G g Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 9’uncu harfi. Artdamaksıl kapantılı sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [g] şeklinde yazılır. ([g] şeklinde olmadığına dikkat ediniz.)


gaben (FN ~ HP) AL/AD/ADL har.f. Birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına ya da üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. [◘ eşb. gobams/ gvobay/ gobay/ gobaps/ gvobaps fiilinin yeterlik kipi : gvaben ile gaben] → gvaben; + gobams/ gobaps.

I. AL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına veya üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. Nanak fik’iri-suzi avla gelaçxumt’uşa 3’k’ari gale na-gemiburt’u porçapez gabu. (FN-Ç’anapet) Annem dikkatsizce evin önünü yıkarken su dışarda asılı duran gömleklerime sıçradı.

II. AD har.f. Birinin [dat.] üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. Ar mutu momçi do kogo3’obik’ora. Pinti 3’k’ari gomaben. (AH-Lome) Bir şey ver de önüme bağlayayım. Pis su üzerime dökülüyor.

III. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. Urz*eni t’ik’inaz dolijlip’u-doren. Na-3’rodasen lova berez dolokunuz gaben. (AH-Lome) Üzüm sepetin içinde ezilmiş. Süzülen suyu çocuğun elbisesine dökülüyor.


gabğen (FN ~ HP) AD/ADL har.f. → gvabğen; gvapinen. I. AD har.f. Canlı veya cansız [aps.] bir şeyin veya birinin [dat.] üstüne onu kaplayarak dökülüyor. Üşüşüyor. Sarıyor. Jur ndğa ogine nayla tudele na-domoskidu upiyayi porçaz boyne mt’k’ori kogabğu-doren. (FN-Ç’anapet) İki gün önce serenderin altında unuttuğum terli gömleği hep küf sarmış. Nanak ç’uvali moçodinamt’uşa na-gabğu mkveri ipatxamz. (FN-Ç’anapet) Annem çuvalı boşaltırken üstüne dökülen unu silkeliyor. Jur k’oçi gabğez do Memet’i goragadez. (FN-Sumla) İki kişi üşüşüp Mehmed’i dövdüler. Şekeri k’ayi melak’ori. Vana dumç’k’u kogabğen. (AH-Lome) Şekeri iyice sarıp bağla. Yoksa karıncalar üşüşüp sarıyor. Kemalik, karmat’eşen moxtaşi jin na-gabğen mkverepe furç’aten goipağums. (AH-Borğola) Kemal, değirmenden gelince üstüne dökülen unları fırça ile temizliyor. Jin na-gabğu mkveri xete ge3’ipatxams. (AH-Borğola) Üzerine dökülen unu eli ile silkeliyor. Kamilik karmat’es na-gabğu mkveri furç’aten goikosams. (AH-Borğola) Kâmil değirmende üzerine dökülen unu fırça ile siliyor (= süpürüyor). Uşkiyis tipi kogabğu-ren. Ramizik uşkiyis tipi guç’k’irams. (HP-P’eronit) Elma ağacının etrafını çok ot sarmış. Ramiz elmanın etrafındaki otu biçiyor.

II. ADL har.f. Canlı veya cansız [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne onu kaplayarak dökülüyor. Pi3ariz dido mot-ge3’ik’idet. K’ap’et’i va-ren. Golastun do tiz kegabğenan. (AH-Lome) Tahtaya fazla asılmayın. Sağlam değil. Kopup başınıza yığılır.


gaç’aben (FN ~ AH) AD har.f. Bir şeye [dat.] çepeçevre yapışıyor. But’k’ucişi nana soti noxedasen but’k’ucepe-ti heko gaç’abenan. (FN-Ç’anapet) Süt arısı nereye konarsa arılar da oraya çepeçevre yapışırlar. Haya haşşo muperi xavla ren ? İpxort’aşi k’oçis mtelli k’ibiris kogaç’aben. (AH-Lome) Bu ne biçim helvadır böyle ? Yerken insanın dişlerine yapışıp kalıyor. Sobas lastiği ç’vaşi m3’ola bacas kogaç’aben. (AH-Borğola) Sobada lastik yakınca isi bacanın içine yapışır. → gvaç’amben; gvat’amben; gvaç’aben; gan3axen, gvan3axen


gaç’ven (AH ~ HP) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] ateşten yanıyor. Daçxuriz şuyi bubart’işi 3’am3’ami gomaç’u. (AH-Lome) Ateşe üflerken kirpiğim yandı. K’uçxe gomaç’u. (HP-P’eronit) Ayağım ateşten yandı. → gvaç’ven; ++ aç’ven; naç’ven; gyaç’ven


gadin3xiren (FN), gadi3xiren (AH) → goidin3xiren, goidi3xiren


gagna (AH-Lome) i. Anlayış. Umursama. Algılama. Çevreye saygı. Utanma. Ç’e ! Ham berez çkar gagna var uğun. (AH-Lome) Yahu ! Bu çocukta hiç saygı (= utanma, umursama) yok. K’oçiz çkar gagna var-uğun. Gzas na-golaxtasen berepe baxums. (AH-Lome) Adamda hiç duyarlılık (= anlayış) yok. Yoldan geçen çocukları dövüyor. K’oçiz çkar gagna var-uğun. Suffaz iven va-iven iri ip’aramitams do milletiz guri duktinams. (AH-Lome) Adamda hiç anlayış yok. Sofrada olur olmaz konuşup milletin midesini bulandırıyor. → gogna, gvonognapa, gognapa, ognapa, gak’na; oxo3’onale, oxo3’ona


gagzen (AH) AD/øD har.f. I. AD har.f. Ateş, kaşıntı vs [aps.] birini [dat.] sarıyor. K’oçiz nçamini kogagzu-doren. Ncaz axri3ken. (AH-Lome) Adamı kaşıntı sarmış. Kendini ağaca sürtüyor (= sürtünüyor).

[dey. daçxuri gagzen (AH) Biri [dat.] sıkılıp başına kan yürüyor. Birine [dat.] ateş basıyor.] Ambari ep’ç’opişi daçxuri kogomagzu. (AH-Lome) Haberi alınca bana ateş bastı. Xoxonç’az ar p’up’u3i emixtu. Aliz na-ren steri daçxuri kogomagzu. (AH-Lome) Gırtlağımda bir sivilce çıktı. Boğazımı hep ateş sardı.

II. øD har.f. Birine [dat.] sıkıntı basıyor. Bere-çkimis, mektebis imtihanişi ora moxtaşi kogagzen. (AH-Borğola) Çocuğuma okulda sınav zamanı geldiğinde sıkıntı basıyor.


gağen (FN ~ AH HP ÇX) ADL har.f. Birine [dat.] ayak [lok.] bağı oluyor. Xasani Amet’iz na-içalişamt’u k’alaşa idu do tiz kogağu. (FN-Ç’anapet) Hasan Ahmet’in çalıştığı yere gitti ve rahatsız etti (= başına belâ oldu). Çkva k’uçxez mot-gomağer. (AH-Lome) Artık bana ayak bağı olma. Germaşe bulurt’aşi berepe var-boyonam. Hek k’uçxez gomağenan. (AH-Borğola) Dağa giderken çocukları götürmüyorum. Orada ayak bağı oluyorlar. → gvağen


gakten (FN ~ AH HP) AD har.f. → gvakten; + goikten; goktams

I. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dönüyor. P’ap’uliz jin ti gakten. T’iyayez p’ot’e va-gexedun. (AH-Lome) Dedemin yüksekten başı döner. Uçağa asla binmez.

[dey. guri gakten[1] (FN-Sumla) : Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri gomakten(1). (FN-Sumla) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri akten

[dey. guri gakten[2] (FN-Sumla) : Biri [dat.] bir konu hakkında düşüncesini değiştiriyor.] Guri gomakten(2). (FN-Sumla) Fikrimi değiştiriyorum.

II. Birinden ya da bir şeyden [dat.] kaçıp dönüyor. Savuşuyor. T’oba-dodgineyiz gakti; meyaçxaloniz mek’axti. (AH, atasözü, K.A.) Durgun sudan kaç; çağlayandan geç (= Sinsi insanlara güvenme). Ali mutu zabuni mabuni va-ren. Dulyaz gakten. (AH-Lome) Ali hiç hasta masta değil. İşten kaçıyor. Memet’ik p’anda dulyas gakten. (AH-Borğola) Mehmet her zaman işten kaçıyor.


gak’ayiben/ gak’aiben (FN-Ç’anapet) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kayboluyor. Nandidiz mutu meçare yekten gak’ayiben. (FN-Ç’anapet) Nineme ne verirsen [ona verdiğin şey] hemen kayboluyor. → gvak’a(y)iben[2]; (gondunun altında) gundunun


gak’iren (HP)(AK) AD har.f. Birine sarılıyor. Bir şeyin etrafına dolanıyor. Met’k’omileri oxoris msici gak’iren. (HP-P’eronit) Terk edilmiş eve sarmaşık sarılıyor. → gvak’oren/ gvak’k’oren, gak’oren, gvak’iren; dolak’iden, dolak’iten, dolvak’iden


gak’na (AH-Borğola) i. Anlayış. Ham berez gak’na var-uğun. Çkar var-memiucams. (AH-Borğola) Bu çocukta anlayış yok. Hiç beni dinlemiyor. → gogna, gvonognapa, gognapa, ognapa, gagna; oxo3’onale, oxo3’ona


gak’oren (FN ~ AH) AD har.f. 1. (Sevgi ile ya da yakalamak için) birine [dat.] sarılıyor. Bir şeyin etrafına dolanıyor. K’oçi şkaz kogomak’oru. (FN-Sumla) Adam belime sarıldı. Bozo 3’i3’ila steri şkaz gomak’oren. (AH-Lome) Kız yılan gibi belime sarılıyor. [Lazcada 3’i3’ila st’eri/ 3’i3’ila steri dendiğinde asla Türkçede gibi kötü kişi anlamına gelmez.] Askerluğişen na-moxtu Xasani gonç’eleri nana-muşis kogak’oru. (AH-Borğola) Askerlikten gelen Hasan özlemiş olan anasına sarıldı. Nanak ncaşi poçxot’a t’ot’epeŞuk’aşi damarepe k’ai gak’orasya do ocağis elu3onams. (AH-Borğola) Annem ağacın çok dallı dallarınıSalatalık sürgünleri iyi tutunsundiye (salatalık) ocağının yanına dikiyor. 2. İs ya da kurum [aps.] bir şeye [dat.] sarıyor. Bacaz n3’ola gak’oren. (AH-Lome) Bacayı kurum sarıyor. → gvak’oren/ gvak’k’oren, gak’iren, gvak’iren; dolak’iden, dolak’iten, dolvak’iden


gale[1] z. Dışarı. I. 1. Dışarı. Dışarıda. Dışarıya. Om3’elişi 3’ulu cuma-t’k’vani mo-cok’u3xinamt. Gale ibirit. (PZ-Cigetore) Beşikteki ufak kardeşinizi uyandırmayın. Dışarıda oynayın. Nek’na mogutun. Gale miti va-gamoşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Kapıda duruyor. Dışarıya kimseyi çıkarmıyor. Bere nek’na gon3’umt’uşa nk’ola dolot’axu. Himu-şeni gale kodosk’udu. (AŞ-Ortaalan) Çocuk kapıyı açarken anahtarı içinde kırdı. Ondan dolayı dışarıda kaldı. Fadimez xeşi gale ar pupuli kyuxtu do heya-şeni doxtorişa idu. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın elinin dış tarafında (= elinin tersinde) bir çıban çıktı. Ve onun için doktora gitti. Nanak naylaz na-goşiğu k3apeyi uşkurepe gale gamat’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Annem serenderde seçtiği çürük elmaları dışarı atıyor. Oxoriş doloxe mu-tu ren, gale gamaxums. (FN-Sumla) Evin içinde ne varsa kapıya (= dışarıya) döküyor. Para-çkuni hako golulun. Vana gale mutuz var-ğirs. (FN-Sumla) Paramız burada geçerlidir. Yoksa dışarılarda (= dış ülkelerde) hiç değeri yoktur. İri oxoyişe igzalu do Alik gale mu çumers ? (AH-Lome) Herkes evine gitti de Ali dışarıda ne bekliyor ? Dişka sobaz doloxe k’ayi va-meşudvaşi menoç’vepe gale gamalams. (AH-Lome) Odunu sobanın içine iyice yerleştirmedin mi köseğiler dışarı düşer. Muellimik dersiz gyoç’k’amt’a şakiz ha iniz berepe gale dokaçams. (AH-Lome) Öğretmen derse başlayana kadar bu soğukta çocukları dışarıda tutuyor. Berez dolokunu dukturi. Gale istert’aşi it’olopen. (AH-Lome) Çocuğun elbisesini değiştir. Dışarda oynarken kirleniyor. Berepek k’ai t’aronis gale gamaxtanşi iri cgiyaluman. (AH-Borğola) Çocuklar güzel havada dışarı çıkınca hep koşuyorlar. Gale na-z*in tok’i murgi dop’i do doloxe kamabiği. (AH-Borğola) Dışarıda duran ipi yumak yaptım ve içeri aldım. Lumcişa gale na-istenan berepe oxorişe t’oleperi mulunan. (AH-Borğola) Akşama kadar dışarıda oynayan çocuklar eve kirli geliyorlar. Gale gek’ideri got’k’imale-çkimis mjora geçaşi gixçanen. (AK-Döngelli) Dışarıda asılı duran etekliğime güneş vurunca [etekliğim] soluyor. (→ galeşi) 2. Dış ülke(ler)de. Dış ülkeye. Dış ülkelere. Baba-çkimi gale gale dido na-goxtu şeniAvropali Memet’iya do u3’umert’es. (AH-Lome) Babam dışarılarda (= dış ülkelerde) çok gezdiği için kendisineAvrupa’lı Mehmetderlerdi.

II. Tuvalete. Helâya. Bere gale dozguy. (ÇM-Ğvant) Çocuk tuvalette (ya da “dışarıda”) kakasını yapıyor. Bere gale var-ulun. Gza cezguy. (ÇM-Ğvant) Çocuk tuvalete gitmiyor. Yola dışkısını yapıyor. Çkar gale var-malen. Jur ndğaz ar bulur do ar k’ork’ot’i gamulun. (AH-Lome) Hiç tuvalete gidemiyorum. İki günde bir gidiyorum da çok sert bir dışkı çıkıyor. → çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xane; oz*gumale


gale[2] (AŞ) s.-e. Bir şeyden [abl.] başka. Bir şey [abl.] haricinde. Mo gomağer. Himuşe gale mutu va-bgorum. (AŞ-Ortaalan) Dolaşma. Ondan başka bir şey istemiyorum. → aşk’va[2];met’a, met’i; çkva[4]


gale[3] (FN-Ç’anapet) s.-e. ♦ [dey. mu aseşen gale diyen (*): Ne yapacağını bilemiyor.] [(*) aseşen = asen + -şen] Xasaniz a m3ika konooni-i goişaşen. Mu aseşen gale diyen. (FN-Ç’anapet) Hasan’a biraz yüz verdin mi şaşırıyor. Ne yapacağını bilemiyor.


galendo/ galendon z. 1. Dışından. Dışarıdan. Xasani galendo moxt’u. K’uçxepe naç’u. Ninçxunams. (PZ-Cigetore) Hasan dışardan geldi. Ayakları üşüdü. Isınıyor. Ayşe mç’ima-ora galendo moxt’asi pilint’a şk’ala meğvareri dolokunaşepe k’uli mubay. K’o3’vosk’urinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yağmurlu zamanlarda dışarıdan gelince fırınlı sobanın yakınında giysilerini sandalyenin üzerine koyup ıslak olan alt kısmındaki yerleri kurutuyor. Daçxuriz galendon guxedun. (AH-Lome) Ateşin dışından (ateşe doğru) oturur. Babak oxoriz galendo k’ele jur nek’na gedgims. (AH-Lome) Babam evin dış tarafına iki kapı koyuyor. P’ap’ulik tok’epe bageniş galendo elok’idams. (AH-Lome) Dedem ipleri kulübenin dış yanına asıyor. Naymek Xali mot-it’olepet’azya do galendo k’ele m3ika elanz*ikoms. (AH-Lome) NaimeHalı kirlenmesindiye dışarıdan biraz kıvırıyor. Bidoni let’ate oipşu-doren. Babak usuletila galendon bigate govrat’k’ums. (AH-Lome) Bidonun içi toprakla dolmuş. Babam usulca dışarıdan sopayla vuruyor. Dişli na-oktams mili a-jur 3’anaz doloxe galendon goişiren. (AH-Lome) Dişliyi çeviren milin, bir-iki sene içinde dış çevresi aşınıyor. Babak axirişi nek’nas galendon saç’i moç’k’adams. (AH-Lome) Babam ahırın kapısına dışarıdan sac çakıyor. Bere nek’naşi oğinde mot-doxunam. Galendon ixi nobars. (AH-Lome) Çocuğu kapı önünde oturtma. Dışarıdan rüzgâr vuruyor. Ç’ut’a na-ren odaz galendon elebum3xvam do oda bodidanam. (AH-Boğola) Küçük olan odaya dışarıdan ek yapıp da odayı büyütüyorum. Ncaşen sarğa na-ikomanpek iptiDolok’lant’a ivasya do doloxe gyoğamt’es. Galendo-muşi-ti gomugvalamt’es. (AH-Borğola) Ağaçtan [ekmek vs koymak için] tekne yapanlar önceÇukur olsundiye içini (yukarıdan aşağı doğru) oyarlar. Etrafını da yuvarlatırlardı (= yuvarlak biçim verirlerdi). 2. Dışarıya doğru. Munçkvik oğinden k’uçxepete na-ntxorums let’ape geideni k’uçxepete galendo moşaxums. (AH-Lome) Porsuk ön ayaklarıyla kazıdığı toprakları arka ayaklarıyla dışarıya doğru fırlatıyor.


galendoni s. Dışarıdaki. Seyiz oxoyişi galendoni kyona medvineyi mebaşkumer do na-golit’anenpez natanen. (FN-Ç’anapet) Geceleri evin dış ışığını açık bırakıyorum. Ve [ışık] gelip geçenleri aydınlatıyor. Nek’na gon3’k’eri na-ren şeni galendoni te doloxe natanen. (AH-Lome) Kapı açık olduğu için dışarıdaki ışık içeriyi aydınlatıyor. → galeni


galeni/ galen s. ve i. Dışarıdaki. I. s. 1. Dışarıdaki. Ali oxorişi galeni soyapeMç’ima mo-nobğamt’aydeyi mç’ipe k’avari gutuy. (ÇM-Ğvant) Ali evin dış tarafındaki direklere yağmur serpmemesi için ince örtü ile örtüyor. Doloxeni galeni mi-ti on bit’t’umi k’oçepe dok’k’orobi. (AŞ-Ortaalan) İçerdeki dışardaki kim varsa bütüm adamları topla. Hamseri k’ai tutaste ren. Galeni kvape ik’oro3xen. (AH-Borğola) Bu gece iyi ay ışığı var. Dışarıdaki taşlar sayılıyor. Doğanik galen nek’na doçxa şkule kovaz na-ren çodina-3’k’ari nek’naz mobams. (AH-Borğola) Doğan dış kapıyı yıkadıktan sonra kovada olan son suyu kapıya serper. Kemalik ç’anç’axoni modvalu galeni nek’naz komoi3’k’u. (AH-Borğola) Kemal çamurlu ayakkabını dış kapıda çıkardı. Oxoris doloxeni dulya do galeni dulya ar va-ren. (AK-Döngelli) Evin içindeki iş ile dışarıdaki iş aynı değil (= bir değil). 2. Yabancı. Galeni k’oçi. Yabancı adam. (→ xark’i, xarxi; yabanci ) 3. [halk inançlarında] Cin ve periye ait. → galendoni

II. i. 1. Dışındaki. Oxori-galeni. (ÇM-Ğvant) Ev halkın dışından biri. Çoyi-galeni. (ÇM-Ğvant) Köy halkın dışından biri. (→ xark’i, xarxi; yabanci) 2. [halk inançlarında] Cin ve peri. Seri galenepek isaybams. (AH-Lome) Geceyi cin ve periler sahiplenir.


galepe (ÇM) z. Dışarıda. Galepe aşk’va ceyindu. Ceyindora mulun. (ÇM-Ğvant) Dışarıda artık ısı düştü. Sonbahar geliyor.


galeşen z. Dışarıdan. Galeşen na-moxtasen k’oçik mitişen uk’itxu 3’k’ari mtelli gamoçodinams do milleti kamut’alams. (AH-Lome) Dışarıdan gelen adam, kimseye sormadan suyu hepten boşaltıp milleti ortada bırakıyor.


galeşi (ÇM) z. Dışarı. Orxani çekmeje galeşi komoizdu do ar daha doloxeşi var-amvanç’inen. (ÇM-Ğvant) Orhan çekmeceyi dışarı çekti de tekrar içeri itemiyor. → gale


galiba z. Galiba. [< Arp.] Belki. Bozo-çkimik lux’u k’ank’ums. Limcineyi gyayi galiba lux’u k’ank’eyi ivasen. (HP-P’eronit) Kızım lahanayı eziyor. Akçam yemeği galiba lahana ezmesi olacak. → beçi, beki, bekita; mondo[1]-I; galiba; belki


gama- fb. [/a/ önünde gamv- (PZ ~ AŞ), gam- (FN ~ HP), gamv-/ gamm-/ gam- (ÇX)] [/o/ önünde gam- (PZ), gamv- (ÇM), gamv-/ gamm-/ gam- (AŞ), gam- (FN ~ HP), gamv-/ gamm-/ gam- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde gam-] [Sırf (ÇM ~ AŞ) : vi-/ bi-, vo-/ bo-, ma-, ga-, mi-, gi- önünde gamo-]

I. Dışarı. (Ör. gamulun)

II. Uzak mesafede aşağı doğru. (Ör. gamilay/ gamilams/ gamilaps “hızla aşağı doğru gidip uzaklaşıyor”)

III. Tamamen. (Ör. gamailums/ gamailuy/ gamailoms/ gamax’ilups)


gamabri3’uy (ÇM) Eø har.f. Yırtıyor. Ali 3’endeç’i muç’o moidvasen gamabri3’uy. (ÇM-Ğvant) Ali çorabı giyer giymez eskitiyor (= çorabında delik açıyor). → ç’irdums/ ç’irduy; gamaç’irdams/ gamaç’irday; xaruy/ xarums[2]/ xarups

part. gamabri3’eri : Yırtılmış. Vit’o-aşoni 3’endeç’i gamabri3’eri gamaxt’u. (ÇM-Ğvant) Onaltıncı çorap yırtık çıktı.


gamabru3’un (AH) Aø har.f. Yırtılıyor. Çili-çkimik na-gamabru3’u dolokunu-çkimi gamaburoms. (AH-Borğola) Eşim yırtılan elbisemi (içeriden dışarıya) yamalıyor. → ç’ordun; gamaç’ordun; ixaren; ibri3’en

+ gamubru3’un AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yırtılıyor. Oşirute na-gamubru3’u porça-muşi muk burams. (AH-Borğola) Aşınarak yırtılan gömleğini kendi yamalıyor.


gamaburoms (AH-Borğola) EA har.f. Yamalıyor. İçeriden dışarıya yamalıyor. Çili-çkimik na-gamabru3’u dolokunu-çkimi gamaburoms. (AH-Borğola) Eşim yırtılan elbisemi (içeriden dışarıya) yamalıyor. → cuburams/ cuburay; eluç’abay; meç’ums[2]; burams; gyoburams/ gyoburaps


gamaçams/ gamaçay/ gamaçaps EA har.f. Satıyor. Andğa Xasanik xoci nok’vatu. Xor3’i-muşi gamaçamt’u. Ma-ti vidi do xocişi t’ut’ulepe-muşi kep’ç’opi. (PZ-Cigetore) Bugün Hasan öküz kesti. Etini satıyordu. Ben de gittim de öküzün baldırlarını aldım. Ali a muti gamaçamt’aşa jur şuri goruyna dogneri munzinay. (ÇM-Ğvant) Ali bir şey satarken iki kişi isterse değerini arttırıyor. Puci nak’uşa gamapçare ? Ar cuzadi. (AŞ-Ok’ordule) İneği ne kadara satacağım. Bedelini belirle (öngör). Bit’um gamaçay. Ar 3’ulu çendi şeni gamik’atay. (AŞ-Ok’ordule) Hepsini satıyor. Biraz kendisi için ayırıyor. Cumadi-çkimiz jur puci do ar mozari uyont’u. Mozari imçinocuyiz ar puci-nani kogamaçu. (FN-Ç’anapet) Amcamın bir dişi danası ve iki ineği vardı. Dişi dana [büyüyüp] çiftleşince ineğin birini sattı. Pederik na-var-gamaçu ntxiri şeni mu ifik’irams var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Babam satamadığı fındık için ne düşündüğünü bilmiyorum. Cumadik k’arfi gamaçamt’aşi ham t’asiz ge3’onums do meçams. (AH-Lome) Amca çiviyi satarken bu tasın içinde tartıyor da veriyor. Bere bort’işi ntxiri bimlesuramt’i do gamapçamt’i. (AH-Borğola) Çocukken (büyükler topladıktan sonra kalan) fındık toplardım da satardım. Doğaniz, na-gamaçu ntxirişi geç’areriten mç’k’udi keboç’opinapi. (AH-Borğola) Doğan’a [kendisinin] sattığı fındığın parasından ekmek aldırdım. Ma let’a mot-gamapça. Let’ak gyayi var-gorums. Var-nixiren. Ne iç’ven ne-ti gondunun. Mutu var-ağoden. Miz*in. Koz*in. (HP-P’eronit) Ben araziyi satmam. Arazi yemek istemez. Çalınmaz. Ne yanar ne de kaybolur. Ona bir şey olmaz. Bana kalır. Durur. Memnunek GyulfiyesÇkimi puci mekçareya do moğerdinu do muşi puci kogamaçu. Ok’ule muşi puci var-meçu do amut’alu. (HP-P’eronit) Memnune Gülfiye’yiBenim ineğimi sana vereceğimdiye aldatıp kendi ineğini [başkasına] sattı. Sonra kendi ineğini [Gülfiye’ye] vermeyip [onu] ortada bıraktı.

yet. gamvaçen/ gammaçen/ gamaçen : Satabiliyor. Na-ğirunşa mboli dik’vandi-i, var-gamogaçasen. (ÇM-Ğvant) Değerinden fazla istersen satamayacaksın. Ali noğaşa purjineri şuk’ape kociğu. Var-gamvaçu. (ÇM-Ğvant) Ali kasabaya tazeliğini yitirmiş salatalıklar götürdü. Satamadı. Ali dayi-muşi-bere livadi mo-gamvaçert’ay deyi goluduy. (ÇM-Ğvant) Ali dayısının oğlunun bahçeyi satamaması için engel çıkarıyor.

şsz gamiçen (AŞ-Ortaalan), gamiçinen (AH-Lome) : Satılıyor. Satılabiliyor. Ntxiri onç’vinare. Nç’vineri ntxiri daha k’olayi gamiçen. (AŞ-Ortaalan) Fındığı kurutacaksın. Kurumuş fındık daha kolay satılır. Ar puciz na-muzdare mja majuranepe k’ala ok’int’alen do gamiçinen. (AH-Lome) Bir inekten sağacağın süt diğerleriyle karıştırılıp satılabilir.

f.-i. gamaçamu : Satış. Satma. Satmak. Ham livadi Cemilis gamaçamu moxvadums. (PZ-Cigetore) Bu tarlayı Cemil’e satmak uygun düşüyor. Xasanik gamaçamu şeni xoci omgvanams. (FN-Ç’anapet) Hasan satmak için öküz besliyor. P’ap’ulik gamaçamu şeni na-şu-dort’un k’alatepe xez kodoskidu. (FN-Ç’anapet) Dedemin satış için işlediği sepetler elinde kaldı. Çili-muşiz xez na-dolobun bilezuği gamaçamu şeni dolo3’k’ams. (AH-Borğola) Eşinin eline takılı olan bileziği satmak için çıkarıyor.

f.-s. gamaçamoni : Satılması gereken. Satılık. Ali gamaçamoni mcalepe-muşi yoxo kocodu. (ÇM-Ğvant) Ali satılık kerestelerini fiyatlandırdı.

+ gamoçamapams (PZ), gamvoçamapay (ÇM), gamvoçamapay/ gammoçamapay (AŞ) EDA ett. Birine [dat.] emir verip bir şeyi [aps.] sattırıyor. Xasanik bere-muşis oşk’uri gamoçamapams. (PZ-Cigetore) Hasan çocuğuna elma sattırıyor. Ali cenç’areri na-no3xasen k’oçi var-naçasi livadi gamvoçamapay. (ÇM-Ğvant) Ali borç para verdiği birine, parayı geri veremezse bahçeyi sattırıyor. Ali bere-muşi şuronepe gamvoçamapay. (ÇM-Ğvant) Ali oğluna keçileri (emir vererek/ zorlayarak) sattırıyor. Oxori nak’k’uşa meçare meçi gammoçamapare. (AŞ-Ortaalan) Evi kaça verirsen ver sattıracaksın.

+ gamoçapams (FN ~ HP), gamoçapaps (HP ~ ÇX) EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] sattırıyor. Xasanik cuma-muşiz numçinu do livadi-k’udelişi ntxirona-muşi kogamoçapu. (FN-Ç’anapet) Hasan kardesine haber yolladı ve bahçenin dibindeki fındıklığı sattırdı. Çku si na-dogit’alit ntxiri babak animse-muşiz gamoçapams. (AH-Lome) Bizim sana ayırdığımız fındığı babam yeğenine sattırıyor. Zuğaz dido mçxomi p’ç’opaşi Mamediz gamaboçapamt’i. (AH-Borğola) Denizde çok balık yakalayınca Muhammed’e sattırıyordum. Doğani do berepe-muşik na-3’ilez ntxiri cuma-muşiz kogamaboçapi. (AH-Borğola) Doğan ile çocuklarının birlikte topladıkları fındığı [Doğan’ın] kardeşine sattırdım. Aykutis Xasanişa borci var-naçu do Xasanik ont’ule gamoçapams. (HP-P’eronit) Aykut Hasan’a borcunu ödeyemedi de Hasan [Aykut’a] sebze bahçesini sattırıyor. → gamoçinapams


gamaçitams/ gamaçitay/ gamaçitaps EA har.f. Yukarıdan aşağı tamamen yarıyor. Ali u3’vi do na-ep’k’vati txombu gamaçitay. (AŞ-Ok’ordule) Ali’ye söyle de kestiğim kızılağacı yarsın.


gamaçxams/ gamaçxay (PZ)(AŞ) EA ha.f. Derinliği olan bir şeyin içini yıkıyor. Şk’imi ebak oçambreşi doloxe gamaçxams. (PZ-Cigetore) Benim babam dibeğin içini yıkıyor. Nusa him ç’uk’ali gamaçxay do komoğay. (AŞ-Ok’ordule) Gelin o bakracın içini yıkasın da getirsin. → gamçxuy/ gamaçxums/ gamaçxups


gamaçxuy (ÇM), gamaçxums/ gamaçxups (FN ~ ÇX) EA har.f. Derinliği olan bir şeyin içini yıkıyor. Bexa onçaxule gamaçxuy. (ÇM-Ğvant) Bexa (= Hatice) yayığı yıkıyor. Aşek kapçaşi xica gamaçxums. (FN-Sumla) Ayşe hamsi küpünü yıkıyor. Ğalişi 3’k’ari yut’alaşi ğurni k’ayi gamaçxums. (AH-Lome) Dere suyunu salınca oluğu güzelce temizler. Caferik k’uk’uma gamaçxums. (HP-P’eronit) Cafer güğümü yıkıyor. → gamaçxams/ gamaçxay; + gamiçxums/ gamiçxups


gamaç’apxums (PZ) ED har.f. Tokat atıyor. Şk’imi cumak da-şk’imis p’anda gamaç’apxums. (PZ-Cigetore) Benim erkek kardeşim kız kardeşime her zaman tokat atıyor. → gamoç’apxams; doloç’apxums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un/ mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps


gamaç’irdams/ gamaç’irday (PZ ~ AŞ) EA har.f. Yırtıyor. Yırtıp geçiyor. Xoşk’ak’ali hik’u zerbi mç’imu do semsiye gamaç’irdu. (ÇM-Ğvant) Dolu öyle hızlı yağdı ki şemsiyeyi yırttı. → ç’irdums/ ç’irduy; gamabri3’uy; xaruy/ xarums[2]/ xarups


gamaç’k’odun (HP) Aø har.f. Soyu tükeniyor. 3’oxle ç’ink’a dido t’u. Ha3’i va-ren. Mot gamaç’k’odu ? (HP-P’eronit) Eskiden ç’ink’a çoktu. Şimdi yok. Niye soyu tükendi ? → eç’k’odun[2]; moç’k’odun; moik’vaten


gamaç’ordun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Bir madde [aps.] düzensiz ayrılıyor. Kumaş, çuval vs [aps.] eskiyerek yırtılıyor. Xasanişi ç’uvali gamaç’ordu do ntxiri ek’ixven. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çuvalı yırtıldı da fındık ardından dökülüyor. → ç’ordun; gamabru3’un; ixaren; ibri3’en


gamaç’ums/ gamaç’uy/ gamaç’ups EA har.f. Aşağıya doğru yakıyor. Yakıp deliyor. Daçxuriz buçxat’amt’işi nok’ançxuleşen na-melu n3’ik orz*o gamaç’u. (AH-Lome) Ateşi kurcalarken yanık odun parçasından sıçrayan kıvılcım iskemleyi yakıp deldi.


gamaç’ven (AH) DA hal f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] acıyor ya da yanıyor. Ham p’ep’eri dido mk’olo ren. Nuk’u gamamaç’ven. (AH-Borğola) Bu biber çok acı. Ağzım yanıyor. Dido mk’olo ç’k’omanşi k’oçiz ok’açxe p’uruli gamaç’ven. (AH-Borğola) Çok acı yiyince insanın sonra anüsü yanar.


gamadgitun (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Ses [aps.] yankılanıyor. Na-gamabiurare germapez gamadgitun. (FN-Ç’anapet) Kışnadığım dağlarda yankılanıyor. → delilanden; gamilanden; nena narayen; gamagundun; ran3’k’alums; randums; n3’k’iyalums


gamagneps (AK) EA har.f. Durumu anlıyor. İşin farkında oluyor. Doğanis mu-tu-na u3’va k’ai gamagneps. (AK-Döngelli) Doğan’a ne söylersen de iyi anlıyor. → gamognams, gamvognay, gammognay; oxo3’onay/ oxo3’onams/ oxo3’onaps

+ gamognapaps EDA ett.f. Birine durumu anlatıyor. İzah ediyor. Durumu anlamasını sağlıyor. Xasanik Alis ar jur u3’umers do eşo gamognapaps. (AK-Döngelli) Hasan Ali’ye bir iki kez söyleyerek tekrar ediyor da ancak anlatabiliyor. Na-ğarğalap mutu var-miagnep. K’ai gamognapi. (AK-Döngelli) Konuştuğundan bir şey anlamıyorum. İyi anlat.(ognams/ ognay altında) ognapams/ ognapay; gognapams; (oxo3’onams altında) oxo3’onapams; nognapay/ nognapaps; (gamognams altında) gamognapams


gamagundun (ÇM) Aø har.f. Yankılanıyor. Livorite ot’oçay. Rak’anepe gamagundun. (ÇM-Ğvant) Silahla atıyor (= ateş ediyor). Tepelerde yankılanıyor. → delilanden; gamilanden; nena narayen; gamadgitun; ran3’k’alums; randums; n3’k’iyalums


gamağen (PZ) AD har.f. Birine veya bir şeye ait [dat.] bir şey [aps.] dışarı çıkarılıyor. Vit-do-xutişa aşi kogamağasi çxoro dosk’udun. (PZ-Cigetore) Onbeşten altıyı çıkarınca dokuz kalır. → gamvağinen/ gamvağen


gamailums (PZ), gamailuy (ÇM ~ AŞ), gamailums (FN), gamailoms (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.aps.tü. gamap’ilum/ gamap’ilom; emp.şm.2.tek.ö.1.aps.tü. gamamp’ilum/ gamamp’ilom; emp.şm.1.tek.ö.2.tü. gamak’ilum/ gamak’ilom; yet. gamailen; f.-i. gamailu] Vurarak tamamen yok ediyor. Kökünden kazıyor. Ğut’uğut’u ğurnepe gamailu. (ÇM-Ğvant) Sincap karakovanları batırdı. Meşk’axt’u-moşk’axt’u. Dunya gamailu. (ÇM-Ğvant) (İşlere veya ilişkilere) girip çıktı. Dünyayı batırdı (= berbat etti ; işi veya düzeni bozdu). Ali mutxape ndğvaruy. Monduni gamailasen. (ÇM-Ğvant) Ali bir işler çeviriyor. Ortalığı batıracak. → gamax’ilums/ gamax’ilups


gamakosums/ gamakosuy/ gamakosups EA har.f. Dışarıya doğru süpürüyor veya siliyor. Çili-çkimik dolabiz na-ren dolokunepe moşaxu do dolabişi doloxe gamakosu. (AH-Borğola) Eşim dolapta olan giysileri dişarı döküp (= atıp, çıkarıp) dolabın içini dışarıya doğru sildi.


gamak’açineri (ÇM) s. Uzantılı (çatı). Alişi oxori otva gamak’açiner on. Mangana golit’aşa otva nantxen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evinin çatısı uzantılıdır. Araç geçerken çatıya değiyor.


gamak’atums/ gamak’atuy (PZ ~ ÇM)(FN) EA har.f. Ayırıyor.1. Birbirinden ayırıyor. Ebak cumalepe gamak’atums. (PZ-Cigetore) Baba kardeşleri ayırıyor. Na-giyonun xut şuron on. Xut’oşa sum mo-gamak’atum. Jur dogisk’udasen. (ÇM-Ğvant) Elinde olan beş keçi. Beşten üçünü ayırma. Elinde iki kalacak. Xasanik bozo do biç’i bere gamak’atums. (FN-Ç’anapet) Hasan kız ve erkek çocuğu ayırıyor. 2. Çokluğun içinden istenenleri seçiyor, çıkarıyor, bir yana alıyor. Lazut’epe domtolit. K’omp’urepe gamak’atit. (PZ-Cigetore) Mısır tanelerini aldık. Koçanlarını ayırın. K3aperi m3xulepe gamak’atuy. (ÇM-Ğvant) Çürük armutları ayırıyor. Ali xut-vitepe ar k’ale dvosvaray (*), vit-vitepe do p’i3arepe ar k’ale gamak’atuy (**), iri-turli mesvareri dulya coç’amt’u. (ÇM-Ğvant) Ali beşe onları bir tarafa dizer, ona onlar ve tahtaları ayırıp her şeyi düzenli olarak işe başlardı. [(*)(**) “..... dizer, ... ayırıp ... başlardı”nın karşılığı olarak verilen “dvosvaray, .... gamak’atuy, ...... coçamt’u” ifadesi, yazılı Türkçe ifadenin kopyasıdır. Doğal konuşma Lazcasında “... dvosvaramt’u. ...... gamak’atumt’u. ....... coçamt’u.” şeklinde söylenir.] Keçepe koyinepeşen gamak’atums. (FN-Sumla) Keçileri koyunlardan ayırıyor, seçiyor. → gamok’atay (AŞ)

part. gamak’ateri : Birbirinden ayrılmış. Ali mcalepe oşk’orapamt’uşa xut-xutepe gamak’ateri dvosvaru. Huy var-ant’alen. (ÇM-Ğvant) Ali keresteleri biçtirirken beşe-beşleri ayrı dizdi. Şimdi karıştırmıyor.

+ gamuk’atams/ gamuk’atay EDA har.f. 1. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] ayırıyor. Vrosi m3xulepe ma gamomik’atay. (ÇM-Ğvant) İyi armutları bana ayırıyor. P’iyat’epe himu gamuk’atay. (ÇM-Ğvant) Kötülerini ona ayırıyor. 2. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] (diğerlerden) ayırıyor. Çobanik Xasaniz koyinepe gamuk’atams. (FN-Sumla) Çoban Hasan’ın koyunlarını (sürüden) ayırıyor.


gamalams[1]/ gamalay/ gamalaps (PZ ~ FN-Ç’anapet)(AH ~ HP) Aø har.f. Dışarı düşüyor. I. (PZ ~ FN-Ç’anapet)(AH) Bir şey başka bir şeyin içinden dışarı çıkıp düşüyor, veya bir şeyin dışından sıyrılıp dışarı çıkıyor. Loriç’işi sap’i gamalams. (PZ-Cigetore) Kazmanın sapı çıkıyor. Him dişk’a hikolendo gamalay do keyegantxasen. (ÇM-Ğvant) O odun, oradan çıkıp üstüne düşebilir. Burç’uli dvok’anasi sap’i gamalay. (ÇM-Ğvant) Burunlu baltayı salladığında sapı çıkıyor. Araba tekerleği kocevudum. Xolo gamalay. (AŞ-Ok’ordule) Arabaya tekerleği takıyorum. Yine çıkıyor. Him dişk’a hekolendo gamalay do keyegat’t’asen. (AŞ-Ok’ordule) O odun oradan çıkıp üstüne düşebilir. Him dişk’a hikolendo gamalay do goyogat’t’asen. (AŞ-Ortaalan) O odun oradan çıkıp üstüne düşecek. Dişk’a vrossi nonç’ark’i. Mo gamalamt’ay. (AŞ-Ortaalan) Odunu iyi sıkıştır. Dışarı çıkmasın. Ntxirişi k’ak’alepe ç’ak’işe gamalayiz pi3arişi firidapez irçak’en. (FN-Ç’anapet) Fındık taneleri kozasından çıkınca tahta aralıklarına sıkışıyor. Dişka sobaz doloxe k’ayi va-meşudvaşi menoç’vepe gale gamalams. (AH-Lome) Odunu sobanın içine iyice yerleştirmedin mi köseğiler dışarı düşer.

II. (AŞ-Ortaalan) Pantolon, ayakkabı vs [aps.] çıkıp düşüyor. Pontuli gamalay. (AŞ-Ortaalan) Pantolon düşüyor. [Bu ifadede kimin pantolonu olduğu önemli değil.] → gamolun; gamvolay/ gammolay/ gamolay/ gamolams

III. (HP) Küçük bir delikten yatay konumda içerden dışarı düşüyor.


gamalams[2] Aø har.f. (AH) [emp.şm.1.tek. gamablam] (AH) Uykudan fırlıyor. Uyanıyor. Bere zabuni na-ren şeni seyi bgarineri gamalams. (AH-Lome) Çocuk hasta olduğu için gece ağlayarak uyanıyor.


gamalasiroms (AH-Lome) EA har.f. Sivriltiyor. Ma xorşa p’k’vatum do gamablasirom. Xasanik xut xut ok’odumers do gzaşe gamimers. (AH-Lome) Ben fasulye sırığını kesip sivriltiyorum. Hasan beşer beşer koyup yola çıkarıyor. → om3’ulanams, om3’ulinay, om3’ulanay; gamam3’k’uluy; gamam3’k’valuy, gamam3’k’valums, om3’k’ulanams; gamayazums


gamalat’ums (AH) EA har.f. Yassıltıyor. Demirci Veabik ipti ç’eliği omçxvinams. Vayyozite gamalat’umz do ok’açxe-ti ç’eliğiz 3’k’ari meçamz. (AH-Lome) Demirci Vahap önce çeliği ısıtıp kızartıyor. Balyozla yassıltıyor ve sonra da çeliğe su veriyor.


gamamendra (PZ ~ AŞ) s.-z. ve i. I. s.-z. Uzakça. Gamamendra jur svas daçxuri vogzi. Ç’veri ç’veri ulun do nambinen. (PZ-Cigetore) Uzakça iki yerde ateş yaktım. Yana yana gidip ekleniyor. Alişi oxori Memetişişa ar piçi gamamendra n. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evi Mehmed’inkinden biraz uzakçadır. Hik’u gamamendra gzaşa var-ilen. (AŞ-Ok’ordule) O kadar uzakça yola gidilmez. II. i. Uzakça yer. Ali mp’ulera berepeGamamendrapeşa mo-ulurt !” u3’omey. (ÇM-Ğvant) Ali sisli havalarda çocuklara uzakça bir yerlere gitmemelerini söylüyor.


gamamk’asams/ gamamk’asums (AH) EAL har.f. Tıka basa dolduruyor. Axmetik korba k’ayi gamamk’asums do suffaz heşşo eisels. (AH-Lome) Ahmet karnını tıka basa doldurup sofradan öyle kalkıyor. → molomk’asams; nzgipums/ nzgipuy, nz*gipumsII/ nz*gipoms/ nz*gipups


gamamk’aseri (AH) s. Akıllı. Oturaklı. Osmani dido gamamk’aseri k’oçi va-ren. (AH-Lome) Osman pek akıllı bir adam değil. [Bu sıfat, bir partisip gibi göründüğü halde gamamk’asams/ gamamk’asums fiili ile anlam bakımından bağlantılı değildir.] → nosoni; ğnoseri; nosiyari, noseri


gamamtumani (FN ~ AH HP)(AK) s.-e. I. (FN ~ AH) Uzak mesafede aşağı doğru. Alik ondğe şkule var-içalişu do ruba gamamtumani gamilu. (FN-Ç’anapet) Ali oğleden sonra calışmadı ve dere boyu aşağı çekti, gitti. II. (AK) Dere [pos.] boyu aşağı doğru. Ğali gamamtumani me(v)ulur. (AK-Döngelli) Dereden aşağı doğru gidiyorum.


gamam3’k’uluy (ÇM) EA har.f. Sivriltiyor. Sivrileştiriyor. Xoşk’a gamam3’k’ulasi a piçora kodi3onen. (ÇM-Ğvant) Sırık sivrileştirirsen kolay dikiliyor. → om3’ulanams, om3’ulinay, om3’ulanay; gamam3’k’valuy, gamam3’k’valums, om3’k’ulanams; gamayazums; gamalasiroms


gamam3’k’valuy (AŞ-Ok’ordule), gamam3’k’valums (FN-Ç’anapet) EA har.f. Sivriltiyor. Sivrileştiriyor. Berepek onç’arale gamam3’k’valuman. (FN-Ç’anapet) Çocuk kalemi sivrileştiriyor. → om3’ulanams, gamam3’k’uluy, om3’ulinay, om3’ulanay, om3’k’ulanams, om3’k’ulinams; gamayazums; gamalasiroms

+ gamum3’k’valay/ gamum3’k’valams EDA har.f. Birine ait bir şeyi sivriltiyor. Muradi cuma-muşi k’urşun-k’elemi gamum3’k’valay. (AŞ-Ok’ordule) Murat kardeşinin kalemini sivriltiyor.


gamanç’eri i. [< gaminç’en ve gamonç’ams/ gamvonç’ay/ gamonç’ay fiillerinin ortak partisipi] (FN-Ç’anapet) Çıkıntı. Çıkık. Cuma-çkimi pi3arişi gamanç’erepez gelobaz*gamz do naylaz yulun. (FN-Ç’anapet) Kardeşim tahta çıkıklarına basıp serendereye çıkıyor.


gamanç’oreri (PZ) [< gamanç’orums fiilinin partisipi] i. Delik. So-ti-na gamanç’oreri na-z*irare dudi mot-no3onam. (PZ-Cigetore) Nerde delik görürsen başını sokma. → nç’oreri; 3’up’a; ğormaIII; xut’ulaII


gamanç’orums/ gamanç’oruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Deliyor. Bir delici gereç kullanarak deliyor. T’ok’t’ok’oro-k’inçik sotinuri mcalepe gamanç’oru. (PZ-Cigetore) Ağaçkakan bütün ağaçları deldi. Xasanik k’oda gamanç’orums. (PZ-Cigetore) Hasan duvarı deliyor. Ali burgite ğurnişi tolepe gamanç’oruy. (ÇM-Ğvant) Ali matkap ile karakovanın uçuş gözlerini (= deliklerini) deliyor. Xasani bileyizite duvari gamanç’oruy. (AŞ-Ok’ordule) Hasan matkapla duvarı deliyor. Doğani duvari na-gamanç’oruy yeri tozi gamaxuy. (AŞ-Ok’ordule) Doğan duvarı deldiği yerin tozunu boşaltıyor. → nç’orums/ nç’oruy; gamaxums[2]/ gamaxups[2]

part. gamanç’oreri : Delinmiş. Delikli. Ek’na-sk’ani gamanç’oreri mot on ? (PZ-Cigetore) Senin kapın deliklidir. Neden ? Xasanis 3’ip’a gamanç’oreri uğun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın göbeği deliklidir.Evveli gamanç’oreri para bixmart’it. (AŞ-Ortaalan) Evvelden delikli para kullanırdık. Gamanç’oreri 3’endeç’ç’i moy moidum ? (AŞ-Ortaalan) Delinmiş çorabı niye giyiyorsun.?


gamanktams (PZ-Cigetore), gamanktums (FN-Ç’anapet) EA har.f. Bir şeyin içini dışa çeviriyor. Tersyüs ediyor. Eminek foga-muşi gamanktams. (PZ-Cigetore) Emine entaresini tersyüz ediyor. Nanak şeyepe naxumt’aşa gamanktumz do heşote makinaz meşadumerz. (FN-Ç’anapet) Annem eşyaları yıkarken (eşyaların) içini dışına çevirip o şekilde makineye (= çamaşır makinesine) koyuyor. → gamoniktams; gamvonktay/ gamonktay; gammoktay; gamoktams/ gamoktaps; gamvoktaps


gamant’orums (PZ-Cigetore) EA har.f. Dışarıya sürükleyerek çekiyor. Ayşek ç’urç’is daçxuri nugzu. Ç’urç’i opşa xarxalu şeni a m3ika dişk’alepe gamant’orums. (PZ-Cigetore) Ayşe kazana ateş yaktı. Kazan çok kaynadığı için biraz odunları dışarıya sürükleyerek çekiyor. Kuyis dişk’alepe kodololu. Xasanik gamant’orums. (PZ-Cigetore) Kuyuya odunlar düştü. Hasan da içinden sürükleyerek çekiyor. gamatoruy/ gamatorums, gamatirums/ gamatirups


gamao- → gamayo-


gamapsums (FN ~ AH), gamapsims (AH ~ HP), gamapsips (HP ~ ÇX) E.Abl har.f. Pencere, kapı vs’den [abl.] dışarıya işiyor. → gamopsams, gamvopsay, gammopsay


gamaputxun (AŞ ~ ÇX) Aø har.f. 1. Kuş [aps.] uçup dışarı çıkıyor. 2. mec. İnsanın çocuğu [aps.] baba ocağından ayrılıp gidiyor. Bere a piçoraşa moirden. Uk’açxe-ti gamaputxun-ulun. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk kısa bir zamanda büyüyor. Sonra da uçup gidiyor.


gamastun (FN ~ ÇX)(AK) Aø har.f. 1. İçinden dışarı kayıyor. Kayıp gidiyor. Kayarak dışarı çıkıyor. Mçxomi a piçoraz xeşen gamastun. (FN-Ç’anapet) Balık hemen elden kayıyor. Ğoberiz na-moboç’k’adi-dort’un bigaşi k’afri berepe geladgitaniz gamastun. (FN-Ç’anapet) Çepere çaktığım değneğin çivisi çocuklar üstünde durunca sıyrılıyor. K’almaxaz ğvanç’k’ilişen var-gyak’nana xeşen gamastun. (AH-Borğola) Alabalığı solungacından tutmazsan elinden kayar. 2. mec. Sessizce dışarı çıkıyor. Sıvışıyor. Gizlice çıkıyor. Alimse-çkimi, toli obdvi-gom3’k’işa oxoyişen sole gamastu ? Var-maçkinu. (FN-Ç’anapet) Yeğenim, ben göz açıp kapana kadar evden nereye kayıp çıktı ? Anlayamadım. Cuma ! Toli ham bozos egiz*it’as. Milleti ok’ibğaşi mitişe uz*iyamu gamastun do igzals. (AH-Lome) Kardeş ! Gözün bu kızın üzerinde olsun. Millet yığılınca kimseye görünmeden sıvışıp gidiyor. Çku mecişe irişen ordo bidat do ar kobiz*irat. Ok’açxe gamapstut do komobulurt. (AH-Lome) Biz imeceye herkesten erken gidip bir görünelim (= görünmüş olalım). Sonra sıvışıp da geliriz. Oxoris vort’atşi Xasani muç’o gamastun belli va-ren. (AK-Döngelli) Biz evdeyken Hasan nasıl da gizlice çıkıp kaşıyor belli değil. Berepe osteru şeni oxorişen gamastunan. (AH-Borğola) Çocuklar oynamak için evden gizlice çıkıyorlar. 3. mec. Biri aniden beklenmeksizin ölüyor. P’ap’uli na-elancant’u steri gamastu. Heşote şuri komeçu. (FN-Ç’anapet) Dedem uyuduğu gibi gitti. Öylece canını verdi. 4. mec. Biri çabuk zayıflayarak ölüyor. K’anseriz çkar çare var-uğun. K’oçi ar niç’opazna a sum-otxo tutaz tamo tamo ndğulun do gamastun. (AH-Lome) Kanserin hiç çaresi yok. İnsan bir yakalanırsa bir kaç ay içinde eriyip gider. Gyozgyora k’oçi dondğulu do gamastu. (AH-Lome) Göz göre göre adam eriyip (= zayıflaya zayıflaya yağ gibi eriyip) gitti (= öldü). 5. mec. Zaman [aps.] çabuk geçip bitiyor. 3’anape ordoşe gamastu. (FN-Ç’anapet) Yıllar erken geçip gitti. Sum 3’ana mutu va-ren. A şvacis gamastun do diçoden. (AH-Lome) Üç yıl bir şey değil. Hemencecik biter. Oçilu şeni he k’onari do3xunana ora gamastun do dibader. (AH-Borğola) Evlenmek için o kadar ayıklarsan (= seçmeye kalkarsan) zaman çabuk geçer de yaşlanırsın. Vit ndğa mu ren ki ! Solen gamastun belli var-ix’ven. (AK-Döngelli) On gün nedir ki ! Nereden geçer (= biter) belli olmaz. → gamast’un

+ gamustun ADL har.f. a. Bir şey [aps.] birinin [dat.] eli, parmağı vs’den [lok.] dışarı kayıyor. Xez gamamistu do melu. (AH-Lome) Elimden kayıp düştü. Pucik tok’i moişantams. Xez gamustvasen. (AH-Lome) İnek ipi çekiştiriyor. Elinden kayıverecek. Fadime ok’o izaifu ki k’itis na-uğun ma3’k’indi gamustun. (AK-Döngelli) Fadime o kadar zayıfladı ki parmağında olan yüzük dışarı doğru çıkıyor. b. Birinin [dat.] canı [aps.] aniden çıkıyor (= ölüyor). He didi ncaşen melana şuri a şvaciz gamagistun. (AH-Borğola) O büyük ağaçtan düşersen canın bir anda çıkar. Badi oxoris gulut’uşi melu do şuri xogamustu. (AK-Döngelli) Yaşlı adam evde yürüyorken (= gezerken) düştü ve canı aniden çıktı.


gamast’ik’ums (PZ), gamast’ik’uy (ÇM), gamast’ik’ay (AŞ) EA har.f. Dışarıya doğru yoluyor. İçini koparıyor.

+ gamust’ik’ams/ gamust’k’ay EDA har.f. Birine ait bir şeyin içini koparıyor. Toç’i xe gamomist’ik’ay. (AŞ-Ok’ordule) İp [sürtünerek] elimin içini koparıyor.


gamast’un (PZ ~ AŞ) Aø har.f. 1. İçinden dışarı kayıyor. Kayıp gidiyor. Kayarak dışarı çıkıyor. Çxomi xeşa gamast’un. (ÇM-Ğvant) Balık elden kayıp gidiyor. Ceç’aderi k’afri gamast’un. Melay. (AŞ-Ok’ordule) Çakılmış çivi kayıp çıkıyor. Kopuyor. 2. mec. Sessizce dışarı çıkıyor. Sıvışıyor. Gizlice çıkıyor. Xasani oxorişa hişo gamast’un do ulun ç’i mitik var-ognams. (PZ-Cigetore) Hasan evden öyle kayıp da gidiyor ki kimse anlayamıyor. Xasanişi bere ar t’obaşa imt’en ç’i mitis p’i şuri ugnasi gamast’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğu bir gizli kaçıyor ki kimsenin ruhu anlamaz da kayıp gidiyor. Bere nena do 3it’i var-aşa gamast’un-igzalay. (ÇM-Ğvant) Çocuk hiç gürültü yapmadan çıkıp gidiyor. Bere usulat’ile oxorişa gamast’un-ulun. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk usulca evden kaçıp gidiyor. Ali sole gamast’u ? Var-oxobo3’oni. (AŞ-Ortaalan) Ali nerden sıvıştı ? Anlayamadım. 3. mec. Biri aniden beklenmeksizin ölüyor. Xasanişi cinsis ordo şuri gamast’un. (PZ-Cigetore) Hasan’ın cinsinde tez canı çıkıyor. Şuri ar pirçi oraşi gamast’un-igzalay. (ÇM-Ğvant) Can bir çırpıda çıkıp gidiyor. Ora-muşi komoxt’asi k’oçi gamast’un-ulun. (AŞ-Ok’ordule) Zamanı gelince adam kaçıp gidiyor. 4. mec. Zaman [aps.] çabuk geçip bitiyor. Nak’u mk’ule ndğalepe on. A piçoras gamast’un. (PZ-Cigetore) ne kadar kısa gunler var. Bir anda kayıp gidiyor. Tuta ar pirçi oraşi gamast’un. (ÇM-Ğvant) Ay birden bitiveriyor. Bisinapamt’itşa ora gamast’u. (AŞ-Ortaalan) Konuşurken zaman hızla geçti. → gamastun

+ gamust’un ADL har.f. a. Bir şey [aps.] birinin [dat.] eli, parmağı vs’den [lok.] dışarı kayıyor. b. Birinin [dat.] canı [aps.] aniden çıkıyor (= ölüyor). P’ap’p’u-şk’imi oxobo3’onişa şuri gamust’u. (AŞ-Ortaalan) Ben anlayıncaya kadar dedemin canı çıktı.


gamaşirç’uy (ÇM) EA har.f. İp vs [erg.] eli [aps.] oyuyor.

+ gamuşirç’ay EDA har.f. İp vs [erg.] birinin [dat.] elini [aps.] oyuyor. Xoji gamomaç’irdu. Na-mok’açut’u toç’i xe gamomişirç’u. (ÇM-Ğvant) Öküz elimden kaçtı. Elimdeki ip elimi oydu. Omp’ila na-nuburt’u kva monk’a ort’u. Var-mak’açu. Xe gamomişirç’u. (ÇM-Ğvant) Halata bağlı taş ağır idi. Tutamadım. Elimi oydu.


gamaşirums (AH) EA har.f. Aşındırıyor. → şirums/ şiruy/ şirups; şirç’uy; gyuşiraps

part. gamaşireri/ gamaşire(y)i : Aşındırarak. Aşınmış. Hak’k’i dido yangazi bere ren. K’oltuğiz gamaşireyi yeepez k’iti amumers do gexarums. (AH-Lome) Hakkı çok yaramaz çocuktur. Koltuğun aşınmış yerlerine parmağını takıp yırtıyor.


gamatirums/ gamatirups (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. Dışarıya sürükleyerek çekiyor. Ramizik axirişen çonçi gamatirums. (HP-P’eronit) Ramiz ahırdan (torba vs içindeki) kuru yaprakları sürükleyerek dışarı cıkarıyor. → gamant’orums; gamatoruy/ gamatorums


gamatoruy/ gamatorums (ÇM ~ AH) EA har.f. Dışarıya sürükleyerek çekiyor. Ayşe dişk’a-març’aşa mç’ipe dişk’alepe gamatoruy (*), ç’umanişi daçxuri ogzamt’u. (ÇM-Ğvant) Ayşe odun yığınından ince odunları dışarı çekerek sabah ateşi yakardı. [(*) “..... çekerek ..... yakardı”nın karşılığı olarak verilen “...... gamatoruy, ...... ogzamt’u” ifadesi, yazılı Türkçe ifadenin kopyasıdır. Doğal konuşma Lazcasında “... gamatorumt’u do ...... ogzamt’u.” şeklinde söylenir.] P’ap’uliz guri muxtayiz nek’laşi tudele na-meşuz*in biga gamatorumz do berepez ç’işun. (FN-Ç’anapet) Dede kızınca sandalyenin altında duran sopayı çıkarıp çocukları kovalıyor. Axmet’ik ncalepe gzaşe gamatorums. (AH-Lome) Ahmet ağaçları sürükleyip yola çıkarıyor. Mtugik motalepeMjoras it’ubinanya do ğormaşen gamatorums. (AH-Borğola) Fare yavrularınıGüneşte ısınsındiye deliğinden dışarıya taşıyor. → gamant’orums; gamatirums/ gamatirups


gamatumani (ÇM ~ ÇX) z. Uzun mesafede aşağı doğru. Ma na-bizabuni Ç’armatiz gamatumani na-var-ognu miti var-doskidu. (AH-Lome) Benim hastalandığımı Ç’armattan aşağıya duymayan kalmadı.


gamatxoni → gamotxvams


gamatxveri/ gamatxveyi (AH ~ ÇX) s. ve i. [part. < gamitxven ve gamotxvams/ gamotxvaps] Evli (bayan). İzmoceşi gamatxveri uxvene var-iven. (AH, atasözü, A.K.) Rüyada evlenmekle hamile kalınmaz. → komoceri/ komojeri. ≠ çileri


gamat’axums/ gamat’axuy/ gamat’axups EA har.f. [part. gamat’axe(r)i] Kırarak deliyor.

part. gamat’axeri : Kırılıp delilmiş. Kırık. K’alati gamat’axer-on. Lazut’epe nixven. (ÇM-Ğvant) Sepetin altı kırık. Mısırlar dökülüyor.

+ gamut’axams/ gamut’axay/ gamut’axaps EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] kırarak deliyor.


gamat’axuri (ÇM) i. 1. Yalak deliği. Yalak, su deposu vs’de alt tarafta suyun tamamen boşaltılması için yapılmış delik. Ombolina-gamat’axurişa 3’ari gamovoçodinam. (ÇM-Ğvant) Yalak deliğinden suyu boşaltıyorum. 2. Göletlerde suyun boşaldığı taraf. P’anda t’oba-gamat’axuri mboli çxomi maç’open. (ÇM-Ğvant) Her zaman t’obanın suyunun boşaldığı tarafta bol balık tutabiliyorum.


gamat’k’oçams/ gamat’k’oçaps (AH HP) EA har.f. Dışarı atıyor. Xasanik na-cans k’oçi ncirişen gamat’k’oçams. (AH-Borğola) Hasan uyuyan adamı uykudan atıyor (= uyandırıyor). → gamot’oçams; gamvot’oçay; gammat’t’oçay; gamat’k’omers

gamat’k’omers (FN ~ AH HP) EA har.f. Dışarı atıyor. Nanak naylaz na-goşiğu k3apeyi uşkurepe gale gamat’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Annem serenderde seçtiği çürük elmaları dışarı atıyor. Omerik  na-3’ilu çayi boxçaz melak’orums do gamat’k’omers. (AH-Lome) Ömer topladığı çayı bohçalayarak dışarıya atıyor. Xasanik na-cans k’oçi ncirişen gamat’k’omers. (AH-Borğola) Hasan uyuyan adamı uykudan atıyor (= uyandırıyor). Xasanik mandres na-molosvarun xorşape gale gamat’k’omers. (AH-Borğola) Hasan ahırda dizili sırıkları dışarı atıyor. → gamot’oçams; gamvot’oçay; gammat’t’oçay; gamat’k’oçams/ gamat’k’oçaps


gamat’roxun (PZ ~ HP), gamat’ruxun (AK)(ÇX) Aø har.f. Dışarı doğru kırılıyor.

+ gamut’roxun/ gamut’ruxun AD har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dışarı doğru kırılıyor. Bere colu do k’op’a gamut’roxu. (PZ-Cigetore) Çocuk düştü de alnı kırıldı. 2. mec. Birinin [dat.] beyini [aps.] zonkluyor. Heşşo ti ma3’k’unen ki kuni gamamit’roxun. (AH-Lome) Öyle başım ağrıyor ki beynim zonkluyor.


gamaxak’arums/ gamaxak’aruy/ gamaxak’arups EA har.f. Tamamen bereliyor. Tamamen kazıyor. Berek dido ibgaru do xurt’uli gamaxak’aru. (AH-Borğola) Çocuk çok ağladı da boğazı kazındı (= tahriş oldu) (= kelimesi kelimesine : boğazını bereledi).


gamaxombun[1] (PZ) Aø har.f. İçeriden dışarıya doğru kuruyor. Mç’imas ar vorsi deviğvari-dort’u. Oxorişa mendaft’i do ar vorsi amapxombi-gamapxombi. (PZ-Cigetore) Yağmurda bir iyice ıslanmış idim. Eve gittim de bir iyice içim-dişim kurudu.


gamaxombun[2] (ÇM ~ FN) Aø har.f. Tamamen kuruyor. Serendişi omcore k’ale na-cobun lazut’epe gamaxombun. (ÇM-Ğvant) Serenderin güney tarafında asılı olan mısırlar tamamen kuruyor. So-ti txombu doborgare gamaxombun. (AŞ-Ok’ordule) Nereye kızılağaç dikersem içten kuruyor. Remezanişi ndğaz 3’k’ari-suzi ar k’ele oçalişute k’oçi gamaxombun. (FN-Ç’anapet) Ramazan günü suzuz bir taraftan çalışarak insan tamamen kuruyor. → gamaxomun


gamaxomun (AH ~ HP ÇX)(AK) Aø har.f. Tamamen kuruyor. “Şu tipepe gamaxomazya do nanak bagenişi gomte gupinams. (AH-Lome) “Islak otlar iyice kurusundiye annem kulübenin etrafına [otları] serip yayıyor. K’işluği dişka yazis gak’vatasen ki k’işi şakis k’ayi gamaxomasen. (AH-Lome) Kışlık odunu yazın kesebileceksin ki kışa kadar iyice kuruyacak. Ham ç’ut’a ğali mçxvaporas mteli gamaxomun. (AH-Borğola) Bu küçük dere yazın tamamen kuruyor. Odas lobiya miyompini. “Bavra barasya do pencere-ti gom3’k’i do gamaxomun. (AK-Döngelli) Odaya fasulye serdim. “Rüzgâr essindiye pencereyi de açtım da iyice kuruyor. → gamaxombun[2]

yoks.part. ugamaxominu : Tamamen kurumamış. Pi3ayi k’ayi gamaxomaz do heşşo geborçat. Ugamaxominu pi3ayi ok’açxe dolondruk’un. (AH-Lome) Tahtalar iyice kurusun da öyle döşeyelim. İyice kurumamış tahta sonradan eğilip bükülüyor. Ugamaxominu kereste inşaat’iz var-ixmaren. K’alop’i ç’k’adumt’aşi beşe-onepe eliç’up’ranen. (AH-Lome) İyice kurumamış kereste inşaatta kullanılmaz. Kalıp çakarken beşe onlar yamuluyor.


gamaxoruy/ gamaxorums/ gamaxorups (ÇM ~ AH HP ÇX) EA har.f. Kemirerek deliyor. Delerek kemiriyor. Mtuyi çabla gamaxoruy. (ÇM-Ğvant) Fare çarığı kemirerek deliyor. Ğut’uğut’u na-gamaxorasen msva meşk’axedun. (ÇM-Ğvant) Sincap oyduğu oyuğa girip oturuyor (= yerleşiyor). Cari mo-gamaxorum. Dodilimi do hişo şk’omi. (AŞ-Ortaalan) Ekmeği delerek kemirme. Dilimle de öyle ye. K’at’a 3’anaz mtuyik nayla tudele na-dobdgare bogina gamaxorums. (FN-Ç’anapet) Her sene fare serenderin altına koyduğum kovanı kemirerek deliyor. Pederik naylaz mturik na-gamaxoru pi3ariz e3’uç’k’adamz. (FN-Ç’anapet) Babam serenderde farenin oyduğu tahtaya alttan çakıyor. Mtugi t’urvaz dolulun do doloxeşen gamaxorums. (AH-Lome) Fare torbanın içine girerek içerden kemirip deliyor. Mtugik pi3ari gamaxorums. (AH-Borğola) Fare tahtayı kemirerek deliyor. → gexit’onups


gamaxt-/ gamaxtim-/ gamaxtin- → gamulun


gamaxums[1]/ gamaxuy/ gamaxups[1] EA har.f. Delikten boşaltıyor. Saklanan şeyi çıkarıyor. Açığa döküyor. [Hareket konuşan kişinin bulunduğu tarafa yapılır : mekânın içerisinden dışarı doğru yapılıyor olabilir gibi dışarıdan içeriye doğru yapılıyor da olabilir.] Si iri tevuli mo gamaxum ? (PZ-Cigetore) Sen her şeyi niye dışarıya çıkarıyorsun ? P’ut’uji ğureri montinape gamaxuy. (ÇM-Ğvant) Arı ölü yavruları dışarı atıyor. Doğani duvari na-gamanç’oruy yeri tozi gamaxuy. (AŞ-Ok’ordule) Doğan duvarı deldiği yerin tozunu boşaltıyor. Emxu let’a gamaxuy. (AŞ-Ortaalan) Köstebek toprak boşaltıyor. Pederik gelak’idu şeni bizite xerxişi genk’lima gamaxumz. (FN-Ç’anapet) Babam asmak için bıçkının sapını metal delici ile deliyor. Oxoriş doloxe mu-tu ren, gale gamaxums. (FN-Sumla) Evin içinde ne varsa kapıya, dışarıya döküyor. Axmet’ik dişka gamaxums. (HP-P’eronit) Ahmet odun dışarı atıyor. Nanak oncire ila3’k’u do pamuğepe-muşi gamaxups. (AK-Döngelli) Annem yatağın bir yanını söktü ve pamuklarını dışarı çıkarıyor (= boşaltıyor). Cumadik bak’işi lazmape pencereşen gamaxups. (AK-Döngelli) Amcam ahırın inek dışkılarını pencereden dışarı atıyor (= boşaltıyor). + gamixven[1]; → moçodinams/ mvoçodinay/ moçodinay; moçodaps

part. gamaxveri[1] : Konuşan kişinin bulunduğu tarafa boşaltılmış.

+ gamuxvams/ gamuxvay/ gamuxvaps EDA har.f. Birine ait [dat.] gizli iş vs [aps.] ortaya çıkarıyor. T’obaşa dulya doyey. Ok’açxe gamuxvey. (ÇM-Ğvant) Gizli iş yaptılar. Ama sonra (başkalar) ortaya çıkardılar. → gexupsII


gamaxums[2]/ gamaxups[2] (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. Deliyor. Pederik mat’k’ap’ite ar didi kva gamaxums. (FN-Ç’anapet) Babam matkapla büyük bir taşı deliyor. Aya, o3’k’edi, hele ! Mtugik t’uvra gamaxu-doren. (FN-Sumla) Şuna bak. Fare çuvalı delmiş. Pi3ai gamaxums. (FN-Sumla) Tahtayı içeri doğru deliyor. Ustak mat’k’ap’ite duvayi gamaxums. (AH-Lome) Usta matkapla duvarı deliyor. Kart’ali k’ititen gamaxums. (AH-Borğola) Kağıdı parmakla deliyor. Bere bort’işi ant’ama boçiçkanamt’i do na-gamapxum ğormaşen p’3’u3’onumt’i. (AH-Borğola) Çocukken şeftaliyi yumuşatıyordum ve deldiğim delikten emiyordum. Mtugi pi3ari gamaxups. (AK-Döngelli) Fare tahtayı deliyor. → gamanç’orums/ gamanç’oruy; + gamixven[2]

part. gamaxveri[2] : Delinmiş. Doğanik davulişi gamaxveri t’k’ebi-muşi gexaru do ağani gyoçanu. (AH-Borğola) Doğan davulun delinmiş derisini yırttı da yenisini taktı.


gamaxveri → gamaxums/ gamaxuy/ gamaxups; gamixven; k’ibiri-gamaxveri


gamax’ilums/ gamax’ilups (HP ~ ÇX) EA har.f. Vurarak tamamen yok ediyor. Kökünden kazıyor. → gamailums/ gamailuy/ gamailoms


gamayazums (AH) EA har.f. Sivriltiyor. Rizak ont’ule ğobasen. Na-do3onasen masarepe gamayazums. (AH-Lome) Rıza tarlaya çeper yapacak. Dikeceği kazıkları sivriltiyor. → om3’ulanams, gamam3’k’uluy, om3’ulinay, om3’ulanay; gamam3’k’valuy, gamam3’k’valums, om3’k’ulanams, om3’k’ulinams; gamalasiroms


gamayil- → gamail-


gamayoxinu → gamiyoxay


gamazurzams (AH) Eø har.f. Şoke oluyor. Baştan ayağa sarsılıyor. Bognişi gamabzurzi. (AH-Lome) Duyunca şoke oldum. ≠ gamvozurzun, gamozurzay


gamç’itanen[1] → goimç’itanen


gamç’itanen[2] (imç’itanen altında) amç’itanen


gamicoxams/ gamicoxums/ gamicoxops/ gamicoxups (FN ~ HP ÇX)(AK) Eø har.f. + gamucoxams/ gamucoxaps/ gamucoxups

I. (FN ~ AH-Lome) Haykırıyor. P’ap’uli kyoyişa eşaxtayiz a gamicoxamz. (FN-Ç’anapet) Dede köye çıkınca bir haykırıyor. OmerikHak na-bore açkinanya do gamicoxams. (AH-Lome) ÖmerBurada olduğumu bilsinlerdiye haykırıyor. P’ap’ulikAliiii !” ya do gamicoxums. (AH-Lome) DedemAliiii !” diye haykırıyor. → gamiyoxams/ gamiyoxay; gamimğorams/ gamimğorums

II. (AH-Borğola) Düz ileriye doğru sesleniyor.

III. (AH)(AK) Bağırarak çağırıyor. P’ap’uli gecans. Gale var-gamalen. Dido nikaçaşiBerepe ! So ret ?” ya do gamicoxums. (AH-Lome) Dedem yatalaktır. Dışarıya çıkamıyor. Çok darlandığı zamanÇocuklar ! Neredesiniz ?” diye bağırıyor. Nandidi-çkimikHayde gyarişa moxtit !” ya do gamicoxups. (AK-Döngelli) BabaannemHayde yemeğe gelindiye bağırarak çağırıyor.


gamiçinen şsz → gamaçams


gamiçodinen (ÇM), gamiçoden (FN ~ AH) Aø har.f. Tamamen bitiyor. Tamamen boşalıyor. Bitiveriyor. Şuşe va-mutvasi benzini gamiçodinen. (ÇM-Ğvant) Şişeyi kapatmazsan benzin boşalıyor. K’ore3xeri ndğalepe ar şvacis gamiçoden. (FN-Sumla) Sayılı günler bir nefeste bitiveriyor. Vanaz k’ayi var-goluğana 3’k’ari muşebura gamiçoden. (AH-Lome) Vanayi iyice çevirip kapatmazsan su kendi kendine boşalıverir.


gamiçxams/ gamiçxay/ gamiçxaps (PZ ~ AH HP), gamiçxups (AK)(ÇX) EA har.f. 1. Ağzını [aps.] çalkalıyor. P’ici gamaviçxam. (PZ-Apso) Ağzımı çalkalıyorum. P’iji gamoviçxam. (ÇM-Ğvant) Ağzımı çakalıyorum. P’ici gamobiçxare. (AŞ-Ok’ordule) Ağzımı çalkalacağım. P’ici kogamiçxi. (FN-Sumla). Ağzını çalkala. Nuk’u gamiçxi. (AH-Lome) Ağzını çalkala. Rizak k’at’a gyari şkule nuk’u gamiçxams. (AH-Lome) Rıza her yemekten sonra ağzını çalkalıyor. Nunk’u gamaviçxup. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ağzımı çalkalıyorum. Nunk’u gamiçxi. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ağzını çalkala. 2. Dişlerini ya da burnunu [aps.] yıkıyor. Kamilik k’ibirepe gamiçxams. (AH-Borğola) Kâmil dişlerini yıkıyor (= çalkalıyor, fırçalıyor). Birolik abdezi eç’opumt’aşi çxindi-ti gamiçxams. (AH-Borğola) Birol apdes alırken burnunu da yıkıyor (= çalkalıyor).+ gamaçxums/ gamaçxups


gamiç’aren (AH ~ HP ÇX)(AK) Aø har.f. Meyve ve sebzeler [aps.] tomurcuklanıp oluşuyor. Getasulez şuk’a na-gamiç’arasen, ulun do mtugik mexvat’ums. (AH-Lome) Bahçede salatalık tomurcuklanıp oluştu mu, fare gidip kemiriyor. X’omurişi nca ordo gamiç’aren. (AK-Döngelli) Erik ağacı erken tomurcuklanır. → gaminç’aren; ik’uk’un3en; gamik’urump’en; ik’rump’en


gamiç’ven (AK) Aø har.f. Ekmek [aps.] iyi pişiyor. Ekmek [aps.] içinden iyi pişiyor. Kuzinas ar ar teği dişka vistoli do mç’k’idi xogamiç’ven. (AK-Döngelli) Sobaya birer tane odun attım da ekmek içinden pişiyor. Furunişi ayari uk’açxe xomuizdi do mç’k’idi xogamiç’vas. (AK-Döngelli) Fırının ayarını geriye çevir de ekmeğin içi güzelce pişsin. → goşam3xun; goşiç’venII


gamigzen[1] (PZ-Cigetore) Aø har.f. (Ateşte) iyicene ısınıyor. Carişi furuni gamigzen. Alik cari ç’vasen, mondo. (PZ-Cigetore) Ekmek fırını iyicene ısınıyor. Ali ekmek pişirecek, galiba.


gamigzen[2] şsz → gamogzams/ gamvogzay/ gamogzaps/ gamvogzaps


gamiğams/ gamiğay (PZ ~ FN)(AH-Lome)(*) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gamaviğam (PZ), gamoviğam (ÇM ~ AŞ’in batısı), gamobiğam (AŞ’in doğusu )] I. 1. Cansız bir şeyi [aps.] dışarı götürüyor. Dışarı çıkarıyor. Oşk’omale vimxot. Dolap’is ç’at’alepe do k’uzepe gamiği do masas cedvi. (PZ-Cigetore) Yemek yiyoruz. Dolaptan çatalları ve kaşıkları çıkar da masaya koy. Doğani Olağune gamoviğaruşk’urt’u. Pisa koğamiğu. (ÇM-Ğvant) Doğan [çamlara gidince] sakız çıkaracağını (=Sakız çıkaracağımdiye) sanıyordu. [Tomurcukları ile reçine salgısını karıştırıp sakız toplayacağına] reçine çıkardı. Ali, ruba k’at’a 3’ari mvanz*inasen, moitoraşe dok’açeri 3’ari şk’ala na-celulun dişk’alepe moitoray. 3’arişa gamiğay. (ÇM-Ğvant) Ali, derede ne zaman su kabarsa, eline çekecek alıp su ile giden odunları kendine doğru (= kıyıya doğru) çekerek dışarı çıkarıyor. Ameti çekmece kogamiğu do ar daha var-ammaşk’ven. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet çekmeceyi dışarı çıkardı da tekrar içeriye itemiyor. Doloxe na-amadgun soba kogamobiğat. (AŞ-Ok’ordule) İçeride duran sobayı çıkaralım. Taneri t’urşi-bidoni moyo3’uy. Xe doliğay. Gamiğay. (AŞ-Ok’ordule) Taner turşu bidonunun üstünü açıyor. Elini sokuyor. Çıkarıyor. Furunci handğa ç’umanişşa na-gamiğay carepe omç’ipanay. (AŞ-Ortaalan) Fırıncı, çıkardığı ekmekleri bugünden yarına inceltiyor (= ekmeğin ağırlığını az zaman sonra azaltmaya çalışıyor). Muxuxik let’a gamiğams. (FN-Ç’anapet) Köstebek toprak boşaltıyor. Makinaz na-inaxu şeepe gamiği do kogyok’idi. (FN-Ç’anapet) Makinede yukanan elbiseleri çıkar ve as. Hemdik nayla-muşişen ntxiri gamiğamt’uşa Xasani meç’opu. (FN-Ç’anapet) Hamdi, serenderinden fındık çıkaran (= çalan) Hasan’ı suçüstü yakaladı. 2. Bir şeyden [aps.] gereksiz cansız cisimleri dışarı çıkarıp temizliyor. Ayşe mandre gamiğamt’aşa var-ik’atalay. Puşk’undi int’olen. (ÇM-Ğvant) Ayşe ahırı temizlerken dikkat etmiyor. Hayvan dışkısına bulanıyor. 3. [aşağılayıcı ifade] Değersiz canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. Xasani-st’erepe ma cebişa gamobiğam. (AŞ-Ok’ordule) Hasan gibileri ben cebimden çıkarıyorum. 4. [matematikte] Bir rakamdan [abl.] bir rakamı [aps.] çıkarıyor. Vit’t’işşe otxo gamiğassu aşi dosk’udun. (AŞ-Ortaalan) 10’dan dördü çıkarınca 6 kalır. Vit’t’işşe otxo gamiğassu fark’i aşi iyen. (AŞ-Ortaalan) 10’dan dördü çıkarınca farkı 6 olur. Jureneçi-do-vit’o-xutis vit’o-jur gamiğams. Eçi-do-vit doskidun.” ya zop’ons. Nosik hek’o nuk’vatams. (AH-Lome)(*)Elli beşten on iki çıkarıyor. Otuz kaldı.” diyor. Aklı o kadar kesiyor. [(*) AH-Lome’de genelde gamimers biçimi kullanılır. Fakat ara sıra gamiğams biçimi de gözlemlenir.] → gamimers/ gamimars. + gamuğams/ gamuğay

[♦ dey. endoli gamiğams (PZ) : Engel çıkarıyor.] Xasanis ar dulya cuçinadvanisi hişo ikums, haşo ikums. Ok’ayi endoli kogamiğams. (PZ-Cigetore) Hasan’a bir iş yaptımak istendiği zaman öyle yapıyor, böyle yapıyor. Sonunda engel çıkarıyor. → cek’uğay, ek’uğay-cek’uğay; goluperdağay[2]/ goluperdağams

yet. gamvağinen (*)(ÇM), gamvağen (*)/ gammağen (AŞ): Cansız bir şeyi dışarı çıkarabiliyor. Ali monk’a yat’onepe mandreşa var-gamvağinen. (ÇM-Ğvant) Ali ağır kalasları ahırdan çıkaramıyor. Doğani baba-muşişa nak’k’u dimtinuk’k’o-ti nena var-gammağen. (AŞ-Ortaalan) Doğan babasına ne kadar diklense bile ses çıkaramaz. Na-ep’ç’opi şeyepe cumruğişe va-gamomağu. (AŞ-Ortaalan) Aldığım şeyleri gümrükten çıkaramadım. [(*) ◘ eşb. → gamvağinen/ gamvağen]

şsz gamiğen/ gamiğmalen/ gamiğinen : Dışarı çıkarılıyor. Vit’oşa xut gamiğasi nok’orde xut iyen. (ÇM-Ğvant) Ondan beşi çıkınca fark beş olur. Çemre mandre-gamağmalaşete gamiğinen. (ÇM-Ğvant) Gübre ahır gelberisi ile çıkarılır.

II. Fotoğraf [aps.] çekiyor. Ramazani resimi gamiğay. (ÇM-Ğvant) Ramazan fotoğraf çekiyor. Coşkunik bere-muşiş resimi (= fot’oğrafi) gamiğams. (FN-Sumla) Coşkun çocuğunun resmini çekiyor. → zdamsII; dizdamsII; zduyII; gamimersII; eşimersII


gamikçanden (PZ ~ ÇM) Aø har.f. Soluyor. Rengini kaybediyor. Ayşeşi foga gamikçanden. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin entarisi soluyor (= beyazlanıyor, ağarıyor). Alişi mç’ita porça gamikçanden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin kırmızı gömleği soluyor. → cikçanden, cikçanen, geikçanen, gixçanen; ikçanen, dixçanen; goikçanen; + gamvakçanden


gamik’atay/ gamik’atams (ÇM ~ FN) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gamovik’atam/ gamobik’atam/ gamabik’atam] Kendine ayırıyor. Vrosi at’ambape si mekçam. P’iyat’epe ma gamovik’atam. (ÇM-Ğvant) İyi şeftalileri sana veriyorum. Kötüleri kendime ayırıyorum. Bit’um gamaçay. Ar 3’ulu çendi şeni gamik’atay. (AŞ-Ok’ordule) Hepsini satıyor. Biraz kendisi için ayırıyor. Nçxomepeşi didilepe na-en muşi şeni gamik’atams. (FN-Sumla) Balığın büyüklerini kendine ayırıyor. elik’atams[1]


gamik’aten (ÇM ~ FN) Aø har.f. 1. Ayrılıyor. Mamuli xark’işi kormepeşa vidar deyi gamik’aten. (ÇM-Ğvant) Horoz başkalarının tavuklara gitmek için (= gideceğim diye) ayrılıyor. K’oçi oxorza-muşişa gamik’aten. (AŞ-Ok’ordule) Adam karısından ayrılıyor. 2. Fark ediliyor. Puci-çkimi ar şvaciz gamik’aten. (FN-Sumla) Benim ineğim (diğerlerinin arasında) kısa sürede ayrılıyor.


gamik’urump’en (AŞ-Ok’ordule)(AH) Aø har.f. Tomurcuklanıyor. Na-dovorgi fidepe bit’um gamik’urump’en. (AŞ-Ok’ordule) Diktiğim fideler hepsi tomurcuklanıyor. Han3’o şuk’apez a muntxa dağodu. Na-gamik’urump’asen steri hek noxomun. (AH-Lome) Bu sene salatalıklara bir şey oldu. Tomurcuklandığı gibi yerinde kuruyor. Pukrinoraz meyvapeşi ncapek ipti gamik’urump’en do ok’açxe but’k’a gon3’k’iman. (AH-Borğola) İlkbaharda meyve ağaçları önce tomurcuklanır ve sonra yaprak açarlar. → gaminç’aren; ik’uk’un3en; ik’urump’en; gamiç’aren


gamilams[1] (PZ), gamilay[1] (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule), gamilams[1] (FN ~ AH) Aø/A.Dir. har.f. Dışarı çıkıp uzaklaşıyor. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Xasani oxorişa gamilams. (PZ-Cigetore) Hasan evden çıkıp gidiyor. Ali ç’umanişi moiselay. Ar pirçi oraşa gamilay. (ÇM-Ğvant) Ali sabah kalkıyor. Bir anda çıkıp uzaklaşıyor. Xasani gamilu. İgzalu. So zirart’u ?  (AŞ-Ok’ordule) Hasan çıktı. Gitti. Nerde bulurdun ? Xasanik çkar nena var-uşa oxoyişe gamilu. (FN-Ç’anapet) Hasan hiç ses çıkarmadan evden çıktı. Çkunde arkadaşepe moxtaşi babakBerepe raxat’i ivanya do gale gamilams. (AH-Lome) Bize arkadaşlar gelince babam “Çocuklar rahat olsunlar” diye dışarı çıkıyor. Pucepe axiriz amaboşkvaşi nek’na ek’ebizdam. Nek’na gon3’k’eri t’aşi ari mebok’oramt’aşa majura gamilams do imt’en. (AH-Lome) İnekleri ahıra alınca kapıyı çekiyorum. Kapı açık olunca birini bağlayana kadar ötekisi dışarı çıkıp kaçıyor. Berek K’ai t’aroniz bulti bisterareya do oxorişen t’k’obaşa gamilams. Dişlop’aşi-ti t’k’obaşa amilams. (AH-Borğola) Çocukİyi havada top oynayacağımdiye evden gizlice çıkar. Pislenince de gizlice (eve) girer. Hem yeyi m3ika menevi naşkvi do 3’k’ari muşebura gamilas. (AH-Lome) Orayı biraz meyilli bırak da su kendiliğinden aksın. ≠ gamalay; + gamulun


gamilanden (ÇM) A.Abl har.f. Ses [aps.] yankılanıyor. Meleni rak’anişa iyoxasi melenk’alepeşa nena gamilanden. (ÇM-Ğvant) Ötedeki tepeye gidip bağırınca karşı taraflardan ses yankılanıyor. → delilanden; gamagundun; nena narayen; gamadgitun; ran3’k’alums; randums; n3’k’iyalums


gamilay[2] (ÇM)(AŞ-Ortaalan), gamilams[2] (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola), gamilaps (HP ~ ÇX) (AK) Hızla aşağı doğru gidip uzaklaşıyor. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Mtuti toli odva-gon3’aşa gamilay. (ÇM-Ğvant) Ayı [onu gören biri] göz açıp kapatıncaya kadar aşağı doğru kayboluyor. Si oxink’anişa cuma-sk’ani gamilay. (AŞ-Ortaalan) Sen yerinden oynayıncaya kadar kardeşin hızla aşağı gidiyor. Alik ondğe şkule var-içalişu do ruba gamamtumani gamilu. (FN-Ç’anapet) Ali oğleden sonra calışmadı ve dere boyu aşağı çekti, gitti. Yusufi mç’ima mulut’a şakiz noğaşe gamilams. (AH-Borğola) Yusuf yağmur gelene k’adar [aşağıdaki] çarşıya gider. ≠ gamulun


gamimers (AH ~ HP)(AK), gamimars (ÇX) EA har.f. I.1. Cansız cismi [aps.] dışarı götürüyor. Dışarı çıkarıyor. Ma xorşa p’k’vatum do gamablasirom. Xasanik xut xut ok’odumers do gzaşe gamimers. (AH-Lome) Ben fasulye sırığını kesip sivriltiyorum. Hasan beşer beşer koyup yola çıkarıyor. Mç’k’udi diç’u. AlaK’ayi goşam3xvasma do var-gamabiği. (AH-Lome) Ekmek pişti. Amaİçi iyicene pişsindiye çıkarmadım. Dişkape meyaxvaloni şakis noderite gamabiğaten. (AH-Lome) Odunları meyaxvaloniye kadar imece ile çıkaracağız. Nursen ! Gyari p’ç’k’omaten. Taroşen saxani do k’uzepe gamiği. (AH-Borğola) Nursen ! Yemek yiyoruz. Kap kacak dolabından sahan ile kaşık çıkar. Handğa karmat’eşe bidi do menz*giperi lulas 3xik’epe kogamabiği. (AH-Borğola) Bugün değirmene gittim de tıkalı aparattan çalı çırpıları çıkarttım. Angiz dido mja mot-gyobam. Gale gamimet’aşa niorasen. (AH-Borğola) Kaba çok süt dökme. Dışarı çıkarana kadar dökülecek. Xasanik mjoroni t’aronis oncire mjoraşe gamimers. Bigate vrat’k’ums do ekankums. (AH-Borğola) Hasan güneşli havada yatağı güneşe çıkarıyor. Değnek vurarak havalandırıyor. Bak’iyen lazma gamiği. (ÇX-Makret) Ahırdan inek dışkısı çıkardım. 2. Bir rakamdan [lok.] bir rakamı [aps.] çıkarıyor. Vitiz xut gamiğaşi xut doskidun. (AH-Lome) Ondan beş çıkarınca beş kalır. Vit’o-otxoz otxo gamiğaşi vit doskidun. (AH-Borğola) On dörtten dört çıkarınca on kalır. → gamiğams/ gamiğay; + gamumers/ gamumars

yet. gamağen (AH ~ HP), gamvağen (ÇX) : Dışarı çıkarabiliyor. Na-p’k’vatit dişka daha gzaşe var-gamamağes. Ntxirepunas golobğun. (AH-Lome) Kestiğimiz odunları henüz yola indiremedik. Fındıklıkta yığılmış halde duruyor. Dişka meyaxvaloni şakiz kogamamağuk’o hemu şkule k’olayi ren. (AH-Lome) Odunu aşağıya atılacak bölgeye kadar çıkarabilirsem ondan sonra kolaydır. Eşya-muşi Axmet’iz muz gamağen. Ma mot gamabuğa ? (AH-Lome) Eşyasını Ahmet kendisi çıkarabilir. Ben neden çıkarayım ?

şsz gamiğinen : Dışarı çıkarılıyor. Osmani var-moxtuşi eşya-muşi gale gamiğinen. (AH-Lome) Osman gelmeyince eşyası dışarı çıkarılıyor.

[dey. m3’k’iriz xardali gamimers (AH) : Çok cimridir.] Hemuk mitiz mutu komeçams-i ? M3’k’iriz xardal gamimerz. (AH-Lome) O kimseye bir şeyi verir mi ? Pireden hardal almaya çalışır (= çok cimridir). → rak’anişi mskveris-ti nunç’vals; s. 3’im3’imi; nak’isi; xinç’ç’i; xesisi; t’at’i-mç’veri; k’it’ip’irozi

II. Fotoğrafı [aps.] çekiyor. Axme’tiz makine uğun. So mskva mutu z*irasen resimi gamimers. (AH-Lome) Ahmet’in [fotoğraf] makinesi var. Nerede güzel bir şey bulsa resmini çekiyor. Apxazi gyumruğişi polisik t’ua, nek’naşi fot’oğrafi na-gamabiği şeni, fot’oğrafişi makine go3’omiğu. (AH-Borğola) Abhaz gümrük polisi az kalsın, kapının fotoğrafını çektiğim için, fotoğraf makinemi elimden alırdı. Xasanik resimi gamimers. (HP-P’eronit) Hasan fotoğraf çekiyor. → zdamsII; dizdamsII; zduyII; gamiğamsII; eşimersII


gamimğorams (FN), gamimğorums (AH) Eø har.f. Haykırıyor. P’ap’uli kyoyişa eşaxtayiz ar gamimğoramz. (FN-Ç’anapet) Dede köye çıkınca bir haykırıyor. Ali ham ndğalepez xvala ren. BaziHak boreya do gamimğorums. (AH-Lome) Ali bugünlerde yalnızdır. BazenBuradayımdiye haykırıyor. → gamiyoxams/ gamiyoxay; gamicoxams/ gamicoxups

f.-i. gamamğorinu (AH) : Haykırma. Bağırma. Germaşe eşaptaşi iriİiihuhuhuhuuu !” ya do zori gamamğorinu momaçiçkinen. (AH-Borğola) Dağa çıktğımda hep İiihuhuhuuuudiye hızlı bağırmak içimden geliyor.


gaminç’aren (PZ)(FN-Ç’anapet) Aø har.f. I. (PZ) Meyve ve sebzeler [aps.] tomurcuklanıyor. Tomurcuklanıp oluşuyor. Mondo yazi komoxt’u. Mşk’velape gaminç’aren. (PZ-Cigetore) Sanırım, yaz geldi. Fidanlar tomurcuklanıyor. → ik’uk’un3en; gamik’urump’en; ik’urump’en; gamiç’aren

II. (FN-Ç’anapet) Meyve ve sebzelerin tomurcukları [aps.] oluşuyor. At’ambaşi k’up’urepe gaminç’aren. (FN-Ç’anapet) Şeftalinin tomurcukları oluşuyor.

gaminç’en (ÇM ~ AH HP ÇX) A.Abl har.f. I. (ÇM ~ AH HP ÇX) Canlı veya cansız [aps.] kendiliğinden yavaş yavaş dışarıya çıkıyor. Munt’ri oşk’urişa gaminç’en. (AŞ-Ok’ordule) Kurt elmanın içinden dışarı doğru çıkıyor. K’oçi odaşen tamo tamo gaminç’en. (FN-Sumla) Adam odadan ağır ağır dışarıya çıkıyor. Picoma-çkimi ma gunz*e maven. 3’inek’iz var-dolobibğana pantoloniş paçaşen gaminç’en. (AH-Lome) [Çok soğuk havada pantolon içine iç donu olarak giydiğim] pijamam bana [pantolonumdan] uzun geliyor. Çoraplarıma sokmazsam pantolon paçasından dışarı sarkar. Nana-muşik nek’na goluğuşi bere pencereşen gaminç’en. (AH-Lome) Annesi kapıyı kilitleyince çocuk pencereden dışarıya çıkıyor. + gamonç’ams, gamvonç’ay, gamonç’ay, gamonç’aps, gamvonç’aps

II. (ÇM ~ FN) A.Abl har.f. Bir şey [aps.] birinin [abl.] elinden seve seve çıkıyor. Biri [abl.] elindeki şeyi [aps.] vermeye esirgemiyor. Ali muti ak’vandare gaminç’en. (ÇM-Ğvant) Ali’den ne istersen vermeğe esirgemiyor. Bere-muşi para meçamu va-gamin’çen. (AŞ-Ok’ordule) Çoçuğuna para vermeyi esirgiyor (= eli varmıyor). 3’ut’eli biç’i-çkimi xesisi va-ren. Mtel şeyiz gaminç’en. (FN-Ç’anapet) Küçük oğlum eli sıkı değil. Her şeyi kolayca veriyorDoğani dido t’at’i-mç’veyi ren. Mutu var-gaminç’en. (FN-Sumla) Doğan çok cimridir. (Kimseye) bir şey vermez (= kelimesi kelimesine : bir şey [onun elinden] çıkmaz). Xasani k’ai bere ren. Mu-tu uğun kogaminç’en. (FN-Sumla) Hasan iyi bir çocuktur. Elinde nesi varsa esirgemez, verir (= kelimesi kelimesine : elinde nesi varsa [onun elinden] çıkar). [AŞ-Ok’ordule’de hem gamonç’un hem gaminç’en denir.] → gamonç’un; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en


gaminç’oren (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Deliniyor. K’alati gaminç’oru. Lazut’epe gamixven. (PZ-Cigetore) Sepet delindi. Mısırlar dışarı dökülüyor. Mangana-sk’afindi tudendo gaminç’oru. 3’arepete ipşu. Huy doliğay. (ÇM-Ğvant) Gemi alttan delindi. Sularla doldu. Şimdi batıyor. Otva-şk’uni gaminç’oru. Usta pi3ari e3’uç’aday. (AŞ-Ok’ordule) Çatımız delindi. Usta tahta alttan yukarı çakıyor. → gamixven[2]


gamint’orams (PZ) EA har.f. Kendine doğru sürükleyerek dışarı çekiyor. Xasanik tavaşi tude-muşis (na-)nugzut’u nok’ançxulepe ogi-muşişa gamint’orams. (PZ-Cigetore) Hasan üzüm pişirme kazanının altındaki yanan odunları kendine doğru sürükleyerek çekiyor.


gamipinen Aø har.f. Sürü [aps.] dışarı çıkıyor. 3’oderişa ğut’unape gamipiney. (ÇM-Ğvant) Duvardan gelincik yavruları çıktılar. Cençxvasi mxululepe gamipineran. (ÇM-Ğvant) Hava ısınınca kertenkeleler dışarı çıkıyorlar. 3’i3’ilape beyariz xut’ulaşen gamipinenan. (FN-Ç’anapet) Yılanlar ilkbaharda deliklerinden çıkarlar. Mjora-oraz mxalalepe gamipinenan. (FN-Ç’anapet) Güneşli havada kertenkeleler [yuvalarından] dışarı çıkarlar. + gamupinams/ gamupinay


gamiskedams (FN-Ç’anapet) EA.Abl har.f. Bir rakamdan [abl.] bir rakamı [aps.] çıkarıyor. Ovroşe jur gamiskedayiz aşi doskidun (8 - 2 = 6). (FN-Ç’anapet) Sekizden iki çıkarınca altı kalıyor. nok’ordinay; gamoşkumers; gamix’onups


gamişifonams/ gamişifonay (PZ ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan ~ FN-Ç’anapet) Eø har.f. I. Sümkürüyor. Xasanis mazap’u ak’nu do çxindişa fingili calen. Gamişifonams. (PZ-Cigetore) Hasan gribe yakalandı da burundan sümük akıyor. Sümkürüyor. Ali p’anda fincili gamişifonay. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman sümüğünü siliyor (= sümkürüyor). A miti na-bognare st’eri gamişifonuk’k’o bontxorare doma3’onen. (AŞ-Ortaalan) Bir kişi duyacağım gibi sümkürürse kusacağım zannediyorum. Çxindi onç’aşa k’ayi kogamişifoni do diraxat’i ! (FN-Ç’anapet) Burnunu çekeceğine iyicene sümkür de rahatla ! → cişifonams; gamişvanay; işifonay/ işifonams; işipons

II. (PZ-Cigetore) Balgam [aps.] çıkarıyor. Xasanik fingili gamişifonams. (PZ-Cigetore) Hasan balgam çıkarıyor. → eşk’ixvalay; gamixvalen; xvaliI dobğams/ xvaliI dobğaps


gamişiren (FN ~ AH) Aø har.f. Aşınıyor. Aşınıveriyor. Pi3ari na-gamişiru k’ele gamixu. (FN-Ç’anapet) Tahta aşındığı yerden delindi. Erçapule gamişiru-doren. Nanak gyoburams. (AH-Lome) Çarşaf aşınıvermiş. Annem yama yapıyor.


gamişuvams/ gamişuvaps (FN ~ HP ÇX) EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] ıslatıyor. Dido mutu var-pşvit. M3ika nuk’u gamabişuvit. (AH-Lome) Çok bir şey içmedik. Biraz ağzımızı ıslattık (= az içtik). → işuvams/ işuvaps


gamişvanay (ÇM) EH har.f. Sümkürüyor. Ali çxindi gamişvanay. (ÇM-Ğvant) Ali burnunu sümkürüyor. → cişifonams; gamişifonams/ gamişifonay; işifonay/ işifonams; işipons


gamitirams/ gamitiraps (HP ~ ÇX)(AK) EA dö.har.f. Kendi içinden bir şeyi [aps.] dışarıya sürükleyerek çıkarıyor. 3’i3’ilak porça gamitirams. (HP-P’eronit) Yılan gömleğini dışarı cıkarıyor. → gamitoray/ gamitoramsII


gamitoray/ gamitorams (ÇM ~ AH) EA dö.har.f. I.1. Kendine ait bir şeyi [aps.] dışarıya sürükleyerek çekiyor. Ali berepe cenç’areri ak’vandan-i svara gamitoray do gurtay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar para isteyince desteyi çıkarıp dağıtıyor. Ali avlape berepe nağarya an-i biga gamitoray. Antxozen. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar kapı civarında gürültü yapınca sopayı çıkarıp kovalıyor. P’ap’ulik upi geçuyiz şkaz na-meşirçu-dort’un peşkiri gamitoramz. (FN-Ç’anapet) Dedem terleyince beline serdiği havluyu çekip çıkarıyor. Axmet’ik ondğeşa ma memişvelu. Ondğe şkule nca-muşi gamitorams. (AH-Lome) Ahmet öğlene kadar bana yardım etti. Öğleden sonra kendi ağacını sürükleyerek çıkarıyor. 2. Kendisi için bir şeyi [< aps.] dışarıya sürükleyerek çıkarıyor. Dunç’u a didi pavri yuva-muşişe gamitoray. (AŞ-Ortaalan) Karınca büyük bir yaprağı yuvasından çıkarıyor.

II. Kendi içinden bir şeyi [aps.] dışarıya sürükleyerek çıkarıyor.3’i3’ilak nena-muşi ar gamitorams, ar dolitorams. (AH-Borğola) Yılan dilini bir dışarı bir içine çekiyor. → gamitirams/ gamitiraps

gamitxven (AH) Aø har.f. [part. gamatxve(r)i] (Bir bayan) evleniyor. Aşe ar tutaz doloxe gamitxvasen. (AH-Lome) Ayşe bir ay içinde evlenecek. → ikomocen/ ikomojen, ikimocen; ≠ içilen; + gamotxvams

yet. gamatxvinen : (Bir bayan) evlenebiliyor. Eminez nanaşant’işi-muşik k’at’a oraz mot-gamatxvinet’azya do gyok’itxamt’u. (AH-Borğola) Emine’nin üvey annesi her zamanevlenemesindiye arkasından kötü konuşuyordu.

f.-i. gamatxu : Evlenme. Evlenmek. Noğayi bozopez kyoyişe k’ele gamatxu va-unonan. (AH-Lome) Çarşılı kızlar köy tarafına doğru evlenmeyi istemiyorlar.

f.s. gamatxoni : Evlenmesi gereken. Evlenecek yaşta olan. Gamatxoni bozok pencereşen nç’k’valums. (AH-Lome) Evlenecek yaşta kız pencereden tükürüyor.


gamiurams (FN ~ AH) Eø har.f. Kışnıyor. Haykırıyor. Bağırıyor. [Lazların yasadığı coğrafyada, özellikle dağların muhteşem görüntüsü karşısında veya horon ve şenliklerde, insan (erkeğe özgü) şevkinden, sevincinden dolayı haykırır : “E... he... he... he.... auuuu.... hi...hi...hiii...” şeklinde. Bu eylem Lazcada gamaurinu fiiliyle ifade edilir. Lazlarda bunun Türkçe karşılığı “kışnamak” fiiliyle söylenir. M.K.] Na-gamabiurare germapez gamadgitun. (FN-Ç’anapet) Kışnadığım dağlarda yankılanıyor. Badi k’oçik berepe steri gamiurams. (AH-Lome) İhtiyar adam çocuklar gibi haykırıyor. Memet’ik germaşe eşaxtaşiİiiihuhuhuuuuya do gamiurams. (AH-Borğola) Mehmet dağa çıktığındaİiiihuhuhuuuudiye bağırıyor.


gamixorsals (FN) EA har.f. Gizlice dışarıya bakıyor. Dışarıya doğru dikizliyor. Xasanik naylaş armozişen gamixorsals. (FN-Sumla) Hasan serenderin aralıklarından gizlice dışarıya bakıyor. → gamixosarams/ gamixosaray, gamixosars


gamixosarams/ gamixosaray (PZ ~ AŞ), gamixosars (AH) EA har.f. Gizlice dışarıya bakıyor. Dışarıya doğru dikizliyor.


gamixvalams (FN-Sumla) Eø har.f. Öksürüyor. xvalums/ xvaluy/ xvalups; gamixvalen

şsz gamixvalen : Görünmeyen bir yerden öksürme sesi var.


gamixvalen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. I. Öksürüyor. xvalums/ xvaluy/ xvalups; gamixvalams. a. (PZ-Apso) Öksürüyor. Sevda-şk’imi ona doloxendo şkimi şeni gamixvalen. (PZ-Apso) Sevgilim tarladan benim için (= bana haber vermek için) öksürüyor. b. (PZ-Cigetore) İçten öksürüyor. Beres ini ayu, mondo. Doloxendo gamixvalen. (PZ-Cigetore) Çocuk üşüdü, galiba. İçten öksürüyor. c. (ÇM-Ğvant) Hafif öksürüyor. d. (AŞ-Ok’ordule) Dışa doğru öksürüyor.

II. (AŞ-Ortaalan) Balgam çıkarıyor. → fingiliII gamişifonamsII; eşk’ixvalay; xvaliI dobğams


gamixven[1] (PZ ~ ÇX)(AK) Aø har.f. I. Katı cisim [aps.] dışarı dökülüyor. K’alati gaminç’oru. Lazut’epe gamixven. (PZ-Cigetore) Sepet delindi. Mısırlar dışarı dökülüyor. K’ak’aleyi ntxiri k’alatişi xut’ulaşe gamixven. (FN-Ç’anapet) Tanelenmiş fındık sepetinin deliğinden dışarı dökülüyor. Nez*i t’uvraşen gamixven. (FN-Sumla) Ceviz çuvaldan dışarı dökülüyor. Axirişi nek’na dot’roxu. Dişka gamixven. (HP-P’eronit) Ahırın kapısı kırıldı. Odun dışarı dökülüyor. Oncire-çkimi dibri3’eren do yunepe gamixven. (AK-Döngelli) Yatağım yırtılmış ve yünleri boşalıyor. + gamaxums[1]/ gamaxuy/ gamaxups[1]

II. (ÇM) 1. Böcek vs [aps.] dışarı çıkıyor. 3’o map’azulepe ordoşa gamixvey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl ateşböcekleri erkenden çıktılar. 2. Çiçek [aps.] fışkırıyor. Mturi ezdu. Ali-celerepe gamixvanen. (ÇM-Ğvant) Kar eridi. Kardelenler fışkıracak. # Cençxu-ora ezduy mturi gamixu mturi-moni / Ar do mi3’vi sk’anda msk’va miti on-i ? (ÇM-Ğvant, anonim) Baharda kar erir fışkırır kardelen / Bir söyle senden daha güzel kimse var mı ?


gamixven[2] (FN ~ AH HP ÇX)(AK) Aø har.f. Deliniyor. Pi3ari na-gamişiru k’ele gamixu. (FN-Ç’anapet) Tahta aşındığı yerden delindi. 3’uk’ali gamixu-doren. 3’k’ari dobams. Luk’una mebunz*gipi. Daçxuriz mot-yodgam. (AH-Lome) Kazan delinmiş. Su akıtıyor. Bal mumuyla tıkadım. Ateşe koyma. Modvalu işiraşi t’abanişen gamixven. (AH-Lome) Ayakkabı aşınınca tabandan deliniyor. Ntxomuşi pi3ari xeşi burgiten k’ai gamixven. (AH-Borğola) Kızılağaç tahtası el burgusu ile iyi delinir. Pantoli-çkimi dimcvelu do gamixven. (AK-Döngelli) Pantolonum eskidi ve deliniyor. → gaminç’oren; + gamaxums[2]/ gamaxups[2]


gamix’onams/ gamix’onaps (HP ~ ÇX), gamix’onups (AK) EA har.f. I. Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. → gamiyonams/ gamiyonay

II. (AK) Bir rakamdan [abl.] başka bir rakamı [aps.] çıkarıyor. Vitişen xut gamix’onina xut doskidun. (AK-Döngelli) Ondan beş çıkarırsan beş kalır. → nok’ordinay; gamiskedams; gamoşkumersII


gamiyonams/ gamiyonay (PZ ~ AH) EA har.f. I. (PZ ~ AH) Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. → gamoyonams; gamix’onams/ gamix’onaps, gamix’onups

yet. gamvayonen/ gammaonen/ gama(y)onen : (Canlı varlığı) dışarı çıkarabiliyor. Ham3’o mt’a-kormepe mboli monta var-gamvayoney. (ÇM-Ğvant) Bu yıl dağ tavukları çok yavru çıkaramadılar. Hey k’oşk’vonçark’amanna p’ot’e va-gamaonanen. (AŞ-Ok’ordule) O araya sıkıştırıyorlarsa hiçbir zaman çıkaramayacaklar.

f.-i. gamayonu/ gamaonu : (Canlı varlığı) dışarı çıkarma. Monç’vak 3’ip’li gamaonu şeni makvaliz yoxedun. (AH-Lome) Tavuk civciv çıkarmak için yumurtanın üstünde oturuyor.

+ gamuyonams/ gamuyonay EDA har.f. Bir şeyden [dat.] başka bir şeyi [aps.] çıkarıyor. Alik hişo cenç’areri dolik’çams ç’i mondo 3’ari gamuyonasen. (PZ-Cigetore) Ali öyle parayı avucuna almış ki sanki suyunu çıkaracak.

II. (ÇM) Kir, leke vs’yi [aps.] çamaşırdan dışarı çıkarıyor.

yet. gamvayonen : Kir, leke vs’yi [aps.] çamaşırdan dışarı çıkarabiliyor. Ayşe dolokunaşepe meyonaxuy-moyonaxuy. T’anci do melat’axeri var-gamvayonen. (ÇM-Ğvant) Ayşe çamaşırları yeniden yıkıyor. Kiri ve lekeyi çıkaramıyor.

III. (AŞ) Elekrik [aps.] üretiyor. Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim.


gamiyoxams/ gamiyoxay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. Haykırıyor. Bağırıyor. [f.-i. gamayoxinu (ÇM)] Xasanik gamiyoxams. (PZ-Cigetore) Hasan haykırıyor. Ali oxorepe azirasi gamiyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali evleri görünce haykırıyor. Ali k’at’a rak’ani-dudişa ext’asi İhuhuuuu !” deyi gamiyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali her dağın zirvesine çıktığında İhuhuuuu !” diye ünlüyor. Ali cilendo gamiyoxay. Miti var-ognay. (AŞ-Ok’ordule) Ali yukarıdan bağırıyor. Kimse duymuyor. Ali gamiyoxasi nena-muşi meleni rak’ani narayen. Ceri komulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali bağırınca sesi karşı tepeye çarpıp geri geliyor. Rak’k’ani celarer do moy gamiyoxam ? (AŞ-Ortaalan) Tepede durup da niye haykırıyorsun ? → gamimğorams/ gamimğorums; gamicoxams/gamicoxums; + gamuyoxams; gamuyoxay


gamizğen (AŞ) Aø har.f. İyice doyuyor. Nost’onyari cari şk’omasi k’oçi gamizğen. (AŞ-Ok’ordule) Lezzetli ekmek yiyince adam iyice doyuyor. + izğen


gami3’ay (AŞ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gamobi3’am] Kendisinin giydiklerini çıkarıyor. Doloxeni porça gami3’i do doginaxva. (AŞ-Ok’ordule) İçindeki gömleği çıkar da yıkayayım. Cek’et’i gamobi3’am. (AŞ-Ortaalan) Ceketi çıkarıyorum. → gami3’k’ams; moi3’ay; moşk’i3’ams/ moşk’i3’ay; moşi3’k’ams; ≠ muşi3’k’ips


gami3’en (PZ ~ AŞ) Aø/ A.Abl. har.f. Kendiliğinden çıkıyor. Sökülüyor. K’uçxes na-momozun çabla ordo gami3’en. (PZ-Cigetore) Ayağıma giydiğim çarık erken çıkıyor. Onçaxuleşi t’ap’a dinçrak’u. var-gami3’en. (PZ-Cigetore) Yayığın tıkacı sıkışmış. Çıkmıyor.

+ gamo3’ams, gamvo3’ay/ gammo3’ay/ gamo3’ay


gami3’k’ams/ gami3’k’aps (FN ~ AH HP) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gamabi3’k’am] Kendisinin giydikleri belden aşağı giysiyi [aps.] çıkarıyor. Modvalu gamabi3’k’am. (AH-Borğola) Ayakkabımı çıkarıyorum. Biç’i-çkimik ç’ut’a t’uşi iştonis ar m3ika naç’vet’aşi iştoni kogami3’k’amt’u. (AH-Borğola) Oğlum küçükken külotuna biraz damlattığında külotunu altından çıkarırdı. → gami3’ay; moi3’ay; moşk’i3’ams/ moşk’i3’ay; moşi3’k’ams; + gamo3’k’ams; ≠ muşi3’k’ips


gami3’k’en/ gami3’k’ers (FN ~ HP ÇX) ED har.f. I. (FN-Sumla) Kendine bakıyor. Ti-muşiz var-gami3’k’en do xark’iz gyok’itxams. (FN-Sumla) Kendine bakmadan başkasının dedikodusunu yapıyor.

II. (AH-Lome) Dışarı bakıveriyor. Ar miti golaxtaşi berek arada pencereşen gami3’k’en. (AH-Lome) Biri geçince çocuk arada pencereden dışarıya bakıveriyor. [dışarı bakıyor] gamo3’ers/ gamo3’ey, gamo3’en; gamo3’k’en, gamo3’k’ers

III. (AH-Borğola) 1. Yukarıdan aşağı bakıyor. Mağala germapeşen gelamte gami3’k’edaşi zuğa iz*iren. (AH-Borğola) Yüksek dağlardan yokuş aşağı bakınca deniz görünür. 2. Dışarı bakıyor. P’ap’ulikMi mulun !” ya do nek’naşen gale gami3’k’ers. (AH-Borğola) DedeKim geliyor !” diye kapıdan dışarı bakıyor.


gammat’ot’oçay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Dışarı atıyor. Dişk’alepe ti-gale gammat’t’oçi. (AŞ-Ortaalan) Odunları dışarıya doğru at. gamot’oçams; gamvot’oçay; gamat’k’oçams/ gamat’k’oçaps; gamat’k’omers


gammo-/ gamo- → gamvo- [Çamlıhemşin, Ardeşen ve Çxala diyalektlerinde fb.{gama-} + kb.{o-}, yöreye göre ve kişiye göre gamvo-, gammo- veya gamo- şeklinde söylenir. Bu sözlükte gamvo- şeklini temsilî biçimi olarak yazıyoruz. Bu konuda ileri araştırma gerekmektedir.]


gamobğams/ gamobğaps (PZ)(FN ~ HP) EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] dışarıya döküyor. Xasanik lazut’epe gamobğams. (PZ-Cigetore) Hasan mısırları dışarıya atıyor (= döküyor). Cumadik kva o3’k’ondu şeni na-uk’oremt’u xişili (= mk’umi) nayla tudeleşen gamobğamz. (FN-Ç’anapet) Amcam taş duvar örmek için ihtiyaç duyduğu kumu serender altından dışarı döküyör. Axiriz na-molobğun dişkape babak gale gamobğams. (AH-Lome) Ahırdaki odunları babam dışarı atıyor. → gamvobğay/ gamvobğaps


gamoçkumers (HP) EA har.f. I. Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. 1. Dışarı çıkmasına izin veriyor. 2. Dışarı gönderiyor. → gamoşk’ums, gamvoşk’uy/ gammoşk’uy, gamoşkumers/ gamoşkumels; gamvoçkumars

II. Sıvıyı [aps.] kanal ile dışarı gönderiyor. Zerak mota-muşişi pupuli yumç’k’aps do txomuri gamoçkumers. (AK-Döngelli) Zehra torununun yarasını deşiyor da irini çıkartıyor.


gamoçinapams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birine [dat.] emir verip bir şeyi [aps.] sattırıyor. Xasanik 3’ut’eli biç’i-muşiz ntxiyona gamoçinapamz. (FN-Ç’anapet) Hasan küçük oğluna fındık bahçesini sattırıyor.(gamaçams/ gamaçay/ gamaçaps altında) gamoçamapams, gamvoçamapay/ gammoçamapay; gamoçapams/ gamoçapaps


gamoçodinams/ gamoçodinaps (PZ)(FN ~ HP) EA har.f. Tamamen bitiriyor. Tamamen boşaltıyor. Baba-muşiş k’asa gamoçodinams. (FN-Sumla) Babasının kasasını boşaltıyor (= Babasının parasını yiyor). K’occa kitabi ar ndğaz gamaçodinams. (FN-Sumla) Kocaman kitabı bir günde bitiyor (= sonuna kadar okuyor). Galeşen na-moxtasen k’oçik mitişen uk’itxu 3’k’ari mtelli gamoçodinams do milleti kamut’alams. (AH-Lome) Dışarıdan gelen adam, kimseye sormadan suyu hepten boşaltıp milleti ortada bırakıyor. → gamvoçodinay/ gammoçodinay, gamvoçodinaps


gamoç’apxams (PZ), gamoç’apxay (AŞ-Ok’ordule) ED har.f. Birine [dat.] tokat atıyor, şamar atıyor. Şk’imi cumak da-şk’imis p’anda gamoç’apxams. (PZ-Cigetore) Benim erkek kardeşim kız kardeşime her zaman tokat atıyor. Ma Xasani gamoboç’apxi. (AŞ-Ok’ordule) Ben Hasan’a tokat attım. → gamvoç’apxay/ gammoç’apxay; gamaç’apxums; doloç’apxums; mot’va3un/ mot’va3ums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; dolvoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps


gamodgitun (AH) AD har.f. Birinin [dat.] ayağı vs [aps.] üşüyor. Nerminiz k’uçxe gamodgitu-doren. T’u3a tuğulate it’ubinams. (AH-Lome) Nermin’in ayakları üşümüş. Sıcak tuğlayla ısıtıyor. Bere iniz gale gulut’aşi xepe gamodgitun. Yunişi xeş-tati buşvare. (AH-Lome) Çocuk soğuk havada dışarıda gezerken elleri üşüyor. Ona yün eldiven öreceğim. Mtviris goxtimute k’uçxeş t’abu gamamodgitu. (AH-Borğola) Karda yürümekten ayak tabanım dondu (= üşüdü).


gamognams (PZ)(FN-Ç’anapet) EA har.f. Durumu anlıyor. İşin farkında oluyor. Alis mu-ti-na u3’vare vorsi gamognams. (PZ-Cigetore) Ali’ye ne denilirse iyi anlıyor. Ayşes muya-na umeselare ordo gamognams. (PZ-Cigetore) Ayşe’ye ne anlatırsan erken anlıyor. Ali nosiyari bere ren. Mu-tu u3’vare raxat’i gamognams. (FN-Ç’anapet) Ali akıllı çocuktur. Ona ne söylersen kolay anlıyor. → gamvognay/ gammognay; oxo3’onay/ oxo3’onams/ oxo3’onaps; gamagneps

+ gamognapams EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] izah ediyor. Durumu anlamasını sağlıyor. Xasanik Alis ar mutxa umeselams do vorsi gamognapams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye bir şey anlatıyor da iyice izah ediyor. Doktorik cumadi-çkimizSigara mot-şumdeyi gamognapamz. Heyak na-uçkin steri ikoms. (FN-Ç’anapet) Doktor amcama sigara içmemesi gerektiğini anlatıyor. O, bildiği gibi yapıyor.(ognams/ ognay altında) ognapams/ ognapay; gognapams; (oxo3’onams altında) oxo3’onapams; nognapay/ nognapaps; (gamagneps altında) gamognapaps


gamogzams[1]/ gamogzay (PZ)(AŞ ~ FN-Ç’anapet) EA har.f. [yet. gamvagzen/ gammagzen] Ateşi [aps.] yakarken başlangıçta tutuşturuyor. İlk yakılan ateşi [aps.] gür ateşe dönüştürüyor. Nanak puciz muzdamt’aşa babak daçxuri gamogzams. (FN-Ç’anapet) Annem ineği sağarken babam sobayı (= ateşi) yakıyor. Pederik ğoma na-azu ncaşi noxap’ulete nanak handğa daçxuri gamogzamz. (FN-Ç’anapet) Babamın dün yontuğu agacın yongasıyla annem bugün ateş yakıyor. → gamvogzay; ok’ogzams, okvogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps

şsz gamigzen : (Ateş) tutuşuyor. Pilit’a xombula dişk’ate a vorsi gamigzu. (PZ-Apso) Soba kuru odunla bir güzel yandı.


gamogzams[2]/ gamogzaps (FN-Sumla ~ HP) EA har.f. 1. Sönmekte olan ateşi [aps.] yeniden canlandırıyor, alevlendiriyor ya da tutuşturuyor. Aşek meskurineri daçxuri noteten gamogzams. (FN-Sumla) Ayşe, sönmüş ateşi çıra ile yeniden canlandırıyor. Nanak k’a’ta ç’umaniz daçxuri k’inçxite gamogzams. (AH-Lome) Annem her sabah ateşi kendir sapıyla tutuşturuyor. 2. mec. Unutulmakta olan bir olayı yeniden gündeme getiriyor. Meskurineri ocaği umçane ar oxorcak kogamogzams. (FN-Sumla) Sönmüş bir ocağı (= bir aileyi) hamarat ve becerikli bir kadın yeniden canlandırır. → gamvogzaps

yet. gamagzen : (Sönmekte olan ateşi) alevlendirebiliyor, tutuşturabiliyor. Berez daçxuri note do nop’in3’k’alete gamagzen. (AH-Lome) Çocuk ateşi çıra ve ince odun parçalarıyla tutuşturabiliyor.

şsz gamigzen : 1. (Sönmekte olan ateş) yeniden canlandırılıyor. Harlanıyor. Na-meskurun daçxuri notete gamigzen. (FN-Sumla) Sönen ateşi çıra ile yeniden canlandırır. Nop’in3’k’alete daçxuri k’ayi gamigzen. (AH-Lome) İnce odun parçalarıyla ateş iyi tutuşur. Daçxuri noteşi nop’in3’k’alete k’ai gamigzen. (AH-Borğola) Ateş, çam odunu parçaları ile iyi tutuşturulur. 2. mec. Unutulmakta olan bir olay yeniden gündeme getiriliyor.


gamoktams/ gamoktaps(AH ~ HP)(AK) EA har.f. Bir şeyin [aps.] içini dışa çeviriyor. Tersyüz ediyor. Porça gamokti do gyok’idi. Mjoraz geikçanen. (AH-Lome) Elbiseyi içini dışa çevirerek as. Güneşte soluyor. Çili-çkimik onaxonepe gamoktams do heşo naxums. (AH-Borğola) Eşim çamaşırları yıkarken içini dışına çeviriyor da yıkıyor. AyşekPantoli var-dixçanasya do gamoktaps do eşo gyok’idaps. (AK-Döngelli) AyşePantolon beyazlamasın (= solmasın)” diye ters çeviriyor da öyle asıyor (= ters çevirerek asıyor). → gamanktams; gamoniktams; gamonktay; gammoktay; gamanktums; gamvoktaps


gamok’atay (AŞ) EA har.f. Ayırıyor. Oxorza nusaloba var-axenert’u do hi şeni gamok’atey. (AŞ-Ok’ordule) Kadın nusaloba yapamıyordu. O yüzden ayırdılar. → gamak’atums (PZ)/ gamak’atuy (ÇM)/ gamak’atums (FN)


gamolams/ gamolaps (FN ~ ÇX) AD har.f. Birinin [dat.] çorabı, ayakkabısı vs [aps.] fazla geniş veya büyük olduğundan dolayı yerinden çıkıyor. Modvalu gamamolams. (FN-Sumla) Ayakkabım çıkıyor. → gamolun; gamvolay/ gammolay; gamalams/ gamalay; ≠ gamulams/ gamulaps


gamolun (PZ) AD har.f. Birinin [dat.] çorabı, ayakkabı vs [aps.] fazla geniş veya büyük olduğundan dolayı yerinden çıkıyor. Ham 3’endeç’i şk’imi şeni opşa morderi on. K’uçxeşa gamamolun. (PZ-Cigetore) Bu çorap benim için çok büyük. Ayağımdan çıkıyor. → gamvolay/ gammolay, gamolams; gamalams/ gamalay


gamolvuri → tuta-gamolvuri


gamonç’ams/ gamonç’aps (PZ)(FN ~ AH HP) EA har.f. 1. Kapalı makândan yavaş yavaş dışarı çıkarıyor. Çekmece gamonç’ayiz amanç’u-ti giçkit’az. (FN-Sumla) Çekmeceyi dışarı çekince tekrar içeri itmesini de bil. 2. Bir bitki [erg.] filizi çıkarıyor. Na-dolobdvi soğanik do dixa-makvalik k’ik’il kogamonç’u-doren. (AH-Lome) Ektiğim patates ve soğan filiz çıkarmış. Na-pxorxi felamurik ti na-gamonç’asen tolepe dovu-doren. (AH-Lome) Budadığım ıhlamur ağacı filizlenecek (= başını çıkaracak) gözleri hazırlamış. 3. mec. Bir meselenin içinde birikmiş problemleri yavaş yavaş açıyor. P’ot’enuri dulyape tamo tamo gamonç’ams. (FN-Sumla) Eski meseleleri yavaş yavaş aralamaya başladı. → gamvonç’ay, gammonç’ay, gamvonç’aps; + gaminç’en

part. gamanç’eri : Dışarı çıkmış. Dışarı uzanmış. Sadik’iz xunç’k’uli dido gamanç’eri uğun. (FN-Ç’anapet) Sadık’ın boğazındaki kıkırdak oldukça çıkıntılıdır.


gamonç’un (PZ)(AŞ-Ok’ordule) AD har.f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] elinden seve seve çıkıyor. Biri [dat.] elindeki şeyi [aps.] vermeye esirgemiyor. Xasani opşa comert’i on. Muti var-gamonç’un. (PZ-Cigetore) Hasan çok cömerttır. Hiç bir şey esirgemiyor. Bere-muşi para meçamu va-gamon’çun. (AŞ-Ok’ordule) Çoçuğuna para vermeyi esirgiyor (= eli varmıyor). [AŞ-Ok’ordule’de hem gamonç’un hem gaminç’en denir.] → gaminç’enII; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en


gamoniktams (PZ) EA har.f. Bir şeyin [aps.] içini dışa çeviriyor. Tersyüzü ediyor. Xasanik pontuli-muşi gamoniktams. (PZ-Cigetore) Hasan pantolonun içini dışa çeviriyor (= ters çeviriyor). Eminek foga-muşi gamoniktams. (PZ-Cigetore) Emine entaresini tersyüz ediyor. → gamvonktay/ gamonktay; gammoktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps; gamvoktaps


gamonktay (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. İçini dışa çeviriyor. Tersyüz ediyor. Bere şeyi tersi dolvakunu. U3’vi do gamonktay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk eşyasını ters giyindi. Söyle de içini dışına çevirsin. → gamoniktams; gamvonktay; gammoktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps; gamvoktaps


gamoonams → gamoyonams


gamopsams (PZ) E.Abl har.f. [emp.şm.1.tek. gamavopsam] Pencere vs’den [abl.] dışarıya işiyor. Ma andğa ek’naşa gamavopsamt’i. (PZ-Cigetore) Ben bugün kapıdan dışarıya işiyordum. → gamvopsay/ gammopsay, gamapsums, gamapsims, gamapsips


gamoşkumers (FN ~ AH), gamoşkumels (FN-Sumla) EA/EA.Abl. har.f. I. EA har.f. Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. 1. Dışarı çıkmasına izin veriyor. 2. Dışarı gönderiyor. Puci livadis kamaxtu tina p’a kogamoşkvik’on. (FN-Sumla) İnek tarlaya girdiyse de bari çıkarsaydın. → gamoşk’ums, gamvoşk’uy, gamoçkumers, gamoçkumars, gamvoçkumars

II. EA.Abl har.f. (AH-Borğola) Bir rakamdan [abl.] başka bir rakamı [aps.] çıkarıyor. Vit’işen xuti gamoşkvaşi fark’i xut iven. (AH-Borğola) Ondan beşi çıkarınca fark beş olur. Şkitişen sum gamoşkumers. Otxo doskidun. (AH-Borğola) Yediden üç çıkarıyor. Dört kalıyor. → nok’ordinay; gamiskedams; gamix’onupsII


gamoşk’ums (PZ), gamoşk’uy (AŞ) EA har.f. Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. 1. Dışarı çıkmasına izin veriyor. Nek’na mogutun. Gale miti va-gamoşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Kapıda duruyor. Dışarıya kimseyi çıkarmıyor. 2. Dışarı gönderiyor. 3. İşten çıkarıyor. Ali usta çiraği-muşi him pi3ari eşk’a3’ay deyi dutembiğu. Var-usi duylaşa kogamoşk’u. (AŞ-Ok’ordule) Ali usta çırağına o tahtayı çıkarsın diye tembih etti. Yapmayınca işten çıkardı. → gamvoşk’uy/ gammoşk’uy, gamoşkumers/ gamoşkumels; gamoçkumers, gamoçkumars, gamvoçkumars


gamoşorams/ gamoşoraps (PZ)(FN ~ AH HP ÇX) EA har.f. Kabuk, deri vs’yi [aps.] hızlı soyuyor ya da sıyırıyor. Musak k’oyini nok’vataşi jin amok’idams du t’k’ebi gamoşorams. (AH-Lome) Musa koyun kestiği zaman yukarı asıyor ve aşağıdan derisini soyuyor. → gamvoşoray/ gammoşoray


gamoşuvams/ gamoşuvaps (FN ~ HP ÇX) EA har.f. Tamamen ıslatıyor.

+ gamuşuvams/ gamuşuvaps EDA har.f. Birine ait bir şeyi tamamen ıslatıyor. Ant’ama tina oç’k’omik’on, nuk’u gamagişuvamt’u. (AH-Lome) Şeftaliyi yeseydin, bari ağzını ıslatırdı.


gamotiraps (AK) EA har.f. Çekerek çıkartıyor. Axmatik ğureli k’oçişi jin porça gyuxarups do gamotiraps. (AK-Döngelli) Ahmet ölü adamın üzerindeki gömleği yırtıyor da çekerek çıkartıyor.


gamotxvams (AH) EA har.f. Bir bayanı [aps.] evlendiriyor. Ayxanik bozo gamotxvams-doren. Çku ç’andaşe micoxuman. (AH-Lome) Ayhan kızını evlendiriyormuş. Bizi düğüne davet ediyor. → okomocams/ okomojay/ okomocay, okimocams/ okimocaps; ≠ oçilams; + gamitxven

f.-s. gamatxoni : Evlendirilmesi gereken. Evlenecek olan. Aşez gamatxoni bozo uyonun. Na-eç’opasen bakiyi bozos eludumers. (AH-Lome) Ayşenin evlenecek kızı var. Alacağı bakırı kıza ayırıyor. → okomoconi


gamot’oçams (PZ) EA har.f. Dışarı atıyor. Alik oxorişa Xasanişi k’ulepe gamot’oçams. (PZ-Cigetore) Ali evden Hasan’ın sandalyelerini dışarı atıyor. → gamvot’oçay; gammat’t’oçay; gamat’k’oçams/ gamat’k’oçaps; gamat’k’omers


gamoxombun (FN) AD har.f. Birinin [dat.] ağzı ve boğazı [aps.] kupkuru oluyor (= biri çok susuyor). P’ici gamamoxombu. (= Nuk’u gamamoxombu.) (FN-Sumla) Ağzım kupkuru oldu. Çok susadım. (xombun altında) uxombun; gamvoxombun/ gammoxombun/ gamoxombun, gamoxomun


gamoxomun (AH ~ HP ÇX) AD har.f. Birinin [dat.] ağzı ve boğazı [aps.] kupkuru oluyor (= biri çok susuyor). P’ici gamamoxomu. Ar 3’k’ayi opşvat’i. (AH-Lome) Ağzım kupkuru oldu (= çok susadım). Bir su içseydim. Nuk’u gamamoxomu. (AH-Lome) Ağzım boğazım kupkuru oldu. Aşırı derecede susadım. Xurxi gamamoxomaşi lemç’k’va gebişkumer do xurxi bişuvam. (AH-Borğola) Boğazım kuruyunca tükürük yutarım ve boğazımı ıslatırım. (xombun altında) uxombun; gamvoxombun/ gammoxombun/ gamoxombun, gamoxombun


gamoxvebun (AH-Lome) DA.Dir har.f. Biri [dat.] birine [dir.] bir şey [aps.] gönülden verebiliyor ya da vermeye kıyabiliyor. Dursuniz mitişe mutu var-gamoxvebun. (AH-Lome) Dursun kimseye bir şey vermeye kıyamıyor. Sevimis k’iymetli ar mutu uğut’aşi xvala bere-muşişe gamoxvebun. (AH-Lome) Sevim’in değerli bir şeyi olunca ancak kendi çocuğuna vermeye kıyabiliyor. → gamonç’un; gaminç’enII; gamoxvapun; amet’en

şsz gamixvebinen : Vermeye kıyılıyor. Nezaketişi puci dido manç’vale ren. Gamaçamuşe var-gamixvebinen. (AH-Lome) Nezaket’in ineği çok verimlidir. Satmaya kıyılmaz.


gamoxvapun (AH-Borğola) DA.Dir har.f. Biri [dat.] birine [dir.] bir şey [aps.] gönülden verebiliyor ya da vermeye kıyabiliyor. Onuris na-var-ixmars k’alemi da-muşişe gamoxvapun. (AH-Borğola) Onur kullanmadığı kalemi ablasına kıyabiliyor. → gamonç’un; gaminç’enII; gamoxvebun; amet’en

gamoyonams/ gamoonams (AH) EA har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] dışarı çıkarıyor. Meyant’ro3uşi na-geiktu oxoriz ğurerepe gamoyonaman. (AH-Lome) Heyelânda yıkılan evden ölüleri çıkarıyorlar. Cengizik cuma-muşi osteru şeni oxor-p’icişe gamoonams. (AH-Borğola) Cengiz kardeşini oynatmak için evin önüne (= avluya) çıkarıyor. 2. Arabayı [aps.] kendisi kullanarak dışarı çıkarıyor. Sabayle arabak var-içalişaşi mebacin do garajis gamaboonam. (AH-Lome) Sabah araba çalışmayınca iterek garajdan çıkarıyorum. → gamiyonams


gamozurzay (AŞ-Ok’ordule), gamozurzun/ gamoz*urz*un (AH) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] uyuşuyor ya da karıncalanıyor. A m3ika oraz dobamk’u3aşi k’uçxepe gamamozurzun. (AH-Lome) Biraz çöktüğümde ayaklarım uyuşuyor. Dido dopxedaşi k’uçxe gamamozurzun. (AH-Borğola) Çok oturunca ayağım karıncalanır. Xeşi diro nek’naz momantxuşi xe gamamoz*urz*u. (AH-Borğola) El dirseği kapıya çarpınca elim uyuştu. → gamuz*urz*un; gamvozurzun, gamuzurzay, uzurzun; ubuzginams; u3’k’ip’inams[1]; ubuz*gun; ubuk’un; ≠ gamazurzams

+ gamuzurzay (AŞ-Ok’ordule) AD har.f. Birinin vücudunun bir kısmı uyuşuyor ya da karıncalanıyor. K’uçxe gamomizurzay. Mu mağodu ? (AŞ-Ok’ordule) Ayağım karıncalanıyor. Ne oldu bana ?


gamo3’ams (PZ) EDA har.f. Birinin [dat.] belden aşağı giysisini [aps.] çekip çıkarıyor. Xasanik bere-muşis pontuli gamo3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan çocuğunun pantolonunu çıkarıyor. → gamvo3’ay/ gammo3’ay; gamo3’k’ams


gamo3’ers/ gamo3’ey/ gamo3’en (PZ), gamo3’en (ÇM ~ AŞ) ED har.f. [Çekimi → no3’ers, no3’en, o3’en] Dışarı bakıyor. Gale ar gamo3’erit ç’i nak’u p’ap’azulya on. (PZ-Cigetore) Dışarıya bir bakın ki ne kadar ateböceği var ! # Ayşeşi p’aranteni / Seri-ndğaleri pranduy / Seri gamo3’edasi / İri-k’ale dotanuy. (ÇM-Ğvant, anonim) Ayşe’nin penceresi / Gece gündüz parlıyor / Gece dışarıya bakınca / Her yer aydınlanıyor. → gamo3’k’en[1], gamo3’k’ers[1]; [dışarı bakıveriyor] gami3’k’enII/ gami3’k’ersII


gamo3’k’ams/ gamo3’k’aps (FN ~ AH HP) EDA har.f. 1. Birinin [dat.] giydiği belden aşağı giysisini [aps.] çekip çıkarıyor. 2. Birinin taktığı bilezik vs çekip çıkarıyor. Alik Xarcez xez na-guz*irt’u bilezuği gamo3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Ali Hatice’nin bileğindeki bileziği çıkarıyor. Xasanik noğamisa-musiz ma3’k’indi gamo3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Hasan nişanlısının yüzüğünü çıkarıyor. → gamvo3’ay/ gammo3’ay/ gamo3’ay; + gami3’k’ams


gamo3’k’en[1]/ gamo3’k’ers[1] (AH-Lome) ED har.f. [Çekimi → o3’k’ers/ o3’k’en] I. Dışarı bakıyor. Memet’i keiselu. Nulun. Baba tude var-gextu. Jindolen gamo3’k’en. (AH-Lome) Mehmet kalktı. Gidiyor. Babam alta inmedi. Yukarıdan bakıyor. → gamo3’ers/ gamo3’ey, gamo3’en; gami3’k’ersIII-2; [dışarı bakıveriyor] gami3’k’enIII


gamo3’k’en[2]/ gamo3’k’ers[2] (AH) ED har.f. Birini [dat.] kapıya kadar uğurluyor. Babak musafirepes gamo3’k’en. (AH-Lome) Babam misafirleri uğurluyor. Cemalik cuma-muşi ulurt’uşi nekna şakis gamo3’k’edu. (AH-Borğola) Cemal kardeşi giderken kapıya kadar uğurladı. → ek’o3’k’en[2]


gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps (HP) EDA har.f. Birine [dat.] tokat atıyor. → mot’va3un/ mot’va3ums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; doloç’apxums; gamaç’apxums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay; gamudgams


gamubuzgun (PZ) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] uyuşuyor. P’aç’a e3’akot’eri opşa dopxedi do k’uçxepe gamamibuzgu. (PZ-Cigetore) Ayaklarımı bükerek çok oturdum da ayaklarım uyuştu. [karıncalanıyor] gamuz*urz*un; [karıncalanıyor ya da uyuşuyor] gamvozurzun, gamuzurzay, uzurzun; ubuzginams; u3’k’ip’inams[1]; ubuz*gun; ubuk’un;


gamucoxams/ gamucoxaps/ gamucoxups (FN ~ HP ÇX)(AK) ED har.f. Birine [dat.] yüksek sesle yukarıdan aşağıya doğru sesleniyor. Nanak pederiz nap’irişa gyari uğamt’aşa ogine mendrale gamucoxamz. (FN-Ç’anapet) Annem babama çalıştığı yere yemek götürürken önceden uzaktan sesleniyor. Ali-Rizak biç’i-muşiz gamucoxams. (AH-Lome) Ali Rıza, oğluna aşağıya doğru sesleniyor. AlikMolendok’ele m’ok’i3’k’edi. Ma xincişen golobulur.” ya do Xasaniz gamucoxu. (AH-Borğola) AliBeri tarafına bak. Ben köprüden geçiyorum.” diye Hasan’a seslendi. Berepez gamucoxi ! Dolumcu. Oxorişe komoxtan. (AH-Borğola) Çocuklara seslen ! Geç oldu. Eve gelsinler. Alik bere-muşişa3’k’ari muği !” ya do yamaşen gamucoxups. (AK-Döngelli) Ali çocuğunaSu (ona) getir !” diye yamaçtan bağırıyor. → gamuyoxay; ≠ gamuyoxams; + gamicoxams/ gamicoxaps/ gamicoxups


gamuç’arams/ gamuç’araps (AH ~ ÇX) EDA har.f. Birine yazıveriyor. Birine acele yazıyor. Bere mektebişe ulun. Nana-muşiz kart’ali a şvaciz gamuç’arams. (AH-Lome) Çocuk okula gidiyor. Annesine anında mektup yazar. → gamunç’arams/ gamunç’aray


gamudgams (AH) ED/EDA har.f. Tokat atıyor. → doloç’apxums, gamaç’apxums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un/ mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps. I. ED har.f. Birine [dat.] tokat atıyor. K’oçiz çkar oxo3’onale var-uğun. T’ora kogamabudgi. (AH-Lome) Adamın hiç anlayışı yok. Az kalsın, çakardım suratına.

II. EDH har.f. Birine [dat.] elle [aps.] tokat atıyor. Xe gamudgu do beres nuk’u-nak’i kogoşubğu. (AH-Borğola) Tokatladı da çocuğun ağzını yüzünü dağıttı (= yaraladı).


gamugnapay (AŞ-Ok’ordule) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] anlatıyor ya da açıklıyor. Oxorza mutxa gamomignapasert’u. Bere nena nuk’vatay. (AŞ-Ok’ordule) Kadın bir şey bana anlatacaktı. Çocuk sözünü kesiyor.(ognams/ ognay altında) ognapams/ ognapay; (gamognams altında) gamognapams; (oxo3’onams altında) oxo3’onapams; nognapay/ nognapaps; (gamagneps altında) gamognapaps


gamuğams/ gamuğay (PZ ~ FN) EDA har.f. I. Biri için [dat.] cansız cismi [aps.] dışarı götürüyor. → gamumers/ gamumars; + gamiğams/ gamiğay

II. Birinin [< dat.] fotoğrafını [< aps.] çekiyor. Resimi gamomiğay. (AŞ-Ok’ordule) Resmimi çıkarıyor. Cuma-çkimik berepes fot’orafi gamuğams. (FN-Ç’anapet) Kardeşim çocukların fotoğrafını çekiyor. → gamumersII


gamuk’ap’ams/ gamuk’ap’ay/ gamuk’ap’p’ay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] İçerden dışarıya koşarak çıkıyor. Cemalik oxorişa gamuk’ap’ams. (PZ-Cigetore) Cemal evden dışarıya koşarak çıkıyor. Laç’ç’i oxori amuk’ap’p’ay, gamuk’ap’p’ay. (AŞ-Ortaalan) Köpek eve hızla fırlayarak (= koşarak) girip çıkıyor.


gamuk’ap’un (AH) Aø har.f. Dışarıya sıçrıyor ya da fırlıyor. Ameşvene gale gamuk’ap’işi birden emk’uti. (AH-Lome) Ansızın sen dışarı fırlayınca birden ürktüm.


gamulams/ gamulaps (FN ~ ÇX) AD har.f. 1. Birinin [dat.] eklemi, kemiği vs [aps.] yerinden çıkıyor. Burguli gamamilu. (FN-Sumla) Dizim yerinden çıktı. Mxuci gamamilu. (FN-Sumla) Omzum yerinden çıktı. Mxuci gamulu. (AH-Lome) Omzu yerinden çıktı. Xe gamulu. (HP-P’eronit) Kolu yerinden çıktı. K’uçxe gamulu. (HP-P’eronit) Bacağı yerinden çıktı. 2. Biri veya bir şeye ait [dat.] bir mekanik parça [aps.] yerinden çıkıyor. K’amiyoniz mazi gamulu. (FN-Ç’anapet) Kamyonun dingili çıktı. Araba-çikimiş rot’i gamamilu. (FN-Sumla) Arabamın rotu çıktı. → gamuvelams/ gamuvelay; gamvolay/ gammolay; gamalams/ gamalay; ≠ gamolams/ gamolaps; + gamulun


gamulun Aø/AY/AL har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Dışarı çıkıyor. I. Aø har.f. 1. Dışarı çıkıyor. # Dest’ani ginç’aram K’alayi-Onay / Puci oncinamt’i Elagza-onay / Muti mo-u3’omer Emine çonay / Gamaxt’ana giyonare sevdali. (PZ-Noxlamsu, İ.P.) Dest’aniyi (= aşık şarkısını) sana yazıyorum K’alayi-Onada / İneği otlatıyordum Elagza-onada / Bir şey söyleme Emine ışığa / Dışarı çıkarsan seni götüreceğim sevgilim. Xasani oxorişa gamulun. (PZ-Cigetore) Hasan evden çıkıyor. Xasanik tutuni şumt’aşa hişo delizdams ç’i dumani-muşi tolepe-muşişa gamulun. (PZ-Cigetore) Hasan sigarayi içerken öyle içine çekiyor ki dumanı gözlerinden çıkıyor. Nak’k’u 3’ana on iri ndğa sabaxtan lumcişa biçalişamt. Ar defa tatilişa gamaft’aten. Cunaxxi var-on. (AŞ-Ortaalan) Kaç senedir sabahtan akşama kadar çalışıyoruz. Bir kere tatile çıkacağız. Günah olmaz. Ali zuğaşe huy gamaxt’u. İmbonay. (AŞ-Ortaalan) Ali denizden yeni çıktı. Yıkanıyor. Ntxiyonaşi dolont’ra3eri k’ala 3’k’ari gamulun. (FN-Ç’anapet) Fındıklığın çökmüş yerinden su çıkıyor. Mamut’iz ntxironapez nak’o k’alati ntxiri gamaxtasen k’ayi gyazaden. (FN-Ç’anapet) Mahmut fındıklıklardan kaç sepet fındık çıkacağını iyi tahmin edebiliyor. Ovroşe jur gamaxtayiz aşi doskidun (8 - 2 = 6). (FN-Ç’anapet) Sekizden iki çıkınca altı kalıyor. Mtuti ğormaşen kogamaxtu. (FN-Sumla) Ayı koca bir delikten çıktı. Alişi dulya muç’o içodaz ? Mangonen noğaşe gyulun. Mangonen dulyaşe ulun. Va-mangonaşi oxoriz va-gamulun. (AH-Lome) Ali’nin işi nasıl bitsin ? Canı ister çarşıya gider. Canı ister işe gider. Canı istemezse evden çıkmaz. P’ap’ulik iniz gale gamulut’aşi p’eci ar mutu moikunams. (AH-Lome) Dede soğukta dışarı çıkarken dışına kalın bir şey giyiyor. P’ap’ulik dido mjora ivaşi gale var-gamulun. Gale gamaxtazna-ti felamuyiz tude e3’uxedun. (AH-Lome) Dedem çok sıcaklarda dışarı çıkmıyor. Dışarı çıksa da ıhlamur ağacının altında oturuyor. Berepek k’ai t’aronis gale gamaxtanşi iri cgiyaluman. (AH-Borğola) Çocuklar güzel havada dışarı çıkınca hep koşuyorlar. P’ant’a oxoris mulaxen do gale çkar var-gamulun. (AK-Döngelli) Her zaman eve hapsolmuş gibi oturur da dışarı hiç çıkmaz. Aya çeçmeşi şura dolodgitun do var-gamulun. (AK-Döngelli) Bu tuvaletin kokusu duruyor da çıkmıyor. 2. Yeni tecim eşyası [aps.] piyasaya çıkıyor. Kitap [aps.] yayınlanıyor. K’apça kogamaxt’u. Xasanik ar teneçe k’apça keç’opu. Hus doxedu do k’apça 3xont’ums. (PZ-Cigetore) Hamsi çıktı. Hasan bir teneke hamsi aldı. Şimdi oturdu da hamsi ayıklıyor. Yengi na-gamaxt’u telefoni eboç’opinare. Si-ti eyoç’opinapare-i ? (AŞ-Ortaalan) Yeni çıkan telefonu aldıracağım. Sen de aldıracak mısın ? Ham ndğalepez çkimi şiiriş kitabi gamulun. Gamaxta şkule si-ti megincğonare. (FN-Sumla) Bugünlerde benim şiir kitabım yayınlanıyor. Yayınlanınca sana da göndereceğim. 3. Haber [aps.] okuyuculara, dinleyicilere ve seyircilere veriliyor. Ha3’i irik ağani na-gamaxtasen ar ambari İnternet’işen artikatiz nimçinaman. (AH-Borğola) Şimdi herkes yeni çıkacak olan bir haberi İnternet’ten birbirlerine haberdar ediyor. 4. Leke vs [aps.] gideriliyor ya da yk oluyor. Boya usumert’aşi furç’a mot-dovalam. O3’udez na-na3’ap’en boya a çkva var-gamulun. (AH-Lome) Boya yaparken fırçanı silkeleme. Rafa damlayıp yapışan boya bir daha çıkmaz. + gamolun; gamvolay/ gammolay; gamolams/ gamolaps; gamulams/ gamulaps; + gamilams/ gamilay

emp.ikinci biçimi gamit’u : Çıkıyordu. Alişi puji andğa ç’umanişi mandreşa gamit’uşa akra eyut’roxu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin ineğinin boynuzu bu sabah [inek] kapıdan çıkarken kırıldı. Baba-çkimi gamit’uşi xeşi dux’u nek’nas gyaçu. (AK-Döngelli) Babam çıkıyorken dirseğini yanlışlıkla kapıya vurmuş.

emp.istek kipi fiil-zarf gamit’aşi (FN ~ AH) : Çıkarken. Nuranik oxoriz gamit’aşi şarba dolik’orams. Oxorişen m3ika dimendranaşi şarba kodoli3’k’ams do ti t’et’eli gulun. (AH-Lome) Nuran evden çıkarken eşarp bağlıyor. Evden biraz uzaklaşınca eşarbı çıkarıp baş açık gezer.

yet. gamvalen (PZ ~ ÇM), gammalen (AŞ), gamalen (FN ~ HP)(AK), gamvalen (ÇX) : Dışarı çıkabiliyor. Ali xoji omordinu-omordinu. Huy nek’na goinçark’en. Mandreşa var-gamvalen. (ÇM-Ğvant) Ali öküzü büyüttü ve büyüttü. Şimdi [o öküz] kapıya sıkışıyor. Ahırdan dışarı çıkamıyor. Nuğobi. Mo gammalert’t’ay. (AŞ-Ortaalan) (Çıkışı) ör-kapat. Çıkamasın. Nacik puci omcvinamt’aşi gza nuğobams do pucepe gale var-gamalenan. (AH-Lome) Naci inek otlatırken yolu kapatıyor ve inekler dışarı çıkamıyor. Berepez mç’imoni t’aroniz gale var gamalenanşi oxoriz nikaçenan. (AH-Borğola) Çocuklar yağmurlu havada dışarıya çıkamadıkları için evde sıkılırlar. Xasani moxtu do oxoriz kelidu. Gale var-gamamalenan. (AH-Borğola) Hasan geldi de eve yerleşti. Dışarı çıkamıyoruz. Coğori niçak’en do ğoberişen var-gamalen. (AK-Döngelli) Köpek sıkışıyor da çitten geçemiyor.

şsz gamilven (PZ), gamilen (ÇM ~ FN-Ç’anapet), gamixtinen (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), gamilen/ gamilinen (FN-Sumla ~ HP), gamilen (ÇX) : Dışarı çıkılıyor. Han3’o Ap’rilis-ti p’eci mçoxa var-geikunaşa gale var-gamilen. (FN-Ç’anapet) Bu sene Nisanda bile kalın ceket giymeden dışarıya çıkılmıyor.

f.i. gamolva (PZ ~ AŞ), gamaxtimu (FN ~ HP)(AK), gamaxtimu/ gamaxtimua (ÇX): Dışarı çıkma. Dışarı çıkış. Dışarı çıkmak. Ayşe oxorişa gamolva şeni bere dolvoxunay. (ÇM-Ğvant) Ayşe evden çıkmak için çocuğa oyun oynıyor (= kandırıyor). Mtugişi ğormaz na-meşap’t’k’oçi mç’ipe kvalepe mtugik ğormaşen gamaxtimu şeni gale moşat’k’omers. (AH-Borğola) Fare deliğinin içine attığım ince taşları fare, delikten çıkmak için dışarı atıyor.

part. gamolveri (PZ ~ AŞ), gamaxtimeri (FN ~ ÇX) : Çıkmış olan. Makvalişen gamaxtimerik makvali skums. (AH, atasözü, K.A.) Yumurtadan çıkan yumurta yapar.

II. Aø har.f. Gizli olan bir şey [aps.] ortaya çıkıyor. Hem oxorcak na-vupe tamo tamo gamulun. İriz açkinasen. (AH-Lome) O kadının yaptıkları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Herkes öğrenecek. → moşk’ulunII; moşulunII

III. AY har.f. Bir şeyin [aps.] bir durumda [yük.] olduğu anlaşılıyor. Vit’o-aşoni 3’endeç’i gamabri3’eri gamaxt’u. (ÇM-Ğvant) Onaltıncı çorap yırtık çıktı. Na-ep’ç’opi puci zade manç’vale gamaxt’u. (AŞ-Ok’ordule) Aldığım sığır çok sağılmalık çıktı. Ham3’oneri ntxiri dido ksaperi gamaxt’u. (AŞ-Ortaalan) Bu seneki fındık çok çürük çıktı. Çkuni 3’ip’ilepeşi xut mamuli do vit daduli gamaxtu. (AH-Lome) Bizim civcivlerden beşi horoz, onu tavuk çıktı. Noğaz na-ep’ç’opi xami xmareri kogamaxtu. (AH-Borğola) Çarşıdan aldığım bıçak kullanılmış çıktı.

IV. AL har.f. Ham maddeden [lok.] ürün çıkıyor. Ar t’epsiz nak’o dagi bak’lava gamulun ? (AH-Lome) Bir tepsiden kaç dilim baklava çıkar ?


gamumers/ gamumars (AH ~ ÇX) EDA har.f. I. Biri için [dat] cansız cismi [aps.] dışarı götürüyor. → gamuğams/ gamuğay. + gamimers/ gamimars

II. Biri için [dat] fotoğraf [aps.] çekiyor. Xasanik mcveşi Lazi oxorepeşi fot’oğrafi gamumers. (AH-Borğola) Hasan eski Laz evlerinin fotoğrafını çekiyor. → gamuğamsII


gamunç’arams/ gamunç’aray (PZ ~ FN) EDA har.f. Birine yazıveriyor. Birine acele yazıyor. → gamuç’arams/ gamuç’araps


gamupinams/ gamupinay (PZ ~ AH) EA har.f. [kb. {u-}’nun işlevi belli değil] Sürüyü [aps.] dışarı çıkarıyor. Pucepe gamupinu. (PZ ~ AH) İnekleri dışarı çıkardı. + gamipinen


gamusums (PZ), gamusuy (ÇM ~ AŞ), gamusumels (FN-Sumla), gamusumers (FN ~ HP) EDA har.f. Bir şeyi [dat.] elle [aps.] sıvazlıyor. Haccek toma-muşiz xe gamusumers do omskvanamz. (AH-Borğola) Hatice saçına el sürerek güzelleştiriyor. gamusumars


gamuvelams/ gamuvelay (PZ ~ ÇM) AD har.f. I. (PZ ~ ÇM) 1. Birinin [dat.] eklemi, kemiği vs [aps.] yerinden çıkıyor. Xasanis p’anda birk’içi gamuvelams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın dirseği her zaman yerinden çıkıyor. 2. Bir düzeneğin parçası yerinden çıkıyor. Çeseris sap’i gamuvelams. (PZ-Cigetore) Keserin sapı çıkıyor. Anamidi kuri gamuvelu. (ÇM-Ğvant) İp eğirme düzeneğinin topuk kısmı yerinden çıktı. Ali xe gamuvelasi mandilite xe elik’oray. (ÇM-Ğvant) Ali’nin elinde çıkık olunca elini mendil ile bağlıyor. → gamvolay/ gammolay; gamulams/ gamulaps

II. (ÇM) Birinin [dat.] eli ya da ayağı [aps.] burkuluyor. Ali igzart’uşa k’uçxe burguli gamuvelu. (ÇM-Ğvant) Ali yolda yürürken ayağının dizi burkuldu. Ali bere-muşi na-gamuvelu xe unt’u3ay-uk’urç’olay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuğunun burkulan elini sıcak su ile yıkayıp masaj yapıyor. → nun3xot’un; gyaktenI; no3xont’un[1]; nancğimen


gamuxt’ay/ gamuxtams/ gamuxtaps (AŞ ~ HP ÇX) AD/ADL har.f. I. AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dışarı çıkıyor. Korme nok’vata do var, mo-naşk’um. Şuri gamuxt’aşa avlu iri k’ale din3’xirite işuşolen. (AŞ-Ok’ordule) Tavuğu kesince hemen bırakma. Canı çıkana kadar avlunun her tarafını kana buluyor. Şuri kogamamixt’u (AŞ-Ortaalan) Canım çıktı. K’oçis şuri kogamuxtu. (FN-Sumla) Adamın canı çıktı, öldü. Kotume nok’vataşi mot-oxuşkumer. Şuyi gamuxtamt’aşa avli mtelli godi3xiroms. (AH-Lome) Tavuğu kesince hemen bırakma. Canı çıkana kadar avlunun her tarafını kana buluyor. → gamvaxven

II. ADL har.f. Bir şey [aps.] birine ait [dat.] bir yerden [lok.] çıkıyor. Recebik livadiz na-gamuxtamz Ğormotişi 3’k’ari cuma-muşiz uşlamz. (FN-Ç’anapet) Recep bahçesinde çıkan Allah’ın suyunu kardeşınden esirgiyor.


gamuyoxams (PZ) ED har.f. Kendisi dışarıdayken içeride olan birini [dat.] dışarıya çağırıyor. Xasanik Ayşes gamuyoxams. (PZ-Cigetore) Hasan Ayşe’yi dışarıya çağırıyor. ≠ gamuyoxay, gamucoxams; + gamiyoxams


gamuyoxay (ÇM ~ AŞ) ED har.f. Birine [dat.] yüksek sesle yukarıdan aşağıya doğru sesleniyor. Ali rak’anişa berepe gamuyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali tepeden çocuklara sesleniyor. Ali cilendo gamuyoxay do Fatma var-ognams. (AŞ-Ok’ordule) Ali yukardan yüksek volümle sesleniyor da Fatma duymuyor. Da-sk’ani ti-3’ale celaxt’u. Gamuyoxi. Nena mekçasen. (AŞ-Ortaalan) Kız kardeşin aşağı doğru gitti. Seslen. Sana ses verecek. → gamucoxams/ gamucoxaps/ gamucoxups; + gamiyoxay


gamuzurzay (AŞ-Ortaalan) AD har.f. Birinin vücudunun [dat.] bir kısmı [aps.] uyuşuyor ya da karıncalanıyor. Hamseri na-mcart’t’işa xe gamomizurzu. (AŞ-Ortaalan) Bu akşam yatarken elim uyuştu (= karıncalandı). → gamuz*urz*un; gamvozurzun, gamozurzay, uzurzun, gamozurzun/ gamoz*urz*un; ubuzginams; u3’k’ip’inams[1]; ubuz*gun; ubuk’un


gamuz*urz*un (PZ) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] karıncalanıyor. Birk’iç’i çoşes mevorgi do xanç’ali gamamiz*urz*u. (PZ-Cigetore) Dirseğimi köşeye tosladım da kolum karıncalandı. [uyuşuyor] gamubuzgun; [karıncalanıyor ya da uyuşuyor] gamvozurzun, gamuzurzay, uzurzun; ubuzginams; u3’k’ip’inams[1]; ubuz*gun; ubuk’un;


gamvaç’irday (ÇM) ED har.f. Birinin [dat.] elinden kaçıyor. Xoji gamomaç’irdu. Na-mok’açut’u toç’i xe gamomişirç’u. (ÇM-Ğvant) Öküz elimden kaçtı. Tuttuğum ip elimi oydu. Ali çark’at’urapeşi xeşa gamvaç’irdu. İmt’u. (ÇM-Ğvant) Ali jandarmaların elinden kaçtı. Gitti. → amt’en; ≠ gamaç’irday


gamvagzen[1] (ÇM) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] alevleniyor gibi oluyor. Tolepe gamvagzu. Ontxoray. (ÇM-Ğvant) Gözleri alevlendi. Kusuyor. [eşb. gamvogzay fiilinin yeterlik kipi]


gamvagzen[2], gamvagzen[3] → gamvogzay, gamvogzaps


gamvağinen/ gamvağen (ÇM) AD har.f. Birine veya bir şeye ait [dat.] bir şey [aps.] dışarı çıkarılıyor. Alişi yat’onepe mandreşa ok’oşk’ora şuk’ule gamvağinen (= gamvağen). (ÇM-Ğvant) Ali’nin kalasları ahırdan bölerek çıkarılıyor. [◘ eşb. gamiğay fiilinin şahıssız kipi] → gamağen


gamvakçanden (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] yüzünün teni [aps.] sararıyor. Ali çere gamvakçanden. İzabunasen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin yüzü sararıyor. Hastalanacak.(cikçanden altında) cakçanden; (cikçanen altında) cakçanen; isaren


gamvalen (ÇM) ADL har.f. Birinin [dat.] vücudunda [lok.] olmaması gereken bir şey [aps.] oluşuyor. Ayşe nuk’u p’urp’uçi gamvalen. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin çenesinde et beni oluşuyor. Ali xe meç’eç’ili kogamvalu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin elinde siğil oluştu. Ali jurguli kogamvalu. Toxt’orişa idasen. (ÇM-Ğvant) Ali’de guatr çıktı. Doktora gidecek. [◘ eşb. gamulun fiilinin yeterlik kipi] → caçanen[1]


gamvaxven (ÇM) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dışarı çıkıyor. Ayşe toma-3’endeç’i na-gamvaxu tomalepe elaç’uy. (ÇM-Ğvant) Ayşe yün çorabın çıkan kıllarının kenarlarını yakıyor. Alişi mçoxa elaç’irderişa pambuğepe gamvaxven. (ÇM-Ğvant) Ali’nin yeleğinin yırtık yerinden pamuklar dışarı çıkıyor. → gamuxt’ay, gamuxtams/ gamuxtaps


gamvayonen/ gammaonen (ÇM ~ AŞ) AD har.f. Dışarı doğru takip ediyor. Takip ederek dışarı çıkıyor. Ali gza oziramu şeni ruba gamvayonen. (ÇM-Ğvant) Ali yolu bulmak için dereyi takip ediyor.


gamvazurzen → gamvozurzun


gamvo- → gamo- [Çamlıhemşin, Ardeşen ve Çxala diyalektlerinde fb.{gama-} + kb.{o-}, yöreye göre ve kişiye göre gamvo-, gammo- veya gamo- şeklinde söylenir. Bu sözlükte gamvo- şeklini temsilî biçimi olarak yazıyoruz. Bu konuda ileri araştırma gerekmektedir.]


gamvobğay (ÇM), gammobğay (AŞ), gamvobğaps/ gammobğaps (ÇX) EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] dışarıya döküyor. Na-molvobğun ntxirepe gale kogammobği. (AŞ-Ortaalan) İçerde duran fındıkları dışarı dök (= at). → gamobğams/ gamobğaps


gamvoçkumars/ gammoçkumars/ gamoçkumars (ÇX) EA har.f. (Canlı varlığı) dışarı çıkarıyor. 1. Dışarı çıkmasına izin veriyor. 2. Dışarı gönderiyor. → gamoşk’ums, gamvoşk’uy/ gammoşk’uy, gamoşk’uy, gamoşkumers/ gamoşkumels; gamoçkumers, gamoçkumars


gamvoçodinay/ gammoçodinay (ÇM ~ AŞ), gamvoçodinaps (ÇX) EA har.f. Tamamen boşaltıyor. T’ruşi çupi hiçi va-dut’ay do gamvoçodinay. (ÇM-Ğvant) Turşu küpünü hiç bırakmadan boşaltıyor. Ombolina-gamat’axurişa 3’ari gamovoçodinam. (ÇM-Ğvant) Yalak deliğinden suyu boşaltıyorum. → gamoçodinams/ gamoçodinaps

part. gamaçodineri : Tamamen boşaltılmış. Tamamen boş. K’ap’i3’i ç’umanişi pşeri celiğay. Limci gamaçodineri eliğay. (ÇM-Ğvant) K’ap’i3’iyi sabahleyin dolu indiriyor. Akşam boş getiriyor.


gamvoç’apxay/ gammoç’apxay (AŞ) ED har.f. Birine [dat.] tokat atıyor. Şamar atıyor. Ek’k’uç’apxi. Naç’ç’apxi. Var-megiyucuna a vrossi gammoç’apxi. (AŞ-Ortaalan) Arkadan çarp. Kendisine bütünüyle çarp. Seni dinlemezse iyice bir şamar at. → gamoç’apxams/ gamoç’apxay; gamaç’apxums; doloç’apxums; mot’va3un/ mot’va3ums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; dolvoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps


gamvognay (ÇM), gammognay (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) EA har.f. Durumu anlıyor. Nosi na-uğun bere na-u3’vare gamvognay. (ÇM-Ğvant) Akıllı çocuğa ne söylersen kavrıyor. → gamognams (PZ), oxo3’onay/ oxo3’onams/ oxo3’onaps; gamagneps (AK)

+ gamvognapay/ gammognapay EDA ett.f. Durumu anlamasını sağlıyor. Açıklıyor. Cençxu-ora komoxt’u. Ali bere-muşi ngolaşa muç’o idanen gamvognapay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi. Ali çocuğuna yaylaya nasıl gideceklerini açıklıyor. Hey mu iyu gamogognapa. İşk’ini. (AŞ-Ok’ordule) Orda ne olduğunu sana anlatayım. Dinle. Na-gi3’vi şeyepe Ali vrossi gammognapi. (AŞ-Ortaalan) Sana söylediğim şeyleri Ali’ye iyi anlat (= anlamasını iyi sağla).


gamvogzaps (ÇX) EA har.f. [yet. gamvagzen] (Sönmekte olan ateşi) yeniden canlandırıyor, alevlendiriyor, tutuşturuyor. → gamogzams[2]/ gamogzaps

şsz gamigzen : (Sönmekte olan ateş) yeniden canlandırılıyor. Harlanıyor.


gamvogzay[1] (ÇM) øA har.f. [yet. gamvagzen] Güneşin verdiği sıcaklığı, ateş, odun vs [aps.] kızgın oluyor. Mcora yema şuk’u gamvogzay. (ÇM-Ğvant) Güneş öğlende kızgın oluyor. Dişk’alepe paluri gvak’orasi gamvogzay. (ÇM-Ğvant) Odunları alev sarınca kızgın oluyor.


gamvogzay[2]/ gammogzay/ gamogzay (AŞ) EA har.f. [yet. gamvagzen] Ateşi [aps.] yakarken başlangıçta tutuşturuyor. Nusa daçxuri gammogzay. İni diyu. (AŞ-Ok’ordule) Gelin ateşi yaksın. Soğuk oldu. Dişk’a gammogzi. İni mayu. (AŞ-Ortaalan) Odunu (başlangıç ateşi olarak) tutuştur. Üşüdüm. → gamogzams[1]; ok’ogzams, okvogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps

şsz gamigzen : Tutuşuyor. 3’areri dişk’ate va-gamigzen. (AŞ-Ortaalan) Islak odunla (başlangıç ateşi) yakılmaz.


gamvoktay/ gammoktay (AŞ-Ortaalan), gamvoktaps (ÇX) EA har.f. Bir şeyin [aps.] içini dışa çeviriyor. Tersyüz ediyor. Pontuli gammokti do hişo uti ceçi. (AŞ-Ortaalan) Pantolonu tersyüz et de öyle ütü yap. → gamoniktams; gamvonktay/ gamonktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps


gamvolay (ÇM), gammolay (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Aø har.f. I. Birinin giydiği çorap, ayakkabı vs [aps.] yerinden çıkıyor, düşüyor. 3’endeç’i mboli ayen do gamvolay. (ÇM-Ğvant) Çorabı ona büyük (geniş) geldiği için yerinden çıkıyor (düşüyor). Bere pontuli gammolay. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun pantolonu düşüyor. → gamolun, gamolams; gamalams/ gamalay

II. (Eklem vs) yerinden çıkıyor. M3xulişa colu. Men3xuli gamvolu. (ÇM-Ğvant) Armut ağacından düştü. Eklem yerinden çıktı. → gamuvelams/ gamuvelay; gamulams/ gamulaps


gamvonç’ay (ÇM ~ AŞ), gamvonç’aps (ÇX) EA har.f. [part. gamanç’eri] 1. Kapalı alandan [abl.] dışarıya bir şeyi [aps.] çıkarıyor. P’arantenişa nek’na gamvonç’ay. (ÇM-Ğvant) Pencereden kapıyı çıkarıyor. 2. Kapalı bir alanı [aps.] genişletiyor. Uzunlamasına büyütüyor. Oda 3’ulu iyu. Gamvonç’ay. (ÇM-Ğvant) Oda küçük oldu. Genişletiyor. Ali dojina-sotxana gamvonç’ay. (ÇM-Ğvant) Ali yatak odasını uzunlamasına büyütüyor. 3. Tarlada sınırı değiştiriyor. → gamonç’ams

yet. gamvanç’en : Kapalı alandan dışarıya bir şeyi [aps.] çıkarabiliyor. Ayşe ar enç’ili mt’a var-gamvanç’u. (ÇM-Ğvant) Ayşe bir büyük bağ otu vermeye istekli olmadı.


gamvonktay (ÇM) EA har.f. Bir şeyin [aps.] içini dışa çeviriyor. Tersyüz ediyor. Ali porça dolikunamt’aşa gamvonktay. (ÇM-Ğvant) Ali gömleği giyerken içini dışa çeviriyor. → gamoniktams; gamonktay; gammoktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps


gamvot’oçay (ÇM) EA har.f. 1. Dışarı atıyor. Ayşe guri mvalasi muti zirasen p’arantenişa gamvot’oçay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kızınca ne bulur ise pencereden atıyor. 2. Çok ter [aps.] döküyor. Ali zabun-on. Upi gamvot’oçay. (ÇM-Ğvant) Ali hasta. Ter atıyor. → gamot’oçams; gammat’t’oçay; gamat’k’oçams/ gamat’k’oçaps; gamat’k’omers


gamvopsay/ gammopsay (ÇM ~ AŞ) E.Abl har.f. Pencere, kapı vs’den [abl.] dışarıya işiyor. P’arantenişa gamvopsay. (ÇM-Ğvant) Pencereden (dışarıya) işiyor. → gamopsams, gamapsums, gamapsims, gamapsips


gamvoşk’uy (ÇM), gammoşk’uy/ gamoşk’uy (AŞ) EA har.f. (Canlı varlığı) dışarı çıkarıyr. 1. Dışarı çıkmasına izin veriyor. Bedi-şk’imi eşk’akunaşe var-eşk’evikunaşa gale var-gamomoşk’umt’u. (ÇM-Ğvant) Ninem iç giysisi (= atlet, fanila vs) giymeden beni dışarı bırakmıyordu. Puci mandre molvoxunay. Va-gam’oşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) İneği ahıra koyup hapsediyor. Çıkarmıyor. 2. Dışarı gönderiyor. → gamoşk’ums, gamoşkumers/ gamoşkumels; gamoçkumers, gamoçkumars, gamvoçkumars


gamvoşoray/ gammoşoray (ÇM ~ AŞ) EA har.f. (Bitkiden kabuğunu veya örtüsünü, ağaçtan meyvesini, hayvandan derisini, insandan giysini vs) düzensiz şekilde hızla soyuyor ya da sıyırıyor. Ali a piçoraşi t’ik’anina nok’vatay. T’ebi gamvoşoray. (ÇM-Ğvant) Ali çabucak kuzuyu kesiyor. Derisini soyuyor. Selimi puci nok’vatay. A piçoraşa t’ebi gammoşoray. (AŞ-Ok’ordule) Selim ineği kesiyor. Kısa bir zamanda derisini soyuyor. Curi-ti a piçorate lazut’t’epe gamaşoranen. (AŞ-Ortaalan) İkisi kısa zamanda mısırları soyacaklar. → gamoşorams/ gamoşoraps

+ gamuşoray EDA har.f. Birinin [dat.] derisini, kabuğunu vs [aps.] oyarak soyuyor, sıyırıyor. Toç’i xe gamomişoray. (AŞ-Ok’ordule) İp elimi oyarak sıyırıyor.


gamvoxombun (ÇM ~ AŞ), gammoxombun/ gamoxombun (AŞ’in bir kısmı) AD har.f. Birinin [dat.] ağzı ve boğazı [aps.] kupkuru oluyor (= biri çok susuyor). Andğa rak’anişa eşk’evit’işa p’iji gamomoxombu. (ÇM-Ğvant) Bugün tepeye çıkarken ağzım kupkuru oldu. P’ici gamamoxombu. A 3’ari komomçit. (AŞ-Ok’ordule) Ağzım kurudu. Bir su verin. P’ici gamomoxombu. (AŞ-Ortaalan) Susuzluktan ağzım kurudu. → gamoxombun, gamoxomun


gamvozurzun (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] uyuşuyor ya da karıncalanıyor. Ali k’uçxe e3’ak’oteri doxedasi k’uçxe gamvozurzun. (ÇM-Ğvant) Ali ayağını altına alıp (= altına katlayıp) oturunca ayağı uyuşuyor. → gamuz*urz*un; gamuzurzay, gamozurzay, uzurzun, gamozurzun; ubuzginams; u3’k’ip’inams[1]; ubuz*gun; ubuk’un; ≠ gamazurzams

+ gamvazurzen AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] uyuşuyor. Xe cevijinasi gamomazurzen. (ÇM-Ğvant) Elimin üstüne yatınca (elim) uyuşuyor.


gamvo3’ay (ÇM), gammo3’ay (AŞ) EDA har.f. [emp.şm.1.tek. gamovo3’am/ gamobo3’am] → gamo3’ams; gamo3’k’ams; + gami3’ay. I. (ÇM)(AŞ-Ortaalan) Birinin [dat.](*) belden aşağı giysisini [aps.] çıkarıyor. Bereşi 3’endeç’i gamvo3’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuğun çorabını çıkarıyor. Bere(şi) pontuli gamobo3’am. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun pantolonunu çıkarıyorum.

II. (ÇM) Birinin [dat.](*) (yüzüğünü) [aps.] çıkarıyor. Yuzuği gamvo3’ay. (ÇM-Ğvant) (Başkasının) yüzüğünü çıkarıyor. [(*) Kaybolan datif yerine sıklıkla genitif kullanılır.]

III. (AŞ-Ok’ordule) (Soğan, hayvan derisi vs) çıkarıyor, soyuyor. K’romi gamobo3’am. (AŞ-Ok’ordule) Soğan soyuyorum.


ganç’elen (FN ~ HP) DA e.f. Özlüyor. Nuranis askeriz na-ren bere-muşi ganç’elu. (AH-Borğola) Nuran askerdeki oğlunu özledi. Ç’etoz Ayşe ganç’elen. (HP-P’eronit) Ç’eto Ayşe’yi özledi. Ma si gomanç’eli. (FN ~ HP) Ben seni özledim. → ak’omanden, ak’omaden; gvagoren; gvayen; gvanç’elen

part. gonç’eleri : Özlemiş. Askerluğişen na-moxtu Xasani gonç’eleri nana-muşis kogak’oru. (AH-Borğola) Askerlikten gelen Hasan özlemiş olan anasına sarıldı.


ganç’imen (AH) AD har.f. Birinin [dat.] karnı [aps.] sıkışıyor. Dido gyari p’ç’k’omaşi korba gomanç’imen. (AH-Borğola) Çok yemek yiyince karnım sıkışıyor.


gandaren (AH) Dø e.f. Zorlanıyor. Dara düşüyor. Darda kalıyor. Gomandaru. (AH-Lome) Zorlandım. Dara düştüm. Darda kaldım. → nandaren[3]


gandinen/ gvandinen → gondinams, gvondinay, gondinay, gondinums, gondinams/ gondinaps, gvondinaps


gangara (AH) s. ve i. Aptal. Ahmak. Gangara k’oçiz mu oğodana oğodi, xolo-ti gangara ren. (AH-Borğola) Aptal insana ne yaparsan yap, yine aptaldır. → k’oft’e; sefili; budala; banga[2]; gangu


gangu (AK) i. Aptal. Şapşal. K’oçik gangu stei ğarğalaps. (AK-Döngelli) Adam aptal gibi konuşuyor. → k’oft’e; sefili; budala; banga[2]; gangara


gantxen → gointxen


gant’en[1] (FN) AD har.f. Batıyor. Saplanıyor. Hem na-zop’on nenape k’oçiş guris gant’en. (FN-Sumla) O senin söylediğin kelimeler adamın yüreğine batıyor, saplanıyor. → gvanam’en, gvamt’en, gvant’en


gant’en[2] (AH) AD har.f. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.]

[dey. nç’a gant’en : Birinin tüyleri diken diken oluyor. Ürperiyor.] İnite nç’a gomant’u. (AH-Lome) Soğuktan tüylerim diken diken oldu. → mz*gudun

[dey. guri gant’en : Birinin [dat.] yüreği bir anlık ürperiyor.] Guri gomant’en. (AH-Lome) Yüreğim bir anlık ürperiyor. → mz*gudun


gan3axen (HP) AD har.f. Çepeçevre yapışıyor. Mçxvapaten porça kogoman3axu. (HP-P’eronit) Sıcaktan (terlediğimden dolayı) gömleğim bana yapıştı. → gvaç’amben; gvat’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gvan3axen


gan3oren (AH) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] etrafı elenmiş gibi oluyor.

[dey. (AH) ti gan3oren : Birinin [dat.] kafası şişiyor. Zihinle çok çalışmaktan veya gürültüden birinin [dat.] beyni yoruluyor.] Ti goman3oru. (AH-Lome) Kafam şişti.


garaji i. Garaj. [< Fra.] Sabayle arabak var-içalişaşi mebacin do garajis gamaboonam. (AH-Lome) Sabah araba çalışmayınca iterek garajdan çıkarıyorum.


garibi s. Garip. [< Arp.] Xasani ndğura na-t’k’upe ma ar m3’ika garibi momalu. - Ar fori si garibi na mogalu ? Him na-it’t’uype ma irote zade garibi momalen. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın demin söyledikleri bana biraz garip geldi. - Sana bir kere mi garip geldi ? Onun söyledikleri bana her zaman çok garip geliyor. Xasanik mdğora na-tku nenape a m3ika garibi momixtu. - Si ipti garibi mogixtams-i ? Heyak na-zop’ons nenape ma p’anda garibi momixtams. (FN-Sumla) Hasan’ın demin söylediği sözler bana biraz garip geldi. - Sana ilk defa mı garip geliyor ? Onun söylediği sözler bana her zaman garip geliyor. Xasanik ndğora na-tkupe ma m3ika garibi momixtu. - Si ipti heşo mogixtu-i ? Hemuk na-tkvasenpe ma p’anda heşo momixtams. (AH-Lome) Hasan’ın demin söyledikleri bana biraz garip geldi. Sana ilk defa mı öyle geldi ? Onun söyledikleri bana her zaman öyle geliyor. → u3xu


gaşaşen (FN ~ HP)(AK) DA e.f. Şaşırıyor. Biri [dat.] gerek olanı [aps.] ayırt edemez hale geliyor. Osmanik berez mu u3’umez, mus-ti var-uçkin. Bere-muşi gaşaşen. (FN-Ç’anapet) Osman çocuğuna ne diyor, kendisi de bilmiyor. Çocuğu ne yapacapğını bilemiyor. Germaşe ulurt’eşi jur gza z*ireşi goişaşez. “Heya !”, “Haya !” ya-şi mteli gaşaşez. (AH-Borğola) Dağa giderken iki yol görünce şaşırdılar. “Şu !”, “Bu !” derken hepten karıştırdılar. Geç’arali k’oro3xups. Ama boyne gaşaşen. (AK-Döngelli) Parayı sayıyor. Ama devamlı şaşırıyor. → gvaşaşen; [kafayı yiyip akılsızca şaşırıyor] ap’ant’en; + goişaşen/ guişaşen


gaşinen (FN ~ HP) DA e.f. [emp.şm.1.tek. gomaşinen] Hatırlıyor. Fadimez askerluğiz na-uğuru biç’i-muşi gaşinayiz tolepe daçilambren. (FN-Ç’anapet) Fadime askerde ölen oğlunu hatırlayınca gözleri yaşarır. A mutxa komşuns. Nak’o ora ren var-gomaşinen. (FN-Ç’enneti) Aklımda bir şey var. Ama kaç zamandır ne olduğunu hatırlayamıyorum. Hemuk na-izmonams dulyape mitiz var-gaşinen. (AH-Lome) Onun düşündüğü işler kimsenin aklına gelmez. Babak z*igaa met’k’oçu, ala k’oçiz gaşinaşi xolo goigoren. (AH-Lome) Babam sigarayı bıraktı, ama insan hatırlayınca yine [sigara] aranıyor. Memet’i suntxa idasen hek kelorçams. Oxoşe moxtimu var-gaşinen. (AH-Lome) Mehmet nereye giderse postu seriyor. Eve dönmek aklına gelmiyor. Oğuneşi ndğaz na-p’ç’k’omi gyari mu-n-ort’u, var-gomaşinen. (AH-Borğola) Önceki gün yediğim yemek ne idi, hatırlayamıyorum. Noğas mendraşen ar k’oçi doviçini. Coxo-muşi var-gumaşinet’u. Ama muk çkimda moxtu do selami momçu. (AK-Döngelli) Çarşıda uzaktan bir adamı tanıdım. Adını hatırlamıyordum. Ama kendisi bana gelip selam verdi. → gvaşinen; [bir şey birinin hatırındaır] şun, şuns


gaxvels/ gaxvelams (FN ~ AH), gaxvels (HP) ED har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. gobaxvel/ govaxvel] Öpüyor. Ğvalepez gogaxvelam. (FN-Sumla) Yanaklarından öperim. Bere k’at’a z*iyasen ğvalepez gaxvels. (AH-Lome) Çocuğu her gördüğünde yanaklarından öpüyor. → gvağaramsII; nanjulen, najunden, nancuden, nancuday, nacundams/ nacundaps; xvelums; naxvelams/ naxvelaps

f.-i. goxvelu : Öpme. Öpmek. Goxvelu na-unons çxindi va-noğun. (AH. atasözü, K.A.) Öpmek isteyene burnu engel olmaz (= bir şey yapmak istiyorsan engel arama).


gaxven → goixven


gazeta i. Gazete. [< İta.] Ali gazeta nun3’ay. Elaç’uy. (AŞ-Ok’ordule) Ali gazeteyi ucundan tutuşturup yakıyor. Gazeta vrossi dok’k’ot’t’i. (AŞ-Ortaalan) Gazeteyi iyi katla. Berek osteru şeniGyari p’areya do gazeta 3’uk’aliz yoxarums do dolobğamz. (AH-Borğola) Çocuk oynamak içinYemek yapacağımdiye gezeteyi kazanın üstünde yırtıp [kazanı] dolduruyor. Nacik ntxirepunaşe na-oyonu pucepe omcu şeni nupinams do muk gazeta ik’itxoms. (AH-Borğola) Naci fındıklığa götürdüğü inekleri otlamaları için serbest bırakıp kendisi gazete okuyor. → k’azeta


gazyaği i. Gazyağı. [< Fra. + Tür.] K’oçik dişk’alepes gazyaği ç’eşk’abams. (PZ-Apso) Adam odunların arasına gazyağı döküyor. → k’azyaği


ga3’k’endun (AK-Döngelli) A.Abl har.f. Darlıyor. Bunalıyor. Fadime oxorişi dulyaşen dido ga3’k’endun. (AK-Döngelli) Fadime ev işlerinden çok darlanıyor (= bunalıyor). → naç’iren, meç’irdun


ge- (FN ~ ÇX) fb. [/a/, /o/ ve /u/ önünde gy-] [/i/ önünde ge- (FN ~ HP) , g- (AK)(ÇX)] [Sırf (AK) va-, vo-, ma-, ga-, mo-, go- önünde gi-, fakat vi-, vu-, mi-, gi önünde ge-] → ce-

I. Aşağı. (Ör. gyulun)

II. Düşey doğrultuyla yukarıdan aşağı. (Ör. gedgums/ gedgims/ gedgips)

III. Bir şeyin üstüne. Bir şeyin üstünde. (Ör. gedumers/ gedumels/ gedvars)

IV. Dibinden. Kökünden. (Ör. gek’vatums/ gek’vatups) → e-

V. [işlevi belli değil] (Ör. geçams/ geçaps)


gebit’i → gyulun


gebonums (FN-Ç’anapet) EAL har.f. Bir kabın [lok.] içinde birinin [aps.] vücudunu yıkıyor. Oxorcak sum tuteri bere sağraz gebonumz. (FN-Ç’anapet) Kadın üç aylık çocuğu seyar leğende (= küvette) yıkıyor. → gyubons


gebureri/ gebureyi → gyoburams/ gyoburaps


gecans (FN-Sumla ~ ÇX) Aø hal f. Yatalaktır. Cemali aşi tuta ren astenyai gecans. (FN-Sumla) Cemal altı aydır yatalaktır. Bere-çkimi dido monk’a zabunobapez dololu. Aşi tutaz gecant’u. Ha3’i m3ika kelik’aru do tamo tamo skidun. (AH-Lome) Çocuğum çok ağır hastalıklara yakalandı. Altı ay yatalaktı. Şimdi biraz iyileşti ve yavaş yavaş eski haline dönüyor. P’ap’uli gecans. Gale var-gamalen. Dido nikaçaşiBerepe ! So ret ?” ya do gamicoxums. (AH-Lome) Dedem yatalaktır. Dışarıya çıkamıyor. Çok darlandığı zamanÇocuklar ! Neredesiniz ?” diye bağırıyor. → ast’enari on, ost’enari on, astenayi ren, astenyai ren; gencireri ren


gecginams/ gecginaps (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. Yeniyor. Üstün geliyor. Ramizi do Yavuzik cgina ves. Artikati var-gecgines. (HP-P’eronit) Ramiz ile Yavuz güreştiler. Birbirini yenmediler. → ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams/ cejginay; cocginay; gyocginams/ gyocginaps

part. gecgineri : Üstün gelerekerek. Ağırlıklı. Xarcek k’at’uğiz nink’iyalams. Mç’k’udi gecgineri ipxors. (AH-Lome) Hatice katıkta idarelidir. Ekmek ağırlıklı yiyor.


geçaçxaloni (FN)(AH-Borğola) i. Çağlayan. Geçaçxalonişi 3’alendo na-ren t’obaz dido mçxomi doloxen. (FN-Ç’anapet) Çağlayanın aşağısındaki t’obada çok balık yaşıyor. K’armaxa geçaçxalonis-ti yulun. (FN-Sumla) Alabalık çağlayandan da yukarı çıkıyor. Çkuni kyoyiz ğalişi tiz geçaçxaloni ren. (AH-Borğola) Bizim köyde ırmağın başında çağlayan var. → maçxaI, çaçxa; meçaçxaloni/ meyaçxaloni


geçama (FN ~ ÇX) i. Dayak. Berez geçama unon. (FN-Sumla) Çocuk dayak istiyor (= çocuk dayağa hak ediyor). → dayaği


geçams (FN ~ HP), geçaps (HP ~ ÇX)(AK) ED/EDA/øDA har.f. Vuruyor. → ceçams/ ceçay. I. ED har.f. 1. Vuruyor. “Toliz mu gağoduma-şaBerek gemçuya. (FN-Ç’enneti) “Gözüne ne oldu ?” dedim kiÇocuk bana vurdudedi. Berek xe golonvalu do xoxonç’az gemçuşi şuri memak’vatu. (AH-Borğola) Çocuk el sallayıp da gırtlak çıkıntıma vurunca nefesim kesildi. Bere bort’işi ç’epxete gemçamt’eşşi k’uçxez ç’epxe steri froxti emixtamt’u. (AH-Borğola) Çocukken ince esnek fındık dalı ile beni vurduklarında bacağımda dalın şeklinde kabarcık çıkardı. Gekçare do ti giputxinare. (AH-Borğola) Vuracağım da kafanı uçuracağım. Çayis mjorak mo geçamt’as. Mo-iç’vet’as. Jin perde kogyotvi. (HP-P’eronit) Çayı güneş vurmasın. (Çay) yanmasın. Üstünü perde ile ört. Puciz ç’epxete gepçi. (ÇX-Makret) İneğe ince çubukla vurdum. K’oçis kva stei guri uğun. Geçaps-geçaps do k’at’upe oxo3kinaps. (AK-Döngelli) Adamın taş gibi yüreği var. Vurup vuruyor da kedileri gebertiyor. Xasanik ç’epxeten xocis geçaps. (AK-Döngelli) Hasan ince çubuk ile öküze vuruyor. Berek ar var-dodgitun. Ar memintxaps. Ar gemçaps do eşo isters. (AK-Döngelli) Çocuk yerinde durmuyor. Bir beni itiyor. Bir bana vuruyor da öyle oynuyor. Osmanis arguni oxmaru var-uçkin. Ek geçaps, ak geçaps do k’ibiri mubğaps. (AK-Döngelli) Osman balta kullanmayı bilmiyor. Oraya vuruyor, buraya vuruyor da körlestiriyor. Xerxi k’arfiz geçina k’ibiri mubğaps. (AK-Döngelli) Testereyi çiviye vurursan [çivi testereyi] körleştirir. 2. Dövüyor. Dayak atıyor. Hasanik bigate nuxtu do berez geçu. (FN-Sumla) Hasan sopa ile girişip çocuğu dövdü (Olacak iş mi ?). → govrat’k’ums

+ gyuçams[2] (FN ~ AH-Lome) ED har.f. Bir şey [erg.] birine ait [gen.] bir şeye [dat.] vuruyor. Jur-aşi (= aşa) komat’k’oçazna Cordanişi jur kvaz gebuçam. (FN-Ç’anapet) Dü-şeş atabilirsem Cordan’ın iki taşını vuruyorum. Babak pucepe isinaşe oşkumet’aşi xvala var-aşkven. Xasanik k’ap’ulaşen gyuçams. (AH-Lome) Babam inekleri dağa götürürken yalnız götüremiyor. Hasan arkadan ineklei gütmeye yardım ediyor. [◘ eşb. gyuçams[1] (AH-Borğola) fiili.]

+ gyuçams[3] (AH) øD har.f. arg. Biri [dat.] korkuyor. Korkudan birinin [dat.] ödü kopuyor. Gegiçams-i ? (AH-Lome) Korkuyor musun ? İlkeri seri xincis golulut’aşi şkurnaten gyuçams. (AH-Lome) İlker gece köprüden geçerken korkudan yüreği gümbürdüyor.

II. EDA har.f. 1. Birine [dat.] tekme vs [aps.] atıyor. Xasanik kuski gemçams. (FN-Sumla) Hasan bana tekme atıyor (ve tekme bana isabet ediyor). Kusu gepçam. (HP-P’eronit) Tekme atıyorum. 2. Bir şeye [dat.] damga [aps.] vuruyor. Hukumetişi k’oçik ncalepe mesamadu şeni t’ambuğa geçu-doren. (AH-Lome) Devletin adamı (= orman memuru, ormancı) ağaçları belirlemek için damgalamış. 3. Ata, öküze vs [dat.] nalı [aps.] çakıyor. 4. Bir şeye [dat.] çivi [aps.] çakıyor. 5. Rende ile [aps.] bir şeyin [dat.] pürüzlerini gideriyor. Faruk’ik pi3ayiz rende geçams do otutxanams. (FN-Ç’anapet) Faruk tahtayı rendeleyip inceltiyor. Ncaz rende gepçam. (AH-Lome) Ağacı rendeliyorum. 6. Bir şeye [dat.] bıçak, sopa vs [aps.] vuruyor. Berek camik’aniz doloxe na-nuburt’u ampuliz biga geçu do molat’axu. (FN-Ç’anapet) Çocuk dolabın içinde takılı olan ampula değnekle vurup kırdı. K’at’uk t’at’i gemçu do xe gomipu3xolu. (AH-Lome) Kedi pençeyi bana vurdu da elimi tırmaladı. Ç’ak’uç’i k’arfız gepçişi 3xont’u do gomindunu. (AH-Borğola) Çekici civiye vurunca fırladı da kayboldu. Arguni kvaşa geçina p’ici mabğen. (AK-Döngelli) Baltayı taşa vurursan ağız kısmı kesmez hale gelir. 7. Bir şeye [dat.] boya, çırpı vs [aps.] vuruyor. Çilpi ncaşi armoziz dikaçi do gepçat. (FN-Sumla) Çırpıyı ağacın köşesine tut ve öylece çırpı vuralım. Kyutuği duzi ox’azu şeni ç’apxu gepçap’t’it. (AK-Döngelli) Kütüğü düz bir biçimde yontmak için çırpı ipi ile vurup işaret verirdik. 8. Bir şeye [dat.] ütü [aps.] yapıyor, ütülüyor. Ncğimeyi porça mot dolikunam. Momçi do uti kogepça. (HP-P’eronit) Kırışmış gömlek giyme. Ver de ütüleyeyim. 9. Tarla, bahçe vs’yi çapalıyor. Akifik livadis çapa geçams. Upi dobğams. (FN-Sumla) Akif bahçeyi çapalıyor. Ter döküyor, emek veriyor.

yet. gemaçen, gegaçen, gyaçen vs : (1) Vurabiliyor. (2) Yanlışlıkla vuruyor. Baba-çkimi gamit’uşi xeşi dux’u nek’nas gyaçu. (AK-Döngelli) Babam çıkıyorken dirseğini yanlışlıkla kapıya vurmuş.

şsz geiçen : Vuruluyor. Jur biga arte var-geiçen. (AH, atasözü, K.A.) İki değnek birden vurulmaz. Kvaloni let’az bergi var-geiçen. (AH-Borğola) Taşlı toprağa kazma vurulmaz (= kazınmaz).

f.-i. geçamu : Vurma. Vuruş. Hak’k’ik arguni uçalime ovalams. Sum geçamus sap’i met’axums. (AH-Lome) Hakkı baltayı usulsüz sallıyor. Üç vuruşta sapını kırıyor.

part. geçame(r)i : Vurulmuş. Çakılmış. Pucişi uciz nişani geçameri ren. (FN-Ç’anapet) İneğin kulağında damga var. Nazimiye ! O3’udes dido monk’a mutu mot-yodumer ! Jur k’arfi geçameri ren. Mestun do gegat’en. (AH-Borğola) Nazmiye ! Ahşap rafa çok ağır bir şey koyma ! İki çivi ile tutturulmuştur. Yerinden sıyrılıp da (= koparıp, açılıp) senin üzerine düşer.

III. øDA har.f. Yağmur, kırağı, güneş vs [aps.] bir şeye [dat.] vuruyor. Mjora mzuğaz geçayiz dido mskva çxat’un. (FN-Ç’anapet) Güneş denize vurunca çok güzel yansıyor. Xomula let’a mç’ima geçaşi içuçkanen. (AH-Lome) Kuru toprak yağmur vurunca yumuşar. Ağani betoni oşuvoni ren. Mjora na-geçams k’ele ç’k’odun. (AH-Lome) Yeni beton sulanmalıdır. Güneşin vurduğu taraf çatlıyor.Handğa tanoraz ebiselişi but’k’apez toşi kogeçu-dort’un. (AH-Borğola) Bugün gün ağarırken kalktığımda yapraklarda kırağı çalmıştı. Ont’ules na-ren ncaşi uşkiris mjura geçaşi ar semti ilamç’itanen. (AK-Döngelli) Bahçede bulunan ağaçtaki elmaya güneş vurunca bir tarafı kızarıyor.

[dey. upi geçams/ upi geçaps (FN ~ ÇX) Birinin [dat.] teri çok akıyor (= Biri [dat.] çok terliyor).] Zabuni bore-i ? Dido upi gemçams. (FN ~ HP-P’eronit) Hasta mıyım ? Çok terliyorum. Upi kogekçu-doren ! Doloxeni filt’ik’ozi şu giğunna komoşi3’k’i. (AH-Borğola) Terlemişsin ! İçindeki falina ıslaksa içinden çıkar.

[dey. nuzuli geçams/ nuzuli geçaps (HP) Felç oluyor.] Mustafas ar k’ele nuzuli geçu. (HP-P’eronit) Mustafa’nın bir tarafı felç oldu. → felci ayen; elvoğurun/ eloğurun, eluğurun, ilvoskiraps


geçans (AH) AL hal f. Düğme, apolet vs [aps.] bir yere [lok.] dikilidir. Ham porçaz çkar mpuli var-geçans. (AH-Lome) Bu gömlekte hiç düğme yok. → cençars/ cenças, conçars/ conças; ceçaneri on; gyoçans


geçun (FN ~ AH HP ÇX) Aø/AL hal f. Vurulmuş haldedir. Puciş uciz t’amuga geçun. (FN-Sumla) İneğin kulağında damga var.


geçxale (AH) i. Gelen-geçenin çok olduğu yer. Gelip geçeni belirsiz yer. Avli-tkvani geçxale divu-doren. Mi golulun mitis var-uçkin. (AH-Lome) Sizin avlunuz yolgeçen hanı gibi olmuş. Kimin gelip geçtiği belirsiz.


geçxims/ geçxips (AH ~ ÇX)(AK) EA har.f. 1. Yol, yer, yerdeki taş vs’yi [aps.] yıkıyor. Fadimek oxori-muşişi 3’oxleni kvalepe geçxips. (AK-Döngelli) Fatma, evinin önündeki taşları yıkıyor. 2. Yol, yer, yerdeki taş vs’yi yıkıyarak üstündeki çamur vs [aps.] gideriyor. Kvaz dişka ebosvarare. Berez bu3’vi do ç’anç’axi geçxims. (AH-Lome) Taşın üzerine odun dizeceğim. Çocuğa söyledim de çamuru yıkıyor. Handğa dido mç’ima mç’imu do ğvarik na-doborgi ont’ule geçxu. (AH-Borğola) Bugün çok yağmur yağdı da sel, ektiğim tarlayı yıkadı. → ceçxams, ceçxuy[1]; ≠ ceçxuy[2], geçxums


geçxums (FN) EA har.f. Tabak, masa vs’yi yıkıyor. Üzerini yıkıyor. Nanak, berek gyayi na-geç’k’omu sağani t’u3a 3’k’ariten geçxums. (FN-Ç’anapet) Annem, çocuğun yemek yediği tabağı sıcak suyla yıkıyor. 3’ut’eli bozoşi nontxore oxorcak 3’k’arite geçxu. (FN-Ç’anapet) Küçük kızın kusmuğunu eşim suyla temizledi. Aşek sini geçxums. (FN-Sumla) Ayşe siniyi (= sininin üzerini) yıkıyor. → ceçxuy[2]; ≠ ceçxams/ ceçxuy[1], geçxims/ geçxips


geç’arali/ geç’erali (AK) i. [< gyoç’araps fiilinin partisipi geç’areli] Para. [Özellikle kâğıt parayı ifade eder.] Geç’arali-muşi noksani ren-i ya do k’oro3xups. (AK-Döngelli) Parası eksik midir diye sayıyor. Kemalik k’oro3xeli geç’arali xolo mijak’oro3xups. (AK-Döngelli) Kemal sayılan parayı tekrar sayıyor. Cebes geç’arali dilidumers. (AK-Döngelli) Cebine parayı koyuyor (= yerleştiriyor). Mustafak mtxirişi geç’arali muizdu şkule borcepe guipağups. (AK-Döngelli) Mustafa fındık parasını çektikten sonra borçlarını temizliyor. Bere-çkimi gurbetişa idu do geç’arali muirgaps. (AK-Döngelli) Çocuğum gurbete gitti de para kazanıyor. Babak ntxirişi geç’arali ilişinaxups. (AK-Döngelli) Babam fındık parasını saklıyor. Timuris xes geç’erali guşulaşi mişişinaxups. (AK-Döngelli) Timur’un eline para geçince gizli bir yere saklıyor (= biriktirmek maksadıyla kenara atıyor). Alik şinaxeri na-uğun geç’arali-muşi ç’it’a ç’it’a nixmars. (AK-Döngelli) Ali saklı olan parasını azar azar kullanıyor. → cenç’areri/ genç’are(r)i, geç’areri, geç’arali; para; pere


geç’areli (ÇX) i. [< gyoç’araps fiilinin partisipi] Para. [Özellikle kâğıt parayı ifade eder.]

cenç’areri/ genç’are(r)i, geç’areri, geç’areli; para, pere


geç’areri/ geç’areyi (AH ~ HP) i. [< gyoç’arams fiilinin partisipi] Para. [Özellikle kâğıt parayı ifade eder.] Matbaapez k’artalişi jin gyoç’araman do geç’areri iven. (AH-Borğola) Matbaalarda kâğıt üzerine basım yapıyorlar ve kâğıt para oluyor. Mamçxomalepek skidala şeni geç’areri mcxomi oç’oputen mogaman. (AH-Borğola) Balıkçılar yaşam için parayı balık tutarak kazanırlar. Na-mepçam ok’oxveri geç’areri noğaşe ulurt’aşa gondinams. (AH-Borğola) Verdiğim bozuk parayı çarşıya gidene kadar kaybediyor. Doğaniz, na-gamaçu ntxirişi geç’areriten mç’k’udi keboç’opinapi. (AH-Borğola) Doğan’a [kendisinin] sattığı fındığın parasından ekmek aldırdım. Ma p’at’i ndğa şeni geç’areyi pşinaxum. K’at’ayya sanduğiz para gemiz*in. (HP-P’eronit) Ben kötü günler için parayı saklıyorum. Sürekli sandıkta param duruyor. → cenç’areri/ genç’are(r)i, geç’areli; para, pere


geç’eri/ geç’eyi [< gyoç’ams fiilinin partisipi : Üzerine dikilmiş.] (FN) i. I. Apolet. → cençareri; apolet’i/ apoleti

II. (Omzunda apoleti olan) subay. Geç’erepe mulunan. (FN-Sumla) Omzuna apolet dikilmişler (= subaylar) geliyor. → ceçaneri; subayi


geç’işun (AH) AD har.f. Kovalıyor. Kotumepek lu z*angumt’uşi geç’işun do omt’inams. (AH-Borğola) Tavuklar lahanayı gagalarken (biri onları) kovalıyor da kaçırıyor. → nomç’eşams; cantxozen; antxozen; ntxozun; ç’işun; gyantxozen[1]; notxozun; atxozen; + geç’uşinapams.


geç’k’apa (FN-Sumla) i. Başlangıç. İr dulya oçodinu şeni ar geç’k’apa unon. (FN-Sumla) Her işin bitmesi için (= her işi bitirmek için) bir başlangıç ister (= gereklidir, yeter). → moç’k’a


geç’k’idums (FN) EA har.f. Koparıp indiriyor. Berek porçaşi mpuli geç’k’idumz. (FN-Ç’anapet) Çocuk gömleğin düğmesini koparıyor. [Bu fiil “meyveyi koparıyor” anlamına gelmez. → me3’ilums] → cec’irdams/ ceç’irduy; + geiç’k’idams


geç’k’irums/ geç’k’irups (HP ~ ÇX) EA har.f. Soğan, pırasa, lahana vs’yi [aps.] bir kabın içine [lok.] doğruyor. → çeşk’orums/ ceşk’oruy, geç’k’orums


geç’k’omups (ÇX) EAL/EA har.f. → cimxoy, geimxors, geimpxors, geipxors

I. EAL har.f. Bir şeyin üzerinde yiyor. Derinliği olmayan bir kapta veya alanda yiyor. → comxoy

II. EA har.f. Yiyip bitiriyor. Mz*venuri makvalepe geç’k’omu. (ÇX-Makret) Sincap yumartaları yedi. → ceşk’omams, ceşk’omuy

+ gyuç’k’omaps EDA har.f. Derinliği olmayan bir kapta birine ait bir şeyi yiyip bitiriyor.


geç’k’orums (FN ~ AH) EAL har.f. Soğan, pırasa, lahana vs’yi [aps.] bir kabın içine [lok.] doğruyor. Da-çkimik ağne na-e3’k’u k’romi salata oxenu şeni geç’k’orums. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşım salata yapmak için yeni söktüğü soğanı doğruyor. Nanak lu sarğaz geç’k’orums do heşşo çxims. (AH-Lome) Annem lahanayı hamur teknesine doğrayıp öyle yıkıyor. Saxaniz mergya geç’k’orums. (AH-Borğola) Sahana maydanoz doğruyor. → ceşk’orums/ ceşk’oruy, geç’k’irums/ geç’k’irups

geç’ums/ geç’ups (FN ~ ÇX) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde başka bir şeyi yakıyor. Mustavak Moduliz ona geç’ums. (FN-Sumla) Mustafa Modul mevkiinde ona(’nın artıklarını) yakıyor. → ceç’ums/ ceç’uy

part. geç’veri/ geç’veyi : 1. Üzerinde bir şey yanmış. Geç’veri let’az k’ai do nostonyayi feli iven. (FN-Sumla) Üzerinde öteberi şeyler yakılmış bir toprakta iyi ve tatlı kabaklar olur. Feridek geç’veyi tencere şliç’ums. (HP-P’eronit) Feride dibinde bir şey yanmış tencereyi ovuyor. 2. Taşta kızartmış. Kapça geç’veri ncumorite k’ai iç’k’omen. (FN-Sumla) Taşta hamsi kızartması sirke ile güzel yenir. “Kapça geç’veri k’ai goşiç’vasya do jini saçis maxva yobğamt’es. (AH-Borğola) “Pilakide hamsi iyi pişsindiye üstündeki saca köz dökerlerdi.

+ gyuç’vams EDA har.f. Bir şeyin üzerinde başka bir şeyi yakıyor. Aşek feliş ocağepe gyuç’vams. (FN-Sumla) Ayşe kabak ocakları[nın üzerinde öteberi] yakıyor.


geç’uşinapams (AH HP ÇX) EDA har.f. Kovalatıyor. Kotumepek getasulez amaxteşi coğoriz geç’uşinapams. (AH-Borğola) Tavuklar sebzeliğe girince köpeğe kovalatıyor. → cuntxozinams/ cuntxozinay; uç’işinams; gyuntxozinams; + geç’işun


gedgale (FN) i. Kapan. Tuzak. 3’ut’eli biç’i-çkimik bigaten mtuyişi gedgale moşalumz. (FN-Ç’anapet) Küçük oğlum değnekle fare kapanını (= düzeneğini) bozuyorPederik ağne na-eç’opu mtuyişi gedgale muşebura moişalen. (FN-Ç’anapet) Babamın yeni aldığı fare tuzağı kendiliğinden boşalıyor. → k’apani; tuği; 3’ingiliç’iII; ≠ kandara


gedgims/ gedgips (AH ~ HP ÇX)(AK) EA/EAL har.f. Yere koyuyor. Kuruyor.

I. EAL har.f. Dik duracak şekilde yere koyuyor. → codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps. 1. Yere [lok.] ayağını [aps.] basıyor. Tude punçxa obğun. Hemtepe kekosi ki k’uçxe gedgiman. (AH-Lome) Yerde ekmek kırıntıları var. Onları süpürüver ki ayak başıyorlar. Kvaz gebdgana gyoxedun. Uça ren bedi-çkimi. (AH, atasözü, K.A.) Taşa [ayağımı] bassam izi kalır. Karadır benim bahtım (= Ne yapsam bahtım karadır). Ğaliz gulurt’aşi ğlep’oni kvaz var-gedgare. (AH-Borğola) Derede gezerken yosunlu taşa [ayağını] basmıyacaksın. Oxorişi duşeme dox3eren do k’uçxe gedgaşi guşat’ruxun. (AK-Döngelli) Evin döşemesi (= döşeme tahtaları) çürümüş de ayak basınca kırılıyor. 2. Cam vs [aps.] belli bir yere takıyor. Axiri genk’olaşi m3’k’upi iven. Babak nek’naz ncami gedgims. (AH-Lome) Ahırı kapatınca karanlık oluyor. Babam kapıya cam takıyor. 3. Bir yere kapı vs [aps.] koyuyor. Babak oxoriz galendo k’ele jur nek’na gedgims. (*)(AH-Lome) Babam evin dış tarafına iki kapı koyuyor. [(*) ≠ nek’na gyok’idams : Kapı takıyor.] 4. Belli bir yere bina [aps.] kuruyor. Bina gedgims. (*)(AH-Lome) Bina kuruyor. [(*) Genel anlamda “Bina kuruyor” denecekse bina dodgims denir.] 5. Tencere vs [aps.] ateşe koyuyor. Dadik daçxeris tencere gedgu. Ama ouçanaps. (AK-Döngelli) Teyze ateşe tencere koydu. Ama siyahlaştırıyor. 6. Çalar saati [aps.] belli bir an için ayarlıyor. Nanak moselaz saat’i gedgimz do ipti muk eiselz. (AH-Lome) Annem sahura saat kurup önce kendisi kalkar.

II. EA har.f. Saat, tuzak vs [aps.] kuruyor. Malzemelerini toplayıp kuruyor. 3’oxle ok’oxveri saat’epe mobo3’k’amt’it do xolo gebdgimt’it. (AH-Lome) Eskiden bozuk saatleri açardık ve yine kurardık. cedgams/ cedgay; cudgams/ cudgay; gedgums

şsz geidgen : a. Yere konuyor. b. Kuruluyor. Ha3’ineyi saat’epe ar ok’ixu-i çkva çkar va-geidgen. (AH-Lome) Şimdiki saatler bir bozuldu mu artık hiç kurulmuyor. 3’k’ayişi makina kogeidgu-doren. 3’k’ayiten oipşaşi muşebura oçalişuz gyoç’k’ams. (AH-Lome) Su makinesi kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden çalışmaya başlıyor.(cedgams/ cedgay altında) cudgams/ cudgay; gedgums; dodgims/ dodgips

+ gyudgams/ gyudgaps EDA/ED har.f. a. EDA har.f. Kuşlar vs’ye [dat.] tuzak [aps.] kuruyor. Hak dido k’inçi mulun. Ar ragi kogebudgat. (AH-Lome) Buraya çok kuş geliyor. Bir tuzak kuralım. Mtutiz na-gebudgam k’apani muşebura moişalen. (AH-Lome) Ayıya kurduğum kapan kendi kendine boşalıyor. Axmet’ik an3’o dido skence gyudgu. (HP-P’eronit) Ahmet bu sene çok tuzak (atmaca yakalamak için) kurudu. b. ED har.f. Birini iyi kafaya alıyor. Alik mitis ar mutu yuç’opumt’aşi k’ayi ren. K’oçiz k’ayi gyudgams. Ala meçamuşi oras na-moxvadun steri ek’ut’k’omers do igzals. (AH-Lome) Ali birinden bir şey alırken iyidir. Adamı iyi kafaya alır. Fakat verme zamanı gelince rastfgele bırakıp gider.

++ gyodgapams/ gyodgapaps : EA ett.f. (Saat, tuzak vs) kurduruyor. (Pencereye cam vs) taktırıyor. (Bir yere elektrik santarli vs) kurduruyor. Muxtayik eletriğişi santrali mektebişi geyide kogyodgapu. (FN-Ç’anapet) Muhtar elektrik santralini okulun arkasına kurdurdu. Bageniz ncami gebodgapam. Jur ndğa şkule muşebura get’roxun. (AH-Lome) Kulübeye cam taktırıyorum. İki gün sonra kendi kendine kırılıyor.


gedgin (FN ~ ÇX)(AK) AL hal f. Dikilidir. I. Ağaç [aps.] bir yerde dikilidir. Dikili duruyor. Melen rak’aniz ar didi ç’ubri gedgin. (FN-Sumla) Karşı yamaçta büyük bir kestane ağacı var (= dikili duruyor). Yusufişi jimok’as jur tane didi m3xul-topuyi gedgin. Ar teğişen ar t’ava p’et’mezi gyulun. (AH-Lome) Yusuf’ların evlerinin arkasında iki tane bal armudu var. Birinden bir tava pekmez iniyor. Hak çkar nca var-gedgin ki. Sum tane kap’i ren xomula. (AH-Lome) Burada hiç ağaç yok ki. Üç tane kurumuş ağaç gövdesi var. # Avliz gedgin ant’ama/ Pukurams var-içanen/ Do hak’o mskva tolepe/ K’oçiz muç’o naçanen ? (AH- P’ayante, K.K.) Evin kapı önünde dikilidir bir şeftali ağacı/ Çiçeği açıyor da meyvesini vermiyor/ Bu kadar güzel gözler/ Nasıl insanda oluşuyor ? Let’a meyant’ro3u-doren do hek na-gedgit’u nca-ti meyant’ro3u-doren. (AH-Borğola) Toprak heyalandan dolayı kaymış da orada duran ağaçta kaymış. Memeti ! Jimok’as golulut’aşi ti içvi ! Jindole ereti na-gedgin txomuşi-nca mostvasen do gegat’asen ! (AH-Borğola) Mehmet ! Evin arkasından (= yamaca bakan taraftan) geçerken kendini koru ! Yukarısında eğreltiotunun durduğu kızılağaç yerinden kopup (= ayrılıp) senin üzerine düşebilir ! Feritik oxoyis oğine na-gedgin mteli ncalepes dudi gyuk’vatums : “Oxoyis var-mok’atvas ya do. (HP-P’eronit) Ferit evinin önündeki tüm ağacların tepesini kesiyor : “Eve kapatmasın diye. Çkimi ont’uleşi ortas luğişi nca gedgin. (AK-Döngelli) Bahçemin ortasında incir ağacı dikilidir. dgun, dgin; ceren; cedgun; rgun; dorgun, dvorgun; orgun

II. Canlı veya cansız [aps.] dikili imiş gibi duruyor. Lazut’işi msva gale tavaz na-gedgin p’et’meziz gelan3’en. (FN-Ç’anapet) Mısırın yaprağı dışarıda tavada duran pekmeze değiyor. Mzuğas k’aravi gedgin. (FN-Sumla) Denizde bir gemi var. Öyle duruyor. Arabaz na-gedgin yoğuti muşeburaşi inçaxen. (FN-Sumla) Arabanın üzerindeki yoğurt kendiliğinden çalkalanıyor. Lazepeşi k’at’a oxorişi yanis ar serenti ar çkva mandre gedgin. (AH-Lome) Lazların evlerinin yanında bir serender, bir de mandıra olur. Gzaşi jin pa3xa steri ar oxori gedgit’u. Ğomaneri mç’imaz kodolibğu-doren. (AH-Lome) Yolun üstünde kulübe gibi bir ev vardı. Dünkü yağmurda çökmüş. → dgun, dgin; ceren

+ gedgin AD hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dikili duruyor. K’abğas mot-ant’aler. Zati ar mcixişi şuri gegdgin. (AH-Lome) Kavgaya karışma. Zaten bir yumrukluk canın var.

III. (FN-Ç’anapet) Yağmur suyunun [aps.] birikintisi var. Mç’imaşi 3’k’ari gedgin. (FN-Ç’anapet) Yagmur suyu birikintisi var.


gedgitun (FN ~ ÇX)(AK) AL har.f. 1. Bir şeyin üzerinde [lok.] ayakta duruyor. Tenekez gedgitayiz dolik’lant’en. (FN-Ç’anapet) Tenekenin üstüne durunca içe doğru bükülüyor. Kemali kvaşi jindole gedgitun. (*)(FN-Sumla) Kemal taşın üzerinde duruyor. Musa na-var-nanç’uşinu lambas orz*os gedgitun do yunç’uşun. (AH-Borğola) Musa uzanamadığı lambaya iskemlenin üzerine dikilerek uzanıyor (= yetişiyor). Berek x’urz*enişa var-naç’işinuşi t’ak’oz gedgitun do eşo imxors. (AK-Döngelli) Çocuk üzüme erişemeyince kütük parçasına çıkıyor da öyle yiyor. 2. Yola [lok.] koyuluyor. Yola [lok.] çıkıyor. İr k’oçi muşi gzaz gedgitun. (*)(FN-Sumla) Herkes kendi yolunda gider. Nuriyeşi bozo ç’umani gzaz gedgitun. (FN-Sumla) Nuriye’nin kızı yarın yola çıkıyor (= gelin oluyor). Gunz*e gzaz gebdgitur. Mu ivasen va-miçkin. (*)(AH-Lome) Uzun yola çıkmışım. Ne olacak bilmiyorum. [(*) Bu fiil emperfektif aspektinde bazen “ayakta kalmış halde” veya “yola koyulmuş halde” olduğunu ifade eder.] → cegutun; + gyodginams/ gyodginaps

[dey. gedgitu do + başka bir fiil : Tutup (bir şey yapıyor). Kalkıp (bir şey yapıyor).] [Uygun düşmeyen, düşüncesizce davranışı vurgular.] Aliz mot-ulurma do hak’o dopçinadvi. Ala xolo gedgitu do igzalu. (AH-Lome) Ali’ye gitmediye bu kadar tembihledim. Ama yine tutup gitti. (nuxtams altında) nuxtu do


gedgums (FN) EA/EAL har.f. Yere koyuyor. Kuruyor.(cedgams/ cedgay altında) cudgams/ cudgay; gedgims/ gedgips; dodgims/ dodgips

I. (FN) EAL har.f. Yere koyuyor. 1. Belli bir yere koyuyor. Pederik livadişi jilendo na-ek’vatu txombuşi dişka u do març’a kogedgu. (FN-Ç’anapet) Babam bahçenin yukarısında kestiği kızıl agaçtan odun yapıp üst üste bir arada dizdi. 2. Belli bir yere takıyor. Ak’oşkaz cami gedgums. (FN-Ç’anapet) Pencere çerçevesine cam takıyor. 3. Belli bir yere (bina) kuruyor. Babak merzeşi bageni dolobğasen do heko ar oxori gedgasen. (FN-Ç’anapet) Babam mezradaki kulübeyi yıkıp oraya bir ev kuracak. Mzeskuk uşkurişi ncaz foli kogedgu-doren. (FN-Ç’napet) Karakuş elma ağacına yuva kurmuş.

II. (FN) EA har.f. Kuruyor. Saat vs [aps.] malzemelerini toplayıp kuruyor. Genci bort’işa ok’oxveri saat’i gom3’k’umt’i do xolo gebdgumt’i. (FN-Sumla) Gençken bozulmuş saati açıp yeniden kuruyordum.

III. (FN-Sumla) EA har.f. Turşu [aps.] kuruyor (=gereklerini katıp kendi kendine olmaya bırakıyor). T’urşi gebdgum. (FN-Sumla) Turşu kuruyorum. → ceduy, dolobğams

şsz geidgen : Kuruluyor. Handğaneri saat’epe ar ok’ixu-i ar daa var-geidgen. (FN-Sumla) Bugünkü saatler bir bozuldu mu bir daha kurulmaz.


gedums/ gedumers/ gedumels (FN), gedumers (AH ~ HP)(AK), gedvars (ÇX) EA/EAL har.f. I. EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi yatay koyuyor. Cumadi-çkimik ç’ubrişi ncaz na-gedu bogina tok’ite-ti k’ayi skencez gyok’orams. (FN-Ç’anapet) Amcam kestane ağacına koyduğu arı kovanını skence üzerine iple de iyice bağlıyor. Xepe k’amotiş jindole kogedvi. (FN-Sumla) Ellerini çeyiz sandığının üzerine koy. Ar k’op’a lu-ncaxeri kogedvi. (FN-Sumla) Bir kepçe lahana ezmesi koy. Orz*o mtelli dok3u-doren. Mundi gedvaşi get’roxun. (AH-Lome) Iskemle hepten çürümüş. Kıçını koydun mu kırılıyor. Sebai-du moxtazna jur puli-ti kogebdume(r). (AH-Lome) Sebayü-dü gelirse iki pulumu da koyarım. Pinti şeyi masas gedumers. (HP-P’eronit) Pis bir şey masaya koyuyor. Oxoyişi jin dido mtviyi hogedu. (*)(ÇX-Makret) Çatıda çok kar var. [Bu kullanımdaki bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] Xaccek k’i3is n3omi gedumers. (AK-Döngelli) Hatice k’i3iye hamur koyuyor. Eminek pucişi yaği t’ağanis gedveen do ondğulinaps. (AK-Döngelli) Emine tereyağını tavaya koymuş da eritiyor. Ustak keremidi gedumers do ç’eişi jin motumers. (AK-Döngelli) Usta kiremidi koyuyor da çatının üstünü örtüyor. → cedums/ ceduy

yet. gemadven, gegadven, gyadven vs : Bir şeyin [lok.] üzerine başka bir şeyi [aps.] koyabiliyor. Ar ciariş nek’na genk’oleri uğut’u. Sum fara dort-ciari bot’k’oçi do puli var-gemadu. (AH-Borğola) Bir dört kapısı kapalı idi. Üç defa dört-cihar attım da pulumu koyamadım.

f.-i. gedu : 3’ipriz bogina gedu şeni skence gomdvi. (FN-Ç’anapet) Arı kovanını koymak için gürgen ağacına tahtadan düzlem koydum.

part. gedveri : Koyarak. Konmuş. Da-çkimik kapça mşkeri-pavriz gedveri xurmaliz eyodu do yoç’ums. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşım hamsiyi kumar yaprağına koyarak kor ateşın üstüne koyup kızartıyor.

[dey. coxo gedumers (AH) : Adını koyuyor. Bir şeyin ne olduğu, ne kadar olduğu açık belirtiyor.] Heya mu ren iriz kuçkin. Çkva coxo gedu va-unon. (AH-Lome) Onun ne olduğu bellidir. Başka isim koymaya gerek yok. Hemuşi coxo gedveri ren. Dido p’aramiti va-unon. (AH-Lome) Onun adı konmuş. Çok söze gerek yok. (≠ coxo gyodumers)

[dey. guri gedumers (FN ~ HP): Hevesli oluyor. Hevesleniyor.] Biç’i-çkimik mektebişi duylapez dido guri gedumers do içalişams. (FN-Ç’anapet) Oğlum okulla ilgili işlerine büyük hevesle çalışıyor. Xasanikİya k’ulani bgoraya do ç’it’a ç’it’a guri gedumers. (AK-Döngelli) HasanO kız alacağım (= isteyeceğim)diye yavaş yavaş hevesleniyor. ♦ yet. Ma dulyaşe çkar guri va-gemadven. (AH-Lome) İş yapmaya hiç heveslenemiyorum (= iş yapmak içimden gelmiyor).

[dey. ti gedumers (AH) : Baş koyuyor. Bir şey uğruna kendini feda etmeye hazır oluyor.] Ma ham gzas ti kogebdvi. (AH-Lome) Ben bu yola baş koydum.

[dey. toli gedumers (FN ~ AH HP) : Göz dikiyor. Göz koyuyor. Bir şeyi [lok.] ele geçirmek isteğine kapılıyor.] Bozos toli kogebdvi. (AH-Lome) Kıza göz diktim. → toli cedums/ toli ceduy

+ gyodvams EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi koyuyor. Musak dişka ha3’i mxuciz gemodvams. (AH-Borğola) Musa odunu şimdi omzuma koyuyor.

+ gyudums/ gyudumers/ gyudumels/ gyudvars EDA har.f. 1. Birinin [dat.] tabağına yiyecek bir şey [aps.] koyuyor. Ma oxtimoni bore. Vana nanak na-gemidu termoni gemikorasen. (FN-Ç’anapet) Ben gitmek zorundayım. Yoksa annemin koyduğu termoni soğuyacak. Mustavak berez gyari gyudu. (AH-Lome) Mustafa çocuğun tabağına yemek koydu. Xociz m3ika çkva kogyudvi. Majuranepeşen ordo geipxors do va-ikaçen. (AH-Lome) Boğaya biraz daha koyuver. Diğerlerinden erken yiyip bitiriyor ve zapt edilemiyor. Coğorik na-gebudvare gyari iri geipxors. (AH-Lome) Köpek koyacağım yemeğin hepsini bitiriyor. Karmat’ez dik’a gemiz*in. Heya pçumer. Berepez kovali gebudvare. (AH-Lome) Değirmende buğdayım var. Onu bekliyorum. Çocuklara buğday ekmeği koyacağım. Berez dido amşkorinu-doren. Muntxa gebudvare şa totums do ipxors. (AH-Lome) Çocuk çok acıkmış. Ne koyarsam süpürüp yiyor. Ali cumadik t’abağiz gyari var-gyut’alams. Muntxa gyudvare iri gekosums. (AH-Lome) Ali amca tabakta yemek bırakmaz. ne koyarsan hepsini silip süpürür. Nurik na-gebudvi gyarepezZ*ğeri boreya do çkariz xe var-mentxu-doren. (AH-Borğola) Nuri, koyduğum yemeklereTokumdiye hiçbirine el sürmemiş. 2. Birine veya bir şeye [dat.] ipi [aps.] takıyor. Cuma-çkimik dişka ozdu şeni tok’iz xalk’a gyudume(r)z. (FN-Ç’anapet) Kardeşim odun taşımak (= kaldırmak) için ipe halka takıyor. P’it’ilek ağne dodgeri urz*eniz pavlepe guxvat’amz. Heya-şeni nanak tok’i gyudu do mjolişi ncaz konok’oru. (FN-Ç’anapet) Kuzu yeni dikilmiş üzümün yapraklarını kemiriyor. Onun için annem boynuna ip geçirip dut agacına bağladı. Puciş dok’ora ndari gyudva şkule aliz doluç’k’omams. (FN-Sumla) İneğin yularını sıkı bağlarsan boynunu keser, yara yapar. Atmacaz na-gyudvi tok’i me3’k’ums. (FN-Sumla) Atmacaya taktığı ipi koparıyor. Avlişi m3xuli eliktu-doren. Babak tok’i gyudu do oxorişe k’ele dizdams. (AH-Lome) Evin kapı önündeki armut ağacı eğilmiş. Babam ip taktı ve eve doğru çekiyor. Monk’a ncapez tok’i gyudvi do tok’ite tori. (AH-Lome) Ağır ağaçlara ip tak ve iple çek. Hilmik puciz aliz tok’i gyudu do axiyişe ancaxi heşşo ayonu. (AH-Lome) Hilmi ineğin boynuna ipi taktı da ancak ahıra öyle götürebildi. Na-gebudvi yeriz tok’ik var-okaçams. Yuki yacinaşi mestun. (AH-Lome) Bağladığım yerde ip tutmuyor. Yük binince sıyrılıyor. 3. Değirmene [dat.] mısırı vs [aps.] kuruyor. Gereklerini koyup kendi kendine olmaya bırakıyor. Karmat’ez na-gebudvi lazut’i mkums. (AH-Lome) Değirmene kurduğum mısır öğütülüyor. ≠ gyodums/ gyodumers/ gyodumels, gyodvars

+ gyudvams (AH) EDA har.f. Birine veya bir şeye [dat.] ipi [aps.] takıyor. İsmailik, mçxu nca mxuciz var-gyadvaşi ncaz tok’i gyudvams do osurinams. (AH-Borğola) İsmail iri ağacı omzuna koyamadığında ağaca ip bağlıyor da sürüklüyor. → gyudumers2

II. (FN ~ HP) EA har.f. Ekmek [aps.] kuruyor. Gereklerini katıp kendi kendine olmaya bırakıyor. Gyayi gebdum. (FN-Ç’anapet, Sumla) Ekmek kuruyorum. Lazut’i domkvaşi mç’k’udi gebdvare. (AH-Lome) Mısır öğütüldü mü ekmek kuracağım. Kapça-mç’k’udi gebdumet’aşi msut’ulya goboç’k’oram. (AH-Lome) Hamsili ekmek yoğururken içine pazı doğruyorum. Ma ar ndğaz jur fara mç’k’udi gebdumer. Nak’o lavoniz suffa dobudgam ! Tkvani steri sum k’oçi var-boret. (AH-Lome) Ben bir günde iki kere ekmek yaparım. Kaç kişiye sofra kuruyorum ! Sizin gibi üç kişi değiliz. Mç’k’idi gebdume(r). (HP-P’eronit) Mısır ekmeği kuruyorum. Kuali gebdume(r). (HP-P’eronit) Buğday ekmeği kuruyorum. → ceduy; coxums


geduza (AH) i. Düzlük. Çobanik k’oyinepe tkvani geduzaşe k’ele dolupinams. (AH-Lome) Çoban koyunları sizin düzleğe doğru sürüyor. Geduzas xarga na-ren dişka Omerişi ren. Menyaz na-nosvarun dişkape çkimi ren. (AH-Lome) Düzlükte istif edilmiş odunlar Ömer’indir. Rampa da dizili odunlar benimdir. Geduzaz na-dirgen lazut’ik mjora k’ai na-z*iroms şeni k’ai lazut’i içanen. (AH-Borğola) Düzlükte ekilen mısır iyi güneş gördüğü için iyi mısır oluşur. Xarga geduzas ixenen. Oktiz var-ixenen. Oktiz na-vare xarga, k’işiz mtviri yomtvaşi meyixven. (AH-Lome) Odun istifi düz yerde yapılır. Rampaya yapılmaz. Rampa yerde yapacağın odun istifi, kışın üzerine kar yağınca yıkılır. → zeni, zenoba; duzluği; duzi


gegapa (AH) i. Alışkanlık. İsmet’iz ç’ut’alaşen doni xizani gegapape uğun. (AH-Lome) İsmet’in küçüklükten beri kötü alışkanlıkları var. + [alışıyor] gyagen


gegibums/ gegibups (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. Sulu yiyecekleri [aps.] kısa zamanda pişiriyor. Ayşek ar nebetis çorba xogegibups. (AK-Döngelli) Ayşe bir çabucak çorba pişiriyor. → cecibuy; gegubums/ geguboms

+ gyugibams/ gyugibaps, gyugibups EDA har.f. Biri için [dat.] sulu yemeği [aps.] kısa zamanda pişiriyor. Dido ugyareli vort’aşi nana-çkimik manişa çorba xogemigibups. (AK-Döngelli) Çok acıktığımda annem çarçabuk çorba pişiriyor.


gegondinams (FN-Sumla ~ AH HP ÇX) EA har.f. Küstürüyor. Gücendiriyor. Mustavak işçepe gegondinams. (AH-Lome) Mustafa işçileri gücendiriyor. Memet’ik na-gegondinu malte-muşi k’ala ok’i3’k’ven. (AH-Borğola) Mehmet gücendirdiği komşusu ile barışıyor. guri muyonams/ guri muyonay; coxunayIII; oşumams/ oşumaps

part. gegondineri : Küsmüş. Küskün. Otxo 3’anaşen doni gegondineri cumalepe Xasanik mu3’k’vinu. (AH-Borğola) Dört yıldır küskün kardeşleri Hasan barıştırdı.


gegondun (FN-Sumla ~ AH HP ÇX) Aø har.f. Küsüyor. Xasani dido ordo gegondun. (FN-Sumla) Hasan çok çabuk küser. Omeri bere steri ren. Ar mutu u3’vaşi hemen gegondun. (AH-Lome) Ömer çocuk gibidir. Bir şey söylediğinde hemen küsüyor. Berez baba-muşik uğarğalaşi [he bere] gegondun do oda-muşiz amilams. Nek’na-ti golimers. (AH-Borğola) Çocuğu babası azarlayınca [o çocuk] küser ve odasına girerek kapıyı üstüne kapatır. Berek gegondaşı iri nuk’u uxup’un. (AH-Borğola) Çocuk küsünce hep ağzı büzülüyor. → mosk’ut’alums; guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps; elabru3’un; guri exrisk’uy; işumen; + gyugondams/ gyugondaps


gegubums (FN), geguboms (AH) EA har.f. Sulu yiyecekleri [aps.] kısa zamanda pişiriyor. Nanak ondğeneyi gyayi şeni lu gegubums. (FN-Ç’anapet) Annem öğle yemeği için lahana pişiriyor. Xasanik na-gegubasen termoni ç’uk’iz dolimxors. (FN-Ç’anapet) Hasan pişirdiği termoniyi kazanın içinde yiyor. Xuseynik p’et’mezi na-gegubu ç’uk’iz xort’umiten bzit’a 3’k’ari dolokaçams do goçxums. (FN-Ç’anapet) Hüseyin pekmez pişirdiği kazanı, içine hortumla tazyiklı su tutarak temizliyor. Nanak luşi gyari ikomt’aşi ipti 3’uk’alite geguboms. Ok’açxe 3’k’ari go3’un3’orams do hemora şkule-ti tencerez guboms. (AH-Lome) Annem lahana yameği yaparken önce kazanda biraz pişiriyor. Sonra suyunu süzüyor ve ondan sonra da tencerede pişiriyor. Yaşarik gyari 3’uk’alis geguboms do iriz çams. (AH-Borğola) Yaşar yemeği kazanda pişirip de herkese yedirir. → cecibuy; gegibums/ gegibups


geğurun (FN ~ ÇX) AL har.f. Bir şeyin üstünde ölüyor. Ham k’oçi haşşo mebaşkvatna muşebura oncirez geğurun do mitis-ti ambari var-aven. (AH-Lome) Bu adamı böyle bırakırsak kendi kendine yatakta ölür ve kimsenin de haberi olmaz. → ceğurun


geicginen (FN ~ HP) Aø har.f. Oyunda yeniliyor. Mağlup oluyor. Sadik’işi xoci p’anda geicginen. (FN-Ç’anapet) Sadık’ın öküzü her zaman yeniliyor. Osmani tavlas mitişe var-geicginen. (AH-Lome) Osman tavlada kimseye yenilmez. Ğoma na-vit bilardo-maçis mi geicginu ? (AH-Lome) Dün yaptığınız bilardo maçında kim yenildi ? Osmaniz, na-okaçams t’akimi geicginasi elak’iden. (AH-Borğola) Osman, tuttuğu takım (= futbol takımı) yenilince deliriyor. → ijginen, icginen; gicginen


geiçams/ geiçaps/ giçaps (FN ~ AH HP ÇX) ED har.f. Kendine ait bir şeye [dat.] vuruyor. Xasani xe-k’ot’i ren. Arguni k’uçxes kogeiçu. (FN-Sumla) Hasan o kadar sakar ki baltayı ayağına vurdu. AlikMa haya muç’o memaç’aru ?” ya do iri tiz geiçams. (AH-Lome) AliBu benim başıma nasıl geldi ?” diye hep başını dövüyor.


geiç’en (AH-Borğola) AL har.f. Dikilidir. Subayepeşi mxuciz apoleti geiç’en. (AH-Borğola) Subayların omzunda apolet dikilidir. → gyoç’ams/ gyoç’aps


geiç’k’en (FN) Aø har.f. Kendiliğinden başlıyor. Juri keyanaşi xarbi-ti Evropaz geiç’k’u. (FN-Ç’anapet) Dünya savaşının her ikisi de Avrupa’da başladı. Oropa osinapute geiç’k’en. (FN-Sumla) Sevgi, aşk, karşılıklı konuşma ile başlar. [eşb. gyoç’k’ams fiilinin şahıssız kipi] → ciç’en


geiç’k’idams (FN) EA har.f. Kendine ait ipi [aps.] koparıp indiriyor. Ğobeyiz xaman3’ate na-mebok’ori pucik geiç’k’idu. (FN-Ç’anapet) Çepere düğümle bağladığım inek ipi kopardı. + geç’k’idums


geidele (AH) z. Arkada. Osmani geidele xen. (AH-Lome) Osman arkada oturuyor. → ceride, geride; uk’açxe[2]


geidelen (AH) z. Arkadan. Baba-muşi ordo igzalu. Bere geidelen ç’işun. (AH-Lome) Babası erkenden gitti. Çocuk arkadan koşuyor. → ceride


geideleni (AH) s. ve i. Arkadaki. Geideleni moxtaz. (AH-Lome) Arkadaki gelsin. → gerideni, geideni


geideni (AH) s. [muhtemelen < Tür. “geride”] Arkadaki. Munçkvik oğinden k’uçxepete na-ntxorums let’ape geideni k’uçxepete galendo moşaxums. (AH-Lome) Porsuk ön ayaklarıyla kazıdığı toprakları arka ayaklarıyla dışarıya doğru fırlatıyor. → gerideni; geideleni


geidginams/ geidginaps (FN ~ AH HP) EAL har.f. Kendine ait bir yere dik duracak şekilde koyuyor ya da takıyor. Okçinalik’is tolepe ok’omaxu. Gyozluği va-gebidginaşa lemşiz nok’epe var-goşomadven. (AH-Lome) Yaşlılıkta gözlerim bozuldu. Gözlük takmadan iğneyi ipliğe geçiremem. + gyodginams/ gyodginaps


geidumers (FN), geidumels (FN-Sumla), geidums/ geidumers (AH) EAL har.f. Kendine ait bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi yatay koyuyor. Alis tok’i geidumels do einç’en. (FN-Sumla) Boynuna ip takıp asılıyor (= intihar ediyor, canına kıyıyor). Na-gyokti ncaşi madudaepe mxuciz geidvi do oxorişa moiği. (FN-Sumla) Yıktığın ağacın tepeye yakın kısımlarını omuzuna al ve eve getir. Musak dişka mxuciz geidumers do imers. (AH-Borğola) Musa odunu omzuna koyup getiriyor. gidumers

[dey. kyona geidums/ kyona geidumers (AH) : Kendini yerleştirip işlerini yoluna koyuyor.] Alik ti-muşis kyona geidvas. (AH-Lome) Ali kendini yerleştirip işlerini yoluna koysun.

yet. gyadven : Biri [dat.] kendine ait bir şeyin [lok.] üzerine bir şeyi [aps.] koyabiliyor. İsmailik, mçxu nca mxuciz var-gyadvaşi ncaz tok’i gyudvams do osurinams. (AH-Borğola) İsmail iri ağacı omzuna koyamadığında ağaca ip bağlıyor da sürüklüyor.


geigzen (FN-Ç’anapet) AL har.f. Midede yanma yapıyor. Kapça guriz geigzen. (FN-Ç’anapet) Hamsi midede yanma yapıyor. → eç’uy, uç’uy, uç’vams


geiğams (FN) EA/Eø har.f. I. EA har.f. Cansız cismi [aps.] düşey doğrultuyla indiriyor. → ciğams/ ciğay, geimers, gimers, gimars

II. EA har.f. İnternet’ten film, müzik vs [aps.] indiriyor. Biç’i-çkimik Vi3’eşi fot’orafepe İnternet’işen geiğamz. (FN-Ç’anapet) Oğlum Fındıklı’nın fotoğraflarını İnternet’ten indiriyor.ciyonayIII; gyonç’amsIII; geiyonamsB-III

III. Eø har.f. İnek vs [erg.] memelerine süt dolduruyor. Nanak “Pucik kogeiğu-i ?” ya do 3i3ilepez tudele amo3’k’en. (FN-Ç’anapet) Annemİnek memelerine süt doldurdu mu ?” diye (ineğin) memelerine alttan bakıyor.


geijilen (FN ~ HP), gijilen (ÇX) Aø har.f. Siliniyor. Bir şeyin üstündeki yazı [aps.] siliniyor. Pi3ariz na-yoç’arampe mç’imaz geijilen. (AH-Lome) Tahtaya yazdıkların yağmurda siliniyor. Geç’areri dido ixmaraşi jin na-yoç’arspe geijilen. (AH-Borğola) Parayı çok kullanınca üzerinde yazılanlar silinir. → cijiren; nişiren; nijilen


geikaçen (FN ~ ÇX) AL har.f. Bir şeyin üzerinde mahsur kalıyor. Cordani xalat’ite 3’ipriz kextu edo xalat’i nuluyiz heko geikaçu. (FN-Ç’anapet) Cordan halatla gürgene çıktı ve halatı düşünce orda mahsur kaldı. K’oçi 3’ipriz jin geikaçen. (FN-Sumla) İnsan gürgen ağacın üstünde mahsur kalır. K’at’uş motali m3xuliz extaşi geikaçen. Var-gyalen. (AH-Lome) Kedi yavrusu armut ağacına çıktı mı, üzerinde mahsur kalıyor. Aşağıya inemiyor. Oxoris o3xoneşe epti-dort’un. Na-epti mskala geiktuşi hek gebikaçi. (AH-Borğola) Evde tavan arasına çıkmıştım. Çıktığım iskele devrilince orada mahsur kaldım. → cik’açen


geikçanen (FN ~ AH) Aø har.f. Soluyor. Ağarıyor. Beyazlıyor. Divalayiz mzuğaşi jindole geikçanen. (FN-Ç’anapet) Şimşek çakınca denizin üstü ağarıyor. Porça gamokti do gyok’idi. Mjoraz geikçanen. (AH-Lome) Elbiseyi içini dışa çevirerek as. Güneşte soluyor. Dolokunuşi mxucepe geikçanu-doren. (AH-Borğola) Elbisenin omuzları solmuş. → cikçanden, cikçanen; gixçanen; gamikçanden; ikçanen, dixçanen; goikçanen

+ gyakçanen AD har.f. Birine ait [dat.]bir şey [aps.] soluyor, ağarıyor, beyazlıyor. Cuma-çkimiz ozmonate ti gyakçanu. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin saçları sıkıntıdan ağardıYaşariz kudi tiz gyakçanen do xolo-ti va-gei3’k’ams. (AH-Lome) Yaşar’ın şapkası kafasında soluyor da yine de çıkarmıyor. Berepeşi onluğepe mjora z*iranşi gyakçanenan. (AH-Borğola) Çocukların önlükleri güneşi görünce soluyorlar. → gamvakçanden; (cikçanden altında) cakçanden, (cikçanen altında) cakçanen; (gixçanen altında) gyaxçanen


geikten (FN ~ HP) Aø har.f. 1. Devriliyor. K’uk’uma geiktu do 3’k’ai nioru. (FN-Sumla) Güğüm devrildi, (içindeki) su yere döküldü. Avlaş m3xuli ixite geiktu. Çkar peso var-uğut’u-doren. (FN-Sumla) Kapı önündeki armut rüzgârda devrildi. Hiç (sağlam) kökü yokmuş. Oxoris o3xoneşe epti-dort’un. Na-epti mskala geiktuşi hek gebikaçi. (AH-Borğola) Evde tavan arasına çıkmıştım. Çıktığım iskele devrilince orada mahsur kaldım. 2. Yıkılıyor. Karmat’e geiktu do ğalis kodolibğu. (FN-Sumla) Değirmen yıkıldı ve ırmağa (yıkılıp) doldu. Meyant’ro3uşi na-geiktu oxoriz ğurerepe gamoyonaman. (AH-Lome) Heyelânda yıkılan evden ölüleri çıkarıyorlar. → gikten; moinkten; + gyoktams; ≠ cikten

part. gekteri : 1. Devrilmiş. 2. Yıkılmış. 3. mec. Birine veya bir şeye [dir.] düşkün ve bağımlı. Ma hem bozoşe gekteri bore. (AH-Lome) Ben o kıza yanmışım.


geikunams (FN-Ç’anapet) EA har.f. Kendi üstüne palto, kazak vs [aps.] giyiniyor. Han3’o Ap’rilis-ti p’eci mçoxa var-geikunaşa gale var-gamilen. (FN-Ç’anapet) Bu sene Nisanda bile kalın ceket giymeden dışarıya çıkılmıyor.


geik’iden → gyok’idams


geik’itxams[1] (FN-Ç’anapet) EA har.f. Bir konu hakkında detaya inerek tekrar tekrar soruyor. Alik ağne na-iyasen gza dido geik’itxams. Mu afik’iren var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Ali yeni yapılacak yolun detayını soruyor. Ne niyetlediğini bilmiyorum. → gek’itxoms/ gek’itxams


geik’itxams[2]/ geik’itxaps (HP) Eø har.f. Kendi kendine küfür ediyor. Tek başına küfür ediyor. Yilmazik geik’itxams. (HP-P’eronit) Yılmaz kendi kendine küfür ediyor. → igorams/ igoray, igors


geik’nimen (AH) Aø har.f. Elle tutuluyor. K’almaxa enni k’ai ğvanç’k’ilişen geik’nimen do iç’open. (AH-Borğola) Alabalık en iyi solungacından tutularak yakalanır. + gyak’nen/ gyak’nams


geilams (FN ~ AH) Aø har.f. I. Güneş [aps.] batıyor. Ndğalepe i3’ut’anayiz mjora ordoşe geilamz. (FN-Ç’anapet) Günler kısalınca güneş erken batıyor. Ma Meliyeşi noderişe var-bulur. Hemuk k’oçi mjora geilamt’aşa oçalişapams. (AH-Lome) Ben meliye’nin imecesine gitmem. O, insanı güneş batana kadar çalıştırıyor. Mjora geilu. Tamo tamo m3’k’upun. (AH-Lome) Güneş battı. Yavaş yavaş hava kararıyor. Mjora na-geilams iz*iraşi ç’umanişe mapxa iven. (AH-Borğola) Güneşin batışı görüldüğünde yarın (= eltesi gün) hava açık olur. Mapxa t’aroniz mjora zuğaz geilamt’aşi n3a imç’itanen. (AH-Borğola) Açık havada güneş denizden batarken gök [güneşin battığı yerde] kırmızı oluyor. → dolulunII; dolilayII; gyant’onunI

II. Gemi ya da insan [aps.] batıyor. Xopaşen P’olişa ntxiri na-iğamt’u gemi T’rabozanişi oginepez mzuğaz geilu. (FN-Ç’anapet) Hopa’dan İstanbul’a fındık götüren gemi Trabzon açıklarında denize battı. Ham yukepe mtelli komok’idanna vapoyi geilams. (AH-Lome) Bu yüklerin hepsi yüklenirse gemi batar. 3’k’arite na-oipşen vapuri geilams. (AH-Borğola) Su ile dolan gemi batıyor. Memet’ik3’k’aris mot-gebilamt’aya do k’ark’ala nik’orams. (AH-Borğola) MehmetSuda batmıyayımdiye su kabağı (kendi üzerine) bağlıyor.→ dixven; gyant’onunII

III. (FN) Merdiven vs [aps.] yere [lok.] batıyor. Naylaşi mskala monk’a yukiten eit’aşa let’az geilamz do mestun. (FN-Ç’anapet) Serenderin merdiveni ağır yükle çıkarken toprağa batıp kayıyor.


geimers (AH ~ HP) EA har.f. [perf. geiğu] Cansız cismi [aps.] düşey doğrultuyla indiriyor. Berek axişe 3’k’ari geimet’aşa gverdi gzas ek’iyorams. (AH-Lome) Çocuk ahıra suyu indirene kadar yarısını yolda döküyor. Sobaz na-yodgin k’uk’umaşi 3’k’ari ixarxalen. Tude kogeiği. (AH-Lome) Sobanın üzerinde duran güğümdeki su kaynıyor. Aşağıya al. On3xones na-gyosvari orepe yazişa var-geiğana mtugik ar teği var-dut’alams. İri-xolo gexorums. (AH-Lome) Çatıya dizdiğin kabakları yaza kadar indirmezsen fare bir tane bile bırakmaz. Hepsini kemirir. Ar oğmalu dişka isinaşen gebiği. (HP-P’eronit) İsinadan bir omuzluk odun indirdim. → ciğams/ ciğay, geiğams; gimers, gimars

yet. gyağen : Cansız cismi [aps.] düşey doğrultuyla indirebiliyor. Berez daçxurişen 3’uk’ali var-gyağen. Geimet’aşi tiz makten. (AH-Lome) Çocuk ateşten kazanı indiremez. İndirirken üstüne başına dökülebilir.

[dey. xatimi geimers (AH-Borğola) : Hatim indiriyor. Kur’an’ı baştan sonuna kadar okuyor.] → xetimi ciyonay/ xatimi ciyonay; xatimi gyonç’ams


geimxors (FN-Ç’anapet, Ç’ennet)(HP) EAL/EA har.f. → cimxoy, geimpxors, geipxors; geç’k’omups

I. EAL har.f. Bir şeyin üzerinde yiyor. Derinliği olmayan bir kapta veya alanda yiyor. Alik termoni saganiz geimxors. (FN-Ç’anapet) Ali termoniyi tabaktan yiyor. Nanak, berek gyayi na-geç’k’omu sağani t’u3a 3’k’ariten geçxums. (FN-Ç’anapet) Annem, çocuğun yemek yediği tabağı sıcak suyla yıkıyor. → comxoy

II. EA har.f. Yiyip bitiriyor. Mamut’ik, t’ağ’aniz mu-tu gez*irt’u boyne geç’k’omu. (FN-Ç’anapet) Mahmut, tavada ne vardıysa hepsini yedi. → ceşk’omams, ceşk’omuy

+ gyuç’k’omams EDA har.f. Derinliği olmayan bir kapta birine ait bir şeyi yiyip bitiriyor.


geincirs (FN-Ç’anapet) EL har.f. 1. Bir şeyin [lok.] üzerinde yatıyor. Xasanik ondğeneyi gyari şkule oxiyişi ogine na-ok’obğun çonçişi jindole geinciz. (FN-Ç’anapet) Hasan öğle yemeğinden sonra evin önündeki yaprak yığının üstüne yatıyor. 2. Bir şeyin [lok.] üzerinde uyuyor. → eincirs


geinçxilen (FN ~ AH) Aø har.f. Kilit [aps.] bozuluyor. Nk’ola me3oneri hekol-hakole dido dokti-i, k’ilidi yekten geinçxilen. (FN-Ç’anapet) Anahtar takılı iken fazla o tarafa bu tarafa döndürürsen kilit hemen bozulur. Ham suseyi-ti p’anda mot-geinçxilen ? (AH-Lome) Bu kilit de her zaman neden bozuluyor ? Oxoriz na-geinçxilu k’unk’li keserite gepstiki. (AH-Borğola) Evde bozulan (asma) kilidi keserle söktüm.


geink’olen (FN ~ AH) Aø har.f. 1. Kilitleniyor. Kapanıyor. Axirişi nek’la ixite geink’olen. (FN-Ç’anapet) Ahırın kapısı rüzgârla kapanıyor. İxis oxorişi nek’na muşebura geink’olen. (AH-Lome) Rüzgârda evin kapısı kendiliğinden kapanıyor. → cink’olen, gink’ilen; + genk’olums.

+ gyank’olen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kilitleniyor ya da tıkanıyor. Bere nk’olate ibirt’aşa nek’la gyank’olen. (FN-Ç’anapet) Çocuk anahtarla oynarken kapısı kapanıyor. Hek’o gyurulti ren ki ucepe gemank’olu. (AH-Lome) O kadar çok gürültü var ki kulaklarım tıkandı.

II. Okul vs [aps.] kapanıyor. Moşvacinoni oraz mektebepe geink’olen. (FN-Ç’anapet) Tatil dönemlerinde okullar kapanıyor. Mektebi tadilis geink’olen. (AH-Lome) Okul tatilde kapanıyor. Onurişi mektebi jur tuta şkule geink’olen. (AH-Borğola) Onurun okulu iki ay sonra kapanıyor. → cink’olinen, cink’olenII; gink’ilen


geipxors (FN-Sumla ~ AH) EAL/EA har.f. → cimxoy, geimxors, geimpxors; geç’k’omups

I. EAL har.f. Bir şeyin üzerinde yiyor. Derinliği olmayan bir kapta veya alanda yiyor. Coşkunik mpalu gyari kvaş jindole geipxors. (FN-Sumla) (1) Coşkun yavan ekmeği taşın üzerinde oturmuş halde yiyor. (2) Coşkun taşın üzerine konmuş yavan ekmeği yiyor. On3xenez sum tane t’orocişi motali ren. Hek mebaşkvatna k’at’uk geipxors. (AH-Lome) Tavan arasında üç tane güvercin yavrusu var. Orada bırakırsak kedi [onları] yer. → comxoy

II. EA har.f. Yiyip bitiriyor. Berek ar didi sağani yoğut’i ar şvacis geipxors. (FN-Sumla) Çocuk bir büyük sahan yoğurdu bir nefeste yiyip bitiriyor. Xociz m3ika çkva kogyudvi. Majuranepeşen ordo geipxors do va-ikaçen. (AH-Lome) Boğaya biraz daha koyuver. Diğerlerinden erken yiyip bitiriyor ve zapt edilemiyor. Coğorik na-gebudvare gyari iri geipxors. (AH-Lome) Köpek koyacağım yemeğin hepsini bitiriyor. Pucik 3’uk’aliten na-ixenen guberi gyari hek dolipxors do mja muzdamt’aşa geipxors. (AH-Borğola) İnek kazanda yapılan yemeği orada (= kazanın içinde) yer ve süt sağılana kadar yer, bitirir. → ceşk’omams, ceşk’omuy

+ gyuç’k’omams EDA har.f. Derinliği olmayan bir kapta birine ait bir şeyi yiyip bitiriyor. Cuma-muşik da-muşiş gyari-ti gyuç’k’omams. (FN-Sumla) Erkek kardeş kız kardeşini yemeğini yiyip bitiriyor.


geişkiden/ gişkiden (FN ~ HP)(AK)(ÇX) Aø har.f. Boğuluyor. Bere on3’eliz var-gok’orare. Vanatina geişk’iden. (FN-Ç’anapet) Çocuğu beşikte bağlamıyacaksın. Yoksa boğuluyor. Bere on3’eliz mentxore-muşite geişkiden. (FN-Sumla) Çocuk beşikte kendi kusmuğu ile boğuluyor (= boğulabiliyor). Berez tiz mot-molapam ki oncirez geişkiden. (AH-Lome) Çocuğun kafasını kapatma ki yatakta boğulur. Çiçku-berek xomula mç’k’udi ç’k’omasna geişkiden. (AH-Borğola) Bebek kuru ekmek yerse boğulur. Ç’it’a bereşi nunk’u yorganiten var-motva ! Xogişk(v)iden. (AK-Döngelli) Küçük çocuğun yüzünü yorganla örtme ! Boğulur. → cişk’iden; + gyoşkidams/ gyoşkidaps


geişkumers (FN), geişkumels (FN-Sumla), geişkumers (AH ~ HP), gişkumars (ÇX) EA har.f. I. (FN ~ AH) Yutuyor. Fadimek ti 3’k’una şeni k’at’a seriz xap’i geişkume(r)z. (FN-Ç’anapet) Fatma her akşam baş ağrısı için hap yutuyor. 3’i3’ilak mjvabu geişkumels. (FN-Sumla) Yılan kurbağayı yutuyor. Nuk’u na-gamiçxu 3’k’ari var-geişkumers do tude dobams. (AH-Borğola) Ağzını çalkaladığı suyu yutmaz da yere döker. Xurxi gamamoxomaşi lemç’k’va gebişkumer do xurxi bişuvam. (AH-Borğola) Boğazım kuruyunca tükürük yutarım ve boğazımı ıslatırım. → cuşk’ums; cişk’uy; gyuşkumers

yet. gyaşkven (FN-Ç’enneti ~ AH-Lome), gyaşkvinen (AH-Borğola) : Yutabiliyor. Nuk’u (ya da p’ici) gan3’k’en do gyayi-muşi var-gyaşkven. (FN-Ç’enneti) Ağzını açabiliyor da yemeğini yutamıyor (= beceriksizdir, çok yorgundur veya hastadır). Mzuğaz imçvirt’aşi berez 3’k’ari gyaşkven. (AH-Lome) Denizde yüzeken çocuk su yutabiliyor. Berez xurxi bareyi uğun. Lubu gyarepe xvala gyaşkven. (AH-Lome) Çocuğun boğazı şiştir. Sadece yumuşak yemekleri yutabiliyor. Skiri ! Ar 3’k’ari kodolomibi. Gyari gelemadu. Var-gemaşkven. (AH-Lome) Yavrum ! Bir su dolduruver. Yemek boğazımda kaldı. Yutamıyorum. Cemalik cuma-muşiz xurxis gyari geladuşiGyaşkvinazya do k’ap’ulas montxams. (AH-Borğola) Cemal, kardeşinın boğazına yemek takılıncaYutabilsindiye sırtına vuruyor.

[dey. (AH) ipxors do geişkumers : Birini yiyip bitiriyor. Birini onmaz duruma getiriyor.] Si ma omç’k’omi do gemişkvi. (AH-Lome) Sen beni yiyip bitirdin.

II. (HP) Kendi boğazından indiriyor. Kemalik didi didi uşkiyepe xurxis geişkumers. (HP-P’eronit) Kemal kendi gırtlağına oldukça büyük elmaları indiriyor. → gyuşkumers


geitumers (FN ~ HP) [geitums/ geitvams da denir] EA dö.har.f. Şapka, türban vs [aps.] giyiyor ya da takıyor. Xasanik ham t’u3az kudi geitumers. (FN-Sumla) Hasan bu sıcakta fes giyiror. Mtviri mtumt’aşi p’anda p’ap’axi-çkimi tiz gebitumer. (AH-Lome) Kar yağarken her zaman beremi başıma takarım. Orxanik kudi geitvams. (AH-Borğola) Orhan fes giyiyor. → citums/ cituy; gitumars; + gyotumers/ gyotvams; gyotun; ++ goitumers, motumers vs


geitven → gyotumers/ gyotvams/ gyotumars


geit’i, geit’u, geit’ez, geit’aşa vs → gyulun


geixalen (FN ~ AH HP), gixalen (ÇX) Aø har.f. Dibi yanıp kapkara oluyor. T’ağani geixalen. (FN-Sumla) Tavanın dibi yanıyor. P’et’mezi geixalu. (FN-Sumla) Pekmez, tavası ile birlikte yandı. ++ ixalen


geix’onams/ geix’onaps (HP) EA har.f. I. Düşey doğrultuyla canlı varlığı [aps.] indiriyor. → ciyonams/ ciyonay; geiyonams; gix’onups, gix’onaps

II. Sıvıyı [< ] boru veya kanal ile indiriyor. → ciyonams/ ciyonay; geiyonams; gilix’onups, gilix’onaps


geiyonams[A] (FN) EA har.f. I. Düşey doğrultuyla canlı varlığı [asp.] indiriyor. → ciyonams/ ciyonay; geix’onams/ geix’onaps; gix’onups, gix’onaps

II. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile indiriyor. Germaşi 3’k’ari purengite gemti geiyonamz. (FN-Ç’anapet) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. → ciyonams/ ciyonay; geix’onams/ geix’onaps; gilix’onups, gilix’onaps

III. ♦ [dey. xatimi geiyonams (FN-Sumla) : Hatim indiriyor.] Xasanik xatimi geiyonams. (FN-Sumla) Hasan hatim indiriyor.


geiyonams[B] (AH) EA har.f. I. Düşey doğrultuyla canlı varlığı [aps.] kendisi için indiriyor.

II. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile kendisi için indiriyor. Nazimik oşumoni 3’k’ayi isinaşen geiyonams. (AH-Lome) Nazım içme suyunu isinadan kendisi için indiriyor.

III. İnternet’ten [abl.] dosya [aps.] kendisi için indiriyor.

f.-i. geyonu : Düşey doğrultuyla kendisi için canlı varlığı indirme. Sıvıyı boru veya kanal ile kendisi için indirme. İnternet’ten kendisi için dosya indirme. İnternet’işen dosya geyonu ağani dobiguri. (AH-Borğola) İnternetten (dosya) indirmeyi yeni öğrendim.


geizdams (FN) EA har.f. Aşağıya çekiyor. Pederik ntxiriz k’uk’ari ek’uğamz do geizdamz. (FN-Ç’anapet) Babam fındığa kancayı takıp aşağıya çekiyor.


gei3’k’ams/ gei3’k’aps (FN ~ HP) EA har.f. 1. Kendine bağlı olan bir şeyi [aps.] çözüyor ya da söküyor. Cuma-çkimik xe ibont’aşa saat’i gei3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Kardeşim elini yıkarken kolundaki saati çözüyor. Osmanik ar xez mek’oreyi na-uğun tok’i majura xete gei3’k’ams. (AH-Lome) Osman bir eline bağlı olan ipi öbür eliyle çözüyor. Daduli3’ik k’uçxez mek’oreri na-uğun tok’i gei3’k’ams do imt’en. (AH-Borğola) Atmaca ayağına bağlı olan ipi söküp (= çözüp) kaçar. 2. Şapkasını [aps.] çıkarıyor. Yaşariz kudi tiz gyakçanen do xolo-ti va-gei3’k’ams. (AH-Lome) Yaşar’ın şapkası kafasında soluyor da yine de çıkarmıyor. → ci3’ams/ ci3’ay; + ge3’k’ums, ge3’k’ams, ge3’k’ims/ ge3’k’ips


gejilums (FN-Ç’anapet), gejiloms (FN-Sumla ~ AH) EA har.f. Siliyor. Xmayineyi k’asetepe gebjilum. (FN-Ç’anapet) Eski (kullanılmış) kasetleri siliyorum. Mcveşi k’aset’epe gebjilom. (FN-Sumla)(AH-Lome) Eski kasetleri siliyorum. → cejirums/ cejiruy; ceşiruy, meşiruy; jilums/ jiloms, nojilams; gesilups, silups; + geijilen


gekirun (HP ~ ÇX) AL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şey [aps.] soğuyor. T’u3a gyari gale xododgaşi manişa gekirun. (AK-Döngelli) Sıcak yemeği dışarıya koyarsan çabuk soğur. → cekorun, cekoruy, gekorun; ++ dokirun

+ gyukirun (HP ~ ÇX)(AK) ADL /AD har.f. a. ADL har.f. Bir kapta [lok.] birine ait [dat.] bir şey [aps.] soğuyor. Oğarğalus miaktişi gyari xogemikirun. (AK-Döngelli) Konuşmaya (ben) dalınca yemeğim [bir kapta] soğuyor. b. (AK) AD har.f. Birinin [dat.] vücudundaki [aps.] şişlik iniyor. Xe domaba(r)u do ar jur ndğa şkule xogemikiru (= xogemiskiru). (AK-Döngelli) Elim şişti de bir iki gün sonra indi. → gyuskirun


gekorun (FN ~ AH) AL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şey [aps.] soğuyor. Sağaniz na-gedvare termoni a piçoraz gekorun. (FN-Ç’anapet) Tabağa koyduğun termoni kısa bir zamanda soğuyor. Si mulut’a şakiz gyari suffaz gekorun. (AH-Lome) Sen gelene kadar yemek sofrada soğur. T’u3a mja mçire angiz ordo gekorun. (AH-Borğola) Sıcak süt geniş kapta erken soğur. → cekorun, cekoruy, gekirun; ++ korun

+ gyukorun ADL har.f. Biri için [dat.] bir kapta [lok.]konan bir şeyi [aps.] soğuyor. Ma oxtimoni bore. Vana nanak na-gemidu termoni gemikorasen. (FN-Ç’anapet) Ben gitmek zorundayım. Yoksa annemin koyduğu termoni soğuyacak.


gekosums/ gekosups (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. I. (FN ~ HP ÇX) 1. Silip süpürüyor. Pederik o3xone gekosumt’uşa boyne dint’o3u. (FN-Ç’anapet) Babam çatı katını temizlerken hep toz dumandan üstü başı kirlendi. Pi3ayiz na-geyabğasen şuveri pavri var-gekosayiz heko yaç’aben (= gyaç’aben). (FN-Ç’anapet) Tahtanın üstüne dökülen ıslak yaprakları süpürmeyince [o yapraklar] oraya yapışıyor. On3xone mtelli n3’olaz okaçun. Bozo eboşkvi do gekosums. (AH-Lome) Tavanarasını kurum tutmuş. Kızı çıkardım ve [o kız tavanarasını] süpürüyor. Yusufik gyari şkule saxanepe bezite gekosums. (AH-Borğola) Yusuf yemekten sonra sahanları(n içini) bezle siliyor. 2. mec. Tabağındaki yiyeceklerinin tümünü bitiriyor. Ali cumadik t’abağiz gyari var-gyut’alams. Muntxa gyudvare iri gekosums. (AH-Lome) Ali amca tabakta yemek bırakmaz. ne koyarsan hepsini silip süpürür. Doğanik, dido mşkorineri rt’aşi masaz na-ren oç’k’omalepe gekosums. (AH-Borğola) Doğan, çok aç olunca (= çok acıkınca) masadaki yiyecekleri silip süpürüyor (= yiyor). Berek eşo gyari imxors ki sağani-muşi gekosups. (AK-Döngelli) Çocuk öyle yemek yiyor ki sağanını (= tabağını) silip süpürüyor. → cekosums/ cekosuy; gyokosups

II. (AK) Yukarıdan aşağıya silip süpürüyor. K’ulanik oxori gekosups. (AK-Döngelli) Kız evi yukarıdan aşağıya silip süpürüyor. → gyokosups


gek’idale (FN) i. Askı. Da çkimik mç’ima moit’aşa şeyi-gek’idale oxoyişşa amonç’amz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yağmur gelirken elbise askısını evin içine alıyor. sk’endeII


gek’ideri → gyok’idams/ gyok’idaps


gek’irums/ gek’irups (HP ~ ÇX)(AK) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde veya içinde [lok.] bağlıyor. [Hareket, bağlayanın altındaki bir irtifada gerçekleşir.] Selimik soti nit’aşi oput’eşi p’ot’ra tok’iten gek’irups. (AK-Döngelli) Selim bir yere giderken ev önündeki bahçenin kapısını iple bağlıyor. Dursunik arabaşi jin dişka gek’irups. (AK-Döngelli) Dursun arabanın üzerine odun bağlıyor. Axmatik tiraktorişi motoris teli dolondrik’ups do gek’irups. (AK-Döngelli) Ahmet traktörün motoruna teli içeri doğru büküyor da bağlıyor. → cenk’orums/ cenk’oruy, cek’oruy, genk’orums; gek’orums; → eyok’orams/ eyok’oray; yok’orams; yok’irums/ yok’irups; ijvok’irups ; ijok’irups


gek’itxoms/ gek’itxams (FN-Sumla) EA har.f. Bir konu hakkında detaya inerek tekrar tekrar soruyor. Coşkuniz gza var-uçkin do gek’itxoms. (FN-Sumla) Coşkun yolunu bilmiyor ve tekrar tekrar soruyor. → geik’itxams[1]


gek’limale (AH) i. Elle tutunacak şey. Elle tutacak şey. Yaşik’iz xe gek’limu şeni ar gek’limale mutu konoç’k’adi. (AH-Lome) Sandığa el tutmak için tutacak bir şey çakıver.


gek’limu/ gek’nimu → gyak’nen, gyak’nams


gek’oro3xums (AH-Borğola) EA har.f. Tekrar sayıyor. → meyok’ore3xums/ meyok’ore3xuy; meyak’ore3xums; meyak’oro3xums/ meyak’oro3xups; mijak’oro3xups


gek’orums (FN ~ AH)(*) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde veya bez, mendil vs’nin içine [lok.] bağlıyor. [Hareket, bağlayanın altındaki bir irtifada gerçekleşir.] Nanak ntxirişi dişka gek’orums edo oxorişa iğasen. (FN-Ç’anapet) Annem fındık odununu bağlıyor ve eve götürecek. Nanak noderişi gyari doxaziru do boxçaz gek’orums. (AH-Lome) Annem imece için yemek hazırladı ve bohçaya bağlıyor. Dişkape k’ai mazdan ya do oğmalupe gek’oruman. (AH-Borğola) Odunları iyi taşıyabilelim diye bir taşımlık bağlıyorlar. [(*) FN-Ç’anapet diyalektinde hem genk’orums hem gek’orums denir.] → cenk’orums/ cenk’oruy, cek’oruy, genk’orums; gek’irums/ gek’irups


gek’un3xun (AH) Aø har.f. Yatak vs yattığı yerde uyanıyor. Bere oncirez dido incirs. On3’eliz bonciraşi ordo gek’un3xun. (AH-Lome) Çocuk yatakta çok uyuyor. Beşikte yatırınca çabuk uyanıyor. Seri dido yano şakiz doxedaşi k’oçi ordo var-gek’un3xun. (AH-Borğola) Gece çok geç vakite kadar oturunca insan erken uyanmaz. → cek’u3xun, cek’usxun; ++ gok’u3xun, gok’usxun, gok’un3xun


gek’vatums/ gek’vatups (FN ~ ÇX) EA/EAL har.f. Kesiyor.

I. EA har.f. (FN) (Ağacı) dibinden kesiyor. Xasanik na-gek’vatu nca ek’itorams do oxoyişa moiğams. (FN-Ç’anapet) Hasan bugün kestiği ağacı sürükleyerek eve getiriyor. Xuseyinik, na-gek’vatu nca goazums. (FN-Ç’anapet) Hüseyin, kestiği agacı yontuyor. Handğa na-gep’k’vati 3’iprişi nca arguniten gop’azum. (FN-Ç’anapet) Bugün kestiğim gürgen agacının etrafını baltayla yontuyorum. Enverik muper çaneri mbuli gek’vatums ! (FN-Sumla) Enver ne güzel bitmiş (biten) meyve veren bir kirazı (dibinden) kesiyor ! → cek’vatums/ cek’vatuy; ek’vatums/ ek’vatuy; mok’vatams/ mok’vataps

II. EAL har.f. (AH) Bir şeyi başka bir şeyin üstünde [lok.] kesiyor. BabakArguni kvaz mot-gepçamt’aya do dişka gvarcaliz gek’vatums. (AH-Lome) Babam Baltayı taşa vurmayayım diye odunları kütüğün üstünde kesiyor. ≠ gyuk’vatums/ gyuk’vatams/ gyuk’vataps


gela- (FN ~ HP) fb. [vuayel önünde gel-] [ba-/ va-, bi-/ vi-, bo-/ vo-, bu-/ vu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go önünde gele-] “Yukarıdan aşağı” → cela-, gila-

I. Az meyilli yerde yukarıdan aşağı. (Ör. gelulun)

II. Yerden yukarıda bulunan bir şeye yukarıdan aşağı. (Ör. gelabams[2], gelabaps[2])

III. Kenarda ya da ucundan, yukarıdan aşağıya doğru yapılan hareket ile. (Ör. gelaxedun, gelaxen)


gelacans (FN-Sumla ~ ÇX) AL hal f. [emp.şm.1.tek. gelabcan] Kenarda yatmış haldedir. Bir ucunda uyumaktadır. → celancars/ celancay, gelancans


gelaçxums (FN) EA har.f. Yeri ya da zemini [aps.] yıkıyor. Handğa avla gelapçxare. (FN-Ç’anapet) Bugün kapı önünü yıkayacağım. Nanak fik’iri-suzi avla gelaçxumt’uşa 3’k’ari gale na-gemiburt’u porçapez gabu. (FN-Ç’anapet) Annem dikkatsizce evin önünü yıkarken su dışarda asılı duran gömleklerime sıçradı. Avlaşi betoni gelaçxumt’aşa3’k’ari k’olayi idazdeyi m3ika menevi gebobit. (FN-Ç’anapet) Avladaki betonu yıkarken suyun kolay gitmesi için biraz meyilli döktük.


gelaç’ums/ gelaç’ups (FN ~ HP) EA har.f. Aşağıya doğru yakıyor. Nurik na-nç’varu ona jilendon gyoç’k’u do 3’alendo k’ele gelaç’ums. (AH-Lome) Nuri temizlediği onayı yukarıdan başlayıp aşağı doğru yakıyor. → celaç’ums/ celaç’uy, gilaç’ups


geladgin (FN ~ HP) AL hal f. I. Canlı bir varlık [aps.] kenarda dikili duruyor. Gzaz na-geladgin k’oçik boyne oxoyi-çkuni k’ele mod mok’o3’k’en ? (FN-Ç’anapet) Yolda duran adam niye hep bizim eve doğru bakıyor ? K’amiyoni golit’aşa oxoyişi jilendo na-geladgin ncaz elantxen. Heyaşeni ç’umanişe heya ep’k’vatare. (FN-Ç’anapet) Kamyon geçerken yolun üstünde duran agaca değiyor. Onun için yarın onu keseceğim. Memet’i ndğora-şkule merdeveniz geladgin. Mi çumers ? (AH-Lome) Mehmet deminden beri merdivende dikili duruyor. Kimi bekliyor ? Oxorişi jindole rak’ani k’ala ar didi 3’iprişi-nca geladgin. (FN-Ç’anapet) Evin yukarısında tepenin orda büyük bir gürgen ağacı dikili duruyor. → celagutun; celaren; celadgunII

II. Cansız eşya kenarda ayakta duruyor. Ntxirişi k’alatepe nayla-ç’art’ağiz geladginan. (FN-Ç’anapet) Fındık sepetleri serenderin terasında duruyorlar. Mugvala masa so ren ? - Balk’oniz geladgin. (AH-Lome) Yuvarlak masa nerede ? - Balkonda duruyor. Mskalaz na-geladgin 3’k’ari opşa vedre moikten do jin makten. (AH-Borğola) Merdivende duran su dolu kova devrilip de üzerine dökülüyor. → celadgunI, giladgin


geladgitun (FN ~ HP), giladgitun (ÇX) AL har.f. Kenarda ayakta duruyor. Ğoberiz na-moboç’k’adi-dort’un bigaşi k’afri berepe geladgitaniz gamastun. (FN-Ç’anapet) Çepere çaktığım değneğin çivisi çocuklar üstünde durunca sıyrılıyor. → celagutun


geladums/ geladumers (FN ~ AH), geladumers (HP), giladvars (ÇX) EAL har.f. 1. Aşağıda bulunan bir yere yatay koyuyor. Xacişi mç’oxali jur saat’iz 3’k’ariz geladvayiz k’ai inç’oren. (FN-Ç’anapet) Fasulye turşusunu iki saat suya koyunca iyice tuzu gidiyor. Gelaxunoniz na-gelabdvi k’azeta toli obdvi-gom3’k’işa en3u. (FN-Ç’anapet) Banka koyduğum gazete göz kapayıp açana kadar yok oldu. K’oçiz ar o3’k’edi. Pencerez ti geladu-doren do bozopez oxosars. (AH-Lome) Adama bir baksana. Pencereye başını koymuş da kızları dikizliyor. 2. (Ağaca) koyuyor. Modvalu k’ayi va-xomu-doren. M3ika şu ren. Ncaz geladvana bulut’atşa muşebura geskurun. (AH-Lome) Ayakkabı iyice kurumamış. Biraz ıslaktır. Ağaca koysan biz gidene kadar kendi kendine kurur. → celadums/ celaduy; giladumers (AK)

+ geludvams EDA har.f. Aşağıda bulunan bir yere koyuyor. Msurtu dido mç’k’vineyi ren. 3’k’ayiz geludvi do m3ika oçuçkani. (AH-Lome) Msurtu çok kurumuş durumdadır. Suya koyup biraz yumuşat. → geludgams


geladven (FN ~ HP) ADL har.f. Birinin [dat.] boğazına [lok.] yemek vs [aps.] takılıyor ya da kalıyor. Birinin [dat.] gırtlağında [lok.] kalıyor. Turanik gyari imxort’aşa ordo ordo xunç’k’uliz geladven. (FN-Ç’anapet) Turan yemek yerken erken erken [yemek] gırtlağında (= bogazında) kalıyor. Gyari gelemadu. Cemilik k’ap’ulaz momontxams. (AH-Lome) Yemek boğazımda kaldı. Cemil sırtıma vuruyor. Skiri ! Ar 3’k’ari kodolomibi. Gyari gelemadu. Var-gemaşkven. (AH-Lome) Yavrum ! Bir su dolduruver. Yemek boğazımda kaldı. Yutamıyorum. Na-bipxort’i m3xuli xurxiz gelemadu do t’ua dobişkidi. (AH-Borğola) Yediğim armut gırtlağımda kaldı da az kalsın boğulurdum. Cemalik cuma-muşiz xurxis gyari geladuşiGyaşkvinazya do k’ap’ulas montxams. (AH-Borğola) Cemal, kardeşinın boğazına yemek takılıncaYutabilsindiye sırtına vuruyor.[birinin gırtlağında kalıyor] xurt’ulis dusk’udun; xurt’uli cadven; xurt’uli celadven; x’irx’intis gilvoskidun; (guladgitun altında) x’irx’intis guludgitun


gelakosums/ gelakosups (FN ~ HP) EA har.f. 1. Aşağı doğru süpürüyor. 2. Buldozer [erg.] yolu [aps] açıyor. Boldizerik gza gelakosumt’uşa let’a oxorişi darabas komabğu. (FN-Ç’anapet) Dozer yolu açarken toprak evin duvarına serpildi (= döküldü). Boldizerik gza kogelakosu. Ha3’i arabate-ti noğaşa ilen. (FN-Ç’anapet) Dozer yolu temizledi. Araba ile de çarşıya gidiliyor. → celakosums/ celakosuy, gilakosups

+ gelokosapams/ gelokosapaps EDA har.f. (1) Birine [dat.] aşağı doğru süpürtüyor. (2) Buldozere [dat.] yolu [aps.] açtırıyor. XuseyinikBoldizeriz gza mod gelokosapi ?” ya do ma mogoramz. (FN-Ç’anapet) HüseyinDozere yolu niye temizletin ?” diye bana küfrediyor.


gelak’idale (FN-Ç’anapet) i. Bir yere aşağı doğru asılı takılan halka. Küpe. Nanak mota-muşiz uciz gelak’idale gelo3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Annem torununun küpesini çıkarıyor. → çupe, kyupe; dolok’idale


gelak’vatums/ gelak’vatups (FN ~ HP) EA har.f. Aşağıya doğru kesiyor. Pederik livadi elamtumani na-eladgin ntxombuşi poçxot’ape gelak’vatumz do heşoten k’at’a 3’anaz getasulez ğari muçvamz. (FN-Ç’anapet) Babam bahçe kenarında duran kızılağaçların dallarını keserek bu şekilde her sene fidanlığın gölgesini açıyor. → celak’vatums; gilak’vatups


gelalams/ gelalaps (AH ~ HP) Aø har.f. Hafif meyilli yerde aşağı doğru düşüyor. Mç’ima şkule ğali gelalaşi kimi yeepez t’obape dolodgitun. (AH-Lome) Yağmurdan sonra dere suyu düşünce kimi yerlerde göllenmeler olur. ≠ gelolams

+ gelulams/ gelulaps AD har.f. Bir şeyin üzerine [dat.] saç, ağaçtan ayrılan yaprak vs [aps.] düşüyor. Bak’laçiz a mutu komotvi. Mjaz ntxombuş parvi gelulams. (AH-Lome) Bakracın üzerine bir şey ört. Süte kızılağaç yaprağı düşüyor. Nanak gyari ikomt’aşiGyariz toma gelulasenya do tiz xase dolik’orams. (AH-Borğola) Annem yemek yaparkenYemeğe saç düşerdiye başına başörtüsü yazma bağlıyor.


gelamaleri → gelimers


gelams[1] (FN-Ç’anapet)(AH) AL har.f. [emp.şm.1.tek. geblam] Açığa çıkıyor. Meydana düşüyor. Ğalişi 3’k’ari mobuskurinayiz mçxomepe gale gelaman. (FN-Ç’anapet) Küçük derenin suyunu kesince balıklar açığa düşüyorlar. Ntxiri dupinaşi punt’ape iri meydaniz gelams. (AH-Lome) Fındığı serince çürüklerin hepsi açığa çıkıyor. Ntxiri dupinaşi punt’ape iri meydaniz gelams. (AH-Lome) Fındığı serince çürüklerin hepsi açığa çıkıyor. M3’k’oşi tude dido mot-xaçkum. Peso-muşi gelasen. (AH-Borğola) Karayemiş altını fazla kazma. Kökü meydana düşecek.

[dey. nz*iz gelams : (İnsanın) sinirleri bozuluyor. Adam çok sinirlendi. Adam şirazesinden çıktı. Na-tku nenape bognişi mtelli nz*iz gebli. (AH-Lome) Söylediği sözleri duyunca hepten zıvanadan çıktım.

+ gyulams ADL har.f. [dey. toliz gyulams (AH) : Birinin [dat.] gözünden [lok.] düşüyor. Birine göre [dat.] önemini kaybediyor.] Ali hem ndğa şkule toliz gemilu. (AH-Lome) Ali o günden sonra gözümden düştü.


gelams[2] (FN-Sumla), gelaps (HP ~ ÇX) AL har.f. [emp.şm.1.tek. geblam (FN), gevlap (ÇX)] 1. (Açık yerde) düşüyor. 2. Bir düzenek oturduğu kaideden çıkıyor. Karmat’e nz*iz gelu. (FN-Sumla) Değirmen mili yerinden çıktı. [Bu fiil AK-Döngelli’de kullanılmaz. → melaps] → colams/ colay

[dey. nz*iz gelams : (İnsanın) sinirleri bozuluyor. İş şirazesinden çıkıyor. Zıvanadan çıkıyor.] K’oçi nz*is gelu. (FN-Sumla) Adamın sinirleri bozuldu. Adam çok sinirlendi. Adam şirazesinden çıktı. + gyulams/ gyulaps ADL har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] zeminin üstündeki bir yere [lok.] düşüyor, veya bir şeyin [lok.] üstüne düşüyor. 2. Bir şey [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne düşüyor. Toliz muntxa gyulu-doren do tolepe patxums. (FN-Sumla) Gözüne bir şey kaçmış ve gözlerini kırpıştırıyor.


gelamti (FN), gelamte (AH ~ HP) z. ve i. → gelamtumani. I. z. Az meyilli yokuştan aşağıya doğru. Cuma-çkimik livadişi gelamti ntxiri kododgu. (FN-Ç’anapet) Kardeşim bahçenin aşağısına fındık dikti. Obadalaz elamti var-elilen do gelamti k’ai gelilen. (FN-Sumla) Yaşlılıkta yokuş yukarı çıkılmıyor, ama iniş aşağı kolay iniliyor. Mağala germapeşen gelamte gami3’k’edaşi zuğa iz*iren. (AH-Borğola) Yüksek dağlardan yokuş aşağı bakınca deniz görünür. → celamtumani; celamtu, celamti, gilamte; gilamtumani

II. i. 1. Aşağıya inilen az meyilli yokuş. 2. Yokuş aşağıdaki geniş alan.


gelamtumani (FN ~ HP), gilamtumani (ÇX) z. Az meyilli yokuş aşağı. Ançeleşi 3’ut’eli bozo oxoyiş gelamtumani bgarineri geit’u. (FN-Ç’anapet) Ançele’nin küçük kızı, evin önünden ağlayarak aşağıya doğru iniyordu. Ar didi kva gelamtumani bongrini. (FN-Sumla) Büyük bir taşı yokuş aşağı doğru (sonu belli olmayan bir yere doğru) yuvarladım. → celamtumani; celamtu, celamti, gilamte; gilamtumani


gelancans (FN-Ç’anapet, Ç’enneti) AL hal f. [emp.şm.1.tek. gelamcan] Kenarda yatmış haldedir. Bir ucunda uyumaktadır. → celancars/ celancay, gelacans


gelançaxums (FN) EA har.f. Kibrit, çakmak, elektrik anahtarı vs [aps.] çakıyor. Kyona meskuruyiz nanak kirp’it’i gelançaxu do nuk’laz nudvinu. (FN-Ç’anapet) Isık sönünce annem kibriti çakarak mumu yaktı. → ç’apxums/ ç’apxuy; gelonçaxams


gelandums (FN) EA har.f. [emp.şim.1.tek. geblandum] Kapıyı [aps.] eliyle tutarak iyicene kapatıyor. Xuseyinik oxoyişi nek’lape gelandu. (FN-Ç’anapet) Hüseyin evin kapılarını eliyle tutarak iyicene kapattı. ++ landums, nolandams


gelantxorums/ gelantxorups (FN ~ HP) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gelamtxorum/ gelamtxorup] Toprağı [aps.] aşağı doğru kazıyor. Aşağı doğru belliyor. T’k’va3’ineyi purengişen na-gamulun bzit’a 3’k’arik gza jile gelantxoru. (FN-Ç’anapet) Çatlak borudan çıkan tazyiklı su yol yukarısını kazdı. → celantxorums/ celantxoruy, gilantxorups


gelant’ro3un (FN ~ HP) Aø har.f. Toprak [aps.] aşağıya doğru iniyor. Heyelân oluyor. Cuma-çkimik na-gelant’ro3u gzaşi duvari oxenu muk keindu. (FN-Ç’anapet) Kardeşim kopan köy yolunun duvarını yapmayı kendisi üstlendi. Mç’imaz gza gelant’ro3u-doren. Babak nca gondums do heşşo golulun. (AH-Lome) Yağmurda yol aşağıya doğru inmiş. Babam ağaç koyup öyle geçiyor.gilant’ro3un; caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; meyant’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven


gelan3’en (FN ~ AH) AD hal f. Aşağıdaki bir şeye [dat.] değiyor. Lazut’işi msva gale tavaz na-gedgin p’et’meziz gelan3’en. (FN-Ç’anapet) Mısırın yaprağı dışarıda tavada duran pekmeze değiyor. Bere-çkimi ! Tok’i m3ika çkva domk’ulani. O3’udez gelan3’en. (AH-Lome) Çocuğum ! İpi biraz daha kısalt. Rafa değiyor. Xasanik bere-muşiz, gyari ipxortaşiGyariz mot-gelan3’et’azya do porçaşi xe elunz*ikoms. (AH-Borğola) Hasan, çocuğu yemek yerkenYemeğe değmesindiye [çocuğunun] gömleğinin kolunu kıvırır. Gunz*e na-uğun porçaşi xeGyariz mot-gelan3’et’azya do goinz*ikams do omk’ulanams. (AH-Borğola) Uzun olan gömleğinin kolunuYemeğe değmesindiye kıvırarak (= katlayarak) kısaltıyor. → celvan3’en


gelapatxen (FN-Sumla) DA hal f. İki gözünü aynı anda ve sadece üst kirpiklerini kullanarak istem dışı kırpıyor. Cemaliz toli gelapatxen. (FN-Sumla) Cemal gözlerini istem dışı kırpıyor (= Cemal’de tik var). → elapatxums


gelaputxun (FN ~ HP) Aø har.f. Kuş [aps.] daldan aşağıya doğru havalanıyor. → celaputxun; gilaputxun


gelarçen (AH) Aø har.f. [kb.{a-}’nın işlevi belli değil] [emp.şm.1.tek. gelebarçen] Hızla aşağıya doğru koşuyor. K’oçepe moxtanşi bere gelarçen do baba-muşiz ambari meçams. (AH-Lome) Adamlar geldiği zaman çocuk aşağıya koşup babasına haber veriyor. Ont’ules ğoberi bikomt’işi mu minon-na Onuri oxorişe elarçen. Hemtepe kezda şkule gelarçen do komomimers. (AH-Borğola) Tarlada çeper yaparken bana ne lâzım olursa Onur yukarıdaki eve koşar, onları aldıktan sonra aşağıya doğru koşarak bana getirir.


gelastun/ gilastun (FN ~ ÇX) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gelapstur/ gilapstur] 1. Az meyilli yokuştan aşağı doğru (kendi iradesi ile) kayıyor. Eyarçale gelastun do memsofaz ek’ibğen. (FN-Sumla) Yatak çarşafı kayıyor ve sedirin arkasına dökülüyor. 2. Kimseye hissettirmeden aşağıya doğru iniyor. Tamo tamo kogelapstvi. (AH-Lome) Usulca aşağıya kaydım (indim). → celast’un, celast’uy

yet. gelastvinen/ gilvastvinen : Kayabiliyor. Gelemastvinen. (FN ~ HP) Kayabiliyorum.

+ gelustun[1] [bazen gelustvams da denir] (FN-Sumla, AH-Lome, HP ÇX) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gelebustur] (İstemeyerek) aşağı doğru kayıyor. [Yer, az meyilli veya dik olabilir.] Hako var-domadginen. Gelebustur. (FN-Sumle) Burada duramıyorum. Aşağı doğru kayıyorum. Ncas var-emalen. Gelebustur. (FN-Sumla) Ağaca çıkamıyorum. Kayıyorum. Livadi dido okti ren. Gelebustur. (FN-Sumla) Bahçe çok dik. Aşağı kayıyorum.

+ gelustun[2] AD har.f. Birine ait bir şey aşağıya doğru kayıyor. K’uçxe gelemistun. (FN-Sumla) Ayağım aşağıya doğru kayıyor.


gelastvinoni (AH-Borğola) i. Kızak. Mtviriz gelastvinoniten bisurinit. (AH-Borğola) Karda kızakla kaydık. → sk’afindi-ost’ulinaşe; ost’vaşeII, mturi-ost’vaşe; osurinoni; sinik’iyi; k’izaği, kizaği; [kızak ya da kayak : cost’ulinaşa, dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale]


gelasven (AH) AD har.f. 1. Bir ucuna ya da yukarıdan aşağı sürünüyor. 2. mec. Ç’e ! Si hemuz mot-o3’k’er. Hemuk çkar var-igurams. Hek hak elasven-gelasven do gulun. (AH-Lome) Yahu ! Sen ona bakma. O hiç kendine dikkat etmiyor. Oraya buraya sürünüp geziyor.


gelat’axums/ gelat’axups (FN ~ HP) EA har.f. Yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir zorlamayla kenarından ya da ucundan kırıyor. Cemalik kvalepuna gelat’axums. (FN-Sumla) Cemal kayalık yeri kırıyor. Aynurik nç’olo gelat’axums. (FN-Sumla) Aynur taze mısır kırıyor. K’oçik uşkurişi t’ot’i gelat’axums. (AH-Lome) Adam elmanın dalını kırıyor. Dido mtvirik ncaşi t’ot’i gelat’axums. (AH-Borğola) Çok kar ağacın dallarını kırar. → celat’axums/ celat’axuy, gilat’axups


gelat’k’oçams/ gelat’k’oçaps (FN ~ HP) EA har.f. Aşağıya doğru atıyor. Skiri, pucepez ek’ut’alare. Vaşa kogelat’k’oça. Çku golobilat şkule gelat’k’oçi. (AH-Lome) Yavrum, ineklere düşürürsün. Sakın atma. Biz geçtikten sonra at. → gilat’k’oçaps; → gelat’k’omers/ gelat’k’omels


gelat’k’omers (FN ~ HP), gelat’k’omels (FN-Sumla) EA har.f. [part. gelat’k’omileri] [Bu fiilin perfektif biçimleri gözlemlenmemektedir.] (Taş, odun vs) aşağıya doğru atıyor. Yunusik dişka gzaz gelat’k’omet’aşi ugo3’k’omilu gonvalams do na-golaxtasen k’oçiz ek’utalams. (AH-Lome) Yunus odunları yola atarken bakmadan sallıyor ve geçen insanların hemen ardına düşürüyor. → gilat’k’omers, gilat’k’omars; → gelat’k’oçams/ gelat’k’oçaps


gelat’roxun (FN ~ HP) Aø har.f. Yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir zorlamayla ucundan kırılıyor. M3xuliz xila yacina şkule t’ot’epe gelat’roxun. (FN-Dsumla) Armut ağacına xila basınca dalları kırılıyor. M3xuliş t’ot’iz dido mot-yodgitur. Si monk’a re. Gelat’roxun. (AH-Lome) Armudun dalına fazla yüklenip durma. Sen ağırsın. Kırılır. Ğoberiz mot-yoxedurt. M3ika k3aperi ren. Yoxedatna gelat’roxun. (AH-Lome) Çepere oturmayın. Biraz çürükçedir. Oturursanız kırılır. T’ot’epe dido mtviriten gelat’roxun. (AH-Borğola) Dallar çok kardan kırılır. → celat’roxun, gilat’ruxun


gelaxedun (FN ~ HP) AL har.f. Ucuna ya da kenarına oturuyor. Obogeneşa bit’işa moşvacinoniz na-gelapxedi steri heşo domanciru-doren. (FN-Ç’anapet) Obogeneye giderken yol üstündeki istiraht yerinde oturduğum gibi öylesine uyuya kalmışım. Cordani dulyaşe moit’aşa kyoyişi rak’aniz gelaxedun do p’ilili oç’andinamz. (FN-Ç’anapet) Cordan işten gelirken köyün tepesine oturup kaval çalıyor→ celaxedun, gilaxedun


gelaxen (FN ~ HP) AL hal f. Ucuna ya da kenarına oturmuş haldedir. Dadik lumcişa avliz gelaxen do ntxiri k’ak’alums. (AH-Lome) Yaşlı kadın akşama kadar evinin önündeki bahçede oturup fındık ayıklıyor. Doğanik z*arz*eri xor3i ğaç’o na-gelaxen k’et’iz yuk’orams do çams. (AH-Borğola) Doğan, kıyılmış eti sığırcığın konduğu değneğin üzerine bağlıyor da (o sığırcığa) yediriyor. Axmet’ik, gelaxen do it’işons. (HP-P’eronit) Ahmet kenarda oturup başını (= başındakşi toz ya da biti) saptıyor. Aytekini çergez gelaxen. (HP-P’eronit) Aytekin kuş avlama kulübede (avlanma dışında öylesine) oturuyor. → celaxers, celaxen, gilaxen

+ geluxen ADL hal f. a. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] ucuna oturmuş haldedir. 3’uteli bozo-çkimi nanaz p’oggyaz geluxen do gyari imxoz. (FN-Ç’anapet) Küçük kızım annemin kucağında oturmuş halde yemek yiyor. b. Bir şeyi [dat.] hedefleyip bir şeyin [lok.] ucuna oturmuş haldedir. Cavidi çerges atmacaz geluxen. (HP-P’eronit) Cavit kuş avlama kulübede atmaca (yakalamak) için oturuyor.


gelaxunoni (FN ~ AH) i. [< gelaxedun fiilinin partisipi] Oturak. Ucuna ya da kenarına oturulacak şey. Sedir. Bank. Nanak ağne isirişi şirte gelaxunoniz kogelorçu. (FN-Ç’anapet) Annem yeni saman döşeğini sedirin üzerine serdi. Berepek nanaz gelaxunoniz na-golurçurt’u şirte gyuxarez. (FN-Ç’anapet) Çouklar annemin sedire serdiği döşeği yırttılar. Gelaxunoniz na-gelabdvi k’azeta toli obdvi-gom3’k’işa en3u. (FN-Ç’anapet) Banka koyduğum gazete göz kapayıp açana kadar yok oldu. Avliz gelaxunonişi yaniz geluncuği doborgi. (AH-Lome) Avluda oturağın yanına gelincik diktim.


gelaz*in (FN ~ HP) AL hal f. Aşağıda bulunan bir yerde duruyor. Ha anderi mişi ren. Sum ndğa ren gzaz gelaz*in. (AH-Lome) Bu ander kimindir ? Üç gündür yolda duruyor. → celazun, gilaz*in


gelibğen (FN ~ AH HP) AL har.f. Çok sayıda insan [aps.] bir yere [lok.] yığılıyor. Balk’oniz hek’o k’oçi mot-gelibğet. K’oloni na-var nuçans şeni monk’anoba var-yazden do gonstun. (AH-Lome) Balkona o kadar kalabalık yığılmayın. Kolonu olmadığı için ağırlığı taşıyamaz ve çöker. [◘ eşb. gelobğams fiilinin şahıssız kipi.]


geliğams (FN) EA har.f. Az meyilli alanda cansız nesne [aps.] indiriyor. → celiğams (PZ ~ AŞ), gelimers (AH ~ HP), gilimers (AK), gilimars (ÇX)

+ geluğams[1] EDA har.f. Biri için az meyilli alanda (cansız cismi) indiriyor.

+ geloğapams EDA ett.f. Az meyilli alanda (cansız nesneyi) indirtiyor. Ncalepe 3’k’ariz geloğapayiz goincaxen. (FN-Sumla) Ağaçları suya salarsan her yanı (taşa) vurularak eziliyor.


gelimers (AH ~ HP) EA har.f. Az meyilli alanda cansız nesneyi [aps.] indiriyor. Nca dido monk’a t’u. Sum k’oçik surineri surineri gelebiğit. (AH-Lome) Ağaç çok ağırdı. Üç kişi sürükleye sürükleye aşağı getirdik. Na-gelebiği xorşape iri-xolo m3xuliz noz*in. (AH-Lome) Aşağıya indirdiğim sırıkların hepsi armut ağacına dayalı duruyor. → celiğams/ celiğay; gilimers, gilimars

part. gelamaleri : Az meyilli alanda indirilmiş. Ğalişen gelamaleri dişkape xarga oxenoni ren. (AH-Lome) (Yüksekteki) dereden getirilen odunların kuruması için istif edilmesi gerekir. [Lazlar sonbaharda dere kanalıyla kışlık odunlarını taşırlardı. Genelde dere havzasına yakın oturanların tercih ettiği bir yöntemdi. Yazın dağda hazırlanan odun dereye yakın yere taşınıp yığılırdı. Xarga halindeki odun sonbahara kadar kuruduktan sonra soğuklar gelmeden yardımlaşma yoluyla derenin taşıma gücünden istifade edilirdi. Eylül-Ekim aylarında gerçekleştirilen bu iş için derenin çok büyük olmamasına dikkat edilirdi. Yağmurlardan bir iki gün sonra suyu azalıp debisi nispeten düşük olan dere tercih edilirdi. Aksi halde büyük dere hem insanlar için tehlikelidir, hem de odunlar zapt etmek mümkün olmadığından denize kaçırma riski olurdu. K.A.]


gelincuği[1]/ geluncuği[1] (AH)(AK) i. Gelincik bitkisi. Avliz gelaxunonişi yaniz geluncuği doborgi. (AH-Lome) Avluda oturağın yanına gelincik diktim. → celincuği; dadalibu; ≠ k’odapapara


gelincuği[2]/ geluncuği[2] (AH) i. Gelincik hayvanı. K’at’uk mtugi ç’opums. Ala gelincuği var-aç’open. (AH-Lome) Kedi fare yakalıyor. Ama gelincik yakalayamıyor. → ğut’u/ ğut’uğut’u[1], ğut’una; mzenuri; man3’epura


gelipinen (FN ~ AH HP ÇX) AL har.f. Canlı varlık [aps.] yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan aşağıya doğru hareket ederek kendileri isteyerek toplanıyor. Mtviri mtumt’aşa nayla ç’art’ağiz t’oroci kogelipinen. (FN-Ç’anapet) Kar yağarken güvercinler serenderin balkonuna uçuşurlar. İxi baraşi lazut’epe menyaz gelipinen. (AH-Lome) Rüzgâr esince mısırlar rampadan aşağı yatıyor. K’inçepe omjorinu şeni ont’ules gelipinenan. (AH-Borğola) Kuşlar güneşlenmek için tarlaya seriliyorlar. [◘ eşb. gelupinams[2] fiilinin şahıssız kipi] → celipinen


gelisvarams (FN ~ AH) EAL dön.har.f. Bir şeyi [aps.] kendine ait bir şeyin [lok.] üzerine aşağı doğru diziyor. Xasanik xez na-gelisvaru dişkape dido na-ren şeni oxorişe imert’aşa naxven. (AH-Borğola) Hasan’ın [kendi] koluna dizdiği odunlar çok olduğu için eve götürene kadar [kolundan] dökülüyor.


gelixunams/ gelixunaps (FN ~ HP) EAL har.f. Kendisinin kenarındaki bir yere (= kucağına veya dizine) oturtuyor. Berek k’at’uşi motali p’oggyaz gelixunams. (AH-Lome) Çocuk kedi yavrusunu kucağına alıyor. → celixunams/ celixunay. + geloxunams/ geloxunaps


gelix’onams/ gelix’onaps (HP) EA har.f. [emp.1.tek.ö.3.aps.tü. gelebix’onam/ gelevix’onap (HP)] 1. Canlı varlığı [aps.] az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı doğru götürüyor. 3. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile az meyilli alanda indiriyor. → celiyonams/ celiyonay; geliyonams; gilix’nups, gilix’onaps; geloyonams/ geloonams


geliyonams (FN ~ AH-Lome) EA har.f. [emp.1.tek.ö.3.aps.tü. gelebiyonam]

I. (FN) 1. Canlı varlığı [aps.] az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı götürüyor. 3. Sıvıyı boru veya kanal ile az meyilli alanda indiriyor. → celiyonams/ celiyonay; geloyonams/ geloonams; gelix’onams/ gelix’onaps, gilix’onups, gilix’naps

II. (AH) 1. Canlı varlığı [aps.] kendisi için aşağı doğru götürüyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak kendisi için aşağı doğru götürüyor. 3. Sıvıyı [aps.] boru veya kanal ile kendisi için az meyilli alanda indiriyor. Şukrik jileşen xerk’ite 3’k’ari geliyonams. (AH-Lome) Şükrü yukarıdan kendisi için kanal ilesu indiriyor.


gelobams/ gelobaps (FN ~ HP) EAL/EDAL har.f. → celabams[2], celobams[2], celvobay[2], celobay[2], gilobaps, gilvobaps

I. EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan sıvı [aps.] döküyor. Xe obonu şeni beres 3’k’ari gelobams. (FN-Ç’anapet) Elini yıkaması için çocuğun eline su döküyor. Omerik maçxas 3’k’ai gelobu. (HP-P’eronit) Ömer oluğa su döktü.

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.], o şey yerden yukarıda bulunurken, sıvı [aps.] döküyor. Xes 3’k’ai gelemobi. (FN-Sumla) Elime su dök. → gyobams (AH ~ HP), yobams (AH)

+ gelubams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] içine sıvı [aps.] döküyor. Cuma-çkimik mjas topri gelubams edo şums. (FN-Ç’anapet) Kardeşim sütün içine bal dökerek içiyor.


gelobaz*gams/ gelobaz*gaps (FN ~ HP) EAL har.f. Kenarına veya ucuna basıyor. Cuma-çkimi pi3arişi gamanç’erepez gelobaz*gamz do naylaz yulun. (FN-Ç’anapet) Kardeşim tahta çıkıklarına basıp serendereye çıkıyor. Berek nek’naşi amaxtimoniz t’oloponi k’uçxe gelobaz*gams. (AH-Lome) Çocuk kapı girişine çamurlu ayaklarını basıyor. Doğanik na-xomu lazut’epe o3xoneşe eğu şeni orz*os gelobaz*gams do cuma-muşiz nunç’uşinams. (AH-Borğola) Doğan kuruyan mısırları tavan arasına çıkarmak için iskemleye basıp kardeşine uzatıyor. → celabazgams; celvobazgay/ celobazgay

+ gelubaz*gams/ gelubaz*gaps EDAL har.f. Birine ait bir şeyin kenarına veya ucuna basıyor.


gelobğams (FN ~ AH HP) EAL har.f. I. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cismi [aps.] serpiyor. Nanak k’ak’aleyi ladre ntxiri naylaşi ç’art’ağiz gelobğu do oxombinamz. (FN-Ç’anapet) Annem ayıklanmış yaş fındığı serenderin terasına serpip kurutuyor. Nacik ntxiri balk’oniz gelobğams do oxominams. (AH-Borğola) Naci fındığı balkona döküyor da kurutuyor. → celobğams, celvobğay

şsz gelibğen : Yüksekçe bir yere taneli katı cisim serpiliyor ya da dökülüyor. Da-çkimik gza jile na-gelibğu-dort’un nez*epeNanaz raxat’i ak’orobaz” ya do gzaz dubğamz (= gelubğamz). (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yolun üstüne dökülen cevizleriAnnem rahat toplayabilsindiye yola döküyor.

+ gelubğams EDAL har.f. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cismi [aps.] biri için [dat.] serpiyor. Da-çkimik gza jile na-gelibğu-dort’un nez*epeNanaz raxat’i ak’orobaz” ya do gzaz gelubğamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yolun üstüne dökülen cevizleriAnnem rahat toplayabilsindiye yola döküyor.

II. Yukarıdan aşağı doğru taneli katı cismi [aps.] bir şeye [lok.] serpiyor ya da serpiştiriyor. Okti rubapez lazut’i ixaçket’aşi nanak tasi jilendoşen 3’alendo k’ele gonvalams do gelobğams. (AH-Lome) Rampa vadilerde mısır ekilirken annem tohumları yukarıdan aşağıya doğru sallayarak serpiştiriyor.


gelobğun (FN ~ AH HP) AL hal f. I. Yüksekçe bir yere [lok.] taneli katı cisim [aps.] serpilmiş haldedir. Nayla ç’art’ağiz na-gelobğurt’u lazut’işi konz*olepe mç’ima moxtayiz m3ika nişuven. (FN-Ç’anapet) Serenderin terasında asılı duran mısır salkımları, yağmur gelince biraz ıslanıyor. Oxorişe idaşi o3’udes na-gelobğun fişeğepe komomiği. Musaz mepçare. (AH-Borğola) Eve gittiğinde rafta serpilmiş halde duran fişekleri getir. Musa’ya verceğim. → celabğun, celvobğun

+ gelubğun ADL hal f. Birine ait [dat.] bir yere [lok.] taneli katı cisim [aps.] serpilmiş haldedir. Berez p’oggyaz na-gelubğun ntxiri mulut’aşa gzas naxven. (AH-Lome) Çocuğun kucağındaki fındık gelene kadar yolda dökülüyor.

II. Yukarıdan bir şeye ya da bir yere [lok.] taneli katı cisim serpilmiş haldedir. Dökülmüş haldedir. Berek avlaz na-gelobğurt’u ntxiri omç’vetelaz kodolobğu. (FN-Ç’anapet) Çocuk evin önünde serpilmiş fındığı çöplüğe döktü.


gelobun (FN ~ HP) AL hal f. Cansız bir şeyin üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. Noğaz toli-çkimişi ogine ar biç’i berek na-geloburt’u mçoxa ezdu do k’oçepez na-goşat’alu steri imt’u. (FN-Ç’anapet) Çarşıda gözümün önünde bir erkek çocuk asılı duran hırkayı aldı ve insanlar arasına daldığı gibi kaçtı. Oxoyişi nk’ola axirişi doloxeni soyaz gelobun. (FN-Ç’anapet) Evin anahtarı ahırın içindeki direkte asılıdır. Cordanişi porça k’afriz gelobun. (FN-Ç’anapet) Cordan’ın gömleği çivide asılıdır. Arguni darabaz gelobun. (FN-Sumla) Balta ahşap bölmede aslıdır. On3oru-çkimi ğociz gelobun. (FN-Sumla) Eleğim ahşap duvarın köşesinde asılı duruyor. Karmat’eşi nk’ola nek’naz gelobun. (AH-Lome) Değirmenin anahtarı kapıya asılı. He na-gelobun tok’i xmareyi ren-i ? (AH-Lome) O asılan ip kullanılmış mıdır ? O3’udes tude ok’uzale ren. K’uzepe hek gelobun. (AH-Lome) Rafın altında kaşıklık var. Kaşıklar orada asılıyor. Mxucis na-gelobun 3an3aMot-memilamt’asya do tok’iten-ti elik’orams. (AH-Borğola) Omzunda asılı olan heybeyiDüşürmeyeyimdiye iple de kendine bağlıyor. → celabun, celvobun/ celobun, gilobun, gilvobun

+ gelubun/ gilubun (FN ~ ÇX) ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bir yere [lok.] değerek asılı duruyor. Xasanis xami darabas gelubun do t’abanca şkas elubun. (FN-Sumla) Hasan’ın bıçaği tahta bölmede, tabancası ise belinde asılı duruyor.


geloçkumers (HP) EA har.f. Aşağı doğru (canlı varlığı) gönderiyor. → celoşk’ums, celvoşk’uy; geloşkumers, geloşkumels; giloçkumers, gilvoçkumars


geloç’andinams (FN ~ AH) EA har.f. ≠ celvoç’andinay; celvoç’andrinay

I. (FN-Ç’anapet) Hafiften yavaş yavaş keyifle çalgı [aps.] çalıyor. Barani dulyaşe moxta-şkule ar k’ele t’ulumi geloç’andinamz do heşote moişvacun. (FN-Ç’anapet) Baran işten geldikten sonra bir taraftan tulum çalıyor ve dinleniyor.

II. (AH-Lome) Sıkılınca kendince neşelendirmek için çalgı [aps.] çalıyor. İsmet’ik nikaçaşi arada kemençe geloç’andinams. (AH-Lome) İsmet darlanınca arada kemençe çalar.

III. (AH-Borğola) Yukarıdan aşağı doğru hareket yaparak çalgı [aps.] çalıyor. Kemençe geloç’andinanşi var-naxondinen. Eisels do iz*anz*alams. (AH-Borğola) Kemençe çalınınca dayanamıyor. Kalkıyor da oynuyor.


geloç’k’idams (FN ~ AH) EA har.f. Yukarıdan aşağıya hareket yaparak vuruyor. Orhanik Memet’is saxaniz na-gubğun ntxirepe xete geloç’k’idams do nuxvams. (AH-Borğola) Orhan Mehmed’in sahanın içindeki fındıkları eli ile yukardan aşağıya vurup döküyor.


geloğarams/ geloğaraps (FN ~ HP) EL har.f. Yukarıdan aşağı doğru çiziyor, çizik atıyor. Şanak noşkerite darabaz geloğarams. (FN-Sumla) Şana kömür ile ahşap bölmeye çiziyor.

Mehmet ! Na-go3’k’edi k’ut’ipez ar kogeloğari do ok’açxe z*iyameri na-ren oxi3’onas. (AH-Lome) Mehmet ! Baktığın kutulara bir çizik at da sonradan görülmüş olduğu (kontrol edilmiş olduğu) anlaşılsın. → celağarums; ≠ celvoğaray

+ geluğarams ED har.f. Yukarıdan aşağı doğru çiziyor, çizik atıyor. Cordani molaxert’uşa, k’at’a ndğaz ar fara darabaz geluğaramt’u. (FN-Ç’anapet) Cordani mahpus iken, her gün duvara bir çizgi çizerdi.


gelokups (AK) EA har.f. [fb.{ge-}] Yalıyor. Ar mutxani geblokup. (AK-Döngelli) Bir şeyi yalıyorum. → lokups


gelok’idams/ gelok’idaps (FN ~ HP) EAL har.f. [part. gelak’ide(r)i] Ağacın dalına, evin yan duvarındaki askıya, çiviye vs [lok.] asıyor. Ğomamci gale na-gelebok’idi porça dit’lazu. (FN-Ç’anapet) Dün akşam dışarıya astığım gömlek nemlendi. Peşkiyi hek’o mağala mot-gelok’idam. Berepe var-yanç’uşinen. (AH-Lome) Havluyu o kadar yükseğe asma. Çocuklar uzanamıyor. Doğanik dolokunu askis kogelok’idu. (HP-P’eronit) Doğan elbiseyi askıya astı. Tok’i şuvi yen. Gelok’idi do a ç’it’a do3’orodas. (HP-P’eronit) İp ıslaktır. As da biraz süzülsün. → celabams/ celabay; celobams, celvobay; gyok’idams/ gyok’idaps; ++ amok’idams/ amok’idaps vs

f.-i. gelak’idu : Askıya vs asma ya da asmak. Pederik gelak’idu şeni bizite xerxişi genk’lima gamaxumz. (FN-Ç’anapet) Babam asmak için bıçkının sapını metal delici ile deliyor.


gelolams (FN) Aø har.f. Birinin giydiği pantolon vs [aps.] aşağı doğru düşüyor. Da-çkimişi jur 3’aneyi biç’ik m3ika mboli na-ayen pantoloni gelolayiz oncğoreten yekten elizdamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşımın iki yaşındaki oğlu biraz bol gelen pantolonu düsünce utancından hemen yukarı çekiyor. → celvolay; ≠ gelalams


gelolapams/ gelolapaps (FN ~ HP) EA har.f. Yürüyen canlı varlığı [aps.] aşağı doğru gönderiyor. Pucepe oxorişi gomtumaniz gomcvini do uk’açxe-ti gemtumani gelolapi. (FN-Sumla) İnekleri evin etrafında otlat ve sonra da aşağı doğru gönder. P’ap’ulikDolumcuya do pucepe gelolapams. (AH-Lome) DedemAkşam oldudiye inekleri aşağı doğru gönderiyor. gilolapaps, gilvolapaps


gelonçaxams (AH) EA/ED har.f. → ç’apxums/ ç’apxuy; gelançaxums. a. EA har.f. Kibrit, çakmak, elektrik anahtarı vs [aps.] çakıyor. Kemalik kiprit’i gelonçaxams. (AH-Lome) Kemal kibrit çakıyor. Cemilik çakmaği gelonçaxams. (AH-Lome) Cemil çakmak çakıyor.

b. ED har.f. Kibrit, çakmak, elektrik anahtarı vs [dat.] çakıyor. Berek lambaz gelonçaxams. (AH-Lome) Çocuk lambayı yakmak için elektrik anahtarı çakıyor. Memet’ik sigaras men3’u şeni çakmağiz gelonçaxams. (AH-Borğola) Mehmet sigarayı yakmak için çakmağı çakıyor.


gelooms → elooms-gelooms


gelorçams (FN) EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan aşağı seriyor. Nanak ağne isirişi şirte gelaxunoniz kogelorçu. (FN-Ç’anapet) Annem yeni saman döşeğini sedirin üzerine serdi.


geloşkumers (FN ~ AH), geloşkumels (FN-Sumla) EA har.f. Aşağı doğru (canlı varlığı) gönderiyor. Babak, mu va-gelulun, berepe geloşkumers. (AH-Lome) Babam, kendisi aşağıya inmiyor, çocukları aşağı gönderiyor. → celoşk’ums, celvoşk’uy; geloçkumers, giloçkumers, gilvoçkumars


geloxunams/ geloxunaps (FN ~ HP) EAL har.f. Ucuna veya kenarına oturtuyor. Fadimek k’at’a lumciz berepe avlaz geloxunamz do k’uçxepe ubonamz. (FN-Ç’anapet) Fadime her akşam çocukları evin önüne oturtup ayaklarını yıkıyor. Meryemik bere ncaz geloxunams. Muk dulya-muşiz o3’k’ers. (AH-Lome) Meryem çocuğu ağaca oturtuyor. Kendisi işine bakıyor. → celaxunams; celvoxunay, celoxunay, giloxunaps, gilvoxunaps; + gelixunams/ gelixunaps


geloyonams/ geloonams (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. eleboyonam/ eleboonam] 1. Canlı varlığı [aps.] az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. İndiriyor. Babak p’ap’uli tamo tamo geloyonams. (AH-Lome) Babam dedemi yavaş yavaş aşağıya indiriyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı doğru götürüyor. 3. Sıvı maddeyi [aps.] boru ile az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. İndiriyor. Germaşi 3’k’ari boru k’ala 3’alendo geloyonams. (AH-Borğola) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. → celiyonams/ celiyonay; geliyonams; gelix’onams/ gelix’onaps, gilix’onups, gilix’onaps


gelo3’k’ams/ gelo3’k’aps (FN ~ HP) EDA har.f. Birinin [dat.] giydiği veya taktığı bir şeyi [aps.] aşağı doğru çekip çıkarıyor. Nanak mota-muşiz uciz gelak’idale gelo3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Annem torununun küpesini çıkarıyor. → celo3’ams, celvo3’ay


geludgams (FN) EDA har.f. Aşağıda bulunan bir şeye [dat.] ayağını [aps.] koyuyor. Pederik k’at’a lumciz pantoloni goinz*ikamz do k’uçxepe t’u3a 3’k’ariz geludgamz. (FN-Ç’anapet) Babam her akşam pantolonunu kıvırıyor ve ayaklarını sıcak suya koyuyor. T’ubineri mja ini 3’k’ariz geludgare do haşoten yekten ikorinen. (FN-Ç’anapet) Kaynatılmış sütü soğuk suyun içine (kabıyla) yereleştirip hemen soğutulabilir.


geludvams → geladums/ geladumers


geluğams[1] (FN) EDA har.f. Az meyilli alanda biri için [dat.] cansız cismi [aps.] indiriyor. Fetik Sabriz çayi geluğams. (FN-Sumla) Fethi, Sabri’nin çayını aşağıya indiriyor. → celuğams/ celuğay, gelumers, gilumers, gilumars


geluğams[2] (FN) EDA har.f. Bir şeyi, bir kancayı, askıyı vs [aps.] bir şeye [dat.] takıyor. Doğanik xor3i ok’enk’elez geluğams. (FN-Sumla) Doğan eti kancaya asıyor. → mok’uğams/ mok’uğay; ek’uğams


geluk’vançxams (FN ~ AH HP) EDA har.f. [part. gelak’vançxe(r)i] Sütün, ayranın, yoğurdun, sulu yemeğin vs içine [dat.] ekmek [aps.] doğruyor, ekmek parçaları katıyor. Lazut’işi gyari yogut’iz gelebuk’vançxam do bimxo(r). (FN-Ç’anapet) Mısır ekmeğini yoğurdun içine doğrayıp yiyorum. Xomula mç’k’udi çorbaz gelebuk’vançxaşi içuçkanen. (AH-Lome) Kuru ekmeği çorbaya doğrayınca yumuşuyor. → ok’unçxums; ek’unçxums; celunçxuy; duluk’ançxeps; duluk’vançxups


gelulams → gelalams


gelulun (FN ~ HP) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gelebulur/ gelevulur; emp.geç.1.tek. gelebulurt’i/ gelevulurt’i; perf.1.tek. gelafti/ gelapti; gel.1.tek. gelaftare/ gelaptare; part. gelaxtime(r)i; f.-i. gelaxtimu] 1. Aşağıya doğru dolaşarak gidiyor. Yokuştan iniyor. Cumadi-çkimi moelimepeşi k’ulubişa gelaxtu. (FN-Ç’anapet) Amcam ögretmenler kulübüne gitti. Gemtumani gelit’aşi k’uçxe k’ayi dodgi. Var-gyantxa. (HP-P’eronit) Yokuştan inerken ayağını iyice dik. Yere düşme. 2. (Dere, ırmak) çok az meyilli yerde aşağıya doğru akıyor. Ntxionaşı 3’alendo na-gelulun ğalik dido mskva şiyams. (FN-Ç’anapet) Fındıklığın önünden (= aşağısından) geçen dere çok güzel hışırdıyor. Pi3xalaşi abja Ç’anapetiz gelulun. Edo noğaz mzuğaz ant’alen. (FN-Ç’anapet) Pi3xala deresi Ç’anapetten geçiyor. Ve sahilde denize karışıyor. Pederik pucepez 3’k’ari oşvapu şeni livadiz na-gelulun 3’k’ariz golun3’oramz. (FN-Ç’anapet) Babam ineklere su içirmek için bahçede akan suyun önünü kesiyor. Lazonaz germapeşi rubapeşen ğalepe gelulun. (AH-Borğola) Lazonada dağların vadilerinden ırmaklar akar. → celulun, gilulun; ≠ gyulun

istek kipi ikinci biçimi gelebit’a, gelit’a, gelit’as vs : Gelebit’aşa gyari mot-korumt’as. Tenceres gok’oroni ar mutu komomç’ik’o. (AH-Lome) Aşağı inene kadar yemek soğumasın. Tencereyi sarabilecek bir şey verseydin.

şsz gelilven (PZ), gelilen (ÇM ~ AŞ), gelixtinen (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), gelilen/ gelilinen (FN-Sumla ~ HP), gililen (ÇX) : Aşağıya doğru dolaşarak gidilir. Yokuştan inilir. Obadalaz elamti var-elilen do gelamti k’ai gelilen. (FN-Sumla) Yaşlılıkta yokuş yukarı çıkılmıyor, ama iniş aşağı kolay iniliyor.


gelumers (AH ~ HP) EDA har.f. Az meyilli alanda biri için [dat.] cansız cismi [aps.] indiriyor. Berek nana-muşiz k’uk’umate 3’k’ari gelumers. (AH-Lome) Çocuk annesine güğümle su indiriyor. Onurik baba-muşis na-unon xerxi ont’uleşe gelumers. (AH-Borğola) Onur babasının istediği testereyi tarlaya (aşağıya) götürüyor. → celuğams/ celuğay, geluğams, gilumers, gilumars


gelumt’vinams (AH) EAL har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Çamaşırı veya yiyecekleri [aps.] (yumuşatmak için ya da tuzunu almak için) suya bastırıp bekletiyor. Nusak dolokunu ipti meyanaxumz. Ok’açxe ar-jur saat’iz leğeniz gelumt’vinams do hemora şkule naxums. (AH-Lome) Gelin çamaşırları önce bir ön yıkama yapıyor. Sonra bir iki saat leğende ıslatıyor ve ondan sonra yıkıyor. Babak na-k’vatasen ç’uburiz t’k’ebi va-goxomaşa nanak msurtu şeni goşorums. Ok’açxe he msurtupeşi 3an3a şeni babak k’ayepe goşimez do 3’k’ariz gelumt’vinams. (AH-Lome) Babamın kestiği kestaneler henüz kurumadan annem bağ ipi yapmak için kabuğunu hemen soyuyor. Sonra o kabuklardan çanta yapmak için babam iyilerini seçip suya koyuyor. → gelupinams; golibams/ golibaps


geluncaxams/ geluncaxaps (HP) ED har.f. Tetiği [dat.] aşağı doğru vurarak çekiyor. Kemalik tufeği ğeciz tiz noğiyu do tetiğiz geluncaxu. (HP-P’eronit) Kemal tüfeğini domuzun kafasına doğrultup tetiği çekti. ++ ncaxums


geluncuği[1]/ gelincuği[1] (AH)(AK) i. Gelincik bitkisi. Avliz gelaxunonişi yaniz geluncuği doborgi. (AH-Lome) Avluda oturağın yanına gelincik diktim. → celincuği; ≠ k’odapapara


geluncuği[2]/ gelincuği[2] (AH) i. Gelincik hayvanı. K’at’uk mtugi ç’opums. Ala gelincuği var-aç’open. (AH-Lome) Kedi fare yakalıyor. Ama gelincik yakalayamıyor. → ğut’u, ğut’una; mzenuri; man3’epura


gelunçaxams (FN-Sumla) EDA har.f. Tek gözünü [aps.], üst ve alt kirpiklerini ve yanağın göze yakın yerini de kullanarak, birini hedef alıp [dat.] kırpıyor. Cemalik bozopes toli gelunçaxams. (FN-Sumla) Cemal kızlara göz kırpıyor. → cuk’am3’inay, eluç’apxayII, (nçaxums altında) unçaxams, gyunç’axups


gelupinams[1] (FN-Ç’anapet) EAL har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Çamaşırı veya yiyecekleri [aps.] (yumuşatmak için ya da tuzunu almak için) suya bastırıp bekletiyor. Nanak kçe şeyepe t’u3a 3’k’ariz gelupinamz do naxumz. (FN-Ç’anapet) Annem beyaz eşyaları sıcak suda bekletip yıkıyor. → gelumt’vinams


gelupinams[2] (AH-Lome) EAL har.f. [kb. {u-}’nun işlevi belli değil] Buğday, fındık, mısır vs’yi [aps.] bir yerin [lok.] ucuna ya da kenarına seriyor.

şsz : gelipinen : Buğday, fındık, mısır vs bir yerin ucuna ya da kenarına seriliyor. Çuçape jimok’az dobupinat. Lazut’i do ntxiri serentişi balk’oniz-ti gelipinen. (AH-Lome) Boş mısır koçanlarını evin arkasına serelim. Mısır ve fındık serenderin balkonuna da serilir.


gelusumers (FN), gelusumels (FN-Sumla), gelusumers (AH ~ HP) EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. gelebusvi/ gelevusvi] Aşağıya doğru sürüyor. Ç’e, si sore ? Çkar va-iz*ire(r). Mtelli gonduni. A nk’iyaz noşkeyi kogelebusva. (AH-Lome) Yahu, sen nerelerdesin ? Hiç görünmüyorsun. Hepten kayboldun. Ocağın kenarını kömür ile cizeyim (= Duvara bir çeltik atayım bari). → celusums/ celusuy, gilusumers, gilusumars


geluşvels (FN ~ ÇX) ED har.f. Aşağıda bulunan birine [dat.] yardım ediyor. Tanrı [erg.] birine [dat.] yardım ediyor. Na-içils do oxoyi na-k’odums Ğormotik geluşvels. (AH, atasözü, K.A.) Evlenene ve ev yapana Allah yardım eder.


gelut’k’obun (AH) AD har.f. [f.-i. gelat’k’obinu] Pusuya yatıyor. Gzas elut’k’obi do meç’opi. (AH-Lome) Yolda saklanarak yakala. → it’obun; cet’obun; (get’k’obun altında) gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; ilot’k’obun


gema → germa/ gemma


gemi (AŞ-Ortaalan)(AK) i. Gemi. Gemi 3’ari eç’ç’opu şuk’k’ule zuğa dixxu. (AŞ-Ortaalan) Gemi su aldıktan sonra denize battı. Gyozgira gemi gyant’onun do çkin-ti aşo vo3’k’ert. (AK-Döngelli) Göz göre göre gemi batıyor da biz de böyle bakıyoruz. → cemi; mangana-sk’afindi; vapuri, vapoyi; k’aravi


gemkums EA har.f. Öğütüyor. Karmat’ek lazut’i gemku bekita. NanakLazut mot-geskidut’azya do xaroz na-guragadams sersi mulun. (AH-Lome) Değirmen mısırı öğüttü galiba. AnneminMısır kalmasındiye xaronun etrafına vurduğu sesler geliyor. → mkums[1]/ mkuy, mkups[2]


gemti (FN ~ HP ÇX) z. Dik meyilli yokuştan aşağıya doğru. Germaşi 3’k’ari purengite gemti geiyonamz. (FN-Ç’anapet) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. Oxorişi gemti çayluği doboxenapi. (FN-Ç’anapet) Evin aşağısındaki yokuşu çaylık yaptırdım. Ha3’i a m3ika emti eşaptaten do uk’ule gemti geptaten. (FN-Sumla) Şimdi biraz yokuş yukarı çıkacağız ve sonra iniş aşağıya ineceğiz. → cemtumani, gemtumani


gemtumani (FN ~ ÇX) z. Bayır aşağı. Dik meyilli yokuş aşağıya. Dik meyilli yokuş aşağıda. Rak’anişi gemtumani rubaşa gebulur. (FN-Ç’anapet) Tepeden aşağı dereye iniyorum. Pucepe oxorişi gomtumaniz gomcvini do uk’açxe-ti gemtumani gelolapi. (FN-Sumla) İnekleri evin etrafında otlat ve sonra da aşağı doğru gönder. Gemtumani gelaxti. Hek ren. (HP-P’eronit) Yokuştan dolaşarak in. O ordadır. Gemtumani gelit’aşi k’uçxe k’ayi dodgi. Var-gyantxa. (HP-P’eronit) Yokuştan inerken ayağını iyice dik. Yere düşme. Bere-muşi gemtumani gix’onups. (AK-Döngelli) Çocuğunu bayır aşağı indiriyor. Omerik kizağiten gemtumani gyustu do k’uçxe xonot’ruxu. (AK-Döngelli) Ömer kızak ile bayır aşağı kaydı da ayağı kırıldı. → cemtumani; gemti


gemzuleri/ gemzuleyi → gyomzulams


gemzuli (AH ~ HP ÇX) s. Üzgün. Xatice gemzuli ren. (AH-Lome) Hatice üzgündür. O3’k’edu. Bere-muşi gemzuli steri ren. Baba-muşik k’itxu : “Mu gomç’un ?” ya do. BerekMa mutu var-momç’un. Nciri komomixtuya u3’u. (AH-Borğola) Baktı. Çocuğu üzgün gibi. Babası da sordu : “Ne derdin var ?” diye. Çocuk : “Benim derdim yok. Uykum geldidedi. [üzgün; buruk; neşesiz] guri-cet’ineri; [üzgün; kırgın; neşesiz; buruk] cet’eri, guri cet’eri


gem3xineri (AH) i. Un, süt, yumurta ve şeker katılarak fırında yapılan bir tatlı. Gem3xineri irik ar t’epsiz ok’obipxort’itşi mik dido ipxort’u va-oxi3’onert’u. (AH-Lome) Gem3xineriyi hepimiz bir tepside yerken kimin çok yediği anlaşılamıyordu. “Gem3xineri nostoneri ivasya do mkveris mja ek’ubams. (AH-Borğola) “Gem3xineri lezzetli olsundiye una süt katıyor.


gem3’k’omilu (AH) i. [♦ dey. gem3’k’omiluşe ulun : Fal baktırmaya gidiyor. Falcıya gidiyor.] Na-memixires altunepe soti var-iz*iru. Ar gem3’k’omiluşe mendaptitk’o beki mutu divasen. (AH-Lome) Çalınan altınlarımız bir yerde bulunamadı. Bir de fal baktırmaya gitseydik belki bir şey olur


genaxums/ genaxups (FN ~ ÇX) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. genapxum/ genapxup] Az miktarda çamaşırı [aps.] bir kabın içinde yıkıyor. → cenaxums/ cenaxuy


genci s. Genç. Genci bort’işa ok’oxveri saat’i gom3’k’umt’i do xolo gebdgumt’i. Teknolojik ir şeyi dokturu. Handğaneri saat’epe ar ok’ixu-i ar daa var-geidgen. (FN-Sumla) Gençken bozulmuş saati açıp yeniden kuruyordum. Teknoloji her şeyi değiştirdi. Bugünkü saatler bir bozuldu mu bir daha kurulmaz. Genci k’oçik çkar oncğore var-aven do ik’vans. (AH-Lome) Genç adam hiç utanmayıp dileniyor. Genci k’oçik muntxa dolikunasen nimskvanams. (AH-Lome) Genç insan ne giyinirse yakıştırıyor. Genci berek oxorca ncaz z*iruşi tudelen amo3’k’ers. (AH-Lome) Delikanlı çocuk kadını ağaçta görünce aşağıdan etek altına bakıyor. Ali dido genci ren. Ama badi k’oçepe steyi gulun. (AK-Döngelli) Ali çok gençtir. Ama yaşlı adamlar gibi geziyor. → cenci; mordale, ağan-mordale


gencireri/ gencireyi (AH ~ ÇX) s. ve i. Yatalak. Gencireyi var-ğurun; k’uçxez dodgineyi doğurun. (AH, atasözü, K.A.) Yatalak hasta ölmeyebilir; ayaktaki sağlam ölebilir (= Ölümün ne zaman ve ne şekilde geleceği belli olmaz). → ast’enari, ost’enari, astenayi, astenyai; gecans


gencoba i. Gençlik. Genç olma durumu. Xasanik gencoba-çkimis dido cumaloba moğodu. (AK-Döngelli) Hasan gençliğimde çok kardeşlik yaptı. → gençluği


gençluği i. Gençlik. Gençluğiz dido içalişinen do obadalik’iz oç’k’omu şeni kinayiz m3ika mutu elidven. (AH-Lome) Gençlikte çok çalışılır ve ihtiyarlıkta yemek için kenara bir şeyler atılıp biriktirilir. → gencoba


genç’areri/ genç’areyi (FN) i. [< gyonç’arams fiilinin partisipi] Para. [Özellikle kâğıt parayı ifade eder.] Ar fara k’ore3xeyi genç’areyi xolo k’ore3xums. (FN-Ç’anapet) Bir kere sayılmış parayı tekrar sayıyor. P’ap’uli-çkimi Batumişa dulya oxenuşa it’u do genç’areyi ç’k’indumt’u. (FN-Ç’anapet) Dedem Batum’a iş yapmaya gidiyordu ve para kazanıyordu. Genç’areyi pangaz miz*in. (FN-Ç’anapet) Param bankada duruyor. Genç’aryi sanduğiz gemiz*in. (FN-Ç’anapet) Param sandıkta duruyor. Alişi biç’i kogyagu-doren do cumadi-muşiz p’anda genç’areyi ak’vans. (FN-Ç’anapet) Ali’nin oğlu alışmış ve her zaman amcasındnan para istiyor. → cenç’areri, geç’are(r)i, geç’arali, geç’areli; para, pere


gendğane (AK)(ÇX) z. Yarından sonra. “Gendğane mota-çkimi moxtasinonya do xeloba miğun. (AK-Döngelli) “Yarından sonra torunum gelecekdiye sevinçliyim (= sevincim var). Ç’umen xomoxti. Ç’umen var-mugalenna gendğane moxti. Gendğane-ti var-mugalenna met’i-gendğane xomoxti. (AK-Döngelli) Yarın gel. Yarın gelemezsen ertesi gün (= yarından sonra) gel. Ertesi gün de gelemezsen bir sonraki gün (= yarından iki gin sonra) gel. → cendğani/ gendğani


gendğani (FN ~ AH HP ÇX) z. Yarından sonra. Amet’i-hentere gendğani çkunda moxtanen. (FN-Ç’anapet) Ahmet’giller yarından sonra bize gelecekler. Hem k’alati handğa çku mik’oreman, ç’ume gendğani tkva-ti gik’oremt’anen. (FN-Sumla) O sepet bugün bize lazım, yarınlarda size de lazım olacak. Ç’umanişe çkar ora var-maven. Gendğani sap’at’oni ren. Noğaşe geptaten. Skande ancaxi me3’k’indğani memacoxinen. (AH-Lome) Yarın hiç zamanım olmaz. Öbür günü cumartesidir. Çarşıya ineceğiz. Sana ancak ertesi günü uğrayabilirim. Na-p’ç’aripe skande gendğani gincğonare. (AH-Borğola) Yazdıklarımı sana yarından sonra yollayacağım. → cendğani, gendğane


gendğulun (AK) Aø har.f. Eriyor. Mtviris mjora geçaşi içiçxanen do gendğulun. (AK-Döngelli) Kara güneş vurunca yumuşup eriyor. → in3’inen; ndğulun


gendrik’ums (FN-Ç’anapet), gendrik’oms (FN-Sumla ~ HP-P’eronit), gendrik’ups (HP ~ ÇX) EA har.f. Aşağıya doğru eğiyor. Ti gendrik’oms. (AH-Lome) Başını eğiyor. K’oçi ti gendrik’oms. (HP-P’eronit) Adam (utancından) boynunu büküyor. → cendrik’ums/ cendrik’uy


geni (AH-Borğola ~ HP)(AK) i. Dana. Genik p’et’elams ! Vaşa 3’k’ari aominu. 3’k’ari komeçit-dort’un-i ? (AH-Borğola) Dana meliyor ! Sakın susamasın. Su vermiş miydiniz ? Kemalik geni pucis nunç’inams. (HP-P’eronit) Kemal danayı ineğe yanaştırıyor. Pucik geni-muşi lokups. (AK-Döngelli) İnek yavrusunu yalıyor. Bak’is genik p’et’elaps. (AK-Döngelli) Ahırda inek yavrusu (= buzak ya da dana) böğürüyor. [AH-Borğola’da hem ngeni hem geni denir.] → nceni, ncenina, ngeni; ≠ mozari; p’ep’ela


genk’ilums/ genk’ilups (HP ~ ÇX) EA har.f. Kilitliyor. Xasanik incirt’aşi odayi ek’na genk’ilups. (ÇX-Makret) Hasan, uyurken odanın kapısını kilitliyor→ nk’olums/ nk’oluy, nk’ilums/ nk’ilups; cenk’olums/ cenk’oluy, genk’olums


genk’lima (FN) i. Bıçkının [gen.] sapı. Pederik gelak’idu şeni bizite xerxişi genk’lima gamaxumz. (FN-Ç’anapet) Babam asmak için bıçkının sapını metal delici ile deliyor.


genk’olums (FN ~ AH) EA har.f. 1. Kilitliyor. Xasanik oxoyişi neknape genk’olu. (FN-Ç’anapet) Hasan evinin kapılarını kilitledi. Nanak ç’ikşari genk’olumz do heşote pucepe axirişi ogine elokaçamz. (FN-Ç’anapet) Annem çeperin kapısını kapatıyor ve öylece inekleri ahırın önünde tutuyor. Pencereşi nek’lape genk’olayiz oxoyi xayi molim3’k’upanen. (FN-Ç’anapet) Pencere kapaklarını kapatınca evin içi çok kötü kararıyor. Axiri genk’olaşi m3’k’upi iven. Babak nek’naz ncami gedgims. (AH-Lome) Ahırı kapatınca karanlık oluyor. Babam kapıya cam takıyor. Nek’na zori mot-genk’olum. (AH-Lome) K’apıyı hızlı kapatma. Ğoberişi nek’na genk’olit ! Puci ont’uleşen goşilams do var-oxoga3’onenan. (AH-Borğola) Çeperin kapısını kapatın ! İnek tarladan geçer de anlayamazsınız. Nek’nas ç’ulu kogoludvi do genk’oli. (AH-Borğola) Kapının arkasına (sürgü vazifesi gören) ağacı tak da kitle. 2. Gözlerini [aps.] kapatıyor. Toli gemk’olum. (FN ~ AH) Gözlerimi kapatıyorum. → nk’olums/ nk’oluy, nk’ilums/ nk’ilups; cenk’olums/ cenk’oluy; genk’ilums/ genk’ilups

yet. gyank’olen : Kitleyebiliyor. Kapatabiliyor. Xasani ! Memet’is axirişi nek’na var-gyank’olen. Konuşveli. (AH-Borğola) Hasan ! Mehmet ahırın kapısını kapatamıyor. Yardım et.

part. genk’oleri/ genk’oleyi : Kilitlenmiş. Genk’oleyi nek’naşen tena amulun. (FN-Sumla) Kapalı kapıdan ışık giriyor. Mektebepe tadilis genk’oleri iven. (AH-Lome) Okullar tatilde kapalı olur. Ar ciariş nek’na genk’oleri uğut’u. Sum fara dort-ciari bot’k’oçi do puli var-gemadu. (AH-Borğola) Bir dört kapısı kapalı idi. Üç defa dört-cihar attım da pulumu koyamadım.


genk’orums (FN-Ç’anapet)(*) EAL har.f. Bir şeyin üzerinde veya bez, mendil vs’nin içine [lok.] bağlıyor. [Hareket, bağlayanın altındaki bir irtifada gerçekleşir.] Ok’an3’uonişi tok’i k’ap’et’i var-genk’orayiz ordoşen mestun. (FN-Ç’anapet) Salıncağın ipini kuvvetli bağlamayınca erken sıyrılıyor. [(*) FN-Ç’anapet diyalektinde hem genk’orums hem gek’orums denir.] → cenk’orums/ cenk’oruy, cek’oruy, gek’orums; gek’irums/ gek’irups


genot’ale (FN) i. Arda bırakılan şey. Arda kalan şey. Coğorişi genot’ale k’at’upek oç’k’omez. (FN-Sumla) Köpekten arda kalanını (= yemediğini) kediler yediler.


gent’ona (AH) i. Suda yapılan batırmaca oyunu. A baabeyi gent’ona dop’at. (AH-Lome) Birlikte gent’ona oynayalım. → geşkida; + gyont’onams


gent’ra3eri (FN) i. Tümseğin kayması sonucu oluşan yer. Pederik livadi-k’udelişi gent’ra3eriz ntxiri do nez*i kododgu. (FN-Ç’anapet) Babam bahçe dibindeki tümseğin kaydığı yere fındık ve ceviz dikti. [Bu kelime Arhavi’de kullanılmaz.]


gen3ums/ gen3un (FN ~ AH HP ÇX) Aø har.f. Yağış [aps.] kesiliyor. Diniyor. Mç’ima gen3u. (AH-Lome) Yağmur kesildi (= dindi). Mtviri gen3u. (AH-Lome) Kar kesildi (= dindi). → mesk’urunIII; golan3ums, golan3un; gon3un, gon3ums; goliğamsII; get’roxunII


gen3’irums/ gen3’irups (HP ~ ÇX) EAL har.f. Bir kabın içine süzüyor. Fundak mja gen3’irums. (HP-P’eronit) Funda sütü (bir kabın içine) süzüyor. → cen3’orams/ cen3’oray, gen3’orums


gen3’orums (FN ~ AH) EAL har.f. Bir kabın içine süzüyor. Mja 3’ut’a 3’uk’aliz gen3’orums. (FN-Sumla) Süt küçük 3’uk’alinin içine süzüyor. → cen3’orums/ cen3’oruy; gen3’irums/ gen3’irups


gepatxums/ gepatxups (FN ~ HP ÇX) EA har.f. Üzerindeki tozu almak için bez vs araçla vura vura bir şeyin üstünü silkeliyor. Nanak oncire gepatxums do omjorams. (FN-Ç’anapet) Annem yatağı silkeleyip güneşletiyor. Ar mutute sufra kogepatxi. (FN-Sumla) Bir şey ile sofra üzerinin tozunu al. Oncirez k’at’u meşaxtu-doren do nanak gepatxums. (AH-Lome) Yatağa kedi girmiş de annem yatağın üstünü silkeliyor. → patxums/ patxuy/ patxups; cepatxums/ cepatxuy; vrat’k’ums, govrat’k’ums

+ gyopatxams/ gyopatxaps (HP-P’eronit) EA har.f. Bir şeyin üstünü silkeleme şeklinde yavaşça vuruyor.


gepsims (AH) Eø har.f. Altına işiyor. (Uyurken) yatağa işiyor. Berek seri oncirez gepsims. (AH-Lome) Çocuk gece altına işiyor. Berek seri gepsims. (AH-Borğola) Çocuk gece altına işiyor. →cepsams; cepsuy, gepsums

yet. gyapsen : (İstem dışı) uyurken yatağa işiyor. Altına kaçırıyor. Berez gyapsen. Nana-muşik onciyamt’aşi erçapulez nayloni e3’urçams. (AH-Lome) Çocuk altına kaçırıyor. Annesi yatırırken çarşafın altına naylon seriyor. Osmaniz seri gyapsen. İncirt’aşi erçapulez muşamba meşirçams. (AH-Lome) Osman gece çişini kaçırıyor. Yatarken çarşafının altına muşamba seriyor. [gepsims ile gyapsen genelde eşanlamlıdır.]


gepsums (FN) Eø har.f. Altına işiyor. (Uyurken) yatağa işiyor. Berek seyiz gepsums. (FN-Ç’anapet) Çocuk gece altına işiyor. Berek seri oncirez gepsums. (FN-Sumla) Çocuk gece altına işiyor. → cepsams; cepsuy; gepsims


gepums (AH) Aø har.f. I. (AH-Lome) Süt [aps.] taşıyor. Ocağiz mja yodgaşi toli mot-mok’omer. Mja dido ordo gepums. (AH-Lome) Ocağa süt koyunca gözünü ayırma. Süt çok erken taşıyor. → mpun

II. (AH-Borğola) Sulu yemek [aps.] kaynıyor. Daçxuri dido e3’ugzaşi gyari ordo gepums. (AH-Borğola) Ateşi fazla altından tutuşturunca yemek erken kaynar.


gepun (FN-Ç’enneti) Aø har.f. Sıvı [aps.] ısınıyor ya da kaynıyor. → mpun, mpuy; gyopun; + gyopinams[2]


gepuşonums (AH) EA har.f. Ekmek [aps.] ufalıyor. Babaz mç’k’udişi elat’axu-adeti var-uğun. T’epsiz gepuşonums do naşkumers. (AH-Lome) Babamın ekmek kırmak diye bir adeti yok. Tepsinin içinde ufalayıp bırakıyor. punçxolums; [doğruyor] k’vançxums


geputxun (FN ~ ÇX) Aø har.f. 1. (Kuş) uçup gidiyor. 2. (Kuş yavrusu büyüyünce) yuvasını terk ediyor. T’orocişi motalepe dahaluk var-geputxez. (FN-Ç’anapet) Güvercin yavruları halen yuvadan uçmadılar. K’inçi irdaşi yuvaşen geputxun. (AH-Lome) Kuş büyüyünce yuvadan uçar. 3. mec. (İnsanın çocukları büyüyünce) ana baba ocağını terk ediyor. Ora-muşi moxtaşi bozope oxorişen geputxunan. (AH-Lome) Zamanı gelince kızlar evinden uçuyor. → cejun; ceputxun


gerçale (FN ~ ÇX) [< gyorçams/ gyorçaps : Üzerine seriyor.] i. Üzerine serilen şey. Monç’vaşi gerçale. (AH-Lome) Folluğa serilen bez veya ot. K’azaği-skani monç’vaş gerçale divu-doren. (AH-Lome) Kazağın, tavuk folluğu gibi olmuş (= çok eskimiş ya da çok kirlenmiş).


geride/ geyide (FN) z. Arkada. Geride. Ağne na-naşku şeni boginaz geride komoxedu. (FN-Ç’anapet) Yeni çıkan arı yavrusu, peteğin arka kısmına kondu. Oxorişi geride na-dgin mbuli jur ndğaşen doni imç’itanen. (FN-Ç’anapet) Evin arkasında duran kiraz agacı[nın yemişi] iki günden beri kırmızlaşıyor. Muxtayik eletriğişi santrali mektebişi geyide kogyodgapu. (FN-Ç’anapet) Muhtar elektrik santralini okulun arkasına kurdurdu. → ceride; geidele; uk’açxe[2]


gerideni/ geyideni (FN) s. Arkadaki. Gerideki. Pederik ğvarite na-moxtu oxoyişi geyideni t’ot’olo3i xak’arums. (FN-Ç’anapet) Babam yağmur suyu ile gelen, evin arkasındaki çamuru temizliyor. → geideni; geideleni


germa/ gemma/ gema (FN ~ ÇX) i. [çoğ. germape/ gemmape/ gemape] Dağ. Germaşi 3’k’ari purengite gemti geiyonamz. (FN-Ç’anapet) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. Na-gamabiurare germapez gamadgitun. (FN-Ç’anapet) Kışnadığım dağlarda yankılanıyor. Gemas bingrinet’i do ar msucis kogebak’ni. (FN-Sumla) Dağda yuvarlanıyordum ve bir sarmaşığa tutundum. Gema umky’apeli var iven. (AH, atasözü, K.A.) Dağ çakalsız olmaz. Germaşi 3’k’ari boru k’ala 3’alendo geloyonams. (AH-Borğola) Dağ suyunu boru ile aşağı götürüyor. Germaz gobulut’işi Memeti go3’obitxozinam. (AH-Borğola) Dağda gezerken Mehmeti önümden eşlik ettiriyorum. Mağala germapeşen gelamte gami3’k’edaşi zuğa iz*iren. (AH-Borğola) Yüksek dağlardan yokuş aşağı bakınca deniz görünür. Han3’o germaz k’alivi p’ç’k’adi. Edo dido irek’i divu. (AH-Borğola) Bu yıl dağda kulübe çaktım. Ama çok iğreti oldu. Lumcaşi germapez mky’apupek ouruz gyoç’k’aman. (AH-Borğola) Akşam olunca dağlarda çakallar ulumaya başlar. Germaz gobulurt’işi xra3kineri ğeci bz*iri. Mu-şeni xro3ku var-oxoma3’onu. (AH-Borğola) Dağda gezerken domuz leşi gördüm. Niçin ölmüş, anlayamadım. Go3’oz k’a3xanak’a o3’ilu şeni mağala germapeşe bidi. (AH-Borğola) Geçen yıl yabanmersini toplamak için yüksek dağlara gittim. Germaşe eşaptaşi iriİiihuhuhuhuuu !” ya do zori gamamğorinu momaçiçkinen. (AH-Borğola) Dağa çıktğımda hep İiihuhuhuuuudiye hızlı bağırmak içimden geliyor. Memet’ik germaşe eşaxtaşiİiiihuhuhuuuuya do gamiurams. (AH-Borğola) Mehmet dağa çıktığındaİiiihuhuhuuuudiye bağırıyor. → daği/ ndaği


germa-k’oçi/ gemma-k’oçi (FN ~ ÇX) i. Erkek insan azmanı olarak düşünülen imgesel bir tasarım : her yanı uzun kıllarla kaplı olup dağlarda yaşadığı söylenir. Bir çeşit karakoncolos.


gesilups (AK) EA har.f. Siliyor. Berek na-ç’aru ondepe gesilups. (AK-Döngelli) Çocuk yazdığı şeyleri siliyor. → cejirums/ cejiruy; ceşiruy, meşiruy; gejilums/ gejiloms, nojilams; silups

şsz gisilen : Siliniyor. Mç’ima domç’imuşi but’k’ape gisilen. (AK-Döngelli) Yağmur yağdığında yapraklar siliniyor (= yaprakların üstündeki toz gideriliyor).


geskidun (FN ~ ÇX) Aø/AL har.f. I. Aø har.f. Geride kalıyor. Artık olarak kalıyor. Nanak ipti mja ok’imers. Ok’açxe ar didi tencerete mk’vali ikoms. Na-geskidun tani-ti t’urvate n3’orums do minci ikoms. (AH-Lome) Annem ilk olarak sütü biriktiriyor. Sonra büyük bir tencere içinde peynir yapıyor. Kalan peynir suyunu da bez torbada süzerek minci yapıyor. Karmat’ek lazut’i gemku bekita. NanakLazut mot-geskidut’azya do xaroz na-guragadams sersi mulun. (AH-Lome) Değirmen mısırı öğüttü galiba. AnneminMısır kalmasındiye xaronun etrafına vurduğu sesler geliyor. Mtutik topurite diz*ğaşiNa-geskidunpe mot-z*iromt’anya do let’ate molapams. (AH-Borğola) Ayı bal ile doyuncaArda kalanı görmesinlerdiye toprakla üstünü kapatıyor. → cesk’udun

II. AL har.f. Sınıfta kalıyor. Mamut’işi biç’i go3’oz sinifiz geskidu. (FN-Ç’anapet) Mahmut’un oğlu geçen sene sınıfta kaldı. Xuseni tembeli ren. Dersiz var-içalişams. K’at’a sinifiz geskidun. Cuma-muşi Xasanik dido k’ayi ik’itxoms. K’at’a 3’anaz pek’iyite golulun. (AH-Lome) Hüseyin tembeldir. Derste çalışmıyor. Her sınıfta kalıyor. Kardeşi Hasan çok güzel okuyor. Her sene pek iyiile geçiyor. K’ai na-var-ak’itxen berepe sinifiz kogeskidun. (AH-Borğola) İyi okuyamayan çocuk sınıfta kalır. → dosk’udunII; doskidunII-b


geskirun (AK) Aø har.f. I. Dere, ırmak, çay, hark gibi açıktan akan su [aps.] kuruyor. Yazi moxtaşi ğali xogeskirun. (AK-Döngelli) Yaz gelince dere kuruyor. → gyoxomun; geskurun; ++ meskirun

II.1. Şişik olan bir şey [aps.] iniyor. 2. Şişirilmiş bir şeyin [aps.] havası kaçıyor. Tulumi voba(r)up. Ama geskirun. (AK-Döngelli) Tulumu şişiriyorum. Ama iniyor (= havası kaçıyor).

+ gyuskirun AD har.f. a. Birinin [dat.] vücudundaki [aps.] şişlik iniyor. Xe domaba(r)u do ar jur ndğa şkule xogemiskiru. (AK-Döngelli) Elim şişti de bir iki gün sonra indi. Nazmişi ba(r)eli xe-muşi ar jur ndğa şkule xogyuskirun. (AK-Döngelli) Nazmi’nin şişik olan eli bir iki gün sonra iner. (gekirun altında) gyukirun

b. Birine ait [dat.] şişirilmiş bir şeyin [aps.] havası kaçıyor. Tulumi voba(r)up. Ama gemiskirun. (AK-Döngelli) Tulumu şişiriyorum. Ama iniyor (= havası kaçıyor).


geskurun (FN ~ AH) Aø har.f. 1. Dere, ırmak, çay, hark gibi açıktan akan su [aps.] kuruyor. Kesiliyor. Karmat’eşi xerk’i geskuru-doren. Babak ğalişen 3’k’ari ek’ut’alams. (AH-Lome) Değirmenin harkı kurumuş. Babam dereden üzerine su gönderiyor. 2. (Ağaçta ıslak duran sepet, örtü vs gibi) ıslak bir nesne başka bir nesnenin üzerinde dururken kuruyor. Modvalu k’ayi va-xomu-doren. M3ika şu ren. Ncaz geladvana bulut’atşa muşebura geskurun. (AH-Lome) Ayakkabı iyice kurumamış. Biraz ıslaktır. Ağaca koysan biz gidene kadar kendi kendine kurur. 3. (Yatakta bulunan bir ıslaklık, sandalye, koltuk ıslaklığı gibi) bir nensnenin üzerindeki ıslaklık kuruyor. On3xonez na-gyomç’imu dişkape kogumpinana, t’aoni mot’ubaşi muşebura geskurun. (AH-Lome) Tavanarasında yağmur damlayıp ıslanan odunları yayarsan, havalar ısınınca durduğu yerde kendi kendine kurur. →gyoxomun; geskirunI


gestikums/ gestikoms/ gestikups (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. I. (FN ~ AH) Bir şeyin [aps.] üstünü yoluyor. Berepek getasulez ibiyez do ağne na-extu-dort’un şuk’a gestikez. (FN-Ç’anapet) Çocuklar fıdanlıkta oynadılar ve yeni çıkmış salatalıkları yoldular. Kemalik nek’naşi nk’ola gundunuşi nek’naşi pi3ari gestiku do oxorişe amaxtu. (AH-Borğola) Kemal kapının anahtarını kaybedince kapının tahtasını söküp eve girdi.

II. (AH ~ HP)(AK) Asılı bir şeyi [aps.] bir yerden uygunsuzca çekip koparıyor ya da yırtıyor. Çkuni bozok perdepe ge3’k’imt’aşi ge3’ik’iden do gestikoms. (AH-Lome) Bizim kız perdeleri sökerken asılıp usulsuzca çekerek koparıyor. Oxoriz na-geinçxilu k’unk’li keserite gepstiki. (AH-Borğola) Evde bozulan (asma) kilidi keserle söktüm. K’ulanis perde var-a3’k’en do gestikups. (AK-Döngelli) Kız perdeyi sökemiyor da aşağı doğru çekerek yırtıyor.

part. gestikeri : Üzeri yırtık. Babak orz*oz gestikeri yeepe msucite geşums. (AH-Lome) Babam sandalyenin yırtık yerlerini sarmaşıkla örüyor.


gestun (FN) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gepstur] I. Dik aşağıya kayıyor. Babak, urz*enişi k’ant’arepe na-var-gestun steri txombuz oxok’orams. (FN-Ç’anapet) Babam üzümün filizlerini, aşağıya kaymayacak şekilde, kızıl ağaca bağlıyor. Mtviri otvaşen gestun. (FN-Sumla) Kar çatıdan dik aşağıya kayıyor. → cest’un, cest’uy; cust’un, cust’vay

+ gyustun AD har.f. Birine ait bir şey düz ve kaygın bir zeminde kayıyor. K’uçxe gemistun. (FN-Sumla) Ayağım kayıyor. [◘ eşb. Aø har.f.]

II. Düz ve kaygın bir zeminde kayıyor. → gyustun Aø har.f.


gest’a (PZ-Apso) i. [çoğ. gest’ape] Taştan oyulmuş içi derin tepsi. Pleki. Gest’as zimayi cedums. (PZ-Apso) Tepsiye hamuru koyuyor. → cest’a, grest’a/ gresta; k’i3i


gesvarups (AK) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyleri [aps.] diziyor. Cuma-çkimik arabas dişka gesvarups. (AK-Döngelli) Kardeşim arabaya odunu dizerek yüklüyor. → cosvarams/ cosvaray, gyosvarams/ gyosvaraps; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps


geşa- (FN ~ HP) fb. [vuayel önünde geş-]

I. Arasına veya ortasına. Arasında veya ortasında. Bir şeyin içine yukarıdan. (Ör. geşadumers) → ç’eşk’a-, ceşk’a

II. Yüksek bir yerde. (Ör. geşaxedun)


geşabğams/ geşabğaps (HP-P’eronit) EAL har.f. [fb.{geşa-}] Taneli katı cismi [aps.] bir şeyin üstüne [lok.] döküp ilâve ediyor. → geşubğams


geşadgims/ geşadgips (AH ~ HP) EAL har.f. [fb.{geşa-}] Ağaca, ateşe vs yüksekçe bir yere [lok.] dik duracak şekilde koyuyor. Muhammedik felamuris k’arvani geşadgims. (AH-Lome) Muhammet ıhlamur ağacına kovan koyuyor. Nusak lu geşagdims. (AH-Lome) Gelin lahanayı (= lahananın içinde bulunduğu tencereyi) [ateşe] koyuyor. XasanikLova igubazya do 3’uk’ali daçxuriz geşadgims. (AH-Borğola) HasanŞıra kaynasındiye kazanı ateşin üzerine koyuyor. “Topuri mtutik mot-ipxort’azya do k’arvani ncaz geşadgu. (AH-Borğola) “Balı ayı yemesindiye peteği ağaca koydu. → geşadgums


geşadgums (FN) EAL har.f. [fb.{geşa-}] Ateşe vs [lok.] dik duracak şekilde koyuyor. Fadimek ç’uk’i daçxuriz geşadgu do doyuçanu. (FN-Ç’anapet) Fadime kazanı ateşin içine koydu ve siyahlaştırdı. → geşadgims/ geşadgips


geşadumers/ geşadumels (FN ~ HP) EAL har.f. [fb.{geşa-}] Ağaca, ateşe vs [lok.] yatay koyuyor. OsmanikBerepes mot-az*iret’anya do çanta ncaz geşadumers. (AH-Lome) Osman, “Çocuklar görmesindiye çantayı ağaca koyuyor. Musak 3’ipurişi ncas k’arvani geşadumers. (AH-Borğola) Musa gürgen ağacına petek koyuyor.

+ geşudumers/ geşudumels EDA/EDAL har.f. a. EDA har.f. Yukarıdan ateşe vs [dat.] yatay koyuyor. Dişka daçxuriz geşudumers. (FN-Ç’anapet) Odun ateşe veriyor. b. EDAL har.f. Biri için [dat.] yüksekçe bir yere [lok.] yatay koyuyor. Axmet’iz nana-muşik k’at’a ondğeris gyari mumers do ç’at’ali ncas geşudumers do igzals. (AH-Lome) Ahmet’e annesi her öğlen yemek getirir ve çatal ağaca koyup gider.


geşalums (FN), geşalams/ geşalaps (HP) EA har.f. [fb.{ge-}] Kurulu bir düzeneği veya işleyişi bozuyor. Xasani k’at’a idasen boyne karmat’e geşalumz. (FN-Ç’anapet) Hasan her gittiğinde hep değirmenin işleyişini bozuyor. A mintxanik mulun do geşalams. (HP-P’eronit) [Yabani hayvan yakalamak için kurduğumuz düzeneği] birisi gelip calıştırarak bozuyor. → ceşalums/ ceşaluy; moşalums; + gyuşalups


geşaxedun (FN ~ HP) AL har.f. [fb.{geşa-}] I. (FN-Ç’anapet) Patavatsızca çekinmeden bir yeri kendine mekân ediyor. Erdoğani so-ti ç’anda ren ulun do heko kogeşaxedun. (FN-Ç’anapet) Erdoğan nerede davet düğün varsa hiç çekşnmeden gidip oraya oturur.

II. (AH ~ HP) Yüksek bir şeyin üzerine oturuyor. Tepesine oturuyor. Mustava ncas geşaxedun. (AH-Lome) Mustafa ağaçta oturuyor (= oturma hareketini yapıyor).


geşaxen (FN ~ HP) AL hal f. [fb.{geşa-}] I. (FN-Ç’anapet) Beleşe konmuş oluyor. Zahmetsiz yaşıyor. Rahatça yer ediniyor. Mamut’i çkar mutu uxenu oxorcaşi let’az geşaxen. (FN-Ç’anapet) Mahmut hiç zahmetsiz eşinin mirasında keyfle yaşıyor.

II. (AH ~ HP) 1. Yüksek bir şeyin üzerinde oturmuş haldedir. Tepesinde oturmuş haldedir. Mustava ncas geşaxen. (AH-Lome) Mustafa ağaçta oturmuş haldedir. 2. mec. Boş ve avara oturuyor. Mustava lumcişa oxoyiz kogeşaxen do soti va-ulun. (AH-Lome) Mustafa akşama kadar evde boş oturup bir yere gitmez.


geşkida (FN ~ AH) i. Suda yapılan boğmaca oyunu. Şadi do Xuseinik geşkida isternan do Şadik Xuseini gyoşkidams. (FN-Sumla) Şadi ile Hüseyin suda boğmaca oyunu oynuyorlar ve Şadi Hüseyini boğuyor (= yeniyor). Memet’i do Xusenik geşkida ikoman. (AH-Lome) Mehmet ile Hüseyin geşkida oynuyor. → gent’ona


geşkurdun (AH) A.Abl/Aø har.f. Korkuyor. aşk’urinen, aşkurinen; aşkurins

I. A.Abl har.f. Birinden korkuyor. Bere baba-muşişe geşkurdu-doren. Baba-muşi suntxa z*irasen go3’amt’en. (AH-Lome) Çocuk babasından çok korkmuş. Babasını nerede görürse kaçıveriyor. ≠ ce3’vazden

II. Aø har.f. Korkak yetişiyor. Berez k’at’t’a mutu şeni uğarğalaşi geşkurdun. (AH-Lome) Çocuğa her şey için bağırınca korkak yetişir.


geşobğams/ geşobğaps (FN ~ HP) EAL har.f. I. (FN-Ç’anapet) Bir şeyin [lok.] içine taneli katı cismi [aps.] döküyor. Nanak let’a-makvali daçxurişi xurmaliz geşobğams edo ç’ums. (FN-Ç’anapet) Annem patatesi ateş korlarının içine dökerek pişiriyor. → ç’eşk’abğams; geşubğams

II. (FN-Sumla ~ HP) Bir yükseltinin [lok.] üzerine taneli katı cismi [aps.] döküyor ya da seriyor. Ğomaneri mç’imaz na-işuvu xomula tipepe nanak luğiz geşobğams do oxominams. (AH-Lome) Dünkü yağmurda ıslanan kuru otları annem incir ağacına serip kurutuyor. Fundak bak’is tipi geşobğams. (HP-P’eronit) Funda ahırın üstüne ot döküyor.


geşok’idams (FN ~ AH HP) EAL har.f. Yukarıdan bir şeyin [lok.] içine asıyor. Nanak ogubu şeni ar ç’uk’i feli daçxuriz geşok’idamz. (FN-Ç’anapet) Annem pişirmek için bir kazan kabağı ateşin içine asıyor. Eminek erçapule do perdepe xurmas geşok’idams. (AH-Lome) Emine çarşaf ve perdeleri hurma ağacına asıyor. 3’oxle o3xones lazut’i-xeşeri geşok’idamt’es. (AH-Borğola) Eskiden tavana mısır bağını asarlardı.

şsz geşik’iden : Yukarıdan bir şeyin içine asılıyor. 3’oxle oxorepes soba var-t’uşi meydanis daçxuri ivet’u. K’eremulite daçxuris 3’uk’alepe geşik’idet’u do heşşopete gyari igubet’u. (AH-Lome) Eskiden evlerde soba yokken meydanda ateş yakılırdı. Çengelli demir zincirlerle ateşin üstüne kazanlar asılıp öylece yemek pişirilirdi.


geşubğams (AH-Borğola) EDA har.f. Taneli katı cismi [aps.] bir şeyin [dat.] içine döküyor. Tencerez na-iguben 3’k’ariz xaci geşubğams. (AH-Borğola) Tencerede kaynayan suyun içine fasulye döküyor. → geşobğams


geşums[1]/ geşuy[1]/ geşups[1] (FN ~ ÇX) EA har.f. 1. Tamamını içiyor. Pucik ç’uk’iz na-rt’u 3’k’ari geşums. (FN-Ç’anapet) İnek kazandaki bütün suyu içiyor. Ngenik na-go3’obudgare 3’k’ari mtelli geşums. (AH-Lome) Dana, önüne koyduğum suyun hepsini içiyor. Hemuk 3’k’ari geşu. Si-ti geşvi. (AH-Borğola) O, suyunu bitirdi (= tamamını içti). Sen de bitir. 2. Tamamını içecek kadar çok içiyor. Şuri var-muişvanaşa ğalişen 3’k’ari geşups. (AK-Döngelli) Nefes dahi almadan (= soluk almaya zaman ayırmadan aralıksız) dereden su içiyor. → ceşums[1]/ ceşuy[1]


geşums[2]/ geşuy[2]/ geşups[2] (FN ~ ÇX) EA har.f. Örüyor. Üzerini örüyor. P’ap’uli-çkimik orz*o geşums. (FN-Ç’anapet) Dedem işkemleyi işliyor. Babak orz*oz gestikeri yeepe msucite geşums. (AH-Lome) Babam sandalyenin yırtık yerlerini sarmaşıkla örüyor. Hemuk orz*o msiciten mu mskva geşums. Si-ti diguri do geşvi. (AH-Borğola) O, iskemleyi sarmaşıkla ne güzel örüyor. Sen de öğren de ör. Ayşek tenteneşi jin pukiri geşups. (AK-Döngelli) Ayşe dantelin üzerine çiçek işliyor. → ceşums[2]/ ceşuy[2]


getasule (FN ~ ÇX) i. 1. Tohumun (= tasi) ekildiği yer. Fidelik. Berepek getasulez ibiyez do ağne na-extu-dort’un şuk’a gestikez. (FN-Ç’anapet) Çocuklar fıdanlıkta oynadılar ve yeni çıkmış salatalıkları yoldular. Munçkik ğoma seri getasule koxisu. (FN-Ç’anapet) Porsuk dün gece fidanlığı darmadağan etti. Oxorca sum ndğa ren noxen do ar fot’a k’o getasule var-açodinu. (AH-Lome) Kadın üç gündür uğraşıyor da bir bohça kadar (= kelimesi kelimeine : bir peştamal kadar) bahçeyi bitiremedi. 2. Fidenin dikildiği yer. Bostan. Sebze bahçesi. Ntxiriş nç’ulute getasule guğobams. (FN-Sumla) Fındık çubukları ile bostanın etrafını kuşatıyor (= çeviriyor). Getasulez şuk’a na-gamiç’arasen, ulun do mtugik mexvat’ums. (AH-Lome) Bahçede salatalık tomurcuklanıp oluştu mu, fare gidip kemiriyor. Kotumepek getasule çxink’oms. (AH-Lome) Tavuklar sebze bahçesini eşeliyor. Getasule dido mskva vi-doren. Na-z*irus toli doskidun. (AH-Lome) Bahçeyi çok güzel yapmışsın. Görenin gözü kalıyor. Han3’o nanak getasules mutu var-dolodumers. “Let’a eikankazya do ntxorums. (AH-Lome) Bu sene annem bahçeye bir şey ekmiyor. “Toprak havalansındiye kazıyor. Osmanik getasules Puci mot-amulut’asya do ğoberite guğobams. (AH-Borğola) Osman, “Sebzeliğe inek girmesindiye çeperle çeviriyor. Kotumepek getasulez amaxteşi coğoriz geç’uşinapams. (AH-Borğola) Tavuklar sebzeliğe girince köpeğe kovalatıyor. Getasulez na-i3’ilen sut’ulya ar ndğaşi doloxe doçunun. (AH-Borğola) Bahçede toplanan pazı bir günün içinde tazeliğini yitirir. Nanak getasulez na-orgun lupez na-unt’alun tipepe goşu3’kams. (AH-Borğola) Annem bahçede dikili olan lahanalara karışmış olan otları söküyor. Andğa Eminek şuk’aşi nergi momçu do getasules kodoborgi. (HP-P’eronit) Bugün Emine bana hıyar fidanı verdi de sebze bahçesine diktim. → cetasule


getiyoms/ getiyops (HP), getirups (ÇX) EA har.f. Aşağıya çekiyor. → cetorums/ cetoruy, getorums


getorums (FN ~ AH) EA har.f. Aşağıya çekiyor.

f.-i. getoru : Aşağıya çekme. Handğa biç’epe-çkuniz ğurniş getoruş meci uğunan. (FN-Sumla) Bugün bizim gençlerin değirmen oluğu imeceleri var. → cetorums/ cetoruy, getiyoms/ getiyops, getirups


getotums (AH) EA har.f. Yemeği [aps.] gelişigüzel yiyerek kalan yemeği tepside ya da tabakta veya tencerede görüntüsü bozuk bir şekilde bırakıyor. Yemeği [aps.] bulaştırıyor. Gyayi isa ç’k’omi. Mot-getotum. Skani şkule na-ç’k’omasenpe-ti ren. (AH-Lome) Yemeği düzgün ye. Bulaştırma. Senden sonra yiyecek olanlar da var. + totums


getragums[1] (FN-Ç’anapet) EA har.f. Kiremit vs ile bir şeyin [aps.] üstünü kapatıyor. Pederik oxoriz mç’ima na-gyomç’imt’u yeri ağne k’eremidite getragumz. (FN-Ç’anapet) Babam yağmurun evin için aktığı yeri yeni kiremitle kapatıyor (= örtüyor).


getragums[2] (AH) EA har.f. Aydınlığa karşı kapatıyor. Dadi mendra soti ulut’aşi pencerepe getragums. (AH-Lome) Yaşlı kadın uzak bir yerlere giderken pencereleri kapatıyor. Berek ibgart’aşi tolepe getragums. (AH-Lome) Çocuk ağlarken gözlerini yumuyor. Eminik mcveşi oxorişi nek’naMiti mot-amalinet’azya do pi3’arite getragu. (AH-Borğola) Emin eski evin kapısınıKimse giremesindiye tahta ile kapadı (= tıkadı).


get’ağanums (FN ~ AH) EA har.f. Tavada kızartıyor. Tavalıyor. Nanak ğoma na-p’ç’opi mçxomi get’ağanumz. (FN-Ç’anapet) Annem dün yakaladığım balığı tavalıyor. Nanak xolo kapça get’ağanums. (AH-Lome) Annem yine hamsi tavalıyor. Gyari amşkorinaşi makvali get’ağanums do oipxors. (AH-Borğola) Yemek acıkınca yumurta tavalayıp da yer. → t’ağanums/ tağ’anuy/ t’ağanups; cet’ağanuy

part. get’ağaneri : Tavada kızartılmış. Tavalanmış. Cuma-çkimiz kapça get’ağaneri dido k’ayi da3’onen. (FN-Ç’anapet) Tavada kızartılmış hamsi kardeşimin çok hoşuna gidiyor. Doğanik minci-get’ağaneriz lok’ma elusumers. (FN-Ç’anapet) Doğan tavalanmış çökeleğe ekmek parçasını bandırıyor. Çku k’at’a gyariz get’ağaneri ar mutu e3’ebopxort. (AH-Lome) Biz her yemek öncesi tavalanmış bir şey yeriz. Kemalik k’vali-get’ağaneris kovali dolon3’ams do ipxors. (AH-Borğola) Kemal peynir tavalamasına buğday ekmeğini bandırıp da yiyor. → cet’ağaneri/ cet’t’ağaneri; t’ağaneri

+ gyut’ağanams EDA har.f. Biri için [dat.] tavada kızarıyor. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] tavalıyor. Nusak berepes minci gyut’ağanams. (AH-Lome) Gelin çocuklara minci tavalıyor. Nana-muşik Onuris k’vali gyut’ağanams do çams. (AH-Borğola) Annesi Onur’a peynir tavalayıp da yediriyor.


get’axums/ get’axups (FN ~ ÇX) EA har.f. Üstten aşağı doğru kırıyor. Avnişi oxoriz suseri get’axez do amaxtez-doren. (AH-Lome) Avni’nin evine [hırsızlar] kilidi kırıp girmişler. Makvali-skani si get’axi. (AH, atasözü, K.A.) Kendi yumurtanı kendin kır. → cet’axums/ cet’axuy. + gyut’axams/ gyut’axaps

part. get’axeri : Üstten aşağı doğru edilen hareketle kırılmış. Pencerez ncami get’axeri ren. Yastuği norçak’un. (AH-Lome) Pencerenin camı kırıktır. Yastık sıkıştırılmış.


get’k’obina (FN ~ HP) i. Saklambaç. Berepek get’k’obina istert’anşi enni dido Nurik gyucubalams. (AH-Lome) Çocuklar saklambaç oynarken em çok Nuri sobeliyor. Get’k’obina bistert’atşi mot-biz*iret’at ya do tude gebaç’abet’it. (AH-Borğola) Saklanbaç oynarken görülmeyelim diye yere yapışırdık. → k’uk’u[2] (PZ), ot’obinaşe/ ot’obinaşi/ ot’obinuşi (ÇM), ont’obale (AŞ), paulapan3’i (HP)


get’k’obun (FN ~ ÇX) AL/Aø har.f. 1. Bir şeyin üstünde saklanıyor. 2. (FN) (Saklambaç oyununda yapıldığı gibi) durduğu yerde elleri ile yüzünü kapatıp bir nesneye kapatarak saklanıyor. → cet’obun

+ gyut’k’obun (FN ~ AH) AD har.f. 1. (FN-Ç’anapet) (Saklambaç oynunda) bir yere saklanıyor. 2. (AH) Birini hedefleyip [dat.] pusuya yatıyor. 3’oxle gzas eşkiyapek na-golulunpez gyut’k’obut’ez do na-uğunpe xez go3’umert’ez. (AH-Borğola) Eskiden yolda eşkiyalar geçen insanlara pusu kuruyor, üstündekilerini zorla elinden alıyorlardı. → it’obun; cet’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun


get’k’oçams (FN ~ HP ÇX)(AK) EAL har.f. Birini [aps.] bir yerden [lok.] kovuyor. Kapı dışarı ediyor. Mustafak biç’i-muşi oxoyişe get’k’oçu. (FN-Ç’anapet) Mustafa oğlunu evden kovdu. Oxoyiz gemt’k’oçez. (AH-Lome) Evden bizi kovdular. Ma dulyaz na-gemt’k’oçanoren Aşez golobun. (AH-Lome) Beni işten atmaları Ayşe’nin umurunda değil. Daçxeris dişka var-get’k’oçina guşaskirun. (AK-Döngelli) Ateşe odun atmazsan yavaşça içten içten söner. → ok’ap’inay[2]; get’k’omers; ≠ geyot’k’oçams, geyot’k’omers; gyot’k’oçams, gyot’k’omers

+ gyut’k’oçams[1] EDA har.f. Birinin [dat.] yalanını [aps.] ortaya çıkarıyor. K’oçik momoğerdinamt’ez. Ala Alik na-tku m3udepe iri gyut’k’oçu. (AH-Lome) Adam bizi kandıracaktı. Ama Ali bütün yalanlarını açığa çıkardı. [◘ eşb. → gyot’k’oçams altında](get’k’omers altında) gyut’k’omers


get’k’omers (FN ~ AH HP ÇX) EAL har.f. Birini [aps.] bir yerden [lok.] kovuyor. Kapı dışarı ediyor. [Bu fiilin sırf bildirme kipi emperfektif biçimleri gözlemlenmektedir.] → ok’ap’inay[2]; get’k’oçams; ≠ geyot’k’omers, geyot’k’oçams; gyot’k’omers, gyot’k’oçams

+ gyut’k’omers EDA har.f. Birinin [dat.] yalanını [aps.] ortaya çıkarıyor. K’oçik momoğerdinamt’ez. Ala Alik na-tku m3udepe iri gyut’k’omers. (AH-Lome) Adam bizi kandıracaktı. Ama Ali bütün yalanlarını açığa çıkarıyor.(get’k’oçams altında) gyut’k’oçams[1]


get’roxun (FN ~ HP) Aø har.f. I. Üzerindeki cismin ağırlığından dolayı üstten aşağıya doğru kırılıyor. Mzuğa irden. Didi dalga get’roxun. (FN-Sumla) Deniz büyüyor. Büyük dalga kırılıyor. Pi3arepe k’ayi va-gyosvarana ulut’a şakiz arabaz get’roxun. (AH-Lome) Tahtaları iyice dizip yerleştirmezsen gidene kadar arabanın üstünde kırılır. Bageniz ncami gebodgapam. Jur ndğa şkule muşebura get’roxun. (AH-Lome) Kulübeye cam taktırıyorum. İki gün sonra kendi kendine kırılıyor. Masaz jin k’ap’et’i ar mutu yodvi do exti. Vana k’uçxe yodgaşi get’roxun. (AH-Lome) Masanın üstüne sağlam bir şey koyup öyle çık. Yoksa, ayağını bastın mı, üstü kırılır. Orz*o mtelli dok3u-doren. Mundi gedvaşi get’roxun. (AH-Lome) Iskemle hepten çürümüş. Kıçını koydun mu kırılıyor. → cet’roxun, get’ruxun

+ gyut’roxun AD har.f. Bir şeyin üstü kırılıyor. İxi bara şkule lazut’iş dudi gyut’roxun. (FN-Sumla) Rüzgâr esince mısırların doruğu kırılır. Dido mtviri mtvaşi bazi ncalepez dudi gyut’roxun. (AH-Lome) Çok kar yağınca bazı ağaçların tepesi kırılıyor. ≠ gyot’roxun

II. mec. Yağmur [aps.] diniyor. M3ika çkva doçvana beki mç’ima get’roxun. (AH-Lome) Biraz daha beklersen belki yağmur kırılır (diner). → mesk’urunIII; gen3ums, gen3un; golan3ums, golan3un; gon3un, gon3ums; goliğamsII


get’ruxun (AK)(ÇX) Aø har.f. Üzerindeki cismin ağırlığından dolayı üstten aşağıya doğru kırılıyor. Mç’ipe pi3arişa monk’a mutu var-dodva. Get’ruxun. (AK-Döngelli) İnce tahtaya ağır bir şey koyma. Kırılır. → cet’roxun, get’roxun


gexak’arums/ gexak’arups (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. Bir şeyi [aps.] dibinden ya da kökünden kazıyarak yok ediyor. Nanak t’ağaniz na-gyamç’u de3i gexak’arumz. (FN-Ç’anapet) Annem tavanın dibine tutan muhallebiyi kazıyarak alıyor. Tencerez gyaç’u-doren. Aşek t’u3a 3’k’arite oçuçkanams do k’uzite gexak’arums. (AH-Lome) Tencerenin dibi tutmuş. Ayşe sıcak su ile yumuşatıp kaşıkla kazıyor. Kyumeşi papa na-gubu 3’uk’aliz na-gaç’u papa dişkaşi k’uziten gexak’arums. (AH-Borğola) Kyume muhallebisi kaynatılan kazanın dibine yanmış olan muhallabiyi tahta kaşıkla kazıyor. Nandidi-çkimik t’ağani gexak’arups do eşo çxips. (AK-Döngelli) Babaannem tavanın dibini kazıyor da öyle yıkıyor. → cexak’arums/ cexak’aruy; exak’arumsII


gexarums/ gexarups (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. 1. Bir şeyin [aps.] üst kısmını yırtıyor. Mevludişi 3’ut’eli berek orz*o gexarums. (FN-Ç’anapet) Mevlüd’ün küçük oğlu iskemlenin üst kısmını yırtıyor. Hak’k’i dido yangazi bere ren. K’oltuğiz gamaşireyi yeepez k’iti amumers do gexarums. (AH-Lome) Hakkı çok yaramaz çocuktur. Koltuğun aşınmış yerlerine parmağını takıp yırtıyor. Doğanik davulişi gamaxveri t’k’ebi-muşi gexaru do ağani gyoçanu. (AH-Borğola) Doan davulun delinmiş derisini yırttı da yenisini taktı. Doğanik oncireşi jin na-ren ijarçale gexarups. (AK-Döngelli) Doğan yatağın üzerindeki çarçafı yırtıyor. 2. Bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] yırtıyor. Çimentoz na-yotvi nayloniz ar mutu yodvi do k’ayi koyok’ori. Vana jur ndğaz doloxe ixik gexarums. (AH-Lome) Çimentoya örttüğün naylona bir şey koy ve iyice üzerine bağla. Yoksa iki gün içinde rüzgâr yırtar. → cexaruy

+ gyuxarams/ gyuxaraps/ gyuxarups EDA har.f. Birine veya bir şeye [dat.] ait bir şeyin [aps.] üst kısmını yırtıyor. Berepek nanaz gelaxunoniz na-golurçurt’u şirte gyuxarez. (FN-Ç’anapet) Çouklar annemin sedire serdiği döşeği yırttılar. Kart’ali zarfiz var-int’ru. Babak m3ika dudi gyuxarams. (AH-Lome) Kâğıt zarfın içine sığmadı. Babam üstünden biraz yırtıyor. Cuma-muşik defterişi k’apaği gyuxaru do imt’u. (AH-Borğola) Kardeşi defterin kapağını yırttı da kaçtı. Ğoberişen mişa(v)it’işi daz*ik xeşi jin xogemixaru. (AK-Döngelli) Çitten (= çitle kapatılan yerden) geçerken diken elimin üst kısmını yırttı. Axmatik ğureli k’oçişi jin porça gyuxarups do gamotiraps. (AK-Döngelli) Ahmet ölü adamın üzerindeki gömleği yırtıyor da çekerek çıkartıyor.


gexedun (FN ~ ÇX) AL har.f. I. (FN ~ ÇX) Taşıma aracına (= ata, arabaya, tirene vs) [lok.] biniyor. Berobaz mtviri mtvat’uşi mskalaz gepxedut’it do mskalate k’izaği steri bijuyinamt’it. (AH-Lome) Çocukluğumuzda kar yağınca ağaç merdivene binip merdivenle kızak gibi kayardık. K’oçi n3xeniz gexedun. (AH-Lome) Adam ata biniyor. Oxorcak na-moxvadasen arabaz gexedun. (AH-Lome) Kadın rast gele arabaya biniyor. P’ap’uliz jin ti gakten. T’iyayez p’ot’e va-gexedun. (AH-Lome) Dedemin yüksekten başı döner.Uçağa asla binmez. Çkuni arabas var-gexedu do xvala muşi şeni araba ikaçams. (AH-Borğola) Bizim arabaya binmedi de yalnız kendi için araba tutuyor (= kiralıyor). Dolmişiz gexedanşi geç’areri-muşi cumak nuçamt’u. (AH-Borğola) Dolmuşa binince parasını kardeşi verirdi. → cexedun

II. (AH) Bir şeyin [lok.] üzerine oturuyor. Kvaz mot-gexedur. Minderi e3’idvi. (AH-Lome) Taşa oturma. Altına minder koy. → goyoxedun; cexedun; geyoxedun; yoxedun

III. (HP) Su [aps.] bir yere [lok.] basıyor. Ğali irduşi ont’ules 3’k’ai kogexedu. (HP-P’eronit) Irmak büyüyünce bahçeye su bastı. 3’k’ai mteli gzaz kogexedu. (HP-P’eronit) Su tüm yola bastı.


gexen (FN ~ ÇX) AL hal f. I. Bir şeyin [lok.] üzerine oturmuş haldedir. → goyoxen, goyoxers; cexen, cexers; geyoxen; yoxen

[dey. nz*iz gexen : Diken üstünde oturmuş haldedir. Bulunduğu yerden her an kalkıp gitmek zorunda kalabileceğini düşünerek tedirgin oluyor.] Heya bognişen doni nz*iz gepxer. (AH-Lome) Onu duyduktan sonra diken üstündeyim.

+ gyuxen ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine oturmuş haldedir. Mşkirdonik axiriz yuva vu-doren. Otxo tane yavri gyuxen. (AH-Lome) Kırlangıç ahıra yuva yapmış. İçinde dört tane yavrusu var.

II. Bir taşıma aracına [lok.] binmiş haldedir. → cexen, cexers; geyoxen; yoxen


gexit’onups (AK-Döngelli) EA har.f. Kemiriyor. Kemirerek oyuyor ya da deliyor. Tugik oxorişi duşeme tudendo var-guşaxuşi jindolen gexit’onups. (AK-Döngelli) Fare evin döşemesini alt taraftan delemeyince üst taraftan deliyor. → cexorums/ cexoruy, gexorums; xorums/ xoruy; xit’onups, xut’onups; [bir kısmı kemiriyor] mexvat’ums[2]


gexombun (FN) AL har.f. Bitki [aps.] konduğu yatay zeminde kuruyor. Nçala livadiz gexombun. (FN-Sumla) Mısır sapları bahçede durduğu yerde kuruyor. → cexombun


gexorums (FN ~ AH) EA har.f. Kemirerek oyuyor. On3xones na-gyosvari orepe yazişa var-geiğana mtugik ar teği var-dut’alams. İri-xolo gexorums. (AH-Lome) Çatıya dizdiğin kabakları yaza kadar indirmezsen fare bir tane bile bırakmaz. Hepsini kemirir. Berek na-meçes k’arp’uzişi dagi gexorums do ipxors. (AH-Borğola) Çocuk verilen karpuz dilimini kemirerek yiyor. → cexoruy; [kemiriyor] xorums/ xoruy; xvat’umsII; xit’onups, xut’onups, gexit’onups


gexra3keri/ gexra3keyi/ gexra3kei (FN-Sumla) s. [< gexro3kun] Gebertilmiş. Ölmüş. Bere-çkimi dido p’it’li-gexra3kei ren. P’ea marazi uğun-i ? (FN-Sumla) Çocuğumun benzi çok soluk. Acaba veremi mi var ? (xosk’un altında) xosk’ineri, xrask’eri, xrosk’ina; xra3xeyi, xra3keri, xra3kineri; (xo3kun altında) xo3keri


gexro3kun (FN ~ HP) AL har.f. Üzerinde geberiyor. (Hayvan) bir şeyin üzerinde ölüyor. Coğori kvaş jin gexro3kun. (FN-Sumla) Köpek kayanın üzerinde geberiyor. → cexosk’un, cexrosk’un


gexums/ gexups (FN ~ ÇX)(AK) EA har.f. I. (FN ~ ÇX)(AK) Üzerini temizliyor. Üzerindeki şeyleri döküyor. Aktarıyor. Xasanik ona gexums. (FN-Sumla) Hasan tarla açıyor (= üzerini çerden çöpten temizliyor). Xasanik na-gexu onaz handğa nun3’ams. (FN-Sumla) Hasan, açtığı tarlayı bugün tutuşturuyor (= çalı çırpıyı yakıyor). Cemalik oxori gexums. (FN-Sumla) Cemal evin üzerini (= çatıyı kardan) temizliyor. Nusak avlis oncireşen na-gexu pambuği kankums. (AH-Lome) Gelin avluda yataktan döktüğü pamuğu atrıştırıyor. Tekinik ç’erişi mtvirepe gexups. (AK-Döngelli) Tekin çatının karlarını temizliyor. → cexums/ cexuy[1]

f.-s. gexvoni : Temizlenmesi gereken. Dökülmesi gereken. Dökmeli. Bageniz dido mtviri yomtums. Kodolibğasen. Mtviri gexvoni boret ! (AH-Borğola) Ahıra (= ahır üzerine) çok kar yağıyor. Yıkılabilir. Kar dökmeliyiz.

+ gyuxums/ gyuxvams/ gyuxvaps (FN ~ ÇX) EDA har.f. a. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] aşağı döküyor. Ç’e bere ! Tiz nosi meşidvi. Vana ç’inç’vala gegixum. (AH-Lome) Bak çocuk ! Aklını başına devşir. Yoksa bağırsaklarını meydana dökerim. Dido mot-lalum. 3’i3’epe gegixvare. (AH-Lome) Fazla boşuna konuşma. Bağırsak solucanlarını dökerim (= bağırsaklarını dökerim). b. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] vurup parçalıyor ya da dağıtıyor. Mjurjuk nayla k’ala na-u-dort’un obğe gebuxvi. (FN-Ç’anapet) Serenderin orda yaban arısının yaptığı yuvasını dağıtın.

II. (AK) Gizli şeyleri ortaya çıkarıyor. Babas guri muxtaşi mteli şei gexups. (AK-Döngelli) Babamın sınırı gelince her şeyi ortaya çıkarıyor.

+ gyuxups (AK) EDA har.f. Birine ait [dat.] gizli bir şeyi [aps.] ortaya çıkarıyor. K’oçik cuma-muşişi mpuleri mutxanepe gyuxups. (AK-Döngelli) Adam erkek kardeşinin gizli şeylerini ortaya çıkarıyor.


gey- → gei- [FN-AH-HP diyalektlerinde, fiiller ge- fiilbaşı ile başladığında, ge- hecesi vurgulu olduğundan dolayı, arkasına gelen /i/ vuayeli sıkça yarı-konsonlaşır. Bu sözlükte, gey- serbest değişkeninin yaygın gözlemlenmesine rağmen, sırf gei- şeklinde yazılmıştır. Ancak şiirlerde, hece sayısını değiştirerek dizesini bozmamak için, asıl söylenişi nasıl ise öyle yazılmıştır.] → geyi-


geya- fb. (FN-Ç’anapet) “bir şeyin üstüne” [vuayel önünde gey-][bo- önünde geye-] → eyo- (PZ ~AŞ); ijvo- (ÇX), ijo-/ mijo- (AK)


geyabğen (FN-Ç’anapet) AD har.f. Taneli katı cisim [aps.] bir şeyin [dat.] üstüne dökülüyor. Pi3ayiz na-geyabğasen şuveri pavri var-gekosayiz heko yaç’aben (= gyaç’aben). (FN-Ç’anapet) Tahtanın üstüne dökülen ıslak yaprakları süpürmeyince [o yapraklar] oraya yapışıyor.


geyakuna (FN-Ç’anapet) i. Kazak. Nanak go3’oz ma ar nç’eleri geyakuna domişu. (FN-Ç’anapet) Annem geçen sene bana renkli bir kazak ördü. → k’azaği, kazaği


geyarçale (FN-Ç’anapet) i. Masa, yatak vs’nin örtüsü. Da-çkimik geyarçale 3’opxums. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim örtü üzerine örgü yapıyor. Oxorcak handğa na-gyok’idu geyarçalepe let’az dan3’en. (FN-Ç’anapet) Eşimin bugün astığı çarsaflar yere değiyor. Ğoma na-gebok’idi geyarçalepe t’laza ren. K’ayi va-skuru doren. (FN-Ç’anapet) Dün astığım çarşaflar nemli. Tam kurumamış. Onciraleyi geyarçale, nanak ağne na-nuru yoğut’iz gurçun. (FN-Ç’anapet) Yatak örtüsü, annemin yeni mayaladığı yoğurda sarılmış vaziyettedir. Nanak noğaz na-eç’opu geyarçale berepeşi onciraz geyarçu şeni ok’oç’k’orums. (FN-Ç’anapet) Annem carşıdan aldığı çarsafı çocukların yatağına sermek için ortadan biçiyor. Cuma-ckimik, gale omç’vinu şeni geyarçalez na-gyobğurt’u ntxiri mç’ima moxtayiz oxoyi tudeleşa amatorumz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim, dışarıda kurutmak için çarşaf üstünde olan findığı yağmur gelince sürükleyerek evin altına alıyor. Da-çkimik, lumcurt’aşa nanaz gale geyarçalez na-gyubğurt’u lazut’i oxoyişa amutoramz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim, akşam olurken annemin çarşaf üstünde dışarda duran mısırı sürükleyerek eve alıyor. → geyatvale


geyatvala/ geyatvale (FN-Ç’anapet) i. Yatak vs’nin üstüne konan çarşaf. Nanak oskurinu şeni na-gyok’idu oncireşi geyatvalepe, oxoyişi ogine na-dgin at’ambaz yan3’en. (FN-Ç’anapet) Annemin kurutmak için astığı yatak çarşafları, evin önünde dikili olan şeftali ağacına değiyor. Nanak geyatvale elandrik’ums. (FN-Ç’anapet) Annem örtüyü kenarından kıvırıyor. Oncirez geyatvalez jindole dido oraz geyoxedayiz xayi ilat’en. (FN-Ç’anapet) Yatakta yorganın üstünde uzun müddet oturunca kötü eziliyor. Bere na-ibirt’u k’ala heşote danciyu şkule nanakİni mod-ayet’azdeyi geyatvala gotume(r)z. (FN-Ç’anapet) Çocuk oynadığı yerde öylesine uyuya kaldığında annemÜşümesindiye örtü ile etrafını örtüyor. Cuma-çkimişi biç’ik k’at’a seriz na-geyotun geyatvale moiçvamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin oğlu her gece üstünde örtülü olan yorganı açıyor. → geyarçale


geydeni → geideni


geyi- → gei- [FN-AH-HP diyalektlerinde, fiiller ge- fiilbaşı ile başladığında, bununla arkasına gelen /i/ vuayeli arasında bazen -y- konsonu duyuluyor ve yazılıyor. Bu sözlükte, geyi- serbest değişkeninin bazı yörelerde yaygın gözlemlenmesine rağmen, daima gei- şeklinde yazılmıştır.] → gey-


geyide, geyideni → geride, gerideni


geyincirs → geincirs


geyobams (FN-Ç’anapet) EAL har.f. [fb.{geya-}] Bir şeyin [lok.] üstüne sıvı veya sıvı-katı karışımı [aps.] döküyor. 3’ut’a bort’işa nanak na-ikomt’u ğormuz jindole topri geyebobamt’i do bimxort’i. (FN-Ç’anapet) Küçükken annemin yaptığı darı pilavının üstüne bal döküyordum ve yiyordum. → eyobams/ eyobay/ eobay; goyobams/ goyobay; yobams/ yobaps, ijobaps, ijvobups


geyobğams (FN-Ç’anapet) EAL har.f. [fb.{geya-}] Taneli katı cismi [aps.] bir şeyin [lok.] üstüne döküyor. Cuma-çkimik de3iz ntxiri kçaneri geyobğamz do imxoz. (FN-Ç’anapet) Kardeşım muhallebinin üstüne kavrulmuş fındığı döküp yiyor. eyobğams/ eyobğay/ eobğay; goyobğams/ goyobğay; yobğams/ yobğaps, ijobğaps, ijvobğaps; + geyabğen


geyodums/ geyodumers (FN-Ç’anapet) EAL/EDA har.f. [fb.{geya-}] → eyodums/ eyoduy/ eyodvams, eyodumers; yodumers/ yodumels; ijodumers, ijodvars; ≠ gyodums/ gyodumers

I. EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne yatay koyuyor. Pederi dulyaşe moxtayiz ruza moi3’k’amz do k’alatiz geyodumers. (FN-Ç’anapet) Babam işten gelince hırkayı çıkarıp sepetin üstüne koyuyor.

II. EDA har.f. Birinin [dat.] üstüne yatay koyuyor. 3’ut’eli bere-çkimik modvalupe-muşi moiğamz do burguliz geyemodumers. (FN-Ç’anapet) Küçük çocuğum ayakkabılarını getirip dizimin üstüne koyuyor.


geyokuns (FN) DA hal f. Biri [dat.] üstüne bir şeyi [aps.] giymiş haldedir. P’ap’uliz na-geyokunz ruzaz p’anda ar k’afri3’a kelo3onz. (FN-Ç’anapet) Dedemin üstünde duran cekette her zaman bir çengel iğnesi takılı.


geyorçams (FN-Ç’anapet) EAL har.f. [fb.{geya-}] Çarşaf vs’yi [aps.] masa, yatak vs’nin üzerine [lok.] seriyor. eyorçams/ eyorçay, yorçams/ yorçaps, ijorçaps, ijvorçaps

f.-i. geyarçu : Çarşaf vs’yi yatak vs’nin üzerine serme ya da sermek. Nanak noğaz na-eç’opu geyarçale berepeşi onciraz geyarçu şeni ok’oç’k’orums. (FN-Ç’anapet) Annem carşıdan aldığı çarsafı çocukların yatağına sermek için ortadan biçiyor.


geyotun (FN-Ç’anapet) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üstünde duruyor. Cuma-çkimişi biç’ik k’at’a seriz na-geyotun geyatvale moiçvamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin oğlu her gece üstünde örtülü olan yorganı açıyor.


geyot’k’oçams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. [fb.{geya-}] Yukarıdan birinin ya da bir şeyin [dat.] üzerine atıyor. Cevadik na-me3’ilu uşkurepe tude na-obğun limxanaz geyot’k’oçamz. (FN-Ç’anapet) Cevat kopardığı elmaları yerde yığılmış eğreltiotunun üstüne atıyor. → cot’oçams/ cot’oçay, gyot’k’oçams/ gyot’k’oçaps, gyot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers; gistomers


geyot’k’omers (FN-Ç’anapet) EDA har.f. [fb.{geya-}] Yukarıdan bir şeyin [dat.] üzerine atıyor. Helimi m3ika nosişe zabuni ren. Gzaz na-golulunan k’oçepez ntxirişi k’ak’ali geyot’k’ome(r)z. (FN-Ç’anapet) Helim biraz akıldan hastadır. Yolda geçen insanların üstüne fındık taneleri atıyor. → cot’oçams/ cot’oçay, gyot’k’oçams/ gyot’k’oçaps, gyot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers; gistomers


geyoxedun (FN-Ç’anapet) EL har.f. [fb.{geya-}] Bir şeyin [lok.] üstüne oturuyor. Ağne na-p’3’ili do avlaz na-dobdgi-dort’un xaciz berepe geyoxedez do dolat’ez. (FN-Ç’anapet) Yeni toplayip eve koyduğum fasulyenin üstüne çocuklar oturup ezdiler. Ma elamcant’ayiz cuma-çkimişi biç’i mulun do k’ap’ulaz geyemoxedun. (FN-Ç’anapet) Ben uzanırken kardeşimin oğlu gelip sırtıma oturuyor. Oncirez geyatvalez jindole dido oraz geyoxedayiz xayi ilat’en. (FN-Ç’anapet) Yatakta yorganın üstünde uzun müddet oturunca kötü eziliyor. → goyoxedun; cexedun; gexedunII; yoxedun; ≠ gyoxedun


geyoxen (FN-Ç’anapet) AL hal f. [fb.{geya-}] Bir şeyin [lok.] üstüne oturmuş haldedir. Naylaşi t’abani kvaz geyoxen. (FN-Ç’anapet) Serenderin alt taban agacı taşın üstüne oturmuş vaziyettedir. Berepe isirişi şirtez geyoxenan do ibinan. (FN-Ç’anapet) Çocuklar saman minderin üzerinde oturuyorlar ve oynuyorlar. → goyoxen, goyoxers; cexen, cexers; yoxen


gezme (FN-Ç’anapet) i. Tuvalet. Mamut’iz xayi korbaçxala uğun. Boyne gezmeşa ulun. (FN-Ç’anapet) Mahmut’un kötü ishali var. Hep tuvalete gidiyor. P’ap’uliz k’uçxez var-gyadginen şeni pederik elank’namz do gezmeşa iyonamz. (FN-Ç’anapet) Dedem ayağını basamadığından dolayı babam kolundan tutup tuvalete götürüyor. → çenefi; çeşme; çeçme; abdez-xana, abde3xane; tuvalet’i, tuvalet’t’i; z. [tuvalete] gale[1]-II


gez*gums/ gez*gups (FN ~ ÇX) EL har.f. Bir zemine (ör. yatağa) [lok.] dışkı yapıyor, kakası yapıyor, sıçıyor. Bir şeyin [lok.] üzerine sıçıyor. → cezguy; goyozgvams/ goyozguy/ goyozgvay; yoz*gums/ yoz*gups

gez*in (FN ~ ÇX) AL/AD hal f. Üzerindedir. → goyozun; cezun. I. AL hal f. Bir şey [aps.] bir yerin [lok.] üzerinde yatay duruyor. Amet’ik felamuriz na-gez*in boginapez topri um3kams. (FN-Ç’anapet) Ahmet ıhlamurdaki kovanların balını sağıyor. Mamut’ik, t’ağ’aniz mu-tu gez*irt’u boyne geç’k’omu. (FN-Ç’anapet) Mahmut, tavada ne vardıysa hepsini yedi. Ceketişi mxuciz na-gez*in t’ela m3ika t’eni ren. Lumcişa mjoras gyok’idana ancaxi goşaskurun. (AH-Lome) Ceketin omuz arasındaki tela biraz nemlidir. Akşama kadar güneşe asarsan ancak kurur. Sanduğişi xalamidaz na-gez*in kçe nok’epe komomiği. (AH-Borğola) Sandığın gözesinde duran beyaz ipliği getir.

II. (AK) AD hal f. Soğuk [aps.] birinin [dat.] üzerindedir (= biri üşümüş durumdadır). X’ini na-gemz*in şeni nanak daçxeri nun3’aps. (AK-Döngelli) Üşüdüğüm için annem ateşi tutuşturuyor.


ge3’a- (FN ~ HP) fb. [vuayel önünde ge3’-] [va-/ ba-, vi-/ bi-, vo-/ bo-, vu-/ bu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go- önünde ge3’e-] → gi3’a-; gu3’a-III; ama-III

I. “İnsan boyundan az yukarı, genelde tavana, yukarıdan aşağıya doğru sarkıtarak” (Ör. ge3’ok’idams)

II. “Ucunda” ya da “ucundan” (Ör. ge3’axedun)

III. [İşlevi belli değil.](Ör. ge3’axen[1])


ge3’ak’vatums (AH) EA har.f. Ucundan kesiyor. Xorşape dido gunz*e divu-doren. Babak m3ika ge3’ak’vatums do omk’ulanams. (AH-Lome) Fasulye sırıkları çok uzun olmuş. Babam ucundan biraz kesip kısaltıyor.

+ ge3’uk’vatams EDA har.f. Bir şeyin [dat.] ucunu [aps.] kesiyor. Xasanik xaç’k’et’i gunz*e t’aşi dudi m3ika ge3’uk’vatams. (AH-Borğola) Hasan, fasulye sırığı uzun olunca biraz ucundan kesiyor.


ge3’axedun (AH) AL har.f. Bir şeyin [lok.] ucunda oturuyor. Bere doloxe var-amulun. Nek’naz ge3’axedun do çumers. (AH-Lome) Çocuk içeri girmiyor. Kapının ucunda oturup bekliyor. K’at’u şkurnaten ncas eilu do t’ot’işi dudiz koge3’axedu. (AH-Borğola) Kedi korkudan ağaca çıktı da dalın ucunda oturdu.


ge3’axen[1] (FN-Ç’enneti) AD hal f. Birinin [dat.] yüzü [aps.] bir haldedir. Muper p’ici ge3’akxen ! (*)(FN-Ç’enneti) Yüzün ne hal almış ! [(*) Yüzü gözü kir içinde olan çocuklar için söylenir.] Çkar p’ici var-ge3’axen. (FN-Ç’enneti) Yüzü çok küçük çirkin.


ge3’axen[2] (AH) AL hal f. Bir şeyin [lok.] ucunda oturmuş haldedir. P’ap’uli çkva çkar var-yaselen. Xocak oncirez ge3’axen do uk’itxams. (AH-Lome) Dedem artık hiç kalkamıyor. Hoca yatağın kıyısında oturmuş halde kur’an okuyor. K’at’u t’ot’işi dudiz ge3’axen. (AH-Borğola) Kedi dalın ucunda oturmuş haldedir.


ge3’ik’iden (FN ~ AH) AL har.f. I. İnsan boyundan az yukarıda bulunan bir şeye [lok.] asılıyor. Cuma-çkimiz xepez dido menceli uğun. Didi ntxiriz ge3’ik’iden do heşote ntxiri 3’ilumz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin kolları çok güçlüdür. Büyük fındık ağaçlarına asılıp o şekilde fındık topluyor. Çkuni bozok perdepe ge3’k’imt’aşi ge3’ik’iden do gestikoms. (AH-Lome) Bizim kız perdeleri sökerken asılıp usulsuzca çekerek koparıyor. Tok’i ncas k’ayi var-gomat’k’es. Ge3’ebik’idatşi kogamastun. Ar 3’iğulina kogobuktat. (AH-Lome) İpi ağaca iyice saramadık. Asıldığımız zaman kayabilir. Bir fırdöndü aparat takalım. Pi3ariz dido mot-ge3’ik’idet. K’ap’et’i va-ren. Golastun do tiz kegabğenan. (AH-Lome) Tahtaya fazla asılmayın. Sağlam değil. Kopup başınıza yığılır. Doğani ncaşi tudeni t’ot’iz ge3’ik’iden do me3’antxen. (AH-Borğola) Doğan ağacın altındaki dala asılıp [oradan] atılıyor. → gu3’ik’iden; + ge3’ok’idams

II. Kendini asıyor. Memet’i alişen ge3’ik’iden. (AH-Borğola) Mehmet boğazından kendini asıyor. → k’o3’iben; nişk’iden; k’o3’ibay; ti-muşi einç’ams[2]; einç’en[2]; amik’iden; ti-muşi yonç’ams; gu3’ik’idaps; yinç’aps


ge3’inums/ ge3’inups (HP ~ ÇX) Eø/EL har.f. [fb.{ge-}] [emp.şm.1.tek. gep’3’inum/ gep’3’inup] I. Eø har.f. Ağır basıyor. O3’inaleten xor3i 3’inup’t’uşi ar k’elendo ge3’inups. (AK-Döngelli) Tartı (= kantar) ile et tartarken bir tarafı ağır bastı. → ce3’onums/ ce3’onuy; gyon3’onams, gyon3’inams/ gyon3’inaps; ≠ ge3’onums

II. (AK) EL har.f. Biriler arasından [abl.] birini [+ k’ele] kayırıyor. Kolluyor. Baba-muşik berepe-muşişen en dido Axmati k’ele ge3’inups. (AK-Döngelli) Babası çocukları arasından en çok Ahmet’i kolluyor. → gila3’inups


ge3’ipatxams (AH-Borğola) EA har.f. Kendi üzerindeki toz, un vs’yi [aps.] silkeliyor. Jin na-gabğu mkveri xete ge3’ipatxams. (AH-Borğola) Üzerine dökülen unu eli ile silkeliyor. ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps, ipatxeps


ge3’i3’k’en (FN-Ç’enneti, FN-Sumla), ge3’i3’k’ers/ ge3’i3’k’en (FN-Sumla ~ HP) ED har.f. [fb.{ge3’a-}] [perf. ge3’i3’k’edu ; yet. ge3’a3’k’omilen ; şsz. ge3’i3’k’omilen ; tec. ge3’u3’k’omilun; part. ge3’a3’k’omile(r)i ; f.-i. ge3’a3’k’omilu ; yoks.part. uge3’a3’k’omilu ; f.-s. ge3’a3’k’omiloni.] Kendi giyimine bakıyor.

Ge3’ebi3’k’edaşi var-mebungam fuk’araz / Oxoyişe bidaşi oxorca xen bgaraz. (AH, atasözü, K.A.) Üstüme bakınca hiç benzemem fukaraya / Eve gidince karım oturur ağlamaya (= giyimi ile varlıklı görünenlerin bazıları yokluk içinde olabilir).


ge3’k’ums (FN), ge3’k’ams/ ge3’k’ims (AH ~ HP-P’eronit), ge3’k’ips (HP ~ ÇX) EA har.f. Bağlı bir şeyi [aps.] çözüyor. Takılı bir şeyi [aps.] söküyor ya da çıkarıyor. Nanak k’asma ge3’k’ums. (FN-Ç’anapet) Annem iplikleri tezgahtan alıyor. Aşek k’asmate landi ge3’k’ums. (FN-Sumla) Ayşe k’asma ile yün çileşi çözüyor. Babak axirişi nek’na ge3’k’ims. Ağani nek’na gyok’idasen. (AH-Lome) Babam ahırın kapısını söküyor. Yeni kapı takacak. Çkuni bozok perdepe ge3’k’imt’aşi ge3’ik’iden do gestikoms. (AH-Lome) Bizim kız perdeleri sökerken asılıp usulsuzca çekerek koparıyor. Nusak na-naxu 3’inek’epe na-xomu şeni tok’işen ge3’k’ams. (AH-Borğola) Gelin yıkadığı çorapları kuruduğu için ipten çözüyor. K’oçik ampuli ge3’k’asinon. Ama boyi mk’ule uğun şeni ampulis var-yunç’işun. (AK-Döngelli) Adam ampulu sökecek. Ama boyu kısa olduğundan dolayı ampule yetişemiyor. → ce3’ams; ce3’uy; + gyu3’k’ams/ gyu3’k’aps

şsz gei3’k’en : Çözülüyor. Memet’ik na-k’oru ink’ilepez xaman3’a gyuz*in. Tok’i k’olayi gei3’k’en. (AH-Lome) Mehmet’in sardığı bağlar düğümlüdür. İpi kolay çözülür.


ge3’obun (FN ~ HP) AL/AD hal f. [fb. {ge3’a-}] I. AL hal f. Bir çiviye veya bir dala [lok.] temas ederek (sarkarak veya sarkıtılarak) asılıdır. Arguni ntxiriz t’ot’iz ge3’obun. (FN-Sumla) Balta fındık dalında asılıdır. T’ok’seyi na-gomoç’k’ondu gudeli hak m3xuliz ge3’obun. (AH-Lome) Geçenlerde unuttuğum gudeli burada armutta asılı duruyor. Han3’o dido k’ayi ntxiri çans. Bunkvape t’ot’iz konz*oli konz*oli ge3’obun. (AH-Lome) Bu sene çok güzel fındık var. Çotanaklar dalda salkım salkım asılı. 3’oxle 3’uk’alişi gyari k’at’a oxoris k’eremulis koge3’obut’u. (AH-Borğola) Eskiden her evde kazan yemeği (= kaynatılmış yemek) ocak (askı) demirinde asılı halde olurdu. Mcveşi oxorepez k’era do hemuşi jin na-ge3’obun k’eremuliz 3’uk’alepez gyari igubet’u. (AH-Borğola) Eski evlerde ocak ve onun üstünde asılan demir askıda kazanlarda yemek pişirilirdi. Mundis onçamureşi kva ge3’obun. (HP-P’eronit) Kıçında dibek taşı asılıdır (= Çok tembel olup yerinden kalkmak istemiyor). → gi3’obun

II. (FN) AD hal f. mec. Birine [dat.] sataşıyor. Mamut’ik handğa dumçxu-i, var-miçkin. Boyne heya-hayaz ge3’obun. (FN-Ç’anapet) Mahmut bugün kudurdu mu bilmiyorum. Hep ona buna sataşıyor. non3xak’ams; elvaben; nok’ixay; elvat’en; naçkinen; notkvams; nena ovalams; naxişen


ge3’ok’idams/ ge3’ok’idaps (AH ~ HP) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. ge3’ebok’idam/ ge3’evok’idap] [f.-i. ge3’ak’idu] İnsan boyundan az yukarıdaki bir yere [lok.] aşağıya doğru sarkıtarak asıyor. Babak gudeli opşaşi tok’iz ge3’ok’idamz do tude gyonç’ams. Cuma-çkimik nugudelams. (AH-Lome) Babam gudeliyi doldurunca ipe asarak aşağıya indiriyor. Kardeşim gudeliyi alıyor. Ayşek eyarçapule ge3’ok’idu. (HP-P’eronit) Ayşe örtüyü sarkıtarak astı. Mexmetik tok’i ge3’ok’idu. (HP-P’eronit) Mehmet ipi sarkıtarak astı. → gi3’ok’idaps, gi3’vok’idaps; + ge3’ik’iden; ++ go3’ok’idams


ge3’onums (FN ~ AH) EA har.f. [empi.şm.1.tek. gep’3’onum] Tartıyor. P’ap’ulik handğa na-p’3’ilit ntxiri ge3’onums. (FN-Ç’anapet) Dedem bugün topladığımız fındığı tartıyor. Çayi muk moiğams, muk ge3’onums. (FN-Sumla) Çayı kendi getiriyor, kendi tartıyor. Cumadik k’arfi gamaçamt’aşi ham t’asiz ge3’onums do meçams. (AH-Lome) Amca çiviyi satarken bu tasın içinde tartıyor da veriyor. → 3’onums/ 3’onuy, 3’inums/ 3’inups; ≠ ce3’onums/ ce3’onuy; ge3’inums/ ge3’inups

+ gyu3’onams EDA har.f. Biri için veya birinin yerine tartıyor. Ham k’vali ar şvacis ar kogemi3’oni. (FN-Sumla) Bu peynirimi lütfen tartıver.


ge3’opxums (FN ~ AH) EA har.f. 1. Onarıyor. Ayarlıyor. Tamir ediyor. Karmat’e ok’omaxvez do Cemalik ge3’opxums. (FN-Sumla) Değirmenimizin ayarı bozulmuştu. Cemal onarıyor. Karmat’e ok’ixu-doren. Muammediz bucoxit do ha3’i ge3’opxums. (AH-Lome) Değirmen bozulmuş. Muhammet’i çağırdık ve şu an (şimdi) ayarlıyor. 2. (Bir işi) ayarlıyor. Xasanik dulya muşi ge3’opxums do ondğe şkule moxtasen. (AH-Lome) Hasan işini ayarlıyor. Öğleden sonra gelecek. → 3’oxums[1]-II/ 3’opxuy[1]-II; ce3’opxums/ ce3’opxuy; om3’vanams/ om3’vanaps, m3’vanums/ m3’vanups; oduzanams


ge3’uz*in (FN ~ HP) ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yüksekte [lok.] yatay konmuş halde duruyor. Bozos ti dido jin ge3’uz*in. Mintxa mebo3’iraten nçxindi elanz*ikoms. (AH-Lome) Kızın gönlü çok yükseklerde. Kimi gösterirsek burun kıvırıyor.

gibums/ gibups (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. 1. (HP ~ ÇX)(AK) (Su) ısıtıyor. 3’k’ari gibups. (ÇX-Çxalazeni, TM) Su ısıtıyor. 2. (HP)(AK) (Sulu yiyecekleri) pişiriyor. Nanak termoni gibu do paklaciten manz*agerepes guipağups. (AK-Döngelli) Annem termoni pişirdi de bakraç ile komşularına dağıtıyor. → cibums/ cibuy, gubums/ guboms; + igiben


gicginen (AK)(ÇX) Aø har.f. Yeniliyor. Mağlup oluyor. → ijginen, icginen; geicginen


giçaneps (AK) EAL har.f. Kendine ait elbiseye [lok.] bir şeyi [aps.] takıyor. Ayşek fork’a-muşis puli giçaneps. (AK-Döngelli) Ayşe elbisesine düğme dikerek takıyor. + gyuçaneps


gideli (HP ~ ÇX) i. Ağaçtan meyve toplamada kullanılan uzun ve sivri tek topuklu sepet. Andğa Ramizik jur gideli m3xuli 3’ilu. (HP-P’eronit) Bugün Ramiz iki gudeli armut topladı. → gudeli


gidumers (AK) EA/EAL har.f [fb.{ge-}] [kb.{i-}] Kendisinin üstüne yatay koyuyor. → eyidums/ eyiduy; eidumers, yidumers (AK), yidvars (ÇX)

I. EA har.f. Kendisinin üstüne bir şeyi [aps.] yatay koyuyor.

II. EAL har.f. Kendi yükünün üstünde bir nesneyi [aps.] başka bir nesnenin üzerine [lok.] yatay koyuyor. Timurik k’uçxe-muşis troni gidumers. (AK-Döngelli) Timur ayağına iskemleyi koyuyor.


gikten (AK)(ÇX) Aø har.f. Devriliyor. Yıkılıyor. Didi mjoli xogikteren do dixas gonz*in. (AK-Döngelli) Büyük dut ağacı devrılmiş de yerde uzunlamasına duruyor. Baba-çkimis tansiyoni yuxtuna gzas gikten. (AK-Döngelli) Babamın tansiyonu çıkarsa yolda yıkılır. Babak Bak’i var-giktas ya do duvaris nca nobaz*gaps. (AK-Döngelli) BabamAhır yıkılmasındiye duvara ağaç dayayarak sıkıştırıyor. → geikten; moinkten; + gyoktaps; ≠ cikten


gila- (AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde (AK) gil-, (ÇX) gilv-] [/i/ ve /u/ önünde gil-] “Yukarıdan aşağı” → cela-, gela-

I. Az meyilli yerde yukarıdan aşağı. (Ör. gilulun)

II. Yerden yukarıda bulunan bir şeye yukarıdan aşağı. (Ör. gilobaps, gilvobaps)

III. Kenarda ya da ucundan, yukarıdan aşağıya doğru yapılan hareket ile. (Ör. gilaxedun, gilaxen, gilat’axups, gilat’roxun)


gilaçaps (AK) EA har.f. Çalgı çalıyor. Enstrüman çalıyor. Niyazik muzika gilaçaps do eşo gulun. (AK-Döngelli) Niyazi akordiyon çalıyor da öyle geziyor (= akordiyon çalarak geziyor). Xasanik kemençe dido k’ai gilaçaps. (AK-Döngelli) Hasan kemençeyi çok iyi çalıyor. → oç’andinams/ oç’andinay, oç’andrinay


gilaç’ups (AK)(ÇX) EA har.f. Aşağıya doğru yakıyor. → celaç’ums/ celaç’ups, gelaç’ums/ gelaç’ups


giladgin (AK)(ÇX) AL hal f. Canlı varlık [aps.] dikili duruyor. Timurik, rak’anis giladgit’eren do k’ulanepeşa nubiraps (= ya da nubirs). (AK-Döngelli) Timur, bir tepede dikilmiş de kızlara doğru türkü atıyor. → celagutun; celaren; celadgunI, geladgin


giladumers (AK), giladvars (ÇX) EA.Dir har.f. Aşağıda bulunan bir yere yatay koyuyor. “Bergişi ondre3’e dibaras ya do 3’k’arişa giladumers. (AK-Döngelli) Kazanın sapı şişsin diye suya koyuyor. → celadums/ celaduy, geladums/ geladumers/ geladumels

+ giludumers/ giludvars EDA har.f. Aşağıda bulunan bir şeye yatay koyuyor. “Bergişi ondre3’e dibaras ya do 3’k’aris giludumers. (AK-Döngelli) Kazanın sapı şişsin diye suya koyuyor.


gilakosups (AK)(ÇX) EA har.f. Aşağı doğru süpürüyor. Hulyak oxorişi merduveni gilakosups. (AK-Döngelli) Hülya evin merdivenini aşağı doğru süpürüyor. → celakosums/ celakosuy, gelakosums/ gelakosups


gilak’vatups (AK)(ÇX) EA har.f. Aşağıya doğru kesiyor. → celak’vatums/ celak’vatuy; gelak’vatums/ gelak’vatups


gilamte (ÇX) z. Az meyilli yokuştan aşağıya doğru. → celamtumani; celamtu, celamti, gelamti, gelamte; gelamtumani, gilamtumani


gilamtumani (ÇX) z. Az meyilli yokuş aşağı. → celamtumani; celamtu, celamti, gelamti, gelamte; gelamtumani; gilamte


gilantxorups (AK)(ÇX) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gilamtxorup] Toprağı [aps.] aşağı doğru kazıyor. Aşağı doğru belliyor. → celantxorums/ celantxoruy, gelantxorums/ gelantxorups


gilant’ro3un (AK)(ÇX) Aø har.f. Toprak [aps.] aşağıya doğru iniyor. Heyelân oluyor. → gelant’ro3un; caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; meyant’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven


gilaputxun (AK)(ÇX) Aø har.f. (Kuş) daldan aşağıya doğru havalanıyor. → celaputxun, gelaputxun


gilat’axups (AK)(ÇX) EA har.f. Yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir zorlamayla kenarından ya da ucundan kırıyor. Nazmiyek k’ulani-muşi k’ala lausti gilat’axups. (AK-Döngelli) Nazmiye kızıyla birlikte mısır topluyor (= yukarıdan aşağı doğru kırıyor). Mtxiri o3’ilu var-uçkin ki boyne x’a gilat’axups. (AK-Döngelli) Fındık toplamayı bilmiyor ki devamlı dalı kırıyor. → celat’axums/ celat’axuy, gelat’axums/ gelat’axups


gilat’k’oçaps (AK)(ÇX) EAL har.f. Aşağıya doğru atıyor. → gelat’k’oçams/ gelat’k’oçaps. → gilat’k’omers, gilat’k’mars


gilat’k’omers (AK), gilat’k’omars (ÇX) EAL har.f. Aşağıya doğru atıyor. → gelat’k’omers/ gelat’k’omels. → gilat’k’oçaps


gilat’ruxun (AK)(ÇX) Aø har.f. Yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir zorlamayla ucundan kırılıyor. İya x’as k’uçxe var-dodva. Gilat’ruxun. (AK-Döngelli) O dala ayak koyma (= basma). Kırılır. Luğişi x’a x3aperi var-t’as tina-ti manişa gilat’ruxun. (AK-Döngelli) İncir ağacının dalı çürük değilse bile çabucak kırılıyor. → celat’roxun, gelat’roxun


gilaxedun (AK)(ÇX) AL har.f. Ucuna ya da kenarına oturuyor. Bere mjolişa kextu do en jin na-ren x’as xogilaxedu. (AK-Döngelli) Çocuk dut ağacına çıktı da en yüksek dala oturdu. → celaxedun, gelaxedun

yet. gilaxunen (AK), gilvaxunen (ÇX) : Ucuna ya da kenarına oturabiliyor. Oxorişi balkonis mjura nodgin do var-gilamaxunen. (AK-Döngelli) Evin balkonuna güneş vuruyor (= evin balkonunda güneş duruyor) da oturamıyorum.


gilaxen (AK)(ÇX) AL hal f. Ucuna ya da kenarına oturmuş haldedir. Ayşek ncas na-gilaxen kotume goputxinaps. (AK-Döngelli) Ayşe ağaçta oturan tavuğu etrafa uçuruyor. → celaxers, celaxen, gelaxen


gilaz*in (AK)(ÇX) AL hal f. Aşağıda bulunan bir yerde duruyor. → celazun, gelaz*in


gila3’inups (AK)(ÇX) Eø/EL har.f. → ge3’inups. I. (AK) EL har.f. Biriler arasından [abl.] birini [+ k’ele] kayırıyor. Koruyarak başarısını sağlıyor. Baba-muşik berepe-muşişen en dido Axmati k’ele gila3’inups. (AK-Döngelli) Babası çocukları arasından en çok Ahmet’i kayırıyor.

II. (ÇX) Eø har.f. (İnsan, karakter olarak) ağır basıyor. Etkisi üstüne geliyor. Ma gilap’3’inup. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ben ağır basıyorum.


gilikten (AK)(ÇX) Aø har.f. Aşağı doğru yana eğiliyor. Çevriliyor. Devriliyor. Tronis ar k’uçxe var-uğunşi gilikten. (AK-Döngelli) İskemlenin bir ayağı olmadığından devriliyor. → ilikten

part. gilakteri : Aşağı doğru yana eğilmiş halde. Doğani, daç’k’induşi x’onaşen ilakteri gilakteri mulun. (AK-Döngelli) Doğan yorulunca tarladan yamuk yumuk gelir.

[♦ dey. x’ali gilakteri (AK) : Boynu bükük. Talihsiz. Üzgün. Yetim. Dertli.] Andğa x’ali gilakteri mot xer ? Mu derdi giğun ? (AK-Döngelli) Bugün boynun niçin bükük ? Ne derdin var ? Sum 3’aneri bereşi nana doğuru do x’ali gilakteri doskidu. (AK-Döngelli) Üç yaşındaki çocuğun annesi öldü de boynu bükük (= talihsiz) kaldı.


gilimers (AK), gilimars (ÇX) EAL har.f. Az meyilli alanda (cansız cismi) indiriyor. → celiğams/ celiğay; gelimers


gilixialen (AK) Aø har.f. [emp.im.1.tek. gila(v)ixialer] Zevk için kayıyor. Kayak, kızak vs ile kayıyor. K’at’a ndğa dumen-arabaten gilaixialer do xolo var-domaç’k’inden. (AK-Döngelli) Her gün oyuncak araba ile zevk için jayıyorum da yne de yorulmuyorum. → istvinams; isurinams, isurinen; ijurinams, ijurinen


gilixunaps (AK)(ÇX) EAL har.f. Kendisinin kenarındaki bir yere (= kucağına veya dizine) oturtuyor. → celixunams/ celixunay, gelixunams/ gelixunaps


gilix’onups (AK), gilix’onaps (ÇX) EA.Dir har.f. I.1. Canlı varlığı [aps.] az meyilli alanda aşağı doğru götürüyor. 2. Motorlu taşıma aracını [aps.] kullanarak aşağı götürüyor. Xasanik Timuri-ti yezdu do araba came k’ele gilix’onups. (AK-Döngelli) Hasan Timur’u da alarak arabayı aşağıda bulunan camiye doğru sürdü. Muk araba-muşi 3’alendo gilix’onups. (AK-Döngelli) Kendisi arabasını aşağıya doğru götürüyor. → celiyonams/ celiyonay, geliyonams; geloyonams/ geloonams; gelix’onams/ gelix’onaps

II. Sıvıyı [aps.] boruyla veya kanal ile az meyiili alanda aşağı doğru gönderiyor. Jileni x’onaşi 3’k’ari gzaşa gilix’onups. (AK-Döngelli) Yukarıki tarlanın suyunu yola indiriyor.


gilobaps (AK) EAL/EDAL har.f. → celabams[2], celobams[2], celvobay[2], celobay[2], gelobams, gilvobaps

I. EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan sıvı [aps.] döküyor.

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.], o şey yerden yukarıda bulunurken, sıvı [aps.] döküyor.


gilobun (AK) AL hal f. Cansız bir şeyin üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. Saat’i dido mcve ren. Ama xolo duvaris gilobun do içalişeps. (AK-Döngelli) Saat çok eskidir. Ama yine duvarda asılıdır ve çalışıyor. Nek’naşi uk’açxes porça gilobun. (AK-Döngelli) Kapının arkasında gömlek asılıdır. → celabun; celvobun, celobun, gelobun, gilvobun


giloçkumers (AK) EA har.f. 1. Aşağı doğru (canlı varlığı [aps.]) gönderiyor. 2. Aşağı doğru boru veya kanal ile (su [aps.]) gönderiyor. Babak çkini x’onaşi 3’k’ari xargiten 3’ale giloçkumers. (AK-Döngelli) Babam bizim tarlanın suyunu kanal ile aşağıya gönderiyor. → celoşk’ums, celvoşk’uy; geloşkumers, geloşkumels; geloçkumers, gilvoçkumars


gilolapaps (AK) EA har.f. Yürüyen canlı varlığı [aps.] aşağı doğru gönderiyor. K’ulanik x’onaşi gzaşen pucepe gilolapaps. (AK-Döngelli) Kız tarlanın yolundan inekleri aşağıya doğru gönderiyor. → gelolapams/ gelolapaps, gilvolapaps


gilon3axaps/ gilon3axups (AK) EAL harf. Bir şeyi [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına aşağı doğru yapıştırıyor. Doğanik duvari t’alaxiten pa3’ups do ilon3axaps-gilon3axaps. (AK-Döngelli) Doğan duvarı çamur ile sıvıyor da yukarı doğru aşağı doğru yapıştırıyor.


gilon3axun (AK) AL hal f. Ucu aşağı tarafa doğru baş aşağı yapışmış haldedir. Mtxirişi x’as ntxolari gilon3axun. (AK-Döngelli) Fındığın dalında kertenkele baş aşağı yapışmış haldedir. Nanaşi got’k’imales lobiyaşi but’k’ape ilon3axun-gilon3axun. (AK-Döngelli) Annemin eteliğinin kenarlarına fasulyenin yaprakları yukarıya aşağıya yapışmış haldedir.


giloxunaps (AK) EAL har.f. Ucuna veya kenarına oturtuyor. → celaxunams; celvoxunay, celoxunay, geloxunams/ geloxunaps, gilvoxunaps


gilulun (AK)(ÇX) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gilaulur (AK), gilavulur (ÇX); emp.geç.1.tek. gilaulurt’i (AK), gilavulurt’i (ÇX); perf.1.tek. gilapti; gel.1.tek. gilaptaminon (AK), gilaptaun (ÇX); part. gilaxtimeri; f.-i. gilaxtimu (AK), gilaxtimua (ÇX)] 1. Aşağıya doğru dolaşarak gidiyor. Yokuştan iniyor. 2. Dere, ırmak vs [aps.] aşağı doğru akıyor. 3’aleni ğali şiyaleri gilulun. Ama Memetişi x’ona k’ele t’iba ikten do ç’it’a ç’it’a gyulun. (AK-Döngelli) Aşağıdaki dere şırıltılı akıyor. Ama Mehmet’in tarlasının tarafında t’iba biçiminde dönerek yavaş yavaş akıyor. Ğvari gilulun do gzaşi duzluğis dolodgitun. (AK-Döngelli) Yağmur suları akıyor da ylun düzlüğünde birikiyor. Ğalik kyutuği gilimers. Ama ilantxen-gilantxen do gilulun. (AK-Döngelli) Dere kütüğü sürüklüyor. Ama sağa sola (= oraya buraya) çarpa çarpa sürükleniyor. → celulun, gelulun

emp.geç. ikinci biçimi : gililu. Gilaili. (AK-Döngelli) Hızla aşağı indim. Gilavili. (ÇX) Hızla aşağı indim.

emp.ist. ikinci biçimi : gilit’as. Ğali gilit’aşi kvaepe noçxaps. (AK-Döngelli) Dere inerken (= akarken) taşları yıkıyor.


gilumers (AK), gilumars (ÇX) EDA har.f. Az meyilli alanda biri için [dat.] cansız cismi [aps.] indiriyor. Xasanik nana-muşis k’işineri dişka gilumers. (AK-Döngelli) Hasan Annesi için kışlık odununu yukarıdan aşağıya indiriyor. → celuğams/ celuğay, geluğams, gelumers


gilunk’ap’un (AK) AL har.f. Az meyilli yerde aşağı doğru koşuyor. BereOkulişa yano var-dopskidaya do 3’alendo gilunk’ap’un. (AK-Döngelli) ÇocukOkula geç kalmayayımdiye aşağıya doğru koşuyor. celuk’ap’ams/ celuk’ap’ay


gilusumers (AK), gilusumars (ÇX) EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. gile(v)usvi/ gilevusvi] Bir şeye [dat.] bir şeyi [aps.] aşağıya doğru sürüyor. 1. Boya vs sürüyor. Nana-çkimik tronişi k’uçxepes boya gilusumers. (AK-Döngelli) Annem iskemlenin ayaklarına aşağıya doğru boya sürüyor. 2. Elini vs sürüyor. P’ap’ulik mota-muşis x’oropaten xe gilusumers. (AK-Döngelli) Dedesi sevgi ile tornuna elini sürüyor. → celusums/ celusuy, gelusumers, gelusumels


gilvobaps (ÇX) EAL/EDAL har.f. → celabams[2], celobams[2], celvobay[2], celobay[2], gelobams, gilobaps. I. EAL har.f. Yerden yukarıda bulunan bir şeye [lok.] yukarıdan sıvı [aps.] döküyor.

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.], o şey yerden yukarıda bulunurken, sıvı [aps.] döküyor.


gilvobun (ÇX) AL hal f. Cansız bir şeyin üzerinden bir yere değerek [lok.] asılı duruyor. → celabun; celvobun, celobun, gelobun, gilobun


gilvoçkumars (ÇX) EA har.f. Aşağı doğru (canlı varlığı) gönderiyor. → celoşk’ums, celvoşk’uy; geloşkumers, geloşkumels; geloçkumers, giloçkumers


gilvoskidun (ÇX) ADL har.f. Birinin [dat.] gırtlağında [lok.] kalıyor. Mu k’ap’et’i uşkiri ren, aya ! X’irx’int’is hogilomoskidu. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Ne sert elma bu ! Gırtlağımda kaldı. → xurt’ulis dusk’udun; xurt’uli cadven; xunç’k’uliz geladven; (gyari) geladven; (guladgitun altında) x’irx’int’is guludgitun


gilvoxunaps (ÇX) EAL har.f. Ucuna veya kenarına oturtuyor. → celaxunams; celvoxunay, celoxunay, geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps


gimers (AK), gimars (ÇX) EA har.f. [fb.{ge-}][kb.{i-}] Cansız cismi [aps.] düşey doğrultuyla indiriyor. → ciğams/ ciğay, geiğams; geimers


gimurginen (ÇX) Aø har.f. [fb.{ge-}][kb.{i-}] Aşağı doğru yuvarlanıyor. Yuvarlana yuvarlana iniyor. → irginen, ingrinen, ingrimonen; imurginen; + gyomurginaps

part. gemurgineri/ gemurgineyi : Aşağıya yuvarlanarak. P’et’ras gemurgineyi gemurgineyi gevulur. (ÇX-Çxalazeni, TM) Yamaçtan yuvarlana yuvarlana iniyorum.


gincirs (AK) EL har.f. [fb.{ge-}][kb.{i-}] Bir şeyin [lok.] üzerinde yatmış halde uyuyor. Berek memsufai jin gincirs. (AK-Döngelli) Çocuk sedirin üzerinde (yatmış halde) uyuyor. → eicinams; einciy/ eincirs


gingili (AH) i. Sümük. Gingili kodogak’idu-doren. İşifoni do dikosi. (AH-Borğola) Sümüğün aşağı sarkmış. Sümkür de sil. Ç’uç’ut’a berek çxindis na-gyuxtams gingili niloskams. (AH-Borğola) Küçük çocuk burnundan inen sümüğünü yalıyor. → fingiliI, fincili; xvaliII


gink’ilen (ÇX)(AK) Aø har.f. Kilitleniyor. Ek’na muşebuyi gink’ilen. (ÇX-Makret) Kapı kendiliğinden kilitleniyor. → cink’olen; geink’olen

+ gyank’ilen AD har.f. Birinin [dat.] üzerine arkadan kilitleniyor ya da kapanıyor. Bees ek’na gyank’ilu. (ÇX-Makret) Kapı çocuğun üzerine arkadan kapandı.


ginon → unon


ginz*e/ ginze (HP ~ ÇX)(AK) s. ve i. Uzun. [Bu sıfat her yörede ginz*e diye telâffuz edilir. Buna rağmen Hopa-Azlağa diyalektinde ginze şeklinde de yazılabilir. Çünkü bu diyalektte z* konsonu, /z/ foneminin değişkeni olup sırf /n/ fonemi arkasında gözlemlenir.] → gunz*e/ gunze

I. s. Uzun. 1. [boy veya mesafe olarak] Uzun. Ginz*e xaşarepe mujap’k’vati. (AK-Döngelli) Uzun olan fasulye sırıklarının ucunu keserek kısalttım. Doğanik ginz*e mtxiri do morgvali uxunt’aleps. (AK-Döngelli) Doğani sivri fındık ile yuvarlak olanları karıştırıyor. Mamulişi pampari dido ginz*e ren. (AK-Döngelli) Horozun ibiği çok uzundur. Ginz*e boyi na-uğun k’oçi ampulis yunç’işun. (AK-Döngelli) Uzun boylu adam ampule yetişir. 2. [insan hakkında] Uzun boylu. Xeyriyeşi k’ulani ginz*e va-ren. T’abala t’abala k’ulani ren. (AK-Döngelli) Hayriye’nin kızı uzun boylu değil. Basık boylu kızdır. 3. [zaman olarak] Uzun. [“uzun süre” anlamına gelen ifade için → dido ora]

II. i. Uzun olan şey. [çoğ. (AK) ginz*elepe] Alik xaşarişi ginz*elepes tudeşen gu3’uç’k’irups. (AK-Döngelli) Ali fasulye sırığının uzunlarını dipten kesiyor.


ginz*enoba/ ginzenoba (HP ~ ÇX)(AK) i. Uzunluk. → gunz*enoba/ gunzenoba, gunz*anoba/ gunzanoba


girini (HP ~ ÇX) i. 1. Eşek. 2. mec. Kaba ve yeteneksiz kimse. → guruni


gistomers (AK) EAL har.f. Yukarıdan bir şeyin [lok.] üzerine atıyor. Mexmetik ncaşa kexteren do uşkirepe tiraktorişi kasas gistomers. (AK-Döngelli) Mehmet ağaca çıkmış da elmaları traktörün kasasına atıyor. → cot’oçams/ cot’oçay; geyot’k’oçams, geyot’k’omers; gyot’k’çams, gyot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers

+ gyustomers EDA har.f. Yukarıdan birinin [dat.] üzerine atıyor. Axmatik ncas luği imxors. Ama munt’uronepe da-muşis gyustomers. (AK-Döngelli) Ahmet ağaçta incir yiyor. Ama kurtluları kız kardeşinin üzerine atıyor.


git-gide i. Git gide. Ham bere-ti git-gide baba-muşiz nagnapen. (AH-Lome) Bu çocuk da git gide babasına benziyor.


gitumers (AK), gitumars (ÇX) EA dö.har.f. [fb.{ge-}][kb.{i-}] Şapka, türban vs giyiyor. Kudi gitumars. (ÇX-Çxalazeni, TM) Fes giyiyor. → citums/ cituy; geitumers, geitumels; + gyotumers/ gyotumars; gyotun ; ++ goitumers/ goitumars, motumers/ motumars vs


gixçanen (ÇX)(AK) Aø har.f. Soluyor. Beyazlıyor. Ağarıyor. Gale gek’ideri got’k’imale-çkimis mjora geçaşi gixçanen. (AK-Döngelli) Dışarıda asılı duran etekliğime güneş vurunca [etekliğim] soluyor. → cikçanden, cikçanen; geikçanen; gamikçanden; ikçanen, dixçanen; goikçanen

+ gyaxçanen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] soluyor, ağarıyor, beyazlıyor. Doğanik x’ona oktaps. Ama uça porça-muşi mjoraten gyaxçanen. (AK-Döngelli) Doğan tarla sürüyor. Ama siyah gömleği güneşten soluyor. → gamvakçanden; (cikçanden altında) cakçanden, (cikçanen altında) cakçanen; (geikçanen altında) gyakçanen


gix’onaps (ÇX), gix’onups (AK) EA har.f. [fb.{ge-}][kb.{i-}] Düşey doğrultuyla (canlı varlığı) indiriyor. Filimepe İnternetişen gix’onaps. (CX-Makret) Filmleri İnternetten indiriyor. Bere-muşi gemtumani gix’onups. (AK-Döngelli) Çocuğunu bayır aşağı indiriyor. → ciyonams/ ciyonay; geiyonams; geix’onams/ geix’onaps


gi3’a- (AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde gi3’- (AK), gi3’v- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde gi3’-]

İnsan boyundan az yukarı, genelde tavana, yukarıdan aşağıya doğru sarkıtarak.” = gu3’a- (AK)

ge3’a-; ama-III


gi3’obun (AK) AL hal f. Bir çiviye veya bir dala [lok.] temas ederek (sarkarak veya sarkıtılarak) asılıdır. Oç’k’omale jolişi x’as xenç’k’eliten gi3’obun. (AK-Döngelli) Kumanya, dut ağacının dalında sepet ile asılıdır. = gu3’obun (AK). → ge3’obun, gi3’vobun


gi3’ok’idaps (AK) EAL har.f. İnsan boyundan az yukarıdaki bir yere [lok.] aşağıya doğru sarkıtarak asıyor. Xasanik nek’naşi uk’açxes arguni gi3’ok’idaps. (AK-Döngelli) Hasan kapının arkasına baltayı asıyor. = gu3’ok’idaps (AK). → ge3’ok’idams/ ge3’ok’idaps, gi3’vok’idaps


gi3’vobun (ÇX) AL hal f. Bir çiviye veya bir dala temas ederek (sarkarak veya sarkıtılarak) asılıdır. → ge3’obun, gi3’obun


gi3’vok’idaps (ÇX) EAL har.f. İnsan boyundan az yukarıdaki bir yere aşağıya doğru sarkıtarak asıyor. → ge3’ok’idams/ ge3’ok’idaps, gi3’ok’idaps


go- fb. [/a/ önünde gv- (PZ ~ AŞ) , g- (FN ~ HP), g-/ gv- (AK) , gv- (ÇX)] [/o/ önünde g- (PZ), gv- (ÇM ~ AŞ), g- (FN ~ HP)(AK), gv- (ÇX)] [/i/ önünde go- (PZ ~ HP), gu- (AK)(ÇX) ] [/u/ önünde g-] [Sırf (AK) va-, ma-, ga-, vo-, mo-, go- önünde gu-, fakat vi-, vu-, mi-, gi- önünde go-]

I. Etrafında. Etrafına. (Ör. gobğun/ gvobğun vs)

II. [İşlevi belli değil] (Ör. goç’ondrun/ goç’ondun, gvoç’ondrun, goç’k’ondun, gvoç’k’ondun vs)


goazuy/ goazums (AŞ-Ok’ordule)(FN)(AH-Borğola) EA har.f. Etrafını yontuyor. Ali txombu goazuy. (AŞ-Ok’ordule) Ali kızılağacın etrafını yontuyor. Xuseyinik, na-gek’vatu nca goazums. (FN-Ç’anapet) Hüseyin, kestiği agacı yontuyor. Pederik purengi menz*gipu şeni biga goazumz do omç’ipanamz. (FN-Ç’anapet) Babam su borusunu tıkamak için sopayi yontup inceltiyor. Fetik ç’ubriş kerki goazums. (FN-Sumla) Fethi kestane ağacının çevresinin kabuğunu yontuyor. Babam biraz çevresini yontup inceltiyor. Ntxirişi t’ot’i goazums do argunis dokaçale uxenams. (AH-Borğola) Fındık dalını yontuyor da baltaya sap yapıyor. [/o/ ile /a/ arasında /y/ kaynaştırma konosonunun telâffuz edildiği goyazums/ goyazuy biçimlerine de bakınız] → gox’azums/ gox’azups; + gvoyazay


gobams (PZ), gobay (AŞ’nin bir kısmı), gobams (FN ~ HP-P’eronit), gobaps (HP)(AK) EAL/EDA har.f. Birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına ya da üzerine sıvı [aps.] döküyor. → gvobay/ gvobaps; + gvaben/ gaben. I. EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına veya üzerine sıvı döküyor. Xasanik mşk’velape-muşis 3’ari gobams. (PZ-Cigetore) Hasan fidanlarının etrafına su döküyor Doğani luu-tasi 3’ari g(v)obay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan lahana tohumuna su döküyor. Nanak bak’lavaz şerbet’i gobams. (FN-Ç’anapet) Annem baklavaya şerbet döküyor. Alik ağne na-orgu nergişa 3’k’ari gobaps. (AK-Döngelli) Ali yeni ektiği fidanın etrafına su döküyor.

+ gubams (FN ~ AH) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına veya üzerine sıvı döküyor. Nanak pucepeşi mseli ağne na-extu felepez gubamz. (FN-Ç’anapet) Annem inek sidiğini yeni çıkan kabakların etrafına döküyor. Getasulez na-dirgu fidepez 3’k’ari var-gubana exomun. (AH-Borğola) Bahçeye dikilen fideler sulanmazsa kurur.

II. EDA har.f. Birinin [dat.] üzerine sıvı [dat.] döküyor. Bere 3’ari gomobay. Uxap’arit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk bana su döküyor. Bağırın. Xura ibonamt’aşi berez nuşvelams do 3’k’ari gobams. (AH-Borğola) Banyo yaparken çocuğa yardım ediyor da su döküyor.

yet. gvaben (PZ), gaben (FN ~ HP) : Birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına sıvı dökebiliyor. Memet’ik xura ibont’aşi ti-muşiz 3’k’ari kogaben. (AH-Borğola) Mehmet banyo yaparken kendine su dökünebilir. Bere ! Dirdi si ! Xura ibont’aşi 3’k’ari ti-skanis kogogaben. (AH-Borğola) Çocuk ! Büyüdün sen ! Banyo yaparken suyu kendine dökünebilirsin. [◘ eşb. “birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına ya da üzerine sıvı [aps.] dökülüyor” anlamında hareket fiili : gaben ve gvaben]


gobangeri (AH) s.-z. Uyuşuk uyuşuk (gezen). Xuseniz mu ağodu haşo ! Ğomamcişen doni gobangeri gulun. (AH-Borğola) Hüseyin’e ne oldu böyle ! Dünden beri uyuşuk uyuşuk geziyor.


gobanik’ams (FN ~ AH) EA har.f. Toprağı [aps.] el veya ayakla eraflıca tepip sıkıştırıyor. → t’ambums/ t’ambuy; banik’ams

+ gubanik’ams EDA har.f. Biri veya bir şey için [dat.] toprağı etraflıca tepip sıkıştırıyor. Doğanik, na-do3onu xorşa mot moiktet’az ya do let’a k’uçxeten gubanik’ams. (AH-Borğola) Doğan, diktiği sırık devrilmesin diye (sırık için) toprağı ayakla tepip etraflıca sıkıştırıyor.


gobaxums (AH) EA har.f. Pata küte ya da rasgele dayak atıyor. Niyazik muz na-ogoru k’oçi gobaxu. (AH-Borğola) Niyazi kendisine küfür eden adama dayak attı. → gombaxums; gvombaxay; ≠ gombaxuy


gobğams (PZ), gobğay (AŞ’in bir kısmı), gobğams (FN ~ HP), gobğaps (HP) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. govobğam/ gobobğam/ govobğap] Taneli katı cismi [aps.] yüksek olan bir şeyin [lok.] üstüne onu kaplayarak döküyor ya da serpiyor. Doğani çayi cubre gobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan çaya gübre döküyor. Çili-çkimik na-ç’k’oru lupe 3’k’ariten doçxu şkule suzgiz gobğu do 3’k’ari go3’un3’orams. (AH-Borğola) Eşim doğradığı lahanaları suyla yıkadıktan sonra süzgece doldurup suyunu süzüyor. → gvobğay/ gvobğaps; + gobğun

şsz. goibğen : Taneli katı cisim yüksek olan bir şeyin üstüne onu kaplayacak şekilde dökülüyor. Çayiz gyubre Ap’riliz goibğen. (AH-Lome) Çaya azotlu gübre Nisan’da vurulur/dökülür.

+ gubğams/ gubğay/ gubğaps EDA har.f. Bir şeyin [dat.] üstüne onu kaplayarak taneli katı cismi [aps.] döküyor. Eminek bureğis mkveri nez*i gubğams. (PZ-Cigetore) Emine böreği üzerine öğütülmüş cevizi döküyor. Lazma gobubği do ncalepe ordo dirdu. (FN-Sumla) Etraflarına (köklerine) kemre döktüm ve ağaçlar çabuk büyüdü. Nuranik çayiz gyubre gubğams. (AH-Lome) Nuran çaya gübre döküyor. Osmanik ore do şuk’az gyubre gubğu. “Mç’ima var-mulunya do 3’k’ari ek’obams. (AH-Lome) Osman kabak ve salatalığa gübre döktü. “Yağmur gelmezdiye ardından suluyor. Lazut’is Avropa-gyubre gubği. Avropa-gyubrek jur jur rok’a oçanams. (AH-Lome) Mısıra Avrupa-gübre vur. Avrupa-gübre çifter çifter koçan veriyor.


gobğun (PZ)(FN ~ HP) AL hal f. 1. Taneli katı cisim [aps.] yüksek olan bir şeyin [lok.] üstünde serpilmiş şekilde duruyor. Pederik naylaz na-gobğurt’u çeploni ntxiri mo(y)okosumz. (FN-Ç’anapet) Babam serenderdeki kabuklu fındığın üstünü alıyor. Ç’eyis mteli but’k’a gobğun. (HP-P’eronit) Tavan arasının üstünde bütün yaprak serpilmiş şekilde duruyor. Arabas mjoli gobğun. (HP-P’eronit) Dut ağacının altında duran arabanın üstüne büyük miktarda dut dökülmüş. 2. Üşüşmüş halde duruyor. But’k’uci mtel pukris gobğun. (FN-Sumla) Arı çiçeğe üşüşmüş, çiçeklerin etrafını sarmış. Axi-p’icişi msuciz mzesku gobğun. (AH-Lome) Ahırın önündeki sarmaşıkta çok karakuş var. → gvobğun; + gobğams; ++ obğun[2]

+ gubğun ADL hal f. Taneli katı cisim [aps.] birine ait [dat.] yüksek olan bir şeyin [lok.] üstünde serpilmiş şekilde duruyor. Orhanik Memet’is saxaniz na-gubğun ntxirepe xete geloç’k’idams do nuxvams. (AH-Borğola) Orhan Mehmed’in sahanın içindeki fındıkları eli ile yukardan aşağıya vurup döküyor.


gobi (HP-Ortahopa) i. Hamur teknesi. → sağra, sarğa


gobun (PZ)(FN ~ AH HP) AL hal f. Etrafında asılı duruyor. Etrafına sarılmış halde duruyor. Xasanis raxnaşi boda gobun. (PZ-Cigetore) Hasan’a örümcek ağı sarılmış halde duruyor. Nanak livadiz lazut’işi ğerepe ok’oç’vayiz na-extasen mk’omaten gale na-goburt’asen şeyepe im3’olen. (FN-Ç’anapet) Annem bahçede mısır saplarını yakınca çıkan dumanla dışarda asılı duran elbiseler isleniyor. Ntxozeri lazut’epe nayla-direğiz gobun. (FN-Ç’anapet) Salkım halinde örülmüş mısırlar, serender direği etrafında asılı duruyor. M3xulis msuci gobun. Mskala nodvi do exti. (AH-Lome) Armudun etrafı sarmaşıkla çevrilidir. Merdiven dayayıp çık. Oxorcak avizes na-gobun bombula-lemsi okosalete dokosu. (AH-Borğola) Kadın, avizenin etrafında sarılı olan örümcek ağını süpürge ile sildi (temizledi). → gvobun; gvombun


gobuzals (AH) AD har.f. Böcek [aps.] birinin [dat.] üzerinde geziyor. Beres k’ap’ulas dumç’k’u gobuzals. (AH-Lome) Çocuğun sırtımda karınca geziniyor. → gvalen; gvobuzun, gobuzun; gvobuzulaps; [birinin üzerine konup geziyor] noxen-gulun; nobuzun; nobuzals, nobuzalams


gobuzun (AŞ ~ FN) AD/ADL har.f. Böcek [aps.] birinin [dat.] üzerinde geziniyor. Böcek [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerinde geziniyor. Map’azule gomobuzun. Hak’u oroperi ! (AŞ-Ok’ordule) Ateş böceği üzerimde geziniyor. Ne kadar sevimli ! Tiz dumç’k’u gomobuzun. (FN-Ç’anapet) Başımda karınca geziniyor. gvalen; gvobuzun; gobuzals; gvobuzulaps; [birinin üzerine konup geziyor] noxen-gulun; nobuzun; nobuzals, nobuzalams


gocguray (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Dışından kararacak ama içi pişmeyecek bir biçimde bir şeyi yakıyor. K’oçi xor3’i na-iç’ven daçxuri keyoduy. Gocguray. Naşkuy. (AŞ-Ok’ordule) Adam eti yanan ateşin üstüne koyuyor. Dışını yakıyor. Bırakıyor. Ali mangalite xor3’i asi gocguray. (AŞ-Ok’ordule) Ali mangalla et yapınca kapkara yapıyor. → gojgurams/ gojguray; jgurams/ jguray


goçans (FN ~ AH HP)(AK) AL hal f. I. Bir şeyin [lok.] etrafında ot, çiçek vs [aps.] oluşmuş haldedir. Oxoriz galendo msuci goçans. (AH-Lome) Evin dış çevresinde sarmaşık var. Han3’o m3xulis na-goçans pukuri inite niç’u. (AH-Borğola) Bu yıl armutta olan çiçek soğuktan yandı. → gonçars/ gvonçay, gvoçans; gvaçanenI

II. Bir şeyin [lok.] etrafında kıl vs [aps.] oluşmuş haldedir. Berberik k’oçepez toma uç’k’oramt’aşa uciz na-goçanan tomape ispirtoten guç’vamz. (FN-Ç’anapet) Berber insanların saçını keserken kulak etrafındaki kılları ispirto ile yakıyor. → gvaçanenII


goçkumers (HP)(AK) EA har.f. Birinin [aps.] gezmesine izin veriyor. Birini [aps.] istediği yere gönderiyor. Ğalişa kvaepe gula(v)udumert. 3’k’ari var-gu(v)oçkumert. (AK-Döngelli) Irmağa taşları koyuyoruz. Suyu göndermiyoruz. → goşk’ums, gvoşk’uy/ goşk’uy; goşkumers/ goşkumels; gvoçkumars


goçums[1] (PZ-Apso) EA har.f. Birinin [aps.] elbisesini çıkartıyor. Birini soyuyor. [kb. {o-}; emp.şm.1.tek.3.aps.tü. govoçum; emp.şm.3.tek.ö.1.aps.tü. gomoçums] Bere-şk’imi govoçum. K’ap’ula vumbonare. (PZ-Apso) Çocuğumu soyuyorum. Banyo yaptıracağım (= sırtını yıkayacağım). → goçuy; mo3’ay, mo3’k’ams


goçums[2]/ goçups (PZ-Apso)(FN ~ HP ÇX) EA har.f. [kb. {ø-}; emp.şm.1.tek.3.aps.tü. gopçum; emp.şm.3.tek.ö.1.aps.tü. gomçums/ gomçups] 1. (Yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs) birini [aps.] soyuyor. Gomçuman. (PZ-Apso) Beni soyuyorlar. Gomçves.[1] (AH-Lome) Beni soydular. Yaşari k’ala dulya var-ixvenen. K’oçi goçums. (HP-P’eronit) Yaşar ile iş yapılmaz. Adamı dolandırıyor. 2. [şaka] Alış veriş esnasında çok para harcamayı sağlıyor. Gomçves.[2] (AH-Lome) Paramız bitene kadar harcadık. + goiçven[2] ≠ guçums/ guçuy


goçuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. [kb. {ø-}; emp.şm.1.tek.3.aps.tü. gopçum; emp.şm.3.tek.ö.1.aps.tü. gomçuy] Giysini çıkartıyor. Soyuyor. Bere gopçum. (ÇM ~ AŞ) Çocuğu soyuyorum (= çocuğun giysini çıkartıyorum). → goçums[1]; mo3’ay, mo3’k’ams; ≠ guçums/ guçuy; + goiçums[1]/ goiçven[1]/ goiçuy[1]


goçxams (PZ), goçxay (ÇM ~ AŞ), goçxums (FN), goçxims (AH ~ HP-P’eronit), goçxips (HP ~ ÇX) EA har.f. Etraflıca yıkıyor. Xuseynik p’et’mezi na-gegubu ç’uk’iz xort’umiten bzit’a 3’k’ari dolokaçams do goçxums. (FN-Ç’anapet) Hüseyin pekmez pişirdiği kazanı, içine hortumla tazyiklı su tutarak temizliyor.


goç’adams/ goç’aday (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Etrafına çivi, çeper vs [aps.] çakıyor. → goç’k’adams/ goç’k’adaps


goç’apxams/ goç’apxay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Etrafa çarpıyor. + gvaç’apxen


goç’inaxums/ goç’inaxuy/ goç’inaxups EAL har.f. Limon vs [aps.] bir şeyin [lok.] etrafına elle sıkıştırıp eziyor. Çxombis limoni goç’inaxums. (PZ-Cigetore) Balığa limon sıkıyor. Çxomi limoni goç’inaxuy. (AŞ-Ok’ordule) Balığa limon sıkıyor. Çxomiz limoni goç’inaxi. (HP-P’eronit) Balığa limon sık. ≠ go3’ilaxums


goç’irdams (PZ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. govoç’irdam] Etrafını yırtıyor. (Çayır, çimen vs) koparıyor. Kemalik mt’alepe goç’irdams. (PZ-Cigetore) Kemal otları yırtıyor. → gvoç’irday


goç’k’adams/ goç’k’adaps (FN ~ ÇX) EAL har.f. Etrafa (çivi, çeper vs) çakıyor. → goç’adams/ goç’aday

+ guç’k’adams/ guç’k’adaps EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına (çivi, çeper vs) çakıyor. Alik getasulez nç’ulu guç’k’adams. (AH-Lome) Ali bahçeyi çubukla çeviriyor.


goç’k’aderi/ goç’k’adeyi (FN) i. [< goç’k’adams/ goç’k’adaps fiilinin partisipi] Çeperle çevrili yer. Ğoma ar varya goç’k’adeyişe mo(y)oputxu do hamseyi heya mky’apuk mendiyonu. (FN-Ç’anapet) Genç bir tavuk dün çeperle çevrili yerin üstünden uçup dışarıya çıktı ve çakal bu gece onu götürdü.


goç’k’endinapems (AH-Pilarget, Sidere, Jin-Napşit), goç’k’endinapams (AH-Tuden-Napşit, Lome, Borğola vs), goç’k’endinapams/ goç’k’ondinapams/ goç’k’endinapaps (HP) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] unutturuyor. Memet’ik berepez nosiz meyunt’alams do dulya-mutepeşi goç’k’endinapams. (AH-Lome) Mehmet çocukların aklını çelip işlerini unutturuyor. Ağani derdik mcveşi goç’k’endinapams. (AH, atasözü, K.A.) Yeni dert eskisini unutturur. Doğanik, dulyaşi oraz dot’k’obun do ti-muşi goç’kendinapams. (AH-Borğola) Doğan iş zamanı saklanıp da kendini [herkese] unutturuyor. → guç’ondrinams/ guç’ondrinay; gvoç’ondrinay; goç’k’ondinapams/ goç’k’ondinapaps


goç’k’irums/ goç’k’irups (HP ~ ÇX) EAL har.f. 1. Etrafta bir şeyi biçiyor. 2. Etrafta bir şeyi doğruyor.

+ guç’k’irams/ guç’k’iraps EDA har.f. 1. Bir şeyin [dat.] etrafındaki bir şeyi [aps.] biçiyor. Uşkiyis tipi kogabğu-ren. Ramizik uşkiyis tipi guç’k’irams. (HP-P’eronit) Elma ağacının etrafını çok ot sarmış. Ramiz elmanın etrafındaki otu biçiyor. 2. Bir şeyin [dat.] etrafına başka bir şeyi [aps.] doğruyor. → goşk’orums/ goşk’oruy, goç’k’orums


goç’k’ondinapams (FN), goç’k’ondinapams/ goç’k’endinapams/ goç’k’endinapaps (HP), goç’k’ondinapaps (AK) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] unutturuyor. Rifeti dido muk’elidi ren. Osinaputen k’oçiz derdi do merakı goç’k’ondinapamz. (FN-Ç’anapet) Rıfat cok esprilidir. Sohbetiyle insana dert ve merakı unutturuyor. Memet’i P’olişa idayiz dido oraz kyoyişa var-mulun do heşote ti-muşi goç’k’ondinapamz. (FN-Ç’anapet) Mehmet İstanbul’a gidince coğu zaman köye gelmiyor ve o şekilde kendini unutturuyor. Baba-çkimik ok’o x’uraps ki nana-çkimis mu x’vasinon goç’k’ondinapaps. (AK-Döngelli) Babam o kadar bağırıyor ki anneme ne yapacağını unutturuyor. Mustafaşi berek jur 3’ana ren var-moxtu do ti-muşi goç’k’ondinapaps. (AK-Döngelli) Mustafa’nın çocuğu iki yıldır gelmedi de kendisini unutturuyor. → guç’ondrinams/ guç’ondrinay; gvoç’ondrinay; goç’k’endinapems/ goç’k’endinapams/ goç’k’endinapaps; goçk’ondinapams; gvoç’k’endinapaps


goç’k’ondun (FN ~ HP)(AK) DA e.f. [Çekimi iki-şahıslıdır : emp.şm.1.tek.ö.2.tü. gomoç’k’ondur (FN ~ HP), gumoç’k’ondur (AK); emp.şm.1.tek.ö.3.aps.tü. gomoç’k’ondun (FN ~ HP), gumoç’k’ondun (AK)] Unutuyor. Cuma-çkimiz dulyaşa it’uşa ondğeneri gyari goç’k’ondu do biç’i-muşik k’ap’ineri ek’uç’işinamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim işe giderken öğle yemeğini unuttu ve oğlu arkasından koşarak yetiştiriyor. Ali noğasa idayiz boyne iboden. Oxoyişa oxtimu goç’k’ondun. (FN-Ç’anapet) Ali çarşıya gidince hep oyalanıyor. Eve gitmeyi unutuyor. Dişka na-mogiğat’t’i gomoç’k’ondu. (FN-Ç’enneti) Sana odun getireceğimi unuttum. Muntxa gomoç’k’ondu, k’afri. (FN-Ç’enneti) Şeyi unuttum, çiviyi. Babaz ilaci goç’k’ondu. Nanak Yuceli k’ala ek’uç’işinams. (AH-Lome) Babam ilacını unuttu. Annem Yücel ile yetiştiriyor. Guri gemokoraşi iri-mutu gomoç’k’ondun. (AH-Lome) Yüreğim soğuyunca (= kızgınlığım geçince) her şey unutuyorum. T’ok’seyi na-gomoç’k’ondu gudeli hak m3xuliz ge3’obun. (AH-Lome) Geçenlerde unuttuğum gudeli burada armutta asılı duruyor. Mja sobas jin var-nişkvinen. Gogoç’k’onduna epums. (AH-Lome) Süt sobanın üzerinde bırakılmaz. Unutursan taşar. Ntxirepunaz mskala gomoç’k’ondu-doren. Ç’umanişe ordo oras hek gobiktare. (AH-Borğola) Fındıklıkta merdiven unutmuşum. Yarın erken vakitte oraya döneceğim. Çkar mitiz beroba-muşi var-goç’k’ondun. (AH-Borğola) Hiç kimse çocukluğunu unutmaz. Baba-muşiz na-goç’k’ondu arabaşi nk’ola bere-muşik ek’uç’işinams. (AH-Borğola) Babasının unuttuğu arabanın anahtarını çocuğu arkasından yetiştiriyor. Çili-muşik na-dandu şeyepeMot-gomoç’k’ondut’asya do k’itis nok’epe nik’orams. (AH-Borğola) Hanımının ısmarladığı şeyleriUnutmayayımdiye parmağına iplik bağlıyor. Çili-çkimik, na-t’ağanumt’u mçxomi goç’k’onduşi mçxomi doç’uxnu. (AH-Borğola) Eşim, tavadaki balığı unutunca balığı (dıştan fazla) yaktı. İftineri ndğalepe gumoç’k’ondu. (AK-Döngelli) İlk zamanki günleri unuttum. Go3’oneri yazis na-t’u çxvopa var-gumoç’k’ondun. (AK-Döngelli) Geçen sebeki yazda olan sıcak havayı unutmuyorum. Jur 3’ana 3’oxleni na-içanu mtxiri var-gumoç’k’ondun. (AK-Döngelli) İki sene önceki veren fındığı (= verimli olan fındık ağaçlarını) unutamıyorum. → goç’ondrun/ goç’ondun, gvoç’ondrun, gvoç’k’ondun

şsz goiç’k’ondinen (FN), goiç’k’endinen (AH) : Unutuluyor. K’aobape dido ordo goiç’k’ondinen. (FN-Ç’anapet) İyilikler çok erken unutulur. Diçilaiz nana do baba goiç’k’ondinen. (FN-Sumla) Evlenince ana baba unutulur. Diz*ğaşi mşkorini goiç’k’endinen. (AH, atasözü) Doyunca açlık unutulur (= Varlıkta yokluk çabuk unutulup varlığın değeri bilinmez).


goç’k’orale (AH) i. Genelde tuzlanmış hamsi ile ilgili yemeklere doğranarak katılan maydanoz, pazı, soğan gibi yeşil sebzeler. Kapça-mç’k’udiz moşkva goç’k’orale uk’ataşi nostoneyi iven. (AH-Lome) Hamsili ekmeğe bol yeşillik katınca lezzetli oluyor.


goç’k’orams (AH) EAL/EDA har.f. [emp.şm.1.tek. goboç’k’oram] I. EAL har.f. Bir şeyin üzerine ya da içine [lok.] bir şeyi [aps.] bıçakla doğruyor. Aşek kapça-mç’k’udiz msut’ulya do mergya goç’k’orams. (AH-Lome) Ayşe hamsili ekmeğe pazı ve maydanoz doğruyor. Kapça-mç’k’udi gebdumet’aşi msut’ulya goboç’k’oram. (AH-Lome) Hamsili ekmek yoğururken içine pazı doğruyorum.

II. EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] doğruyor. Bir ağacın [dat.] dalını (= budağını) [aps.] kesip temizliyor. Alik na-k’vatasen dişkaz ma t’ot’epe goboç’k’oram. (AH-Lome) Ali’nin keseceği odunların dalını ben kesiyorum (= temizliyorum). Alik ham xorşaz t’ot’i muda goç’k’orams ? (AH-Lome) Ali bu sırığın dallarını neden kesmiyor ? → goç’k’orums


goç’k’orums (FN ~ AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gop’ç’k’orum] Etrafını biçiyor. Ağacın [aps.] dallarını temizliyor. Dişka ma p’k’vatum. Oxorcak goç’k’orums do bozok-ti ok’osvarums. (AH-Lome) Odunu ben kesiyorum. Hanım dalı budağını temizliyor ve kızım da bir arada diziyor. Xasanik na-goç’k’orasen dişka hakole golat’k’omers. (AH-Lome) Hasan temizlediği odunları bu yana atıyor. Nurik na-k’vatums dişka Muzeyyenik goç’k’orums. Aşek-ti oğmalu k’orums. (AH-Lome) Nuri’nin keseceği odunları Müzeyyen temizliyor. Ayşe de bağlıyor. Alik na-mok’vatu nca goç’k’orums do heşşo naşkumers. (AH-Lome) Ali kestiği ağacı dalından budağından temizleyip öyle bırakıyor. Alik ham xorşa muda goç’k’orums ? (AH-Lome) Ali bu sırığı neden temizlemiyor ? → goşk’orums/ goşk’oruy; goç’k’orams; goç’k’irums/ goç’k’irups

+ guç’k’orams EDA har.f. (*) 1. Bir şeyin [dat.] etrafındaki bir şeyleri [aps.] biçiyor. Cemalik ntxiriş cici guç’k’orams. (FN-Sumla) Cemal fındık ağacının dip kısmını temizliyor. Sabrik çayiş kenarepez danz*epe guç’k’orams. (FN-Sumla) Sabri çayın etrafındaki dikenleri kesiyor. Berberik ntoma guç’k’orams. (FN-Sumla) Berber saç keser. Mustavak handğa ntxiriz guç’k’orams. (AH-Lome) Mustafa bugün fındık altını temizliyor. 2. Bir şeyin [dat.] etrafına başka bir şeyi [aps.] doğruyor. Aynurik kapçaz mergya guç’k’orams. (FN-Sumla) Aynur hamsiye maydanoz doğruyor. Aynur hamsinin etrafına maydanoz doğruyor. [(*) Datif tümleci veya apsolütif tümleci gösterilmeyen eksiltili ifadeler sıkça gözlemlenir.]

+ goç’k’orapams EDA ett.f. Bir şeyin [aps.] etrafını kestirme işini birine [dat.] yaptırıyor. Ma Xasaniz ntoma goboç’k’orapam. (AH-Lome) Ben Hasan’a saçlarımı kısalttırıyorum.


goç’ondrun/ goç’ondun (PZ) DA e.f. [Çekimi tek-şahıslıdır : emp.şm.1.tek. gomoç’ondrun/ gomoç’ondun] Unutuyor. Muk’u ndğa diyu va-gomoç’ondu. (PZ-Apso) Kaç gün oldu unutmadım. → gvoç’ondrun, goç’k’ondun/ gvoç’k’ondun; + guç’ondrinams


goç’ums/ goç’uy/ goç’ç’uy/ goç’ups EA har.f. Etrafını yakıyor. Her yandan yakıyor. Kavuruyor. Tude na-zun xoşk’ape iri k’ale goç’vi. (AŞ-Ortaalan) Aşağıda duran sırıkları her yandan yak.

yet. gvaç’ven (PZ ~ AŞ), gaçven (FN ~ HP), gvaç’ven (ÇX) : Etrafını yakabiliyor. her yandan yakabiliyor. Ma va-gomaç’ven. Him vrossi goç’ç’uy. (AŞ-Ortaalan) Ben her yandan yakamıyorum. O iyi yakıyor.

+ guç’ums/ guç’uy; guç’vams; guç’ups; guç’vaps EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] etrafını yakıyor. Bir şeyin [dat.] bir yerinin [aps.] etrafını yakıyor. Paluri memağalu do tomalepe gomiç’u. (PZ-Cigetore) Alev bana yakın temas yaptı da saçlarımın etrafını yaktı. Ayşe xoşk’ape tudendo guç’uy. Let’a dolvo3onasi ordoşa var-k3asen. (ÇM-Ğvant) Ayşe sırıkların alt kısmını yakıyor. Toprağa saplayınca erken çürümeyecek. Na-ok’vobğun çonçi guç’uy. (AŞ-Ok’ordule) Birikmiş olan yaprak vs’yi onun için yakıyor. Berberik k’oçepez toma uç’k’oramt’aşa uciz na-goçanan tomape ispirtoten guç’vamz. (FN-Ç’anapet) Berber insanların saçını keserken kulak etrafındaki kılları ispirto ile yakıyor. Babak çayişi gomte mt’k’alepuna guç’vams. (AH-Lome) Babam çayın etrafındaki dikenliği yakıyor. Toma 3’k’eri kotumez puzurepe guç’vams. (AH-Borğola) Tüyü yolunmuş tavuğun ince kıllarını yakıyor. Osmani-cumadik ont’uleşi kenaris na-ren daz*epe do n3xik’epe guç’ups. (AK-Döngelli) Osman amca bahçenin kenarındaki dikenleri ve çalı çırpıları yakıyor.


godi3xiroms (AH) EA har.f. Bir şeyi [aps.] kanlandırıyor. Kotume nok’vataşi mot-oxuşkumer. Şuyi gamuxtamt’aşa avli mtelli godi3xiroms. (AH-Lome) Tavuğu kesince hemen bırakma. Canı çıkana kadar avlunun her tarafını kana buluyor.

+ gudi3xirams EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] kanlandırıyor. Alik xor3i na-k’vatumt’u xete Omeris alis dolak’idu do dolokunu gudi3xiru. (AH-Lome) Ali et kestiği eliyle Ömer’in boynuna sarılarak Ömer’in elbiselerini kanlandırdı. Mustafak Xasanis mcixi geçu do çarbi gudi3xiru. (AH-Borğola) Mustafa Hasan’a yumruk vurdu da dudağını kanlandırdı.


godums (PZ), goduy (ÇM ~ AŞ), godums (AŞ-Dutxe), godums/ godumers (FN), godumels (FN-Sumla), godumers (AH ~ HP)(AK), godvars (ÇX) EAL har.f. [perf.1.tek. gobdvi; part. godve(r)i/ godume(r)i] Etrafa yatay koyuyor. Kitabiz k’ap’i var-godvaşi ordo ixaren. (AH-Lome) Kitabı kaplamayınca çabuk yırtılıyor

+ gudums (PZ), guduy (ÇM ~ AŞ), gudvams (AŞ-Dutxe), gudums/ gudumers (FN ~ AH-Lome), gudumers (FN-Sumla), gudumers/ gudvams (AH-Borğola), gudumers (HP)(AK), gudvars (ÇX) EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. govudvi/ gobudvi; perf.3.tek.ö.1.dat.tü. gomidu] Bir şeyin [dat.] etrafına başka bir şeyi [aps.] yatay koyuyor. Bir şeyin [dat.] etrafını başka bir şeyler ile [aps.] çeviriyor. Xasanik mzgudapes kvalepe gudums. (PZ-Cigetore) Hasan mısır fidelerinin etrafını taşlarla çeviriyor. Ali t’afoni dontxoru. Miti mo-dolvolamt’ay deyi kvalepe guduy. (ÇM-Ğvant) Ali çukur kazdı. Kimse içine düşmesin diye etrafına taş koyuyor. Na-oncğonare mu-tu ort’t’asen ort’t’ay vrossi gudvi. (AŞ-Ortaalan) Göndereceğin ne olursa olsun etrafını iyi destekle. Nanak limxanaşi bardiz xoçka gudumers. (FN-Ç’anapet) Annem eğreltiotu yığınağının etrafına sırık koyuyor. Kitabiz k’ap’i var-godvaşi ordo ixaren. (AH-Lome) Kitabı kaplamayınca çabuk yırtılıyorK’at’uk ç’angoni tati-muşi gudumers do ncaşe yulun. (AH-Borğola) Kedi tırnaklı pençesi ile kavrayarak ağaca çıkar. Berek xe gudvams do ncaşe yulun. (AH-Borğola) Çocuk elini sarıp (= kavrayıp) ağaca çıkıyor (= tırmanıyor). Kvape kogudvit do k’umi mot goşibğet’az. (AH-Borğola) Taşları etrafına koyun da kum dağılmasın. “Defteri mot-goişiret’asya do naylonişi k’ap’i gudvaman. (AH-Borğola) Defter aşınmasın diye naylon kapla kaplarlar. Nok’epe x’aliz gomidumers. (HP-P’eronit) Boğazıma ipliği sarıyor. Ayşek yazma-muşis oya gudumers. (AK-Döngelli) Ayşe yazmasına oya işliyor (= yazmasının etrafına oya koyuyor).


goduzanams (PZ), goduzanay (AŞ), goduzanams (FN) EA har.f. [fb.{ø-}] [emp.1.tek. gobduzanam] Etrafı düzeltiyor ya da düzenliyor. Xasanik ağani oxori-muşi goduzanams. (PZ-Cigetore) Hasan yeni evinin etrafını düzenliyor. Nana-şk’imi oxori goduzanay. St’uresauy. (AŞ-Ok’ordule) Annem evi düzenliyor. Yerleştiriyor. Da-çkimik Arafaşi ndgaz oxori gokosumz do goduzanamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim Arife günü evi etraflıca süpürüyor ve düzenliyor.


goft’ilums/ goft’iluy (PZ ~ ÇM) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını yoluyor. Korme nok’vatay-goft’iluy. (ÇM-Ğvant) Tavuğu kesip yoluyor→ gost’ik’ums/ gost’ik’uy, gost’ik’ay; gostikoms; ++ nuft’ilams[1]/ nuft’ilay


gogna (PZ-Apso) i. Anlayış. Gogna var-uğun. Anlayışı yok. → gvonognapa, gognapa, ognapa, gagna, gak’na; oxo3’onale, oxo3’ona


gognapa (ÇM) i. Anlayış. Gognapa na-var-uğun şk’ala olak’irdu talaş on. (ÇM-Ğvant) Anlayışı olmayanla konuşmak derttir. [◘ eşb. ognapams/ ognapay (PZ ~ AŞ) (anlamasını sağlıyorum) ve ognapams/ ognapaps (FN ~ ÇX) (duyuruyorum) fiillerinin istek kipi 1.tek.ö.2.tek.dat.tü. biçimi : (PZ ~ AŞ) “senin anlamanı sağlayayım” ve (FN ~ ÇX) “sana duyurayım”.] → gogna, gvonognapa, ognapa, gagna, gak’na; oxo3’onale, oxo3’ona


gognapams (PZ) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] anlatıyor ya da izah ediyor. Xasanik Alis na-oxenapasen dulya gognapams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye yaptıracağı işleri anlatıyor (= izah ediyor). (ognams[1]/ ognay altında) ognapams[1]/ ognapay; (gamognams altında) gamognapams; (oxo3’onams altında) oxo3’onapams; nognapay/ nognapaps; (gamagneps altında) gamognapaps


gognaperi (ÇM) s. Anlayışlı. → oxo3’onaperi, oxo3’oneri


gogorums/ gogoruy/ gogorups EA har.f. Etrafında arıyor. Her tarafı arıyor. # Ağustozi mulun atmacaş ora / Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora / Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora / Muç’o p’a do so bida e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı / Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım / Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi. [Bu fiilin f.-i. hali olan gogoru biçimi, ogorams fiilinin sade perfektif 3’üncü şahıs tekil özneli 2’inci şahıs tekil datif tümleçli biçimi ile eşbiçimli olup “sana küfür etti” anlamına geldiğinden dolayı pek kullanılmaz.]

şsz goigoren : Aranıyor. Arama işine konu oluyor. Ali şuronepe ngola gundunu. Haminepe goigoren. (ÇM-Ğvant) Ali keçilerini yaylada kaybetti (= kelimesi kelimesine : Ali’nin keçileri yaylada kayboldu). Buralarda [onun keçileri] aranıyor. P’ap’u-şk’imi zeni çakmaği culu. Goigoren. (AŞ-OK’ordule) Dedemin çakmağı düzlükte düştü. Aranıyor. Babak z*igaa met’k’oçu, ala k’oçiz gaşinaşi xolo goigoren. (AH-Lome) Babam sigarayı bıraktı, ama insan hatırlayınca yine [sigara] aranıyor. Bere oxorişe ordo var-moxtaşi na-alasen sotipe telefonite goigoren. (AH-Borğola) Çocuk eve erken gelmeyince gidebileceği yerler telefonla aranıyor.


gogzun (AH) DG hal f. Biri [dat.] birinin [gen.] umurundadır ya da derdindedir. Hemus ti-muşişi gogzun. (AH-Lome) O kendi başının derdindedir. Mitis mitişi var-gogzun. İri 3’k’uni do ç’vini-muşişi derdiz ren. (AH-Lome) Kimse kimsenin umurunda değil. Herkes kendi ağrısı ve acısının derdindedir. Xasaniz oxori aç’vasna-ti çkar var-gogzun. (AH-Borğola) Hasan, evi yansada umurunda değil. Kamilis p’anda na-oromsFadimes mutu dağodasenhemuşi gogzun. (AH-Borğola) Kâmil daima sevdiğiFatma’ya bir şey olabilironun derdindedir (umurundadır).


goğoberi s. ve i. [< guğobams/ guğobay/ guğobaps fiillerinin partisipi] Etrafı çeperli olan. I. s. Xasanik pucepe goğoberi ntxiyonaz dolokaçams do omcvinu şeni heko naşkums. (FN-Ç’anapet) Hasan inekleri etrafı çitle çevrili fındıklığa kapatıyor ve otlamaları için orda bırakıyor. Pucepe handğa goğoberi livadiz dolomikaçun. (FN-Ç’anapet) İnekler bugün etrafı çitle çeviri olan bahçemde tutulmuş haldedirler. Goğoberi ont’uleşe puci oyonaşi tok’i gyu3’k’ams do oxuşkumers. (AH-Borğola) Etrafı çeperli tarlaya ineği götürünce ipi çözer ve bırakır. Puci goğoberi ntxirepunaşe boyonaşi Mcvazma do oxobuşkumer. (AH-Borğola) İneği etrafı çeperli fındıklığa götürünceOtlasındiye serbest bırakıyorum.

II. i. Etrafı çeperli olan yer. Alişi msut’olyape goğoberi doloxendo rgun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin şeker pancarları çitin içinde ekilidir.


goibadgalams (FN-Sumla) Eø har.f. Köpek, kedi vs [erg.] üzerindeki suyu düşürmek için silkiniyor. K’at’uk goibadgalams. (FN-Sumla) Kedi silkiniyor. → goipatkalams; ++ badgalams


goibğams[1]/ goibğay[1] (ÇM ~ FN) EA har.f. Kendi etrafına taneli katı cismi [aps.] döküyor. P’ri ğuray let’a goibğay. (ÇM-Ğvant) Ölmeden üstüne toprak döküyor (= kendi kendini öldürüyor). Karmat’e kva na-mkvasen mçveri goibğay. (ÇM-Ğvant) Değirmen taşı öğüttüğü unu kendi etrafına döküyor. Ar him tasi menduği do na-on yeri hişo goibğay. (AŞ-Ok’ordule) O tohumu götür de olduğu yerde etrafına öyle döksün. Bere doxedun do let’a goibğams. (FN-Sumla) Çocuk yere oturuyor ve kendi etrafına toprak yığıyor (= döküyor).


goibğams[2]/ goibğay[2]/ goibğaps (PZ ~ HP) EA har.f. Kendi etrafını tıraş ediyor. Çok uzun olan saç veya sakalının uclarını düzeltirip kesiyor. Oxorzak p’aç’ape goibğams. (PZ-Cigetore) Kadın bacağını tıraş ediyor. Badi toma dvagunzanu. U3’vi do goibğay. (AŞ-Ok’ordule) İhtiyarın saçı uzadı. Söyle de etrafını kessin. Cordanik k’at’a ndğaz nuk’u goibğams. (FN-Ç’anapet) Cordan her gün tıraş oluyor. Yilmazik ti-muşi muk goibğams. (FN-Sumla) Yılmaz kendi başını kendisi tıral ediyor. P’ap’ulik pimpili goibğams. (AH-Lome) Dede sakalını tıraş ediyor (= düzeltiyor). Faik’ik xe-muşite toma goibğams. (AH-Borğola) Faik kendi eli ile saçını tıraş ediyor. Kadirik toma goibğams. (HP-P’eronit) Kadir saçını tıraş ediyor.


goibğen → gobğams


goibğinams/ goibğinaps (AŞ-Ortaalan ~ AH HP) EA har.f. Kendi etrafına (katı cismi) döktürüyor. Asiye culi na-goibğinu şeni dido xazi ayu. (AŞ-Ortaalan) Asiye kendine gül döktürdüğü için çok hoşuna gitti. Şeyt’ani mot-goibğinam. (AH-Lome) Etrafına şeyt’ani doldurma.


goicamren (ÇM) Aø har.f. Ikınıyor. Ali goicamren. Ontxorasen. (ÇM-Ğvant) Ali ıkınıyor. Kusacak. → cokan3arams, iç’imren, aç’imren, iç’imoden, nokan3aray, imxizen[2], gyaç’irs


goiçizonay (ÇM) EA har.f. Kendine ait bahçenin [aps.] çapalama işini bitiriyor. Ayşe andğa livadi goiçizonay. (ÇM-Ğvant) Ayşe bugün bahçenin çapalama işini bitiriyor.


goiçums[1]/ goiçuy[1] (PZ ~ AŞ) Eø dö.har.f. Soyunuyor. → goiçven[1]; moi3’k’ams, moi3’k’ims; goit’et’elams/ goit’et’elaps

I. (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) 1. Giysilerini (normal şekilde) çıkarıyor. Xura vimbonare. Goviçum. (PZ-Cigetore) Banyo yapacağım. Soyunuyorum. Ayşe dolokunaşepe goiçuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe giysilerini çıkarıyor. 2. mec. Derdini [aps.] atıyor. Derdepe-şk’imi obgarute goviçum. (PZ-Apso) Dertlerimi ağlayarak atıyorum. Dertlerimi ağlayarak def ediyorum.

II. (AŞ-Ortaalan) Giysilerini biraz özensiz, hızlı bir şekilde çıkarıyor. Gobiçum. (AŞ-Ortaalan) Biraz özensiz hızlı bir şekilde soyunuyorum.


goiçums[2]/ goiçuy[2] (PZ ~ AŞ) EA har.f. Korunuyor. Savuşturuyor. + guçums/ guçuy

I. (PZ ~ ÇM) Bir şeyden [aps.] korunuyor. Bigate laç’i goviçum. (ÇM-Ğvant) Değnek ile köpekten korunuyorum. Ali celit’aşa biga tamli tudendo diduy. Elit’aşa laç’i goiçvasen. (ÇM-Ğvant) Ali aşağıya giderken değneğini bodur ağaçların altına koyuyor. Dönüşte (= yukarı giderken) köpekten korunacak.

II. (AŞ-Ok’ordule) Etrafında dolaşan haşere türü canlıları [aps.] savuşturuyor. K’amk’ulepe a goiçvay. Dvaxunasen. (AŞ-Ok’ordule) Sinekleri bir savuştursun. Oturabilecek.

III. (AŞ-Ortaalan) Çevresinde zarar vermek isteyen insan veya hayvanları [aps.] uzak tutuyor. Gobiçum. (AŞ-Ortaalan) Çevremdeki bana zarar vermek isteyenlerin bana yaklaşmasına izin vermiyorum.


goiçven[1] (ÇM) Aø har.f. Soyunuyor. Giysilerini çıkarıyor. Goviçver. (ÇM-Ğvant) Soyunuyorum. → goiçums[1]/ goiçuy[1] ; moi3’k’ams, moi3’k’ims; goit’et’elams/ goit’et’elaps


goiçven[2] (FN ~ HP ÇX) Aø dö.har.f. 1. (Yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs) soyuluyor. Gobiçvit.[1] (AH-Lome) Soyulduk. 2. [şaka] Alış veriş esnasında çok para harcıyor. Gobiçvit.[2] (AH-Lome) Paramız bitene kadar harcadık.


goiç’apxams/ goiniç’apxams (PZ) Eø har.f. Yırtınıyor. Ma govi(ni)ç’apxamt’i. (PZ-Cigetore) Ben yırtınıyordum.


goiç’irdams/ goiç’irday (PZ ~ AŞ) Eø har.f. Yırtınıyor. Saçını başını yoluyor. Giysilerini yırtıyor. Goviç’irdamt’i. (ÇM-Ğvant) Yırtınıyordum. Na-iyupe vu3’visi goiç’irdu. (ÇM-Ğvant) Olanlarını ben ona söyleyince üstünü başını yırttı. Bere-muşi ğurusi goiç’irdu. (ÇM-Ğvant) Çocuğu ölünce yırtındı. Guri mvalasi goiç’irday-goift’ilay. (ÇM-Ğvant) Kızınca etrafını yırtıp yoluyor. Melendo oxorca goiç’irday. Xolo var-ognaman. (AŞ-Ok’ordule) Öteden kadın yırtınıyor. Yine duymuyorlar.


goiç’itxay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Etrafa soruşturuyor. Ayşe himu hamu goiç’itxay. (ÇM-Ğvant) Ayşe onu bunu soruşturuyor. → goik’itxamsI


goiç’k’endinams/ goiç’kendinaps (AH ~ HP) EA har.f. Unutmaya çalışıyor. İsteyerek unutuyor. Eminek derdepe-muşi muperepete goiç’k’endinams ? (AH-Lome) Emine dertlerini nelerle unutmaya çalışıyor ? Lazuri tkvalape k’ai digurit. Mot-goiç’k’endinamt. (AH-Borğola) Lazca sözleri (= deyişleri) iyi öğrenin. Unutmayın. → goni(n)ç’ondrinams; goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’ondinams, guiç’k’ondinaps


goiç’k’endinapams (AH-Lome) EDA har.f. Kendini [aps.] birine [dat.] unutturuyor. Riza oxoriz gale var-gamulun. Ti-muşi iris goiç’k’endinapams. (AH-Lome) Rıza evden dışarı çıkmıyor. Kendini herkese unutturuyor. → goiç’ondrinay; ti-muşi goç’k’ondinapams; ti-muşi goç’k’endinapams


goiç’k’ondinams (FN) EA har.f. Unutmaya çalışıyor. İsteyerek unutuyor. Xasaniz na-no3xare genç’areyi meçamu-adeti var-uğun. Boyne goiç’k’ondinamz. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın verilen ödünç parayı (= kelimesi kelimesine : “senin ona ödünç verecek olduğun parayı”) geriye verme adeti yok. Hep unutmaya çalışıyor. → goni(n)ç’ondrinams; goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’endinams/ goiç’k’endinaps, guiç’k’ondinaps


goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay[1](PZ ~ AŞ) EA har.f. Unutmaya çalışıyor. İsteyerek unutuyor. Ayşe ngola na-n3’orupe goiç’ondrinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yaylada çektiği [zorlukları] unutmaya çalışıyor. Ti-şk’imi na-mağodupe goviç’ondrinam. (AŞ-Ok’ordule) Başıma gelenlerini unutmaya çalışıyorum. Da-şk’imi na-uğuru bere-muşi goiç’ondrinay. (AŞ-Ortaalan) Kız kardeşim ölen çocuğunu unutmaya çalışıyor. → goni(n)ç’ondrinams; goiç’k’ondinams, goiç’k’endinams/ goiç’k’endinaps, guiç’k’ondinaps


goiç’ondrinay[2] (AŞ-Ok’ordule) ED har.f. Kendini birine [dat.] unutturuyor. Ali İstanbolişa mendulun. Miti va-gorums. Hişote goiç’onndrinay. (AŞ-Ok’ordule) Ali İstanbul’a gidiyor. Kimseyi aramıyor. Öylelikle [kendisini herkese] unutturuyor. → ti-muşi goç’k’ondinapams; goiç’k’endinapams; ti-muşi goç’k’endinapams; ti-muşi goç’k’ondinapaps


goiç’ven Aø har.f. Etrafı yanıyor. So-goiç’vare elimbaren. (ÇM-Ğvant) Yanan yerin yan tarafi şişer. Mcorate na-gobiç’vi nt’ebi gobi3’i. (AŞ-Ortaalan) Güneşte yandığım deriyi soydum.


goidin3xiren (ÇM ~ FN-Ç’anapet) Aø har.f. Kanlanıyor. I. Kanlı oluyor. Alişi tolepe uncire iyasi goidin3xiren. (ÇM-Ğvant) Ali’nin gözleri uykusuz kalınca kanlanıyor. Berek kvaz burguli na-gyontxu steri boyne goidin3xiru. (FN-Ç’anapet) Çocuk dizini taşa çarptığı gibi her tarafı kanlandı. → din3xi(r)yari iyen; goidi3xiren, guidi3xiren, guiz*i3xiren

II. Kan ile dolu oluyor. Sivri-sineği iri seri goidin3xiren. (AŞ-Ortaalan) Sivrisinek her gece kanlanıyor.


goidi3xiren (FN-Sumla ~ HP) Aø har.f. Kanlanıyor. Yaras ipti ilaconi pambuği motvi do hemora-şkule ik’ori. Vana yara-bezi goidi3xiren. (AH-Lome) Yaranı önce ilaçlı pamukla kapatıp öyle sar. Yoksa yara bezi kanlanır. Kemalik, kotume nok’vatuşi na-goidi3xiru di3xironi xami 3’k’arite doçxu. (AH-Borğola) Kemal, tavuk keserken kanlanan kanlı bıçağı su ile yıkadı. → din3xi(r)yari iyen; goidin3xiren, guidi3xiren, guiz*i3xiren

+ gadi3xiren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kanlanıyor. Berek k’ibirepe dido mot-işliç’amt’as. Ok’açxe k’ibirepe gadi3xiren. (AH-Lome) Çocuk dişlerini fazla fırçalamasın. Sonra dişleri kanlanıyor. Çarbi gomadi3xiru. (AH-Borğola) Dudağım kanlandı. Eminek xete tipi 3’k’uşi xepe gadi3xiru. (AH-Borğola) Emine çıplak elle ot yolunca elleri kanlandı. → dvaz*i3xiren


goift’ilams/ goift’ilay (PZ ~ ÇM) Eø har.f. Yolunuyor. Parçalanıyor. Kendi etrafını yoluyor. Bere-muşi ğurusi goift’ilu. (ÇM-Ğvant) Çocuğu ölünce parçalandı. Guri mvalasi goiç’irday-goift’ilay. (ÇM-Ğvant) Kızınca etrafını yırtıp yoluyor.


goigorams/ goigoray/ goigoraps (PZ ~ HP) EA har.f. Kendisi için arıyor. Aranıyor. Xasanik ham ndğalepes ar mutxape goigorams. (PZ-Cigetore) Hasan bu gğnlerde bir şeyler aranıyor. Ali haminepe mutxape goigoray. (ÇM-Ğvant) Ali buralarda bir şeyler aranıyor. Nk’ola vrossi goigori. P’eya cebi dologisk’udu-i ? (AŞ-Ortaalan) Anahtarı kendi üzerinde iyi ara. Acaba cebinde kalmış mıdır ?Ali ha3’i oxorişa amaxtu do mu goigorams ! (FN-Ç’anapet) Ali şimdi eve girdi de ne aranıyor ! → guigorups, guigoraps


goigoren → gogorums/ gogoruy/ gogorups


goigzals (FN) Eø har.f. Gezerek yürüyor. Mtiri-çkimik k’at’a ndğaz sağluği şeni dido oraz goigzalz. Handğa-ti noğaşa idu do moxtu. (FN-Ç’anapet) Kayınpederim her gün sağlık için uzun süre yürüyor. Bugün de çarşıya gidip geldi.


goiğams/ goiğay (PZ ~ FN) EA har.f. → goimers, guimers, guimars

I. Cansız bir şeyi [aps.] taşıp dolaşıyor. Gezdiriyor. Ali 3xup’u xami goiğay. (ÇM-Ğvant) Ali kılıfsız bıçak taşıyor.

şsz goiğinen (ÇM) : Taşınıyor. Ot’oçaşe celabaşete st’eresareri goiğinen. (ÇM-Ğvant) Silah kılıf ile daha kolay (= düzenli) taşınır.

II. (AŞ-Ok’ordule) Tekme ya da tokat atmak üzere güç almak için (ayağını veya elini) geriye doğru çekiyor. Niyazi-şk’uni guri malusi goiğu. Memeti kodolvoç’apxu. (AŞ-Ok’ordule) Niyazi’miz kızınca gerildi. Mehmet’e tokat attı. → goiniğams/ goiniğay


goikçanen (FN) Aø har.f. Soluyor. Ağarıyor. Ruza dido imjorayiz m3ika goikçanen. (FN-Ç’anapet) Hırka güneşte çok kalınca (= çok güneşlenince) biraz soluyor. cikçanden, cikçanen, geikçanen, gixçanen; gamikçanden; ikçanden, ikçanen, dixçanen


goikosams/ goikosay/ goikosaps (PZ ~ HP) Eø/EA dön.har.f. → guikosaps/ guikosups. I. Eø har.f. Kendi etrafını süpürüyor. Nusa dulyaşa ek’iktu. Goipatxu. Goikosu. Huy cari ikums. (AŞ-Ok’ordule) Gelin işten döndü. Etrafını silkeledi. Süpürdü. Şimdi ekmek yapıyor.

II. EA har.f. 1. Kendi etrafındaki bir şeyi [aps.] süpürüyor. İrik gomte-muşi goikosams. (AH-Lome) Herkes kendi etrafını süpürüyor. Kamilik karmat’es na-gabğu mkveri furç’aten goikosams. (AH-Borğola) Kâmil değirmende üzerine dökülen unu fırça ile siliyor (= süpürüyor). 2. Kendine ait bir şeyin [aps.] etrafını süpürüyor, siliyor ya da temizliyor. Eminek cari oşk’omu. Xepe var-imbonu do goikosams. (PZ-Cigetoıre) Emine yemek yedi. Elini yikamadı da siliyor (= temizliyor). # Mayana k’oroberi / Var-isvaren dulyape / Dulya osvaru şeni / Goykosare gurepe. (ÇM-Ğvant, anonim) Bahane arayarak / Sorunlar çözülmez / Sorun çözmek için / Yüreği temizleyeceksin. Omerik ti do t’ani goikosams. (AH-Lome) Ömer üstü başını siliyor. Axmet’ik modvalu goikosams. (AH-Lome) Ahmet ayakkabısını siliyor.


goiksinay (AŞ-Ortaalan), goiksinams (FN-Ç’anapet) Eø har.f. Sessiz yelleniyor. Sessiz osuruyor. → niksinams; iksinen, ksinums/ ksinoms, skinums/ skinups, goiskinums/ goiskinups; ≠ nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms


goikten Aø har.f. [part. gokteri] → guikten; + goktams/ gvoktay/ goktaps/ gvoktaps; gvakten/ gakten. I. 1. Geri dönüyor. Geri geliyor. K’oçi gzaşe goikten. (PZ-Apso) Adam yoldan dönüyor (= giderken bir şey unutmuş). Xasanis k’inçi o3’amuşa ulvaput’u. Hus moxt’u do goinçxunams. Xolo goi(k)tasen. (*)(PZ-Cigetore) Hasan kuş avına gitmişti. Şimdi geldi. Kendini kısa süre için ısınıyor. Yine dönecek. [(*) PZ-Cigetore’de goiktasen yerine goitasen/ goytasen şeklinde de söylenir.] T’opi k’oda nontxasi goikten. (ÇM-Ğvant) Top duvara vurunca geri dönüyor. Puji 3’ari va-meyalasi goikten. (ÇM-Ğvant) İnek suyu geçemeyince geri dönüyor. Rak’ani goiktu-i muçitun. (ÇM-Ğvant) Tepeyi döndü mü, kurtuluyor. Xasani ! Sum 3’ana on, Almanyaşa na-var-goikti. (AŞ-Ok’ordule) Hasan ! Üç senedir Almanya’dan dönmedin. Ham ndğa Lazonaşa govikti. Hek’k’o İnternet’i var-ort’u. Hi-şeni leba ginç’aram. (AŞ-Ok’ordule) Bugün Lazona’dan geri döndüm. Orada İnternet ile bağlantı kurma imkânım olmadı. Ondan dolayı sana geç yazıyorum. Ntxirona msk’ala gomoç’ondru. Ç’umanişşi hekoşa gobiktare. (AŞ-Ortaalan) Fındıklıkta merdiven unuttum. Yarın sabah oraya döneceğim. Ç’umani komoxt’i. Cendğani goiktare. (AŞ-Ortaalan) Yarın gel. Sonraki gün dönersin. İst’anbolişe p’işindğa moft’i. Ç’umani gobiktare. (AŞ-Ortaalan) İstanbul’dan evvelki gün geldim. Yarın döneceğim. Pucepe goikten. (FN-Sumla) İnekler geri dönüyor. Handğa Arkabişa bulur. Xut-aşi ndğa k’o dulya miğun. Gobiktaşa oç’aruz ara mepçam. (AH-Lome) Bugün Arhavi’ye gidiyorum. Beş-altı gün kadar işim var. Geri dönünceye kadar yazışmamıza ara veriyorum. Ntxirepunaz mskala gomoç’k’ondu-doren. Ç’umanişe ordo oras hek gobiktare. (AH-Borğola) Fındıklıkta merdiven unutmuşum. Yarın erken vakitte oraya döneceğim. Ma oxorişe gobiktişi çili-çkimik oç’onepe ç’umt’u. (AH-Borğola) Ben eve döndüğümde hanımım dikilecekleri dikiyordu. Zuğaz omçviruşen gobiktatşi k’at’a oraz ar mutu ek’emoskidut’ez. (AH-Borğola) Denizde yüzmekten dönünce her zaman arkada bir şey bırakırdık (= unuturduk). Kemali Mp’olişen mavit’ani ndğaz goiktu. (AH-Borğola) Kemal İstanbul’dan onuncu günde geri döndü. Gzaşen govikti (gobikti). (HP-P’eronit) Yoldan geri göndüm. 2. (Verdiği söz vs’den) dönüyor. Muradi na-uçkin mutuşen var-goikten. (AH-Borğola) Murat, bildiği bir şeyden dönmez.

II. 1. Kendi yönünü değiştiriyor. Lumcis mjora goiktaşi pencerez çxant’un. (AH-Lome) Akşam üzeri güneş dönünce (güneş) pencereden yansıyor. 2. (Ölüm tehlikesinden hayata) dönüyor. Sadiği sit’maten ğurut’u. Kai nç’ami ezdu do skidalaşe goiktu. (AH-Borğola) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Hayata döndü. Ğuraşen gobikti (= govikti). (HP-P’eronit) Ölümden döndüm. + golikten

yet. gvaktinen/ gaktinen : Geri dönebiliyor. Sedati dulumcu. Handğa var-gvaktinasen. (AŞ-Ortaalan) Sedat akşam etti. Bugün geri dönemeyecek. P’ap’p’u-şk’imi K’irimişa harbişa idu. Ar daha va-gvaktinu. (AŞ-Ortaalan) Dedem Kırım’a harbe gitti. Bir daha dönemedi. # Keç’opi mendiği selami-şk’imi / Leba mayu. Gyuli, va-gomaktinen. (AŞ, A.A.) Al, götür selamimi / Geç kaldım. Gyuli, geri dönemiyorum.


goik’idams/ goik’idaps (FN ~ HP) EA har.f. Kendi etrafına bir şeyi [aps.] takıyor. Kemalik k’inçi oiluşi ulut’aşi fişekluği goik’idams. (AH-Borğola) Kemal kuş avına giderken fişekliği etrafına (beline) takıyor. → goik’limams/ goik’limay


goik’irams/ goik’iraps (HP) EA har.f. Kendi vücudunun etrafına sarıyor. → goik’orams/ goik’oray; guik’iraps


goik’itxams (PZ) EA har.f. I. Etrafa soruşturuyor. XasanikNoğaşa cext’asen miti on-i ?” deyi goik’itxams. (PZ-Cigetore) HasanÇarşıya gidecek kimse var mı ?” diye etrafa soruşturuyor. → goiç’itxay

II. Kendi kendine soru soruyor. “Ma k’omşepe-şk’imis nak’u xavinoba voğodi ?” deyi govik’itxam. (PZ-Cigetore) “Ben komşularıma ne kadar kötülk yaptım ?” diye kendi kendime soruyorum. XasanikMa muya p’i ?” deyi goik’itxams. (PZ-Cigetore) HasanBen ne yaptım ?” diye kendi kendine soru soruyor. → ciç’itxay; e3’itkvams; ti-muşiz k’itxoms


goik’limams/ goik’limay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kendi etrafına bir şeyi [aps.] takıyor. Xasanişi Ayşek so-ti-na z*irasen purkepe goik’limams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın Ayşesi nerede çiçek bulursa kendi etrafına takıyor. Alişi bozomota msk’vanoba şeni mutonpe goik’limay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin kızı güzel olmak için etrafına bir şeyler takıyor (= takınıyor). K’oçi mandali hey do hay goik’limay. P’anda ap’ant’u. (AŞ-Ok’ordule) Adam mandalı orasına burasına takıyor. Ola ki delirdi. → goik’idams/ goik’idaps


goik’orams/ goik’oray (PZ ~ AH) EA har.f. Kendi vücudunun etrafına sarıyor. Na-goik’oru mandili nutuy. (AŞ-Ok’ordule) Sardığı eşarpı örtüyor. Fot’a tiz goik’orams. (FN-Sumla) Fot’ayı başına sarıyor. → goik’irams/ goik’iraps, guik’iraps; + gok’orams, gvok’oray, gok’irams/ gok’iraps, gvok’iraps; + gvak’orams/ gvak’oray/ gvak’k’oray, gak’oren, gak’iren, gvak’iren


goilosk’ams/ goilosk’ay/ goiloskams/ goiloskaps (PZ ~ AH HP) Eø/EA har.f. Kendini yalıyor. Yalanıyor. 1. Eø har.f. Yalanıyor. K’at’u goilosk’ay. (ÇM-Ğvant)(AŞ-Ok’ordule) Kedi yalanıyor (= kendi vücudunu yalıyor). 2. EA har.f. Kendi vücudunun bir kısmını yalıyor. Kemalik leşk’epe goilosk’ams. (PZ-Cigetore) Kemal dudaklarını yalıyor. → goist’onams, goinust’onay; guilokups


goiltams (FN-Sumla) EA har.f. Kendi aralarında paylaşıyor. Cumalepek babaşi let’a goiltaman. (FN-Sumla) Kadeşler babalarının arazisini kendi aralarında paylaşıyor. → k’ok’ik’atams; ok’irtay/ ok’irtams, ok’iltams; goirtams; irtams; + gultams


goimben → gombams, gvombay; gombun


goimç’itanen (PZ ~ HP) Aø har.f. Kızarıyor. Kırmızılaşıyor. Ali oncğoryar on. A muti uç’itxasi goimç’itanen. (ÇM-Ğvant) Ali utangaçtır. [Biri ona] bir şey sorunca [yüzü] kızarıyor. Muradis çkar m3udi var-ap’aramiten. Nena var-oçodinaşa goimç’itanen. (AH-Lome) Murat hiç yalan konuşamaz. Sözünü bitirmeden kızarıverir. → imç’itanen; guimç’itanen

gvamç’itanen (PZ ~ AŞ), gamç’itanen (***)(FN ~ HP) : AD har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] etraflıca kızarıyor ya da kırmızılaşıyor. Bere ncirite var-izğasi tolepe gvamç’itanen. (ÇM-Ğvant) Çocuk uykuya doymayınca gözleri kızarıyor. Ali m3udi isinapasi xarayi gvamç’itanen. (AŞ-Ok’ordule) Ali yalan konuşunca yanağı kırmızılaşıyor (= kızarıyor). Milletişi doloxe oncğore gemit’alaşi ğvalepe gomamç’itanen. (AH-Lome) Milletin içinde beni ayıplayınca yanaklarım kızarıveriyor. Ham ndğalepes m3ika kelik’ari-doren. Ğvalepe gogamç’itanen. P’icis peyi mogixtams. (AH-Lome) Bugünlerde biraz iyileşvermişsin. Yanakların kızarıp yüzüne renk geliyor. Berek dolopsaşi hemoras go3’ukturare. Mseloni naşkvaşi mundi gamç’itanen. (AH-Lome) Çocuk altına işeyince o anda değiştirmelisin. Çişli bırakınca kıçı kızarıveriyor. Hek’o k’ap’ineri mot moxti, bere-çkimi ! Nuk’u-nak’i gogamç’itanu-doren. (AH-Borğola) O kadar çabuk niye geldin, çocuğum ! Yüzün müzün kızarmış. Mç’k’udi furuniz tamo tamo iç’vasen do k’ayi goşam3xvasen. Didi daçxuris kinarepe gamç’itanen, ala doloxe uç’u kodoskidun. (AH-Lome) Ekmek fırında yavaş yavaş pişmeli. Çok ateşte kenarları kızarır, ama içi çiğ kalır. 2. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yer yer kızarıyor. Xasani na-bu3’vi nena ognusini p’ici gvamç’itanu. (AŞ-Ortaalan) Hasan söylediğim lafı duyunca [Hasan’ın] yüzü yer yer kızardı. Xasani daçxuris inçxunasis p’aç’ape gvamç’itanen. (PZ-Cigetore) Hasan ateşte ısındığı zaman bacakları kırmızılaşıyor. [(***) ◘ eşb. gámç’itanen biçiminin vurgu ilk hecesindedir. Bu fiil, (imç’itanen altındaki) amç’itanen fiilinin ikinçi şahıs faydalananlı biçimi gamç’itánen ile eşyazımlı olur. Buna rağmen, vurgu yeri aynı olmadığından dolayı eştelâffuzlu olmaz.]


goimers (AH ~ HP) EA har.f. 1. Cansız bir şeyi [aps.] taşıp gezdiriyor. Bere-çkuni z*igaraz kogyagu. P’anda cebiz goimers. (AH-Lome) Bizim çocuk sigaraya alıştı. Hep cebinde taşıyor. 2. mec. Sözü [aps.] yayıyor. Xark’işi nena xark’işe mot-goimer. (AH-Lome) Elin lafını ele taşıma. → goiğams/ goiğay, guimers, guimars

yet. gağen : Cansız bir şeyi [aps.] taşıp gezdirebiliyor. Dido mgvaneri puci do k’oçi juri-ti ayni ren. Juris-ti mundi var-gağen. (AH-Borğola) Çok şişman inek ve insan aynıdır. İkisi de götünü gezdiremez (= kendini taşıyamaz).

part. gomaleri : Gezdirerek. Gezdirilmiş. Nena-gomaleri bozo ren. (AH-Lome) Laf gezdirilmiş kızdır.


goimskimen (FN-Sumla) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gobimskimer] Süsleniyor. Pullanıyor. Yeni elbiseler giyniyor. Cemali handğa xai goimskimen. P’iya so idasen ? (FN-Sumla) Cemal bugün acayip süsleniyor. Acaba nereye gidecek ? → goixazirams/ goixaziray; nimsk’vanams/ nimsk’vanay

part. gomskime(r)i : Süslenerek. Süslenmiş. Gomskimeyi noğaşa gyulun. (FN-Sumla) Süslenmiş halde çarşıya iniyor. Mu gomskimeyi gulun do oxori pa3xa uğun. (FN-Sumla) Kendi çok şık giyinip dolaşıyor ama derme çatma bir evi var.


goim3’ams (PZ-Cigetore) EA har.f. Kendi derisini soyuyor. Xasanik mjoras opşa nuxedu. Mjorate oiç’u do hus post’epe goim3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan güneşte çok durdu. Güneşten yandı da şimdi de derilerini soyuyor. → goi3’ayI, goi3’k’amsI/ goi3’k’apsI, gui3’k’ipsI, gui3’k’apsI; ≠ goi3’ams

şsz goim3’en : Sıyrılıyor. Mek’oreri toç’i goim3’en. (PZ-Cigetore) Bağlanmış ip sıyrılıyor.


goincaxen Aø har.f. Dövülüyor. Dövünüyor. + goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups

I. Her tarafı vurularak eziliyor. Her tarafını dövülüyor. Xasanişi jip’ite gzaşa var-ilen. K’oçi goincaxen do dizlap’en. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın jipi ile yola gidilmez. Her tarafından vurularak eziliyorsun. Cemili goincaxu-doren. Pontolonişi mundi k’ele din3xiri nasven. (FN-Ç’anapet) Cemil her tarafını dövülmüş. Pantolonunun kıç kısmına kan bulaşıyor. Ncalepe 3’k’ariz geloğapayiz goincaxen. (FN-Sumla) Ağaçları suya salarsan her yanı (taşa) vurularak eziliyor. M3xuli ncaşen gudelite gyonç’are. Onk’ana do tude dobğaşi mtelli goincaxen. (AH-Lome) Armudu ağaçtan sepetle (gudeli ile) indireceksin. Sallayıp yere döktün mü, hep eziliyor. Osmanik ğalis mçxomi ç’opumt’aşi gyantxaşi k’ata k’ele goincaxen. (AH-Borğola) Osman derede balık tutarken düşünce her tarafı berelenir.

II. Kendi kendine dövünüyor. Guri mvala-i goincaxen. (ÇM-Ğvant) Kızınca (= sinirlenice) kendi kendine dövünüyor. Bere-muşi ğurusi goincaxu. (ÇM-Ğvant) Çocuğu ölünce kendi kendine dövündü.


goincğonay (ÇM) Aø har.f. Rahatsız oluyor. Bere om3’eli cijinasi goincğonay. (ÇM-Ğvant) Çocuk beşikte uyuyunca rahatsız oluyor.


goincogen (ÇM) Aø har.f. Daralıyor. Bunalıyor. Sıkılıyor. Bere nçxvapa ora goincogen. (ÇM-Ğvant) Çocuk sıcak zamanda daralıyor. guri exrisk’uy; nik’açen, nikaçen


goinçark’en (ÇM ~ AŞ) AL har.f. Arada sıkışıyor. Araya sığmıyor. Ali xoji omordinu-omordinu. Huy nek’na goinçark’en. Mandreşa var-gamvalen. (ÇM-Ğvant) Ali öküzü büyüttü ve büyüttü. Şimdi [o öküz] kapıya sıkışıyor. Ahırdan dışarı çıkamıyor. Ost’oli mçire n. Nek’na goinçark’en. Doloxe var-amomağen. (ÇM-Ğvant) Masa geniş. Kapıya sıkışıyor (= sığmıyor). İçeri alamıyorum. Hey mo-goinçark’er. Hay doxedi. (AŞ-Ortaalan) Orada sıkışma burada otur. → k’oşk’inçark’en


goinçxunams/ goinçxunay (PZ ~ ÇM) Eø/EA dön.har.f. I. Eø har.f. İnsan [erg.] vücudunun tümünü (= etraflıca) ısıtıyor. Isınıyor. Xasanis k’inçi o3’amuşa ulvaput’u. Hus moxt’u do goinçxunams. Xolo goi(k)tasen. (PZ-Cigetore) Hasan kuş avına gitmişti. Şimdi geldi. Kendini kısa süre için ısınıyor. Yine dönecek. Ali galendo moxt’u. İni ayu. Daçxuri goinçxunay. (ÇM-Ğvant) Ali dışarıdan geldi. Üşüdü. Ateşte ısınıyor. → inçxunams/ inçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams

II. EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] ısıtıyor. Daçxuri ogzun. Amaxt’i. Xepe kogoinçxuni. (ÇM-Ğvant) Ateş yanıyor. İçeri gir. Ellerini ısıt.


goinç’imen (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Geriniyor. Cordaniz doxunuten daç’k’inu do ha3’i goinç’imen. (FN-Ç’anapet) Cordan oturmaktan yoruldu ve şimdi geriniyor. → goi3’in3’en


goinç’k’valams (FN) Eø har.f. Kendi etrafına tükürüyor. P’iya elak’idu-i ? Mtel goinç’k’valams. (FN-Sumla) Acaba delirdi mi ? (Sık sık) etrafına tükürüyor.goinç’valams; goimç’k’valay; goinç’k’valay; goimç’k’valams; goinç’k’valaps


goindumers (FN-Ç’anapet) EA har.f. ♦ [dey. guri goindumers (FN-Ç’anapet) : Avunuyor. Teselli buluyor. Müteselli oluyor. Acısını unutuyor.] Xasanişi biç’ik3’anaşe universit’eşa amaftareya do guri goindumers. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğluSeneye universiteye gireceğimdiye avunuyor. → ip’lanen, implanen, imp’lanen; imp’ranen; goindvams


goindunay (AŞ) Eø har.f. Yolunu şaşırıp kayboluyor. Gza gvaşaşu. Goindunu. (AŞ-Ok’ordule) Yolu şaşırdı. Kayboldu. “Na-goindunu berepe bziratendeyi helikopteri dido gvoputxinit. (AŞ-Ortaalan) “Kaybolan çocukları bulacağızdiye helikopteri çok uçurduk (= dolaştırdık).


goindvams (AH HP) EA har.f. ♦ [dey. guri goindvams (AH) : Avunuyor. Teselli buluyor. Müteselli oluyor. Acısını unutuyor.] Haşşote nak’o guri gobindvare. (AH-Lome) Böylelikle ne kadar avunacağım. Mutu var-axenasna-ti guri goindvams. (AH-Borğola) Bir şey yapamazsa da avunuyor. → ip’lanen, implanen, imp’lanen; imp’ranen; goindumers


goindven (AH HP) AL har.f. Uzanıyor (= kendini uzatıyor). Yayılıyor. K’oçi nek’naşi oğinde goindven do miti raxat’i var-golalen. (AH-Lome) Adam kapının önünde uzanıp yayılıyor ve kimse rahat geçemiyor. → gonindven, goyindven; gointxen, guintxen


goiniç’apxams → goiç’apxams


goiniğams/ goiniğay (PZ ~ ÇM) EA har.f. Tekme ya da tokat atmak üzere güç almak için (ayağını veya elini) geriye doğru çekiyor. Xe-şk’imi goviniğare do movot’va3are. (PZ-Cigetore) Elimi gerip de patlatacağım. Haşo goiniğu do sifet’is ar moç’apxams ç’i ar k’o gişk’ut’uk’o ! (PZ-Cigetore) Böyle gerilip de suratına bir vuruyor ki bir bilseydin ! Goviniğam. Ar kusi kocepçam. Kva colay. (ÇM-Ğvant) Ayağımı geri alıp bir tekme atıyorum. (Atılan) taş düşecek. → goiğams/ goiğay [Bu fiil, goiğams/ goiğay ve niğams/ niğay fiillerinin iç içe bitişmiş hali olarak

değerlendirilebilir.]


goink’iden (FN) Aø har.f. Uzanıyor. Doba3’i3’i goink’iden. Mç’ima moxtasen. (FN-Sumla, Halk inancı) Yer solucanı uzanıyor. Yağmur gelecek. [eşb. gonk’idams fiilinin şahıssız kipi.]


gointxen (FN ~ AH) Aø har.f. I. Uzanıyor. Nanaz handğa dido daç’k’inu do memsofas a m3ika gointxen. (FN-Ç’anapet) Annem bugün çok yoruldu ve sedirde biraz uzanıyor. Ncaşen melu do beut’i kogointxu. (FN-Sumla) Ağaçtan düştü ve komaya girdi (= koma halinde uzandı). → gonindven, goyindven, goindven; guintxen

II. Genişliyor. Bolluyor. Cumak ğoma k’uçxe-modvalu-çkimi moidu do modvalu xayi gointxu. (FN-Ç’anapet) Kardeşim dün ayakkabımı giydi ve ayakkabı kötü açıldı. 3’inek’i-çkimi mot-moidumel. Gointxen. (FN-Sumla) Çorabımı giyme. Genişliyor.

+ gantxen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] genişliyor. Si-ti çxindişi pampayi kogogantxu-doren. (AH-Lome) Senin de burun kanatların açılmış.


goint’obay/ goint’obinay (ÇM), goint’obay (AŞ-Ok’ordule) Eø/EA har.f. I. (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. İnsan [erg.] ısınıyor. Kendini ısıtıyor. Daçxuri ogzun. Amaxt’i. Kogoint’obi(ni). (ÇM-Ğvant) Ateş yanıyor. İçeri gir. Isın. Ali daçxuri goint’obay. (ÇM-Ğvant) Ali ateşte ısınıyor. → inçxunams/ inçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goinçxunams/ goinçxunay; ik’uşinams

II. (ÇM) EA har.f. Kendi vücudunun bir yerini [aps.] etraflıca ısıtıyor. Ali xepe naç’u. Xepe goint’obay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin elleri üşüdü. Ellerini ısıtıyor. ninçxunams/ ninçxunay; nint’obay; it’ubinams


goinust’onay (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. Kendi dudaklarını, bıyıklarını vs yalanıyor. K’at’u goinust’onay. (ÇM-Ğvant) Kedi dudaklarını ve bıyıklarını yalanıyor. → goist’onams; goilosk’ams/ goilosk’ay


goin3’en (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Çiçek [aps.] açıyor ya da açılıyor. Purki goin3’en. Nak’u msk’va gont’ams. (PZ-Cigetore) Çiçek açıyor. Ne güzel kokuyor. Çiçeği goin3’en. (AŞ-Ok’ordule) Çiçek açıyor, açılıyor. [◘ eşb. gon3’uy fiilinin Ardeşen diyalektlerindeki şahıssız kipi] → purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; gon3’uy; gon3’k’umsII; gontxums; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2]; purkulams, pukuroms/ pukurams


goin3’k’en (AH-Borğola) Aø har.f Çiçek [aps.] açıyor. Pukuri goin3’k’en. (AH-Borğola) Çiçek açıyor. → purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; goin3’en; gon3’uy; gon3’k’umsII; gontxums; muşimers[2], muşimars[2]; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; purkulams, pukuroms/ pukurams


goinz*ikams (AH) EA dön.har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] kıvırıyor. Pederik k’at’a lumciz pantoloni goinz*ikamz do k’uçxepe t’u3a 3’k’ariz geludgamz. (FN-Ç’anapet) Babam her akşam pantolonunu kıvırıyor ve ayaklarını sıcak suya koyuyor. Ali Cumadik xepe goinz*ik’ams. Abdezi eç’opasen. (AH-Lome) Ali Amca kollarını sıvıyor. Abdest alacak. Gunz*e na-uğun porçaşi xeGyariz mot-gelan3’et’azya do goinz*ikams do omk’ulanams. (AH-Borğola) Uzun olan gömleğinin kolunuYemeğe değmesindiye kıvırarak (= katlayarak) kısaltıyor.


goipağams/ goipağums/ goipağay/ goipağuy/ goipağaps (PZ ~ HP) EA har.f. I. Kendi etrafını temizliyor. Ali nezi cek’vatu. Kok’oşk’iğu. Mç’ipe mç’ipe dok’vatu. Huy Goipağuy. Seri moxt’asen. (AŞ-Ok’ordule) Ali cevizi dibinden kesti. Ayıkladı. İnce ince kesti. Şimdi etrafını temizliyor. Akşam gelecek. Gyonuliz ç’umanişe musafirepe muxtasen. Oxorişi gomte goipağums. (AH-Lome) Yarın Gönül’ün misafirleri gelecek. Evin etrafını temizliyor. Kemalik, karmat’eşen moxtaşi jin na-gabğen mkverepe furç’aten goipağums. (AH-Borğola) Kemal, değirmenden gelince üstüne dökülen unları fırça ile temizliyor.

II. (PZ ~ FN) Kendi borcunu temizliyor (= ödüyor). Xasanik e3xa-muşi goipağums. (PZ-Cigetore) Hasan kendi borcunu temizliyor (= ödüyor). Ali meçamonepe goipağu. (ÇM-Ğvant) Ali borçlarını ödedi. Doğani dido içalişu. Nak’k’u borci uğurt’t’u goipağu. (AŞ-Ortaalan) Doğan çok çalıştı. Ne kadar borcu vardı ise temizledi. Cumadi-çkimik na-ei3xu-dort’un genç’arerepe han3’o kogoipağu. (FN-Ç’anapet) Amcam ödünç aldığı paraları bu sene temizledi. → guipağups; pağumsII


goipatkalams (FN-Sumla) Eø har.f. Kuş [erg.] kendi vücudunu tozdan temizlemek için, veya üzerindeki suyu düşürmek için, silkiniyor ya da silkeleniyor. K’inçik goipatkalams. (FN-Sumla) Kuş silkiniyor. → goibadgalams; ++ patkalams


goipatxams/ goipatxay (PZ ~ AŞ)(AH) EA har f. Silkeleniyor. Xasani karmat’es ot’u. Mçveris dint’olu do hus-t’i goipatxams. (PZ-Cigetore) Hasan değirmendeydi. Una bulaştı. Şimdi de silkeleniyor. Laç’i, “3’ari bisk’urinaredeyi goipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Köpek, “Su kurutacağımdiye silkeleniyor. K’inçi na-goyobğun k’umi, “Bok’ap’inaredeyi goipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Kuş, üzerindeki kumu, “Yere düşüreceğimdiye silkeleniyor. Nusa dulyaşa ek’iktu. Goipatxu. Goikosu. Huy cari ikums. (AŞ-Ok’ordule) Gelin işten döndü. Etrafını silkeledi. Süpürdü. Şimdi ekmek yapıyor. Ali ! Bobola-mosa gogombun. Goipatxi. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Örümcek ağı üstünde asılı. Silkele. Babak lumci şakiz dişka xerxumt’u. Avliz ti do t’ani goipatxams. (AH-Lome) Babam akşama kadar odun biçiyordu. Avluda üstünü başını silkeliyor. → goipatxen, guipatxen; + gopatxums/ gopatxuy


goipatxen (AH) EA har.f. Silkeleniyor. Coğorik 3’k’ariten işuvaşi goipatxen. (AH-Borğola) Köpek, su ile ıslandığında silkeleniyor. → goipatxams/ goipatxay; guipatxen; + gopatxums/ gopatxuy


goipa3xalay (ÇM) Aø har.f. Kıpırdanıyor. Na-xrosk’u ncenina goipa3xalay. Mondo şuri moğasen. (ÇM-Ğvant) Ölen (= öldüğü sanılan) buzağı kıpırdanıyor. Her halde canlanacak.


goipsay (ÇM) Eø har.f. Kendi etrafına işiyor. Bere oncğore var-ayen. İri k’ale goipsay. (ÇM-Ğvant) Çocuk utanmıyor. Her yerde işiyor. Oxorimonduni goipsay. (ÇM-Ğvant) Evin ortasında işiyor.


goipu3xonay (ÇM) Eø/EA dö.har.f. I. Eø dö.har.f Kendini tırmalıyor. “Bere mo goipu3xonamt’aydeyi xepe duk’oray. Dvajinasi cu3’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuğun (kendi üstünü) tırmalamaması için ellerini bağlıyor. (Çocuk) uyuyunca çözüyor.

II. EA dö.har.f. Kendine ait bir şeyi tırmalıyor.


goiragaden[1] (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Her tarafı kırılıyor. Ali nak’u çorpa on. Ar soti ulurt’aşa p’anda goiragaden-goisak’at’en. (PZ-Cigetore) Ali ne kadar da sakar. Bir yere giderken her zaman kırılıp sakatlanıyor. K’ançxalişa irginen. İri k’ale goiragaden. (ÇM-Ğvant) Kayadan (= uçurumdan) yuvarlanıyor. Her tarafı kırılıyor. Ali ! Him livadi va-dolilen. K’oçi goiragaden. Ek’ikti. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! O bahçeye girilmez. Adamın her tarafı kırılıyor. Geri dön.


goiragaden[2] (FN ~ AH) Aø har.f. Her tarafını dövülüyor. Cemili goiragadu-doren. Pontolonişi mundi k’ele din3xiri nasven. (FN-Ç’anapet) Cemil her tarafını dövülmüş. Pantolonunun kıç kısmına kan bulaşıyor. Ali ğalişa uk’ap’u do goiragadu. (FN-Sumla) Ali ırmağa yuvarlandı ve her yanı ezik yara bere içinde kaldı. Hakşen tude muç’o geilen ? K’oçi meyolazna mtelli goiragaden. (AH-Lome) Buradan aşağıya nasıl inilir ? Adam bir düşerse hepten orası burası darp olur. Osmanik ğaliz mçxomi ç’opumtaşi gyustun do k’ata oraz goiragaden. (AH-Borğola) Osman derede balık tutarken kayar ve her zaman her tarafı dövülür.


goirtams (FN) EA har.f. Kendi aralarında paylaşıyor. Cumalepek ntxirişen na-eç’opez para goirtaman. (FN-Ç’anapet) Kardeşler fındıktan aldıkları parayı paylaşıyorlar. → k’ok’ik’atams; ok’irtay/ ok’irtams, ok’iltams; goiltams; irtams; + gurtams


goisak’at’en (PZ) Aø har.f. Sakatlanıyor. Ali nak’u çorpa on. Ar soti ulurt’aşa p’anda goiragaden-goisak’at’en. (PZ-Cigetore) Ali ne kadar da sakar. Bir yere giderken her zaman kırılıp sakatlanıyor.


goisap’aren (AH) Aø har.f. Bitkin duruma geliyor. Bilgisayarişi oğune oçalişu şeni dido dopxedaşi gobisap’arer. (AH-Borğola) Bilgisayarın önünde çalışmak için çok oturduğumda bitkin kalıyorum. helaçi iyen; eç’k’odun; isap’aren


goiserinams (AH) Eø har.f. Serinleniyor. Dido mçxvapa ren. Babak ğaliz m3ika goiserinams. (AH-Lome) Hava çok sıcak. Babam derede biraz serinleniyor. → niyinday; iserinams/ iserinay/ isserinay; iserinen


goiskinums/ goiskinups (HP) Eø har.f. Sessiz yelleniyor. Sessiz osuruyor. Xasanik goiskinu. (HP-P’eronit) Hasan sessiz yellendi. → niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; ≠ nit’orinams; t’orinay; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms


goistikams (FN ~ AH HP) Eø/EA har.f. Kendi üzerindeki giysini [aps.] yırtıyor veya yoluyor. Üstünü başını yırtıyor veya yoluyor. Fadimek goistikams. Miti-ti var-ninç’inams. (FN-Ç’anapet) Fadime üstünü başını yırtıyor. Kimseyi de yanaştırmıyor. Oxorca nosiz gamaxtaşi na-dolokuns iri goistikams. (AH-Lome) Kadın akıldan çıkınca üzerindekileri hep yırtıyor. Oxorcaz k’rizi muxtaşi mtelli ti do t’ani goistikams. (AH-Lome) Kadının krizi geldiği zaman hepten üstünü başını yoluyor. → goist’ik’ams/ goist’ik’ay; distikups


goist’ik’ams/ goist’ik’ay (PZ ~ AŞ) Eø/EA har.f. Kendi üzerindeki giysini [aps.] yırtıyor veya yoluyor. Üstünü başını yırtıyor veya yoluyor. Coşk’unik iri k’ale-muşi goist’ik’ams. (PZ-Cigetore) Çoşkun her tarafını yoluyor. → goistikams; distikups


goist’onams (PZ) EA har.f. Yalanıyor. Alik mondo cari oşk’omu. Goist’onams. (PZ-Cigetore) Ali herhalde yemek yedi. Yalanıyor. → goinust’onay; goilosk’ams/ goilosk’ay


goisulen (AH) Aø har.f. 1. (Kumarda) soyuluyor, çok para kaybediyor. Gobisuli. (AH-Lome) (Kumarda) soyuldum. Mtelli goisulu. (AH-Lome) (Kumarda) hepten soyuldu. 2. [şaka] Alış veriş esnasında çok para harcıyor. Gobisulit. (AH-Lome) Paramız bitene kadar harcadık. → goiçven; + gosulams


goişaşen Aø har.f. Şaşırıyor. Hayret ediyor. Ma si maz*irusi govişaşi. (PZ-Cigetore) Ben seni görünce şaşırdım. Ayşeşi oxorişa mi-ti moxt’asen çonape azirasi goişaşen. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin evine kim gelirse ışıkları görünce şaşırıyor. Hik’u 3’ulu bere araba ixmarasi k’oçi goişaşen. (AŞ-Ok’ordule) O kadar küçük çocuk araba kullanınca adam şaşırıyor. # Cevulur eşk’evulur / Bgarineri noğaşa / Mo goişaşer cuma / Komeft’ana t’obaşa. (*)(AŞ-Cibist’as) İniyorum çıkıyorum / Ağlayarak çarşıya / Şaşırma kardeşim / Gelirsem gizlice. [(*) Bu şiir, AŞ-Cibist’as’lı Muzaffer Akay’ın (1933-2000) mezar taşı üzerine, fırlatmalı konsonları gösteren apostrof kullanılmaksızın, sırf büyük harfler kullanılarak hakkedilmiştir.] Xasaniz a m3ika konooni-i goişaşen. Mu aseşen gale diyen. (**)(FN-Ç’anapet) Hasan’a biraz yüz verdin mi şaşırıyor. Ne yapacağını bilemiyor. [(**) aseşen = asen + -şen : “Yapacağından” : Türkçe ifadesinin kopyası olması gerek.] Xvala oxorcaz ham dulyape muç’o axenen ?” ya do k’oçi goişaşen. (AH-Lome) “Yalnız kadın bu işleri nasıl yapabilir ?” diye insan şaşırıyor. Berez dolomğorineri ar mutu u3’vaşi mtelli goişaşen do ant’alen. (AH-Lome) Çocuğa bağırarak bir şey söyledin mi, hepten şaşırıverip karıştırıyor. Germaşe ulurt’eşi jur gza z*ireşi goişaşez. “Heya !”, “Haya !” ya-şi mteli gaşaşez. (AH-Borğola) Dağa giderken iki yol görünce şaşırdılar. “Şu !”, “Bu !” derken hepten karıştırdılar. → gonsk’udun; guişaşen; + gvaşaşen/ gaşaşen


goişinams/ goişinay (PZ ~ AŞ FN) EA har.f. Anıyor. K’at’a ndğa gogişinam. (ÇM-Ğvant) Her gün seni anıyorum. # Avla kocelaxedu / Niyinday ç’veri xura / İro var-goyşinam-i / Na-moxt’asen ham ğura. (ÇM-Ğvant, anonim) Evin önündeki bahçeye oturmuş / [Aşk ve şehvetten] yanmış vucudunu serinletiyor (= soğutuyor) / Hiç aklına getirmiyor musun / Bu ölümün geleceğini. # Ceyindora mulun. Pavrepe goyxven / Var-gvoktaşa mxeni moya var-ikten / Zabuni guri-şk’imi var-cikten / K’ayoboni ndğalepe govişinam. (ÇM-Ğvant, anonim) Sonbahar geldi. Yapraklar dökülüyor / Döndürmeden yün eğirici neden dönmüyor / Hasta yüreğim iyileşmiyor / Mutlu günleri anımsıyorum. Na-ğuru bere-muşi goişinay. Toli dolvapşen. (AŞ-Ok’ordule) Ölen çocuğunu anıyor. Gözü doluyor. → elişinams[1]/ elişinay; moişinams; molişinams; şinoms[2]; şanums; guişinaps; + gvaşinen/ gaşinen; ++ şun/ şuns


goişiray (ÇM), goişirams (FN) EA dön.har.f. Kendine ait bir şeyin [aps.] etrafını aşındırıyor. AliMtuyepe moy-eyalert’andeyi serendi-parpa goişiray. (ÇM-Ğvant) Ali naylanın yuvarlak fare korumacının etrafını farelerin çıkamamaları için aşındırıyor. Cuma-çkimik kyostaten drep’ani larsumt’uşa var-açkinu do xe goişiru. (FN-Ç’anapet) Kardeşim tırpanı bilevlerken farkına varmadan elini aşındırdı.


goişiren → gvoşiray; guşirams/ guşiray; goşirums


goitoren (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Aylak dolaşıyor. Dolanıyor. Zura laç’epe goitoreran. (PZ-Cigetore) Dişi köpekler dolanıyorlar. P’ot’e dulya var-ikuy. Goitoren. (ÇM-Ğvant) Hiçbir zaman çalışmıyor. Dolaşıyor. Ali dulyaşa var-ulun do puci st’eri goitoren, gulun.  (AŞ-Ok’ordule) Ali işe gitmiyor da inek gibi dolanıp geziniyor. + gotorums/ gotoruy


goitums/ goituy/ goitumers (PZ ~ HP) EA dö.har.f. Bir şey ile [aps.] örtünüyor. Kendi etrafına bir şeyi örtüyor. Seris ini mayen şeni opşa govitum. (PZ-Cigetore) Gece üşüdüğüm için çok örtünüyorum. İnora ini mayasi etvaşe govitum-dovijiner. (ÇM-Ğvant) Kışın üşüyünce yorganı (çevremi saracak şekilde) örtüp yatıyorum. Da-çkimi ntxiyonaşa it’aşa ti-gotvala goitumerz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim fındık bahçesine giderken yazmayı basına örtüyor. Ma mç’imaz-ti nayloni gobitumer do çayi-çkimi p’3’ilom. (AH-Lome) Ben yağmurda da üstüme naylon örtüp çayımı topluyorum. Oxoriz bort’aşi xase gobitumer. Gale ar soti bit’aşi şarba gobitumer. (AH-Lome) Evdeyken tülbent örterim. Dışarıda bir yere giderken eşarp örterim. İni mavaşi bat’t’aniye gobitumer. (AH-Borğola) Üşüyünce battaniye sarınıyorum. Ti mot-maşuvet’asya do tiz şarba gobitumer. (AH-Borğola) “Başım ıslanmasındiye başıma başörtüsü örtüyorum. guitumers, guitumars; ++ eitums/ eituy, eitumers, yitumers, yitumars


goit’a3ams/ goit’a3ay (PZ)(AŞ ~ AH) EA dön.har.f. Pelte halinde olan bir şeyi [aps.] kendine sıçratıyor, sürüyor ya da bulaştırıyor. Xasanik meyaperi imxort’aşa goit’a3ams. (PZ-Cigetore) Hasan yoğurt yerken kendi üzerine [yoğurdun bir kısmını] döküyor (= sürüyor, bulaştırıyor). Doğani xarci asi iri k’ale goit’a3ay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan harç yapınca her tarafına yapıştırıyor. Bere çamuri doloxen. Çamuri goit’a3ay. (AŞ-Ortaalan) Çocuk çamurun içinde oturuyor. Çamuru her tarafına sıçratıyor. Berek lap’a imxort’uşa boyne kogoit’a3u do ha3’i nana-muşik ubonamz. (FN-Ç’anapet) Çocuk kabak çorbasını yerken hep üstüne bulaştırdı ve şimdi annesi yıkıyor. Doğanik papa ipxort’aşi k’uzite moşkva na-ezdums şeni jin-muşi goit’a3ams. (AH-Borğola) Doğan muhallebi yerken kaşıkla bol aldığı için üstüne yapıştırıp bulaştırıyor. → goit’a3’ay; guit’at’ups; ++ t’a3ums/ t’a3uy


goit’a3’ay (ÇM) EA dön.har.f. Pelte halinde olan bir şeyi [aps.] kendine sıçratıyor, sürüyor ya da bulaştırıyor. Bere cari imxort’aşa goit’a3’ay. (ÇM-Ğvant) Çocuk yemek yerken her tarafına saçıyor (= yapıştırıyor). → goit’a3ams/ goit’a3ay; guit’at’ups; ++ t’a3’uy


goit’et’elams/ goit’et’elaps (HP) Eø har.f. Soyunuyor. Çıplak oluyor. Ramazanik goit’et’elaps. (HP-P’eronit) Ramazan soyunuyor. → goiçums[1], goiçven[1], goiçuy[1]; moi3’k’ams, moi3’k’ims


goit’k’orinams/ goit’k’oyinams/ goit’k’orinaps/ goit’k’oyinaps (HP) Eø har.f. Sesli olarak yelleniyor. Sesli olarak osuruyor. Xasanik goit’k’oyinu. (HP-P’eronit) Hasan sesli olarak yellendi. → nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms; met’orinuy, met’k’orinams; ≠ niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; goiskinums/ goiskinups


goixaşk’ams/ goixaşk’ay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. Tarlaya tohum ekim işini bitiriyor. Xark’epe goixaşk’ey. Himu oxaşk’u moiç’ay. (ÇM-Ğvant) Başkaları tarlaya tohum vermeyi bitirdi. O başlıyor. → goxaşk’uy[1]


goixazirams/ goixaziray/ goixaziraps EA har.f. Güzel giyniyor. Süsleniyor. Mek’t’asi dolokunaşepe goixazirar do prandar. (ÇM-Ğvant) İpek giysiler giyeceksin ki parlayacaksın. → goimskimen; nimsk’vanams/ nimsk’vanay


goixirams/ goixiray/ goixiraps EA har.f. Çalıp çırpıyor. Soyuyor. Doxunuşa mendulun. Oxori goixiray. (ÇM-Ğvant) Oturmağa gidiyor. Evi soyuyor. Oxori gomixirey. (ÇM-Ğvant) Evimize hırsız girdi (= kelimesi kelimesine : evimizi çalıp çırptılar).


goixven Aø har.f. [part. goxve(r)i] Yaprak, meyve, tüy, saç, diş, kar vs [aps.] dökülüyor. K’işi komoxt’u. Mcalepeşi parvepe goixven. (PZ-Cigetore) Kış geldi. Ağaçların yaprakları dökülüyor. Oşk’uri-dadalape inite goixu. (ÇM-Ğvant) Elma ağacının çiçekleri soğuktan döküldü. # Ceyindora mulun. Pavrepe goyxven / Var-gvoktaşa mxeni moya var-ikten / Zabuni guri-şk’imi var-cikten / K’ayoboni ndğalepe govişinam. (ÇM-Ğvant, anonim) Sonbahar geldi. Yapraklar dökülüyor / Döndürmeden yün eğirici neden dönmüyor / Hasta yüreğim iyileşmiyor / Mutlu günleri anımsıyorum. K’işi mulun. Pavrepe goixven. (AŞ-Ok’ordule) Kış geliyor. Yapraklar dökülüyor. Na-goixu m3xuli ğoberişi ciciz kek’ibğu. (FN-Ç’anapet) Dökülen armut çeperin arkasına yığıldı. Hamseyi ixi dido baru do na-goixu ntxirişi ç’ak’i boyne livadiz kodolibğu. (FN-Ç’anapet) Bu akşam rüzgâr çok esti ve dökülen bütün fındık koçanları bahçeye döküldü. Ğomamci ixite na-goixu nez*i ğobeyişi ogine golobğun. (FN-Ç’anapet) Dün gece rüzgârla dökülen cevizler çeperin önünde serpilmiş halde duruyor. Ora dot’ubu. Xila goixven. (FN-Sumla) Hava ısındı. Dallardan sarkan kar buzu yere dökülüyor. + goxums[1]/ goxuy/ goxups[1]

[dey. m3’k’oşi but’k’a goixvaşi : Çıkmaz ayın son çarşambasında (= Hiçbir zaman).] Ham dulya mundez ivasen ? - M3’k’oşi but’k’a goixvaşi ivasen. (AH-Lome) Bu iş ne zaman olacak ? - Karayemiş yaprakları dökülünce olur (= hiç olmayacak). Dadi, si p’ot’e Mp’olişe var-idare-i ? - Var, skiri-çkimi. Bidare, ala m3’k’oşi but’k’a goixvaşi. (AH-Lome) Teyze, sen hiç İstanbul’a gitmeyecek misin ? - Hayır, yavrum. Gideceğim, ama karayemişin yaprakları dökülünce.

+ gvaxven (PZ ~ AŞ), gaxven (FN ~ HP)(AK), gvaxven (ÇX) AD har.f. Birine ait [dat.] yaprak, meyve, tüy, saç, diş vs [aps.] dökülüyor. Ali ozabunute ç’ibrepe gvaxu. (ÇM-Ğvant) Hastalıktan Ali’nin dişleri döküldü. Uşkuyiz pavri gaxu. Exombasen-i, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Elma ağacının yaprağı döküldü Kuruyacak mı, bilmiyorum. Goxveriz ntoma var-gaxven. (AH, atasözü, K.A.) Kelin saçı dökülmez (= akılsız insanların kaybedeceği olmaz). Eçi 3’ana oğune p’eci na-miğut’u toma gomaxu. (AH-Borğola) Yirmi yıl önce gür olan saçım döküldü. Dixçinaşi k’ibirepe gugaxvasinon do kenkva ix’vaginon. (AK-Döngelli) Yaşlı kadın olduğunda dişlerin dökülecek de seyrek dişli olacaksın.


goiyonams/ goiyonay (PZ ~ AH) EA har.f. Canlı varlığı [aps.] gezdiriyor. Bere elvak’nen do hişote goiyonams. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu elinden tutuyor da öylelikle gezdiriyor. Atmaca xe cexuneri gobiyonam. (AŞ-Ortaalan) Atmacayı el üzerinde (= kol üzerine kondurup) gezdiriyorum. Bere var-dodgitun. A m3ika e3’ikaçi do kogoiyoni. (AH-Lome) Çocuk durmuyor. Biraz alıp gezdiriver. → goyonams; gox’onups


goiz*gvams/ goiz*gvaps (FN ~ HP) Eø har.f. Sıçıyor. Anında sıçıyor. Geldiği gibi sıçıyor. K’at’uk goiz*gvaşi heşşo var-naşkumers. Let’a molapams. (AH-Lome) Kedi sıçtığı zaman öyle açıkta bırakmıyor. Toprakla üstünü kapatıyor.


goi3’ams (PZ-Cigetore) EA har.f. Kendi üzerindeki sargı vs’yi [aps.] çıkarıyor. → goi3’ayII, goi3’k’amsII/ goi3’k’apsII, gui3’k’ipsII, gui3’k’apsII; ≠ goim3’ams


goi3’ay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. I. 1. Kendi derisini soyuyor. Mcorate na-gobiç’vi nt’ebi gobi3’i. (AŞ-Ortaalan) Güneşte yandığım deriyi soydum. Him nt’ebi goi3’ay. (AŞ-Ortaalan) O, kendi derisini soyuyor. 2. mec. Kendi vücudundaki kiri çıkarıyor. Xura bimbort’t’işa lebepe vrossi gobi3’i. (AŞ-Ortaalan) Banyo yaparken kirleri iyice çıkardım. → goim3’ams; goi3’k’ams/ goi3’k’aps, gui3’k’ips, gui3’k’aps

II. Kendi üzerindeki elbise, sargı vs’yi çıkarıyor. Ayşe ort’apu goi3’ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kuşağını çıkarıyor. Ali şeyi goi3’ay do komoxt’ay. (AŞ-Ok’ordule) Ali eşyalarını soyunsun da gelsin. → goi3’ams, goi3’k’ams/ goi3’k’aps, gui3’k’ips, gui3’k’aps


goi3’en (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. Kendi etrafına bakıyor. AyşeViğvari-i ?” deyi goi3’en. (ÇM-Ğvant) AyşeIslandım mı ?” diye kendi etrafına bakıyor. KemaliNena sole mulun ?” deyi goi3’en. (AŞ-Ok’ordule) KemalSes nerden geliyor ?” diye etrafına bakıyor. Hey do hay na-goi3’en dulya-muşi ay. (AŞ-Ortaalan) Oraya buraya bakacağına işini yapsın. → k’ok’i3’ers/ k’ok’i3’en, ok’i3’ers/ ok’i3’en; goi3’k’en, goi3’k’ers, gui3’k’en


goi3’in3’en (FN-Sumla ~ AH) EA har.f. Geriniyor. Geriliyor. Bere dido goi3’in3’en. P’eya izabunasen-i ? (FN-Sumla) Çocuk çok geriniyor. Acaba hasta mı olacak ? Oncirez na-eisels iri k’oçik ipti goi3’in3’en. (AH-Borğola) Yataktan kalkan her insan ilk önce gerinir. → goinç’imen


goi3’k’ams/ goi3’k’aps (FN ~ HP) EA har.f. 1. Kendi derisini soyuyor. Mjoraten dido iç’vaşi na-molams t’k’ebi goi3’k’ams. (AH-Borğola) Güneşten çok yanınca kalkan derisini yüzüyor. 2. Kendi üzerindeki sargıyı çıkarıyor. Alik mek’vateri k’itiz na-guğurt’u mbela goi3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Ali kesilmiş parmağına sargılı bezi alıyor (= çözüyor).Nazimik xe ok’orapams. Ala incirt’aşi goi3’k’ams do incirs. (AH-Lome) Nazım elini sardırıyor. Ama yatarken sargıyı çıkarıp yatıyor. → goi3’ams/ goi3’ay, gui3’k’ips, gui3’k’aps

[dey. tiz goi3’k’ams (AH): Başından savıyor. Başından atıyor. Bir istekte bulunanı bir bahane ile uzaklaştırıyor.] Nana-muşik bere-muşiMemoğunya do tiz goi3’k’ams. (AH-Lome) Annesi çocuğunuBana engel oluyordiye başından savıyor.


goi3’k’en (FN-Ç’enneti, FN-Sumla), goi3’k’ers (FN-Sumla ~ HP), goi3’k’en (HP ~ ÇX) Eø har.f. Kendi etrafına bakıyor. Xasanik oxoriz t’aşa çkar mutu var-ikomz. Kimi ncanz, kimi-ti oxomonduniz amadgin do goi3’k’en. (FN-Ç’anapet) Hasan evde iken hiçbir şey yapmıyor. Ya uyuyor, ya da evin ortasında durup etrafına bakıyor. Ar goi3’k’edi. Ham golamtumaniz mitik si na-ikompe ikoms-i ? (AH-Lome) Bir etrafına bakıver. Bu çevrede kimse senin yaptıklarını yapıyor mu ? [◘ eşb. go3’k’ims/ go3’k’ips fiilinin şahıssız kipi] k’ok’i3’ers/ k’ok’i3’en, ok’i3’ers/ ok’i3’en; goi3’en; gui3’k’en


gojgurams (PZ), gojguray (ÇM) EA har.f. Dışından kararacak ama içi pişmeyecek bir biçimde bir şeyi yakıyor. → gocguray; ++ jgurams/ jguray, cguray


gojulinams (PZ-Apso) EA har.f. Farklı yerlerde gezerek kuş, böcek, uçurtma vs’yi [aps.] uçuruyor. Berek cetasules k’inçepe gvojulinams. (PZ-Apso) Çocuk evin yanındaki ekin ekilen bahçede kuşları kovalıyor. → gvojulinay; goputxinams/ goputxinay/ goputxinaps, gvoputxinaps


gokaçun (FN ~ ÇX) AL hal f. Bir şeye [lok.] çevrelenerek tutulmuş haldedir. Xes na-gokaçun anderi ar konaşkvi do memişveli. (FN-Sumla) Elindeki o işlevsiz şeyi bırak da bana yardım et. İr dulya hemuz gokaçun. (FN-Sumla) Her işi onun kontrol altındadır. → gok’açun; + gukaçams/ gukaçaps; guikaçeps


gokankuy/ gokankums (ÇM)(AŞ-Ortaalan ~ AH) EA har.f. I. (ÇM)(AH-Lome) Yün, pamuk, saman yığını vs gibi hafif şeyleri [aps.] karıştırıyor, dağıtıyor ya da hafifçe vurarak havalandırıyor. Ayşe mt’a-tomape gokankuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe pamukları dağıtıyor. Aşek drap’ani gundinu-doren. “Beki tipis ant’aluya do jimok’as na-ok’obğun tipi bigate gokankums. (AH-Lome) Ayşe orağını kaybetmiş. “Belki otlara karışmıştırdiye evin arkasında yığılı duran otları sopayla karıştırıyor. → ont’alayI

II. (AŞ-Ortaalan)(FN-Ç’anapet)(AH-Borğola) Yığılı çay yaprağı, toprak vs [aps.] karıştırıp havalandırıyor. Musebiyek lu na-goxaçkasen let’a gokankumz. (FN-Ç’anapet) Musebiye lahana ekeceği toprağı havalandırıyor. P’3’ilit do na-ok’obobğit çayi goşamçxu-doren. Sungite m3ika gokanki. Diç’vasen. (AH-Borğola) Toplayıp yığdığımız çayın içi ısınmış. Süngü ile biraz havalandır. Yanacak. Getasules na-dorgasen mergya şeni let’a bergite gokankums. (AH-Borğola) Sebzeliğe dikeceği maydanoz için toprağı kazmayla havalandırıyor. Çili-çkimik dolabis na-molosvarun dolokunupe tutas ar gokankums. (AH-Borğola) Eşim dolapta dizili giysileri ayda bir havalandırıyor. → eyopatxams; gondağilams; upinay[1]

f.-i. gokanku : Yığılı çay yaprağı, toprak vs karıştırıp havalandırma. Bereşi nana let’t’a gokankuşa idu. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun anası toprağı havalandırmaya gitti.


gokankups (AK) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını havalandırıyor. Cumadik binci xarmanişi kenarepe gokankups. (AK-Döngelli) Amcam pirinç harmanının kenarlarını havalandırıyor.


gokank’uy (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Yuvarlak bir çember içinde gereksiz biçimde ayrıştırıyor. Bere k’et’i xe dok’açeri let’a gokank’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk küçük bir odun çubuk elinde tutarak toprağı yuvarlak bir çember içinde gereksiz biçimde ayrıştırıyor.


gokosums/ gokosuy/ gokossuy/ gokosups EA har.f. I. Etrafı süpürüyor. Himinepe gokosi. Gonculi. Himdora şuk’ule mu-ti are i. (ÇM-Ğvant) Oraları süpür. Temizle. Ondan sonra ne yaparsan yap. Arafa-ndğa oxori gokosa-goncular. Ç’umani-muşi bayram-on. (ÇM-Ğvant) Arife günü evi silip, temizleyeceksin. Ertesi günü bayramdır. # Ğani oxor-on ama / M3’ola dok’oru m3’ola / Ç’umani gokosasen / Andğa na-moxt’u nusa /...... (ÇM-Ğvant) (*) Ev yeni amma / Her yeri kurum kaplamış / Yarın temizleyecek / Bugün gelen gelin /...... [(*)1896 yılı, Kibarina Ali’nin düğününde 12 dörtlüklu sabah horonu türküsünden : Tornundan 1976 yılından derleyen, SY.] Nusa avla gokosuy. Çxuy. (AŞ-Ok’ordule) Gelin avluyu süpürüyor. Yıkıyor. Da-çkimik Arafaşi ndgaz oxori gokosumz do goduzanamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim Arife günü evi etraflıca süpürüyor ve düzenliyor. Çili-çkimikHandğa musafiri moxtasenya do oxorişi avli gokosums. (AH-Borğola) EşimBugün misafir gelecekdiye evin avlusunu etraflıca süpürüyor.+ goikosen

II. Pis, tozlu ya da çamurlu bir nesneyi [aps.] siliyor. K’avanozepe Aşek galendon gokosums. Si tencerepe xaziri. (AH-Lome) Kavanozları Ayşe dışarıdan siliyor. Sen tencereleri hazırla.


goktams (PZ), goktay (AŞ), goktams (FN ~ HP), goktaps (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. [part. gokteri] 1. Dik duran bir şeyi kendi ekseni etrafında (ters yöne, düz yöne, sağa, sola vs) çeviriyor. 2. Elindeki küçük bir şeyi bir kere çeviriyor. K’izi gokti. (HP-P’eronit) Kaşığı çevir. 3. Geri döndürüyor. Baba-muşi bere gzaşe goktams. (PZ-Apso) Babası çocuğu yoldan geri çeviriyor. Keçepe goktams. (FN-Sumla) Keçileri geri döndürüyor. 4. Geri veriyor. → gvoktay/ gvoktaps; + goikten

yet. gvaktinen/ gaktinen : Geri döndürebiliyor. Mustafak xodilingonuna mitis var-gvaktinen. (AK-Döngelli) Mustafa kafasına (= yüreğine) bir şey koyduysa kimse geri döndüremez.

+ guktams/ guktaps EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] çeviriyor. Henterek si ti gogiktaman. (FN-Ç’anapet) Onlar seni kararsızlığa itiyorlar. Tok’i ncas k’ayi var-gomat’k’es. Ge3’ebik’idatşi kogamastun. Ar 3’iğulina kogobuktat. (AH-Lome) İpi ağaca iyice saramadık. Asıldığımız zaman kayabilir. Bir fırdöndü aparat takalım.

[dey. ti guktams] a. (FN-Ç’anapet) Dolandırıyor. b. (FN-Sumla) Fikrini çekiyor. Düşüncesini başka yöne çekiyor. Caydırıyor. Vazgeçiriyor. Bozok Xasaniz oromt’u do nana-muşik ti guktu. (FN-Sumla) Kız Hasan’ı seviyordu. Ama annesi onu caydırdı.


gokteri s. [< goktams/ gvoktay/ goktay/ goktaps/ gvoktaps; goikten/ guikten; gvakten/ gakten fiillerinin ortak partisipi] [♦ dey. ti gokteri (AŞ) : Başı dönmüş halde.] Ali ti gokteri gulun. (AŞ-Ok’ordule) Ali başı dönmüş halde geziyor. → ti dvaleri, dudi dvaleri; ti dveri, dudi dveri; (asenen altında) ti seneri


gok’açun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir şeye [lok.] çevrelenerek tutulmuş haldedir. Xes na-gok’açun muya on ? - Muya ot’asen, gok’oraşa. (PZ-Cigetore) Elinde olan nedir ? - Ne olacak, sargılık. Xe m3xuli gok’açun. Ma m3xuli mank’vay. (ÇM-Ğvant) Elinde armut tutuyorsun. Benden armut istiyorsun. # Gok’açun dadala var-memoğiram / Guri exrisk’eri moy momigoram ? (ÇM-Ğvant, S.Y. Derlemeler) Elinde çiçekler. Bana uzatmıyorsun / Kızgın gönül ile beni görmeğe niye geliyorsun ? K’oçi oxorza mu gok’açun ! Aya, o3’edit. (AŞ-Ok’ordule) Adam kadını ne sarmış ! Bir bakın. Xe mutu gok’açun hay mexvi. (AŞ-Ortaalan) Elinde ne tutuyorsan buraya dök. → gokaçun; + guk’açams/ guk’açay


gok’ayibay (AŞ) EA har.f. Kaybediyor. Bere sum fori p’ilili dovuxeni. Sumi-ti gok’ayibu. (AŞ-Okordule) Çocuğa üç kez düdük yaptım. Üçünü kaybetti. gondinams, gvondinay, gondinay, gondinums, gondinaps, gvondinaps


gok’idams/ gok’idaps (FN ~ HP) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına bir şeyi [aps.] takıyor. Nanak naylaz lazut’işi msva gok’idamz. (FN-Ç’anapet) Annem mısır yapraklarını serenderin etrafina takıyor. Axmet’ikM3xulis miti mot-yalet’asya do daz*i gok’idams. (AH-Lome) AhmetArmut ağacına kimse çıkamasındiye etrafına diken sarıyor. → guk’limams, gvok’limay; gvobay[1]; gvok’idaps

+ guk’idams EDAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] takıyor. Bir şeyin [lok.] etrafına birinin lehine [dat.] bir şeyi [aps.] takıyor. Fadimek bereşi bezepeOrdo xomasya do sobas guk’idams. (AH-Lome) Fadime çocuk bezleriniErken kurusundiye sobanın etrafına asıyor. Kemalik mbulisMiti mot-yalet’asya do daz*oni teli guk’idams. (AH-Borğola) Kemal kiraz ağacınaKimse çıkamasındiye etrafına dikenli tel takıyor.


gok’irams/ gok’iraps (HP), gok’irups/ gok’iraps (AK) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına sarıp bağlıyor. Bir şeyin [lok.] etrafına doluyor. Ayxanik oxoris tok’i gok’irams. (HP-P’eronit) Ayhan evin etrafına ip sarıyor. Ayşe-dadik pucişi x’alis tok’i gok’irups (= gok’iraps). (AK-Döngelli) Ayşe teyze ineğin boynuna ip bağlıyor. → gok’orams, gvok’oray, gvok’iraps


gok’orams (PZ)(FN ~ AH) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına sarıp bağlıyor. Bir şeyin [lok.] etrafına doluyor. Bere on3’eliz var-gok’orare. Vanatina geişk’iden. (FN-Ç’anapet) Çocuğu beşikte bağlamıyacaksın. Yoksa boğuluyor. K’et’is nok’epi gok’orams. (FN-Sumla) Çubuğun etrafına iplik sarıyor. Nok’ep’i gomok’ores. (FN-Sumla) Bana (= vücuduma) iplik sardılar. 3’oxle çiçku-berepe dido gok’oramt’es do on3’eliz gyoşkidamt’es. (AH-Borğola) Eskiden bebekleri çok sarıyorlardı da beşiğin içinde boğuyorlardı. → gvok’oray, gok’irams/ gok’iraps, gok’irups, gvok’iraps

f.-i. gok’oru : Sarma. Sarmak. Germas oğmalu na-vu dişka gok’oru şeni let’aş msici gok’oroni ya do iğu. (AH-Borğola) Dağda yüklük yaptığı odunu sarmak için toprak sarmaşığını sarma [aracı] diye götürdü.

f.-s. gok’oroni : Saılması gereken. Sarılacak olan. Gelebit’aşa gyari mot-korumt’as. Tenceres gok’oroni ar mutu komomç’ik’o. (AH-Lome) Aşağı inene kadar yemek soğumasın. Tencereyi sarabilecek bir şey verseydin.

part. gok’oreri : Sarılmış. Sarılı. Txombuşi mcas urz*enişi binexi gok’oreri on. (PZ-Cigetore) Kızılağaca üzümün asması sarılıdır.

+ guk’orams (FN) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] sarıp bağlıyor. Mandalinaz limxana var-guk’orayiz initen pavrepe niç’ven. (FN-Ç’anapet) Mandalinanın etrafını eğreltiotu ile sarmayınca soğuktan yaprakları yanıyor.


gok’oraşa (PZ) i. Sargılık. Xes na-gok’açun muya on ? - Muya ot’asen, gok’oraşa. (PZ-Cigetore) Elinde olan nedir ? - Ne olacak, sargılık.


gok’oroni i. [< gok’orams/ gvok’oray fiilinden türemiş fiil-sıfat] I. (ÇM)(FN-Ç’anapet) [yemek çeşitlerinden biri olarak] Sarma. Ayşe luyu-pavrepe mocibuy. Gok’oroni asen. (ÇM-Ğvant) Ayşe lahana yapraklarını hafif kaynatıyor. Sarma yapacak. Ğomamci mebadgi do nanak na-gubu-dort’un jur sağani luşi gok’oroni op’ç’k’omi. (FN-Ç’anapet) Dün akşam dayandım ve annemin pişirdiği iki tabak lahana sarması yedim. → sarma

II. (AH) Sarmaya yarayan şey. Sarma aracı. Germas oğmalu na-vu dişka gok’oru şeni let’aş msici gok’oroni ya do iğu. (AH-Borğola) Dağda yüklük yaptığı odunu sarmak için toprak sarmaşığını sarma [aracı] diye götürdü.


gok’un3xinams (FN-Sumla ~ AH) EA har.f. Uyandırıyor. Şanak t’rağodums do on3’eliz na-cans bere gok’un3xinams. (FN-Sumla) Şana şarkı söylüyor ve beşikte yatan çocuğu uyandırıyor. Dulyaşi oraz berepe nana-mutepeşik ordo gok’un3xinams. (AH-Lome) İş zamanında çocukları anneleri erkenden uyandırıyor. Mektebişe na-ulunan berepe var-gok’un3xanşi nana-mutepeşik gok’un3xinams. (AH-Borğola) Okula giden çocuklar uyanmadıklarında anneleri uyandırıyor. Doğanik bere gok’un3xinamt’aşi tamo xvantums. (AH-Borğola) Doğan çocuğu uyandırırken yavaşça sarsıyor. Na-cans k’at’us biga nontxams do gok’un3xinams. (AH-Borğola) Uyumakta olan kediye değnekle dürtüyor (= dokunuyor) da uyandırıyor. → cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinams; gok’ure3xinams/ gvok’ure3xinay; gok’u3xinay, gvok’usxinay, gok’u3xinams, gok’u3xinaps


gok’un3xun (FN ~ AH) Aø har.f. Uyanıyor. Bere a m3ika nena iyayiz yekten gok’un3xun. (FN-Ç’anapet) Çocuk biraz ses gelince hemen uyanıyor. NanakBere gok’un3xu-i ?” ya do odaz mola3’k’en. (FN-Ç’anapet) AnnemÇocuk uyandı mı ?” diye odanın içine bakıyor. Bere gok’un3xayiz eiselz do nek’la elan3’k’umz. (FN-Ç’anapet) Çocuk uyanınca kalkıp kapısı aralıyor. Teneke mot-ragadumt. Bere gok’un3xun. (FN-Sumla) Teneke ile gürültü yapamayın. Çocuk uyanıyor. Nana sabayle dido ordo gok’un3xun. (AH-Lome) Annem sabahları çok erken uyanır. Skiri-çkimi, moda gok’un3xun ? Şkit ncirik giğu-i ? (AH-Lome) Yavrum, neden uyanamıyorsun ? Yedi uyku seni götürdü mü (= O kadar derin mi uyuyorsun) ? Seri dido yano şakiz doxedaşi k’oçi ordo var-gok’un3xun. (AH-Borğola) Gece çok geç vakite kadar oturunca insan erken uyanmaz. Mektebişe na-ulunan berepe var-gok’un3xanşi nana-mutepeşik gok’un3xinams. (AH-Borğola) Okula giden çocuklar uyanmadıklarında anneleri uyandırıyor. Orhaniz na-xet’u k’oltuğiz danciren do serişi gverdiz muşebura gok’un3xun. (AH-Lome) Orhan oturduğu koltukta uykuya dalıyor ve gece yarısı kendi kendine uyanıyor. → gok’u3xun, gok’usxun; cek’u3xun, cek’usxun, gek’un3xun


gok’ure3xinams (PZ) EA har.f. Uyandırıyor. Nana-şk’imik berepe gok’ure3xinams. (PZ-Cigetore) Annem çocukları uyandırıyor. → gvok’ure3xinay; gok’u3xinay, gvok’usxinay, gok’u3xinams, gok’un3xinams, gok’u3xinaps; cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinay


gok’usxun (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Uyanıyor. Caferi iri ndğa ordoşe gok’usxun. (AŞ-Ortaalan) Cafer her gün erkenden uyanır. → gok’u3xun, gok’un3xun; cek’u3xun, cek’usxun; + gvok’usxinay


gok’u3xinay (AŞ-Ok’ordule), gok’u3xinams (FN-Ç’anapet), gok’u3xinaps (AK) EA har.f. Uyandırıyor. Ali Xasani gok’u3xinay. (AŞ-Ok’ordule) Ali Hasan’ı uyandırıyor. Nanak ndğa-tanuriz berepe gok’u3xinams. (FN-Ç’anapet) Annem şafak zamanında çocukları uyandırıyor. Osmanik bere-muşişaVar-gok’u3xinaya do usula usula xe mentxips. (AK-Döngelli) Osman çocuğunaUyandırmayayımdiye yavaş ve sessizce dokunuyor (= elini değdiriyor). → cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinay; gok’ure3xinams/ gvok’ure3xinay; gvok’usxinay; gok’un3xinams


gok’u3xun (PZ ~ AŞ-Ok’ordule)(FN-Ç’anapet)(AK) Aø har.f. Uyanıyor. Ar xalk’i gok’u3xun. (PZ-Cigetore) Bir halk uyanıyor. 3’it’i muç’o are gok’u3xun. (ÇM-Ğvant) Çıt ettin mi uyanıyor. Da-çkimişi bere jur ndğaşen doni ordoşe gok’u3xun. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşimin çocuğu iki günden beri erken uyanıyor. Farik ar ç’it’a sersi ognaşi gok’u3xun. (AK-Döngelli) Fahri küçük bir ses duyduğunda uyanıyor. Sin mentxip do xolo-ti var-gok’u3xur. (AK-Döngelli) Sana dokunuyorum da yine de uyanmıyorsun. → gokusxun, gok’un3xun; ++ cek’u3xun, cek’usxun, gek’un3xun; + gok’ure3xinams/ gvok’ure3xinay


gok’vatums/ gok’vat’uy/ gok’vatups EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını kesiyor. Ağacı [aps.] buduyor. Go3’o na-gop’k’vati framuli ham3’o vrossişa dirdu. (AŞ-Ortaalan) Geçen sene budadığım ıhlamur bu sene iyice büyüdü. Go3’oz na-gop’k’vatit felamurişi nca han3’o dido k’ai irden. (FN-Ç’anapet) Geçen sene budadığımız ıhlamur ağacı bu sene çok iyi büyüyor. Ğoma oxoyiz ogineni m3xulişi nca gop’k’vatumt’işa ma3’k’indi gomindunu. (FN-Ç’anapet) Dün evin önündeki armut ağacını budarken yüzüğüm kayboldu. → 3’opxuy[3]; 3xop’ums, go3xop’ums; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; goxums[2]/ goxups[2]; guşaç’k’irups; goşk’orums/ goşk’oruy; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII

gak’vaten yet. Bir şeyin [aps.] etrafını kesebiliyor. Mçxu dişkape nacağite var-gak’vaten. Mç’ipepe goşiği. (AH-Lome) Kalın odunları nacakla kesemezsin. İnceleri seç.

+ guk’vatams/ guk’vatay/ guk’vataps EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafındaki şeyi [aps.] kesiyor. Ağacın [dat.] dallarını [aps.] kesiyor. Ağacı [dat.] buduyor. Mca cek’vatumt’aşa arape var-guk’vati-i, arti mcalepe najinen. (ÇM-Ğvant) Ağaç keserken dallarını budamazsan diğer ağaçlara dayanır. Ncaz x’alepe guk’vatams. (HP-P’eronit) Ağacın dallarını kesiyor. Ağacı buduyor.


gola- (PZ ~ HP) fb. [/a/ önünde golv- (PZ ~ AŞ) , gol- (FN ~ HP)] [/o/ önünde gol- (PZ), golv- (ÇM ~ AŞ) , gol- (FN ~ HP)] [/i/ ve /u/ önünde gol-] [va-/ ba-, vi-/ bi-, vo-/ bo-, vu-/ bu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go önünde golo-] “Yatay zeminde; yanlamasına; yanlamasına öteye; yanlamasına yana doğru” → gula-


gola (PZ-Cigetore)(FN) i. [çoğ. golape] Yayla. Golas şk’it ndğa dopsk’udi. K’at’a ndğas mç’imt’u. (PZ-Cigetore) Yaylada yedi gün kaldım. Her gün yağmurluydu. Beyari moxtayiz golapeşa bidaten. (FN-Ç’anapet) İlkbahar geldiğinde yaylaya gidecğiz. Gola-mamuli p’anda golaz var-iven. Noğaşa-ti gyulun. (FN-Sumla) Yaylatavuğu her zaman yaylada olmaz. Bazen sahile de iner. → ngola


golaçans (AH) AL hal f. Bitki [aps.] yatay zeminde [lok.] oluşmuş haldedir. Çayişi jin sedis mt’k’a golaçans. Xasanik drap’anite meç’k’orums. Mt’k’ape kyokişen var-e3’k’aşi a-jur tutaşi xolo komulun. (AH-Lome) Çayın üst setinde dikenler var. Hasan orakla kesiyor. Dikenleri kökünden sökmezsen bir-iki ay sonra tekrar gelir.


golaç’ums/ golaç’uy/ golaç’ups (PZ ~ HP) EA har.f. Yana doğru ilerleyerek yakıyor. Xasani na-golanç’varu çayişi sedi golaç’ums do hemuşi dumani yulun. (AH-Lome) Hasan temizlediği çay setini yana doğru ilerleyerek yakıyor da onun dumanı çıkıyor. → gulaç’ups


goladgams/ goladgay (PZ)(AŞ) EAL har.f. Üst kısma dik duracak şekilde yerleştiriyor. Üst kısma kuruyor. Xasanik tereğis t’ağani goladgams. (PZ-Cigetore) Hasan rafa tavayı yerleştiriyor. Nana-şk’imi dolabi tabaği goladgay. (AŞ-Ok’ordule) Annem dolaba tabak koyuyor. Sağani na-va-colasen st’eri goladgi. (AŞ-Ortaalan) Tabağı (= bakır veya alüminiyum tabağı) düşmeyecek şekilde [rafa] yerleştir. → goladgums, goladgims/ goladgips, guladgips


goladgims goladgips (AH ~ HP) EAL har.f. Üst kısma dik duracak şekilde yerleştiriyor. Üst kısma kuruyor. Ayxanik araba-muşi gzaş ortaz goladgims do miti var-golalen. (AH-Lome) Ayhan arabasını yolun ortasına koyup bırakıyor ve kimse geçemiyor. Xeydinik dido mskva yeyiz oxoyi goladgims. (AH-Lome) Hayrettin çok güzel bir yere evi kuruyor. → goladgams/ goladgay, goladgums, guladgips


goladgin (FN ~ HP), guladgin (AK)(ÇX) AL hal f. I. Ev, bina vs [aps.] kurulmuş haldedir. P’eronitis meona oxorepe goladgin. (HP-P’eronit) P’eronit köyünde arka arkaya evler kurulmuştur. →goladgun

II. (FN-Ç’anapet) Bitki [aps.] yere veya bir kabın içine dikilmiş haldedir. Avlaz na-goladgirt’ez purkepek ti gyok’idez-dort’un. 3’k’ayi ek’ebubiyiz dimtinez. (FN-Ç’anapet) Kapının önündeki çiçekler başlarını eğmişti. Su verince dikleştiler (= canlandılar). Pederik jimolaz na-goladgirt’u uşkurişi ncalepe 3xot’umz. (FN-Ç’anapet) Babam evin arkasında duran elma agaçlarını buduyor.


goladgitun (FN ~ HP) Aø har.f. Yatay zeminde ayakta duruyor. Heşşo mot-goladgitur. Ordo dogaç’k’indasen. (AH-Lome) Öylesine durma. Çabuk yorulacaksın. → golagutun, guladgitun


goladguy (ÇM), goladgums (FN) EAL har.f. Üst kısma dik duracak şekilde yerleştiriyor. Üst kısma kuruyor. Ali badyape ola3’ude goladguy. (ÇM-Ğvant) Ali tabakları raflara yerleştiriyor. Nanak berepez na-uxaziru ondğeneri gyari o3’udez goladgums. (FN-Ç’anapet) Annem çocuklara hazırladığı öğle yemeğini rafa koyuyor. # Ot’vebi kogolabdgi / Ar grest’a t’u3a cari / Ham cari komekçik’o / Guri-sk’ani momçar-i ? (ÇM-Ğvant, anonim) Ocak taşına koydum / Bir pleki sıcak ekmek / Bu ekmeği verirsem / Gönlünü verir misin ? → goladgams/ goladgay, goladgims/ goladgips, guladgips


goladgun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Ev, bina vs [aps.] kurulmuş haldedir. → goladgin


goladums (PZ), goladuy (ÇM ~ AŞ), goladums (AŞ-Dutxe), goladums/ goladumers (FN ~ AH), goladumels (FN-Sumla), goladumers (HP) EAL har.f. [perf.1.tek. golabdvi; part. goladve(r)i/ goladume(r)i] Bir şeyi [aps.] bir yere [lok.] yanlamasına yatay koyuyor. Golamtumani kogoladvi. Va-memağanen. (ÇM-Ğvant) Boylu boyunca koy. Bizi engellemez. Ayk’iri mo goladum. (ÇM-Ğvant) Boylu boyunca koymaİri-turli ola3’ude mo goladum. Cet’roxasen. (ÇM-Ğvant) Her şeyi rafa koyma. (Raf) kırılır. Ali supara goliyonay, goliyonay, ok’utuy. Ola3’ude goladuy. (ÇM-Ğvant) Ali kitabı okuyor, okuyor, kapatıp rafa (= tereğe) koyuyor. Xusenik xami do mç’k’udi o3’udez goladumers. (AH-Lome) Hüseyin bıçak ve ekmeği rafa koyuyor. → guladumers, guladvars

+ goludums/ goluduy/ goludumers/ goludumels EDA har.f. I. Bir şeye [dat.] yanlamasına yatay koyuyor. Nek’nas ç’ulu kogoludvi do genk’oli. (AH-Borğola) Kapının arkasına (sürgü vazifesi gören) ağacı tak da kitle. T’ik’şariz t’ak’o kogoludvi. Gon3’k’eri mot-dut’alam. (AH-Borğola) Çeper kapısına takozu koy (= çeper kapısını takoz ile kapat). Açık bırakma.

II. (ÇM) Bir şeye [dat.] engel oluyor. Ali a miti ilak’irdamt’aşa lak’irde goluduy. (ÇM-Ğvant) Ali biri konuşurken sözüne (= konuşmasına) engel oluyor. Ali dayi-muşi-bere livadi mo-gamvaçert’ay deyi goluduy. (ÇM-Ğvant) Ali dayısının oğlunun bahçeyi satamaması için engel çıkarıyor. → endoli ikums; endoli ayen; nağen, noğun; (golidven altında) golvadven, goladven


golagums (FN ~ AH HP ÇX) EA har.f. [fb.{go-}] Toparlıyor. Noğa k’ele bit’atşa nanak a m3ìka oxori golagumz. (FN-Ç’anapet) Çarşıya doğru gitmek üzereyken annem biraz evi toparlıyor. Doğanik ordoşen eiselu. Oxori golagu do dulyaşe igzalu. (AH-Borğola) Doğan erkenden kalktı. Evi toparladı ve işe gitti. → lagums


golagutun (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Yatay zeminde ayakta duruyor. Yanlamasına ayakta duruyor. Mp’ula rak’ani ti şk’ala golagutun. Himinepe mç’iy. Tudendo mapxa iyen. ÇM-Ğvant) Bulut dağların başında duruyor. Oralarda yağmur yağıyor. Aşağılarda hava güzel (= güneşli) oluyor. Rak’ani mpula golagutun. (AŞ-Ok’ordule) Dağlarda duman karşım sıra duruyor. → goladgitun, guladgitun

part. golagutineri : Yatay zeminde ayakta durmuş halde. Yanlamasına ayakta durmuş halde. Xasani xendeğis golagutineri bz*iram. (PZ-Cigetore) Hasan’ı hendekte yanlamasına duruyor olarak görüyorum.


Golagza (FN) FN-Sumla’da bir yer adı. [Bir fiilbaşı içine alan ilginç bir yer adıdır.]


golağarums/ golağaruy/ golağarups (PZ ~ HP) EA har.f. Yanlamasına çiziyor. Kitabiz na-ik’itxoms nç’arapez tudele golağarumz do var-nant’alen. (AH-Lome) Kitapta okuyacağı yazıların altını çiziyor ve karıştırmıyor. → gulağarups


golajun/ golacun (PZ-Apso)(ÇM)(AŞ-Jilen-Mzğem) Aø har.f. Kuş [aps.] öteye doğru uçuyor. → golaputxun


golakteri → goloktams/ goloktaps


gola-mamuli (PZ-Cigetore)(FN ~ AH) i. Çavuşkuşu. İbibik. Hüthüt. Yaylatavuğu. Xasanik gola-mamuli doilu do sift’eris oçu. (PZ-Cigetore) Hasan çavuşkuşu vurdu da onu atmacaya yedirdi. Gola-mamuli p’anda golaz var-iven. Noğaşa-ti gyulun. (FN-Sumla) Yaylatavuğu her zaman yaylada olmaz. Bazen sahile de iner. Ndğora hakşen gola-mamulişi suri golaxtu. (AH-Lome) Demin buradan yaylatavuğu sürüsü geçti. → ngola-mamuli[2]


golamgvanen (AH) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] öteye doğru şişiyor. # Gyuli, gologamgvanu / Uba golamtumani. (AH-Musazade) Sevgilim, öteye doğru şişti / Senin göğsün öteye doğru.


golams (FN ~ AH HP ÇX) AD har. f. [kb.{o-}] Birinin ya da bir şeyin [dat.] etrafındaki şey [aps.] düşüyor. Uşkurişi ncaz na-goz*irt’u urz*enişi binexi hamseneyi ixite golu. (FN-Ç’anapet) Elma ağacındaki üzüm sarmaşığı bu geceki rüzgârla soyuldu (= aşağıya indi).

[dey. t’k’ebi golams] a. (FN) Birinin [dat.] derisi [aps.] soyuluyor. Mjoraşi tudele oçalişute t’k’ebi gomolu. (FN-Ç’anapet) Güneşin altında çalışmaktan derim soyuldu.

b. (AH) (1) Birinin [dat.] derisi [aps.] soyuluyor. (2) Biri [dat.] çok uğraştığından dolayı yoruluyor. Hek’o dulya p’i ki t’k’ebi gomolu. (AH-Lome) O kadar çok çalıştım ki derim soyuldu (= çok yoruldum).


golamtumani (ÇM ~ HP) z. ve i. I. (ÇM) z. [zemin hakkında] Dümdüz. Boylu boyunca. Golamtumani kogoladvi. Va-memağanen. (ÇM-Ğvant) Boylu boyunca koy. Bizi engellemez. Huy muç’o ulur, golamtumani idi. Emogi 3’ari nena dogagurasen. Tumbina muç’o goiktare karmat’e megagasen. (ÇM-Ğvant) Buradan çıkınca boylu boyunca git. Önce su sesini duyacaksın. Tepeciği döner dönmez değirmen ile karşılaşacaksın (= değirmen karşısına çıkacaksın). → ayk’iri; duziI

II. (AŞ-Ok’ordule) z. ve i. Yamaçta yatay veya az meyilli mesafe(den).

III. (FN-Ç’anapet) Bir şeyin [gen.] cıvarı yan taraflarına. Oxoriş golamtumani mandalina kodobdgi. (FN-Ç’anapet) Evin cıvarına mandalin diktim.

IV. (FN-Sumla) z. 1. Bir yamaçta konuşan kişiden yukarıya doğru. Pucepe Kvat’axeriş golamtumani golulunan. (FN-Sumla) İnekler Kvat’axeri bölgesinden yukarıya doğru geçiyorlar. 2. mec. “Si ha3’i badi divi. Var-galen emtumani. - Xolo-ti kogobomcvam, ump’a golamtumani.” (FN-Sumla) “Sen şimdi yaşlandın. Yokuş bile çıkamıyorsun. - Yine de göbeğin etrafında yukarıya doğru otlarım (= Cinsel gücüm var).”

V. (AH-Lome) z. ve i. Çevre(de). Ar goi3’k’edi. Ham golamtumaniz mitik si na-ikompe ikoms-i ? (AH-Lome) Bir etrafına bakıver. Bu çevrede kimse senin yaptıklarını yapıyor mu ? Ham golamtumaniz mitik çayi ordo var-3’iloms. (AH-Lome) Bu çevrede kimse çayını erken toplamaz. Tudeni duzi kok’obiltit. Ar xese çkimi ren. Ar xese cuma-çkimişi ren. Jin golamtumani da-çkuniz mebuşkvit. (AH-Lome) Alt düzlüğü paylaştık. Bir hisse benimdir. Bir hisse erkek kardeşimin. Üst bölgeyi kız kardeşime bıraktık. [Golamtumani kelimesi, gomte ve gomtumani’den daha büyük alanı ifade eder. K.A.] → gomtumani; dogneği; gomti, gomte

VI. (AH-Musazade) z. Öteye doğru. # Gyuli, gologamgvanu / Uba golamtumani. (AH-Musazade) Sevgilim, seninki öteye doğru şişti / Senin göğsün öteye doğru.

VII. (AH-Borğola) z. ve i. 1. Yokuş ortasında öteye doğru olan yatay bir yer(de), yere. Golamtumaniz na-ren oxorepe iri çkunepeşi ren. (AH-Borğola) Yokuş ortasında öteye doğru yatay olan yerde bulunan evler hepsi bizimkilerindir. 2. Yamaçta konuşan kişiden yukarı olan yatay yönü(ne, -nden).

VIII. (HP) i. Çevre. Etraf. Oxoyişi golamtumani mskva ren. K’ayi ren. (HP-P’eronit) Evin çevreleri güzeldir. İyidir. → gomtumani; dogneği; gomti, gomte


golamtume (PZ-Apso) z. ve i. Dik yokuşta bulunan az meyilli yol(dan).


golancğonen (FN-Ç’anapet) AD har.f. Birilerine [dat.] öncülük ya da önderlik yapıyor. Nandidi berepez golancğonen edo ntxironaşa ulun. (FN-Ç’anapet) Büyükanne çocukların önüne geçip fındıklığa gidiyor. → ç’ek’vayonen; ogi-muşis ulun; e3’vancğonen, nancğonen, go3’ancğonen, gu3’ancğonen; ≠ golvancğonen


golanç’varums/ golanç’varups (AH ~ HP) EA har.f. Ağaç altındaki ot, diken, çalı vs’yi öteye doğru temizliyor. Xasani na-golanç’varu çayişi sedi golaç’ums do hemuşi dumani yulun. (AH-Lome) Hasan temizlediği çay setini yakıyor da onun dumanı çıkıyor.


golandrik’ums/ golandrik’uy/ golandrik’ups/ gulandrik’ups EA har.f. Yana doğru büküyor. Kıvırıyor. Da-çkimik pontoloni golandrik’ums. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim pantolonu kıvırıyor.

+ golundrik’ams/ golundrik’ay/ golundrik’aps/ gulundrik’aps EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] yana doğüru büküyor. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] kıvırıyor. Biç’i-çkimik ğoma na-eç’opu pontoloni m3ika gunz*e muxtu edo nana-muşik handğa go3’uç’k’orams do golundrik’asen. (FN-Ç’anapet) Oğlumun dün aldığı pantalon ona biraz uzun geldi ve annesi bugün kısaltıyor (= aşağıdan kesiyor) ve kıvıracak.


golankteri → golvonktay/ golonktay


golan3ums/ golan3un (AH) Aø har.f. Yağış [aps.] kesiliyor ya da diniyor. Mç’ima golan3u. (AH-Lome) Yağmur dindi (= kesildi). Mtviri golan3u. (AH-Lome) Kar dindi. XasanikMç’ima golan3asenya do çumers. (AH-Lome) HasanYağmur geçecekdiye bekliyor. Mç’ima golan3ut’aşa bere nek’naşi oğinde go3’adgitun. (AH-Lome) Yağmur geçene kadar çocuk kapı önünde duruveriyor→ mesk’urunIII; gen3un; gen3ums, gon3un, gon3ums; goliğamsII; get’roxunII


golaputxun (PZ-Cigetore)(AŞ ~ ÇX) Aø har.f. (Kuş) yanlamasına öteye doğru uçuyor. → golajun, golacun


golarçen (AH-Borğola) Aø har.f. [kb.{a-}’nın işlevi belli değil] [emp.şm.1.tek. golobarçen] Hızla yatay zeminde koşuyor. Coğori osteru şeni hekole-hakole golarçen. (AH-Borğola) Köpek oynamak için öteye beriye koşuyor.


golastun (FN ~ AH HP) Aø har.f. Yana doğru kayıyor. Civetaz k’ayi var-uzdaşi dişli aykiri golastun. (AH-Lome) Cıvatayı iyice sıkmayınca dişli yana doğru kayıyor. Modvalu meboç’abapam. Ala işuvaşi sum ndğas var-okaçams. Xolo golastun. (AH-Lome) Ayakkabıyı yapıştırtıyorum. Ama ıslanınca üç gün tutmayıp yine yırtılıyor. Pi3ariz dido mot-ge3’ik’idet. K’ap’et’i va-ren. Golastun do tiz kegabğenan. (AH-Lome) Tahtaya fazla asılmayın. Sağlam değil. Kopup başınıza yığılır.


golasvarums (PZ), golasavaray (ÇM), golasvaruy (AŞ) EA har.f. Yan yana diziyor. Yanlamasına diziyor. Coşk’unik tereğis k’elemepe golasvarums. (PZ-Cigetore) Coşkun rafa kalemleri diziyor. Ali suparape k’oda-laç’idi golasvaruy. (ÇM-Ğvant) Ali kitapları duvardaki rafa diziyor. K’ap’i tereği golasvaruy. (AŞ-Ok’ordule) Kapları rafa sıralı diziyor. Xasani na-cet’t’axu lazut’t’epe golasvaruy. (AŞ-Ortaalan) Hasan kırdığı mısırları sıralıyor. → golosvarums/ golosvarams


golasven (FN ~ HP) AD har.f. [emp.şm.3.tek.ö.1.dat.tü. golomasven] Bir şeyin veya birinin [dat.] üzerine sürülüyor. K’vaz noşkeyi gologasu-doren. Moxti do komegikosa. (AH-Lome) Alnına kömür sürülmüş. Gel de silivereyim. → golvasven


golat’k’oçams/ golat’k’oçaps (FN ~ HP) EAL har.f. Yanlamasına atıyor. Xasanik na-goç’k’orasen dişka hakole golat’k’oçams. (AH-Lome) Hasan temizlediği odunları bu yana atıyor. → golot’oçams; golat’oçuy; golat’k’omers/ golat’k’omels; gulot’k’oçaps

+ golut’k’oçams/ golut’k’oçaps ED/EDA har.f. I. EDA har.f. Öteye doğru birine atıyor. Kemalik xomula dişkape hakolen hekole berez golut’k’oçams. Berek-ti hekolen ezdims. (AH-Lome) Kemal kuru odunları buradan öteye çocuğa atıyor. Çocuk da öteden alıyor.

II.a. (FN)(HP) ED har.f. Kapının [dat.] mandalını kapatıyor. Kapının [dat.] mandalını sürgülüyor. Kapı çengelini [dat.] veya kapamayı sağlayan kalası [dat.] yandan iterek kapatıyor. Lumca şkule kçinik nek’naz golut’k’oçams. (FN-Sumla) Akşam olunca yaşlı kadın kapının mandalını sürgüler. Seri incirt’aşi nek’nas kogolut’k’oçi. (HP-P’eronit) Gece yatarken kapı çengelini yandan iterek kapat. → golut’oçay; gulimersI

b. (AH) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Kapının mandalına sürgüyü [aps.] geçiriyor. Eminek va-lumcaşa nek’naşi surgi golut’k’oçams. (AH-Lome) Emine akşam olmadan kapıyı sürgülüyor.


golat’k’omers (FN ~ HP), golat’k’omels (FN-Sumla) EAL har.f. [part. golat’k’omileri] Yanlamasına atıyor. [Bu fiilin perfektif biçimleri gözlemlenmemektedir.] Xasanik na-goç’k’orasen dişka hakole golat’k’omers. (AH-Lome) Hasan temizlediği odunları bu yana atıyor. golot’oçams; golat’oçuy, golat’k’oçams/ golat’k’oçaps, gulot’k’oçaps

+ golut’k’omers/ golut’k’omels EDA/ED/EA har.f. a. EDA har.f. Yanlamasına birine [dat.] atıyor. Kemalik xomula dişkape hakolen hekole berez golut’k’omerz. Berek-ti hekolen ezdims. (AH-Lome) Kemal kuru odunları buradan öteye çocuğa atıyor. Çocuk da öteden alıyor. → golut’oçams

b. (FN)(HP) ED har.f. Kapının [dat.] mandalını kapatıyor. Kapının [dat.] mandalını sürgülüyor. Kapı çengelini [dat.] veya kapamayı sağlayan kalası [dat.] yandan iterek kapatıyor. → golut’oçay; gulimersI

c. (AH-Lome) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Kapının mandalına sürgüyü [aps.] geçiriyor. Eminek va-lumcaşa nek’naşi surgi golut’k’omers. (AH-Lome) Emine akşam olmadan kapıyı sürgülüyor. → golut’oçay; gulimersI


golat’k’omiloni (AH) [< golat’k’omers fiilinin partisipi “yanlamasına atılması gereken”] i. Ağaçtan yapılan giriş kapatma düzeneği. [Tarlaları, çaylıkları ya da fındıklık gibi herhangi bir yeri çeperle çevirdikten sonra, yola denk gelen giriş ve çıkışlardaki geçiş alanlarına yapılan bir düzenektir. Yüksekliği çeper boyunda, genişliği 150 santim civarında portatif çeper gibidir. Yan yana iki kazık dikilir. Tam karşısına (örneğin 150 santim mesafede) birbirine bakan ve tam hizasında iki kazık daha dikilir. Yani sağda iki kazık, solda iki kazık olur. Yan yana duran iki kazık arasındaki mesafe bir karış kadardır. Önce soldaki iki kazığı bir karışlık çıtalarla üstten, ortadan ve alttan olmak üzere üç yerden çıta çakılarak birbirine bağlanır. Sonra aynısı sağ taraftaki iki kazığa da uygulanır. En son olarak da bilek kalınlığında, 150-170 santim boylarında, düzgün üç ağaç, karşılıklı duran kazıkların bağlantı yaptığımız çıtalarından geçirilir ve kapatılır. En alta konan ağaç genelde ellenmez. Üstten iki ağaç geçişlerde sağa sola kaydırılarak açılıp kapanır. Bu düzeneğin adı bunun bulunduğu bölgeye de (tarlaya, fındıklığa vs) verilir. Örnek : golat’k’omiloniş çayi, golat’k’omiloniş ntxirepuna. K.A.] Golat’k’omilonişi çayi o3’iloni divu-doren. (AH-Lome) Golat’k’omilonideki çayın toplama zamanı gelmiş.


golat’oçuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Yanlamasına öteye atıyor. Ayşe kvalepe gza mele golat’oçuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe taşları yolun ötesine atıyor. K’afri ti-mele golat’oçuy. (AŞ-Ok’ordule) Çiviyi öteye atıyor. # Apxa golat’oçi domişvi porça / Moxt’i cegidvare toprişi çaça. (ÇM-Ğvant, anonim) Mekik (öteye beriye) at bana gömlek doku / Gel sana bal peteği (tabak veya bir kap içinde) vereceğim. → golot’oçams; golat’k’oçams/ golat’k’oçaps; golat’k’omers/ golat’k’omels; gulot’k’oçaps


golaxedun (PZ ~ HP) AL har.f. Yan gelip keyifli oturuyor. Dulya oçodinaşi çkimde va-mulu-i. Golaxedur do ixi ibaram. (AH-Lome) İşini bitirince bana gelmiyorsun ki. Rüzgârda oturup serinliyorsun. → gulaxedun


golaxen (PZ ~ HP) AL hal f. Bir yerde [lok.] keyifli oturmuş haldedir. # Si Mp’olis golaxe(r) efendi steyi / Man ak dişka p’k’irup xamali steyi. (HP-Azlağa, türkü) Sen İstanbul’da efendi gibi keyifli oturuyorsun / Ben burada odun bağlıyorum hamal gibi. → gulaxen

+ goluxen AD hal f. Bir şeye [dat.] keyifli oturmuş haldedir. Pederik ğoma nanaz oşvaleyi kodudgu. Nana handğa goluxen do dorçale şums. (FN-Ç’anapet) Babam dün anneme kilim tezgâhını kurdu. Annem bugün tezgâha oturup kilim işliyor.


golaxtima (FN) i. Yarış. Yarışma. Ar golaxtima dop’at-i ? (FN-Ç’anapet) Bir yarışma yapalım mı ? Xasani do Memet’ik golaxtima ikoman. (FN-Sumla) Hasan ie Mehmet yarışıyorlar. → jebari; golaxtina; cginapaIII; ç’işina (< iç’işinen); ijibalen


golaxtimoni (AH) i. [< golulun fiilinin f.-s.] Geçilecek yer. Ham gzas ar-ti tudelen golaxtimoni oxenoni ren. (AH-Lome) Bu yolun bir de altından geçilecek yer yapmak gerekiyor.


golaxtina (AH) i. Yarış. Yarışma. Çkim k’ala ot’aik’uş golaxtina miz axenen ? (AH-Lome) Benimle koşmaya kim yarışabilir ? Lazut’iş o3xunuşi golaxtinaz Eminek iriz gyocginu. (AH-Lome) Mısır ayıklama yarışmasında Emine herkesi yendi (= herkese karşı galip geldi). Berepek oxoriz ok’itxuşi golaxtina ikoman. Bozok biç’iz goluxtams. (AH-Borğola) Çocuklar evde okuma yarışı yapıyorlar. Kız oğlanı geçiyor. → jebari; golaxtima; cginapaIII; ç’işina (< iç’işinen); ijibalen


golazdims (AH) EA har.f. Perdeyi [aps.] çekiyor.

şsz golizden : Perde çekiliyor. Perde golizdaşi oda mtelli molim3’k’upanen. (AH-Lome) Perdeyi çekince (= perde çekilince) odanın içi hepten kararıyor.


golazun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir yerde [lok.] yanlamasına yatay konmuş halde duruyor. Noşonis p’at’ila golazun. (PZ-Cigetore) Rafta içyağı duruyor. → golaz*in, gulaz*in


golaz*in (FN ~ HP), gulaz*in (ÇX) AL hal f. Bir yerde [lok.] yanlamasına yatay konmuş halde duruyor. O3’udez na-golaz*in xami gzaz z*irameri ren. (FN-Sumla) Raftaki bıçak yolda bulunmuştur. Biç’iz n3’ola steyi uça ofidepe golaz*in. (AH-Lome) Çocuğun kömür gibi siyah kaşları var. → golazun


golibams/ golibaps (HP) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gobolibam/ govolibap] Üzerindeki kiri gevşetmek için çamaşırları [aps.] suya bastırıp bekletiyor. Fundak leboni dolokunupe 3’k’ayis golibams. (HP-P’eronit) Funda kirli giysileri suya bastırıp üzerindeki kiri gevşetmek için bekletiyor. Dolokunu dido leboni t’u. 3’k’ayis gobolibit. Pçvit. Daha var-libu. (HP-P’eronit) Giysi çok kirli idi. Kiri gevşetmek için suya bastırdık. Bekledik. Daha (kir) erimedi. → gelupinams; gelumt’vinams


golicinen (PZ)(FN) Aø har.f. Yanlamasına uzanıyor. Xasanis dvanç’inasi mesofas kogolicinen. (PZ-Cigetore) Hasan yorulduğu zaman divana yanlamasına uzanıyor. Rubaz na-golicinu zap’işi jindole golobulur. (FN-Ç’anapet) Vadide yanlamasına uzanan kar yığınının üstünden geçiyorum. → golijinen


golidven (PZ ~ HP) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. golovidver/ golobidver] Yanlamasına engel olarak konuyor. Didi ğvari gextaşi kimi oraz ncalepe golidven do ğali nit’obalen. (AH-Borğola) Büyük sel inince kimi zaman ağaçlar dereye yanlamasına kalır da dere göletlenir. → gulidven

+ golvadven/ goladven AD har.f. I. Birine [dat.] engel oluyor. Ali a muti eç’opumt’aşa juma-muşi golvadven. (ÇM-Ğvant) Ali bir şeyi satın alırken kardeşi engel oluyor. Aliz baba-muşi dido goladven. Mutu var-oxenapams. (AH-Lome) Ali’yi babası çok engelliyor. Bir şey yaptırmıyor. Berepez ar mutu bu3’umet’aşi nana golomadven do nena var-motkvapams. (AH-Lome) Çocuklara bir şey söyleyeceğim zaman annem engelleyip söz söyletmiyor. → endoli ayen; nağen, noğun; [engel oluyor ya da çıkarıyor] (goladuy altında) goluduyII

II. (AH) Birini [dat.] koruyor. Oxoriz ma mibecğanşi p’ap’uli golomadven. P’ap’ulişi yaniz mitiz çkimde nena var-atkven. (AH-Lome) Evde bana kızdıklarında dedem beni korur. Hiç kimse dedemin yanında bana laf söyleyemez.


goliğams/ goliğay (PZ ~ FN) EA/øA har.f. I. (PZ ~ FN) EA har.f. Cansız cismi [aps.] öteye götürüyor. K’uli goliğamt’aşa kuri cantxen. (ÇM-Ğvant) Iskemleyi götürünce (iskemlenin) ayak topuğu vuruluyor. → golimers; ≠ gulimers; + goluğams/ goluğay

II. øA har.f. (FN-Ç’anapet) Yağmur [aps.] diniyor. A m3ika mç’ima kogoliğazna ntxiri o3’iluşa ixtinen. (FN-Ç’anapet) Biraz yağmur dinerse fındık toplamaya gidilebilir. → mesk’urunIII; gen3ums, gen3un; golan3ums, golan3un; gon3un, gon3ums; get’roxunII


golijinen (ÇM) Aø har.f. Yanlamasına uzanıyor. Ayşe nç’ineri oxorişa moxt’asi pilint’a jilendo golijinen. (ÇM-Ğvant) Ayşe yorgun eve geldiğinde fırınlı sobanın arkasında uzanıyor. → golicinen


golikten (PZ)(FN ~ HP) Aø har.f. I. Yana doğru dönüyor. Yönünü değiştiriyor. Bula-şk’imişi livadişi mduti mcaşi tude araba-şk’imi memişk’vaput’u. Ar saat’i ok’ayi hişoşa golavikti ç’i araba-şk’imişi jin opşa mduti dobğut’u. (PZ-Cigetore) Teyzemin bahçesinde dut ağacının altına arabamı bırakmıştım. Bir saat sonra oraya döndüm. Arabamın üstüne çok dut dökülmüştü. M3ika hakole golikti. (FN-Sumla) Biraz bu yana doğru dön. → gulikten; + golvakten; goloktams/ goloktaps/ guloktaps/ gulvoktaps

II.1. Bir yere giderken yönünü değiştirip birine uğruyor. K’oçi p’anda noğaşe ulut’aşa oropa-muşişi oxoyişe golikten. (PZ-Apso) Adam daima çarşıya giderken sevgilisinin evine uğruyor. 2. (Ölümcül hastalıktan sonra hayata) dönüyor. Sadik’ik çeçxurite ğurut’u. Vorsi laci eç’opu. Sk’udaşa goliktu. (PZ-Cigetore) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Hayata döndü. → guikten


golilams/ golilaps (FN ~ HP) Aø/AL/EL har.f. Geçiyor. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] → meyilams; mek’ilams/ mek’ilaps, mik’ilaps; + golulun. I. Biri veya bir şey [aps./ erg.] (bir yerden [lok.]) geçiyor. a. [apsolütif özneli] Skiri, pucepez ek’ut’alare. Vaşa kogelat’k’oça. Çku golobilat şkule gelat’k’oçi. (AH-Lome) Yavrum, ineklere düşürürsün. Sakın atma. Biz geçtikten sonra at. Hak mu çumer ? - Çkunepe hak golaxtanoren do hemtepe pçumer. - Tkvanepe ndğora Golilez. M3udişi mot-çumer. (AH-Lome) Burada ne bekliyorsun ? Bizimkiler buradan geçecekler de onları bekliyorum. - Sizinkiler demin geçtiler. Boşuna bekleme. Milletik sira-muşi çumers. Memet’i mulun do k’aabaluğişi araz irçak’en do oğine golilams. (AH-Lome) Millet sırasını bekliyor. Mehmet gelip kalabalığın arasına sıkışarak öne geçiyor. Ham ğalis pucik golilams. Ala ngeni var-golalen. (AH-Lome) Bu dereden inek geçebilir. Ama dana geçemez. b. [ergatif özneli] Ham ğalis pucik golilams. Ala ngeni var-golalen. (AH-Lome) Bu dereden inek geçebilir. Ama dana geçemez.

II. Zaman [aps.] geçiyor. Şuk’aşi ora golilamz do ma ç’exni va-mixenun. (AH-Lome) Salatalığın mevsimi geçiyor da ben tadına bakamadım (= bakmışlığım yok). Mbulişi ora golilu. (AH-Lome) Kiraz zamanı geçti. → golilay

+ golulams/ golulay/ golulaps AD har.f. a. Birinin [dat.] bir durumu [aps.] sona eriyor ya da geçiyor. K’uçxe na-mabaru-dort’un, ok’açxe muşebura golomilu. (AH-Lome) Ayağımın şişliği sonra kendiliğinden geçti. Oşik’inu golomilaz ya do 3’k’ari pşum. (AH-Borğola) Hıçkırık geçsin diye su içerim. b. Zaman [aps.] biri için [dat.] geçiyor. Ora golomilu. (PZ ~ HP) Zamanım geçti. [Pazar dışında “eskidim” anlamına da gelir.] Ora gologilu. (PZ ~ HP) Zamanın geçti. [Pazar dışında “eskidin” anlamına da gelir.] Nemaziş ora golomilams. (FN-Sumla) Namaz zamanım geçiyor. Han3’o var-biçilana ora golomilams. (FN-Sumla) Bu sene evlenmezsem zamanım geçiyor. (meyilams altında) meyulams, (mek’ilams/ mek’ilaps altında) mek’ulams/ mek’ulaps, (mik’ilaps altında) mik’ulaps


golilay (AŞ) Aø har.f. Zaman [aps.] geçiyor. Viti ndğa golilu, Art’aşeni vort’i. (AŞ-Ok’ordule) On gün geçti, Ardeşen’de idim (= on gündür Ardeşende’ydim). T’usanoba-orape golilu. (AŞ-Ortaalan) Sıcak zamanlar geçti. → golilamsII/ golilapsII; meyilams; mek’ilams/ mek’ilaps, mik’ilaps


golimers[1] (AH ~ HP) EA har.f. Cansız cismi [aps.] öteye götürüyor. Xusenik na-k’vatu xorşape hakşen golimers. (AH-Lome) Hüseyin kestiği fasulye sırıklarını buradan geçiriyor. Na-p’k’vati ncalepe madulyak oxorişi jimok’aşen mandreşe golimers. (AH-Borğola) Kestiğim ağaçları işçi evin arkasından axıra götürüyor. → goliğams/ goliğay; ≠ gulimers


golimers[2] (AH ~ HP) Eø har.f. Kendini içeriden kitliyor. Bozok oxoriz xvala t’aşi doloxendon golimers. (AH-Lome) Kız evde yalnızken kapısını içerden kapatır (veya kapatıyor). Berez baba-muşik uğarğalaşi [he bere] gegondun do oda-muşiz amilams. Nek’na-ti golimers. (AH-Borğola) Çocuğu babası azarlayınca [o çocuk] küser ve odasına girerek kapıyı üstüne kapatır. → gulumers


golinciy/ golincirs (AŞ ~ AH HP) Eø/Aø har.f. Boylu boyunca uzanıyor. Nanaz şka a3’k’unayiz k’ayi na-nağalen k’ala daçxurişi ogine golinci(r)z. (FN-Ç’anapet) Annemin beli agırınca iyi yansıdığı yerde ateşın önüne uzanıyor. Avnişi coğori nek’na-çkunişi oğinde golincirs. (AH-Lome) Avni’lerin köpeği bizim kapının önünde uzanıp yatıyor. Onurik burti osteruşen doç’k’inderi moxtaşi k’oltuğiz golincirs do moişvacams. (AH-Borğola) Onur top oyunundan yorgun gelince koltuğa uzanıp da dinleniyor. Bere bort’itşi na-golobincirt’it mensofape ha3’i dido var-ixmaren. (AH-Borğola) Çocukken üzerinde yattığımız sedirler şimdi çok fazla kullanılmıyor.

şsz : golinciren : Boylu boyunca uzanılıyor. Dulyaşa moxt’asi sediri golinciren. (AŞ-Ok’ordule) İşten gelince sedirde uzanılıyor.


golinkten (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Kenara çekiliyor. Öteye gidiyor. Ndari gza memagasi Mo-elevaç’apxet’a deyi golinkten. (ÇM-Ğvant) Dar yolda karşılaşınca Çarpmayım diye kenara çekiliyor. + golvonktay/ golonktay


golink’idams/ golink’idaps (HP) Eø har.f. Belli aralıklarla yan yana veya arka arkaya, aralarında bağlantı ile, diziliyor. Oxorişa moptişi hentepek kogolink’iderenan do ixoronamt’es. (HP-P’eronit) Ben eve geldiğimde onlar yan yana bağlantılı dizilerek horon oynuyorlardı.


golinsvarams/ golinsvaraps (HP) Eø har.f. Birbirine yakın bir şekilde sıra oluyor. Hentepek xepes argunepe dokaçeyi kogolinsvarerenan do dulya çumenan. (HP-P’eronit) Onlar ellerinde balta tutmuş halde birbirine yakın bir şekilde sıra olup işlerini bekliyorlar. → golisvaren


golin3’k’idams/ golin3’k’idaps (HP) Eø har.f. Belli aralıklarla yan yana, aralarında birbiri ile bağlantı olmadan, diziliyor. Kogolin3’k’iderenan do nulunan. (HP-P’eronit) Belli aralıklarla yan yana dizilerek gidiyorlar.

part. golan3’k’ide(r)i : Belli aralıklarla yan yana dizilerek. Mendap’3’k’edişi golan3’k’ideyi nulunan. (HP-P’eronit) Ben o tarafa baktığımda belli aralıklarla yan yana dizilerek gidiyorlar.


golisums/ golisuy/ golisumers/ golisumels (PZ ~ HP) EA/EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. golovisvi/ golobisvi] EDA har.f. Yatay hareketle kendine ait bir şeye [dat.] el, yağ, boya vs [aps.] sürüyor. Fatmak çarbepes kogolisu. Saxneşe gamaxtasen-i ? (AH-Borğola) Fatma dudaklarına (boya) sürmüş. Sahneye mi çıkacak ? → gulisumers, gulisumars


golisvaren (AH) Aø har.f. Diziliyor. → isvaren, golinsvarams/ golinsvaraps; + golasvarums


golix’onams/ golix’onaps (HP) EA har.f. Canlı varlığı [aps.] öteye götürüyor. Öteye geçiriyor. Si gologix’ona. (HP-P’eronit) Seni öteye götüreyim. → goliyonams/ goliyonay[1]/ golionay[1] ; goloyonams/ goloonams; gulix’onups, gulix’onaps


goliyonams[1]/ goliyonay[1]/ golionay[1] (PZ ~ AH-Lome) EA har.f. I. Canlı varlığı [aps.] öteye götürüyor. Öteye geçiriyor. Bere e3’ak’açeri goliyonay. (ÇM-Ğvant) Çocuğu kucağında götürüyor. Beres daç’k’ina şkule nanak oxorişa goliyonams. (FN-Ç’anapet) Çocuk yorulunca anne onu eve götürüyor. → goloyonams/ goloonams; golix’onams/ golix’onaps, gulix’onups, gulix’onaps

II. (ÇM ~ AŞ) Suyu [aps.] öteye geçiriyor. Xergite 3’ari goliyonay. (ÇM-Ğvant, AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Arkla su geçiriyor.


goliyonams[2]/ goliyonay[2]/ golionay[2] (PZ ~ AŞ) EA har.f. Yazıyı [aps.] okuyor. Çitabi goliyonams. (PZ-Cigetore) Kitap okuyor. Çitabi goliyonay. (ÇM ~ AŞ) Kitap okuyor. Na-goloviyonam supara ar fori na-goloviyonare msvape eyevoğaram. (ÇM-Ğvant) Okuduğum kitapta bir daha okuyacağım yerlerin üzerini çiziyorum. Ali supara goliyonay, goliyonay, ok’utuy. Ola3’ude goladuy. (ÇM-Ğvant) Ali kitabı okuyor, okuyor, kapatıp rafa (= tereğe) koyuyor. → it’urs[1]II, III/ it’uyII, III; ik’itxams[2] / ik’itxoms/ ik’itxaps

f.-i. golayonu/ golaonu : Okuma. Okumak. Ayşes golayonu do onç’aru var-uşk’un. Cenç’areri nam nam on var-içinams şeni ant’alen. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin okuma-yazması yok. Paranın hangisi hangisi olduğunu tanımadığı için karıştırıyor. Çitabi golayonu domanç’inasi elamzik’um. Kok’ovutum. Dovincir. (AŞ-Ok’ordule) Kitabi okumaktan yorulunca kenarını kıvırıyor, kapatıyorum. Uyuyorum. Ma Kurani golaonu dogureri bore. (AŞ-Ok’ordule) Ben Kur’an okumayı öğrenmiş durumdayım.

f.-s. goloyonuşi (PZ-Cigetore), golayononi/ golayonuşi (ÇM ~ AŞ): Okunması gereken. Goloyonuşi çitabi. (PZ-Cigetore) Okunması gereken (ama henüz okunmamış) kitap.

part. goloyoneri (PZ-Cigetore), golayoneri (ÇM ~ AŞ) : Okuyarak. Okumuş. Okunmuş. Goloyoneri k’oçi. (PZ-Cigetore) Okumuş kişi.

yoks.part. ugolayonu : Okumadan. Okumamış. Okunmamış. Ugolayonu supara. (ÇM-Ğvant) Okunmamış kitap.

+ goloyonapams EDA ett.f. Birine okutuyor. 1. Kitap okutuyor. 2. Okul okutuyor. Ayxanik berepe-muşis mektebi goloyonapams. (PZ-Cigetore) Ayhan çocuklarına okul okutuyor.


golobğams[1] (PZ) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] dağınık şekilde koyuyor. Xasanik lazut’işi ntoleri tereğis golobğams. (PZ-Cigetore) Hasan mısırın tanelerini rafa dağınık şekilde koyuyor.


golobğams[2]/ golobğaps (FN ~ AH HP) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] dökerek yanlamasına yığıyor. NanakOrdoşe xombazya do daçxurişi ogine ntxiri golobgamz. (FN-Ç’anapet) AnnemErken kurusundiye ateşin önüne findık yığıyor. Dişka sediz mot-nosvaramt. Gzas aykiri golobğit. (AH-Lome) Odunu sete yaslamayın. Yolda yanlamasına yığın. Fadimek na-oxominu lazut’epe xaroşi o3’udes golobğams. (AH-Borğola) Fatma kuruttuğu mısırları kilerin rafına yığıyor. gulvobğaps, gulobğaps


golobğay (AŞ) EA har.f. Taneli katı cismi yanlamasına atıyor. Ali andali celaren. Çayi tasi golobğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali teraslama yapılmış yerde durup çay tohumunu yanlamasına atıyor. → golvobğay


golobğun (PZ)(FN ~ AH HP) Aø hal f. Taneli katı cisim [aps.] yanlamasına gelişigüzel bir şekilde yığılmış haldedir. Taneli katı cisim [aps.] dağınık şekilde bir yere [lok.] konmuş haldedir. Lobiyape tereğis golobğun. (PZ-Cigetore) Fasulyeler rafta dağınık şekilde konulmuş. Ğomamci ixite na-goixu nez*i ğobeyişi ogine golobğun. (FN-Ç’anapet) Dün gece rüzgârla dökülen cevizler çeperin önünde serpilmiş halde duruyor. Na-p’k’vatit dişka daha gzaşe var-gamamağes. Ntxirepunas golobğun. (AH-Lome) Kestiğimiz odunları henüz yola indiremedik. Fındıklıkta yığılmış halde duruyor. Meleni gzas na-golobğun k’umi do çağili mişi ren ? (AH-Lome) Karşı yolda yığılı duran kum ve çakıl kimindir ? → golvobğun, gulvobğun, gulobğun; elobğun


golobun (PZ)(FN ~ HP) AD hal f. I. Birinin veya bir şeyin [dat.] üzerinde başka bir şey [aps.] yanlamasına asılıdır. Xasanis dok’anaşa golobun. (PZ-Cigetore) Hasan’da tabanca yanda takılıdır. Jandamaz mavizoyi golobun. (AH-Lome) Jandarmada mavzer tüfeği asılıdır. → golvobun

II. Bir şey [aps.] birinin [dat.] umurunda değil. Biri [dat.] bir şeyi [aps.] umursamıyor. Takmıyor. Saymıyor. Ma Xasani-st’erepe golomobun. (PZ-Cigetore) Ben Hasan gibilerini takmıyorum (= saymıyorum). Dulya ren-doren do oxorcaz golobun. Na-idasen yeyiz go3’it’k’omers. Eselu var-uçkin. (AH-Lome) İş varmış da kadının umurunda mı ? Gittiği yere postu seriyor. Kalkmayı bilmiyor. Ma dulyaz na-gemt’k’oçanoren Aşez golobun. (AH-Lome) Beni işten atmaları Ayşe’nin umurunda değil. golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers; var-nçxalums/ var-nçxaluy


goloçkumers (HP) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.tü. golovoçkvi] Canlı varlığı [aps.] öteye ya da karşıya gönderiyor. → goloşk’ums/ golvoşk’uy, goloşkumers/ goloşkumels; guloçkumers, gulvoçkumars


goloç’andinams (AH) EA har.f. Öteye doğru hareket yaparak çalgı çalıyor. Doğanik kemane goloç’andinams. (AH-Borğola) Doğan öteye doğru hareket yaparak keman çalıyor.


goloktams (PZ)(FN ~ HP-P’eronit), goloktaps (HP) EA har.f. Bir şeyin yönünü değiştiriyor. K’oçik televizyonişi anteni goloktams. (PZ-Apso) Adam televizyonun antenini çeviriyor. T’ufeği çkimde k’ele goloktams. (FN-Sumla) Tüfeği bana doğru çeviriyor. Pucik ti goloktams doGyari momçasenya do ma mok’omo3’k’en. (AH-Borğola) İnek başını çeviripBana yemek verecekdiye bana bakıyor. Nek’na golokti do k’ap’ula buz*ira. (HP-P’eronit) Kapıyı çevir de arkasını göreyim. → golvonktay, golonktay, guloktaps, gulvoktaps; + golikten, golinkten, gulikten

part. golakteri : Bir şeyin yönünü yan tarafa değiştirerek. Yönü yan tarafa değiştirilmiş olan. Ters dönmüş. Öteye dönmüş. Ç’ağani steri k’uçxe golakteri domabaz*gen. (AH-Lome) Yengeç gibi ayaklarımı yan basabiliyorum.


gololapams (FN ~ AH) EA har.f. I. Zamanı [aps.] geçiriyor. Hak’o oxenoni dulya koren do oxorca amaxen do şa ora gololapams. (AH-Lome) Bu kadar yapılacak iş var da kadın boş boş oturup zaman geçiriyor. → golut’oçamsIII;goluç’uy; golut’oçayIII; mik’olapaps

+ gololapinams EDA ett.f. Birine [dat.] zamanı [aps.] geçiriyor. K’ai ora gololapinaman. (AH-Borğola) İyi zaman geçiriyorlar (= eğleniyorlar).

II. Hastalığı [aps.] atlatıyor. Yaseminik k’ok’i3’a gololapu. Çkva tamo tamo ik’aren. (AH-Lome) Yasemin boğmacayı atlattı. Artık yavaşça iyileşiyor. → golut’oçamsII/ golut’oçayII

+ golulapams EDA har.f. Bir şeyin [dat.] zamanını [aps.] geçiriyor. Ngenik ipti xoci goraşi nanak ora var-golulapams do omçinocams. (AH-Lome) Dişi dananın ilk boğa arayışında annem zamanını geçirmeden döllemeyi yaptırır.


golonktay → golvonktay


golonvalams (AH) EA har.f. Ellerini vs [aps.] sallıyor. Berek xe golonvalu do xoxonç’az gemçuşi şuri memak’vatu. (AH-Borğola) Çocuk el sallayıp da gırtlak çıkıntıma vurunca nefesim kesildi. → govalams; ovalams/ ovalay/ ovalaps


golorgams/ golorgaps (PZ)(FN-Sumla ~ HP) EAL har.f. Canlı bitkiyi yana doğru [lok.] ilerleyerek dikiyor. Ont’ulez na-doborgit felamurepe iri doskidu. Babak e3’k’ims do gzaz golorgams. (AH-Lome) Tarlaya diktiğimiz ıhlamurların hepsi canlandı. Babam onları söküp yol kenarına dikiyor. Babak jimok’a pouşoms. Mandalina golorgasen. (AH-Lome) Babam evin arka tarafında kazıma yapıyor. Mandalina dikecek. Babak axi-p’icis na-golorgu meyvepes gumolams. (AH-Lome) Babam ahırın önüne diktiği meyvelerin etrafını çapalıyor. → golvorgay, gulorgaps, gulvorgups


golosk’ams (PZ), goloskams (FN ~ HP-P’eronit), goloskaps (HP) ED har.f. [fb.{go-}] [emp.şm.1.tek. (PZ) govolosk’am, (FN ~ HP-P’eronit) goboloskam, (HP) govoloskap] Çevresini yalıyor. Etrafını yalıyor. Bureğiş t’epsiz goboloskam. (FN-Sumla) Börek tepsisinin kenarlarını (= etrafını) yalıyorum. → gvolosk’ay/ gvoloskaps; + golosk’ums/ golosk’uy/ goloskums/ goloskups, guloskups

+ gulosk’ams, guloskams, guloskaps EDA har.f. Birinin (vücudunu) yalıyor. [Golosk’ums/ golosk’uy/ goloskums/ goloskups fiili ile golosk’ams/ gvolosk’ay/ goloskams/ goloskaps/ gvoloskaps fiili arasında bazı Lazlar nüans farkını görüyorlar. Çoğunluğu eşanlamlı olarak kullanırlar.]


golosk’ums (PZ), golosk’uy (ÇM ~ AŞ), goloskums (FN ~ HP-P’eronit), goloskups (HP) EA har.f. [fb.{go-}] [emp.şm.1.tek. (PZ ~ AŞ) goblosk’um, (FN ~ HP-P’eronit) gobloskum, (HP) gobloskup, (ÇX) govloskup] Çevresini yalıyor. Etrafını yalıyor. Kemalik k’uzi golosk’ums. (PZ-Cigetore) Kemal kaşık yalıyor. Dondurma gobloskum. (FN-Sumla) Dondurmanın etrafını yalıyorum. [Golosk’ums/ golosk’uy/ goloskums/ goloskups fiili ile golosk’ams/ gvolosk’ay/ goloskams/ goloskaps/ gvoloskaps fiili arasında bazı Lazlar nüans farkını görüyorlar. Çoğunluğu eşanlamlı olarak kullanırlar.]guloskups; + golosk’ams, gvolosk’ay, goloskams/ goloskaps, gvoloskaps; lokups


golosvarums (FN-Ç’anapet), golosvarams (AH) EA har.f. Yan yana diziyor. Bozo-çkimik kot’u-do-na-golosvaru şeyepe 3’ut’eli biç’ik boyne upaşams. (FN-Ç’anapet) Kızımın katlayıp yerleştirdiği eşyaları küçük oğlan hep karıştırıyor. Babak na-k’vatu dişkapeXomazya do gzas golosvarams. (AH-Lome) Babam kestiği odunlarıKurusundiye yola diziyorPenceres na-golosvari balurcağepe mjoras gamç’itanen. (AH-Lome) Pencereye dizdiğin domateslerin güneşte kızarıyor. → golasvarums, golasvaray, golasvaruy


goloşkumers (FN ~ AH), goloşkumels (FN-Sumla) EA har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] öteye ya da karşıya gönderiyor. Alik Durmadorepez gza gyuğobams do var-goloşkumers. (AH-Lome) Ali Durmat’lıların yolunu kapatıyor ve geçirmiyor. Puci axiyişe amulut’aşi coğori nek’na k’ala go3’udgitun do va-goloşkumers. (AH-Lome) İnek ahıra girerken köpek kapının yanında ineğin önüne durup geçirmiyor. Musak pucepe ğalişen goloşkumerz do muk xinciz meyulun. (AH-Lome) Musa inekleri dereden geçirip kendisi köprüden karşıya geçiyor. 2. Arabayı, gemiyi vs öteye ya da karşıya [aps.] geçiriyor. Nt’ro3eri gzaz araba va-goloşkumenan. (AH-Lome) Heyelânlı yoldan araba geçirmiyorlar. → goloşk’ums/ golvoşk’uy; goloçkumers, guloçkumers; gulvoçkumars


goloşk’ums (PZ) EA har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] öteye ya da karşıya gönderiyor. 2. Arabayı, gemiyi vs [aps.] öteye ya da karşıya geçiriyor. → golvoşk’uy, goloşkumers/ goloşkumels; goloçkumers, guloçkumers; gulvoçkumars


golot’oçams (PZ) EA har.f. Yanlamasına öteye atıyor. Didi-şk’imik çilimi şumt’aşa k’anave3’a golot’oçams-molot’oçams. (PZ-Cigetore) Büyük annem kilim dokurken k’anave3’a o yana atıp bu yana atıyor. → golat’oçuy; golat’k’oçams/ golat’k’oçaps, gulot’k’oçaps; golat’k’omers/ golat’k’omels


golovlona (PZ) i. Geçit. Xasanik ma golovlonas miyondrams. (PZ-Cigetore) Hasan beni geçitte bekliyor. → doloşk’omeri


goloxunams (PZ)(AŞ’nin bir kısmı)(FN ~ HP), goloxunaps (HP) EA har.f. Keyifli oturtuyor. → golvoxunay, guloxunaps, gulvoxunaps


goloyonams[1]/ goloonams (AH) EA har.f. (Canlı varlığı) öteye götürüyor. Öteye geçiriyor. Caferik golomoyonams. (AH) Cafer beni öteye eşlik ederek geçiriyor. Cumadik mota-muşi Mot-melamt’az ya do xincişen goloyonams. (AH-Borğola) Amcam torununu Düşmesin diye köprüden öteye geçiriyor. → goliyonams/ goliyonay; golix’onams/ golix’onaps, gulix’onups, gulix’onaps [AH-Lome’de hem goloyonams hem goliyonams denir.]


goloyonams[2] (AH) EA har.f. Biri Kur’an vs seslenerek okurken başka biri [erg.] onu [aps.] gözleri ile sayfadan takip ediyor. Xocak K’urani ik’itxomt’aşi Yilmazik tolite goloyonams. (AH-Lome) İmam Kur’an okurken Yılmaz gözleri ile sayfadan takip ediyor. → nooms


golu- → gola-, goli-, golo-, golv-


goluç’uy (ÇM) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] [perf.1.tek golovuç’vi] Zamanı [aps.] geçiriyor. M3udişi ora goluç’uy. (ÇM-Ğvant) Boşuna zaman geçiriyor. → golut’oçay3; gololapams; mik’olapaps


goluğams/ goluğay (PZ ~ FN) EDA har.f. 1. Cansız cismi [aps.] ötedeki birine [dat.] götürüyor. Alik Xasanis arguni goluğams. (PZ-Cigetore) Ali Hasan’a baltayı öteye götürüyor. Ayşe bedi-muşi mutonpe goluğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ninesine bir şeyler götürüyor. Meleni oxori 3’ari goluğay. (AŞ-Ok’ordule) Ötedeki eve su götürüyor. 2. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] öteye götürüyor. Ti ma3’una-i nana-şk’imi misuy. Golomiğay. (ÇM-Ğvant) Başım ağırınca annem ovalıyor. Ağrım geçiyor (= ağrımı öteye götürüyor).

golumers[1]; ≠ gulumers

[dey. k’uçxe goluğams (FN) : Birine [aps.] çelme takıyor.] Abdulaşi biç’iz xe do k’uçxe var-dadven. Berepe na-ibinan k’ala k’uçxe goluğamz do gyontxinamz. (FN-Ç’anapet) Abdulah’ın oğlunun eli ayağı durmuyor. Çocuklara oynadıkları yerde çelme takıyor ve düşürüyor. → k’uçxe mok’uğams; ek’uborkay; k’uçxe ek’uğay; k’uçxe golumers[2]-III; k’uçxe(s) gulimersII


goluktalams (AH) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Evcil hayvanı [aps.] yan tarafa doğru güdüyor. Ali-Cumadik pucepe melendo k’ele goluktalams. (AH-Lome) Ali amca inekleri karşıya doğru güdüyor. → eluçuy, eluçumers


goluk’ap’un (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Bir istikamete doğru koşuyor. N3xeni goluk’ap’un. (FN) At bir istikamete doğru koşuyor.


golulun (PZ ~ HP) AL har.f. → gululun; golilams/ golilaps; + goluxtams/ goluxtaps

I.1. Biri veya bir şey [aps.] bir yerden [lok.] geçiyor. Memet’i txombuşi mcas namp’onu do melenk’aleşa 3adums. Cenci bozomotalepe hekelendo goluluran. (PZ-Cigetore) Mehmet kızılağaca yaslanıp karşı tarafa bakıyor. Genç kızlar oradan geçiyorlar. Xasani luğişi mcaşi tudendo golulut’aşa luği dudis goyolams. (PZ-Cigetore) Hasan incir ağacın altına geçerken incır başına düşüyor. Mele golaxt’i. Emuca-sk’ani mcumori ak’vandi do komoiği. (AŞ-Ok’ordule) Öteye geç. Amcandan sirke iste de getir. XasaniHakolen melenk’ale golaft’aredeyi toç’ç’i gonzduy. (AŞ-Ortaalan) HasanBuradan karşı yakaya geçeceğimdiye ip geriyor. Gza oxoriş ogindele golulun. (FN-Ç’enneti) Yol evin önünden geçiyor. Gza oxoriş ogindele k’ele golulun. (FN-Ç’enneti) Yol evin ön tarafından geçiyor. Araba golulut’aşa oxori dolink’anen. (FN-Sumla) Araba geçerken ev sarsılıyor. Mdğora hako ar k’at’u golaxtu. (FN-Sumla) Demin buradan bir kedi geçti. Xusenik pucepe mele oşkumet’u. Ğaliz golulut’uşi bereşi nena ognu. İ3’k’edu. Berepeşi ari t’obas işkidet’u. A şvacis t’obaz dolantxu do bere muşletinu. (AH-Lome) Hüseyin ineklerini karşı tarafa götürüyordu. Dereden geçerken çocuk sesini duydu. Baktı. Çocukların biri t’obada boğulmak üzere idi. Hemen atlayıp çocuğu kurtardı. Gontanuşen doni hak bore. Çkar miti var-golaxtu. (AH-Lome) Gün ağardığından beri buradayım. Hiç kimse geçmedi. Gzas golobulut’atşi badik mz*iranoren. Nek’naşi ğormaşen gza ixosars. (AH-Lome) Yoldan geçerken yaşlı adam bizi görecek. Kapı aralığından yolu gözetliyor. # Avli-skaniş yanis golapti ğoma / Yalis o3’k’ert’i do i3xont’i ntoma. (AH-P’ilarget) Senin evinin kapı önündeki bahçenin yanından geçiyordum dün / Aynaya bakıp tarıyordun saçlarını. 3’oxle gzas eşkiyapek na-golulunpez gyut’k’obut’ez do na-uğunpe xez go3’umert’ez. (AH-Borğola) Eskiden yolda eşkiyalar geçen insanlara pusu kuruyor, üstündekilerini zorla elinden alıyorlardı. 2. Okulda veya sınavda başarı gösteriyor. Xuseni tembeli ren. Dersiz var-içalişams. K’at’a sinifiz geskidun. Cuma-muşi Xasanik dido k’ayi ik’itxoms. K’at’a 3’anaz pek’iyite golulun. (AH-Lome) Hüseyin tembeldir. Derste çalışmıyor. Her sınıfta kalıyor. Kardeşi Hasan çok güzel okuyor. Her sene pek iyi ile geçiyor.

emp.geç. ikinci biçimi golit’u : Seyişi gverdiz mezarez golobit’işi maşkurinu. (AH-Lome) Gece yarısı mezarlıktan geçerken korktum.

emp. istek kipi ikinci biçimi golit’as/ golit’ay/ golit’az : Ot’vebi golit’aşa noşk’eri golvasven. (ÇM-Ğvant) Ocaktan geçerken kömür ona sürülüyor. Golit’aşa emogi na-megagasen elagza eşk’axt’ar. (ÇM-Ğvant) Geçerken ilk rastladığın yukarı giden yoldan yukarı çıkacaksın. Ali, sift’eri golit’aşaMoy-viziramt’adeyi cet’obun. (AŞ-Ok’ordule) Ali, atmaca geçerkenGörünmeyeyimdiye çömelip saklanıyor. Araba gza golit’aşa k’oçi çamuri not’a3ay. (AŞ-Ok’ordule) Araba yoldan geçerken adama çamur sıçratıp yapıştırıyor. Mamut’i nosiz va-ren. Berepe avlaz golit’anşa coğori nut’alams. (FN-Ç’anapet) Mahmut’un aklı başında değil. Çocuklar kapı önünden geçerken köpeği saldırtıyor. Dadi t’ik’ina ek’ak’ideri gzas golit’aşi Xasanik jindolen t’ik’inas m3xuli gyut’k’oçams. (AH-Lome) Teyze sepet arkasında taşıyarak yoldan geçerken Hasan yukarıdan teyzenin sepetine armut atıyor. Oxorişi oğinde golobit’aşi na-ek’emobun şu tipi duvariz elan3’en. (AH-Lome) Evin önünden geçerken sırtımdaki ıslak ot duvara yandan değiyor.

gel. ikinci biçimi golit’asen : Seyiz oxoyişi galendoni kyona medvineyi mebaşkumer do na-golit’anenpez natanen. (FN-Ç’anapet) Geceleri evin dış ışığını açık bırakıyorum. Ve [ışık] gelip geçenleri aydınlatıyor.

yet. golvalen[2]/ golalen/ gulvalen : a. Geçebiliyor. Geçme imkânı var. Gza cegiğobare. Var-gologalasen. (AŞ-Ortaalan) Yolunu örüp kapatacağım geçemeyeceksin. Ayxanik araba-muşi gzaş ortaz goladgims do miti var-golalen. (AH-Lome) Ayhan arabasını yolun ortasına koyup bırakıyor ve kimse geçemiyor. Bere-çkimi na-meyolu k’aybana yeyiz va-golomalen. (AH-Lome) Çocuğumun yuvarlandığı lânetli yerden geçemiyorum. K’amiyoni, ğalişe k’ele var-golalu do xincişen moyulun. (AH-Lome) Kamyon, dere tarafından geçemedi de köprüden geçip geliyor. Jimok’ani gza dido endra-gendra ren. Var-iduzanaşa araba var-golalen. (AH-Lome) Evin arkasındaki yol çok kasislidir. Düzeltilmeden araba geçemez. b. İstemeyerek geçiyor. Bilmeden veya yanlışlıkla geçiyor. Task’uri-3’i3’ilapona golvalu. P’anda 3’i3’ila kon. (ÇM-Ğvant) Task’uri yılan tarlasını geçti. (Orada) her zaman yılan var.

yet. yasak istek kipi (PZ) mot-golvalas; (ÇM ~ ÇX) moy-golvalert’ay/ mot-golalet’az/ mo-golalet’as/ mo-golvalet’as : Geçemesin. XasanikGzaşen miti mot-golalet’as ya do meğobams. (AH-Borğola) Hasan, “Yoldan kimse geçemesin diye (herkese yolu) kapatıyor.

şsz golilven (PZ), golilen (ÇM ~ AŞ), golixtinen (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), golilen/ golilinen (FN-Sumla ~ HP), gulilen (ÇX) : Geçilir. Geçiliyor. Ceçendepe nak’u vorsi xavape ort’u. Hus-t’i mç’imate var-golilven. (PZ-Cigetore) Geçenlerde ne kadar güzel havalar vardı. Şimdi de yağmurdan geçilmiyor. Xinci va-gondvaşa var-golilen. (AŞ-Ortaalan) Köprü kurmadan geçilmiyor. Hem yeyi mtelli ç’anç’axuna ren. Hekşen çkar var-golilen. (AH-Lome) Orası hepten çamurlu bir alandır. Oradan hiç geçilmez. Arabate Avropaşe ulut’aşi ipti Bulgayistanişen golilen. (AH-Borğola) Arabayla [Türkiye’den] Avrupa’ya giderken önce Bulgaristan’dan geçilir.

f.-i. gololva (PZ ~ AŞ), golaxtimu (FN ~ HP), gulaxtimua (ÇX) : Geçme. Geçmek. Gololva va-gişk’urt’asi toç’i var-gvonombar. (ÇM-Ğvant) Geçmeyi bilmediğin zaman ipi germeyeceksin. Ğaliz golaxtimu şeni xinci gondvaloni ren. (AH-Lome) Dereden geçmek için karşıdan karşıya köprü konmalı.

II. Zaman [aps.] geçiyor. Golaxt’u 3’anas na-cep’k’vati ç’urbişi mca 3’o xolo-ti domzgudu. (PZ-Cigetore) Geçen sene kestiğim kestane ağacı, bu sene yeniden filizlendi. Emice-şk’imi zuğaşi çenareşi oxori-muşis xes. Golaxt’u mjaçxa ndğas golovakti. P’anda zuğas 3adumt’u. (PZ-Cigetore) Amcam deniz kenarındaki evinde oturuyor. Geçen pazar gününde ona ziyaret ettim. Her zaman denize bakıyordu. 3’anape sole golaxtu var-gaçkinaşa k’oçi ibaden. (FN-Ç’anapet) Senelerin nerden geçtiğinin farkına varmadan insan yaşlanıyor. Mcveşi oxorişi duvariz ğaç’o şeni na-meborçak’i biga, ar 3’ana kogolaxtu, xolo-ti hek norçak’un. (AH-Borğola) Eski evin duvarına çekirgekuşu için sokuşturduğum değnek, bir yıl geçti, yine de orada sokuşturulmuş haldedir. Arkabis Ağustozi dido mçxvapa golulun. (AH-Borğola) Arhavi’de Ağustos çok sıcak geçer. golilay/ golilams/ golilaps; meyilams, mek’ilams/ mek’ilaps, mik’ilaps

III. Geçerlidir. Ar şeyi ikomt’aşa na-golulun steri are. (FN-Ç’anapet) Bir işi yaparken geçerli normlarla hareket edeceksin. Mtel k’oçiz, serbesluğite oskidu şeni kianaz na-golulun sosiali do idari nizamişa xak’k’i uğun. (FN-Ç’anapet) Her insanın, özgürce yaşamak için dünyada geçerli sosyal ve idarî düzenin olmasına hakkı vardır. + golvalen[1]


golumers[1] (AH) EDA har.f. Cansız cismi [aps.] ötedeki birine [dat.] götürüyor. Nanak melen bagenişe pucepez nçala golumers. (AH-Lome) Annem karşı kulübeye inekler için mısır samanı götürüyor. → goluğams/ goluğay; ≠ gulumers


golumers[2] (AH ~ HP) ED/EA/EDA har.f. I. Kapıyı dışarıdan veya içeriden kapatıyor. ≠ golimers[2]; gulumers. a. (AH-Lome) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Kapıyı [aps.] dışarıdan veya içeriden kapatıyor. Eminez xvala aşkurinen. Lumcaşi nek’na doloxendon golumers do heşşo doxedun. (AH-Lome) Emine yalnız korkuyor. Akşam olunca kapıyı içerden kilitliyor ve öyle oturuyor. Nana-muşik nek’na goluğuşi bere pencereşen gaminç’en. (AH-Lome) Annesi kapıyı kilitleyince çocuk pencereden dışarıya çıkıyor.

b. (AH-Borğola ~ HP) ED har.f. Kapıyı [dat.] dışarıdan veya içeriden kapatıyor. Fundak nek’nas golumers. (HP-P’eronit) Funda kapıyı kitliyor.

şsz goliğen : Kapı [aps.] kitleniyor. Memet’i, hem nek’na xeşo var-goliğen. K’olak’idi majura k’ele gyokti ! (AH-Borğola) Mehmet, o kapı öyle kitlenmez. Anahtarını diğer tarafa devir (= çevir)!

II. ED har.f. Vanayı [dat.] çevirip kapatıyor. Musluğu [dat..] kapatıyor. Vanaz k’ayi var-goluğana 3’k’ari muşebura gamiçoden. (AH-Lome) Vanayi iyice çevirip kapatmazsan su kendi kendine boşalıverir. 3’k’ai vanaşen golobuği. Ala k’ayi va-nik’vatu. M3ika o3’rodinams. (AH-Lome) Suyu vanadan kapattım. Ama iyice kesilmedi. Biraz sızdırıyor.

III. (AH) EDA har.f. Birini [dat.] yere düşürmek için ayağının önüne ayak [aps.] uzatıyor. Birine [dat.] çelme takıyor. Berepe-skani dido yangazi ren. “Şak’a boğodamya do t’ik’ina mok’ideyi bozos k’uçxe golumers. (AH-Lome) Senin çocukların çok yaramaz. “Şaka yapıyorumdiye sepet yüklü kıza çelme takıyor. Memet’i mulut’uşi Xasanik k’uçxe goluğu do gyontxinu. (AH-Borğola) Mehmet gelirken Hasan çelme takıp da yere düşürdü. → k’uçxe mok’uğams; ek’uborkay; k’uçxe ek’uğay; k’uçxe goluğams; k’uçxe gulimersII; k’uçxe gulumers


golun3’orams (FN ~ AH HP) ED har.f. Akan suyun [dat.] önünü kesiyor. Pederik pucepez 3’k’ari oşvapu şeni livadiz na-gelulun 3’k’ariz golun3’oramz. (FN-Ç’anapet) Babam ineklere su içirmek için bahçede akan suyun önünü kesiyor. “Pucepek 3’k’ari şvanya do Şevk’ik xerk’işi 3’k’ariz golun3’orams do nut’obalams. (AH-Lome) “İnekler su içsinlerdiye Şevki hark suyunun önünü kesip göllendiriyor. Ğalişi 3’k’ariz golun3’oraşi hakole k’ele nit’obalen. (AH-Lome) Dere suyunun önünü kesince bu tarafa doğru gölleniyor. Bere bort’itşi ğali golobun3’oramt’it do mçxomi p’ç’opumt’it. (AH-Borğola) Çocukluğumuzda derenin suyunu (başka yöne süzüp) kesip balık avlardık. → nun3’orams (PZ)(AH); numsilams (PZ); cun3’orams/ cun3’oray; nosk’urinams/ nosk’urinay; muskurinams


goluperdağay[1] (ÇM) ED har.f. Birini [dat.] tersliyor. Birine gönül kırıcı, sert söz söylüyor. Birini gönül kırıcı davranıyor. Birini azarlıyor. Ali a miti elvabasi goluperdağay. (ÇM-Ğvant) Ali biri (ona) çatar ise tersliyor.


goluperdağay[2]/ goluperdağams (AŞ ~ FN) ED har.f. Birine karşı [dat.] engel çıkarıyor. “Puci livadi mo-dolit’aydeyi goluperdağams. (AŞ-Ok’ordule) “İnek bahçeye girmesindiye engel yapıyor (= perde yapıyor). Nusa nana-muşişa olva guri ayasi damtire ar mutu dulya kozirams. Goluperdağams. Var-oşk’ums. (AŞ-Ok’ordule) Gelin annesine gitmeyi gönlü isteyince kaynana bir şey iş buluyor. Engel çıkarıyor. Göndermiyor. Kemali mu u3’vik’o-ti gologiperdağay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal’a ne söylesen de [Kemal] sana engel çıkarıyor. XasanikAvlaşa gza mod-aunert’azdeyi cuma-muşiz goluperdağamz. (FN-Ç’anapet) HasanEvine yol götüremesindiye kardeşine engel çıkartıyor. → endoli gamiğams; cek’uğay, ek’uğay-cek’uğay; [engel oluyor ya da çıkarıyor] (goladuy altında) goluduyII


golupinams/ golupinay (PZ ~ AH) EA har.f. I. Yatay hareketle evcil hayvanı [aps.] sürüyor ya da güdüyor. Pujepe gza gza golupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol boyunca sürüyor (= salıveriyor).

II. mec. Yan çiziyor. Ali golupinay. Dulyaşa imt’en. (AŞ-Ok’ordule) Ali yan çiziyor. İşten kaçıyor. eliç’up’ranams[1]


golurçun (FN) AD hal f. Bir şeyin [dat.] üzerine serilmiş haldedir. Berepek nanaz gelaxunoniz na-golurçurt’u şirte gyuxarez. (FN-Ç’anapet) Çouklar annemin sedire serdiği döşeği yırttılar.


golusums/ golusuy/ golusumers/ golusumels (PZ ~ HP) EDA/EA/ED har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. golovusvi/ golobusvi/ gulovusvi] → gulusumers, gulusumars; usums/ usuy, usumers/ usumels, usumars. I. EDA har.f. Yatay hareketle bir şeye [dat.] eli, yağı vs [aps.] sürüyor. Doğanik kemençez golusumels. (FN-Sumla) Doğan kemençeye yay sürüyor (= kemençeyi çalıyor). Oxarcak ar luk’ma bozos çarbiz boya golusume(r)s. (AH-Lome) Kadın bir lokma kızın dudağını boyuyor.

II. ED har.f. Ciddiye almıyor. Önemsemiyor. Umursamıyor. Hiç aldırmıyor. Ma na-vu3’omerpe golusuy. Tişa na-mvalasenpe var-uşk’un. (ÇM-Ğvant) Benim söylediklerimi önemsemiyor. Başına gelecekleri bilmiyor. Si na-it’urpe ma golovusum. (ÇM-Ğvant) Senin söylediklerini ben hiç önemsemiyorum. Ali na-ikuy dulyapete si golaxay. Çendi golusuy. (ÇM-Ğvant) Ali, yaptığı işler ile seni delirtiyor. Kendisi umursamıyor. Si na-zop’on nenapez ma golobusumel. (FN-Sumla) Senin söylediklerin benim umurumda değil (= bana vız gelir). Komoli-çkimik oxoriz oç’k’omale mutu ren-i va-ren-i golusume(r)s. (AH-Lome) Kocam evde yiyecek bir şey var mı yok mu kemane çalar (hiç aldırmaz). → golobun, golvobun; kemane usumers; kemane gulusumers; var-nçxalums/ var nçxaluy

[dey. çemane golusums/ çemane golusuy (PZ ~ AŞ) : Birine [dat.] hiç aldırmıyor. Umrunda değil.] Ma sk’ani-st’erepes çemane golovusum. (PZ-Cigetore) Ben senin gibilere önem vermiyorum. Ali na-vu3’varepe çemane golusuy. (ÇM-Ğvant) Ali söylediklerime kulak asmıyor.

[dey. kemane golusumers (FN ~ AH) : Birine [dat.] hiç aldırmıyor. Umrunda değil.] Ma k’oçiz ogine bu3’umer. Uk’açxe a mutxa iyayiz kemane golobusumer. (FN-Ç’anapet) Ben insana önceden söylüyorum. Sonra bir şey olunca umrumda değil. Kemane golobusumer. (AH-Borğola) Beni ilgilendirmez. Bana ne ?


golut’k’oçams, golut’k’oçaps → golat’k’oçams


golut’k’omers/ golut’k’omels →golat’k’omers/ golat’k’omels


golut’oçams (PZ) EDA har.f. I. Birine doğru [dat.] bir şeyi [aps.] atıyor. Xasanik Ayşeşi p’ocas m3xuli golut’oçams. (PZ-Cigetore) Hasan Ayşe’nin kucağına armut atıyor. Xasanik Alis berci golut’oçams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye doğru çapa atıyor.(golat’k’oçams/ golat’k’oçaps altında) golut’k’oçams/ golut’k’oçaps

II. Kapının mandalını çözüyor. Xasanik ek’nas k’op’ç’a golut’oç’ams. (PZ-Cigetore) Hasan kapının mandalını çözüyor. ≠ golut’oç’ay

III. Zamanı [aps.] geçiriyor. → goluç’uy; golut’oçayIII; gololapams; mik’olapaps


golut’oçay (ÇM ~ AŞ) ED har.f. I. Bir şeyin [dat.] ötesine doğru atıyor. Kva vot’omart’aşat şk’imi golut’oçay. (ÇM-Ğvant) Biz taş atarken benimkini geçiyor (= benimkiden öteye, daha uzağa atıyor).

II. Kapının [dat.] mandalını kapatıyor. Kapının [dat.] mandalını sürgülüyor. Oxori nk’olak’idi golut’oçi do komoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Evin kapı kilidini kapat da gel. ≠ golut’oçams; → (golat’k’oçams/ golat’k’oçaps altında) golut’k’oçams/ golut’k’oçaps; gulimersI

III. (ÇM) Zamanı [aps.] geçiriyor. M3udişi ora golut’oçay. (ÇM-Ğvant) Boşuna zaman geçiriyor. → golut’oçamsIII; gololapams; mik’olapaps


goluxtams[1]/ goluxtaps (FN ~ HP), guluxtaps (AK)(ÇX) AD har.f. 1. Arkadan gelip birini geçiyor. Birinin önüne geçiyor. K’ap’ula k’ele na-mulut’u n3xeni ar moicgiyalu do iriz goluxtu. (FN-Sumla) Arkadan gelen at bir anda atağa kalktı ve (koşarak) hepsini geçti. İrdenik Feridis goluxtams. (HP-P’eronit) İrden arkadan gelip Ferid’in önüne geçiyor. 2. Bir işte birinden daha başarılı oluyor. Birinin önünde oluyor. Berek dulyaz baba-muşiz goluxtams. (AH-Lome) Çocuk işte babasını geçiyor. Berepek oxoriz ok’itxuşi golaxtina ikoman. Bozok biç’iz goluxtams. (AH-Borğola) Çocuklar evde okuma yarışı yapıyorlar. Kız oğlanı geçiyor. → golvalen[1]


goluxtams[2] (AH-Borğola) AD.Abl har.f. ♦ [dey. tişen goluxtams (AH-Borğola) : Kötü bir şey [aps.] birinin [dat.] başından [abl.] geçiyor.] Xasanik tişen na-goluxtupe iri elam3xvineri ip’aramitams. (AH-Borğola) Hasan başından geçenleri hep abartılı (= ilâveli) konuşur. → tiz meyuxtams, tişen meyuxtams


goluxt’ay (ÇM) ADY har.f. Bir zaman birimi [aps.] biri için [dat.] bir halde [yük.] geçiyor. Si-ti 3’anağani xila do k’ayobapete to gologixt’ay. (ÇM-Ğvant) Senin de yeni yılın bolluk ve mutluluklarla geçsin.


golvakten (PZ ~ ÇM) AD har.f. Kısa süre için birine [dat.] ziyaret ediyor. Emice-şk’imi zuğaşi çenareşi oxori-muşis xes. Golaxt’u mjaçxa ndğas golovakti. P’anda zuğas 3adumt’u. (PZ-Cigetore) Amcam deniz kenarındaki evinde oturuyor. Geçen pazar gününde ona ziyaret ettim. Her zaman denize bakıyordu. Sift’e terzis golovaktaten. Muç’e uruba na-gorum himus vumeselaten. Nak’u k’umaşi na-diç’is terzik şk’u mi3’vanen. Himu do ok’ayi k’umaşi eç’opuşa mendaft’aten. Himu do ok’aye xolo terzişa mendaft’aten. K’umaşi hek mevaşk’vaten. (PZ-Cigetore) İlk önce terziye uğrarız. Nasıl elbise istediğini ona anlatacağız. Ne kadar kumaş gerektiğini terzi bize söyleyecek. Ondan sonra kumaş almaya gideceğiz. Daha sonra tekrar terziye gideceğiz. Kumaşı oraya bırakacağız. Xasanik k’uçxe moizdams. Aşk’va vati golomaktasen. (PZ-Cigetore) Hasan ayağını geri çekiyor. Artık bana uğramaz. Xasani xast’a ncas. Vati golovaktik’o. Ama hus mecburi golovaktare. (PZ-Cigetore) Hasan hasta yatıyor. Uğramayacaktım. Ama şimdi mecburen uğrayacağım.→ moigorams; moigoy; moigoray; [ziyaret ediyor] elvakten (AŞ); nacoxen; mointvalams; gululaps


golvalen (PZ ~ AŞ) AD har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. golovaler/ golobaler] [◘ eşb. golulun fiilinin yeterlik kipi.] I.1. Birinin arkasından gelip yetiştikten sonra önüne geçiyor. Orxani ar k’oçişi k’ap’ulaşa moxt’u do meç’işu şuk’ule golvalen. (PZ-Cigetore) Orhan bir adamın arkasından gelip (ona) yetiştikten sonra önüne geçiyor. Ngolaşa vit’itşa lafroni mvoburt’u. Golomalu. (ÇM-Ğvant) Biz yaylaya giderken yükü hafifti. Beni geçti. # Avla-sk’ani cuneli / Ç’epri megipinare / Si golvali uoxi / Ma cek’egipinare. (AŞ, Anonim) Evinin kapı önü güneşli / Kendiri (kurutmak için) oraya sereceğim / Sen (sürünün) önüne geç ve çağır / Ben (onları) arkandan süreceğim. 2. Bir işte birinden daha başarılı oluyor. Birinin önünde oluyor. Xampaluğişa ma golomalu. (ÇM-Ğvant) Ev aile yönetiminde beni geçti (= benden iyi yönetiyor). → goluxtams/ goluxtaps, guluxtaps

II. Karşıdan gelip rastladıktan sonra birinden uzaklaşıyor. Gza memagu. Mutonpe domiç’itxu. Golomalu. (ÇM-Ğvant) Yolda rastladım. Bir şeyler bana sordu. Geçti (= benden uzaklaştı).


golvancğonen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birini [dat.] geçiyor. Birinin [dat.] önüne geçiyor. Emine Ayşes p’anda golvancğonen. (PZ-Cigetore) Emine Ayşe’nin önüne her zaman geçiyor. Alişi laç’ina mi-ti azirasen golvancğonen. Ulun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin küçük köpeği kimi görürse önüne düşüp gidiyor. Art’aşenişa it’aşa bere nana-muşi golvancğonen. K’ap’ineri ulun. (AŞ-Ok’ordule) Ardeşen’e giderken çocuk annesini geçiyor. Koşarak gidiyor. Na-bidaten oxori ma va-mişk’un. Si golomancğoni. (AŞ-Ortaalan) Gideceğimiz evi ben bilmiyorum. Sen önüme geç. ≠ golancğonen


golvasven (PZ ~ AŞ) AD har.f. Bir şeyin veya birinin [dat.] üzerine sürülüyor. Ot’vebi golit’aşa noşk’eri golvasven. (ÇM-Ğvant) Ocaktan geçerken kömür ona sürülüyor. Xassani boya ikumt’aşa xark’işi oxori-ti golvasven do var-azin. (AŞ-Ok’ordule) Hasan boya yaparken yabancının evine de (boya) sürülüyor da görmüyor. → golasven


golvobğay (ÇM), golvobğay/ golobğay (AŞ) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] yanlamasına atıyor. Ayşe ntoleri lazut’epe ola3’ude golvobğay do oxombinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe taneleri ayrılmış mısırları duvarın içine doğru yapılan önü açık dolaba koyup kurutuyor. Ali andali celaren. Çayi tasi golvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Ali teraslama yapılmış yerde durup çay tohumunu yanlamasına atıyor. → golobğams/ golobğay; ≠ golobğams/ golobğaps, gulvobğaps, gulobğaps


golvobğun (ÇM) Aø hal f. Taneli katı cisim [aps.] yanlamasına gelişigüzel bir şekilde yığılmış haldedir. → golobğun; gulvobğun, gulobğun

+ golubğun AD hal f. Birine ait [dat.] taneli katı cisim [aps.] yanlamasına gelişigüzel bir şekilde yığılmış haldedir. Ali 3’anağani-seri şeni paput’i ntoleri lazut’epe xerevida golubğun. (ÇM-Ğvant) Yeni Yıl gecesi için Ali’nin patlatma mısır taneleri terekte duruyor.


golvobun (ÇM ~ AŞ) AD hal f. I. Birinin veya bir şeyin [dat.] üzerinde başka bir şey [aps.] yanlamasına asılıdır. Ali p’ara golvobun. (ÇM-Ğvant) Ali ‘nin belinde silahı var. Lazut’epe serende golvobun. (ÇM-Ğvant) Mısırlar serenderde boydan boya asılıdır. K’oda na-golvobun tufeği komoği. (AŞ-Ok’ordule) Duvarda asılı tüfeği getir. Ar k’ale fişekluği golvobun. Ar k’ale tuffeği elubun. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan fişeklik asılı. Bir taraftan tüfek asılı. → golobun

II. Bir şey [aps.] birinin [dat.] umurunda değil. Biri [dat.] bir şeyi [aps.] umursamıyor. Ali m3a do let’a golvobun. (ÇM-Ğvant) Dünya Ali’nin umurunda değil. Si na-it’urpe ma golomobun. (ÇM-Ğvant) Senin söylediklerin beni ilgilendirmez. # Avla oşk’uri-sk’ani / Uça urzeni gvobun / Mç’imart’ay, mapxa ort’ay / Si p’anda gologobun. (ÇM-Ğvant, anonim) Kapı önündeki elma ağacında / Kara üzüm asması asılı (sarılı)/ Yağmurlu olsun, güneşli olsun / Sen her zaman dert etmezsin. Si mu-tu t’k’vare t’k’vi golomobun. (AŞ-Ortaalan) Se ne dersen de ben umursamıyorum. → golobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers; var-nçxalums/ var-nçxaluy


golvonktay (ÇM ~ AŞ), golonktay (AŞ’nin bir kısmı) EA har.f. Bir şeyin yönünü değiştiriyor. Vuyoxasi dudi golvonktay. (ÇM-Ğvant) Çağırınca yüzünü (öbür tarafa) çeviriyor. → goloktams, guloktaps, gulvoktaps; + golikten, golinkten, gulikten

part. golankteri : Bir şeyin yönünü yan tarafa değiştirerek. Yönü yan tarafa değiştirilmiş olan. Ters dönmüş. Öteye dönmüş. Ali çablape golankteri moiduy. (ÇM-Ğvant) Ali çarıkları ters giyiyor.


golvorgay (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Canlı bitkiyi [aps.] yana doğru ilerleyerek dikiyor. → golorgams/ golorgaps, gulorgaps, gulvorgups


golvoşk’uy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. 1. Öteye, karşıya (canlı varlığı) gönderiyor. 2. Öteye, karşıya (birini, arabayı, gemiyi vs) geçiriyor. K’oçi gza cemadven. Var-golomoşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Adam yoluma konuluyor (= çıkıyor). Beni geçirmiyor. → goloşk’ums; goloşkumers/ goloşkumels; goloçkumers, guloçkumers; gulvoçkumars


golvoxunay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Keyifli oturtuyor. → goloxunams/ goloxunaps, guloxunaps, gulvoxunaps


gombams (PZ) EA har.f. Geriyor. Nusak gale toç’i gombams. (PZ-Cigetore) Gelin dışarda ip geriyor. → gvombay, gvonombay; gonk’idams/ gonk’idaps/ gvonk’idaps; gonduyIII; + goimben; gombun


gombareri (ÇM) s.-z. Basınçlı. Purengi-3’ari gombareri mulun. (ÇM-Ğvant) Boru suyu basınçlı geliyor. → bzit’a; [tazyik; basınç] taziği


gombaxums (PZ-Cigetore)(FN-Ç’anapet) EA har.f. Pata küte dayak atıyor. Rasgele dayak atıyor. Xasanişi berek iri berepe gombaxums. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğu herkese rasgele dayak atıyor. Yak’up’ik oxorcaşen guri muxtayiz berepe gombaxums. (FN-Ç’anapet) Yakup karısına kızınca rasgele çocuklarına dayak atıyor. → gvombaxay; gobaxums; ≠ gombaxuy


gombaxuy (ÇM) EA har.f. Toz almak için vs sırık ile dövüyor. Ayşe eyorçale gombaxuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe örtüyü silkelemek için (sırık ile) dövüyor. + gvombaxay


gombun (PZ ~ FN-Ç’anapet) AL hal f. Gerilmiş haldedir. Berek avlaz na-gombun tok’iz burç’uli gyusumers. Meç’k’odasen. (FN-Ç’anapet) Çocuk evin önünde gerilmiş ipe uzun saplı tırpanı sürtüyor. Kopacak. → gvonunbunI; (gonk’idams altında) gonk’ideri


gomcvams (FN ~ AH) Eø har.f. Etrafında otluyor. → mcums


gomcvinams (FN ~ AH) EA har.f. Etrafında otlatıyor. Pucepe oxorişi gomtumaniz gomcvini do uk’açxe-ti gemtumani gelolapi. (FN-Sumla) İnekleri evin etrafında otlat ve sonra da aşağı doğru gönder. ++ omcvinams


gomçveri (ÇM) i. Yufka. Ayşe oxori na-asen gomçverite loyape ikuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe evde açtığı yufka ile tatlı yapıyor. → yufka


gomç’k’valay (ÇM), gomç’k’valams (FN-Ç’anapet) ED har.f. Bir şeyin etrafına tükürüyor. → gonç’valams; gonç’k’valay/ gonç’k’valams/ gonç’k’valaps


gomindunu (gondunun altında) gundunun


gomolaps (AK) EA har.f. Çapalıyor. [emp.1.tek. ø (*)][(*) Bu fiil birinci şahısta gözlemlenmez. Gumers fiilinin birinci şahıs biçimi govumer, onun yerini tutar.] Kacek uşkirişi uk’açxe gomolaps. (AK-Döngelli) Hatice (**) elmanın arkasını çapalıyor. [(**) Kadın adı “Hatice”, AK diyalektlerinde Kace, K’ak’ice veya Xacce denir.] → bergums/ berguy/ bergups; çizonuy; molums/ molups; belups; gumers[2]; ntxorums/ ntxoruy/ ntxorups


gompa (PZ ~ AŞ) s. Geniş. 1. [katlı olan bir şey hakkında] Açık. Açılmış. Geniş. (Na-)culun 3’arepe (na-)dogutas do ok’in3’orenpe-muşi gompa do derini svas ok’in3’orasi ncoli diyen. (PZ-Cigetore) Akan suların durgunlaşıp birikenler açık ve derin yere birikince ncoli oluyor. Pencere hik’u gompa moy gon3’um ? (AŞ-Ok’ordule) Pencereyi o kadar geniş niye açıyorsun ? Çarşafi gompa doyi. (AŞ-Ortaalan) Çarşafı aç. 2. [Elbise, ayakkabı vs hakkında] Geniş. Bol. Andğa na-viyindri porça gompa mayen. (ÇM-Ğvant) Bugün aldığım gömlek bana bol geliyor. ≠ mçire


gompanoba (PZ ~ AŞ) i. 1. Genişlik. Alişi oxori eçi-do-ovro mt’o gompanoba kuğun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evi yirmi sekiz karış genişliğindedir. 2. Hoşgörülük. Canının genişliği. Xasanis şuri nak’açu. Gompanoba gorums. (PZ-Cigetore) Hasan’ın canı daraldı. Genişlik istiyor. Ali hiçi gompanoba var-uğun. (ÇM-Ğvant) Ali hiç hoşgörülü (= esnek) değil.


gompineri → gumpinams/ gumpinaps


gomskimeri (FN) → goimskimen


gomskvanams/ gomskvanaps (FN ~ HP ÇX) EA har.f. Süslüyor. Fadimek noğamisa gomskvanams. (FN-Sumla) Fatma gelini süslüyor. Necmiyez bozo kelardu. M3ika gomskvanamz do heşşo goyonams. (AH-Lome) Necmiye’nin kızı büyüyüverdi. Biraz süslüyor da öyle gezdiriyor. Noğamisa nana-muşik ç’anda şeni gomskvanams. (AH-Borğola) (Yeni) gelini annesi düğün için süslüyor. Zehrak oxoyi gomskvanams. (HP-P’eronit) Zehra evini süslüyor. goxazirums/ goxaziruy/ goxazirups; mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups

+ gumskvanams EDA/ED har.f. a. EDA har.f. Birine ait [dta.] bir şeyi [aps.] süslüyor. Düzenliyor. Düzeltiyor. b. ED har.f. Birinin [dat.] kabahatini örtüyor. Cumadik bere-muşiz gumskvanamz do iri ma emok’idams. (AH-Lome) Amca kendi çocuğunun kabahatini örtüyor. Hepsini benim üstüme atıyor. Berek p’at’i mutu vaşi nandidi-muşik gumskvanams. (AH-Borğola) Çocuk kötü bir şey yapınca ninesi onun hatasını örtüyor. → gum3udams; numskvanamsII; molapams[2]


gomte (AH-Lome)(HP ~ ÇX) i. ve s. I. i. Çevre. Etraf. Hemtepe otxi-ti gomte-çkuni xenan. (AH-Lome) Onlar dördü de bize yakın çevrede ikâmet ediyor. Cumalepe-çkimi mektebişi gomtez xenan. (AH-Lome) Kardeşlerim okulun çevresinde oturuyorlar (ikamet ediyorlar). Nusa zabuni ren. Nana-muşik m3ika oxorişi gomte numskvanams. (AH-Lome) Gelin hastadır. Annesi biraz evin çevresini düzenliyor. Gyonuliz ç’umanişe musafirepe muxtasen. Oxorişi gomte goipağums. (AH-Lome) Yarın Gönül’ün misafirleri gelecek. Evin etrafını temizliyor. “Şu tipepe gamaxomazya do nanak bagenişi gomte gupinams. (AH-Lome) “Islak otlar iyice kurusundiye annem kulübenin etrafına [otları] serip yayıyor. Oxorişi gomte mtelli tipiz okaçun. (AH-Lome) Evin etrafını hep otlar sarmış. Avli do jimok’aşi gomte k’ayi dokosi do ok’açxe-ti nokosepe ar yeyiz ok’obği do ko-gyoç’vi. (AH-Lome) Evin bahçesini ve arka tarafını iyice süpür ve sonra da süprüntü çöpleri bir yere yığıp yakıver. İrik gomte-muşi goikosams. (AH-Lome) Herkes kendi etrafını süpürüyor. Ha gomtes skani-steri k’oçi va-ren. (HP-P’eronit) Bu çevrede senin gibi adam yok. → gomtumani; dogneği; gomti; golamtumaniV + VIII

II. s. Bir şeyin [gen.] çevresindeki ya da etrafındaki. Babak çayişi gomte mt’k’alepuna guç’vams. (AH-Lome) Babam çayın etrafındaki dikenliği yakıyor.


gomti (FN-Ç’anapet, Ç’enneti) i. Çevre. Etraf. Oxoiş gomti mskva okaçaman. Heşo miz*iyunan. (FN-Ç’enneti) Evin çevresini temiz tutarlar. Biz böyle gördük, böyle biliriz. → gomtumani; dogneği; gomte; golamtumaniV + VIII


gomtumani (PZ)(FN ~ AH) i. Bir şeyin [gen./ aps.] cıvarı. Etrafı. Serendeşi gomtumani-muşis pi3arepe guzun. (PZ-Cigetore) Kilerin etrafında tahtalar yatay olarak duruyor. Pederik livadişi gomtumaniz ntxiri dgums. (FN-Ç’anapet) Babam bahcenin etrafina findık dikiyor. Urumepe oşi 3’ana ogine T’rabozani gomtumaniz skidurt’ez. (FN-Ç’anapet) Rumlar yüz sene öncesine kadar Trabzon cıvarında yaşıyorlardı. Gza gomtumaniş ntxirepez mabaz*gale komebubaz*gi. (FN-Sumla) Yol cıvarındaki fındıkları çatal kazıklarla destekledim. Pucepe oxorişi gomtumaniz gomcvini do uk’açxe-ti gemtumani gelolapi. (FN-Sumla) İnekleri evin etrafında otlat ve sonra da aşağı doğru gönder. Ont’uleşi gomtumani daz*ik kodikaçu-doren. Onç’varoni ren. (AH-Lome) Tarlanın etrafını dikenler tutmuş. Temizlenmesi gerek. Oxorişi gomtumaniz na-ren ncape dop’k’vati. (AH-Borğola) Evin etrafında bulunan ağaçları kestim. → dogneği; gomti, gomte; golamtumaniV + VIII


gomtums/ gomtuy, gomtums/ gomtups (PZ)(AŞ ~ AH HP) HD har.f. [kb.{-o-}] [şm.3.tek.ö.1.tek.tü gomomtums/ gomomtuy] Kar birinin [dat.] ya da bir şeyin etrafına yağıyor. İni komoxtu. Mturi gomtuy. (AŞ-Ok’ordule) Soğuk geldi. Etrafa kar yağıyor. Gale gamaft’i. Mturi gomomtuy. Ar saet’i daha kodobgutina eyemotvasen. (AŞ-Ok’ordule) Dışarı çıktım. Etrafıma (ya da etrafımda) kar yağıyor. Bir saat kaldım ise üzerime örtecek. Mjora geçayiz limxanaşi bardiz na-gomtu-dort’un mtviri mostun. (FN-Ç’anapet) Güneş vurunca eğreltiotu yığınağı üstüne yağmış olan kar açılıyor (= kayıyor). Balk’oniz var-domaxunen. Mtviri gomomtums. (AH-Lome) Balkonda oturamam. Etrafıma kar yağıyor. Gale dido mot-dodgitu ! Mtviri dido mtums. Gogomtvasen. Eşikaçare. (AH-Borğola) Dışarıda çok durma ! Kar çok yağıyor. Her tarafına yağacak. Arasında kalacaksın. → gvomtuy/ gvomtups


gomugvalams (AH) EA har.f. Bir şeye [aps.] yuvarlak ya da toparlak biçimi veriyor. Yuvarlak yapıyor. Toparlak yapıyor. Ncaşen sarğa na-ikomanpek iptiDolok’lant’a ivasya do doloxe gyoğamt’es. Galendo-muşi-ti gomugvalamt’es. (AH-Borğola) Ağaçtan [ekmek vs koymak için] tekne yapanlar önceÇukur olsundiye içini (yukarıdan aşağı doğru) oyarlar. Etrafını da yuvarlatırlardı (= yuvarlak biçim verirlerdi). → butolups

part. gomugvaleri : Yuvarlak ya da toparlak. Handğa gzas na-memages p’ici gomugvaleri k’oçi mi-n-ort’u ? (AH-Lome) Bugün yolda rasladığımız toparlak yüzlü adam kimdi ?


gom3’ams/ gon3’ams (PZ) EA har.f. Hayvanın derisini [aps.] soyuyor ya da yüzüyor. Xasanik k’eç’işi post’i gom3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan keçinin derisini soyuyor. [hayvan derisi ya da ağacın kabuğunu soyuyor]gvo3’ay[2]/ go3’ay, go3’k’ams/ go3’k’aps; go3’k’ims/ go3’k’ips; gvo3’k’aps; n3’ay/ n3’uy; şorums/ şoruy; ≠ go3’ams


goncamuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Sonuna kadar açıyor. Ali mturi mtumt’aşa-ti nek’na goncamuy. Koxen. İni var-ayen. (ÇM-Ğvant) Ali kar yağarken bile kapıyı sonuna kadar açıyor. Oturuyor. Üşümuyor. Moç’e-mundi st’eri p’iji moy goncamum ? (ÇM-Ğvant) Anaç tavuk kıçı gibi ağzını neden açıyorsun ? Selimi ini ora nek’na goncamuy. Hişote xen. (AŞ-Ok’ordule) Selim soğuk zamanda kapıyı sonuna kadar açıp öyle oturuyor.


goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups EA har.f. Her tarafı vurarak eziyor. Her tarafı dövüyor. Tartaklıyor. Nanak bere-muşi goncaxums. (PZ-Cigetore) Anne çocuğunu tartaklıyor. Ebak oşk’uri goncaxums. (PZ-Cigetore) Baba elmayı her tarafına vurarak eziyor. P’et’mezi cibasen. M3xuli goncaxuy. (ÇM-Ğvant) Pekmez pişirecek. Armudu eziyor. Bere feli dobok’açapam. Oxorişa idaşa goncaxuy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa kabağı tutturuyorum. Eve götürene kadar her tarafını eziyor. Doğanik xaç’k’et’i kodo3onu do ha3’i-ti let’a-muşi k’uçxete goncaxums. (FN-Sumla) Doğan fasulye sırığını toprağa dikti. Şimdi de toprağını ayağı ile vurarak eziyor. Uşkuri dido k’ap’et’i ren. Kçiniz k’ibiri var-uğun. M3ika goncaxums do heşşo ipxors. (AH-Lome) Elma çok serttir. Yaşlı kadının dişleri yok. Biraz eziyor ve öyle yiyor. Memet’ik k’uk’umaten 3’k’ari zdimt’uşi k’uk’uma met’k’omers do goncaxums. (AH-Borğola) Mehmet güğümle su taşırken güğümü düşürüyor da her tarafını eziyor. + goincaxen


goncoba (FN-Sumla) i. Uyuz hastalığı. Xasaniz dido mot-nanç’ert. Goncoba omç’un. Komeyegak’nanen. (FN-Sumla) Hasan’a fazla yanaşmayın. Onda uyuz var. Size de bulaşabilir. → msora, m3’ora[2], msura/ msua


gonculuy (ÇM) EA har.f. Temizleyip parlatıyor. Pırıl pırıl temizliyor. Himinepe gokosi. Gonculi. Himdora şuk’ule mu-ti are i. (ÇM-Ğvant) Oraları süpür. Temizle. Ondan sonra ne yaparsan yap. Ayşe andğa oxori gonculuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe bugün evi temizleyip parlatıyor (= pırıl pırıl temizliyor). Arafa-ndğa oxori gokosa-goncular. Ç’umani-muşi bayram-on. (ÇM-Ğvant) Arife günü evi silip, temizleyeceksin. Ertesi günü bayramdır.


gonçars/ gonças (PZ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafında ot, çiçek vs [aps.] oluşmuş haldedir. Xasanişi m3xulis opşa msuci gonças. (PZ-Cigetore) Hasan’ın armudunda çok sarmaşık oluşmuş. → gvoçans; goçansI, gonçans; gvoçans


gonçxunams/ gonçxunay (PZ ~ ÇM) EA har.f. Vücudun tümünün ya da bir kısmının [aps.] etrafını ısıtıyor. Aytenik xepepe-muşi gonçxunams. (PZ-Cigetore) Ayten ellerinin etrafını ısıtıyor.


gonç’k’valay (AŞ), gonç’k’valams/ gonç’k’valaps (FN-Sumla ~ ÇX) ED har.f. [emp.şm.1.tek. govonç’k’valam/ gobonç’k’valam/ govonç’k’valap] Bir şeyin etrafına tükürüyor. → gonç’valams; gomç’k’valay/ gomç’k’valams


gonç’valams (PZ) ED har.f. Bir şeyin etrafına tükürüyor. → gomç’k’valay/ gomç’k’valams; gonç’k’valay/ gonç’k’valams/ gonç’k’valaps


gondağilams (PZ) EA har.f. I. Çayı vs [aps.] havalandırmak için dağıtıyor ya da düzenini bozuyor. Xasanik nçayi gondağilams. Eyopatxams. (PZ-Cigetore) Hasan çayını dağıtıyor. Havalandırıyor. → upinay[1]; gokankuyII, gokankumsII; eyopatxams

II. Toplu durumda bulunan insanları [aps.] birbirinden uzaklaştırıyor. Mektebi gondağilanisi cink’olinen. (PZ-Cigetore) Okul dağılınca kapanıyor.


gondarams/ gondarums (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gobondaram/ gobondarum] İpi, teli vs [aps.] sıkıca geriyor. Gergin hale getiriyor. Ok’an3’uronişi tok’i gobondarum. (AH-Lome) Salıncağın ipini geriyorum. → gozduy; gonzduy, gonzdims/ gonzdams/ gonzdums/ gonzdips

yet. gandaren : İpi, teli [aps.] sıkıca gerebiliyor. Gergin hale getirebiliyor. Teli k’ayi va-gogandaraşi ortaz kodolik’iden. (AH-Lome) Teli iyice geremedin mi, ortası yere doğru sarkıyor.

yoks.part. ugondaru : Gergin hale getirilmemiş (ip, tel). Ugondaru nteliz yuki yak’idaşi mtelli tudele k’ele kogeik’iden. (AH-Lome) Gerilmemiş tele yük bindi mi, tel aşağıya sarkar.


gondğvarums[1]/ gondğvaruy (PZ ~ FN-Ç’anapet) EA har.f. Yemek vs’yi [aps.] pişirirken karıştırıyor. Ayşek lobiya cibumt’aşa opşa gondğvarums. (PZ-Cigetore) Ayşe fasulyeyi pişirirken çok karıştırıyor. Ayşe luyu gondğvaruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe lahanayı (ezerek) karıştırıyor. Bozo-şk’imi ! K’op’a eç’opi do luu gondğvari. (AŞ-Ok’ordule) Kızım ! Kepçeyi al da lahanayı karıştır. Mca ar k’ale it’t’usanert’t’aşa ar k’ale vrossi gondğvarare. (AŞ-Ortaalan) Süt bir yandan ısınırken bir yandan iyi karıştıracaksın. Nanak termoni igubert’aşa ar k’ele-ti gondğvarums. (FN-Ç’anapet) Annem termoni kaynarken bir taraftan da karıştırıyor. → oxoktams; uxuktaps


gondğvarums[2] (AH) EA har.f. Tarlalardaki küçük su kanallarının içini temizleyip suyun bol akmasını, sellenmesini sağlıyor. Ont’ulez na-ren xerk’iz let’a kodolibğu-doren ! Gondğvari do 3’k’ari moşkva moxtas. (AH-Borğola) Tarlada olan su kanalına toprak dokülmüş. Temizle de su bol gelsin.


gondinams (PZ), gondinay (AŞ-Ok’ordule), gondinums (FN-Ç’anapet), gondinams (FN-Sumla ~ HP-P’eronit), gondinaps (HP) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gomdinam/ gomdinum/ gomdinap] Kaybediyor. Berek p’anda k’elemi gondinams. (PZ-Cigetore) Çocuk her zaman kalem kaybediyor. Mamut’i xizani k’oçi ren. Oxorcak ntxiri 3’ilums do na-ç’k’indums genç’areyi k’umariz gondinums. (FN-Ç’anapet) Mahmut yaramaz adamdır. Hanımının fındık toplayarak kazandığı parayı kumarda kaybediyor. Da-çkimik naylaşi nk’ola gondinuyiz k’oçi-muşiz nek’la moç’k’idapamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim serenderin anahtarını kaybedince kocasına kapıyı kırdırıyor. Xasanik na-mogams para mtell k’umariz gondinams. (FN-Sumla) Hasan kazandığı parayı hep kumarda kaybediyor. Nuri-çkunik k’umariz dido para gondinams. (AH-Lome) Bizim Nuri kumarda çok para kaybediyor. Ma3’k’indi so iği ? Gondinare. - Xez dolomokaçun. (AH-Lome) Yüzüğü nereye götürdün ? Kaybedeceksin. - Avucumun içinde. Na-gondini xami Omerik gigorams. Si a m3ika kodoxedi. (AH-Lome) Kaybettiğin bıçağı Ömer senin için arıyor. Sen biraz oturuver. Aşek drap’ani gundinu-doren. “Beki tipis ant’aluya do jimok’as na-ok’obğun tipi bigate gokankums. (AH-Lome) Ayşe orağını kaybetmiş. “Belki otlara karışmıştırdiye evin arkasında yığılı duran otları sopayla karıştırıyor. Na-mepçam ok’oxveri geç’areri noğaşe ulurt’aşa gondinams. (AH-Borğola) Verdiğim bozuk parayı çarşıya gidene kadar kaybediyor. Berez aliz na-dolobun kolyeMot-gondinomt’azya do dolo3’k’ams. (AH-Borğola) Çocuğun boynunda asılı olan kolyeyi “Kaybetmesin” diye çıkarıyor. Gza xogomdini do na-vidamint’u yerişa var-mimalu. (AK-Döngelli) Yolumu kaybettim ve gideceğim yere ulaşamadım. → gvondinay/ gvondinaps; gok’ayibay

yet. gvandinen (PZ ~ AŞ), gandinen (FN ~ HP) : Biri [dat.] yolunu vs [aps.] kaybettiğinin farkında oluyor. Gza gomandinu. (PZ ~ AH HP) Yolu kaybettim (= yolumu şaşırdım). → gvondinay/ gvondinaps; + gondunun

+ gundinams/ gundinay/ gundinaps EDA har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] kaybediyor. Ebak bere-muşis k’elemi gundinams. (PZ-Cigetore) Baba çocuğunun kalemini kaybediyor. Xasanik cuma-muşiz na-ok’iğu-dort’u genç’areyi gundinu. (FN-Ç’anapet) Hasan kardeşinin biriktirdiği parayı kaybetti. Arguni-muşi Cemalik koz*iroms do bere-muşik xolo gundinams. (FN-Sumla) Baltasını babası buluyor. Çocuğu yine kaybediyor. Osmaniz ustaluği var-axenen. Berez m3udişi malzeme gundinams. (AH-Lome) Osman ustalık yapamaz. Çocuğun malzemesini boşuna kaybediyor. 2. Birine ait bir şeyin kaybolmasını sağlıyor. Bere ceçay do nosi gundinasen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu dövüyor da aklını kaybettirecek. Bere na-gundinu porça hey elvok’açun. P’anda koziru. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun kaybettiği gömlek kolunun altında. Demek buldu. Xasanik cuma-muşizLet’a egiç’opamya do na-ok’iğu-dort’u genç’areyi gundinu. (FN-Ç’anapet) Hasan kardeşineSana arazi alıyorumdiyerek onun biriktirmiş olduğu parayı kaybettirdi.


gondums (PZ), gonduy (ÇM ~ AŞ), gondums (FN), gondums/ gondumers (AH), gondums (HP-P’eronşit), gondups (HP ~ ÇX) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. gomdum] [perf. 1.tek. gomdvi] [part. gondveri/ gondvaleri]

I. (PZ ~ ÇX) Sert bir cismi iki şey arasına geçiriyor. Köprü kuruyor. Bir uçtan bir uca uzatıyor ya da geçiriyor. Baba-şk’imi ğuni cedumu şeni ncaşe ncas yat’oni gondums. (PZ-Apso) Babam arı kovanı koymak için ağaçtan ağaca ince uzun odun geçiriyor. Nana-şk’imişi tolepe k’evi on. Cozluği p’i oxmaraşa lemşis ordo lomç’epi gondums. (PZ-Cigetore) Annemin gözleri sağlamdır. Gözlüğü kullanmadan iğneye erken iplik geçiriyor. K’at’a 3’ana ruba xinci gonduy. Seloba asi 3’ari iğay. (ÇM-Ğvant) Her sene köprü kuruyor. Sel olunca su götürüyor. Xinci va-gondvaşa var-golilen. (AŞ-Ortaalan) Köprü kurmadan geçilmiyor. Ç’anapetorepek Pi3xalaşi ğaliz ağne xinci gonduman. (FN-Ç’anapet) Meyvalı’lılar Arılı Deresine yeni köprü kuruyorlar. 3’ipriz bogina gedu şeni skence gomdvi. (FN-Ç’anapet) Arı kovanını koymak için gürgen ağacına tahtadan düzlem koydum. Şek’ip’ik derez molendon melendoşa xinci gondums. (FN-Sumla) Şekip derenin bu yanından öteki yanına köprü uzatıyor. Mç’imaz gza gelant’ro3u-doren. Babak nca gondums do heşşo golulun. (AH-Lome) Yağmurda yol aşağıya doğru inmiş. Babam ağaç koyup öyle geçiyor. Ğaliz golaxtimu şeni didi nca gondum(er)s. (AH-Borğola) Dereden geçmek için büyük ağaçı karşıya uzatıyor. Kemalik xinci gondums. (HP-P’eronit) Kemal köprü kuruyor.

f.-s. gondvaloni : İki şey arasına konması gereken. Ğaliz golaxtimu şeni xinci gondvaloni ren. (AH-Lome) Dereden geçmek için karşıdan karşıya köprü konmalı.

II. (PZ ~ AŞ) İğneye [lok.] ipliği [aps.] geçiriyor. Lemşis lomç’epi kogondvik’o. (PZ-Cigetore) İğneye ipliği taksaydın (= geçirseydin). Lemşi nonç’epi gonduy. (ÇM-Ğvant) İğneye ipliği geçiriyor. Lemşi kogondvi. (AŞ-Ortaalan) İpliği iğneye geçir. (goşadums/ goşadumers/ goşadumels altında) goşudums/ goşudumers/ goşudumels

yet. gvanden/ gvandven (PZ ~ AŞ) : Geçirebiliyor. Toli vrosi var-azin. Nonç’epi lemşi va-gvandven. (ÇM-Ğvant) Gözü iyi görmuyor. İpliği iğneye geçiremiyorBadi dobiyisi toli ok’omaxven. Cozluği-suzi lemşi toç’i va-gomanden. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlanınca gözlerim bozuluyor. Gözlüksüz iğneye iplik geçiremiyorum.

III. (AŞ-Ok’ordule) İp [aps.] geriyor. T’oçi gonduy. (AŞ-Ok’ordule) İp geriyor. → gombams, gvombay, gvonombay; gonk’idams/ gonk’idaps/ gvonk’idaps


gondunun Aø har.f. [emp.şm.1.tek. gomdunur; part. gondune(r)i] Kayboluyor. 1. Ortadan kalkıp ne olduğu bilinmiyor. Ar bere komiyonun. P’anda gondunun. (PZ-Cigetore) Bir çocuğum var. Her zaman kayboluyor. Ali mp’ula amaxt’asi so-ti ort’asen gondunun. (ÇM-Ğvant) Ali sis basınca nerede olursa kayboluyor. Bere ti-mele golaxt’u. Gondunasen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk öteye gitti. Kaybolur. Nk’ola-sk’ani manniye moy gondunun ? (AŞ-Ortaalan) Anahtarın habire niye kayboluyor ? Na-gondunu yuzuği bere mundi e3’uzun. (AŞ-Ortaalan) Kaybolan yüzük çocuğun poposunun altındadır. Xasaniz mu-tu xez dolulasen gondunun. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın eline ne geçerse kayboluyor. Cordaniz naylaşi nk’ola gundunu. Naylaz amaxtimu şeni saçağişi pi3ari e3’at’axu. (FN-Ç’anapet) Cordan serenederin anahtarını kayıbetti. Serendere girmek için saçak tahtasını aşağıdan vurarak kırdı. Gonduni. Toliz mot e3’ema3’ire(r). (AH-Lome) Kaybol. Gözüme görünme. Mjora germaşi k’ap’ulaz gondunun. (AH-Borğola) Güneş dağın arkasında kayboluyor. Gyozgira oxorişi doloxes boyne terluği gondunun. (AK-Döngelli) Göz göre göre evin içinde sürekli terlik kaybolur. 2. Yolunu bulamıyor. # Eça, var-mzgudaşa na-xombun / Lazonaşi berepe / Diyey xark’i k’oçepe / Gonduneri berepe. (AŞ, X.T.) Yazık daha filizlenip yeşermeden kuruyup solan / Lazona’nın çocuklarına. / Oldular yabancı adamlar / kaybedilmiş çocuklar. M3’k’upiz berez oxorişi gza ant’alen do gondunun. (AH-Lome) Karanlıkta çocuk evin yolunu karıştırıp kayboluyor. Baba-çkimi Mp’olişa iduna gondunun. (AK-Döngelli) Babam İstanbul’a giderse kaybolur. Dulya dido ren. Ama oxorcak ilastun do gondunun. (AK-Döngelli) İş çoktur. Ama kadın işten kaçıyor da kayboluyor. 3. Yok oluyor. K’itiz na-emixtu meç’eç’i muşebura gondunu. (AH-Borğola) Parmağımda çıkan siğil kendi kendine kayboldu. Ma let’a mot-gamapça. Let’ak gyayi var-gorums. Var-nixiren. Ne iç’ven ne-ti gondunun. Mutu var-ağoden. Miz*in. Koz*in. (HP-P’eronit) Ben araziyi satmam. Arazi yemek istemez. Çalınmaz. Ne yanar ne de kaybolur. Ona bir şey olmaz. Bana kalır. Durur. 4. Kullanılamaz hale gelip değerini tamamen kaybediyor. Hek’o dido kovali mot-eç’opum. Uk’açxe domt’k’orun edo gondunun. (FN-Ç’anapet) O kadar çok ekmek alma. Sonra bayatlayıp kayboluyor. M3xuli dibğen do mtelli gondunun. (FN-Sumla) Armut yere dökülüyor ve hep kayboluyor. Berek na-şirşolu gyari mot-gondunut’az ma do ma op’ç’k’omi. (AH-Borğola) Çocuğun karıştırdığı yemeği kaybolmasın diye ben yedim. + gondinams/ gvondinay/ gondinaps/ gvondinaps

[dey. uçaşa gondunun. (AH) Heder oluyor. Birinin [aps.] hayatı boş yere geçiyor.] Ham k’iyanaz çkar var-bixeli. Uçaşa gomduni. (AH-Lome) Bu dünyada hiç gülmedim (= mutlu olmadım). Hayatım boşa geçip gitti.

+ gundunun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kayboluyor. [emp.şm.3.tek.1.dat.tü. gomindunun] a. Ortadan kalkıp ne olduğu bilinmez oluyor. Ar vorsi xami komiğut’u. Nay gomindunu, var-mişk’un. (PZ-Cigetore) Güzel bışağım vardı. Nerede kaybettiğimi (= kelimesi kelimesine : nerede bana kaybolduğunu) bilmiyorum. Pujepe gundunu. Bzirar deyi guk’ap’ay. (ÇM-Ğvant) İnekleri kayboldu. Bulmak için (= bulacağım diye) dört dönüyor. Pavri-okosaşe gomindunu. Va-bziram. (ÇM-Ğvant) Yaprak toplayıcımı kaybettim. [kelimesi kelimesine : “bana ait yaprak toplayıcı kayboldu”] Bulamıyorum. K’ata na-gundunasen şuroni mitişi k’ata nagasen nambinen. (ÇM-Ğvant) Sürüsünü kaybeden keçi kimin sürüsüne rastlarsa bağlanır (= sürüden biri olur). Kolye gundunasen. Doli3’ay do doşinaxay. (AŞ-Ok’ordule) Kolyeyi kayıp edecek. [kelimesi kelimesine : “ona ait kolye kaybolacak”] Çıkarsın da saklasın. Porça gundunu. Goruy. (AŞ) Eşyasını kaybetti. Arıyor. [kelimesi kelimesine: “ona ait eşya kayboldu”] Gundunu, oxori-nk’ola. Xolo moivaray. (AŞ-Ok’ordule) Kaybetti, evin anahtarını. Yine inkâr ediyor. Ğoma oxoyiz ogineni m3xulişi nca gop’k’vatumt’işa ma3’k’indi gomindunu. (FN-Ç’anapet) Dün evin önündeki armut ağacını budarken yüzüğüm kayboldu. Xasaniz oxorişi nk’ola gundunu do ğomamcişen doni arabaz doloncanz. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın ev anahtarı kayboldu ve dün geceden beri [Hasan] arabada yatıyor. Gza gomindunu. (FN-Ç’anapet) Yolumu kaybettim (= kelimesi kelimesine : yolum kayboldu). Xami noğai gzaz gomindunu. (FN-Sumla) Bıçağımı çarşı yolunda kaybettim. [kelimesi kelimesine : “bana ait bıçak kayboldu”] Zelixaz nak’o fara ren çayiz modvalu gundunun. (AH-Lome) Zelixa’nın kaç keredir çayda ayakkabısı kayboluyor. Aşez drap’ani gundunu-doren. (AH-Lome) Ayşe’nin orağı kaybolmuş. Berez mendili gundunu-doren. Boyne çxindi moizdams. (AH-Lome) Çocuk mendilini kaybetmiş. Sürekli burnunu çekiyor. Ç’ak’uç’i k’arfız gepçişi 3xont’u do gomindunu. (AH-Borğola) Çekici civiye vurunca fırladı da kayboldu. Kemalik nek’naşi nk’ola gundunuşi nek’naşi pi3ari gestiku do oxorişe amaxtu. (AH-Borğola) Kemal kapının anahtarını kaybedince kapının tahtasını söküp eve girdi. Memedik na-gundunu ma3’k’indi goru. (AH-Borğola) Mehmet kaybettiği yüzüğünü aradı. b. mec. Nossi gomindunu. (AŞ-Ortaalan) Aklımı kaybettim. → gvak’a(y)iben, gvak’k’ayiben, gak’a(y)iben


goniç’ondrinams/ goninç’ondrinams (PZ-Cigetore) EA har.f. [emp.şm.1.tek. goviç’ondrinam] Unutmaya çalışıyor. İsteyerek unutuyor. Xasanis dudi-muşis na-mvalupe goniç’ondrinams. (PZ-Cigetore) Hasan başına gelenleri unutmaya çalışıyor. Dudi-şk’imis na-momalupe goviç’ondrinam. (PZ-Cigetore) Başıma gelenleri unutmaya çalışıyorum. Ayşes na-alimbet’u biç’i var-eyaç’opu. Hus doxedu do goninç’ondrinams. (PZ-Cigetore) Ayşe sevdiği erkeği [eşi olarak] alamadı. Şimdi oturup unutmaya çalışıyor. → goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’ondinams, goiç’k’endinams/ goiç’k’endinaps, guiç’k’ondinaps


gonikturen (PZ) Aø har.f. Değişiyor. 3’o vit-do-jur 3’ilva-Tutas anayasa gonikturu. Ağani anayasa ixmarasen. (PZ-Cigetore) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Yeni anayasa kullanılacak. → ikturen, iktiren; [değiştiriliyor] (gonkturuy altında) goinkturen


gonindven (PZ ~ ÇM) AL har.f. [emp.şm.1.tek. govindver] Uzanıyor. Yayılıyor. Xasani oxorişa moxt’as var-moxt’as mesofas gonindven. (PZ-Cigetore) Hasan eve gelir gelmez kanepeye uzanıyor. Ali tenora guri nantxen. Gza oşk’enda kogonidven. (ÇM-Ğvant) Ali bazı zaman bayılıyor. Yolun ortasında uzanıyor. [Bu fiilin çekimi şöyledir : ma govindver, si gonindver, him gonindven, şk’u govindvert/ govindvertu, t’k’van gonindvert/ gonindvertu, hini gonindveran. “Goindven ile nindven fiillerinin iç içe bitişmiş biçimi” olarak değerlendirebilir.] → goyindven; gointxen; goindven; guintxen


goninzden (PZ ~ ÇM) Aø har.f. I. (PZ ~ ÇM) Esneyerek uzuyor. Enine uzuyor. Bollanıyor. 3’endeç’i-şk’imi opşa goninzden. (PZ-Cigetore) Çorabım çok uzuyor. Alişi 3’endeç’epe kogoninzdu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çorapları bollandı. → imbolanen

II. (ÇM) Günler [aps.] uzuyor. İnora ndğalepe m3’ule iyen. T’u3ora moxt’asi ndğalepe goninzden. (ÇM-Ğvant) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. → irdenII; igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginzanen


gonin3’en → gon3’ams, gon3’uy


gonkturuy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Değiştiriyor. Muxtari 3’ari-purengi gonkturasen. (AŞ-Ok’ordule) Muhtar su borusunu değiştirecek. Ma mzirusi gza gonkturu. (AŞ-Ortaalan) Beni gördüğünde yolunu değiştirdi. → mturums/ mturams; gonturums/ gonturams; nunkturay; nkturuy; kturums, ktirams/ ktiraps

şsz goinkturen : Değiştiriliyor. Ham3’o 12 St’aroşina anayasa goinkturu. (ÇM-Ğvant) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Ham3’o 12 Eyluli anayasa goinkturu. (AŞ-Ok’ordule) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişme oldu.[değişiyor] gonikturen, ikturen, iktiren

+ gunkturay EDA har.f. Birine ait bir şeyi değiştiriyor. Ok’vançxaşe pilepe gunkturasi mboli k’vançxuy. (ÇM-Ğvant) El fenerinin pillerini değiştirince çok parlıyor (= ışık veriyor).

+ gvonkturapay EDA ett.f. Birine bir şeyi başka bir şey ile değiştiriyor. Ğoma na-eç’opi ok’vançxaşe dolixu. Govonkturapar. (ÇM-Ğvant) Dün aldığım el feneri bozuldu. Değiştireceğim.


gonk’anams (FN-Sumla) EA har.f. İlgisizlikten sallayıp atıyor ya da çevre bir yere koyuyor. Mektebişen moxtaşi kitabi gonk’anams. (FN-Sumla) Okuldan gelince kitabını bir köşeye sallayıp atıyor.


gonk’idams/ gonk’idaps (FN ~ HP) EA har.f. Karşıdan karşıya (ipi veya teli) geriyor. [Gerilen ip vs tam gergin olmayabilir.] Naylaşen oxorişa tok’i gonk’idams. (FN-Sumla) Serenderden eve ip geriyor. Meliyek dolokunu gek’idu şeni tok’i gonk’idams. (AH-Lome) Meliha çamaşır asmak için ip geriyor. İsinaşen na-gonk’idez nteli dimbolanu-doren do gonzdiman. (AH-Lome) İsinadan çektikleri hava hattı teli bollaşmış ve geriyorlar. Pi3ari oxerxu şeni ncas ç’apxu gonk’idamt’ez do duzi xerxumt’ez. (AH-Borğola) Tahta biçmek için ağaca ip gererlerdi de düz biçerlerdi. İrdenik meleşen mole tok’i gonk’idams. (HP-P’eronit) İrden karşıdan beriye ip geriyor. → gombams/ gvombay; gvonombay; gvonk’idaps; gonduyIII;→ gozduy, gonzdims/ gonzdips

şsz goink’iden : (İp veya tel belirsiz biri tarafından) geriliyor. Meleşen mole teli goink’iden do dişkape hakole komoiğen ( veya komoiğinen/ komok’iğen). (AH-Lome) Karşıdan beriye tel gerilir ve odunlar bu tarafa taşınır.

part. gonk’ideri : 1. Karşıdan karşıya gerilmiş olan (ip veya tel). 2. Karşıdan karşıya (ipi veya teli) gererek. 3. mec. Yayılarak. Berepete gzaz gonk’ideri nak’o gopta. (AH-Lome) Çocuklarla yollara yayılarak ne kadar gezeyim. → gombun; gvonunbunI


gonk’ilums/ gonk’ilups (HP ~ ÇX) EA har.f. Her taraf kilitliyor. Etraflarını kilitliyor. → gonk’olums/ gonk’oluy


gonk’olums/ gonk’oluy (PZ ~ AH) EA har.f. Her taraf kilitliyor. Etraflarını kilitliyor. Oxori gonk’oluy. İdanen. (AŞ-Ok’ordule) Evin etraflarını bakıp kilitliyor. Gidecekler. İrri k’ale gonk’oli. (AŞ-Ortaalan) Her tarafı kilitle. → gonk’ilums/ gonk’ilups


gonk’oruy (ÇM) EA har.f. Döşüyor. Ali oxori gonk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ali evi döşüyor. corçams/ corçay, gyorçams/ gyorçaps


gonognams (PZ) EA har.f. Algılıyor. Anlıyor. → gvonognay; ognams[1]/ ognay; oxvo3’onay/ oxo3’onay/ oxo3’onams/ oxo3’onaps; nagneps; nagnen, nagnapun


gonsk’udun (ÇM) Aø har.f. Şaşırıyor. Hayret ediyor. Ali İst’anboli ort’u. Ç’umanişi oxori mazirusi gomsk’udi. (ÇM-Ğvant) Ali İstanbul’da idi. Sabah evde görünce şaşırdım. Ma muç’o gaziru gonsk’udi. (ÇM-Ğvant) Beni görür görmez şaşırdın. goişaşen, guişaşen


gonstun (AH) Aø har.f. Etraflıca çöküyor. Balk’oniz hek’o k’oçi mot-gelibğet. K’oloni na-var nuçans şeni monk’anoba var-yazden do gonstun. (AH-Lome) Balkona o kadar kalabalık yığılmayın. Kolonu olmadığı için ağırlığı taşıyamaz ve çöker. Memet’ik mtvirite na-dolondruk’u bagenişi xart’omapeMot-gonstut’asya do mçxu pi3arite e3’aç’k’adu do ok’ap’et’anu. (AH-Borğola) Mehmet kardan eğilen mandıranın ahşap örtüsünüÇökmesindiye kalın tahta ile alttan çakarak sağlamlaştırdı. Xasanik na-ç’k’adu ğoberi ç’ap’ra-ç’up’ra ivuşi muşebura gonstu. (AH-Borğola) Hasan’ın çaktığı çeper yamuk yumuk olunca kendi kendine çöktü.


gonşk’oruy (ÇM) øA har.f. [Doğa (= gösterilmeyen özne)] tepeleri [aps.] etraflıca aydınlatıyor. Tepeler [aps.] etraflıca aydınlanıyor. # Diyu do ç’umanişi / Gonşk’oruy rak’anepe / Anderi mazit’uk’o / Pşeri ozit’onepe. (ÇM-Ğvant) Sabah oldu / Tepeler aydınlanıyor / Ah bir söyleyebilsem / (İçimde) dolu söylenecekler. ++ nşk’oruy


gontanun (FN-Ç’enneti)(AH) øø e.f. Sabah oluyor. Gün ağarıyor. Gontanuşen doni hak bore. Çkar miti var-golaxtu. (AH-Lome) Gün ağardığından beri buradayım. Hiç kimse geçmedi. → dotanums, dotanun, dotanuy; ditanun; tanun; tanums/ tanups


gontaxums (FN ~ AH) EA har.f. Sıvıyı [aps.] seyreltiyor. Ayran, çorba vs’yi [aps.] sulandırıyor. → ntaxums; gon3’k’inams

I. (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola) Güzel tadı verecek derecede sulandırıyor. Cumadi-çkimik yoğut’i gontaxumz do ayrani ikomz. (FN-Ç’anapet) Amcam yoğurdu sulandırıp ayran yapıyor. Ayrani dido p’eci divu-doren. 3’k’ari ek’ubi do gontaxi. (AH-Borğola) Ayran çok katı olmuş. Su ekle de seyrelt.

II. (AH-Lome) Su ağırlıklı olunca ayran, yoğurt veya yemek özgün tadını kaybedecek derecede fazla sulandırıyor. Nuranik na-vasen ayyani var-işven. 3’k’arite gontaxums. (AH-Lome) Nuran’ın yapacağı ayran içilmez. Su ağırlıklı yapıyor. Oxorcak mu vu heşşo ? Na-iguben gyariz 3’k’ari ek’ubu do gontaxu. (AH-Lome) Kadın ne yaptı öyle ? Pişmekte olan yemeğe su katıp berbat etti.


gonturums/ gonturams (PZ) EA har.f. 1. Değiştiriyor. 2. Bir şeyi başka bir şey ile [şk’ala] değiştiriyor. Naciyek p’rinç’i şk’ala lazut’i gonturams. (PZ-Cigetore) Naciye pirinç ile mısırı değiştiriyor. → mturunms/ mturams; nunkturay; nkturuy; gonkturuy; kturums, ktirams/ ktiraps


gontxims (AH) EA/ øA har.f. Açıyor. Uzatıyor. I. EA har.f. 1. Kolları, kanadı, ipi [aps.] açıyor veya uzatıyor. Msvape gontxims do putxasen. (AH-Borğola) Kanadını açıp da uçacak. 2. (Bureği) açıyor. Hak’o dulyaşi araz oxorcak nuxedun do bureği gontxims. (AH-Lome) Bu kadar iş arasında kadın oturup börek açıyor. 3. Adama yumruk vs vurup onu [aps.] yere uzatıyor. K’oçiz geçu do kogontxu. (AH-Borğola) Adama vurup yere uzattı.

II. øA har.f. Açmış çiçekler ya da yapraklar [aps.] gelişiyor. Açmış çiçekleri (gösterilmeyen özne = doğaüstü bir güç) geliştiriyor. Hak pukurepe ordo var-gontxims. (AH-Lome) Burada çiçekler erken açmıyor. Omurik na-gon3’k’u pukurepe k’ai t’aronepes a şvacis gontxasen. (AH-Borğola) Eriğin açmış olduğu çiçekler, iyi havada bir anda gelişecek.


gontxums (FN) EA/Eø har.f. Çiçek açıyor. Çiçek açılıyor. [FN-Sumla’daki kullanımında bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] → purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; goin3’en; gon3’uy; gon3’k’umsII; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2]; purkulams, pukuroms/ pukurams

I. EA har.f. Bitki [erg.] çiçeği [aps.] açıyor. At’ambak purki gontxums. (FN-Ç’anapet) Şeftali ağacı çiçek açıyor. Purki gontxums. (FN-Sumla) Çiçek açıyor.

II. Çiçek [erg.] açılıyor. Purkik gontxums. (FN-Ç’anapet) Çiçek açıyor, açılıyor.


gont’ams[1]/ gont’ay[1] (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Çiçek [aps.] açıyor ya da açılıyor. Ayşeşi kçe nculepe nak’u msk’va gont’u ! Gaz*ire si ? (PZ-Cigetore) Ayşe’nin beyaz gülleri ne kadar güzel açtı ! Gördün mü ? Dadala gont’ay. (ÇM-Ğvant) Çiçek açıyor, açılıyor. Xendeği moç’e-mundi-dadalape gont’u. (ÇM-Ğvant) Hendeklerde tavşankulakları(nın çiçeği) açtı. # Gont’u alimorji ngola-zenepe / Si var-ort’ay mu voğoda zenepe ? (ÇM-Ğvant, anonim) Açtı çiğdem çiçekleri yaylanın düzlüklerinde / Sen olmayınca ona ne yapayım düzlüklerinde ? [Bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] → purki obğams, obğun[1]; goin3’en; gon3’uy; gon3’k’umsII; gontxums; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2]; purkulams, pukuroms/ pukurams; ≠ gunt’ams


gont’ams[2](PZ), gont’ay[2]/ gont’uy[1] (ÇM) Aø/AY har.f. Kokuyor. [Bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA/øAY hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] → şuri alen/ şura alen; şura alems/ şua alems; gont’ums/ gont’ups; ≠ gunt’ams. I. Aø har.f. Kokuyor. Bir şey gibi [+ st’eri] (iyi veya kötü) kokuyor. 3’ameri laç’işi leşi dok3u. Opşa gont’ams. (PZ-Cigetore) Gebertilmiş köpeğin leşi çürüdü. Çok kokuyor. Berek e3’ipsu. Mseli gont’ams. (PZ-Cigetore) Çocuk altına işedi. Sidik kokuyor. Muncği st’eri gont’um. (ÇM-Ğvant) Porsuk gibi kokuyorsun.

II. AY har.f. Bir koku [yük.] kokuyor. a. [yüklem = sıfat-zarf] Purki goin3’en. Nak’u msk’va gont’ams. (PZ-Cigetore) Çiçek açıyor. Ne güzel kokuyor.

b. [yüklem = isim] Çxomi p’ç’va şuk’ule xepe çxomi-şuri gont’ay.  Xolo-ti xepe ombonuşi vor. (Xepe xolo ombonuşi vor.) (ÇM-Ğvant) Balık pişirdikten sonra ellerim balık kokusu kokuyor. Yine yıkamam gerekir. Ayşeşi oxori mseli-şuri gont’ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin evi sidik kokuyor.


gont’ums/ gont’ups (HP) Aø har.f. Çiçek [aps.] kokuyor. Pukiyi gont’ums. (HP-P’eronit) Çiçek kokuyor. [Bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] → şuri alen/ şura alen; şura alems/ şua alems; gont’ams[2]/ gont’ay[2], gont’uy[1]


gont’uy[2] (ÇM) Aø har.f. Dikilen bitki [aps.] yeşeriyor. Xu ndğa ogi na-dovorgi mşk’vela gont’u. (ÇM-Ğvant) Beş gün önce diktiğim fidan yeşerdi. [Bu fiili “gösterilmeyen ergatif öznesi (= tabiatın manevî gücü) var” diye varsayarak øA hareket fiili olarak sınıflandırmak da mümkündür.] → mzgudun; sk’udunII, skidunII-1


gonvalams (AH) EA har.f. Odun, tohum vs [aps.] sallıyor. Yunusik dişka gzaz gelat’k’omet’aşi ugo3’k’omilu gonvalams do na-golaxtasen k’oçiz ek’utalams. (AH-Lome) Yunus odunları yola atarken bakmadan sallıyor ve geçen insanların hemen ardına düşürüyor. Okti rubapez lazut’i ixaçket’aşi nanak tasi jilendoşen 3’alendo k’ele gonvalams do gelobğams. (AH-Lome) Rampa vadilerde mısır ekilirken annem tohumları yukarıdan aşağıya doğru sallayarak serpiştiriyor.


gonvalums (AH) øø har.f. Şimşek çakıyor. → divalams/ divalay, divalen (PZ ~ AŞ), divalz (FN), valums[2](HP)/ valups (HP)()


gonzderi (AK) s. Gevşek. [< gonzdips fiilinin partisipi] Emu stei laşi gonzderi k’ulani çkar var-miz*irun. (AK-Döngelli) Onun gibi dudağı gevşek kız ben hiç görmedim.


gonzduy/ gozduy (ÇM), gonzduy (AŞ), gonzdums (FN), gonzdums/ gonzdams/ gonzdims (AH), gonzdips (HP ~ ÇX) EA har.f. İpi, teli vs [aps.] sıkıca geriyor. Gergin hale getiriyor. Toç’i gonzdasi igunzanen. (ÇM-Ğvant) İpi gerdin mi, uzuyor. Toç’i gonzdasi imç’ipanen. (AŞ-Ok’ordule) İpi gerince [gerilen ip] inceliyor. XasaniHakolen melenk’ale golaft’aredeyi toç’ç’i gonzduy. (AŞ-Ortaalan) HasanBuradan karşı yakaya geçeceğimdiye ip geriyor. Nanak naxveyi porçape na-gyok’idasen tok’iPorçape let’az mod-dan3’ert’az” ya do hekol-hakole m3ika gonzdumz. (FN-Ç’anapet) Annem yıkanmış gömlekleri asacağı ipiGömlekler yere değmesindiye her iki taraftan biraz geriyor. İsinaşen na-gonk’idez nteli dimbolanu-doren do gonzdiman. (AH-Lome) İsinadan çektikleri hava hattı teli bollaşmış ve geriyorlar. Nanak got’k’imaleşi lastiği gonzdips. (AK-Döngelli) Annem eteğin lastiğini gererek açıyor (= gevşetiyor). → gondarams/ gondarums


gonzun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Boylu boyunca uzanmış halde duruyor. Uzunlamasına duruyor. Xasanişi oxorişa serendes mca gonzun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evinden kilere ağaç uzatılmış şekilde duruyor. Ayşe guri nantxu. Oxormonduni gonzun. (ÇM-Ğvant) Ayşe bayıldı. Evin ortasında boylu boyunca uzanmış. Ali ! Dere çutuği gonzun. Hey cobazgi. Komeyoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Derede kütük duruyor. Ona bas. Öteki tarafa geç. Na-gonzun xinci golit’t’aşa ik’k’atali. (AŞ-Ortaalan) Uzanmış köprüden geçerken dikkatli ol. → gonz*in


gonz*in (FN ~ HP ÇX)(AK) AL hal f. Boylu boyunca uzanmış halde duruyor. Uzunlamasına duruyor. Oxoyişi ogine na-gonz*in ç’ubri-ncaşi pi3ari boxerxapare. (FN-Ç’anapet) Evin önünde uzanmış halde duran kestane agacından tahta biçtireceğim. Ali Cumadişi m3xuli ixiz moiktu-doren. Gzas gonz*in. (AH-Lome) Ali Amcaların armudu rüzgârda devrilmiş. Boylu boyunca yolda duruyor. Kemali Ğaliz mot-bişuvert’aya do na-gonz*in ncaşen moyulun. (AH-Borğola) Kemal Derede ıslanmıyayımdiye karşıdan karşıya uzanan ağacın üzerinden beriye geçiyor. Ğaliz na-gonz*in nca mek’axtimoni şeni ixmarnan. (AH-Borğola) Derede karşıya doğru uzanmış ağacı geçilecek yer olarak kullanıyorlar. 3’i3’ila doxo3keren do ğalişi kenaris gonz*in. (AK-Döngelli) Yılan gebermiş de derenin kenarında boylu boyunca duruyor. Didi mjoli xogikteren do dixas gonz*in. (AK-Döngelli) Büyük dut ağacı devrılmiş de yerde uzunlamasına duruyor. Gzaşi ortas nca gonz*in. Ama Osmani mujulun do mulun. (AK-Döngelli) Yolun ortasında ağaç uzunlamasına duruyor da Osman üzerinden geçerek bu tarafa geliyor. → gonzun


gon3ums/ gon3un (AH) Aø har.f. Yağış [aps.] kesiliyor. Diniyor. Mç’ima gon3u. (AH-Lome) Yağmur kesildi (= dindi). Mtviri gon3u. (AH-Lome) Kar dindi (= kesildi). → mesk’urunIII; golan3un/ golan3ums, gen3un/ gen3ums; goliğamsII; get’roxunII


gon3’ams (PZ) EA har.f. I. Açıyor. Xasanik amçxvapu şeni iri ek’nape gon3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan sıcaklandığı için bütün kapıları açıyor. Cemalik axirişi ek’na gon3’ams. (PZ-Cigetore) Cemal ahırın kapısını açıyor. → gon3’uy, gon3’k’ums, gon3’k’ims/ gon3’k’ips; gon3’ums

şsz gonin3’en : Açılıyor. Arabaşi ek’na gonin3’en. (PZ-Cigetore) Arabanın kapısı açılıyor.

II. Deriyi [aps.] soyuyor. Eminik k’eç’işi post’i gon3’ams. (PZ-Cigetore) Emin keçinin derisini soyuyor. Xasanik k’eç’işi post’i gon3’u şuk’ule domcumoru do mjoras konudu. Oxombinams. (PZ-Cigetore) Hasan keçinin derisini yüzdükten sonra tuzlayıp da güneşe karşı gerdi. Kurutuyor. → gom3’ams/ gon3’ams; [hayvan derisi ya da ağcın kabuğunu soyuyor] gvon3’ay; gvo3’ay[2]/ go3’ay; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips; gvo3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy


gon3’eri (PZ ~ AŞ) s. [< gon3’ams ve gon3’uy fiillerinin ortak partisipi] Açık. Gon3’eri ek’na. (PZ) Açık kapı. Gon3’eri nek’na. (ÇM ~ AŞ) Açık kapı. → gon3’k’eri


gon3’k’eri → gon3’k’ums, gon3’k’ims/ gon3’k’ips


gon3’k’ims/ gon3’k’ips (AH ~ ÇX)(AK) EA/øA har.f. [emp.şm.1.tek. gom3’k’im/ gom3’k’ip] I. EA har.f. Açıyor. Nuk’u gon3’k’imt’aşa toli gon3’k’are. (AH, atasözü, K.A.) Ağzını açacağına gözünü açacaksın (= Ağzını açıp alık olacağına gözünü açıp uyanık ol). Omurik pukuri gon3’k’ims. (AH-Borğola) Erik çiçek açıyor. Omurik na-gon3’k’u pukurepe k’ai t’aronepes a şvacis gontxasen. (AH-Borğola) Eriğin açmış olduğu çiçekler, iyi havada bir anda gelişecek. Pukrinoraz meyvapeşi ncapek ipti gamik’urump’en do ok’açxe but’k’a gon3’k’iman. (AH-Borğola) İlkbaharda meyve ağaçları önce tomurcuklanır ve sonra yaprak açarlar. Nk’ola ar fara ovinuten nek’na kogom3’k’i. (AH-Borğola) Anahtarı bir defa uydurmayla kapıyı açtım. Felamurik pukuri gon3’k’a şkule na-goi3xop’u t’ot’epes pukurepe i3xunen. (AH-Borğola) Ihlamur çiçek açtıktan sonra budanan dallarından çiçekler ayıklanır. Tanerik mtviri dido mtvaşi xop’eten mtviri ek’axums do gza gon3’k’ims. (AH-Borğola) Çok kar yağdığında Taner kürekle karı arkaya döküp yol açıyor. Han3’o Ermenistanişi nek’na kogon3’k’es. (AH-Borğola) Bu yıl Ermenistan [sınır] kapısını açtılar. KemalikNek’na gon3’k’anya do ziliz k’iti nobaz*gams. (AH-Borğola) Kemal Kapıyı açsınlardiye zile parmağını basıyor. Felamurik pukiyi kogon3’k’u-ren. Mskva şua-muşi mulun. (HP-P’eronit) Ihlamur ağacının çiçek açmış. Güzel kokusu geliyor. Ek’na mitis mo-gon3’k’ap. (ÇX-Makret) Kapıyı kimseye açma. Daz*epunas ar ç’it’a gza gon3’k’u do bere-muşi mişolapaps. (AK-Döngelli) Dikenlikte küçük bir yol açtı da çocuğunu geçirdi. Odas lobiya miyompini. “Bavra barasya do pencere-ti gom3’k’i do gamaxomun. (AK-Döngelli) Odaya fasulye serdim. “Rüzgâr essindiye pencereyi de açtım da iyice kuruyor. → gon3’ams; gon3’uy; gon3’ums; gon3’k’ums

şsz goin3’k’en : Açılıyor. Araba ulut’aşi nek’nas mot-nacint. Suseyik var-okaçams. Nek’na muşebura goin3’k’en. (AH-Lome) Araba giderken kapıya yaslanmayın. Kilit tutmuyor. Kapı kendiliğinden açılıyor.

part. gon3’k’e(r)i : Açılmış. Açık. Gon3’k’eri nek’la. (FN-Ç’anapet) Açık kapı. Gon3’k’eri nek’na. (FN-Ç’enneti ~ HP)(AK) Açık kapı. Pucepe axiriz amaboşkvaşi nek’na ek’ebizdam. Nek’na gon3’k’eri t’aşi ari mebok’oramt’aşa majura gamilams do imt’en. (AH-Lome) İnekleri ahıra alınca kapıyı çekiyorum. Kapı açık olunca birini bağlayana kadar ötekisi dışarı çıkıp kaçıyor. T’ik’şariz t’ak’o kogoludvi. Gon3’k’eri mot-dut’alam. (AH-Borğola) Çeper kapısına takozu koy (= çeper kapısını takoz ile kapat). Açık bırakma. Berek nek’na gon3’k’eri z*iraşi nuntxips. (AK-Döngelli) Çocuk kapıyı açık görünce itiyor. Bavra baraşi gon3’k’eri pencereşen oxoris mç’ima amobğaps. (AK-Döngelli) Rüzgâr esince açık olan pencereden evin içine yağmur serpiliyor. XasanikGon3’k’eri ğoberişen puci var-imt’asya do bere-muşi ğoberişi kenaris iludginaps. (AK-Döngelli) HasanAçık olan çitten inek kaçmasındiye çocuğunu çitin kenarında durduruyor.

II. øA har.f. (→ gon3’k’umsIII altındaki not) Çiçek [aps.] açıyor. Pukiyi gon3’k’ims. (HP-P’eronit) Çiçek açıyor. purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; goin3’en; gon3’uy; gon3’k’umsII; gontxums; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2] ; purkulams, pukuroms/ pukurams


gon3’k’inams (FN) EA har.f. Sıvıyı [aps.] seyreltiyor. Ayran, çorba vs’ye [aps.] su katarak seyreltiyor ya da açıyor. Ançelek yoğut’i gon3’k’inamz do şumz. (FN-Ç’anapet) Ançele yoğurdu açarak içiyor. → ntaxums, gontaxums


gon3’k’orums/ gon3’k’orups (AH ~ ÇX)(AK) EA har.f. [emp.şm.1.tek. gom3’k’orum/ gom3’k’orup] Ilıştırıyor. Ilıklaştırıyor. 3’kari dido ini ren. Babak abdezi eç’opumt’aşi t’u3a 3’k’ari k’ala gon3’k’orums. (AH-Lome) Su çok soğuktur. Babam abdest alırken sıcak suyla ılıştırıyor. 3’k’ari dido ini ren. Didi-nanak m3ika t’u3a 3’k’arite gon3’k’orums do oçuçunams. (AH-Lome) Su çok sıcak. Büyükannem biraz soğuk su ekleyip ılıklaştırıyor. T’u3a 3’k’arite xura var-mabonen. 3’kari gom3’k’orum do bibon. (AH-Borğola) Sıcak suyla banyo yapamıyorum. Suyu ılıştırıyorum da yıkanıyorum. Zekak 3’k’ari dido t’u3a na-ren şeni gon3’k’orups. (AK-Döngelli) Zeliha su çok sıcak olduğu için ılıştırıyor. → mola ikuy; ok’om3’k’orums; oçuçunay/ oçuçunams


gon3’k’ums (FN) EA/øA har.f. [emp.şm.1.tek. gom3’k’um; f.-i. gon3’k’u; part. gon3’k’e(r)i] → gon3’ams, gon3’uy; gon3’ums; gon3’k’ims/ gon3’k’ips. I. EA har.f. Açıyor. Nek’la gon3’k’umt’aşa gale na-gyobun naxveri şeyepez elasven. (FN-Ç’anapet) Kapıyı açarken dışarıda asılı yıkanmış eşyalara [o kapı] sürünüyor. Mamut’ik ğoma oxoyi gon3’k’umt’uşa nk’ola dolot’axu. (FN-Ç’anapet) Mahmut dün evi açarken anahtarı kırdı. Gelaxunoniz na-gelabdvi k’azeta toli obdvi-gom3’k’işa en3u. (FN-Ç’anapet) Banka koyduğum gazete göz kapayıp açana kadar yok oldu. Alimse-çkimi, toli obdvi-gom3’k’işa oxoyişen sole gamastu ? Var-maçkinu. (FN-Ç’anapet) Yeğenim, ben göz açıp kapana kadar evden nereye kayıp çıktı ? Anlayamadım. Genci bort’işa ok’oxveri saat’i gom3’k’umt’i do xolo gebdgumt’i. (FN-Sumla) Gençken bozulmuş saati açıp yeniden kuruyordum.

yet. gan3’k’en : Açabiliyor. Xasanik nek’la var-gan3’k’uyiz kyuskite montxamz. (FN-Ç’anapet) Hasan kapıyı açamayınca küsküyle tepeliyor. Nuk’u (ya da p’ici) gan3’k’en do gyayi-muşi var-gyaşkven. (FN-Ç’enneti) Ağzını açabiliyor da yemeğini yutamıyor (= beceriksizdir, çok yorgundur veya hastadır).

II. øA har.f. (*) Çiçek [aps.] açıyor ya da açılıyor. → purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; goin3’en; gon3’uy; gon3’k’umsII; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2]; purkulams, pukuroms/ pukurams

III. (*) øA har.f. Hava [aps.] açıyor ya da açılıyor. Ora gon3’k’ums. (FN-Sumla) Hava açıyor. gon3’ums/ gon3’ups [(*) Not : Bu taslakta “øA hareket fiili” olarak sınıflandırılan gon3’k’ums, gon3’k’ims/ gon3’k’ips, gon3’ums/ gon3’ups ve gon3’uy fiillerini rahmetli Abaşişi Doğani, “EA hareket fiili” olarak değerlendiriyordu. Varsayımına göre bu fiillerin gösterilmeyen öznesinin doğaüstü varlık olması gerekir. (1) Pukiyi gon3’k’ims. < [Ğormotik] pukiyi gon3’k’ims. (HP-P’eronit) Çiçek açıyor. (2) Ora gon3’k’ums. < [Ğormotik] ora gon3’k’ums. (FN-Sumla) Hava açıyor. (3) Çiçeği gon3’uy. < [Ğormot’i] çiçeği gon3’uy. (AŞ-Ortaalan) Çiçek açıyor. Lazcanın eski zamanlardaki halleri bilinmediğine göre bu varsayım ne doğrulanabilir ne de yalanlanabilir.]


gon3’ums/ gon3’ups (HP-P’eronit) øA har.f. (→ gon3’k’umsIII altındaki not) Hava [aps.] açıyor ya da açılıyor. Yağmur, kar vs’den sonra hava düzeliyor. T’aoni gon3’u. (HP-P’eronit) Hava açtı. Hava açıldı. → gon3’k’umsIII; ≠ gon3’k’ims


gon3’uy (ÇM ~ AŞ) EA/øA har.f. [emp.şm.1.tek. gom3’um] I. (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Biri [erg.] bir şeyi [aps.] açıyor. Ayşe, mcora muç’o ext’asen nek’na gon3’uy. (ÇM-Ğvant) Ayşe, güneş doğar doğmaz kapıyı açıyor. Nek’na gon3’asi ninçark’en. Mutxa kek’uzun. (ÇM-Ğvant) Kapıyı açınca (kapı) sıkışıyor. Arkasında bir şey var. Radiyo gon3’u. Ot’rağudupe nişk’inay. (ÇM-Ğvant) Radyoyu açtı. Türküler dinliyor. Mtuti toli odva-gon3’aşa gamilay. (ÇM-Ğvant) Ayı [onu gören biri] göz açıp kapatıncaya kadar aşağı doğru kayboluyor. Bere t’eft’eri ok’utuy. Ar daha va-gon3’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk defteri kapatıyor. Bir daha açmıyor. Pencere hik’u gompa moy gon3’um ? (AŞ-Ok’ordule) Pencereyi o kadar geniş niye açıyorsun ? Doğani nek’na gon3’uy. K’amk’uli amupinay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan kapıyı açıyor. Sinekleri içeri sokuyor. Bere nek’na gon3’umt’uşa nk’ola dolot’axu. Himu-şeni gale kodosk’udu. (AŞ-Ortaalan) Çocuk kapıyı açarken anahtarı içinde kırdı. Ondan dolayı dışarıda kaldı. → gon3’ams; gon3’k’ums; gon3’k’ims/ gon3’k’ips

şsz gonin3’en (ÇM), goin3’en (*)(AŞ) : Açılıyor. Ağani manganape naxolasi nek’na gonin3’en. (ÇM-Ğvant) Yeni arabalara yaklaşınca kapı açılıyor. Gumva-ora moxt’asi zit’ape gonin3’en. (ÇM-Ğvant) Harman zamanı gelince okullar açılıyor. Arabaşi nek’na cink’olen. Var-goin3’en. (AŞ-Ok’ordule) Arabanın kapısı kapanıyor (= kilitleniyor). Açılmıyor. [(*) ◘ eşb. “çiçek açıyor” anlamına gelen Aø har.f.]

part. gon3’umeri : Açık. Ali oxori-nek’na gon3’umeri ort’aşa-ti norayay. (ÇM-Ğvant) Ali evin kapısı açık bile olsa tıkırdatıyor. Ali bere u3’vay doOxori 3’ari gon3’umeri mevaşk’viİday. Nosk’urinay. (AŞ-Ok’ordule) Ali çocuğa söylesin de “(Ben) evde suyu açık unutup bırakabildim.” Gitsin. Kapatsın.

f.-i. gon3’umu (ÇM) : Açma. Açmak. Berepe seri nek’na va-gon3’umu şeni çinadveri miyonun. (ÇM-Ğvant) Benim çocuklar gece kapıyı açmamaları için tembihliler.

+ gun3’ay EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] açıyor. # Noç’adun nek’na p’amp’u / Megiraya-y gomin3’i / Ma nak’u gayoropen / Gogağari domi3’vi. (ÇM-Ğvant, anonim) Kapının üzeri ahşap kilit çakılı / Tıklatınca (bana) aç / Beni ne kadar sevdiğini / Kurban olayım söyle.

II. (AŞ-Ortaalan) øA har.f. (→ gon3’k’umsII altındaki not) Çiçek [aps.] açıyor. Çiçeği gon3’uy. (AŞ-Ortaalan) Çiçek açıyor. → purki obğams, obğun[1]; gont’ams[1]/ gont’ay[1]; goin3’en; gontxums; goin3’k’en; gon3’k’imsII/ gon3’k’ipsII; muşimers[2], muşimars[2]; purkulams, pukuroms/ pukurams


gopağums/ gopağuy/ gopağups EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını temizliyor. Axmet’ik na-e3’k’ims xorşape gopağumz do bageniz nodumers. (AH-Lome) Ahmet söktüğü fasulye sırıklarını temizleyip kulübeye dayıyor.

+ gupağams/ gupağay/ gupağaps ED har.f. Ağaç [dat.] altındaki veya ağaççığı [dat.] kaplayan çalı çırpı temizliyor. K’vateri çayiz tipi moilu-doren. Bedriyek, hem pucişi gyari ikoms, hem çayiz gupağams. (AH-Lome) Kesilmiş çayı ot kaplamış. Bedriye hem ineğe yem yapıyor, hem çayın etrafını temizliyor.


gopatxums/ gopatxuy (PZ ~ AH) EA har.f. Silkiyor. Silkeliyor. Mandalinas mturi kocedu. “Mot-got’roxut’asdeyi Alik gopatxums. (PZ-Cigetore) Mandalinaya kar oturdu. Ali deKırılmasındiye silkeliyor. Andğa mturi mboli mtu. Ayşe mşk’velape gopatxuy. (ÇM-Ğvant) Bugün çok kar yağdı. Ayşe fidanların karını silkeliyor. Xali tozi apşu. Gopatxuy. (AŞ-Ok’ordule) Halıya toz doldu. Silkeliyor. Nanak mkveyişi ç’uvali gopatxumz. (FN-Ç’anapet) Annem un çuvalını silkeliyor. Ç’uvalepe dido mkveroni ren. Nanak iri-xolo gopatxums do ok’açxe-ti kot’ums. (AH-Lome) Çuvallar çok unludur. Annem hepsini silkiyor ve sonra da katlıyor. → patxupsIV; + goipatxams/ goipatxay; goipatxen, guipatxen; + gupatxams/ gupatxay


gopatxups (AK) EA har.f. Bir ağaç silkelendikten sonra dallarda tek tük kalan meyveleri de düşürmek için o ağacı [aps.] silkeliyor. Berek mjoli patxu. Ama m3ik’a xodit’alu. Emu-şeni xolo gopatxups. (AK-Döngelli) Çocuk dut ağacını silkeledi. Ama birazcık kaldı. Bu yüzden kalan dutlar için tekrar silkeliyor.


gopayams (PZ) EA har.f. Dağıtıyor. Tevzi ediyor. Şeçeri-bayamis şeçeri gopayaman. (PZ-Cigetore) Şeker bayramında şeker dağıtırlar. Tisya-baramis xor3’i gopayaman. (PZ-Cigetore) Kurban bayramında et dağıtırlar. k’ok’ok’atams; gurtay/ gurtams; gumparams; gultams; uparams; urtams; guipağupsII


gopinams (FN-Sumla) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafını kormak için bir şeyi [aps.] sarıyor. Mandalinas limxana gopinams. (FN-Sumla) Mandalina ağacına (soğuk zarar vermesin diye) eğreltiotu sarıyor.

+ gupinams[1] EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafını kormak için bir şeyi [aps.] sarıyor. Mandalinas limxana gupinams. (FN-Sumla) Mandalina ağacına (soğuk zarar vermesin diye) eğreltiotu sarıyor. [FN-Sumla’da gopinams ile gupinams[1] eşanlamlıdır.]


gopurinams (FN ~ AH), gopurinoms (AH-Borğola) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. gobopurinam/ gobopurinom] Bir yerin [lok.] etrafına bir şeyi [aps.] sıkıyor veya püskürtüyor. BabakPucepeşi axiriz mç’aci mot iyert’azdeyi abut’rak’i gopurinams. (FN-Ç’anapet) Babamİneklerin ahırında sinek olmasındiye ilâç sıkıyor. Ceyhunik but’k’uciz 3’k’ayi gopurinams. (FN-Sumla-C) Ceyhun arıya su püskürtüyor. Meyvape imonç’ert’aşa nç’ami gopurinoman do munt’urepe oxro3kinoman. (AH-Borğola) Meyveler olgunlaşana kadar ilâç püskürtüyorlar ve kurtları öldürüyorlar. ++ nupurinams

+ gupurinams EDA/EDAL har.f. a. EDA har.f. Birinin [dat.] etrafına ilâç [aps.] sıkıyor. Alik ntxiriz DDT gupurinams. (AH-Lome) Ali fındığa DDT püskürtüyor. b. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir yerin [lok.] etrafına ilâç [aps.] sıkıyor. Puciz k’uçxez DDT gobupurini do mç’aci noxedaşi hek noxro3kun. (AH-Lome) İneğin ayağına DDT ilâcı sıktım. Sinek, konduğu anda ölüyor (= geberiyor).


gopusxoluy (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Tırmalıyor. Tırnaklıyor. K’at’t’u dişk’a gopusxoluy. (AŞ-Ortaalan) Kedi odunu tırmalıyor. K’at’t’u gompusxolu. (AŞ-Ortaalan) Kedi beni tırmaladı. → xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums, gopu3xonuy, gopu3xoluy, gopu3xolups

+ gopusxolay EDA har.f. Birine ait bir şeyi tırmalıyor.


goputxinams/ goputxinay/ goputxinaps (PZ-Cigetore)(AŞ ~ HP)(AK) EA har.f. 1. Çevrede uçuruyor. Farklı yerlerde gezerek atmaca, uçurtma vs’yi [aps.] uçuruyor. Xasanik t’iliğoni goputxinams. (PZ-Cigetore) Hasan kumruyu etrafta uçuruyor. Selimi sift’eri haminepe goputxinay. (AŞ-Ok’ordule) Selim atmacayı buralarda etrafta uçuruyor. K’inçik motalepe-muşi tamo tamo goputxinams do gyogams. (AH-Lome) Kuş yavrularını yavaş yavaş çevrede uçurup alıştırıyor. Ayşek ncas na-gilaxen kotume goputxinaps. (AK-Döngelli) Ayşe ağaçta oturan tavuğu etrafa uçuruyor. 2. Farklı yerlerde uçak, helikopter vs’yi kullanıyor. Alişi biç’i pilot’i diyu do t’eyare goputxinamz. (FN-Ç’anapet) Ali’nin oğlu pilot oldu ve uçak kullanıyor (= uçuruyor). Memet’ik dada-helik’opteriHek hak goboputxinaya-şi ncaz konontxapu. (AH-Borğola) Mehmet oyuncak helikopteriOraya buraya uçurayımderken ağaca çarptırdı. → gojulinams/ gvojulinay; gvoputxinay, gvoputxinaps


gopu3xolums (PZ), gopu3xoluy (AŞ-Ok’ordule), gopu3xolums (FN ~ HP-P’eronit), gopu3xolups (HP ~ ÇX) EA har.f. Tırmalıyor. Tırnaklıyor. Bere cari gopu3xoluy. Hekole ç’opit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk ekmeği tırmalıyor. Ordan alın. → xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xonuy; gopusxoluy

+ gupu3xolams/ gupu3xolay/ gupu3xolaps/ gupu3xolups EDA har.f. Birine ait bir şeyi tırmalıyor, tırnaklıyor. K’at’u nok’açinasi k’oçis gupu3xolams. (AH-Cigetore) Kediyi sıkıştırırsan insanı tırmalıyor. K’at’uk t’at’i gemçu do xe gomipu3xolu. (AH-Lome) Kedi pençeyi bana vurdu da elimi tırmaladı. K’at’uk xe gomipu3xolu. (AK-Döngelli) Kedi elimi tırmaladı.


gopu3xonuy (ÇM) EA har.f. Tırmalıyor. Tornaklıyor. K’at’u nok’açasi k’oçi gopu3xonuy. (ÇM-Ğvant) Kediyi sıkıştırırsan (= bıktırırsan) insanı tırmalar. → xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums/ gopu3xoluy; gopusxoluy; gopu3xolups; + goipu3xonay

+ gupu3xonay EDA har.f. Birine ait bir şeyi tırmalıyor, tırnaklıyor.


gop’azums (PZ)(AH)(*) EA. har.f. Etrafını yontuyor. Ma na-p’k’vati ncape babak m3ika çkva gop’azums. (AH-Lome) Benim kestiğim ağaçları babam biraz daha yontuyor. [(*) Bu biçim, goyazums/ goazums fiilinin emp.şm.1.tek. biçiminin gop’azum olduğundan hesaplanarak oluşmuştur.] → goyazums/ goyazuy/ goazuy/ goazums, gox’azums/ gox’azups


gop’ro3uy (AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Meyve, sebzeyi [aps.] soyuyor. Oşk’uri gop’ro3um. (AŞ-Ok’ordule) Elmayı soyuyorum. → por3ums (PZ), p’ro3uy (ÇM), p’rosuy (AŞ-Ortaalan), mp’ro3ums (FN-Ç’enneti), p’ro3ums/ p’ro3ups (FN-Sumla ~ HP), p’or3ups (ÇX)


goragadums[1]/ goragaduy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Her tarafı kırıp parçalıyor. Selimik pucepes opşa ceçams. Goragadums-gosak’at’ums. (PZ-Cigetore) Selim inekleri çok dövüyor. Her yerini kırıp dokup sakatlıyor. Mtuti m3xuli eyulun. Var-a3’ilasi arape goragaduy. (ÇM-Ğvant) Ayı armut ağacına çıkıyor. Toplayamayınca dalları tamamen kırıyor. Ali Oxori sini p’ç’adaret’k’uşa goragadu. Naşk’u. (AŞ-Ok’ordule) Ali Evde sofra çakacağımderken her yerinden kırıp parçaladı. Bıraktı. ++ ragadums[1]/ ragaduy; + goiragaden[1]

+ guragadams[1]/ guragaday EDA har.f. Her tarafını kırıp parçalıyor. Memet’ik txombu-mcaşi arape guragadams. (PZ-Cigetore) Mehmet kızıl ağacın dallarını kırıp parçalaıyor. 3’i3’ila oxrosk’inu şeni emogi dudi guragaday. (ÇM-Ğvant) Yılanı öldürmek için ilk önce başını parçalıyor.


goragadums[2] (FN ~ AH) EA har.f. 1. Her tarafı gürültülü dövüyor. Her tarafı vurarak gürültü yapıyor. Enverik ğeci omt’inu şeni teneke goragadums. (FN-Sumla) Enver, domuzları ürkütmek için tenekeye çarpıyor. Memetik oxoris dulya ikomt’aşi iri k’ele goragadums. (AH-Borğola) Mehmet evde iş yaparken her tarafı yıkarak gürültü yapıyor. 2. mec. İnsanı [aps.] dövüyor. Birinin [aps.] orasını burasını darp ediyor. Jur k’oçi gabğez do Memet’i goragadez. (FN-Sumla) İki kişi üşüşüp Mehmed’i dövdüler. K’oçikDulya bikomya do mtelli m3udişi ortaluği goragadums. (AH-Lome) Adamİş yapıyorumdiye hepten boş yere oraya buraya vurarak ortalığı velveleye veriyor. Aliz dido işumaşi mu vasen var-uçkin. Na-e3’ulasen k’oçi goragadums. (AH-Lome) Ali çok kızdığı zaman ne yapacağını bilmez. Önüne gelenin orasını burasını darp eder. ++ ragadums[2] ; + goiragaden[2]

+ guragadams[2] EDA har.f.

I. (FN-Ç’anapet) Rasgele bir yerlerine vuruyor. Mamut’ik, berepek a m3ika nena eşiğaniz, ti do t’ani guragadams. (FN-Ç’anapet) Çocuklar biraz ses çıkarınca, Mahmut çocukların kafalarına gövdelerine rasgele vuruyor.

II. (FN-Sumla ~ AH) Her tarafını gürültülü dövüyor. Her tarafını vurarak gürültü yapıyor. Bigate boginaz guragadi. (FN-Sumla) Sopa ile arı kovanının etrafını dövüp gürültü yap. Karmat’ek lazut’i gemku bekita. NanakLazut mot-geskidut’azya do xaroz na-guragadams sersi mulun. (AH-Lome) Değirmen mısırı öğüttü galiba. AnneminMısır kalmasındiye xaronun etrafına vurduğu sesler geliyor.


gorayaşe (ÇM) i. Değirmende titreştirici. Karmat’e lazut’i moydonişa k’ariç’i dolibğen. Gorayaşe ok’anasi karmat’e p’iji dolvabğen. (ÇM-Ğvant) Değirmende haznedeki mısır, haznealtından dökülüyor. Titreştirici sallayınca değirmenin ağzına dökülüyor.


gorçams (PZ), gorçay (AŞ’nin bir kısmı), gorçams (FN ~ HP), gorçaps (HP) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına bir şeyi [aps.] sarıyor. Çeserişi sap’i ink’at’u. Xasanik st’up’a gorçams. (PZ-Cigetore) Keseri sapı sallanıyordu. Hasan etrafına tıkaç sarıyor. AlikÇ’uvali mot-işuvet’azya do nayloni gorçams. (AH-Lome) AliÇuval ıslanmasındiye naylonla sarıyor. → gvorçay, gvorçaps

+ gurçams/ gurçaps EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] sarıyor. Çeserişi sap’i ink’at’u. Xasanik st’up’a gurçams. (PZ-Cigetore) Keseri sapı sallanıyordu. Hasan etrafına tıkaç sarıyor. Cumadi-çkimik mandalinaz limxana gurçamz. (FN-Ç’anapet) Amcam mandalinanın etrafına eğreltiotu seriyor.


gorçun (PZ)(FN ~ HP) AL hal f. Bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] etrafına sarılmış haldedir. Caris fot’a gorçun. (PZ-Cigetore) Ekmeğe peştamal sarılmıştır. Pufrengiz nayloni gorçun. Xe va-gaşlop’en. (AH-Lome) Pufrengiye naylon sarılıdır. Elin kirlenmez. → gvorçun

+ gurçun AD hal f. Bir şey [aps.] bir şeyin [dat.] etrafına sarılmış haldedir. Onciraleyi geyarçale, nanak ağne na-nuru yoğut’iz gurçun. (FN-Ç’anapet) Yatak örtüsü, annemin yeni mayaladığı yoğurda sarılmış vaziyettedir.


gort’ale (ÇM) i. Cansız cisimlerin çevresi ya da etrafı. 3’iprepe-gort’ale mboli uğuran. (ÇM-Ğvant) Kayınağaçlarının çevresi çoktur.


gorums[1]/ goruy[1] / gorups[1] (PZ ~ HP)(AK) EA har.f. [(PZ) emp.şm.1.tek.ö.2.tü. gogrum] İstiyor. → unon, unons. I. (PZ ~ AH) Canlı varlık [erg.] bir şeyi [aps.] istiyor. Morderi-nana-şk’imik opşa mskva oşk’omale ikums. Ar sotxa duguni iyasi irik himus oşk’omale oxenapu gorums. (PZ-Cigetore) Büyükannem çok güzel yemek yapar. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak istiyor. Muç’e uruba gorum ? (PZ-Cigetore) Nasıl elbise istiyorsun ? Muya-na gorum t’k’vi. Xepes na-miğun iri tevuli p’3’opxare. (PZ-Cigetore) Ne istersen söyle. Elimde olan her şey yapacağım. Ali a muti gamaçamt’aşa jur şuri goruyna dogneri munzinay. (ÇM-Ğvant) Ali bir şey satarken iki kişi isterse değerini arttırıyor. Bere cari goruy. Ar komuği. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk yemek (ya da ekmek) istiyor. Bir getir. Va-bgorum. (AŞ-Ok’ordule) Canım istemiyor. Ali para mank’vay. “Var-onvit’ur. Xolo goruy. (AŞ-Ok’ordule) Ali benden para istiyor. “Yokdiyorum. Yine istiyor. Ar3’o boyine mektubi momincğonams. Mutxa mak’alap’ay st’eri. Vrosi na-var-anç’aren şeni mu goruy-ti var-oxovo3’oni. (AŞ-Ok’ordule) Birisi bana sürekli mektup gönderiyor. Bir şey yalvarıyor gibi. Ama düzgün yazamadığı için ne istediğini anlayamadım. Cuma-şk’imi cenc’areri goruy. (AŞ-Ortaalan) Kardeşim para istiyor. Si ar xor3oni gyari kodogindvina. K’uziliş xor3i ren. Ngeniş xor3i ren. Naya gorum ? (FN-Sumla) Sana etli bir yemek ısmarlayayım. Kuzu eti var. Dana eti var. Hangisini istiyorsun ? Emine xalak nez*i goru do nanak serentiz gyut’axams. (AH-Lome) Emine halam ceviz istedi de annem serenderde kırıyor. Ngenik ipti xoci goraşi nanak ora var-golulapams do omçinocams. (AH-Lome) Dişi dananın ilk boğa arayışında annem zamanını geçirmeden döllemeyi yaptırır. Xasanikİya k’ulani bgoraya do ç’it’a ç’it’a guri gedumers. (AK-Döngelli) HasanO kız alacağım (= isteyeceğim)diye yavaş yavaş hevesleniyor. Memetik Xasanişi k’ulani gorasinon. Ama Niyazik var-şignas ki dulya xogyuşalups. (AK-Döngelli) Mehmet Hasan’ın kızını isteyecek. Ama Niyazi duymasın ki işi bozar. Fadime gorupan. Ama baba-muşi k’uçxe nobaz*gaps do var-meçaps. (AK-Döngelli) Fadime’yi (evlendirmek maksadıyla) istiyorlar. Ama babası direniyor da vermiyor.

II. (PZ ~ HP) Cansız bir şey [erg.] bir şeyi [aps.] istiyor. Ma let’a mot-gamapça. Let’ak gyayi var-gorums. Var-nixiren. Ne iç’ven ne-ti gondunun. Mutu var-ağoden. Miz*in. Koz*in. (HP-P’eronit) Ben araziyi satmam. Arazi yemek istemez. Çalınmaz. Ne yanar ne de kaybolur. Ona bir şey olmaz. Bana kalır. Durur.

f.-i. ogoru (*) : İsteme. İstemek. Otxo k’oçi oxorişa moxt’u. Otxo-ti bozomota ogoruşa moxt’es. (PZ-Cigetore) Dört adam eve geldi. Dördü de kız istemeye gelmişler. [◘ eşb. (*) Bu fiilin fiil-isim hali ogoru, ogorams/ ogoray/ ogors ve igorams/ igoray fiillerinin fiil-isim hali ile eşbiçimlidir.]

+ ugorams[1] (PZ)(AH-Lome) EDA har.f. a. Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] istiyor. Xasanik p’anda cenç’areri migorams. (PZ-Cigetore) Hasan her zaman benden para istiyor. “Bere-şk’imi moxt’asi migorasendeyi torpi meşk’evuşinaxam. (PZ-Cigetore) “Çocuğum geldiği zaman (benden) isteyecekdiye bal görünmeyecek bir yerde saklıyorum. XasanikAlişi bozomota nusa vixenaredeyi ugorams. Xuseyinik-tiMot-iyasdeyi ceşalums. (PZ-Cigetore) HasanAli’nin kızını gelin yapacağımdiye istiyor. Hüseyin deOlmasındiye [onun işini] bozuyor. Bozo giyonut’aşi didopek gigoraman do ariz na-ren meçam. (AH-Lome) Kızın olunca çokları ister ve birine veriyorsun. Ermenistanik Turkepes vize var-ugorams-doren. (AH-Lome) Ermenistan Türklere vize uygulamıyormuş. → ak’vandams/ ak’vanday; ak’vanden; ank’vay; ak’vans

b. Birinin adına [dat.] bir şeyi istiyor. Babaz skani şeniK’oçi renya uçkin do si bozo gigorams. (AH-Lome) Babam seni adam sanıp sana kız istiyor.


gorums[2]/ goruy[2]/ gorups[2] / goups(PZ ~ ÇX) EA har.f. Arıyor. M3’upis muya gorum ? Çona mogiğa-i ? (PZ-Cigetore) Karanlıkta ne arıyorsun ? Işık getireyim mi ? M3’upi mu gorum ? Xeşi çona mogiğa-i ? (ÇM-Ğvant) Karanlıkta ne arıyorsun ? El lambasını getireyim mi ? Tenora mo-mgorum. Ar jur ndğa ogi domimçini. (ÇM-Ğvant) Zamansız gelme. Bir iki gün önce haber gönder. Nosi na-var-uğun, xoji tudendo nceni goruy. (ÇM-Ğvant) Aklı olmayan, öküzün altında buzağı arar. Porça gundunu. Goruy. (AŞ-Ok’ordule) Eşyasını kaybetti. Arıyor. Pere şeyepe unt’alun. Gori. Zirare. (AŞ-Ok’ordule) Para eşyalara karışmış haldedir. Ara. Bulacaksın. Ali İstanbolişa mendulun. Miti va-gorums. Hişote goiç’onndrinay. (AŞ-Ok’ordule) Ali İstanbul’a gidiyor. Kimseyi aramıyor. Öylelikle [kendisini herkese] unutturuyor. Cuma-şk’imi na-culu cenç’areri goruy. (AŞ-Ortaalan) Kardeşim düşürdüğü parayı arıyor. Na-gorum xalavida cezun. (AŞ-Ortaalan) Aradığın (şey) rafta duruyor. Na-gorum porça senduği goyozun. (AŞ-Ortaalan) Aradığın eşya sandığın üzerindedir. Arguni-çkimi bgori do soti va-bz*iri. (FN-Sumla) Baltamı aradım, ama hiçbir yerde bulamadım. Si na-gorum dulya sotiyen kiz*iren. (FN-Sumla) Senin aradığın iş herhangi yerde bulunur. Berez gzas para nulu-doren. Heya gorums. (AH-Lome) Çocuk yolda parasını düşürmüş. Onu arıyor. Memedik amşkorinuşi gyari goru. (AH-Borğola) Mehmet acıkınca yemek arandı. Memedik na-gundunu ma3’k’indi goru. (AH-Borğola) Mehmet kaybettiği yüzüğünü aradı. Kenaepe mod bodup ? Mu goup ? (ÇX-Makret) Etrafı karıştırıp ne arıyorsun ?

f.-i. ogoru (*) : Arama. Aramak. Berepe na-mç’imt’u mç’ima uji var-meçey. Ruba doloxt’ey. Şk’a do 3’ale 3’ari doxveri arinepe çxomi ogoru kocoç’ey. (ÇM-Ğvant) Çocuklar, yağan yağmura kulak asmadan dereye girip bellerine kadar suya girmiş halde taş aralarında balık aramağa başladılar. K’at’uk na-şinaxu mtugi ogoru şeni let’a dopuşonu. (AH-Borğola) Kedi sakladığı fareyi bulmak için toprağı eşeleyip karıştırdı. [◘ eşb. (*) Bu fiilin fiil-isim hali ogoru, ogorams/ ogoray/ ogors ve igorams/ igoray fiillerinin fiil-isim hali ile eşbiçimlidir.]

+ ugoray/ ugorams[2] (ÇM)(AŞ)(AH) EDA/EDAL har.f. a. (ÇM) EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyde [lok.] bir şeyi [aps.] arıyor. Monta-şk’imi jebepe loya migoray. (ÇM-Ğvant) Tornum ceplerimde şeker arıyor.

b. (AŞ ~ AH) EDA har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] arıyor. Ma livadi nk’ola cemilu. Bere migoray. (AŞ-Ok’ordule) Ben bahçede anahtarı düşürdüm. Çocuk benim için arıyor. Cuma-çkimik T’rabzoniz na-dobdgitare ar oxori migoramz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim benim için Trabzon’da kalacağım bir ev arıyor. Baba-skanik jur tuta ren si oxori gigorams. (AH-Lome) Baban iki aydır sana ev arıyor. Na-gondini xami Omerik gigorams. Si a m3ika kodoxedi. (AH-Lome) Kaybettiğin bıçağı Ömer senin için arıyor. Sen biraz oturuver.


gosak’at’ums (PZ) EA har.f. Sakatlıyor. Selimik pucepes opşa ceçams. Goragadums-gosak’at’ums. (PZ-Cigetore) Selim inekleri çok dövüyor. Her yerini kırıp dokup sakatlıyor.


gostikoms (FN-Sumla), gostikams (AH-Lome) EDA har.f. Birinin [dat./ gen.] etrafındaki şeyi [aps.] yoluyor ya da yırtıyor. Şanak da-muşişi ntomalepe gostikoms. (FN-Sumla) Şana kız kardeşinin saçlarını yoluyor. Berez dolokunu gostikams. (AH-Lome) Çocuğun elbisesini param parça yırtıyor. Nuranik berez xura ubont’aşi t’k’ebi gostikams. (AH-Lome) Nuran çocuğunu yıkarken derisini yoluyor. → goft’ilums/ goft’iluy; gost’ik’ums/ gost’ik’uy; gost’ik’ay


gostun (FN ~ ÇX) Aø har.f. Etrafından kayıyor. Etrafından sıyrılıyor. → gost’un/ gost’uy

+ gustun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] etrafından kayıyor. Kemalik k’ai gyari z*iraşi cicili gustun. (AH-Borğola) Kemal iyi yemek görünce [sevinçten] dişeti görünürcesine sırıtır.


gost’ik’ums (PZ), gost’ik’uy (ÇM), gost’ikay (AŞ) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını yoluyor. Kva orginasi so-irginasen msvape gost’ik’uy. (ÇM-Ğvant) Taşı yuvarlayınca yuvarlandığı yerleri yoluyor. Ali livadi tude çayiri gost’ik’ay. Leba moxtasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali bahçenin altında çayır yoluyor. Geç gelecek. → goft’ilums/ goft’iluy; gostikoms, gostikams/ gostikaps


gost’un (PZ), gost’uy (ÇM), gost’un (AŞ) Aø har.f. Etrafından kayıyor. Etrafından sıyrılıyor. → gostun

+ gust’un AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] etrafından kayıyor. Amet’i arguni e3’vok’anusi xeşe gust’u. (AŞ-Ortaalan) Ahmet baltayı alttan yukarı salladığında [balta] elinden kaydı.


gosulams (AH) EA har.f. Kumarda birini [aps.] soyuyor. Eminik iri gosulu. (AH-Lome) Emin herkesi soydu. → goisulen


goşa- (FN ~ HP) fb. [vuayel önünde goş-] [ba-/ va-, bi-/ vi-, bo-/ vo-, bu-/ vu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go önünde goşo-] “Araya. Arada. Aradan. Arayı. Arasına. Arasında. Arasından. Arasını.” → k’oşk’a-, guşa-


goşaç’k’adums/ goşaç’k’adups (FN ~ HP) EAL har.f. Araya [lok.] çakıyor. Ustak jur pi3ari ipti ok’oçabums do hemora şkule nek’naz goşaç’k’adums. (AH-Lome) Usta iki tahtayı önceden yapıştırıyor. Ondan sonra kapı arasına çakıyor. → k’oşk’aç’adums/ k’oşk’aç’aduy; guşaç’k’adups


goşadgims/ goşadgips (AH ~ HP) EAL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasına dik duracak şekilde koyuyor ya da yerleştiriyor. Erolik cuma-muşişe inat’i ont’uleşi ortas axiri goşadgims. (AH-Lome) Erol kardeşinin inadına tarlanın ortasına ahır yerleştiriyor. Masaz iri nanç’uşinasya do salat’ a ortas goşadgims. (AH-Borğola) “Masada herkes uzanabilsindiye salatayı ortaya yerleştiriyor. k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, guşadgips


goşadgums (FN) EAL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasına dik duracak şekilde koyuyor ya da yerleştiriyor. Ağne furunişe na-gamaxtu gyari mtviriz goşadgayiz ordoşen korun. (FN-Ç’anapet) Fırından yeni çıkmış yemeğı karın içine koyunca erken soğuyor. → k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgims/ goşadgips, guşadgips


goşadums/ goşadumers/ goşadumels (FN ~ HP) EAL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasına yatay koyuyor. → k’oşk’adums/ k’oşk’aduy, guşadumers, guşadvars

yet. goşadven : Arasından geçirebiliyor. Obadalaşi tolepek var-miz*irams. Gyozluk-suzi lemşiz nok’epe var-goşomadven. (FN-Sumla) Yaşlanınca gözlerim görmüyor. Gözlüksüz iğneye iplik geçiremiyorum. Bikçinaşi tolepe ok’omaxven. Ugyozluğe lemşiz nok’epe var-goşomadven. (AH-Lome) Yaşlanınca gözlerim bozuluyor. Gözlük takmadan iğneye iplik geçiremiyorum. Okçinalik’is tolepe ok’omaxu. Gyozluği va-gebidginaşa lemşiz nok’epe var-goşomadven. (AH-Lome) Yaşlılıkta gözlerim bozuldu. Gözlük takmadan iğneyi ipliğe geçiremem. Nana-çkimiz tolepek dido k’ai uz*iroms. Lemşiz nok’epe k’olayi goşadven. (AH-Borğola) Annemin gözleri sapsağlam (= çok iyi görüyor). İğneye iplik kolaylıkla geçiriyor.

+ goşudums/ goşudumers/ goşudumels EDA har.f. a. İplik [aps.] iğneye [dat.] geçiriyor. Otxoneçi 3’aneri kçinik lemşiz nok’epi goşudumels. (FN-Sumla) 80 yaşındaki kocakarı iğneye iplik geçiriyor. b. Lastiği [aps.] don vs’ye [dat.] geçiriyor. İştonişi lastiği fik’etate goşobudvi. (AH-Lome) Don lastiğini firkete ile geçirdim. → gondums/ gonduy


goşak3aperi (FN ~ AH) s. Arasında çürümüş. Arası çürük. Bageniz doloxe va-amilen. Goşak3aperi reik’ape ustak mskalate galendon moşa3’k’ims. (AH-Lome) Kulübenin içine girilmiyor. Çürük çatı ızgaralarını usta merdivenle dışarıdan söküyor. → k’oşk’ak3aperi, k’oşk’aksaperi; goşax3aperi, guşax3aperi


goşak3un (FN ~ AH) Aø/AL har.f. → k’oşk’ak3un, k’oşk’aksun; goşax3un, guşax3un

I. Aø har.f. Bir şeylerin [aps.] arası çürüyor. II. AL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasında bir şey [aps.] çürüyor. Pederik naylaşi firidaz na-goşak3u-doren pi3arepe goşa3’k’umz. (FN-Ç’anapet) Babam serenderin aralıklarında çürüyen tahtaları aradan söküyor. Uşkurepeşi doloxe na-goşak3unpe goşiğare ki majurape-ti mot-ok3inamt’as. (AH-Borğola) Elmaların arasında içi çürüyenleri ayıklayacaksın ki diğerlerini de çürütmesin.


goşalams/ goşalaps/ guşalaps (FN ~ ÇX) AL har.f. Araya düşüyor. Arasına düşüyor. → k’oşk’olams/ k’oşk’olay


goşamaloni → goşimers


goşamçxun (AH-Borğola) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] iç kısmı ısınıyor. P’3’ilit do na-ok’obobğit çayi goşamçxu-doren. Sungite m3ika gokanki. Diç’vasen. (AH-Borğola) Toplayıp yığdığımız çayın içi ısınmış. Süngü ile biraz havalandır. Yanacak.


goşam3xun (AH-Lome) Aø har.f. Fırında ekmek, börek, poğaça vs’nin [erg.] içi pişiyor. [Bu fiil ekmek, börek, poğaça vs pişirilirken kullanılır. Eskiden ekmekler taş plekide pişirilirdi. Hamur plekinin içine konur. Hamurun üstüne kumar (= mşkeri) ağacının yaprakları dizilip üzerine sac konur ve sacın üzeri közle doldurulurdu. Böylelikle ekmek ağır ağır pişerdi. Sobanın gelişinden sonra her türlü hamur işi ve ekmekler tepside sobanın fırınında pişirilir. Ekmek veya ne pişiriliyorsa piştikten sonra hemen fırından çıkarılmaz. 15-20 dakika gibi bir süre fırında bekletilir. Bu süre içinde sobaya odun atılmaz ve ısı yavaş yavaş düşer. Bu durum “içi pişiyor” anlamına gelen goşam3xun diye ifade edilir. K.A.] Mç’k’udi furuniz tamo tamo iç’vasen do k’ayi goşam3xvasen. Didi daçxuris kinarepe gamç’itanen. Ala doloxe uç’u kodoskidun. (AH-Lome) Ekmek fırında yavaş yavaş pişmeli. Çok ateşte kenarları kızarır. Ama içi çiğ kalır. Mç’k’udi diç’u. AlaK’ayi goşam3xvasma do var-gamabiği. (AH-Lome) Ekmek pişti. Amaİçi iyicene pişsindiye çıkarmadım. → goşiç’venII, gamiç’ven


goşatxums (AH-Borğola) EA/EAL har.f. Sıvı [aps.] serpiştiriyor. Hemuk na-dorgu fidanepez 3’k’ari goşatxums. (AH-Borğola) O, diktiği fidanlara su serpiştiriyor.


goşant’alen (FN ~ AH HP) AD har.f. Birilerin veya bir şeylerin [dat.] arasına karışıyor. Mak’asite çayi 3’ilumt’aşa duğrenişi pavri-ti goşant’alen. (FN-Ç’anapet) Makasla çay toplarken böğürtlen yaprağı da arasına karışıyor. Kçeşi urz*eniz uça-ti goşant’alen. (AH-Lome) Beyaz üzümün arasında siyah da karışıyor. Na-i3’ilen çayiz tipi goşant’aluna ok’açxe goşobiğaten. (AH-Borğola) Toplanan çaya ot karışırşa sonra seçeceğiz. He-ti dirdu do na-isternan berepez goşant’alen. (AH-Borğola) O da büyüdü de oynayan çocukların arasında karışıyor. → guşvat’en; ≠ guşant’alen


goşaskirun ? goşaxomun ? (HP) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] arası ya da bir şeyin [aps.] iç kısmı kuruyor. → k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; guşaxomun


goşaskurun (FN ~ AH) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] arası ya da bir şeyin [aps.] iç kısmı kuruyor. Nanak ğoma mç’imaz na-3’ilu-dort’un ntxiriGoşaskurazya do ekankumz. (FN-Ç’anapet) Annem dün yağmurda topladığı fındığı kuruması için havalandırıyor. Ceketişi mxuciz na-gez*in t’ela m3ika t’eni ren. Lumcişa mjoras gyok’idana ancaxi goşaskurun. (AH-Lome) Ceketin omuz arasındaki tela biraz nemlidir. Akşama kadar güneşe asarsan ancak kurur. İxi var-baraşi gale gompineri tipepeşi doloxe ordo var-goşaskurun. (AH-Borğola) Rüzgâr esmeyince dışarıda serili otların içerisi erken kurumuyor. → k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskirun ?, goşaxomun ?, guşaxomun; ≠ guşaskirun


goşastun (AH) AL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasından kayıyor. Birilerin [lok.] arasından kayarak geçiyor. Bere oxorcalepeşi araz goşastun do mitik var-z*iroms. (AH-Lome) Çocuk kadınların arasından kayıp geçiyor ve kimse [o çocuğu] görmüyor.


goşat’alen (FN-Ç’anapet) AD har.f. Birilerin [dat.] arasına dalıyor. Osmanişi coğori pucepek na-mcumt’ez k’ala goşat’alu do hentere yomk’utinu. (FN-Ç’anapet) Osman’ın köpeği ineklerin otladığı yere daldı ve onları ürküttü. Noğaz toli-çkimişi ogine ar biç’i berek na-geloburt’u mçoxa ezdu do k’oçepez na-goşat’alu steri imt’u. (FN-Ç’anapet) Çarşıda gözümün önünde bir erkek çocuk asılı duran hırkayı aldı ve insanlar arasına daldığı gibi kaçtı. → guşvat’en


goşat’roxun (FN ~ AH HP) AL har.f. Bir şeyin [lok.] ortasındaki ya da arasındaki bir şey [aps.] kırılıyor. On3xonez extaşi k’uçxe tamo dodgi. Mot dontxam ki pi3ayi goşat’roxun. (AH-Lome) Tavana çıkınca ayaklarını yavaşça bas. Sert basma ki tahtalar kırılır. Msucişi goşveri orz*os p’eyoni goşat’roxu. (AH-Lome) Sarmaşıktan örülü iskemlenin payandaları kırıldı. Xayatiz pi3ayi goşat’roxu. Babak axirişen nca e3’uç’k’adams do ok’ap’et’anams. Jin-ti ağani pi3ayi yoç’k’adasen. (AH-Lome) Hayat odasında döşeme tahtası kırıldı. Babam ahırdan alttan yukarı doğru ağaç çakıp sağlamlaştırıyor. Üst tarafına da yeni tahta çakacak. (k’oşk’at’roxun altında) k’oşk’ut’oxun; guşat’ruxun, guşvat’ruxun


goşaxen (FN ~ HP) AL hal f. Arasına oturmuş haldedir. → ç’eşk’axen; k’oşk’axers/ k’oşk’axen, guşaxen


goşaxedun (FN ~ HP) AL har.f. Arasına oturuyor. → k’oşk’axedun, guşaxedun


goşaxomun ? goşaskirun ? (HP) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] arası ya da bir şeyin [aps.] iç kısmı kuruyor. → k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; guşaxomun


goşaxtimoni (AH) i. Arasından geçilecek yer. Hekşen mot-ulur ! Daz*epuna ren. Hek goşaxtimoni ren. Hekşen golaxti. (AH-Borğola) Oradan gitme ! Dikenlidir. Orada geçilecek yer var. Oradan geç.


goşax3aperi (HP) s. Arasında çürümüş. Arası çürük. → k’oşk’ak3aperi, k’oşk’aksaperi; goşak3aperi, guşax3aperi


goşax3un (HP) Aø/AL har.f. → k’oşk’ak3un, k’oşk’aksun; goşak3un; guşax3un

I. Aø har.f. Bir şeylerin [aps.] arası çürüyor. II. AL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasında ya da kendi aralarında bir şey [aps.] çürüyor.


goşaz*gums/ goşaz*gups (FN ~ HP) EL har.f. [perf.1.tek. goşabz*gvi] 1. Arasına sıçıyor. Ortasına sıçıyor. 2. mec. İşi berbat ediyor. E si ha3’i dulyaz goşaz*gvi do mu ivasen ? (AH-Lome) Sen şimdi işin içine ettin de ne olacak ? → k’oşk’azgums/ k’oşk’azguy, guşaz*gups


goşa3’k’ims/ goşa3’k’ips (AH ~ HP) EAL har.f. Aradan söküyor. Babak daraba goşa3’k’ims do oda ordams. (AH-Lome) Babam bölmeyi söküp odayı büyütüyor. Doğanik, darabaz na-noç’k’adu pi3arepeşen mk’ule na-renpe goşa3’k’ims. (AH-Borğola) Doğan, ahşap duvara çaktığı tahtalardan kısa olanlarını söküyor. → k’oşk’a3’ams, k’oşk’a3’uy; goşa3’k’ums, guşa3’k’ips

+ goşu3’k’ams/ goşu3’k’aps EDA har.f. Bir şeylerin [dat.] arasından bir şeyi [aps.] söküyor. Lazut’i dido p’eci doxaçkez-doren. Nanak xizanepe goşu3’k’ams do puciz meçams. (AH-Lome) Mısırı çok sıkı ekmişler. Annem kötülerini söküp ineğe veriyor. Nanak getasulez na-orgun lupez na-unt’alun tipepe goşu3’kams. (AH-Borğola) Annem bahçede dikili olan lahanalara karışmış olan otları söküyor.


goşa3’k’ums (FN) EAL har.f. Aradan söküyor. Pederik naylaşi firidaz na-goşak3u-doren pi3arepe goşa3’k’umz. (FN-Ç’anapet) Babam serenderin aralıklarında çürüyen tahtaları aradan söküyor. → k’oşk’a3’ams, k’oşk’a3’uy; goşa3’k’ims/ goşa3’k’ips, guşa3’k’ips

+ goşu3’k’ams EDA har.f. Arasından söküyor. Nanak lazut’epe k’ala na-extu-doren oçxap’ulepe goşu3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Annem mısırların arasında çıkan ısırgan otlarını söküyor.


goşibğen (FN ~ HP) Aø har.f. Kendiliğinden dağılıyor. Soviyet’işi Federasyoni var-goşibğuşen ogine Batumişa mixtimurt’u. (FN-Ç’anapet) Soviyetler Birliği dağılmadan önce Batum’a gitmişliğim vardı. Ont’ule xaçkumt’atşi k’ork’ot’i mot dut’alamt. Bergişi dudi yontxit do goşibğasen. (AH-Lome) Tarlayı kazırken sert toprak kütlelerini bırakmayın. Kazmayı tepesinden üzerine vurun da dağılacak. Kada dido çiku divu-doren. Xez dikaçaşi goşibğen. (AH-Lome) Kek çok yumuşak olmuş. Ele alınınca dağılıyor. Kvape kogudvit do k’umi mot goşibğet’az. (AH-Borğola) Taşları etrafına koyun da kum dağılmasın. → guşibğen; + goşobğams


goşiç’ven (FN ~ AH) Aø har.f. I. Yığılı çay yaprağının [aps.] iç kısmı yanıyor. Handğa na-p’3’ilit çayi jimok’as ok’obğun. BabakMot-goşiç’vet’azya do ekankums. (AH-Lome) Bugün topladığımız çay evin arkasında yığılıdır. “Kızışıp yanmasındiye babam havalandırıyor.

II. Fırında ekmek, börek, poğaça vs’nin [aps.] içi pişiyor. Nanak m3ika m3ika nugzamz do heşoten dik’aşi gyai k’ayi goşiç’ven. (FN-Ç’anapet) Annem ateşi yavaş yavaş veriyor ve öylece buğday ekmeğin içi iyi pişiyor. “Kapça geç’veri k’ai goşiç’vasya do jini saçis maxva yobğamt’es. (AH-Borğola) “Pilakide hamsi iyi pişsindiye üstündeki saca köz dökerlerdi. → goşam3xun; gamiç’ven


goşiğams (FN) EA har.f. [f.-s. goşağaponi] Cansızı [aps.] seçiyor. Ayıklıyor. Pederik ğomamci na-p’k’ak’alit ntxiri endğvarums-gendğvarums do k3aperepe goşiğams. (FN-Ç’anapet) Babam dün akşam ayıkladığımız fındığı karıştırıp çürükleri ayırıyor. Nanak naylaz na-goşiğu k3apeyi uşkurepe gale gamat’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Annem serenderde seçtiği çürük elmaları dışarı atıyor. Kçinik ndğa lumcişa ntxiri goşigams. (FN-Sumla) Kocakarı gün akşama kadar fındık seçiyor. → k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay, goşimers, guşimers, guşimars; n3xonuy[1]; 3xunums/ 3xunoms/ 3xunups

şsz goşiğinen : Seçiliyor. Naylaşi k’uçxepe şeni didoten mogvala nca goşiğinen. (AH-Borğola) Serender ayakları için çoğunlukla yuvarlak (= silindir biçimli) ağaç seçilir.


goşikaçen (FN ~ HP), guşikaçen (AK)(ÇX) AL har.f. İki kişi veya iki şey arasında sıkışıyor. → k’oşk’ik’açen; meşk’ik’açen, mişikaçen; eşk’ik’açenI, eşikaçenI


goşilams/ goşilaps (FN ~ HP) [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] AL har.f. Hızla arasına giriyor. Hızla arasından geçiyor. Amet’işi biç’i oxoyiz na-pxert’it k’ala çkar nena var-uşa goşilu do igzalu. (FN-Ç’anapet) Ahmet’in oğlu, evde oturduğumuz yerin arasından hiç ses yapmadan geçti ve gitti. Mosaşi toli dido mçxu vi-doren. Nçxomi goşilasen. (FN-Sumla) Ağın gözlerini çok iri yapmışsın. Balıklar geçer (= kaçar). Oxorcak Mot-biz*iret’aya do lazut’epunaz goşilams. (AH-Lome) KadınGörünmeyeyimdiye mısır tarlasından geçiyor. Ğoberişi nek’na genk’olit ! Puci ont’uleşen goşilams do var-oxoga3’onenan. (AH-Borğola) Çeperin kapısını kapatın ! İnek tarladan geçer de anlayamazsınız. → k’oşk’ilams/ k’oşk’ilay; ≠ guşilaps (AK); + goşulun, guşulun


goşimers (AH ~ HP) EA har.f. [perf.1.tek. goşobiği/ goşoviği] (Cansızı) seçiyor. Ayıklıyor. Plat’eri orepe goşobimer. Puciz bugubare. (AH-Lome) Ezik kabakları seçiyorum. İnek için pişireceğim. K3aperepe goşime(r)z do go3’onk’anamz, ot’k’ome(r)z. (AH-Lome) Çürükleri seçiyor ve savurup atıyor. Elak3aperi uşkurepe goşobiğat do ayri kodobdvat. (AH-Lome) Çürük elmaları seçip ayrı koyalım. (Çürükleri ayıralım). Alik muşi na-ren ç’uvalepez yoğarums do ok’açxe goşiğasen. (AH-Lome) Ali kendi çuvallarına çizik atıyor ve sonra seçecek. Ham o3’k’ondalek yuni va-goşimers. Dido k’ayi 3’k’ondums. (AH-Lome) Bu alet yün seçmiyor. Çok güzel yün eğiriyor. Ziyak mskva pi3arepe goşimers do muşek’ele nisvarams. (AH-Lome) Ziya güzel tahtaları seçip kendi tarafına diziyor. Babak na-k’vatasen ç’uburiz t’k’ebi va-goxomaşa nanak msurtu şeni goşorums. Ok’açxe he msurtupeşi 3an3a şeni babak k’ayepe goşimez do 3’k’ariz gelumt’vinams. (AH-Lome) Babamın kestiği kestaneler henüz kurumadan annem bağ ipi yapmak için kabuğunu hemen soyuyor. Sonra o kabuklardan çanta yapmak için babam iyilerini seçip suya koyuyor. Na-i3’ilen çayiz tipi goşant’aluna ok’açxe goşobiğaten. (AH-Borğola) Toplanan çaya ot karışırşa sonra seçeceğiz. Uşkurepeşi doloxe na-goşak3unpe goşiğare ki majurape-ti mot-ok3inamt’as. (AH-Borğola) Elmaların arasında içi çürüyenleri ayıklayacaksın ki diğerlerini de çürütmesin. → k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay; goşiğams, guşimers, guşimars; n3xonuy[1]; 3xunums/ 3xunoms/ 3xunups; ≠ goşo(y)onams

part. goşamaloni : Seçilmeli. Xaciz dido k’ak’ali unt’alun. Goşamaloni ren. (AH-Lome) Fasulyenin içinde taneler çok. Seçilmesi gerekir.


goşinams/ goşinaps (FN ~ HP) EDA har.f. [kb.{o-}] [emp.şm.1.tek. goboşinam/ govoşinam/ govoşinap] Birine [dat.] bir şeyi [aps.] hatırlatıyor. Nanak mota-muşı noğaşa oşkumert’aşa  mu eç’opasen xolo ar fara goşinams. (FN-Ç’anapet) Annem tornunu pazara yollarken ne alacağını bir kez daha hatırlatıyor. P’ap’uliz çkar fik’iri var-uğun. İlacişi ora babak goşinams. (AH-Lome) Dedemin hafızası hiç yok. İlaç zamanını babam hatırlatıyor. Berek nandidi-muşiz nç’amişi ora goşinams. (AH-Borğola) Çocuk babaannesine ilâcın zamanını hatırlatıyor. Pupuli mo gomoşinam do mot-emimçkam. (HP-P’eronit) (Eski) yaramı bana hatırlatıp deşme. Fadimek kimoci-muşişa oxorişi dulyape goşinaps. (AK-Döngelli) Fadime kocasına evin işlerini hatırlatıyor. → guşinams/ gunuşinams, gvoşinay, gvoşinaps


goşint’alams (AH) EA har.f. Bazı kısmını bırakıp geçiyor. Atlıyor. Kçe kotumek sum ndğaz meyoneyi skums. Maotxani ndğa goşint’alams. Ok’açxe sum ndğa çkva skums. Xolo matxani goşint’alams do heşşote nooms. (AH-Lome) Beyaz tavuk üç gün sıralı yumurtluyor. Dördüncü günü atlıyor. Sonra üç gün daha yumurtlayıp dördüncü günü yine atlıyor ve öylece devam ediyor.


goşirçak’en (FN ~ AH HP) AL har.f. Araya sıkışıyor. Na-ingrinu buk’i ntxirişi heko kogoşirçak’u. (FN-Ç’anapet) Yuvarlanan eski ağaç dibi fındığın orda sıkıştı. Ntxiri naylaş armozepez goşirçak’en. (FN-Sumla) Fındık serenderin aralıklarına sıkışıyor. İhsaniz hak doxunoni yeri va-ren ma dobu3’vi. Xolo-ti mulun do hak goşirçak’en. (AH-Lome) İhsan’a burada oturulacak yer yok dedim. Yine de gelip buraya sıkışıyor. Hak jur k’oçişi doxunoni yeyi koren do Memet’i ulun. Hek mot goşirçak’en ? (AH-Lome) Burada iki kişinin oturacak yer varken Mehmet gidip oraya neden sıkışıyor ? Doğanik, on3oruşi tolepez na-goşirçak’enpe on3oru gyoktamz do xete gyovrat’k’ams do dobğams. (AH-Borğola) Doğan, eleğin gözeneklerine sıkışanları eleği ters çevirip elle üstten vurup döküyor. → k’oşk’inçrak’en/ k’oşk’inçark’en; k’oşk’inç’ark’en; guşiçak’en; + goşorçak’ams


goşirums (FN ~ AH HP) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını aşındırıyor. Pederik bergiz modu şeni sap’i goşirumz. (FN-Ç’anapet) Babam çapaya sap takmak için onun (= o sapın) etrafını aşındırıyor. → guşirams/ guşiray; gvoşiray


goşiyonams (FN)(AH-Borğola) EA har.f. Canlıları [aps.] seçiyor ya da ayıklıyor. → k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşo(y)onams; goşox’onams/ goşox’onaps; guşox’onups; ≠ goşimers

şsz goşiyonen/ goşionen : Canlılar [aps.] seçiliyor ya da ayıklanıyor. Pucepe-çkuni kçeoci na-renan şeni mendraleşen k’ai goşionen. (AH-Borğola) İneklerimiz beyazımsı olduklari için uzaktan iyi seçilirler (= görürler).


goşkumers/ goşkumels (FN ~ AH) EA har.f. Birinin [aps.] gezmesine izin veriyor. Birini [aps.] istediği yere gönderiyor. Nanak mapxa oraz kotumepe gale goşkumerz. (FN-Ç’anapet) Annem güneşli havada tavukları dışarda dolaştırıyor. Niyazik berepe na-unonan steri goşkumers. (AH-Lome) Niyazi çocukları istedikleri gibi gezdiriyor (= çocukların istedikleri gibi gezmesine izin veriyor). Doğanik, ağani goxtimu na-diguru bere-muşi avliz xez elak’namz do goşkumers. (AH-Borğola) Doğan yeni yürümeyi öğrenen çocuğunu evinin ön tarafındaki bahçede elinden tutarak gezdiriyor (= yürütüyor). [◘ eşb. oşkumers/ oşkumels fiilinin ikinci şahıs tümleçli biçimi] → goşk’ums, gvoşk’uy/ goşk’uy; goçkumers, gvoçkumars


goşk’orums/ goşk’oruy (PZ ~ AŞ) EA har.f. I. Etrafta biçiyor. Avlape goşk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ev cıvarını (cıvarındaki ot vs) kesiyor. # Rak’anepe goşk’oruy / Xolo mcora ext’asen. (ÇM-Ğvant, türkü) Tepeler (= dağlar) aydınlandı / Yine güneş doğacak. → goç’k’orums, goç’kirums/ goç’k’irups; mook’vatuy

+ guşk’orams/ guşk’oray EDA har.f. Etrafını biçiyor. Nusak livadis mt’alepe guşk’orams. (PZ-Cigetore) Gelin tarlanın otlarını biçiyor. Mca cek’vatasi emogi arape guşk’oray. (ÇM-Ğvant) Ağacı kestiğinde önce dallarını kesiyor. Nana-şk’imi çayi mt’a guşk’oray. (AŞ-Ok’ordule) Annem çayın etrafındaki otları kesiyor. Ali flamuri-şk’imişa ext’u. Gomişk’oray. Mext’asen. (AŞ-Ok’ordule) Ali ıhlamuruma çıktı. Etrafını kessin. (Sana) gelecek.

II. Etrafını kesiyor. Bitkiyi [aps.] buduyor. Him flamuri Alişi oxori zade mok’utuy. Gopşk’orik’ot. (AŞ-Ok’ordule) O ıhlamur Ali’nin evini çok kapatıyor. Budasak (= Budasaydık). goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goşk’orums/ goşk’oruy; 3xop’ums, go3xop’ums; 3’opxuy[3]; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII


goşk’ums (PZ), goşk’uy (AŞ’in bir kısmı) EA har.f. Birinin [aps.] gezmesine izin veriyor. Birini [aps.] istediği yere gönderiyor. Xasanik k’omşişi berepe avla-muşis goşk’ums. (PZ-Cigetore) Hasan komşunun çocuklarını evinin önündeki bahçede dolaştırıyor (= gezmesine izin veriyor). K’oçi oxorza-muşi ar pazari iyasi goşk’uy. Teni ora va-goşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Adam karısını bir pazar olunca gezdiriyor. Diğer zamanlarda gezdirmiyor. [◘ eşb. oşk’ums/ ok’uy fiilinin ikinci şahıs tümleçli biçimi] → goşkumers/ goşkumels; goçkumers, gvoçkumars


goşobğams/ goşobğaps (FN ~ HP) EAL har.f. 1. Ortalığa taneli katı cismi [aps.] döküyor. Dağıtıyor. Taneli katı cismi [aps.] sağa sola saçıyor. Berek obiralepe oxomondunis goşobğams. (FN-Ç’anapet) Çocuk oyuncaklarını evin ortasına dağıtıyor. Ma ok’op’k’orobum. Berek goşobğams. (FN-Sumla) Ben topluyorum. Çocuk dağıtıyor. Mjoraz na-dupini lazut’epe k’at’uk goşobğams. (AH-Lome) Güneşe serdiğin mısırları kedi dağıtıyor. Oçileyişi berek çkar uxesap’u hek hak para goşobğams. (AH-Lome) Evlenecek çağdaki çocuk hesapsızca orada burada para harcıyor. Fundak ntxiyi goşobğams. (HP-P’eronit) Funda fındığı ortalığa dağıtıyor. 2. mec. Parayı [aps.] boşuna harcıyor. Bedrik na-mogams para iri ok’odumers. Çkar va-goşobğams. (AH-Lome) Bedri kazandığı parayı hep biriktiriyor. Hiç savurganlık yapmıyor. → guşobğaps/ guşvobğaps; + goşibğen; ≠ k’oşk’obğams, k’oşk’vobğay

+ goşubğams/ goşubğaps EDA har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şeylerin arasına taneli katı cismi [aps.] döküyor. Ali-Osmanik çayiz gyubre goşubğams. (AH-Lome) Ali Osman çaya gübre döküyor. Kemalik çayiz, mç’ima mulut’aşa gubre goşubğams. “Mç’ima mç’imaşi gubre ndğulazya do. (AH-Borğola) Kemal çaya, yağmur gelene kadar gübreyi [gelişigüzel] döküyor. “Yağmur yağınca gübre erisindiye. 2. mec. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] dağıtıyor (= yaralıyor). Xe gamudgu do beres nuk’u-nak’i kogoşubğu. (AH-Borğola) Tokatladı da çocuğun ağzını yüzünü dağıttı (= yaraladı). [◘ eşb. → goşubğams Eø har.f. ]


goşobun[1] (FN ~ HP) AL hal f. Katı cisim [aps.] bir şeylerin [lok.] arasında asılı duruyror. Ruza do porçaşi araz fit’ik’ozi goşobun. (FN-Ç’anapet) Ceketle gömlek arasında iç çamaşır asılı duruyor. Jur masayişi araz tok’i goşobun. (AH-Lome) İki kazık arasında ip asılı duruyor. → oşk’endas k’o3’obun (PZ-Cigetore), k’oşk’vobun[1], guşobun, guşabun


goşobun[2] (FN ~ HP) AL hal f. Sıvı madde [aps.] bir şeylerin [aps.] arasına akıtılmış halde duruyror. 3’ilextiyaz topri goşobun. (FN-Ç’anapet) Krepin arasında bal var. Mja opşa bidoni, çayiz goşobit’işa, xeşen memilu do t’k’va3u. Mja mtelli çayiz goşobun. (AH-Lome) Süt dolu bidon, çaydan (ben) geçerken, elimden düşüp patladı. Süt hepten çaylığa aktı (= akıp dökülmüş halde duruyor). → k’oşk’abun/ k’oşk’obun, k’oşk’vobun[2]


goşolams (FN ~ AH HP) AD har.f. Bir şey [aps.] birinin ya da bir şeyin [dat.] içine geçiyor. Tutxu ruzaz ini yekten goşolamz. (FN-Ç’anapet) İnce cekete soguk hemen geçiyor. Bageni-tkvanişi xart’omape dot’roxu-doren. Mç’ima ordo goşolams. (AH-Lome) Sizin kulübenin çatı kaplamaları kırılmış. Yağmuru çabuk geçiriyor. Tude doxedut’aşiLet’aşi ini mot-goşomolamt’asya do mundiz pi3ari e3’idumers. (AH-Borğola) Yere otururkenToprağın soğuğu içime geçmesindiye kıçının altına tahta koyuyur.


goşoni (FN) i. Oya. Da-çkimik firk’etate gotvalaz goşoni şumz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşım mekikle tülbent oyası örüyor. → oya


goşoonams/ goşoyonams (AH) EA har.f. Canlıları [aps.] seçiyor ya da ayıklıyor. Biç’epek didoten na-içilanoren bozope ç’andapez goşoonaman. (AH-Borğola) Genç erkekler çoğunlukla evlenecekleri kızları düğünlerde seçerler. k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşiyonams; goşox’onams/ goşox’onaps ; guşox’onups; ≠ goşimers


goşorçak’ams (FN ~ AH HP) EAL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasına sıkıştırıyor. P’ap’ulik Axirişi darabapez mç’aci mot-amit’az deyi mbela goşorçak’amz. (FN-Ç’anapet) Dedem ahırın tahta aralıklarına sinek girmemesi için bez sıkıştırıyor. Aşek limxana ç’k’orums do ntxiriş ciciz goşorçak’ams. (FN-Sumla) Ayşe eğreltiotu biçip fındık ağacının dip kısmına sıkıştırıyor. Aliz felamuri na-dorgasen yeyi var-duskidu-i ? Moime(r)s do hak jur sinorişi araz goşorçak’amz. (AH-Lome) Ali’nin ıhlamur dikecek yeri kalmadı mı ? Getirip burada iki hudut arasına sıkıştırıyor. → koşk’vonçark’ams/ k’oşk’vonçark’ay, k’oşk’vonç’ark’ay; + goşirçak’en


goşorgams/ goşorgaps (FN-Sumla, T’revendi ~ HP) EAL har.f. Canlı bitkiyi [aps.] bir şeylerin [lok.] arasına dikiyor. Nusa-çkunik titxu na-doskidu lazut’epeşi araz mtelli lu goşorgams. (AH-Lome) Bizim gelin seyrek kalmış mısırların arasına hep lahana dikiyor. → k’oşk’urgams/ k’oşk’urgay; ≠ guşurgaps

+ goşurgams/ goşurgaps EDA har.f. Canlı bitkiyi [aps.] bir şeylerin [dat.] arasına dikiyor.

Babak mergyalepunaz lu goşurgams. (AH-Borğola) Babam maydanoz bahçesinin arasına lahana dikiyor.


goşorums/ goşoruy/ goşorups (PZ ~ AH HP ÇX) EA har.f. 1. Kabuk, deri vs’yi [aps.] tamamen soyuyor. Babak na-k’vatasen ç’uburiz t’k’ebi va-goxomaşa nanak msurtu şeni goşorums. Ok’açxe he msurtupeşi 3an3a şeni babak k’ayepe goşimez do 3’k’ariz gelumt’vinams. (AH-Lome) Babamın kestiği kestaneler henüz kurumadan annem bağ ipi yapmak için kabuğunu hemen soyuyor. Sonra o kabuklardan çanta yapmak için babam iyilerini seçip suya koyuyor. 2. Sıyırıyor. + şorums/ şoruy

şsz goişoren : (1) (Kabuk, deri vs) tamamen soyuluyor. Kyume dido mçxu ivaşi goişoren. (AH-Borğola) Meyve sucuğu çok kalın olunca dışı soyulur. (2) Sıyrılıyor. Kyume ikomt’aşi dido papa goişoren do tude dat’a3en. (AH-Borğola) Sucuk yaparken çok muhallebi sıyrılıp yere yapışır.


goşox’onams/ goşox’onaps (HP) EA har.f. Canlıları [aps.] seçiyor ya da ayıklıyor. → k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşiyonams; goşo(y)onams; guşox’onups; ≠ goşimers


goşoyonams → goşoonams


goşubğams (FN ~ AH HP) Eø har.f. Saçmalıyor. Mamut’ik ğvini şu do ğomamcişen doni goşubğams. (FN-Ç’anapet) Mahmut şarap içti ve dün akşamdan beri saçmalıyor. Muzafferi-tkvanikPucepe gamapçareya zop’ons. - Muzafferik goşubğams. (AH-Lome) Sizin Muzafferİnekleri satacağımdemiş. - Muzaffer saçmalıyor. Baba-muşik goşubğams. Tkva bere-muşiz uyucit. (AH-Lome) Babası saçmalıyor. Siz çocuğunu dinleyin. Doğaniz m3ika işumaşi mu tkvasen var-açkinen. Mteli goşubğams. (AH-Borğola) Doğan biraz sinirlenince ne diyeceğini bilemiyor. Hep saçmalıyor (= gelişi-güzel konuşuyor). [◘ eşb. goşobğams altında goşubğams EDA har.f.] → nçxalumsIII; patxumsIII; kançums; vrat’k’umsII; amut’alaps; barbalaps; + goşobğams


goşudgams (FN-Ç’anapet, Ç’enneti, Pi3xala) EDA har.f. Canlı bitkiyi [aps.] bir şeylerin [dat.] arasına dikiyor. Pederik uşkurepeşi araz port’ok’ali goşudgamz. (FN-Ç’anapet) Babam elmaların arasına portakal dikiyor. → k’oşk’urgams/ k’oşk’urgay, goşorgams/ goşorgaps; ≠ guşurgaps


goşulun (FN ~ HP) AL har.f. 1. Bir yerin veya bir şeyin içinden geçiyor. Mjangiyayi k’afri nez*işi pi3ariz var-goşulun. (FN-Çanapet) Paslı çivi ceviz tahtasından geçmiyor. Mzuğaz goşaxtu do bere keşiyonu. (FN-Ç’enneti) Denize girdi de çocuğu çıkardı. K’oçik mitiz uk’itxeli ont’ulez goşulun. (AH-Lome) Adam kimseye sormaksızın tarladan geçiyor. Kalamani p’ç’imt’aşi bazi lemşi var-goşulun do bizi elebiyonam. (AH-Lome) Çarık dikerken bazen iğne geçmiyor. Bunun için sivri bir şey kullanıyorum. Mja opşa bidoni, çayiz goşobit’işa, xeşen memilu do t’k’va3u. Mja mtelli çayiz goşobun. (AH-Lome) Süt dolu bidon, çaydan (ben) geçerken, elimden düşüp patladı. Süt hepten çaylığa aktı (= akıp dökülmüş halde duruyor). Ğeci lazut’epunaz gosulun. Umğorit ! (AH-Borğola) Domuz mısırlıktan geçiyor. Bağırın ! 2. İki şeyin arasından geçiyor. → k’oşk’ulun, guşulun; + goşilams/ goşilaps, guşilaps


goşurgams/ goşurgaps → goşorgams/ goşorgaps


goşu3’k’ams (FN ~ HP-P’eronit), goşu3’k’aps (HP) EDA/ED har.f. → k’oşk’u3’ams/ k’oşk’u3’ay; (om3’ulanay[1] altında) um3’ulanay; guşu3’k’ips; guşu3’k’aps . I. EDA har.f. Bir şeylerin [dat.] arasından bir şeyi [aps.] söküyor.

II. ED har.f. Bir şeylerin arasından (o şeylerin bir kısımını) söküp seyrekleştiriyor. Livadiz lazut’i dido p’eci extu-doren. Heya-şeni handğa nanak oxorca k’ala goşu3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Bahçedeki mısır çok sık çıkmış. Ondan dolayı annem bugün eşimle seyrekleştiriyor. Lazut’i dido p’eci kodut’ali-doren. M3ika kogoşu3’k’i do itutxanaz. (AH-Lome) Mısırı çok sık bırakmışsın. Aralarından biraz daha söküver de seyrekleşsin. Lu dido p’eci kogyut’ali-doren. M3ika goşu3’k’i do dotutxani. (AH-Lome) Lahanayı çok sıkışık bırakmışsın. Biraz aralarından söküp seyrekleştir


goşveri → guşums/ guşuy/ guşups, guşvams


gotf- → gotv-


gotorums/ gotoruy/ gotorups (PZ ~ AH HP ÇX) EA har.f. Birini [aps.] peşine takıp dolaşıyor. Arkasında birini [aps.] dolaştırıyor. Ali sefilepe gotoruy. Sefili di3’onen. (ÇM-Ğvant) Ali safları takıp dolaşıyor. Saf sanılıyor. Xasaniz oxorca oğuroni uyonun. Xastaxana xastaxana gotorums. (FN-Sumla) Hasan’ın karısı ölümcül hastadır. [Hasan karısını] hastane hastane dolaştırıyor. BabakÇayi bo3’ilapareya do ham k’oçepe m3udişi gotorums. (AH-Lome) BabamÇay toplatacağımdiye bu adamları fuzuli gezdiriyor.


gotums (PZ), gotumers/ gotumels (FN ~ HP)(AK), gotumars (ÇX) EAL har.f. Biri veya bir şeyin [lok.] etrafına başka bir şeyi [aps.] örtü olarak koyuyor. Bir şeyin [lok.] etrafını bir şey ile [aps.] örtüyor veya sarıyor. Xasanik lobiyapes parvi gotums. (PZ-Cigetore) Hasan fasulyeleri yaprak ile örtüyor. Bere na-ibirt’u k’ala heşote danciyu şkule nanakİni mod-ayet’azdeyi geyatvala gotume(r)z. (FN-Ç’anapet) Çocuk oynadığı yerde öylesine uyuya kaldığında annemÜşümesindiye örtü ile etrafını örtüyor. MetinikNtxirişi ç’uvalepe mot-işuvet’azya do çadiriz nayloni gotumers. (AH-Lome) MetinFındık çuvalları ıslanmasındiye çadırın etrafını naylonla örtüyor. İnişen na-moxtes berepe, bat’aniye gotumers do ot’ubinams. (AH-Borğola) Soğuktan gelen çocukları, [onlara] battaniye sarıp da ısıtıyor. Kamilik çergez k’ai oşinaxu şeni iri k’ele xomula limxana gotumers. (AH-Borğola) Kâmil kuş avlama kulübesine iyi saklanabilmek için her tarafını kuru eğreltiotu ile kaplıyor. P’ap’uli-çkimik xarmani gotumers. (AK-Döngelli) Dedem harmanın her tarafını örtüyor. [PZ-Cigetore’de gotums ile gutums eşanlamlıdır.] → gutums/ gutuy

part. gotveri/ gotveyi : Etrafı bir şey ile [aps./ ens.] örtülü. Kçini oxorcalepe tevekeli tiz gotveri ivenan. (AH-Lome) Yaşlı kadınlar genelde başı örtülü olurlar. Ncamez bozope-ti ti-gotveri ivenan. (AH-Lome) Camide kızlar da başı kapalı olurlar. Tipiz galendo pi3ari-gotveri ren. Mç’ima var-nobğams. (AH-Lome) Otun etrafı dışarıdan tahta ile örtülüdür. Yağmur vurmuyor. Meterizi but’k’ate gotveri ren. Mç’ima mç’imaşi gyomç’ims. (AH-Lome) Kuş avlama kulübesi yaprakla örtülüdür. Yağmur yağınca içine damlıyor.


goturtolums (AH) EA har.f. Doğrudan doğruya ateşe gösterip pişirirken içten iyi pişiremeden dıştan yanık ediyor. Eminez nç’oloşi oç’u var-uçkin. Daçxuriz goturtolums. (AH-Lome) Emine mısır pişirmeyi bilmiyor. Ateşte tutup dışını yakıyor. ≠ got’urt’olums

şsz goiturtolen : Doğrudan doğruya ateşe gösterilerek pişirilirken içten iyi pişmeden dıştan yanıyor. Daçxuri dido ivaşi nç’olo goiturtolen. (AH-Borğola) Ateş fazla olunca süt mısırı dıştan yanar.


gotvala (PZ)(FN), gotvale (ÇM) i. I. (PZ ~ ÇM) Etrafını örten şey. Örtü. Xasanik arabaşi gotvala go3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan arabanın örtüsünü açıyor. Gotvale kocotun. İni var-ayasen. (ÇM-Ğvant) Üstüne örtüsü koymuş. Üşümez.

II. (FN) Tülbent. K’alaşi-oraz içalişamt’aşa pederik kçe gotvalate ti nik’oramz. (FN-Ç’anapet) Güneşli çok sıcak havalarda calışırken babam beyaz tülbentle başını bağlıyor. Da-çkimik firk’etate gotvalaz goşoni şumz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşım mekikle tülbent oyası örüyor. → tutxu mbela; xaseII; [başörtüsü] ti-gotvala


gotveyi/ gotfeyi (HP) i. Çığırtkanlı kuş tuzağı. [K’ep’ik’ale (= kendir) bitkisinin etrafına boru şeklinde ağ sarılır. Ağın altı bitkinin gövdesine sarılarak büzüştürülur. Üst kısmı ise ağaçtan bir simit şeklindeki mekanizmaya işlenerek ağzı açık kalır. Bu mekanizma da yerden bir kaç metre yüksekte olur. Yanına ötücü kuş olan civane (= iskete kuşu) veya tiraspironi/ tiyaspiyoni (= saka kuşu) kafesle asılır. Kafesteki kuşlar göç etmekte olan hemcinslerini öterek çağırır. Yere inen kuşlar doymak için gotveyinin içine girer. İçindeki kuşu gören kişi gürültüyle koşarak yaklaşırken şaşkın kuşlar kaçarken ağa yaklanır. Buna t’abu da ilâve edilebilir. R.B.] [◘ eşb. gotums/ gotumers/ gotumels fiilinin partisipi]


got’at’areri (PZ-Cigetore) s. Çırılçıplak. Xasani andğa zuğas got’at’areri inçiru. (PZ-Cigetore) Hasan bugün denizde çırılçıplak yüzdü. → t’at’ari, t’ant’ari; t’et’eli, t’ent’eli, t’emt’et’eli


got’k’ams/ got’k’aps (FN ~ AH HP ÇX) EAL har.f. Sarıyor. Ncaz ar mutu var-got’k’aşa mot’ori va-içalişen. K’ayişi iktaşi nca xri3koms. (AH-Lome) Ağaca bir şey sarmadan motor çalıştırılmaz. Kayış döndükçe ağaca sürtüyor.

yet. gat’k’en (FN ~ AH HP), gvat’k’en (ÇX) : Sarabiliyor. Tok’i ncas k’ayi var-gomat’k’es. Ge3’ebik’idatşi kogamastun. Ar 3’iğulina kogobuktat. (AH-Lome) İpi ağaca iyice saramadık. Asıldığımız zaman kayabilir. Bir fırdöndü aparat takalım.

part. got’k’eri : Sarılmış. Turkiyeşi sum k’ele zuğate got’k’eri ren. (AH-Borğola) Türkiye’nin üç tarafı denizle kaplıdır.


got’k’imale (AK) i. Etek. Got’k’imale dişiraşi ordo bru3’un. (AK-Döngelli) Etek aşınınca erkenden eskir, yıpranır. Nanak got’k’imaleşi lastiği gonzdips. (AK-Döngelli) Annem eteğin lastiğini gererek açıyor (= gevşetiyor). Nanak got’k’imaleşi lastiği uzdips. (AK-Döngelli) Annem eteğin lastiğini darlaştırıypr (= sıkıyor). Gale gek’ideri got’k’imale-çkimis mjora geçaşi gixçanen. (AK-Döngelli) Dışarıda asılı duran etekliğime güneş vurunca [etekliğim] soluyor. Nanaşi got’k’imales lobiyaşi but’k’ape ilon3axun-gilon3axun. (AK-Döngelli) Annemin eteliğinin kenarlarına fasulyenin yaprakları yukarıya aşağıya yapışmış haldedir. Nandidik got’k’imale var-mui3’k’aşa k’urta muşi3’k’ips. (AK-Döngelli) Babaanne etekliği çıkarmadan donunu çıkarıyor. → ort’apuII; belluği; eteği; gu3’at’k’imale


got’roxun (PZ)(AH ~ HP) AD/øD har.f. [kb.{o-}] I. (PZ)(AH) øD har.f. 1. Birinin [dat.] vücudunun her tarafı kırılıyor. Gomot’roxun. (PZ-Cigetore) Her tarafım kırılıyor. Ncaşen meblişi iri k’ele gomot’roxu. (AH-Borğola) Ağaçtan düşünce vücudumun her tarafı kırıldı. 2. Bir ağacın [dat.] her tarafı kırılıyor. Mandalinas mturi kocedu. “Mot-got’roxut’asdeyi Alik gopatxums. (PZ-Cigetore) Mandalinaya kar oturdu. Ali deKırılmasındiye silkeliyor.

II. (AH) AD har.f. 1. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] kırılıyor. Dido domaç’k’indu. Ti do t’ani gomot’roxu. (AH-Lome) Çok yoruldum. Elim ayağım kırgın oldu. 2. Bir ağacın [dat.] dalları [aps.] kırılıyor. İnoraz dido mtviri mtvaşi gunz*e t’ot’oni ncapes t’ot’epe got’roxun. (AH-Borğola) Kışın çok kar yağınca uzun dallı ağaçların dalları kırılır. → gvot’roxun; gut’roxun (*); not’roxun, not’ruxun [(*) Gut’roxun, got’roxun ve gvot’roxun fiillerinin faydalananlı biçimidir. Buna rağmen bu fiillerin kullanım sahası aynı olmadığından dolayı ayrı ayrı maddebaşı edilmiştir.]


got’urt’olums (FN-Sumla) EA har.f. Aceleyle doğrudan doğruya ateşe gösterip pişiriyor. İlyasik nç’olo got’urt’olums do ipxors. (FN-Sumla) İlyas mısırı aceleyle ateşte pişirerek yiyor. ≠ goturtolums


govalams (PZ) EA har.f. Etrafa sallıyor. Xasanik biga govalams. (PZ-Cigetore) Hasan değnek sallıyor. → golonvalams; ++ ovalams/ ovalay/ ovalaps


govalay (AŞ) øA har.f. Kırağı [aps.] çalıyor. Doği govalay. (AŞ-Ok’ordule) Kırağı çalıyor.


govrat’k’ums (AH) EA har.f. I. El veya bir şey ile [ens.] bir şeyi [aps.] silkeliyor ya da çırpıyor. Bir şeyin [aps.] tozunu almak için vuruyor. Bidoni let’ate oipşu-doren. Babak usuletila galendon bigate govrat’k’ums. (AH-Lome) Bidonun içi toprakla dolmuş. Babam usulca dışarıdan sopayla vuruyor. → gepatxums

II. Birine [aps.] vuruyor. Birini [aps.] dövüyor. Nana na-var nuucams bere-muşi xeten govrat’k’u. (AH-Borğola) Anne, sözünü dinlemeyen çocuğunu elle dövdü. → montxams[1]/ montxay; mvontxay ve onun altında muntxay; ceçams/ ceçay, geçams/ geçaps


goxaçkums/ goxaçkups (FN ~ AH HP) EA har.f. I. Tarladaki bitkinin [aps.] etrafını çapalıyor ya da kazıyor. K’vateri çayi nusak muşebura goxaçkums. (AH-Lome) Kesilmiş çayı (*) gelin kendisi çapalıyor. [(*) “Kesilmiş çayı çapalıyor” (eksiltili ifade) = “kökten kesilmiş çay ağaççıklarının arasındaki toprağı çapalıyor”: Çay ağaççığı, aşağı yukarı yedi senede bir kez kökten budanır. Çayın kesildiği ilk yılda ağaççıklar arasındaki toprak çapalanıp mısır veya fasulye ekilir.] Getasuleşi yeyiz tipi moiselu-doren. Leylak bozo-muşi k’ala goxaçkums do tipepe pağums. (AH-Lome) Sebze bahçesinin yeri hep otla dolmuş. Leyla kızıyla birlikte çapalayıp otları temizliyor. Ont’ules lazut’i k’ai irdasya do çili-muşi k’ala xolo-ti goxaçkums. (AH-Borğola) “Tarlada mısır iyi büyüsündiye eşi ile tekrar çapalıyor. → guxaçkups; gumolams

II. (FN-Ç’anapet) Bitkiyi [aps.] etraflıca ekiyor. Musebiyek lu na-goxaçkasen let’a gokankumz. (FN-Ç’anapet) Musebiye lahana ekeceği toprağı havalandırıyor.


goxak’arums/ goxak’aruy/ goxak’arups EA har.f. Etrafını kazıyor. Çoyis tavate urz*enişi p’ek’mezi docibes. Xasanitik tava goxak’arums. (PZ-Cigetore) Köyde tava ile üzüm pekmezi pişirdiler. Hasan da etrafını kazıyor. Ayşe t’ğani3’a goxak’aruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe tavanın dibini kazıyor. Berepe ç’uk’ali na-gvonk’oy luyu goxak’aruman. (ÇM-Ğvant) Çocuklar küçük kazanın etrafına yapışan laxanaları kazıyorlar. Minci t’ağaneri dvoçodinu. T’ağani goxak’aruy. (AŞ-Ok’ordule) Minci tavalamışı bitirdi. Tavayı kazıyor. Babak ncaşi gomte bergite goxak’arums. (AH-Lome) Babam ağacın etrafını çapa ile kazıyor. P’ap’uli-çkimik msicişi orz*o oxenu şeni ipti msici xamite goxak’arumt’u. (AH-Borğola) Dedem iskemle yapmak için önce (yer) sarmaşığını bıçakla (çevresindeki kabuklarını) kazıyordu.

+ guxak’arams/ guxak’aray/ guxak’araps EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] etrafını kazıyor. XasanisLivadi omç’u memişveli !” deyi vuyoxi. Himu-ti ar xovi moxt’u. Livadi gomixak’aru do mendaxt’u. (PZ-Cigetore) Hasan’ı tarlayı kazmaya yardım etmesi için çağırmıştım. O da bir anlık gelip tarlanın etrafını kazıdı de gitti. Bere onç’araşe-şk’imi boyape gomixak’aru. (ÇM-Ğvant) Çocuk kalemimin etrafindaki boyaları kazıdı. K’at’uk ç’angi gemçu do xe gomixak’aru. (FN-Ç’anapet) Kedi pençesini vurdu ve elimi tırmaladı. Ntao-tkvaniz boya meyaktu-doren. Xamite gogixak’aramt. (AH-Lome) Erzak dolabınıza boya bulaşmış. Bıçakla etrafını kazıyoruz. Daz*epunas gobulut’aşi daz*ik xepe gomixak’aru. (AH-Borğola) Dikenlikte gezerken diken kollarımı kazıdı (=çizdi).


goxaşk’ums (PZ) EA har.f. Tarlaya [aps.] bitkiyi lâlettayin ekiyor. Tarlayı [aps.] lâlettayin ekiyor. Ayşek livadi goxaşk’ums. (PZ-Cigetore) Ayşe tarlayı lâlettayin ekiyor.


goxaşk’uy[1] (ÇM) EA har.f. Bahçeye [aps.] tohum ekme işini bitiriyor. Ayşe andğa livadi goxaşk’uy. (ÇM-Ğvant) Ayşe bugün bahçeye tohum ekme işini bitiriyor. → goixaşk’ams/ goşxaşk’ay


goxaşk’uy[2] (AŞ) EA har.f. I. (AŞ-Ok’ordule) Etraflıca kazıyor ya da çapalıyor. Xasani livadişi oşk’enda goxaşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Hasan bahçenin ortasını etraflıca kazıyor.

II. (AŞ-Ortaalan) Tarlayı lâlettayin kazıyor ya da çapalıyor. Hey do hay mo-goxaşk’um. Ana iri yeri doxaşk’i. (AŞ-Ortaalan) Orada burada çapalama. Yapacaksan her yeri çapala.


goxazirums/ goxaziruy/ goxazirups EA har.f. Süslüyor. Güzel giydiriyor. Noğamisa goxaziruman. (PZ-Cigetore) Gelini süslüyorlar (giydiriyorlar). Nanak bere-muşi goxazirums do gza codginams. (PZ-Cigetore) Anne çocuğunu güzel giydiriyor ve yola koyuyor. Fadimek bere-muşi mektebişa goxazirums. (FN-Sumla) Fatma çocuğunu okula hazırlıyor. Nusak berepe noğaşe goxazirums. (AH-Lome) Gelin çocukları çarşıya hazırlıyor. Fundak bere goxazirums. (HP-P’eronit) Funda çocuğunu güzel giydiriyor. → gomskvanams/ gomskvanaps; mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups

f.-i. goxaziru : Süsleme. Güzel giydirme. Goxaziru na-uşkun, p’iyat’i şeyepete-ti numsk’vanay. (ÇM-Ğvant) Giydirmeyi bilen, kötü giysilerle de süsleyebiliyor (= yakıştırıyor).


goxedun (FN ~ HP) AL/ADL har.f. gvoxedun; ≠ guxedun; + goxunams. I. AL har.f. Bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] içine batıyor. Monk’a yukite yulut’aşi mskala let’az goxedun. (AH-Lome) Ağır yükle çıkarken (taşınabilir) merdiven toprağa batıyor. Xvaniz ar k’ele dudi m3’k’uli uğun. K’oçiz nantxazna goxedun. (AH-Lome) Merteğin bir ucu sivridir. İnsana çarparsa batabilir. Musa m3xulis extimu şeni çiçku let’as na-dodginu mskalas extuşi mskala let’as goxedu. (AH-Borğola) Musa armut ağacına çıkmak için (kendisinin) yumuşak toprağa diktiği iskeleye çıkınca merdiven toprağa battı.

II. ADL har.f. Bir şey [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] içine batıyor. Ç’uburişi pen3kva xez gomoxedu. (AH-Lome) Kestane dikeni elime battı. Nanak k’itiz na-goxedasen daz*i eşimet’aşi lemşiz uci nuç’umz do heşşo t’k’ebiz ni3onams. (AH-Lome) Annem parmağına batan dikeni çıkarırken iğnenin ucunu yakıp derisine öyle sokuyor. K’uçxez k’arfi gomoxedu. Kuyi var-domabaz*gen. (AH-Lome) Ayağıma çivi battı. Topuğumu basamıyorum. Xez daz*i gomoxedu. (AH-Borğola)(HP-P’eronit) Diken (böğürtlen dikeni) elime battı.


goxirums (FN-Ç’anapet) EA har.f. Soyup soğana çeviriyor. Memişi soti idasen heko k’oçepe goxirumz. (FN-Ç’anapet) Memiş nereye giderse orada insanları soyup soğana çeviriyor. → guxirams/ guxiray


goxombun (PZ ~ FN) Aø har.f. Kurumaya yüz tutuyor. → goxomun


goxomun (AH ~ ÇX) Aø har.f. Kurumaya yüz tutuyor. Babak na-k’vatasen ç’uburiz t’k’ebi va-goxomaşa nanak msurtu şeni goşorums. Ok’açxe he msurtupeşi 3an3a şeni babak k’ayepe goşimez do 3’k’ariz gelumt’vinams. (AH-Lome) Babamın kestiği kestaneler henüz kurumadan annem bağ ipi yapmak için kabuğunu hemen soyuyor. Sonra o kabuklardan çanta yapmak için babam iyilerini seçip suya koyuyor. → goxombun


goxorums/ goxoruy/ goxorups (PZ ~ AH HP ÇX) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını kemiriyor. Mtucik iri k’ale goxorums. (PZ-Cigetore) Fare her tarafı kemiriyor. Bere k’ibri var-uğun. Oşk’uri goxoruy. Naşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun dişi yok. Elmayı kemiriyor. Bırakıyor. Cuma-çkimişi 3’ut’eli berek uşkuri goxorums do met’k’omez (= met’k’omers). (FN-Ç’anapet) Kardeşimin küçük çocuğu elmanın etrafını kemiriyor ve atıyor. Coğorik na-mepçare mç’k’udis kerenç’i goxorums do naşkumers. (AH-Lome) Köpek vereceğim ekmeğin kabuğunu kemirip bırakıyor. Mtugik pot’uk’ali goxorums do meşipxors. (AH-Borğola) Fare portakalın etrafını kemirir ve içini yer. guxvat’amsII


goxorxums/ goxorxuy (PZ ~ ÇM)(FN ~ AH) EA har.f. Bir ağacın [aps.] etrafını buduyor. Coşk’unik flamuri goxorxums. (PZ-Cigetore) Coşkun ıhlamur ağacının etrafını buduyor. Ali avla na-ceren paçxat’a m3xuli goxorxuy. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önündeki çok dallı armut ağacını buduyor. Cuma-çkimik handğa molenk’eleni uşkuri goxorxumz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim bugün bu taraftaki elmayı buduyor. Go3’oz na-gopxorxit felamuri han3’o dido k’ai irden. (FN-Sumla) Geçen sene budadığımız ıhlamur ağacı bu sene çok güzel büyüyor. → xorxums; 3xop’ums, go3xop’ums; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums[2]/ goxups[2]; goşk’orums/ goşk’oruy; 3’opxuy[3]; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII

f.-s. goxorxoni : Budanması gereken. Uşkuri mtelli poçxot’a divu-doren. K’ayi var-içanen. Goxorxoni ren. (AH-Lome) Elma çok dallanmış ve (dalları) birbirine girmiş. Verimi düştü. Budanması gerekiyor.


goxums[1]/ goxuy/ goxups[1] (PZ ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. [perf.1.tek. gopxvi] Yaprak, tüy, saç, kar, çatıdaki tahta kiremiti vs gibi şeyi [aps.] döküyor. Otva-k’avarepe ixi goxu. Mç’ima moxt’asi oxori tudepe niğvaren. (ÇM-Ğvant) Çatının ahşap örtülerini rüzgâr kısmen döktü. Yağmur gelince evin alt tarafları ıslanıyor. Çuneri pukurepe ixik goxums. (AH-Borğola) Solmuş çiçekleri rüzgâr döker. + goixven (ile onun altında gvaxven/ gaxven)

+ goxvapams/ goxvapay EDA ett.f. Birine [dat.] yaprak, tüy, saç, kar vs gibi şeyi [aps.] döktürüyor. Cemalik cuma-muşi mskalaşen oxorişi jin yoşkumers do mtviri goxvapams. (AH-Borğola) Cemal kardeşini iskeleden evin üzerine çıkartıyor da karı döktürüyor.


goxums[2]/ goxups[2] (HP) EA har.f. [perf.1.tek. gopxvi] Buduyor. Go3’os na-gopxvi felamuri an3’o k’ayi irden. (HP-P’eronit) Geçen sene budadığım ıhlamur ağacı bu sene iyi büyüyor. → 3’opxuy[3]; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; 3xop’ums, go3xop’ums; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; guşaç’k’irups; goşk’orums/ goşk’oruy; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII


goxunams/ goxunaps (FN ~ HP)(AK) EDAL har.f. Bir şeyi [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] içine batırıyor. Şaka ikomt’eşa Mamut’ik Suleymaniz xami goxunu. (FN-Ç’anapet) Şaka yaparken Mahmut Süleyman’a bıçak batırdı. Xez gomoxuni. (AH-Lome) Elime batır. Farik guri muxtuşi xami goxunaps. Giçkit’as. (AK-Döngelli) Fahri sinirlenince bıçak batırır. Bilesin (= haberin olsun). gvoxunaps; + goxedun; ≠ guxunams/ guxunay/ guxunaps


goxveri s. ve i. [< goixven fiilinin partisipi] Kel. Goxveriz ntoma var-gaxven. (AH, atasözü, K.A.) Kelin saçı dökülmez (= akılsız insanların kaybedeceği olmaz). k’op’a[2]; k’op’ali[2], k’op’p’ali; p’et’k’eli


gox’azums/ gox’azups (HP ~ ÇX) EA har.f. Etrafını yontuyor. Osmanik nca gox’azums. (HP-P’eronit) Osman ağacın etrafını yontuyor. → go(y)azums/ go(y)azuy


gox’onups (AK) EA har.f. 1. Canlı varlığı [aps.] gezdiriyor. 2. Arabayı [aps.] kullanıyor. Arabayı [aps.] sürüyor. → goiyonams/ goiyonay; goyonams

f.-i. gox’onu : 1. Canlı varlığı gezdirme. 2. Arabayı kullanma. Arabayı sürme. Araba gox’onu k’ai giçkin. (AK-Döngelli) Araba kullanmayı (= sürmeyi) iyi biliyorsun. Gyozgira Osmanis araba gox’onu var-uçkin do ek nutxips, ak nutxips. (AK-Döngelli) Göz göre göre Osman araba kullanmayı bilmiyor da oraya çarpıyor, buraya çarpıyor.


goy-... → goi-... [Fiiller go- fiilbaşı ile başladığında, go- hecesi vurgulu olduğundan dolayı, arkasına gelen /i/ vuayeli sıkça yarı-konsonlaşır. Bu sözlükte, goy- serbest değişkeninin yaygın gözlemlenmesine rağmen, sırf goi- şeklinde yazılmıştır. Ancak şiirlerde, hece sayısını değiştirerek dizesini bozmamak için, asıl söylenişi nasıl ise öyle yazılmıştır.]


goyaben (PZ ~ AŞ) AD har.f. [fb.{goyo-}] Sıvı [aps.] bir şeyin ya da birinin [dat.] üstüne dökülüyor. Xasanis 3’ari goyaben. (PZ-Cigetore) Hasan’a su dökülüyor. Omçvelinaşa 3’ari t’avli-kva goyaben. (ÇM-Ğvant) Ahşap yalaktan su t’avli-kva üstüne dökülüyor. Otva-3'ari avla na-dgun k’uli goyaben. (ÇM-Ğvant) Çatı suyu kapı önünde duran iskemlenin üstüne dökülüyor. Balk’onişşe 3’ari mo-dvobam. Tudeni k’oçepe goyaben. (AŞ-Ortaalan) Balkondan su dökme. Aşağıdaki adamların üstüne dökülüyor. [◘ eşb. goyobams fiilinin yeterlik kipi]


goyadven (ÇM) AD har.f. Bir şeyin üzerine uzanıyor. Didi mca muç’o moxvadun var-cek’vatasi 3’ulu mcalepe goyadven. (ÇM-Ğvant) Büyük ağacı usulüne göre kesmezsen küçük ağaçların üzerine uzanır. (goyindven altında) goyandven; + gonindven


goyandven → goyindven


goyatven (PZ ~ AŞ) AD har.f. Bitki veya bulut [aps.] bir şeyin [dat.] üzerini örtüyor, kapıyor ya da kapatıyor. Oxori na-goyatven mutu ort’t’u ep’k’vati. (AŞ-Ortaalan) Evi örten [bitki] ne vardıysa kökünden kestim. → mvatven/ matven; ++ gvatven


goyat’en/ goyat’t’en (ÇM ~ AŞ) AD har.f. [fb.{goyo-}] Birinin ya da bir şeyin [dat.] üzerine veya üstüne düşüyor. Him dişk’a hikolendo gamalay do goyogat’t’asen. (AŞ-Ortaalan) [gerçekleşecek bir hareket] O odun oradan çıkıp üstüne düşecek. Kva molay do goyogat’t’asen. (AŞ-Ortaalan) Taş yerinden kopar da üstüne düşer. Na-ek’vatum msxuli oxori moy-goyat’t’assen şeni mancura k’ale a miti toç’ç’ite ozdapare. (AŞ-Ortaalan) Kestiğin armut ağacı evin üstüne düşmesin diye diğer taraftan iple birine çektireceksin. → eyat’en/ eyat’t’en; eyantxen, yantxen


goyazums/ goyazuy/ goazuy/ goazums (PZ ~ AH) [Bazı diyalektlerde /o/ ile /a/ arasında telâffuz edilen /y/ konsonu, kaynaştırmadır.] EA har.f. [emp.şm.1.tek. gop’azum/ gobyazum (PZ), gop’azum (ÇM ~ AH)] Etrafını yontuyor. Ç’urbi-ncaşi k’abuği goyazums. (PZ-Apso) Kestane ağacının kabuğunu soyuyor. Ma ham ndğalepes çutuği gobyazum (= gop’azum). (PZ-Cigetore) Ben bugünlerde kütüğün etrafını yontuyorum. Andğa ç’umandele-şuk’ule mcalepe gop’azum. (ÇM-Ğvant) Bugün sabahtan beri ağaçları yontuyorum. Lafroni iyasen deyi goyazuy. (ÇM-Ğvant) Hafif olacak diye etrafını yontuyor. Ali mzgijepe murgvala goyazuy. (ÇM-Ğvant) Ali kazıkları yuvarlak yontuyor. Ali txombu goazuy. (AŞ-Ok’ordule) Ali kızılağacın etrafını yontuyor. Huy ntxiri-ç’epxe gop’azum. (AŞ-Ok’ordule) Şimdi fındık çubuğunu yontuyorum. Txombu ordoşe goyazi. (AŞ-Ortaalan) Kızılağacı erkenden yont (= kenarlarını kes). Pederik purengi menz*gipu şeni biga goazumz do omç’ipanamz. (FN-Ç’anapet) Babam su borusunu tıkamak için sopayi yontup inceltiyor. Xuseyinik, na-gek’vatu nca goazums. (FN-Ç’anapet) Hüseyin, kestiği agacı yontuyor. Handğa na-gep’k’vati 3’iprişi nca arguniten gop’azum. (FN-Ç’anapet) Bugün kestiğim gürgen agacının etrafını baltayla yontuyorum. Fetik ç’ubriş kerki goazums. (FN-Sumla) Fethi kestane ağacının çevresinin kabuğunu yontuyor. Xasanik, na-k’vatu ncape goyazums. (AH-Lome) Hasan kestiği ağaçları yontuyor. Masarepe mçxu divu-doren. Babak m3ika goyazums do omç’ipanams. (AH-Lome) Kazıklar çok kalın olmuş. Babam biraz çevresini yontup inceltiyor. Masayi a m3ika çkva gop’azum. (AH-Lome) Ağaç kazığı biraz daha yontuyorum. Ntxirişi t’ot’i goazums do argunis dokaçale uxenams. (AH-Borğola) Fındık dalını yontuyor da baltaya sap yapıyor. Xop’eşi dokaçaleMogvala ivasma do gop’azum. (AH-Borğola) Küreğin sapınıYuvarlak olsundiye etrafını yontuyorum. → gox’azums/ gox’azups; + gvoyazay


goyi- → goi- [Fiiller go- fiilbaşı ile başladığında, bununla arkasına gelen /i/ vuayeli arasında bazen -y- konsonu duyuluyor ve yazılıyor. Bu sözlükte, goyi- serbest değişkeninin bazı yörelerde yaygın gözlemlenmesine rağmen, daima goi- şeklinde yazılmıştır.] [Bu sözlükte goyi- şeklinde yazdığımız fiiller {goyo-} kökbaşlıdr.]


goyidven (ÇM) AL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne konuyor. [kb.{goyo-}] Pupuli ğampu kogoyidu. Ciktasen. (ÇM-Ğvant) Çiban kabuk bağladı. İyileşecek.


goyindvay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. [kb.{goyo-}][emp.şm.1.tek. goyobindvi] Üstleniyor. Bir şeyin [aps.] sorumluluğunu alıyor. Si na-mekçart’t’u cenç’areri cuma-şk’imi goyindu. (AŞ-Ortaalan) Sana vereceğim parayı kardeşim üstlendi. → exindums; eyiduyII; einduy/ eindums


goyindven (PZ)(AŞ) AL har.f. [fb.{goyo-}] Bir yere uzanıyor. Suleymani sediri goyindven. Dinciy. (AŞ-Ok’ordule) Süleyman sedire uzanıp uyuyor. Goyindvana a m3’ika mele idi. (AŞ-Ortaalan) Uzanacaksan biraz öteye git. → gonindven; gointxen; goindven; guintxen

+ goyandven AD har.f. Birinin üstüne [dat.] uzanıyor. Xasanişi dudis mca goyandven. (PZ-Cigetore) Hasan’ın başına uzunlamasına ağaç düşüyor. Cuma, yat’t’oni st’eri mo goyomandver. (AŞ-Ortaalan) Kardeş, büyük bir ağaç bloku gibi üstüme uzanma. → goyadven


goyo- (PZ ~ AŞ) fb. [vuayel önünde goy-] “üstten hareketi başlayarak bir şeyin üzerine ya da üzerinde.” [Buna denk gelen fiilbaşı FN-AH-HP-ÇX diyalektlerinde yoktur.]


goyobams/ goyobay (PZ ~ AŞ) EAL/ EDAL har.f. → eyobams/ eyobay/ eobay; geyobams; yobams/ yobaps, ijobaps, ijvobups. I. EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne sıvı (veya sıvı-katı karşımı) [aps.] döküyor. II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne sıvı (veya sıvı-katı karşımı) [aps.] döküyor. Ayşe bere ti 3’ari goyobay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocuğun başına (üst tarafına) su döküyor.

yet. goyaben : Bir şeyin üstüne sıvı dökebiliyor. Ayşe baklavaşi şerbet’i zade msk’va goyaben. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe baklavanın şerbetini çok iyi dökebiliyor. [◘ eşb. goyaben AD har.f.]


goyobğams/ goyobğay/ goobğay (PZ ~ AŞ) EAL/EDA har.f. [emp.şm.1.tek. goyovobğam/ goyobobğam/ goobobğam] I. EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] bir şeyin [lok.] üzerine döküyor ya da serpiyor. Ayşe ore-t’afoni goyobğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kabak ekilen ocağın üstünü [toprak ile] örtüyor. Selimi sutlaç’i mkveri ntxiri goyobğay. (AŞ-Ok’ordule) Selim sütlaca öğütülmüş fındık döküyor. Doğani na-svaru kvalepe let’t’a goyobğay. (AŞ-Ortaalan) Doğan, dizdiği taşların üzerine toprak döküyor. eyobğams/ eyobğay/ eobğay; geyobğams; yobğams/ yobğaps, ijobğaps, ijvobğaps

+ goyubğams (PZ) EDA har.f. Taneli katı cismi [aps.] bir şeyin [lok.] üzerine döküyor ya da serpiyor. Eminek bureğis mkveri nez*i goyubğams. (PZ-Cigetore) Emine böreği üzerine öğütülmüş cevizi serpiyor. [PZ’daki goyubğams ile ÇM ve AŞ’deki goyobğay/ goobğay fiilleri eşanlamlıdır.]

II. EDA har.f. mec. Kötü bir şeyi [aps.] birinin [dat.] üstüne yüklüyor. Ali na-u p’iyat’i dulyape Ayşe goyobğay. (ÇM-Ğvant) Ali yaptığı kötü işleri Ayşe’nin üstüne yüklüyor.


goyobğun/ goobğun (PZ ~ AŞ) AL hal f. 1. Taneli katı cisim [aps.] bir şeyin [aps.] üzerine dökülmüş halde duruyor. K’inçi na-goyobğun k’umi, “Bok’ap’inaredeyi goipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Kuş, üzerindeki kumu, “Yere düşüreceğimdiye silkeleniyor. 2. Taneli katı cisim [aps.] bir şeyin [lok.] üzerinde duruyor. Lobcape arape goyobğun. (ÇM-Ğvant) Fasulyeler dalların üzerinde duruyor. eyobğun, yobğun; ijobğun, ijvobğun; ++ obğun[2], elobğun, dolobğun/ dolvobğun vs; + goyobğams/ goyobğay

goyoç’ams/ goyoç’ay (PZ ~ AŞ) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. goyovoç’am] Bir şeyin [lok.] üzerine bir şey [aps.] (dikiş) dikiyor. Porça oginde k’ale jebi goyoç’ay. Gömleğin ön tarafının üzerine cep dikiyor. → coç’ams [1]/ coç’ay[1], gyoç’ams/ gyoç’aps


goyoç’inaxums/ goyoç’inaxuy/ gooç’inaxuy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üzerine limonu vs [aps.] sıkıyor. Limoni çxomi goyoç’inaxuy. (ÇM-Ğvant) Balığa limon sıkıyor. → yoç’inaxams/ yoç’inaxaps


goyodgams (PZ) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] başka bir şeyi [aps.] dik duracak şekilde koyuyor. Xasanik mesofas k’uli goyodgams. (PZ-Cigetore) Hasan divanın üstüne sandalyeyi koyuyor. → goyodguy; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps


goyodguy (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] başka bir şeyi [aps.] dik duracak şekilde koyuyor. Ali 3’o oxori-muşi ar dgumeri goyodguy. (ÇM-Ğvant) Ali bu yıl evine bir kat daha koyuyor. Txombu zade ğuni goyodgasi k’oşk’atroxun. (AŞ-Ok’ordule) Kızılağacın üstune fazla arı peteği koyunca ortalardan kırılıyor. → goyodgams; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps


goyodgun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üzerinde başka bir şey [aps.] dik duracak şekilde duruyor. Daçxuri na-goyodgun k’uk’ma 3’ari şirşilay. (ÇM-Ğvant) Ateşin üzerindeki güğümdeki su şırıldıyor.


goyodums/ goyoduy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin üstüne [lok.] başka bir şeyi [aps.] yatay koyuyor. Yat’oni monk’anoba goyodvasi dolindra3’en. (ÇM-Ğvant) Ağaca ağırlık koydun mu, eğiliyor. Daçxuri zade nugza do goyodvasi icguren. (AŞ-Ok’ordule) Ateşi (sen) fazla alevlendirip üstüne [eti] (sen) koyunca [konan et] yanıp kapkara oluyor. Xe mo goyodum. Defteri gayuçanasen. (AŞ-Ortaalan) Elini [defterin] üstüne koyma. Defterin kararacak.


goyolams/ goyolay/ goolay (PZ ~ AŞ) AL har.f. [emp.şm.1.tek. goyovolam/ goyobolam/ goobolam] Bir şeyin [lok.] üstüne düşüyor. Alis u3’vit do hekelendo k’o3’oxt’as. Yevana dudis pi3ari kogoyolasen. (PZ-Cigetore) Ali’ye söyleyin de ordan çekilsin. Yoksa başına tahta düşecek. Xasani luğişi mcaşi tudendo golulut’aşa luği dudis goyolams. (PZ-Cigetore) Hasan incir ağacın altına geçerken incır başına düşüyor. Mca-k’andğupe e3’arçale goyolay. (ÇM-Ğvant) Dutlar altına serilen bezin üstüne düşüyor. Sağani ar mutu kogoyotvi. K’amk’uli goyolay. (AŞ-Ok’ordule) Sahanın üstünü birşeyle ört. Sinek düşüyor.


goyomç’k’valay (ÇM) ED har.f. [emp.im.1.tek. goyovomç’k’valam] Bir şeyin veya birinin [dat.] üstüne tükürüyor. Mç’apu xrask’eri iri3o goyomç’k’valay. (ÇM-Ğvant) Tilki ölüsünün üstüne herkes tükürür. → goyonç’valams; conç’valams; conç’k’valay, gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps; ++ memç’k’valay


goyonams (AH) EA har.f. [fb.{go-}; emp.şm.1.tek.ö.3.tü. goboyonam] Canlı varlığı [aps.] gezdiriyor. Bere var-dodgitun. A m3ika e3’ikaçi do kogoyoni. (AH-Lome) Çocuk durmuyor. Biraz alıp gezdiriver. Necmiyez bozo kelardu. M3ika gomskvanamz do heşşo goyonams. (AH-Lome) Necmiye’nin kızı büyüyüverdi. Biraz süslüyor da öyle gezdiriyor. Kotume goyonaşi okotumale-ti uk’odare. (AH-Lome) Tavuk gezdirince ona kümes de yepacaksın. Xasanik İsmaili xez gexuneri goyonams. (AH-Lome) Hasan İsmail’i avucunun içinde gezdiriyor. P’ap’uli var-ik’aru. Babak xe elak’nams do goyonams. (AH-Lome) Dedem iyileşmedi. Babam [onu] elinden tutup gezdiriyor. Baba-muşik Nuri bisikletis ek’ixunams do goyonams. (AH-Lome) Babası Nuri’yi bisiklette arkasına alıp gezdiriyor. Tanerik bere-muşi bisiklet’iz ek’ixunams do goyonams. (AH-Borğola) Taner çocuğunu bisikletin arkasına oturtup gezdiriyor. Yusufik parpali xez nixumans do goyonams. (AH-Borğola) Yusuf kelebeği eline kondurup gezdiriyor. Nandidik mota-muşi moik’idams do goyonams. (AH-Borğola) Nine torununu sırtına alıp gezdiriyor. → goiyonams/ goiyonay; gox’onups


goyonaxums/ goyonaxuy/ goonaxuy (PZ ~ AŞ) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. goyonapxum] Taş, masa vs [lok.] üzerinde çamaşırı [aps.] yıkıyor. Ayşek fot’a-muşi kvaşi jin goyonaxums. (PZ-Cigetore) Ayşe peştamalını taşın üzerinde yıkıyor. Ayşe p’anda t’anciyari dolokunaşepe ost’oli goyonaxuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe her zaman kirli giysileri masanın üzerinde yıkıyor. → eyonaxums


goyonay (ÇM) EA har.f. ♦ [dey. xoci goyonay : İnek çiftleşiyor.] Alişi puji xoji kogoyonu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin ineği çiftleşti. → imçinocen/ imçinojen; xoci puciz elak’aten


goyonç’valams (PZ) ED har.f. Bir şeyin veya birinin [dat.] üstüne tükürüyor. → goyomç’k’valay; conç’valams; conç’k’valay, gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps. ++ menç’valams


goyonduy (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birine [dat.] onun işlemediği suçu [aps.] yüklüyor. İftira ediyor. Ali na-u dulyape juma-muşi kogoyondu. (ÇM-Ğvant) Ali yaptığı işleri kardeşine yükledi. 3’ulu bere irote nana-muşi para nuxiray. Cuma-muşi goyonduy. (AŞ-Ok’ordule) Küçük çocuk her zaman annesinden para çalıyor. [Ve kendi yaptıklarını] kardeşinin üstüne yüklüyor. → mobamsII; eyonduy; eyot’t’axay; eyot’t’oçay; mok’idamsII+III; yok’idamsIII+IV


goyopsams/ goyopsay (PZ ~ AŞ) EL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne işiyor.


goyorçala/ goyorçale (PZ ~ AŞ) i. Bir şeyin üzerini örtmeye yarayan bez. Ayşe ç’umanişi muç’o moiselasen cejinaşe goyorçale goyotuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe sabah kalkar kalkmaz yatağı örtüyle (= yatak örtüsü ile) örtüyor. → eyorçala/ eyorçale


goyosvarams/ goyosvaray (PZ ~ AŞ) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne başka bir şeyi [aps.] diziyor. Mç’ipe dişk’alepe mçxupe goyosvaray. (ÇM-Ğvant) İnce odunları kalınların üstüne diziyor. cosvarams/ cosvaams/ cosvaray, gyosvarams/ gyosvaraps; gesvarups; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps


goyotums/ goyotuy (PZ ~ AŞ) EAL/EDA har.f. Bir şeyin [lok.] veya birinin [dat.] üzerini örtüyor. “Ncavla mo-ipirçet’aydeyi mbela goyotuy. (ÇM-Ğvant) Sütün tozlanmaması için bez örtüyor. Ayşe ç’umanişi muç’o moiselasen cejinaşe goyorçale goyotuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe sabah kalkar kalkmaz yatağı örtüyle (= yatak örtüsü ile) örtüyor. Onçaxule demet’ula kogoyotvi. (AŞ-Ok’ordule) Yayığa örtüyü ört. Sağani ar mutu kogoyotvi. K’amk’uli goyolay. (AŞ-Ok’ordule) Sahanın üstünü birşeyle ört. Sinek düşüyor. eyotums/ eyotuy; yotumers; ijotumers; ijvotumars

goyot’oçams/ goyot’oçay (PZ ~ AŞ) EAL/EDA har.f. Bir şeyin [lok.] veya birinin [dat.] üstüne atıyor. Xasanik pucepes jindo mt’a goyot’oçams. (PZ-Cigetore) Hasan ineklerin üzerine ot düşürüyor (= atıyor). # Ulun ulun mogutun / K’ut’nu dolvonkuy nusa / 3’ari doloxert’ana / Goyok’t’oçare mosa. (ÇM-Ğvant) Gidip gidip duruyor / Kutnu giymiştir gelin / Suyun içinde (bile) olsan / (Senin) üstüne ağ atacağım.[yukarıdan ya da aşağıdan] yot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; [yukarıdan] cot’oçams/ cot’oçay; geyot’k’oçams, geyot’k’omers; gyot’k’oçams, gyot’k’omers; gistomers


goyoxedun/ gooxedun (PZ ~ AŞ) AL har.f. [emp.şm.1.tek. goyopxedur/ goopxedur] Bir şeyin üzerine oturuyor. Sak’izi goyoxedusi pontuli elvaç’aben. (AŞ-Ok’ordule) Sakızın üstüne oturunca pantolonunun kenarına yapışıyor. cexedun; geyoxedun; gexedunII; yoxedun

f.-i. goyoxunu/ gooxunu : Üzerine oturmak. Goyoxunu şeni jindo contxay. (ÇM-Ğvant) Üzerine oturmak için üstünü vuruyor.


goyoxen (PZ-Apso)(ÇM ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üzerinde oturmuş haldedir. Ali xombula mt’alepe goyoxen. (ÇM-Ğvant) Ali kuru otların üzerinde oturuyor. Ali otva goyoxen. Na-comç’iy yeri mutxa eyoç’abay. (AŞ-Ok’ordule) Ali çatının üstünde oturuyor. Damlayan yerin üstüne bir şey yapıştırıyor. → goyoxers; cexen, cexers; geyoxen; gexen; yoxen


goyoxers/ goyoxes (PZ-Noxlamsu, Cigetore) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üzerinde oturmuş haldedir. Xasani şk’uni pi3aris goyoxes. (PZ-Cigetore) Hasan bizim tahtanın üstünde oturuyor. → goyoxen; cexen, cexers; geyoxen; gexen; yoxen


goyozgvams (PZ), goyozguy (ÇM), goyozgvay (AŞ) EL/ED har.f. 1. Bir şeyin [lok.] üstüne sıçıyor. Xasanik Alişi dişk’alepes goyozgvams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’nin odunlarının üstüne sıçıyor. Laç’i ntxoreri let’a goyozguy. (ÇM-Ğvant) Köpek kazınmış toprağa kakasını yapar. Bere iday. Kva yeri goyozgvay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk gitsin. Taşın oraya üstüne sıçsın. 2. mec. Birinin [dat.] üstüne ya da işine sıçıyor. Ma mo-goyomozgum do so-ti goyozgvare goyozgvi. (AŞ-Ortaalan) Benim üstüme sıçma da neyin üstüne sıçarsan sıç. → dolozguyII; cozgvay; cezguy; gez*gums/ gez*gups; gyoz*gvams/ gyoz*gvaps; yoz*gums/ yoz*gups


goyozun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] üstünde yatay duruyor. Xasanişi k’uçxes kva goyozun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın ayağının üstünde taş duruyor. Et’axer mca oxori-otva goyozun. (ÇM-Ğvant) Kırılmış ağaç evin çatısının üstünde duruyor. Xami masa goyozun. (AŞ-Ok’ordule) Bıçak masanın üstünde duruyor. Na-gorum porça senduği goyozun. (AŞ-Ortaalan) Aradığın eşya sandığın üzerindedir. cezun, gez*in


goyo3’ers/ goyo3’ey (PZ-Apso), goyo3’ers/ goyo3’en (PZ-Cigetore), goyo3’en (ÇM ~ AŞ) ED har.f. Üstten aşağıya bakıyor. [çekim için → no3’ers, no3’en] co3’ers, co3’en; gyo3’k’en, gyo3’k’ers


gozduy/ gonzduy (ÇM) EA har.f. Gergin hale getiriyor. Okun ipini vs geriyor. Oki-toç’i gozduy. (ÇM-Ğvant) Okun ipini geriyor. → gonzdims/ gonzdams/ gonzdums/ gonzdips; gondarams/ gondarums


gozgvams (PZ), gozgvay (AŞ’nin bir kısmı) EL/ED har.f. Bir şeyin [lok.] veya birinin [dat.] etrafına sıçıyor. → gvozgvay, goz*gvams/ goz*gvaps, gvoz*gvaps


gozun (PZ ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafına yatay konmuş halde duruyor. → gvozun, goz*in, gvoz*in

+ guzun AD hal f. Belirli bir şeyin [dat.] etrafına yatay konmuş halde duruyor. Xasanişi nçayis pi3arepe guzun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çayına tahtalar etrafında çevrilmiş şekilde duruyor. Serendeşi gomtumani-muşis pi3arepe guzun. (PZ-Cigetore) Kilerin etrafında tahtalar yatay olarak duruyor. Avlaşi m3xuli urzeni koguzun. (ÇM-Ğvant) Avludaki armut ağacına üzüm sarılıdır. Kvalepe bet’i txombu guzun. (AŞ-Ok’ordule) Taşlar büyük kızılağacın etrafında duruyor.


goz*gvams/ goz*gvaps (FN ~ HP) EL/ED har.f. 1. Bir şeyin [lok.] veya birinin [dat.] etrafına sıçıyor. 2. mec. İçine ediyor. İşi bok ediyor. → gozgvams, gvozgvay, gozgvay, gvoz*gvaps


goz*in (FN ~ HP)(AK) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafına yatay konmuş halde duruyor. Uşkurişi ncaz na-goz*irt’u urz*enişi binexi hamseneyi ixite golu. (FN-Ç’anapet) Elma ağacındaki üzüm sarmaşığı bu geceki rüzgârla soyuldu (= aşağıya indi). Ekremişi defteriz mç’ita k’ap’i goz*in. (AH-Lome) Ekrem’in defteri kırmızı kapla kaplıdır. Ç’uburişi k’abuği çiçku iven. K’olayi goi3’k’en. 3’ipuriz p’eci do k’ap’et’i k’abuği goz*in. Var-goi3’k’en. (AH-Lome) Kestanenin kabuğu yumuşak olur. Kolay soyulur. Gürgen kalın ve sert kabukla kaplıdır. Soyulmaz. Çukulataz na-goz*in kart’ali mot-go3’k’im. Dondğulun. (AH-Borğola) Çikolatanın etrafındaki kâğıdı açma. [Çukulata] erir. Coğorik iliz na-goz*in xor3i guxvat’ams. (AH-Borğola) Köpek kemiğin etrafındaki eti kemiriyor. → gozun, gvozun, gvoz*in

+ guz*in ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] etrafında yatay konmuş halde duruyor. Alik Xarcez xez na-guz*irt’u bilezuği gamo3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Ali Hatice’nin bileğindeki bileziği çıkarıyor. T’ik’inaz tude na-didgasen steri jur k’uçxe aven. Jindole kara guz*in. (AH-Lome) Sepetin yere konabilecek gibi iki ayağı olur. Üst kısmında etraflıca saran çember vardır. “Burti ordo mot-işiret’azya do galendo meşini guz*in. (AH-Borğola) “Top erken aşınmasındiye etrafında meşin kaplıdır.


go3xop’ums (AH-Borğola) EA har.f. Tımar ediyor. Buduyor. M3xulişi nca gop3xop’işi na-dibğu 3xik’epe mebun3’i do dop’ç’vi. (AH-Borğola) Armut ağacını tımar edince dökülen çalı çırpıları tutuşturup yaktım. → xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; 3xop’ums; 3’opxuy[3]; goşk’orums/ goşk’oruy; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII

şsz goi3xop’en : Tımar ediniyor. Budanıyor. Felamurik pukuri gon3’k’a şkule na-goi3xop’u t’ot’epes pukurepe i3xunen. (AH-Borğola) Ihlamur çiçek açtıktan sonra budanan dallarından çiçekler ayıklanır.


go3’a- (FN ~ HP) fb. → k’o3’a-, gu3’a-

[vuayel önünde go3’-] [ba-/ va-, bi-/ vi-, bo-/ vo-, bu-/ vu-, ma-, ga-, mi-, gi-, mo-, go- önünde go3’o-]

I. Ön tarafta aşağıya ya da aşağıda. (Ör. go3’axedun)

II. Önünden yana doğru çekilerek. (Ör. go3’ulun)

III. Sarkıtarak; sarkıtılarak. (Ör. go3’obun)


go3’adgims/ go3’adgips (AH ~ HP) EA har.f. Önde dik duracak şekilde koyuyor. Şuferik araba nek’naşi oğinde mot go3’adgims ? (AH-Lome) Şoför arabayı kapının önüne neden koyuyor ? Araba oğune mot-go3’adgim ! Gzaşe gamaptare. (AH-Borğola) Arabayı önde bırakma ! Yola çıkacağım. → k’o3’adgams/ k’o3’adgay, go3’adgums; gu3’adgips


go3’adgin (FN ~ HP) AL hal f. Ön tarafta dik duruyor. Pederik ğoma na-3’ilu ar k’alati m3xuli naylaşi ogine go3’adgin. (FN-Ç’anapet) Babamın dün topladığı bir sepet armut serenderin önünde duruyor. Pederik oxorişi ogine na-go3’adgirt’u ntxirite opşa k’alatiBerepe ibirt’anşa mod-gyoktamt’an deyi hekole go3’iğamz. (FN-Ç’anapet) Babam evin önünde duran fındıkla dolu sepetiÇocuklar devirmesindiye ordan uzaklaştırıyor. Ham masa sum ndğa ren pencereşi oğinde go3’adgin. (AH-Lome) Bu masa üç gündür pencerenin önünde duruyor→ k’o3’adgun, gu3’adgin

+ go3’udgin AD hal f. I. (FN ~ HP) Birinin önünde ayakta kalmış halde duruyor. Cumadiz ok’ak’aloni ar k’alati ntxiri go3’udgin. (FN-Ç’anapet) Amcamın önünde bir sepet ayıklanacak fındık duruyor. Pucik oğune na-go3’udgin gyarişi 3’uk’ali var-z*iroms. (AH-Borğola) İnek önünde duran yemek kazanını görmüyor.

II. (AH-Lome) mec. Birilerinin önderliğini yapıyor. Xasani dulyaz go3’udgin. (AH-Lome) Hasan işte önderlik yapıyor.


go3’adgitun (FN ~ HP) AL har.f. Ön tarafa ayakta duruyor. P’ap’uli lumcurt’aşa nek’laşi ogine go3’adgitun edo mzuğaz o3’k’en. (FN-Ç’anapet) Dedem akşam olurken kapının önünde duruyor ve denizi seyrediyor. Mç’ima golan3ut’aşa bere nek’naşi oğinde go3’adgitun. (AH-Lome) Yağmur geçene kadar çocuk kapı önünde duruveriyorCoğori-çkimik noğaşe bulurt’aşi kogo3’adgitun do var-oxomişkumers. (AH-Borğola) Köpeğim ben çarşıya giderken önüme dikiler de beni bırakmaz. → k’o3’agutun; gu3’adgitun

+ go3’udgitun AD har.f. I. (FN ~ HP) Birinin ya da bir şeyin önüne ayakta duruyor. Nanak mota-muşi avlaşa gamaxtayizOmç’vetelaz mot dololamt’azya do ogine go3’udgitun. (FN-Ç’anapet) Annem tornu avlaya çıkıncaOmç’vetelaya düşmesin” diye önünde duruyor. Puci axiyişe amulut’aşi coğori nek’na k’ala go3’udgitun do va-goloşkumers. (AH-Lome) İnek ahıra girerken köpek kapının yanında ineğin önüne durup geçirmiyor. Cuma-çkimik ç’ut’a bere na-baxumanpez oğune go3’udgitu do heya muşletinu. (AH-Borğola) Kardeşim küçük çocuğu dövenlerin önünde dikildi de onu kurtardı.

II. (AH) mec. Birilerinin önderliğini yapıyor. Xasani dulyaz go3’udgitun. (AH-Lome) Hasan işe önderlik yapıyor. → golancğonen


go3’adgums (FN) EA har.f. Önde dik duracak şekilde koyuyor. → k’o3’adgams/ k’o3’adgay; go3’adgims/ go3’adgips; gu3’adgips


go3’ağen (AH) DL e.f. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.] ♦ [dey. toliz go3’ağen : Birinin [dat.] gözü kararıyor. Birinin [dat.] gözünde bir şey göremiyor.] Na-tkupe bognişi toliz go3’omağu. (AH-Lome) Söylediklerini duyunca gözlerim karardı. Ariz mşkorinite toliz go3’ağen; majuraz z*ğalate. (AH, atasözü, K.A.) Birinin açlıktan gözü kararıyor; diğerinin doygunluktan (= Birinin açlıktan gözü kamaşırken diğerinin varlıktan ne yapacağı belli olmaz).

[dey. toliz var-go3’ağen : Birinin [dat.] gözünden gitmiyor.] Japonyaz zelzele şkule na-ivu 3unamik na-dolitoru oxori do arabape toliz var-go3’omağen. (AH-Lome) Japonya’da depremden sonra oluşan tsunaminin yutup içine çektiği ev ve arabalar gözümün önünden gitmiyor.


go3’akosums/ go3’akosups (FN ~ HP) EA har.f. Bir şeyin [aps.] ön tarafını süpürüyor. Bozok xvala nek’na-muşi go3’akosums. (AH-Lome) Kız sadece kendi kapısının önünü süpürüyor. Xasanik avlişi oğune k’ele 3xik’işi okosalete go3’akosums. (AH-Borğola) Hasan avlunun ön tarafını çalı süpürgesi ile süpürüyor. → k’o3’akosums/ k’o3’akosuy; gu3’akosups


go3’ak’iru/ go3’ak’iyu/ go3’ak’irale (HP) i. İşbaşında bele bağlanan örtü. Peştamal. [“Hamamda kullanılan peştamal” anlamına gelmez.] Lufiye dadik go3’ak’irute lobiya k’orobums. (HP-Mak’rial) Lufiye teyze önlük ile fasulye topluyor. → k’o3’otvala; go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ok’orale, gu3’ak’ire; fot’a


go3’ak’ora (FN), go3’ak’orale (AH-Lome) i. İşbaşında bele bağlanan örtü. Peştamal. [“Hamamda kullanılan peştamal” anlamına gelmez.] Fot’a çkunebura go3’ak’ora ren. (FN-Sumla) Fot’a Laz geleneğine ait bir peştamaldır. Ar go3’ak’orale komoiği. (AH-Lome) Önüme bağlayacak bir şey getir. → k’o3’otvala; go3’ok’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale; gu3’ak’ire; fot’a


go3’ams (PZ) EA har.f. Bir şeyin [gen.] örtüsünü [aps.] açıyor. Xasanik arabaşi gotvala go3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan arabanın örtüsünü açıyor. ≠ go3’ay, gvo3’ay, go3’k’ams/ go3’k’aps


go3’amt’en → go3’imt’en[2]


go3’ancğonen (AH) AD.Dir har.f. Birine [dat.] öncülük ederek onu bir yere [dir.] götürüyor. Dulyaşi oraz berepez baba-mutepeşi go3’ancğonen do dulyaşe ulunan. (AH-Lome) İş zamanı babaları çocukların önüne düşüp işe gidiyorlar. Go3’omancğoni do naoni. (AH-Lome) Önüme düş de yürü. → ç’ek’vayonen; ogi-muşis ulun; e3’vancğonen, nancğonen, golancğonen, gu3’ancğonen


go3’at’axums/ go3’at’axups (FN ~ HP) EA har.f. Alttan kırıyor. Altını kırıyor. → k’o3’at’axums/ k’o3’at’axuy, gu3’at’axups

+ go3’ut’axams/ go3’ut’axaps EDA har.f. Birine ait bir şeyi alttan kırıyor. Birine ait bir şeyin altını kırıyor.


go3’axedun (FN ~ HP) AL har.f. [fb.{go3’a-}] Ön tarafa oturuyor. Ham oxorcaz nak’o fara bu3’vi do xolo nek’naz go3’axedun. (AH-Lome) Bu kadını kaç kere ikaz ettim de yine kapı önüne oturuyorOsmaniTelevizyoni k’ai maz*irazya do oğune go3’axedun. (AH-Borğola) OsmanTelevizyonu iyi görebileyimdiye önde oturuyor. → k’o3’axedun, gu3’axedun

+ go3’uxedun AD har.f. Birinin [dat.] önüne veya önünde oturuyor. Jurneçi 3’aneri k’oçi berepez go3’uxedun do tavli isters. (AH-Lome) Kırk yaşında adam çocukların önünde oturuyor ve tavla oynuyor. Sinemaz iri didi k’oçi bere-çkimiz go3’uxedun. Hemuk-ti filimiz k’ai var-a3’k’omilen. (AH-Borğola) Sinemada hep büyük (= cüsseli) insan çocuğumun önünde oturuyor. O da filmi iyi seyredemiyor.


go3’axen (FN ~ HP) AL hal f. [fb.{go3’a-}] Ön tarafa oturmuş haldedir. P’ap’uli nek’laz ogine go3’axen do k’alati şumz. (FN-Ç’anapet) Dede kapının önünde oturup sepet örüyor. Ali doloxe var-amulun. Merdeveniz go3’axen. (AH-Lome) Ali içeri girmiyor. Merdivenin önünde oturuyor. Memedi kat’a oraz otobusiz oğune go3’axen. (AH-Borğola) Mehmet her zaman otobüste önde oturuyor. → k’o3’axers, k’o3’axen; gu3’axen

+ go3’uxen ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] önünde oturmuş haldedir. Bere nana-muşiz k’uçxez go3’uxen. (AH-Lome) Çocuk annesinin ayağı dibinde oturuyor. Muradi sinifiz Xasaniz go3’uxen. (AH-Borğola) Murat sınıfta Hasanın önünde oturmuştur.


go3’ay (AŞ’nin bir kısmı) ED/EDA har.f. [kb.{o-}] [emp.şm.1.tek. govo3’am/ gobo3’am] a. ED har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu soyuyor. 2. Bir hayvanın [aps.] derisini soyuyor ya da yüzüyor. b. EDA har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu [aps.] soyuyor. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini [aps.] soyuyor ya da yüzüyor. Şabani na-nok’vatu xoci t’ebi go3’ay. (AŞ-Ok’ordule) Şaban kestiği öküzün derisini soyuyor. 3. Birinin [dat.] üzerindeki sargıyı [aps.] çıkarıyor. → gom3’ams/ gon3’ams; gvo3’ay[2], go3’k’ams/ go3’k’aps; go3’k’ips; gvo3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy; ≠ go3’ams


go3’ers/ go3’es/ go3’en (PZ) ED har.f. [fb.{go-}] [Çekimi → no3’ers, no3’en, o3’en] Bir şeyin [dat.] etrafına ya da her tarafına bakıyor. Xasanik (na-)3’opxu dişk’alepes go3’es. (PZ-Cigetore) Hasan yaptığı odunların her tarafına bakıyor. → gvo3’en, go3’k’en, go3’k’ers, gvo3’k’en


go3’iğams (FN) EA.Abl har.f. [fb.{go3’a-}] Cansız bir şeyi [aps.] önünden çekiyor. Cansız bir şeyi [aps.] önünden uzaklaştırıyor. Pederik oxorişi ogine na-go3’adgirt’u ntxirite opşa k’alatiBerepe ibirt’anşa mod-gyoktamt’an deyi hekole go3’iğamz. (FN-Ç’anapet) Babam evin önünde duran fındıkla dolu sepetiÇocuklar devirmesindiye ordan uzaklaştırıyor. → k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’imers, gu3’inimers, gu3’imars


go3’ik’irams/ go3’ik’iraps (HP), EA har.f. [fb.{go3’a-}] [emp.şm.1.tek. go3’obik’iram/ go3’ovik’irap] Kendi önüne bağlıyor. → k’o3’ik’orams/ k’o3’ik’oray, go3’ik’orams, gu3’ik’iraps


go3’ik’orams (FN ~ AH) EA har.f. [fb.{go3’a-}; emp.şm.1.tek. go3’obik’oram] Kendi önüne bağlıyor. Ar mutu momçi do kogo3’obik’ora. Pinti 3’k’ari gomaben. (AH-Lome) Bir şey ver de önüme bağlayayım. Pis su üzerime dökülüyor. Dulyaz fot’a var-go3’ik’oraşi na-ren t’olopi porçaz nasven. (AH-Lome) İş yaparken peştamal takmayınca bütün pislik elbiseye sürünüyor (= bulaşıyor). Fot’a m3ika jin go3’ik’ori. Mondruk’aşi tude dan3’en. (AH-Lome) Peştemali biraz yukarı bağla. Eğilince yere değiyor. → k’o3’ik’orams/ k’o3’ik’oray, go3’ik’irams/ go3’ik’iraps, gu3’ik’iraps


go3’ilams[1] (FN) AL har.f. [fb.{go3’a-}] Kendi dizleri üzerine düşecek oluyor. Takattan düşüyor. Dizleri titriyor. Burgulupez go3’obilam. Emtumani var-malen. (FN-Sumla) Yokuş yukarı doğru gidemiyorum. Dizlerim tutmuyor. → go3’ulams; nulams


go3’ilams[2] (AH) EA har.f. [fb.{go-}] Lahana, marul, pazı vs gibi yaprak yaprak toplanan sebzelerin [aps.] etrafındaki yapraklarını topluyor. Nanak ont’uleşi k’ayi na-ren yeepeşi luz go3’ilams. Xizani yeepeşi lu kyokişen eç’k’orums. (AH-Lome) Annem tarlanın iyi yerlerindeki lahanaların yapraklarını topluyor. Kötü yerdeki lahanaları kökten kesiyor.


go3’ilaxums (FN ~ AH) EAL har.f. [fb.{go-}; emp.şm.1.tek. gop’3’ilaxum] Bir şeyin etrafına sulu veya ışlak bir şeyi [aps.] sıkıp suyunu çıkarıyor. Nçxomiz limoni go3’ilaxums. (FN-Sumla) Balığa limon sıkıyor. ≠ goç’inaxums


go3’imers (AH ~ HP) EA har.f. [fb.{go3’a-}] Cansız bir şeyi [aps.] önünden çekiyor. Cansız bir şeyi önünden uzaklaştırıyor. → k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’iğams, gu3’inimers, gu3’imars


go3’imt’en[1] (FN) A.Abl har.f. [fb.{go3’a-}] 1. Bir şeyden [abl.] kaçıyor. Xasanişi biç’i boyne dulyaşen go3’imt’en. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğlu hep işten kaçıyor. 2. Birinden [abl.] çekiniyor. Geri duruyor. Kaçınıyor. Utanıyor. Xasanik z*igara şumt’aşa baba-muşişen go3’imt’en. (FN-Sumla) Hasan sigara içerken babasından çekiniyor. k’o3’vazden; ce3’vazden


go3’imt’en[2] (AH ~ HP) A.Abl har.f. [fb.{go3’a-}] Bir şeyin [abl.] önünden kaçıyor. Motalepe gyari ipxort’anşi oiç’open. Didi k’at’upe var-iç’open. Nanç’aşi go3’imt’enan. (AH-Lome) Yavrular yemek yerken yakalanabilir. Büyük kediler yakalanamıyor. Yanaşınca kaçıveriyorlar. BerepeNa-cgiyals n3xeni komomantxanorenya do go3’imt’enan. (AH-Borğola) ÇocuklarKoşan at bize çarpabilirdiye önünden kaçıyorlar. N3xenik moicgiyalaşi irik hemuşen go3’imt’en. (AH-Borğola) At koşunca herkes onun önünden kaçıyor. → k’o3’imt’en[2]

+ go3’amt’en AD har.f. Birinin [dat.] gözü önünden kaçıyor. Bere baba-muşişe geşkurdu-doren. Baba-muşi suntxa z*irasen go3’amt’en. (AH-Lome) Çocuk babasından çok korkmuş. Babasını nerede görürse kaçıveriyor. İsmaili Ramizis go3amt’en. (HP-P’eronit) İsmail Ramiz’den kaçıyor.


go3’iskurinams/ go3’iskurinaps (FN ~ AH) EA dön.har.f. Kendine ait bir şeyin [aps.] alt kısmını kurutuyor. Cuma-çkimi daçxuriz nuxedun edo na-go3’aşuvu pontoloni go3’iskurinams. (FN-Ç’anapet) Kardeşim ateşin önüne oturuyor ve alt tarafı ıslanan pantalonunun alt kısmını kurutuyor. Berek pantoloni umo3’k’u daçxuriz go3’iskurinams. (AH-Lome) Çocuk pantolonunu çıkarmadan ateşin önünde kurutuyorMç’imaz na-aşuvu pantoli sobas nudgams do go3’iskurinams. (AH-Borğola) Yağmurda ıslanan pantolonunu sobaya dayayıp (= yanaştırıp) alt kısmını kurutuyor. → k’o3’isk’urinams/ k’o3’isk’urinay; gu3’iskurinaps


go3’işuven (FN ~ HP)(ÇX) Aø har.f. Alt tarafı ıslanıyor. Sabayle şetxi na-ren şeni çayı 3’ilomt’aşi k’oçi gverdis 3’ale mtelli go3’işuven. (AH-Lome) Sabahları çiy olduğu için çay toplarken insan belden aşağı hep ıslanıyor. Şetxi t’aroniz ont’ules na-gulun go3’işuven. (AH-Borğola) Islak zeminli tarlada gezenin alt tarafı ıslanır. → k’o3’iğvaren; gu3’işolen

+ go3’aşuven AD har.f Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] alt tarafı ıslanıyor. Cuma-çkimi daçxuriz nuxedun edo na-go3’aşuvu pontoloni go3’iskurinams. (FN-Ç’anapet) Kardeşim ateşin önüne oturuyor ve alt tarafı ıslanan pantalonunun alt kısmını kurutuyor. Cuma-çkimi handğa ğaliz golit’uşa pantoloni go3’aşuvu do ha3’i daçxuriz ogine go3’oskurinamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim bugün küçük dereden gecerken pantolonu ıslandı ve şimdi ateşin önunde alt kısmını kurutuyor.


go3’itxozinams/ go3’itxozinaps (AH ~ HP) EA dön.har.f. [fb.{go3’a-}] Birini [aps.] kendisinin önünde eşlik ettiriyor. Germaz gobulut’işi Memeti go3’obitxozinam. (AH-Borğola) Dağda gezerken Mehmet’i önümden eşlik ettiriyorum.


go3’it’k’oçams (AH) EL har.f. Bitap düşüp kendini olduğu yerde bırakıyor. Dişka na-bozdapam k’oçik ar m3ika ora şkule go3’itk’oçu do kodoxedu. (AH-Borğola) Odun taşıttığım adam biraz zaman sonra kendini bırakıp oturdu. → didven[2]-I; go3’it’k’omersI


go3’it’k’omers (FN ~ AH) EL har.f. I. Bitap düşüp olduğu yere kendini bırakıyor. Cuma-çkimiz ndğaleyi oçalişuten xayi daç’k’inen do lumciz na-doxedasen k’ala go3’it’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim gündüz çalışmaktan çok yoruluyor ve akşam oturduğu yerde yığılıp kalıyor. Alik lumcişa umoşvacinu içalişams. Lumciz oxoşe moxtimuşe menceli var-aven. Bageniz go3’it’k’omers do dincirs. (AH-Lome) Ali akşama kadar dinlenmeden çalışıyor. Akşam eve gelmeye gücü kalmıyor. Bitap düşüp kulübede yatıyor. → didven[2]-I; go3’it’k’oçams

II. Postu seriyor. Bir yerde gereksizce ya da saygısızca uzun süre kalıyor. Dulya ren-doren do oxorcaz golobun. Na-idasen yeyiz go3’it’k’omers. Eselu var-uçkin. (AH-Lome) İş varmış da kadının umurunda mı ? Gittiği yere postu seriyor. Kalkmayı bilmiyor. → didven[2]-II; elidven[1]; elorçams[4]; ilidven


go3’ixunams/ go3’ixunaps (FN ~ HP) EA dö.har.f. Kendisinin önüne oturtuyor. Baba-muşik bere-muşi didi k’oçepe steri go3’ixunams do up’aramitams. (AH-Lome) Babası çocuğunu büyük insanlar gibi önüne oturtup sohbet ediyor. Musak bisikletite gulurt’aşi bere-muşi-ti go3’ixunams. (AH-Borğola) Musa bisikletle gezerken çocuğunu da önüne oturtuyor. → k’o3’ixunams/ k’o3’ixunay, gu3’ixunaps


go3’i3’rodinams (FN ~ AH HP) Eø har.f. [fb.{go3’a-}] Bir kap [erg.] tam altından sızdırıyor. Aşek k’uk’umaz 3’k’aite opşu do k’uk’uma-muşik go3’i3’rodinams. (FN-Sumla) Ayşe güğümünü su ile doldurdu. Ama güğüm alttan [suyu] sızdırıyor. Ç’uk’ik tudele k’ele m3ika go3’i3’rodinams. (AH-Lome) Kazan alt tarafından biraz sızdırıyor.


go3’k’ams (FN ~ AH) ED/EDA har.f. [kb.{o-}] [emp.şm.1.tek. gobo3’k’am] [AH’de go3’k’ims şeklinde de söylenir.] A. ED har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu soyuyor. P’ap’ulik handğa 3an3a oşu şeni ç’ubriz go3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Dedem bugün 3an3a yapmak için kestane agacının kabuğunu soyuyor. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini soyuyor.

B. EDA har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu [aps.] soyuyor. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini [aps.] soyuyor ya da yüzüyor. Muammedik puci nok’vatu do ha3’i t’k’ebi go3’k’ams. (AH-Lome) Muhammet ineği kesti. Şu an derisini yüzüyor. Puci nik’vataşi ipti t’k’ebi go3’k’aman. (AH-Borğola) İnek kesildiğinde önce derisini yüzerler. → gom3’ams/ gon3’ams; gvo3’ay[2]/ go3’ay; go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps; gu3’k’ips; ≠ gu3’k’ams [Bu fiil “meyve kabuğunu soyuyor” anlamına gelmez. → por3ums; p’ro3uy, p’ro3ums/ p’ro3ups, p’or3ups]

[dey. gyunaxi go3’k’ams (FN ~ AH) : Birinin [dat.] günahını [aps.] alıyor. Biri için [dat.] kötü davranıyor.] Memet’ik cuma-muşiz m3udi mok’idamz do gyunaxi go3’k’amz. (FN-Ç’anapet) Mehmet kardeşine iftira atarak günahını alıyor. Gyunaxi mot-go3’k’am ! Na-nixiru var-z*iritna mutu mot-mok’idamt. (AH-Borğola) Günahını almayın ! Çaldığını görmedinizse bir şey yüklemeyin (= suçlamayın). → cunaxepe gvo3’ay, cunaxi gvo3’ay

f.-i. go3’k’u : Bitkinin kabuğunu soyma. Msicişen orz*o oxenu şeni t’k’ebi go3’k’u uk’ors. (AH-Borğola) Sarmaşıktan iskemle yapmak için derisini soymak gerekir.


go3’k’en/ go3’k’ers (FN ~ HP) ED har.f. [fb.{go-}] [Çekimi → o3’k’ers/ o3’k’en]

I. Bir şeyin [dat.] etrafına bakıyor. Mbuli munt’uroni ren. Go3’k’edi do heşşo ç’k’omi. (AH-Lome) Kiraz kurtludur. Kontrol edip ye→ go3’ers, gvo3’en, gvo3’k’en

yoks.part. ugo3’k’omilu : Etrafına bakmadan. Yunusik dişka gzaz gelat’k’omet’aşi ugo3’k’omilu gonvalams do na-golaxtasen k’oçiz ek’utalams. (AH-Lome) Yunus odunları yola atarken bakmadan sallıyor ve geçen insanların hemen ardına düşürüyor.

II. Br şeyin [gen.] tadına [dat.] bakıyor. Topuri-çkunişi nostoniz ar kogo3’k’edi. K’iyanaz enni k’ayi topuri haya ren. (AH-Lome) Balımızın tadına bir bakar mısın ? Dünyanın en güzel balı budur. Oxori-çkuniz gayişi nostoniz babak go3’k’ers. (AH-Lome) Bizim evde yemeğin tadına babam bakar. Gyarişi nostoniz go3’k’en. (AH-Borğola) Yemeğin tadına bakıyor. → ik’onams; ci3aday; no3aday; 3aduyII; no3adams; nostiniz o3’k’en


go3’k’ims/ go3’k’ips (AH ~ ÇX) ED/EDA har.f. [kb.{o-}] [emp.şm.1.tek. guvo3’k’ip] [AH’de go3’k’ams şeklinde de söylenir.] → gom3’ams/ gon3’ams; gvo3’ay[2]/ go3’ay; go3’k’ams/ go3’k’aps, gvo3’k’aps; gu3’k’ips. I. ED har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu soyuyor.

II. EDA har.f. 1. Bir ağacın [dat.] kabuğunu [aps.] soyuyor. Ncape var-nosvaraşa kerki kogo3’k’i. Vana ordo var-xomun. (AH-Lome) Ağaçları dizmeden kabuğunu soy. Yoksa çabuk kurumaz. Xasanik ncas t’kebi go3’k’ips. (AK-Döngelli) Hasan ağacın kabuğunu soyuyor. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini [aps.] soyuyor ya da yüzüyor. Xasanik pucis t’k’ebi go3’k’ips. (AK-Döngelli) Hasan ineğin derisini yüzüyor. 3. Çikolata vs’nin [dat.] etrafındaki kâğıdı [aps.] soyuyor. Çukulataz na-goz*in kart’ali mot-go3’k’im. Dondğulun. (AH-Borğola) Çikolatanın etrafındaki kâğıdı açma. [Çukulata] erir.

şsz goi3’k’en : Bir ağacın kabuğu [aps.] soyuluyor. Ç’uburişi k’abuği çiçku iven. K’olayi goi3’k’en. 3’ipuriz p’eci do k’ap’et’i k’abuği goz*in. Var-goi3’k’en. (AH-Lome) Kestanenin kabuğu yumuşak olur. Kolay soyulur. Gürgen kalın ve sert kabukla kaplıdır. Soyulmaz. [◘ eşb. “Kendi etrafına bakıyor” anlamına gelen fiil.]


go3’k’onderi (FN ~ AH) i. [< gu3’k’ondams fiilinin partisipi] Taş veya tuğla ile inşa edilmiş duvar. Cuma-çkimik kotumepe go3’k’onderişi jindole eyoputxinamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim tavukları örülmüş duvarın üzerinden uçuruyor.


go3’o (PZ ~ AŞ) z. Geçen yıl . Geçen sene. Go3’o na-cep’k’vati ç’urbi-mcaşi çok’i ham 3’ana xolo kek’iğu. (PZ-Cigetore) Geçen sene kestiğim kestane ağacın kökü bu sene yine filiz verdi. Oxori go3’o dop’3’opxit. 3’o mop’3’opxumt. (ÇM-Ğvant) Evi geçen sene yaptık. Bu sene iç donatımı yapıyoruz. Go3’o na-gop’k’vati framuli ham3’o vrossişa dirdu. (AŞ-Ortaalan) Geçen sene budadığım ıhlamur bu sene iyice büyüdü. A m3’ika cençareri memişk’vi. Go3’o nana-sk’ani memişk’umt’u. (AŞ-Ortaalan) Bana biraz para bırak. Geçen sene annen bırakıyordu. → go3’oz/ go3’os


go3’obun (FN ~ HP) AL hal f. [fb.{go3’a-}] Sarkarak asılıdır. Sarkıtılarak asılıdır. Ağne doyineyi puciz didi buz*i go3’obun. (FN-Ç’anapet) Yeni doğurmuş ineğin büyük memeleri var. Feli m3xuliş t’ot’iz go3’obun. (FN-Sumla) Kabak armut ağacının dalından sarkarak asılıdır. Ç’uk’i k’remuliz go3’obun. (HP-P’eronit) Kazan k’remulide sarkıtılarak asılıdır. → k’o3’obun, k’o3’vobun, gu3’obun, gu3’vobun; [birine ait bir şeye sarkıtılarak asılıdır] gu3’ubun


go3’oç’k’idams/ go3’oç’k’idaps (HP) ED har.f. [fb.{go3’a-}] El veya bir şey ile yandan kuvvetli vuruyor. Şazi moelimik, berepek gale mtvirişi murgite na-ibirez şeni, nç’ulute berepez k’uçxez go3’oç’k’idamz. (FN-Ç’anapet) Şazi öğretmen, çocuklar dışarda kartopu ile oynadıkları için, çubukla yandan çocukların ayağına vuruyor. Berek dolopsaşi nana-muşik mundis go3’oç’k’idams do uğarğalams. (AH-Lome) Çocuk pantolonuna işeyince annesi kıçına vurup azarlıyor. Bere işlop’aşi nana-muşikMot işlop’i ?” ya do k’uçxes bigaten go3’oç’k’idams. (AH-Borğola) Çocuk pislenince annesiNeden pislendin ?” diye ayağına çubukla vuruyor. Nunk’us ar go3’ovoç’k’idi. (HP-P’eronit) Yüzüne yandan kuvvetli vurdum. → gu3’oç’k’idaps; gu3’voç’k’idaps


go3’ok’idams/ go3’ok’idaps (FN ~ HP) EAL har.f. [fb.{go3’a-}] İnsan boyundan çok yüksek yere bir şey bağlıp sarkıtarak asıyor. Dido k’oçepe go3’ok’idez. (FN ~ HP) Çok sayıda insan idam edilmişler. [kelimesi kelimesine: çok sayıda insanı astılar] → gu3’ok’idaps, gu3’vok’idaps

şsz go3’ik’iden : Sarkıtılarak asılıyor. 3’oxle oxorepez gyarepe k’eremuliz go3’ik’idet’u do igubet’u. (AH-Borğola) Eskiden evlerde yemekler k’eremuli’ye asılırdı ve öyle pişirilirdi.


go3’ok’irams/ go3’ok’iraps (HP) EDA har.f. Biri ya da bir şeyin [dat.] önüne bir şeyi [aps.] bağlıyor. → k’o3’ok’orams, k’o3’vok’oray, k’o3’ok’oray; go3’ok’orams; gu3’ok’iraps, gu3’vok’iraps


go3’ok’orale (AH-Borğola) i. İşbaşında bele bağlanan örtü. Peştamal. [“Hamamda kullanılan peştamal” anlamına gelmez.] → k’o3’otvala; go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale; gu3’ak’ire; fot’a


go3’ok’orams (FN ~ AH) EAL/EDA har.f. Bir şeyin [lok.] ya da birinin [dat.] önüne bir şeyi [aps.] bağlıyor. Nanak 3’ut’eli bozo-çkimiz fot’a go3’ok’oramz do ntxiri ok’oğuşa iyonamz. (FN-Ç’anapet) Annem küçük kızıma önlük takıp [sonradan geriye kalan] fındıkları toplamaya götürüyor. P’ap’ulik beres ntoma uç’k’orams. Beres ar mutu kogo3’ok’orit. Cinikis ntoma dolabğen. (AH-Lome) Dedem çocuğun saçını kesiyor. Çocuğun önüne bir şey bağlayın. Ensesine saç dökülüyorBere-muşiz ntxiri o3’ilu şeni fot’a go3’ok’orams. (AH-Borğola) Çocuğuna fındık toplaması için önüne peştamal bağlıyor. → k’o3’ok’orams, k’o3’vok’oray, k’o3’ok’oray; go3’ok’irams/ go3’ok’iraps; gu3’ok’iraps, gu3’vok’iraps


go3’oneri s. ve i. Geçen seneki. I. s. Xasanik go3’oneri lazut’epe 3’o mkums. (PZ-Cigetore) Hasan geçen senenin mısırları bu sene öğütüyor. Go3’oneri 3’anaşi tasi 3’o var-mzgudun. (ÇM-Ğvant) Geçen yılki tohumluk bu yıl filizlenmez. Go3’oneri ntxiri va-maçodu. (AŞ-Ok’ordule) Geçen yılki fındığım bitmedi. Go3’oneyi do ağne urz*enişi p’et’mezi ok’in3’oren. Mutu var-ağoden. (FN-Ç’anapet) Gecen seneki ve yeni üzüm pekmezi karıştırılabilir. Bi şey olmaz. Go3’oneri lazut’işi mkveri han3’o çkar var-iç’k’omen. (AH-Lome) Geçen yılki mısır unu bu yıl hiç yenmiyor. Go3’oneri uşkurepe han3’o p’ç’k’omi. (AH-Borğola) Geçen seneki elmaları bu sene yedim. Memet’ik go3’oneri k’urbaniz k’ai, xor3oni puci eç’opu-dort’un. (AH-Borğola) Mehmet geçen yılki kurbanda iyi, [bol] etli inek satın almıştı. Go3’oneri yazis na-t’u çxvopa var-gumoç’k’ondun. (AK-Döngelli) Geçen sebeki yazda olan sıcak havayı unutmuyorum.

II. i. Ham3’o go3’oneri şuk’k’u msxuli var-iyu. (AŞ-Ortaalan) Bu sene geçen seneki kadar armut olmadı. Mbuloba diçodu. Ama go3’oneri stei k’ai mbuli va-rt’u. (AK-Döngelli) Kiraz zamanı bitti. Ama geçen seneki gibi iyi kiraz yoktu.


go3’onk’anams/ go3’onk’anaps (FN ~ HP) EA har.f. [fb.{go3’a-}] Uzaklara atıyor ya da fırlatıyor. Savurarak atıyor. [Atılan cisim yarım daire çizerek dönerek uçuyor.] K3aperepe goşime(r)z do go3’onk’anamz, ot’k’ome(r)z. (AH-Lome) Çürükleri seçiyor ve savurup atıyor. Tenekepe xete yeyi-muşiz dodvi. Go3’onk’anaşi iplacen. (AH-Lome) Tenekeleri elinle yerine koy. Savurunca eziliyorCavitis şekeri unt’u. “Şekeri k’ayi va-renma do k’erk’eli ebuç’opi do xes mepçişi işumu do k’erk’eli go3’onk’anu. (HP-P’eronit) Cavit şeker istiyordu. “Şeker iyi değildiye (düşünerek) ona simit alıp eline verdiğimde kızıp simidi uzağa attı. → gu3’onk’inaps; ≠ gu3’onk’anaps

+ go3’unk’anams EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] uzaklara atıyor ya da fırlatıyor. Xami go3’uğu do go3’unk’anu. (FN-Sumla) Bıçaği elinden zorla aldı ve uzaklara attı.


go3’opxums (FN ~ AH) EA har.f. [fb.{go-}] Etrafında işliyor. Doğanik, na-k’odu oxori-muşişi galendo verniği sveri pi3arite go3’opxu. (AH-Borğola) Doğan, inşa ettiği evinin dışını vernik sürülü tahta ile işledi.

+ gu3’opxams EDA har.f. Bir şeyin etrafını işliyor.


go3’oskurinams (FN ~ AH) EA har.f. Bir şeyin [aps.] alt kısmını kurutuyor. Cuma-çkimi handğa ğaliz golit’uşa pantoloni go3’aşuvu do ha3’i daçxuriz ogine go3’oskurinamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim bugün küçük dereden gecerken pantolonu ıslandı ve şimdi ateşin önunde alt kısmını kurutuyor. K’alati işuvuşi dimonk’anu. Babak daçxuriz yokaçams do go3’oskurinams. (AH-Lome) Sepet ıslanınca ağırlaştı. Babam ateşin üstünde tutup alt tarafından kurutuyor. Şetxiz na-aşuvu pantoli go3’oskurinams. (AH-Borğola) Islak zeminde ıslanan pantolunun alt kısmını kurutuyor. → k’o3’osk’urinams/ k’o3’vosk’urinay; ≠ gu3’oskirinaps


go3’oşen (AH) z. Geçen yıldan. Geçen seneden. Ham 3’anaşi Lazi birapaşi festivali go3’oşen-ti mskva ivu. (AH-Borğola) Bu senenin Laz şarkı festivali geçen seneden de güzel oldu.


go3’oz/ go3’os (FN ~ HP ÇX) z. Geçen yıl. Geçen sene. Go3’oz na-p’k’vati dişka livadi-k’udeliz ok’obğun. (FN-Ç’anapet) Geçen sene kestiğim odunlar bahçenin dibinde yığlıdır. Go3’oz na-p’k’vati-dort’un çayluğik m3ikaşa ok’utumers. (FN-Ç’anapet) Geçen sene kesmiş olduğum çaylık yavaşça kapatıyor. Nanak go3’oz ma ar nç’eleri geyakuna domişu. (FN-Ç’anapet) Annem geçen sene bana renkli bir kazak ördü. Go3’oz na-gopxorxit felamuri han3’o dido k’ai irden. (FN-Sumla) Geçen sene budadığımız ıhlamur ağacı bu sene çok güzel büyüyor. Go3’oz ntxiri bu3xite pkosit. (FN-Sumla) Geçen sene fındığı tırmıkla topladık (= çok fındık vardı). Go3’oz na-pxorxi felamuyi han3’o dido k’ayi irden. (AH-Lome) Geçen sene budadığım ıhlamur ağacı bu sene çok iyi büyüyor. Go3’oz mupeyi mapxalape ivu-dort’un. (AH-Lome) Geçen yıl ne güzel havalar olmuştu. Go3’oz bayamişen ar ndğa oğine k’uçxe memot’roxu-dort’un. (AH-Lome) Geçen yıl bayramdan bir gün önce ayağım kırılmıştı. Go3’oz na-doborgi ant’ama k’ai irdu, edo hakşakis meyve var-meçu. (AH-Borğola) Geçen sene diktiğim şeftali iyi büyüdü, ama şimdiye kadar meyve vermedi. Go3’oz k’a3xanak’a o3’ilu şeni mağala germapeşe bidi. (AH-Borğola) Geçen yıl yabanmersini toplamak için yüksek dağlara gittim. Go3’os na-gopxvi felamuri an3’o k’ayi irden. (HP-P’eronit) Geçen sene budadığım ıhlamur ağacı bu sene iyi büyüyor. → go3’o


go3’ubğams/ go3’ubğaps (FN ~ HP) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birinin [dat.] önüne taneli katı cismi [aps.] döküyor. Handğa pucepez dido limbro3a buç’k’ori do kogo3’obubği. (FN-Ç’anapet) Bugün ineklere bolca eğreltiotunu kestim ve yemledim. Nanak na-t’axu lazut’işi korzape mçinoci puciz kogo3’ubğu. (FN-Ç’anapet) Annem kırdığı mısır koçanlarını yüklü ineğin önüne verdi (= önüne döktü). Da-çkimik axirişi ogine na-elobğurt’u k’vateri felamuriş ndalepez gukaçamz do pucepez go3’ubğamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim ahırın önünde yığılmış olan kesilmiş ılhamur dallarını kucaklayıp ineklerin önüne veriyor. → k’o3’ubğams/ k’o3’ubğay, gu3’ubğaps


go3’uç’k’irams/ go3’uç’k’iraps (HP) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] alt tarafından bir kısmını [aps.] biçiyor ya da kesiyor. → k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray; go3’uç’k’orams; gu3’uç’k’irups, gu3’uç’k’iraps


go3’uç’k’orams (FN ~ AH) EDA har.f. → k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray; go3’uç’k’irams/ go3’uç’k’iraps; gu3’uç’k’irups, gu3’uç’k’iraps. I. Bir şeyin [dat.] alt tarafından bir kısmını [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Biç’i-çkimik ğoma na-eç’opu pontoloni m3ika gunz*e muxtu edo nana-muşik handğa go3’uç’k’orams do golundrik’asen. (FN-Ç’anapet) Oğlumun dün aldığı pantalon ona biraz uzun geldi ve annesi bugün kısaltıyor (= aşağıdan kesiyor) ve kıvıracak. Babak, puciz k’udeli dido agunz*anaşiÇ’enç’iz mot-yan3’et’azya do gunz*e ntomape m3ika go3’uç’k’orams. (AH-Lome) Babam, ineğin kuyruğu çok uzayıncaDışkılarına değmesindiye uzunca kıllarını alttan biraz kesiyor.

II. Bir şeyi [aps.] birinin [dat.] önüne doğrayıp koyuyor. Nanak ngeniz uşkuri yemluğiz go3’uç’k’orams. (AH-Lome) Annem danaya elmayı yemliğine doğrayıp veriyor.


go3’udgams/ go3’udgaps (FN ~ HP) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birinin önüne [dat.] yiyecek bir şeyi [aps.] bir kabın içine koyup sunuyor. Ğoma bidiyiz cuma-çkimiş oxorcak ar sağani ağne 3’ileyi mbuli go3’omidgu. (FN-Ç’anapet) Dün gitiğimde kardeşimin karısı bir tabak dolusu taze toplanmış kiraz bana sundu. Oxorcak ç’anç’axiz na-ezdims m3xuliz gverdi noçxams do heşşo go3’omidgaman. (AH-Lome) Kadın çamurdan aldığı armudu yarım yıkayıp öyle önümüze koyuyor. Nusak puciz 3’k’ari 3’uk’alite go3’udgams. (AH-Lome) Gelin ineğe suyu kazanla önüne koyuyor. Ngenik na-go3’obudgare 3’k’ari mtelli geşums. (AH-Lome) Dana, önüne koyduğum suyun hepsini içiyor. Çuneri m3xuli mu go3’omidgit ? Ağne 3’ileri var-giğun-i ? (HP-P’eronit) Tazeliğini kaybetmiş armut niye bize sundun ? Yeni toplanmış olan [armut] sende yok mu ? → k’o3’udgams/ k’o3’udgay, gu3’udgaps


go3’udumers/ go3’udums (FN ~ AH), go3’udumels (FN-Sumla), go3’udumers (HP) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] 1. Birinin veya bir şeyin [dat.] önüne yatay koyup bırakıyor. Babak araba oktiz naşkvaşi kva go3’udumers. (AH-Lome) Babam arabayı rampada bırakınca önüne taş koyuyor. 2. Hayvanın [dat.] önüne yem [aps.] koyuyor. Nanak handğa na-eç’k’oru lazut’i pucepez go3’udumers. (FN-Ç’anapet) Annem bugün kestiği mısır saplarını ineklere veriyor. Nanak nçala ortaz ok’oç’k’orums do puciz heşşo go3’udumers. (AH-Lome) Annem mısır samanını ortadan keserek ineğin önüne koyuyor. → k’o3’udums/ k’o3’uduy, gu3’udumers, gu3’udvars


go3’uğams (FN) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birinin [dat.] elinden zorla alıyor. Cuma-çkimişi 3’ut’eli biç’ik berepez xez na-okaçunan obiralepe yekten go3’uğamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin küçük oğlu çocukların elinde duran oyuncakları hemen zorla alıyor. Xami go3’uğu do go3’unk’anu. (FN-Sumla) Bıçaği elinden zorla aldı ve uzaklara attı. Baba-muşiş maaşi go3’uğams do upareli amut’alams. (FN-Sumla) Babasının maaşını zorla alıyor ve parasız bırakıyor. → go3’umers, gu3’umers, gu3’umars; go3’uncubalams; ≠ nucubalams; ≠ [birinin ya da bir şeyin altından bir şeyi alıyor] k’o3’uğams; [birinin elinden alıyor; birinin önünden alıyor] k’o3’uğay

go3’ukturams (FN ~ AH HP) EDA har.f. Çocuğun [dat.] altını [aps.] değiştiriyor. Berez dolapsu do ha3’i nanak go3’ukturamz. (FN-Ç’anapet) Çocuk altına yapabildi ve şimdi annem altını değiştiriyor. Berek dolopsaşi hemoras go3’ukturare. Mseloni naşkvaşi mundi gamç’itanen. (AH-Lome) Çocuk altına işeyince o anda değiştirmelisin. Çişli bırakınca kıçı kızarıveriyor. Nana-muşik na-dolapsu beres tude go3’ukturams. (AH-Borğola) Annesi altına kaçıran çocuğun altını değiştiriyor.


go3’ulams (AH) øDL har.f. [dey. burgulepez go3’ulams (AH) : Dizlerinde derman kalmıyor.] Burgulepez go3’omilu. Menceli va-miğun. (AH-Lome) Dizlerimde güç kalmadı. Dermanım yok. → nulams; go3’ilams


go3’ulun (FN ~ HP) Aø har.f. [fb.{go3’a-}] Önünden yana doğru çekiliyor. Go3’oxti, hele! (FN-Sumla) Çekil, bakalım. Hekşen go3’oxti ! Badana busumer. Komegabasen. (AH-Borğola) Oradan çekil ! Badana sürüyorum. Üzerine sıçrar (= dökülür). → k’o3’ulun; ≠ gu3’ulun


go3’umers (AH ~ HP) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birinin [dat.] elinden zorla alıyor. Axmet’ik Yaseminiz m3xuli xez go3’umers. (AH-Lome) Ahmet Yasemin’in elinden armudu zorla alıyor. İri şeyi go3’omiğez. T’emt’et’eli kamapskidit. (AH-Lome) Her şeyimizi aldılar. Hiçbir şeysiz ortada kaldık. Alik t’op’i-çkimi go3’omimers do ğalişe ok’ap’inams. (AH-Lome) Ali benim topumu zorla elimden alıp dereye atıyorYusufik ç’ut’a berepes para go3’umers. (AH-Lome) Yusuf küçük çocuklardan zorla para alıyor. Atmacaz xor3’i no3’iramt’uşi, konak’ap’u do xor3’i go3’uğu. (AH-Borğola) Atmacaya et gösterdiğinde saldırıp eti elinden zorla aldı. 3’oxle gzas eşkiyapek na-golulunpez gyut’k’obut’ez do na-uğunpe xez go3’umert’ez. (AH-Borğola) Eskiden yolda eşkiyalar geçen insanlara pusu kuruyor, üstündekilerini zorla elinden alıyorlardı. Doğanik ç’ut’a berepe docinams do xez na-uğun osteroni go3’umers. (AH-Borğola) Doğan küçük çocukları yere yatırır ve elindeki oyuncağı zorla alır. Beres osteroni xeşen go3’uğeşi çilambre dobğu do ibgaru. (AH-Borğola) Çocuğun oyuncağı elinden (zorla) aldıklarında [çocuk] gözyaşı döküp ağladı. Apxazi gyumruğişi polisik t’ua, nek’naşi fot’oğrafi na-gamabiği şeni, fot’oğrafişi makine go3’omiğu. (AH-Borğola) Abhaz gümrük polisi az kalsın, kapının fotoğrafını çektiğim için, fotoğraf makinemi elimden alırdı. Nejatik Kemeliz para go3’umers. (HP-P’eronit) Nejati Kemal’in elinden zorla parayı alıyor. Cemilik cuma-muşis na-uğun k’at’a osteroni xeşen go3’umers. (AH-Borğola) Cemil kardeşinde olan bütün oyuncağı elinder zorla alıyor. → go3’uğams, gu3’umers, gu3’umars; go3’uncubalams; ≠ nucubalams; ≠ [birinin ya da bir şeyin altından bir şeyi alıyor] k’o3’uğams; [birinin elinden alıyor; birinin önünden alıyor] k’o3’uğay


go3’uncubalams (FN-Sumla) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birine ait [dat.] bir şeyi zoraki kapıyor. Elinden alıyor. Cuma-muşik da-muşiş gyari go3’uncubalams. (FN-Sumla) Erkek kardeş kız kardeşinin yemeğini kapıyor [ve yiyor]. → go3’uğams, go3’umers, gu3’umars; ++ nucubalams


go3’un3’orams (FN ~ AH) ED har.f. Bir şeyin [dat.] suyunu süzüyor. Nanak na-mogubu luz go3’un3’oramz. (FN-Ç’anapet) Annem hafif kaynattığı lahananın suyunu süzüyor. Nanak luşi gyari ikomt’aşi ipti 3’uk’alite geguboms. Ok’açxe 3’k’ari go3’un3’orams do hemora şkule-ti tencerez guboms. (AH-Lome) Annem lahana yameği yaparken önce kazanda biraz pişiriyor. Sonra suyunu süzüyor ve ondan sonra da tencerede pişiriyor. Çili-çkimik na-ç’k’oru lupe 3’k’ariten doçxu şkule suzgiz gobğu do 3’k’ari go3’un3’orams. (AH-Borğola) Eşim doğradığı lahanaları suyla yıkadıktan sonra süzgece doldurup suyunu süzüyor.go3’un3’irams/ go3’un3’iraps, gu3’un3’irups, gu3’un3’iraps


go3’utxozinams/ go3’utxozinaps (AH ~ HP) EDA har.f. [fb.{go3’a-}] Birini [aps.] birinin önünde [dat.] eşlik ettiriyor. Rehberlik yaptırıyor. Damtirek berepez nusa go3’utxozinams do dulyaz nut’alams. (AH-Lome) Kaynana çocukların önüne gelini katıp işe salıyor.


go3’uz*in (FN ~ HP) AD hal f. [fb.{go3’a-}] Birinin [dat.] önünde bir şey [aps.] yatay duruyor. Oğinde mupeyi dulyape go3’omiz*in do ma bcan. (AH-Lome) Önümde ne işler duruyor da ben yatıyorum. → k’o3’uzun; gu3’uz*in


grameri i. Gramer. [< Fra.] Lazuri grameri./ Lazce grameri. Lazca gramer.


grest’a (ÇM), gresta (FN ~ AH) i. Pleki. Ekmek pişirme taşı. 50-60 cm çapında, 7-8 cm derinliğinde altı ovalca taştan oyulmuş tepsi. Ali grest’a daçxuri eyoduy. İgzalay. (ÇM-Ğvant) Ali ekmek pişirme taşını ateşin üstüne koyup gidiyor. # Ot’vebi kogolabdgi / Ar grest’a t’u3a cari / Ham cari komekçik’o / Guri-sk’ani momçar-i ? (ÇM-Ğvant, anonim) Ocak taşına koydum / Bir pleki sıcak ekmek / Bu ekmeği verirsem / Gönlünü verir misin ? Ntxiri mçxvineyi grestaz k’ayi ikçanen. (FN-Ç’anapet) Fındık kızarmış ekmek pişirme taşında iyi kavruluyor. Grestaz gyari iç’ven. (FN-Ç’anapet, Sumla) Taş fırınında ekmek pişiyor. Daçxuris sacaği eidgen do jin mç’k’udişi gresta imçxvinen. (AH-Lome) Ateşin üzerine sacayak konularak üzerinde ekmek plekisi kızdırılır (= ısıtılır). Handğa dido k’oçi moxtasen. Kapçon-mç’k’udi mçire grestaz vi ! (AH-Borğola) Buğün çok insan gelecek Hamsili ekmeği geniş pilakide yap ! → gest’a, cest’a, k’i3i


gripi i. Grip. [< Fra.] Nezle. Berez gripi dağodu. (FN-Ç’anapet) Çocuğa nezle bulaştı. → mazap’u; nçori; çinda; nezle


gu- → go-, goi-, gv-


gubarams/ gubaray/ gubaraps ED/EDH har.f. Birinin [dat.] etrafına (nefesi [aps.]) üflüyor.

[dey. şuri gubaray (ÇM) : Birine [dat.] dua okuyor.] # Ç’andra var. Dandra var-on / 3’em3’e moy dolubaram ? / Ma Muslimani var-vor / Şuri moy gomibaram ? (ÇM-Ğvant, eski bir değiş) Düğün yok. Bayram değil / Tulumu neden çalarsın ? / Ben Müslüman değilim / Bana neden üflersin (= dua okuyorsun).


gubre (AH-Borğola)(ÇX) i. Kimyasal azotlu gübre. Meltemik ağani na-doborgi uşkurişi ncas gubre ek’ubğams. (AH-Borğola) Meltem yeni diktiğim elma ağacının etrafına gübre döküyor. Kemalik çayiz, mç’ima mulut’aşa gubre goşubğams. “Mç’ima mç’imaşi gubre ndğulazya do. (AH-Borğola) Kemal çaya, yağmur gelene kadar gübreyi [gelişigüzel] döküyor. “Yağmur yağınca gübre erisindiye. Duk’ky’ani 3’oxe ar k’amiyoni dodgitu. Na-dovandvi gubre komomiğu. (ÇX-Çxalazeni, TM) Dükkânın önüne bir kamyon durdu. Sipariş ettiğim kemre (gübre) getirdi. → avropa, avropa-cubre, cubre, gyubre; ≠ [doğal gübre] mgvana; çemre; [inek dışkısı] puşk’undi; ç’enç’i; lazma; [keçi ve koyun dışkısı] k’op’iya, k’opya; k’ork’ola; [tavuk dışkısı] 3’int’ili, 3’k’int’ili, n3’k’int’ili


gubums (FN), guboms (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek. bgubum/ bgubom] Sulu yiyecekleri [aps.] (uzun zaman) pişiriyor. Zubeydek ç’uk’ite urzenişi p’et’mezi gubums. (FN-Ç’anapet) Zubeyda kazanla üzüm pekmezi yapıyor (= pişiriyor). Nanaz, handğa na-gubu termoni dido lubu daxenu. (FN-Ç’anapet) Annem, bugün yaptığı termoniyi çok sulu yapabildi. Nanaz var-açkinu do na-gubumt’u luz 3’k’ari gyaşiru. (FN-Ç’anapet) Annem farkına varamadı ve pişirdiği lahananın suyu eksildi. Oxorcak na-gubumt’u xacizK’ayi nostoni meçazya do a m3ika p’ip’eri ek’ut’k’oçamz. (FN-Ç’anapet) Eşim pişirdiği fasulyeyeİyi tat versindiye içine azcık biber atıyor. Lu gubums. (FN-Sumla) Lahana pişiriyor. Xor3i bgubum. (FN-Sumla) Et pişiriyorum. Eminek na-guboms gyari dido m3’utxe iven. (AH-Lome) Emine’nin pişirdiği yemek çok tuzlu olur. Xasanik urz*eni ç’inaxums. P’et’mezi gubanoren. (AH-Lome) Hasan üzüm eziyor. Pekmez pişirecekler (= yapacaklar). Nanak ğoma na-gubu lu-pancayi meyat’ağanums. Ondğeriz p’ç’k’omaten. (AH-Lome) Annem dün pişirdiği lahana-pancari kavuruyor. Öğlene yiyeceğiz. Nanak luşi gyari ikomt’aşi ipti 3’uk’alite geguboms. Ok’açxe 3’k’ari go3’un3’orams do hemora şkule-ti tencerez guboms. (AH-Lome) Annem lahana yameği yaparken önce kazanda biraz pişiriyor. Sonra suyunu süzüyor ve ondan sonra da tencerede pişiriyor. P’et’mezi dido gubaşi ip’ecanen. (AH-Borğola) Pekmezi çok kaynatınca katılaşır. Kyumeşi papa na-gubu 3’uk’aliz na-gaç’u papa dişkaşi k’uziten gexak’arums. (AH-Borğola) Kyume muhallebisi kaynatılan kazanın dibine yanmış olan muhallabiyi tahta kaşıkla kazıyor. → cibums/ cibuy, gibums/ gibups; ++ gegubums/ geguboms

yet. aguben : 1. Sulu yiyecekleri (uzun zaman) pişirebiliyor. 2. Sulu yiyecekleri yanlışlıkla çok fazla uzun zaman pişiriyor. Nanaz urz*enişi p’et’mezi dido dagubu. Heya-şeni p’eci ren. (FN-Ç’anapet) Annem üzüm pekmezini yanlışlıkla çok kaynattı. Onun için [pekmez] katı oldu.

şsz iguben : (Sulu yiyecekler) uzun zaman pişiriliyor. P’et’mezi hek’o va-iguben. M3ika tutxoci t’asen ki koraşi dido va-ip’ecanasen. (AH-Lome) Pekmez o kadar kaynatılmaz. Biraz akışkan olacak ki soğuyunca çok katılaşmayacak. Nanak xomula xaci digubuşen doniNostoni meçazya do xomula mergya ek’ut’k’oçams. (AH-Lome) Annem kuru fasulye piştikten sonraTat versindiye kuru maydanoz atıyor.3’oxle oxorepez gyarepe k’eremuliz go3’ik’idet’u do igubet’u. (AH-Borğola) Eskiden evlerde yemekler k’eremuliye sarkıtılarak asılırdı ve öyle pişirilirdi. Mcveşi oxorepez k’era do hemuşi jin na-ge3’obun k’eremuliz 3’uk’alepez gyari igubet’u. (AH-Borğola) Eski evlerde ocak ve onun üstünde asılan demir askıda kazanlarda yemek pişirilirdi. [eşb. → iguben]

part. guberi/ gubeyi : (Uzun zaman) pişirilmiş (sulu yiyecek). Haşlanmış. Ğoma na-ek’askidu xaci guberi nanak buz-dolap’iz moladgumz. (FN-Ç’anapet) Dün geriye kalan pişmiş fasulyeyi annem buz dolabına koyuyor. Balucaği k’atineyi xaci guberi ordoşen mç’oxun. (FN-Ç’anapet) Domates katılmış fasulye yemeği erken ekşiyor. Guberi gyarepe ipti ikorinen do heşşo dolabis molidven. (AH-Lome) Pişmiş yemekler önce soğutulup öyle dolaba konur. Pucik 3’uk’aliten na-ixenen guberi gyari hek dolipxors do mja muzdamt’aşa geipxors. (AH-Borğola) İnek kazanda yapılan yemeği orada (= kazanın içinde) yer ve süt sağılana kadar yer, bitirir. Guberi kotumeşi t’ut’uli berobaşen doni k’ai mi3’ons. (AH-Borğla) Haşlanmış tavuğun budu çocukluğumdan beri hoşuma gider.

yoks.part. ugubu : Pişirilmemiş. Moç’k’a k’oçepek ugubu xor3i imxort’ez. (FN-Ç’anapet) Ilk insanlar pişirilmemiş (= çiğ) et yıyorlardı. T’u3a t’aoniz mja ugubu naşkvana a şvacis doxtun. (AH-Lome) Sıcak havalarda sütü kaynatmadan bırakırsan anında bozulur. Ugubu mjak berepes korba u3’k’unams. (AH-Lome) Kaynatılmamış süt çocukların karnını ağrıtır.

+ ugubams EDA har.f. Biri için [dat.] sulu yiyecek [aps.] pişiriyor. Plat’eri orepe goşobimer. Puciz bugubare. (AH-Lome) Ezik kabakları seçiyorum. İnek için pişireceğim.


guçums (PZ), guçuy[1](ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birini veya bir şeyi [dat.] birinden [aps.] uzak tutuyor. Savuşturuyor. K’alivi vor. Livadi ğejepe govuçum. (ÇM-Ğvant) Kulübedeyim. Bahçeyi domuzlardan koruyorum. Puci na-noxen k’amk’ulepe guçuy. (AŞ-Ok’ordule) İnekte konmuş olan sinekleri savıyor. → çums/ çuy; + goiçums[2] / goiçuy[2]


guçuy[2] (ÇM)(AŞ-Ortaalan), guçumers (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola) EA har.f. [kb.{u-}nun işlevi belli değil.] Evcil hayvanı [aps.] gezdiriyor, dolaştırıyor ya da güdüyor. Pujepe vomcunar deyi onape govuçum. (ÇM-Ğvant) İnekleri otlatacağım diye otlaklarda dolaştırıyorum. Cuma-çkimik handğa pucepe guçumez. (FN-Ç’anapet) Kardeşim bugün inekleri güdüyor. Hemuk hem nositen puci muç’o guçumers ? (AH-Borğola) O, o akılla ineği nasıl idare ediyor ? → upinams/ upinay; uçuy (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule), uçumers (FN)


guç’k’orams (FN ~ AH) → goç’k’orums


guç’ondrinams (PZ), guç’ondrinay (AŞ-Ok’ordule) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] unutturuyor. Ali bereşi t’op’i duşinaxay. Hişote guç’ondrinay. (AŞ-Ok’ordule) Ali çocuğun topunu saklıyor. Öylelikle [çocuğa topunu] unutturuyor. → gvoç’ondrinay; gvonoç’ondrinay; goç’k’ondinapams, goç’k’endinapams/ goç’k’endinapems/ goç’k’endinapaps; goç’k’ondinapaps


guda i. 1. Tulum. Gudaşa mçveri domabğen. (ÇM-Ğvant) Tulumdan unum dökülüyor. Ali vali guda dolot’ambuy (dolvot’ambay). (ÇM-Ğvant) Ali peyniri tuluma sasıyor. Ayşe k’ap’ula na-mvobun 3’ari-gudaşa ek’iyoray-ulun. (ÇM-Ğvant) Ayşe arkasındaki su tulumundan [farkında olmadan] su akıtarak gidiyor. Guda var, t’ik’ina var, mot moxti mu-şeni ? (AH-Lome) Tulum yok, sepet yok, niye niçin geldin ? (= Elin boş geldin. Ne işe yarayacaksın ?) 2. Tulum çalgısını çalmak için şişirilerek kullanılan hava haznesi. 3’em3’e[2]’ye düzenli hava verilebilmesini sağlayan hayvan derisi. Ali guda ombarinay. (ÇM-Ğvant) Ali tulum şişiriyor. Guda a piçoraşa ombarinay. (AŞ-Ok’ordule) Tulumu hemen şişiriyor. Guda dvombarini. Xoroni bibiraten. (AŞ-Ortaalan) Tulumu şişir. Horon oynayacağız. 3. Tulum çalgısının tümü. Gayda. Cordanik dido mskva guda oç’andinamz. (FN-Ç’anapet) Cordan çok güzel tulum çalıyor. → 3’em3’e[2]; t’ulumi/ tulumi


gudeli (PZ ~ AH) i. Ağaçtan meyve toplamada kullanılan uzun ve sivri tek topuklu sepet : küçük hacimli, inceltilmiş ağaç çubuklarından yapılan, üst kısımda tutacak yeri bulunan örülmüş bir kap. K’oçik urz*eni-ncaşe gudeli k’o3’obams. (PZ-Apso) Adam sepeti üzüm ağacından sarkıtıyor. Kemalik urz*enişi gudeli nzgipums. (PZ-Cigetore) Kemal üzüm sepetini tıka başa dolduruyor. Çkun gudelite urz*eni p’3’ilomt. (FN-Sumla) Biz gudeli ile üzüm toplarız. M3xulis kextu. Ha3’i gudeli yonç’ams. (AH-Lome) Armuda çıktı. Şimdi gudeliyi çekiyor. T’ok’seyi na-gomoç’k’ondu gudeli hak m3xuliz ge3’obun. (AH-Lome) Geçenlerde unuttuğum gudeli burada armutta asılı duruyor. Babak gudeli opşaşi tok’iz ge3’ok’idamz do tude gyonç’ams. Cuma-çkimik nugudelams. (AH-Lome) Babam gudeliyi doldurunca ipe asarak aşağıya indiriyor. Kardeşim gudeliyi alıyor. Tok’i dido dişiru-doren. Gudeli ncaşen gebonç’amt’aşa meç’k’odun. Babak a çkva tok’i elum3xvams do ok’ap’et’anams. (AH-Lome) İp fazla aşınmış. Sepeti ağaçtan aşağı indirene kadar kopabilir. Babam yandan bir ip daha ekleyip sağlamlaştırıyor. Gudeli nu3’k’aşi tok’iz oxuşkvana muşebura jin eilams. (AH-Lome) [İple sarkıtılan] sepeti aldıktan sonra ipi bırakırsan [ip] kendi kendine yukarı çıkar. → gideli; ≠ on3’ure


gudums/ guduy/ gudumers/ gudumels/ gudvars → godums/ goduy/ godvams/ godumers/ godvars


guguli (AŞ-Ortaalan ~ FN-Ç’anapet) i. Guguk kuşu. Seri gugulişi nena biyucam. (AŞ-Ortaalan) Gece guguk kuşunun sesini dinliyorum. Munde-ti guguli k’riyassen, gişk’urt’t’ay çi vrossi şeyepe var-iyen. (AŞ-Ortaalan) Ne zaman ki baykuş bağırır, bil ki iyi şeyler olmuyor. → gunguli; k’uk’u[1], k’uk’k’u


guğams/ guğay (PZ ~ FN) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafını sarıyor ya da (tel vs ile) çeviriyor. Xasanik kormeşi doyanures danz*i-nteli guğams. (PZ-Cigetore) Hasan tavuğun kümesine dikenli tel çeviriyor. Ali n3xeni na-nok’orasen toç’i kva guğay. (ÇM-Ğvant) Ali atı bağladığı ipi taşın etrafına sarıyor. Kemali livadi-muşi nteli guğay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal bahçesini tel çeviriyor. Cuma-çkimik “K’işiz mandalinape mod-t’roxut’andeyi tok’iten limxana guğamz. (FN-Ç’anapet) KardeşimKışın mandalinalar kırılmasındiye etrafına iple eğreltiotu sarıyor. → gumers[1]; + guğun

part. goğmaleri : Bir şeyin [dat.] etrafına dolanmış halde. Şk’uni livadis danz*i-nteli goğmaleri on. (PZ-Cigetore) Bizim tarlaya dikenli tel dolanmış halde duruyor.


guğarams/ guğaray (PZ ~ AŞ) ED har.f. [part. goğareri] Bir şeyin [dat.] etrafını çiziyor. Xasanik ç’urbis guğarams. Mondo cibasen. (PZ-Cigetore) Hasan kestanenin etrafını çiziyor. Sanırım, pişirecek. Ali mca guğaray. Çerçi gvon3’asen. (ÇM-Ğvant) Ali ağacın etrafını çiziyor (= kabuğuna yara-çizik yapıyor). Kabuğunu çıkaracak. Ali na-mo3’ondasen me3’omilape guğaray. (ÇM-Ğvant) Ali beğendiği resimlerin etrafını çiziyor. Kva çomurite guğaray. (AŞ-Ortaalan) Taşın etrafını kömür ile çizdi.


guğobams/ guğobay/ guğobaps ED/EDA har.f. Etrafını çit, çita, çeper, direk vs ile çeviriyor. Etrafını çita, çeper vs ile fırahtı (= bostanlığa hayvanların girememesi için çitayla yapılan korumalık) biçiminde çeviriyor. Kuşatıyor. Çitliyor. I. (PZ ~ ÇM)(AH ~ ÇX) ED har.f. Bir yeri [dat.] çitliyor. Kemalik cetasules guğobams. (PZ-Cigetore) Kemal bostanlığın etrafını çitayla çeviriyor. Livadi ğejepe şeni guğobay. (ÇM-Ğvant) Bahçeyi domuzlar için (= domuzlar girmesin diye) çitliyor. İrri yeri ordoşşa guğobi. Vana a miti guğobassen. (AŞ-Ortaalan) Her yeri erkenden iyice ör-kapat. Yoksa herhangi biri örer-kapatır. Babak getasulez guğobams. (AH-Lome) Babam sebze bahçesinin etrafını çeviriyor. Osmanik getasules Puci mot-amulut’asya do ğoberite guğobams. (AH-Borğola) Osman, “Sebzeliğe inek girmesindiye çeperle çeviriyor. Ont’ulez ğoberite gobuğobi do pucepe var-amalan. (AH-Borğola) Tarlayı çeperle çevirdim de inekler giremesinler. “Ont’ulepes puci mot-amalet’asya do ğoberite guğobams. (AH-Borğola)Tarlaya inek giremesindiye çeperle çeviriyor. Ont’ules guğobams. (HP-P’eronit) Bahçenn etrafını çitliyor.

II. (AŞ ~ FN) EDA har.f. Bir yerin [dat.] etrafını bir şey ile [aps.] kuşatıyor. AliPuci mot-amit’aydeyi livadi xoşk’a guğobay. (AŞ-Ok’ordule) Aliİnek girmesindiye bahçenin etrafını direk çeviriyor. Ntxiriş nç’ulute getasule guğobams. (FN-Sumla) Fındık çubukları ile bostanın etrafını kuşatıyor (= çeviriyor).


guğun (PZ ~ AH-Lome) DAL hal f. Uzunca ip vs [aps.] bir şeye [dat.] dolanmış halde duruyor. Şk’uni livadis nteli guğun. (PZ-Cigetore) Bizim tarlaya tel dolanmıştır. Laç’i na-nok’orun toç’i dişk’a-amp’alu guğun. (ÇM-Ğvant) Köpeğin bağlı olduğu ip, ahşap kazığa sarılıdır. Mosa k’ayiği guğun. (AŞ-Ok’ordule) Ağ kayığın etrafında dolanmış haldedir. Alik mek’vateri k’itiz na-guğurt’u mbela goi3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Ali kesilmiş parmağına sargılı bezi alıyor (= çözüyor).Xargas mutu nantxaşi mot-dolibğet’azya do galendo mç’ipe demiri guğun do ncas oxuk’ors. (AH-Lome)Odun istifine bir şey değince yıkılmasındiye dışına ince demir dolanmış ve ağaca bağlanmış.(guğams altında) goğmaleri on; + guğams/ guğay, gumers[1]


guiç’ik’onups (AK) EA har.f. Etraftaki ot, çayır ve benzeri [aps.] yoluyor. Nanak ncaşi tudeni çaepe guiç’ik’onups. (AK-Döngelli) Annem ağacın altındaki otları etraflıca yoluyor. → guk’onams/ guk’onaps


guiç’k’ondinaps (AK)(ÇX) EA har.f. Unutmaya çalışıyor. Mustafak x’oropeli-muşişen dok’iru do guiç’k’ondinaps. (AK-Döngelli) Mustafa sevgilisinden soğudu ve unutmaya çalışıyor. → goni(n)ç’ondrinams; goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’ondinams, goiç’k’endinams/ goiç’k’endinaps


guidi3xiren (AK) Aø har.f. Kanlanıyor. Tekiniz k’uçxe naç’k’irelen do pantoli xoguidi3xiren. (AK-Döngelli) Tekin ayağını kesmiş ve pantolonu kanlanıyor. → goidin3xiren, goidi3xiren, guiz*i3xiren


guigorups (AK), guigoraps (ÇX) EA har.f. Kendisi için arıyor. Aranıyor. → goigorams/ goigoray/ goigoraps


guikaçeps (AK) ED har.f. Bir şeyi [dat.] çevreleyerek tutuyor. Abdulak kyutuğis guikaçeps do i3’ozdips. (AK-Döngelli) Abdullah kütüğü çevreleyerek (= sararak) tutup kaldırıyor. → guk’açams/ guk’açay, gukaçams/ gukaçaps


guikosaps (ÇX), guikosups (AK) Eø/EA dön.har.f. → goikosams/ goikosay/ goikosaps. I. Eø har.f. Kendi etrafını süpürüyor.

II. EA har.f. Kendi etrafındaki bir şeyi [aps.] süpürüyor.


guikten (AK)(ÇX) Aø har.f. → goikten; + goktaps; gakten. I. 1. Geri dönüyor. Geri geliyor. Da-çkimi x’onaşa nit’u. Ama mu-şeni guikten do mulun, var-miçkin. (AK-Döngelli) Kız kardeşim tarlaya gidiyordu. Ama niçin geri dönüp geliyor, bilmiyorum. 2. (Verdiği sözden) dönüyor. Memet’işi nenas x’uci var-meçat. Emuk na-meçu sozişen guikten. (AK-Döngelli) Mehmet’in sözüne kulak vermeyin. O verdiği sözden döner. Alik da-muşişa na-meçu sozişen xoguiktu. (AK-Döngelli) Ali kız kardeşine verdiği sözünden döndü (= vazgeçti).

II. 1. Kendi yönünü değiştiriyor. Cengizi gza-muşişen guikten do da-muşişa gululaps. (AK-Döngelli) Cengiz yolundan dönerek kız kardeşine uğruyor. 2. (Ölüm tehlikesinden hayata) dönüyor. Cengizi p’at’i z*abunobaşen guikten do dik’aen. (AK-Döngelli) Cengiz kötü bir hastalıktan dönüyor da iyileşiyor. → golikten; ≠ gulikten


guik’iraps (AK)(ÇX) EA har.f. Kendi vücudunun etrafına sarıyor. → goik’orams/ goik’oray; goik’irams/ goik’iraps


guik’orobups (AK) EA har.f. Büyükler tarafından toplandıktan sonra dalda veya yerde kalan fındıkları [aps.] çocuk [erg.] topluyor. X’ona diçodu. Ama na-doskidu ntxirepe mota-çkimi guik’orobups. (AK-Döngelli) Tarla (işi) bitti. Ama kalan fındıkları torunum topluyor. → imlesurams


guilokups (AK) Eø/EA har.f. Kendini yalıyor. Yalanıyor. K’oçik çarbi guilokups. (AK-Döngelli) Adam ağzını yalayarak siliyor. → goilosk’ams/ goilosk’ay/ goiloskams/ goiloskaps/ guiloskaps; + lokups


guimç’itanen (AK)(ÇX) Aø har.f. Etraflıca kızarıyor. Kıpkırmızı oluyor. Zelixak a ç’it’a diçalişu-i, xoguimç’itanen. (AK-Döngelli) Zeliha azcık çalışsa kızarır (= kıpkırmızı olur). → imç’itanen; goimç’itanen

gvamç’itanen (AK), gamç’itanen (ÇX) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kıpkırmızı oluyor. Ar ç’it’a çxopa max’vaşi ğvaape xogumamç’itanen. (AK-Döngelli) Azıcık sıcak hissettiğimde yanaklarım kıpkırmızı oluyor. Ok’o daçxeris var-noxeda ! Ğvaape xogugamç’itanen. (AK-Döngelli) O kadar ateşe [yakın] oturma ! Yanakların kıpkırmızı olur. Ayşeşi xeepes x’ini ax’vaşi manişa xogvamç’itanen. (AK-Döngelli) Ayşe’nin elleri üşüyünce çarçabuk kıpkırmızı olur.


guimers (AK), guimars (ÇX) EA har.f. [fb.{go-}] (Cansız bir şeyi) taşıp gezdiriyor. Makvalepe go(v)imer. (AK-Döngelli) Yumurtaları taşıp gezdiriyorum. → goiğams/ goiğay, goimers


guintxen (AK) Aø har.f. Uzanıyor. Yayılıyor. Oncires xoguintxu do muişvaceps. (AK-Döngelli) Yatağa yayıldı da öyle dinleniyor. → gonindven, goyindven; gointxen; goindven


guipağups (AK)(ÇX) EA har.f. I.1. Kendi etrafını temizliyor. 2. Kendi borcunu temizliyor, ödüyor. Mustafak mtxirişi geç’arali muizdu şkule borcepe guipağups. (AK-Döngelli) Mustafa fındık parasını çektikten sonra borçlarını temizliyor. → goipağums/ goipağuy/ goipağups

II. Paylaşıp dağıtıyor. Nanak termoni gibu do paklaciten manz*agerepes guipağups. (AK-Döngelli) Annem termoni pişirdi de bakraç ile komşularına dağıtıyor. gopayams; k’ok’ok’atams; gurtay/ gurtams; gumparams; gultams; uparams; urtams


guipatxen (AK)(ÇX) Aø har.f. Silkeleniyor. Ordeği 3’k’arişen kişaxtu-i, guipatxen. (AK-Döngelli) Ördek sudan çıkınca silkeleniyor. → goipatxen


guişaşen (AK) Aø har.f. Şaşırıyor. 1. Hayret ediyor. P’ap’ulik mota-muşi k’at’a şei açkinen ya do guişaşen. (AK-Döngelli) Dedesi, torunu her şeyi biliyor diye şaşırıyor. 2. (Yolunu) şaşırıyor. Gerek olanı ayırt edemez duruma geliyor. Gza govişaşi do na-vidamint’u yerişa var-mimalu. (AK-Döngelli) Yolumu şaşırdım ve gideceğim yere ulaşamadım. [hayret ediyor] gonsk’udun; goişaşen; + gvaşaşen, gaşaşen


guişinaps (AK)(ÇX) EA har.f. Anıyor. Hatırlıyor. Mcveşi ndğalepe guişinaps. (AK-Döngelli) Eski günleri anıyor (= hatırlıyor). → goişinams/ goişinay; elişinams[1]/ elişinay; moişinams; molişinams; şinoms[2]; şanums


guişiren (AK) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] etrafı aşınıyor. K’at’t’a ndğa ayni kazaği var-dilikuna ! Xepe guişiren. (AK-Döngelli) Her gün aynı kazağı giyme ! (Kazağın) elleri aşınır. [Bu fiil, şekli ve anlamı bakımından guşirams, gvoşiray, guşiray ve goşirums fiillerinin şahıssız kipi olan goişiren biçimine denk geliyor. Buna rağmen, *guşirups ya da *goşirups gibi biçimli fiiller Akçakoca-Döngelli diyakletinde kullanılmadığına göre, bağımsız bir maddebaşı edilmiştir.]


guitumers/ guitumars (AK)(ÇX) EA dö.har.f. Bir şey ile [aps.] örtünüyor. Kendi etrafına bir şeyi örtüyor. → goitums/ goituy, goitumers; ++ eitums/ eituy, eitumers, yitumers, yitumars


guit’at’ups (AK) EA dön.har.f. Pelte halinde olan bir şeyi [aps.] kendine sıçratıyor, sürüyor ya da bulaştırıyor. Berek gyari var-imxors do sufra guit’at’ups. (AK-Döngelli) Çocuk yemeği yemiyor da sofrayı bulaştırıyor. → goit’a3ams/ goit’a3ay


guiz*i3xiren (ÇX) Aø har.f. Kanlanıyor. → goidin3xiren, goidi3xiren, guidi3xiren


gui3’k’en (AK)(ÇX) Eø har.f. Kendi etrafına bakıyor. → k’ok’i3’ers/ k’ok’i3’en, ok’i3’ers/ ok’i3’en; goi3’en; goi3’k’en, goi3’k’ers


gui3’k’ips (AK), gui3’k’aps (ÇX) EA har.f. 1. Kendi derisini soyuyor, yüzüyor. 2. Kendi üzerindeki sargıyı çıkarıyor. → goi3’ams/ goi3’ay, goi3’k’ams/ goi3’k’aps


Gujuği (ÇM) i. Şubat ayı. Gujuği moxt’asi k’at’upe k’riyaman. (ÇM-Ğvant) Şubat ayı gelince kediler miyavlıyorlar. → 3’ulu-tuta; Tuta-3’ut’a, K’uç’uği, Kundura, Tuta-mk’ule


gukaçams/ gukaçaps (FN ~ AH HP ÇX) ED har.f. Bir şeyi [dat.] çevreleyerek tutuyor. Avuçluyor. Kolluyor. Da-çkimik axirişi ogine na-elobğurt’u k’vateri felamuriş ndalepez gukaçamz do pucepez go3’ubğamz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim ahırın önünde yığılmış olan kesilmiş ılhamur dallarını kucaklayıp ineklerin önüne veriyor. Jur xete ntxiris kogukaçu. (FN-Sumla) İki elle fındığı avuçladı. Ç’uvali tişa opşa ren. Omerik ç’uvalişi nuk’uz jur xete gukaçams do oxorca-muşik-ti ç’uvalt’uzite meç’ims. (AH-Lome) Çuval başına kadar doludur. Ömer çuvalın ağzını iki eliyle çevreleyerek tutuyor ve karısı da çuvaldızla dikiyor. Cuma-çkimik ar oğmalu dişka xete gukaçams do e3’azdims. (AH-Borğola) Kardeşim bir yük odunu eliyle kucaklayıp da kaldırıyor. → guk’açams; guikaçeps; + gokaçun


guk’açams/ guk’açay (PZ ~ AŞ) ED har.f. 1. Çevreleyerek tutuyor. Avuçluyor. Kolluyor. Kucaklıyor. Xasanik iri tevulis koguk’açams do ok’ayeti it’us ç’iMa muti miğun-i ?” (PZ-Cigetore) Hasan her şeyi kucaklıyor da sonra da diyor ki Benim bir şeyim var mı ?” Ayşe sum xeşi mt’alepe guk’açay. On3xenişa iğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe üç bağ otu çevreleyip tutarak çatı altına götürüyor. → gukaçams/ gukaçaps; guikaçeps; + gok’açun


guk’ap’ay (ÇM ~ AŞ), guk’ap’ams/ guk’ap’un (FN-Ç’anapet), guk’ap’aps (ÇX) Eø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Sağa sola koşuşturuyor. Pujepe gundunu. Bzirar deyi guk’ap’ay. (ÇM-Ğvant) İnekleri kayboldu. Bulmak için (= bulacağım diye) dört dönüyor. K’oçi zade guk’ap’ay. Xolo-ti mutu var-axenen. (AŞ-Ok’ordule) Adam çok koşuşuturuyor. Yine de bir şey yapamıyor. N3xeni guk’ap’amt’aşa çoçok’a-muşi mu mskva ivalz. (FN-Ç’anapet) At koşarken yelesi ne güzel dalgalanıyor. Berepe xarmeli va-renan. Telli ek ak guk’ap’apan. (ÇX-Çxalazeni, TM) Çocuklar sağlıklılar. Daima oraya şuraya koşuyorlar. Beek oput’es guk’ap’aps. (ÇX-Makret) Çocuk bahçede koşuyor. → cgiyals/ cgiyalamsII

f.-i. gok’ap’inu : Koşuşturmak. Berepez ndğaleyiz gok’ap’inuten şuri kuxtez edo ha3’i gyomzulaman. (FN-Ç’anapet) Gündüz koşuşturmaktan çocukların canları çıktı ve şimdi yorgunluktan gözleri kapanıyor.


guk’limams (PZ) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] asıyor ya da takıyor. XasanikMitis mot-eyalasdeyi mbuli-mcas danz*i guk’limams. (PZ-Cigetore) HasanKimse çıkamasındiye kiraz ağacına diken etrafına takıyor. → gvok’limay; gvobay[1]; gok’idams/ gok’idaps, gvok’idaps


guk’onams/ guk’onaps (FN ~ AH HP ÇX) ED/EDA har.f. → guiç’ik’onups. I. (FN-Ç’anapet) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafındaki çayır, ot vs yoluyor. Nanak handğa avlaşi lazut’işi livadiz guk’onams. (FN-Ç’anapet) Annem bugün kapı önündeki mısır bahçesini yaban otlarından temizliyor.

II. (FN-Sumla ~ AH) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafındaki çayır, ot vs [aps.] yoluyor. Babak çayiz tipi guk’onams. (AH-Lome) Babam çayın etrafındaki otları yoluyor.


gula- (HP-Limani)(AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde gul- (HP-Limani)(AK) , gulv- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde gul-] “Yatay zeminde; yanlamasına; yanlamasına öteye; yanlamasına yana doğru” → gola-


gulaç’ups (AK)(ÇX) EA har.f. Yana doğru ilerleyerek yakıyor. → golaç’ums/ golaç’uy/ golaç’ups


guladgin (AK)(ÇX) AL hal f. Ev, bina vs [aps.] kurulmuş haldedir. → goladgun, goladgin


guladgitun (AK)(ÇX) Aø har.f. Yatay zeminde ayakta (ya da dik) duruyor. → golagutun, goladgitun

+ guludgitun ADL har.f. Birinin [dat.] gırtlağında [lok.] kalıyor. Mu k’ap’et’i uşkiri ren, aya ! X’irx’int’is hogulamidgitu. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Ne sert elma bu ! Gırtlağımda kaldı. → xurt’ulis dusk’udun; xurt’uli cadven; xunç’k’uliz geladven; (gyari) geladven; x’irx’int’is gilvoskidun


guladumers (AK), guladvars (ÇX) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir yere [lok.] yanlamasına yatay koyuyor. Troni memsufas guladumers. (AK-Döngelli) İskemleyi sedire yanlamasına koyuyor. → goladums/ goladuy, goladumers/ goladumels

+ guludumers/ guludvars EDA har.f. Bir şeye [dat.] yanlamasına yatay koyuyor. Ğalişa kvaepe gula(v)udumert. 3’k’ari var-gu(v)oçkumert. (AK-Döngelli) Irmağa taşları koyuyoruz. Suyu göndermiyoruz. Axmatik 3’k’aris kvaepe guludumers do 3’k’ari var-naşkumers. (AK-Döngelli) Ahmet suyun önüne taşları koyuyor da suyu bırakmıyor.


gulağarups (AK)(ÇX) EA har.f. Yanlamasına çiziyor. → golağarums/ golağaruy/ golağarups


gulat’k’oçaps (ÇX) EAL har.f. Yanlamasına öteye doğru atıyor. → golat’k’oçams/ golat’k’oçaps. → golat’k’omers/ golat’k’omels, gulat’k’omars

+ gulut’k’oçaps EDA har.f. Yanlamasına öteye doğru atıyor.


gulat’k’omars (ÇX) EAL har.f. [part. gulat’k’omileri] Yanlamasına öteye doğru atıyor. [Bu fiilin perfektif biçimleri gözlemlenmemektedir.] → golat’k’omers/ golat’k’omels. → golat’k’oçams/ golat’k’oçaps, gulat’k’oçaps

+ gulut’k’omars EDA har.f. Yanlamasına öteye doğru atıyor.


gulaxedun (AK)(ÇX) AL har.f. Yan gelip keyifli oturuyor. → golaxedun


gulaxen (AK)(ÇX) AL hal f. Keyifli oturmuş haldedir. → golaxen


gulidven (AK)(ÇX) AL har.f. [fb.{gula-}] Yanlamasına yatay konuyor. → golidven

+ guladven (AK), gulvadven (ÇX) AD har.f. Birine [dat.] engel oluyor. → endoli ayen; nağen, noğun; golidven; [engel oluyor ya da çıkarıyor] (goladuy altında) goluduyII


gulikten (AK)(ÇX) Aø har.f. Yana doğru dönüyor. Kendi yönünü değiştiriyor. Mutfaği dari na-miğun şeni masa ekule akule var-gulikten. (AK-Döngelli) Mutfağım dar olduğundan dolayı masa o tarafa bu tarafa dönmüyor. Ğalis na-doloz*in kyutuği muşebura gulikten. (AK-Döngelli) Derenin içerisindeki kütük kendiliğinden dönüyor. → golikten; + guloktaps, gulvoktaps

part. gulakteri : Öteye dönmüş. Ters dönmüş. Aya toli-gulakterik mo3’k’edaşi maşkurinen. (AK-Döngelli) Bu yan göz bana baktığında korkuyorum.


gulilaps (AK) (ÇX) Aø/AL har.f. [fb.{gula-}] (Biri veya bir şey bir yerden) geçiyor. → gululun; golilams/ golilaps


gulimers (AK) EA/EDA/EDL har.f. [fb.{gula-}] ≠ goliğams/ goliğay, golimers[1]. I. EA har.f. Kapıyı [aps.] sürgülüyor. Nek’na xoguliği do coğori var-amalet’as. (AK-Döngelli) Kapıyı sürgüle de köpek içeri giremesin. golut’oçay; (golat’k’omers altında) golut’k’omers; (golat’k’oçams/ golat’k’oçaps altında) golut’k’oçams/ golut’k’oçaps

II. EDA har.f. Birini [dat.] yere düşürmek için ayağının önüne ayak [aps.] uzatıyor. Birine [dat.] çelme takıyor. Çelme atıyor. Xasani mik’it’aşi Timurik k’uçxe gulimers. (AK-Döngelli) Hasan geçerken Timur çelme takıyor (= ayağını ona doğru uzatıyor). K’oçi nit’aşi Memetik k’uçxe gulimers. (AK-Döngelli) Adam giderken Mehmet ona çelme takıyor. → k’uçxe mok’uğams; ek’uborkay; k’uçxe ek’uğay; k’uçxe goluğams; k’uçxe golumers[2]-III; k’uçxe gulumers


gulisumers (AK), gulisumars (ÇX) EA/EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. gulo(v)isvi (AK), gulovisvi (ÇX)] EDA har.f. Yatay hareketle kendine ait bir şeye [dat.] el, yağ, boya vs [aps.] sürüyor. → golisums/ golisuy, golisumers/ golisumels


gulix’onups (AK), gulix’onaps (ÇX) EA har.f. (Canlı varlığı) öteye götürüyor. Öteye geçiriyor. Si gologix’ona. (HP-P’eronit) Seni öteye götüreyim. → goliyonams/ goliyonay[1]/ golionay[1]; golix’onams, golix’onaps; goloyonams/ goloonams


gulobğaps (AK) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] dökerek yanlamasına yığıyor. → golobğams, golvobğay, golobğay/ golobğaps, gulvobğaps


gulobğun (AK) Aø hal f. Taneli katı cisim [aps.] yanlamasına gelişigüzel bir şekilde yığılmış haldedir. → golobğun, golvobğun; gulvobğun


guloçkumers (AK) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.tü. gulavoçkvi] Öteye, karşıya (canlı varlığı) gönderiyor. → goloşk’ums/ golvoşk’uy, goloşkumels/ goloşkumers; goloçkumers; gulvoçkumars


guloktaps (AK) EA har.f. 1. Bir şeyin [aps.] yönünü değiştiriyor. Tanerik troni guloktaps do eşo doxedun. (AK-Döngelli) Taner iskemleyi çeviriyor da öyle oturuyor. 2. Bir şeyi [aps.] ters çeviriyor. Tanerik toli guloktaps do muç’o mo3’k’en. (AK-Döngelli) Taner gözlerini ters çeviriyor da nasıl bana bakıyor. → goloktams, golvonktay/ golonktay, goloktaps, gulvoktaps


gulorgaps (AK) EAL har.f. (Canlı bitkiyi) yana doğru ilerleyerek dikiyor. Dadik ğalişi kenaris p’ip’eri gulorgaps. (AK-Döngelli) Teyze derenin kenarına biber ekiyor. → golorgams, golvorgay, golorgaps, gulvorgaps


gulot’k’oçaps (AK) EA har.f. Yanlamasına öteye atıyor. → golot’oçams; golat’oçuy; golat’k’oçams/ golat’k’oçaps; golat’k’omers/ golat’k’omels


guloxunaps (AK) EA har.f. Keyifli oturtuyor. → goloxunams, golvoxunay, goloxunaps, gulvoxunaps


gultams (FN-Sumla) EDA har.f. Dağıtıyor. Kendisi pay almadan taksim ediyor. Tevzi ediyor. Musak na-ç’opu nçxomepe k’omşepez gultams. (FN-Sumla) Musa tuttuğu balıkları (kendisi pay almadan hepsini) komşulara dağıtıyor, pay ediyor. → gopayams; k’ok’ok’atams; gurtay/ gurtams; gumparams; uparams; urtams; guipağupsII


gululaps (AK)(ÇX) AD har.f. Birine [dat.](*) uğruyor. Cengizi gza-muşişen guikten do da-muşişa gululaps. (AK-Döngelli) Cengiz yolundan dönerek kız kardeşine uğruyor. [(*) Akçakoca diyalektlerinde sıklıkla datif yerine direktif kullanılır.] → elvakten (AŞ); nacoxen; mointvalams; [kısa süre için uğruyor] golvakten (PZ ~ ÇM); moigorams; moigoy; moigoray


gululun (HP-Limani)(AK)(ÇX) AL har.f. Biri veya bir şey [aps.] bir yerden [lok./abl.] geçiyor. # Jilendon mu gululun ? / X’alisari t’oroci / Diçiles dikimoces / Kodopskidit çkin xvala. (HP-Limani, anonim) Yukarıdan ne geçiyor ? / Kızılgerdan kuşu / Erkekler de evlendiler, kızlar da evlendiler / Kaldık biz yalnız. → golulun


gulumers[1] (AK) Eø har.f. [fb.{gula-}] Kendini içeriden kitliyor. Aşkurinu do nek’na gulumers. (AK-Döngelli) Korktuğu için kapıyı içerden kilitliyor. → golimers[2]; ≠ golumers


gulumers[2] (AK) EDA har.f. ♦ [dey. k’uçxe gulumers : Birine [dat./ dir.] çelme takıyor.] Dursunik Rifetişa k’uçxe gulumers do gyontxinaps. (AK-Döngelli) Dursun Rıfat’a çelme takıyor da düşürüyor. → mok’uğams; ek’uborkay; k’uçxe ek’uğay; k’uçxe goluğams; k’uçxe golumers; k’uçxe gulimers


gulun Aø/AL har.f. [fb.{go-}] [emp. şm.3.çoğ. guluran (PZ), guluran/ gulvan (ÇM), gulunan/ gulvan (AŞ), gulunan (FN ~ HP), gulvan (HP-Azlağa)(AK), gulan (ÇX)] [perf.1.tek. goft’i (PZ ~ AŞ), gofti (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), gopti (FN-Sumla ~ ÇX)] Geziyor. Dolaşıyor. Kormeşi doyanures opşa dunç’u gulun. Hanişi ogvace nak on p’iya ? (PZ-Cigetore) Tavuk kümesinde çok karınca geziyor. Bunların yuvası nerede acaba ? İri k’ale gulun do cari ak’vanday. (ÇM-Ğvant) Her tarafı gezip ekmek diliyor. Çelepurepe yadurga gulvan. İk’atali. (ÇM-Ğvant) Askerler serserice dolaşıyor. Dikkat et. Ali dulyaşa var-ulun do puci st’eri goitoren, gulun.  (AŞ-Ok’ordule) Ali işe gitmiyor da inek gibi dolanıp geziniyor. Bere çamuri nt’olun-gulun. (AŞ-Ortaalan) Çocuk çamura bulaşıp geziyor. Dido na-aşk’urinenan şeni baba do bere-muşi ot’oçape dolok’açeri gulvan. (AŞ-Ortaalan) Çok korktukları için baba ile çocuğu tabanca elde tutarak (= tabanca avuçlanmış halde) geziyorlar. P’ap’uli ela3’k’eri pantolonite gulun. (FN-Ç’anapet) Dedem yan tarafindaki dikişi açılmış pantolonla dolaşıyor. Mu gomskimeyi gulun do oxori pa3xa uğun. (FN-Sumla) Kendi çok şık giyinip dolaşıyor ama derme çatma bir evi var. Eminez bere oçiloni uyonun. Noderepez gulun do bozope 3adums. (AH-Lome) Emine’nin evlenecek erkek çocuğu var. Kadın imecelerinde gezip kızları sınıyor (inceliyor). Berepete gzaz gonk’ideri nak’o gopta. (AH-Lome) Çocuklarla yollara yayılarak ne kadar gezeyim. Germaz gobulut’işi Memeti go3’obitxozinam. (AH-Borğola) Dağda gezerken Mehmeti önümden eşlik ettiriyorum. Mtviriz dido na-goxtu şeni oxorişe moxtuşi initen raxunu. (AH-Borğola) Karda çok gezdiği için eve geldiğinde soğuktan titredi. Mapxala-orapez badi do kçinepek gale dido mot-gulut’an. (AH-Borğola) Güneşli ve sıcak dönemlerde yaşlı erkek ve kadınlar dışarıda çok gezmesinler. Daz*epunas gobulut’aşi daz*ik xepe gomixak’aru. (AH-Borğola) Dikenlikte gezerken diken kollarımı kazıdı (=çizdi). Ğaliz gulurt’aşi ğlep’oni kvaz var-gedgare. (AH-Borğola) Derede gezerken yosunlu taşa basmıyacaksın. Yaşari mç’imaz goxtu do dizvank’u. (AH-Borğola) Yaşar yağmurda gezdi de sırılsıklam oldu. Ok’aru şeni k’at’a ndğas ç’it’a ç’it’a k’uçxeten goptare. (HP-P’eronit) İyileşmek için her gün azar azar ayakla yürüyeceğim (= dolaşacağım). Bigate mo-gulu(r). (ÇX-Makret) Sopayla dolaşma Baba-çkimi andğalepes dido şumeri gulun. (AK-Döngelli) Babam bugünlerde çok kızgın olarak geziyor. Xes biga okaçun do eşo gulun. (AK-Döngelli) Elinde sopa var (= sopa tutulu haldedir) ve öyle geziyor.

emp.gel.fiil-zarf ikinci biçimi : goit’aşa vs (PZ ~ FN), goit’aşi vs (AH ~ HP), guit’aşi vs (AK)(ÇX): Genelde veya gelecekte gezerken. Ali goit’aşa boyne da-muşi-p’ici toli cavalen dva3’onen. (AŞ-Ok’ordule) Ali, gezerken hep kız kardeşinin yüzü gözüne çarpar sanıyor. Cuma-ckimişi jur 3’aneri 3’ut’a biç’i k’ala nogaz gobit’aşa na-az*irasen k’at’a k’et’i-n3xenis k’iti noğirams. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin iki yaşındaki küçük oğluyla çarşıda dolaşırken gördüğü her bisikleti parmakla işaret ediyor. Timuri guit’aşi itopals. (AK-Döngelli) Timur gezerken topallıyor. Osmanik guit’aşi emus amus nantxen. (AK-Döngelli) Osman gezerken ona buna değip çarpıyor.

emp.geç.fiil-zarf ikinci biçimi : goit’uşa vs (PZ ~ FN), goit’uşi vs (AH ~ HP), guit’uşi vs (AK)(ÇX) : Geçmişte gezerken. Berek kumis guit’uşi k’uçxe-muşis zifti xogyan3axe(r)en. (AK-Döngelli) Çocuk kumda gezerken ayağına zift yapışmış.

yet. gvalen (PZ ~ AŞ), galen (FN ~ HP), gvalen (AK)(ÇX) : Gezebiliyor. Yürüyebiliyor. K’oçis ar duzi var-gvalen. Ek nantxen ak nantxen do eşo gulun. (AK-Döngelli) Adam bir düz yürüyemiyor. Oraya çarpıp buraya çarpıyor da öyle gidiyor. [◘ eşb. gvalen fiili.]

şsz goilven (PZ), goilen (ÇM ~ AŞ), goixtinen (FN-Ç’anapet, Ç’enneti), goilen/ goilinen (FN-Sumla ~ HP), guilen (AK)(ÇX) : Gezilir. Hik’u şaveri pontulite goilen-i ? (AŞ-Ok’ordule) O kadar kirlenmiş pantolonla gezilir mi ? Ncğimeri porçate va-goilen. (AŞ-Ortaalan) Kırışık gömlekle gezilmez. Çemçu va-goilen. K’ibrepe dvoxenapi. (AŞ-Ortaalan) Dişsiz veya dişleri eksik gezilmez. Dişleri yaptır. Gale dido ini ren. P’eci mutu udolokunu var-goilen. (AH-Lome) Dışarıda çok soğuk var. Kalın bir şey giymeden gezilmez.

f.-i. golva (PZ ~ AŞ) Gezme. Gezmek. Eminek şeyepe-muşi k’arxums. Mondo golvaşa idasen. (PZ-Cigetore) Emine eşyalarını toparlıyor. Herhalde gezmeye gidecek. Xasanik berepe ok’ok’orobums. Golvaşa iyonasen. (PZ-Cigetore) Hasan çocukları toparlıyor. Gezmeye götürecek. Ma kiravat’ite golva xazi va-mayen. (AŞ-Ok’ordule) Ben kravat ile gezmeyi sevmiyorum. Hantepe t’ant’ari golva oncğore onu. (AŞ-Ortaalan) Buralarda çıplak gezmek ayıptır. Doğani, şk’imi şk’ala golvaşe ce3’vazden. (AŞ-Ortaalan) Doğan benimle gezmeyi (önemsemediği için; buna değer görmediği için) istemiyor.

f.-i. goxtimu (FN ~ HP)(AK) : Gezme. Gezmek. Axmetiz noğaşe gextimu do goxtimu dido k’ayi u3’ons. (AH-Lome) Ahmet çarşıya inip gezmeyi çok sever. Doğanik, ağani goxtimu na-diguru bere-muşi avliz xez elak’namz do goşkumers. (AH-Borğola) Doğan yeni yürümeyi öğrenen çocuğunu evinin ön tarafındaki bahçede elinden tutarak gezdiriyor (= yürütüyor). Han3’o 3’ana-moşvacina-çkimis Gyurcistani goxtimuşe bidi. (AH-Borğola) Bu yıl yıllık istirahatimde (= tatilde) Gürcistan’ı gezmeye gittim. Mtviris goxtimute k’uçxeş t’abu gamamodgitu. (AH-Borğola) Karda yürümekten ayak tabanım dondu (= üşüdü). Beres goxtimu var-unon. Nana-muşiz k’ap’ulas mak’iden. (HP-P’eronit) Çocuk gezmek istemiyor. Annesinin sırtına çıkıyor. Ar arkadaşi-çkimi goxtimu şeni Misirişa idu. (AK-Döngelli) Bir arkadaşım gezmek için Mısır’a gitti.


gulusumers (AK), gulusumars (ÇX) EDA har.f. Yatay hareketle bir şeye [dat.] eli, yağı vs [aps.] sürüyor. P’ap’ulik mota-muşis x’oropaten xe gulusumers. (AK-Döngelli) Dedesi sevgi ile tornuna elini sürüyor. → golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; gilusumers

[♦ dey. kemane gulusumers : Birini [dat.] önemsemiyor. Birine [dat.] hiç aldırmıyor.] Berek oğarğalupe-çkimis kemane gulusumers do va-misibins. (AK-Döngelli) Çocuk konuştuklarımı hiç önemsemiyor ve beni dinlemiyor. → golobun, golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy, kemane golusumers, kemane usumers; var-nçxalums/ var nçxaluy


gulvo- → golo-


gulvobğaps (ÇX) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] dökerek yanlamasına yığıyor. → golobğams, golvobğay, golobğay/ golobğaps, gulobğaps


gulvobğun (ÇX) Aø hal f. Taneli katı cisim [aps.] yanlamasına gelişigüzel bir şekilde yığılmış haldedir. → golobğun, golvobğun, gulobğun


gulvoçkumars (ÇX) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.tü. gulavoçkvi] Öteye, karşıya (canlı varlığı) gönderiyor. → goloşk’ums/ golvoşk’uy, goloşkumers/ goloşkumels; goloçkumers, guloçkumers


gulvoktaps (ÇX) EA har.f. Bir şeyin yönünü değiştiriyor. → goloktams, golvonktay/ golonktay, goloktaps, guloktaps


gulvolapaps (ÇX) EA har.f. (Zamanı) geçiriyor. → gololapams/ gololapaps


gulvorgups (ÇX) EDA har.f. (Canlı bitkiyi) yana doğru ilerleyerek dikiyor. → golorgams, golvorgay, golorgaps, gulorgaps


gulvoxunaps (ÇX) EA har.f. Keyifli oturtuyor. → goloxunams, golvoxunay, goloxunaps, guloxunaps


Guma (FN ~ AH) i. Ekim ayı. → T’axva


gumers[1] (AH ~ HP) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafını çit, tel, ağ vs ile sarıyor ya da çeviriyor. Axmet’ik getasules nç’ulute gumers. (AH-Lome) Ahmet sebzeliğin etrafını çitle çeviriyor. Zuğas mosa gumers do mçxomi ç’opums. (AH-Borğola) Denizde ağ sarıp balık tutuyor. → guğams/ guğay; + guğun


gumers[2] (AK) EA har.f. [emp.şm.1.tek. govumer] Çapalıyor. Kacek uşkirişi uk’açxe gumers. (AK-Döngelli) Hatice elmanın arkasını çapalıyor. → bergums/ berguy/ bergups; çizonuy; molums/ molups; belups; gomolaps; ntxorums/ ntxoruy/ ntxorups


gumolams (AH) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafını çapalıyor. Babak axi-p’icis na-golorgu meyvepes gumolams. (AH-Lome) Babam ahırın önüne diktiği meyvelerin etrafını çapalıyor. K’vateri çayiz var-gumolana mtelli mt’k’a moilams do çayi meşokaçams. (AH-Lome) Kesilmiş çayı (= çayın etrafını) çapalamazsan her tarafı diken kaplıyor ve çay [dikenlerin] içinde kalıyor. Xasanis han3’o lazut’is k’ai na-var-gumolu şeni dido var-açanasen. (AH-Borğola) Hasan bu yıl mısırın etraflarını iyi çapalamadığı için çok ürün alamayacak. → goxaçkums/ goxaçkups, guxaçkups; ++ molums/ molups


gumparams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birilerine [dat.] bir şeyi [aps.] dağıtıyor. Tevzi ediyor. Pederik çayişen na-eç’opu genç’areyi motalepez gumparams. (FN-Ç’anapet) Babam çaydan aldığı parayı torunlarına dağıtıyor. → gopayams; k’ok’ok’atams; gurtay/ gurtams; gultams; uparams; urtams; guipağups


gumpinay/ gumpinams/ gumpinaps (AŞ-Ok’ordule)(FN ~ HP ÇX)(AK) [AŞ-Ok’ordule’de hem gupinay hem gumpinay denir. AH-Lome’de hem gupinams hem gumpinams denir.] EAL har.f. Herhangi şeyi [aps.] kurutmak için ya da havalandırmak için bir yere [lok.] yayıyor. Dida na-gumpiney çayi ok’ok’orobuy. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlı kadın yaydıkları çayı bir araya topluyor. Pederik, nanak mç’imaşi ndğaz na-3’ilu ntxiri nayla tudele gumpinamz. (FN-Ç’anapet) Babam, annemin yağmurlu havada topladığı fındığı serenderin altına döküp yayıyor. Nanak handğa na-k’orobu şu ntxiri nayla ç’art’ağiz gumpinamz. (FN-Ç’anapet) Annem bugün topladığı ıslak fındığı serenderin çardağına (= balkonuna) yayıyor. Cuma-çkimik ğoma na-3’ilu ntxiri oxor-p’iciz kogumpinu. (FN-Ç’anapet) Kardeşim dün topladığı findığı kapının önüne yaydı. On3xonez na-gyomç’imu dişkape kogumpinana, t’aoni mot’ubaşi muşebura geskurun. (AH-Lome) Tavanarasında yağmur damlayıp ıslanan odunları yayarsan, havalar ısınınca durduğu yerde kendi kendine kurur. MjorazXomazya do na-gumpinu ntxirepez çepla moyo3xunoms. (AH-Borğola) GüneşteKurusundiye yere serdiği fındıklardan kabukları ayıklıyor (= temizliyor). Nandidi-çkimi jini odas lausti gumpinaps. (AK-Döngelli) Babaannem üst kattaki odaya kurutmak için mısır yayıyor. → gupinams/ gupinay; gyopinams[1]

part. gompineri : Kurutulmak üzere yayılmış. Serili. İxi var-baraşi gale gompineri tipepeşi doloxe ordo var-goşaskurun. (AH-Borğola) Rüzgâr esmeyince dışarıda serili otların içerisi erken kurumuyor.


gumt’ams (PZ) EDA har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeye veya birine [dat.] batırıyor, saplıyor, daldırıyor ya da sokuyor. Macidik Kemalis lemşi gumt’ams. (PZ-Cigetore) Macit Kemal’e iğne sokuyor. → gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps; 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps


gumums (PZ)/ gumuy[1](ÇM), gumums (FN), gumoms (AH-Lome), gumums (AH-Borğola) EA har.f. (ÇM)(FN ~ AH) Buğday, arpa, pirinç gibi tahılların [aps.] başağını alıyor. Mısırın [aps.] harmanını kaldırıyor. Nana-şk’imik mdik’a gumums. (PZ-Cigetore) Annem buğday başağını alıyor (= topluyor). Xasanik na-gumums mdik’a k’at’a 3’ana mosk’udun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın topladığı buğday her yıl artıyor. Ayşe avla-livadi gumuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe kapı önündeki bahçede harman kaldırıyor (= ekin biçiyor). Lazut’epe doguman şuk’ule ar k’ulaç’i ğerepe tudendo nutomart’ey. (*)(ÇM-Ğvant) Mısırların harmanını kaldırdıktan sonra dibine bir kulaç mısır sapı bırakıyorlardı. [(*) doguman = olumluluk {do-} başekli istek kipi 3.ş.çoğ. biçimi] Aşez noderi uğun. Princi gumums. (FN-Sumla) Ayşe’nin imecesi var. Pirinç başağını alıyor. Oxorcak ont’ulez mkeri gumoms. (AH-Lome) Kadın tarlada arpa başağını alıyor. Necmiyek xenç’k’elite kurumi gumoms. (AH-Lome) Necmiye el sepeti ile kurumi topluyor. Ont’ulez na-iven dik’a ipti gumumt do ok’açxe m3’upe pucişi gyari şeni pşinaxumt. (AH-Borğola) Tarlada olan buğdayın önce başağını alırız ve sonra saplarını inek yemi için saklarız.

f.-i. ogumu : Tahılların başağını alma. Ekin biçme. Ayşe ogumu andğa kocoç’u. (ÇM-Ğvant) Ayşe harman kaldırmağa bugün başladı. Dik’apona na-xaşk’are dik’a mç’eşar ; var-mç’eşana ogumu var-meşonar. (ÇM-Ğvant, atasöz) Buğday tarlasında ektiğin buğdayı bekleyeceksin (= koruyacaksın); beklemezsen (= korumazsan) ekin biçmeyi ummayacaksın.


gumuy[2](AŞ-Ortaalan) EA har.f. (Herhangi bir şeyi) parça parça kesiyor. Ma moft’aşa ham xoşk’a gumi. (AŞ-Ortaalan) Ben gelinceye kadar bu sırığı parça parça kes.


gumva (ÇM) i. Harman. Lazut’i-gumva-ora ongureşa k’o3’vobay. (ÇM-Ğvant) Harman zamanında mısırı ana omuz ağacına asıyor. Gumva-ora moxt’asi zit’ape gonin3’en. (ÇM-Ğvant) Harman zamanı gelince okullar açılıyor. → xarmani


gum3udams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birinin [dat.] kabahatini [aps.] örtüyor. Örtbas ediyor. Fadimek 3’ut’alaşen doni bozo-muşiz na-u xizanobape boyne gum3udams. (FN-Ç’anapet) Fatma, kızının küçüklüğünden beri yaptığı bütün çirkefliklerini örtbas ediyor. (gomskvanams altında) gumskvanams; numskvanamsII; molapams[2]


guncğonams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Cansız nesneyi [aps.] giden birine emanet ederek belirli birine [dat.] yolluyor. Ançelek nez*opunaşen na-gyulun araba dodginams do bere-muşiz mu-tu t’asen noğaşa guncğonams. (FN-Ç’anapet) Ançele, cevizlikten inen arabayı durdurup çarsıdaki çocuğuna bir şeyler yolluyor.


gunguli (ÇM) i. Guguk kuşu. → guguli; k’uk’u[1], k’uk’k’u


gunktams/ gunktay (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Bir hastalığı, rengi vs [aps.] etrafına bulaştırıyor. ++ unktay

yet. gvankten : Bir hastalığı, rengi vs [aps.] istemeyerek etrafına bulaştırıyor. Din3xiri gomankten. (AŞ-Ortaalan) Kanı (istemeyerek) etrafına bulaştırıyorum.


guntxorams/ guntxoray/ guntxoraps (PZ ~ AH HP ÇX) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafı[ndaki toprağ]ı kazıyor. Xasanik go3’o oşk’uri-mşk’vela durgumaput’u. 3’o mşk’velas guntxorams. (PZ-Cigetore) Hasan geçen sene elma fidanı dikmişti. Bu sene etrafını kazıyor. Ali avlaşi mşk’vela guntxoray. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önündeki küçük ağacın etrafını kazıyor. Şuk’a dvorgu. Him guntxoray. (AŞ-Ok’ordule) Salatalık dikti. Onun etrafını kazıyor. Pederik m3xulişi-ncaz guntxoramz. (FN-Ç’anapet) Babam elma agacının etrafını kazıyor. Omerik uşkurepes guntxorams. (AH-Lome) Ömer elmaların etrafını kazıyor. Nana-çkimik ağani dorgeri meyvapesİmgvanasya do guntxorams. (AH-Borğola) Annem yeni dikilmiş meyveleriTopraktan iyi besin alsındiye etrafını kazıyor.


gunt’ay (ÇM ~ AŞ), gunt’ams (FN ~ HP), gunt’aps (HP ~ ÇX) EDA/EDAL har.f. → gumt’ams; + gvant’en; ≠ gont’ay; 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps. I. EDA har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeye veya birine [dat.] batırıyor, saplıyor, daldırıyor ya da sokuyor. Muç’o dvajinasen lemşi gunt’ay. (ÇM-Ğvant) Uyur uyumaz iğne batırıyor. Bere n3xeni na-mvobun mçveri biga gunt’ay-nuxuy. (ÇM-Ğvant) Çocuk atın sırtındaki unu çomak sokarak döküyor. Xasani laçi-muşişi p’ici ili gunt’u. (AŞ-Ok’ordule) Hasan köpeğinin ağzına kemik soktu. Ali araba oxmaru var-uşk’un. Ulun do çamuri gunt’ay. (AŞ-Ok’ordule) Ali araba kullanmayı bilmiyor. Gidip çamura saplıyor. Porça hik’u soba gunt’asi herbet’i niç’ven. (AŞ-Ok’ordule) Giysiyi o kadar sobanın içine sokarsan elbette bir kenarından yanar. Da-çkimişi berek soti 3’k’ari a3’irasen yekten xe gunt’amz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin çocuğu nerde su görürse hemen elini batırıyor. Bo3’k’edi şkule Xasanik ar k’oçis xami gunt’ams. (FN-Sumla) Bir de baktım ki Hasan bir adama bıçak saplıyor.

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] bir şeyi [aps.] batırıyor, saplıyor, daldırıyor ya da sokuyor. Xasani laç’i piji ili gunt’u. (ÇM-Ğvant) Hasan köpeğin ağzına kemik soktu. K’et’t’i ç’apxeri mo-gulur. Toli gomint’t’are. (AŞ-Ortaalan) Çubuğu çarparak gezme. Gözüme sokarsın. Xasaniz coğorik nak’ap’amt’uşa coğoriz biga p’iciz gunt’u. (FN-Ç’anapet) Köpek Hasan’a saldırırken köpeğin ağzına bastonu daldırdı.


gunuşinams (PZ-Cigetore) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] hatırlatıyor. Xasanik Alişi dulya-muşi gunuşinams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’nin işini hatırlatıyor. → guşinams; gvoşinay, goşinams/ goşinaps, gvoşinaps


PZ-Cigetore’de gunuşinams fiili, bildirme kipi emperfektif şimdiki zamanda şöyle çekilir.

özne

datif tümlecinin şahsı ve sayısı

1.tekil

1.çoğul

2.tekil

2.tekil

3.tekil + çoğul

1.tekil


gogişinam

gogişinamt

govuşinam

2.tekil

gomişinam

gomişinamt


gunuşinam

3.tekil

gomişinams

gomişinaman

gogişinams

gogişinaman

gunuşinams

1.çoğul


gogişinamt

govuşinamt

2.çoğul

gomişinamt


gunuşinamt

3.çoğul

gomişinaman

gogişinaman

gunuşinaman


gunz*anoba/ gunzanoba (*)(ÇM) i. Uzunluk. Mer3’i gunz*anoba va-3adar. Na-niçanuşi didoba 3adar. (ÇM-Ğvant) Sarmaşıcı dalın uzunluğuna değil, verdiği ürünün büyüklüğüne bakacaksın. [Bu kelime, gunz*anoba diye telâffuz edilir. Buna rağmen gunzanoba şeklinde deyazılabilir. çünkü Çamlıhemşin diyalektlerinde z* konsonu, /z/ foneminin değişkeni olup sırf /n/ fonemi arkasında gözlemlenir.] → gunz*enoba/ gunzenoba, ginz*enoba/ ginzenoba


gunz*e/ gunze (PZ ~ AH) s. Uzun. [Bu sıfat her yörede gunz*e diye telâffuz edilir. Buna rağmen ÇM-AŞ diyalektlerinde gunze şeklinde de yazılabilir. Çünkü bu diyalektlerde z* konsonu, /z/ foneminin değişkeni olup sırf /n/ fonemi arkasında gözlemlenir.] → ginz*e/ ginze

1. [boy veya mesafe olarak] Uzun. 3’i3’ila gunz*e bigate oxrosk’inay. (ÇM-Ğvant) Yılanı uzun sopa ile öldürüyor. Ali gunz*e mşk’velapeşi ti cut’axay. (ÇM-Ğvant) Ali uzun fidanların başlarını kırıyor. Ali gunze n. Em jini xerevida eyunç’uşun. (ÇM-Ğvant) Ali uzun buylu. En yüksek dolaba (= tereğe) eriş(ebil)iyor. Him gunze tomalepe kunçay. (AŞ-Ok’ordule) Onda uzun saçlar oluştu (= onun uzun saçları var). Selimik Ntxiriz ğari mot-aet’az deyi jindole-muşi gunz*e ntxombuşi t’at’epe mouk’vatams. (FN-Ç’anapet) Selim, “Fındığa gölge olmasın diye üstündeki kızılağacın uzun dallarını kesiyor. Fadimeşi bozoz mskva gunz*e 3’am3’amepe uğun. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın kızının güzel uzun kaşları var. Babak, puciz k’udeli dido agunz*anaşiÇ’enç’iz mot-yan3’et’azya do gunz*e ntomape m3ika go3’uç’k’orams. (AH-Lome) Babam, ineğin kuyruğu çok uzayıncaDışkılarına değmesindiye uzunca kıllarını alttan biraz kesiyor. K’ap’istonari Ğalişi jilendo k’ele T’oba-Gunz*e, T’oba-Uça, T’oba-Didi steri t’obape ren. (AH-Borğola) Kabirse Deresinin yukarı tarafında T’oba-Gunz*e (= “Uzun Göl”), T’oba-Uça (“Siyah-Göl”), T’oba-Didi (“Büyük Göl”) gibi t’obalar var. 2. [insan hakkında] Uzun boylu. Hek’o gunz*e k’oçi muç’o iven ? Ti nç’eriz nan3’en. (AH-Lome) O kadar uzun adam nasıl olur ? Başı tavana değiyor. 3. [gün, gece, yıl vs zaman hakkında] Uzun. Nak’u gunz*e seri on ! Mo va-dotanun ? (PZ-Cigetore) Ne kadar uzun gece ! Neden gün ağarmıyor ? Xasani gunz*e ora on ç’i haninepes va-maziren. (PZ-Cigetore) Uzun zamandır Hasan’ı buralarda görmüyorum. Yazişi ndğalepe gunz*e iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe dimk’ulanen. (PZ-Cigetore) Yaz günleri uzun olur. Kış gelince günler kısalıyor. Yazi ndğalepe gunze iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe 3’ulu diyen. (AŞ-Ok’ordule) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. Yazi ndğalepe gunze iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe imk’ulanen. (AŞ-Ortaalan) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. Lazepe gunze 3’anape şuk’k’ule si oropate gvaşinanen. Ma do berepe-şki’mi-ti. (AŞ-Ortaalan) Lazlar uzun yıllar sonra seni sevgi ile hatırlıyor. Benimle çocoklarım dahil. Yazişi ndğalepe dido gunz*e iven. (AH-Lome) Yaz günleri çok uzun olur. Mçxvaporaşi ndğalepe gunz*e iven. İnora moxtaşi ndğalepe imk’ulanen. (AH-Borğola) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. [“uzun süre” anlamına gelen ifade için → dido ora]

[dey. nena gunz*e uğun (AH) : Bir şeyi olduğundan abartılı şekilde söyleyen biridir. Gereksiz yere dillenen biridir.] Ma hemuşi nenaz çkar var-buyucam. Nena dido gunz*e uğun. (AH-Lome) Ben onun sözlerini ciddiye almam. Çok abartıyor.

[dey. xe gunz*e uğun (AH) : Eli uzundur. Fırsat buldukça öteberi çalıp götürüyor.] Hemuz xe dido gunz*e uğun. (AH-Lome) O çok eli uzundur. (→ xe elaçans)


gunz*enoba/ gunzenoba (PZ)(AŞ ~ AH) i. Uzunluk. → gunz*anoba/ gunzanoba, ginz*enoba/ ginzenoba


gupatxams (PZ) ED har.f. Bir şeyi [dat.] silkerek onun etrafını temizliyor. Mandalinas mturi kocedu. “Mot-got’roxut’asdeyi Alik gupatxams. (PZ-Cigetore) Mandalinaya kar oturdu. Ali deKırılmasındiye silkerek [mandalinanın] etrafını temizliyor.


gupinams[2]/ gupinay[2] (PZ ~ AŞ)(AH-Lome) [AŞ-Ok’ordule’de hem gupinay hem gumpinay denir. AH-Lome’de hem gupinams hem gumpinams denir.] EAL har.f. [kb {u-}’nun işlevi belli değil] Herhangi şeyi [aps.] kurutmak için ya da havalandırmak için yaygın şekilde bir yere [lok.] seriyor ya da yayıyor. Xasanik ntxiri oxombinasen. Ntxirepe gupinams. (PZ-Cigetore) Hasan fındıklarını kurutacak. Fındıkları seriyor. Xali doloxe gupinay. (ÇM-Ğvant) Halıyı [kurutmak için] içeriye yayıyor. Ayşe na-3’ilu ntxiri balk’oni gupinay. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe topladığı fındığı balkona yayıp seriyor. Nana-şk’imi moleni oda yataği dont’alu-gupinay. Ar k’ale-ti nost’uresaay. (AŞ-Ok’ordule) Annem bu taraftaki odada yatağın içindekileri (= pamuk veya yün) dağıttı ve yayıyor. Bir taraftan da düzenliyor. Na-naxvi şeyepe va-gupinaşşa va-sk’urun. (AŞ-Ortaalan) Yıkadığın şeyleri yaymazsan kurumaz. On3xonez na-gyomç’imu dişkape kogupinana, t’aoni mot’ubaşi muşebura geskurun. (AH-Lome) Tavanarasına yağmur damlayıp ıslanan odunları yayarsan, havalar ısınınca durduğu yerde kendi kendine kurur. “Şu tipepe gamaxomazya do nanak bagenişi gomte gupinams. (AH-Lome) “Islak otlar iyice kurusundiye annem kulübenin etrafına [otları] serip yayıyor. Doğanik t’ik’inate oxorişe na-zdu lazut’epeXomasya do gupinams. (AH-Borğola) Doğan sepet ile eve taşıdığı mısırları Kurusundiye yayıyor. [◘ eşb. (gopinams altında) gupinams[1]] → gumpinay, gumpinams (FN-Ç’anapet), gumpinaps (AK)


gupinay[1] (AŞ-Ok’ordule) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına cansız bir şeyi [aps.] yayıyor. Cubre gupinay. (AŞ-Ok’ordule) Gübreyi etrafına yayıyor.


gurbeti (AK) i. Gurbet. [< Arp.] Bere-çkimi gurbetişa idu do geç’arali muirgaps. (AK-Döngelli) Çocuğum gurbete gitti de para kazanıyor. → k’urbet’i, k’urbeti


Gurci (ÇM ~ AŞ FN) s. ve i. Gürcü. → Curci; K’orturi; Gyurci


Gurci-msva (ÇM-Ğvant) i. Gürcistan. Ogi Gurci-msva Turk’epeşi ort’u. (ÇM-Ğvant) Gürcistan eskiden Türklerin idi. → Gyurcistani


gurçams → gorçams


gurçinams (AH) EA har.f. [kb.{u-}nun işlevi belli değil.] Evcil hayvanı [aps.] koşturuyor. Mçinoci puci dido var-gurçinare. (AH-Borğola) Yüklü ineği çok koşturmayacaksın.


gurçun → gorçun, gvorçun


gurgula (PZ)(AŞ) i. [çoğ. gurgulape] Gök gürültüsü. Amserineri gurgulape do divalupe ognit-i ? (PZ-Cigetore) Bu geceki gök gürültüsü ile şimşek çakmasını duydunuz mu ?


gurgulams/ gurgulay (PZ)(AŞ ~ FN-Ç’anapet, Pi3xala, Ç’enneti, T’revendi) øø har.f. [fb. {ø-}] Gök gürlüyor. → ğurğulay, xon3un, xon3ums


guri/ guyi i. 1. Kalp. Yürek. Vücudun kan dolaşımını sağlayan organ. 2. Kalp. Yürek. Duygu. (Na-)galimben megaşk’vaşi guri pupuli iyen. (PZ-Cigetore) Sevdiğini bırakınca yürek çıban oluyor (= yaralı oluyor). Na-it’uype guri gomant’en. (ÇM-Ğvant) Söylediği sözleri kalbime saplanıyor, batıyor. Ali na-moğodupeşi guri pupuli miğun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin bana yaptıklarından dolayı gönlüm yaralıdır. # Melenk’ale t’ik’ani / Guri koxomink’ani. (AŞ, anonim) Karşı yakada kuzu / Sen yüreğimi oynattın. Hem na-zop’on nenape k’oçiş guris gant’en. (FN-Sumla) O senin söylediğin kelimeler adamın yüreğine batıyor, saplanıyor. Hemuz guri çiçku uğun. Mintxa z*irasen aoropen. (AH-Lome) Onun yüreği yumuşaktır. Kimi görse aşık olur. Mp’olişe oxtimu guriz dolomangonen, ala oxtimuşe tolik var-memik’vatams. (AH-Lome) İstanbul’a gitmek içimden geçiyor, ama gitmeye gözüm kesmiyor. 3. Mide. K’apça guri miç’vay. (AŞ-Ortaalan) Hamsi midemi yakıyor. Kapça ç’k’oma şkule k’oçiz guri umç’vams. (FN-Sumla) Hamsi yeyince insanın midesi yanar. Kapçak guri miç’vams. (AH-Borğola) Hamsi midemde yanma yapıyor. Kapçak guyi ç’ums. (HP-P’eronit) Hamsi mideye yanma yapıyor. 4. Bir şeyin iç kısmı. Karmat’e ladre lazut’i mkvasi guri gvat’amben. (ÇM-Ğvant) Değirmende ıslak (= nemli) mısır öğütünce iç tarafına yapışıyor. Makvalişi guri. (AH) Yumurta sarısı. Bureğiş guri (= bureğiş papa). (AK-Döngelli) Laz böreğinin iç kısmı. Doğanik bureğişi guris şekeri uk’ateps. (AK-Döngelli) Doğan Laz böreğinin muhallebisine şeker katıyor. 5. Amaç. Niyet. Düşünce. Si haminepe mu gurite ikum var-mişk’un. (ÇM-Ğvant) Sen bunları hangi amaçla (niyetle, düşünceyle) yapıyorsun bilmiyorum.

[dey. guri akten[1] (FN-Sumla ~ AH) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri makten. (FN-Sumla, AH-Lome) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten

[dey. guri akten[2] (AH) : Biri [dat.] iğreniyor.] Nak’o pinti k’oçi ! Guri domaktu. (AH-Lome) Ne kadar pis adam ! İğrendim. → guri dakten

[dey. guri ayen (ÇM ~ AŞ) Birinin [dat.] canı istiyor.] Bedi-şk’imi dido vrosi cari ikumt’u. Ar soti duguni iyuk’on-i alayi3o himu cari oxaziru guri ayert’ey. (ÇM-Ğvant) Büyükannem çok güzel yemek yapardı. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak isterdi (= onun yemek hazırlamasını isterdi). Him, mundes-t’i guri ayasen ngolaşa alen. (ÇM-Ğvant) O, istediği zaman yaylaya gidebilir. Nusa nana-muşişa olva guri ayasi damtire ar mutu dulya kozirams. Goluperdağams. Var-oşk’ums. (AŞ-Ok’ordule) Gelin annesine gitmeyi gönlü isteyince kaynana bir şey iş buluyor. Engel çıkartyor. Göndermiyor. → ç’ondun; guri ceduy[2]; afik’iren; agoren

[dey. guri cat’en (PZ ~ AŞ) Biri [dat.] üzülüyor.] Guri cemat’en. (PZ ~ AŞ) Üzülüyorum. Bere zabuni uyonun do dido guri cat’en. (ÇM-Ğvant) Çocuğu hasta olduğundan çok üzülüyor. → guri naç’ven[1]; cozurinams; guri danç’en

[dey. guri ceduy[1] (ÇM-Ğvant) : Birine [aps.] acıyor.] Ali p’anda na-ibgay berepe guri ceduy. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman ağlayan çocuklara acıyor. → guri naç’ven[2]; guri niç’vay; guriz niç’vams

[dey. guri ceduy[2] (AŞ-Ok’ordule) : bir şeyi [aps.] niyet ediyor.] Ali-şk’uni him arsa eç’opinu guri ceduy. (AŞ-Ok’ordule) Ali’miz o arsayı almayı niyet ediyor. → ç’ondun; guri ayen; afik’iren; agoren

[dey. guri ceduy[3] (AŞ-Ortaalan) : Birine [lok.] gönül koyuyor] Ham bozomota guri kocebdvi. (AŞ-Ortaalan) Bu kıza gönül koydum.

[dey. guri cuşalams/ guri cuşalay (PZ ~ AŞ) : Birinin [dat.] hevesini kırıyor.] Xasanik k’urbet’işa olva iduşunams. Mana xorz*a-muşik guri cuşalams. (PZ-Cigetore) Hasan gurbete gitmeyi düşünüyor. Ama hanımı yüreğinin hevesini kırıyor. Ali, a muti ikumt’aşa duç’itxik’o guri çuşalay. (ÇM-Ğvant) Ali’ye bir şey yapmak için sorunca [Ali soranın] hevesini kırıyor. Axmet’i araba eç’opasert’u. Ama Ali guri cuşalay. (AŞ-Ok’ordule) Ahmet araba alacaktı. Ama Ali hevesini kırıyor.

[dey. guri dakten (AH) : Biri (= birinin [dat.] kalbi [aps.]) bir şeyden [abl.] iğreniyor.] Nusa-çkuniz bere-muşişi k’undişe-ti guri dakten. (AH-Lome) Bizim gelin kendi çocuğunun kakasına da iğreniyor. → guri akten[2]

[dey. guri danç’en : Üzülüyor.] Guri domanç’ez. (FN-Ç’anapet) Üzüldük. → guri naç’ven[1]; cozurinams; guri cat’en

[dey. guri doluç’ums/ guri doluç’uy/ guri doluç’ups/ guri duluç’ups : Birinin yüreğini yakıyor. Birine acı veriyor.] Guri dolomiç’uy. (ÇM-Ğvant) Yüreğimi (= içimi) yakıyor. # “Mç’imate dovi3’ari / Va-miğurt’u semsiye.” - “Gurepe dologiç’u / K’ululişi Saniye.” (ÇM-Ğvant, atma türkü) “Yağmurdan ıslandım / Yoktu şemsiyem.” - “Yüreklerini yaktı / K’ululi-gillerden Saniye.” Amserineri filmi guri xodolomiç’u edo vimgari. (AK-Döngelli) Bu geceki film yüreğimi yaktı da ağladım.

[dey. guri duktinams (AH-Lome): Birinin [dat.] midesini bulandırıyor.] K’oçiz çkar gagna var-uğun. Suffaz iven va-iven iri ip’aramitams do milletiz guri duktinams. (AH-Lome) Adamda hiç anlayış yok. Sofrada olur olmaz konuşup milletin midesini bulandırıyor. → guri uktinams[2]

[dey. guri exrisk’uy (ÇM) : Kızıyor. Sıkılıyor. Daralıyor.] Ali na-gorasen a muti var-zirasi guri exrisk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali aradığı bir şeyi bulamayınca kızıyor (= sıkılıyor, daralıyor).[sıkılıyor; bunalıyor] goincogen; [kızıyor] guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps

[dey. guri gakten[1] (FN-Sumla) : Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri gomakten(1). (FN-Sumla) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri akten

[dey. guri gakten[2] (FN-Sumla) : Biri [dat.] bir konu hakkında düşüncesini değiştiriyor.] Guri gomakten(2). (FN-Sumla) Fikrimi değiştiriyorum.

[dey. guri geç’veri (FN ~ ÇX) : Yureği yanık.]

[dey. guri gedumers (FN ~ HP) Biri [erg.] hevesli oluyor. Hevesleniyor.] Biç’i-çkimik mektebişi duylapez dido guri gedumers do içalişams. (FN-Ç’anapet) Oğlum okulla ilgili işlerine büyük hevesle çalışıyor. Xasanikİya k’ulani bgoraya do ç’it’a ç’it’a guri gedumers. (AK-Döngelli) HasanO kız alacağım (= isteyeceğim)diye yavaş yavaş hevesleniyor.

yet. Ma dulyaşe çkar guri va-gemadven. (AH-Lome) İş yapmaya hiç heveslenemiyorum (= iş yapmak içimden gelmiyor).

[dey. guri goindumers (FN-Ç’anapet) : Avunuyor. Teselli buluyor. Müteselli oluyor. Acısını unutuyor.] Xasanişi biç’ik3’anaşe universit’eşa amaftareya do guri goindumers. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğluSeneye universiteye gireceğimdiye avunuyor.

[dey. guri goindvams (AH) Avunuyor. Teselli buluyor. Müteselli oluyor. Acısını unutuyor.] Haşşote nak’o guri gobindvare. (AH-Lome) Böylelikle ne kadar avunacağım.

[dey. guri gvakten (AŞ-Ortaalan) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri gomakten. (AŞ-Ortaalan) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri makten; guri gakten; guri akten

[dey. guri gyak’vaten (FN ~ HP ÇX) Birinin [dat.] hevesi kesiliyor. Zevki kırılıyor.] Alik çkimi k’ala dulyaz kogyoç’k’ams. Ala ma bigzalaşi xvala doskidun do guri gyak’vaten. (AH-Lome) Ali benimle işe başlıyor. Ama ben gidince yalnız kalıyor ve hevesi kesiliyor. Ma guri gemak’vatu. (HP-P’eronit) Benim hevesim kesildi. mot’roxun[2]

[dey. guri gyokorun (AH) Birinin [dat.] kızgınlığı geçiyor.] Guri gemokoru. (AH-Lome) Kızgınlığım geçti. Guri gemokoraşi iri-mutu gomoç’k’ondun. (AH-Lome) Yüreğim soğuyunca (= kızgınlığım geçince) her şey unutuyorum.

[dey. guri gyondğulun (AH) Biri [dat.] çok üzülüyor.] Guri gemondğulu. (AH-Lome) Yüreğim eridi (= Çok üzüldüm).

[dey. guri gyuk3inams (AH) Umudunu hep kaybettiriyor.] Ma guri gemik3inez. (AH-Lome) (kelimesi kelimesine “benim yüreğimi çürüttüler” =) Umudumu hep kaybettim. Hap hüsrana uğradım.

[dey. guri ikuy (ÇM), guri ikoms (AH) : Birinin [gen.] gönlünü ediyor.] # Maşk’itani murun3xi / Ext’asen ç’umanişi / Ndğa do seri ift’iler / Var-gaxenu gurişi. (ÇM-Ğvant) Yedinci yıldız / Sabahtan doğacak / Gece gündüz yırtınıyorsun / (Onun) gönlü olmadı. Nandidi k’at’a sabayle ordo eyselt’u. Berepes k’erk’eli uxenamt’u do berepeşi guri ikomt’u. (AH-Lome) Nine her sabah erken kalkardı. Çocuklara simit yapardı ve çocukların gönlünü ederdi. → guri uxenams

[dey. guri k’aiten/ guri k’ayiten (FN ~ HP) : Hoşça kal.]

[dey. guri k’ayi ayen (ÇM) : Biri [dat.] seviniyor.] Ali da-muşişi ç’andraşa mendaxt’uk’o, da-muşi guri k’ayi ayasert’u. (ÇM-Ğvant) Ali kız kardeşinin düğününe gitseydi, kız kardeşi sevinecekti. → gurik yaği k’orums; ixelen

[dey. guri makten (FN-Ç’anapet) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri momakten. (FN-Ç’anapet) Midem bulanıyor. Guri makten. (FN-Ç’anapet) Midesi bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten/ guri gakten; guri akten

[dey. guri mankten (AŞ-Ok’ordule) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri momankten. (AŞ-Ok’ordule) Midem bulanıyor. → guri mvankten[1]; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten

[dey. guri mçilana uğun (ÇM) : Birinin [dat.] gönlü geniştir.] Ali guri mçilana uğun. Ogorik’o-ti eyazden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin gönlü geniş. Küfür etsen de kaldırabiliyor.

[dey. guri meçams (AH) Birine [dir.] gönlünü veriyor. Birini [dir.] seviyor.] Ma çkvaşe guri meçameri bore. (AH-Lome) Ben başkasına gönlümü vermiş haldeyim.

[dey. guri molveri (PZ ~ AŞ), guri moxtimeri (FN ~ ÇX) s. Küskün. Kızgın. Darılmış.] Fadime çkimda guri moxtimeri ren. (FN-Ç’anapet) Fatma bana küskündür.

[dey. guri muxtams/ guri muxtaps (FN ~ ÇX)(AK) Biri [dat.] kızıyor. Küsüyor. Darılıyor.] Ma guri momixtu. (FN ~ ÇX)(AK) Ben kızdım. Xasaniz dulya-muşi şeni a mutu u3’vayiz guyi muxtams. (FN-Ç’anapet) Hasan’a kendi işi için bir şey söyleyince küsüyor. Annez çkimda guri muxtu. (FN-Ç’anapet) Annem bana küstü. Yak’up’ik oxorcaşen guri muxtayiz berepe gombaxums. (FN-Ç’anapet) Yakup karısına kızınca rasgele çocuklarına dayak atıyor. Xasaniz a mutuşen guri muxtayiz nç’ulute berepe ç’k’idumz. (FN-Ç’anapet) Hasan bir şeylere kızınca ince çubukla çocukları dövüyor. Farik guri muxtuşi xami goxunaps. Giçkit’as. (AK-Döngelli) Fahri sinirlenince bıçak batırır. Bilesin (= haberin olsun). Nandidis guri muxtaşi mota-muşi me3’ip’olups. (AK-Döngelli) Babaannem sinirlenince (= kızınca) tornunu çimdikliyor. P’ap’uli-çkimis mutu var-matkven. Guri muxtuna manişa gimok’itxaps. (AK-Döngelli) Dedeme bir şey diyemem. Kızarsa hemen bana küfrediyor. → mosk’ut’alums; guri malen/ guri mvalen; elabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen

[dey. guri muyonams/ guri muyonay/ guri muonay (PZ ~ AŞ): Sinirlendiriyor. Kızdırıyor. Küstürüyor.] Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim. [♦ part. guri moyoneri on : Sinirlenmiştir. Kızgındır. Küsmüştür.] Emu guri moyoner-on. Miti var-nixolay. (ÇM-Ğvant) Emu sinirlidir. Kimseyi yanaştırmıyor. Ali andğa guri moyoner-on. Şvanuy do gulun. Mo-naxoler. (ÇM-Ğvant) Ali bugün sinirli. Kendi kendine söylenip dolaşıyor. Yaklaşma. Alişa guri moyoneri vort’i. Huy (guri) cemofloxt’u. (ÇM-Ğvant) Ali’den kızgın idim. Şimdi yumuşadım (= kızgınlığım azaldı). coxunayIII; gegondinams; oşumams/ oşumaps

[dey. guri mvalen/ guri malen (PZ ~ AŞ) Biri [dat.] kızıyor. Küsüyor. Darılıyor.] Xasanik şk’imda guri mvalasi guri-doloxendo mogorams. (PZ-Cigetore) Hasan benden küs olunca içten bana küfrediyor. Ali guri mvalu. T’ağani3’a dvok’anu-kot’oçu. (ÇM-Ğvant) Ali kızdı. Tavayi savurup attı. Ali guri komvalu. Dolokunaşepe xamite xaruy. (ÇM-Ğvant) Ali kızdı. Giysileri bıçak ile yırtıyor (= kesiyor). Ali guri mvalasi ost’oli mu-ti eyobğun ok’uk’açay-mexuy. (ÇM-Ğvant) Ali kızınca masanın üstünde ne varsa toplayıp atıyor. Guri mvala-i goincaxen. (ÇM-Ğvant) Kızınca (= sinirlenice) kendi kendine dövünüyor. Guri mvalasi k’oçi st’eri var-ilak’iday do becğay. (ÇM-Ğvant) Kızınca adam gibi konuşmuyor. Bağırıyor. Ali berepeşa guri komvalu. Ç’umandele-şuk’ule var-dibağen. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklara kızdı. Sabahtan beri sinirlerini denetleyemiyor. Niyazi-şk’uni guri malusi goiğu. Memeti kodolvoç’apxu. (AŞ-Ok’ordule) Niyazi’miz kızınca gerildi. Mehmet’e tokat attı. Xasani guri malasi e3’uk’ap’ay. Ulun. (AŞ-Ok’ordule) Hasan kızınca aniden kalkıp gidiyor. Ali ustaşa guri malasi na-u yeri nomç’k’valay. (AŞ-Ok’ordule) Ali, ustadan kızınca yaptığı yere tükürüyor. Doğani guri malasi irote mogoray. (AŞ-Ok’ordule) Doğan kızınca hep bana küfür ediyor. → mosk’ut’alums; guri muxtams/ guri muxtaps; elabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen

[dey. guri mvankten[1] (PZ) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Nusas guri mvankten. Mondo cadginen. (PZ-Cigetore) Gelinin midesi bulanıyor. Her halde çocuk olacak (= aşeriyor, çünkü hamiledir). guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten

[dey. guri mvankten[2] (ÇM) Biri [dat.] kusuyor. İstifrağ ediyor.] Guri momankten. (ÇM-Ğvant) Kusuyorum. → gvanç’en; ontxorams/ ontxoray; blez*gums

[dey. guri naç’ven[1] : Biri [dat.] üzülüyor.] Guri memaç’u. (PZ ~ HP ÇX) Kalbim yandı. İçim yandı. Çok üzüldüm. Nanaz, mota-muşi Mp’olişa na-ulun şeni guri naç’ven. (FN-Ç’anapet) Annem tornu İstanbul’a gittiği için üzülüyor. → cozurinams; guri cat’en; guri danç’en

[dey. guri naç’ven[2] (PZ) : Biri [dat.] birine [dir.] acıyor.] Xasanis şk’imda opşa guri naç’ven. (PZ-Cigetore) Hasan bana çok acıyor (= bana üzülüyor). → guri ceduy; guri niç’vay, guriz niç’vams

[dey. guri nantxen[1] (ÇM) Biri [dat.] bayılıyor.] Ali tenora guri nantxen. Gza oşk’enda kogonidven. (ÇM-Ğvant) Ali bazı zaman bayılıyor. Yolun ortasında uzanıyor. Ğoma guri memantxu. (ÇM-Ğvant) Dün bayıldım. Ali uk’ap’asi guri nantxen. (ÇM-Ğvant) Ali koşunca bayılıyor. Ayşe guri nantxu. Oxormonduni gonzun. (ÇM-Ğvant) Ayşe bayıldı. Evin ortasında boylu boyunca uzanmış. → ok’onağurun, uk’unağurun

[dey. guri nantxen[2] (AŞ) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Ali cari şuk’ule guri nantxu. Gvanç’en. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin yemekten sonra midesi bulandı. Kusuyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten

[dey. guri niç’vay (ÇM) : Biri [erg.] birine [aps.] acıyor.] Ali m3udişi şk’imi şeni guri niç’vay. (ÇM-Ğvant) Ali boşuna bana acıyor. → guri naç’ven[2]; guri ceduy; guriz niç’vams

[dey. guri noxedun (ÇM) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri memoxedun. (ÇM-Ğvant) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten

[dey. guri oxoktinams (AH) : Oyalanıyor.] Ma çkva mutu var-maxenen. Ala guri oxoboktinam. (AH-Lome) Ben artık bir şey yapamam. Ancak oyalanıyorum. → oxikten; iboden; ik’alandeps

[dey. guri uktinams (AHBorğola) : Birinin [dat.] midesini bulandırıyor.] Çxindi tamo işifoni. Mitiz guri mot-uktinam. (AH-Borğola) Burnunu yavaş sümkür. Kimsenin midesini bulandırma. → guri duktinams

[dey. guri ut’roxun : Birinin [dat.] kalbi kırılıyor.] Nana-çkimiz dido ordo guri ut’roxun. (FN-Ç’anapet) Annemin çok çabuk kalbi kırılıyor.

[dey. guri uxenams (AH) : Birinin [dat.] gönlünü ediyor. Birini razı ve hoşnut ediyor.] Berez guri duxenit. (AH-Lome) Çocuğun gönlünü yapıverin. guri ikuy/ guri ikoms

[dey. guri yaği cadven (ÇM ~ AŞ) : Birinin [dat.] gönlü sevinçli oluyor. Birinin [dat.] yüreği yağ bağlıyor.] # Cençxva-ora komoxt’u / K’axi-k’inçi 3’i3’vilay / Guri yaği cadvasi / Rak’anepe moyilay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi / İspinoz ötüyor / Gönül sevinçli olunca / Tepeleri aşıyor. Him ibgart’t’aşa ma guri yaği cemadven. (*)(AŞ-Ortaalan) O ağlarken benim yüreğim yağ bağlıyor. [(*) Burada belli ki o kişinin ağlamasından sevinmek o kişiye olan kin ve hırsıyla ilgilidir. Bu deyim daha çok bir iddia, bir istem, bir hırs sonucu haklı çıkmak ya da bir nevi öç almak için dileğinin gerçekleşmesi sonucu sevinmeyi ifadede kullanılır.]

[dey. gurik yaği k’orums : Seviniyor. Hoşuna gidiyor.] (Na-)var-malimben ar mitis xavinoba ağodasi guri-şk’imik yaği k’orums. (PZ-Cigetore) Sevmediğim birine kötülük olunca seviniyorum. → guri k’ayi ayen; ixelen

[dey. gurişi yaği !/ guri-yaği ! : (Çocuklara veya sevgiliye verilen hitap) Canım ! Canımın içi !] E guri-yaği-şk’imi ! (ÇM-Ğvant) [Çocuğa veya sevgiliye] Ey canımın içi !

[dey. gurişi yaği dibu (ÇM) : 1. Üzüldüm. 2. Sevindim.] # Kext’u mjora. Keyot’va3u vanaği / Moy var-it’ur, so on sk’ani duraği ? / Din3’inu, kodibu, gurişi yaği / Oi, oi, e na cek’voğurare. (ÇM-Ğvant, türkü, G.K.) Güneş çıkıp yayla evlerin üstünde patladı / Niye söylemiyorsun, senin evin nerede olduğunu ? / Eridi, döküldü yüreğimin yağı (= üzüldüm) / Ah, ah, ardından ölesin.

[dey. gurişi yaği in3’inu (ÇM) : 1. Üzüldüm. 2. Sevindim.] # Kext’u mjora. Keyot’va3u vanaği / Moy var-it’ur, so on sk’ani duraği ? / Din3’inu, kodibu, gurişi yaği / Oi, oi, e na cek’voğurare. (ÇM-Ğvant, türkü, G.K.) Güneş çıkıp yayla evlerin üstünde patladı / Niye söylemiyorsun, senin evin nerede olduğunu ? / Eridi, döküldü yüreğimin yağı (= üzüldüm) / Ah, ah, ardından ölesin.

[dey. guriz gyat’en : (FN-Ç’anapet) Birinin [dat.] ağrına gidiyor.] Baba-muşik becğuyiz berez guyiz gyat’u. Ogine çabrepe uxup’inu. Hemindora şkule obgarinuz kogyoç’k’u. (FN-Ç’anapet) Babası bağırınca çocuğun ağrına gitti. Önce dudaklarını büzdü. Sonra ağlamaya başladı. → p’at’i da3’onen; p’ati u3’ons

[dey. guriz niç’vams (AH) : Biri [erg.] birine [aps.] acıyor.] Axirişi nek’na k’ala mtugis k’apani gebudgam. Çkimi ç’ut’a bozok, mtugi guriz niç’vams do k’apani moşalums. (AH-Lome) Ahır kapısının yanına fareye kapan kuruyorum. Benim küçük kız fareye acıyıp kapanı boşaltıyor. → guri naç’ven[2]; guri niç’vay; guri ceduy

[dey. f.-i. + guris uğun/ guri uğun/ guriz uğun : (PZ ~ HP ÇX) Biri [dat.] bir hareket [f.-i.] yapmayı arzuluyor ya da düşünüyor. Birinin [dat.] bir hareket yapma düşüncesi var. Bir hareket yapmaya niyet ediyor.] Ham3’o ngolaşa olva guri miğun. (ÇM-Ğvant) Bu yıl yaylaya gitmeğe niyetliyim. Him bozomota nusa oxenu guri miğun. (AŞ-Ok’ordule) O kızı gelin etmeyi düşünüyorum. Guri giğunna ma domi3’vi. (AŞ-Ortaalan) Gönlün varsa bana söyle. Han3’o beyariz Vi3’eşa oxtimu guriz miğun. (FN-Çanapet) Bu yıl baharda Fındıklı’ya gitmeyi arzu ediyorum. Han3’o ç’veri yeriz çayi dolodu guriz miğun. (AH-Lome) Bu yıl yanmış yere çay ekmeyi düşünüyorum. Han3’o Remezan-bayamis Mp’olişe oxtimu guriz miğun. (AH-Lome) Bu sene Ramazan bayramında İstanbul’a gitmeyi düşünüyorum. Handğa skande oç’aru guriz var-miğut’u. Xolo-ti p’ç’arum. (AH-Borğola) Bugün sana yazmak içimde yoktu. Yine de yazıyorum. 3’anaşi oxori ok’idu guris miğun. (AK-Döngelli) Seneye ev inşa etmeyi düşünüyorum.

[dey. makvalişi guri (AH) : 1. Yumurta sarısı. 2. Küçük çocuklara söylenen sevgi sözü.] Haya bere va-ren. Makvalişi guri ren. (AH-Lome) Bu, çocuk değil, makvalişi guridir.


guri-cet’ineri (PZ) s. Üzgün. Buruk. Xasanik Ayşes uk’iyu şeni Ayşe guri-cet’ineri on. (PZ-Cigetore) Hasan Ayşe’ye kızdığı için Ayşe’nin yüreği buruktur (= üzgündür). [üzgün; kırgın; boynu bükük] cet’eri, guri cet’eri; [üzgün] gemzuli


guri-doloxendo (PZ) z. İçten. Xasanik şk’imda guri mvalasi guri-doloxendo mogorams. (PZ-Cigetore) Hasan benden küs olunca içten bana küfrediyor.


guri-gek3aperi (AH) s. Kalbi kötü. İçi kara. Heya guri-gek3aperi ren. K’aobaşi va-oxo3’onams. (AH-Lome) O, içi karadır. İyilikten anlamaz.


guri-meç’vala (ÇM) i. Acıma duygusu. Yonanepe şk’ala harbi p’it. Hini guri-meç’vala var-uğuran. (ÇM-Ğvant) Yunanlılarla savaştım. Onlarda hiç acıma duygusu yok.


guri-mkveri (AH) i. İç mısır unu.


guri-moşkvineri (AH-Lome) s. Öfkeli. Xasanik dido guri-moşkvineri t’u. (AH-Lome) Hasan çok öfkeli idi.


guri-pupuloni (AH) s. Yufka yürekli. Başkasının acısına hiç dayanamayan. Ç’e, hek’o guri-pupuloni mot-iver. (AH-Lome) O kadar yufka yürekli olma.


guri-3’ari (ÇM) i. Meyve ezilmesinden elde edilen su. Meyve öz suyu. Şıra. M3xuli guri-3’ari. (ÇM-Ğvant) Armut öz suyu. → loya, lova; ≠ lox’a


guroni s. ve i. Yürekli. Cesaretli. I. s. Xasani guroni k’oçi on. (PZ-Cigetore) Hasan cesaretli adamdır.

II. i. Guroniz Ğormotik nuşvels. (AH, atasözü) Yürekliye Tanrı yardım eder (= Cesaretle işe başlanırsa elbirliğiyle başarılacak).


gur-p’ici (ÇX)(AK) i. Göğüs. Koyun. Mçxvopaten gur-p’ici-çkimis noçxvopeli xogumabğu. (AK-Döngelli) Sıcaktan göğsüme isilik sardı. → congsi; uba; gyonksi


gurtay (ÇM ~ AŞ), gurtams (FN) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] dağıtıyor. Birine pay ediyor. Ali doğuru. K’aybanape-muşi gurtaman. (ÇM-Ğvant) Ali öldü. Arkasından bıraktığı eşyaları dağıtıyorlar. Ali berepe cenç’areri ak’vandan-i svara gamitoray do gurtay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar para isteyince desteyi çıkarıp dağıtıyor. Para gza k’orobu st’eri gurtay. (AŞ-Ok’ordule) Parayı yolda toplamış gibi dağıtıyor. Dida berepe ok’upinay. K’irk’eli gurtay. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlı kadın çocukları topluyor. Simit dağıtıyor. Mamut’i mu-tu uğun gurtay. (AŞ-Ortaalan) Mahmut ne varsa dağıtıyor. Doğani, duguni-davetiyepe gurtasen deyi berepe gvoşk’uy. (AŞ-Ortaalan) Doğan, düğün davetiyelerini dağıtacak diye çocukları gezdiriyor. Nanak k’at’a bayramiz berepez k’alemi gurtams. (FN-Ç’anapet) Annem her bayramda çocuklara kalem dağıtıyor. → gopayams; k’ok’ok’atams; gultams; uparams; urtams; guipağups; + goirtams


gurt’ams/ gurt’ay (PZ-Cigetore ~ ÇM) EDA har.f. Bir şeyin etrafına [dat.] bez vs [aps.] sarıyor. Xasanik borus bezi gurt’ams. (PZ-Cigetore) Hasan boruya bez sarıyor. Ali n3xeni na-nok’oru toç’i txombu gurt’ay. (ÇM-Ğvant) Ali atı bağladığı ipi kızılağaca sarıyor (= bağlıyor). Ğurni k’erk’eli gurt’asi var-k’ok’i3’en. (ÇM-Ğvant) Kovana çember atınca sökülmüyor. Musluği vrossi gurt’i. 3’ari mot imt’ay. (AŞ-Ortaalan) Musluğu iyi sar. Su kaçmasın (= sızdırmasın).

yet. gvart’en : İstemeyerek bir şeyi sarıyor. N3xeni so-nok’orurt’u toç’i kogvart’u. (ÇM-Ğvant) At bağlı olduğu yerde ip dolandı (= bağlı olduğu ipi istemeyerek sarıverdi).


guruni (PZ ~ AH) i. 1. Eşek. N3xeni guruni omçinojasi masumani-guruni dirinen. (ÇM-Ğvant) At eşeği döllediğinde katır doğar. Gurunite n3xeniz var-iç’işinen. (AH, atasözü, K.A.) Eşekle at kovalanmaz. Ntxirepunaz na-k’vatu dişkape guruniz mok’idams do oxorişe zdims. (AH-Borğola) Fındıklıkta kestiği odunları eşeğin sırtına veriyor da (= yüklüyor da) eve taşıtıyor. 2. mec. Kaba ve yeteneksiz kimse. Guruni do mskveyi na-var-içinoms mu guruni ren. (AH, atasçzü, K.A.) Eşekle geyiği ayıramayan, kendisi eşektir. → girini


guskurams (FN ~ AH) ED har.f. Bir şeyi [dat.] kimseye vermeden kolluyor. Babak, tkva moxtaten ya do luğis guskurams. (AH-Lome) Babam, siz geleceksiniz diye inciri kimseye yedirmiyor.


gusums (PZ), gusuy (ÇM ~ AŞ), gusumers (FN), gusumels (FN-Sumla), gusumers (AH ~ HP), gusumars (ÇX) EDA/ED har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. govusvi/ gobusvi/ guvusvi] [part. gosveri] EDA har.f. Sürüyor. 1. Bir şeye [dat.] elini [aps.] sürüyor. Elle ovalıyor. Okşuyor. 2. Elle veya fırça vs ile bir yere [dat.] bir şeyi [aps.] sürüyor. → usums/ usuy, usumers/ usumels, usumars

[dey. xe gosveri : s. Başkası tarafından ellenmiş (kız). Erkeklerle flört etmiş (kız).] Ma hem bozo var-ep’ç’opum. İrişi xe gosveri ren. (AH-Lome) Ben o kızı almam. Herkesle gezmiş.(usumers altında) xe sveri; (simums/ simups altında) simeri


guşa- (AK)(ÇX) fb. [/a/ önünde guş-/guşv- (AK), guşv- (ÇX)][/o/ önünde guş- (AK), guşv- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde guş-] “Araya. Arada. Aradan. Arayı. Arasına. Arasında. Arasından. Arasını.” → k’oşk’a-, goşa-


guşabun (ÇX) AL hal f. Katı cisim [aps.] bir şeylerin [lok.] arasında asılı duruyror. Cayepeyi ortaz lamba guşabun. (ÇX-Makret) Ağaç kolonlar arasında lamba asılı duruyor. → oşk’endas k’o3’obun (PZ-Cigetore), k’oşk’vobun[1], guşobun

guşaç’k’irups (AK) EA har.f. Ağacı ya da ağacın dalını [aps.] buduyor. Ncaşi x’a guşap’ç’k’iri do xolo ilimers. (AK-Döngelli) Ağacın dalını budadım, ama yine filiz çıkarıyor. → 3’opxuy[3]; 3xop’ums, go3xop’ums; xorxums, goxorxums/ goxorxuy; gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; goxums[2]/ goxups[2]; goşk’orums/ goşk’oruy; [kesilmiş ağacı ayıklıyor] 3xont’umsI; [yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını yoluyor] 3xot’uyII/ 3xot’umsII


guşadgips (AK)(ÇX) EAL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasına dik duracak şekilde koyuyor ya da yerleştiriyor. Daçxeris sacaki guşadgips. (AK-Döngelli) Ateşe (= ateşin arasına) sacayağı yerleştiriyor. k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, goşadgims/ goşadgips


guşadumers (AK), guşadvars (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin içine veya arasına [lok.] koyuyor. Arasından geçiriyor. Arguni k’un3xis guşadumers. (AK-Döngelli) Baltayı çalı çırpı yığının içine saklayarak koyuyor. → k’oşk’adums/ k’oşk’aduy, goşadumers/ goşadumels


guşamalu → guşimers


guşant’alen (AK) AD har.f. Birinin [dat.] aklı [aps.] karışıyor. Nandidi-çkimis nosi guşant’alen do tespiği var-adizen. (AK-Döngelli) Babannemin aklı karışıyor da tespihi dizemiyor. → ant’alen[3]; uxvant’alen; ≠ goşant’alen


guşaskirun (AK)(ÇX) Aø har.f. Ateş [aps.] yavaşça içten sönüyor. Daçxeris dişka var-get’k’oçina guşaskirun. (AK-Döngelli) Ateşe odun atmazsan yavaşça içten içten söner. ≠ goşaskurun


guşat’ruxun (AK) AL har.f. Bir şeyin [lok.] ortasındaki ya da arasındaki bir şey [aps.] kırılıyor. Oxorişi duşeme dox3eren do k’uçxe gedgaşi guşat’ruxun. (AK-Döngelli) Evin döşemesi (= döşeme tahtaları) çürümüş de ayak basınca kırılıyor. (k’oşk’at’roxun altında) k’oşk’ut’oxun; goşat’roxun, guşvat’ruxun


guşaxen (AK)(ÇX) AL hal f. Arasına oturmuş haldedir. → ç’eşk’axen; k’oşk’axers/ k’oşk’axen, goşaxen


guşaxedun (AK)(ÇX) AL har.f. Arasına oturuyor. Bere mjolişa kextu do p’eci x’aepes guşaxedun. (AK-Döngelli) Çocuk dut ağacına çıktı da sık dallara saklanarak oturuyor. → k’oşk’axedun, goşaxedun


guşaxomun (AK)(ÇX) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] arası ya da bir şeyin [aps.] iç kısmı kuruyor. Andğa bavra bars do ntxiri k’ai guşaxomun. (AK-Döngelli) Bugün rüzgâr esiyor da fındığın araları iyice kurur. → k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun, goşaskurun, goşaskirun; goşaxomun


guşaxups (AK) EA har.f. Deliyor. Xasanik xamiten pi3ari guşaxups. (AK-Döngelli) Hasan bıçak ile tahtayı deliyor. K’urk’amt’axu xolo nca guşaxups. (AK-Döngelli) Ağaçkakan yine ağaç deliyor. Tugik oxorişi duşeme xit’onups do guşaxvasinon. (AK-Döngelli) Fare evin döşemesini kemiriyor da delecek. → nç’orums[1]/ nç’oruy; xums/ xuy/ xups; mxuy[1]; gamaxums[2]/ gamaxups[2]

yet. guşaxven : Delebiliyor. Tugik oxorişi duşeme tudendo var-guşaxuşi jindolen gexit’onups. (AK-Döngelli) Fare evin döşemesini alt taraftan delemeyince üst taraftan deliyor.

part. guşaxveri : Delinmiş. Delik. K’uk’uma guşaxveri na-ren şeni 3’k’ari muşebura muiçoden. (AK-Döngelli) Güğüm delik olduğu için suyu kendiliğinden boşalıyor. Baba-çkimik bak’işi guşaxveri duvarepe betoniten pa3’ups. (AK-Döngelli) Babam ahırın delik duvarlarını beton ile sıvıyor. Sevimik p’odyaten mbuli mumers. Ama gu3’ak’ire-muşi guşaxveri na-ren şeni gverdi naxven. (AK-Döngelli) Sevim kucağıyla kiraz getiriyor. Ama önlüğü delik olduğu için yarısı dökülüyor.


guşax3aperi (AK)(ÇX) s. Arasında çürümüş. Çürük. Memetik guşax3aperi m3xulepe gamaçaps. (AK-Döngelli) Mehmet aralarında çürümüş armutları satıyor. → k’oşk’ak3aperi, k’oşk’aksaperi; goşak3aperi, goşax3aperi


guşax3un (AK)(ÇX) Aø/AL har.f. → k’oşk’ak3un, k’oşk’aksun; goşak3un; goşax3un

I. Aø har.f. Bir şeylerin [aps.] arası çürüyor. II. AL har.f. Bir şeylerin [lok.] arasında ya da kendi aralarında bir şey [aps.] çürüyor. Limxonaşi doloxes na-gi(v)obği uşkirepe guşax3un. (AK-Döngelli) Eğreltiotunun içine döktüğüm (= koyduğum) elmalar kendi aralarında çürüyor.


guşax’onu → guşox’onaps


guşaz*gups (AK)(ÇX) EL har.f. [perf.1.tek. guşabz*gvi] 1. Arasına sıçıyor. Ortasına sıçıyor. 2. mec. İşi berbat ediyor. → k’oşk’azgums/ k’oşk’azguy, goşaz*gums/ goşaz*gups


guşa3’k’ips (AK)(ÇX) EAL har.f. Aradan söküyor. Dadik ont’ules lausti guşa3’kips. (AK-Döngelli) Teyze bahçede mısır sökerek seyrekleştiriyor. → k’oşk’a3’ams, k’oşk’a3’uy; goşa3’k’ums, goşa3’k’ims/ goşa3’k’ips

+ guşu3’k’ips (AK), guşu3’k’aps (ÇX) EDA har.f. Arasından söküyor. Oxorcak got’k’imales lastiği guşu3’k’ips. (AK-Döngelli) Kadın eteklikten lastiği söküyor. Nanak ont’ules laust’is guşu3’k’ips. (AK-Döngelli) Annem bahçede mısırları seyrekleştirmek için bazılarını söküyor.


guşibğen (ÇX)(AK) Aø har.f. Kendiliğinden dağılıyor. → goşibğen


guşiçak’en (AK) AL har.f. Bir şeyler arasında [lok.] sıkışıyor. Ncaşi x’a ilabru3’u do k’oçi xoguşiçak’u. (AK-Döngelli) Ağacın dalı kopup asılınca adamı sıkıştırdı (= adam ağaç ile asılan dal arasında sıkıştı). → k’oşk’inçrak’en, k’oşk’inçark’en; k’oşk’inç’ark’en; goşirçak’en; ++ içak’en


guşilaps (AK) AL har.f. Arasından geçiyor. K’oçik gza va ren steyi çkini aras guşilaps. (AK-Döngelli) Adam yol yokmuş gibi bizim aramızdan geçiyor. → k’oşk’ulun, goşulun, guşulun; ≠ k’oşk’ilams/ k’oşk’ilay, goşilams/ goşilaps


guşimers (AK), guşimars (ÇX) EA har.f. Seçiyor. Ayıklıyor. Mamut’ik mempineri ntxirepeşi doloxes xump’ulape guşimers. (AK-Döngelli) Mahmut serili olan fındıkların içerisinden tekli kabuğundan ayıklanmamış olanları seçiyor. → k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay; goşiğams, goşimers; n3xonuy[1]; 3xunums/ 3xunoms/ 3xunups

f.-i. guşamalu : (1) Seçme. Ayıklama. (2) Seçim. (*) Ayşek belediye-guşamaluşi ambarepe şeni İnternetişen ti-muşi içkinapaps. (AK-Döngelli) Ayşe belediye seçimleri hakkında haberdar olmak için İnternetten kendisini bilgilendiriyor. Kyoyi-çkinis muxtarobaşi guşamalu ix’vasinon. (AK-Döngelli) Köyümüzde muhtarlık seçimi olacak. [(*) guşamalu biçimi tek başına “seçim” anlamına gelmez : belediyeşi guşamalu, başbakanişi guşamalu, muxtari-guşamalu, milletvekili-guşamalu vs şeklinde kullanıldığında “seçim” olarak anlaşılır.](guşox’onups altında) guşax’onu


guşinams (PZ-Apso) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] hatırlatıyor. → gunuşinams; gvoşinay, goşinams/ goşinaps, gvoşinaps


guşirams/ guşiray (PZ)(AŞ)(AH) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Bir şeyin [aps.] etrafını aşındırıyor. Xasanik k’ulişi p’aç’a guşirams. (PZ-Cigetore) Hasan iskemlenin ayağının etrafını aşındırıyor. Xasani drap’ani pasi guşiray. (AŞ-Ok’ordule) Hasan orağın pasını aşındırıyor. Cuma-şk’imi yengi izirasen şeni yuzuği-muşi guşiru. (AŞ-Ortaalan) Kardeşim yeni görünecek diye yüzüğünün etrafını aşıttı. K’arfi dido mçxu ren. Ustak eğete m3ika guşirams do omç’ipanams. (AH-Lome) Çivi çok kalın geliyor. Usta eğeyle biraz aşıtıp inceltiyor. Xop’es na-var-meşaxtu dokaçaleşi dudi zumparate guşirams. (AH-Borğola) Küreğe girmeyen sapın ucunun, zımpara ile etrafını aşıtıyor. → gvoşiray; goşirums

şsz goişiren : 1. Bir şeyin [aps.] etrafı aşınıyor. Karmat’eşi t’ak’t’akara kvas nasven şeni goişiren. (PZ-Cigetore) Değirmenin ayar değneği taşa sürtünmekten etrafı aşınıyor. Tabanca şk’a ela3onute boya-muşi zade goişiren. (AŞ-Ok’ordule) Tabancayı beline takınca boyası çok aşınıyor. Nak’k’u uk’atalare uk’atalina-cegizun sayet’t’i goişiren. (AŞ-Ortaalan) Ne kadar dikkat edersen et, takılı olan saatin etrafı aşınıyor. Dişli na-oktams mili a-jur 3’anaz doloxe galendon goişiren. (AH-Lome) Dişliyi çeviren milin, bir-iki sene içinde dış çevresi aşınıyor. “Defteri mot-goişiret’asya do naylonişi k’ap’i gudvaman. (AH-Borğola) Defter aşınmasın diye naylon kapla kaplarlar. 2. Giysi [aps.] eskiyor. → guişiren


guşk’orams/ guşk’oray → goşk’orums/ goşk’oruy


guşobaps (AK) EA.Dir har.f. Bir şeye [dir.] sıvı bir madde [aps.] ilâve ediyor. Nanak baklavaşa şerbeti xoguşobu. (AK-Döngelli) Annem baklavaya şerbet döktü (= ilâve etti). → ek’ubams/ ek’ubay/ ek’ubaps, ik’ubaps


guşobğaps (AK) EA har.f. Ortalığa katı cismi [aps.] döküyor. Dağıtıyor. “Oxori pağupya do guşobğaps. (AK-Döngelli) “Evi temizliyorumdiye dağıtıyor. → goşobğams/ goşobğaps, guşvobğaps; ≠ k’oşk’obğams, k’oşk’vobğay


guşobun (AK) AL hal f. Katı cisim bir şeylerin arasında asılı duruyor. X’urz*eni p’3’ilup’t’işi na-guşobun xenç’k’eli melu. (AK-Döngelli) Ben üzüm toplarken asılı olan sepet düştü. → oşk’endas k’o3’obun (PZ-Cigetore), k’oşk’vobun[1]; goşobun[1], guşabun


guşox’onups (AK) EAL har.f. Canlı varlığı [aps.] ayıklıyor ya da seçiyor. k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşiyonams; goşoonams/ goşoyonams; goşox’onams/ goşox’onaps

f.-i. guşax’onu : Canlılar arasında iyisini seçme. Seçim. (*) Ayşek belediye-guşax’onuşi ambarepe şeni İnternetişen ti-muşi içkinapaps. (AK-Döngelli) Ayşe belediye seçimleri hakkında haberdar olmak için İnternetten kendisini bilgilendiriyor. Kyoyi-çkinis muxtarobaşi guşax’onu ix’vasinon. (AK-Döngelli) Köyümüzde muhtarlık seçimi olacak. [(*) guşax’onu biçimi tek başına “seçim” anlamına gelmez : belediyeşi guşax’onu, başbakanişi guşax’onu, muxtari-guşax’onu, milletvekili-guşax’onu vs şeklinde kullanıldığında “seçim” olarak anlaşılır.](guşimers altında) guşamalu


guşulaps (AK) AD har.f. Bir şeye [dat.] fayda ediyor. Mç’ima bolaki dixas xoguşulas. (AK-Döngelli) Yağmur, umarım, toprağa fayda eder.


guşulun (AK)(ÇX) AL har.f. 1. Bir yerin veya bir şeyin içinden geçiyor. Berek daz*epunas guşulun. (AK-Döngelli) Çocuk dikenliğe girerek arasından geçiyor. Timuris xes geç’erali guşulaşi mişişinaxups. (AK-Döngelli) Timur’un eline para geçince gizli bir yere saklıyor (= biriktirmek maksadıyla kenara atıyor). 2. İki şeyin arasından geçiyor. → k’oşk’ulun, goşulun; guşilaps


guşums/ guşuy/ guşups (PZ ~ AŞ)(AH ~ HP ÇX)(AK) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına ya da kenarına oya işliyor ya da bir şeyi örüyor. Ayşek dudi-motvala-muşis dadala guşums. (PZ-Cigetore) Ayşe başörtüsüne boncuk örüyor. Ayşe ti-cetvale moni guşuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe başörtüsüne boncuk işliyor. Nusa mandili moni guşuy. (AŞ-Ok’ordule) Gelin eşarpa boncuk işliyor. BozomotaÇeyizi bixenaredeyi mandili guşuy. (AŞ-Ortaalan) Kız Çeyiz yapacağımdiye yazmanın çevresini örüyor. Eminek mendiliz tentena guşums. (AH-Lome) Emine mendilin etrafına oya işliyor. Nana-çkimik okçinalik’iz xasez guşumz. (AH-Borğola) Annem yaşlılığında hasenin etrafına (= kenarına) [oya] işliyor. Nisak ijarçaleşi kenarepes tentene guşups. (AK-Döngelli) Gelin çarşafın etrafına (= kenarlarına) dantel işliyor. → guşvams

part. goşveri : Etrafı oyalanmış. Etrafı örülmüş. Msucişi goşveri orz*os p’eyoni goşat’roxu. (AH-Lome) Sarmaşıktan örülü iskemlenin payandaları kırıldı.


guşurgaps (AK) EDA har.f. Bir yere [dat.] bitkiyi [aps.] ara ara ekiyor. Nanak ont’ules lux’u guşurgaps. (AK-Döngelli) Annem bahçeye ara ara lahana ekiyor. ≠ goşorgams/ goşorgaps


guşu3’k’aps (AK)(ÇX) EDA/ED har.f. → k’oşk’u3’ams/ k’oşk’u3’ay; (om3’ulanay[1] altında) um3’ulanay; goşu3’k’ams/ goşu3’k’aps. I. EDA har.f. Bir şeylerin [dat.] arasından bir şeyi [aps.] söküyor.

II. ED har.f. Bir şeylerin arasından (o şeylerin bir kısımını) söküp seyrekleştiriyor.


guşvams (FN-Ç’anapet) ED har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına ya da kenarına oya işliyor. Nanak ağne na-eiç’opu ti-gotvalaz moni guşvamz. (FN-Ç’anapet) Annem yeni aldığı başörtüsünun kenarlarını boncukla işliyor. → guşums/ guşuy/ guşups


guşvat’en (AK) ADL har.f. 1. Birilerin veya bir şeylerin [dat.] arasına girip onların bulunduğu yere [lok.] dalıyor. Didilepek xet’aşi bere mulun do odas guşvat’en. (AK-Döngelli) Büyükler otururken çocuk geliyor da odaya dalıyor. 2. Birilerin veya bir şeylerin [dat.] arasına girip onlara ait bir şeye [lok.] dalıyor. Jur k’oçi ğarğalap’t’aşi Xasani mulun do nenas guşvat’en. (AK-Döngelli) İki adam konuşurken Hasan geliyor da lafa dalıyor. → goşat’alen


guşvat’ruxun (ÇX) AL har.f. Bir şeyin [lok.] ortasındaki ya da arasındaki bir şey [aps.] kırılıyor. (k’oşk’at’roxun altında) k’oşk’ut’oxun, goşat’roxun, guşat’ruxun


guşvobğaps (ÇX) EA har.f. Ortalığa taneli katı cismi [aps.] döküyor. Dağıtıyor. → k’oşk’obğams/ k’oşk’vobğay, goşobğams/ goşobğaps, guşobğaps

yet. guşvabğen : Ortalığa taneli katı cismi [aps.] dökebiliyor. Xasaniz nosiz hoguşvabğu. (ÇX-Makret) Hasan’ın aklı karıştı.


gutums/ gutuy (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Biri veya bir şeyin [dat.] etrafına başka bir şeyi [aps.] örtü olarak koyuyor. Bir şeyin [dat.] etrafını bir şey ile [aps.] örtüyor veya sarıyor. Ayşek onçaxules demet’ula gutums. (PZ-Cigetore) Ayşe yayığı bal mumlu bez ile örtüyor. Ali oxorişi galeni soyapeMç’ima mo-nobğamt’aydeyi mç’ipe k’avari gutuy. (ÇM-Ğvant) Ali evin dış tarafındaki direklere yağmur serpmemesi için ince örtü ile örtüyor. 3’ileri çayiİğvarendeyi nayloni gutuy. (AŞ-Ok’ordule) Toplanmış çayaIslanıyordiye naylon örtüyor. [PZ-Cigetore’de gotums ile gutums eşanlamlıdır.] → gotums/ gotumers/ gotumels/ gotumars


gutvams → goitumers


gut’roxun (*)(PZ ~ AŞ) AD har.f. [(*) Gut’roxun, got’roxun ve gvot’roxun fiillerinin faydalananlı biçimidir. Buna rağmen bu fiillerin kullanım sahası aynı olmadığından dolayı ayrı ayrı maddebaşı edilmiştir.] → got’roxunII, gvot’roxun; not’roxun, not’ruxun. I. (PZ)(AŞ) Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] kırılıyor. Gomit’roxun. (PZ-Cigetore) Bir yerlerim kırılıyor. Ham ndğalepes nçayi var-ma3’ilen. Nçayi dop’3’ila şk’ule xanç’ali-manç’ali var-dosk’udun. Gomit’roxun. (PZ-Cigetore) Bu günlerde çay biçemiyorum. Biçtiğim zaman kolum molum kalmıyor. Etrafım kırılıyor. [PZ-Cigetore’de hem gut’roxun hem got’roxun kullanılıyor.] İri k’ale gomit’roxun. (AŞ-Ortaalan) Her yanım kırılıyor (= (1)Çok kırgınım(2)Her tarafım çok ağrıyor.”)

II. (ÇM) Bir ağacın [dat.] dalları [aps.] kırılıyor. Mturi mtvasi mşk’velape arape gut’roxun (= gvot’roxun). (ÇM-Ğvant) Kar yağarken fidanların dalları kırılıyor. → gvot’roxun


guxaçkups (AK) ED har.f. Tarladaki bitkinin [dat.] etrafını çapalıyor ya da kazıyor. Xusenik ntxiris guxaçkups. (AK-Döngelli) Hüseyin fındık ağacının etrafını kazıyor. Andğa ntxiris gouxaçkupti. (AK-Döngelli) Bugün fındık ağacının etrafını kazıyordum. → goxaçkums


guxers/ guxen (PZ), guxen (ÇM ~ ÇX) AD hal f. Biri veya bir şeyin [dat.] etrafında oturmuş haldedir. Daçxuri ogzes do bozomotalepe koguxeran. (PZ-Cigetore) Ateşi yaktılar da kızlar etrafında oturuyorlar. Ali ini iyasi soba guxen. (ÇM-Ğvant) Ali soğuk olunca soba başında oturur. Xut k’oçi ot’ubinu şeni daçxuriz guxenan. (AH-Lome) Beş kişi ısınmak için ateşin çevresinde oturuyor. Hemtepe otxi-ti çku gomixenan. (AH-Lome) Onlar dördü de bizim etrafımızda oturuyorGyari oç’k’omuşi oras iri-xolo masaz guxen. (AH-Borğola) Yemek zamanında herkes masanın etrafında oturmuş haldedir.


guxedun AD har.f. Biri veya bir şeyin etrafına oturuyor. Daçxuriz galendon guxedun. (AH-Lome) Ateşin dışından (ateşe doğru) oturur. K’at’a k’ele jur jur guxedit. (AH-Lome) Her yanından ikişer kişi oturun. Nk’eyaz guxedut’ez. (AH-Lome) Nk’eyanın etrafında otururlardı. Berepe gomixedunan. (HP-P’eronit) Çocuklar etrafıma oturuyorlar. → guxunams; ≠ goxedun


guxirams/ guxiray (PZ ~ AŞ) EDA har.f. Birine ait [dat.] şeyleri [aps.] kompile çalıyor. Soyup soğana çeviriyor. Xasanik p’anda Alis oxori guxirams. (PZ-Cigetore) Hasan her zaman Ali’nin evini soyuyor. Ali baba-muşi igzalasi mu-tu uğun guxiray. (AŞ-Ok’ordule) Ali babası gidince nesi varsa çalıyor. Ali na-oçalişapay bere manniya guxiray. (AŞ-Ortaalan) Ali’yi [onun] çalıştırdığı çocuk sürekli soyuyor. → goxirums

f.-i. goxiru : Soyup soğana çevirme. Mi-ti goxiruşa moxt’asen eyop’ç’opum. (ÇM-Ğvant) Hırsızlık için kim gelirse suçüstü yakalıyorum.


guxtams[1] (FN) AD.Abl har.f. Birine ait [dat.] bir şeyden [abl.] geliyor. Berez çxindişe na-guxtu din3xiri kçe porçaz meyaktu. (FN-Ç’anapet) Çocuğun burnundan akan kan, beyaz gömleğe leke yaptı.


guxtams[2] (AH) AD har.f. [Sevgi ifadesi olarak kullanılır] Birine [dat.] kurban oluyor (= birini çok seviyor). O na gobuxtare ! (AH-Lome) [büyüklerden küçüğe] Kurban olayım buna ! E na guxtanoren ! (AH-Lome) Kurban olsunlar ! Ma si gogixti ! (AH-Lome) Ben sana kurban olurum !


guxunams/ guxunay/ guxunaps EDA har.f. Etrafına oturtuyor. İni oraz berepe-muşi daçxuriz guxunams. (AH-Lome) Soğuk havalarda çocuklarını ateşin çevresine oturtur. Suffa didgaşi berepe guxunamz do mitiz ti var-ucoxumz. (AH-Lome) Sofra kurulunca çocukları çevresine oturtur ve kimseyi de çağırmaz. → guxedun; ≠ goxunams/ goxunaps, gvoxunaps


guxvat’ams/ guxvat’ay (PZ ~ AH) ED har.f. I. (PZ ~ AŞ) Bir şeyin [dat.] etrafını koparıp yiyor. Xasanik mjiris guxvat’ams. (PZ-Cigetore) Hasan taze mısırın etrafını koparıp yiyor. Şuronepe limbo3a-pavrepe guxvat’ey. Ğerepe xvala naşk’vey. (ÇM-Ğvant) Keçiler eğreltiotunun yapraklarını koparıp yediler. Yalnız sapları kaldı (= bıraktılar). Bere cari kodobok’açam. Guxvatay. Var-aşk’omen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa ekmeği tutturuyorum. Etrafını kemiriyor. Yiyemiyor.

II. (FN ~ AH) Bir şeyin [dat.] etrafını kemiriyor. P’it’ilek ağne dodgeri urz*eniz pavlepe guxvat’amz. Heya-şeni nanak tok’i gyudu do mjolişi ncaz konok’oru. (FN-Ç’anapet) Kuzu yeni dikilmiş üzümün yapraklarını kemiriyor. Onun için annem boynuna ip geçirip dut agacına bağladı. T’auşanik lu do maruliz kinarepe guxvat’ams do naşkumers. (AH-Lome) Tavşan lahana ve marulun kenarlarını kemirip bırakıyor. Coğorik iliz na-goz*in xor3i guxvat’ams. (AH-Borğola) Köpek kemiğin etrafındaki eti kemiriyor. → goxorums/ goxoruy/ goxorups


gu3’a- (AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde gu3’- (AK), gu3’v- (ÇX)] [/u/ ve /i/ önünde gu3’-] → k’o3’a-, go3’a-

I. Ön tarafta aşağıya, aşağıda.

II. Önüne doğru. (Ör. gu3’ulun)

III. Sarkıtarak; sarkıtılarak. = (AK) gi3’a-


gu3’adgin (AK)(ÇX) AL hal f. Ön tarafta ayakta kalmış halde duruyor. → k’o3’adgun, go3’adgin


gu3’adgitun (AK)(ÇX) AL har.f. Ön tarafa ayakta duruyor. → k’o3’agutun; go3’adgitun


gu3’akosups (AK)(ÇX) EA har.f. Ön tarafını süpürüyor. Bayrami na-mulun şeni oxorişi 3’oxleni gza gu3’akosups. (AK-Döngelli) Bayram geleceği için evin önündeki yolu süpürüyor. [Bu fiil AK’da gu3’okosups şeklinde de telâffuz edilir.] → k’o3’akosums/ k’o3’akosuy, go3’akosums/ go3’akosups


gu3’ak’ire (AK) i. İşbaşında bele bağlanan örtü. Peştamal. [“Hamamda kullanılan peştamal” anlamına gelmez.] Sevimik p’odyaten mbuli mumers. Ama gu3’ak’ire-muşi guşaxveri na-ren şeni gverdi naxven. (AK-Döngelli) Sevim kucağıyla kiraz getiriyor. Ama önlüğü delik olduğu için yarısı dökülüyor. → k’o3’otvala; go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ok’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale; fot’a


gu3’ancğonen (AK) AD.Dir har.f. Birine [dat.] öncülük ederek onu bir yere [dir.] götürüyor. Doğani ar sotxani idasinon do Turanik gu3’ancğonen. (AK-Döngelli) Doğan bir yere gidecek de Turhan ona öncülük ediyor. → ç’ek’vayonen; ogi-muşis ulun; e3’vancğonen, nancğonen, golancğonen, go3’ancğonen


gu3’at’axups (AK)(ÇX) EA har.f. Alttan kırıyor. Altını kırıyor. → k’o3’at’axums/ k’o3’at’axuy, go3’at’axums/ go3’at’axups

+ gu3’ut’axups, gu3’ut’axaps EDA har.f. Birine ait bir şeyi alttan kırıyor. Birine ait bir şeyin altını kırıyor.


gu3’at’k’imale (AK) i. Etek. Eteklik. Fadimeşi gu3’at’k’imales lebi uğun. (AK-Döngelli) Fadime’nin eteğinde kir var. Nana-muşik Ayşeşi gu3’at’k’imale gu3’uç’k’irups do umk’ulanaps. (AK-Döngelli) Annesi Ayşe’nin etekliğinin alt kısmını kesiyor da kısaltıyor. → ort’apuII; belluği; eteği; got’k’imale


gu3’axedun (AK)(ÇX) AL har.f. Ön tarafa oturuyor. → k’o3’axedun, go3’axedun

+ gu3’uxedun AD har.f. Birinin [dat.] önüne veya önünde oturuyor.


gu3’axen (AK)(ÇX) AL hal f. [fb.{gu3’a-}] Ön tarafa oturmuş haldedir. → k’o3’axers, k’o3’axen; go3’axen


gu3’ik’idaps (AK) EH/ EHL dön.har.f. Kendini [aps.] (bir yere [lok.]) asıyor. K’ulanik ti-muşi xogu3’ik’idu. (AK-Döngelli) Kız kendisini astı. → k’o3’iben; nişk’iden; k’o3’ibay; ti-muşi einç’ams[2]; einç’en[2]; amik’iden; ti-muşi yonç’ams; ge3’ik’iden; yinç’aps


gu3’ik’iden (AK) AL har.f. İnsan boyundan yukarıda bulunan bir şeye [lok.] asılıyor. Mtviri domtvaşi oxori-çkinişi ç’eis buzepe gu3’ik’iden. (AK-Döngelli) Kar yağdığında bizim evin tavanında buzlar asılıyor. → ge3’ik’iden


gu3’ik’iraps (AK)(ÇX) EA har.f. [fb.{gu3’a-}] [ emp.şm.1.tek. gu3’aik’irap (AK), gu3’avik’irap (ÇX)] Kendi önüne bağlıyor. → k’o3’ik’orams/ k’o3’ik’oray, go3’ik’orams, go3’ik’irams/ go3’ik’iraps


gu3’imars (ÇX) EA.Abl har.f. Önünden (cansız bir şeyi) çekiyor. Önünden (cansız bir şeyi) uzaklaştırıyor. → k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’iğams, go3’imers, gu3’inimers


gu3’inimers (AK) EA.Abl har.f. Önünden (cansız bir şeyi) çekiyor. Önünden (cansız bir şeyi) uzaklaştırıyor. Osmanik bereşi 3’oxlendo na-ren troni gu3’inimers. (AK-Döngelli) Osman çocuğun önünde duran iskemleyi alıyor (= çekiyor). → k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’iğams, go3’imers, gu3’imars


gu3’iskurinaps (AK)(ÇX) EA dön.har.f. Kendine ait bir şeyin [aps.] alt kısmını kurutuyor. → k’o3’isk’urinams/ k’o3’isk’urinay; go3’iskurinams/ go3’iskurinaps


gu3’işolen (AK) Aø har.f. Alt tarafı ıslanıyor. → k’o3’iğvaren; go3’işuven


gu3’ixunaps (AK)(ÇX) EA dö.har.f. Kendisinin önüne oturtuyor. → k’o3’ixunams/ k’o3’ixunay, go3’ixunams/ go3’ixunaps


gu3’k’ams (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] söküp alıyor. Birinin [dat.] sırtı vs’yi [aps.] keseliyor. Nanak pederiz k’ap’ula gu3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Annem babamın sırtını keseliyor. (3’k’ips altında) u3’k’ips (AK); me3’k’imsII; ≠ go3’k’ams


gu3’k’ips (AK) EDA har.f. [emp.şm.1.tek. go(v)u3’k’ip] 1. Bir ağacın [dat./ gen.] kabuğunu [aps.] soyuyor. Ç’uburişi kerki gou3’k’ip do bincişi xeşi p’k’irup. (AK-Döngelli) Kestane ağacının kabuğunu soyuyorum (= söküyorum) da pirinç demetini bağlıyorum. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini [aps.] soyuyor ya da yüzüyor. → n3’ay/ n3’uy; gvon3’ay; gvo3’ay/ go3’ay; şorums/ şoruy; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps


gu3’k’ondams (FN ~ AH) ED har.f. [fb.{go-}] [part. go3’k’onderi] Bir şeyin etrafına [dat.] taş veya tuğla ile duvarı inşa ediyor. Cumadi-çkimik avlaşi livadiz dereşi kvalepeten gu3’k’ondams. (FN-Ç’anapet) Amcam evin önündeki bahçenin etrafına dere taşlarıyla duvar örüyor.


gu3’obun (AK), gu3’vobun (ÇX) AD hal f. Bir çiviye veya bir dala temas ederek (sarkarak veya sarkıtılarak) asılıdır. Oç’k’omale jolişi x’as xenç’k’eliten gu3’obun. (AK-Döngelli) Kumanya, dut ağacının dalında sepet ile asılıdır. → k’o3’obun, k’o3’vobun, go3’obun; = ge3’obun, gi3’obun; [birine ait bir şeye sarkıtılarak asılıdır] gu3’ubun


gu3’oç’k’idaps (AK), gu3’voç’k’idaps (ÇX) ED har.f. [fb. {gu3’a-}] El veya bir şey ile yandan kuvvetli vuruyor. → go3’oç’k’idams/ go3’oç’k’idaps


gu3’ok’idaps (AK), gu3’vok’idaps (ÇX) EDA har.f. [fb.{gu3’a-}] İnsan boyundan az yukarıdaki bir yere aşağıya doğru sarkıtarak asıyor. Xasanik nek’naşi uk’açxes arguni gu3’ok’idaps. (AK-Döngelli) Hasan kapının arkasına baltayı asıyor. K’oçik k’oçi gu3’ok’idaps-i ? (AK-Döngelli) Adam adamı asar mı ? → go3’ok’idams/ go3’ok’idaps; gi3’ok’idaps (AK)


gu3’ok’iraps (AK) EDA har.f. Biri ya da bir şeyin [dat.] önüne bir şeyi [aps.] bağlıyor. → k’o3’ok’orams, k’o3’vok’oray, k’o3’ok’oray; go3’ok’orams; go3’ok’irams/ go3’ok’iraps; gu3’vok’iraps


gu3’onk’anaps (AK) EA har.f. [fb.{gu3’a-}] Sarkıtarak sallıyor. Pucik k’udeli gu3’onk’anaps. (AK-Döngelli) İnek kuyruğunu sallıyor. ≠ go3’onk’anams/ go3’onk’anaps


gu3’onk’inaps (AK) EA har.f. [fb.{gu3’a-}] Uzaklara atıyor ya da fırlatıyor. Savurarak atıyor. [Atılan cisim yarım daire çizerek dönerek uçuyor.] → go3’onk’anams/ go3’onk’anaps


gu3’oskirinaps (AK) EA har.f. Bir şeyin altındaki ateşin [aps.] alevini hafifletmek için közünü azaltıyor ya da çekiyor. FadimekPekmezi var-yepasya do daçxeri gu3’oskirinaps. (AK-Döngelli) FadimePekmez taşmasındiye ateşin altındaki alevi hafifletmek için közü dağıtarak söndürüyor. ≠ go3’oskurinams


gu3’ubğaps (AK)(ÇX) EDA har.f. [fb.{gu3’a-}] Birinin [dat.] önüne (katı cismi) döküyor. → k’o3’ubğams/ k’o3’ubğay, go3’ubğams/ go3’ubğaps


gu3’ubun (AK) ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] sarkıtarak asılıdır. Şkas na-gu3’amibun oçxe k’arfis nağu do meç’k’odu. (AK-Döngelli) Belimde asılı duran bıçak kılıfı (= kın) çiviye takıldı da koptu.


gu3’uç’k’irups (AK) , gu3’uç’k’iraps (ÇX) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] alt tarafından bir kısmını [aps.] biçiyor, kesiyor. Alik xaşarişi ginz*elepes tudeşen gu3’uç’k’irups. (AK-Döngelli) Ali fasulye sırığının uzunlarını dipten kesiyor. Nana-muşik Ayşeşi gu3’at’k’imale gu3’uç’k’irups do umk’ulanaps. (AK-Döngelli) Annesi Ayşe’nin etekliğinin alt kısmını kesiyor da kısaltıyor. → k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray; go3’uç’k’orams; go3’uç’k’irams/ go3’uç’k’iraps


gu3’udgips (AK), gu3’udgaps (ÇX) EDA har.f. [fb.{gu3’a-}]Birinin [dat.] önüne koyup kuruyor, yerleştiriyor. → k’o3’udgams/ k’o3’udgay, go3’udgams/ go3’udgaps


gu3’udumers (AK), gu3’udvars (ÇX) EDA har.f. [fb.{gu3’a-}] Birinin [dat.] önüne koyup bırakıyor. → k’o3’udums/ k’o3’uduy, go3’udumers/ go3’udumels


gu3’ulun (AK) [fb.{gu3’a-}] AD har.f. Birinin [dat.] önüne doğru geçiyor. ≠ go3’ulun


gu3’umers (AK), gu3’umars (ÇX) EDA har.f. [fb.{gu3’a-}] Birinin elinden zorla alıyor. → go3’uğams; go3’uncubalams; go3’umers; ≠ [birinin ya da bir şeyin altından bir şeyi alıyor] k’o3’uğams; [birinin elinden alıyor; birinin önünden alıyor] k’o3’uğay

[dey. e3xeri gu3’umers : Birinden [abl.] borç alıyor.] Fadimek dadi Xavanaşen ar teneke lausti-mkviri e3xeri gu3’umers. (AK-Döngelli) Fadime Havva haladan bir teneke mısır unu ödünç alıyor. → ei3xams/ ei3xay, i3xams, ni3xams


gu3’un3’irups (AK) ED har.f. Bir şeyin [dat./gen.] suyunu süzüyor. Sevimik brinci çxips do 3’k’ari gu3’un3’irups. (AK-Döngelli) Sevim pirinci yıkıyor da suyunu süzüyor. → go3’un3’orams, go3’un3’irams/ go3’un3’iraps, gu3’un3’iraps


gu3’uz*in (AK)(ÇX) AD hal f. [fb.{gu3’a-}] Birine ait [dat.] bir şey [aps.] (onun) önünde duruyor. → k’o3’uzun; go3’uz*in


gu3’vo- → gu3’a-


gu3’vobun (ÇX) AD hal f. Sarkıtılarak asılıdır. Tavandan asılıdır. → k’o3’abun; k’o3’vobun/ k’o3’obun, go3’obun, gu3’obun


gu3’vok’iraps (ÇX) EDA har.f. Biri ya da bir şeyin [dat.] önüne bir şeyi [aps.] bağlıyor. Nana-muşik k’ulanis eteği gu3’vok’iraps. (ÇX-Çxalazeni, ONT) Annesi kıza etek bağlıyor. → k’o3’ok’orams, k’o3’vok’oray, k’o3’ok’oray; go3’ok’orams; go3’ok’irams/ go3’ok’iraps; gu3’ok’iraps


gva- → ga-


gvaben (PZ ~ AŞ)(ÇX)(AK) AL/AD har.f. Birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına veya üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. [◘ eşb. gobams/ gvobay/ gobay/ gobaps/ gvobaps fiilinin yeterlik kipi : gvaben ile gaben] → gaben; + gobams/ gobay/ gobaps. I. AL har.f. Bir şeyin [aps.] etrafına veya üzerine sıvı [lok.] dökülüyor. Mç’ima mç’imasi mzgudape 3’ari gvaben. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağınca fideler sulanıyor (= kelimesi kelimesine : “fidelere su dökülüyor”). Mç’ima domç’imaşi ç’erişen memsufaşi jin 3’k’ari gvaben. (AK-Döngelli) Yağmur yağdığında tavan arasından sedirin üzerine su dökülüyor.

II. AD har.f. Birinin [dat.] üzerine sıvı [aps.] dökülüyor. Xasanis jindo 3’ari gvaben do var-ognams. (PZ-Cigetore) Hasan’a yukarıdan üzerine su dökülüyor da anlamıyor. Doğani t’u3’a 3’ari gvabu do xe ufloxt’un. (AŞ-Ok’ordule) Doğan’a sıcak su döküldü de eli kabarıyor. 3’ari meorumt’t’aşa miti gvaben-i va-gvaben-i o3’edare do hişo meorare. (AŞ-Ortaalan) Suyu dökerken kimsenin üzerine dökülüp dökülmediğine (= kelimesi kelimesine : “dökülüyor mu, dökülmüyor mu”) bakacaksın da öyle dökeceksin.


gvabğen (PZ ~ AŞ)(AK)(ÇX) AD har.f. → gabğen. I. (PZ ~ AŞ)(AK)(ÇX) Bir şeyin veya birinin [dat.] üstüne onu kaplayarak dökülüyor. Xasanik dudişi tomalepe ibğasi ali-muşis tomalepe gvabğen. (PZ-Cigetore) Hasan başındaki saçları tıraş edince saçları boynunun etrafına dökülüyor. Kemali oxori k’odumt’uşa porça iri k’ale tozi kogvabğu. Dgun-ipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal ev kurarken (= inşaat ederken) gömleğinin her tarafına toz döküldü. Durup silkeleniyor.

II. (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule)(AK) Üşüşüyor. Sarıyor. Ali berepe gvabğan-i, meyust’un. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar üstüne yığılınca deliriyor. Cari a mutu keyotvit. K’amk’uli gvabğen. (AŞ-Ok’ordule) Ekmeğin üstüne bir şey örtün. Sinek üşüşüyor. Sotinuri unosepe ma xogumabğu. (AK-Döngelli) Ne kadar akılsız varsa hepsi bana sardı. → gvapinen

III. (ÇM)(AK) İsilik veya siğil [aps.] birine [dat.] oluşuyor. Ayşe ç’eğeli kogvabğu. (ÇM-Ğvant) Ayşe isiliklendi. Mçxvopaten gur-p’ici-çkimis noçxvopeli xogumabğu. (AK-Döngelli) Sıcaktan göğsüme isilik sardı. K’ulanis mskva mskva xe uğut’u. Ama ar tuta ren meç’eç’i xogvabğu. (AK-Döngelli) Kızın güzel güzel eli vardı. Ama bir aydır siğil sardı.


gvaçanen (PZ ~ AŞ) AD/ADL har.f. I. AD har.f. Meyve, çiçek vs [aps.] bir şeyin [dat.] etrafında oluyor. Ham3’o yazi flamuri msk’va purki gvaçanen. (AŞ-Ok’ordule) Bu yaz ıhlamurda güzel çiçek oluşuyor (= oluyor). → goçansI

II. ADL har.f. Kıl vs [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] etrafında oluyor. Ayşeşi p’aç’apes toma gvaçanen. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin ayaklarına tüy bitiyor (= oluyor). A miti badi iyasi uji toma gvaçanen. (ÇM-Ğvant) Biri yaşlanınca kulağı kıllanıyor. → goçansII


gvaç’apxen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birinin veya bir şeyin [dat.] etrafına çarpıyor. Birinin [dat.] etrafında koşuyor. “Cari memit’axasen deyi gvaç’apxen. (ÇM-Ğvant) “Ekmeğin bir parçasını bana verecek diye etrafında koşuyor. + goç’apxams/ goç’apxay


gvaç’uxnen (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] tüyleri, kılları vs [aps.] yanıyor. K’am3’ami gomaç’uxnu. (ÇM-Ğvant) Kirpiklerim yandı.


gvaç’ven (ÇM)(AŞ-Ortaalan)(ÇX) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] ateşten veya çok sıcak bir şeyden yanıyor. Bere k’it’i t’u3a soba non3’ay. Gvaç’vasen. (ÇM-Ğvant) Çocuk parmağını sıcak sobaya değdiriyor. Yanacak. Ali t’u3a çari elik’açay. Mxuji-duği var-gvaç’ven. (ÇM-Ğvant) Ali sıcak ekmeği koltuğunun altına alıyor. Koltuk altı yanmıyor. Çayi pşumt’işa circilepe gomaç’ç’u. (AŞ-Ortaalan) Çay içerken dişetlerim yandı. K’uçxe kagomaç’u. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ayağım ateşten yandı. → gaç’ven; ++ naç’ven; gyaç’ven


gvaen → gvayen


gvagoren (ÇM) DA e.f. Özlüyor. Ma si gomagoru. (ÇM-Ğvant) Ben seni özledim. → ak’omanden, ak’omaden, gvayen, ganç’elen, gvanç’elen


gvağarams/ gvağaray (PZ ~ AŞ) ED/EDL har.f. I. a. ED har.f. Birini [dat.] canını feda edecek kadar seviyor. Ena gogağarare. (PZ ~ AŞ) Senin için kurban olayım. Senin için canımı feda edeyim. Yaşarik si gogağarasere. (PZ-Apso) Yaşar seni canını feda edecek kadar seviyor. Bulape-şk’imis na govağarare. (PZ-Cigetore) Teyzelerimi seveyim. # Noç’adun nek’na p’amp’u / Megiraya-y gomin3’i / Ma nak’u gayoropen / Gogağari domi3’vi. (*)(ÇM-Ğvant, anonim) Kapının üzeri ahşap kilit çakılı / Tıklatınca (bana) aç / Beni ne kadar sevdiğini / Kurban olayım (= kelimesi kelimesine : senin için kurban oldum) söyle. [(*) Bu örnekteki gogağari, bildirme kipi sade perfektif 1’inci şahıs tekil özneli ve 2’nci şahıs datif tümleçli (= faydalananlı) biçimi olup “sana kurban oldum” anlamındadır. Diğer diyalektlerde “sana kurban olayım” karşılığı, istek kipinde gogağara biçiminde söylenir.]

b. EDL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi için [lok.] kurban oluyor. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] canını feda edecek kadar seviyor. # Bere kok’o3’ixunu / Un3xonay tomalepe / 3’k’umulay do memo3’ey / Govağari tolepe. (*)(ÇM-Ğvant) Çocuğu önüne oturttu / (Çocuğunun) saçlarını tarıyor / Parıltıyla bana bakıyor / Kurban olayım (= kelimesi kelimesine : kurban oldum) gözlere. [(*) Bu örnekteki govağari, bildirme kipi sade perfektif 1’inci şahıs tekil özneli ve 3’üncü şahıs datif tümleçli (= faydalananlı) biçimi olup “onun (gözlerine) kurban oldum” anlamındadır. Diğer diyalektlerde “onun (gözlerine) kurban olayım” karşılığı, istek kipinde govağara/ gobağara biçiminde söylenir.]

II. (PZ-Cigetore) ED har.f. Öpüyor. Yaşarik si gogağaru. (PZ-Cigetore) Yaşar seni öptü. nanjulen, najunden, nancuden, nancuday, nacundams/ nacundaps; gaxvels, gaxvelams; xvelums; naxvelams/ naxvelaps


gvağen (PZ ~ AŞ) ADL har.f. Birinin [dat.] ayağına [lok.] dolanıyor. Birine [dat.] ayak [lok.] bağı oluyor. Ali Xasanis endoli dvayu. K’uçxepes gvağen. (PZ-Cigetore) Ali Hasan’a engel oldu. Ayaklarına dolanıyor. N3xeni na-nok’orey toç’i gvağen. (ÇM-Ğvant) Ata bağladıkları ip dolanıyor. Mo gomağer. Himuşe gale mutu va-bgorum. (AŞ-Ortaalan) Dolaşma. Ondan başka bir şey istemiyorum. → gağen


gvakosen (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] etrafı süpürülüyor ya da siliniyor. # Cençxu-ora komoxt’u / 3’vi3’vilaman k’inçepe / Bexana mazirasi / Gomakosen tolepe. (ÇM-Ğvant) Bahar zamanı geldi / Cıvıldıyor kuşlar / Hatice’mi görünce / Gözlerim siliniyor (= gördüklerim tüm kötü şeyler yok oluyor). Guri k’ayi mayasi / Tolepe gomakosen / Gzalepe memagasi / Guri-ti cemakosen. (ÇM-Ğvant, anonim) Mutlu olduğum zaman / Gözlerim parlıyor / Yollarda karşılaştığımızda / Gönlüm de (= içimdeki olumsuzluklar da) siliniyor.


gvakten (PZ ~ AŞ)(ÇX) AD/ADL har.f. → gakten; + goikten/ guikten; goktams/ goktay/ goktaps. I. AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] dönüyor. Ali ti gvakten. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin başı dönüyor. Araba 3’alendo gvakten. Moxtasen. (AŞ-Ok’ordule) Arabası aşağıdan dönüyor. Gelecek.

[dey. guri gvakten (AŞ-Ortaalan) Birinin [dat.] midesi bulanıyor.] Guri gomakten. (AŞ-Ortaalan) Midem bulanıyor. → guri mvankten/ guri mankten; guri nantxen; guri makten; guri gakten; guri akten

II. AD har.f. Birinden [dat.] sakınarak dönüyor. Bir kötü işi vs [dat.] önlüyor. Önlem alıyor. Savuşuyor. Xasanik, Selimi mo-maz*iras deyi oxori-muşişi jilemonaşa var-golulun. Gvakten do golulun. (PZ-Cigetore) Hasan, Selim’i görmeyeyim diye evinin arkasından geçmiyor. Dönüyor da gidiyor. Ali laç’i nabğasi gvakten. (ÇM-Ğvant) Ali köpek havlayıp üzerine gelince savuşuyor. Ali p’iyat’osinape gvakten. (ÇM-Ğvant) Ali kötü şeylere bulaşmıyor. Ali ruba var-meyalasi xincişa gvakten. (ÇM-Ğvant) Ali dereyi geçemeyince köprüden geçiyor (= köprüyü kullanıyor). Biç’i baba-muşi nagasi gvakten-imt’en. (AŞ-Ok’ordule) Erkek çocuk babasına rastlayınca dönüp kaçıyor.

III. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] saparak yolunu uzatıyor, dolaşıyor. Selimik şk’imda mulut’aşa Xasanişi oxoris gvakten do mulun. (*)(PZ-Cigetore) Selim bana gelirken Hasan’ın evinden dolaşıp da geliyor. [(*) Bu örnekte datif tümlecinin yerine genitif kullanılırmıştır.]


gvaktinen → goikten


gvak’ayiben[1] (PZ) AD har.f. Birinden [dat.] saklanmak amaçlı ortadan kayboluyor. Xasanişi bereDulya vati p’aredeyi eba-muşis gvak’ayiben. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğuİş yapmıyayımdiye babasından saklanıyor (= ortadan kayboluyor).


gvak’ayiben[2]/ gvak’aiben/ gvak’k’ayiben (ÇM ~ AŞ) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kayboluyor. Görüntü alanından çıkıyor. K’oçi ğurasi inda gvak’aiben. (ÇM-Ğvant) İnsan ölünce ısısı kayboluyor. Nana-şk’imi ar mutu duşinaxasi gvak’ayiben. Var-zirams. (AŞ-Ok’ordule) Anneme [biri ona ait] bir şeyi saklayınca [o şey] kayboluyor. [Annem o şeyi] bulamıyor. Nciri gomak’k’ayibu. Ezani iyoxinaşşa kopxer. (AŞ-Ortaalan) Uykuyu kaybettim. Ezan okununcaya kadar oturuyorum. → gak’a(y)iben; (gondunun altında) gundunun


gvak’iren (ÇX) AD/ADL har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.tü. govak’irer] → gvak’oren/ gvak’k’oren, gak’oren; gak’iren. I. AD har.f. Birine sarılıyor. Birini kucaklıyor. Ali kogomak’iru. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ali bana sarıldı.

II. ADL har.f. Birine ait bir şeye sarılıyor, dolanıyor. Tok’i x’alis gomak’iren. (ÇX-Çxalazeni, TM) Boynuma ip dolanıyor.


gvak’oren/ gvak’k’oren (PZ ~ AŞ) AD har.f. Birine sarılıyor. Bir şeyin etrafına dolanıyor. 3’o oşk’urişi-mcas ç’abu kogvak’oru. Ayina var-içanu. (PZ-Cigetore) Bu yıl elma ağacına ökseotu sardı. Hiç meyve vermedi. Dişk’alepe paluri gvak’orasi gamvogzay. (ÇM-Ğvant) Odunları alev sarınca kızgın oluyor. Dosti-şk’imi, moxt’u do var, kogomak’k’oru. (AŞ-Ok’ordule) Dostum gelir gelmez bana sarıldı. Ali bu3’va do oşk’uri na-gvak’oren danzi ceç’irday. (AŞ-Ok’ordule) Ali’ye söyleyeyim de elmaya sarılan dikeni koparıp indirsin. → gak’oren; gak’iren, gvak’iren


gvalen (PZ) AD har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. govaler] [◘ eşb. gulun fiilinin yeterlik kipi.] Böcek vs [aps.] birinin üzerinde [dat.] geziniyor. Bobola gomalen. (PZ-Cigetore) Böcek üzerimde geziniyor. noxen-gulun; gvobuzun, gobuzun; nobuzals; gvobuzulaps


gvamç’itanen → goimç’itanen, guimç’itanen


gvamt’en (PZ) AD har.f. Birine veya bir şeye [dat.] batıyor. Saplanıyor. Xasanişi k’uçxes lemşi gvamt’en. (PZ-Cigetore) Hasan’ın ayağına iğne batıyor. Alik k’et’i demiğiru do t’ora tolis gomamt’u. (PZ-Cigetore) Ali bana çubuk attı da az kalsın [o çubuk] gözüme saplanırdı. → gvanamt’en; gvant’en, gant’en[1]


gvana- → gva-


gvanamt’en (PZ) AD har.f. Birine veya bir şeye batıyor. Saplanıyor. Da-şk’imik ma 3’endeç’i mişumt’uşa xes ncaği gvanamt’u. (PZ-Cigetore) Kız kardeşim bana çorap örerken eline şiş battı. → gvamt’en; gvant’en, gant’en


gvancugen (PZ-Cigetore), gvancogen (ÇM) Dø e.f. Darlanıyor. Keyifsizleşiyor. Hoşnutsuzlaşıyor. Sıkılıyor. Daralıyor. Neşesizleniyor. Ma Alişi oxorişa vidasi opşa ordoşa gomancugen. (PZ-Cigetore) Ben Ali’nin evine gidince çok erkenden darlanıyorum. Mp’ula amipinasi gomancogen. (ÇM-Ğvant) Sis çökmeye başlayınca sıkılıyorum.


gvanç’elen (ÇX) DA e.f. Özlüyor. Özler. Ma si gomanç’eli. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ben seni özledim. → ak’omanden, ak’omaden; gvagoren; gvayen; ganç’elen


gvanç’en (AŞ-Ok’ordule) Dø hal f. [emp.şm.1.tek. govanç’er/ gobanç’er] Kusuyor. Ali cari şuk’ule guri nantxu. Gvanç’en. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin yemekten sonra midesi bulandı. Kusuyor. Guri memantxu. Govanç’are. (AŞ-Ok’ordule) Midem bulandı. Kusacağım. → guri mvankten[2]; ontxorams/ ontxoray; blez*gums


gvanç’imoşen (AŞ) AD har.f. Birinin [dat.] dişleri [aps.] yamuluyor. Bere-şk’imi ar oşk’uri komomçu. Cebak’abinisi k’ibri gomanç’imoşu. Mixup’uru. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum bir elma bana verdi. Isırınca dişlerim yamuldu. Ağzım buruştu.


gvandinen/ gandinen → gondinams, gvondinay, gondinay, gondinums, gondinams/ gondinaps, gvondinaps


gvant’en (ÇM ~ AŞ) AD har.f. Batıyor. Saplanıyor. Xurt’uli çxomi ili gomant’u. (ÇM-Ğvant) Boğazıma kılçık battı. Na-it’uype guri gomant’en. (ÇM-Ğvant) Söylediği sözleri kalbime saplanıyor, batıyor. İli laç’i piji gvant’u. (ÇM-Ğvant) Kemik köpeğin ağzına sokuldu. İli laç’işi p’ici gvant’en. (AŞ-Ok’ordule) Kemik köpeğin ağzına sokuldu. Dişk’a pçitumt’işa mt’esi gomant’t’u. (AŞ-Ortaalan) Odun yararken kıymık bana battı. Ç’anç’axi gobant’t’i. (AŞ-Ortaalan) Çamurlu yere saplandım. → gvanamt’en, gvamt’en, gant’en[1]; + gunt’ay/ gunt’ams


gvan3axen (ÇX) AD har.f. Çepeçevre yapışıyor. → gvaç’amben; gvat’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gan3axen


gvapinen (AŞ) AD har.f. Üşüşüyor. But’uci gvapinu. (AŞ-Ortaalan) Arı üşüştü. → gvabğen, gabğen


gvapupulen (ÇM) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] çıbanlanıyor. Ali xe-jindo gvapupulu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin elinin üst tarafı çıbanlandı.


gvarcali (AH) i. Kütük. BabakArguni kvaz mot-gepçamt’aya do dişka gvarcaliz gek’vatums. (AH-Lome) Babam Baltayı taşa vurmayayım diye odunları kütüğün üstünde kesiyor. → yat’oniIII-2; çutuği, kyutuği; cirek’i/ ciyek’i


gvaşaşen (PZ ~ AŞ)(ÇX) DA e.f. Şaşırıyor. Biri [dat.] gerek olanı [aps.] ayırt edemez hale geliyor. Ma sk’anda meft’at’u. Gza gomaşaşu. (PZ-Cigetore) Ben sana gelecektim. Yolumu şaşırdım. Xasani şk’imda moxt’aset’u. Gza gvaşaşu do Xelilişa mendaxt’u. (PZ-Cigetore) Hasan bana gelecekti. Yolunu şaşırdı da Halil’e gitti. Xasanis nak’u-ti u3’vare u3’vi xolo-ti gvaşaşen. (PZ-Cigetore) Hasan’a ne kadar söylersen söyle, yine de şaşırıyor. Xasani, gza gogaşaşu-i ? Haşo mot moxt’i ? (PZ-Cigetore) Hasan, yolunu mu şaşırdın ? Bu tarafa neden geldin ? Ali p’amp’u-nk’olape gvaşaşen. (ÇM-Ğvant) Ali kilidin anahtarlarını şaşırıyor. Ali ngolaşa it’aşa gzalepe gvaşaşen. (ÇM-Ğvant) Ali yaylaya giderken yolları şaşırıyor. # Ngola ini 3’arepe / Kocevondgi var-maşu / Momanz*inu gzalepe / So vidar gomaşaşu. (ÇM-Ğvant, K’.H.) Yaylanın soğuk sularına / Dudaklarımı dayadım içemedim / Yollarım çoğaldı / Nereye gideceğim şaşaıdım. Araba oxmaru kuşk’un. Ama gzalepe gvaşaşen. (AŞ-Ok’ordule) Araba kullanmayı biliyor. Ama yolları şaşırıyor. Gza gvaşaşu. Goindunu. (AŞ-Ok’ordule) Yolu şaşırdı. Kayboldu. → gaşaşen; [kafayı yiyip akılsızca şaşırıyor] ap’ant’en; + goişaşen/ guişaşen


gvaşinen/ gvaşşinen (PZ ~ AŞ)(ÇX)(AK) DA e.f. [emp.şm.1.tek. gomaşinen (PZ ~ AŞ), gumaşinen (AK)] Biri [dat.] bir şeyi [aps.] hatırlıyor. Bir şey [aps.] birinin [dat.] aklına geliyor. So-ti-na vidare berepe-şk’imi p’anda gomaşinen. (PZ-Cigetore) Nereye gidersem çocuklarımı daima hatırlıyorum. (Na-)var-malimben k’oçi gomaşinasi ikraxi mayen. (PZ-Cigetore) Sevmediğim adam aklıma gelince iğreniyorum. Ngolaşa vidasi berona-orape dido gomaşinen. (ÇM-Ğvant) Yaylaya gidince çocukluğum çok aklıma geliyor. Ask’erluği na-uğuru bere-muşi gvaşinasi tolepe açilamren. (ÇM-Ğvant) Askerde ölen oğlunu anımsayınca gözleri yaşarıyor. # Ma huy xolo mutxa kogomaşinu / Emaşik’en yari kelemişinu / Ti kok’o3’ovudvi domit’işinu / Amseri ezmoje sevdali-şk’imi. (ÇM-Ğvant, K’.Z.) Yine şimdi bir şey anımsadım / Hıçkırıyorum sevgilim beni andı / Başımı ona koydum (o beni) kaşıdı / Bu gece rüyamda sevgilim. # E verane, Malivorişi daği / Amupinu mp’ula. Opşu vanaği./ Oynt’alert’u, t’angala do ç’indraği./ Gomaşina. Ma huy va-mevuxondur. (ÇM-Ğvant, anonim, G.K.) Ey gidi, Malivor Dağı/ İçeriye sis serdi. Yayla evlerini sisle doldurdu./ Birbirine karışırdı, çan ile çıngırak./ Hatırlayayım. Ben şimdi dayanmıyorum. Lazepe gunze 3’anape şuk’k’ule si oropate gvaşinanen. Ma do berepe-şki’mi-ti. (AŞ-Ortaalan) Lazlar uzun yıllar sonra seni sevgi ile hatırlıyor. Benimle çocoklarım dahil. Ağust’ozi map’p’azule mazirassu oropa ndğalepe-şk’imi gomaşşinen. (AŞ-Ortaalan) Ağustos’ta ateşböceği gördüğümde sevdalık günlerimi hatırlarım. “Japonimi3’vanesu oçalişu do teknoloji gomaşinen. (AŞ-Ortaalan) “Japondediklerinde çalışmak ve teknoloji aklıma geliyor. Noğas mendraşen ar k’oçi doviçini. Coxo-muşi var-gumaşinet’u. Ama muk çkimda moxtu do selami momçu. (AK-Döngelli) Çarşıda uzaktan bir adamı tanıdım. Adını hatırlamıyordum. Ama kendisi bana gelip selam verdi. → gaşinen; [bir şey birinin hatırındaır] şun, şuns


gvatven (PZ ~ AŞ) AD har.f. Bitki veya bulut [aps.] bir şeyin [dat.] etrafını örtüyor, kapıyor ya da kapatıyor. Oxori na-gvatven mutu ort’t’u ep’k’vati. (AŞ-Ortaalan) Evin etrafını örten [bitki] ne vardıysa kökünden kestim. ++ goyatven; mvatven/ matven


gvaç’aben (AŞ) AD har.f. Bir şeye [dat.] çepeçevre yapışıyor. Msuci txombu gvaç’aben. Dvaben. (AŞ-Ok’ordule) Sarmaşık kızılağaca yapışıp çıkıyor. → gvaç’amben; gvat’amben; gaç’aben; gan3axen, gvan3axen


gvaç’amben (PZ) AD har.f. Bir şeye [dat.] çepeçevre yapışıyor. Xamuri vorsi var-gaxenasi mak’arina bigas kogvaç’amben. (PZ-Cigetore) Sen hamuru iyi yapamayınca makarna sopasının etrafına (çepeçevre) yapışır. → gvat’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gan3axen, gvan3axen


gvat’amben (ÇM) AD har.f. Bir şeye [dat.] çepeçevre yapışıyor. Karmat’e ladre lazut’i mkvasi guri gvat’amben. (ÇM-Ğvant) Değirmende ıslak (= nemli) mısır öğütünce iç tarafına yapışıyor. → gvaç’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gan3axen, gvan3axen


gvaxelams/ gvaxelay (PZ ~ AŞ) ED har.f. Sevgi ile birine [dat.] sarılıyor.


gvaxven → goixven


gvayen/ gvaen (AŞ) DA e.f. Özlüyor. Göresi geliyor. Ma si goma(y)u. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan, Dutxe) Ben seni özledim. → ak’omanden, ak’omaden; gvagoren; ganç’elen, gvanç’elen


gvedala (PZ) i. Yarıcı. Xasanik (na-)moxt’asen 3’anas nçayi o3’iluşa gvedalas meçamu delingonams. (PZ-Cigetore) Hasan gelecek yıl çayı biçmeye yarıcıya vermeyi aklından geçiriyor (= yarıcıya verme içinden geçiyor). → gverdi-menç’inuşa dulya na-ikuy; ugverdela na-ikoms; yarici


gverdi s.-z. ve i. Yarım. Yarı. Yarısı. Yarısını. I. s. Yarım. Yarı. Xasanik ma na-mç’ari-dot’t’un kart’alişi gverdi nani dojilu. (FN-Ç’anapet) Hasan benim yazdığım kâğıdın yarısını sildi. Berek gyari imxort’aşa gverdi nani tude naxven. (FN-Ç’anapet) Çocuk yemek yerken yarı kısmı yere dökülüyor. İsti bere oçkves. Gverdi saat’işi mutepe-ti moxtane(r)enan. (HP-P’eronit) Önce çocuğu gönderdiler. Yarım saat sonra kendileri de gelecekmişler.

II. z. 1. Yarım. Yarısını. Nek’na gon3’umt’aşa nk’ola gverdi gvoktay. (ÇM-Ğvant) Kapıyı açarken anahtarı yarım çeviriyor. Xasanik na-nç’aru kart’ali gverdi dojilu. (FN-Sumla) Hasan yazdığı kâğıdın yarısını sildi. 2. Yetersizce. Oxorcak ç’anç’axiz na-ezdims m3xuliz gverdi noçxams do heşşo go3’omidgaman. (AH-Lome) Kadın çamurdan aldığı armudu yarım yıkayıp öyle önümüze koyuyor.

III. i. 1. Yarı. Yarısı. Ma ntxiri p’3’ilasi gverdi-muşi ek’emisk’udun. (PZ-Cigetore) Ben fındık kopardığım zaman [fındığın] yarısı geride kalıyor. Ngolaşa it’aşa İsina Rak’ani gza-gverdi on. (ÇM-Ğvant) Yaylaya giderken İsina Tepesi yolun yarısıdır. K’ombala ok’ot’axuy. Gverdi komomçams. (AŞ-Ok’ordule) Mısırı kırıp yarısını bana veriyor. Oxorcak xut ndğa ogine na-u k’valişi gverdi elak3u. (FN-Ç’anapet) Eşimin beş gün önce yaptiği peynirin yarısı çürüdü. Gverdişa opşa na-rt’u k’avanozi nanak na-momçu p’et’mezite eyebopşam. (FN-Ç’anapet) Yarısına kadar dolu olan kavanozu annemin verdiği pekmezle üstünü dolduruyorum. Nusak ont’uleşi gverdi uxaçku dut’alams. (AH-Lome) Gelin tarlanın yarısını kazımadan bırakıyor. Badi k’oçik na-ç’opu nçxomişi gverdi kogamaçu. Gverdi-ti oç’k’omu şeni oxoşe mendiğu. (AH-Lome) İhtiyar adam tuttuğun balıkların yarısını sattı. Yarısını da yemek için eve götürdü. Ont’uleşi gverdiz cuma-çkimi nunç’un. (AH-Lome) Tarlanın yarısına kardeşim ortaktır. Na-p’k’orobi ntxirişi gverdi da-çkimis mebuşkvi. (AH-Lome) Topladığım fındığın yarısını kız kardeşime bıraktım. Ferdik man kart’alis na-p’ç’ari entepeşi gverdi dosilu. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ferit benim kâğıda yazdıklarımın yarısını sildi. 2. Orta. Ortası. (Gece) yarısı. Muxanat’i xinci-gverdi cesk’udun. (ÇM-Ğvant) Korkak köprü ortasında kalır. Ali seri-gverdi miyoxu. (ÇM-Ğvant) Ali beni gece yarısı çağırdı. Seri-gverdi huy soti ilen-i ? (AŞ-Ok’ordule) Gece yarısı şimdi bir yere gidilir mi ? Seriş gverdiz p’alik’aepe keyemabğez. (FN-Sumla) Gece yarısı delikanlılar ansızın, ummadık şekilde geldiler. Seyişi gverdiz mezarez golobit’işi maşkurinu. (AH-Lome) Gece yarısı mezarlıktan geçerken korktum. Rizak berepe, va-tanaşa, seyişi gverdis dulyaz dodginams. (AH-Lome) Rıza çocukları, sabah olmadan, gece yarısı işe koyuyor. Serişi gverdiz nek’na ik’ank’uşi emp’k’uti. (AH-Borğola) Gece yarısı kapı çalınınca ürktüm. Seyiş gverdis so ulur ? (AH-Lome) Gece yarısı nereye gidiyorsun ? Serişi gverdi dix’u do xolo var-manciren. (AK-Döngelli) Gece yarısı oldu da yine de uyuyamıyorum. Yamaşi gverdis domaç’k’indu. (AK-Döngelli) Yokuşun ortasında (= yarısında) yoruldum. Sevimik p’odyaten mbuli mumers. Ama gu3’ak’ire-muşi guşaxveri na-ren şeni gverdi naxven. (AK-Döngelli) Sevim kucağıyla kiraz getiriyor. Ama önlüğü delik olduğu için yarısı dökülüyor.

[dey. do gverdi (ÇM ~ AŞ)(AH-Borğola)(*): Buçuk.] Jur-guroni makvali jur do gverdi lira on. (ÇM-Ğvant) Çift-sarılı yumurta iki buçuk liradir. Ar faras ar do gverdi m3xuli omaç’k’omen. (AH-Borğola) Bir seferde bir buçuk armut yiyebilirim. [(*) AH-Borğola’da hem do gveri hem do gverdi denir.] → do gveri


gverdi-menç’inuşa (ÇM) z. [< gverdi + menç’inu (= ninç’inay fiilinin f.-i.) + -şa (= iki-yön durumu göstergesi)] Ürününü yarı yarıya paylaşmak üzere. Ali m3xuli gverdi-menç’inuşa o3’ilapay. (ÇM-Ğvant) Ali armudu yarı paya toplatıyor. Xasanii gverdi-menç’inuşa dulya ikuy. (ÇM-Ğvant) Xasani yarı payla çalışıyor (= yarıcı olarak çalışıyor). → gvedala(s); ninç’inay; gverdoba(şa)


gverdoba (FN) i. Yarıcılık. Nanak han3’oneri ntxiri gverdobaz meçu. (FN-Ç’anapet) Annem bu sene fındığı yarılığa verdi. Mayisiz Karsişe k’oçepe mulunan do gverdobaşa çayi 3’iluman. (FN-Ç’anapet) Mayıs ayında Kars’tan vatandaşlar geliyorlar ve yarıya çay topluyorlar. → gvedala; gverdi-menç’inuşa


gveri s. ve i. ♦ [dey. do gveri : Buçuk.] Ali a muti gamaçamt’aşa ar do gveri goruy. (ÇM-Ğvant) Ali bir şey satacağı zaman bir buçuk (katı) istiyor. Ham 3’inek’i nak’os ren ? Aşi liras gamapçamt. Ala si xut do gveri momçi. Ubağun. (AH-Lome) Bu çorap kaça ? Altı liraya satıyoruz. Ama sen beş buçuk ver. Yeter. Memet’izSaat’i nak’o ren ?” ma-şiJur do gveriya mi3’u. (AH-Borğola) Mehmet’e Saat kaçtır ?” dediğimdeİki buçukdedi. Nanak Saat’i nak’o ivu ?” ya do mk’itxuşiSaat’i jur do gveri divuma bu3’vi. (AH-Borğola) AnnemSaat kaç oldu ?” diye sorduğundaSaat iki buçuk oldudedim. Ar do gveri liras ar kovali eiç’open. (AH-Borğola) Bir buçuk liraya bir ekmek alınır. → do gverdi


gvo- → go-


gvobay[1] (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birinin ya da bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] asıyor ya da takıyor. Ayşe bozomota-muşi muton memsk’vanape gvobay (= gvok’limay). Ç’andraşa oşk’vasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe kızına süsler takıyor. Düğüne gönderecek. → guk’limams/ gvok’limay; gok’idams/ gok’idaps; gvok’idaps


gvobay[2] (ÇM ~ AŞ), gvobaps (ÇX) EAL/EDA har.f. → gobams/ gobay/ gobaps; + gvaben/ gaben. I. EAL har.f. Bir bir şeyin [lok.] etrafına ya da üzerine sıvı [aps.] döküyor. Ayşe mzgudape 3’ari gvobay. (ÇM-Ğvant) Ayşe fidelere su döküyorAyşe baklava doç’uy. İndasi loya gvobay. (ÇM-Ğvant) Ayşe baklavayı pişiriyor. Soğuyunca şerbet döküyor. Ali ! 3’arişi xortumi ik’atali. Hey gvobam. Hay maben. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Suyun hortumuna dikkat et. Oraya döküyorsun. Buraya sıçrayıp dökülüyor. 3’ari va-gvobaşşa betoni var-isert’t’en. (AŞ-Ortaalan) Üzerine su dökmeden beton sertleşmez.

II. EDA har.f. Birinin [dat.] etrafına ya da üzerine sıvı [aps.] döküyor. Ali 3’ari gomobay. (ÇM-Ğvant) Ali üzerime su döküyor. Bere 3’ari gomobay. Uxap’arit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk bana su döküyor. Bağırın. Munde-ti hekoşa bidare bere-muşi 3’ari gomobay. (AŞ-Ortaalan) Ne zaman ki oraya gidersem çocuğu üstüme su döker.

gvobğay (ÇM ~ AŞ), gvobğaps (ÇX) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. govobğam/ gobobğam/ govobğap] Taneli katı cismi [aps.] yüksek olan bir şeyin [lok.] üstüne onu kaplayarak döküyor ya da serpiyor. Ayşe termoni mçveri gvobğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe termoniye (= lahana yemeğine) un döküyor. Ayşe moşk’vaperi mt’a-tasi gvobğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe toprak kayması olan yerde ot tohumu serpiyor. Doğani çayi cubre gvobğay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan çaya gübre döküyor. DoğaniKadayiffi msk’va iyasendeyi ntxiri gvobğay. (AŞ-Ortaalan) DoğanKadayıf güzel olacakdiye üzerine fındık döküyor. → gobğams/ gobğay/ gobğaps; + gvobğun


gvobğun (ÇM ~ AŞ)(ÇX) AL hal f. 1. Katı cisim [aps.] yüksekçe bir yerde olan bir şeyin üzerini kaplayarak duruyor. 2. Üşüşmüş halde duruyor. P’ut’ujepe ara gvobğun. (ÇM-Ğvant) Arılar dalın üzerine üşüşmüşler. → gobğun; + gvobğay/ gvobğaps


gvobun (ÇM)(ÇX)(AK) AL hal f. Etrafında asılı duruyor. Ayşe mandili mç’ita monepe gvobun. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin çemberinde (= çemberin etrafında) kırmızı boncuklar asılı. # Avla oşk’uri-sk’ani / Uça urzeni gvobun / Mç’imart’ay, mapxa ort’ay / Si p’anda gologobun. (ÇM-Ğvant, anonim) Kapı önündeki elma ağacında / Kara üzüm asması asılı (sarılı)/ Yağmurlu olsun, güneşli olsun / Sen her zaman dert etmezsin. Oput’ez na-ren binexepe x’urz*eni gvobun. (ÇX-Makret) Evin önündeki asmada üzümler asılı. → gvombun; gobun


gvobuzulaps (ÇX) AD/AL harf. I. AD har.f. Böcek [aps.] birinin [dat.] üzerinde geziyor. Bombola gomobuzulu. (ÇX-Makret) Örümcek üzerimde gezdi. II. AL har.f. Böcek vs [aps.] bir yerde [lok.] geziyor. Beeşi jin buzula gvobuzulaps. (ÇX-Makret) Çocuğun üzerinde böcek geziyor. → gvalen; gvobuzun, gobuzun; [birinin üzerine konup geziyor] noxen-gulun; nobuzun; nobuzals, nobuzalams


gvobuzun (ÇM ~ AŞ) AD/ADL har.f. Böcek [aps.] birinin [dat.] üzerinde geziniyor. Böcek [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerinde geziniyor. Bobola gomobuzun. (ÇM-Ğvant) Böcek üzerimde geziniyor. Map’azule gomobuzun. Hak’u oroperi ! (AŞ-Ok’ordule) Ateş böceği üzerimde geziniyor. Ne kadar sevimli ! gvalen; gobuzun; gobuzals; gvobuzulaps; [birinin üzerine konup geziyor] noxen-gulun; nobuzun; nobuzals, nobuzalams


gvoçans (ÇX) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafında ot, çiçek vs [aps.] oluyor. → gonçars/ gvonçay; goçans; gonçans


gvoçkumars (ÇX) EA har.f. Birinin [aps.] gezmesine izin veriyor. Birini [aps.] istediği yere gönderiyor. → goşk’ums, gvoşk’uy/ goşk’uy; goşkumers/ goşkumels; goçkumers


gvoç’irday (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Etrafını yırtıyor. 1. (Çayır, çimen vs) koparıyor. Yırtıyor. Xatice livadi çayiri gvoç’irday. (AŞ-Ok’ordule) Hatice bahçede çayır koparıyor. 2. (Deri, kabuk vs) yırtıyor. Bu3xate mcaşi t’ebepe gvoç’irday. (ÇM-Ğvant) Tırnakları ile ağacın kabuklarını yırtıyor. → goç’irdams


gvoç’k’endinapaps/ gvoç’k’ondinapaps (ÇX) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] unutturuyor. → guç’ondrinams/ guç’ondrinay; gvoç’ondrinay; goç’k’ondinapams; goçk’endinapems/ goç’k’endinapams/ goç’k’endinapaps; goç’k’ondinapaps


gvoç’k’ondun (ÇX) DA e.f. [Çekimi iki-şahıslıdır : emp.şm.1.tek.ö.2.tü. gomoç’k’ondur; emp.şm.1.tek.ö.3.aps.tü. gomoç’k’ondun] Biri [dat.] bir şeyi [aps.] unutuyor. Onuris Çarşişa mindaxtina dik’aşi kuvali mvomalu var-gogoç’k’ondas diye hodovandvi. (ÇX-Çxalazeni, TM) Onur’a Çarşıya gidersen buğday ekmeği getirmeyi unutma diye tembih ettim. Çarşişen cumu yeç’opumu kagomoç’k’ondes. Ç’umen xolo oxtimu minon. (ÇX-Çxalazeni, TM) Çarşıdan tuz almayı unuttutk. Yarın tekrar gitmem gerekiyor (= gitmek istiyorum). → goç’ondrun/ goç’ondun, gvoç’ondrun, goç’k’ondun


gvoç’ondrinay (ÇM)(AŞ-Ortaalan) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [lok.] unutturuyor. Bere obiru govoç’ondrinam. Avlape mo-ikter. (ÇM-Ğvant) Çocuğa oyunu unutturuyorum. Kapı önlerinde dolaşma. Doğani, nana-muşi munde-ti a mutu uç’itxasen evedi evedi gvoç’ondrinay. (AŞ-Ortaalan) Doğan, annesi ne zaman bir şey ona soracak olsa [sorulan konuyu annesine] çabuk çabuk unutturuyor. → gvonoç’ondrinay; guç’ondrinams/ guç’ondrinay


gvoç’ondrun (ÇM ~ AŞ) DA e.f. [Çekimi tek-şahıslıdır : emp.şm.1.tek. gomoç’ondrun] Biri [dat..] bir şeyi [dat.] unutuyor. Nam msva msk’ala dodu, gvoç’ondru. (ÇM-Ğvant) Nereye merdiven koyduğunu unuttu. Hust’ineri nusalepe onusalu gvoç’ondrey. (ÇM-Ğvant) Şimdiki gelinler gelinliği unuttular. Ntxirona msk’ala gomoç’ondru. Ç’umani hey vidar. (ÇM-Ğvant) Fındıklıkta merdiven unuttum. Yarın oraya döneceğim. Alişi nana, Ali yemaneri cari eçop’inu gvoç’ondrasi monta-muşi şk’ala ek’vontxozinay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin annesi, Ali öğlen yemeğini almadan çıktığında tornu ile arkasından yetiştiriyor. Toma otxu domigurumun do huy gomoç’ondru. (ÇM-Ğvant) İp eğirme öğrenmişliğim var. Ama şimdi unuttum. Faik’i nufus-çağeti gvoç’ondru do oxorişa kogamaxt’u-dort’u. Bere-muşi antxozu. Ot’op’osi p’ri cexedu menç’işu. (AŞ-Ok’ordule) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. Nusa daçxuri na-eyodu sağani gvoç’ondrun do dvouçanay. (AŞ-Ok’ordule) Gelin ateşin üstüne koyduğu sahanı unutup karartıyor. OxorzaGomoç’ondrasendeyi k’iti nonç’epi nik’oray. (AŞ-Ok’ordule) KadınUnuturumdiye parmağına ince ip bağlıyor. Faiği kimliği-muşşi gvoç’ondru do oxorişe gamaxt’u dort’t’u. Bere-muşşi ceride-muşşi uk’k’ap’p’u. Baba-muşşi otobussi va-cexeduşşa meç’ç’işu. (AŞ-Ortaalan) Faik kimliğini unutup evden çıkmıştı. Çocuğu arkasından koştu. Babası otobüse binmeden yetişti. Ntxirona msk’ala gomoç’ondru. Ç’umanişşi hekoşa gobiktare. (AŞ-Ortaalan) Fındıklıkta merdiven unuttum. Yarın sabah oraya döneceğim. Ayşe mogutini. Cenç’areri gvoç’ondru. (AŞ-Ortaalan) Ayşe’yi durdur. Parayı unuttu. → goç’ondrun/ goç’ondun, goç’k’ondun, gvoç’k’ondun; + gvoç’ondrinay (ÇM)(AŞ-Ortaalan), guç’ondrinay (AŞ-Ok’ordule)


gvojulinay (ÇM) EA har.f. 1. Farklı yerlerde gezerek kuş, böcek, uçurtma vs’yi [aps.] uçuruyor. 2. Farklı yerlerde uçak, helikopter vs’yi kullanıyor. Ali ç’umanişi şuk’ule sift’eri gvojulinay. Ar ort’iç’i aç’opapu. (ÇM-Ğvant) Ali sabahtan beri farklı farklı yerlerde atmaca uçuruyor. Bir bıldırcın tutturabildi. → gojulinams; goputxinams/ goputxinay/ gvoputxinay/ goputxinaps, gvoputxinaps


gvoktay (ÇM ~ AŞ), gvoktaps (ÇX) EA har.f. 1. Dik duran bir şeyi kendi ekseni etrafında (ters yöne, düz yöne, sağa, sola vs) çeviriyor. Nek’na gon3’umt’aşa nk’ola gverdi gvoktay. (ÇM-Ğvant) Kapıyı açarken anahtarı yarım çeviriyor. # Ceyindora mulun. Pavrepe goyxven / Var-gvoktaşa mxeni moya var-ikten / Zabuni guri-şk’imi var-cikten / K’ayoboni ndğalepe govişinam. (ÇM-Ğvant, anonim) Sonbahar geldi. Yapraklar dökülüyor / Döndürmeden yün eğirici neden dönmüyor / Hasta yüreğim iyileşmiyor / Mutlu günleri anımsıyorum. 2. Elindeki küçük bir şeyi bir kere çeviriyor. 3. Geri döndürüyor. 4. Geri veriyor. Nişani dikuy. Jur ndğa şuk’ule gvoktay. (ÇM-Ğvant) Nişanlanıyor. İki gün sonra geri veriyor (= vazgeçiyor). → goktams


gvok’arxay (ÇM) EA har.f. Derliyor. Topluyor. Bere dijinasi oxori govok’arxam. (ÇM-Ğvant) Çocuk uyuyunca (= uyuduktan sonra) evi derliyorum (= topluyorum).


gvok’idaps (ÇX) EDA har.f. Birinin ya da bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] asıyor ya da takıyor. Gyaişi-yeriz bombolak mosa hogvok’idu. (ÇX-Makret) Mutfağı örümcek ağı sardı. → guk’limams; gvok’limay; gvobay[1]; gok’idams/ gok’idaps


gvok’iraps (ÇX) EAL har.f. Etrafına sarıyor. Etrafına doluyor. → gok’orams, gvok’oray, gok’irams/ gok’iraps, gok’irups


gvok’limay (ÇM ~ AŞ) EDA har.f. Birinin ya da bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] asıyor ya da takıyor. Ayşe bozomota-muşi muton memsk’vanape gvok’limay (= gvobay). Ç’andraşa oşk’vasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe kızına süsler takıyor. Düğüne gönderecek. Mosa ost’uresau-ora k’oda gvok’limay do ikuy. (AŞ-Ok’ordule) Ağı istif edeceği zaman duvara asıp tutturup da yapıyor. → guk’limams; gvobay[1]; gok’idams/ gok’idaps, gvok’idaps


gvok’oray (ÇM ~ AŞ) EAL har.f. Etrafına sarıp bağlıyor. Etrafına doluyor. Ayşe nonç’epi anamidi gvok’oray. (ÇM-Ğvant) Ayşe ipi iplik birleştiriciye sarıyor. # Ğani oxor-on ama / M3’ola dok’oru m3’ola / Ç’umani gokosasen / Andğa na-moxt’u nusa /...... (ÇM-Ğvant) (*) Ev yeni amma / Her yeri kurum kaplamış / Yarın temizleyecek / Bugün gelen gelin /...... [(*)1896 yılı, Kibarina Ali’nin düğününde 12 dörtlüklu sabah horonu türküsünden : Tornundan 1976 yılından derleyen, SY.] Tutuni çağet’i gvok’oray. Şvasen. (AŞ-Ok’ordule) Tütünü kâğıda sarıyor. İçecek. Na-memincğonare şeyepe mo-k’oşk’at’roxasen şeni vrossi kogvok’k’ori. (AŞ-Ortaalan) Göndereceğin şeyleriKırılmasındiye iyice sar. → gok’orams, gok’irams/ gok’iraps, gok’irups, gvok’iraps

f.-s. gok’oroni : Sarılması gereken. Sarılacak. Ham gok’oroni tutuni var-on. Var-ipelen. (AŞ-Ok’ordule) Bu sarılacak tütün değil. Yaramaz.


gvok’usxinay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Uyandırıyor. Caferi p’eya mitirepe gvok’usxinams-i ? (AŞ-Ortaalan) Caferi acaba birileri uyandırırlar mı ? → gok’ure3xinams, gvok’ure3xinay; gok’u3xinay, gok’un3xinams, gok’u3xinaps; cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinay


gvok’ure3xinay (ÇM) EA har.f. Uyandırıyor. Nana-şk’imi ç’umanişi k’uçxe dvontxay do gomok’ure3xinaman. (ÇM-Ğvant) Annem sabahleyin ayağını yere vurarak bizi uyandırıyor.

gok’ure3xinams; gok’u3xinay, gvok’usxinay, gok’u3xinams, gok’un3xinams, gok’u3xinaps; cok’ure3xinay; cok’u3xinams/ cok’u3xinay


gvolosk’ay (ÇM ~ AŞ), gvoloskaps (ÇX) ED har.f. Etrafını yalıyor. Laç’i cep’ut’ale-muşi gvolosk’ay. (ÇM-Ğvant) Köpek yalını yalıyor. → golosk’ams, goloskams/ goloskaps; + golosk’ums/ golosk’uy/ goloskums/ goloskups; + gulosk’ay, guloskaps. ≠ gvonust’onuy

şsz (ÇM) goilosk’inen, (AŞ-Ok’ordule) goilosk’en : Yalanıyor. Badya goilosk’inen-i ? (ÇM-Ğvant) Tabak yalanır mı ? Tabaği goilosk’en-i ? (AŞ-Ok’ordule) Tabak yalanır mı ?


gvombaxay (ÇM) ED har.f. Birine [dat.] rasgele dayak atıyor. Ali berepe zanançarluği ani gvombaxay. (ÇM-Ğvant) Ali yaramazlık yapınca çocuklara rasgele dayak atıyor. → gombaxums; gobaxums; ++ mbaxums/ mbaxuy; ≠ gombaxuy


gvombay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Geriyor. [Bu fiil, sadece karşıdan beriye ip vs germeyi ifade eder. Gerilen ip vs tam gergin olmayabilir.] K’inçepe oç’opu şeni mosa gvombay. (ÇM-Ğvant) Kuşları tutmak için ağ geriyor. Ali toç’i gvombay. Uk’açxe moxtasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali ipi geriyor. Sonra gelecek. Mosa k’ayiği gvombay. Duzanuy. (AŞ-Ok’ordule) Ağı kayığa sarıyor. Düzeltiyor. → gombams; gvonombay; gonk’idams/ gonk’idaps, gvonk’idaps; gozduy, gonzdims/ gonzdips

şsz goimben : Geriliyor. Bir yerden bir yere uzanıyor. # Hakole melenk’ale / K’o goimbuk’o xinci / Amseri va-memalen do / Meft’ar oç’ume limci. (ÇM-M’ek’alesk’irit) Burdan karşıya / Keşke köprü uzanmış olsaydı / Bu gece gelemiyorum da / Yarın akşam geleceğim.


gvombun (AŞ) AD hal f. Bir şeyin ya da birinin [dat.] etrafında yatay asılı duruyor. T’oçi k’oda gvombun. (AŞ-Ok’ordule) İp duvarda yatay asılı duruyor. Ali ! Bobola-mosa gogombun. Goipatxi. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Örümcek ağı üstünde asılı. Silkele. → gvobun, gobun


gvomtuy/ gvomtups (ÇM)(ÇX) AD har.f. Birinin ya da bir şeyin [dat.] etrafına kar [aps.] yağıyor. Mturi elabareri mtvasi çamepe çokişa gvomtuy. (ÇM-Ğvant) Esintili kar yağınca çamların köklerin etrafına kadar yağıyor. Dudi cetveri vor. Dudi-cetvale parpa kuğun. Ama iri-k’ale gomomtuy. (ÇM-Ğvant) Başım örtülü. Şapkamın siperliği var. Ama her yerime kar yağıyor. → gomtums/ gomtuy/ gomtups


gvonçay (ÇM ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafında ot, çiçek vs [aps.] oluşmuş haldedir. Lobca-t’afoni uk’onu on. Mt’alepe gvonçay. (ÇM-Ğvant) Fasulye ocağı yabani otlardan arındırılmamış (= yabani otlar temizlenmemiş). Otlar oluşmuş. → gonçars; goçansI, gonçans; gvoçans


gvondinay (ÇM ~ AŞ), gvondinaps (ÇX) EA har.f. Kaybediyor. Ali muti oşinaxu var-uşk’un. Muti meçare gvondinay. (ÇM-Ğvant) Ali hiçbir şey saklamayı bilmiyor. Ona ne verirsen kaybediyor. Na-gvondinu burç’uli koziru do doçitu. Vana nana-muşi ceçasert’u. (AŞ-Ok’ordule) Kaybettiği baltayı buldu da kurtuldu. Yoksa annesi onu dövecekti. Him cenç’areri var-aşinaxen. Gvondinay. (AŞ-Ortaalan) O, parayı saklayamıyor. Kaybediyor. → gondinams/ gondinaps; gok’ayibay. ≠ gundinams/ gundinay/ gundinaps; + gondunun

yet. gvandinen : Biri [dat.] yolunu vs [aps.] kaybettiğinin farkında oluyor. Tişineri na-var-uyonun gza gvandinen. (ÇM-Ğvant) Önderi olmayanın yolu şaşar. Gza gomandinu. (AŞ-Ok’ordule) Yolumu şaşırdım.


gvonk’anay (AŞ) EA har.f. Etrafına sallıyor. Ok’iç’ç’ambenna kok’oç’ç’abi. Vana gvonk’ani. Kot’t’oçi. (*)(AŞ-Ortaalan) Birbirine yapışıyorsa yapıştır. Yoksa salla. Gitsin (= onu at). [AŞ-Ortaalan diyalektinde ok’oç’ç’abuy (yapıştırıyor) fiilinin kökü, ok’iç’ç’amben (yapışıyor) fiili ile ok’oç’amberi (yapışık) sıfatının köklerinden farklıdır.]


gvonk’idaps (ÇX) EA har.f. Geriyor. [Bu fiil, sadece karşıdan beriye ip vs germeyi ifade eder. Fakat gerilen ip vs tam gergin olmayabilir.] → gombams/ gvombay, gvonombay; gonk’idams/ gonk’idaps; gonduyIII; → gozduy, gonzdims/ gonzdips


gvonk’oy (ÇM) AL har.f. Kazanda ısıtılan bir şey [aps.] kazana [lok.] yapışıyor. İs [aps.] bacaya [lok.] yapışıyor. Berepe ç’uk’ali na-gvonk’oy luyu goxak’aruman. (ÇM-Ğvant) Çocuklar küçük kazanın etrafına yapışan laxanaları kazıyorlar. Daçxuri vrosi var-ogzasi omk’omale m3’ola gvonk’oy. (ÇM-Ğvant) Ateşi iyi yakmayınca bacaya is yapışıyor.


gvono- fb. → gvo-


gvonoç’ondrinay/ gvonoç’ondrinapay (ÇM) EDA ç.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] unutturuyor. Hik’u k’ap’ineri ilak’irday çi k’oçi na-uşk’un-ti gvonoç’ondrinay. (ÇM-Ğvant) O kadar hızlı konuşuyor ki adama bildiğini de unutturuyor. Ali ovro 3’ana n hay var-on. İri3o gvonoç’ondrinapay. (ÇM-Ğvant) Ali sekiz yıldır burda değil. Herkese kendini unutturuyor. → gvoç’ondrinay


gvonoç’ondrun (ÇM) DA e.f. Biri [dat.] bir şeyi [aps.] unutuyor. Bere na-on gvonoç’ondru. Şk’imi şk’ala jebari zday. (ÇM-Ğvant) Çocuk olduğunu unuttu. Benimle yarışıyor (= benimle baş ediyor). Ayşe Alişi na-gvonoç’ondru oşk’omale bere şk’ala ek’untxozinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe Ali’nin unuttuğu yiyeceğini çocuk ile peşinden yetiştiriyor. Ali burç’uli nam msva dodu gvonoç’ondru. (ÇM-Ğvant) Ali küçük baltayı hangi yere koyduğunu unuttu. → gvoç’ondrun


gvonognapa (ÇM) i. Anlayış. Ali gvonognapa var-uğun. (ÇM-Ğvant) Ali anlayışsızdır. → gogna, gognapa, ognapa, gagna, gak’na; oxo3’onale, oxo3’ona


gvonognay (ÇM) EA har.f. [f.-i. gonognu] Algılayabiliyor. Anlıyor. Alişi bere var-gvonognay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çocuğu [çok küçük olduğundan dolayı henüz] anlayamıyor. P’alik’ari diyu. Xolo-ti var-gvonognay. (ÇM-Ğvant) Olgunluk çağına geldi. Yine de aklı kesmiyor. Ali var-gvonognay. Na-voxenapam dulyape dolozguy. (ÇM-Ğvant) Ali saftır (= akılsızdır/ geri zekalıdır). Yaptırdığım işlerin içine ediyor (= sıçıyor). Si var-gvonognam-i ? (ÇM-Ğvant) Sen anlayışsız mısın ? → gonognams; ognams[1]/ ognay; oxvo3’onay/ oxo3’onay/ oxo3’onams/ oxo3’onaps; nagneps; nagnen, nagnapun


gvonombay (ÇM) EA har.f. Geriyor. Gololva va-gişk’urt’asi toç’i var-gvonombar. (ÇM-Ğvant) Geçmeyi bilmediğin zaman ipi germeyeceksin. Ali sift’eri oçop’u şeni mosa kogvonombu. (ÇM-Ğvant) Ali atmaca tutmak için ağ gerdi. → gombams/ gvombay, gvonombay; gonk’idams/ gonk’idaps; gonduyIII; → gozduy, gonzdims/ gonzdips


gvonunbun (ÇM) AL hal f. I. İp [aps.] belirli bir yere [lok.] gerilmiş haldedir. Avla na-gvonunbun toç’i mbelape cobay. (ÇM-Ğvant) Avluda gerilmiş ipte bezleri asıyor. → gombun; (gonk’idams altında) gonk’ideri

II. Ağaç vs gibi uzun bir şey [aps.] belirli bir yere [lok.] iki şeyin üstüne köprü gibi konmuş haldedir. Ç’edu sift’eri avla na-gvonunbun yat’oni celvoxuny. (ÇM-Ğvant) Ç’edu atmacayı kapı önündeki daha önceden konmuş ağaca oturtuyor.


gvon3’ay (ÇM) EA har.f. Ağaç kabuğunu, hayvan derisini, insan derisini vs [aps.] soyuyor. Ali mca guğaray. Çerçi gvon3’asen. (ÇM-Ğvant) Ali ağacın etrafını çiziyor (= kabuğuna yara-çizik yapıyor). Kabuğunu çıkaracak. → gom3’ams/ gon3’ams; [hayvan deriri ya da ağaç kabuğunu soyuyor] gvo3’ay[2]/ go3’ay; go3’k’ams, go3’k’ims, go3’k’ips; gvo3’k’aps ; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy; ≠ gvo3’ay[1]


gvoputxinay (AŞ-Ortaalan ), gvoputxinaps (ÇX) EA har.f. Bir şeylerin etrafında veya kuralsız bir şekilde uçak, helikopter, uçurtma vs’yi dolaştırarak uçuruyor. “Na-goindunu berepe bziratendeyi helikopteri dido gvoputxinit. (AŞ-Ortaalan) “Kaybolan çocukları bulacağızdiye helikopteri çok uçurduk (= dolaştırdık). → gojulinams/ gvojulinay; goputxinams/ goputxinay/ goputxinaps


gvorçay (ÇM ~ AŞ), gvorçaps (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] etrafına bir şeyi [aps.] sarıyor ya da kaplıyor. Ali k’odape supara gvorçay. (ÇM-Ğvant) Ali duvarlara kâğıt kaplıyor. → gorçams/ gorçay/ gorçaps

+ gurçay EDA har.f. Bir şeyin [dat.] etrafına bir şeyi [aps.] sarıyor, kaplıyor. Ali toç’i moy-mek’vatumt’ay deyi mşk’vela mbela gurçay. (ÇM-Ğvant) Ali ipin [fidanı] kesmemesi için fidana bez sarıyor. Omp’ila na-cudvare ara muti var-gurçi-i, goişiren. (ÇM-Ğvant) Halatı bağladığın dala bir şey sarmaz isen etrafı aşınıyor. Na-momincğonare televizyoni vrossi gurçi. Mo-t’roxurt’t’ay. (AŞ-Ortaalan) Göndereceğin televizyonun çevresini iyi sar. Kırılmasın.


gvorçun (ÇM ~ AŞ)(ÇX) AL hal f. Bir şey [aps.] bir şeyin etrafına [lok.] serilmiş haldedir. Alişi oxori-k’odape pi3ari gvorçun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evinin duvarları tahta kaplıdır. Puci limxona gvorçun. İni var-ayasen. (AŞ-Ortaalan) İneğin etrafında eğrelti otu sarılı. Üşümeyecek→ gorçun


gvoşinay (ÇM ~ AŞ), gvoşinaps (ÇX) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] hatırlatıyor. Ali p’anda nana-muşi eveluri gvoşinay. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman annesine eski (anıları) anımsatıyor. Baba borci na-miğun irote gomoşinay. (AŞ-Ok’ordule) Babam borcum olduğunu her zaman bana hatırlatıyor. Oxorza-muşi iri oraOrdo moxt’ideyi gvoşinay. (AŞ-Ortaalan) Karısına her zamanErken geldiye hatırlatıyor. Si-ti ma gomoşini. (AŞ-Ortaalan) Sen de bana hatırlat. → guşinams/ gunuşinams, goşinams/ goşinaps


ÇM ve AŞ’de gvoşinay fiili, bildirme kipi emperfektif şimdiki zamanda şöyle çekilir.

özne

datif tümlecinin şahsı ve sayısı

1.tekil

1.çoğul

2.tekil

2.tekil

3.tekil + çoğul

1.tekil


gogoşinam

gogoşinamtu

govoşinam

2.tekil

gomoşinam

gomoşinamtu


gvoşinam

3.tekil

gomoşinay

gomoşinaman

gogoşinay

gogoşinaman

gvoşinay

1.çoğul


gogoşinamtu

govoşinamtu

2.çoğul

gomoşinamtu


gvoşinamtu

3.çoğul

gomoşinaman

gogoşinaman

gvoşinaman


ÇX’da gvoşinaps fiili, bildirme kipi emperfektif şimdiki zamanda şöyle çekilir.

özne

datif tümlecinin şahsı ve sayısı

1.tekil

1.çoğul

2.tekil

2.tekil

3.tekil + çoğul

1.tekil


gogoşinap

gogoşinapt

govoşinap

2.tekil

gomoşinap

gomoşinapt


gvoşinap

3.tekil

gomoşinaps

gomoşinapan

gogoşinaps

gogoşinapan

gvoşinaps

1.çoğul


gogoşinapt

govoşinapt

2.çoğul

gomoşinapt


gvoşinapt

3.çoğul

gomoşinapan

gogoşinapan

gvoşinapan


gvoşiray (ÇM) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını aşındırıyor. Ali anamidi-kuri gvoşiray. (ÇM-Ğvant) Ali ip birleştiricinin topuğunun etrafinı aşındırıyor. → guşirams/ guşiray, goşirums

şsz goişiren : 1. Bir şeyin [aps.] etrafı aşınıyor. Omp’ila na-cudvare ara muti var-gurçi-i, goişiren. (ÇM-Ğvant) Halatı bağladığın dala bir şey sarmaz isen etrafı aşınıyor. 2. Giysi [aps.] eskiyor. Dolokunaşe-vrosişi var-eç’opi-i, ordoşa goişiren. (ÇM-Ğvant) Giysinin iyisini almaz isen erkenden eskiyor.

+ guşiray EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] etrafını aşındırıyor. Ali moxt’asi anamidi-kurepe gomişiranen. (ÇM-Ğvant) Ali gelince ip eğirgeçlerimizin etrafını aşındıracak.


gvoşk’uy (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Birinin [aps.] gezmesine izin veriyor. Birini [aps.] istediği yere gönderiyor. Ali mi-ti moxt’asen oxori-muşi gvoşk’uy. (ÇM-Ğvant) Ali kim gelirse evini gezmesine izin veriyor. K’oçi oxorza-muşi ar pazari iyasi gvoşk’uy. Teni ora va-goşk’uy. (AŞ-Ok’ordule) Adam karısını bir pazar olunca gezdiriyor. Diğer zamanlarda gezdirmiyor. Doğani, duguni-davetiyepe gurtasen deyi berepe gvoşk’uy. (AŞ-Ortaalan) Doğan, düğün davetiyelerini dağıtacak diye çocukları gezdiriyor. → goşk’ums/ goşk’uy; goşkumers/ goşkumels; goçkumers, gvoçkumars


gvot’obinapay (ÇM) EAL har.f. Birini [aps.] bir şeyin etrafında [lok.] ısındırıyor. Ali daçxuri komuxedun. Miti var-gvot’obinapay. (ÇM-Ğvant) Ali Ateşin başına çöküyor. Kimseyi ısındırmıyor.


gvot’roxun (ÇM) AD har.f. I. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] kırılıyor. → got’roxunII, gut’roxun (*); not’roxun, not’ruxun

[dey. xe do mxuji gvot’roxun (ÇM) : Eli omuzu tutmuyor. Bir iş yapmak içinden gelmiyor.] Mç’ima mç’imt’aşa xe do mxuji gomot’roxun. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağarken elim omuzum tutmuyor (= bir iş yapmak içimden gelmiyor).

II. Bir ağacın dalları kırılıyor. Mturi mtvasi mşk’velape arape gvot’roxun (= gut’roxun). (ÇM-Ğvant) Kar yağarken fidanların dalları kırılıyor. → gut’roxun (*) [(*) Gut’roxun, got’roxun ve gvot’roxun fiillerinin faydalananlı biçimidir. Buna rağmen bu fiillerin kullanım sahası aynı olmadığından dolayı ayrı ayrı maddebaşı edilmiştir.]


gvoxedun (ÇX) ADL har.f. Bir şey [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] içine batıyor. → goxedun; + gvoxunaps


gvoxunaps (ÇX) EDAL har.f. Bir şeyi [aps.] birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] içine batırıyor. → goxunams/ goxunaps; + gvoxedun; ≠ guxunams/ guxunay/ guxunaps


gvoyazay (ÇM) EA har.f. Bir şeyin [aps.] etrafını yontuyor. Mca erendete gvoyazay. (ÇM-Ğvant) Ağacı rende ile yontuyor. goyazums/ goyazuy; goazuy/ goazums, gox’azums/ gox’azups


gvozgvay (ÇM ~ AŞ) ED/EL har.f. Birinin [dat.] veya bir şeyin [aps.] etrafına sıçıyor. Bere 3’ulu ort’aşa nana-muşi gvozgvay. (ÇM-Ğvant) Çocuk küçük iken annesine kaka yapar. → gozgvams, gozgvay, goz*gvams/ goz*gvaps, gvoz*gvaps


gvozun (ÇM ~ AŞ) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafına yatay konmuş halde duruyor. Ngola-oxorepe mturi kogvozun. (ÇM-Ğvant) Yayla evlerinin etrafı [hâlâ] karlıdır. Mp’ula rak’ani gvozun. (AŞ-Ok’ordule) Duman dağın etrafında duruyor. Let’t’a moy-nixvert’t’ay şeni pisarepe gvozun. (AŞ-Ortaalan) Toprak dökülmesin diye etrafında tahtalar çevrilidir. → gozun, goz*in, gvoz*in


gvoz*gvaps (ÇX) ED/EL har.f. Birinin [dat.] veya bir şeyin [lok.] etrafına sıçıyor. → gozgvams, gvozgvay, gozgvay, goz*gvams/ goz*gvaps


gvoz*in (ÇX) AL hal f. Bir şeyin [lok.] etrafına yatay konmuş halde duruyor. → gozun, gvozun, goz*in


gvo3’ay[1] (ÇM) EDA har.f. Bezi, ipi vs [aps.] sarıldığı yerden [dat.] soyuyor. Mek’vateri k’iti mbela gvo3’ay. (ÇM-Ğvant) Kesik parmağın bezini soyuyor (= çıkarıyor).

[dey. cunaxepe gvo3’ay (ÇM), cunaxi gvo3’ay (AŞ) : Birinin [dat.] günahını [aps.] alıyor. Biri için [dat.] kötü davranıyor.] Ali mi-t ort’asen elaçay. Cunaxepe gvo3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali kim olursa alay ediyor. Günahlarını alıyor. 3’ulu bere irote nana-muşi para nuxiray. Cuma-muşi goyonduy. Baba-muşi-tiOxiru 3’ulu na-on var-ikums. Him cuma-muşi ixiru deyi cunaxi gvo3’ay.” it’uy. (AŞ-Ok’ordule) Küçük çocuk her zaman annesinden para çalıyor. [Ve kendi yaptıklarını] kardeşinin üstüne yüklüyor. Babası daÇalmayı küçük olan yapmıyor. Onu kardeşi çalıyor diye günahını alıyor.” diyor. → gyunaxi go3’k’ams


gvo3’ay[2] (AŞ) ED/EDA har.f. 1. Bir bitkinin [dat.] kabuğunu soyuyor. Portakali hem gvo3’i hemi-ti domi3’i. (AŞ-Ortaalan) Portakalı hem soy hem de dilimle. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini soyuyor ya da yüzüyor. → gvon3’ay; go3’ay, go3’k’ams, go3’k’aps; go3’k’ims/ go3’k’ips; gvo3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy; [hayvan derisini soyuyor] gom3’ams/ gon3’ams; ≠ go3’ams


gvo3’en (ÇM ~ AŞ), gvo3’k’en (ÇX) ED har.f. [Çekimi → no3’en, no3’k’en] Bir şeyin [dat.] etrafına bakıyor. Ayşe Faduli puji gvo3’en. Mondo iyindrasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe Faduli’nin ineğini inceler durumda bakır. Belki satın alacak. Tahsini araba eç’opasen. Hi-şeni gvo3’en. (AŞ-Ok’ordule) Tahsin araba alacak. Ondan dolayı bakıyor. Ali na-eç’ç’opasen araba gvo3’en. (AŞ-Ortaalan) Ali alacağı arabaya (etrafına, sağına, soluna) bakıyor. → go3’ers, go3’k’en, go3’k’ers


gvo3’k’aps (ÇX) ED har.f. 1. Bir bitkinin [dat.] kabuğunu soyuyor. 2. Bir hayvanın [dat.] derisini soyuyor, yüzüyor. → go3’ams, gvo3’ay, go3’k’ams, go3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy


gy- → Gy, gy bölümü


gza [çoğ. gzalepe] i. Yol. 1. Karada üzerinden geçip bir yere gitmek için açılan yer. Ngola-gza çangi dolvobare do olandu işk’inar. (ÇM-Ğvant) Yayla yollarında çanı (hayvanların) boynuna takacaksın ve yankıyı dinleyeceksin. Ç’ubri-mca gza cemizun. (ÇM-Ğvant) Bana ait kestane ağacı yolda duruyor. Pujepe gza jile elupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol üstüne sürüyor (= salıveriyor). Pujepe gza 3’ale dolupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol altına sürüyor (= salıveriyor). Kyoişi gzaz dido dolok’ufa ren. (FN-Ç’anapet) Köy yolunda çok çukur (kasis) var. Boldizerik Ç’anapetişi gza Mğestişi gzaz num3xvams. (FN-Ç’anapet) Buldozer Ç’anapet yolu ile Mğesti yolunu birleştiriyor. Jimok’ani gza dido endra-gendra ren. Var-iduzanaşa araba var-golalen. (AH-Lome) Evin arkasındaki yol çok kasislidir. Düzeltilmeden araba geçemez. 3’oxle noğaşi gzalepe endrik’a-gendrik’a rt’u. (AH-Borğola) Eskiden çarşının yolları kasisli idi. 3’k’ai mteli gzaz kogexedu. (HP-P’eronit) Su tüm yola bastı. Aya eşo megaps : Goişik Lazuri nenas dido x’orops. Mendra gzalepeşen akşaya moxteren. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Bu öyle görünüyor : Goişi Lazcayi çok seviyor. Uzak yollardan buraya kadar gelmiş. A gzalepe dido ç’anç’axoni yen. (ÇX-Makret) Bu yollar çok çamurlu. 2. Birinin geçmesi gerektiği yer. Ma sk’anda meft’at’u. Gza gomaşaşu. (PZ-Cigetore) Ben sana gelecektim. Yolumu şaşırdım. Xasani, gza gogaşaşu-i ? Haşo mot moxt’i ? (PZ-Cigetore) Hasan, yolunu mu şaşırdın ? Bu tarafa neden geldin ? Gza gomandinu. (PZ ~ HP) Yolu kaybettim. Ali ngolaşa moit’uşa gza ant’alu. Meleni ruba k’ale kocalu. (ÇM-Ğvant) Ali yayladan gelir iken yolunu şaşırdı. Öbür taraftaki dereye indi. Tişineri na-var-uyonun gza gvandinen. (ÇM-Ğvant) Önderi olmayanın yolu şaşar. Gza gvaşaşu. Goindunu. (AŞ-Ok’ordule) Yolu şaşırdı. Kayboldu. Gza xogomdini do na-vidamint’u yerişa var-mimalu. (AK-Döngelli) Yolumu kaybettim ve gideceğim yere ulaşamadım. Alik andğa Xasanis gza ukti(r)aps do eşo nulvan noğaşa. (AK-Döngelli) Ali bugün Hasan’a yolunu değiştiriyor da öyle gidiyorlar çarşıya. 3. mec. Hayat. Ar gzaz k’ayi-ti iven, p’at’i-ti. (AH, atasözü, K.A.) Bir yolda iyi de olur, kötü de (= Hayatta her türlü insanlarla karşılaşmak olasıdır).

[sıfatsal dey. ar gzaşi (AH) Yetkin olmayan. Kusurlu. Yol yordam bilmeyen.] Oxorca m3ika ar gzaşi ren. Mitxa z*irasen aliz dolobun. (AH-Lome) Kadın biraz eksik. Kimi görürse boynuna sarılıyor. Ç’e, hemuz mu k’itxom ? Zati ar gzaşi ren. (AH-Lome) Yahu, ona ne soruyorsun ? Zat yol yordam bilmez.

[zarfsal dey. gza gza (ÇM) Yol boyunca] Pujepe gza gza golupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol boyunca sürüyor (= salıveriyor). Ali xergi 3’ari gza gza cut’ay. (ÇM-Ğvant) Ali arkın suyunu yol boyunca akıtıyor.

[dey. 3’k’arişi gza : Çok gidilen yer.] Mp’oli 3’k’arişi gza dovu. (AH-Lome) İstanbul çok gidilen yer oldu.


gzaleri[1] (ÇM) s. Evli olduğu yerden çıkmış (kadın). Ayşe gzaleri on. (ÇM-Ğvant) Ayşe (evli olduğu yerden) evi terketti.


gzaleri[2] (FN) z. Yürüyerek. Yaya. Yayan. Ğoma araba var-bz*iriyiz noğaşa gzaleri gelafti. (FN-Ç’anapet) Dün araba bulamayınca çarşıya yürüyerek indim. → gzalineri


gzalineri (PZ ~ AŞ)(AH-Borğola) z. Yürüyerek. Yaya. Yayan. Xasani gzalineri gzalineri şk’imda mulun. (PZ-Cigetore) Hasan yürüye yürüye bana geliyor. Ayşe ngolaşa gzalineri ulun. (ÇM-Ğvant) Ayşe yaylaya yürüyerek gidiyor. Hik’u mendrale gzalineri var-moilen. (AŞ-Ok’ordule) O kadar uzaktan yürüyerek gelinmez. Oxorişe ordoşe gamaft’are do sk’anda gzalineri meft’are. (AŞ-Ortaalan) Evden erken çıkacağım da yanına yürüyerek geleceğim. Cuma-çkimi handğa gzalineri noğaşe idu. (AH-Borğola) Kardeşim bugün yayan çarşıya gitti. → gzaleri[2]


gzap’ums (AH) EA har.f. Değnekle dövüyor. Ç’ut’a bort’itşi ntxirişi bigate mgzap’umt’ez. (AH-Borğola) Küçüklüğümüzde fındık değneği ile bizi döverlerdi.