Türkçe-Lazca indeks K-R
● Maddebaşı olarak Türkçe fiillerin, fiil-isim hali (ör. gitmek, olmak vs) değil, kökü (ör. git-, ol- vs) gösterilmiştir.
◘ Bir fiilden kurallı olarak türeyen kelimeler (ör. otur- > oturul-, oturt-, oturtul-, oturma vs) genelde ayrıca maddebaşı edilmemiştir.
● Türkçe’de oldurgan ve ettirgen olan fiiller arasında Lazca olarak ettirgen olmayan fiile denk düşenler, ayrıca maddebaşı edilmiştir. Ör. ye- [= imxors/ imxoy; ipxors; ç’k’omups] ve yedir- [= çams/ çaps]; karış- [ant’alen, int’alen vs] ve karıştır- [unt’alun, unt’alams vs].
◘◘◘ Bu sayfalar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımıza ait kelime listesi olup bir “Türkçe-Lazca sözlük” değildir. Kelimelerin mecazi kullanımlarının çoğu gösterilmemiştir.
◘ Aşağıdaki listede Lazca faydalananlı fiillerin çoğu gösterilmemiştir. Bunlar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımızda genelde faydanalansız fiillerin alt-maddesi olarak yer almaktadır.
K
kaba karışık (saç, sakal, bıyık, göğüs kılları) : bonz*olyayi; bonz*oa, bonz*ola
kabadayılık : komoloba
kabahat : k’abaat’i
[birinin] kabahatini ört- : gum3udams; numskvanams; gumskvanams; molapams[2]
kabak : k’ast’ane; ore; feli, x’ox’ore, x’ox’ori
kabak [vs gibi sebzelerin yeni büyümeye başladıkları durumu] : ore-k’op’ali
[olgunlamamış] kabak : nç’olo
kabak içi : ore-noxlap’e
kabar- [= şiş-]: floxt’un, froxtun
kabar- [= art-] : mvanz*inen; manz*inen, manzinen
[birine ait bir şey] kabar- [= art-]: eyanzinen
[deniz] kabar- [= deniz büyü-]: empunII; exrisk’un; epunII; irdenIII; epumsII
[(ateşte konan) sıvı] kabar- : empunI, epunI; epumsI; yepun
kabarcık : froxti/ floxti; mbareri; p’up’u3’i; k’op’i
Kâbe : Çabe, Kyabe
[ağaçtan yapılmış oyma veya ekleme yağ] kabı : k’adina
kabız : ink’ip’azi
Kabirse deresi : K’ap’istonari Ğali
[ağaç] kabuğu : t’ebiII; t’k’ebiII
[cevizin yeşil] kabuğu : ğampu, ğampo
[ekmeğin] kabuğu : kerenç’i
[fındığın yeşil] kabuğu : ç’aç’a
[fındık ve cevizin] kabuğu : çepla, çapla
[kestane, çam, köknar ve ladin ağacının] kabuğu : k’abuği; çerçi, kerki
[kestane meyvesinin dikenli] kabuğu : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka
[kestane ve kiraz ağacının] kabuğu : msurtu
[meyvenin soyulmuş veya soyulacak olan] kabuğu : ker3ela
[elma, armut vs ve salatalık, kabak, domates vs’nin soyulmuş] kabuğu : nop’ro3e
[meyve, fasulye vs’nin soyulmuş] kabuğu : 3epla; nop’ro3i
[kullanılmayan yemiş] kabuğu ve artıkları : pexvaII
[yaranın üzerinde oluşan] kabuk : ğampu; kapka
[yaranın üzerine] kabuk bağla- : modumers; moyodumers/ moodumers
kabuklu [fındık veya ceviz] : çeploni
[hoş olmayan olayı sabrederek sessiz kalıp] kabullen- : iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims
[rüyada] kâbus gör- : e3’abğen
kaç : muk’u; nak’u, nak’k’u, nak’o; muk’oII
kaç (fiyat, ücret) : muk’oI, mu k’oI
kaç- [= kendini korumak için hızlı koş-]: imt’en; amt’en
kaç- [= toz vs giriver-]: capirçen, cvapirçen
[birine ait bir şey] kaç- : amt’en
[(birinin) elinden] kaç- : amt’en; gamvaç’irday
[(birinin) gözü önünden] kaç- : k’o3’imt’en[2]; go3’imt’en[2]
[işten vs] kaç- : k’o3’imt’en[1]
kaça : muk’us; nak’us; nak’uşa, nak’k’uşa; nak’oz
kaçak : k’açaği; mt’ineri
[birinden ya da bir şeyden] kaçıp dön- : gvakten, gakten
kaçır- : omt’inams/ omt’inay/ omt’inaps
[taşıma aracını] kaçır- : amt’en
Kaçkar dağları : K’açkari
kadar : şuk’uri; şuk’u; k’onari, k’o[2]
[...-diği] kadar : şuk’uri; şuk’u; k’onari
[...-(y)e] kadar : şuk’u; -şa[3]; şakiz/ şakis
[...-(y)ene] kadar : -şa[6]; şakiz/ şakis
kadayıf : kadayifi, k’at’ayifi
[birinin] kaderindedir : nanç’arams/ nanç’aray; naç’arams, naç’araps; noç’ars
kadın : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca
[yaşlı] kadın : kçini, xçini
[zayıf ve çirkin yaşlı] kadın : kçin-k’ok’ari[2], xçin-k’ok’ari
kadın hortlak : cazi
kadın imecesi : noderi
kafa : dudi; ti
kafa mafa : ti-tva
[birinin] kafası şiş- : ti gan3oren
kafası yamuk : ti-ilakteri
[bir şeyi yapmayı] kafasına koy- : nosis delixunams; dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps; dilingonaps
kafaya takma- : oxuşk’ums; naşk’uy; oxuşkumers; nok’ank’amsII
kafayı yiyip akılsızca şaşır- : ap’ant’en
Kafkas kara orman tavuğunun dişisi : mt’a-korme[2]
Kafkas kara orman tavuğunun erkeği : ngola-mamuliI
kâğıt : çağet’i, ç’ağet’t’i; supa; suparaII; k’art’ali, kart’ali
[at] kah şaha kalk- [= kah çifte at-]: mo3’it’aik’ams
kahret- : marazi muselams
kahvaltı : k’afalti
kahve : k’ave
kâkül : papaxi; çoçok’a
[arada yatay] kal- : eşaz*in
[arkada ya da geride] kal- : ek’ask’udun, ek’askidun
[arta] kal- : mosk’udun; moskidun
[artık olarak] kal- : cesk’udun, geskidun
[birine ait bir şey arkada] kal- : ek’usk’udun; ek’osk’udun, ek’voxk’udun, ek’oskidun, ik’oskidun, ik’voskidun
[(satılmayıp birinin) elinde] kal- : xez oxoskidun
[(kız evlenemeyip) evde] kal- : elaskidun
[olduğu yerde] kal- : cesk’udun
[ortada çaresiz] kal- : amaskidun
[sırılsıklam, toz toprak içinde, ya da kan ter içinde] kal- : din3’en
[(iş, dert, sorun vs birinin) üzerine] kal- : cot’roxun, gyot’roxun, gyot’ruxun
[yan tarafta ya da kenarda] kal- : elask’udun, elaskidun, ilaskidun
[(bir şey birinin) yanına] kal- : oxoskidun
[yatıya] kal- : dogutun; dodgitun
kalabalık : k’aabaluği
[bir evde yemek yiyen] kalabalık bir sayı : lavoni
kalas : k’alasi/ k’alassi
[kapının altındaki] kalas : nek’na-mekosale
kalay : k’alayi
kalaycı : k’alayci
kalaylanmış : k’alayileri
[insanı] kalayla- [= bolca söv-] : oxuç’k’adams
kalaylat- : k’alayi dusums; k’alayi coçamapay; k’alayi oxenapay; k’alayi coçapay; k’alayi gyoçapams; ok’alaylapams; k’alayi oxenapams
[birinin] kalbi kırıl- : guri ut’roxun
kalbi kötü : guri-gek3aperi
[birinin] kalbini acıt- : xalums/ xalups
kalça : t’ut’uli[1]-II; mesoğoni
[alttan yukarıya] kaldır- : ezdums/ ezduy; ezdims/ ezdips, yezdips; ek’azdums/ ek’azduy; e3’azdims; i3’ozdips
[(birine vurmak için) elini ya da eli ile sopa vs’yi] kaldır- : munkinams
[(yatmış halde olan birini) yataktan ya da (oturmuş halde olanı) ayağa] kaldır- : moselams, mvoselay/ moselay; eyoselams/ eyoselay, yoselams/ yoselaps
[(yatmış ya da oturmuş halde olanı) ayağa] kaldır- : dodginams, dvodginay, dodginay, dodginaps; yodginaps
[rafa] kaldır- : ezdums
[(ip veya tel gibi çekici araçla) yüksek yere] kaldır- : eyonç’ams/ eyonç’ay; yonç’ams/ yonç’aps
kaldırıl- : eizden, yazden
kalem : k’elemi, k’alemi; onç’araşe, onç’arale
kalın : mçxu
kalın (kumaş) : p’eci, mp’eji
kalın ceket : libade; mont’k’omeri
kalıp : k’alobi, k’alop’i
kaliteli : vorsi; vrosi/ vrossi; k’ayi/ k’ai
kalitesiz : xizani
kalk- : moiselams/ moiselay; eiselay/ eisels/ eiselams/ eiselaps; yedgitun
[araba] kalk- [= hareket et-] : eisey
[(aniden) ayağa] kalk- : mo3’uk’ap’ams[1]/ mo3’uk’ap’ay[1]; e3’uk’ap’ayII; e3’uk’ap’unII; yuk’ap’unII; eipxasen
[cansız cisim kendiliğinden] kalk- : moiselen
[kar] kalk- [= kayb ol-] : ezdun, ezduy
[ortadan] kalk- : eizden, yazden
kalkan [büyük, yassı, derisi düğme denen birtakım sert çıkıntılarla örtülü olan ve bir yanı üzerine yüzen beyaz etli balık] : siyak’i
kalkıp bir şey yap- : gedgitu do [+ fiil]; nuxtu do [+ fiil]
kalleş : zurk’a st’eri
kalorifer : k’aloriferi
kalp : guri
[odun yarmaya yarayan] kama : sali, sili, siyili
kama otu : isiri
kamga : noxlap’e, noxap’ule
[erkeklerde] kamış : k’amişi; ole
[erkeklerde] kamışın ucundaki deri : oleşi parpa[2]-II
[balık avlanmada kullanılan] kamış olta : on3’aponi
kamyon : k’amiyoni, kamyoni
kamyonların tahata kasası : xaatiIII
kan : din3xiri, di3xiri, z*i3xiri
kan çıbanı : k’an-çibani
kan- : moğerdun; doloxedunII
[birine ait bir şey] kana- : din3xiri nayoren; din3xiri calen; di3xiri daben; dvaz*i3xiren
kanal [= hark; ark] : xerk’i, xergi, xargi
[kuş ve böceklerde] kanat : msva, msvala
kanat ger- : fik’iaşa iven
[henüz yumurtlamaya başlamayan dişi] kanatlı (= tavuk, kuş vs) : varik’ina
kanca : ok’enk’ele
[misinaya takılan] kanca : k’anca; anç’esi; ank’esi
[evin dış kapısını içerden kapatan] kanca biçiminde özel sürgü : k’ulaç’idi, nk’olak’idi, k’olak’idi; k’urak’i
kancık [= hayvanlarda dişi]: zura
kançıbanıotu : balarz*aği
kandır- [= aldat-] : moğordinams/ moğordinay; mvoğuredinay; moğerdinay/ moğerdinams/ moğerdinaps, mvoğerdinaps; doloxunams
kandırıl- [= aldatıl-] : moğordams/ moğorday; moiğuredinen, moiğerdinen; moğerdams/ moğerdaps
kandırıl- [= kazıklan-] : amaçven; amamçven; doliç’open; ixoden
kanepe : mesofa; sediri; memsofa, memsufa; divani
[yaranın iltihaplanıp iltihabın bitmesinden sonra gelen] kanımsı sıvı : cicğa
kanlan- : din3xi(r)yari iyen; goidin3xiren, goidi3xiren, guidi3xiren, guiz*i3xiren
kanlandır- : godi3xiroms
kanlı : din3xiryari, din3xiyari, din3xiyayi; di3xironi
kanser : k’anseri
kantar : k’antari; o3’onaşe; o3’inale
kanun : usumiII; k’anuni
kap : k’abi, k’ap’i
[içinde tanelerin ezildiği taş veya tahta çukur] kap : ovle[1]
[kestane kabuğundan yapılan, öteberi yiyecek ve meyve kurutmaya yarar] kap : ovle[3]
kap kacak dolabı : taro
kap kacaklar : k’ap’i/ k’ap’p’i; angi
kap- : icibalams, ijibalay; incibalay; incupalams, incubalams; icubalams
[(birinin) elinden] kap- : go3’uğams; go3’umers, gu3’umers; gu3’umars; go3’uncubalams
[(bir şeyi birinin) eline geçmeden önce] kap- : nucubalams
[yandan] kap- : xe elaçams[7]
[(bitki veya bulut bir şeyin) etrafını] kapa- : gvatven
[(bitki veya bulut bir şeyin) üzerini] kapa- : goyatven; mvatven, matven
[gözlerini] kapa- : meduy
[(bir şeyin bir) kısmını] kapa- : metragums
kapak : k’apaği, k’ap’aği
[üste doğru açılan sürgülü kapakların içine yerleştirilmiş sürgülü] kapakçık : 3’uluğami
[pencerenin] kapakları : nek’la
kapalı [hava] : mureci, muroci
kapan : k’apani; 3’ingiliç’iII; tuği; gedgale
[okul vs] kapan- : cink’olinen, cink’olenII, geink’olenII; gink’ilen
[(bir şeyi kendi) arkasına] kapat- : mok’vatven, mok’atven
[aydınlığa karşı] kapat- : getragums
[delikleri] kapat- : nz*gipumsII
[dükkânını] kapat- : ok’k’utuy
[(bitki veya bulut bir şeyin) etrafını] kapat- : gvatven
[gözlerini] kapat- : genk’olums
[hava] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars
[kapıyı] kapat- : landums
[kapıyı çarparak] kapat- : noğramams/ noğramay
[kapıyı eliyle tutarak iyicene] kapat- : gelandums
[kapıyı içeriden] kapat- : golimers; gulumers
[kapıyı, pencerenin kapağını vs içeriden kendine doğru çekip] kapat- : molazdams, molazduy/ molazdums; mozdips
[kapıyı içeriden veya dışarıdan] kapat- : golumers
[(bir şeyin bir) kısmına (bir şeyi) koyup] kapat- : nutuy[2], nutumers[1]/ nutumels
[(okuduğu) kitabı] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars
[kümesin kapısını] kapat- : nutums/ nutuy[1], nutumers[2]
[musluğu] kapat- : cenk’olums/ cenk’oluy, genk’olums, genk’ilums/ genk’ilups
[musluğu ya da vanayı çevirip] kapat- : golumers
[(bir şeyin) önünü] kapat- [ = (bir şeyi) kendi arkasına kapat-] : mok’vatven, mok’atven
[(birinin) önünü bir şey ile] kapat- : mok’utums/ mok’utuy, mok’utvay; mok’utumers, mok’utumels, muk’utumars
[(kendisinin) önünü bir şey ile] kapat- : mok’itums/ mok’ituy, mok’itvay; mok’itumers/ mok’itumels; şkaşi 3’ale muitumers
[örterek] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars
[(çok) sıkı, ışık veya rüzgâr girmeyecek şekilde, kolay açılmayacak şekilde] kapat- : tragumsII
[(kapıyı) uzaktan iterek] kapat- : nolandams
[(bir şey ile bir şeyin) üstünü] kapat- : mulapams; molapams/ molapaps
[(kiremit vs ile bir şeyin) üstünü] kapat- : getragums
[(bitki veya bulut bir şeyin) üzerini] kapat- : goyatven; mvatven, matven
[(bir) yolu çita vs ile yönünü belirtmeden] kapat- : meğobams/ meğobay, meğobums, meğobaps
[(duman vs’nin) yolunu] kapat- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups
[yolunu çit ile] kapat-: cuğobams/ cuğobay, gyuğobams/ gyuğobaps
[bir şeyin üstünü] kapatarak koy- [= bir şey ile ört-] : mutums/ mutuy, motuy, motums/ motvams, motumers, motumars
kapı : ek’na, nek’na, nek’la
kapı dışarı et- : ok’ap’inay[2]; get’k’oçams, get’k’omers
kapı kolunun anahtar deliğini de içinde bulunduran metalik aynamsı sac kısım : t’ut’a
[birbiri ile] kapış- : ok’iilenI; ok’ak’iden, ok’vak’iden; ok’obun
[ise tutup] kapkara ol- : ijguren
[fazla ısı ile pişirilip] kapkara yenilmez hale gel- : ijguren, icguren; ixalen
[fazla ısı ile pişirip] kapkara yenilmez hale getir- : jgurams/ jguray, cguray; p’uxnuy; xalums/ xalups
kapla- : moilams
[(çalı çırpı bir bitkinin) her tarafını] kapla- : meşk’ok’açams
[(toz duman) ortalığı] kapla- : dikaçams2
[(bir şeyi) yapıştırarak bir yerin üstünü] kapla- : ç’ambums; noç’abams; ç’abuy/ ç’abums
[taneli katı cismi yüksek olan bir şeyin üstüne onu] kaplayarak dök- : gobğams, gvobğay, gobğay, gobğaps, gvobğaps
kaptan : k’ap’t’ani
kar : mturi, mtuyi, mtvir, mtviri
[ağacın dalı üzerinde biriken] kar : xila[1]
kar eri- : livas meçams/ liva meçay/ (mtvirik) livaz meçams; mturi ezduyIII; mturi lebcay
kar topu : mtvirişi murgi
[tepelerden gelip derenin aktığı boğaza yığılan] kar yığını : zap’i
kara [= siyah] : uça
kara kurbağası : poxo, paxara, mcvabu, mjvabu
kara kurbağasının sürekli çok bulunduğu yer : paxarapona; mcvabona, mjvabopuna
kara lastik ile yapılan ayakkabı : dimok’rat’i
karaağaç : mula; k’arğaç’i
karaca : msk’veri, mskveri
karaciğer : cigeri
Karadeniz : Uça-Mzuğa; Zuğa-Uça; Uça-Mzoğa
karadeniztilkisi : mt’veri
karakovanda uçuş delikleri : objva
karakovanın ön kapağı : t’ap’a[2]
[defter vs] karala- : ğanç’k’ums/ ğanç’k’uy; ğarums
karalahana : lu, luyu, luu, lux’u
[yazın] karalahana[-nın en körpe yapraklarından hazırlanan sarmısaklı ve içyağlı] ezme : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri, mk’vaneri; dudeyi, lu-duderi; lux’u k’ank’eyi; lux’u zeri; lux’u k’vaneri
karalahana [haşlamasına yağı katılarak hazırlanan] yemek : termoniII; ç’axala[1]; pancari
[farkında olmadan geç kalıp] karanlığa kal- : cum3’upun; gyom3’upun; ok’um3’up’un, ok’um3’k’up’un
karanlık i. : m3’upi; m3’k’upi
karanlık s. : mijam3’k’upineri
karar- [= siyah ol-] : iyuçanen/ iuçanen
[gözü] karar- : toliz go3’ağen
[hava] karar- : dolom3’upun; m3’upun; m3’k’upun; com3’upun, gyom3’k’upun; ok’om3’upun, ok’om3’k’upun; dilikaçen
[üstü ve kenarları kapalı bir yerin içi] karar- : dolim3’upinen, molim3’upinen; molim3’upanen; molim3’upun; molim3’k’upanen
[bir şeyi yapmaya] kararlıdır : dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps, dilingonaps
karart- [= karanlık et-]: om3’upinams/ om3’upinay, om3’k’upinams/ om3’k’upinaps
karart- [= siyahlaştır-] : oyuçanams/ oyuçanay; dvouçanay; ouçanams/ ouçanaps
karasinek : mç’aci, mcaci
karatavuk : zemsk’u; mzesku; zemsku
karayel vur- : soloğani geçams
karayemiş : m3’u, m3’k’o
karayemişe benzer ucu tırtıllı bir ağaç türü : mğo3’o, mbğo3’3’o
[erimekte olan] kardan çıkan su : lebca; liva
kardelen : ali-celeri
[erkek] kardeş : cuma, juma
[kız] kardeş : da
kardeşler arasında en küçük : 3’ut’eli, 3’ut’i, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a
kardeşlik [= kardeş edinilen kimse]: cumalebura, cumaleburi
kardeşlik [= kardeşçe davranış; kardeş olma durumu]: jumaloba; cumalona; cumaloba
karga : uri[1]; k’varoci, k’vari[3], k’vai/ k’vayi; k’arğa; x’uri
kargı : mzi
karı : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca; dida; çili
karın : korba
karın tokluğuna çalışma : xampaluği[1]
karın tokluğuna yapılan iş : xampa[1]
karınca : dunç’u, dumç’k’u, dimç’k’u
[(birinin) vücudunun bir kısımı] karıncalan-: gamuz*urz*un
[(birinin) vücudunun bir kısımı] karıncalan- [= uyuş-] : gamvozurzun, gamozurzay, gamuzurzay; uzurzun; gamozurzun/ gamoz*urz*un; ubuzginams; u3’k’ip’inams; ubuz*gun; ubuk’un
karış : mt’o, mt’u
[(birine) beyaz saç] karış- : cant’alen
[birbirine] karış- : int’alen, oint’alen; ok’int’alen; ok’int’alay; oxant’alen[1]; uxuint’alen
[birinin aklı] karış- : guşant’alen; uxvant’alen
[birinin işine] karış- : ak’atenII
[(birilerin veya bir şeylerin) arasına] karış- : goşant’alen; guşvat’en
[bir şey bir şeye] karış- : ant’talen[1]; oxvakten[2]
karışık [iş] : meşağeri-moşağeriII
karışık [saç, sakal, bıyık, göğüs kılları] : bonz*olyayi; bonz*oa, bonz*ola
[bir şey başka bir şeye] karışmış haldedir : unt’alun
karıştır- : ant’alen; unt’alun; unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps/ unt’aleps; ont’alayII
[ateşi] karıştır- : uçxat’ams, nuçxat’ams
[bir şeyi başka bir şeye] karıştır- : nuonams
[birine ait bir şeyi] karıştır- : upaşams/ upaşay/ upaşaps, upaşups
[melzemeyi] karıştır- : k’arğuy
[olur olmaz elleyip] karıştır- : şut’onums; p’redums
[(yemek vs’yi) pişirirken] karıştır- : gondğvarums/ gondğvaruy; oxoktamsI; uxuktaps
[sıvı ya da katı cismi bir arada] karıştır- : ok’ont’alams[1], ok’vont’alay, ok’ont’alay; ok’ont’alums[1]; oxont’alams/ oxont’alaps; oxvont’alaps ; uxunt’aleps
[sıvıyı bir araçla] karıştır- : ndğvarumsI/ ndğvaruyI
[taneleri] karıştır- : oxoktamsII
[taneleri altüst] karıştır- : endğvarums-gendğvarums
[taneleri bir araçla] karıştır- : ndğvarumsII/ ndğvaruyII
[yaprak, toprak vs’yi] karıştır- : ğağums/ ğağups
[yün vs’yi havalandırmak için dağıtıp] karıştır- : gokankuy/ gokankums; ont’alayI
karıştırıp bulaştır- : şişolums; şurşoluy, şuşoluy; şirşolums; şişolups
karıştırıp elle- : bodums/ bodups; çxik’ums
karmakarışık : abğal do çabğali
karmakarışık et-/ karman çorman et- : şişolums; şurşoluy, şuşoluy; şirşolums; şişolups
karne : k’arne
karpuz : k’arp’uzi
karşı çıkarak : ayk’iri
[bir şeye] karşı dur- : nugutun
karşı komşuları : işonepe
karşı tarafa : mele; melendoşa; melendo, melondo; melenk’ale; melenk’ele, melndok’ele; melenik’ele
[birinci şahsa göre] karşı tarafa : heşonişi
karşı taraflara : melenk’alepes, melenk’alepe
karşı taraflardan : melenk’alepeşa
karşı tarafta : mele; melenk’ale; melenk’alendo; melenk’ele, melendok’ele; melenik’ele
karşı taraftaki : melendoni; melenk’aleni; melenk’eleni, melendok’eleni; melenik’eleni
karşı taraftan : melenk’aleşa, melenk’aleşe; melenk’alendo; melendo; melendon, melondon; melendoşen
karşıda : melenk’ales
karşıdaki : k’arşi; meleni; melenk’aleni
karşıdan : meleşen
karşıdan beriye doğru : mok’amtumani
[birbiri ile] karşılaş- : ok’vagen, ok’agen
[(birini) biri ile] karşılaştır- : elu3’iray; eluşinams
[iki şeyi benzerlik ya da farklılık açısından] karşılaştır- : ok’u3’irams, uk’u3’uraps
[(birini) kendisi ile] karşılaştır- : eli3’iray; elişinams
[güneşin] karşısında dur- : nozun, nuzun; noz*in, nuz*in
karşıya : melenk’ales; melendo, melondo
karşıya doğru : mek’amtumani
kartpostal : kartpost’ali, kartpostali
karyola : k’aryola, k’ayrola
kas : vala[1]-2
kasaba : noğa
kasap : k’asabi, k’asap’i
[para] kasası : k’asa, kasa
kaset : k’aset’i, k’aseti
kasıl- : ibaren
Kasım ayı : StveliIII; 3’ilva[2]
kasisli (yol) : endra-cendra, endra-gendra, endrik’a-gendrik’a
kasnak : k’asnaği
kaş : ofidi, ofrindi, ofridi
[kendini] kaşı- : inçaminams; içaminay; inçaminay/ inçaminams/ inçamins
[birinin bir yerini] kaşı- : unçaminams; uçaminay; unçaminay/ unçaminams/ unçamins
kaşık : k’uzi, k’izi
kaşık sapı : xit’iV
kaşıklık [= kaşıkların konduğu yer] : ok’uzale, ok’izale
kaşıklık [= ölçü birimi]: k’uzi, k’izi
kaşın- : ançaminen, ançamins; açamiy
kaşındır- : inçaminen
kaşıntı : nçamini
[birini] kaşıntı sar- : gagzen
kaşkariko : dubara[2]; oyiniII; dalavera; ç’axra
kaşlarını çat- : ofidi ok’otumers
kat : dgumeri; k’at’i
kat- : uk’atams, uk’atay/ uk’k’atay, uk’atums/ uk’atups, uk’ateps
[(birine biri ya da bir şeyi) sonradan] kat- : eluk’atams/ eluk’atay/ eluk’ataps, iluk’ateps
[yandan azar azar] kat- : elaçams[4]
[(kendisinin) yanına birini ] kat- : elint’alams; elik’atay/ elik’atams[1]/ elik’ataps, ilik’ateps
katı [= seyrelti olmayan] (pekmez, muhallebi vs) : p’eci, mp’eji
katı/ katıca [= kuşlardaki taşlık] : xunç’k’uli[1]; jurguli; o3’k’int’ale[2]; xvançi
katı yürekli : meremt’isuzi
katık : k’at’uği/ k’at’t’uği; elaşk’oma; p’osvari
katık dolabı : sotxana
katık kabı : k’adina
katıksız (ekmek vs) : palu, mpalu, mpalo
katıksız [= hakiki, has, saf] : 3’iminde[2]-I
katıl- : ak’aten[1]; ek’vant’alen; elvak’aten, elak’aten, ilvak’aten, ilak’aten
[muhallebi vs] katılaş- : ip’ecanen
[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın midesinde bulunan] katılaşmış süt : p’ip’it’i3
[(biri birinin) yanında ona] katılmış haldedir : eluk’atun; elvok’atun, elok’atun; iluk’atun
katır : masumani-guruni; k’at’iri
katla- : kotums; kot’ums; k’otuy, k’ot’t’uy; kot’ups
[altına] katla- : e3’akotums; e3’akot’ums, e3’ak’otuy, e3’ak’ot’t’uy, e3’akot’ups, i3’akot’ups
katlan- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims
katlet- : şiruy[2]; şirşoluy
katran : zift’i; pisaII
kav : k’avi
kavak : kçe-mca; k’avaği; caxçe
kaval : p’ililiI
[bitki gövdesinden yapılan] kaval : k’amp’ara-3’em3’e
[metalden yapılan] kaval : k’avali
kavanoz : k’avanozi, kavanozi
kavga : k’abğa
[birbiri ile] kavga et- : ok’i(y)ilenI; ok’ak’iden, ok’vak’iden; ok’obun
[birbiri ile] kavga et- [= boğaz boğaza gel-] : ok’işirams/ ok’işiray
[birilerine birbiri ile] kavga ettir- : ok’ok’idinapams
kavisli : menevili
[güneşte] kavrul- : nç’un
kavrulmuş fındık : k’aumişi
kavur- : goç’ums/ goç’uy/ goç’ups
[fındık vs’yi] kavur- : onç’unayII
kavurma : k’aurma
kay- : st’un; nust’vams; st’uy; nust’vay; stun
[arasından] kay- : goşastun
[birine ait bir şey] kay- : nust’un, nustun
[dik aşağı] kay- : cest’un, cest’uy; cust’vay; cust’un; gestun
[dışarı] kay- : gamast’un, gamastun
[düz ve kaygın bir zeminde] kay- : gestun; gyustun
[etrafından] kay- : gost’un, gost’uy, gostun
[isteyerek, bazen de zevk için] kay- : istvinams; isurinams, isurinen; ijurinams, ijurinen; gilixialen
[karşıya ya da öteye] kay- : meyost’un
[kenardan] kay- : elast’un, elastun, ilastun
[(bir şeyin) üstünde] kay- : eyust’vams/ eyust’vay
[yokuşta] kay- : gyustun
kaya : kva
kaya tuzu : k’enç’i-ncumu
kayak : k’uçxe-ost’ulinaşe
kayak ya da kızak [= karda zevk için kaymaya yarayan araçların genel adı] : cost’ulinaşa, dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale
[alttan yukarı] kayarak çık- : ek’ust’un
[yana doğru] kayarak çık- : golastun
[yukarıya doğru] kayarak çık- : eşk’ast’un; eşastun
[(bir şeyin) üstündeki (bir şey)] kayarak düş- : est’un
[bir anda yukarıya doğru] kayarak fırla- : estun
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] kayarak gir- : meşk’ilams
kaybet- : gondinams, gvondinay, gondinay, gondinums, gondinaps, gvondinaps; gok’ayibay; k’ayibi dvayen
[birine ait bir şeyi] kaybet- : nundunay
[canlı] kaybol- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun
[cansız] kaybol- : gondunun
[birine ait bir şey] kaybol- : gundunun; gvak’a(y)iben, gak’a(y)iben
[(birinin) canı, benzi, aklı vs] kaybol- : uxtams
[(birinden) saklanmak amaçlı ortadan] kaybol- : gvak’ayiben
[yolunu şaşırıp] kaybol- : goindunay
[(birinin vücudundaki) şişikliği vs] kaybol- : cafloxt’en, cofloxt’un; gyufroxtun; froxti gyuxtams/ froxti gyuxtaps; k’op’i gyuxteps
kaydır- : ost’ulinams/ ost’ulinay; ost’vinay, ostvinams; gyustvinams/ gyustvinaps
[birini onun zevki için] kaydır- : osurinams, osuinams; ojurinams
kaygı : meraği
kayık : filuk’a; k’ayiği; feluk’a
kayıkhane : parxana
kayılan yer : ost’vaşe
kayın: oxask’iri, oxrask’iri, oxrask’ure, oxraskiri
kayınağacı : 3’ipri; 3’ipuri, 3’ipuyi; m3’ipuyi
kayınana : damtire, damte
kayınbaba : mtiri
kayınbirader : oxask’iri, oxrask’iri, oxrask’ure, oxraskiri
kayınpeder : mtiri
kayıp [= yitmiş olan kimse] : t’ufa
[biriler arasından birini] kayır- : ge3’inups; gila3’inups
kayış : k’ayişi
kaymak : k’aymaği
kaymak teknesi : t’ast’i
kaymakam : k’amik’ami, k’aymak’ami, kaymakami
kaymakamlık : k’aymak’amluği
[su] kayna- : xarxalams/ xarxalay; xaşk’alams/ xaşk’alay; ixarxalenI; igubenI
[su, süt vs] kayna- : mpun, mpuy; gepun, gyopun
[su içinde katı yiyecek] kayna- [= haşlan-] : ixarxalen
[sulu yemek] kayna- : gepums
[suyu ateş zincirine asılan kazanda] kaynat- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps
[sulu yiyecekleri hafif] kaynat- : mocibuy; mogubums/ moguboms, mogibums/ mogibups
[suyu veya sütü] kaynat- : oxarxalinams/ oxarxalinay
[sütü] kaynat- : ompunams/ ompunay, ompinay
[(bir taşım) sütü] kaynat- : compunams; compinay
[(bir yemeği) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatarak pişir- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps
[(su) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatıl- : niben; nik’iden
[(yemek) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatılarak piş- : niben; nik’iden
kaytar- [= işten kaç-] : k’o3’imt’en[1]; dulyaşen imt’en; dulyaz gakten; elorçams[3]
kazak : geyakuna; k’azaği, kazaği
kazan : ç’uk’ali; ç’urç’i/ ç’uruç’ç’i, ç’uk’i; 3’uk’ali
[ineğin su ve yal içmesi için kullanılan küçük] kazan : k’ardalaII
[küçük] kazan : ç’uk’ali; ç’uk’ani; ç’uk’alina
[süt mayalayıp yoğurt yapmak için kullanılan küçük] kazan : k’ardalaI
[yemek pişirmkete kullanılan orta boylu] kazan : 3’uk’ali
[para] kazan- : klimums/ klimuy; ikazanay; ç’kindums/ ç’k’indoms; mogams/ mogaps; muirgaps
kazan besisi : ç’uk’işi
[üzüm pişirme] kazanı : tava[1]
kazı- : xak’arums/ xak’aruy/ xak’arups
[etrafını] kazı- : goxak’arums/ goxak’aruy/ goxak’arups
[tamamen] kazı- : gamaxak’arums/ gamaxak’aruy/ gamaxak’arups
[tarladaki bitkinin etrafını] kazı- : goxaçkums/ goxaçkups, guxaçkups; gumolams
[tarlayı ekim amaçla] kazı- : mç’ums; xaşk’ums/ xaşk’uy; xaçxums; xaçkumsII/ xaçkupsII
[tarlayı kazma ile] kazı- : mçums; xaçkumsI/ xaçkupsI
[tarlayı etraflıca] kazı- : goxaşk’uy
[tarlayı lâlettayin] kazı- : goxaşk’uy
[toprağı] kazı- : bergums/ berguy/ bergups; çizonuy; molums; belups; gomolaps; gumers; ntxorums/ ntxoruy/ ntxorups
[toprağı aşağı doğru] kazı- : celantxorums/ celantxoruy, gelantxorums/ gelantxorups/ gilantxorups
[toprağı yukarı doğru] kazı- : eşk’antxorums/ eşk’antxoruy, eşantxorums/ eşantxorups, işantxorups
kazık i. : mp’alo, mp’alu; mzgiji, masari/ masayi, k’azuği, kazuği
kazıkla- : doloç’opums; amumçvams, amuçvams; amudgams
kazıklan- : amaçven; amamçven; doliç’open; ixoden
[bir yerin üzerindeki bir şeyi] kazıp al- : exak’arums/ exak’aruy/ exak’arups, yexak’arups
[dibinden] kazıyarak yok et- : cexak’arums/ cexak’aruy, gexak’arums/ gexak’arups; exak’arums
[heyelândan sonra bitki, eşya vs’yi kaplayan toprak, taş vs’yi] kazıyıp aç- : mo3’k’ams/ mo3’k’aps
[toprağı derince] kazıyıp alt üst et- : pouşoms
[toprak, kum vs] kazıyıp çıkar- : moşk’axums/ moşk’axuy, moşaxums/ moşaxups, muşaxups
kazma : loriç’i; origi; bergi
kazma işi : k’azimaği
kebap : ç’iç’ili
kebap şişi : çebapi-şişi; ç’iç’ili-nçxiri; şişi; kebap-şişi
keçi : k’eç’i; şoroni, şuroni; keçi; ntxa
keçi yavrusu : pelit’i
kederlen- : cozurinams; guri cat’en; guri danç’en; e3’vabğen
kedi : k’at’u
[küçük] kedi : k’at’una
[iç mısır unu (guri mkveri), pekmez, şeker ve sudan yapılan] kek : kada
[yumurta, un, şeker, kuru üzüm, az yağ ve fındıktan oluşan bir tür] kek : x’viti
kel : k’op’a[2]; k’op’ali[2], k’op’p’ali; goxveri; p’et’k’eli
kelebek : parpali
kelepir : kelefuri
kelime : lak’irde
kelle : dudi; ti
keman : kemane
kemençe : çemane; kemençe
kemençe yayı : zayt’a
kemer : k’ayişi
[iplikten örülmüş bağlama tipi] kemer : dizbaği
kemik : iliI; x’viliI
kemik, kas ve tüm vücut : ili-vala
kemir- : xvat’ums/ xvat’uy; xorums/ xoruy; xit’onups, xut’onups, gexit’onups
[derinlemesine] kemir- : cexoruy
[(bir şeyin) etrafını] kemir- : goxorums/ goxoruy/ goxorups; guxvat’amsII
[birine ait bir şeyin bir kısmını] kemir- : nuxvat’ams
[kendine ait bir şeyin bir kısmını] kemir- : nixvat’ams[2], nixvat’eps
[(bir) kısmı] kemir- : mexvat’ums
[kurt veya kurtçuk bir şeyi] kemir- : n3oluy
[üzerinde] kemir- : cexorums
kemirerek del- : gamaxorums/ gamaxoruy; gexit’onups
kemirerek oy- : cexoruy; gexorums; gexit’onups
[(küçük kemirgenler) toparaktaki tohumları] kemirip dışarı çıkar- : moşk’axums/ moşk’axuy, moşaxums/ moşaxups, muşaxups
kemre : mgvana; çemre (→ [hayvan] dışkısı)
-ken : -şa[4]; şkul; -şi[5]
kenar : çenare, çenari; k’ilavi; kenari, kinari
kenar köşe : kinay-kyoşe
[bir şeyin] kemarında : k’elez
kendi/ kendisi zm. : mu[2]; himu; muşi; ti-muşi
kendi/ kendisi i. : çendi; dudi; ti-muşi
kendi aramızda : şk’un do şk’u
kendi arkasına : uk’açxe-muşis
kendi kendilerine : nişebura, ninteşebura; munteşebura; munteşeburaşi; mutebura, mutabura
kendi kendime : şk’imebura; ti-şk’imi şk’ala, çkimebura, çkimişebuyi
[o] kendi kendine : çendi-çendine; muşite; muşebura; muşeburaşi; muşebuyi
[sen] kendi kendine : ti-sk’ani şk’ala; skanebura
kendi kendinize : t’k’vanebura, tkvanebura
kendi tarafından/ kendi tarafına : muşi k’ele; muşek’ele
kendileri : nintere, nintepe; muntere; mutepe; nişi
kendilerince : nişebura, ninteşebura
kendimce : şk’imebura, çkimebura
kendimizce : şk’uneburaI, şk’unonaI; çkineburaII
kendin : ti-sk’ani, ti-skani
[sen] kendince : sk’anebura
kendinizce : t’k’vanebura, tkvanebura
kendir : ç’epri, ç’erpi, k’epri, k’erpi, k’epi, k’ep’ik’ale
kendir dövmede kullanılan bir çeşit topuz : 3’ari-k’op’aliI
[çok ince] kendir kumaşı : k’azi
kendir lifi : suleri/ suleyi
kendir sapı : k’linçxi, k’inçxi
kendir tarlası : nok’epre; ok’epe
kendir veya yün dokuma tezgâhı : oşvaleyi
kendisi : mu[2]; himu; muşi; ti-muşi
kene : ğaç’a, ğarç’a, ğanç’a, ğaç’k’a, ğanç’k’a
kenef : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale
[ağaç] kepçe : şerep’i; k’op’a, k’op’p’a
kepçe-kaşık : k’op’a-k’uzi
kepçekulak : uci-palaska
kepçelik [= ölçü birimi] : k’op’a, k’op’p’a
kepek : kat’o; kyuspe
kere : defa; fori, fara; seferi
kereste : mca[1]-II, ncaII; kereste
kerhane : bardixana
kerpeten : kerbet’ini
kertenkele : maç’ambule; mxululi; maç’abule; mxuruli; mxalali, mxalale, mxalari; ntxolari
kes- : k’vatums/ k’vatuy/ k’vatups; mek’vatums/ mek’vatuy/ mek’vatups
[(birine) ait bir şeyi] kes- : nok’vatams
[(bir şeyin) alt tarafından bir kısmını] kes- [= biç-]: k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray; go3’uç’k’orams; go3’uç’k’irams/ go3’uç’k’iraps, gu3’uç’k’irups, gu3’uç’k’iraps
[(fındık, çay vs’nin) altındakiı (ot, diken vb’yi)] kes- [= biç-]: e3’uşk’oray; e3’uç’k’orams, e3’uç’k’irams/ e3’uç’k’iraps, i3’uç’k’irups, i3’uç’k’iraps; k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray
[(kırılan dalı vs’yi) altından yukarıya doğru] kes- [= biç-]: e3’uşk’orams/ e3’uşk’oray
[aşağıya doğru] kes- : celak’vatums/ celak’vatuy; gelak’vatums/ gelak’vatups, gilak’vatups
[çalıları] kes- : noklimay
[(ağacın) dallarını] kes- : gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; guk’vatams/ guk’vatay/ guk’vataps
[(bitkinin ince) dallarını, ana dalı ortaya çıkarmak için] kes- : 3xot’uyII/ 3xot’umsII
[derenin suyunu] kes- : cun3’orams/ cun3’oray; nun3’orams; numsilams; golun3’orams; nosk’urinams/ nosk’urinay; muskurinams
[(ağacı) dibinden ya da kökünden] kes- : cek’vatums/ cek’vatuy, gek’vatums/ gek’vatups; ek’vatums/ ek’vatuy; mok’vatams/ mok’vataps
[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] kes- : dolok’vatums/ dolok’vatuy/ dolok’vatups
[(bir şeyin) etrafını] kes- : gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups
[hayvanı] kes- : nok’vatams/ nok’vatay/ nok’vataps
[kendine ait bir şeyi] kes- : ik’vatams/ ik’vatay/ ik’vataps; nik’vatams/ nik’vatay/ nik’vataps
[musluk suyunu ya da akan ırmak suyunu kendisi için] kes- : niskurinams
[ortadan] kes- : k’ok’ok’vatums; ok’ok’vatums/ ok’ok’vatuy/ ok’ok’vatups
[saç veya sakalının uclarını düzeltirip] kes- : goibğams/ goibğay/ goibğaps
[sağım hayvan süt] kes- : mesk’urun, meskurun
[(bir ağacı) tepesinden/ uç tarafından] kes- : moyok’vatums/ moyok’vatuy, mook’avatuy/ mook’vatums; moyak’vatums; mujak’vatups; mujaç’k’irups/ mujaç’k’iups
[testere ya da motorlu testere gibi dişli kesici alet ile] kes- : xerxums/ xerxups
[tırpan, bıçak, makas vs ile] kes- : ç’k’orums, ç’k’irums/ ç’kirups
[tırpan, bıçak, makas ya da testere ile] kes- : şk’orums/ şk’oruy
[tırpan, bıçak, makas ya da testere ile kendine ait bir şeyi ya da kendisin bir şeyi] kes- : işk’orams/ işk’oray; iç’k’orams; iç’k’irams/ iç’k’iraps, iç’k’irups
[(fasulye sırığı vs) ucundan] kes- : ge3’ak’vatums
[üstünde] kes- : gek’vatums/ gek’vatups
[yukaırdan aşağıya doğru] kes- : cek’vatums/ cek’vatuy
[(ağacı) yukarıdan aşağı doğru] kes- : cok’vatams/ cok’vatay, gyok’vatams/ gyok’vataps
[çok hızlı bir şekilde] kes- : n3alums/ n3aluy/ n3alups
[(birinin veya bir şeyin bir) kısmını çok hızlı bir şekilde] kes- : non3alay/ non3alams/ non3alaps
kese : çese, kese
kesele- : cumbonams; uçaminay; gyu3’k’ams; k’riç’oms, uk’riç’ams, gyuk’riç’ams
[kendini] kesele- : ik’riç’ams
[(birinin) sırtını] kesele- : gu3’k’ams
keselen- : ik’riç’ams
[vücuttan kir] keseleyerek çıkart- : gu3’k’ams; me3’k’ims; u3’k’ips
keser : çeseri; sk’ep’ali; laşungi
kesici [= hızar] : oşk’oraşe
[birine ait bir şey] kesil- : nak’vaten
[(pınar suyu, musluk suyu gibi kapalı yerden) akan sıvı] kesil- : mesk’urun, meskurun, meskirun
[dere suyu kuruyup] kesil- : meskirun
[elektrik] kesil- : meskurun, meskirun
[(bir şey biri için) kökten] kesil- [= bit-] : mak’vaten
[süt] kesil- [= bozul-] : şk’orun; xtun[2]
[(evcil sağım hayvanının) sütü] kesil- : nik’vatun
[yağış] kesil- : mesk’urun; gen3ums, gen3un; golan3ums, golan3un; gon3un, gon3ums
kesilmiş [ve hâlâ hayatiyetini kaybetmemiş, çevresinden bir sür ufak tefek filizler çıkarmış ağacın toprak üstünde kalan kısmı] : bucği
kesilmiş [süt] : xtimeri
[bir bitkiyı kaplayan dikenli çalı vs’yi] kesip aç- : mo3’k’ams/ mo3’k’aps
[birine ait bir organı] kesip yar- : yuk’vatams
[kesici aleti] keskindir : bğams/ bğay; 3xot’uy[2]-II
[kesici aletin] keskinliğini yok et- : cemp’irums, cump’irams; ceşaluy, cuşalay; moşaluy; cump’ilay; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps
kesme ağacı : cek’vataşe
kesme şeker : kenç’i
kestane : ç’urbi, ç’ubri, ç’uburi/ ç’ubu(y)i
kestane [kabuğundaki] dikeni : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka
[genç] kestane fidanı : nzğomi
kestane meyvesinin dikenli kabuğu : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka
kestane ya da fındık ağacı fidanının kabuğu : mt’e3i
kestane ya da kiraz ağacının kabuğu : msurtu
kestane kabuk halatı : nt’e3i
kestane kargası : mçurçi
kestir- [= uyukla-] : nciri met’axums/ nciri met’axuy; elijinen; lirs
kestirmeden geç- : gza-muşi omk’ulanaps
keşke : k’o[1]; k’oi/ k’oyi
keten ve keten ile yapılan dokuma : oberi
keyif : şana
[bir şey yaptırmayıp] keyif yaptır- : elaxunams
keyifsizleş- : gvancugen, gvancogen
[birinin] keyfi gel- : mangonen, mvangonen; mvangoninen; eluvelun, eluvelay; mvarçilen, marçilen
kez : defa; fori, fara; seferi
Kıbrıs : K’ibrisi, Kibrisi
kıç : mundi
kıç ve baldır : t’ut’uli[1]-II
kıkırdak : vala[1]-1
[boğazdaki] kıkırdak çıkıntısı : ğağalida, ğarğalida; xunç’uli, xunç’k’uli; xoxonç’a; xixit’oni
kıl : toma, ntoma; nç’a
[bir şeyin etrafında] kıl ol- : toma gvaçanen; toma goçans
kılçık : mxa; iliII; ntxa[1]; x’viliII
[at, inek vs hayvanaların kuyruk] kılı : n3’ari
kılıç : didi xami
kılıf : k’ilifi
[bıçak] kılıfı : oçxe; k’ini
kılıfsız : n3xup’uI, 3xup’uII
kımılda- : ink’ans/ ink’ay; oxink’anay; oxink’ay/ oxink’ans
kımıldat- [= salla-] : ok’anams/ ok’anay, onk’anay
kımıldat- [= yerinden hafif oynat-] : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps
kın : oçxe; k’ini
kına gecesi : ç’anda
kınalı : k’inoni
kıpırdan- : goipa3xalay
kır- : t’axums/ t’axuy/ t’axups
[alttan ya da altını] kır- : k’o3’at’axums/ k’o3’at’axuy, go3’at’axums/ go3’at’axups, gu3’at’axups
[alttan yukarıya doğru] kır- : e3’at’axums/ e3’at’axuy/ e3’at’axups, i3’at’axups
[beriye doğru hareket ederek] kır- : molat’axums/ molat’axuy
[(bir hayvanın) boynuzunu] kır- : yut’axams/ yut’axaps
[derin çukuru oluşturarak içe doğru] kır- : dolot’axums/ dolot’axuy/ dolot’axups
[derin mekânın içinde] kır- : dolot’axums/ dolot’axuy/ dolot’axups
[(birinin) dişini vs] kır- : yut’axams/ yut’axaps
[(evin kapısı, penceresi vs’yi) hırsızlık amaçlı] kır- : mot’axums/ mot’axuy/ mot’axups
[kenarından ya da ucundan] kır- : elat’axums/ elat’axuy/ elat’axups, ilat’axups
[kendine ait bir şeyi] kır- : nit’axaps/ nit’axay/ nit’axaps
[(bir) kısmını] kır- : nut’axams/ nut’axay/ nut’axaps
[ortadan] kır- : k’ok’ot’axums; ok’ot’axuy/ ok’ot’axums/ ok’ot’axups
[tepesini] kır- : cut’axams/ cut’axay, gyut’axams/ gyut’axaps; yut’axams/ yut’axaps
[(odun, direk, kemik vs) uzunluğu olan bir şeyi] kır- : met’axums/ met’axuy/ met’axups
[üstü ve kenarları kapalı mekânın içindeki şeyi] kır- : molat’axums/ molat’axups, mulat’axups
[üstten aşağı doğru] kır- : cet’axums/ cet’axuy, get’axums/ get’axups
[(bir şeyin) üstünde bir şeyi] kır- : cet’axums/ cet’axuy, get’axums/ get’axups; gyut’axams/ gyut’axaps
[(bir şeyin) üstüne başka bir şeyi] kır- : eyot’axums/ eyot’axuy
[yukarıdan aşağı doğru hareket yaparak bir şeyin üstünde bir şeyi] kır- : cot’axams/ cot’axay
[(hamsi, peynir vs üzerine) yumurtayı] kır- : mot’axums/ mot’axuy/ mot’axups
kırarak del- : gamat’axums/ gamat’axuy/ gamat’axups
kırağı : xila[1]-II; doğiII; toşiI
kırağı çal- : doği govalay
kırbaç : ç’epxe
[kapıyı] kırdır- : moç’k’idapams
kırgın : cet’eri, guri cet’eri
kırık taş : xibari; t’axeri kva, kva t’axeri
kırıl- : tr’oxun, t’ruxun
[birine ait bir şey] kırıl- : nut’roxun, nut’ruxun
[dışarı doğru] kırıl- : gamat’roxon, gamat’ruxun
[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] kırıl- : dolot’roxun
[(insan) gülmekten] kırıl- : dibğen
[her tarafı] kırıl- : goiragaden
[(bir şeylerin) aralarındakiler] kırıl- : k’oşk’at’roxun
[(birinin) hevesi] kırıl- : mot’roxun[2]
[(bir) kısmı] kırıl- : met’roxun, met’ruxun
[olduğu yerde ya da dikili durduğu yerde] kırıl- : mot’roxun[3], mot’ruxun
[ortadan] kırıl- : ok’ot’roxun, ok’ot’ruxun
[(bir şeyin) ortasındaki ya da arasındaki bir şey] kırıl- : k’oşk’ut’roxun; goşat’roxun, guşat’ruxun, guşvat’ruxun
[(birinin) vücudunun her tarafı] kırıl- : got’roxun
[(birinin) vücudunun (bir) yeri] kırıl- : not’roxun, not’ruxun; got’roxunII, gvot’roxun, gut’roxun
[üzerindeki cismin ağırlığından dolayı üstten aşağıya doğru] kırıl- : cet’roxun, get’roxun, get’ruxun
Kırım : K’irimi
[ekmek] kırıntıları : mxişolya; pinçxva, punçxa
kırıp parçala- : ragadums[1]/ ragaduy
[her tarafı] kırıp parçala- : goragadums[1]/ goragaduy
kırış- : iç’ik’olen; iç’ilaxen, incğimen
kırışık : ncğimeri
kırıştır- : ncğimuy, ncğimoms; ncğimok’ums; ncğimops, ncğimups
kırk : jureneçi, cureneçi, jur-eçi
kırk- : bğams/ bğay; ğvanç’ups
kırlangıç : şilidoni; oşiridoni, şirdoni, şiridoni, mşkiridoni; k’udeli-makasi, k’udel-mak’asi; mşkirdoni
kırlangıç yavrusu : şilidonişi monta; şirdonina
kırmızı : mç’ita
[aralarında] kırmızı olan : mç’itaşi
kırmızılaş- : imç’itanen; goimç’itanen, guimç’itanen
[(birine ait bir şeyin) kenarı] kırmızılaş- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen
[birinin veya bir şeyin bir kısmı] kırmızılaş- : namç’itanen
kırmızılaştır- : omç’itanams/ omç’itanay/ omç’itanaps
kırmızılı : mç’itali
kırnap : k’irnap’i
[gözleri] kırp-/ kırpıştır- : copatxamsII/ copatxayII; k’am3’imuy; patxumsII/ patxupsII; ç’apxuyII; gyopatxamsII; n3’amums[1]; ç’uç’ups
[gözlerini sürekli] kırp- : elapatxums
[(birine) gözünü] kırp- : cuk’am3’inay; eluç’apxay; cut’vasay; unçaxams, gelunçaxams, gyunç’axups
[istem dışı gözünü] kırp- : gelapatxen
[odun] kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule
[birinin gözleri] kırpış- : upatkalams
[gözünü] kıs- : toli oxozdams; toli uxup’inayII; toli uzday/ toliz uzdams; toli oç’up’rinams; toli omç’uxoms
[radyo, televizyon vs’nin sesini] kıs- : uzdayII
[boy, mesafe ve zaman hakkında] kısa : mk’ule
[günler hakkında] kısa : m3’ule
[zaman hakkında] kısa : 3’ut’aII
kısa bir sürede : a(r) ceşvajoni; ar pirçi oraşi, a piçora, a piçoraşi, a piçoraşa, a piçoraz; a piçvaz; ar piçuraz; ar şvaciz
kısa boylu : t’abala[2] t’abala
[boy ya da mesafe olarak] kısal- : imk’ulanen; im3’ulanen, k’o3’im3’ulanen; zduy
[günler] kısal- : imk’ulanen; i3’ut’anen
kısalt- : omk’ulanay/ omk’ulanams/ omk’ulanaps
[ileri doğru hareket ederek ya da başkası için] kısalt- : memk’ulanuy
[beriye doğru hareket ederek ya da kendisi için] kısalt- : momk’ulanuy
kısıl- : elik’açen, elikaçen
kısım : t’arafi; semti
kısmet : ik’p’ali; igbali
[birine karşı duyulan bir hırstan dolayı onu] kıstırmak için uygun zaman ve zemini kolla- : uktams[1]
kış : k’işi; inora, ini ora; x’inua; x’inoba
kış saati : k’işi-saat’i
kışın : inora, ini ora; k’işiz
kışkırt- : nup’iznams, nup’izmay; numğezay, nubğezay, numğezams/ numğezaps; umğezams/ umğezaps; eluk’edinams; ukişturups
kışlak dışındaki ikincil oturma yerleri : merze
kışlık : k’işluği; k’işineri; inoraşi
kışna- : gamiurams [Lazların yasadığı coğrafyada, özellikle dağların muhteşem görüntüsü karşısında veya horon ve şenliklerde, insan (erkeğe özgü) şevkinden, sevincinden dolayı haykırır : “E... he... he... he.... auuuu.... hi...hi...hiii...” şeklinde. Bu eylem Lazca’da gamaurinu fiiliyle ifade edilir. Lazlarda bunun Türkçe karşılığı “kışnamak” fiiliyle söylenir. M.K.]
kıta : k’it’a
kıvılcım : m3’iya; m3’k’a
kıvılcım [= tane tane sayılmayan kıvılcım topluluğu] : no3in3xale
kıvılcım [parçalarından her biri] : n3’ini, n3’i
[burnunu] kıvır- [= beğenme-/ önemi verme-] : nçxindi elanz*ik’ums, çxindi elanzik’uy, nçxindi elanz*ikoms
[(suyu çıkarmak için) çamaşırı] kıvır- [= sık-]: ç’imoşumsII/ ç’imoşuyII, nç’imoşuy; 3’ilaxums, n3’ilaxuy/ n3’ilaxums
[dudak] kıvır- : elanz*iguy
[kenarından] kıvır- : elanz*ik’ums/ elanz*ik’uy, elanz*iguy, elanz*ikums/ elanz*ikups; ilinz*ikups; ilanz*ikups
[kendine ait bir şeyi] kıvır- : goinz*ikams
[(ip, halat vs’yi örmek için) keten, yün vs’yi] kıvır- : zgimoç’ums; nzğimoç’uy; ç’imoşuyI/ ç’imoşumsI
[ortadan] kıvır- : ok’ondrik’oms
[yana doğru] kıvır- : golandrik’ums/ golandrik’uy/ golandrik’ups, gulandrik’ups
kıvırcık : k’ik’i3’a, k’irk’i3’a; k’irk’ola
kıvran- [= sancılan-] : imxizen
[solucan gibi] kıvran- : iğveli3’k’en
[(kıymetli bir şeyi) vermeye] kıyabil- : gamonç’un; gaminç’en; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en
kıyamet : kiyamet’t’i; ky’ameti
[(birini) biri ile] kıyasla- : elu3’iray; eluşinams
[(birini) kendisi ile] kıyasla- : eli3’iray; elişinams
kıymet : k’iymeti
kıymetli : mudara[1]; k’iymetli
[ağaçtan kopan] kıymık : mt’esi
kız : bozomota, bozo, bozona; k’ulani
kız evlâdı : bozomota; osuri; bozo, bozona; k’ulani
kız kaçır- : cetoruy; ek’iyonams/ ek’iyonay
kız kardeş : da
kız-kardeşlik [= kız kardeş edinilien kimse] : dalebura/ daleburi; daloba
kız-kardeşlik [= kız kardeş olma durumu]: dadoba; daloba
kız- : mosk’ut’alums; xuçe malen; guri malen/ guri mvalen, guri muxtams/ guri muxtaps; elabru3’un, ilabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen
kızak : sk’afindi-ost’ulinaşe; ost’vaşe, mturi-ost’vaşe; osurinoni; gelastvinoni; k’izaği, kizaği
[siniden yapılan] kızak : sinik’iyi
kızak ya da kayak [= karda zevk için kaymaya yarayan araçların genel adı] : cost’ulinaşa, dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; k’uçxe-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale
kızamık : eleminç’i, elemit’a
kızar- : imç’itanen; goimç’itanen, guimç’itanen
[(birine ait bir şeyin) kenarı] kızar- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen
[birine] kızarak bağır- : uxap’aray; uğarğalams
kızarmış : mçxvineri
kızart- [= doğrudan doğruya ateşe gösterip pişir-] : ot’uxnams; t’urt’olumsII; turtolums
kızart- [= kızgın yağ ile pişir-] : t’ağanums/ t’ağanuy/ t’ağanups; omç’itanams
[(eti veya mısırı) ateşin içine atıp acemice, yarısı küle karışmış, yanmış şeklinde] kızart- : t’urt’olumsI
[tavada yağı] kızart- : omçxvinams
kızartıl- : imç’itanen
kızböceği : mt’it’axule; toli-gamagaşe; isina-n3xeni
kızdır- : guri muyonams/ guri muyonay; coxunayIII; gegondinams; oşumams/ oşumaps
[hafiften dokunarak] kızdır- : elaçams[8]/ elaçaps[1]
kızgın [= sinirli] : xuçeli
[çok] kızgın [= sinirli] : paput’i st’eri
kızgın [= üzgün] : guri-cet’ineri
[güneşin verdiği sıcaklığı, ateş, odun vs] kızgın ol- : gamvogzay
[birinin] kızgınlığı geç- : guri gyokorun
[birine kendi] kızgınlığını duyur- : digurinay
kızılağaç : txombu, ntxombu; mşkvela; txomu, ntxomu
kızılağaçlık : txombepuna; mşkvelopuna/ mşkvelepuna/ mşkvelapuna
kızılgerdan kuşu : alisari, x’alisari
[(birine ait bir şeyin) kenarı] kızıllaş- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen
[birinin veya bir şeyin bir kısmı] kızıllaş- : namç’itanen
[bayan] kızış- : dunçxvamsII; dunçxunayII; asp’at’alen; dunçxvay[A]; dunçxvay[B]-II; dumçxvamsII; duçxups
[hayvan] kızış- : adven; eğrindun, eğindun/ yeğindun; buğins
[bayanı] kızıştır- : dunçxvamsI; dunçxunayI; usp’at’alay; onçxvinay; dunçxvay[B]-I; dumçxvamsI; duçxvinaps
[bayan] kızışmış haldedir : asp’at’alen
[erkek] kızışmış haldedir : asalen
ki : ç’i, çi, ki
(dedi) ki : şa[2]
[birinin-]ki : nani
kibrit : çip’it’i, çirp’it’i, çibrit’i; ç’ak’la[1]-II; kirp’it’i, kiprit’i
kil : ç’alimi
kil toprak : let’a-ç’alimi
kiler : serenderi, serende, serendi; nayla; serenti
kilim : çilimi, kilimi; dorçale
kilit : mk’ola; p’amp’u; suseri; k’unk’li
kilitle- : nk’olums/ nk’oluy, nk’ilums/ nk’ilups; cenk’olums/ cenk’oluy, genk’olums, genk’ilums/ genk’ilups
[bir kısmını] kilitle- : menk’olums/ menk’oluy; menk’ilums/ menk’ilups
[her taraf] kilitle- : gonk’olums/ gonk’oluy, gonk’ilums/ gonk’ilups
[kapıyı içeriden] kilitle- : golimers; gulumers
[özel bir sürgü ile kapıyı içeriden] kilitle- : k’urak’is mut’k’oçams
kilitlen- : cink’olen, geink’olen, gink’ilen
kilitli iğne : ela3ona, ela3onaşe; k’afri3’a; fik’eta; me3igale
kilo/ kilogram : kilo
kilo al- : imgvanen
[yiyecek ya da içecek birine] kilo ver- : omgvanams
kilolu : cektaperiII; kiloli
kilometre : ver3’i; kilometre
kim ? : mi ?
kim [olsa olsun]: mi-na; mintxa; mitxa, mintxani, mitxani; mi-ti
kim olsa olsun : metik’ere/ mit’ik’ere; mit’ik’ore, mitik’ore; mitonpe; mitiyen
kimi : kimi
kimlik : nufus-çağedi; kimliği, k’imluği
kimliksiz : sotinuri[1]
[bir] kimse : ar miti
[hiç] kimse : miti; mitiksani, mitiskani
kimsesiz : mitisuzi; umiteli
kin : xayifi
[birine birinin] kini var : eyuren/ euren
kinle- : meşabğen
kir : lebi; t’anci[2]
kira : kira
kiraz : mbuli, buli
kiraz ya da kestane ağacının kabuğu : msurtu
[bir dalın üzerinde çokça bulunan] kiraz, fındık ya da armudun tümü : konz*oli
kiraz zamanı : mbuloba
kirazlık : mbulepuna, mbulapuna, mbulopuna
kireç : kereç’i
kiremit : çeremit’a; çeremit’i; let’a-k’avari, çiremit’t’i, k’eremidi/ k’eremiti; keremidi
[tahta] kiremiti : k’avari; xart’oma, xart’uma
kirlen- : it’ancaren/ it’anciyaren; işşaven/ işaven; ipinten
[giyinmekten] kirlen- : dvaç’andren; ileben
[toz dumandan] kirlen- : dvaç’andren; int’o3en; it’olepen
kirlet- : it’ancaray/ it’anciyaray; dilebcaray; moç’aç’uy; şavuy/ şavums; lebums; pintums/ pintoms/ pintups
[düşey doğrultuyla derin mekânın içini veya dibini] kirlet- : dolopintoms
kirli : lebyari; t’anci[1], t’anciyari, t’anciyareri; post’oxyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni
[ağzı ve yüzü] kirli : (nuk’u) ğut’ut’a
[çok] kirli : t’alax[1]
kirpik : k’am3’ami, 3’am3’ami
kişi : şuri[1]-IV
[at, eşek, katır hakkında] kişnek : eşk’ini
kitap : çitabi, kitabi; suparaI
[kapıyı] kitle- : golumers[2]-b
[kendini içeriden] kitle- : golimers[2]; gulumers
kivi : k’ivi, kivi
kivi tarlası : kiviluği
koca : k’oçiII; komoci; p’alik’ariII; komoli[2]; kimoli[1]; kimoci; noğameV-VIII; park’ali
kocakarı : kçin-k’ok’ari[2], xçin-k’ok’ari
kocaman : kocca
koç : boçi
[(mısır, buğday, arpa gibi tahılın) başağı ya da] koçani : ç’eba; koçani
[fındık] koçanı : ç’ak’i; çepla; bonkva/ bunkva
[(soyulup taneleri ayıklanmamış taze) mısır] koçanı : ç’eba; nç’olo; korza; rok’a
[(taneleri alınmış) mısır] koçanı : k’ump’uri; k’omp’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i; k’utli
[(taze) mısır] koçanı : mjiri; k’ombola, k’ombala; p’ark’i
koçanlı (mısır) : k’omp’uroni
kof (ceviz ya da fındık) : put’ri; punt’ura, punt’a
kof (odun) : put’ri
kok- : gont’ams/ gont’ay, gont’uy; şuri alen, şura alen; şura alems; gont’ums/ gont’ups
kokla- : moint’inams; işurams, aşurams; naşuren, naşurams, naşurs
koku : şura/ şua; şuri
kol : xanç’ali[1]; k’lavi[2]
kol kanat ol- : fik’iaşa iven
kol ve el : xepe; xe
kolay : k’olayi
kolaylık : k’olayiluği
koli : k’oli
kolla- : çums/ çuy, çumers/ çumels, çumars
[biriler arasından birini] kolla- : ge3’inups; gila3’inups
[kendi malını] kolla- : içvams, içumers/ içumels, içumars
[kendini] kolla- : igurams, igurs
[birini veya bir şeyi] kolla- : ugurams/ uguraps
[(bir şeyi) kimseye vermeden] kolla- : guskurams
[saklanarak belirli birini] kolla- : nat’oben
[saklanarak etrafını] kolla- : nit’oben
[birinin] kollarına alınmasını iste- : namxven
kolon : k’oloni
koltuk [= kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye] : k’oltuği, koltuği
koltuk altı : mxuci-duği; ğalacica; koltuği
[bir seferde taşınabilecek] koltuk altı yük : elakaçapa
[elbiselerin] kolu : xe; xanç’ali[1]
[kapının] kolu : xit’iIII
kolun omuz ile dirsek arasındaki bol et olan alanı : xanç’eni[1]
kolye : kolye
koma halinde olan : beut’i, meut’i
komik : muk’elidi, muk’ellidi
komşu i. : k’ongşi; k’omşi; marte, malte; manz*ageri
komşu s. : işoniI
[karşı] komşu : meleni k’omşi; işoniII
komşuluk : k’omşiluği
komşuya : işo
[ad] kon- : cadven
[arı yavrusu dışarıdan bir yere] kon- : moxedun
[(bir şey bir şeyin) üstüne] kon- : goyidven
[kuş, böcek vb bir şeyin veya birinin üzerine] kon- : noxedun
[(biri veya bir şeyin) üzerine] kon- : cadven; coxedun; eyadven, yadven
[yanlamasına engel olarak] kon- : golidven, gulidven
[adı] konabil- : cizadinen
[parazit, böcek, asalak vs bir canlının vücudunda] konakla- : nuxun[3]
[kuş, böcek vs’yi bir şeyin üzerine] kondur- : noxunams/ noxunay[1]/ noxunaps
[(bir şeyin) üzerine] konmuş halde dur- : coxen, coxers; noxen
[kuş, böcek vs (bir şeyin veya birinin) üzerine] konmuş halde dur- : noxen
[(bir şeyin) altında dik duracak şekilde] konmuş halde dur- : e3’adgun, e3’adgin, i3’adgin
[(bir şey başka bir şeyin) üzerine dik duracak şekilde] konmuş haldedir : goyodgun
[ağaç gibi uzun bir şey belirli bir yere iki şey üstüne köprü gibi] konmuş haldedir : gvonunbun
[(bir şeyin) altında yatay] konmuş halde dur- : e3’uzun, e3’uz*in, i3’uz*in
[düşey doğrultu ile derin mekânın dibine yatay] konmuş halde dur- : dolozun, doloz*in, dolozin
[(bir şeyin) etrafına yatay] konmuş halde dur- : gozun, gvozun, goz*in; gvoz*in
[içeride yatay] konmuş halde dur- : amazun, amaz*in
[yan tarafta ya da kenarda yatay] konmuş halde dur- : elazun, elaz*in, ilaz*in
[yanlamasına yatay] konmuş halde dur- : golazun, golaz*in, gulaz*in
[(birine ait bir şey) yüksekte yatay] konmuş halde dur- : ge3’uz*in
konser : konseri
konuk et- : dvodginay; dvogutinay
konuş- : ixap’ars; ilak’irday; isinapay/ isinapams; ip’aramitams; ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals
[(birinin) arkasından] konuş- : ek’otkvams; gyok’itxams
[bir araya gelip] konuş- : ok’ilak’irday; ok’itkvams/ ok’itkvaps
[birbirine] konuş- : ok’ilak’irday; ok’isinapay/ ok’isinapams; ok’ip’aramitams; ok’itkvams/ ok’itkvaps
[boşuna] konuş- : nçxalums; patxums; kançums; goşubğams; vrat’k’ums; barbalaps
[ciddiye alınamayan şekilde] konuş- : ğarğals
[gerekli gereksiz] konuş- : barbalayII
[gereksiz yere çok] konuş- : t’k’iyalams, t’k’iyalums
[güzel ya da biraz hava atarak] konuş- : ospirapams/ ospiyapams
[kendi kendine] konuş- : e3’itkvams
[sanki yanında biri varmış gibi kendi kendine] konuş- : nixap’ars
[uyurken istem dışı] konuş- [= sayıkla-] : barbalams; becğams
[yavaş biçimde] konuş- : nisinapay
konuşma : p’aramitiI
konuşmayı beceremeyen kimse : lardamcaxu
kooperatif : k’op’erat’ifi
kop- : meç’ordun; ç’k’odun; meç’k’odun
[birine ait bir şey] kop- : elva3’en
[heyelânda içi] kop- : dolont’ro3’un, dont’rosun, dolont’ro3un
[kökünden] kop- : elams/ elaps; melams/ melaps
[toprak, yol vs] kop- : caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven; gelant’ro3un/ gilant’ro3un
[yan tarafı] kop- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun
[(üzerindeki ağırlıktan dolayı) yukarıdan aşağıya doğru] kop- : ceç’ordun
kopar- : meç’irdums/ meç’irduy; meç’k’idums/ meç’k’idups; ç’k’idoms, ç’k’idups; me3’k’ums
[birine ait bir şeyi] kopar- : noç’k’idams
[çayır, yosun vs] kopar- : noç’irday
[içini] kopar- : gamast’ik’ums/ gamast’ik’uy, gamast’ik’ay
[kendine ait bir şeyi] kopar- : niç’irday; moiç’irday
[kendisi için] kopar- : i3’ilams/ i3’ilay/ i3’ilaps
[meyve, sebze, çay vs’yi] kopar- : 3’ilums/ 3’iluy, 3’iloms, 3’ilups
[meyve, sebze, çay vs’yi az miktarda] kopar- : me3’ilums/ me3’iluy, me3’iloms, me3’ilups
[ortadan] kopar- : k’ok’o3’ilums; ok’o3’iluy/ ok’o3’ilums, ok’o3’iloms, ok’o3’ilups
[salatalıkları çok küçükken] kopar- : k’ip’irams
[(asılı bir şeyi bir yerden) uygunsuzca çekip] kopar- : gestikoms/ gestikups
koparıp aşağı sürükle- : cost’ik’ams
koparıp indir- : ceç’irdams/ ceç’irday, geç’k’idums
[kendine ait ipi] koparıp indir- : geiç’k’idams
[bir şeyin etrafını] koparıp ye- : guxvat’amsI/ guxvat’ay
koparıp yere vur- : cost’ik’ay
[alttan yukarıya doğru] kopmuş haldedir : ek’ut’roxun
[yerinden] kopup düş- : nolams/ nolay; melams/ melaps; molams, mvolay, molay
kor : paluriII; xomali, xumali, xurmali; maxva
kor ve köz : xomali, xurmali; maxva
kor- : a3adums
[kendi malını] kor- : içvams, içumers/ içumels, içumars
[kendini] kor- : igurams, igurs
[birini veya bir şeyi] kor- : ugurams/ uguraps
[evin arka tarafında yatak odaları arasında bulunan] koridor : 3’alemona
kork- : aşk’urinen, aşkurinen; aşkurins; geşkurdun
[birinden] kork- : geşkurdun
[birinden] kork- [= birinden çekin-]: ce3’vazden
[birinden] kork- [= birinin önünde kendine güveneme-] : nandaren[1]-II
korkak : mşk’urinace, mşk’urinaje; şkurnace; şkurinace; tutula[1]
korku : şk’urina; şkurna; şkurina
[insan] korkudan titre- : patkalams
korkut- : oşk’urinams/ oşk’urinay, oşkurinams/ oşkurinaps
koru- : çums/ çuy, çumers/ çumels, çumars; mç’eşums/ mç’eşuy
[(ceviz, fındık vs hakkında) delik, bozuk, çürük ya da] koruk : punt’ura, punt’a
korun- : goiçums/ goiçuy
[evcil hayvanların altına serilen] koruyucu şey : merçale
[yük taşırken omuza serilen] koruyucu şey : merçala
koskoca : kocca
koş- : uk’ap’ams/ uk’ap’ay; oxut’k’va3ams, oxut’k’va3un; cgiyalamsII/ cgiyals/ cgiyalums; t’aik’omsII; unk’ap’inams/ unk’ap’inaps; uk’ap’aps
[(birinin) arkasından] koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozen; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun
[aşağı doğru (birinin) arkasından] koş- : cantxozay
[az meyilli yerde aşağıya] koş- : celuk’ap’ams/ celuk’ap’ay; gilunk’ap’un
[-e] koş- : at’aik’en
[(birinin) etrafında] koş- : gvaç’apxen
[bir istikamete doğru] koş- : goluk’ap’un
[(birinin) peşinden] koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozen; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun
[at çok hızlı ve sarsıntılı şekilde] koş- : cgiyalamsI
[at dengesiz] koş- : t’aik’omsI
[hızla] koş- : darçen
[hızla aşağı doğru] koş- : gelarçen
[hızla beriye doğru] koş- : mok’arçen
[hızla öteye doğru] koş- : mek’arçen
[hızla yatay zeminde] koş- : golarçen
[hızla yukarı doğru] koş- : elarçen
koşarak : k’ap’ineri; oxot’k’va3neri
[dışarıya] koşarak çık- : gamuk’ap’ams/ gamuk’ap’ay
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] koşarak gir- : meşk’uk’ap’ams/ meşk’uk’ap’ay
[hızla yukarı doğru] koşarak git- : eluk’ap’ams/ eluk’ap’ay
[belirsiz birine] koşarak yetiş- : mentxozuy
koştur- : ok’ap’inapams[1]
[evcil hayvanı] koştur- : gurçinams
[evcil hayvanı bir arada] koştur- : ok’omç’eşums
koşu/ koşuculuk : ok’ap’inuşi
koşuştur- : guk’ap’ay, guk’ap’ams, guk’ap’un; cgiyals/ cgiyalams; guk’ap’aps
[birini bir yerden] kov- : ok’ap’inay[2]; get’k’oçams, get’k’omers
kova : k’ova, kova
kovala- : nomç’eşams; ntxozun; cantxozen; antxozen; ç’işun; gyantxozen[1]; geç’işun; notxozun; atxozen
kovalat- : cuntxozinams/ cuntxozinay; uç’işinams; gyuntxozinams; geç’uşinapams
[kestane ağaç kabuğundan yapılan] kovan örtüsü : çerçi, kerki
[arı] kovanı : ğurni/ ğunni/ ğuni; bogina; k’arvani; m3ka
kovuk : ğorma
[kesilmemiş ama artık çökmüş, dibi çok büyük ve içi] kovuk ağaç : kap’i
[dik duracak şekilde] koy- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps; gedgims/ gedgips
[alta dik duracak şekilde] koy- : e3’adgams/ e3’adgay, e3’adguy/ e3’adgums, e3’adgims/ e3’adgips, i3’adgips
[(bir şeylerin) arasına dik duracak şekilde] koy- : k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, goşadgims/ goşadgips, guşadgips
[aşağıda bulunan bir şeye ayağını (dik)] koy- : geludgams
[(kendine ait bir yere) dik duracak şekilde] koy- : geidginams
[birleştirip dik duracak şekilde] koy- : ok’odgams; ok’odguy/ ok’odgums, ok’odgims/ ok’odgips
[dik bir yere dayayıp dik duracak şekilde] koy- : nodgams/ nodgay/ nodgaps, nodgips
[meyilli yere dik duracak şekilde] koy- : nodgams/ nodgay/ nodgaps
[önde dik duracak şekilde] koy- : k’o3’adgams/ k’o3’adgay, go3’adgums, go3’adgims/ go3’adgips, gu3’adgips
[üstü ve kenarları kapalı mekânın içine dik duracak şekilde] koy- : moladgams/ moladgay, moladguy/ moladgums, moladgims, moladgips, muladgips
[(bir şey başka bir şeyin) üzerine dik duracak şekilde] koy- : goyodgams, goyodguy; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps
[yan tarafa ya da kenara dik duracak şekilde] koy- : eladgams, eladguy/ eladgums, eladgims/ eladgips, iladgips
[yanlamasına derin mekânın içine dik duracak şekilde] koy- : meşk’adgams/ meşk’adgay, meşadgams/ meşadgaps, mişadgaps
[yere dik duracak şekilde] koy- : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips
[yüksekçe bir yere dik duracak şekilde] koy- : geşadgums, geşadgims/ geşadgips
[kendi üzerine var olan bir şeyin üzerine başka bir şeyi örtü olarak] koy- : eyitums/ eyituy
[bir kabın içine, daha önce konmuş bir şeyin üzerine yapışık olacak şekilde] koy- : eyot’ambay
[adı] koy- : codums/ coduy/ codvams,
[(birinin) ağzın içine] koy- : amudums/ amuduy, amudumers/ amudumels, amudvars; meludums/ meluduy, meludvams; moludumels, moludumers
[(kendi) ağzın içine] koy- : amidums/ amiduy, amidvams, amidumers/ amidumels/ amidvars; melidums/ meliduy, melidvams; molidums/ molidumers
[kuş, böcek vs’yi bir şeyin üzerine] koy- : noxunams/ noxunay[1]/ noxunaps
[(bir şeyin) yakınına bir şeyi] koy- : nudgams/ nudgay/ nudgaps
[yere paralel hareket ederek dik bir şeye dayacak şekilde] koy- : medums/ meduy, medumers/ medumels, medvars; nodums/ noduy, nodumers/ nodumels, nodvars
[alta yatay] koy- : e3’adums/ e3’aduy, e3’adumers/ e3’adumels, i3’adums, i3’advars
[(kendisinin) altına yatay] koy- : e3’idums/ e3’iduy, e3’idumers, i3’idumers, i3’idvars
[(bir şeylerin) arasına yatay] koy- : k’oşk’adums/ k’oşk’aduy, goşadums/ goşadumers/ goşadumels, guşadumers, guşadvars
[arkaya yatay] koy- : ek’adums/ ek’aduy, ek’adumers/ ek’adumels; mik’adumers; ik’advars
[birbirine değecek şekilde yatay] koy- : ok’odums/ ok’oduy, ok’odumers/ ok’odumels, ok’odvars
[(kendine ait) düşey doğrultuyla derin mekânın içine yatay] koy- : dolidums/ delidums, doliduy, dolidumers, dolidumels, dilidumers, dolidvars, diliduvars
[etrafa yatay] koy- : godums/ goduy, godumers/ godumels, godvars
[içeriye yatay] koy- : amadums/ amaduy/ amadumers/ amadumels/ amadvars
[üstü ve kenarları kapalı mekâna yatay] koy- : moladums/ moladuy, moladumers/ moladumels, muladumers; muludumers; muladvars
[(bir şeyin) üstüne yatay] koy- : eduy; eyodums/ eoduy/ eyoduy, eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodums/ yodumers; ijodumers, ijodvars
[(bir şeyi başka bir şeyin) üstüne yatay] koy- : eyodums/ eyoduy/ eoduy, eyodvams, eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodumers/ yodumels, yodvams, ijodumers, ijvodvars
[(kendisinin) üstüne yatay] koy- : eyidums/ eyiduy, eidumers, yidumers, yidvars; gidumers
[(bir şeyin) üzerine yatay] koy- : goyodums/ goyoduy; cedums/ ceduy, gedums, gedumers/ gedumels, gedvars
[(kendine ait bir şeyin) üzerine yatay] koy- : geidumers/ geidumels
[yan tarafa ya da kenara yatay] koy- : eladums/ eladuy, eladumers/ eladumels, iladumers; iladvars
[(bir şeyi bir yere) yanlamasına yatay] koy- : goladums/ goladuy, goladumers/ goladumels, guladumers, guladvars
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine yatay] koy- : meşk’adums/ meşk’aduy; meşadums/ meşadumers, meşadumels, mişadumers; mişadvars
[yanlamasına derin kendine ait kapalı mekânın içine yatay] koy- : meşk’idums/ meşk’iduy, meşk’idvams, meşidumers, mişidumers, mişidvars
[yere yatay] koy- : dodums/ doduy, dodumers/ dodumels, dodvars
[yüksekçe bir yere yatay] koy- : geşadumers/ geşadumels
[(birinin) yanına yatay] koy- : meludumers
[(birinin) tabağına yemek] koy- : cudums/ cuduy, cudvams, gyudums, gyudumers, gyudumels, gyudvars
[birini kendi] koynuna al- : nimxunams; nimxuy
[birinin] koynuna gir- : namxven
koyun [= göğüs] : congsi; uba; gur-p’ici
koyun [= hayvan] : k’oyini; mçxuri
koyun ve keçinin yavrusu : t’ik’ani; k’uzili
[(birinin veya bir şeyin) önüne yatay] koyup bırak- : k’o3’udums/ k’o3’uduy, go3’udumers/ go3’udumels, gu3’udumers; gu3’udvars
[(bir şeyin bir) kısmına (bir şeyi)] koyup kapat- : nutums/ nutuy, nutumers/ nutumels, nutumars
[(hayvanın) önüne yem] koyup sun- : k’o3’udums/ k’o3’uduy, go3’udumers/ go3’udumels, gu3’udumers; gu3’udvars
[(birinin) önüne yiyecek (bir şeyi) bir kabın içine] koyup sun- : k’o3’udgams/ k’o3’udgay; go3’udgams/ go3’udgapsi gu3’udgaps
[fındık vs’nin içi boşalmış kuru] kozası : çonçi
[ipekböceğin] kozası : mek’t’as-obğe; konkola
köfte : kofte
kök : çok’i, çoki, kyoği, kyoki; pesoI
köklerin damar gibi olan ilk uzantıları : pesoII
[bazı bitkilerin saçak] kökü : şapxu2
[dişlerin] kökü : jiji
[kesildikten sonra filizlenmemiş ve öylece kurumuş ağaç] kökü : kap’i
[ot ve sebzelerin] kökü : şapxu1
kökünden kazı- : gamailums/ gamailuy/ gamailoms, gamax’ilums/ gamax’ilups
kömür : çomuri
[odun] kömürü : noşk’eri, noşkeri
köpek : laç’i; coğori
[büyük] köpek : coğori
[dişi] köpek : 3’una[2]
[küçük] köpek : laç’ina
köpek yavrusu : k’ut’avina; lak’ot’i
köpekdikeni : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i
[dereler üzerinde ahşaptan yapılmış ve genellikle tek parça ağaçtan oluşmuş] köprü : xinci
[karşı tarafa geçmek için kullanılan] köprü [ya da köprü vazifesi gören şey] : mek’axtimoni
[taş ya da beton ile yapılmış büyük] köprü : kyopri
köpük : popoja; popoci
köpür- : ipopocen
kör : çori
körel- : cimp’iren; moişalen; mabğen
körleştir- : cemp’irums, cump’irams; ceşaluy, cuşalay; moşaluy; cump’ilay; bencelums; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps
körpe : k’rump’i, k’urup’i; çuçku, çiçku, çiçxu
[süt halini dahi almamış ve çok] körpe (mısır) : ğiz*i; ğliz*i; ğlinz*i
körük : çoruği, kyoruği
körüklü (şalvar, pantolon) : t’axeri
körüklü pantolon : z*ikva
körüklü şalvar-pantolon : 3’ik’va t’axeri
köryılan : çori-3’i3’ila; mt’veri, mk’veri, k’veri/ k’veyi, x’veri/ x’veyi
köseği [= ucu yanık odun]: meç’veşi, meç’ve; menoç’veI
kösele : kyosele
köstebek : emxu; muxuxi
köşe : armozi; çoşe, kyoşe
[ahşap bölmenin] köşesi : ğoci
[evde açık ateşin yandığı yerin arka] köşesi : m3’k’ora [= Eski Laz evlerinde açık ateşin yandığı bölümün arkasındaki köşede zeminden tavana kadar olan bölüm. Ateşin baş tarafında yassı ve takriben 50 x 60 cm ebadında bir taş vardır. Üstünde pilekide mısır ekmeği pişirilir, güğüm vs konur. Bu taşın arkası da m3’k’ora’dır.]
kötü i. : anderi; k’aybana
kötü s. : xavi; xai[2]/ xayi[2]; p’iyat’i, p’eyat’t’i, p’at’i
kötü [= kalitesiz ; yaramaz] s. : xizani
kötü cinsten olan : p’iyat’işi; p’at’i-xuoni; p’at’işi
[birinin bir organı] kötü hale gel- : numç’vay; nomç’k’vams
kötü niyetli : afrat’i
[hakkında] kötü sözler edilmiş : nena- gomaleri
[ölünün arkasına bıraktığı değersiz ve] kötü şey : esk’at’i; anderi; k’aybana
kötülük : xavinoba; p’iyat’osina; p’at’inoba
köy : çoyi, çoi, kyoyi, kyoi [Bazı yayınlara göre “oput’e” kelimesi “köy” anlamında Hopa veya Çxala’nın bir yerinde kullanılıyormuş. Bu yayınlara güvenerek diğer yörelerde bu kelimeyi benimseyip kyoyi yerine kullananlar bazen bulunuyor. Fakat bugüne dek kelimenin “köy” anlamında kullanıldığı hiçbir diyalekti gözlemlenemedik. Eğer “oput’e” kelimesinin eskiden beri “köy” anlamında kullanıldığı yeri biliyorsanız lütfen bize mail atıp bildiriniz. E-posta adresimiz şöyledir. kojima.goichi@gmail.com]
köylü : çoyli, kyoli
köz : çozi; xomali, xumali, xurmali; maxva; kyozi
[sönmüş] köz : mt’ut’aI
köz ve kül : mt’ut’aII; mt’eyi
közleri [öne doğru çekmek için ocakta veya sobada kullanılan] metal ucu bükük demir : k’ok’ari, k’uk’ari
kravat : k’iravat’i; kiravat’i; kravat’i; k’ravadi, k’ravati
krep : 3’ilextiya
kriz : k’rizi
kucak : p’oca, p’orgya, p’oggya, p’orca, p’odya
kucakla- : moik’açams/ moik’açay; moikaçams/ moikaçaps, muikaçaps, muikaçeps
[kendinden daha ağır veya büyük bir şeyi sahiplenmek için] kucakla- : e3’ibay
kudur- : ilaxams/ ilaxay; dumçxvams; elak’iden
kuduz/ kudurmuş : laşoni; k’ut’uzi/ k’ut’t’uzi, k’unt’uzi; laşaoni
kuduz hastalığı : lişari/ lişayi, leşayi/ leşai
kuku ! [= guguk kuşunun sesi] : k’uk’u, k’uk’k’u
kul : k’uli
kulaç : k’ulaci, k’ulaç’i
[birine] kulağı söyle- : uji duzday
kulak : uci[1], uji, x’uci
kulak asma- : var-digurinams
kulak memesi : p’ip’idi[2]; p’ip’iliII
kulak verme- : uci elaçams[5]
[büyük] kulaklı : uci-palaska
kulaksız : uji-p’ut’uri
kullan- : oxmarams, oxmay; ixmay, ixmars
[arabayı] kullan- : goiyonams/ goiyonay; goyonams, gox’onups
[azar azar ya da kısmen] kullan- : nixmay, nixmars
[ölçülü (= idareli, tutumlu)] kullan- : ninç’ilarams/ ninç’ilaray; ninç’inams[1]-III/ ninç’inayIII; nink’ilyarams, nink’iyalams/ nink’iyalaps; einç’inams/ einç’inay; nuxonduy
[uçak, helikopter vs’yi] kullan- : ojulinams/ ojulinay/ oculinay; oputxinams[2]
kulp : xit’iI; k’ulpi
kuluçkaya oturan tavuk : monç’e, monç’o, monç’ve, monç’va
kulübe : k’alori
[ahşaptan yapılan ot muhafaza] kulübesi : pa3xaI; baceni, bageni
[derme çatma ahşap] kulübe : pa3xaII, pasxa
[içinde insanların konakladıkları, yerden 2-3 m. yükseklikte yapılan] kulübe : k’alivi
kulübe [ve serenderlerin] alt katları : marani
[kuş avlama] kulübesi : meterizi; çerge
kulüp : k’ulubi
kum : xijili; k’umi, mk’umi; xişili[1]; kumi
kumanya : oşk’omale, oç’k’omale; k’umanya
kumar : k’umari
kumarağacı : mşk’eri, mşkeri
kumarağacı [yaprak üzerinde kızartılmış] hamsi : kapça-but’k’a
kumaş : k’umaşi
kumbara : kumbara
kumru : t’iliğoni
[(birinin ağzı ve boğazı] kupkuru ol- (= biri çok susa-) : uxombun; gamvoxombun/ gammoxombun/ gamoxombun, gamoxomun
[birine] kur yap- : kudi eludgams
[ekmek vs] kur- [= gereklerini katıp kendi kendine olmaya bırak-]: cedums/ ceduy; coxums; dguy; gedums/ gedumers/ gedvars
[köprü] kur- : gondums/ gonduy, gondumers, gondups
[meyilli yere düzenek, ev, çadır, soba vs] kur- : nodgams/ nodgay/ nodgaps, nodgips
[saat, tuzak vs] kur- : cedgams/ cedgay; cudgams/ cudgay; gedgums, gedgims/ gedgips
[turşu] kur- : ceduy; dguy; dolobğams; gedgums
[üst kısma] kur- : goladgams/ goladgay, goladgums, goladgims/ goladgips, guladgips
[yere düzenek, ev, çadır, soba vs] kur- : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips
Kur’an : nç’araII-1; Kurani; Musafi
kurban : tisya
kurubağ yavrusu : k’op’alina; 3’ari-k’op’aliII/ 3’ari-k’op’p’ali, 3’k’a-k’op’ali; k’op’ali[1]-II + [3]
[kara] kurbağası : poxo, paxara, mcvabu, mjvabu
[kara] kurbağasının sürekli çok bulunduğu yer : paxarapona; mcvabona, mjvabopuna
[su] kurbağası : mayare, maari, ma(y)i, max’ax’i
Kurban bayramı : Tisya-barami/ Tisya-bayami; Xajileri-dandra; Xajileri-bayrami; K’urban-bayrami/ K’urban-bayami; K’urbaniş bayrami
[birine] kurban ol- [= birini çok seviyor] : gvağarams/ gvağaray; guxtams
kurcala- [= eşele-] : çxik’ums; nçxik’ums/ nçxik’uy/ nçxik’k’uy; çxink’oms, çxik’olums/ çxik’olups
[(bir) aleti, bir makineyi vs] kurcala- : mxit’ums/ mxit’uy; uxit’ins; uxit’onums; k’raxuy
[eski olayları yeniden açığa çıkarıp] kurcala- : moşk’onçxik’ams
[toprağı, külü, ateşi vs] kurcala- : uçxat’ams, nuçxat’ams
[kendine ait bir şeyi] kurcala- : içxink’ams
kurdele : k’ordela
kurna : k’urna
kurnaz : anaç’i
kursak : korbaII; xoxonç’aI
kursak çıkıntısı : xvançi
kurşun [= Pb simgesi ile gösterilen element] : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni
kurşun [= mermi] : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni; mermi
kurşun kalem : k’urşun-k’elemi
kurt/ kurtçuk : munt’ri, munt’uri
kurt [= yırtıcı hayvan]: mceri, mcveri; mgeri
kurtar- : oçulet’inams/ oçulet’inay; oşletinay/ oşletinams; muşletinams/ muşletinaps; moşletinaps
[meslek olarak] kurtarıcıdır : muşletinams
kurtlu/ kurtlanmış : munt’riyari, munt’iyari; munt’ruri; munt’uroni
kurtul- : çitun; çituy; cuçitams; muçitun
Kurtuluş Savaşı : Kurtuluş-Savaşi
kuru s. : xombula, xomula
kuru yaprak, kâğıt [vs yandığında] uçuşan yanmış parçalar : nomçka
kuru- : xombun, xomun
[(dere, ırmak, çay, hark gibi) açıktan akan su] kuru- : gyoxomun, geskurun, geskirun
[(bir şeylerin) arası] kuru- : k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; goşaskirun; goşaxomun, guşaxomun
[(canlı) bitki] kuru- [= kuruyup öl-] : xombun, xombuy; ntxombun; xomun
[bitki kesildikten sonra bitkinin alınan kısmı konduğu meyilli bir yerde] kuru- : noxombun[2]
[bitki kesildikten sonra bitkinin alınan kısmı konduğu yatay zeminde] kuru- : cexombun, gexombun
[bitki olduğu yerde (yavaş yavaş)] kuru- : cexombun[1]; noxombams, noxombuy, noxombay; exombun, exomun; noxomun
[(bitkinin) çiçeği olduğu yerde] kuru- : noxombun[1]-I
[dere, göl vs] kuru- : sk’urunI, skurunI
[dışarıdan içeriye doğru] kuru- : amaxombun
[(bitki, kuyu vs) dibinden ya da kökünden] kuru- : doloxombun, doloxombuy, doloxomun
[(bir şeyin) iç kısmı] kuru- : k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; goşaskirun; goşaxomun, guşaxomun
[içeriden dışarıya doğru] kuru- : gamaxombun
[(bitkinin) meyvesi bulunduğu dalda] kuru- : noxombun[1]-II
[(bir şeyin üstünde yüzeyindeki bir) parça] kuru- : noxomun
[tamamen] kuru- : gamaxombun, gamaxomun
[yaş olan meyve vs yiyecekler güneşte, rüzgârda vs yavaş yavaş] kuru- : mç’k’un, memç’k’un
[yıkanan veya ıslanan bir şey] kuru- : xombunII; xomunII; sk’urunII, skurunII, skirun
[ev, bina vs] kurulmuş haldedir : goladgun, goladgin, guladgin
kurum [= ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is]: m3’ola, n3’ola
kurumaya yüz tut- : goxombun, goxomun
[toplanan sebze] kurumaya yüz tut- : purcun, purjun, prucun; çunun
kurumuş su kabağı : t’ot’ori3’a
kuruş : ngroşi; astani
[ağaç, tahta, fındık, ekşimik vs’yi] kurut- : onç’unams/ onç’unay, onç’vinay; omç’vinams
[(bir şeyin) alt kısmını] kurut- : k’o3’oskurinams, k’o3’voskurinay; go3’oskurinams
[(kendine ait bir şeyin) alt kısmını] kurut- : k’o3’isk’urinams/ k’o3’isk’urinay; go3’iskurinams/ go3’iskurinaps, gu3’iskurinaps
[bitkiyi] kurut- : oxombinamsI/ oxombinayI; oxominamsI/ oxominapsI
[bitkiyi kestikten sonra bitkinin alınan kısmını düz ve yatay zeminde] kurut- : coxombinams/ coxombinay
[bitkiyi kestikten sonra bitkinin alınan kısmını meyilli bir yerde] kurut- : noxombinams/ noxombinay
[çamaşırı] kurut- : oxombinamsIII
[(hayvan) derisini] kurut- : oxombinamsII
[(hayvanı yüzdükten hemen sonra) derisini tuzlayıp gererek güneşe asıp] kurut- : k’arbuy
[ıslanan şeyi] kurut- : osk’urinams/ osk’urinay, oskurinams/ oskurinaps
[(balık, hoşaf, meyve vs’yi güneşte, açık havada, rüzgârda veya bir ısıyla) yavaş yavaş] kurut- : omç’k’vinams[2]
kurutma ipi : osk’uraşe-toç’i
[meyve vs] kurutma kabı : ovle[3]
kurutma tezgâhı : osk’urale
kurutucu : osk’urinaşe
[ekşimik, mısır vs’yi] kurutup sertleştir- : onç’unams/ onç’unay; onç’vinay
[kendini ya da kendine ait bir şeyi] kurut- : isk’urinams/ isk’urinay, iskurinams/ iskurinaps [yerinde] kuruyup bücürleş- : noğlut’un
[dere suyu] kuruyup kesil- : meskirun
[ekşimik vs] kuruyup sertleş- : nç’un
kus- : guri mvankten; gvanç’en; ontxorams/ ontxoray; blez*gums
kusmuk : mentxore; nontxore; ontxoreri
kuş : k’inçi, k’vinçi, x’vinçi
[atmaca tutmakta yem olarak kullanılan] kuş : ceceğeni; ç’eç’eğeni; ğaç’o
[küçük] kuş : k’inçina
kuş avlama kulübesi : tenta; meterizi; çerge
kuş kapanı : dok’ap’inoni
kuş tuzağı : k’inçi-msxada; ragiI
[ağlı] kuş tuzağı : op’ice
[at veya inek kuyruğu kıllarından yapılan] kuş tuzağı : kandaraIII
[çığırtkanlı] kuş tuzağı : gotveri/ gotferi
[kaygan düğümlü ot yemli] kuş tuzağı : t’abu[2]
[kaygan düğümlü sığırcık yemli] kuş tuzağı : irek’i[2]
[küçük kuşları yakalamak için sopa ve küçük ağaç dallarından hazırlanan] kuş tuzağı : kandaraI
[sırf sığırcık yakalamada kullanılan] kuş tuzağı : ragiII
[sırıklı ağlı] kuş tuzağı : elapaxoni; neferi
[tahta üzerine açılan çentikler ile at kuyruk kılından yapılan boğumlardan oluşan] kuş tuzağı : t’avli-n3’ari/ t’avli-n3’ai
[yemli ağlı sürü] kuş tuzağı : oç’aç’e
kuşak : ort’apu
[(bir yerin) etrafını (bir şey ile)] kuşat- : guğobay/ guğobams
kuşburnu : mç’apu-m3xul
kuşların yoğun olduğu yer : k’inçona
kuşluk vakti : gyaoba
kuşveyzi : an3era, m3ela, n3ela; k’an3xanak’a, k’a3xanak’a
kutnu : k’ut’nu, k’ut’ni
kutu : çabuk’a; k’ut’i
kuvvetli : muçemi; mencelyari/ mencelyayi; menceloni
kuvvetli ve sert : zoi
kuvvetli ve sert mizaçlı : ğurz*uli-steri
kuyruk : k’udeli
[at, inek vs hayvanların] kuyruk kılı : n3’ari, 3’ari[2]
kuyruk yağı : şveni; alima
kuyrukyağlı : alimoni
kuyrukyağı posası : ç’ilağani, 3’ilağani
kuyu : k’uyi; kuyi[3]
kuzen : kuzeni
kuzen [= teyze çocuğu] : eksale
kuzgun : uri; k’varoci, k’vari[3], k’vai/ k’vayi; k’arğa; x’uri
kuzu : t’ik’ani; p’it’i, p’it’ile; k’uzili
[küçük] kuzu : t’ik’anina
küçücük : 3’ulut’ina; ar pirçiII-c; 3’ulup’ina; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a
küçük : 3’ulu; 3’ut’a; ç’ut’a, ç’it’a
[kardeşler arasında en] küçük : 3’ut’eli, 3’ut’i, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a
küçük çocuk : berena
küçük çocukluk : ç’ut’ala
küçük kedi : k’at’una
küçük kulaklı (hayvan) : kirigi
küçül- : i3’ut’anen; iç’ut’anen, iç’it’anen
[çocuk hiç büyümeyip tam tersine] küçülüyor gibi ol- : meyimorden
küçümse- : elorçams[1]; elaçay
küf : çufi; mt’k’ori; kyufi
küflen- : çufi ceçams; mt’orinduy; çufi ceçay; mt’k’orun, imt’k’oren[1]; ibuğen; buğun
küflü : buği
[birine] küfret-/ küfür et- : ogorams/ ogoray, ogors; oxuç’k’adams, gyok’itxams/ gyok’itxaps
[kendi kendine ya da tek başına] küfret-/ küfür et- : igorams/ igoray, igors; geik’itxams/ geik’itxaps
küfürlü : xilafiII
kül : mt’ut’a; maxva
[sönmüş] kül : mt’veri
kül renkli : bresti
küllü yer/ küllük : mt’ut’ale, mt’ut’apona, omt’ut’ale
[sobaların] küllük bölümü: cemt’ut’ale
[pijama şeklindeki uzun] külot : t’ot’i[2]
[kadın] külotu : k’urta
kültür : k’ult’uri; kultura
kümes : doyanure; kormepe-k’alivi; k’avidi; okotumale
[toprak] küp : çupi, kyupi, kupi; dergi; xica; katana; batmani; zameli
küpe : çupe, kyupe; gelak’idale; dolok’idale
kür- : xums/ xuy/ xups
kürdan : oz*inz*gale, k’ibri-oz*inz*gale; 3kip’ola
kürek : xop’e, xop’p’e
Kürt : Çurdi, Kyurdi, Kyurti
küs- : mosk’ut’alums; guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps; elabru’un, ilabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen
[birine] küs- : elubru3’un; gyugondams/ gyugondaps
küskü : çusk’i, kyuski; lomi
küskün : guri molveri; guri moxtimeri
küspe : kyuspe
küstür- : guri muyonams/ guri muyonay; coxunayIII; gegondinams; oşumams/ oşumaps
kütük (= kesildikten sonra kurumuş ağaç kökü): buç’i, buk’i; kap’i
kütük (= tomruk; kesilmiş ağaç gövdesi): yat’oniIII-2; gvarcali; çutuği, kyutuği; cirek’i/ ciyek’i
[büyükçe] kütük [= ağacın şekil verilmiş büyük kütlesi] : yat’t’oni
L
[rasgele] laf at- : doloç’apxums
laf gezdirilmiş (kız) : nena-gomaleri
lafazan/ lafçı : xaşari[1]
lahana : lu, luu, luyu, lux’u
[bir tür fasulyeli tuzlu] lahana çorbası : termoniIII-2 + V
lahana ezmesi : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu-ncaxeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri; dudeyi, lu-duderi; lux’u k’ank’eri; lux’u zeri; lux’u k’vaneri
lahana[nın toprak üstündeki] dip bölümü : cici
[yazın en körpe yapraklardan hazırlanan sarmısaklı ve içyağlı kara-]lahana ezmesi : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri, mk’vaneri; dudeyi; lux’u k’ank’eyi; lux’u zeri; lux’u k’vaneri
lakap : elaçama
lakırdı : lak’irde
lamba : ç’ak’la; lamba
lambur lumbur konuşan : borbola
lânet : anderi; k’aybana
lânetli : k’aybana
[çocuk maması ya da herhangi bir şeyin] lapa olmuş hali: k’ork’ot’i
lastik : lastiği
Laz : Lazi
Laz böreği : bureği
Lazca [= Lazların dili ile]: Lazca; Lazebura, Lazeburi, Lazuri; Lazce
Lazca [= bizim dille] : şk’uneburaII, şk’uneburiIII; çkuneburaIV; çkineburaIII
lâzımdır : diç’irs, diç’in/ diç’ç’in; dvaç’irs, dvaç’in/ dvaç’ç’in
[birine bir şey] lâzımdır : dvaç’irs, dvaç’in/ dvaç’ç’in; uk’oren; nok’ordun; uk’orems, uk’oroms/ uk’ooms, uk’orams, uk’ors
lâzımlık [= içine aptes bozulan kap] : cezgvaşe
Lazların geleneksel yerleşim bölgesi : Lazistani; Lazona
leğen : leğeni
[ağaç] leğen : ombolina; sk’afindi, skafindi, skafit’i; k’ançxa
[küçükçe] leğen : lengeni
leke : leçe; melat’axeri
leş : leşi; xra3keri
levye : levye
lezzet : k’vana; tadi; nost’oni, nostoni
lezzetli : nost’onyari/ nost’onyayi; nostonyayi; nostoneri
lezzetsiz : kança
Libya : Libya
[taze fasulye] lifi : lori
lime lime et- : z*arz*ums
limon : limoni
lira : lira, liğra
lisan : nena
lise : lise
liste : liste
lodos : lodosi
lokma : lok’ma, luk’ma
lügat : lugat’i, lugati; sozluği
lüzumsuz : elaxi
M
maaş : meaşi, maaşi
[lahana ezmek için kullanılan ahşap] mablak : cedvalaşe; ozaşa/ ozaşe; k’orza, k’irza
madalya : meçaneri
madalyon : madalyoni
madde [= yasa, sözlük gibi metinlerde her biri başlıbaşına bir yargı ya da bir konu bildiren bölüm] : madde
madem/ madem ki : oçi
mağara : ğorma; ğunçki; mağara
mağlup et- : ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams; cojginams/ cojginay; cecginay; gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps
mağlup ol- : icginen, ijginen; geicginen, gicginen
mahalle : oput’eIII, ofut’eIII
mahkeme : noç’itxe
mahpus ol- : molaxedun, mulaxedun
mahpustur : molaxen, molaxers, mulaxen
[(bir şeyin) üzerinde] mahsur kal- : cik’açen, geikaçen
mahsur tut- : elok’açinams; elvok’açay; dokaçams; elokaçams/ elokaçaps
[birine ait bir şeyi] mahsur tut- : dukaçams
mahvet- : ok’otoruy
mahvol- : k’ok’it’orams; ok’itoren, ok’itoray
mail [= e-mail] : maili
makale : mak’ale
makarna : mak’arina/ mak’ayina
makas : mak’asi, makasi
makat : mundi
makine : mangana; maçina, makina, makine
mal : mali
[kendine] mal et- : moik’açams/ moik’açay; moikaçams/ moikaçaps; ok’ik’açamsII
malı mülkü çok olan : xampa[2]
[bir ailenin] mal, mülk ve aile yönetiminin tümü : xampaluği[2]
malzeme : malzeme
mama : mama
manda : camişi
[çamaşır] mandal[ı] : mandali
[kapı] mandal[ı] : k’op’ç’a
mandalina : mandalina
mandıra : mandre[2]
“mandra evi” [= özellikle büyük baş hayvanların uygun mevsimlerde kendi başlarına beslenebildikleri bir ortamın sağlandığı yerler] : mandroxori
mangal : mangali
mantar : k’avi[1]; kudi[2]; oz*e; 3’i3’ilaşi-kudi; oce
manto [= kadın paltosu] : manto
marazlandır- : marazi muselams
marazlı : p’it’li-gexra3keri
marifetli : xe-meçaneri
[tavla oyununda] mars : marsi
Mart ayı : Mart’i; Mirk’ani
marul : maruli
masa : masa; ost’oli, st’oli, stoli
masaj yap- : srimums, srimoms; simums/ simups
[birinin vücudunun bir yerini] masaj yap-- : uk’urç’olay; usrimams
[kendi vücudunun bir yerini] masaj yap- : ik’urç’olay; isrimams
masal : zit’eri; meseli[2], mesele; p’aramitiII
maşallah : maşalla, maşallah
maşrapa : meşlep’e, meşrepe; bardaği
matbaa : matbaa
matem : bgara; mgara
matkap : burgi; bileyizi; mat’k’ap’i
mavzer tüfeği : mavizoyi
maya : maya
[yoğurt] maya tut- : naven
[peyniri] mayala- : ciyonay
[yoğurdu] mayala- : nuyams/ nuyay, nuay, nurams, nuvams, nox’vaps
mayalanmış (süt) : xt’eri, xt’umeriI, xt’imeri; meveri
mayalanmış süt : xt’aperi; xt’umeriII
[yoğurt] mayası : mark’at’i; nç’amiIII
maydanoz : meroca; mergya
maydanoz bahçesi : (AH-Borğola) mergyalepuna
Mayıs ayı : Maisi, Mayisi
mazot : mazot’i
-me, -meyin, -meyiniz [= yasak kipi göstergesi] : mot-/ moy-/ mo-/ mod-
mecburen : mecburi
-meden : p’i[1]-II; p’i[3] ...-şa; p’riII-b; var-...-şa[7]; var-... şakiz/ var-... şakis
-meden az önce : p’i[4] ...-şe
-meden önce : p’i[2] ...-s/ p’i[2] ...-si; p’ri; var-...-şen[2] ogine
[patavatsızca çekinmeden bir yeri kendine] mekân et- : geşaxedun
mekik : mak’oç’i; apxa; firk’eta
mektep : mektebi; okuli
mektup : çağet’iIII; mektubi; kart’ali2
mele- : p’et’elams/ p’et’elay/ p’et’elaps
melodi : k’aide; muzik’i; ezgi
meme : buz*i/ buzi; 3i3i, 3i3ili
memleket : memleketi
memur : memuri
[devletin vergi ve kayıt] memuru : çark’at’uraII
mendil : mendili
menenjit : menenç’iti
menteşe : menteşe
merak [= kaygı, tasa] : meraği
merak et- : nozmors/ nozmoy; nazmonen; nozmons
[taşınabilir] merdiven : msk’ala, mskala; k’vata
[taşınamaz sabit] merdiven : merdiveni, merduveni
[çay ağaççığının dikilmesi için yapılan] merdiven şeklinde teraslama : andali
merhametsiz : meremt’isuzi
merhem : melhemi, melemi
mermi : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni; mermi
mert : komoli, kimoli
mertek : axvani, xvani
mertlik : komoloba
[yamaçta yatay veya az meyilli] mesafe(den) : golamtumani
mesele : dulya3
meşale : ç’ak’la
meşe : kçoni-şorçi; mç’oni, mç’k’oni
meşin : meşini
[yabani hayvanları kaçırmak için 3’ari-mangana’ya takılan] metal parçalar : oğark’ale
[közleri öne doğru çekmek için ocakta veya sobada kullanılan] metal ucu bükük demir : k’ok’ari, k’uk’ari
metre : metre
metrelik : metreluği
mevcuttur : on, oren, ren/ yen
[meyve ve sebzenin] mevsimi : ora
meydan : meydani
[bahçedeki ekin] meydan ateşi : pagara
meydana düş- : gelams
meydana gel- : iyen/ iven/ ix’ven; ayen/ aven/ ax’ven; x’opun
[hayret edici bir şey] meydana gel- : x’opun
meyhane : meyhane
meyil : meyili
meyilli : elaninkteri, elankteri; elakteri; meyokta, meyakteri; menevi; ilakteri
[yer hakkında] meyilli : mekta; medika
meyilli yer : meyamti
[az] meyilli (alan) : menevi
[çok ya da orta derecede] meyilli alan : okti
[çok] meyilli alan : menya
meyilli bir yerin alt tarafı : çiji
-meyince : var-...-şi[4]
meyva/ meyve : meyva/ meyve
meyve öz suyu : guri-3’ari; loya, lova
[üzüm ve karayemiş dışında] meyve salkımı : k’onz*oli
[yüksek daldaki] meyve toplama aleti : bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’k’et’ali, xeç’k’edale
[daha yeni oluşan çok küçük] meyve ve sebze : k’imp’iri
meyvelerin bitim zamanı : stveliI
meyvesi olan/ meyvesi veren : çaneri
[bitkinin] meyvesi oluş- : içanen, açanen, naçanen
[bitkinin dalları veya saplarında] meyvesi var : nçars/ nçay; çans, nçans
[bitkinin dalları veya saplarının birinde] meyvesi var : nonçars/ nonçay; mençay, meçans; noçans
[bitkinin dalları veya saplarının kenarında] meyvesi var : elaçans
mezar : mezare, mazari
mırıldan- : dundulams/ dundulaps
mısır [bitkisi] : lazut’i, lausti, lauzi
Mısır [ülkesi] : Misiri, Misiri-msva
mısır çiçeği : obğe[1]; bğapa; sik’ali
mısır ekmeği : lazut’i-cari; mç’k’udi, mç’k’idi, ç’k’idi
[iyi gelişemez de hayvan yemi olarak az taneli kullanılan] mısır koçanı : xunduri
[soyulup taneleri ayıklanmamış taze] mısır koçanı : ç’eba; nç’olo; korza; rok’a
[taneleri alınmış] mısır koçanı : k’omp’uri; k’ump’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i
[taze] mısır koçanı : k’ombola, k’ombala; p’ark’i
mısır koçanının dışındaki yaprak : m3uri parvi; çonçi; çuça
mısır samanı : nçala, çala
mısır sapı ve yaprağının kışın hayvan yemi olarak kullanılmak üzere kurutulmuşu : nçala, çala
mısır sapının kurumuşu : ğeri
[taze] mısır sapının odunlaşmış ve ineklerin yemeyeceği kısmı : ğeri
mısır saplarının uzun bir odun direk etrafında birbirine iliştirilerek ve üst üste koyularak dik şekilde yüksek bir kule şekline getirilip kurutulduğu bir çeşit basit yapı : a3’ala
mısır tanelerin tutunduğu sap : k’omp’uri; k’ump’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i
mısır tarlası : lazutluği, lazut’luği, lazut’epuna
[iç] mısır unu : guri-mkveri
[süt] mısırı : nç’olo
mısırın yaprağı : lazut’işi burt’a; msva
mızrak : mzi
mi ?/ mü ?/ mu ?/ mı ? : -i ?
[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın] midesi : p’ip’idi[1]-I, p’ip’it’i1
[insanın] midesi : p’ip’idi[1]-III, p’ip’it’i4
[birinin] midesi bulan- : guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten
[birinin] midesi yanma yap- : guri umç’vams; gurik ç’ums
[bir şey birinin] midesine acı ver- : guri uç’ums/ guri uç’uy; guri uç’vay/ guri uç’vams
[bir şey birinin] midesini bulandır- : guri uktinams[2], guri duktinams
[bir şey] mideye yanma yap- : ç’ums/ ç’ups
[peynirin] miktar ölçüsü : k’vari[4]
mil : mili
mil [= değirmenlerde çarkın altında ve merkezine çakılmış sivri uçlu demir] : nz*i
millet : milleti
milletvekili : p’arlament’eri
milyon : milyoni
minder : minderi
[saman] minderi : şirte
minicik : 3’ulut’ina; ar pirçiII-c; 3’lup’ina; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a
minik : 3’ulut’ina; ç’uç’ut’a, ç’iç’it’a
miras : doskidineri
miras olarak bırak- : naşk’uy; naşkumers; nuşkumers
miras hakkı olan kadın : mat’ifone
misafir : musafiri, mussafiri
misil : fara; k’at’i
misina : tona; an3’işi; misina
misket : mirasi; mila, mili, mile, milya
-miş/ -mış/ -muş/ -müş: -donu/ -do/ -doren; -eri/ -eyi; -eren/ -een/ -elen; -ren/ -yen/ -en
miyavla- : k’iyamsIII; k’riyayIV; 3’iyay; ğirams; mğiroms; p’iyoms, p’iyaps
moallim : moelimi, muellimi
mollah : mola
moloz : molozi
motor : motori
muavin : muavini
muhabbet : muebbet’i
muhabbet et- : ok’izit’ay; nilak’irday; nisinapay/ nisinapams; muebbet’i ikoms
[gizli veya samimi] muhabbet et- : ok’ipur3inay
muhafaza et- : şinaxums/ şinaxuy/ şinaxups; ezduy, ezdun
[kyume yapılırken altına konan tepside damla damla biriken] muhallebi : not’rak’ine
[unu yağ ile kızartıp süt ve şeker eklenerek yapılan] muhallebi : k’ork’ot’iIV; de3i; papa[2]
muhallebiye benzer ekşimsi tatlı : ekşaşiII
muhtaç ol- : calams; nandven; ali elunktams; calen, gyalen; amaris doskidun
muhtaç olan : corumci
muhtar : muxt’ari, muxtari
muhtarlık : muxtaroba
mum : luk’na; nukla; nuk’la; luk’una; mumi
murç : murç’i
Mushaf : musafi
muska : muska
musluk : musluği; k’urna
Mustafa : Ç’emu; Mustava
muşamba : muşamba
muşmula : 3xilimunt’ri, sk’ilimunt’ri,3’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3ximunt’i, 3ximunt’uri, 3xemunt’uri
mutfak : mutfaği, mut’vaği; gyaişi-yei, ogyare/ ogyae
[sığıra verilen] mutfak artığı : malezi
mutfaktaki gömme dolap : musandara
mutlu [= rahatlığı olan] : k’ayoboni
mutlu dolan- : guri k’ayi ikten
mutlu ol- : ixelen; guri k’ayi ayen; gurik yaği k’orums
mutluluk : muradi; xeloba[2]
mühür : muxuri
mühürle- : muxuri yon3’ams
[kendi] mülkiyetine al- : elişinams
mülkiyetini ver- : (nç’aruy altında) unç’aray
mümkün olduğu kadar : şa[1]
mürver ağacı : k’amp’ara
müsade : çalimi
Müslüman : Muslimani
müstakil : doxmeli
[birine ait] müstakil alan : dogneği
müstehcen : xilafiII
müşteri : muşteri
müteselli ol- : guri goindumers, guri goindvams
müzik : müziği [“ü” harfi ile yazılan fonem, geleneksel Lazca fonoloji sistemine ait değil. Buna rağmen, Türkiye’de oturup Lazca konuşanların büyük çoğunluğu Lazca-Türkçe iki-dilli olduğundan dolayı bazı Türkçeden alınmış kelimelerde doğal olarak “ü” harfi kullanılır ve Türkçede olduğu gibi telâffuz edilmektedir.]
müzik [= ezgi]: k’aide; muzik’i; ezgi
N
nacak : nacaği; najaği; arguni; burç’uli
nahoş : lon3a; lo3a[1]
nakış yap- : 3’opxums[1]-V/ 3’opxuy[1]-V, 3’ipxums/ 3’ipxuy
nal : nali
nalın : nalini; takuna; lalini
namaz : namazi, nemazi
namazlık : nemazga
nasıl : muç’e, muç’o, muç’oşi
nasıl biçimli : muyaperi; muperi/ mupeyi
nasıl ...-se : muç’o-ti
naylon : nayloni
naz : nazi
nazar değ- : toli nat’en; toli mat’en; nazari ak’nen
nazli : mudara[1]
ne : mu[1]
ne biçim : muyaperi; muperi/ mupeyi
ne biçim ! : mu soyi !/ mu soi !
ne demek ? : mu tkvala ren ?
ne kadar : muk’u; nak’u, nak’k’u, nak’o
ne kadar [fiyat, ücret] : muk’o, mu k’o
ne kadar çok : nice
ne kadar olsa olsun : nak’u-ti-na, nak’u-ti, nak’k’u-ti
ne kadar varsa o kadar : sotinuri[2]
ne kadara : muk’us; nak’us; nak’uşa, nak’k’uşa; nak’oz
ne kadar zaman sonra : munde-şkule
ne ... ne ... : ne ... ne-ti ...
ne olsa olsun : muya-na; mu-ti, mu-t, mu-ti-na, mu-tu
ne ...-se : muya-na, mu-na
ne şekilde : nam-soyi
ne yapılırsa : mutute
ne zaman : mundes, munde, mundez
ne zaman olsa olsun : mundes-na; mundes-t’i, munde-ti, mundes-ti
ne zamanki : mundeneri
neden : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni
neden ... değil ?/ neden ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda
nedeni yokken : k’ayi k’ayi[C]-b-1
nedenini şimdi iyi anladım ki : p’a[3] hemu-şeni
nefes : şuri[1]
nefes al- : şvanums/ şvanuy/ şvanups; işvajanay; dişvanams; muişvanups
[soluya soluya (= nefes nefese)] nefes al- : eyoşvanams/ eyoşvanay
nefes borusu : xoxonç’aIII
nefes ver- : coşvanams/ coşvanay, gyoşvanams
nefret et- : eyuren/ euren
nefret edici : ink’raxi
nefret et- : noçkins; naçkinen
nehir : ruba; abca/ abja; ğali
nemlen- : niğvarenII; it’lazen; it’enen
nemli [= tam kurumamış] : nt’eni; t’laza; t’eni
nemli [= yaş] : ladre, larde
nemliliğin uzun sürdüğü günler : ntkomina
nerede/ nereye : nak, nay; so
nerede olsa olsun : nakos-t’i, nakos-t’i-na; so-ti, so-ti-na
nerede varsa hepsi : sotinuri[2]
nereden : nakelendo; sole[1], solendo, solen
nereden/ nereye : sole[2]
nereli : nakonuri; sonuri
nereli olduğı belli olmayan : sotinuri[1]
nereye giderse gitsin : nakos-t’i, nakos-t’i-na; so-ti, so-ti-na
nereye kadar : nakşa; sokşa, soşa
neşesiz : guri-cet’ineri; cet’eri, guri cet’eri
neşesizlen- : gvancugen, gvancogen
neşter : neşteri
ne yöne/ ne tarafa : sole[3]
nezle : mazap’u; nçori; çinda; gripi; nezle
nezleli : nezleli
nice : nice
niçin : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni
niçin ... değil ?/ niçin ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda
nimet : nimeti
ninni : nani
Nisan ayı : Ap’rili, Arp’ili; İgrik’a
nine [= anne veya babanın annesi]: didi; morderi-nana; bedi; bena; didi-nana, nandidi
nine [= yaşlı kadın]: bena; şira-dida, dida-şira, dida; dadi; kçini, xçini
nişan : nişani, nişşani
nişan al- : noğirams/ noğiray/ noğiraps
nişanlı : me3’ireri; nişanli
nişanlı erkek : noğame
nişanlı kız : noğamisa
niye : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni
niye .. değil ?/ niye ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda
[bir hareket yapmaya] niyet et- : f.-i. + guris uğun/ f.i. + guri uğun/ f.-i. + guriz uğun
niyetle- : ç’ondun; guri ayen; guri ceduy[2]; afik’iren; agoren
[bir şeyi yapmayı] niyetle- : nosis deluxunams; delingonams, dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps, dilingonaps
nizam : nizami; duzeni
noksan : noksani
not et- : noç’arams/ noç’aray
nöbet : omç’eşu
numara : numara
nusaloba yap- : nusalams/ nusalay
nüfus kâğıdı : nufus-çağedi; kimliği, k’imluği
nükleer : nukleri
nükteci : muk’elidi, muk’ellidi
O
o [= işaret zamiri]: him, hi-, he, heya, iya
o [= işaret sıfatı]: him, he, hem, em, iya
o kadar : hik’u, hek’o, ek’o, ek’os, ok’o
o tarafa : hikolendo, hekelendo, hekole, hekolendon, ekolendo, ekule, ekolen
o taraftan : hikolendo, hekelendo, hekole, hekolendon, ekolendo, ekulen, ekolen
o yüzden : himu-şeni, he-şeni, hi-şeni, heya-şeni, hemu-şeni, emu-şeni
o zaman : himdo, him ora, himdora, hemindoraz, hem oraz, hemindoz; emmaxtis
obur : nuk’u-ğurz*uli; korba-ğurz*uli; korbala
ocak : cegzaşe; ocaği
Ocak ayı : Morderi-tuta; 3’anağani, 3’anağne
ocak taşı : ort’ebe; ot’vebi; k’era, nk’era/ nk’eya/ nk’iya
ocak zinciri : k’lemuri, k’remuli, k’ermuli, k’eremuli
[geleneksel Laz evlerinde evin ortasında bulunan] ocaklık : ort’ebe; ot’vebi; k’era; nk’era/ nk’eya, nk’iya
oda : oda
odun : dişk’a, dişka
odun kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule
[küçük] odun : dişk’alina
[ucu yanık ve hâlâ ucunda alev olan] odun : meç’veşi, meç’ve; menoç’veI
[ucu yanmış ve ucundaki yanan alevi olmayan, sönmüş] odun : noç’ve; menoç’veII
odun kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule
odun kömürü : noşk’eri, noşkeri
[ince küçük] odun parçacığı : 3kip’ola
[ince] odun parçası : nop’in3’k’ale
[yanık] odun parçası : nok’ançxule
oduncu : mamcala
odunluk : dişkaluği; odişkale
[uçurumdan] odunların aşağıya atıldığı yer : meyaxvaloni
odunsuz : udişkeli
odunun düzenli yığını ya da istifi : ç’arma; març’a; xarga
odunun yassı parçası : noxlap’e
of ! : yoyi !
oğlak : ç’ep’iç’i
oğle : yema; ovle; ondğe, ondğeri
oğlen yemeği : ondğeneri
oğlenki : yemaneri; ondğeneri
oğul : sk’iri, skiri
[arı kolonisi] oğul ver- : naşk’ums/ naşk’uy; yavri meçams
[(bazı kullanımda) birinin ya da bir şeyin] oğlu : oğli
ok : mexi; oki; zuk’umi
okka : ok’a, ok’k’a
oklava : mak’a(r)inaşi k’et’i
[Ardeşen] Ok’ordule’li : Ok’orduluri
okşa- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars
[ezan] oku- : iyoxams, icoxups
[okulda] oku- : it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps
[yazıyı] oku- : goliyonams/ goliyonay/ golionay; it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps
[(okumayı yeni öğrenen biri) yazıyı heceleye heceleye] oku- : ok’ont’alums[2]; ok’ont’alams[2]
okul : okuli; mektebi
okumayı yeni sök- : ok’ont’alums[2]; ok’ont’alams[2]
okyanus : okyanusi
ol-[1] → -dir/ -dır/ -dur/ -dür : on/ ren
ol-[2] [= oluyor, oldu, olacak ...]: iyen/ iven/ ix’ven, ix’vapun, ix’opun; ayen/ aven/ ax’ven
ol-[3] [= meydana gel-]: iyen/ iven/ ix’ven; ayen/ aven/ ax’ven; x’opun
ol-[4] [= başına gel-]: ağoden
[birinin çok çocuğu] ol- : napşen
[hareket kabiliyeti az ve] olaylar karşısında tepki göstermeyen : şolobondina st’eri
oldukça çok : mboli; moşkva
olduğu gibi : muç’o
[kabak] olgunlaş- : iç’k’aden
[meyve] olgunlaş- : iyen; imonç’en; minç’en; moinç’en, muinç’en
[birine ait bir şey] olgunlaş- : manç’en
olgunlaşmamış (mısır) : ğliz*i; ğlinz*i
olgunlaşmamış (şekerli tadı olan elma, armut, erik, şeftali gibi meyve) : xanç’eni[2]; k’obo
olgunlaşmamış (şekerli tadı olmayan ceviz, fındık, mısır, kabak, salatalık gibi meyve) : ğiz*i
olgunlaşmamış (üzüm) : k’op’exi
olmaksızın : dixo; u-...-eli; -suzi
olmasa da : vana-ti
olta : an3’işi; ank’esi
[balık avlanmada kullanılan kamış] olta : on3’aponi
olta ipliği : tona; an3’işi; misina
[su] oluğu : maçxa; moydoni; sp’ina
[ahşap su] oluğu : ombolinaII; skafindiII
[açık] oluk : 3’ari-moydoni
[değirmende basınçlı su sağlayan] oluk : ğurni
[değirmende kapalı] oluk : sp’ina, sp’ina-moydoni
oluklarda gürül gürül akan su : maçxa
olur olmaz [= her ne olursa olsun; rasgele] : iven va-iven
olur olmaz düsünmeden konusan (kadın ya da erkek) : patxaI
olur olmaz elleyip karıştır- : şut’onums; p’redums
oluş- [= peyda ol-]: eçkindun
[(bitkinin) meyvesi] oluş- : içanen, açanen, naçanen
[(meyve ve sebzelerin) tomurcukları] oluş- : (k’up’uri) gaminç’aren
[(birinin) vücudunda (olmaması gereken bir şey)] oluş- : caçanen; naçanen; gamvalen
[(birinin) yarası üzerine kabuk] oluş- : modumers; moyodumers/ moodumers
[bitkinin sapları veya dallarında] oluşmuş (meyve, koçan vs) s. : meçaneri
[bitki yatay zeminde] oluşmuş haldedir : golaçans
[(bir şeyin) etrafında ot, çiçek vs] oluşmuş haldedir : gonçars, gvonçay; goçansI, gonçans; gvoçans
[gelenek, kanun vs] oluştur- : doduy
[kendi vücudunun bir kısmına bir şeyi] oluştur- : niçanams/ niçanay
omuz : mxuci, mxuji
omuzla- : e3’ibams/ e3’ibay
[bir yük kendi] omzuna al- : moyidums/ moyiduy
[bir yük birinin] omzuna ver- : moyudums/ moyuduy
on : vit
on altı : vit-do-aşi, vit’o-aşi, vit’vaşi
on beş : vit-do-xut, vit’o-xut, vit-do-xut’i, vit’t’o-xut’t’i
on bir : vit-do-ar, vit’o-ar, vit’var
on dokuz : vit’o-çxovro, vit-do-çxoro, vit’o-çxoro, vit’o-nçxoro
on dört : vit-do-otxo, vit’o-otxo, vit’otxo
on iki : vit-do-jur, vit’o-jur, vit-do-cur, vit’t’o-cur
on sekiz : vit-do-ovro, vit’ovro, vit’orvo
on üç : vit-do-sum, vit’o-sum
on yedi : vit-do-şk’it, vit’o-şk’it, vit’o-şkit, vit’o-şkvit
ona on [= inşaatçılıkta kereste kalınlığını ifade eden terim]: vitişa-viti; vit-viti; one-oni
onaltıncı : vit-do-aşoni, vit’o-aşoni, vit’vaşoni
onar- : ce3’opxums/ ce3’opxuy, ge3’opxums; tamiray; oduzanams; om3’vanams/ om3’vanaps; m3’vanums/ m3’vanups
onbeşinci : vit-do-xutoni, vit’o-xutoni
onbirinci : vit-do-aroni, vit’o-aroni, vit’varoni
ondan dolayı : himu-şeni, he-şeni, hi-şeni, heya-şeni, hemu-şeni, emu-şeni
ondan sonra : himu do ok’aye/ himu do ok’ayi; himdora şuk’ule, hemindora şkule, hemindoraz uk’ule, hemindo şkule, hemora şkule
ondokuzuncu : vit-do-çxoroni, vit’o-çxovroni, vit’o-çxoroni, vit’o-nçxoroni
ondördüncü : vit-do-otxoni, vit’o-otxoni
onikinci : vit-do-juroni, vit’o-juroni, vit-do-curoni
onlar : hini; hentere; hemtepe, hentepe, entepe
onsekizinci : vit-do-ovroni, vit’o-ovroni, vit’orvoni
onuncu : mavit’ani; vit’ineri; mavit’oni; vitani, vitoni; mavitani
onüçüncü : vit-do-sumoni, vit’o-sumoni
onyedinci : vit-do-şk’itoni, vit’o-şk’itoni, vit’o-şkitoni, vit’o-şkvitoni
orada : hik, hiko, hey, hek, heko, ek
oradan : hikelendo, hikolendo, hekolendo, hekolendon, ekolendo, ekulen, ekolen; hekşen
orak : oraği; drap’ani, drep’ani, dep’rani; drip’p’ani; drap’ani-burç’uli; mangali
[sesli] orak : oğark’ale-drap’ani
oraları : himinepe, hininepe; hintepe, hentepe
oralı : hekonuri; hekoni
orası : hey; hemeyi
oraya : hik, hiko, hey, hek, heko, ek; hekoşa; hişo, hişoşa, hişoşi
oraya buraya/ şuraya buraya : hekol-hakole, hekole-hakole
[Arhavi] Orç’i ile ilgili : Orç’ayi
orman : nk’oru
ormangülü : mşk’eri, mşkeri
orospu : zuraII-3; orospi; 3’urak’a
orta i. : orta
ortadaki : oşk’endani
ortadan : oşk’endaşa
[var olan bir olguyu] ortadan kaldır- : mek’arbums
[(birinden) saklanmak amaçlı] ortadan kaybol- : gvak’ayiben
[birini başka birine veya bir şeye] ortak et- : nunç’inams/ nunç’inay; unç’inams
[birini kendisi ile] ortak et- : ninç’inams/ ninç’inay
[biri bir şeyde biri ile] ortak ol- : nanç’en
ortalık : monduni; ortaluği
ortasında : oşk’endas
ortasında/ ortasına : oşk’enda
[gizli olan bir şey] ortaya çık- : gamulun; moşk’ulun, moşulun
[saklı veya gizli olan şeyi] ortaya çıkar- : moşk’iğams/ moşk’iğay, moşiğams, moşimers, muşimers, muşimars; moşk’at’oçuy
[(birinin) yalanını] ortaya çıkar- : gyut’k’oçams, gyut’k’omers
oruç : p’içva
oruç boz- : elişk’omams; elimxoy
oruç tut- : ipiçums; ip’icums/ ip’içuy/ ip’p’içuy, ip’içvay, ip’içvams/ ip’içvaps
oruçlu : p’içveriI + III
[sesli olarak] osur- : nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms; met’orinuy, met’k’orinams; goit’k’orinams/ goit’k’orinaps
[sessiz] osur- : niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; goiskinums/ goiskinups
[sesli] osuruk : t’orini, t’k’orini
[sessiz] osuruk : ksini
osurukböceği : oksinale
ot : mt’a; tipi; mt’k’a[2]
[dere yatağında olan bir cins] ot : buxri
[küçük] ot yığını : k’unk’uli
otel : oteli
otla- : ncums, mcums/ mcuy, ncups; cups
[etrafında] otla- : gomcvams
otlak : omcunapa, omcuna-msva, omcunu-msva; omcvinale; çaepuna
otlat- : oncinams, omcinams, omcvinams/ omcunay/ omcvinay/ omcvinams, ocvinams/ ocvinaps
[etrafında] otlat- : gomcvinams
[yüksek yerlerde yazın evcil hayvanların] otlatıldığı yer : mera; merze
[birinin hakkı olan] otlatma yeri : omcunapa
[herhangi] otlatma yeri : omcuna-msva, omcunu-msva
otluk [= hayvan yiyeceği olarak otların çok olduğu yer] : mt’alepona, mt’alopona, mt’alepuna
otluk [= hayvanın önüne verilen otun dökülmemesi için oyuk şekilde oluşturulan yer] = omonksure
otobüs : ot’op’osi; otobussi; otoposi; otobusi
otomobil : arabaII; mangana[1]-II; taksiII
otur- : doxedun
[(bir şeyin) altına] otur- : e3’uxedun; i3’axedun; i3’uxedun
[arasına] otur- : k’oşk’axedun, goşaxedun, guşaxedun
[(bir tepenin, bir çıkıntının, bir siperin) arkasına, geniş bir alanda] otur- : mok’axedun
[(bebek ya da çocuk bir şeyin) arkasında kavrayarak] otur- : mok’oxedun
[(insan) ateşin yanına] otur- : noxedunII
[(bir şeyin) başına] otur- : muxedun
[bir araya gelip] otur- : ok’oxedun
[boş ve avara] otur- : geşaxen
[(biri veya bir şeyin) etrafına] otur- : guxedun
[(birine) hedef olacak şekilde] otur- : muxedun
[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içinde ya da dibinde] otur- : doloxedun
[(bir şeyin) karşısına] otur- : nuxedun
[ön tarafa] otur- : k’o3’axedun, go3’axedun, gu3’axedun
[(bir şeyin) ucunda] otur- : go3’axedun
[(bir şeyin en) üst tarafına çıkıp] otur- : muxedun
[üst tarafından gelip arasına veya ortasna] otur- : ç’eşk’axedun
[üstü ve kenarları kapalı mekânda] otur- : molaxedun, mulaxedun
[üstüne] otur- : goyoxedun; cexedun, gexedun; geyoxedun; yoxedun
[yan gelip keyifli] otur- : golaxedun, gulaxedun
[yan tarafa] otur- : elaxedun, ilaxedun
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] otur- : meşk’axedun, meşaxedun, mişaxedun
[yüksek (bir şeyin) üzerine] otur- : geşaxedun
oturak : gelaxunoni
[atmacayı oturtmak için hazırlanmış çubuk şeklinde bir] oturak yeri : sk’enceIV
[tahta] oturak : n3xandari, 3xandari; m3xadari
[kısa zaman için] oturduğu yer : duraği
oturma odası : ç’artaği
[ev ortasındaki] oturma salonu : oxormonduni; oxomonduli, oxomonduni, oxomondule; oxoşkagure
[evin] oturma yeri : oxori-doxunaşe
oturmuş haldedir : xers; xen
[(bir şeyin) altına] oturmuş haldedir : e3’uxers, e3’uxen; e3’axen, i3’axen; i3’uxen
[arasına] oturmuş haldedir : ç’eşk’axen; k’oşk’axers/ k’oşk’axen, goşaxen, guşaxen
[(ateşin) başında] oturmuş haldedir : ç’eşk’axen; ceşk’uxen
[(bir şeyin) başına] otur- : muxedun
[bir arada] oturmuş haldedir : ok’oxers, ok’oxen
[boşuna] oturmuş haldedir : amaxen
[(biri veya bir şeyin) etrafında] oturmuş haldedir : guxers, guxen
[(birine) hedef olacak şekilde] otur- : muxedun
[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içinde ya da dibinde] oturmuş haldedir : doloxers, doloxen
[(bir şeyin) karşısına] oturmuş haldedir : nuxen, nuxers/ nuxes
[(bir yerde) keyifli] oturmuş haldedir : golaxen, gulaxen
[ön tarafa] oturmuş haldedir : k’o3’axers, k’o3’axen; go3’axen, gu3’axen
[(bir şeyin) ucunda] oturmuş haldedir : ge3’axen
[(bir şeyin en) üst tarafına çıkıp] otur- : muxedun
[üstü ve kenarları kapalı mekânda] oturmuş haldedir : molaxen, molaxers, mulaxen
[üstüne] oturmuş haldedir : goyoxen/ goyoxers; cexen, cexers; geyoxen; gexen; yoxen
[yan tarafa] oturmuş haldedir : elaxers, elaxen, ilaxen
[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] oturmuş haldedir : meşk’axen, meşaxen, mişaxen
[yüksek (bir yerin) üzerinde] oturmuş haldedir : geşaxen
oturt- : doxunams, dvoxunay, doxunay/ doxunaps, dvoxunaps
[(bir şeyin) altına] oturt- : e3’uxunams/ e3’uxunay/ e3’uxunaps; i3’oxunaps; i3’uxunaps
[(biri veya bir şeyin) etrafına] oturt- : guxunams/ guxunay/ guxunaps
[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içine ya da dibine] oturt- : doloxunams, dolvoxunay, doloxunaps, dolvoxunaps
[(düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın) içine tam] oturt- : dolvoğramay
[kenarına ya da ucuna] oturt- : celaxunams; celvoxunay, celoxunay; geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps, gilvoxunaps
[keyifli] oturt- : goloxunams, golvoxunay, goloxunaps, guloxunaps, gulvoxunaps
[(kendisinin) önüne] oturt- : k’o3’ixunams/ k’o3’ixunay; go3’ixunams/ go3’ixunaps, gu3’ixunaps
[üstü ve kenarları kapalı yere] oturt- : moloxunams, molvoxunay, moloxunay, moloxunaps, muloxunaps, mulvoxunaps
[üstüne] oturt- : coxunams/ coxunay, gyoxunams; yoxunams/ yoxunaps
[(kuşu veya böceği kendisinin) üstüne veya kendisine ait bir şeyin üstüne] oturt- : nixunams/ nixunay/ nixunaps
[yan tarafa] oturt- : elaxunams; elvoxunay; eloxunams/ eloxunaps, iloxunaps, ilvoxunaps
[(birini kendisinin) yanına] oturt- : elixunams/ elixunay/ elixunaps, ilixunaps
[yanlamasına derin kapalı makânın içine] oturt- : meşk’oxunams, meşk’voxunay; meşoxunams/ meşoxunaps, mişoxunaps; mişvoxunaps
otuz : eçi-do-vit
ov- : srimums, srimoms; simums/ simups
[birinin vücudunun bir yerini] ov- : usrimams
[kendi vücudunun bir yerini] ov- : isrimams
[(kap kacak, demlik, döşeme vs’yi) tahriş ederek kirini pasağını çıkarırcasına] ov- : şliç’ums, şiç’ums; şliç’oms, şliç’ups
[kendine ait (kap kacak, demlik, döşeme vs’yi) tahriş ederek kirini pasağını çıkarırcasına] ov- : işliç’ams/ işliç’aps
[(bir şeyi) elle] ovala- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars; k’urç’oluy
[(kendi vücudunun bir yerini) elle] ovala- : isums/ isuy; isumers, isumels, isumars
[kuru yaprak vs] ovalayarak parçala- : k’urç’oluy
[birinin vücudunun bir yerini] ovuştur- : uk’urç’olay
[kendi vücudunun bir yerini] ovuştur- : ik’urç’olay
oy [= rey] = reyi
oy ! : yoyi !
oy- [= del-] : mxuy
[ip eli] oy- : gamaşirç’uy
[aşağı doğru] oy- : doloxums
oya : goşoni; oya
[(bir şeyin) etrafına ya da kenarlarına] oya işle- : guşums/ guşuy, guşvams, guşups
oyalan- : iboden; guri oxoktinams; ik’alandeps
[bir şey ile] oyalan- [= bir şeye dal-] : nakten
oyalanıp dur- : ninç’en do moinç’en
[oyun] oyna- : ibirs/ ibiy; isten, isters
[yerinden hafifçe] oyna- : ink’ans/ ink’ay; oxink’ay/ oxink’ans
[(birine ait bir şey) yerinden hafifçe] oyna- : ank’ans/ ank’as/ ank’ay; oxvank’anen
[biri ile] oynamak iste- : nabirams
oynaş- [= âşıktaşlık et-]: ibirams; izuray
oynaş- [= birbiriyle oyna- ]: ibirs/ ibiy; isten, isters
oynat- : obirams/ obiray; osterams/ osteraps
[yerinden hafif] oynat- : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps
oyuk : xut’ulaI; ğorma
[kapı, pencere ve pervazların oturması için yapılan] oyuk açma aracı : kyoştere
oyun [= hoş vakit geçirmek için karşılıklı yapılan eğlenceli yarış] : oyini
oyun [= oyunda kazanılan oyunun her biri] : obira
[birine karşı yapılan] oyun : dubara; oyini; dalavera
[birine karşı] oyun oyna- : nasters
[birinin dikkatini çekmek için] oyun oynat- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters
oyuncak : dada[1]; obiraşe, obirale; osteroni, osteramoni; dadali[2]
Ö
öbür : arti; majurani, mancurani, majura; majvara; majvani
öcü : dundu, nunu
[kendi borcunu] öde- : goipağums/ goipağuy, guipağups; pağums
ödünç : e3xa; borji, borci; meçama, meçamoni; e3xeri
ödünç al- : ei3xams/ ei3xay, i3xams, ni3xams; e3xeri gu3’umers
ödünç ver- : no3xay/ no3xams/ no3xaps
[için için] öfkele- : meşabğen
öfkeli : guri-moşkvineri
öğle : yema; ovle; ondğe, ondğeri
öğleden : ondğeşen
öğlen yemeği : ondğeneriII
öğlenki : yemaneri; ondğeneriI
öğren- : digurams/ diguray/ diguraps; iguraps
öğrenci : t’alebe
öğrenim yap- : it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps
öğret- : dogurams, dvoguray, doguams/ doguaps; oguraps
öğretmen : moelimi, muellimi; xoca, xoja
öğür- : blez*gums
öğüt- : mkums/ mkuy; gemkums; mkups; omkvapams[2]/ omkvapaps
öğuttür- : omkvapams[1]/ omkvapay
öğütül- : mkums/ mkups
[çok ince] öğütülmüş (un) : ceyaş
ökseotu : ç’abu, oç’abule, oç’abula
öksür- : xvalums/ xvaluy/ xvalups; gamixvalenI; gamixvalams
[ara sıra] öksür- : elixvalums/ elixvalups
[sürekli] öksürme : çoxot’k’a
öküz : xoci, xoji
öl- : ğurun; t’rik’i nusirams
[hayvan] öl- [= geber-] : xosk’un, xrosk’un; xro3kun, xo3kun
[insan ardından] öl- : ç’ek’uğurun; cek’uğurun, cek’voğurun
[insan çaresiz bir şeyin üzerinde] öl- : cexrosk’un
[insan kimsesiz bir kenarda] öl- : elağurun, ilağurun
[insan (bir şeyin) üstünde] öl- : ceğurun, geğurun
[bir şeyi bir şey ile] ölç- : nuzunams
[çeşitli] ölçek ve ölçü birimleri : → k’ap’i3’i; ozumaşe; orosari/ oosayi; matxori; limsomi/ limsumi; teneke; msumyari, sumyari; kile
[iki tenekeye eşdeğer] ölçü birimi : kile
ölçümcüböcek : k’ut’umzumu
ölçümle- : nu3’iray
ölçüp tart- : eduy-ceduy; en3’uy-cen3’uy, e3’onuy-ce3’onuy; t’işinay, it’işinay
ölçüsüz hareket et- : nadgen
[hayvanı] öldür- [= gebert-] : 3’amums/ 3’amuy; oxosk’inams/ oxosk’inay, oxrosk’inay; oxro3kinams, oxre3kinams/ oxre3kinaps, oxo3kinaps
[insanı] öldür- : oğurinams/ oğurinay/ oğurinaps
[(hakaret yollu konuşmada) insanı] öldür- : oxrosk’inay/ oxrosk’inams; oxro3kinams/ oxro3kinoms
[insanı çok hızlı bir şekilde vurup] öldür- : non3’amams
[insanı vurup] öldür- : n3’amums[2]
[insanı ya da hayvanı vurup] öldür- : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups
[sinek, böcek vs’yi ezip] öldür- : non3’amams
[hayvanı] öldüresiye döv- : 3’amums/ 3’amuy
[insanı] öldüresiye kötü davran- : oxre3kinams/ oxre3kinaps
[vurularak] öldürül- : iyilen, ix’vilen
ölmüş : ğureri, ğureli
ölü : ğureri, ğureli; ti-cerişi
ölü suratlı : p’it’li-gexra3keri
ölüm : ğura
ölüm döşeğinde olan : uli-beut’i, uli-meut’i
[(birinin veya bir şeyin) uğruna] ölüver- : noxro3kun[2]
ömrü kısa olan : ndğa-mk’uleşi
ömür : umri
ön taraftaki : ogindeni
ön taraftan : ogindele
ön yıkama yap- : meyanaxums
önce [= evvel, eskiden] : oginesI; ogi[1]; ogine; oğine[1]; 3’oxle, 3’oxe
önce [= ilk önce] : emogi; ipti; isti; ifti
[bir süre] önce : ogi[1], ogines
[...-den] önce : ogi[1]; ogines
[bir vakitten] önce : p’i[1]-I
önceden : ogine
önceki : ogineri, ogineniII; oğineşi, oğineni
önceki [= eski zamanki] : 3’oxleniI
[bir zamandan] önceki : ogindeni
öncülük yap- : ç’ek’vayonen; ogi-muşis ulun; e3’vancğonen; nancğonen; golancğonen; go3’ancğonen, gu3’ancğonen
öndeki/ önündeki : ogineni, ogineşi; oğindeni
önder : tişineri
[birinin] önderliğini yap- : k’o3’vancğonen
önemi verme- : golobun, golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers
[bir şey yapmayı] önemseme- : ce3’vazden
[birini] önemseme- [= birini ciddiye alma-]: elaçams[1]; var-moi3’onams[2]; va-ci3’onay; var-moi3’onay; var-num3’k’rams; var-nuxondinams; moi3’onams[3]
önlük [= bahçe veya ev işlerini yaparken kadınların önlerine bağladıkları önlük]: fot’a; k’o3’otvala; go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ok’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale, gu3’ak’ire
önlük [= iş yaparken üstü kirlenmesin diye bele bağlanan örtü] : onluği
önünde/ önüne z. : ogi[2], ogis; ogineI; oginesIII; oğinde; 3’oxe
önünde/ önüne, ön tarafta/ ön tarafa z. ve s.e. : oginde; ogine; oğune; 3’oxle
önündeki : 3’oxleniII
önünden : 3’oxlendo
önüne : 3’oxleII-3, 3’oxles
önüne geç- [= birinin önüne düşüp git-]: golvancğonen
[birinin arkasından gelip yetiştikten sonra] önüne geç- : golvalen; goluxtams/ goluxtaps, guluxtaps
öp- : gvağarams; nanjulen, najunden, nancuden, nancuday, nacundams/ nacundaps; gaxvels, gaxvelams; xvelums; naxvelams/ naxvelaps
[dantel, oya, yünden kazak, sepet vs] ör- : şums[2]/ şuy[2]/ şups[2]
[dantel vs’yi (bir şeyin) etrafına ya da kenarına] ör- : guşums/ guşuy, guşvams, guşups
[(ahşaptan) duvarı] ör- : eiyonay, eyiyonay
[ip, iplik, saç vs] ör- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups
[(kendisi için) dantel vs] ör- : işums/ işuy/ işups
[mısır koçanını] ör- : ç’imoşumsIII
[saç, ip, iplik vs’yi] ör- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups
[(kendine ait) saç, ip vs’yi] ör- : intxozams/ intxozay/ intxozaps
[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı] ör- : 3’odums/ 3’oduy; 3’k’ondums[1]; 3’k’idums/ 3’k’idups
[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı (bir şeyin) etrafına] ör- : gu3’k’ondams
[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı yeniden] ör- : meyo3’odums/ meyo3’oduy
[(bir şeyin) üzerini] ör- : ceşums/ ceşuy, geşums/ geşups
ördek : ordeği
örgü şişi : ncaği, caği; nçxili
ört- : goyotums/ goyotuy; eyotums/ eyotuy; yotumers, yotums, yotvams; ijotumers; ijvotumars
[bitki veya bulut bir şeyin etrafını] ört- : gvatven
[bitki veya bulut bir şeyin üzerini] ört- : goyatven; mvatven, matven
[çarşaf ile] ört- : eyorçams/ eyorçay, yorçams/ yorçaps, ijorçaps, ijvorçaps
[çatının çok az bir kısmını] ört- : coturgams/ coturgay
[çatının üzerini] ört- : ceturgums/ ceturguy; turgums/ turguy; tragumsI
[çatının üzerini yeniden] ört- : meyoturgams/ meyoturgay
[deliklerin üstünü] ört- : tragumsIII/ tragups
[(bir şeyin) etrafını bir şey ile] ört- : gotums; gutums/ gutuy; gotumers/ gotumels/ gotumars
[(bir şeyin) üstünü bir şey ile] ört- : mutums/ mutuy; motuy, motums, motvams, motumers, motumars
[kendi üstünü (başörtüsü, elbise, yorgan vs ile)] ört- : moitums/ moituy, mitvams; moitumers/ moitumels, muitumers, muitumars
[kendi üzerini (toprak, yorgan vs ile)] ört- : moilapams/ moilapaps, muilapaps
örtbas et - : gum3udams; numskvanams; gumskvanams; numskvanaps
örterek kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars
[bir şey başka bir şeyi] örtmüş haldedir : cetveri on; catven; cotun, gyotun
örtü [= çarşaf] : eyorçala/ eyorçale, eyarçale, erçapule, eyarçapule, ijarçale, ijarçapule; etvaşe; çarşafi
örtü : etvaşe; orti; sergi
örtü [= (bir şeyin) etrafını örten şey] : gotvala; gotvale
örtü [= (bir şeyin) üstünü örten şey] : goyorçala, goyorçale; eyorçala, eyorçale; etvaşe
[harman ya da herhangi bir şeyi yağmurdan kardan kormak için kullanılan, naylon muşamba görevi gören, fakat yapısı itibariyle biraz daha kalın ve bez kumaşına benzeyen] örtü : branda
[üstü açık kamyon ve uzun nakliye araçlarında yükü korumak için kullanılan] örtü : branda
[(biri veya bir şeyin) etrafına başka bir şeyi] örtü olarak koy- : gotums; gutums/ gutuy; gotumers/ gotumels/ gotumars
[bir şey başka bir şey ile] örtülüdür : cotun, gyotun
örtün- : eitums/ eituy, eitumers, yitumers, yitumars
[etraflıca] örtün- : goitums/ goituy, goitumers, guitumers, guitumars
[belin ön tarafına bağlanan işlemeli kadın] örtüsü : metvale, metvalaşe; k’o3’otvala
[masa, yatak vs’nin] örtüsü : geyarçale; geyatvale
[kurtulması için] örülmüş mısır : xeşeri
örümcek : raxna; bobola-mosa, bobola, limsa-bobola, limsaşi bobola; bombula
örümcek ağı : raxna-mosa, raxnaşi boda, bobola-mosa mosa, bobola-mosa, limsa, bobola-lemsa, bombula-lemsa, bombula-lemsi, bombula-msesa
[baykuş] öt- : x’urapsIII
[horoz veya kuş] öt- : k’iyams/ k’iams, k’riyay, k’iyoms/ k’ioms; x’iraps
[ispinoz vs] öt- : 3’i3’vilay, 3’vi3’vilay
[kuş] öt-: k’ark’alams [→ cıvılda-]
[tavuk] öt- [= gıdakla-]: k’ağanams; k’ark’alay; k’ağanuy; k’iyalams/ k’ialams; k’ark’alaps
öte taraflara : melepe
ötede : mele
öteden : melendo, meleşen
ötedeki : meleni
öteki : arti; majurani, mancurani, majura; majvara; majvani
[bir şeyin] ötesine : mele
öteye : mele
öteye doğru (gidiyor) : ti-mele
öteye doğru (şişiyor): golamtumaniVI
[yokuş ortasında] öteye doğru olan yatay bir yerde yada yere : golamtumani
öv- : omsk’vams; omsk’ums/ omsk’uy; omsk’vay; om3kvams/ om3kvaps
övün- : imsk’ven, im3kven
[canlı varlığı] özgür bırak- : nuskuraps; uxuskuraps; uxuşkumers
öykü : zit’eri; meseli[2], mesele; p’aramitiII
öyle s. : hi-st’eri
öyle z. : hişo; heşo, heşşo, eşo
öyle mi ? : ho-i ?
öylece : hişote, heşote, heşoten, eşote, eşoten
öylesine : hişoşeni
öz : 3’iminde[2]-I
özel zamanlarda kullanılan [giysi] : xirsoni
özgürlük : serbesluği
özle- : ak’omanden, ak’omaden; gvagoren; gvayen; ganç’elen, gvanç’elen
özlemiş olan : k’omanderi, k’omaderi
P
paça : paça; t’ot’i[3]
paçavra : bezi; mbela; paç’avra, p’aç’avra; k’onk’i
pak : paği
paketle- : melak’orums; mek’oruy; melak’irums/ melak’irups, milak’irups; mulak’irups
[taşınmaya hazır] paketlenmiş yük : mobalaşe
palamut ağacı : mç’k’oni
palaska : palaska
palavra at- : nçxalums; patxums; kançums; goşubğams; vrat’k’ums; barbalaps
[deri] paltosu : yamç’i
pamuk : pambuği; mt’a-toma; pamuği
[yay ve tokmakla] pamuk dit- : t’arağums
pantolon : pontuli, pontoloni, pantoli, pantoloni
pantolon ve donun ağ kısmı : xayi[1]
para : cenç’areri, genç’areri, geç’areri, geç’arali/ geç’erali, geç’areli; para, pere
parasız : upareli
paraşüt : p’araşot’i
parça : parça
parça parça kes- : gumuy
parça peynir : xerxi[1]
parçala- : stik’oms
[her tarafı kırıp] parçala- : goragadums/ goragaduy
[bir şey] parçalan- [= parça parça ol-]: ipaşen
[biri] parçalan- [= yolun-/ kendi etrafını yol-] : goift’ilams/ goift’ilay
[yıkılıp] parçalan- : mejixişiren
pardösü : paltosi
parılda- : k’vançxums/ k’vançxuy; prandums/ pranduy, prandun; 3’k’umulay; çxat’uy, çxat’un, çxant’un; valums[1]; randums; çxant’ums/ çxant’ups; çxat’ups; tanups
[gaz lambasındaki ışık rüzgârla] parılda- : farfalums
parıldat- : ofarfalamsII
parla- : k’vançxuy; 3’umulay; pranduy; randums; çxat’ups
[birinin gözleri] parla- : otanams
parlak : çereli
parlak (gözlü) : çxat’a
parlamenter : p’arlament’eri
parlamento : p’arlament’i
parmak : k’iti
parti : partiya
pas : pasi
pasaklı : lebyari; t’anci[1], t’anciyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni
[bakır (ve nadiren demir)] pası : mjangi
paslı : pasyayi
[bakır (ve nadiren demir)] paslı : mjangiyayi
paspas : paspasi
patates : k’art’ofi, k’art’op’i; let’a-ore; let’a-makvali; patatesi; dixa-makvali; k’artofi; basabura
patavatsız ve aptalca bir tavırda olan [kadın] : patxaII
[birine ait bir şey] patla- : ut’va3’ay
[cevizin yeşil kabuğu vs] patla- : t’va3un[2]
[silah vs] patla- : t’va3un[1], t’va3ums; t’vasun; dit’va3’ay, dit’k’va3’ams; t’k’va3’un; t’k’va3un; t’k’va3’ums/ t’k’va3’ups
[silah vs görünmeyen bir yerde] patla- : it’va3en
[(bir şeyin) üstünde] patla- ; eyot’va3un
patlat- : ot’k’va3’inams, ot’k’va3inams; ot’k’va3’inaps
patlatma mısır : paput’i ntoleri lazut’i
patron : patroni
pay : nani
pay düş- : anç’en; nanç’en; nunç’un
pay et- : k’ok’ok’atams
[birine] pay et- : gurtay/ gurtams; gumparams; gultams; uparams; urtams
payanda : p’eyoni
[bir şeyde birinin] payı var : anç’en; nanç’en; nunç’un
[biri ile] paylaş- : ninç’inams/ ninç’inay
[kendi aralarında] paylaş- : k’ok’ik’atams; ok’irtay/ ok’irtams, ok’iltams; goirtams, goiltams; irtams
[ürününü yarı yarıya] paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; gverdobaşa
pazar : pazari
pazar günü : mjaçxa; çaçxa; bjaçxa
Pazar ilçe merkezi : Atina
Pazar’lı : Atinuri
pazartesi günü : tutaçxa
pazı : msut’ulya, msut’olya, sut’olya, sut’ulya, msot’olya
peder : eba, baba, pederi
pek : peğiI
“pek iyi” derecesi : pek’iyi
peklik : ink’ip’azi
pekmez : p’ek’mezi, p’et’mezi, pekmezi
pekmez ve un kavrularak yapılan eğlencelik yiyecek : xoşmelli
pekmezli : p’et’mezoni
pelit : mç’k’oni
peltek tatlı : lo3a[1]; lon3a
[gözyaşları tükendikten sonra gözden akan] pelteleşmiş sıvı : cicğa
pencere : p’aranteni; pencere
pencere çerçevesi : ak’oşk’a/ ak’oşka
pençe : tatula; ç’angi; tati; t’at’i[2]
penis : k’amişi; ole
[çocukların] penisi : bibili; k’u’tu; bibi
perçem : papaxi; çoçok’a
perde : perde
peri : peri[1]
perşembe günü : çaçxa, çaçxa seri; 3açxa
pervane [= fırıldak]: parpa-msva; pervane
peş peşe : meyona
peşinden : peşine-muşi
peşinden git- : ek’aunen; natxozen; nayonen, naonen, nax’onen, nax’oneps, nox’ups
peşinden gönder- : ek’untxozinams/ ek’untxozinay, ek’utxozinams/ ek’utxozinaps
peşinden koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozay; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun
peşine tak- : ek’ipinams
[(birini) gereksizce] peşine takarak gez- : elizartams
[(birini)] peşine takıp dolaş- : gotorums/ gotoruy/ gotorups
peştamal [= işbaşında bele bağlanan örtü] : k’o3’otvala; go3’ok’orale, go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale; gu3’ak’ire; fot’a
petek : k’vari[1]; toprişi çaça[2]; çeçi; k’arvaniI
petek tezgâhı : skence[1], sk’enceI + III-1
petek tezgâhlı : skenceli
peyda ol- : eçkindun
peynir : vali[1]; peyniri; k’vali, mk’vali, x’vali
peynir mayası : p’ip’idi[1]-II, p’ip’it’i3
peynir saklama eşyası : nkolo
peynir suyu : ç’enç’eni; tani[2]
peynir tavalaması : minci-ce(t’)t’ağaneri, minci-get’ağaneri; k’vali-t’ağaneri, k’vali-get’ağaneri
pınar : poğari, puğari; 3’ari-toli, 3’k’ar-toli
pırasa : prosk’a; p’rasa, p’raska, p’ask’ia
[temizleyip] pırıl prıl yap- : gonculuy
piç : k’op’ela, k’op’ele
[bir çeşit küçük] pide : k’vari[2]-I; p’ap’ayina
pijama : picoma
pil : pili
pilav : pilavi
[darı] pilavı : ğormu
pilot : pilot’i
pipi [= bebeklerin erkeklik organı]: bibi, bibili; k’ut’u
pire : m3’iri; m3’k’iri
piramit : xeneri-rak’ani; piramiti
pirinç : p’rinç’i, p’rin3’i; brinzi; princi
pirinç tarlası : p’rin3’iluği, p’rin3’ona; princona
pis : pissi
pis [= kirli]: lebyari; t’anci[1], t’anciyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni
pislet- [= kirlet-] : it’ancaray/ it’anciyaray; dilebcaray; moç’aç’uy; şavuy/ şavums; lebums; pintums/ pintoms/ pintups
[(yemek) ateş zincirine asılı kazanda kaynatılarak] piş- : niben
[ekmek] piş- : imxen
[ekmek içinden iyi] piş- : goşam3xun; goşiç’ven; gamiç’ven
[katı yiyecekler] piş- : iç’ven
[sulu yiyecekler] piş- : iciben, iguben, igiben
[aceleyle doğrudan doğruya ateşe gösterip] pişir- : got’urt’olums
[doğrudan doğruya ateşe gösterip] pişir- : ot’uxnams; t’urt’olumsII; turtolums
[bir şeyin üzerinde sulu olmayan yiyecekleri] pişir- : ceç’ums/ ceç’uy, geç’ums/ geç’ups
[sulu olmayan yiyecekleri] pişir- : ç’ums/ ç’uy/ ç’ups
[sulu yiyecekleri] pişir- : cibums/ cibuy, gubums, guboms, gibums/ gibups
[sulu yiyecekleri bir arada] pişir- : ok’ocibums/ ok’ocibuy; ok’ogubums/ ok’oguboms; oxogubums, oxogibums/ oxogibups
[(pişmiş) sulu yiyecekleri biraz daha] pişir- : mocibums/ mocibuy; mogibums, mogiboms
[sulu yiyecekleri tekrar] pişir- : meyagubums, meyaguboms
pişman ol- : pişmanams; ipişmanay; pişmanay
[Fındıklı] Pi3xala’lı : Pi3xaloyi
plaj : yali[2]
plasenta : obğe[2]-III, IV
pleki : gest’a, cest’a, grest’a, gresta, k’i3i
polis : polisi
polis ve jandarma : çark’at’uraI
pompa : pompa[2]
popo : mundi
porsuk (hayvanı) : muncği, munçki, munçkvi, mumçkvi
porsukağacı : mcaci[2]; p’or3’o
portakal : portakali, port’ok’ali, pot’uk’ali
posa : xişiri
[ceviz] posası : no3’ilaxi
[ceviz ve fındığın] posası : çepla/ çapla
[içyağı] posası : ç’ilağani, 3’ilağani
[kuyruk yağı] posası : ç’ilağani, 3’ilağani
[meyve] posası : ç’aç’a
[meyve, sebze, ceviz vs’nin] posası : mezlap’e
[yemiş] posası : pexvaII
[pekmez yaparken elma, armut, üzüm vs’nin] posasını sıkmaya yarayan alet : oç’inaxe
post : post’i; tomalyari t’ebi
posta pulu : mp’uli
postu ser- : didven; elidven; posti elorçams[3]; elorçams[4]; go3’it’k’omers; ilidven
pörsü- : xluk’un
proje : ok’odu-ğari
projektör : oprandaşe
psikolojik baskı yap- : elaçams[1]
puan : puani
[tavlada] pul : puli[1]
[balık] pulu : kat’o; ker3ela
pullan- : goimskimen
pullu [balık] : kat’oni
pusuya yat- : it’obun; cet’obun; gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun
[kuytu dehliz bir yerde] pusuya yat- : meşut’k’obun
püskür- : purinams
[birine bir şeyi] püskürt- : nupurinams
[(bir yerin) etrafına bir şeyi] püskürt- : gopurinams/ gopurinoms
R
radyo : radiyo
[sıra sıra yapılan önü açık] raf : noşoni; laç’idi; xalavida; tereği; ola3’ude, o3’ude
raf [= şöminenin üst tarafına yapılan düz çıkıntı ya da iple asılan bir terek gibi yerler] : xerevida
rahat : raxat’i
[bollukta] rahat yaşa- : omtun
rahatça yer edin- : geşaxen
rahatla- : iraxat’en, irayat’en; diksiren/ diksiyen
[birinin] rahatlığı bat- ya da kaç- : k’ayoba docun
rahatlık : k’ayoba
rahatsız et- : elobums; dvojay; raxat’is ilaçaps
rahatsız ol- : goincğonay
[yatağın kötü olmasından vücudunun bir kısmı] rahatsız ol- : candaşk’en
rahatsızlan- : ksini gyakaçen
rahim : obğe[2]-II-2
rahmetli : raxmet’li
rakam : k’oro3xa
rakı : rak’i
Ramazan ayı : Op’içu-ora; Remezani; Op’içuşi-ora; P’içvanora
rampa : emptina; okti; menya
rap ! : ğrap !
rast getir- : noxunay[2]; muxvadinams, muxvalaminams/ muxvalaminaps
rastla- : nagen; moxvadun
razıdır : cazaden
reçel : leçeri
reçine : pisa1
refakat et- : eluk’atun, iluk’atun
referandum : referandumi
rehin al- : dukaçams
reis : reisi
rejim : rejimi
rende : torpu; erende, rende
rendele- : torpums
rengârenk : t’alaxa
renk : kçana; rengi
[ceviz, karayemiş vs gibi yemiş kabuklarının verdiği] renk : ğlepa/ ğlep’a
renkli : nç’eleri
renkli boya : kçana
[ceviz, kestane, kızılağaç vs gibi ağaçların gövdesini örten kabuklar soyulduğunda veya kütükleri suya yatırıldığında bıraktıkları] renkli sıvı : ğampo, ğampu
resim [= desen] : resimi, ressimi
resim [= fotoğraf] : resimi; me3’omila; fot’orafi, fot’oğrafi; suret’i; sifet’i
restore et- : mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups
[birini birine] rezil et- : gyupxasinams
[birine] rezil ol- : gyapxasen
rivayete dayanan : xilafiIV
Rize : İrize
Romanya : Rumeni-msva, Romanya, Romenya
Romen : Rumeni
rot : rot’i
rozet : rozeti
[traktörün] römorku : kasa
ruh : şuri[1]-III
Rum : Urumi, Rumi
Rus : Rusi
Rusya : Rusya
rutubet : rut’ubeti
[tuz] rutubetten er- : m3’utxuy
rüşvet al- : elişk’omams; elimxoy
rüşvet yiyen : mç’k’omura
rütbeli : ceçaneri
rüya : ezmoce/ ezmoje, izmoce
[ateşten] rüya görerek sayıkla- : e3’abğen
rüyada kâbus gör- : e3’abğen
rüzgâr : ixi; bavra
[dağlardan Karadeniz’e doğru esen sıcak] rüzgâr : k’alaşi
rüzgâr bir şeye doğru esip onu havalandır- : uxubars
rüzgârda serinle- : ixi ibarams