılı değildi). Xasani ordo ğuru. Hişo cozurt’t’u. (AŞ-Ortaalan) Hasan erken öldü. Yazgısı öyle idi.


cozurinams (PZ-Cigetore) Aø har.f. Üzülüyor. Tasalanıyor. BerekObiraşa-şk’imi nak ondeyi bgarineri ma mik’txu do ma-ti var-mişk’un. Cevozurini. (PZ-Cigetore) ÇocukOyuncağım nerdediye ağlayarak bana sordu da bende bilmiyorum. Üzgünüm. → guri naç’ven[1]; guri cat’en; guri danç’en; e3’vabğen


co3onams/ co3onay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Üstten aşağıya hareket yaparak bir şeyi [aps.] bir şeye [lok.] saplıyor. Xasanik xoşk’a co3onams. (PZ-Cigetore) Hasan kazığı üstten aşağıya doğru saplıyor. Ali mp’alu co3onay. N3xeni nok’orasen. (ÇM-Ğvant) Ali kazık saplıyor. Atı bağlayacak. Sali va-co3onaşa ham çutuği va-gaçiten. (AŞ-Ortaalan) Kamayı saplamadan bu kütüğü biçemezsin. → gyo3onams; gyo3igaps


co3’en[A] → co3’ers[B]


co3’en[B] (ÇM ~ AŞ) ED har.f. Üstten aşağıya bakıyor. [perf. co3’edu ; yet. ca3’omilen ; şsz. ci3’omilen ; tec. cu3’omilapun ; part. ce3’omileri; yoks.part. uce3’omilu; f.-i. ce3’omilu; f.-s. ce3’omiloni.] Çoyi oxori-şk’imi cevo3’ert’i. (ÇM-Ğvant) (Yüksek bir yerden aşağıya) köydeki evime bakıyordum. Cindo co3’edasi tude doloxedun. (AŞ-Ok’ordule) Yukardan bakınca altta oturuyor. → goyo3’ers/ goyo3’ey/ goyo3’en; co3’ers; gyo3’k’en/ gyo3’k’ers


co3’ers[A] (PZ-Noxlamsu) ED har.f. Üstten aşağıya bakıyor. [perf. co3’eru ; yet. ca3’elimen; şsz. ci3’elimen; tec. cu3’elimapun; part. ce3’elimeri; yoks.part. uce3’elimu; f.-i. ce3’elimu; f.-s. ce3’elimoni] → goyo3’ers/ goyo3’ey/ goyo3’en; co3’en; gyo3’k’ers/ gyo3’k’en


co3’ers[B]/ co3’en[A] (PZ-Apso, Cigetore) ED har.f. Üstten aşağıya bakıyor. [perf. co3’eru ; yet. ca3’olimen; şsz. ci3’olimen; tec. cu3’olimapun; part. ce3’olimeri; yoks.part. uce3’olimu; f.-i. ce3’olimu; f.-s. ce3’olimoni] → goyo3’ers/ goyo3’ey/ goyo3’en; gyo3’k’ers/ gyo3’k’en


co3’onams (PZ) EA har.f. Tartıldığında biri [erg.] birinden [aps.] ağır basıyor. Xasani Alişa monk’a on. İ3’onanisi Xasanik Ali co3’onams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’den ağırdır. Tartıldıklarında Hasan Ali’den ağır tartıyor (= “Ali’yi aşağıya tartıyor”). → ce3’onums; gyo3’onams/ gyo3’onaps; gyon3’onams, gyon3’inams/ gyon3’inaps; ge3’inums/ ge3’inups


cu- → ca-, ce-, ci-, co-


cubams[3]/ cubay[3] (PZ ~ AŞ) EDA har.f. İçiriyor. Emziriyor. Bere 3i3i cubay. (ÇM-Ğvant) Çocuğu emziriyor. Ayşe jur buzi-nceni morduy. Ar tuta daya cubasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe iki tane süt danası büyütüyor. Bir ay daha süt verecek. Alişi juma ağu cubey do oğuriney. (ÇM-Ğvant) Ali’nin kardeşine zehir içirerek öldürdüler. [eşb. ( cobams[1]+[2]/ cobay[1]+[2] altında) cubams[1]+[2]/ cubay[1]+[2]] → gyubams/ gyubaps


cubre (ÇM ~ AŞ) i. Gübre. I. (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) Kimyasal azotlu gübre. Doğani çayi cubre gobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan çaya gübre döküyor. Doğan andali celaren. Ntxiri cubre ceşk’vobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan andalide duruyor. Fındığın üstüne gübre atıyor.→ avropa, avropa-cubre, gyubre, gubre; ≠ [doğal gübre] mgvana; çemre; [inek dışkısı] puşk’undi; ç’enç’i; lazma; [koyun ve keçi dışkısı] k’op’iya, k’opya; k’ork’ola; [tavuk dışkısı] 3’int’ili, 3’k’int’ili, n3’k’int’ili

II. (AŞ-Ortaalan) Bütün gübre çeşitleri. Çayi cubre cepçare. (AŞ-Ortaalan) Çaya gübre vuracağım.


cuburams/ cuburay (PZ ~ ÇM) ED har.f. Yamalıyor. Yama yapıyor. Xorz*a-şk’imik bereşi z*ikvas cuburams. (PZ-Cigetore) Hanımım çocuğun pantolonuna yama yapıyor. Oxorza-şk’imi bere pontuli cuburay. (ÇM-Ğvant) Hanımım çocuğun pantolonuna yama yapıyor. → eluç’abay; meç’ums[2]; burams; gyoburams/ gyoburaps; gamaburoms


cuçinadvay → ceçinaduy


cuçitams (PZ-Cigetore) E.Abl har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Kurtuluyor. Ma cuma-şk’imişa cevuçitam. (PZ-Cigetore) Ben kardeşimden kurtuluyorum. → muçitun, çituy


cudgams/ cudgay (PZ ~ AŞ) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] (Saat, tuzak vs) kuruyor. Saat’i cevudgam. (PZ-Cigetore) Saati kuruyorum. Alik kandara cudgu do ort’iç’i ç’opums. (PZ-Cigetore) Ali tuzak kurup bıldırcın yakalıyor. Sayet’i cudgay. (ÇM-Ğvant) Saat kuruyor. Mtuti k’apani cudgay, mebuy. (ÇM- Ğvant) Ayıyı kapanla yakalıyor. Kapanı kurup ayıyı yakalıyor. Tuği kocegidges-i, dolvolam. (ÇM-Ğvant) Sana tuzak kurulursa (tuzağa) düşersin. Ç’emu, didi mturi muç’o mtvasen, ntxirepe-ç’epxepe dolondrik’uy, ar pirçi oraşi dok’ap’inoni kocudgamt’u. (*)(ÇM-Ğvant) Ç’emu, büyük kar yağar yağmaz, [geçen yılki] fındık filizlerini [toprağın içine] büküp çabucak kuş kapanı kurardı. [(*) “büküp ...... kurardı”nın karşılığı olarak verilen “dolondrik’uy, .... kocudgamt’u” ifadesi, yazılı Türkçe ifadenin kopyasıdır. Doğal konuşma Lazcasında “Ç’emu, didi mturi muç’o mtvasen, ntxirepe-ç’epxepe dolondrik’umt’u. Ar pirçi oraşi dok’ap’inoni kocudgamt’u.” şeklinde söylenir.] Xasani saet’i cudgams. (AŞ-Dutxe) Hasan saat kuruyor. Ma-ti saet’i kocebudgik’o. (AŞ-Dutxe) Ben de saati kursaydım. 3’ingiliç’i cudgaman. (AŞ-Dutxe) Kapan kuruyorlar. K’inçi 3’ingiliç’i kocebudgi. (AŞ-Dutxe) Kuşa kapan kurdum. → gedgums, gedgims/ gedgips


cudums/ cuduy/ cudvams → cedums/ ceduy


cufloxt’un (ÇM)(AŞ-Ortaalan) AD har.f. Birinin [dat.] vücudundaki [aps.] şişiklik iniyor. Ali k’uçxe mbareri na-uğurt’u cufloxt’un. (ÇM-Ğvant) Ali’nin şişik olan ayağının şişikliği iniyor. Ndğaleri domifloxt’u-dort’t’u. Seri cemifloxt’u. (AŞ-Ortaalan) Gündüz kabarıp şişmişti. Gece kabarma ve şişme indi. → cafloxt’en; gyufroxtun; froxti gyuxtams; + cofloxt’un; + cefloxt’inay


cuğobams/ cuğobay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birinin [dat.] yolunu [aps.] çit vs ile kapatıyor. Kemalik pucepes gza cuğobams. (PZ-Cigetore) Kemal sığırların yolunu çitayla kapatıyor. Ali mvangonasi gza cemiğobay. (ÇM-Ğvant) Ali, canı istediğinde yolumu kapatıyor. Xasani Ali gza cuğobay. (AŞ-Ok’ordule) Hasan Ali’nin yolunu kapatıyor. Gza cegiğobare. Var-gologalasen. (AŞ-Ortaalan) Yolunu örüp kapatacağım geçemeyeceksin. → gyuğobams/ gyuğobaps; (meğobams/ meğobay/ meğobums/ meğobaps altında) nuğobams/ nuğobay/ nuğobaps


cuk’am3’inay (ÇM) EDA har.f. Birine [dat.] gözünü [aps.] kırpıyor. Yusufi gale oyoxinu şeni toli cemik’am3’inu. (ÇM-Ğvant) Yusuf dışarı çağırmak için bana göz kırptı. → eluç’apxayII, (nçaxums altında) unçaxams, gelunçaxams, gyunç’axups


cuk’ap’ams (PZ-Cigetore) AL har.f. Hızla dik aşağı iniyor. Xasanis p’ot’t’e var-dvanç’inen. On3xenişa eyuk’ap’ams do cuk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Hasan hiçbir zaman yorulmuyor. Çatı katına hızla çıkıp iniyor.→ cilay


cuk’ap’p’ay (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Hızla yere çöküyor. E3’uk’ap’p’i-cuk’ap’p’ik’o-ti ham dulya iyassen. (AŞ-Ortaalan) Hızla havaya fırlayıp hızla yere çöksen de bu iş olacak.


culi (AŞ-Ok’ordule) i. I. Çiçek. Berepe na-niçanen culi var-naşk’uman. (AŞ-Ok’ordule) Çocuklar olan çiçeği bırakmıyorlar. → nculi; gyuli; dadali[1]

II. Sevgili. Si culi miyonur. (AŞ-Ok’ordule) Sen gülümsun (= sen gülüm durumundasın).→ yari; gyuli; sevda, sevdali; s. ve i. oroperi, x’oroperi, x’oropeli


culumcun (ÇM) øD e.f. Birine [dat.] akşam olur. Biri [dat.] akşamlıyor. Ali gza mendra uğun. Moxt’aşa culumcun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin yolu uzak. Gelinceye kadar (Ali’ye) akşam oluyor. Mp’ula amipinasi ora var-momat’inen. Cemilumcun. (ÇM-Ğvant) Sis [veya bulut] sarınca zamanı kestiremiyorum. Akşama kalıyorum. (dolumcun altında) dulumcun; ++ dvolumcinay


culun (PZ ~ AŞ) Aø har f. [emp.şm.1.tek. cevulur/ cebulur; emp.geç.1.tek. cevulurt’i/ cebulurt’i; perf.1.tek. ceft’i; gel. ceft’are] İniyor. 1. İnsan, araba vs [aps.] yoldan aşağıya doğru iniyor. [Yol, az veya dik meyilli olabilir.] # K’arşi ona cevulur / Nena momçi mevulur / Sk’ani şeni, Emine / Dudi dveri govulur. (PZ-Apso, anonim) Karşı onaya doğru iniyorum / Ses ver. Sana geliyorum / Senin için, Emine / Başı dönmüş durumda geziyorum. XasanikNoğaşa cext’asen miti on-i ?” deyi goik’itxams. (PZ-Cigetore) HasanÇarşıya gidecek kimse var mı ?” diye etrafa soruşturuyor. # Melenk’alendo cevulur / Nena momçi mevulur / E, bozo, sk’ani şeni / Ti dvaleri govulur. (PZ-Cigetore, anonim) Karşı taraftan iniyorum / Ses ver. Sana geliyorum / Ey, kız, senin için / Başı dönmüş durumda geziyorum. Hakole cemtumani cext’asi gza zirar. (ÇM-Ğvant) Burdan aşağı doğru gidince yolu bulacaksın. # Çerez-oren ngola k’ale uluran / Ğoma idey andğa ceri culuran. (ÇM, K’.Z.) Hazırandır yaylaya gidiyorlar / Dün gittiler bugün geri iniyorlar. # Cevulur eşk’evulur / Bgarineri noğaşa / Mo-goişaşer cuma / Komeft’ana t’obaşa. (AŞ-Cibist’as) İniyorum çıkıyorum / Ağlayarak çarşıya / Şaşırma kardeşim / Gelirsem gizlice. 2. Su, nehir, ırmak [aps.] aşağıya gidiyor, akıyor. 3’ari culun. (PZ ~ AŞ) Su akıyor. Ham ndğa abca mğiri culun. (AŞ-Ok’ordule) Bugün dere bulanık iniyor. 3. Düşey doğrultuyla (= gökten, ağaçtan, üst kattan, dik yokuştan) iniyor. Ar virgini ç’i argi-burgi ti-tude koceft’i. (PZ-Cigetore) Bir yuvarlandım ki tepetakla aşağıya indim. Xasanişi ğuni ceç’ordun do culun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın peteği koptu da aşağı iniyor. Rgineri culun. (ÇM-Ğvant) Yuvarlana yuvarlana iniyor. Ngrineri ngrineri culun. (AŞ-Ok’ordule) Yuvarlana yuvarlana iniyor. Doği culun. (AŞ-Ok’ordule) Kırağı iniyor. Yuldurumi kocext’u. (AŞ-Ok’ordule) Yıldırım düştü. Serende ar k’ale kocextu. Ç’umani tamiri p’are. (AŞ-Ok’ordule) Serederin bir köşesi çöktü. Yarın tamir edeceğim. 4. İnsan [aps.] otobüsten vs [lok.] iniyor. Otobussi na-cext’are yeri cuma-sk’ani mçetuy. (AŞ-Ortaalan) Otobüsten ineceğin yerde kardeşin bekliyor. → gyulun; + colay; cilay; calen[1] + [2]

emp.geç. ikinci biçimi cit’u : (Canlı varlık) aşağı iniyordu. M3xulişa cevit’i. Ara met’roxu. (ÇM-Ğvant) Armuttan iniyordum. Dal kırıldı. Rubaşa cebit’i. Ali gza memagu. (AŞ-Ok’ordule) Dereye iniyordum. Ali bana yolda rastladıNusa 3’aleni livadişa cit’aşa irote meyust’un-colay. (AŞ-Ok’ordule) Gelin aşağıdaki bahçeye inerken her zaman kayıp düşüyor. Fundak domicoxuşi ncaşen gebit’i. (HP-P’eronit) Funda beni çağırdığında ağaçtan iniyordum.

yet. calen : a. İnebiliyor. b. Yanlışlıkla iniyor. Ali ngolaşa moit’uşa gza ant’alu. Meleni ruba k’ale kocalu. (ÇM-Ğvant) Ali yayladan gelir iken yolunu şaşırdı. Öbür taraftaki dereye indi. [◘ eşb. calen[1] + [2]]

f.-i. colva/ colvapu : (Canlı cansız her şeyin) hızla veya yavaş yavaş aşağı inmesi. Mturi mtvasi k’abanis colvapu maşk’urinen. Ordo ordo ndoğişi jin pst’ur. (PZ-Cigetore) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum.


cuma i. [çoğ. cumalepe] 1. Erkek kardeş. İrfanişi cuma ar tutaşa içilen. Şk’u duğunişa miyoxaman. (PZ-Cigetore) İrfan’ın kardeşi bir ay içinde evleniyor. Bizi düğüne davet ediyor. Cuma-muşis elvayonen do eşk’uluran. (PZ-Cigetore) Kardeşine eşlik edip de çıkıyorlar. Ma Xasani şk’ala cuma st’eri vore. (PZ-Cigetore) Ben Hasan ile kardeş gibiyim. Ali cuma-şk’imi var-on do cumalebura on. (PZ-Cigetore) Ali kardeşim değil de kardeşliğimdir. Ma si iri ora cuma st’eri mazin. (AŞ-Ortaalan) Ben seni her zaman kardeş gibi görürüm. Cumalepe let’ape-muşi oko3’k’uman. (FN-Sumla) Kardeşler topraklarını ayırıyorlar (= paylaşıyorlar). Cumalepe-çkimi mektebişi gomtez xenan. (AH-Lome) Kardeşlerim okulun çevresinde oturuyorlar (ikamet ediyorlar). Ç’ut’a berek cuma-muşişi defterepe ğarums. (AH-Lome) Küçük çocuk kardeşinin defterlerini karalıyor. Cumalepek istert’anşi didik ç’ut’az numğezams. (AH-Borğola) Kardeşler oynarken büyüğü küçüğünü kışkırtıyor. Didi cumak ç’ut’a cumaz muz na-anç’u ont’ule duxasuru. (AH-Borğola) Büyük kardeş küçük kardeşe kendine düşen tarlayı bağışladı. K’ulanikXvala var-vidaya do ç’it’a cuma-muşi ilik’ateps do noğaşa eşo nulun. (AK-Döngelli) KızYalnız gitmeyeyimdiye küçük erkek kardeşini yanına katıyor da çarşıya öyle gidiyor. 2. Yakın ilişkide olan erkek insan. Lazi cumalepe k’ala dopxedatşi çkunebura gyarepe bipxort. (AH-Borğola) Laz kardeşler ile oturduğumuzda Laz geleneğine ait yemekleri yiyoruz. Lazepek dido na-oroman Cuma-mutepeşi Fransas skidun. (AH-Borğola) Lazların çok sevdikleri Kardeşleri Fransa’da yaşıyor. Biç’i cuma va-mix’oun. (ÇX-Makret) Erkek kardeşim yok. → juma


cumaçxa (PZ-Cigetore ~ ÇM)(FN ~ AH) i. Çarşamba günü.


cumadi (FN ~ ÇX)(AK) i. Amca veya dayı. 1. Annesi veya babasının erkek kardeşi. Cumadi-çkimi zabuni ren. Ç’umanişe heya mobigorare. (FN-Ç’anapet) Amcam hastadır. Yarın onu ziyaret edeceğim. Cumadi-çkimik avlaşi livadiz rubaşi kvalepeten gu3’k’ondams. (FN-Ç’anapet) Amcam evin önündeki bahçenin etrafına dere taşlarıyla duvar örüyor. Xasanişi 3’ut’eli bozomotak cumadi-muşiz resimi oğarapu şeni kart’ali nunç’inams. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın en küçük kızı resim çizdirmek için amcasına kâğıdı yaklaştırıyor. Ali cumadik t’abağiz gyari var-gyut’alams. Muntxa gyudvare iri gekosums. (AH-Lome) Ali amca tabakta yemek bırakmaz. ne koyarsan hepsini silip süpürür. K’adir-cumadi dido dibadu-doren. Ucis-ti k’ayi var-ognams. (AH-Lome) Kadir amca çok yaşlanmış. Kulakları da pek iyi duymuyor. Cumadik mota-muşi Mot-melamt’az ya do xincişen goloyonams. (AH-Borğola) Amcam torununu Düşmesin diye köprüden öteye geçiriyor. Cumadi-çkimişi bere dido mordale ren. Edo 3’anaşe Mekkeşe idasen-doren. Haci biva unon. (AH-Borğola) Amcamın oğlu çok genç. Ama seneye Mekke ye gidecekmiş. Hacı olmak istiyor (kelimesi kelimesine : Hacı olayım istiyor). Cumadi domiğuu. (ÇX-Makret) Dayım (amcam) öldü. Çkini oxorişen cumadi-çkimişi oxorişa t’orocepe mijaputxun. (AK-Döngelli) Bizim evden amcamın evine güvercinler uçuyor. Cumadik puci-muşi omçinocaps. (AK-Döngelli) Amcam ineğini çiftleştiriyor. Cumadik bak’işi lazmape pencereşen gamaxups. (AK-Döngelli) Amcam ahırın inek dışkılarını pencereden dışarı atıyor (= boşaltıyor). 2. Birinin babasının yaşındaki sevdiği adam. Goişi Kojima coxoni ar Japoni cumadi mix’onun. (AK-Döngelli) Gôichi Kojima adında bir Japon amcam var. 3. Yaşlı adam. Cumadik ont’ulez meşat’k’obun do ntxiriş ok’orobuşe na-moxtasen berepe meç’opums. (AH-Lome) Amca tarlanın içine saklanıp fındık toplamaya gelen çocukları süçüstü yakalıyor. Cumadik xark’işi ont’ulez puci nupinams do omcvinams. (AH-Lome) Yaşlı amca elâlemin tarlasına inekleri salıp otlatıyor. → emice, emuca, emica; jumadi; dayi


cumalebura/ cumaleburi (PZ) i. Kardeşlik. Kardeş edinilen kimse. Xasani ma cumalebura (= cumaleburi) mayen. (PZ-Cigetore) Hasan benim kardeşliğim oluyor. Ali cuma-şk’imi var-on do cumalebura on. (PZ-Cigetore) Ali kardeşim değil de kardeşliğimdir. → cuma st’eri; ≠ jumaloba/ cumaloba


cumaloba (FN ~ ÇX)(AK) i. Kardeşlik. 1. Kardeş olma durumu. Cuma dido giyonut’aşi cumalobaz-ti k’iymeti var-aven. (AH-Lome) Kardeşin çok olunca kardeşliğin de kıymeti olmuyor. 2. Kardeşçe davranış. Kardeş gibi olma durumu. K’oçonobaz cgina var, cumaloba uk’oremz. (FN-Ç’anapet) İnsanlığın kavgaya değil, kardeşliğe ihtiyacı var. 3’anağani-tkvanik k’aobape, mskvanobape do xelobape mogiğan. Ağani 3’ana mtelli k’iyana do k’oçinoba şeni cumalobaşi do dalobaşi ar 3’ana ivas. (AH-Lome) Yılbaşınız size iyilik, güzellik ve mutlulukları getirsin. Yeni yıl tüm dünya ve insanlık için kardeşlik bir yılı olsun. K’oçinoba, k’oçepeşi cumaloba oxo3’onaşi çodinas eçkindun. (AH-Borğola) İnsanlık, insanların kardeşlik anlayışı sonucunda oluşur. Am oraz cumaloba doğuu. (ÇX-Makret) Bu zamanda kardeşlik öldü. Xasanik gencoba-çkimis dido cumaloba moğodu. (AK-Döngelli) Hasan gençliğimde çok kardeşlik yaptı. → jumaloba; cumalona; ≠ cumalebura/ cumaleburi


cumalona (AŞ-Ok’ordule) i. Kardeşlik. Kardeşçe davranış. Meleni çoyi cumalona var-ixenen. (AŞ-Ok’ordule) Ötedeki köyde kardeşlik yapılmıyor. → jumaloba, cumaloba


cumbonams (PZ) EDA har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerini [aps.] yıkıyor ya da keseliyor. Ayşek Xasanis k’ap’ula cumbonams. (PZ-Cigetore) Ayşe Hasan’ın arkasını keseliyor. Alik Ayşes ti cumbonams. (PZ-Cigetore) Ali Ayşe’nin başını yıkıyor. → gyu3’k’ams; (k’riç’oms altında) uk’riç’ams, gyuk’riç’ams


cumboy (ÇM) EDA har.f. Birinin [dat.] başını ya da sırtını [aps.] yıkıyor. ++ umboy, numboy

A. [emp. √-mbor-] Ayşe bere ti cumboy. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocuğun (yalnız) başını yıkıyor. Ayşe bere k’ap’ula cumboy. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocuğun sırtını yıkıyor.

B. [perf. √-mbon-] Bere ti cevumboni. (ÇM-Ğvant) Çocuğun başını yıkadım.


cumişi (PZ ~ AŞ) i. Gümüş. → gyumuşi/ gyumişi


cump’ilay (AŞ) ED har.f. Körleştiriyor. Kesici aletin keskinliğini yok ediyor. Ali xami cump’ilay. (AŞ-Ok’ordule) Ali bıçağın keskinliğini yok ediyor. → cemp’irums (ve onun altında cump’irams); ceşaluy (ve onun altında cuşalay); moşaluy; bencelums; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps


cumruği (PZ ~ AŞ) i. Gümrük. Na-ep’ç’opi şeyepe cumruğişe va-gamomağu. (AŞ-Ortaalan) Aldığım şeyleri gümrükten çıkaramadım. → gyumruği


cumrukluği (PZ) s. Gümrük ile ilgili. Şk’u cumrukluği muti var-vikumt çi çumrukluği şeni lak’irde mişk’ut’an ! (PZ-Cigetore) Biz gümrük ile ilgili bir şey yapmıyoruz ki gümrüklükle ilgili kelime bilelim !


cumu (ÇX)(AK) i. Tuz. K’at’a gyarişa cumu ik’aten. (AK-Döngelli) Her yemeğe tuz katılıyor. Gyaris cumu dido uğun. (AK-Döngelli) Yemeğin çok tuzu var. Dido cumu k’ateri gyari var-iç’k’omen. (AK-Döngelli) Çok tuz katılmış yemek yenmez. Aya gyaris cumu k’atineri ren. (AK-Döngelli) Bu yemeğe tuz katılıdır.→ ncumu, mcumu


cun (ÇM-M3’anu) Aø har.f. Uçuyor. K’inçi cun. (ÇM-M3’anu) Kuş uçuyor. → putxums; jun; putxun[2]


cunaxi/ cunaxxi (PZ ~ AŞ) i. Günah. [< Far.] Nak’k’u 3’ana on iri ndğa sabaxtan lumcişa biçalişamt. Ar defa tatilişa gamaft’aten. Cunaxxi var-on. (AŞ-Ortaalan) Kaç senedir sabahtan akşama kadar çalışıyoruz. Bir kere tatile çıkacağız. Günah olmaz. → gyunaxi

[dey. cunaxepe gvo3’ay (ÇM), cunaxi gvo3’ay (AŞ) : Birinin [dat.] günahını [aps.] alıyor. Biri için [dat.] kötü davranıyor.] Ali mi-t ort’asen elaçay. Cunaxepe gvo3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali kim olursa alay ediyor. Günahlarını alıyor. 3’ulu bere irote nana-muşi para nuxiray. Cuma-muşi goyonduy. Baba-muşi-tiOxiru 3’ulu na-on var-ikums. Him cuma-muşi ixiru deyi cunaxi gvo3’ay.” it’uy. (AŞ-Ok’ordule) Küçük çocuk her zaman annesinden para çalıyor. [Ve kendi yaptıklarını] kardeşinin üstüne yüklüyor. Babası daÇalmayı küçük olan yapmıyor. Onu kardeşi çalıyor diye günahını alıyor.” diyor. → gyunaxi go3’k’ams


cuncğonams/ cuncğonay (PZ ~ AŞ) EDA harf. Aşağı istikamette cansız nesneyi [aps.] gönderiyor ya da yolluyor. Eminek Helimis vali cuncğonams. (PZ-Cigetore) Emine Halim’e peyniri aşağıya yolluyor. Ayşe ngolaşa Ali şk’ala berepe vali cuncğonay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yayladan Ali ile çocuklara peynir gönderiyor. Cenç’areri cegincğona-i ? (AŞ-Ortaalan) Para (sana) yollayım mı ? → gyuncğonams/ gyuncğonaps


cunçxunay (ÇM) EDA har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmını [aps.] ısıtıyor. Bere k’ap’ula cemamxvasi k’ap’ula ceminçxunay. (ÇM-Ğvant) Çocuk (genelde akşam yatakta) sırtıma sarılınca sırtımı ısıtıyor. + cençxun/ cençxuy


cuneli (PZ ~ AŞ) s. Güneşli. # Molenk’ale cuneli / Loya n, urz*eni-sk’ani. (PZ-Cigetore, anonim) Bu taraf güneşli / Tatlıdır üzümün. Doğani ntoleri lazut’t’epe cuneli oda molvobğay. (AŞ-Ortaalan) Doğani taneleri saplarından ayrılmış mısırları güneş alan odaya atıyor. # Avla-sk’ani cuneli / Ç’epri megipinare / Si golvali uoxi / Ma cek’egipinare. (AŞ, Anonim) Evinin kapı önü güneşli / Kendiri (kurutmak için) oraya sereceğim / Sen (sürünün) önüne geç ve çağır / Ben (onları) arkandan süreceğim. → gyuneli; mjoroni; [güneşli yer] i. omjore, omcore


cuntxozinams/ cuntxozinay (PZ)(AŞ) EDA har.f. Kovalatıyor. Koç’ik laç’i-muşi ğecis cuntxozinams. (PZ-Apso) Adam köpeğine domuzu kovalatıyor. Adilik mamulepe kormepes cuntxozinams. (PZ-Cigetore) Adil horozlara tavukları (= tavukların peşinden) kovalatıyor. Fadume cuntxozinay. Bere imt’t’en. (AŞ-Ortaalan) Fatma kovalatıyor. Çocuk kaçıyor. → uç’işinams; gyuntxozinams; geç’uşinapams


cun3’orams/ cun3’oray (PZ ~ AŞ) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] (Balık tutmak için, veya başka amaç ile) derenin suyunu kesiyor. Berek rubaşi 3aepe cun3’orams. (PZ-Apso) Çocuk ırmağın suyunu (balık tutmak için) kesiyor. Çxomi xete ç’opana ruba cun3’orar. (ÇM-Ğvant) Balığı elle tutacaksan ırmağın suyunu başka yere akıtacaksın. Çxomi ç’opana dereşi ham k’ale cun3’orare. (AŞ-Ortaalan) Balık tutacaksan derenin bu tarafını keseceksin. Dere cun3’ori do çxomi op’ç’opat. (AŞ-Ortaalan) Derenin suyunu kes de balık tutalım. → nun3’orams; numsilams; golun3’orams; nosk’urinams/ nosk’urinay; muskurinams; ≠ gen3’orums

[dey. çxomi cun3’oray (ÇM) [eksiltli ifade] Balık tutmak için derenin suyunu kesiyor.] Çxomi kocevun3’ori. Jur çxomi op’ç’opi. (ÇM-Ğvant) Balık tutmak için suyu kestim (= yönlendirdim). [Ancak] iki balık tuttum. Ali çxomi cun3’oray. (ÇM-Ğvant) Ali balık tutmak için akan suyun bir kolunu kesip suyun tamamını öbür kola akıtıyor.


cupaşay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] düzenini bozuyor. K’inçişi obğe cupaşes. (PZ-Cigetore) Kuşun yuvasını karıştırdılar (= değiştirdiler). Mç’urç’a-k’inçi obğe dixenay. K’axi k’inçi cupaşay. (ÇM-Ğvant) Çalıkuşu yuva yapıyor. Saka kuşu [onun yuvasını] bozuyor. Ali k’inçi yuva cupaşay. (AŞ-Ok’ordule) Ali kuş yuvasını dağıtıyor (= bozuyor). Ali dulya cupaşare do mu iyassen ? (AŞ-Ortaalan) Ali’nin işini bozacaksın da ne olacak ? + capaşen


cups (ÇX)(AK) Eø har.f. Otluyor. Pucik baxçaz cups. (ÇX-Makret) İnek bahçede otluyor. ncums, mcums/ mcuy, ncups


cur (AŞ) s. ve i. İki. Cur ndğa ogi dağişa keşk’aft’i. Mtuti-ti ğeci-ti va-mevagi. (AŞ-Ok’ordule) İki gün önce dağa çıktım. Ayıya da domuza da rastlamadım. Cur ndğa ogine dağişşa keşk’aft’i. Mtutişa-ti ğecişa-ti va-mopxvadi. (AŞ-Ortaalan) İki gün önce dağa çıktım. Ayıyada domuza da rastlamadım. Toç’ç’i va-nunç’uşay. Cur metre elum3xvi. (AŞ-Ortaalan) İp yetmiyor. Kaynak yaparak iki metre ilâve et.

[sıfat-zarfsal dey. cur cur : İkişer.] Lazut’i cur cur dodvi do k’ore3xi. (AŞ-Ok’ordule) Mısırı ikişer ikişer koy da say. Teği teği var-iyen. Cur cur memit’oçi. (AŞ-Ortaalan) Birer birer olmaz. İkişer ikişer bana at. → jur


Curci (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. Gürcü. Şk’uni çoyis opşa Curcepe oran. (PZ-Cigetore) Bizim köyde çok Gürcü var. → K’orturi; Gurci, Gyurci


cureneçi (AŞ) s. ve i. Kırk. → jur-eçi, jurneçi, jureneçi


curi-ti (AŞ) s.ve i. Her ikisi. Curi-ti a piçorate lazut’t’epe gamaşoranen. (AŞ-Ortaalan) İkisi kısa zamanda mısırları soyacaklar. Komemancğoni do curi-ti dulyaşa mendaft’at. (AŞ-Ortaalan) Önüme geç de birlikte (= ikimiz) işe gidelim. → juri-ti


cust’un (PZ-Apso) Aø har.f. Dik aşağı kayıyor. Mtuyi mtvasis ti-3’ale celolvas maşk’uyinen. P’anda doğişi jin cevust’u(r). (PZ-Apso) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. [◘ eşb. cest’un fiilinin faydalananlı biçimi] → cest’un, cest’uy; cust’vay; gestun; ≠ gyustun


cust’vay (AŞ) Aø har.f. Dik aşağı kayıyor. Ma cebust’vam. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Ben dik aşağı kayıyorum. Xasani cust’vay. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Hasan dik aşağı kayıyor. → cest’un, cest’uy; gestun; cust’un[1], gyustun[1]


cusums/ cusuy (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Bir şeyi başka bir şeyin üzerine sürtüyor. Toç’i kvas mo-cusum. İşiren. (PZ-Cigetore) İpi taşa sürtme. Aşınıyor. → gyusumers/ gyusumels


cuşk’omams/ cuşk’omay → ceşk’omams, ceşk’omuy; cimxoy


cuşk’ums (PZ-Cigetore) EA har.f. [kb. {u-}’nun işlevi belli değil] [yet. caşk’ven[2]] Yutuyor. Xasanik nam-soyi 3’ari cuşk’ums ! (PZ-Cigetore) Hasan suyu ne şekilde yutuyor ! → cişk’uy; geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers; → coşk’umsII/ coşk’uyII


cutums (PZ), cutvay (ÇM ~ AŞ), cutvams (AŞ-Dutxe) EDA har.f. Bir şeyin üzerine [dat.] bir şeyi [aps.] koyup üstünü kapatıyor. Bir şeyi [dat.] bir şey ile [aps.] örtüyor. Xasanik otvas çeremit’i cutums. (PZ-Cigetore) Hasan çatıyı kiremitle örtüyor. Otva xart’oma cebutvam. (AŞ-Ok’ordule) Çatıyı tahta kiremiti ile örtüyorum. → gyotumers, gyotvams, gyotumars; + citums/ cituy

yet. catven[2]: Bir şeyin üstünü örtebiliyor. Doğanis otvas çeremit’a vorsi catven. (PZ-Cigetore) Doğan çatıya kiremit iyi örtebiliyor.

part. cetveri: Bir şeyin üstünü [lok.] örtmüş halde. Şk’uni oxoris çeremit’a cetveri on. (PZ-Cigetore) Bizim ev kiremitle örtülmüş haldedir. → catven[1]; cotun, gyotun


cut’ams/ cut’ay[1] (PZ ~ AŞ) EDA har.f. 1. Bir şeyin [dat.] tümünü kullanmadan sonda kalan kısmını [aps.] bırakıyor. T’ut’unis 3’aneri şeni tasiluği cut’ams. (PZ-Cigetore) Tütüne seneye için tohumluk bırakıyor. Ayşe k’at’a 3’ana sum-otxo ğeri ç’epri tasişi cut’ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe her yıl üç-dört başak kendiri tohumluk bırakıyor. Şuk’a var-me3’iluy. Tasi cut’ay. (AŞ-Ok’ordule) Salatalığı koparmıyor. Tohumluk bırakıyor. 2. Bir şeyin tümünü kullanmadan sonda kalan kısmını birine [dat.] bırakıyor. Xasanik cari oşk’omu do a m3ika-ti Ayşes cut’ams. (PZ-Cigetore) Hasan yemeği yedi de birazını da Ayşe’ye ayırıyor (= bırakıyor). Ali biç’i-muşi çoçok’a cut’u. (ÇM-Ğvant) Ali erkek oğluna yele (= başın ön tarafına kesilmeyen saç) bıraktı. Minci moy-oçodinam. Bere cut’t’i. (AŞ-Ok’ordule) Minciyi bitirme. Çocuğa bırak. → nut’ams[1]/ nut’ay[1]; gyut’alams[1]/ gyut’alaps[1]; ≠ elut’alams/ elut’alay/ elut’alaps

part. cet’eri : Tümü kullanılmadan bırakılmış. Tasişi cet’eri ç’eprepe k’inçepe dok’orobey. (ÇM-Ğvant) Tohumluk bırakılmış kendirleri kuşlar topladı.


cut’ay[2] (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Sıvıyı [aps.] bir yerden [dat.] akıtıyor. Ali xergi 3’ari gza gza cut’ay. (ÇM-Ğvant) Ali arkın suyunu yol boyunca akıtıyor. 3’ari-xergi me3’uy. 3’ari cut’ay. (AŞ-Ok’ordule) Su setini söküyor. Suyu bırakıp akıtıyor.


cut’axams/ cut’axay (PZ ~ AŞ) EDA/EDAL har.f. I. EDA har.f. Bir şeyin [dat.] tepesini [aps.] kırıyor. Alik mşk’velaşi ti cut’axams. (*)(PZ-Cigetore) Ali fidanın tepesini kırıyor. Ali lazut’işi bğapape cut’axay. (*)(ÇM-Ğvant) Ali mısırın tepe çiçeklerini kırıyor. Ali gunz*e mşk’velapeşi ti cut’axay. (*)(ÇM-Ğvant) Ali uzun fidanların başlarını kırıyor. Him m3’uli na-on yeri cut’axay. (AŞ-Ok’ordule) O, sivri olan yeri kırıyor. [(*) Kaybolan datif yerine sıklıkla genitif durum kullanılır.] → gyut’axams/ gyut’axaps; yut’axams/ yut’axaps

II. EDA/EDAL har.f. a. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Alik beres makvali cut’axams. (PZ-Cigetore) Ali çocuğa yumurta kırıyor. → gyut’axams/ gyut’axaps

b. Bir şeyin üzerinde [dat.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Alik berepe şeni kvaşi jin nez*i cut’axams. (PZ-Cigetore) Ali çocuklar için taşın üzerinde ceviz kırıyor. c. Birine ait [dat.] bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Xasanik dudis biga cemit’axu. (PZ-Cigetore) Hasan kafamda sopayı kırdı. Xasani biga dudi cemit’axu. (ÇM ~ AŞ) Hasan sopayı kafamda kırdı. → gyot’axams/ gyot’axaps


cut’oçams/ cut’oçay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Bir şeyi [aps.] birinin [dat.] üzerine düşürüyor. Ali m3xuli 3’ilumt’aşa mğijanerepe berepe cut’oçay. (ÇM-Ğvant) Ali armut toplarken fazla olgunlaşmış olanları çocuklara düşürüyor. → gyut’alams[2]/ gyut’alaps[2]


cut’vasay (AŞ-Ortaalan) EA/EDA har.f. → eluç’apxamsII, cuk’am3’inay, (nçaxums altında) unçaxams, gyunç’axups

I. EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Hızlı açık kapıyor. Kırpıyor. K’am3’ami mo-cut’vasam. (AŞ-Ortaalan) Kirpik kırpma.

II. EDA har.f. Birne bir şeyi kırpıyor. Zeki bozomota toli cut’vasay. (AŞ-Ortaalan) Zeki kıza göz kırpıyor.


cuvelay (ÇM) EDA har.f. Birinin [dat.] bahtı [aps.] çöküyor. Miti na-var-ek’uren k’oçi t’işi cuvelay. (ÇM-Ğvant) Arkasında kimse olmayan (= destekçisi olmayan) kişinin bahtı çöker. # Andğa ç’andra on Alişi/ Helessa yalessa/ Mondo cuvelasen t’işi/ Helessa yalessa/ Noğamisa oren mişi/ Helessa yalessa hessa hey. (ÇM-Ğvant, anonim) Bügün Ali’nin düğünü/ Helessa yalessa/ Belki bahtı çökecek/ Helessa yalessa/ Gelin acaba kimlerden/ Helessa yalessa hessa hey.


cuvercini (ÇM) i. Güvercin. Serendişi otva cuvercinepe obğe dixeney. (ÇM-Ğvant) Naylanın çatısına güvercinler yuva yaptı. → t’oroci, t’oroç’i


cuzaday (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Bedelini belirliyor. Şk’unona ok’opxedit. Ok’ovilak’irdit. Kocevuzadit. (ÇM-Ğvant) Biz bize oturduk (bir araya geldik). Tartıştık. Bedelini belirledik (karar verdik). Puci nak’uşa gamapçare ? Ar cuzadi. (AŞ-Ok’ordule) İneği ne kadara satacağım. Bedelini belirle (öngör). A kocuzadi. (AŞ-Ortaalan) Değerini bir ölç. ≠ gyuzadams


cuzdani i. Cüzdan. [< Far.] Para cüzdanı. Nana ! Cuzdani hey moy-dodum. Ali hekole para ixiray. (AŞ-Ok’ordule) Anne ! Cüzdanı oraya koyma. Ali ordan para çalıyor. Cuzdani porça ela3onate elvok’limay. (AŞ-Ok’ordule) Cüzdanı gömleğe çengelli iğne ile iliştiriyor. K’ap’ulaşi cebiz cuzdani dolobidvaşi muç’o eşastun do melams, çkar var-maçkinen. (AH-Lome) Arka cebime cüzdanı koyduğum zaman nasıl yukarıya doğru kayıp düştüğünü hiç fark edemiyorum. Kamilik na-mogu parape cuzdanis dolosvarams. (AH-Borğola) Kamil kazandığı paraları cüzdana diziyor.


cuzi (PZ ~ AŞ) i. Güz. Sonbahar. # Ayşe oşk’uri cexen / Cuzi ceviyonare / Ask’erişa moft’asi / N3xeni cevoxunare. (ÇM-Ğvant, Anonim) Ayşe elma ağacında / Sonbaharda indireceğim / Askerliğinden dönünce / Ata bindireceğim. # Ok’odu kocevoç’i / Cuzi evonç’inare / Evonç’ina şuk’ule / Cektora giyonare. (ÇM, türkü) Yapı yapmaya (= inşaata) başladım / Sonbaharda bitireceğim / Bitirdikten sonra / Seni kaçıracağım. → ceyindora/ ceyinora; stvelora


cuzun (PZ ~ AŞ) ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey bir şeyin içinde veya üzerinde [lok.] yatay duruyor. Kon3olis peşk’iyi cemizun. (PZ-Cigetore) Sandıkta havlum var. Ç’ubri-mca gza cemizun. (ÇM-Ğvant) Bana ait kestane ağacı yolda duruyor. Ali paluri st’eri guri cuzun. (ÇM-Ğvant) Ali ateş gibi cesaretlidir (= ateş yüreklidir). AliBerepe oşk’uri mo-3’ilumt’andeyi toli cuzun (= cezun). (ÇM-Ğvant) AliÇocuklar elma ağacını toplamasınlardiye hep gözlüyor (= gözü elma ağacının üzerindedir). Ngola ixi-mext’aşe na-var-cuzun pilint’ape dolomk’oy. (ÇM-Ğvant) Yaylada fırıldak takılı olmayan fırınlı sobalar dumanlanıyor. Para banga cemizun. Ç’umani movizda, mekçare. (AŞ-Ok’ordule) Param bankada konulu duruyor. Yarın çekince vereceğim. Bavuli na-cemizun şeyepe mtuyi xvat’uy. (AŞ-Ok’ordule) Bavulda duran eşyalarımı fare kemiriyor. Ntxiri bağu cemizun. (AŞ-Ortaalan) Bana ait fındık (bana ait) ambarda duruyor. Nak’k’u uk’atalare uk’atalina-cegizun sayet’t’i goişiren. (AŞ-Ortaalan) Ne kadar dikkat edersen et, takılı olan saatin etrafı aşınıyor. → gyuz*in; ≠ cozun


cvapirçen (ÇM ~ AŞ) ADL har.f. [emp.şm.3.tek.ö.1.tek.tüm. cemapirçen] Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] toz vs [aps.] kaçıyor, giriveriyor. Toli cvapirçu. Toli uxup’inu. Doşineri k’am3’imuy. (ÇM-Ğvant) Gözüne toz kaçmış. Gözü kısarak hızlı hızlı kırpıyor. → capirçen