J j Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 14’üncü harfi. Arka-öndamaksıl ovmalı sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.]

Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [3] şeklinde yazılır. ([j] ise arka-ortadamaksıl yaklaşmalı sesli konsonu gösterir.) Bazı diyalektlerde J j ve C c harfleri ile yazılan konson arasında ayrımı yoktur.

jami (ÇM-Ğvant) i. Cam. [< Far.] P’aranteni jami cuduy. (ÇM-Ğvant) Pencereye cam takıyor. Oxorişi jamepe dolumcerişi pranduy. (ÇM-Ğvant) Evin camları akşam üstü parlıyor. → cami[1]/ ncami


jamişi (ÇM) i. Camuş. Manda. Jamişepe ç’orç’i mcuman. (ÇM-Ğvant) Mandalar bataklıkta otluyorlar. Alişi jamişepe ç’orç’epe iç’orç’eran. (ÇM-Ğvant) Ali’nin mandaları bataklıkta çamurlanıyorlar.


jandama (AH), jandarma (AK) i. [çoğ. jandamape/ jandarmape] Jandarma. [< Fra.] Jandamaz mavizoyi golobun. (AH-Lome) Jandarmada mavzer tüfeği asılıdır. Jandarmapek Niyazi kyoç’opes do mapusis muloxunasinonan. (AK-Döngelli) Jandarmalar Niyazi’yi yakaladılar da hapishaneye sokacaklar (= hapsedecekler). → candama; [jandarma ve polis] çark’at’uraI


Japoni s. ve i. Japon. Japonepe ma opşa malimben. (PZ-Cigetore) Japonları ben çok severim. Andğa ngolaşa ar Japoni komoxt’u. (ÇM-Ğvant) Bugün yaylaya bir Japon geldi. Goişi-xoca Japoni on-i ? (AŞ-Ok’ordule) Goichi hoca Japon mu ? Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim. “Japonimi3’vanesu oçalişu do teknoloji gomaşinen. (AŞ-Ortaalan) “Japondediklerinde çalışmak ve teknoloji aklıma geliyor. Goişi Japoni ren. (FN-Ç’anapet) Goişi Japondur. Turkiyas Japoni dido va-ren. (AH-Lome) Türkiye’de çok Japon yok. Skidala-çkimis iptineri Japoni eçi 3’aneri bort’işi bz*iri. (AH-Borğola) Yaşamımda ilk Japon’u yirmi yaşımda iken gördüm. Goişi Kojima coxoni ar Japoni cumadi mix’onun. (AK-Döngelli) Gôichi Kojima adında bir Japon amcam var.


Japoni-msva (ÇM) i. Japonya. Japoni-msva hakole birden mendra on. (ÇM-Ğvant) Japonya buradan çok uzaktır. → Japoniya, Japonya


Japoniya (PZ)(AH-Borğola) i. Japonya. Japoniya şk’unda opşa mendras on. (PZ-Cigetore) Japonya bizden çok uzaktadır. Japoniyas hişo zelzele iyu ç’i 3unami iyu do sotinuri oxorepe coningtu. Opşa k’oçepe işk’idu. (PZ-Cigetore) Japonya’da öyle deprem oldu ki tsunami geldi de nerede ev vardı ise hepsini yıktı. Çok insan öldü. Japoniya çkunde dido mendra ar yeri ren. (AH-Borğola) Japonya bize çok uzak bir yerdir. → Japoni-msva, Japonya


Japonya (AŞ)(AH-Lome)(HP)(AK) i. Japonya. Ma Japonya var-mizirapun. (AŞ-Ok’ordule) Benim Japonya’yı görmüşlüğüm yoktur. Japonya şeniDido mendrait’unan. (AŞ-Ortaalan) Japonya içinÇok uzakdiyorlar. Japonyaz dido zelzele iyen. (FN-Ç’anapet) Japonya’da çok deprem oluyor. Japonyas dido zelzele iven-doren. (AH-Lome) Japonya’da çok deprem oluyormuş. Japonyaz zelzele şkule na-ivu 3unamik na-dolitoru oxori do arabape toliz var-go3’omağen. (AH-Lome) Japonya’da depremden sonra oluşan tsunaminin yutup içine çektiği ev ve arabalar gözümün önünden gitmiyor. Japonyas 3unami ivu do muk’o k’oçi dişkidu ! (HP-P’eronit) Japonya’da tsunami oldu da ne kadar insan ölmüş ! Goişi Kojima Japonyas dibadu. (AK-Döngelli) Gôichi Kojima Japonya’da doğdu. → Japoniya, Japoni-msva


jebari (ÇM) i. ♦ [dey. jebari zday : Yarışıyor. Biriyle başa çıkıyor.] Bere na-on gvonoç’ondru. Şk’imi şk’ala jebari zday. (ÇM-Ğvant) Çocuk olduğunu unuttu. Benimle yarışıyor (= benimle başa çıkıyor). Ma sk’ani şk’ala jebari var-mazden. (ÇM-Ğvant) Ben seninle başa çıkamam. Alişi bere igzart’aşa baba-muşi şk’ala jebari zday. (ÇM-Ğvant) Ali’nin oğlu yürürken babası ile yarışıyor. ijibalen; golaxtima ikoms; golaxtina ikoms; iç’işinen


jebi (ÇM) i. Cep. [< Arp.] Cek’eti jebi ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Ceket cebi dikilmiş haldedir. Jebi doloç’uy. (ÇM-Ğvant) Cebin içini dikiyor. → cebi; aç’uI; xenduziII; cebe


jgurams/ jguray (PZ ~ ÇM) EA har.f. [perf.1.tek. (o)bjguri/ (o)bcguri] Fazla ısı ile pişirip kapkara yenilmez hale getiriyor. K’oçik pilit’as cari jgurams. (PZ-Apso) Adam fırında ekmeği yenmeyecek şekilde kavuruyor. → p’uxnuy; xalums/ xalups; gojgurams/ gojguray, gocguray; + ijguren/ icguren


jiji (ÇM-Ğvant) i. 1. (Bir şeyin) kökü ya da dibi. Nak’u ora n ç’ibrepe m3’ika mank’ay. Va-ma3’unert’u. Xolo-ti dişçişa mendaft’i. Jijilepe 3’una miğurt’u. Cevoktinapam. (ÇM-Ğvant) Uzun zamandır dişlerim hafifçe oynuyor. Ağrısı yoktu. Yine de dişçiye gittim. Dişetimde hastalık varmış. Tedavi ettiriyorum. 2. (Lahananın) gövdesi, sapı. Luyu-jiji bcibar. (ÇM-Ğvant) Lahana saplarını haşlayacağım. → cici


jijili (ÇM) i. Dişeti. Jijilepe domambaru. (ÇM-Ğvant) Dişetlerim şişti. → k’irbi-cicili, cicili[2], circili, ğencğili


jile (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) z. ve s.-e. Yukarı. → cile. I. z. Yukarı. Yukarıda. Yukarıya. # Hikole moyseli Şapxu doxedi / İdi do em jile kocelaxedi / Mu gağodu ? Cet’eri moy doxedi ? / Si-ti kogiğun-i, derdepe-şk’imi ? (ÇM-Ğvant, S.A.) Ordan kalk Şapxuda otur / Git de en yukarı tarafa otur / Ne oldu sana ? Boynu bükük (üzgün/ kırgın) niye oturdun ? / Sende de benim dertlerim var mı ? Cile elebulurt’t’i. Domanç’inu. Mobixvacam. (AŞ-Ortaalan) Yukarıya gidiyordum. Yoruldum. Dinleniyorum. Jile dozerik na-içalişamz şeni handğa ğali mğiri gulun. (FN-Ç’anapet) Yukarda dozer çalıştığı için bugün dere bulanık akıyor. Abu 3’k’aik jile jile çaçxalams do 3’ale 3’ale şaşalams. Giçkin, daç’k’inden. (FN-Sumla) Abu deresi yukarılarda çok sesli çağlıyor da aşağılarda daha az ses çıkarıyor. Sanki yoruluyor.

II. (ÇM)(FN-Ç’anapet) s.-e. -nin yukarısında. ...-nin yukarısına. ...-nin üstüne. Pujepe gza jile elupinay. (ÇM-Ğvant) İnekleri yol üstüne sürüyor (= salıveriyor). Ali m3xuli-mşk’velape gza jile norgay. (ÇM-Ğvant) Ali armut fidanlarını yolun üst tarafına (= meyilli yere) dikiyor. T’k’va3’ineyi purengişen na-gamulun bzit’a 3’k’arik gza jile gelantxoru. (FN-Ç’anapet) Çatlak borudan çıkan tazyiklı su yol yukarısını kazdı.


jilemona (PZ ~ ÇM) i. 1. Evin arka tarafı. Jilemonas dişk’alepe cisvaren. (PZ-Apso) Evin arka tarafında odunlar diziliyor. Xasanik, Selimi mo-maz*iras deyi oxori-muşişi jilemonaşa var-golulun. Gvakten do golulun. (PZ-Cigetore) Hasan, Selim’i görmeyeyim diye evinin arkasından geçmiyor. Dönüyor da gidiyor. Ali jilemona celuk’ap’ay. (ÇM-Ğvant) Ali evin arkasında(n) aşağıya doğru koşuyor (ya da : “hızlı yürüyor”). Ayşe mt’alepe oxori jilemona dupinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe otları evin arkasına dağınık şekilde yere seriyor. 2. Evin yukarı bölümü. 3. Evin yamaç tarafı. [Yamaç tarafı, genelde evin arka tarafıdır.] Jilemona let’a 3’oderi nombaray. (ÇM-Ğvant) Evin arka tarafındaki toprak duvara basınç yapıyor. →cilemona; jimola, jimok’a


jilendo[1] (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) z. Yukarı. Yukarıda. Şk’imi oxorişi jilendo ombri-mşk’vela dorgun. (PZ-Cigetore) Benim evin yukarısında erik fidanı dikilidir. Jilendo sotinui let’a na-ren ment’ro3u. (FN-Sumla) Yukarıda ne kadar toprak varsa koptu, heyelân oldu. Berepe jilendo elolapams. (FN-Sumla) Çocukları yukarı gönderiyor. Omeri so ulun ? - M3ika meç’irdu. Jilendo k’ele elulun. (AH-Lome) Ömer nereye gidiyor ? - Biraz sıkıldı. Yukarıya doğru gidiyor. K’ap’istonari Ğalişi jilendo k’ele ğalik kvalepeşi jinşen çaçxalums. (AH-Borğola) Kabirse Deresinin yukarı tarafında dere taşların üstünden çağlayarak akıyor. → cilendoI


jilendo[2] (ÇM) s.-e. Bir şeyin [aps.] arkasında. Ayşe nç’ineri oxorişa moxt’asi pilint’a jilendo golijinen. (ÇM-Ğvant) Ayşe yorgun eve geldiğinde fırınlı sobanın arkasında uzanıyor.


jilendon z. Yukarıdan. Nurik na-nç’varu ona jilendon gyoç’k’u do 3’alendo k’ele gelaç’ums. (AH-Lome) Nuri temizlediği onayı yukarıdan başlayıp aşağı doğru yakıyor. # Jilendon mu gululun ? / X’alisari t’oroci / Diçiles dikimoces / Kodopskidit çkin xvala. (HP-Limani, anonim) Yukarıdan ne geçiyor ? / Kızılgerdan kuşu / Erkekler de evlendiler, kızlar da evlendiler / Kaldık biz yalnız. → cilendoII, jilendoşen, jileşen


jilendoşen (AH-Lome) z. Yukarıdan. Okti rubapez lazut’i ixaçket’aşi nanak tasi jilendoşen 3’alendo k’ele gonvalams do gelobğams. (AH-Lome) Rampa vadilerde mısır ekilirken annem tohumları yukarıdan aşağıya doğru sallayarak serpiştiriyor. → cilendoII, jilendon, jileşen


jileni s. Yukarıdaki. Gza jileni let’a cuma-çkimik memişkvams. (FN-Sumla) Yolun yukarısındaki araziyi kardeşim bana [bir daha geri almamak üzere] bırakıyor (= bağışlıyor). Timuris u3’vit do jileni gzaşa didi kvaepe kododvas. (AK-Döngelli) Timur’a söyleyin de yukarıki yola büyük taşları koysun. Jileni x’onaşi lox’a 3’k’ari dido x’ini ren. (AK-Döngelli) Yukarıki tarlanın tatlı suyu çok soğuktur.


jileşen (AH-Lome) z. Yukarıdan. Şukrik jileşen xerk’ite 3’k’ari geliyonams. (AH-Lome) Şükrü yukarıdan kendisi için kanal ile su indiriyor. → cilendoII, jilendon, jilendoşen


jilums (FN-Ç’anapet), jiloms (FN-Sumla ~ HP) EA har.f. Siliyor. Xasanik ma na-mç’ari-dot’t’un kart’alişi gverdi nani dojilu. (FN-Ç’anapet) Hasan benim yazdığım kâğıdın yarısını sildi.

Xasanik na-nç’aru kart’ali gverdi dojilu. (FN-Sumla) Hasan yazdığı kâğıdın yarısını sildi. → cejirums/ cejiruy; ceşiruy, meşiruy; gejilums/ gejiloms, nojilams; gesilups, silups


jimok’a (FN ~ HP) i. Evin arka tarafı, yamaç tarafı. Yamaç ile evin arasındaki kısmı. Naylaz jimok’a k’ele ek’un3’ams. (FN-Sumla) Serenderin arkasında bir yerleri tutuşturuyor. Memet’ik na-moimers ntxiri jimok’az elobğams. (AH-Lome) Mehmet, getirdiği fındığı evin arkasına yığıyor. Aşek jimok’az na-upins mak’ufli çakşums. (AH-Lome) Ayşe evin arkasında serili olan soya fasulyesini dövüyor. P’ap’ulik jimok’az m3xuli gyomp’onams. (AH-Lome) Dedem evin arka tarafında armut aşılıyor. Yusufişi jimok’as jur tane didi m3xul-topuyi gedgin. Ar teğişen ar t’ava p’et’mezi gyulun. (AH-Lome) Yusuf’ların evlerinin arkasında iki tane bal armudu var. Birinden bir tava pekmez iniyor. Avli do jimok’aşi gomte k’ayi dokosi do ok’açxe-ti nokosepe ar yeyiz ok’obği do ko-gyoç’vi. (AH-Lome) Evin bahçesini ve arka tarafını iyice süpür ve sonra da süprüntü çöpleri bir yere yığıp yakıver. Na-p’k’vati ncalepe madulyak oxorişi jimok’aşen mandreşe golimers. (AH-Borğola) Kestiğim ağaçları işçi evin arkasından axıra götürüyor. Jimok’az na-upins ntxiri ma a-jur saat’iz pçakşum. Na-ok’ibğen çeplape nanak moyakosums do pucepez dorçu şeni axiriz ok’obğams. (AH-Lome) Evin arkasında serili fındığı ben bir iki saat sopayla dövüyorum. Biriken kabukları annem üzerinden süpürüp alıyor ve ineklerin altına sermek için ahıra yığıyor. Babak oxoris jimok’aşe k’ele-ti balk’oni nok’odams. (AH-Lome) Babam evin arka tarafına da balkon ekliyor. Memeti ! Jimok’as golulut’aşi ti içvi ! Jindole ereti na-gedgin txomuşi-nca mostvasen do gegat’asen ! (AH-Borğola) Mehmet ! Evin arkasından (= yamaca bakan taraftan) geçerken kendini koru ! Yukarısında eğreltiotunun durduğu kızılağaç yerinden kopup (= ayrılıp) senin üzerine düşebilir ! → jilemona/ cilemona, jimola


jimok’ani (FN ~ AH) s. Evin arkasındaki. Jimok’ani m3xuliz mtelli oç’abule diçanu-doren. (AH-Lome) Evin arkasındaki armutta hep ökseotu bitmiş. Jimok’ani gza dido endra-gendra ren. Var-iduzanaşa araba var-golalen. (AH-Lome) Evin arkasındaki yol çok kasislidir. Düzeltilmeden araba geçemez. Jimok’ani ont’ules xerk’işi jinşen menya şakis na-eşaz*in ap’uskali ma kodomidvit. (AH-Lome) Evin arkasındaki tarlada harkın üstünden rampaya kadar arada kalan kısmı bana ayırın. Bedriyek jimok’ani ont’ulez ar ink’ili nçala meç’k’orums. (AH-Lome) Bedriye evin arkasındaki tarladan bir bağ mısır sapı kesiyor.


jimola (FN-Ç’anapet) i. Evin arka tarafı. Jimolaz na-ek’adgin m3xuli var-moinç’u. K’obo ren (= xanç’eni ren). (FN-Ç’anapet) Evin arkasındaki armut olgunlaşmadı. Hamdır. Alik jimola emtumaniz at’amba nodgams. (FN-Ç’anapet) Ali evin arkasındaki yokuşa şeftali dikiyor. Alik cumadi-muşiz oxoyişi jimola meyamtiz na-norçak’urt’u didi kvalepe moşu3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Ali amcası için evinin arkasındaki meyilli yerde saplanmış büyük taşları söküp çıkarıyor. Xasani mulun do jimolaz na-ibinan berepez naçkinen. (FN-Ç’anapet) Hasan gelip de evin arkasında oynayan çocuklara sataşıyor. Pederik jimolaz na-goladgirt’u uşkurişi ncalepe 3xot’umz. (FN-Ç’anapet) Babam evin arkasında duran elma agaçlarını buduyor. → jilemona/ cilemona, jimok’a


jin[1] (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX)(AK) z. 1. Üstüne. Üstünde. Üstünden. Dik yukarıya. Mtuti nca tude iyondams. K’oçi jin cik’açu. (PZ-Apso) Ayı ağacın altında bekliyor. Adam ağaçta mahsur kaldı. Mtuyi mtvasis ti-3’ale celolvas maşk’uyinen. P’anda doğişi jin cevust’u(r). (PZ-Apso) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. Mturi mtvasi k’abanis colvapu maşk’urinen. Ordo ordo ndoğişi jin pst’ur. (PZ-Cigetore) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. Bula-şk’imişi livadişi mduti mcaşi tude araba-şk’imi memişk’vaput’u. Ar saat’i ok’ayi hişoşa golavikti ç’i araba-şk’imişi jin opşa mduti dobğut’u. (PZ-Cigetore) Teyzemin bahçesinde dut ağacının altına arabamı bırakmıştım. Bir saat sonra oraya döndüm. Arabamın üstüne çok dut dökülmüştü. Doğanik k’ut’is luğite opşu. Jin-muşis eyot’ambams. (*) (PZ-Cigetore) Doğan kutuyu incirle doldurdu. Üstüne yapıştırıyor. Oxori muç’o amaxt’are jin k’o3’aberi on, gazirasen. (ÇM-Ğvant) Eve girer girmez yukarıdan sarkıtılarak asılıdır, göreceksin. Coğori kvaş jin gexro3kun. (FN-Sumla) Köpek kayanın üzerinde geberiyor. Gzaz jin ntxirepe mtelli mondruk’u-doren. Babak e3’ubaz*gams. (AH-Lome) Yolun üstündeki fındıklar hep eğilmiş. Babam destek veriyor. K’oçiz çkar nosi var uğun. Dişkate opşa arabaz jin bere yoxunams. (AH-Lome) Adamın hiç aklı yok. Odunla dolu arabanın üstüne çocuğu oturtuyor. Xasanik, “Hamtepe tude mot-doskidut’az ya do jin norçak’ams. (AH-Lome) Hasan, “Bunlar yerde durmasın diye yukarı sıkıştırıyor. Matbaapez k’artalişi jin gyoç’araman do geç’areri iven. (AH-Borğola) Matbaalarda kâğıt üzerine basım yapıyorlar ve kâğıt para oluyor. Doğanik papa ipxort’aşi k’uzite moşkva na-ezdums şeni jin-muşi goit’a3ams. (*)(AH-Borğola) Doğan muhallebi yerken kaşıkla bol aldığı için üstüne yapıştırıp bulaştırıyor. Çayis mjorak mo-geçamt’as. Mo-iç’vet’as. Jin perde kogyotvi. (HP-P’eronit) Çayı güneş vurmasın. (Çay) yanmasın. Üstünü perde ile ört. Cuma-muşi dixas cant’uşi Xasanik jin-muşis mijilu. (*)(AK-Döngelli) Kardeşi yerde yatmış haldeyken Hasan onun üstünden geçti. Osmanik, ncaşa yextu do jin-muşi mujak’vatu. (*)(AK-Döngelli) Osman ağaca çıkarak üst kısmını budadı. [(*) Bazı diyalektlerde zarflar genitif durumdaki zamir (-muşi) ile birlikte kullanılır ve lokatif (-s/ -z), direktif (-şa/ -şe) ve ablatif (-şa/ -şe/ -şen) eklerini de alır. Buna rağmen zarflar asla ergatif (-k), datif (-s/ -z) ve enstrümental (-te/ -ten) eklerini almadığına göre zarf ile isim arasındaki sınır kaybolmaz.] Xasanik lausti jin jin var-ç’k’irups do dixaşen doloç’k’irups. (AK-Döngelli) Hasan mısırı üstten kesmiyor da yerden kesiyor. Ğoberişen mişa(v)it’işi daz*ik xeşi jin xogemixaru. (AK-Döngelli) Çitten (= çitle kapatılan yerden) geçerken diken elimin üst kısmını yırttı. 2. Yüksek yere. Yüksekten. Dido jin yonç’ams. Var-ninç’uşinen. (AH-Lome) Çok yukarı çekiyor. Uzanılmıyor. P’ap’uliz jin ti gakten. T’iyayez p’ot’e va-gexedun. (AH-Lome) Dedemin yüksekten başı döner. Uçağa asla binmez. Mandalinape jin noçans. Si var-eganç’uşinen. (AH-Lome) Mandalinalar yukarıdadır. Sen uzanamazsın. 3. mec. Yukarıda. Yüksekte. Noğayi k’oçepez çxindi jin okaçunan. (FN-Ç’anapet) Çarşılı insanlar kibirli olurlar. (Burunları yukarıda olur). 4. (Yemek) üstüne. K’at’a gyayiz jin lo3a ebopxor. (AH-Lome) Her yemek üstüne tatlı yiyorum. → cin


jin[2] → jini


jindo (PZ ~ ÇM) z. ve s.-e. → cindo. I. z. Düşey doğrultuyla yukarıdan aşağı. 1. Üstte. Jindo çemane celabut’u. Alişi biç’ik ciğu do oç’andinams. (PZ-Cigetore) Yukarıda kemençe asılıydı. Ali’nin çocuğu aşağıya indirip çalıyor. 2. Üstüne. Xasanis jindo 3’ari gvaben do var-ognams. (PZ-Cigetore) Hasan’a yukarıdan üzerine su dökülüyor da anlamıyor. Dişk’alepe kvaşi jindo eyosvaray. (ÇM-Ğvant) Odunları taşın üstüne diziyor. 3. Üstten. K’inçi kandaraşi jindo moyojun. (PZ-Apso) Kuş tuzağın üstünden uçuyor. Jindo ti-tudeşa k’oda celağarums. (PZ-Cigetore) Yukardan aşağı duvarı çiziyor. Sift’eri jindo cejun. Ort’iç’i ç’opuy. (ÇM-Ğvant) Atmaca yukarıdan aşağı doğru uçup bıldırcını yakalıyor.

II. s.-e. 1. Üstünde. Ayşe çayi jindo na-ceren mşk’velaşi pavrepeMo-mvatvert’aydeyi meşk’oruy. (ÇM-Ğvant) Ayşe çaylığın üzerinde bulunan ağacın dallarınıGölge yapmasındiye [hızar veya benzeri bir gereç ile] kesiyor (= biçiyor). 2. Düşey doğrultuyla üstünden aşağıya. K’lemuri ot’vebi jindo k’o3’vobun. (ÇM-Ğvant) Ocak zinciri ocağın üstünden asılıdır. Mturi jindo digzali-i, k’uçxe cebazgeri coxedun. (ÇM-Ğvant) Kar üstünde yürüdün mu, ayak izi kalır. K’uşumi na-dovuğiri mtuti idu. Rak’ani jindo kocexrosk’u. (ÇM-Ğvant) Kurşun attığım ayı gitti. Tepenin üstünde öldüAli ceyolaşe jindo nezi cet’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali dövecin üstünde ceviz kırıyor. Ali xoşk’ape cek’vataşe jindo cem3’k’valuy. (ÇM-Ğvant) Ali sırıkları kesme ağacı üstünde sivriltiyor. Bere t’avli jindo noşk’erite conç’aray. (ÇM-Ğvant) Çocuk tahta oturağın üzerine kömür ile yazıyor.


jindole (FN ~ ÇX) z. I.1. Üstte. Üstünde. Selimik Ntxiriz ğari mot-aet’az deyi jindole-muşi gunz*e ntxombuşi t’at’epe mouk’vatams. (FN-Ç’anapet) Selim, “Fındığa gölge olmasın diye üstündeki kızılağacın uzun dallarını kesiyor. Ntxirişi jindole nçala yobğun. (FN-Ç’anapet) Fındığın üstünde mısır sapı dökülü duruyor. Oncirez geyatvalez jindole dido oraz geyoxedayiz xayi ilat’en. (FN-Ç’anapet) Yatakta yorganın üstünde uzun müddet oturunca kötü eziliyor. Biç’i-çkimiz k’onç’iş jindole txombreyi pupuli uğun. (FN-Ç’anapet) Oğlumun ayak bileği üstünde iltihaplı çıbanı var. Xasanik ondğeneyi gyari şkule oxiyişi ogine na-ok’obğun çonçişi jindole einciz. (FN-Ç’anapet) Hasan öğle yemeğinden sonra evin önündeki yaprak yığının üstüne yatıyor. Divalayiz mzuğaşi jindole geikçanen. (FN-Ç’anapet) Şimşek çakınca denizin üstü ağarıyor. Kemali kvaşi jindole gedgitun. (FN-Sumla) Kemal taşın üzerinde duruyor. Xasani ar xafta ren pi3ayiş jindole gyot’roxams. (FN-Sumla) Hasan, bir haftadır tahtanın üzerinde yatıyor, ve tahtalar onu rahatsız ediyor. 2. Üstüne. Üzerine. Cuma-çkimik oxoyişi nk’ola nek’laşi jindole geyodumers. (FN-Ç’anapet) Kardeşim evin anahtarını kapının üstüne koyuyor. Nanaz k’uçxeşi jindole dişka gyat’u do dambaru. (FN-Ç’anapet) Annemin ayağın üstüne odun düştü ve [ayağının sırtı] şişti. Berek 3’inek’i-muşi gyariş jindole gyopatxams. (FN-Sumla) Çocuk kendi çorabını yemek üzerine silkeliyor. Mustavak ncaş jindole kva yodumels. (FN-Sumla) Mustafa ağaç üstüne taş koyuyor. P’ap’ulik uciz k’ayi var-ognams. Ala bazi bazi jindole e3’i3’k’en. (AH-Lome) Dedemin kulakları pek iyi duymaz. Ama arada yukarı doğru bakıyor. K’oma jindole k’ele yulun. (AH-Borğola) Duman yukarıya doğru çıkıyor.

II. Üstten. Üstünden. Beres jindole va-mijila. (AK-Döngelli) Çocuğun üstünden geçme. → jinşen


jindolen (AH)(AK) z. Üstten. Üst taraftan. Dadi t’ik’ina ek’ak’ideri gzas golit’aşi Xasanik jindolen t’ik’inas m3xuli gyut’k’oçams. (AH-Lome) Teyze sepet arkasında taşıyarak yoldan geçerken Hasan yukarıdan teyzenin sepetine armut atıyor. Memet’i keiselu. Nulun. Baba tude var-gextu. Jindolen gamo3’k’en. (AH-Lome) Mehmet kalktı. Gidiyor. Babam alta inmedi. Yukarıdan bakıyor. Tugik oxorişi duşeme tudendo var-guşaxuşi jindolen gexit’onups. (AK-Döngelli) Fare evin döşemesini alt taraftan delemeyince üst taraftan deliyor. → jindole3


jindoni (ÇM) s. ve i. Üstteki. I. s. Meyaperişi jindoni yağepe moyoğay. (ÇM-Ğvant) Yoğurdun üstündeki yağları alıyor. → jini, cini

II. i. Ayşe berepe porça-ilepe em jindonişaİni moy ayert’andeyi ok’umbinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocukların gömlek düğmelerini en yukarıdakine kadarÜşümesinlerdiye ilikliyor.


jindos (PZ-Cigetore) z. Düşey doğrultuyla yukarıdan aşağıya hareket ederek varılan bir şeyin üzerine. Beres k’olayi mvalu şeni valişi jindos makvali keyot’axu do t’ağanums. (PZ-Cigetore) Çocuğa kolay geldiği için peynirin üzerine yumurta kırıp tavalıyor.


jini/ jin[2] (PZ)(FN ~ ÇX)(AK) s. ve i. I. s. Üstteki. Üst kattaki. Jin k’at’iz gyurulti vanşi babak tudelen bigate e3’ontxams. (AH-Lome) Üst kattan gürültü yaptıklarında babam aşağıdan sopayla dürtüyor. “Kapça geç’veri k’ai goşiç’vasya do jini saçis maxva yobğamt’es. (AH-Borğola) “Pilakide hamsi iyi pişsindiye üstündeki saca köz dökerlerdi. Nandidi-çkimi jini odas lausti gumpinaps. (AK-Döngelli) Babaannem üst kattaki odaya kurutmak için mısır yayıyor. → jindoni, cini

II. i. Bir şeyin üstteki kısmı. Mandrez jin mostu-doren. Pucepez mtviri yomtums. (AH-Lome) Mandıranın üstü açılmış. İneklerin üzerine kar yağıyor.


jinis (PZ-Cigetore) z. Üstüne. Kvaşi jinis kva eyodums. (PZ-Cigetore) Taş üstüne taş koyuyor.

Pi3arişi jinis pi3ari eyevodum. (PZ-Cigetore) Tahta üstüne tahta koyuyorum.


jin-k’alepes (PZ-Cigetore) z. Yükseklere. Xasanişi boyi gunz*e na-on şeni jin k’alepes eyanç’uşinen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın boyu uzun olduğu için yükseklere uzanabiliyor.


jin-k’at’i (AH) i. Üst kat. İsinaşen na-mulun 3’k’ayiş taziği k’ayi ren. Jin-k’at’işe yulun. (AH-Lome) İsinadan gelen suyun basıncı iyidir. Üst kata çıkıyor. Xasanik binexi jin-k’at’işi balk’onişe yoşkumers. (AH-Lome) Hasan asmayı üst kat balkonuna çıkarıyor.


jinşen (AH) z. Üstünden. Yukarıdan. Bozonak menoçxe dobamt’aşi oçvet’elaz jinşen meyoçxiyalams do çku mema3’ap’enan. (AH-Lome) Kız bulaşık suyunu çöplüğe dökerken etrafa saçarak akıtıyor ve bize sıçrıyor. Fadimek nçala dido jinşen eç’k’orums. (AH-Lome) Fadime mısır samanını çok yukarıdan biçiyor. Jimok’ani ont’ules xerk’işi jinşen menya şakis na-eşaz*in ap’uskali ma kodomidvit. (AH-Lome) Evin arkasındaki tarlada harkın üstünden rampaya kadar arada kalan kısmı bana ayırın. K’ap’istonari Ğalişi jilendo k’ele ğalik kvalepeşi jinşen çaçxalums. (AH-Borğola) Kabirse Deresinin yukarı tarafında dere taşların üstünden çağlayarak akıyor. → jindole


jip’i i. Jip. [< İng.] Xasanişi jip’ite gzaşa var-ilen. K’oçi goincaxen do dizlap’en. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın jipi ile yola gidilmez. Her tarafından vurularak eziliyorsun. Xasani Alişi jip’i puci konok’oru. Ek’itoruy. İyonay(AŞ-Ok’ordule) Hasan Ali’nin jipine ineğini bağladı. Sürükleyip götürüyor.


jlip’oms (AH) EA har.f. 1. Yağ, peynir, üzüm, şeftali, yemek vs gibi yumuşak bir şeyi [aps.] eziyor. Baskı altında biçimi değiştiriyor. Memeti, t’ik’inaz na-dolobğun urz*eni k’ai jlip’i. Hemuşi 3’k’ariten kyume p’aten. (AH-Borğola) Mehmet, küçük sepetteki üzümü iyice ez. Onun suyundan kyume yapacağız. Bureği ikomt’aşi k’ork’ot’i-mkveri k’uziten k’ai jlip’are. (AH-Borğola) Börek yaparken dağılmamış [yumak halinde olan] unu kaşıkla iyice ezeceksin. 2. mec. (İnsanı) sıkıntıya sokuyor. Baskı altında tutuyor. Eziyor. Şufeyik araba molomk’asamz do k’oçepe mtelli jlip’oms. (AH-Lome) Şoför arabayı tıka basa doldurup insanları eziyor. K’oçi dumç’k’u steri jlip’oman. (AH-Lome) İnsanı karınca gibi eziyorlar. → zlap’ums/ zlap’uy, zlip’uy/ zlip’ums


joli (AK) i. Dut. Oç’k’omale jolişi x’as xenç’k’eliten gu3’obun. (AK-Döngelli) Kumanya, dut ağacının dalında sepet ile asılıdır. → mduti/ mdut’i; mca-k’andğu; mjoli


juma (ÇM-Ğvant) i. [çoğ. jumalepe] 1. Erkek kardeş. Avla livadi juma-şk’imi mevut’oçi. (ÇM-Ğvant) Evin önündeki tarlayı kardeşime bağışladım. Hey na-golulun oxorza juma-şk’imişi oxorza on. (ÇM-Ğvant) Orda geçen bayan kardeşimin eşidir. Ali juma-muşi oxori var-ninç’inay. (ÇM-Ğvant) Ali kardeşine evden pay vermiyor. 2. Yakın ilişkide olan erkek insan. → cuma


jumadi (ÇM-Ğvant) i. Amca veya dayı. Annesi veya babasının erkek kardeşi. Andğa jumadi-şk’imişi oxorza ngolaşa igzalu. (ÇM-Ğvant) Bugün amcamın eşi yaylaya gitti (= gitmek için evden çıktı). → emice, emuca, emica; cumadi


jumaloba (ÇM) i. Kardeşlik. Kardeş olma durumu. Juma na-var-uyonun jumaloba var-uşk’un. Da na-var-uyonun dadoba var-uşk’un. (ÇM-Ğvant) Kardeşi olmayan, kardeşliği bilmez. Kız kardeşi olmayan, kız kardeşliği bilmez. → cumalona; cumaloba


jun (PZ-Apso)(ÇM)(AŞ-Jilen-Mzğem) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. bjur] [Bu fiilin perfektif biçimleri gözlemlenmez.] Uçuyor. K’inçi jun. (PZ-Apso)(ÇM-Ğvant)(AŞ-Jilen-Mzğem) Kuş uçuyor. K’inçi jun, korme va-jun. (PZ-Apso)(AŞ-Jilen-Mzğem) Kuş uçar, tavuk uçmaz. → putxums; cun; putxun[2]; ++ ejun, cejun, golajun, meşk’ajun vs

yet. ajulinen (*): Uçabiliyor. K’inçi ajulinen, korme var-ajulinen. (ÇM-Ğvant) Kuş uçabilir, tavuk uçamaz. [(*) Ajulinen ile kökü eşbiçimli olan ojulinams/ ojulinay (uçuruyor) hareket fiilinin yeterlik kipi yoktur.]


jur/ juri/ juyi s. ve i. İki. → cur. I. [çoğu zaman jur] s. İki. Doğanis Vasilitis jur k’ore3xala merze (= pa3xa) uğun. (PZ-Cigetore) Vasilitide (*) Doğan’ın iki adet tek katlı tek odalı barnağı var. [(*) Vasiliti = Yerleşim bölgesinden uzak en yüksekte olan semte verilen yer adı.] Tenora mo-mgorum. Ar jur ndğa ogi domimçini. (ÇM-Ğvant) Zamansız gelme. Bir iki gün önce haber gönder. Alik juri bozope-muşi-ti mektebişa oşkumers. (FN-Ç’anapet) Ali iki kızını da okula gönderiyor. Xacişi mç’oxali jur saat’iz 3’k’ariz geladvayiz k’ai inç’oren. (FN-Ç’anapet) Fasulye turşusunu iki saat suya koyunca iyice tuzu gidiyor. Ar k’arvanik bazi 3’anaz jur yavri meçams. (AH-Lome) Bir kovan bazı senede iki yavru verir. Ar tiz jur kudi var-geitven. (AH, atasözü, K.A.) Bir başa iki şapka örtülmez (= gereğinden fazla olan her şeyin anlamı yok). Anaç’i k’inçi jur k’uçxeten nik’iden. (AH-Borğola) Uyanık geçinen kuş (tuzağa) iki ayakla yakalanır. Berek a3’i xoxups. Ama jur tuta şkule goxtasinon. (AK-Döngelli) Çocuk şimdi emekliyor. Ama iki ay sonra yürüyecek. NandidikMani mani dop’aya do jur xeten mtxiri k’ak’alups. (AK-Döngelli) Babaannem “Çabucak yapayım” diye iki elle fındık ayıklıyor. Emus jur oxori uğun. (ÇX-Çxalazeni, TM) Onun iki evi var. Jur dğas 3’oxe Artvinis Sinani bz*iri. Ç’umenşi k’ule kyoyiya meptaunon ya tkumart’u. (ÇX-Çxalazeni, TM) İki gün önce Artvin’de Sinan’ı gördüm. Yarından sonra köye geleceğini söylüyordu.

[sıfat-zarfsal dey. jur jur : İkişer.] K’at’a k’ele jur jur guxedit. (AH-Lome) Her yanından ikişer kişi oturun. Lazut’i-çkuniz mtelli jur jur rok’a elaçans. (AH-Lome) Bizim mısırlarda hep ikişer koçan var. Lazut’is Avropa-gyubre gubği. Avropa-gyubrek jur jur rok’a oçanams. (AH-Lome) Mısıra Avrupa-gübre vur. Avrupa-gübre çifter çifter koçan veriyor.

II. [çou zaman juri] i. İkisi, ikimiz, ikiniz vs. Na-giyonun xut şuron on. Xut’oşa sum mo-gamak’atum. Jur dogisk’udasen. (ÇM-Ğvant) Elinde olan beş keçi. Beşten üçünü ayırma. Elinde iki kalacak. Ar tuta ogine Mp’oliz bort’i. Emuca-skani bz*iri. Jurik gyari p’ç’k’omit. (FN-Sumla) Bir ay önce İstanbul’da idim. Senin amcanı gördüm. Birlikte (= ikimiz) yemek yedik. Lazut’i do xaci var-oint’alen. Juyi arte kok’ipinen. (AH-Lome) Mısırla fasulye karışmaz. İkisi bir arada serilebilir. Cuma-çkimik na-do3onams xut xorşaşi juri dolot’axums. (AH-Borğola) Kardeşim dikmekte olduğu beş fasulye sırığının ikisini dibinden (= bir kısmı dipte kalacak şekilde) kırıyor.


jura (FN-Ç’anapet) i. Dubara. [< Far. ya da Kür.] Tavla oyununda her iki zarın ikili düşmesi. Juraten nek’la emaç’open. (FN-Ç’anapet) Dubara ile kapı alabiliyorum. → dubara; t’ubi jur; jur-juri


jur-ari (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın birli düşmesi. Hep-yek. [< Far. ya da Kür.] Jur ari komoxtazna ham tavli boçodinam. (FN-Ç’anapet) Hep-yek gelirse bu tavla oyununu bitiriyorum. → hep-yeği; t’ubi ar; ara[2]


jur-aşi (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın altılı düşmesi. Dü-şeş. [< Far. ya da Kür.] Jur-aşi komat’k’oçazna Cordanişi jur kvaz gebuçam. (FN-Ç’anapet) Dü-şeş atabilirsem Cordan’ın iki taşını vuruyorum. → t’ubi aşi; aşa; du-şeşi


jur-eçi (ÇM) s. ve i. Kırk. → jureneçi/ cureneçi


jur-eçi-do-vit (ÇM) s. ve i. Elli. → jureneçi-do-vit/ cureneçi-do-vit


jureneçi (AH-Borğola) s. ve i. Kırk. Vit’o-ar 3’ana oğune jureneçi-do-jur 3’aneri bort’i. (AH-Borğola) On bir sene önce kırk iki yaşında idim. → jur-eçi, cureneçi, jurneçi


jureneçi-do-vit/ cureneçi-do-vit s. ve i. Elli. Jureneçi-do-vit’o-xutis vit’o-jur gamiğams. Eçi-do-vit doskidun.” ya zop’ons. Nosik hek’o nuk’vatams. (AH-Lome) “Elli beşten on iki çıkarıyor. Otuz kaldı.” diyor. Aklı o kadar kesiyor. Nana-nena-çkuniz var-ebodgitatna 50 (= jureneçi-do-vit) vana-ti 100 (= oşi) 3’ana şkule en3asen. (AH-Borğola) Anadilimizin üzerinde durmazsak 50 ya da 100 sene sonra yok olacak. → jur-eçi-do-vit


jurguli (ÇM) i. I. Kuşlardaki taşlık. Katı. Katıca. Kormepe na-şk’omanenpe emogi jurguli dolibğaman. (ÇM-Ğvant) Tavuklar yediklerini ilk önce ön mideye (= taşlığa) doldururlar. → xunç’k’uli[1]; o3’k’int’ale; xvançi

II. (İnsanlarda) Guatr. Guatro. [< Fra.]. Ali jurguli kogamvalu. Toxt’orişa idasen. (ÇM-Ğvant) Ali’de guatr çıktı. Doktora gidecek. → xvanç’ala, xvanç’i; k’uatro, k’uatri


juri-ti (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. ve i. [erg. juri-tik (PZ), jurik-ti (FN ~ ÇX); dat. juri-tis (PZ), juris-ti (FN ~ ÇX)] Her ikisi. Alik juri bozope-muşi-ti mektebişa oşkumers. (FN-Ç’anapet) Ali iki kızını da okula gönderiyor. Dido mgvaneri puci do k’oçi juri-ti ayni ren. Juris-ti mundi var-gağen. (AH-Borğola) Çok şişman inek ve insan aynıdır. İkisi de götünü gezdiremez (= kendini taşıyamaz). Lazut’işi nçala do mkeri arte ok’ipinen. Çodinaz juri-ti pucik ç’k’omasen. (AH-Borğola) Mısır çalısı ve arpa ikisi birden serilir. Sonunda ikisini de inek yiyecek. → curi-ti


jur-juri (FN) i. Tavla oyununda her iki zarın ikili düşmesi. Dubara. [< Far. ya da Kür.] Jur-juriten nek’la emaç’open. (FN-Ç’anapet) Dubara ile kapı alabiliyorum. → dubara; t’ubi jur; jura


jurneçi (AH-Lome) s. ve i. Kırk. Jurneçi 3’aneri k’oçi berepez go3’uxedun do tavli isters. (AH-Lome) Kırk yaşında adam çocukların önünde oturuyor ve tavla oynuyor. → jur-eçi, cureneçi, jureneçi


juroni[1] (ÇM) s. İkiz. Çift. Mer3’i juroni ore meçaner-on. (ÇM-Ğvant) Beyaz kabak dalında çift kabak var. t’ubi; ekizi; t’k’ubişi; ok’onoç’k’ire; çiftişi


juroni[2] (FN) s. İkinci. majurani, mancurani, majura; majvara; majvani


jur-otxo (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın dörtlü düşmesi. Dört-cihar. [< Tür. + Far. ya da Kür.] Jur-otxoten nek’la ep’ç’opum. (FN-Ç’anapet) Dört-ciharla kapı alıyorum. → t’ubi otxo; otxa; dort-ceari, dort-ciari


jur-sumi (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın üçlü düşmesi. Dü-se. [< Far. ya da Kür.] Jur-sumi komat’k’oçazna marsi bikom. (FN-Ç’anapet) Dü-se gelirse mars yapıyorum. → t’ubi sum; suma


jur-şuroni (AH) s. Hamile. [kelimesi kelimesine : “İki-canlı”] Si dido ç’k’omi. Jur-şuroni re. (AH-Lome) Sen çok ye. Hamilesin. → korbapşa; korba uyonun; korbaz u(y)ons; uxvene; korbas ren


jur-xuti (FN-Ç’anapet) i. Tavla oyununda her iki zarın beşli düşmesi. Dü-penç. [< Far. ya da Kür.] Jur-xuti komat’k’oçazna obira boçodinam. (FN-Ç’anapet) Dü-penç atabilirsem oyunu bitiriyorum. → t’ubi xut; xuta