R r Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 25’inci harfi. Arka-öndamaksıl yaklaşmalı sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.] Türkçede aynı harf ile gösterilen fonemin tersine kelime sonunda bulunsa da sessizlenmez, daima sesli olarak telâffuz edilir. İtalyanca, İspanyolca vs dillerde aynı harf ile yazılan fonem gibi titreşimli değildir. Almanca, Fransızca vs dillerde aynı harf ile yazılan fonemin tersine küçükdilsil değildir.


r (ÇM) [on fiilinin emp.şm.2.tek.ö. or biçimnin vuayel arkasında bazen gözlemlenen değişkeni → on] Mi-pxe r ? (ÇM-Ğvant) [Evli bir kadına] Sen evlenmeden önce kimlerden idin ? (= Kimlerden gelin geldin ?)


radiyo i. Radyo. [< Fra. < Lat.] Radiyo cep’3’opxar deyi nçxik’uy. (ÇM-Ğvant) Radyoyu onaracağım diye kurcalıyor. Radiyo gon3’u. Ot’rağudupe nişk’inay. (ÇM-Ğvant) Radyoyu açtı. Türküleri dinliyor. Radiyo na-dvagurasen st’eri uzday. (ÇM-Ğvant) Radyo sesini duyabileceği gibi (= duyabileceği kadara) kısıyor. Bere radiyoşa moy-oşk’umtu. Mxit’uy. Doloxuy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu radyoya göndermeyin. Kurcalıyor. Bozuyor. Bere radiyo-şk’imi manniya doloxuy. (AŞ-Ortaalan) Çocuk radyomu sürekli bozuyor. Nanak radiyoşen ot’rağudu ognayiz eloyonamt’u. (FN-Ç’anapet) Annem radyodan türkü duyunca eşlik ederdi. Xasanişi 3’ut’eli biç’ik radiyo dido mxit’ums. Ok’oxvasen. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın küçük oğlu radyoyu çok kurcalıyor. Bozacak.


ragadums[1]/ ragaduy (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kırıp parçalıyor. Hik’u xalat’al on. K’uçxe muç’o mvoselasen ragaduy-k’urç’oluy. (ÇM-Ğvant) O kadar sakar. Ayağını kaldırır kaldırmaz kırıp döküyor. Mzuğa dalga t’roxasi ok’intalay. K’oçi doragaduy. (AŞ-Ok’ordule) Denizde dalga kırılınca biraraya geliyor. Adamı dağıtıyor. → goragadums[1]/ goragaduy

f.-s. oragadoni : Kırılıp parçalanması gereken. Kırılmaklık. Mesofa aşk’va oragadoni diyu. Var-dixunen. (AŞ-Ok’ordule) Sedir artık kırılmaklık oldu. Oturulmuyor.


ragadums[2] (FN ~ AH) EA har.f. Bir şeyi [aps.] vurarak gürültü yapıyor. (İnsanı veya hayvanı) gürültülü dövüyor. Xasanik handğa oxoriz dido ragadums. Mu ikomz p’eya ! (FN-Ç’anapet) Hasan bugün evde cok gürültülü. Ne yapıyor acaba ! Berepek ragadeyiz Mamut’ik hentere mç’ipe ntxirişi nç’ulute doç’k’idu. (FN-Ç’anapet) Çocuklar gürültü yapınca Mahmut onları ince findık çubuğuyla dövdü. Teneke mot-ragadumt. Bere gok’un3xun. (FN-Sumla) Teneke ile gürültü yapamayın. Çocuk uyanıyor. Hemuk ar m3xuli şeni bere ragadums. (AH-Borğola) O bir armut için çocuğu gürültülü dövüyor. → goragadums[2]


ragi (FN ~ HP ÇX) i. I. (FN ~ AH) Kuş tuzağı. Hak dido k’inçi mulun. Ar ragi kogebudgat. (AH-Lome) Buraya çok kuş geliyor. Bir tuzak kuralım. Handğa ragiten sum ğaç’o op’ç’opi. (AH-Borğola) Bugün kuş kapanı ile üç sığırçık yakaladım. K’inçi meşaxtuşi ragi moişalu do niç’opu. (AH-Borğola) Kuş girince kapan boşaldı da [kuş] yakalandı. → kandaraI; msxada

II. (HP) Sırf sığırcık yakalamada kullanılan tuzak. Xasanis ar k’ayi ragi komebondvi. (HP-P’eronit) Hasan’a iyi bir ragi sipariş verdim.


raki i. Rakı. Raki-tkvani oxoriz şvit. Meyhanez mot-ixodet. (FN-Sumla) Rakınız evde için. Meyhanede kazıklanmayın.


rak’a rak’a (ÇM) z. Dağın sırtı boyunca. Rak’a rak’a eşk’it’aşa ar tumbina kon. Hey miyondri. (ÇM-Ğvant) Dağın sırtı boyunca çıkarken bir tepecik var. Beni orda bekle.


rak’ani / rak’k’ani i. Tepe. # Xolo-ti kodologutu / Rak’anepes dumani. (PZ, anonim) Yine durdu / Yamaçlarda duman. Avla na-domirgun dadalape mosak’alite 3’ileri oran. Em didi rak’anişa moviği, dovorgi do vomordini. (ÇM-Ğvant) Benim kapı önündeki çiçekler çok değerlidir (= çok zor büyütülmüştür). En büyük (= yüksek) tepeden getirip diktim ve büyüttüm.Ali rak’anişa berepe gamuyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali tepeden çocuklara sesleniyor. Amseri rak’anişa eşk’aft’ar. (ÇM-Ğvant) Bu akşam tepeye çıkacağım. Mo-nozmor. A piçoraşi rak’anişa eşk’evilar. (ÇM-Ğvant) Merak etme. Bir çırpıda tepeye çıkacağım. Ali ar pirçi oraşi rak’ani eilay. (ÇM-Ğvant) Ali bir anda tepeyi boyluyor. Rak’ani celapxer do pşinam. (ÇM-Ğvant) Tepede oturmuş halde hayal kuruyorum. Rak’anişa meyo3’edasi çaçxa izin. (ÇM-Ğvant) Tepeden bakınca çağlayan gözüküyor. Birden mboli ixi bart’aşa zuğa exrisk’un. 3’arişi rak’anepe iyen. (ÇM-Ğvant) Çok fazla rüzgâr esince deniz kabarıyor. Dağlar gibi su tepeleri oluşuyor. # Amseri tutast’e on / Mendaft’at rak’anişa / Ma si na mego3’ert’i / T’obaşa elit’işa. (ÇM, anonim) Bu akşam ay var / Çıkalım tepeye / Ben sana bakıyordum / Sen gizlice yukarı giderken. # Cençxva-ora komoxt’u / K’axi-k’inçi 3’i3’vilay / Guri yaği cadvasi / Rak’anepe moyilay. (ÇM-Ğvant) Bahar geldi / İspinoz ötüyor / Gönül sevinçli olunca / Tepeleri aşıyor. # Diyu do ç’umanişi / Gonşk’oruy rak’anepe / Anderi mazit’uk’o / Pşeri ozit’onepe. (ÇM-Ğvant) Sabah oldu / Tepeler aydınlanıyor / Ah bir söyleyebilsem / (İçimde) dolu söylenecekler. Mp’ula rak’ani gvozun. (AŞ-Ok’ordule) Duman dağın etrafında duruyor. Rak’ani mpula golagutun. (AŞ-Ok’ordule) Dağlarda duman karşım sıra duruyor. Meleni rak’k’ani tuta 3’k’umulay. (AŞ-Ortaalan) Karşı tepeden ay parıldıyor. Rak’anişi gemtumani rubaşa gebulur. (FN-Ç’anapet) Tepeden aşağı dereye iniyorum.K’at’a ndğaz melen rak’anis komok’axedun. (FN-Sumla) Her gün karşı sırtlara gidip, tepeyi arkasına alıp, oturur. Pucepe rak’ani k’ele mek’olapams. (FN-Sumla) İnekleri karşı tepelere doğru gönderiyor. Melen rak’aniz ar didi ç’ubri gedgin. (FN-Sumla) Karşı yamaçta büyük bir kestane ağacı var (= dikili duruyor). Xocak izani icoxaşi sersi-muşi rak’anepez ran3’k’alums. (AH-Lome) İmam ezan okuyunca sesi tepelerden yankılanıyor. Timurik, rak’anis giladgit’eren do k’ulanepeşa nubiraps (= ya da nubirs). (AK-Döngelli) Timur, bir tepede dikilmiş de kızlara doğru türkü atıyor. Mustafak rak’anis na-ren ncaşa bere yoçkumers. (AK-Döngelli) Mustafa tepede duran ağaca çocuğu gönderiyor.

[dey. rak’anişi mskveris-ti nunç’vals (FN) : çok cimridir] Osmanik rak’anişi mskveris-ti nunç’vals. (FN-Sumla) Osman tepedeki geyiği de sağar (= çok cimridir; her şeyi hesap eder). m3’k’iriz xardali gamimers; s. 3’im3’imi; nak’isi; xinç’ç’i; xesisi; t’at’i-mç’veri; k’it’ip’irozi

[dey. xeneri-rak’ani (ÇM) : Mısır’daki piramit.] Misiri-msva xeneri-rak’anepe kon. (ÇM-Ğvant) Mısır’da yapma tepeler var. → piramiti


rak’ani-dudi (ÇM) i. Dağın zirvesi. Ali k’at’a rak’ani-dudişa ext’asi İhuhuuuu !” deyi gamiyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali her dağın zirvesine çıktığında İhuhuuuu !” diye ünlüyor. → tim3a


ran → on[2]/ onu/ n/ oren


randums (AH) Eø har.f. I. Çok güzel parlıyor. Işıldıyor. 3’uk’alepe mt’ut’ate pşliç’i do k’alayleyi steyi randums. (AH-Lome) Kazanları kül ile ovdum da kalaylanmış gibi parlıyor. Xusenik ağani dolokunute randums. (AH-Borğola) Hüseyin yeni elbisesi ile parlıyor, ışıldıyor. Noğaşi tepe seri randums. (AH-Borğola) Çarşının ışıkları gece parlıyor. → k’vançxums/ k’vançxuy; prandums/ pranduy/ prandun; farfalams/ farfalay; 3’k’umulay; çxat’uy, çxat’ups, çxat’un, çxant’un, çxant’ums/ çxant’ups; valums[1]; tanups[2]

II. Ses [erg.] yankılanıyor. Sersik randums. (AH-Borğola) Ses yankılanıyor. → delilanden; gamilanden; gamagundun; nena narayen; gamadgitun; ran3’k’alums; n3’k’iyalums


ran3’k’alums (AH-Lome) Aø har.f. Ses [aps.] yankılanıyor. Xocak izani icoxaşi sersi-muşi rak’anepez ran3’k’alums. (AH-Lome) İmam ezan okuyunca sesi tepelerden yankılanıyor. → delilanden; gamilanden; gamagundun; nena narayen; gamadgitun; randums; n3’k’iyalums


ran3’uy (ÇM) Eø har.f. Çıngırdıyor. # Pujepe dolovupini Arak’li / Ç’indrağepe ran3’uy xolo merak’li. (ÇM-Ğvant) İnekleri Arak’liya doğru sürdüm / Çıngıraklar çıngırdıyor efkârlı.

f.-i. oran3’u : Çıngırdama. Orayoni oran3’u şeni toç’i bzdam. (ÇM-Ğvant) Orayoniyi çalmak için (= orayoninin çıngırdaması için) ipi çekiyorum.


raxat → raxat’i


raxat’i s.-z. ve i. Rahat. [< Arp.] I. s. Baba menciyoniz doxedaşi nincirs do raxat’i iven. (AH-Lome) Babam arkalıklı sandalyeye oturunca yaslanıyor ve rahat ediyor. Tkva hak tkvanebura doxedit. Raxat’i ivaten. (AH-Lome) Siz burada siz size oturun. Rahat olursunuz. Ha3’i dido içalişi ki obadalik’iz raxat’i ivare. (AH-Lome) Şimdi çok çalış ki ihtiyarlıkta rahat edeceksin. Çkunde arkadaşepe moxtaşi babakBerepe raxat’i ivanya do gale gamilams. (AH-Lome) Bize arkadaşlar gelince babam “Çocuklar rahat olsunlar” diye dışarı çıkıyor. # Raxat bort’i si ma sole maz*iri ? (*)(AH-Musazade, Y.T.) [Seni görmeden önce] rahat idim. Seni nereden görmüşüm ? [(*) Lazcada fırlatmalı konsonlar kelime sonunda bulunmaz. Dolayısıyla raxat’i sıfatının son vuayeli yutulduğunda /t’/ konsonu otomatik olarak forlatmasız /t/ konsonuna dönüşmüş olup raxat biçimi meydan gelmiştir.]

II. z. Da-çkimik gza jile na-gelibğu-dort’un nez*epeNanaz raxat’i ak’orobaz” ya do gzaz dubğamz (ya da : gelubğamz). (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim yolun üstüne dökülen cevizleriAnnem rahat toplayabilsindiye yola döküyor. Ali nosiyari bere ren. Mu-tu u3’vare raxat’i gamognams. (FN-Ç’anapet) Ali akıllı çocuktur. Ona ne söylersen kolay anlıyor. K’oçi nek’naşi oğinde goindven do miti raxat’i var-golalen. (AH-Lome) Adam kapının önünde uzanıp yayılıyor ve kimse rahat geçemiyor. Pi3arepe tudeni k’at’is raxat’i molisvaren. (AH-Lome) Tahtalar alt katta rahat diziliyor. Yuki-çkimi subuki ren. Raxat’-raxat’i bimer. (AH-Lome) Benim yüküm hafif. Rahat rahat götürüyorum. Ramazanik ek’o didi kvayepe raxat’i raxat’i yezdips ki. Man ar teği bile var-yemazden. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ramazan o kadar büyük taşlar rahat rahat kaldırıyor ki. Ben bir tanesini bile kaldıramam.

III. i. ♦ [dey. raxat’is ilaçaps (ÇX) EAL har.f. Rahatsız ediyor.] Yaşarik Orxani raxat’is ilaçaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) Yaşar Orhan’ı rahatsız ediyor. Emuk ma raxat’is ilamçaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) O beni rahatsız eder. → elobums; dvojay


raxmet’li s. Rahmetli. [< Arp. + Tür.] Raxmet’li p’ap’ulik getasulez dido msut’ulya oçanamt’u. (FN-Ç’anapet) Rahmetli dedem sebzelikte çok pazı yetiştirirdi.


raxna (PZ ~ ÇM) i. Örümcek. Raxnaşi bodas parpali nibu. (PZ-Cigetore) Örümcek ağında kelebek yakalandu. Xasanis raxnaşi boda gobun. (PZ-Cigetore) Hasan’a örümcek ağı sarılmış halde duruyor. → raxna; bobola-mosa, bobola, limsa-bobola, limsaşi bobola, bombula, bombola


raxna-mosa (PZ) i. Örümcek ağı. → raxnaşi boda, bobola-mosa mosa, bobola-mosa, limsa, bombula-lemsa, bombula-lemsi, bombula-msesa


raxunuy (AŞ-Ortaalan), raxunoms (AH) Eø har.f. Titriyor. Berek initen raxunoms. (AH-Lome) Çocuk soğuktan titriyor. Mtviriz dido na-goxtu şeni oxorişe moxtuşi initen raxunu. (AH-Borğola) Karda çok gezdiği için eve geldiğinde soğuktan titredi. Memet’i mtviriz dido goxtu do ha3’i raxunoms. (AH-Borğola) Mehmet karda çok gezdi de şimdi titriyor. → dardalams/ dardalay; iraxunams (FN-Ç’anapet); tirtinams, tirtins, uxutirtins, uxvatirtinen; z*anz*alaps; + araxunen

yet. araxunen : İstem dışı ve farkında olmadan titriyor. Berepe zuğaz dido dodgitanşi initen araxunenan. (AH-Borğola) Çocuklar denizde çok kalınca soğuktan titrerler.


referandumi i. Referandum. [< Fra.< Lat.] Han3’o 12 Eyluliz referandumi ivu do anayasaşi bazi maddepe dikturu. (AH-Lome) Bu yıl 12 Eylülde referandum yapıldı ve anayasanın bazı maddeleri değişti.


reik’a (AH-Lome) i. Yapılarda kullanılan ahşap ızgara. Çatı ızgarası. Bageniz doloxe va-amilen. Goşak3aperi reik’ape ustak mskalate galendon moşa3’k’ims. (AH-Lome) Kulübenin içine girilmiyor. Çürük çatı ızgaralarını usta merdivenle dışarıdan söküyor. Reik’a ç’uburişi ncate ixenen. (AH-Lome) Çatı ızgarası kestane ağacından yapılır.


reisi i. Reis. [< Arp.] Başkan. CavidikDulyaz amaptareya do k’at’a ndğaz reisiz mundiz ç’işun. (AH-Lome) Cavit İşe gireceğimdiye her gün reisin götünde koşuyor.


rejimi i. Rejim. [< Fra.] İranis molaşi rejimi ren. (AH-Borğola) İran’da mollah rejimi var.


Remezan-bayami (AH-Lome)(AK) i. Şeker bayramı. Han3’o Remezan-bayamis Mp’olişe oxtimu guriz miğun. (AH-Lome) Bu sene Ramazan bayramında İstanbul’a gitmeyi düşünüyorum. → Şeçeri-barami/ Şeçeri-bayami; Op’içu-dandra; Remezani-bayrami; Şeker-bayrami


Remezani (ÇM)(FN ~ AH)(AK) i. Ramazan. [< Arp.] 3’o Remezani Maryaşinaşi çxoroni ndğa mulun. Him ndğa op’içu cebgutaten. (ÇM-Ğvant) Bu yıl ramazan Ağustos ayının dokuzuncu gününe denk geliyor. O gün oruca başlayacağız. Remezanişi ndğaz 3’k’ari-suzi ar k’ele oçalişute k’oçi gamaxombun. (FN-Ç’anapet) Ramazan günü suzuz bir taraftan çalışarak insan tamamen kuruyor. Remezaniz Ç’anapetiz tevekeli mitik var-ip’içvamz. (FN-Ç’anapet) Ramazan’da Ç’anpet’te genelde kimse oruç tutmuyor. Baba do nana handğa noğaz renan. Remezani şeni k’umanya eç’opanoren. (AH-Lome) Babam ve annem bugün çarşıdalar. Ramazan için kumanya alacaklar. → Op’içu-ora, Op’içuşi-ora, P’içvanora


Remezani-bayrami (ÇM) i. Şeker bayramı. → Şeçeri-barami/ Şeçeri-bayami; Op’içu-dandra; Remezan-bayami; Şeker-bayrami


-ren/ -yen/ -en (HP) “Duyulmuş geçmiş zaman” göstergesi. → -eren/ -elen

I. [emp.] [1.tek. -re/ -ye; 1.çoğ. -ret/ -yet] Ar ndğas ar k’oçi ont’ule-muşis t’u-ren. (HP-P’eronit) Günün birinde bir adam kendi tarlasında imiş.

II. [perf.] Sadiği sit’maten ğurut’u. K’ayi çami ixmaru-ren. Ha3’i k’ayi ren. (HP-P’eronit) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Şimdi iyileşti. Uşkiyis tipi kogabğu-ren. Ramizik uşkiyis tipi guç’k’irams. (HP-P’eronit) Elma ağacının etrafını çok ot sarmış. Ramiz elmanın etrafındaki otu biçiyor. Felamurik pukiyi kogon3’k’u-ren. Mskva şua-muşi mulun. (HP-P’eronit) Ihlamur ağacının çiçek açmış. Güzel kokusu geliyor.

ren[1]/ oren[1] (AŞ-Dutxe), ren[1]/ yen[1]/ en[1] (FN ~ ÇX) [emp.şm.; 1.tek. (ko)bore (AŞ-Dutxe), (ko)bore/ (ko)boye (FN ~ AH), (ko)vore/ (ko)voye (HP ~ ÇX); 2.tek. (ko)re/ (ko)ye][emp.geç.1.tek. (ko)bort’i (AŞ-Dutxe)(FN ~ AH), (ko)vort’i (HP ~ÇX); 3.tek. (ko)rt’u/ t’u] → on[1]

I. Aø v.f. Var. Mevcuttur. Kyoişi gzaz dido dolok’ufa ren. (FN-Ç’anapet) Köy yolunda çok çukur (kasis) var. Ar kort’u, ar va-rt’u-doren. Ar oxoris ar mskva bozo kort’u-doren. (FN-Sumla) [Masal anlatmaya başlarken] Bir varmış, bir yokmuş. Bir evde güzel bir kız varmış. Nçxomepeşi didilepe na-en muşi şeni gamik’atams. (FN-Sumla) Balığın büyüklerini kendine ayırıyor. Skiri, daçxuri meskuru, ala maxva koren. Dişka yodvi do advaz. (AH-Lome) Yavrum, ateş söndü, ama közü var. Üzerine odun koy da tutuşsun. Ma kobort’aşa babak cuma-çkimiz xark’i nunç’inams. (AH-Lome) Ben varken babam kardeşime başkasını ortak ediyor. Ar-jur kilo çkva k’arfi kort’azna einç’en. (AH-Lome) Bir-iki kilo daha çivi olursa yetiyor. Hak jur k’oçişi doxunoni yeyi koren do Memet’i ulun. Hek mot goşirçak’en ? (AH-Lome) Burada iki kişinin oturacak yer varken Mehmet gidip oraya neden sıkışıyor ? Hek’o mamşkorinuşi lo3a, m3’utxe, na-ren gyari meona opç’k’omi. (AH-Borğola) O kadar açıkınca tatlı, tuzlu, var olan (bütün) yemeği arka arkaya yedim. Seriz bincirt’işi maxvas mt’eyi komobotvi. Sabaxtan ebiselisi xolo maxva kort’u. Var-meskure(r)et’u. (HP-P’eronit) Gece yatarken koru kül ile örttüm. Sabahleyin kalktığımda yine kor vardı. Sönmemişti. Amseri-ti dido x’ini ren. (HP-Mak’rial) Bu gece de çok soğuk var.

II. AL bul.f. ...-dedir/...-dadır. Xasani so ren ? - Oxoriz ren. (FN ~ ÇX) Hasan nerede ? -Evdedir. Mintxa t’azna t’az, ma va-bort’aşi oxoyişe mot-amoşkume(r). (AH-Lome) Kim olursa olsun ben yokken eve sokma. Mbulepez dido munt’uri ren. (AK-Döngelli) Kirazlarda çok kurtçuk var.

III. sü.f. [sırf 3.tek. emp.] 1. [“Bir süredir bir hal devam ediyor” ifadesindeki] “-dir/ -dır/ -dur/ -dür”. Tofikì dido ora ren var-miz*iyurt’u. Kenkve diyu do dibadu-doren. (FN-Ç’anapet) Tofik’i çok zamandır görmemiştim. Dişleri dokülmüş ve yaşlanmış. A mutxa komşuns. Nak’o ora ren var-gomaşinen. (FN-Ç’enneti) Aklımda bir şey var. Ama kaç zamandır ne olduğunu hatırlayamıyorum. Bere-muşi şeni sum 3’ana ren çilambre dobğams. (FN-Sumla) Çocuğu için üç senedir gözyaşları döküyor. Ma tutuni mebaşkvi. Ar tuta ren tutuni var-pşum yaaa ! (FN-Sumla) Ben sigarayı bıraktım. Bir aydır sigara içmiyorum ya ! Xasani ar xafta ren pi3ayiş jindole gyot’roxams. (FN-Sumla) Hasan, bir haftadır tahtanın üzerinde yatıyor, ve tahtalar onu rahatsız ediyor. Ar saat’i ren amabdgi do si kçumer. Oxoyis mot ninç’er do moinç’er ? (AH-Lome) Bir saattir ayakta seni bekliyorum. Evde ne oyalanıp duruyorsun ? K’oçik sum tuta ren goxve3’un do ar ndğaz var-nuşveli. (AH-Lome) Adam üç aydır yalvarıyor da bir gün yardım etmedin. Si na-k’vati dişka var-mogağu. Ar tuta ren gzaz giz*in. (AH-Lome) Sen kestiğin odunu getiremedin. Bir aydır yolda duruyor. K’at’u coğorişen imt’u do on3xonez na-meşilu sum ndğa ren, ha3’i moşulun. (AH-Lome) Kedi köpekten kaçıp tavan arasına saklandığı üç gündür, yeni (= şimdi) ortaya çıkıyor. Baba-skanik jur tuta ren si oxori gigorams. (AH-Lome) Baban iki aydır sana ev arıyor. Axmedi dido ora ren oxoris komolaxen. (AH-Borğola) Ahmet çok zamandır evin içinde oturuyor. Nak’o tuta ren p’rasa var-p’ç’k’omi. Limcineyi gyayi p’rasa p’at. (HP-P’eronit) Kaç aydır pırasayı yemedim. Akşam yemeğimiz pırasa yapalım. Mustafaşi berek jur 3’ana ren var-moxtu do ti-muşi goç’k’ondinapaps. (AK-Döngelli) Mustafa’nın çocuğu iki yıldır gelmedi de kendisini unutturuyor. K’ulanis mskva mskva xe uğut’u. Ama ar tuta ren meç’eç’i xogvabğu. (AK-Döngelli) Kızın güzel güzel eli vardı. Ama bir aydır siğil sardı. 2. [“Kaç keredir aynı olay takrarlıyor” ifadesindeki] “-dir/ -dır/ -dur/ -dür”. Zelixaz nak’o fara ren çayiz modvalu gundunun. (AH-Lome) Zelixa’nın kaç keredir çayda ayakkabısı kayboluyor. Pucik jur 3’ana ren mozari doyinams. (AH-Lome) İnek iki yıldır dişi dana doğuruyor. Çkar şansi var-miğun. Aya masumani seferi ren hep-yeği mulun. (AK-Döngelli) Hiç şansım yok. Bu üçüncü seferdir hep-yek geliyor.


ren[2]/ oren[2] (AŞ-Dutxe), ren[2]/ yen[2]/ en[2] (FN ~ ÇX) [emp.şm.; 1.tek. bore (AŞ-Dutxe), bore/ boye (FN ~ AH), vore/ voye (HP ~ ÇX); 2.tek. re/ ye][emp.geç.1.tek. bort’i (AŞ-Dutxe)(FN ~ AH), vort’i (HP ~ÇX); 3.tek. rt’u/ t’u] AY k.f. (Biri bir şey)-dir/-dır/-dur/-dür. [Türkçe “-dir” ekinin tersine, Lazca ren fiili eksiltilmez.] Ma Lazi bore. (AŞ-Dutxe)(FN ~ AH) Ben Laz’ım. Çayiş t’ik’ina pampa oren. (AŞ-Dutxe) Çay sepeti hafiftir. Mustafa Fadumeşi noğame ren. (AŞ-Dutxe) Mustafa Fatma’nın nişanlısıdır. Mustafa Fadumeşi komoci ren. (AŞ-Dutxe) Mustafa Fatma’nın kocasıdır. Fadume Mustafaşi çili ren. (AŞ-Dutxe) Fatma Mustafa’nın karısıdır. T’ermoşişiz Bozoşi-ti gyoz*inan. Bozoşi elaçama ren. (FN-Ç’enneti) T’ermoşişi’lere Bozoşi de denir. Bozoşi takma adıdır. Gepti do bo3’k’ediyiz karmat’e ok’oxveri t’u. (FN-Sumla) İnip baktığımda değirmen bozulmuş halde idi. Nçxomiş gyari p’işen doni xes nçxomiş şura malems. Xolo obononi bore. (FN-Sumla) Balık yemeği yaptıktan sonra (yaptıktan beri, yaptıktan bu yana) elim balık kokuyor. Yine yıkamam gerekiyor. Zabuni bore-i, p’eya ? Dido upi gemçams. (FN-Sumla) (AH-Lome) Çok terliyorum. Acaba hasta mıyım ? Umiteli bort’ik’o mu bikomt’i. (AH-Lome) Kimsesiz olsam ne yapardım ? Mintxa t’azna t’az, ma va-bort’aşi oxoyişe mot-amoşkume(r). (AH-Lome) Kim olursa olsun ben yokken eve sokma. Yaşari terzi yen. Dolokunu-muşi muk iç’ams. (AH-Lome) Yaşar terzidir. Kendi elbisesini kendi diker. Naya ç’ut’a ren ? - Tudeni ç’ut’a ren. (AH-Lome) Hangisi küçüktür ? - Alttaki küçük. Mişi k’uçxe ç’ut’a ren ? - Çkimi ç’ut’a ren. (AH-Lome) Kimin ayağı küçüktür ? - Benimki küçük. K’oçi mşkorineri t’aşi mpalu mç’k’udi-ti bureği steri ipxors. (AH-Lome) İnsan acıkmış olunca yavan ekmeği de börek gibi yer. Biç’i-çkimik ovro 3’aneri rt’uşi bilgisayari ixmaru. (AH-Borğola) Oğlum sekiz yaşında iken bilgisayarı kullandı. Doğanik, dido mşkorineri rt’aşi masaz na-ren oç’k’omalepe gekosums. (AH-Borğola) Doğan, çok aç olunca (= çok acıkınca) masadaki yiyecekleri silip süpürüyor (= yiyor). Oğineşi ndğaz na-p’ç’k’omi gyari mu-n-ort’u, var-gomaşinen. (AH-Borğola) Önceki gün yediğim yemek ne idi, hatırlayamıyorum. Ç’andaşa mitiz var-dobucoxi. Çkinebura bort’it. (HP-P’eronit) Düğüne kimseyi çağırmadım. Biz bize idik. Heşo na-t’u var-miçkit’es. Çkinebura haşo bisimadit. (HP-P’eronit) Öyle olduğunu bilmiyorduk. Kendimizce böyle düşündük. Ma Ali mcoxons. Edo ma vit’o-çxoro 3’aneyi voye. (HP-K’ise) Adım Ali’dir. Ve ben on dokuz yaşındayım. Jileni x’onaşi lox’a 3’k’ari dido x’ini ren. (AK-Döngelli) Yukarıki tarlanın tatlı suyu çok soğuktur. Çkin Lazi voret. (ÇX-Çxalazeni, TM) Biz Lazız. → on[2]


rende (FN ~ HP) i. Rende. [< Far.] Faruk’ik pi3ayiz rende geçams do otutxanams. (FN-Ç’anapet) Faruk tahtayı rendeleyip inceltiyor. Sabrik pi3aiz rende usumels. (FN-Sumla) Sabri tahtayi rendeliyor. Ncaz rende bikom. (AH-Lome) Ağacı rendeliyorum. Ncaz rende gepçam. (AH-Lome) Ağacı rendeliyorum. Ncas rende geçams. (AH-Borğola) Ağaca rende vuruyor. → torpu; erende


rengi i. Renk. [< Far.] Nanak porçape ok’onaxuyiz kçe porçapez mç’ita rengi meyaktu. (FN-Ç’anapet) Annem gömlekleri beraber yıkayınca beyaz gömleklere kırmızı renk bulaştı. Nanak kçe porçapez mç’ita rengi uktinu. (FN-Ç’anapet) Annem beyaz gömleklere kırmızı rengi bulaştırdı. → kçana


resimi/ ressimi i. Resim. [< Arp.] I. Desen. [< Fra.] “Ressimi p’aredeyi şk’imi şk’ala mot-i3’oner. Ma na-bikum st’eri msk’va va-gaxenen. (AŞ-Ortaalan) “Resim yapacağımdiye benimle yarışma. Benim yaptığım gibi güzel yapamazsın. Xasanişi 3’ut’eli bozomotak cumadi-muşiz resimi oğarapu şeni kart’ali nunç’inams. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın en küçük kızı resim çizdirmek için amcasına kâğıdı yaklaştırıyor. Tenak resimi ikoms. (FN-Sumla) Tena resim yapıyor. Dido mskva resimi ğarumt’u. Ar tutas oğaru naşkuşi mteli moyagu. (AH-Borğola) Çok güzel resim çiziyordu. Bir ay çizmeyi bırakınca tamamen [isteği biterek] vazgeçti. Skafit’iş resimi şeni teşek’k’uri goğodam. (HP-P’eronit) Skafit’inin deseni için sana teşekkür ederim.

II. Fotoğraf. [< Fra. < Yun.] Berek nana-muşişi resimi duvayis noç’ambams. (PZ-Apso) Çocuk annesinin resmini duvara yapıştırıyor. Ar resimi-ti ma komegincğona. Şk’imi ocaği on. Ma nam vore ? Yat’i miçinare-i ? (PZ-Cigetore) Bir resim de ben sana göndereyim. Benim ailemdir. Ben hangisiyim ? Bakalım, beni tanıyacak mısın ? Ramazani resimi gamiğay. (ÇM-Ğvant) Ramazan fotoğraf çekiyor. Axmet’i Feride mask’indi mvodvamt’aşa a resimi koduzdi. (AŞ-Dutxe) Ahmet Feride’ye yüzük takarken bir resmini çek. K’uçxe ç’unç’u resimi-sk’ani zade msk’va on. (AŞ-Ok’ordule) Yalın ayakla [çekilmiş] fotoğrafın çok güzel. Resimi zduy. (AŞ-Ok’ordule) Resim çekiyor. Resimi gamomiğay. (AŞ-Ok’ordule) Resmimi çıkarıyor. Coşkunik bere-muşiş resimi gamiğams (= dizdams). (FN-Sumla) Coşkun çocuğunun resmini çekiyor. Berek, “Resimi var-az*iyu ya do k’oçiz toliz norçak’ams. (AH-Lome) Çocuk, “Fotoğrafı göremedi diye adamın gözüne sokuyor. Axme’tiz makine uğun. So mskva mutu z*irasen resimi gamimers. (AH-Lome) Ahmet’in [fotoğraf] makinesi var. Nerede güzel bir şey bulsa resmini çekiyor. Memet’ik mcveşi resimepe bri3’oms. (AH-Borğola) Mehmet eski resimleri yıpratıyor. Rizak resimi eşimers. (HP-P’eronit) Rıza fotoğraf çekiyor. Xasanik resimi gamimers. (HP-P’eronit) Hasan fotoğraf çekiyor. → suret’i; me3’omilaII; fot’orafi, fot’oğrafi; sureti, sifet’i


reyi (PZ ~ AŞ) i. Rey. [< Arp.] Oy. Ma ham seferi moxt’asen seçimis reyi-şk’imi sosyalist’epes mepçare. (PZ-Cigetore) Ben bu sefer gelecek seçimde oyumu sosyalistlere vereceğim. Mecburi var-ort’uk’o reyi var-voxmarart’u. (ÇM-Ğvant) Mecburi olmasaydı oy kullanmayacaktım. Hust’ineri seçimi himu reyi va-mepçare. (AŞ-Ok’ordule) Şimdiki seçimde ona oy vermeyeceğim.


rgineri part. → irginen


rgun (ÇM) AL hal f. Bitki [aps.] bir yerde [lok.] dikilidir. Alişi msut’olyape goğoberi doloxendo rgun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin şeker pancarları çitin içinde ekilidir. dgun, cedgun; ceren; gedgin; dorgun, dvorgun; orgun


rik’i (AH) i. Çelikçomak. Rik’i beroba-çkimiz dido bistert’it. (AH-Borğola) Çelikçomak oyununu çocukluğumuzda çok oynuyorduk. Bere bort’itşi tipepunas rik’i bistert’it. (AH-Borğola) Çocukluğumuzda çimenlikte çelikçomak oynardık. mili-oyini


rok’a (AH) i. Mısır koçanı. Lazut’i-çkuniz mtelli jur jur rok’a elaçans. (AH-Lome) Bizim mısırlarda hep ikişer koçan var. Lazut’is Avropa-gyubre gubği. Avropa-gyubrek jur jur rok’a oçanams. (AH-Lome) Mısıra Avrupa-gübre vur. Avrupa-gübre çifter çifter koçan veriyor. Doğanik ont’ulez na-t’axu lazut’işi rok’ape gzaş k’ele elobğams. (AH-Borğola) Doğan tarlada kırdığı mısır koçanlarını yol tarafına yığıyor. → ç’eba[2]; korza; nç’olo


Romanya (AH-Lome)(AK) i. Romanya. 3’oxle Lazistanişen Romanyaşe oçalişu şeni ulut’ez-doren. (AH-Lome) Eskiden Lazistan’dan Romanya’ya çalışmak için giderlermiş. Romanyaşen dido k’oçi Turkiyeşa mulun do içalişeps. (AK-Döngelli) Romanya’dan çok insan Türkiye’ye geliyor da çalışıyor. → Rumeni-msva, Romenya


Romenya (AH-Borğola) i. Romanya. Romenya Bulgayistanişen m3ika daha jin ren. (AH-Borğola) Romanya (haritaya bakışta) Bulgaristan’dan biraz daha üsttedir. → Rumeni-msva, Romanya


rot’i i. Rot. Araba-çikimiş rot’i gamamilu. (FN-Sumla) Arabamın rotu çıktı.


rozeti i. Rozet. [< Fra.] Musak yakaz rozeti elidaz*ams. (AH-Borğola) Musa yakasına rozet takıyor.


rt’a, rt’as/ rt’az, rt’aşa, rt’i, rt’u, rt’uşi vs → ren/ yen


ruba (PZ ~ AH) i. [çoğ. rubape] I. (PZ ~ FN-Ç’anapet) i. Dere. Nehir. Irmak. Seris rubapes moy-gulur. Himinepes kva it’oçen. (PZ-Apso) Gece ırmaklarda gezme. Oralarda taş atılıyor. Ruba imordasis gzaşa moyaben. (PZ-Apso) Dere suyu büyük olduğu zaman suyu yola kadar çıkıyor. Berek rubaşi 3aepe cun3’orams. (PZ-Apso) Çocuk ırmağın suyunu (balık tutmak için) kesiyor. Ruba dosk’uru. (PZ-Cigetore) Dere kurudu. Xasanik rubas nut’obalams. (PZ-Cigetore) Hasan ırmağın önünü kesiyor (= gölleştiriyor). Ruba, 3’ari didi iyasi gzaşa 3’ari elvobay. (ÇM-Ğvant) Dere suyu büyük olduğu zaman yola vuruyor (= suyu yola kadar çıkıyor). Bet’i mç’ima şuk’ule ruba şk’ala xijilopona diyu. (ÇM-Ğvant) Büyük yağmurdan sonra dere kenarında çakıllık oluştu. Ali ruba var-meyalasi xincişa gvakten. (ÇM-Ğvant) Ali dereyi geçemeyince köprüden geçiyor (= köprüyü kullanıyor). Mtuti ar miti azirasi ar pirçi oraşi ruba dolilay. (ÇM-Ğvant) Ayı birini görünce bir anda dereyi boyluyor. Ruba 3’ari didi iyasi gzaşa 3’ari cegutun. (AŞ-Ok’ordule) Dere suyu büyük olduğunda yollara gelen su orda duruyor. Rubaşa cebit’i. Ali gza memagu. (AŞ-Ok’ordule) Dereye iniyordum. Ali bana yolda rastladıRuba dirdu. Gzaşa kextu. (AŞ-Ortaalan) Dere büyüyüp yola çıktı. Rak’anişi gemtumani rubaşa gebulur. (FN-Ç’anapet) Tepeden aşağı dereye iniyorum. Xasanik ağne oxori ok’odu şeni rubaşe kva zdums do naylaşi ogine ok’obğams. (FN-Ç’anapet) Hasan yeni evi inşa etmek için dereden taş taşıyıp serenderin önüne yığıyor. Alik ondğe şkule var-içalişu do ruba gamamtumani gamilu. (FN-Ç’anapet) Ali oğleden sonra calışmadı ve dere boyu aşağı çekti, gitti. → abca/ abja (ÇM ~ FN); ğali (FN ~ ÇX)(AK)

II. (AŞ ~ AH) Vadi. Ruba mp’ula dologutun. (AŞ-Ok’ordule) Vadide duman duruyor. Hekoşa olva şeni sum ruba golaxt’are. (AŞ-Ortaalan) Oraya gitmek için üç vadi geçeceksin. Mart’i moxtayiz rubapez mpula dolodgitun. (FN-Ç’anapet) Mart gelince vadilere sis doluyor. Rubaz na-golicinu zap’işi jindole golobulur. (FN-Ç’anapet) Vadide yanlamasına uzanan kar yığınının üstünden geçiyorum. Okti rubapez lazut’i ixaçket’aşi nanak tasi jilendoşen 3’alendo k’ele gonvalams do gelobğams. (AH-Lome) Rampa vadilerde mısır ekilirken annem tohumları yukarıdan aşağıya doğru sallayarak serpiştiriyor. Çkuni ont’uleşi dolo-rubas dido k’ayi lazut’i içanen. (AH-Lome) Bizim tarlanın derince vadi kısmında çok güzel mısır yetişiyor. Dido ixi baraşi rubaşi lazut’epe iri-xolo dolipinen. (AH-Lome) Çok rüzgâr estiği zaman vadideki mısırların hepsi yere seriliyor. Lazonaz germapeşi rubapeşen ğalepe gelulun. (AH-Borğola) Lazonada dağların vadilerinden ırmaklar akar.


ruba-k’at’u (ÇM) i. Su samuru. Ruba-k’at’u rubape çxomi oç’opu şeni ikten. (ÇM-Ğvant) Su samuru derelerde balık tutmak için dolaşıyor. → 3’onari, abca-k’at’u, 3’ari-ğut’u


rumeli (AK) s. [hava hakkında] Bulutlu ve kapalı. Andğa t’aroni rumeli ren. (AK-Döngelli) Bugün hava bulutlu-kapalıdır.


Rumeni (ÇM) s. ve i. Romen.


Rumeni-msva (ÇM-Ğvant) i. Romanya. Rumeni-msva zuğa melenk’ale on. (ÇM-Ğvant) Romanya denizin karşı kıyısındadır. → Romanya, Romenya


Rumi (AŞ-Ortaalan)(AH-Lome)(AK) s. ve i. Rum. Rumepe hako gza do kyopri dido ey. (AŞ-Ortaalan) Rumlar burada yol ve köprü çok yaptılar. 3’oxle Lazepe Ermeni do Rumepe k’ala k’omşi t’ez-doren. (AH-Lome) Eskiden Lazlar Ermeni ve Rumlar ile komşu imişler. Kibrisis Turki do Rumepe skidun. (AK-Döngelli) Kıbrıs’ta Türk ve Rumlar yaşıyor. Abdulak açma xaçkup’t’uşi let’aşen Rumepeşen doskidineri ar dergi muşaxtu. (AK-Döngelli) Abdullah açmayı kazıyorken topraktan Rumlardan kalma bir küp çıktı. → Urumi; [Yunanlı] Yonani


Rusi s. ve i. Rus. Rusepe moxt’esi jur Rusi ar Ermeni keluk’aturt’u. (ÇM-Ğvant) Ruslar gelince iki Rus’un yanında bir Ermeni var idi. Uk’rani-msva Rusepe keç’opey. (ÇM-Ğvant) Ukrayna’yı Ruslar aldı.


rut’ubeti i. Rutubet. [< Arp.] Çuruğayiz dido rut’ubeti iven. Mç’k’udi na-dodvare yeyiz muşebura domt’k’orun. (AH-Lome) Temmuz ayında çok rutubet olur. Ekmek, koyacağın yerde kendi kendine küflenir.


ruza (FN) i. Ceket. Hırka. Alik ruzaşi mpulepe ok’idaz*ams. (FN-Ç’anapet) Ali ceketinin düğmelerini ilikliyor. Nana dulyaşe moxtayiz na-moi3’k’asen ruza nek’la k’ala elok’idams. (FN-Ç’anapet) Annem işten gelince çıkardığı ceketi kapının yanına asıyor. Ruza do porçaşi araz fit’ik’ozi goşobun. (FN-Ç’anapet) Ceketle gömlek arasında iç çamaşır asılı duruyor. Pederi dulyaşe moxtayiz ruza moi3’k’amz do k’alatiz geyodumers. (FN-Ç’anapet) Babam işten gelince hırkayı çıkarıp sepetin üstüne koyuyor. Amet’işi ruzaşi cebiz mu eloç’abun ? (FN-Ç’anapet) Ahmet’in hırkasının cebinde ne yapışık duruyor ? Ruza dido imjorayiz m3ika goikçanen. (FN-Ç’anapet) Hırka güneşte çok kalınca (= çok güneşlenince) biraz soluyor. Tutxu ruzaz ini yekten goşolamz. (FN-Ç’anapet) İnce cekete soguk hemen geçiyor. Ğoma çkuniz na-doskidu-dort’un p’ap’ulişi ruza handğa biç’i-çkimik oxorişa nuğamz. (FN-Ç’anapet) Dedenin dün bizde unuttuğu hırkayı bugün oğlum evine götürüyor. P’ap’uliz na-geyokunz ruzaz p’anda ar k’afri3’a kelo3onz. (FN-Ç’anapet) Dedemin üstünde duran cekette her zaman bir çengel iğnesi takılı. [ceket] cek’eti, cek’et’i, ceketi; [hırka] xirk’a; libade; mont’k’omeri