Türkçe-Lazca indeks K-R


Maddebaşı olarak Türkçe fiillerin, fiil-isim hali (ör. gitmek, olmak vs) değil, kökü (ör. git-, ol- vs) gösterilmiştir.

Bir fiilden kurallı olarak türeyen kelimeler (ör. otur- > oturul-, oturt-, oturtul-, oturma vs) genelde ayrıca maddebaşı edilmemiştir.


Türkçe’de oldurgan ve ettirgen olan fiiller arasında Lazca olarak ettirgen olmayan fiile denk düşenler, ayrıca maddebaşı edilmiştir. Ör. ye- [= imxors/ imxoy; ipxors; ç’k’omups] ve yedir- [= çams/ çaps]; karış- [ant’alen, int’alen vs] ve karıştır- [unt’alun, unt’alams vs].


◘◘◘ Bu sayfalar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımıza ait kelime listesi olup bir “Türkçe-Lazca sözlük” değildir. Kelimelerin mecazi kullanımlarının çoğu gösterilmemiştir.


Aşağıdaki listede Lazca faydalananlı fiillerin çoğu gösterilmemiştir. Bunlar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımızda genelde faydanalansız fiillerin alt-maddesi olarak yer almaktadır.


K


kaba karışık (saç, sakal, bıyık, göğüs kılları) : bonz*olyayi; bonz*oa, bonz*ola

kabadayılık : komoloba

kabahat : k’abaat’i

[birinin] kabahatini ört- : gum3udams; numskvanams; gumskvanams; molapams[2]

kabak : k’ast’ane; ore; feli, x’ox’ore, x’ox’ori

kabak [vs gibi sebzelerin yeni büyümeye başladıkları durumu] : ore-k’op’ali

[olgunlamamış] kabak : nç’olo

kabak içi : ore-noxlap’e

kabar- [= şiş-]: floxt’un, froxtun

kabar- [= art-] : mvanz*inen; manz*inen, manzinen

[birine ait bir şey] kabar- [= art-]: eyanzinen

[deniz] kabar- [= deniz büyü-]: empunII; exrisk’un; epunII; irdenIII; epumsII

[(ateşte konan) sıvı] kabar- : empunI, epunI; epumsI; yepun

kabarcık : froxti/ floxti; mbareri; p’up’u3’i; k’op’i

Kâbe : Çabe, Kyabe

[ağaçtan yapılmış oyma veya ekleme yağ] kabı : k’adina

kabız : ink’ip’azi

Kabirse deresi : K’ap’istonari Ğali

[ağaç] kabuğu : t’ebiII; t’k’ebiII

[cevizin yeşil] kabuğu : ğampu, ğampo

[ekmeğin] kabuğu : kerenç’i

[fındığın yeşil] kabuğu : ç’aç’a

[fındık ve cevizin] kabuğu : çepla, çapla

[kestane, çam, köknar ve ladin ağacının] kabuğu : k’abuği; çerçi, kerki

[kestane meyvesinin dikenli] kabuğu : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka

[kestane ve kiraz ağacının] kabuğu : msurtu

[meyvenin soyulmuş veya soyulacak olan] kabuğu : ker3ela

[elma, armut vs ve salatalık, kabak, domates vs’nin soyulmuş] kabuğu : nop’ro3e

[meyve, fasulye vs’nin soyulmuş] kabuğu : 3epla; nop’ro3i

[kullanılmayan yemiş] kabuğu ve artıkları : pexvaII

[yaranın üzerinde oluşan] kabuk : ğampu; kapka

[yaranın üzerine] kabuk bağla- : modumers; moyodumers/ moodumers

kabuklu [fındık veya ceviz] : çeploni

[hoş olmayan olayı sabrederek sessiz kalıp] kabullen- : iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims

[rüyada] kâbus gör- : e3’abğen

kaç : muk’u; nak’u, nak’k’u, nak’o; muk’oII

kaç (fiyat, ücret) : muk’oI, mu k’oI

kaç- [= kendini korumak için hızlı koş-]: imt’en; amt’en

kaç- [= toz vs giriver-]: capirçen, cvapirçen

[birine ait bir şey] kaç- : amt’en

[(birinin) elinden] kaç- : amt’en; gamvaç’irday

[(birinin) gözü önünden] kaç- : k’o3’imt’en[2]; go3’imt’en[2]

[işten vs] kaç- : k’o3’imt’en[1]

kaça : muk’us; nak’us; nak’uşa, nak’k’uşa; nak’oz

kaçak : k’açaği; mt’ineri

[birinden ya da bir şeyden] kaçıp dön- : gvakten, gakten

kaçır- : omt’inams/ omt’inay/ omt’inaps

[taşıma aracını] kaçır- : amt’en

Kaçkar dağları : K’açkari

kadar : şuk’uri; şuk’u; k’onari, k’o[2]

[...-diği] kadar : şuk’uri; şuk’u; k’onari

[...-(y)e] kadar : şuk’u; -şa[3]; şakiz/ şakis

[...-(y)ene] kadar : -şa[6]; şakiz/ şakis

kadayıf : kadayifi, k’at’ayifi

[birinin] kaderindedir : nanç’arams/ nanç’aray; naç’arams, naç’araps; noç’ars

kadın : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca

[yaşlı] kadın : kçini, xçini

[zayıf ve çirkin yaşlı] kadın : kçin-k’ok’ari[2], xçin-k’ok’ari

kadın hortlak : cazi

kadın imecesi : noderi

kafa : dudi; ti

kafa mafa : ti-tva

[birinin] kafası şiş- : ti gan3oren

kafası yamuk : ti-ilakteri

[bir şeyi yapmayı] kafasına koy- : nosis delixunams; dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps; dilingonaps

kafaya takma- : oxuşk’ums; naşk’uy; oxuşkumers; nok’ank’amsII

kafayı yiyip akılsızca şaşır- : ap’ant’en

Kafkas kara orman tavuğunun dişisi : mt’a-korme[2]

Kafkas kara orman tavuğunun erkeği : ngola-mamuliI

kâğıt : çağet’i, ç’ağet’t’i; supa; suparaII; k’art’ali, kart’ali

[at] kah şaha kalk- [= kah çifte at-]: mo3’it’aik’ams

kahret- : marazi muselams

kahvaltı : k’afalti

kahve : k’ave

kâkül : papaxi; çoçok’a

[arada yatay] kal- : eşaz*in

[arkada ya da geride] kal- : ek’ask’udun, ek’askidun

[arta] kal- : mosk’udun; moskidun

[artık olarak] kal- : cesk’udun, geskidun

[birine ait bir şey arkada] kal- : ek’usk’udun; ek’osk’udun, ek’voxk’udun, ek’oskidun, ik’oskidun, ik’voskidun

[(satılmayıp birinin) elinde] kal- : xez oxoskidun

[(kız evlenemeyip) evde] kal- : elaskidun

[olduğu yerde] kal- : cesk’udun

[ortada çaresiz] kal- : amaskidun

[sırılsıklam, toz toprak içinde, ya da kan ter içinde] kal- : din3’en

[(iş, dert, sorun vs birinin) üzerine] kal- : cot’roxun, gyot’roxun, gyot’ruxun

[yan tarafta ya da kenarda] kal- : elask’udun, elaskidun, ilaskidun

[(bir şey birinin) yanına] kal- : oxoskidun

[yatıya] kal- : dogutun; dodgitun

kalabalık : k’aabaluği

[bir evde yemek yiyen] kalabalık bir sayı : lavoni

kalas : k’alasi/ k’alassi

[kapının altındaki] kalas : nek’na-mekosale

kalay : k’alayi

kalaycı : k’alayci

kalaylanmış : k’alayileri

[insanı] kalayla- [= bolca söv-] : oxuç’k’adams

kalaylat- : k’alayi dusums; k’alayi coçamapay; k’alayi oxenapay; k’alayi coçapay; k’alayi gyoçapams; ok’alaylapams; k’alayi oxenapams

[birinin] kalbi kırıl- : guri ut’roxun

kalbi kötü : guri-gek3aperi

[birinin] kalbini acıt- : xalums/ xalups

kalça : t’ut’uli[1]-II; mesoğoni

[alttan yukarıya] kaldır- : ezdums/ ezduy; ezdims/ ezdips, yezdips; ek’azdums/ ek’azduy; e3’azdims; i3’ozdips

[(birine vurmak için) elini ya da eli ile sopa vs’yi] kaldır- : munkinams

[(yatmış halde olan birini) yataktan ya da (oturmuş halde olanı) ayağa] kaldır- : moselams, mvoselay/ moselay; eyoselams/ eyoselay, yoselams/ yoselaps

[(yatmış ya da oturmuş halde olanı) ayağa] kaldır- : dodginams, dvodginay, dodginay, dodginaps; yodginaps

[rafa] kaldır- : ezdums

[(ip veya tel gibi çekici araçla) yüksek yere] kaldır- : eyonç’ams/ eyonç’ay; yonç’ams/ yonç’aps

kaldırıl- : eizden, yazden

kalem : k’elemi, k’alemi; onç’araşe, onç’arale

kalın : mçxu

kalın (kumaş) : p’eci, mp’eji

kalın ceket : libade; mont’k’omeri

kalıp : k’alobi, k’alop’i

kaliteli : vorsi; vrosi/ vrossi; k’ayi/ k’ai

kalitesiz : xizani

kalk- : moiselams/ moiselay; eiselay/ eisels/ eiselams/ eiselaps; yedgitun

[araba] kalk- [= hareket et-] : eisey

[(aniden) ayağa] kalk- : mo3’uk’ap’ams[1]/ mo3’uk’ap’ay[1]; e3’uk’ap’ayII; e3’uk’ap’unII; yuk’ap’unII; eipxasen

[cansız cisim kendiliğinden] kalk- : moiselen

[kar] kalk- [= kayb ol-] : ezdun, ezduy

[ortadan] kalk- : eizden, yazden

kalkan [büyük, yassı, derisi düğme denen birtakım sert çıkıntılarla örtülü olan ve bir yanı üzerine yüzen beyaz etli balık] : siyak’i

kalkıp bir şey yap- : gedgitu do [+ fiil]; nuxtu do [+ fiil]

kalleş : zurk’a st’eri

kalorifer : k’aloriferi

kalp : guri

[odun yarmaya yarayan] kama : sali, sili, siyili

kama otu : isiri

kamga : noxlap’e, noxap’ule

[erkeklerde] kamış : k’amişi; ole

[erkeklerde] kamışın ucundaki deri : oleşi parpa[2]-II

[balık avlanmada kullanılan] kamış olta : on3’aponi

kamyon : k’amiyoni, kamyoni

kamyonların tahata kasası : xaatiIII

kan : din3xiri, di3xiri, z*i3xiri

kan çıbanı : k’an-çibani

kan- : moğerdun; doloxedunII

[birine ait bir şey] kana- : din3xiri nayoren; din3xiri calen; di3xiri daben; dvaz*i3xiren

kanal [= hark; ark] : xerk’i, xergi, xargi

[kuş ve böceklerde] kanat : msva, msvala

kanat ger- : fik’iaşa iven

[henüz yumurtlamaya başlamayan dişi] kanatlı (= tavuk, kuş vs) : varik’ina

kanca : ok’enk’ele

[misinaya takılan] kanca : k’anca; anç’esi; ank’esi

[evin dış kapısını içerden kapatan] kanca biçiminde özel sürgü : k’ulaç’idi, nk’olak’idi, k’olak’idi; k’urak’i

kancık [= hayvanlarda dişi]: zura

kançıbanıotu : balarz*aği

kandır- [= aldat-] : moğordinams/ moğordinay; mvoğuredinay; moğerdinay/ moğerdinams/ moğerdinaps, mvoğerdinaps; doloxunams

kandırıl- [= aldatıl-] : moğordams/ moğorday; moiğuredinen, moiğerdinen; moğerdams/ moğerdaps

kandırıl- [= kazıklan-] : amaçven; amamçven; doliç’open; ixoden

kanepe : mesofa; sediri; memsofa, memsufa; divani

[yaranın iltihaplanıp iltihabın bitmesinden sonra gelen] kanımsı sıvı : cicğa

kanlan- : din3xi(r)yari iyen; goidin3xiren, goidi3xiren, guidi3xiren, guiz*i3xiren

kanlandır- : godi3xiroms

kanlı : din3xiryari, din3xiyari, din3xiyayi; di3xironi

kanser : k’anseri

kantar : k’antari; o3’onaşe; o3’inale

kanun : usumiII; k’anuni

kap : k’abi, k’ap’i

[içinde tanelerin ezildiği taş veya tahta çukur] kap : ovle[1]

[kestane kabuğundan yapılan, öteberi yiyecek ve meyve kurutmaya yarar] kap : ovle[3]

kap kacak dolabı : taro

kap kacaklar : k’ap’i/ k’ap’p’i; angi

kap- : icibalams, ijibalay; incibalay; incupalams, incubalams; icubalams

[(birinin) elinden] kap- : go3’uğams; go3’umers, gu3’umers; gu3’umars; go3’uncubalams

[(bir şeyi birinin) eline geçmeden önce] kap- : nucubalams

[yandan] kap- : xe elaçams[7]

[(bitki veya bulut bir şeyin) etrafını] kapa- : gvatven

[(bitki veya bulut bir şeyin) üzerini] kapa- : goyatven; mvatven, matven

[gözlerini] kapa- : meduy

[(bir şeyin bir) kısmını] kapa- : metragums

kapak : k’apaği, k’ap’aği

[üste doğru açılan sürgülü kapakların içine yerleştirilmiş sürgülü] kapakçık : 3’uluğami

[pencerenin] kapakları : nek’la

kapalı [hava] : mureci, muroci

kapan : k’apani; 3’ingiliç’iII; tuği; gedgale

[okul vs] kapan- : cink’olinen, cink’olenII, geink’olenII; gink’ilen

[(bir şeyi kendi) arkasına] kapat- : mok’vatven, mok’atven

[aydınlığa karşı] kapat- : getragums

[delikleri] kapat- : nz*gipumsII

[dükkânını] kapat- : ok’k’utuy

[(bitki veya bulut bir şeyin) etrafını] kapat- : gvatven

[gözlerini] kapat- : genk’olums

[hava] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars

[kapıyı] kapat- : landums

[kapıyı çarparak] kapat- : noğramams/ noğramay

[kapıyı eliyle tutarak iyicene] kapat- : gelandums

[kapıyı içeriden] kapat- : golimers; gulumers

[kapıyı, pencerenin kapağını vs içeriden kendine doğru çekip] kapat- : molazdams, molazduy/ molazdums; mozdips

[kapıyı içeriden veya dışarıdan] kapat- : golumers

[(bir şeyin bir) kısmına (bir şeyi) koyup] kapat- : nutuy[2], nutumers[1]/ nutumels

[(okuduğu) kitabı] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars

[kümesin kapısını] kapat- : nutums/ nutuy[1], nutumers[2]

[musluğu] kapat- : cenk’olums/ cenk’oluy, genk’olums, genk’ilums/ genk’ilups

[musluğu ya da vanayı çevirip] kapat- : golumers

[(bir şeyin) önünü] kapat- [ = (bir şeyi) kendi arkasına kapat-] : mok’vatven, mok’atven

[(birinin) önünü bir şey ile] kapat- : mok’utums/ mok’utuy, mok’utvay; mok’utumers, mok’utumels, muk’utumars

[(kendisinin) önünü bir şey ile] kapat- : mok’itums/ mok’ituy, mok’itvay; mok’itumers/ mok’itumels; şkaşi 3’ale muitumers

[örterek] kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars

[(çok) sıkı, ışık veya rüzgâr girmeyecek şekilde, kolay açılmayacak şekilde] kapat- : tragumsII

[(kapıyı) uzaktan iterek] kapat- : nolandams

[(bir şey ile bir şeyin) üstünü] kapat- : mulapams; molapams/ molapaps

[(kiremit vs ile bir şeyin) üstünü] kapat- : getragums

[(bitki veya bulut bir şeyin) üzerini] kapat- : goyatven; mvatven, matven

[(bir) yolu çita vs ile yönünü belirtmeden] kapat- : meğobams/ meğobay, meğobums, meğobaps

[(duman vs’nin) yolunu] kapat- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups

[yolunu çit ile] kapat-: cuğobams/ cuğobay, gyuğobams/ gyuğobaps

[bir şeyin üstünü] kapatarak koy- [= bir şey ile ört-] : mutums/ mutuy, motuy, motums/ motvams, motumers, motumars

kapı : ek’na, nek’na, nek’la

kapı dışarı et- : ok’ap’inay[2]; get’k’oçams, get’k’omers

kapı kolunun anahtar deliğini de içinde bulunduran metalik aynamsı sac kısım : t’ut’a

[birbiri ile] kapış- : ok’iilenI; ok’ak’iden, ok’vak’iden; ok’obun

[ise tutup] kapkara ol- : ijguren

[fazla ısı ile pişirilip] kapkara yenilmez hale gel- : ijguren, icguren; ixalen

[fazla ısı ile pişirip] kapkara yenilmez hale getir- : jgurams/ jguray, cguray; p’uxnuy; xalums/ xalups

kapla- : moilams

[(çalı çırpı bir bitkinin) her tarafını] kapla- : meşk’ok’açams

[(toz duman) ortalığı] kapla- : dikaçams2

[(bir şeyi) yapıştırarak bir yerin üstünü] kapla- : ç’ambums; noç’abams; ç’abuy/ ç’abums

[taneli katı cismi yüksek olan bir şeyin üstüne onu] kaplayarak dök- : gobğams, gvobğay, gobğay, gobğaps, gvobğaps

kaptan : k’ap’t’ani

kar : mturi, mtuyi, mtvir, mtviri

[ağacın dalı üzerinde biriken] kar : xila[1]

kar eri- : livas meçams/ liva meçay/ (mtvirik) livaz meçams; mturi ezduyIII; mturi lebcay

kar topu : mtvirişi murgi

[tepelerden gelip derenin aktığı boğaza yığılan] kar yığını : zap’i

kara [= siyah] : uça

kara kurbağası : poxo, paxara, mcvabu, mjvabu

kara kurbağasının sürekli çok bulunduğu yer : paxarapona; mcvabona, mjvabopuna

kara lastik ile yapılan ayakkabı : dimok’rat’i

karaağaç : mula; k’arğaç’i

karaca : msk’veri, mskveri

karaciğer : cigeri

Karadeniz : Uça-Mzuğa; Zuğa-Uça; Uça-Mzoğa

karadeniztilkisi : mt’veri

karakovanda uçuş delikleri : objva

karakovanın ön kapağı : t’ap’a[2]

[defter vs] karala- : ğanç’k’ums/ ğanç’k’uy; ğarums

karalahana : lu, luyu, luu, lux’u

[yazın] karalahana[-nın en körpe yapraklarından hazırlanan sarmısaklı ve içyağlı] ezme : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri, mk’vaneri; dudeyi, lu-duderi; lux’u k’ank’eyi; lux’u zeri; lux’u k’vaneri

karalahana [haşlamasına yağı katılarak hazırlanan] yemek : termoniII; ç’axala[1]; pancari

[farkında olmadan geç kalıp] karanlığa kal- : cum3’upun; gyom3’upun; ok’um3’up’un, ok’um3’k’up’un

karanlık i. : m3’upi; m3’k’upi

karanlık s. : mijam3’k’upineri

karar- [= siyah ol-] : iyuçanen/ iuçanen

[gözü] karar- : toliz go3’ağen

[hava] karar- : dolom3’upun; m3’upun; m3’k’upun; com3’upun, gyom3’k’upun; ok’om3’upun, ok’om3’k’upun; dilikaçen

[üstü ve kenarları kapalı bir yerin içi] karar- : dolim3’upinen, molim3’upinen; molim3’upanen; molim3’upun; molim3’k’upanen

[bir şeyi yapmaya] kararlıdır : dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps, dilingonaps

karart- [= karanlık et-]: om3’upinams/ om3’upinay, om3’k’upinams/ om3’k’upinaps

karart- [= siyahlaştır-] : oyuçanams/ oyuçanay; dvouçanay; ouçanams/ ouçanaps

karasinek : mç’aci, mcaci

karatavuk : zemsk’u; mzesku; zemsku

karayel vur- : soloğani geçams

karayemiş : m3’u, m3’k’o

karayemişe benzer ucu tırtıllı bir ağaç türü : mğo3’o, mbğo3’3’o

[erimekte olan] kardan çıkan su : lebca; liva

kardelen : ali-celeri

[erkek] kardeş : cuma, juma

[kız] kardeş : da

kardeşler arasında en küçük : 3’ut’eli, 3’ut’i, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a

kardeşlik [= kardeş edinilen kimse]: cumalebura, cumaleburi

kardeşlik [= kardeşçe davranış; kardeş olma durumu]: jumaloba; cumalona; cumaloba

karga : uri[1]; k’varoci, k’vari[3], k’vai/ k’vayi; k’arğa; x’uri

kargı : mzi

karı : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca; dida; çili

karın : korba

karın tokluğuna çalışma : xampaluği[1]

karın tokluğuna yapılan iş : xampa[1]

karınca : dunç’u, dumç’k’u, dimç’k’u

[(birinin) vücudunun bir kısımı] karıncalan-: gamuz*urz*un

[(birinin) vücudunun bir kısımı] karıncalan- [= uyuş-] : gamvozurzun, gamozurzay, gamuzurzay; uzurzun; gamozurzun/ gamoz*urz*un; ubuzginams; u3’k’ip’inams; ubuz*gun; ubuk’un

karış : mt’o, mt’u

[(birine) beyaz saç] karış- : cant’alen

[birbirine] karış- : int’alen, oint’alen; ok’int’alen; ok’int’alay; oxant’alen[1]; uxuint’alen

[birinin aklı] karış- : guşant’alen; uxvant’alen

[birinin işine] karış- : ak’atenII

[(birilerin veya bir şeylerin) arasına] karış- : goşant’alen; guşvat’en

[bir şey bir şeye] karış- : ant’talen[1]; oxvakten[2]

karışık [iş] : meşağeri-moşağeriII

karışık [saç, sakal, bıyık, göğüs kılları] : bonz*olyayi; bonz*oa, bonz*ola

[bir şey başka bir şeye] karışmış haldedir : unt’alun

karıştır- : ant’alen; unt’alun; unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps/ unt’aleps; ont’alayII

[ateşi] karıştır- : uçxat’ams, nuçxat’ams

[bir şeyi başka bir şeye] karıştır- : nuonams

[birine ait bir şeyi] karıştır- : upaşams/ upaşay/ upaşaps, upaşups

[melzemeyi] karıştır- : k’arğuy

[olur olmaz elleyip] karıştır- : şut’onums; p’redums

[(yemek vs’yi) pişirirken] karıştır- : gondğvarums/ gondğvaruy; oxoktamsI; uxuktaps

[sıvı ya da katı cismi bir arada] karıştır- : ok’ont’alams[1], ok’vont’alay, ok’ont’alay; ok’ont’alums[1]; oxont’alams/ oxont’alaps; oxvont’alaps ; uxunt’aleps

[sıvıyı bir araçla] karıştır- : ndğvarumsI/ ndğvaruyI

[taneleri] karıştır- : oxoktamsII

[taneleri altüst] karıştır- : endğvarums-gendğvarums

[taneleri bir araçla] karıştır- : ndğvarumsII/ ndğvaruyII

[yaprak, toprak vs’yi] karıştır- : ğağums/ ğağups

[yün vs’yi havalandırmak için dağıtıp] karıştır- : gokankuy/ gokankums; ont’alayI

karıştırıp bulaştır- : şişolums; şurşoluy, şuşoluy; şirşolums; şişolups

karıştırıp elle- : bodums/ bodups; çxik’ums

karmakarışık : abğal do çabğali

karmakarışık et-/ karman çorman et- : şişolums; şurşoluy, şuşoluy; şirşolums; şişolups

karne : k’arne

karpuz : k’arp’uzi

karşı çıkarak : ayk’iri

[bir şeye] karşı dur- : nugutun

karşı komşuları : işonepe

karşı tarafa : mele; melendoşa; melendo, melondo; melenk’ale; melenk’ele, melndok’ele; melenik’ele

[birinci şahsa göre] karşı tarafa : heşonişi

karşı taraflara : melenk’alepes, melenk’alepe

karşı taraflardan : melenk’alepeşa

karşı tarafta : mele; melenk’ale; melenk’alendo; melenk’ele, melendok’ele; melenik’ele

karşı taraftaki : melendoni; melenk’aleni; melenk’eleni, melendok’eleni; melenik’eleni

karşı taraftan : melenk’aleşa, melenk’aleşe; melenk’alendo; melendo; melendon, melondon; melendoşen

karşıda : melenk’ales

karşıdaki : k’arşi; meleni; melenk’aleni

karşıdan : meleşen

karşıdan beriye doğru : mok’amtumani

[birbiri ile] karşılaş- : ok’vagen, ok’agen

[(birini) biri ile] karşılaştır- : elu3’iray; eluşinams

[iki şeyi benzerlik ya da farklılık açısından] karşılaştır- : ok’u3’irams, uk’u3’uraps

[(birini) kendisi ile] karşılaştır- : eli3’iray; elişinams

[güneşin] karşısında dur- : nozun, nuzun; noz*in, nuz*in

karşıya : melenk’ales; melendo, melondo

karşıya doğru : mek’amtumani

kartpostal : kartpost’ali, kartpostali

karyola : k’aryola, k’ayrola

kas : vala[1]-2

kasaba : noğa

kasap : k’asabi, k’asap’i

[para] kasası : k’asa, kasa

kaset : k’aset’i, k’aseti

kasıl- : ibaren

Kasım ayı : StveliIII; 3’ilva[2]

kasisli (yol) : endra-cendra, endra-gendra, endrik’a-gendrik’a

kasnak : k’asnaği

kaş : ofidi, ofrindi, ofridi

[kendini] kaşı- : inçaminams; içaminay; inçaminay/ inçaminams/ inçamins

[birinin bir yerini] kaşı- : unçaminams; uçaminay; unçaminay/ unçaminams/ unçamins

kaşık : k’uzi, k’izi

kaşık sapı : xit’iV

kaşıklık [= kaşıkların konduğu yer] : ok’uzale, ok’izale

kaşıklık [= ölçü birimi]: k’uzi, k’izi

kaşın- : ançaminen, ançamins; açamiy

kaşındır- : inçaminen

kaşıntı : nçamini

[birini] kaşıntı sar- : gagzen

kaşkariko : dubara[2]; oyiniII; dalavera; ç’axra

kaşlarını çat- : ofidi ok’otumers

kat : dgumeri; k’at’i

kat- : uk’atams, uk’atay/ uk’k’atay, uk’atums/ uk’atups, uk’ateps

[(birine biri ya da bir şeyi) sonradan] kat- : eluk’atams/ eluk’atay/ eluk’ataps, iluk’ateps

[yandan azar azar] kat- : elaçams[4]

[(kendisinin) yanına birini ] kat- : elint’alams; elik’atay/ elik’atams[1]/ elik’ataps, ilik’ateps

katı [= seyrelti olmayan] (pekmez, muhallebi vs) : p’eci, mp’eji

katı/ katıca [= kuşlardaki taşlık] : xunç’k’uli[1]; jurguli; o3’k’int’ale[2]; xvançi

katı yürekli : meremt’isuzi

katık : k’at’uği/ k’at’t’uği; elaşk’oma; p’osvari

katık dolabı : sotxana

katık kabı : k’adina

katıksız (ekmek vs) : palu, mpalu, mpalo

katıksız [= hakiki, has, saf] : 3’iminde[2]-I

katıl- : ak’aten[1]; ek’vant’alen; elvak’aten, elak’aten, ilvak’aten, ilak’aten

[muhallebi vs] katılaş- : ip’ecanen

[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın midesinde bulunan] katılaşmış süt : p’ip’it’i3

[(biri birinin) yanında ona] katılmış haldedir : eluk’atun; elvok’atun, elok’atun; iluk’atun

katır : masumani-guruni; k’at’iri

katla- : kotums; kot’ums; k’otuy, k’ot’t’uy; kot’ups

[altına] katla- : e3’akotums; e3’akot’ums, e3’ak’otuy, e3’ak’ot’t’uy, e3’akot’ups, i3’akot’ups

katlan- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims

katlet- : şiruy[2]; şirşoluy

katran : zift’i; pisaII

kav : k’avi

kavak : kçe-mca; k’avaği; caxçe

kaval : p’ililiI

[bitki gövdesinden yapılan] kaval : k’amp’ara-3’em3’e

[metalden yapılan] kaval : k’avali

kavanoz : k’avanozi, kavanozi

kavga : k’abğa

[birbiri ile] kavga et- : ok’i(y)ilenI; ok’ak’iden, ok’vak’iden; ok’obun

[birbiri ile] kavga et- [= boğaz boğaza gel-] : ok’işirams/ ok’işiray

[birilerine birbiri ile] kavga ettir- : ok’ok’idinapams

kavisli : menevili

[güneşte] kavrul- : nç’un

kavrulmuş fındık : k’aumişi

kavur- : goç’ums/ goç’uy/ goç’ups

[fındık vs’yi] kavur- : onç’unayII

kavurma : k’aurma

kay- : st’un; nust’vams; st’uy; nust’vay; stun

[arasından] kay- : goşastun

[birine ait bir şey] kay- : nust’un, nustun

[dik aşağı] kay- : cest’un, cest’uy; cust’vay; cust’un; gestun

[dışarı] kay- : gamast’un, gamastun

[düz ve kaygın bir zeminde] kay- : gestun; gyustun

[etrafından] kay- : gost’un, gost’uy, gostun

[isteyerek, bazen de zevk için] kay- : istvinams; isurinams, isurinen; ijurinams, ijurinen; gilixialen

[karşıya ya da öteye] kay- : meyost’un

[kenardan] kay- : elast’un, elastun, ilastun

[(bir şeyin) üstünde] kay- : eyust’vams/ eyust’vay

[yokuşta] kay- : gyustun

kaya : kva

kaya tuzu : k’enç’i-ncumu

kayak : k’uçxe-ost’ulinaşe

kayak ya da kızak [= karda zevk için kaymaya yarayan araçların genel adı] : cost’ulinaşa, dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale

[alttan yukarı] kayarak çık- : ek’ust’un

[yana doğru] kayarak çık- : golastun

[yukarıya doğru] kayarak çık- : eşk’ast’un; eşastun

[(bir şeyin) üstündeki (bir şey)] kayarak düş- : est’un

[bir anda yukarıya doğru] kayarak fırla- : estun

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] kayarak gir- : meşk’ilams

kaybet- : gondinams, gvondinay, gondinay, gondinums, gondinaps, gvondinaps; gok’ayibay; k’ayibi dvayen

[birine ait bir şeyi] kaybet- : nundunay

[canlı] kaybol- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun

[cansız] kaybol- : gondunun

[birine ait bir şey] kaybol- : gundunun; gvak’a(y)iben, gak’a(y)iben

[(birinin) canı, benzi, aklı vs] kaybol- : uxtams

[(birinden) saklanmak amaçlı ortadan] kaybol- : gvak’ayiben

[yolunu şaşırıp] kaybol- : goindunay

[(birinin vücudundaki) şişikliği vs] kaybol- : cafloxt’en, cofloxt’un; gyufroxtun; froxti gyuxtams/ froxti gyuxtaps; k’op’i gyuxteps

kaydır- : ost’ulinams/ ost’ulinay; ost’vinay, ostvinams; gyustvinams/ gyustvinaps

[birini onun zevki için] kaydır- : osurinams, osuinams; ojurinams

kaygı : meraği

kayık : filuk’a; k’ayiği; feluk’a

kayıkhane : parxana

kayılan yer : ost’vaşe

kayın: oxask’iri, oxrask’iri, oxrask’ure, oxraskiri

kayınağacı : 3’ipri; 3’ipuri, 3’ipuyi; m3’ipuyi

kayınana : damtire, damte

kayınbaba : mtiri

kayınbirader : oxask’iri, oxrask’iri, oxrask’ure, oxraskiri

kayınpeder : mtiri

kayıp [= yitmiş olan kimse] : t’ufa

[biriler arasından birini] kayır- : ge3’inups; gila3’inups

kayış : k’ayişi

kaymak : k’aymaği

kaymak teknesi : t’ast’i

kaymakam : k’amik’ami, k’aymak’ami, kaymakami

kaymakamlık : k’aymak’amluği

[su] kayna- : xarxalams/ xarxalay; xaşk’alams/ xaşk’alay; ixarxalenI; igubenI

[su, süt vs] kayna- : mpun, mpuy; gepun, gyopun

[su içinde katı yiyecek] kayna- [= haşlan-] : ixarxalen

[sulu yemek] kayna- : gepums

[suyu ateş zincirine asılan kazanda] kaynat- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps

[sulu yiyecekleri hafif] kaynat- : mocibuy; mogubums/ moguboms, mogibums/ mogibups

[suyu veya sütü] kaynat- : oxarxalinams/ oxarxalinay

[sütü] kaynat- : ompunams/ ompunay, ompinay

[(bir taşım) sütü] kaynat- : compunams; compinay

[(bir yemeği) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatarak pişir- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps

[(su) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatıl- : niben; nik’iden

[(yemek) ateş zincirine asılı kazanda] kaynatılarak piş- : niben; nik’iden

kaytar- [= işten kaç-] : k’o3’imt’en[1]; dulyaşen imt’en; dulyaz gakten; elorçams[3]

kazak : geyakuna; k’azaği, kazaği

kazan : ç’uk’ali; ç’urç’i/ ç’uruç’ç’i, ç’uk’i; 3’uk’ali

[ineğin su ve yal içmesi için kullanılan küçük] kazan : k’ardalaII

[küçük] kazan : ç’uk’ali; ç’uk’ani; ç’uk’alina

[süt mayalayıp yoğurt yapmak için kullanılan küçük] kazan : k’ardalaI

[yemek pişirmkete kullanılan orta boylu] kazan : 3’uk’ali

[para] kazan- : klimums/ klimuy; ikazanay; ç’kindums/ ç’k’indoms; mogams/ mogaps; muirgaps

kazan besisi : ç’uk’işi

[üzüm pişirme] kazanı : tava[1]

kazı- : xak’arums/ xak’aruy/ xak’arups

[etrafını] kazı- : goxak’arums/ goxak’aruy/ goxak’arups

[tamamen] kazı- : gamaxak’arums/ gamaxak’aruy/ gamaxak’arups

[tarladaki bitkinin etrafını] kazı- : goxaçkums/ goxaçkups, guxaçkups; gumolams

[tarlayı ekim amaçla] kazı- : mç’ums; xaşk’ums/ xaşk’uy; xaçxums; xaçkumsII/ xaçkupsII

[tarlayı kazma ile] kazı- : mçums; xaçkumsI/ xaçkupsI

[tarlayı etraflıca] kazı- : goxaşk’uy

[tarlayı lâlettayin] kazı- : goxaşk’uy

[toprağı] kazı- : bergums/ berguy/ bergups; çizonuy; molums; belups; gomolaps; gumers; ntxorums/ ntxoruy/ ntxorups

[toprağı aşağı doğru] kazı- : celantxorums/ celantxoruy, gelantxorums/ gelantxorups/ gilantxorups

[toprağı yukarı doğru] kazı- : eşk’antxorums/ eşk’antxoruy, eşantxorums/ eşantxorups, işantxorups

kazık i. : mp’alo, mp’alu; mzgiji, masari/ masayi, k’azuği, kazuği

kazıkla- : doloç’opums; amumçvams, amuçvams; amudgams

kazıklan- : amaçven; amamçven; doliç’open; ixoden

[bir yerin üzerindeki bir şeyi] kazıp al- : exak’arums/ exak’aruy/ exak’arups, yexak’arups

[dibinden] kazıyarak yok et- : cexak’arums/ cexak’aruy, gexak’arums/ gexak’arups; exak’arums

[heyelândan sonra bitki, eşya vs’yi kaplayan toprak, taş vs’yi] kazıyıp aç- : mo3’k’ams/ mo3’k’aps

[toprağı derince] kazıyıp alt üst et- : pouşoms

[toprak, kum vs] kazıyıp çıkar- : moşk’axums/ moşk’axuy, moşaxums/ moşaxups, muşaxups

kazma : loriç’i; origi; bergi

kazma işi : k’azimaği

kebap : ç’iç’ili

kebap şişi : çebapi-şişi; ç’iç’ili-nçxiri; şişi; kebap-şişi

keçi : k’eç’i; şoroni, şuroni; keçi; ntxa

keçi yavrusu : pelit’i

kederlen- : cozurinams; guri cat’en; guri danç’en; e3’vabğen

kedi : k’at’u

[küçük] kedi : k’at’una

[iç mısır unu (guri mkveri), pekmez, şeker ve sudan yapılan] kek : kada

[yumurta, un, şeker, kuru üzüm, az yağ ve fındıktan oluşan bir tür] kek : x’viti

kel : k’op’a[2]; k’op’ali[2], k’op’p’ali; goxveri; p’et’k’eli

kelebek : parpali

kelepir : kelefuri

kelime : lak’irde

kelle : dudi; ti

keman : kemane

kemençe : çemane; kemençe

kemençe yayı : zayt’a

kemer : k’ayişi

[iplikten örülmüş bağlama tipi] kemer : dizbaği

kemik : iliI; x’viliI

kemik, kas ve tüm vücut : ili-vala

kemir- : xvat’ums/ xvat’uy; xorums/ xoruy; xit’onups, xut’onups, gexit’onups

[derinlemesine] kemir- : cexoruy

[(bir şeyin) etrafını] kemir- : goxorums/ goxoruy/ goxorups; guxvat’amsII

[birine ait bir şeyin bir kısmını] kemir- : nuxvat’ams

[kendine ait bir şeyin bir kısmını] kemir- : nixvat’ams[2], nixvat’eps

[(bir) kısmı] kemir- : mexvat’ums

[kurt veya kurtçuk bir şeyi] kemir- : n3oluy

[üzerinde] kemir- : cexorums

kemirerek del- : gamaxorums/ gamaxoruy; gexit’onups

kemirerek oy- : cexoruy; gexorums; gexit’onups

[(küçük kemirgenler) toparaktaki tohumları] kemirip dışarı çıkar- : moşk’axums/ moşk’axuy, moşaxums/ moşaxups, muşaxups

kemre : mgvana; çemre ([hayvan] dışkısı)

-ken : -şa[4]; şkul; -şi[5]

kenar : çenare, çenari; k’ilavi; kenari, kinari

kenar köşe : kinay-kyoşe

[bir şeyin] kemarında : k’elez

kendi/ kendisi zm. : mu[2]; himu; muşi; ti-muşi

kendi/ kendisi i. : çendi; dudi; ti-muşi

kendi aramızda : şk’un do şk’u

kendi arkasına : uk’açxe-muşis

kendi kendilerine : nişebura, ninteşebura; munteşebura; munteşeburaşi; mutebura, mutabura

kendi kendime : şk’imebura; ti-şk’imi şk’ala, çkimebura, çkimişebuyi

[o] kendi kendine : çendi-çendine; muşite; muşebura; muşeburaşi; muşebuyi

[sen] kendi kendine : ti-sk’ani şk’ala; skanebura

kendi kendinize : t’k’vanebura, tkvanebura

kendi tarafından/ kendi tarafına : muşi k’ele; muşek’ele

kendileri : nintere, nintepe; muntere; mutepe; nişi

kendilerince : nişebura, ninteşebura

kendimce : şk’imebura, çkimebura

kendimizce : şk’uneburaI, şk’unonaI; çkineburaII

kendin : ti-sk’ani, ti-skani

[sen] kendince : sk’anebura

kendinizce : t’k’vanebura, tkvanebura

kendir : ç’epri, ç’erpi, k’epri, k’erpi, k’epi, k’ep’ik’ale

kendir dövmede kullanılan bir çeşit topuz : 3’ari-k’op’aliI

[çok ince] kendir kumaşı : k’azi

kendir lifi : suleri/ suleyi

kendir sapı : k’linçxi, k’inçxi

kendir tarlası : nok’epre; ok’epe

kendir veya yün dokuma tezgâhı : oşvaleyi

kendisi : mu[2]; himu; muşi; ti-muşi

kene : ğaç’a, ğarç’a, ğanç’a, ğaç’k’a, ğanç’k’a

kenef : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale

[ağaç] kepçe : şerep’i; k’op’a, k’op’p’a

kepçe-kaşık : k’op’a-k’uzi

kepçekulak : uci-palaska

kepçelik [= ölçü birimi] : k’op’a, k’op’p’a

kepek : kat’o; kyuspe

kere : defa; fori, fara; seferi

kereste : mca[1]-II, ncaII; kereste

kerhane : bardixana

kerpeten : kerbet’ini

kertenkele : maç’ambule; mxululi; maç’abule; mxuruli; mxalali, mxalale, mxalari; ntxolari

kes- : k’vatums/ k’vatuy/ k’vatups; mek’vatums/ mek’vatuy/ mek’vatups

[(birine) ait bir şeyi] kes- : nok’vatams

[(bir şeyin) alt tarafından bir kısmını] kes- [= biç-]: k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray; go3’uç’k’orams; go3’uç’k’irams/ go3’uç’k’iraps, gu3’uç’k’irups, gu3’uç’k’iraps

[(fındık, çay vs’nin) altındakiı (ot, diken vb’yi)] kes- [= biç-]: e3’uşk’oray; e3’uç’k’orams, e3’uç’k’irams/ e3’uç’k’iraps, i3’uç’k’irups, i3’uç’k’iraps; k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray

[(kırılan dalı vs’yi) altından yukarıya doğru] kes- [= biç-]: e3’uşk’orams/ e3’uşk’oray

[aşağıya doğru] kes- : celak’vatums/ celak’vatuy; gelak’vatums/ gelak’vatups, gilak’vatups

[çalıları] kes- : noklimay

[(ağacın) dallarını] kes- : gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups; guk’vatams/ guk’vatay/ guk’vataps

[(bitkinin ince) dallarını, ana dalı ortaya çıkarmak için] kes- : 3xot’uyII/ 3xot’umsII

[derenin suyunu] kes- : cun3’orams/ cun3’oray; nun3’orams; numsilams; golun3’orams; nosk’urinams/ nosk’urinay; muskurinams

[(ağacı) dibinden ya da kökünden] kes- : cek’vatums/ cek’vatuy, gek’vatums/ gek’vatups; ek’vatums/ ek’vatuy; mok’vatams/ mok’vataps

[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] kes- : dolok’vatums/ dolok’vatuy/ dolok’vatups

[(bir şeyin) etrafını] kes- : gok’vatums/ gok’vatuy/ gok’vatups

[hayvanı] kes- : nok’vatams/ nok’vatay/ nok’vataps

[kendine ait bir şeyi] kes- : ik’vatams/ ik’vatay/ ik’vataps; nik’vatams/ nik’vatay/ nik’vataps

[musluk suyunu ya da akan ırmak suyunu kendisi için] kes- : niskurinams

[ortadan] kes- : k’ok’ok’vatums; ok’ok’vatums/ ok’ok’vatuy/ ok’ok’vatups

[saç veya sakalının uclarını düzeltirip] kes- : goibğams/ goibğay/ goibğaps

[sağım hayvan süt] kes- : mesk’urun, meskurun

[(bir ağacı) tepesinden/ uç tarafından] kes- : moyok’vatums/ moyok’vatuy, mook’avatuy/ mook’vatums; moyak’vatums; mujak’vatups; mujaç’k’irups/ mujaç’k’iups

[testere ya da motorlu testere gibi dişli kesici alet ile] kes- : xerxums/ xerxups

[tırpan, bıçak, makas vs ile] kes- : ç’k’orums, ç’k’irums/ ç’kirups

[tırpan, bıçak, makas ya da testere ile] kes- : şk’orums/ şk’oruy

[tırpan, bıçak, makas ya da testere ile kendine ait bir şeyi ya da kendisin bir şeyi] kes- : işk’orams/ işk’oray; iç’k’orams; iç’k’irams/ iç’k’iraps, iç’k’irups

[(fasulye sırığı vs) ucundan] kes- : ge3’ak’vatums

[üstünde] kes- : gek’vatums/ gek’vatups

[yukaırdan aşağıya doğru] kes- : cek’vatums/ cek’vatuy

[(ağacı) yukarıdan aşağı doğru] kes- : cok’vatams/ cok’vatay, gyok’vatams/ gyok’vataps

[çok hızlı bir şekilde] kes- : n3alums/ n3aluy/ n3alups

[(birinin veya bir şeyin bir) kısmını çok hızlı bir şekilde] kes- : non3alay/ non3alams/ non3alaps

kese : çese, kese

kesele- : cumbonams; uçaminay; gyu3’k’ams; k’riç’oms, uk’riç’ams, gyuk’riç’ams

[kendini] kesele- : ik’riç’ams

[(birinin) sırtını] kesele- : gu3’k’ams

keselen- : ik’riç’ams

[vücuttan kir] keseleyerek çıkart- : gu3’k’ams; me3’k’ims; u3’k’ips

keser : çeseri; sk’ep’ali; laşungi

kesici [= hızar] : oşk’oraşe

[birine ait bir şey] kesil- : nak’vaten

[(pınar suyu, musluk suyu gibi kapalı yerden) akan sıvı] kesil- : mesk’urun, meskurun, meskirun

[dere suyu kuruyup] kesil- : meskirun

[elektrik] kesil- : meskurun, meskirun

[(bir şey biri için) kökten] kesil- [= bit-] : mak’vaten

[süt] kesil- [= bozul-] : şk’orun; xtun[2]

[(evcil sağım hayvanının) sütü] kesil- : nik’vatun

[yağış] kesil- : mesk’urun; gen3ums, gen3un; golan3ums, golan3un; gon3un, gon3ums

kesilmiş [ve hâlâ hayatiyetini kaybetmemiş, çevresinden bir sür ufak tefek filizler çıkarmış ağacın toprak üstünde kalan kısmı] : bucği

kesilmiş [süt] : xtimeri

[bir bitkiyı kaplayan dikenli çalı vs’yi] kesip aç- : mo3’k’ams/ mo3’k’aps

[birine ait bir organı] kesip yar- : yuk’vatams

[kesici aleti] keskindir : bğams/ bğay; 3xot’uy[2]-II

[kesici aletin] keskinliğini yok et- : cemp’irums, cump’irams; ceşaluy, cuşalay; moşaluy; cump’ilay; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps

kesme ağacı : cek’vataşe

kesme şeker : kenç’i

kestane : ç’urbi, ç’ubri, ç’uburi/ ç’ubu(y)i

kestane [kabuğundaki] dikeni : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka

[genç] kestane fidanı : nzğomi

kestane meyvesinin dikenli kabuğu : kanka; paxva, pexva; pem3kva, pen3kva/ pen3ka

kestane ya da fındık ağacı fidanının kabuğu : mt’e3i

kestane ya da kiraz ağacının kabuğu : msurtu

kestane kabuk halatı : nt’e3i

kestane kargası : mçurçi

kestir- [= uyukla-] : nciri met’axums/ nciri met’axuy; elijinen; lirs

kestirmeden geç- : gza-muşi omk’ulanaps

keşke : k’o[1]; k’oi/ k’oyi

keten ve keten ile yapılan dokuma : oberi

keyif : şana

[bir şey yaptırmayıp] keyif yaptır- : elaxunams

keyifsizleş- : gvancugen, gvancogen

[birinin] keyfi gel- : mangonen, mvangonen; mvangoninen; eluvelun, eluvelay; mvarçilen, marçilen

kez : defa; fori, fara; seferi

Kıbrıs : K’ibrisi, Kibrisi

kıç : mundi

kıç ve baldır : t’ut’uli[1]-II

kıkırdak : vala[1]-1

[boğazdaki] kıkırdak çıkıntısı : ğağalida, ğarğalida; xunç’uli, xunç’k’uli; xoxonç’a; xixit’oni

kıl : toma, ntoma; nç’a

[bir şeyin etrafında] kıl ol- : toma gvaçanen; toma goçans

kılçık : mxa; iliII; ntxa[1]; x’viliII

[at, inek vs hayvanaların kuyruk] kılı : n3’ari

kılıç : didi xami

kılıf : k’ilifi

[bıçak] kılıfı : oçxe; k’ini

kılıfsız : n3xup’uI, 3xup’uII

kımılda- : ink’ans/ ink’ay; oxink’anay; oxink’ay/ oxink’ans

kımıldat- [= salla-] : ok’anams/ ok’anay, onk’anay

kımıldat- [= yerinden hafif oynat-] : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps

kın : oçxe; k’ini

kına gecesi : ç’anda

kınalı : k’inoni

kıpırdan- : goipa3xalay

kır- : t’axums/ t’axuy/ t’axups

[alttan ya da altını] kır- : k’o3’at’axums/ k’o3’at’axuy, go3’at’axums/ go3’at’axups, gu3’at’axups

[alttan yukarıya doğru] kır- : e3’at’axums/ e3’at’axuy/ e3’at’axups, i3’at’axups

[beriye doğru hareket ederek] kır- : molat’axums/ molat’axuy

[(bir hayvanın) boynuzunu] kır- : yut’axams/ yut’axaps

[derin çukuru oluşturarak içe doğru] kır- : dolot’axums/ dolot’axuy/ dolot’axups

[derin mekânın içinde] kır- : dolot’axums/ dolot’axuy/ dolot’axups

[(birinin) dişini vs] kır- : yut’axams/ yut’axaps

[(evin kapısı, penceresi vs’yi) hırsızlık amaçlı] kır- : mot’axums/ mot’axuy/ mot’axups

[kenarından ya da ucundan] kır- : elat’axums/ elat’axuy/ elat’axups, ilat’axups

[kendine ait bir şeyi] kır- : nit’axaps/ nit’axay/ nit’axaps

[(bir) kısmını] kır- : nut’axams/ nut’axay/ nut’axaps

[ortadan] kır- : k’ok’ot’axums; ok’ot’axuy/ ok’ot’axums/ ok’ot’axups

[tepesini] kır- : cut’axams/ cut’axay, gyut’axams/ gyut’axaps; yut’axams/ yut’axaps

[(odun, direk, kemik vs) uzunluğu olan bir şeyi] kır- : met’axums/ met’axuy/ met’axups

[üstü ve kenarları kapalı mekânın içindeki şeyi] kır- : molat’axums/ molat’axups, mulat’axups

[üstten aşağı doğru] kır- : cet’axums/ cet’axuy, get’axums/ get’axups

[(bir şeyin) üstünde bir şeyi] kır- : cet’axums/ cet’axuy, get’axums/ get’axups; gyut’axams/ gyut’axaps

[(bir şeyin) üstüne başka bir şeyi] kır- : eyot’axums/ eyot’axuy

[yukarıdan aşağı doğru hareket yaparak bir şeyin üstünde bir şeyi] kır- : cot’axams/ cot’axay

[(hamsi, peynir vs üzerine) yumurtayı] kır- : mot’axums/ mot’axuy/ mot’axups

kırarak del- : gamat’axums/ gamat’axuy/ gamat’axups

kırağı : xila[1]-II; doğiII; toşiI

kırağı çal- : doği govalay

kırbaç : ç’epxe

[kapıyı] kırdır- : moç’k’idapams

kırgın : cet’eri, guri cet’eri

kırık taş : xibari; t’axeri kva, kva t’axeri

kırıl- : tr’oxun, t’ruxun

[birine ait bir şey] kırıl- : nut’roxun, nut’ruxun

[dışarı doğru] kırıl- : gamat’roxon, gamat’ruxun

[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] kırıl- : dolot’roxun

[(insan) gülmekten] kırıl- : dibğen

[her tarafı] kırıl- : goiragaden

[(bir şeylerin) aralarındakiler] kırıl- : k’oşk’at’roxun

[(birinin) hevesi] kırıl- : mot’roxun[2]

[(bir) kısmı] kırıl- : met’roxun, met’ruxun

[olduğu yerde ya da dikili durduğu yerde] kırıl- : mot’roxun[3], mot’ruxun

[ortadan] kırıl- : ok’ot’roxun, ok’ot’ruxun

[(bir şeyin) ortasındaki ya da arasındaki bir şey] kırıl- : k’oşk’ut’roxun; goşat’roxun, guşat’ruxun, guşvat’ruxun

[(birinin) vücudunun her tarafı] kırıl- : got’roxun

[(birinin) vücudunun (bir) yeri] kırıl- : not’roxun, not’ruxun; got’roxunII, gvot’roxun, gut’roxun

[üzerindeki cismin ağırlığından dolayı üstten aşağıya doğru] kırıl- : cet’roxun, get’roxun, get’ruxun

Kırım : K’irimi

[ekmek] kırıntıları : mxişolya; pinçxva, punçxa

kırıp parçala- : ragadums[1]/ ragaduy

[her tarafı] kırıp parçala- : goragadums[1]/ goragaduy

kırış- : iç’ik’olen; iç’ilaxen, incğimen

kırışık : ncğimeri

kırıştır- : ncğimuy, ncğimoms; ncğimok’ums; ncğimops, ncğimups

kırk : jureneçi, cureneçi, jur-eçi

kırk- : bğams/ bğay; ğvanç’ups

kırlangıç : şilidoni; oşiridoni, şirdoni, şiridoni, mşkiridoni; k’udeli-makasi, k’udel-mak’asi; mşkirdoni

kırlangıç yavrusu : şilidonişi monta; şirdonina

kırmızı : mç’ita

[aralarında] kırmızı olan : mç’itaşi

kırmızılaş- : imç’itanen; goimç’itanen, guimç’itanen

[(birine ait bir şeyin) kenarı] kırmızılaş- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen

[birinin veya bir şeyin bir kısmı] kırmızılaş- : namç’itanen

kırmızılaştır- : omç’itanams/ omç’itanay/ omç’itanaps

kırmızılı : mç’itali

kırnap : k’irnap’i

[gözleri] kırp-/ kırpıştır- : copatxamsII/ copatxayII; k’am3’imuy; patxumsII/ patxupsII; ç’apxuyII; gyopatxamsII; n3’amums[1]; ç’uç’ups

[gözlerini sürekli] kırp- : elapatxums

[(birine) gözünü] kırp- : cuk’am3’inay; eluç’apxay; cut’vasay; unçaxams, gelunçaxams, gyunç’axups

[istem dışı gözünü] kırp- : gelapatxen

[odun] kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule

[birinin gözleri] kırpış- : upatkalams

[gözünü] kıs- : toli oxozdams; toli uxup’inayII; toli uzday/ toliz uzdams; toli oç’up’rinams; toli omç’uxoms

[radyo, televizyon vs’nin sesini] kıs- : uzdayII

[boy, mesafe ve zaman hakkında] kısa : mk’ule

[günler hakkında] kısa : m3’ule

[zaman hakkında] kısa : 3’ut’aII

kısa bir sürede : a(r) ceşvajoni; ar pirçi oraşi, a piçora, a piçoraşi, a piçoraşa, a piçoraz; a piçvaz; ar piçuraz; ar şvaciz

kısa boylu : t’abala[2] t’abala

[boy ya da mesafe olarak] kısal- : imk’ulanen; im3’ulanen, k’o3’im3’ulanen; zduy

[günler] kısal- : imk’ulanen; i3’ut’anen

kısalt- : omk’ulanay/ omk’ulanams/ omk’ulanaps

[ileri doğru hareket ederek ya da başkası için] kısalt- : memk’ulanuy

[beriye doğru hareket ederek ya da kendisi için] kısalt- : momk’ulanuy

kısıl- : elik’açen, elikaçen

kısım : t’arafi; semti

kısmet : ik’p’ali; igbali

[birine karşı duyulan bir hırstan dolayı onu] kıstırmak için uygun zaman ve zemini kolla- : uktams[1]

kış : k’işi; inora, ini ora; x’inua; x’inoba

kış saati : k’işi-saat’i

kışın : inora, ini ora; k’işiz

kışkırt- : nup’iznams, nup’izmay; numğezay, nubğezay, numğezams/ numğezaps; umğezams/ umğezaps; eluk’edinams; ukişturups

kışlak dışındaki ikincil oturma yerleri : merze

kışlık : k’işluği; k’işineri; inoraşi

kışna- : gamiurams [Lazların yasadığı coğrafyada, özellikle dağların muhteşem görüntüsü karşısında veya horon ve şenliklerde, insan (erkeğe özgü) şevkinden, sevincinden dolayı haykırır : “E... he... he... he.... auuuu.... hi...hi...hiii...” şeklinde. Bu eylem Lazca’da gamaurinu fiiliyle ifade edilir. Lazlarda bunun Türkçe karşılığı “kışnamak” fiiliyle söylenir. M.K.]

kıta : k’it’a

kıvılcım : m3’iya; m3’k’a

kıvılcım [= tane tane sayılmayan kıvılcım topluluğu] : no3in3xale

kıvılcım [parçalarından her biri] : n3’ini, n3’i

[burnunu] kıvır- [= beğenme-/ önemi verme-] : nçxindi elanz*ik’ums, çxindi elanzik’uy, nçxindi elanz*ikoms

[(suyu çıkarmak için) çamaşırı] kıvır- [= sık-]: ç’imoşumsII/ ç’imoşuyII, nç’imoşuy; 3’ilaxums, n3’ilaxuy/ n3’ilaxums

[dudak] kıvır- : elanz*iguy

[kenarından] kıvır- : elanz*ik’ums/ elanz*ik’uy, elanz*iguy, elanz*ikums/ elanz*ikups; ilinz*ikups; ilanz*ikups

[kendine ait bir şeyi] kıvır- : goinz*ikams

[(ip, halat vs’yi örmek için) keten, yün vs’yi] kıvır- : zgimoç’ums; nzğimoç’uy; ç’imoşuyI/ ç’imoşumsI

[ortadan] kıvır- : ok’ondrik’oms

[yana doğru] kıvır- : golandrik’ums/ golandrik’uy/ golandrik’ups, gulandrik’ups

kıvırcık : k’ik’i3’a, k’irk’i3’a; k’irk’ola

kıvran- [= sancılan-] : imxizen

[solucan gibi] kıvran- : iğveli3’k’en

[(kıymetli bir şeyi) vermeye] kıyabil- : gamonç’un; gaminç’en; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en

kıyamet : kiyamet’t’i; ky’ameti

[(birini) biri ile] kıyasla- : elu3’iray; eluşinams

[(birini) kendisi ile] kıyasla- : eli3’iray; elişinams

kıymet : k’iymeti

kıymetli : mudara[1]; k’iymetli

[ağaçtan kopan] kıymık : mt’esi

kız : bozomota, bozo, bozona; k’ulani

kız evlâdı : bozomota; osuri; bozo, bozona; k’ulani

kız kaçır- : cetoruy; ek’iyonams/ ek’iyonay

kız kardeş : da

kız-kardeşlik [= kız kardeş edinilien kimse] : dalebura/ daleburi; daloba

kız-kardeşlik [= kız kardeş olma durumu]: dadoba; daloba

kız- : mosk’ut’alums; xuçe malen; guri malen/ guri mvalen, guri muxtams/ guri muxtaps; elabru3’un, ilabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen

kızak : sk’afindi-ost’ulinaşe; ost’vaşe, mturi-ost’vaşe; osurinoni; gelastvinoni; k’izaği, kizaği

[siniden yapılan] kızak : sinik’iyi

kızak ya da kayak [= karda zevk için kaymaya yarayan araçların genel adı] : cost’ulinaşa, dest’ulinaşa; ost’ulinaşe, mturi-ost’ulinaşe; k’uçxe-ost’ulinaşe; ost’vinaşe; osurinale

kızamık : eleminç’i, elemit’a

kızar- : imç’itanen; goimç’itanen, guimç’itanen

[(birine ait bir şeyin) kenarı] kızar- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen

[birine] kızarak bağır- : uxap’aray; uğarğalams

kızarmış : mçxvineri

kızart- [= doğrudan doğruya ateşe gösterip pişir-] : ot’uxnams; t’urt’olumsII; turtolums

kızart- [= kızgın yağ ile pişir-] : t’ağanums/ t’ağanuy/ t’ağanups; omç’itanams

[(eti veya mısırı) ateşin içine atıp acemice, yarısı küle karışmış, yanmış şeklinde] kızart- : t’urt’olumsI

[tavada yağı] kızart- : omçxvinams

kızartıl- : imç’itanen

kızböceği : mt’it’axule; toli-gamagaşe; isina-n3xeni

kızdır- : guri muyonams/ guri muyonay; coxunayIII; gegondinams; oşumams/ oşumaps

[hafiften dokunarak] kızdır- : elaçams[8]/ elaçaps[1]

kızgın [= sinirli] : xuçeli

[çok] kızgın [= sinirli] : paput’i st’eri

kızgın [= üzgün] : guri-cet’ineri

[güneşin verdiği sıcaklığı, ateş, odun vs] kızgın ol- : gamvogzay

[birinin] kızgınlığı geç- : guri gyokorun

[birine kendi] kızgınlığını duyur- : digurinay

kızılağaç : txombu, ntxombu; mşkvela; txomu, ntxomu

kızılağaçlık : txombepuna; mşkvelopuna/ mşkvelepuna/ mşkvelapuna

kızılgerdan kuşu : alisari, x’alisari

[(birine ait bir şeyin) kenarı] kızıllaş- : elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen, ilvamç’itanen

[birinin veya bir şeyin bir kısmı] kızıllaş- : namç’itanen

[bayan] kızış- : dunçxvamsII; dunçxunayII; asp’at’alen; dunçxvay[A]; dunçxvay[B]-II; dumçxvamsII; duçxups

[hayvan] kızış- : adven; eğrindun, eğindun/ yeğindun; buğins

[bayanı] kızıştır- : dunçxvamsI; dunçxunayI; usp’at’alay; onçxvinay; dunçxvay[B]-I; dumçxvamsI; duçxvinaps

[bayan] kızışmış haldedir : asp’at’alen

[erkek] kızışmış haldedir : asalen

ki : ç’i, çi, ki

(dedi) ki : şa[2]

[birinin-]ki : nani

kibrit : çip’it’i, çirp’it’i, çibrit’i; ç’ak’la[1]-II; kirp’it’i, kiprit’i

kil : ç’alimi

kil toprak : let’a-ç’alimi

kiler : serenderi, serende, serendi; nayla; serenti

kilim : çilimi, kilimi; dorçale

kilit : mk’ola; p’amp’u; suseri; k’unk’li

kilitle- : nk’olums/ nk’oluy, nk’ilums/ nk’ilups; cenk’olums/ cenk’oluy, genk’olums, genk’ilums/ genk’ilups

[bir kısmını] kilitle- : menk’olums/ menk’oluy; menk’ilums/ menk’ilups

[her taraf] kilitle- : gonk’olums/ gonk’oluy, gonk’ilums/ gonk’ilups

[kapıyı içeriden] kilitle- : golimers; gulumers

[özel bir sürgü ile kapıyı içeriden] kilitle- : k’urak’is mut’k’oçams

kilitlen- : cink’olen, geink’olen, gink’ilen

kilitli iğne : ela3ona, ela3onaşe; k’afri3’a; fik’eta; me3igale

kilo/ kilogram : kilo

kilo al- : imgvanen

[yiyecek ya da içecek birine] kilo ver- : omgvanams

kilolu : cektaperiII; kiloli

kilometre : ver3’i; kilometre

kim ? : mi ?

kim [olsa olsun]: mi-na; mintxa; mitxa, mintxani, mitxani; mi-ti

kim olsa olsun : metik’ere/ mit’ik’ere; mit’ik’ore, mitik’ore; mitonpe; mitiyen

kimi : kimi

kimlik : nufus-çağedi; kimliği, k’imluği

kimliksiz : sotinuri[1]

[bir] kimse : ar miti

[hiç] kimse : miti; mitiksani, mitiskani

kimsesiz : mitisuzi; umiteli

kin : xayifi

[birine birinin] kini var : eyuren/ euren

kinle- : meşabğen

kir : lebi; t’anci[2]

kira : kira

kiraz : mbuli, buli

kiraz ya da kestane ağacının kabuğu : msurtu

[bir dalın üzerinde çokça bulunan] kiraz, fındık ya da armudun tümü : konz*oli

kiraz zamanı : mbuloba

kirazlık : mbulepuna, mbulapuna, mbulopuna

kireç : kereç’i

kiremit : çeremit’a; çeremit’i; let’a-k’avari, çiremit’t’i, k’eremidi/ k’eremiti; keremidi

[tahta] kiremiti : k’avari; xart’oma, xart’uma

kirlen- : it’ancaren/ it’anciyaren; işşaven/ işaven; ipinten

[giyinmekten] kirlen- : dvaç’andren; ileben

[toz dumandan] kirlen- : dvaç’andren; int’o3en; it’olepen

kirlet- : it’ancaray/ it’anciyaray; dilebcaray; moç’aç’uy; şavuy/ şavums; lebums; pintums/ pintoms/ pintups

[düşey doğrultuyla derin mekânın içini veya dibini] kirlet- : dolopintoms

kirli : lebyari; t’anci[1], t’anciyari, t’anciyareri; post’oxyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni

[ağzı ve yüzü] kirli : (nuk’u) ğut’ut’a

[çok] kirli : t’alax[1]

kirpik : k’am3’ami, 3’am3’ami

kişi : şuri[1]-IV

[at, eşek, katır hakkında] kişnek : eşk’ini

kitap : çitabi, kitabi; suparaI

[kapıyı] kitle- : golumers[2]-b

[kendini içeriden] kitle- : golimers[2]; gulumers

kivi : k’ivi, kivi

kivi tarlası : kiviluği

koca : k’oçiII; komoci; p’alik’ariII; komoli[2]; kimoli[1]; kimoci; noğameV-VIII; park’ali

kocakarı : kçin-k’ok’ari[2], xçin-k’ok’ari

kocaman : kocca

koç : boçi

[(mısır, buğday, arpa gibi tahılın) başağı ya da] koçani : ç’eba; koçani

[fındık] koçanı : ç’ak’i; çepla; bonkva/ bunkva

[(soyulup taneleri ayıklanmamış taze) mısır] koçanı : ç’eba; nç’olo; korza; rok’a

[(taneleri alınmış) mısır] koçanı : k’ump’uri; k’omp’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i; k’utli

[(taze) mısır] koçanı : mjiri; k’ombola, k’ombala; p’ark’i

koçanlı (mısır) : k’omp’uroni

kof (ceviz ya da fındık) : put’ri; punt’ura, punt’a

kof (odun) : put’ri

kok- : gont’ams/ gont’ay, gont’uy; şuri alen, şura alen; şura alems; gont’ums/ gont’ups

kokla- : moint’inams; işurams, aşurams; naşuren, naşurams, naşurs

koku : şura/ şua; şuri

kol : xanç’ali[1]; k’lavi[2]

kol kanat ol- : fik’iaşa iven

kol ve el : xepe; xe

kolay : k’olayi

kolaylık : k’olayiluği

koli : k’oli

kolla- : çums/ çuy, çumers/ çumels, çumars

[biriler arasından birini] kolla- : ge3’inups; gila3’inups

[kendi malını] kolla- : içvams, içumers/ içumels, içumars

[kendini] kolla- : igurams, igurs

[birini veya bir şeyi] kolla- : ugurams/ uguraps

[(bir şeyi) kimseye vermeden] kolla- : guskurams

[saklanarak belirli birini] kolla- : nat’oben

[saklanarak etrafını] kolla- : nit’oben

[birinin] kollarına alınmasını iste- : namxven

kolon : k’oloni

koltuk [= kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye] : k’oltuği, koltuği

koltuk altı : mxuci-duği; ğalacica; koltuği

[bir seferde taşınabilecek] koltuk altı yük : elakaçapa

[elbiselerin] kolu : xe; xanç’ali[1]

[kapının] kolu : xit’iIII

kolun omuz ile dirsek arasındaki bol et olan alanı : xanç’eni[1]

kolye : kolye

koma halinde olan : beut’i, meut’i

komik : muk’elidi, muk’ellidi

komşu i. : k’ongşi; k’omşi; marte, malte; manz*ageri

komşu s. : işoniI

[karşı] komşu : meleni k’omşi; işoniII

komşuluk : k’omşiluği

komşuya : işo

[ad] kon- : cadven

[arı yavrusu dışarıdan bir yere] kon- : moxedun

[(bir şey bir şeyin) üstüne] kon- : goyidven

[kuş, böcek vb bir şeyin veya birinin üzerine] kon- : noxedun

[(biri veya bir şeyin) üzerine] kon- : cadven; coxedun; eyadven, yadven

[yanlamasına engel olarak] kon- : golidven, gulidven

[adı] konabil- : cizadinen

[parazit, böcek, asalak vs bir canlının vücudunda] konakla- : nuxun[3]

[kuş, böcek vs’yi bir şeyin üzerine] kondur- : noxunams/ noxunay[1]/ noxunaps

[(bir şeyin) üzerine] konmuş halde dur- : coxen, coxers; noxen

[kuş, böcek vs (bir şeyin veya birinin) üzerine] konmuş halde dur- : noxen

[(bir şeyin) altında dik duracak şekilde] konmuş halde dur- : e3’adgun, e3’adgin, i3’adgin

[(bir şey başka bir şeyin) üzerine dik duracak şekilde] konmuş haldedir : goyodgun

[ağaç gibi uzun bir şey belirli bir yere iki şey üstüne köprü gibi] konmuş haldedir : gvonunbun

[(bir şeyin) altında yatay] konmuş halde dur- : e3’uzun, e3’uz*in, i3’uz*in

[düşey doğrultu ile derin mekânın dibine yatay] konmuş halde dur- : dolozun, doloz*in, dolozin

[(bir şeyin) etrafına yatay] konmuş halde dur- : gozun, gvozun, goz*in; gvoz*in

[içeride yatay] konmuş halde dur- : amazun, amaz*in

[yan tarafta ya da kenarda yatay] konmuş halde dur- : elazun, elaz*in, ilaz*in

[yanlamasına yatay] konmuş halde dur- : golazun, golaz*in, gulaz*in

[(birine ait bir şey) yüksekte yatay] konmuş halde dur- : ge3’uz*in

konser : konseri

konuk et- : dvodginay; dvogutinay

konuş- : ixap’ars; ilak’irday; isinapay/ isinapams; ip’aramitams; ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals

[(birinin) arkasından] konuş- : ek’otkvams; gyok’itxams

[bir araya gelip] konuş- : ok’ilak’irday; ok’itkvams/ ok’itkvaps

[birbirine] konuş- : ok’ilak’irday; ok’isinapay/ ok’isinapams; ok’ip’aramitams; ok’itkvams/ ok’itkvaps

[boşuna] konuş- : nçxalums; patxums; kançums; goşubğams; vrat’k’ums; barbalaps

[ciddiye alınamayan şekilde] konuş- : ğarğals

[gerekli gereksiz] konuş- : barbalayII

[gereksiz yere çok] konuş- : t’k’iyalams, t’k’iyalums

[güzel ya da biraz hava atarak] konuş- : ospirapams/ ospiyapams

[kendi kendine] konuş- : e3’itkvams

[sanki yanında biri varmış gibi kendi kendine] konuş- : nixap’ars

[uyurken istem dışı] konuş- [= sayıkla-] : barbalams; becğams

[yavaş biçimde] konuş- : nisinapay

konuşma : p’aramitiI

konuşmayı beceremeyen kimse : lardamcaxu

kooperatif : k’op’erat’ifi

kop- : meç’ordun; ç’k’odun; meç’k’odun

[birine ait bir şey] kop- : elva3’en

[heyelânda içi] kop- : dolont’ro3’un, dont’rosun, dolont’ro3un

[kökünden] kop- : elams/ elaps; melams/ melaps

[toprak, yol vs] kop- : caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven; gelant’ro3un/ gilant’ro3un

[yan tarafı] kop- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun

[(üzerindeki ağırlıktan dolayı) yukarıdan aşağıya doğru] kop- : ceç’ordun

kopar- : meç’irdums/ meç’irduy; meç’k’idums/ meç’k’idups; ç’k’idoms, ç’k’idups; me3’k’ums

[birine ait bir şeyi] kopar- : noç’k’idams

[çayır, yosun vs] kopar- : noç’irday

[içini] kopar- : gamast’ik’ums/ gamast’ik’uy, gamast’ik’ay

[kendine ait bir şeyi] kopar- : niç’irday; moiç’irday

[kendisi için] kopar- : i3’ilams/ i3’ilay/ i3’ilaps

[meyve, sebze, çay vs’yi] kopar- : 3’ilums/ 3’iluy, 3’iloms, 3’ilups

[meyve, sebze, çay vs’yi az miktarda] kopar- : me3’ilums/ me3’iluy, me3’iloms, me3’ilups

[ortadan] kopar- : k’ok’o3’ilums; ok’o3’iluy/ ok’o3’ilums, ok’o3’iloms, ok’o3’ilups

[salatalıkları çok küçükken] kopar- : k’ip’irams

[(asılı bir şeyi bir yerden) uygunsuzca çekip] kopar- : gestikoms/ gestikups

koparıp aşağı sürükle- : cost’ik’ams

koparıp indir- : ceç’irdams/ ceç’irday, geç’k’idums

[kendine ait ipi] koparıp indir- : geiç’k’idams

[bir şeyin etrafını] koparıp ye- : guxvat’amsI/ guxvat’ay

koparıp yere vur- : cost’ik’ay

[alttan yukarıya doğru] kopmuş haldedir : ek’ut’roxun

[yerinden] kopup düş- : nolams/ nolay; melams/ melaps; molams, mvolay, molay

kor : paluriII; xomali, xumali, xurmali; maxva

kor ve köz : xomali, xurmali; maxva

kor- : a3adums

[kendi malını] kor- : içvams, içumers/ içumels, içumars

[kendini] kor- : igurams, igurs

[birini veya bir şeyi] kor- : ugurams/ uguraps

[evin arka tarafında yatak odaları arasında bulunan] koridor : 3’alemona

kork- : aşk’urinen, aşkurinen; aşkurins; geşkurdun

[birinden] kork- : geşkurdun

[birinden] kork- [= birinden çekin-]: ce3’vazden

[birinden] kork- [= birinin önünde kendine güveneme-] : nandaren[1]-II

korkak : mşk’urinace, mşk’urinaje; şkurnace; şkurinace; tutula[1]

korku : şk’urina; şkurna; şkurina

[insan] korkudan titre- : patkalams

korkut- : oşk’urinams/ oşk’urinay, oşkurinams/ oşkurinaps

koru- : çums/ çuy, çumers/ çumels, çumars; mç’eşums/ mç’eşuy

[(ceviz, fındık vs hakkında) delik, bozuk, çürük ya da] koruk : punt’ura, punt’a

korun- : goiçums/ goiçuy

[evcil hayvanların altına serilen] koruyucu şey : merçale

[yük taşırken omuza serilen] koruyucu şey : merçala

koskoca : kocca

koş- : uk’ap’ams/ uk’ap’ay; oxut’k’va3ams, oxut’k’va3un; cgiyalamsII/ cgiyals/ cgiyalums; t’aik’omsII; unk’ap’inams/ unk’ap’inaps; uk’ap’aps

[(birinin) arkasından] koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozen; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun

[aşağı doğru (birinin) arkasından] koş- : cantxozay

[az meyilli yerde aşağıya] koş- : celuk’ap’ams/ celuk’ap’ay; gilunk’ap’un

[-e] koş- : at’aik’en

[(birinin) etrafında] koş- : gvaç’apxen

[bir istikamete doğru] koş- : goluk’ap’un

[(birinin) peşinden] koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozen; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun

[at çok hızlı ve sarsıntılı şekilde] koş- : cgiyalamsI

[at dengesiz] koş- : t’aik’omsI

[hızla] koş- : darçen

[hızla aşağı doğru] koş- : gelarçen

[hızla beriye doğru] koş- : mok’arçen

[hızla öteye doğru] koş- : mek’arçen

[hızla yatay zeminde] koş- : golarçen

[hızla yukarı doğru] koş- : elarçen

koşarak : k’ap’ineri; oxot’k’va3neri

[dışarıya] koşarak çık- : gamuk’ap’ams/ gamuk’ap’ay

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] koşarak gir- : meşk’uk’ap’ams/ meşk’uk’ap’ay

[hızla yukarı doğru] koşarak git- : eluk’ap’ams/ eluk’ap’ay

[belirsiz birine] koşarak yetiş- : mentxozuy

koştur- : ok’ap’inapams[1]

[evcil hayvanı] koştur- : gurçinams

[evcil hayvanı bir arada] koştur- : ok’omç’eşums

koşu/ koşuculuk : ok’ap’inuşi

koşuştur- : guk’ap’ay, guk’ap’ams, guk’ap’un; cgiyals/ cgiyalams; guk’ap’aps

[birini bir yerden] kov- : ok’ap’inay[2]; get’k’oçams, get’k’omers

kova : k’ova, kova

kovala- : nomç’eşams; ntxozun; cantxozen; antxozen; ç’işun; gyantxozen[1]; geç’işun; notxozun; atxozen

kovalat- : cuntxozinams/ cuntxozinay; uç’işinams; gyuntxozinams; geç’uşinapams

[kestane ağaç kabuğundan yapılan] kovan örtüsü : çerçi, kerki

[arı] kovanı : ğurni/ ğunni/ ğuni; bogina; k’arvani; m3ka

kovuk : ğorma

[kesilmemiş ama artık çökmüş, dibi çok büyük ve içi] kovuk ağaç : kap’i

[dik duracak şekilde] koy- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps; gedgims/ gedgips

[alta dik duracak şekilde] koy- : e3’adgams/ e3’adgay, e3’adguy/ e3’adgums, e3’adgims/ e3’adgips, i3’adgips

[(bir şeylerin) arasına dik duracak şekilde] koy- : k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, goşadgims/ goşadgips, guşadgips

[aşağıda bulunan bir şeye ayağını (dik)] koy- : geludgams

[(kendine ait bir yere) dik duracak şekilde] koy- : geidginams

[birleştirip dik duracak şekilde] koy- : ok’odgams; ok’odguy/ ok’odgums, ok’odgims/ ok’odgips

[dik bir yere dayayıp dik duracak şekilde] koy- : nodgams/ nodgay/ nodgaps, nodgips

[meyilli yere dik duracak şekilde] koy- : nodgams/ nodgay/ nodgaps

[önde dik duracak şekilde] koy- : k’o3’adgams/ k’o3’adgay, go3’adgums, go3’adgims/ go3’adgips, gu3’adgips

[üstü ve kenarları kapalı mekânın içine dik duracak şekilde] koy- : moladgams/ moladgay, moladguy/ moladgums, moladgims, moladgips, muladgips

[(bir şey başka bir şeyin) üzerine dik duracak şekilde] koy- : goyodgams, goyodguy; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps

[yan tarafa ya da kenara dik duracak şekilde] koy- : eladgams, eladguy/ eladgums, eladgims/ eladgips, iladgips

[yanlamasına derin mekânın içine dik duracak şekilde] koy- : meşk’adgams/ meşk’adgay, meşadgams/ meşadgaps, mişadgaps

[yere dik duracak şekilde] koy- : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips

[yüksekçe bir yere dik duracak şekilde] koy- : geşadgums, geşadgims/ geşadgips

[kendi üzerine var olan bir şeyin üzerine başka bir şeyi örtü olarak] koy- : eyitums/ eyituy

[bir kabın içine, daha önce konmuş bir şeyin üzerine yapışık olacak şekilde] koy- : eyot’ambay

[adı] koy- : codums/ coduy/ codvams,

[(birinin) ağzın içine] koy- : amudums/ amuduy, amudumers/ amudumels, amudvars; meludums/ meluduy, meludvams; moludumels, moludumers

[(kendi) ağzın içine] koy- : amidums/ amiduy, amidvams, amidumers/ amidumels/ amidvars; melidums/ meliduy, melidvams; molidums/ molidumers

[kuş, böcek vs’yi bir şeyin üzerine] koy- : noxunams/ noxunay[1]/ noxunaps

[(bir şeyin) yakınına bir şeyi] koy- : nudgams/ nudgay/ nudgaps

[yere paralel hareket ederek dik bir şeye dayacak şekilde] koy- : medums/ meduy, medumers/ medumels, medvars; nodums/ noduy, nodumers/ nodumels, nodvars

[alta yatay] koy- : e3’adums/ e3’aduy, e3’adumers/ e3’adumels, i3’adums, i3’advars

[(kendisinin) altına yatay] koy- : e3’idums/ e3’iduy, e3’idumers, i3’idumers, i3’idvars

[(bir şeylerin) arasına yatay] koy- : k’oşk’adums/ k’oşk’aduy, goşadums/ goşadumers/ goşadumels, guşadumers, guşadvars

[arkaya yatay] koy- : ek’adums/ ek’aduy, ek’adumers/ ek’adumels; mik’adumers; ik’advars

[birbirine değecek şekilde yatay] koy- : ok’odums/ ok’oduy, ok’odumers/ ok’odumels, ok’odvars

[(kendine ait) düşey doğrultuyla derin mekânın içine yatay] koy- : dolidums/ delidums, doliduy, dolidumers, dolidumels, dilidumers, dolidvars, diliduvars

[etrafa yatay] koy- : godums/ goduy, godumers/ godumels, godvars

[içeriye yatay] koy- : amadums/ amaduy/ amadumers/ amadumels/ amadvars

[üstü ve kenarları kapalı mekâna yatay] koy- : moladums/ moladuy, moladumers/ moladumels, muladumers; muludumers; muladvars

[(bir şeyin) üstüne yatay] koy- : eduy; eyodums/ eoduy/ eyoduy, eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodums/ yodumers; ijodumers, ijodvars

[(bir şeyi başka bir şeyin) üstüne yatay] koy- : eyodums/ eyoduy/ eoduy, eyodvams, eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodumers/ yodumels, yodvams, ijodumers, ijvodvars

[(kendisinin) üstüne yatay] koy- : eyidums/ eyiduy, eidumers, yidumers, yidvars; gidumers

[(bir şeyin) üzerine yatay] koy- : goyodums/ goyoduy; cedums/ ceduy, gedums, gedumers/ gedumels, gedvars

[(kendine ait bir şeyin) üzerine yatay] koy- : geidumers/ geidumels

[yan tarafa ya da kenara yatay] koy- : eladums/ eladuy, eladumers/ eladumels, iladumers; iladvars

[(bir şeyi bir yere) yanlamasına yatay] koy- : goladums/ goladuy, goladumers/ goladumels, guladumers, guladvars

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine yatay] koy- : meşk’adums/ meşk’aduy; meşadums/ meşadumers, meşadumels, mişadumers; mişadvars

[yanlamasına derin kendine ait kapalı mekânın içine yatay] koy- : meşk’idums/ meşk’iduy, meşk’idvams, meşidumers, mişidumers, mişidvars

[yere yatay] koy- : dodums/ doduy, dodumers/ dodumels, dodvars

[yüksekçe bir yere yatay] koy- : geşadumers/ geşadumels

[(birinin) yanına yatay] koy- : meludumers

[(birinin) tabağına yemek] koy- : cudums/ cuduy, cudvams, gyudums, gyudumers, gyudumels, gyudvars

[birini kendi] koynuna al- : nimxunams; nimxuy

[birinin] koynuna gir- : namxven

koyun [= göğüs] : congsi; uba; gur-p’ici

koyun [= hayvan] : k’oyini; mçxuri

koyun ve keçinin yavrusu : t’ik’ani; k’uzili

[(birinin veya bir şeyin) önüne yatay] koyup bırak- : k’o3’udums/ k’o3’uduy, go3’udumers/ go3’udumels, gu3’udumers; gu3’udvars

[(bir şeyin bir) kısmına (bir şeyi)] koyup kapat- : nutums/ nutuy, nutumers/ nutumels, nutumars

[(hayvanın) önüne yem] koyup sun- : k’o3’udums/ k’o3’uduy, go3’udumers/ go3’udumels, gu3’udumers; gu3’udvars

[(birinin) önüne yiyecek (bir şeyi) bir kabın içine] koyup sun- : k’o3’udgams/ k’o3’udgay; go3’udgams/ go3’udgapsi gu3’udgaps

[fındık vs’nin içi boşalmış kuru] kozası : çonçi

[ipekböceğin] kozası : mek’t’as-obğe; konkola

köfte : kofte

kök : çok’i, çoki, kyoği, kyoki; pesoI

köklerin damar gibi olan ilk uzantıları : pesoII

[bazı bitkilerin saçak] kökü : şapxu2

[dişlerin] kökü : jiji

[kesildikten sonra filizlenmemiş ve öylece kurumuş ağaç] kökü : kap’i

[ot ve sebzelerin] kökü : şapxu1

kökünden kazı- : gamailums/ gamailuy/ gamailoms, gamax’ilums/ gamax’ilups

kömür : çomuri

[odun] kömürü : noşk’eri, noşkeri

köpek : laç’i; coğori

[büyük] köpek : coğori

[dişi] köpek : 3’una[2]

[küçük] köpek : laç’ina

köpek yavrusu : k’ut’avina; lak’ot’i

köpekdikeni : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i

[dereler üzerinde ahşaptan yapılmış ve genellikle tek parça ağaçtan oluşmuş] köprü : xinci

[karşı tarafa geçmek için kullanılan] köprü [ya da köprü vazifesi gören şey] : mek’axtimoni

[taş ya da beton ile yapılmış büyük] köprü : kyopri

köpük : popoja; popoci

köpür- : ipopocen

kör : çori

körel- : cimp’iren; moişalen; mabğen

körleştir- : cemp’irums, cump’irams; ceşaluy, cuşalay; moşaluy; cump’ilay; bencelums; (ncaxums altında) uncaxams; mubğams/ mubğaps

körpe : k’rump’i, k’urup’i; çuçku, çiçku, çiçxu

[süt halini dahi almamış ve çok] körpe (mısır) : ğiz*i; ğliz*i; ğlinz*i

körük : çoruği, kyoruği

körüklü (şalvar, pantolon) : t’axeri

körüklü pantolon : z*ikva

körüklü şalvar-pantolon : 3’ik’va t’axeri

köryılan : çori-3’i3’ila; mt’veri, mk’veri, k’veri/ k’veyi, x’veri/ x’veyi

köseği [= ucu yanık odun]: meç’veşi, meç’ve; menoç’veI

kösele : kyosele

köstebek : emxu; muxuxi

köşe : armozi; çoşe, kyoşe

[ahşap bölmenin] köşesi : ğoci

[evde açık ateşin yandığı yerin arka] köşesi : m3’k’ora [= Eski Laz evlerinde açık ateşin yandığı bölümün arkasındaki köşede zeminden tavana kadar olan bölüm. Ateşin baş tarafında yassı ve takriben 50 x 60 cm ebadında bir taş vardır. Üstünde pilekide mısır ekmeği pişirilir, güğüm vs konur. Bu taşın arkası da m3’k’ora’dır.]

kötü i. : anderi; k’aybana

kötü s. : xavi; xai[2]/ xayi[2]; p’iyat’i, p’eyat’t’i, p’at’i

kötü [= kalitesiz ; yaramaz] s. : xizani

kötü cinsten olan : p’iyat’işi; p’at’i-xuoni; p’at’işi

[birinin bir organı] kötü hale gel- : numç’vay; nomç’k’vams

kötü niyetli : afrat’i

[hakkında] kötü sözler edilmiş : nena- gomaleri

[ölünün arkasına bıraktığı değersiz ve] kötü şey : esk’at’i; anderi; k’aybana

kötülük : xavinoba; p’iyat’osina; p’at’inoba

köy : çoyi, çoi, kyoyi, kyoi [Bazı yayınlara göre “oput’e” kelimesi “köy” anlamında Hopa veya Çxala’nın bir yerinde kullanılıyormuş. Bu yayınlara güvenerek diğer yörelerde bu kelimeyi benimseyip kyoyi yerine kullananlar bazen bulunuyor. Fakat bugüne dek kelimenin “köy” anlamında kullanıldığı hiçbir diyalekti gözlemlenemedik. Eğer oput’e kelimesinin eskiden beri “köy” anlamında kullanıldığı yeri biliyorsanız lütfen bize mail atıp bildiriniz. E-posta adresimiz şöyledir. kojima.goichi@gmail.com]

köylü : çoyli, kyoli

köz : çozi; xomali, xumali, xurmali; maxva; kyozi

[sönmüş] köz : mt’ut’aI

köz ve kül : mt’ut’aII; mt’eyi

közleri [öne doğru çekmek için ocakta veya sobada kullanılan] metal ucu bükük demir : k’ok’ari, k’uk’ari

kravat : k’iravat’i; kiravat’i; kravat’i; k’ravadi, k’ravati

krep : 3’ilextiya

kriz : k’rizi

kucak : p’oca, p’orgya, p’oggya, p’orca, p’odya

kucakla- : moik’açams/ moik’açay; moikaçams/ moikaçaps, muikaçaps, muikaçeps

[kendinden daha ağır veya büyük bir şeyi sahiplenmek için] kucakla- : e3’ibay

kudur- : ilaxams/ ilaxay; dumçxvams; elak’iden

kuduz/ kudurmuş : laşoni; k’ut’uzi/ k’ut’t’uzi, k’unt’uzi; laşaoni

kuduz hastalığı : lişari/ lişayi, leşayi/ leşai

kuku ! [= guguk kuşunun sesi] : k’uk’u, k’uk’k’u

kul : k’uli

kulaç : k’ulaci, k’ulaç’i

[birine] kulağı söyle- : uji duzday

kulak : uci[1], uji, x’uci

kulak asma- : var-digurinams

kulak memesi : p’ip’idi[2]; p’ip’iliII

kulak verme- : uci elaçams[5]

[büyük] kulaklı : uci-palaska

kulaksız : uji-p’ut’uri

kullan- : oxmarams, oxmay; ixmay, ixmars

[arabayı] kullan- : goiyonams/ goiyonay; goyonams, gox’onups

[azar azar ya da kısmen] kullan- : nixmay, nixmars

[ölçülü (= idareli, tutumlu)] kullan- : ninç’ilarams/ ninç’ilaray; ninç’inams[1]-III/ ninç’inayIII; nink’ilyarams, nink’iyalams/ nink’iyalaps; einç’inams/ einç’inay; nuxonduy

[uçak, helikopter vs’yi] kullan- : ojulinams/ ojulinay/ oculinay; oputxinams[2]

kulp : xit’iI; k’ulpi

kuluçkaya oturan tavuk : monç’e, monç’o, monç’ve, monç’va

kulübe : k’alori

[ahşaptan yapılan ot muhafaza] kulübesi : pa3xaI; baceni, bageni

[derme çatma ahşap] kulübe : pa3xaII, pasxa

[içinde insanların konakladıkları, yerden 2-3 m. yükseklikte yapılan] kulübe : k’alivi

kulübe [ve serenderlerin] alt katları : marani

[kuş avlama] kulübesi : meterizi; çerge

kulüp : k’ulubi

kum : xijili; k’umi, mk’umi; xişili[1]; kumi

kumanya : oşk’omale, oç’k’omale; k’umanya

kumar : k’umari

kumarağacı : mşk’eri, mşkeri

kumarağacı [yaprak üzerinde kızartılmış] hamsi : kapça-but’k’a

kumaş : k’umaşi

kumbara : kumbara

kumru : t’iliğoni

[(birinin ağzı ve boğazı] kupkuru ol- (= biri çok susa-) : uxombun; gamvoxombun/ gammoxombun/ gamoxombun, gamoxomun

[birine] kur yap- : kudi eludgams

[ekmek vs] kur- [= gereklerini katıp kendi kendine olmaya bırak-]: cedums/ ceduy; coxums; dguy; gedums/ gedumers/ gedvars

[köprü] kur- : gondums/ gonduy, gondumers, gondups

[meyilli yere düzenek, ev, çadır, soba vs] kur- : nodgams/ nodgay/ nodgaps, nodgips

[saat, tuzak vs] kur- : cedgams/ cedgay; cudgams/ cudgay; gedgums, gedgims/ gedgips

[turşu] kur- : ceduy; dguy; dolobğams; gedgums

[üst kısma] kur- : goladgams/ goladgay, goladgums, goladgims/ goladgips, guladgips

[yere düzenek, ev, çadır, soba vs] kur- : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips

Kur’an : nç’araII-1; Kurani; Musafi

kurban : tisya

kurubağ yavrusu : k’op’alina; 3’ari-k’op’aliII/ 3’ari-k’op’p’ali, 3’k’a-k’op’ali; k’op’ali[1]-II + [3]

[kara] kurbağası : poxo, paxara, mcvabu, mjvabu

[kara] kurbağasının sürekli çok bulunduğu yer : paxarapona; mcvabona, mjvabopuna

[su] kurbağası : mayare, maari, ma(y)i, max’ax’i

Kurban bayramı : Tisya-barami/ Tisya-bayami; Xajileri-dandra; Xajileri-bayrami; K’urban-bayrami/ K’urban-bayami; K’urbaniş bayrami

[birine] kurban ol- [= birini çok seviyor] : gvağarams/ gvağaray; guxtams

kurcala- [= eşele-] : çxik’ums; nçxik’ums/ nçxik’uy/ nçxik’k’uy; çxink’oms, çxik’olums/ çxik’olups

[(bir) aleti, bir makineyi vs] kurcala- : mxit’ums/ mxit’uy; uxit’ins; uxit’onums; k’raxuy

[eski olayları yeniden açığa çıkarıp] kurcala- : moşk’onçxik’ams

[toprağı, külü, ateşi vs] kurcala- : uçxat’ams, nuçxat’ams

[kendine ait bir şeyi] kurcala- : içxink’ams

kurdele : k’ordela

kurna : k’urna

kurnaz : anaç’i

kursak : korbaII; xoxonç’aI

kursak çıkıntısı : xvançi

kurşun [= Pb simgesi ile gösterilen element] : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni

kurşun [= mermi] : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni; mermi

kurşun kalem : k’urşun-k’elemi

kurt/ kurtçuk : munt’ri, munt’uri

kurt [= yırtıcı hayvan]: mceri, mcveri; mgeri

kurtar- : oçulet’inams/ oçulet’inay; oşletinay/ oşletinams; muşletinams/ muşletinaps; moşletinaps

[meslek olarak] kurtarıcıdır : muşletinams

kurtlu/ kurtlanmış : munt’riyari, munt’iyari; munt’ruri; munt’uroni

kurtul- : çitun; çituy; cuçitams; muçitun

Kurtuluş Savaşı : Kurtuluş-Savaşi

kuru s. : xombula, xomula

kuru yaprak, kâğıt [vs yandığında] uçuşan yanmış parçalar : nomçka

kuru- : xombun, xomun

[(dere, ırmak, çay, hark gibi) açıktan akan su] kuru- : gyoxomun, geskurun, geskirun

[(bir şeylerin) arası] kuru- : k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; goşaskirun; goşaxomun, guşaxomun

[(canlı) bitki] kuru- [= kuruyup öl-] : xombun, xombuy; ntxombun; xomun

[bitki kesildikten sonra bitkinin alınan kısmı konduğu meyilli bir yerde] kuru- : noxombun[2]

[bitki kesildikten sonra bitkinin alınan kısmı konduğu yatay zeminde] kuru- : cexombun, gexombun

[bitki olduğu yerde (yavaş yavaş)] kuru- : cexombun[1]; noxombams, noxombuy, noxombay; exombun, exomun; noxomun

[(bitkinin) çiçeği olduğu yerde] kuru- : noxombun[1]-I

[dere, göl vs] kuru- : sk’urunI, skurunI

[dışarıdan içeriye doğru] kuru- : amaxombun

[(bitki, kuyu vs) dibinden ya da kökünden] kuru- : doloxombun, doloxombuy, doloxomun

[(bir şeyin) iç kısmı] kuru- : k’oşk’axombun; k’oşk’ask’urun; goşaskurun; goşaskirun; goşaxomun, guşaxomun

[içeriden dışarıya doğru] kuru- : gamaxombun

[(bitkinin) meyvesi bulunduğu dalda] kuru- : noxombun[1]-II

[(bir şeyin üstünde yüzeyindeki bir) parça] kuru- : noxomun

[tamamen] kuru- : gamaxombun, gamaxomun

[yaş olan meyve vs yiyecekler güneşte, rüzgârda vs yavaş yavaş] kuru- : mç’k’un, memç’k’un

[yıkanan veya ıslanan bir şey] kuru- : xombunII; xomunII; sk’urunII, skurunII, skirun

[ev, bina vs] kurulmuş haldedir : goladgun, goladgin, guladgin

kurum [= ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is]: m3’ola, n3’ola

kurumaya yüz tut- : goxombun, goxomun

[toplanan sebze] kurumaya yüz tut- : purcun, purjun, prucun; çunun

kurumuş su kabağı : t’ot’ori3’a

kuruş : ngroşi; astani

[ağaç, tahta, fındık, ekşimik vs’yi] kurut- : onç’unams/ onç’unay, onç’vinay; omç’vinams

[(bir şeyin) alt kısmını] kurut- : k’o3’oskurinams, k’o3’voskurinay; go3’oskurinams

[(kendine ait bir şeyin) alt kısmını] kurut- : k’o3’isk’urinams/ k’o3’isk’urinay; go3’iskurinams/ go3’iskurinaps, gu3’iskurinaps

[bitkiyi] kurut- : oxombinamsI/ oxombinayI; oxominamsI/ oxominapsI

[bitkiyi kestikten sonra bitkinin alınan kısmını düz ve yatay zeminde] kurut- : coxombinams/ coxombinay

[bitkiyi kestikten sonra bitkinin alınan kısmını meyilli bir yerde] kurut- : noxombinams/ noxombinay

[çamaşırı] kurut- : oxombinamsIII

[(hayvan) derisini] kurut- : oxombinamsII

[(hayvanı yüzdükten hemen sonra) derisini tuzlayıp gererek güneşe asıp] kurut- : k’arbuy

[ıslanan şeyi] kurut- : osk’urinams/ osk’urinay, oskurinams/ oskurinaps

[(balık, hoşaf, meyve vs’yi güneşte, açık havada, rüzgârda veya bir ısıyla) yavaş yavaş] kurut- : omç’k’vinams[2]

kurutma ipi : osk’uraşe-toç’i

[meyve vs] kurutma kabı : ovle[3]

kurutma tezgâhı : osk’urale

kurutucu : osk’urinaşe

[ekşimik, mısır vs’yi] kurutup sertleştir- : onç’unams/ onç’unay; onç’vinay

[kendini ya da kendine ait bir şeyi] kurut- : isk’urinams/ isk’urinay, iskurinams/ iskurinaps [yerinde] kuruyup bücürleş- : noğlut’un

[dere suyu] kuruyup kesil- : meskirun

[ekşimik vs] kuruyup sertleş- : nç’un

kus- : guri mvankten; gvanç’en; ontxorams/ ontxoray; blez*gums

kusmuk : mentxore; nontxore; ontxoreri

kuş : k’inçi, k’vinçi, x’vinçi

[atmaca tutmakta yem olarak kullanılan] kuş : ceceğeni; ç’eç’eğeni; ğaç’o

[küçük] kuş : k’inçina

kuş avlama kulübesi : tenta; meterizi; çerge

kuş kapanı : dok’ap’inoni

kuş tuzağı : k’inçi-msxada; ragiI

[ağlı] kuş tuzağı : op’ice

[at veya inek kuyruğu kıllarından yapılan] kuş tuzağı : kandaraIII

[çığırtkanlı] kuş tuzağı : gotveri/ gotferi

[kaygan düğümlü ot yemli] kuş tuzağı : t’abu[2]

[kaygan düğümlü sığırcık yemli] kuş tuzağı : irek’i[2]

[küçük kuşları yakalamak için sopa ve küçük ağaç dallarından hazırlanan] kuş tuzağı : kandaraI

[sırf sığırcık yakalamada kullanılan] kuş tuzağı : ragiII

[sırıklı ağlı] kuş tuzağı : elapaxoni; neferi

[tahta üzerine açılan çentikler ile at kuyruk kılından yapılan boğumlardan oluşan] kuş tuzağı : t’avli-n3’ari/ t’avli-n3’ai

[yemli ağlı sürü] kuş tuzağı : oç’aç’e

kuşak : ort’apu

[(bir yerin) etrafını (bir şey ile)] kuşat- : guğobay/ guğobams

kuşburnu : mç’apu-m3xul

kuşların yoğun olduğu yer : k’inçona

kuşluk vakti : gyaoba

kuşveyzi : an3era, m3ela, n3ela; k’an3xanak’a, k’a3xanak’a

kutnu : k’ut’nu, k’ut’ni

kutu : çabuk’a; k’ut’i

kuvvetli : muçemi; mencelyari/ mencelyayi; menceloni

kuvvetli ve sert : zoi

kuvvetli ve sert mizaçlı : ğurz*uli-steri

kuyruk : k’udeli

[at, inek vs hayvanların] kuyruk kılı : n3’ari, 3’ari[2]

kuyruk yağı : şveni; alima

kuyrukyağlı : alimoni

kuyrukyağı posası : ç’ilağani, 3’ilağani

kuyu : k’uyi; kuyi[3]

kuzen : kuzeni

kuzen [= teyze çocuğu] : eksale

kuzgun : uri; k’varoci, k’vari[3], k’vai/ k’vayi; k’arğa; x’uri

kuzu : t’ik’ani; p’it’i, p’it’ile; k’uzili

[küçük] kuzu : t’ik’anina

küçücük : 3’ulut’ina; ar pirçiII-c; 3’ulup’ina; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a

küçük : 3’ulu; 3’ut’a; ç’ut’a, ç’it’a

[kardeşler arasında en] küçük : 3’ut’eli, 3’ut’i, 3’u3’ut’i, 3’u3’ut’a

küçük çocuk : berena

küçük çocukluk : ç’ut’ala

küçük kedi : k’at’una

küçük kulaklı (hayvan) : kirigi

küçül- : i3’ut’anen; iç’ut’anen, iç’it’anen

[çocuk hiç büyümeyip tam tersine] küçülüyor gibi ol- : meyimorden

küçümse- : elorçams[1]; elaçay

küf : çufi; mt’k’ori; kyufi

küflen- : çufi ceçams; mt’orinduy; çufi ceçay; mt’k’orun, imt’k’oren[1]; ibuğen; buğun

küflü : buği

[birine] küfret-/ küfür et- : ogorams/ ogoray, ogors; oxuç’k’adams, gyok’itxams/ gyok’itxaps

[kendi kendine ya da tek başına] küfret-/ küfür et- : igorams/ igoray, igors; geik’itxams/ geik’itxaps

küfürlü : xilafiII

kül : mt’ut’a; maxva

[sönmüş] kül : mt’veri

kül renkli : bresti

küllü yer/ küllük : mt’ut’ale, mt’ut’apona, omt’ut’ale

[sobaların] küllük bölümü: cemt’ut’ale

[pijama şeklindeki uzun] külot : t’ot’i[2]

[kadın] külotu : k’urta

kültür : k’ult’uri; kultura

kümes : doyanure; kormepe-k’alivi; k’avidi; okotumale

[toprak] küp : çupi, kyupi, kupi; dergi; xica; katana; batmani; zameli

küpe : çupe, kyupe; gelak’idale; dolok’idale

kür- : xums/ xuy/ xups

kürdan : oz*inz*gale, k’ibri-oz*inz*gale; 3kip’ola

kürek : xop’e, xop’p’e

Kürt : Çurdi, Kyurdi, Kyurti

küs- : mosk’ut’alums; guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps; elabru’un, ilabru3’un; gegondun; guri exrisk’uy; işumen

[birine] küs- : elubru3’un; gyugondams/ gyugondaps

küskü : çusk’i, kyuski; lomi

küskün : guri molveri; guri moxtimeri

küspe : kyuspe

küstür- : guri muyonams/ guri muyonay; coxunayIII; gegondinams; oşumams/ oşumaps

kütük (= kesildikten sonra kurumuş ağaç kökü): buç’i, buk’i; kap’i

kütük (= tomruk; kesilmiş ağaç gövdesi): yat’oniIII-2; gvarcali; çutuği, kyutuği; cirek’i/ ciyek’i

[büyükçe] kütük [= ağacın şekil verilmiş büyük kütlesi] : yat’t’oni


L


[rasgele] laf at- : doloç’apxums

laf gezdirilmiş (kız) : nena-gomaleri

lafazan/ lafçı : xaşari[1]

lahana : lu, luu, luyu, lux’u

[bir tür fasulyeli tuzlu] lahana çorbası : termoniIII-2 + V

lahana ezmesi : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu-ncaxeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri; dudeyi, lu-duderi; lux’u k’ank’eri; lux’u zeri; lux’u k’vaneri

lahana[nın toprak üstündeki] dip bölümü : cici

[yazın en körpe yapraklardan hazırlanan sarmısaklı ve içyağlı kara-]lahana ezmesi : lu zeri, luyu zeri, luu zeri; lu k’vaneri, lu mk’vaneri, mk’vaneri; dudeyi; lux’u k’ank’eyi; lux’u zeri; lux’u k’vaneri

lakap : elaçama

lakırdı : lak’irde

lamba : ç’ak’la; lamba

lambur lumbur konuşan : borbola

lânet : anderi; k’aybana

lânetli : k’aybana

[çocuk maması ya da herhangi bir şeyin] lapa olmuş hali: k’ork’ot’i

lastik : lastiği

Laz : Lazi

Laz böreği : bureği

Lazca [= Lazların dili ile]: Lazca; Lazebura, Lazeburi, Lazuri; Lazce

Lazca [= bizim dille] : şk’uneburaII, şk’uneburiIII; çkuneburaIV; çkineburaIII

lâzımdır : diç’irs, diç’in/ diç’ç’in; dvaç’irs, dvaç’in/ dvaç’ç’in

[birine bir şey] lâzımdır : dvaç’irs, dvaç’in/ dvaç’ç’in; uk’oren; nok’ordun; uk’orems, uk’oroms/ uk’ooms, uk’orams, uk’ors

lâzımlık [= içine aptes bozulan kap] : cezgvaşe

Lazların geleneksel yerleşim bölgesi : Lazistani; Lazona

leğen : leğeni

[ağaç] leğen : ombolina; sk’afindi, skafindi, skafit’i; k’ançxa

[küçükçe] leğen : lengeni

leke : leçe; melat’axeri

leş : leşi; xra3keri

levye : levye

lezzet : k’vana; tadi; nost’oni, nostoni

lezzetli : nost’onyari/ nost’onyayi; nostonyayi; nostoneri

lezzetsiz : kança

Libya : Libya

[taze fasulye] lifi : lori

lime lime et- : z*arz*ums

limon : limoni

lira : lira, liğra

lisan : nena

lise : lise

liste : liste

lodos : lodosi

lokma : lok’ma, luk’ma

lügat : lugat’i, lugati; sozluği

lüzumsuz : elaxi


M


maaş : meaşi, maaşi

[lahana ezmek için kullanılan ahşap] mablak : cedvalaşe; ozaşa/ ozaşe; k’orza, k’irza

madalya : meçaneri

madalyon : madalyoni

madde [= yasa, sözlük gibi metinlerde her biri başlıbaşına bir yargı ya da bir konu bildiren bölüm] : madde

madem/ madem ki : oçi

mağara : ğorma; ğunçki; mağara

mağlup et- : ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams; cojginams/ cojginay; cecginay; gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps

mağlup ol- : icginen, ijginen; geicginen, gicginen

mahalle : oput’eIII, ofut’eIII

mahkeme : noç’itxe

mahpus ol- : molaxedun, mulaxedun

mahpustur : molaxen, molaxers, mulaxen

[(bir şeyin) üzerinde] mahsur kal- : cik’açen, geikaçen

mahsur tut- : elok’açinams; elvok’açay; dokaçams; elokaçams/ elokaçaps

[birine ait bir şeyi] mahsur tut- : dukaçams

mahvet- : ok’otoruy

mahvol- : k’ok’it’orams; ok’itoren, ok’itoray

mail [= e-mail] : maili

makale : mak’ale

makarna : mak’arina/ mak’ayina

makas : mak’asi, makasi

makat : mundi

makine : mangana; maçina, makina, makine

mal : mali

[kendine] mal et- : moik’açams/ moik’açay; moikaçams/ moikaçaps; ok’ik’açamsII

malı mülkü çok olan : xampa[2]

[bir ailenin] mal, mülk ve aile yönetiminin tümü : xampaluği[2]

malzeme : malzeme

mama : mama

manda : camişi

[çamaşır] mandal[ı] : mandali

[kapı] mandal[ı] : k’op’ç’a

mandalina : mandalina

mandıra : mandre[2]

mandra evi” [= özellikle büyük baş hayvanların uygun mevsimlerde kendi başlarına beslenebildikleri bir ortamın sağlandığı yerler] : mandroxori

mangal : mangali

mantar : k’avi[1]; kudi[2]; oz*e; 3’i3’ilaşi-kudi; oce

manto [= kadın paltosu] : manto

marazlandır- : marazi muselams

marazlı : p’it’li-gexra3keri

marifetli : xe-meçaneri

[tavla oyununda] mars : marsi

Mart ayı : Mart’i; Mirk’ani

marul : maruli

masa : masa; ost’oli, st’oli, stoli

masaj yap- : srimums, srimoms; simums/ simups

[birinin vücudunun bir yerini] masaj yap-- : uk’urç’olay; usrimams

[kendi vücudunun bir yerini] masaj yap- : ik’urç’olay; isrimams

masal : zit’eri; meseli[2], mesele; p’aramitiII

maşallah : maşalla, maşallah

maşrapa : meşlep’e, meşrepe; bardaği

matbaa : matbaa

matem : bgara; mgara

matkap : burgi; bileyizi; mat’k’ap’i

mavzer tüfeği : mavizoyi

maya : maya

[yoğurt] maya tut- : naven

[peyniri] mayala- : ciyonay

[yoğurdu] mayala- : nuyams/ nuyay, nuay, nurams, nuvams, nox’vaps

mayalanmış (süt) : xt’eri, xt’umeriI, xt’imeri; meveri

mayalanmış süt : xt’aperi; xt’umeriII

[yoğurt] mayası : mark’at’i; nç’amiIII

maydanoz : meroca; mergya

maydanoz bahçesi : (AH-Borğola) mergyalepuna

Mayıs ayı : Maisi, Mayisi

mazot : mazot’i

-me, -meyin, -meyiniz [= yasak kipi göstergesi] : mot-/ moy-/ mo-/ mod-

mecburen : mecburi

-meden : p’i[1]-II; p’i[3] ...-şa; p’riII-b; var-...-şa[7]; var-... şakiz/ var-... şakis

-meden az önce : p’i[4] ...-şe

-meden önce : p’i[2] ...-s/ p’i[2] ...-si; p’ri; var-...-şen[2] ogine

[patavatsızca çekinmeden bir yeri kendine] mekân et- : geşaxedun

mekik : mak’oç’i; apxa; firk’eta

mektep : mektebi; okuli

mektup : çağet’iIII; mektubi; kart’ali2

mele- : p’et’elams/ p’et’elay/ p’et’elaps

melodi : k’aide; muzik’i; ezgi

meme : buz*i/ buzi; 3i3i, 3i3ili

memleket : memleketi

memur : memuri

[devletin vergi ve kayıt] memuru : çark’at’uraII

mendil : mendili

menenjit : menenç’iti

menteşe : menteşe

merak [= kaygı, tasa] : meraği

merak et- : nozmors/ nozmoy; nazmonen; nozmons

[taşınabilir] merdiven : msk’ala, mskala; k’vata

[taşınamaz sabit] merdiven : merdiveni, merduveni

ay ağaççığının dikilmesi için yapılan] merdiven şeklinde teraslama : andali

merhametsiz : meremt’isuzi

merhem : melhemi, melemi

mermi : k’uşumi, k’urşumi, k’urşuni; mermi

mert : komoli, kimoli

mertek : axvani, xvani

mertlik : komoloba

[yamaçta yatay veya az meyilli] mesafe(den) : golamtumani

mesele : dulya3

meşale : ç’ak’la

meşe : kçoni-şorçi; mç’oni, mç’k’oni

meşin : meşini

[yabani hayvanları kaçırmak için 3’ari-mangana’ya takılan] metal parçalar : oğark’ale

[közleri öne doğru çekmek için ocakta veya sobada kullanılan] metal ucu bükük demir : k’ok’ari, k’uk’ari

metre : metre

metrelik : metreluği

mevcuttur : on, oren, ren/ yen

[meyve ve sebzenin] mevsimi : ora

meydan : meydani

[bahçedeki ekin] meydan ateşi : pagara

meydana düş- : gelams

meydana gel- : iyen/ iven/ ix’ven; ayen/ aven/ ax’ven; x’opun

[hayret edici bir şey] meydana gel- : x’opun

meyhane : meyhane

meyil : meyili

meyilli : elaninkteri, elankteri; elakteri; meyokta, meyakteri; menevi; ilakteri

[yer hakkında] meyilli : mekta; medika

meyilli yer : meyamti

[az] meyilli (alan) : menevi

[çok ya da orta derecede] meyilli alan : okti

[çok] meyilli alan : menya

meyilli bir yerin alt tarafı : çiji

-meyince : var-...-şi[4]

meyva/ meyve : meyva/ meyve

meyve öz suyu : guri-3’ari; loya, lova

[üzüm ve karayemiş dışında] meyve salkımı : k’onz*oli

[yüksek daldaki] meyve toplama aleti : bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’k’et’ali, xeç’k’edale

[daha yeni oluşan çok küçük] meyve ve sebze : k’imp’iri

meyvelerin bitim zamanı : stveliI

meyvesi olan/ meyvesi veren : çaneri

[bitkinin] meyvesi oluş- : içanen, açanen, naçanen

[bitkinin dalları veya saplarında] meyvesi var : nçars/ nçay; çans, nçans

[bitkinin dalları veya saplarının birinde] meyvesi var : nonçars/ nonçay; mençay, meçans; noçans

[bitkinin dalları veya saplarının kenarında] meyvesi var : elaçans

mezar : mezare, mazari

mırıldan- : dundulams/ dundulaps

mısır [bitkisi] : lazut’i, lausti, lauzi

Mısır [ülkesi] : Misiri, Misiri-msva

mısır çiçeği : obğe[1]; bğapa; sik’ali

mısır ekmeği : lazut’i-cari; mç’k’udi, mç’k’idi, ç’k’idi

[iyi gelişemez de hayvan yemi olarak az taneli kullanılan] mısır koçanı : xunduri

[soyulup taneleri ayıklanmamış taze] mısır koçanı : ç’eba; nç’olo; korza; rok’a

[taneleri alınmış] mısır koçanı : k’omp’uri; k’ump’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i

[taze] mısır koçanı : k’ombola, k’ombala; p’ark’i

mısır koçanının dışındaki yaprak : m3uri parvi; çonçi; çuça

mısır samanı : nçala, çala

mısır sapı ve yaprağının kışın hayvan yemi olarak kullanılmak üzere kurutulmuşu : nçala, çala

mısır sapının kurumuşu : ğeri

[taze] mısır sapının odunlaşmış ve ineklerin yemeyeceği kısmı : ğeri

mısır saplarının uzun bir odun direk etrafında birbirine iliştirilerek ve üst üste koyularak dik şekilde yüksek bir kule şekline getirilip kurutulduğu bir çeşit basit yapı : a3’ala

mısır tanelerin tutunduğu sap : k’omp’uri; k’ump’uri; k’urk’a; k’urk’ut’i; buk’i

mısır tarlası : lazutluği, lazut’luği, lazut’epuna

[iç] mısır unu : guri-mkveri

[süt] mısırı : nç’olo

mısırın yaprağı : lazut’işi burt’a; msva

mızrak : mzi

mi ?/ mü ?/ mu ?/ mı ? : -i ?

[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın] midesi : p’ip’idi[1]-I, p’ip’it’i1

[insanın] midesi : p’ip’idi[1]-III, p’ip’it’i4

[birinin] midesi bulan- : guri mvankten/ guri mankten; guri noxedun; guri nantxen; guri gvakten; guri makten; guri gakten; guri akten

[birinin] midesi yanma yap- : guri umç’vams; gurik ç’ums

[bir şey birinin] midesine acı ver- : guri uç’ums/ guri uç’uy; guri uç’vay/ guri uç’vams

[bir şey birinin] midesini bulandır- : guri uktinams[2], guri duktinams

[bir şey] mideye yanma yap- : ç’ums/ ç’ups

[peynirin] miktar ölçüsü : k’vari[4]

mil : mili

mil [= değirmenlerde çarkın altında ve merkezine çakılmış sivri uçlu demir] : nz*i

millet : milleti

milletvekili : p’arlament’eri

milyon : milyoni

minder : minderi

[saman] minderi : şirte

minicik : 3’ulut’ina; ar pirçiII-c; 3’lup’ina; ç’uç’ut’a; xuç’up’eli k’onari; ç’iç’it’a

minik : 3’ulut’ina; ç’uç’ut’a, ç’iç’it’a

miras : doskidineri

miras olarak bırak- : naşk’uy; naşkumers; nuşkumers

miras hakkı olan kadın : mat’ifone

misafir : musafiri, mussafiri

misil : fara; k’at’i

misina : tona; an3’işi; misina

misket : mirasi; mila, mili, mile, milya

-miş/ -mış/ -muş/ -müş: -donu/ -do/ -doren; -eri/ -eyi; -eren/ -een/ -elen; -ren/ -yen/ -en

miyavla- : k’iyamsIII; k’riyayIV; 3’iyay; ğirams; mğiroms; p’iyoms, p’iyaps

moallim : moelimi, muellimi

mollah : mola

moloz : molozi

motor : motori

muavin : muavini

muhabbet : muebbet’i

muhabbet et- : ok’izit’ay; nilak’irday; nisinapay/ nisinapams; muebbet’i ikoms

[gizli veya samimi] muhabbet et- : ok’ipur3inay

muhafaza et- : şinaxums/ şinaxuy/ şinaxups; ezduy, ezdun

[kyume yapılırken altına konan tepside damla damla biriken] muhallebi : not’rak’ine

[unu yağ ile kızartıp süt ve şeker eklenerek yapılan] muhallebi : k’ork’ot’iIV; de3i; papa[2]

muhallebiye benzer ekşimsi tatlı : ekşaşiII

muhtaç ol- : calams; nandven; ali elunktams; calen, gyalen; amaris doskidun

muhtaç olan : corumci

muhtar : muxt’ari, muxtari

muhtarlık : muxtaroba

mum : luk’na; nukla; nuk’la; luk’una; mumi

murç : murç’i

Mushaf : musafi

muska : muska

musluk : musluği; k’urna

Mustafa : Ç’emu; Mustava

muşamba : muşamba

muşmula : 3xilimunt’ri, sk’ilimunt’ri,3’ilimunt’ri, 3’k’imunt’i, 3ximunt’i, 3ximunt’uri, 3xemunt’uri

mutfak : mutfaği, mut’vaği; gyaişi-yei, ogyare/ ogyae

[sığıra verilen] mutfak artığı : malezi

mutfaktaki gömme dolap : musandara

mutlu [= rahatlığı olan] : k’ayoboni

mutlu dolan- : guri k’ayi ikten

mutlu ol- : ixelen; guri k’ayi ayen; gurik yaği k’orums

mutluluk : muradi; xeloba[2]

mühür : muxuri

mühürle- : muxuri yon3’ams

[kendi] mülkiyetine al- : elişinams

mülkiyetini ver- : (nç’aruy altında) unç’aray

mümkün olduğu kadar : şa[1]

mürver ağacı : k’amp’ara

müsade : çalimi

Müslüman : Muslimani

müstakil : doxmeli

[birine ait] müstakil alan : dogneği

müstehcen : xilafiII

müşteri : muşteri

müteselli ol- : guri goindumers, guri goindvams

müzik : müziği [“ü” harfi ile yazılan fonem, geleneksel Lazca fonoloji sistemine ait değil. Buna rağmen, Türkiye’de oturup Lazca konuşanların büyük çoğunluğu Lazca-Türkçe iki-dilli olduğundan dolayı bazı Türkçeden alınmış kelimelerde doğal olarak “ü” harfi kullanılır ve Türkçede olduğu gibi telâffuz edilmektedir.]

müzik [= ezgi]: k’aide; muzik’i; ezgi


N


nacak : nacaği; najaği; arguni; burç’uli

nahoş : lon3a; lo3a[1]

nakış yap- : 3’opxums[1]-V/ 3’opxuy[1]-V, 3’ipxums/ 3’ipxuy

nal : nali

nalın : nalini; takuna; lalini

namaz : namazi, nemazi

namazlık : nemazga

nasıl : muç’e, muç’o, muç’oşi

nasıl biçimli : muyaperi; muperi/ mupeyi

nasıl ...-se : muç’o-ti

naylon : nayloni

naz : nazi

nazar değ- : toli nat’en; toli mat’en; nazari ak’nen

nazli : mudara[1]

ne : mu[1]

ne biçim : muyaperi; muperi/ mupeyi

ne biçim ! : mu soyi !/ mu soi !

ne demek ? : mu tkvala ren ?

ne kadar : muk’u; nak’u, nak’k’u, nak’o

ne kadar [fiyat, ücret] : muk’o, mu k’o

ne kadar çok : nice

ne kadar olsa olsun : nak’u-ti-na, nak’u-ti, nak’k’u-ti

ne kadar varsa o kadar : sotinuri[2]

ne kadara : muk’us; nak’us; nak’uşa, nak’k’uşa; nak’oz

ne kadar zaman sonra : munde-şkule

ne ... ne ... : ne ... ne-ti ...

ne olsa olsun : muya-na; mu-ti, mu-t, mu-ti-na, mu-tu

ne ...-se : muya-na, mu-na

ne şekilde : nam-soyi

ne yapılırsa : mutute

ne zaman : mundes, munde, mundez

ne zaman olsa olsun : mundes-na; mundes-t’i, munde-ti, mundes-ti

ne zamanki : mundeneri

neden : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni

neden ... değil ?/ neden ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda

nedeni yokken : k’ayi k’ayi[C]-b-1

nedenini şimdi iyi anladım ki : p’a[3] hemu-şeni

nefes : şuri[1]

nefes al- : şvanums/ şvanuy/ şvanups; işvajanay; dişvanams; muişvanups

[soluya soluya (= nefes nefese)] nefes al- : eyoşvanams/ eyoşvanay

nefes borusu : xoxonç’aIII

nefes ver- : coşvanams/ coşvanay, gyoşvanams

nefret et- : eyuren/ euren

nefret edici : ink’raxi

nefret et- : noçkins; naçkinen

nehir : ruba; abca/ abja; ğali

nemlen- : niğvarenII; it’lazen; it’enen

nemli [= tam kurumamış] : nt’eni; t’laza; t’eni

nemli [= yaş] : ladre, larde

nemliliğin uzun sürdüğü günler : ntkomina

nerede/ nereye : nak, nay; so

nerede olsa olsun : nakos-t’i, nakos-t’i-na; so-ti, so-ti-na

nerede varsa hepsi : sotinuri[2]

nereden : nakelendo; sole[1], solendo, solen

nereden/ nereye : sole[2]

nereli : nakonuri; sonuri

nereli olduğı belli olmayan : sotinuri[1]

nereye giderse gitsin : nakos-t’i, nakos-t’i-na; so-ti, so-ti-na

nereye kadar : nakşa; sokşa, soşa

neşesiz : guri-cet’ineri; cet’eri, guri cet’eri

neşesizlen- : gvancugen, gvancogen

neşter : neşteri

ne yöne/ ne tarafa : sole[3]

nezle : mazap’u; nçori; çinda; gripi; nezle

nezleli : nezleli

nice : nice

niçin : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni

niçin ... değil ?/ niçin ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda

nimet : nimeti

ninni : nani

Nisan ayı : Ap’rili, Arp’ili; İgrik’a

nine [= anne veya babanın annesi]: didi; morderi-nana; bedi; bena; didi-nana, nandidi

nine [= yaşlı kadın]: bena; şira-dida, dida-şira, dida; dadi; kçini, xçini

nişan : nişani, nişşani

nişan al- : noğirams/ noğiray/ noğiraps

nişanlı : me3’ireri; nişanli

nişanlı erkek : noğame

nişanlı kız : noğamisa

niye : mot/ moy/ mo; moya[1]; muya-şeni, muşen, mu-şeni

niye .. değil ?/ niye ...-miyor ? : moda, mona, moya[2], muda

[bir hareket yapmaya] niyet et- : f.-i. + guris uğun/ f.i. + guri uğun/ f.-i. + guriz uğun

niyetle- : ç’ondun; guri ayen; guri ceduy[2]; afik’iren; agoren

[bir şeyi yapmayı] niyetle- : nosis deluxunams; delingonams, dolingonay/ dolingonams/ dolingonaps, dilingonaps

nizam : nizami; duzeni

noksan : noksani

not et- : noç’arams/ noç’aray

nöbet : omç’eşu

numara : numara

nusaloba yap- : nusalams/ nusalay

nüfus kâğıdı : nufus-çağedi; kimliği, k’imluği

nükleer : nukleri

nükteci : muk’elidi, muk’ellidi


O


o [= işaret zamiri]: him, hi-, he, heya, iya

o [= işaret sıfatı]: him, he, hem, em, iya

o kadar : hik’u, hek’o, ek’o, ek’os, ok’o

o tarafa : hikolendo, hekelendo, hekole, hekolendon, ekolendo, ekule, ekolen

o taraftan : hikolendo, hekelendo, hekole, hekolendon, ekolendo, ekulen, ekolen

o yüzden : himu-şeni, he-şeni, hi-şeni, heya-şeni, hemu-şeni, emu-şeni

o zaman : himdo, him ora, himdora, hemindoraz, hem oraz, hemindoz; emmaxtis

obur : nuk’u-ğurz*uli; korba-ğurz*uli; korbala

ocak : cegzaşe; ocaği

Ocak ayı : Morderi-tuta; 3’anağani, 3’anağne

ocak taşı : ort’ebe; ot’vebi; k’era, nk’era/ nk’eya/ nk’iya

ocak zinciri : k’lemuri, k’remuli, k’ermuli, k’eremuli

[geleneksel Laz evlerinde evin ortasında bulunan] ocaklık : ort’ebe; ot’vebi; k’era; nk’era/ nk’eya, nk’iya

oda : oda

odun : dişk’a, dişka

odun kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule

[küçük] odun : dişk’alina

[ucu yanık ve hâlâ ucunda alev olan] odun : meç’veşi, meç’ve; menoç’veI

[ucu yanmış ve ucundaki yanan alevi olmayan, sönmüş] odun : noç’ve; menoç’veII

odun kırpıntısı : noxlap’e, noxap’ule

odun kömürü : noşk’eri, noşkeri

[ince küçük] odun parçacığı : 3kip’ola

[ince] odun parçası : nop’in3’k’ale

[yanık] odun parçası : nok’ançxule

oduncu : mamcala

odunluk : dişkaluği; odişkale

[uçurumdan] odunların aşağıya atıldığı yer : meyaxvaloni

odunsuz : udişkeli

odunun düzenli yığını ya da istifi : ç’arma; març’a; xarga

odunun yassı parçası : noxlap’e

of ! : yoyi !

oğlak : ç’ep’iç’i

oğle : yema; ovle; ondğe, ondğeri

oğlen yemeği : ondğeneri

oğlenki : yemaneri; ondğeneri

oğul : sk’iri, skiri

[arı kolonisi] oğul ver- : naşk’ums/ naşk’uy; yavri meçams

[(bazı kullanımda) birinin ya da bir şeyin] oğlu : oğli

ok : mexi; oki; zuk’umi

okka : ok’a, ok’k’a

oklava : mak’a(r)inaşi k’et’i

[Ardeşen] Ok’ordule’li : Ok’orduluri

okşa- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars

[ezan] oku- : iyoxams, icoxups

[okulda] oku- : it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps

[yazıyı] oku- : goliyonams/ goliyonay/ golionay; it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps

[(okumayı yeni öğrenen biri) yazıyı heceleye heceleye] oku- : ok’ont’alums[2]; ok’ont’alams[2]

okul : okuli; mektebi

okumayı yeni sök- : ok’ont’alums[2]; ok’ont’alams[2]

okyanus : okyanusi

ol-[1] → -dir/ -dır/ -dur/ -dür : on/ ren

ol-[2] [= oluyor, oldu, olacak ...]: iyen/ iven/ ix’ven, ix’vapun, ix’opun; ayen/ aven/ ax’ven

ol-[3] [= meydana gel-]: iyen/ iven/ ix’ven; ayen/ aven/ ax’ven; x’opun

ol-[4] [= başına gel-]: ağoden

[birinin çok çocuğu] ol- : napşen

[hareket kabiliyeti az ve] olaylar karşısında tepki göstermeyen : şolobondina st’eri

oldukça çok : mboli; moşkva

olduğu gibi : muç’o

[kabak] olgunlaş- : iç’k’aden

[meyve] olgunlaş- : iyen; imonç’en; minç’en; moinç’en, muinç’en

[birine ait bir şey] olgunlaş- : manç’en

olgunlaşmamış (mısır) : ğliz*i; ğlinz*i

olgunlaşmamış (şekerli tadı olan elma, armut, erik, şeftali gibi meyve) : xanç’eni[2]; k’obo

olgunlaşmamış (şekerli tadı olmayan ceviz, fındık, mısır, kabak, salatalık gibi meyve) : ğiz*i

olgunlaşmamış (üzüm) : k’op’exi

olmaksızın : dixo; u-...-eli; -suzi

olmasa da : vana-ti

olta : an3’işi; ank’esi

[balık avlanmada kullanılan kamış] olta : on3’aponi

olta ipliği : tona; an3’işi; misina

[su] oluğu : maçxa; moydoni; sp’ina

[ahşap su] oluğu : ombolinaII; skafindiII

[açık] oluk : 3’ari-moydoni

[değirmende basınçlı su sağlayan] oluk : ğurni

[değirmende kapalı] oluk : sp’ina, sp’ina-moydoni

oluklarda gürül gürül akan su : maçxa

olur olmaz [= her ne olursa olsun; rasgele] : iven va-iven

olur olmaz düsünmeden konusan (kadın ya da erkek) : patxaI

olur olmaz elleyip karıştır- : şut’onums; p’redums

oluş- [= peyda ol-]: eçkindun

[(bitkinin) meyvesi] oluş- : içanen, açanen, naçanen

[(meyve ve sebzelerin) tomurcukları] oluş- : (k’up’uri) gaminç’aren

[(birinin) vücudunda (olmaması gereken bir şey)] oluş- : caçanen; naçanen; gamvalen

[(birinin) yarası üzerine kabuk] oluş- : modumers; moyodumers/ moodumers

[bitkinin sapları veya dallarında] oluşmuş (meyve, koçan vs) s. : meçaneri

[bitki yatay zeminde] oluşmuş haldedir : golaçans

[(bir şeyin) etrafında ot, çiçek vs] oluşmuş haldedir : gonçars, gvonçay; goçansI, gonçans; gvoçans

[gelenek, kanun vs] oluştur- : doduy

[kendi vücudunun bir kısmına bir şeyi] oluştur- : niçanams/ niçanay

omuz : mxuci, mxuji

omuzla- : e3’ibams/ e3’ibay

[bir yük kendi] omzuna al- : moyidums/ moyiduy

[bir yük birinin] omzuna ver- : moyudums/ moyuduy

on : vit

on altı : vit-do-aşi, vit’o-aşi, vit’vaşi

on beş : vit-do-xut, vit’o-xut, vit-do-xut’i, vit’t’o-xut’t’i

on bir : vit-do-ar, vit’o-ar, vit’var

on dokuz : vit’o-çxovro, vit-do-çxoro, vit’o-çxoro, vit’o-nçxoro

on dört : vit-do-otxo, vit’o-otxo, vit’otxo

on iki : vit-do-jur, vit’o-jur, vit-do-cur, vit’t’o-cur

on sekiz : vit-do-ovro, vit’ovro, vit’orvo

on üç : vit-do-sum, vit’o-sum

on yedi : vit-do-şk’it, vit’o-şk’it, vit’o-şkit, vit’o-şkvit

ona on [= inşaatçılıkta kereste kalınlığını ifade eden terim]: vitişa-viti; vit-viti; one-oni

onaltıncı : vit-do-aşoni, vit’o-aşoni, vit’vaşoni

onar- : ce3’opxums/ ce3’opxuy, ge3’opxums; tamiray; oduzanams; om3’vanams/ om3’vanaps; m3’vanums/ m3’vanups

onbeşinci : vit-do-xutoni, vit’o-xutoni

onbirinci : vit-do-aroni, vit’o-aroni, vit’varoni

ondan dolayı : himu-şeni, he-şeni, hi-şeni, heya-şeni, hemu-şeni, emu-şeni

ondan sonra : himu do ok’aye/ himu do ok’ayi; himdora şuk’ule, hemindora şkule, hemindoraz uk’ule, hemindo şkule, hemora şkule

ondokuzuncu : vit-do-çxoroni, vit’o-çxovroni, vit’o-çxoroni, vit’o-nçxoroni

ondördüncü : vit-do-otxoni, vit’o-otxoni

onikinci : vit-do-juroni, vit’o-juroni, vit-do-curoni

onlar : hini; hentere; hemtepe, hentepe, entepe

onsekizinci : vit-do-ovroni, vit’o-ovroni, vit’orvoni

onuncu : mavit’ani; vit’ineri; mavit’oni; vitani, vitoni; mavitani

onüçüncü : vit-do-sumoni, vit’o-sumoni

onyedinci : vit-do-şk’itoni, vit’o-şk’itoni, vit’o-şkitoni, vit’o-şkvitoni

orada : hik, hiko, hey, hek, heko, ek

oradan : hikelendo, hikolendo, hekolendo, hekolendon, ekolendo, ekulen, ekolen; hekşen

orak : oraği; drap’ani, drep’ani, dep’rani; drip’p’ani; drap’ani-burç’uli; mangali

[sesli] orak : oğark’ale-drap’ani

oraları : himinepe, hininepe; hintepe, hentepe

oralı : hekonuri; hekoni

orası : hey; hemeyi

oraya : hik, hiko, hey, hek, heko, ek; hekoşa; hişo, hişoşa, hişoşi

oraya buraya/ şuraya buraya : hekol-hakole, hekole-hakole

[Arhavi] Orç’i ile ilgili : Orç’ayi

orman : nk’oru

ormangülü : mşk’eri, mşkeri

orospu : zuraII-3; orospi; 3’urak’a

orta i. : orta

ortadaki : oşk’endani

ortadan : oşk’endaşa

[var olan bir olguyu] ortadan kaldır- : mek’arbums

[(birinden) saklanmak amaçlı] ortadan kaybol- : gvak’ayiben

[birini başka birine veya bir şeye] ortak et- : nunç’inams/ nunç’inay; unç’inams

[birini kendisi ile] ortak et- : ninç’inams/ ninç’inay

[biri bir şeyde biri ile] ortak ol- : nanç’en

ortalık : monduni; ortaluği

ortasında : oşk’endas

ortasında/ ortasına : oşk’enda

[gizli olan bir şey] ortaya çık- : gamulun; moşk’ulun, moşulun

[saklı veya gizli olan şeyi] ortaya çıkar- : moşk’iğams/ moşk’iğay, moşiğams, moşimers, muşimers, muşimars; moşk’at’oçuy

[(birinin) yalanını] ortaya çıkar- : gyut’k’oçams, gyut’k’omers

oruç : p’içva

oruç boz- : elişk’omams; elimxoy

oruç tut- : ipiçums; ip’icums/ ip’içuy/ ip’p’içuy, ip’içvay, ip’içvams/ ip’içvaps

oruçlu : p’içveriI + III

[sesli olarak] osur- : nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms; met’orinuy, met’k’orinams; goit’k’orinams/ goit’k’orinaps

[sessiz] osur- : niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; goiskinums/ goiskinups

[sesli] osuruk : t’orini, t’k’orini

[sessiz] osuruk : ksini

osurukböceği : oksinale

ot : mt’a; tipi; mt’k’a[2]

[dere yatağında olan bir cins] ot : buxri

[küçük] ot yığını : k’unk’uli

otel : oteli

otla- : ncums, mcums/ mcuy, ncups; cups

[etrafında] otla- : gomcvams

otlak : omcunapa, omcuna-msva, omcunu-msva; omcvinale; çaepuna

otlat- : oncinams, omcinams, omcvinams/ omcunay/ omcvinay/ omcvinams, ocvinams/ ocvinaps

[etrafında] otlat- : gomcvinams

[yüksek yerlerde yazın evcil hayvanların] otlatıldığı yer : mera; merze

[birinin hakkı olan] otlatma yeri : omcunapa

[herhangi] otlatma yeri : omcuna-msva, omcunu-msva

otluk [= hayvan yiyeceği olarak otların çok olduğu yer] : mt’alepona, mt’alopona, mt’alepuna

otluk [= hayvanın önüne verilen otun dökülmemesi için oyuk şekilde oluşturulan yer] = omonksure

otobüs : ot’op’osi; otobussi; otoposi; otobusi

otomobil : arabaII; mangana[1]-II; taksiII

otur- : doxedun

[(bir şeyin) altına] otur- : e3’uxedun; i3’axedun; i3’uxedun

[arasına] otur- : k’oşk’axedun, goşaxedun, guşaxedun

[(bir tepenin, bir çıkıntının, bir siperin) arkasına, geniş bir alanda] otur- : mok’axedun

[(bebek ya da çocuk bir şeyin) arkasında kavrayarak] otur- : mok’oxedun

[(insan) ateşin yanına] otur- : noxedunII

[(bir şeyin) başına] otur- : muxedun

[bir araya gelip] otur- : ok’oxedun

[boş ve avara] otur- : geşaxen

[(biri veya bir şeyin) etrafına] otur- : guxedun

[(birine) hedef olacak şekilde] otur- : muxedun

[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içinde ya da dibinde] otur- : doloxedun

[(bir şeyin) karşısına] otur- : nuxedun

[ön tarafa] otur- : k’o3’axedun, go3’axedun, gu3’axedun

[(bir şeyin) ucunda] otur- : go3’axedun

[(bir şeyin en) üst tarafına çıkıp] otur- : muxedun

[üst tarafından gelip arasına veya ortasna] otur- : ç’eşk’axedun

[üstü ve kenarları kapalı mekânda] otur- : molaxedun, mulaxedun

[üstüne] otur- : goyoxedun; cexedun, gexedun; geyoxedun; yoxedun

[yan gelip keyifli] otur- : golaxedun, gulaxedun

[yan tarafa] otur- : elaxedun, ilaxedun

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] otur- : meşk’axedun, meşaxedun, mişaxedun

[yüksek (bir şeyin) üzerine] otur- : geşaxedun

oturak : gelaxunoni

[atmacayı oturtmak için hazırlanmış çubuk şeklinde bir] oturak yeri : sk’enceIV

[tahta] oturak : n3xandari, 3xandari; m3xadari

[kısa zaman için] oturduğu yer : duraği

oturma odası : ç’artaği

[ev ortasındaki] oturma salonu : oxormonduni; oxomonduli, oxomonduni, oxomondule; oxoşkagure

[evin] oturma yeri : oxori-doxunaşe

oturmuş haldedir : xers; xen

[(bir şeyin) altına] oturmuş haldedir : e3’uxers, e3’uxen; e3’axen, i3’axen; i3’uxen

[arasına] oturmuş haldedir : ç’eşk’axen; k’oşk’axers/ k’oşk’axen, goşaxen, guşaxen

[(ateşin) başında] oturmuş haldedir : ç’eşk’axen; ceşk’uxen

[(bir şeyin) başına] otur- : muxedun

[bir arada] oturmuş haldedir : ok’oxers, ok’oxen

[boşuna] oturmuş haldedir : amaxen

[(biri veya bir şeyin) etrafında] oturmuş haldedir : guxers, guxen

[(birine) hedef olacak şekilde] otur- : muxedun

[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içinde ya da dibinde] oturmuş haldedir : doloxers, doloxen

[(bir şeyin) karşısına] oturmuş haldedir : nuxen, nuxers/ nuxes

[(bir yerde) keyifli] oturmuş haldedir : golaxen, gulaxen

[ön tarafa] oturmuş haldedir : k’o3’axers, k’o3’axen; go3’axen, gu3’axen

[(bir şeyin) ucunda] oturmuş haldedir : ge3’axen

[(bir şeyin en) üst tarafına çıkıp] otur- : muxedun

[üstü ve kenarları kapalı mekânda] oturmuş haldedir : molaxen, molaxers, mulaxen

[üstüne] oturmuş haldedir : goyoxen/ goyoxers; cexen, cexers; geyoxen; gexen; yoxen

[yan tarafa] oturmuş haldedir : elaxers, elaxen, ilaxen

[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] oturmuş haldedir : meşk’axen, meşaxen, mişaxen

[yüksek (bir yerin) üzerinde] oturmuş haldedir : geşaxen

oturt- : doxunams, dvoxunay, doxunay/ doxunaps, dvoxunaps

[(bir şeyin) altına] oturt- : e3’uxunams/ e3’uxunay/ e3’uxunaps; i3’oxunaps; i3’uxunaps

[(biri veya bir şeyin) etrafına] oturt- : guxunams/ guxunay/ guxunaps

[(düşey doğrultuyla derinliği olan kapalı mekânın) içine ya da dibine] oturt- : doloxunams, dolvoxunay, doloxunaps, dolvoxunaps

[(düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın) içine tam] oturt- : dolvoğramay

[kenarına ya da ucuna] oturt- : celaxunams; celvoxunay, celoxunay; geloxunams/ geloxunaps, giloxunaps, gilvoxunaps

[keyifli] oturt- : goloxunams, golvoxunay, goloxunaps, guloxunaps, gulvoxunaps

[(kendisinin) önüne] oturt- : k’o3’ixunams/ k’o3’ixunay; go3’ixunams/ go3’ixunaps, gu3’ixunaps

[üstü ve kenarları kapalı yere] oturt- : moloxunams, molvoxunay, moloxunay, moloxunaps, muloxunaps, mulvoxunaps

[üstüne] oturt- : coxunams/ coxunay, gyoxunams; yoxunams/ yoxunaps

[(kuşu veya böceği kendisinin) üstüne veya kendisine ait bir şeyin üstüne] oturt- : nixunams/ nixunay/ nixunaps

[yan tarafa] oturt- : elaxunams; elvoxunay; eloxunams/ eloxunaps, iloxunaps, ilvoxunaps

[(birini kendisinin) yanına] oturt- : elixunams/ elixunay/ elixunaps, ilixunaps

[yanlamasına derin kapalı makânın içine] oturt- : meşk’oxunams, meşk’voxunay; meşoxunams/ meşoxunaps, mişoxunaps; mişvoxunaps

otuz : eçi-do-vit

ov- : srimums, srimoms; simums/ simups

[birinin vücudunun bir yerini] ov- : usrimams

[kendi vücudunun bir yerini] ov- : isrimams

[(kap kacak, demlik, döşeme vs’yi) tahriş ederek kirini pasağını çıkarırcasına] ov- : şliç’ums, şiç’ums; şliç’oms, şliç’ups

[kendine ait (kap kacak, demlik, döşeme vs’yi) tahriş ederek kirini pasağını çıkarırcasına] ov- : işliç’ams/ işliç’aps

[(bir şeyi) elle] ovala- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars; k’urç’oluy

[(kendi vücudunun bir yerini) elle] ovala- : isums/ isuy; isumers, isumels, isumars

[kuru yaprak vs] ovalayarak parçala- : k’urç’oluy

[birinin vücudunun bir yerini] ovuştur- : uk’urç’olay

[kendi vücudunun bir yerini] ovuştur- : ik’urç’olay

oy [= rey] = reyi

oy ! : yoyi !

oy- [= del-] : mxuy

[ip eli] oy- : gamaşirç’uy

[aşağı doğru] oy- : doloxums

oya : goşoni; oya

[(bir şeyin) etrafına ya da kenarlarına] oya işle- : guşums/ guşuy, guşvams, guşups

oyalan- : iboden; guri oxoktinams; ik’alandeps

[bir şey ile] oyalan- [= bir şeye dal-] : nakten

oyalanıp dur- : ninç’en do moinç’en

[oyun] oyna- : ibirs/ ibiy; isten, isters

[yerinden hafifçe] oyna- : ink’ans/ ink’ay; oxink’ay/ oxink’ans

[(birine ait bir şey) yerinden hafifçe] oyna- : ank’ans/ ank’as/ ank’ay; oxvank’anen

[biri ile] oynamak iste- : nabirams

oynaş- [= âşıktaşlık et-]: ibirams; izuray

oynaş- [= birbiriyle oyna- ]: ibirs/ ibiy; isten, isters

oynat- : obirams/ obiray; osterams/ osteraps

[yerinden hafif] oynat- : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps

oyuk : xut’ulaI; ğorma

[kapı, pencere ve pervazların oturması için yapılan] oyuk açma aracı : kyoştere

oyun [= hoş vakit geçirmek için karşılıklı yapılan eğlenceli yarış] : oyini

oyun [= oyunda kazanılan oyunun her biri] : obira

[birine karşı yapılan] oyun : dubara; oyini; dalavera

[birine karşı] oyun oyna- : nasters

[birinin dikkatini çekmek için] oyun oynat- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters

oyuncak : dada[1]; obiraşe, obirale; osteroni, osteramoni; dadali[2]


Ö


öbür : arti; majurani, mancurani, majura; majvara; majvani

öcü : dundu, nunu

[kendi borcunu] öde- : goipağums/ goipağuy, guipağups; pağums

ödünç : e3xa; borji, borci; meçama, meçamoni; e3xeri

ödünç al- : ei3xams/ ei3xay, i3xams, ni3xams; e3xeri gu3’umers

ödünç ver- : no3xay/ no3xams/ no3xaps

[için için] öfkele- : meşabğen

öfkeli : guri-moşkvineri

öğle : yema; ovle; ondğe, ondğeri

öğleden : ondğeşen

öğlen yemeği : ondğeneriII

öğlenki : yemaneri; ondğeneriI

öğren- : digurams/ diguray/ diguraps; iguraps

öğrenci : t’alebe

öğrenim yap- : it’urs/ it’uy; ik’itxams, ik’itxoms, ik’itxaps

öğret- : dogurams, dvoguray, doguams/ doguaps; oguraps

öğretmen : moelimi, muellimi; xoca, xoja

öğür- : blez*gums

öğüt- : mkums/ mkuy; gemkums; mkups; omkvapams[2]/ omkvapaps

öğuttür- : omkvapams[1]/ omkvapay

öğütül- : mkums/ mkups

[çok ince] öğütülmüş (un) : ceyaş

ökseotu : ç’abu, oç’abule, oç’abula

öksür- : xvalums/ xvaluy/ xvalups; gamixvalenI; gamixvalams

[ara sıra] öksür- : elixvalums/ elixvalups

[sürekli] öksürme : çoxot’k’a

öküz : xoci, xoji

öl- : ğurun; t’rik’i nusirams

[hayvan] öl- [= geber-] : xosk’un, xrosk’un; xro3kun, xo3kun

[insan ardından] öl- : ç’ek’uğurun; cek’uğurun, cek’voğurun

[insan çaresiz bir şeyin üzerinde] öl- : cexrosk’un

[insan kimsesiz bir kenarda] öl- : elağurun, ilağurun

[insan (bir şeyin) üstünde] öl- : ceğurun, geğurun

[bir şeyi bir şey ile] ölç- : nuzunams

[çeşitli] ölçek ve ölçü birimleri :k’ap’i3’i; ozumaşe; orosari/ oosayi; matxori; limsomi/ limsumi; teneke; msumyari, sumyari; kile

[iki tenekeye eşdeğer] ölçü birimi : kile

ölçümcüböcek : k’ut’umzumu

ölçümle- : nu3’iray

ölçüp tart- : eduy-ceduy; en3’uy-cen3’uy, e3’onuy-ce3’onuy; t’işinay, it’işinay

ölçüsüz hareket et- : nadgen

[hayvanı] öldür- [= gebert-] : 3’amums/ 3’amuy; oxosk’inams/ oxosk’inay, oxrosk’inay; oxro3kinams, oxre3kinams/ oxre3kinaps, oxo3kinaps

[insanı] öldür- : oğurinams/ oğurinay/ oğurinaps

[(hakaret yollu konuşmada) insanı] öldür- : oxrosk’inay/ oxrosk’inams; oxro3kinams/ oxro3kinoms

[insanı çok hızlı bir şekilde vurup] öldür- : non3’amams

[insanı vurup] öldür- : n3’amums[2]

[insanı ya da hayvanı vurup] öldür- : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups

[sinek, böcek vs’yi ezip] öldür- : non3’amams

[hayvanı] öldüresiye döv- : 3’amums/ 3’amuy

[insanı] öldüresiye kötü davran- : oxre3kinams/ oxre3kinaps

[vurularak] öldürül- : iyilen, ix’vilen

ölmüş : ğureri, ğureli

ölü : ğureri, ğureli; ti-cerişi

ölü suratlı : p’it’li-gexra3keri

ölüm : ğura

ölüm döşeğinde olan : uli-beut’i, uli-meut’i

[(birinin veya bir şeyin) uğruna] ölüver- : noxro3kun[2]

ömrü kısa olan : ndğa-mk’uleşi

ömür : umri

ön taraftaki : ogindeni

ön taraftan : ogindele

ön yıkama yap- : meyanaxums

önce [= evvel, eskiden] : oginesI; ogi[1]; ogine; oğine[1]; 3’oxle, 3’oxe

önce [= ilk önce] : emogi; ipti; isti; ifti

[bir süre] önce : ogi[1], ogines

[...-den] önce : ogi[1]; ogines

[bir vakitten] önce : p’i[1]-I

önceden : ogine

önceki : ogineri, ogineniII; oğineşi, oğineni

önceki [= eski zamanki] : 3’oxleniI

[bir zamandan] önceki : ogindeni

öncülük yap- : ç’ek’vayonen; ogi-muşis ulun; e3’vancğonen; nancğonen; golancğonen; go3’ancğonen, gu3’ancğonen

öndeki/ önündeki : ogineni, ogineşi; oğindeni

önder : tişineri

[birinin] önderliğini yap- : k’o3’vancğonen

önemi verme- : golobun, golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers

[bir şey yapmayı] önemseme- : ce3’vazden

[birini] önemseme- [= birini ciddiye alma-]: elaçams[1]; var-moi3’onams[2]; va-ci3’onay; var-moi3’onay; var-num3’k’rams; var-nuxondinams; moi3’onams[3]

önlük [= bahçe veya ev işlerini yaparken kadınların önlerine bağladıkları önlük]: fot’a; k’o3’otvala; go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ok’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale, gu3’ak’ire

önlük [= iş yaparken üstü kirlenmesin diye bele bağlanan örtü] : onluği

önünde/ önüne z. : ogi[2], ogis; ogineI; oginesIII; oğinde; 3’oxe

önünde/ önüne, ön tarafta/ ön tarafa z. ve s.e. : oginde; ogine; oğune; 3’oxle

önündeki : 3’oxleniII

önünden : 3’oxlendo

önüne : 3’oxleII-3, 3’oxles

önüne geç- [= birinin önüne düşüp git-]: golvancğonen

[birinin arkasından gelip yetiştikten sonra] önüne geç- : golvalen; goluxtams/ goluxtaps, guluxtaps

öp- : gvağarams; nanjulen, najunden, nancuden, nancuday, nacundams/ nacundaps; gaxvels, gaxvelams; xvelums; naxvelams/ naxvelaps

[dantel, oya, yünden kazak, sepet vs] ör- : şums[2]/ şuy[2]/ şups[2]

[dantel vs’yi (bir şeyin) etrafına ya da kenarına] ör- : guşums/ guşuy, guşvams, guşups

[(ahşaptan) duvarı] ör- : eiyonay, eyiyonay

[ip, iplik, saç vs] ör- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups

[(kendisi için) dantel vs] ör- : işums/ işuy/ işups

[mısır koçanını] ör- : ç’imoşumsIII

[saç, ip, iplik vs’yi] ör- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups

[(kendine ait) saç, ip vs’yi] ör- : intxozams/ intxozay/ intxozaps

[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı] ör- : 3’odums/ 3’oduy; 3’k’ondums[1]; 3’k’idums/ 3’k’idups

[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı (bir şeyin) etrafına] ör- : gu3’k’ondams

[taş veya tuğlayı kullanarak duvarı yeniden] ör- : meyo3’odums/ meyo3’oduy

[(bir şeyin) üzerini] ör- : ceşums/ ceşuy, geşums/ geşups

ördek : ordeği

örgü şişi : ncaği, caği; nçxili

ört- : goyotums/ goyotuy; eyotums/ eyotuy; yotumers, yotums, yotvams; ijotumers; ijvotumars

[bitki veya bulut bir şeyin etrafını] ört- : gvatven

[bitki veya bulut bir şeyin üzerini] ört- : goyatven; mvatven, matven

[çarşaf ile] ört- : eyorçams/ eyorçay, yorçams/ yorçaps, ijorçaps, ijvorçaps

[çatının çok az bir kısmını] ört- : coturgams/ coturgay

[çatının üzerini] ört- : ceturgums/ ceturguy; turgums/ turguy; tragumsI

[çatının üzerini yeniden] ört- : meyoturgams/ meyoturgay

[deliklerin üstünü] ört- : tragumsIII/ tragups

[(bir şeyin) etrafını bir şey ile] ört- : gotums; gutums/ gutuy; gotumers/ gotumels/ gotumars

[(bir şeyin) üstünü bir şey ile] ört- : mutums/ mutuy; motuy, motums, motvams, motumers, motumars

[kendi üstünü (başörtüsü, elbise, yorgan vs ile)] ört- : moitums/ moituy, mitvams; moitumers/ moitumels, muitumers, muitumars

[kendi üzerini (toprak, yorgan vs ile)] ört- : moilapams/ moilapaps, muilapaps

örtbas et - : gum3udams; numskvanams; gumskvanams; numskvanaps

örterek kapat- : ok’utums/ ok’utuy/ ok’k’utuy, ok’utumers; ok’otumers, ok’otumars

[bir şey başka bir şeyi] örtmüş haldedir : cetveri on; catven; cotun, gyotun

örtü [= çarşaf] : eyorçala/ eyorçale, eyarçale, erçapule, eyarçapule, ijarçale, ijarçapule; etvaşe; çarşafi

örtü : etvaşe; orti; sergi

örtü [= (bir şeyin) etrafını örten şey] : gotvala; gotvale

örtü [= (bir şeyin) üstünü örten şey] : goyorçala, goyorçale; eyorçala, eyorçale; etvaşe

[harman ya da herhangi bir şeyi yağmurdan kardan kormak için kullanılan, naylon muşamba görevi gören, fakat yapısı itibariyle biraz daha kalın ve bez kumaşına benzeyen] örtü : branda

[üstü açık kamyon ve uzun nakliye araçlarında yükü korumak için kullanılan] örtü : branda

[(biri veya bir şeyin) etrafına başka bir şeyi] örtü olarak koy- : gotums; gutums/ gutuy; gotumers/ gotumels/ gotumars

[bir şey başka bir şey ile] örtülüdür : cotun, gyotun

örtün- : eitums/ eituy, eitumers, yitumers, yitumars

[etraflıca] örtün- : goitums/ goituy, goitumers, guitumers, guitumars

[belin ön tarafına bağlanan işlemeli kadın] örtüsü : metvale, metvalaşe; k’o3’otvala

[masa, yatak vs’nin] örtüsü : geyarçale; geyatvale

[kurtulması için] örülmüş mısır : xeşeri

örümcek : raxna; bobola-mosa, bobola, limsa-bobola, limsaşi bobola; bombula

örümcek ağı : raxna-mosa, raxnaşi boda, bobola-mosa mosa, bobola-mosa, limsa, bobola-lemsa, bombula-lemsa, bombula-lemsi, bombula-msesa

[baykuş] öt- : x’urapsIII

[horoz veya kuş] öt- : k’iyams/ k’iams, k’riyay, k’iyoms/ k’ioms; x’iraps

[ispinoz vs] öt- : 3’i3’vilay, 3’vi3’vilay

[kuş] öt-: k’ark’alams [→ cıvılda-]

[tavuk] öt- [= gıdakla-]: k’ağanams; k’ark’alay; k’ağanuy; k’iyalams/ k’ialams; k’ark’alaps

öte taraflara : melepe

ötede : mele

öteden : melendo, meleşen

ötedeki : meleni

öteki : arti; majurani, mancurani, majura; majvara; majvani

[bir şeyin] ötesine : mele

öteye : mele

öteye doğru (gidiyor) : ti-mele

öteye doğru (şişiyor): golamtumaniVI

[yokuş ortasında] öteye doğru olan yatay bir yerde yada yere : golamtumani

öv- : omsk’vams; omsk’ums/ omsk’uy; omsk’vay; om3kvams/ om3kvaps

övün- : imsk’ven, im3kven

[canlı varlığı] özgür bırak- : nuskuraps; uxuskuraps; uxuşkumers

öykü : zit’eri; meseli[2], mesele; p’aramitiII

öyle s. : hi-st’eri

öyle z. : hişo; heşo, heşşo, eşo

öyle mi ? : ho-i ?

öylece : hişote, heşote, heşoten, eşote, eşoten

öylesine : hişoşeni

öz : 3’iminde[2]-I

özel zamanlarda kullanılan [giysi] : xirsoni

özgürlük : serbesluği

özle- : ak’omanden, ak’omaden; gvagoren; gvayen; ganç’elen, gvanç’elen

özlemiş olan : k’omanderi, k’omaderi


P


paça : paça; t’ot’i[3]

paçavra : bezi; mbela; paç’avra, p’aç’avra; k’onk’i

pak : paği

paketle- : melak’orums; mek’oruy; melak’irums/ melak’irups, milak’irups; mulak’irups

[taşınmaya hazır] paketlenmiş yük : mobalaşe

palamut ağacı : mç’k’oni

palaska : palaska

palavra at- : nçxalums; patxums; kançums; goşubğams; vrat’k’ums; barbalaps

[deri] paltosu : yamç’i

pamuk : pambuği; mt’a-toma; pamuği

[yay ve tokmakla] pamuk dit- : t’arağums

pantolon : pontuli, pontoloni, pantoli, pantoloni

pantolon ve donun ağ kısmı : xayi[1]

para : cenç’areri, genç’areri, geç’areri, geç’arali/ geç’erali, geç’areli; para, pere

parasız : upareli

paraşüt : p’araşot’i

parça : parça

parça parça kes- : gumuy

parça peynir : xerxi[1]

parçala- : stik’oms

[her tarafı kırıp] parçala- : goragadums/ goragaduy

[bir şey] parçalan- [= parça parça ol-]: ipaşen

[biri] parçalan- [= yolun-/ kendi etrafını yol-] : goift’ilams/ goift’ilay

[yıkılıp] parçalan- : mejixişiren

pardösü : paltosi

parılda- : k’vançxums/ k’vançxuy; prandums/ pranduy, prandun; 3’k’umulay; çxat’uy, çxat’un, çxant’un; valums[1]; randums; çxant’ums/ çxant’ups; çxat’ups; tanups

[gaz lambasındaki ışık rüzgârla] parılda- : farfalums

parıldat- : ofarfalamsII

parla- : k’vançxuy; 3’umulay; pranduy; randums; çxat’ups

[birinin gözleri] parla- : otanams

parlak : çereli

parlak (gözlü) : çxat’a

parlamenter : p’arlament’eri

parlamento : p’arlament’i

parmak : k’iti

parti : partiya

pas : pasi

pasaklı : lebyari; t’anci[1], t’anciyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni

[bakır (ve nadiren demir)] pası : mjangi

paslı : pasyayi

[bakır (ve nadiren demir)] paslı : mjangiyayi

paspas : paspasi

patates : k’art’ofi, k’art’op’i; let’a-ore; let’a-makvali; patatesi; dixa-makvali; k’artofi; basabura

patavatsız ve aptalca bir tavırda olan [kadın] : patxaII

[birine ait bir şey] patla- : ut’va3’ay

[cevizin yeşil kabuğu vs] patla- : t’va3un[2]

[silah vs] patla- : t’va3un[1], t’va3ums; t’vasun; dit’va3’ay, dit’k’va3’ams; t’k’va3’un; t’k’va3un; t’k’va3’ums/ t’k’va3’ups

[silah vs görünmeyen bir yerde] patla- : it’va3en

[(bir şeyin) üstünde] patla- ; eyot’va3un

patlat- : ot’k’va3’inams, ot’k’va3inams; ot’k’va3’inaps

patlatma mısır : paput’i ntoleri lazut’i

patron : patroni

pay : nani

pay düş- : anç’en; nanç’en; nunç’un

pay et- : k’ok’ok’atams

[birine] pay et- : gurtay/ gurtams; gumparams; gultams; uparams; urtams

payanda : p’eyoni

[bir şeyde birinin] payı var : anç’en; nanç’en; nunç’un

[biri ile] paylaş- : ninç’inams/ ninç’inay

[kendi aralarında] paylaş- : k’ok’ik’atams; ok’irtay/ ok’irtams, ok’iltams; goirtams, goiltams; irtams

[ürününü yarı yarıya] paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; gverdobaşa

pazar : pazari

pazar günü : mjaçxa; çaçxa; bjaçxa

Pazar ilçe merkezi : Atina

Pazar’lı : Atinuri

pazartesi günü : tutaçxa

pazı : msut’ulya, msut’olya, sut’olya, sut’ulya, msot’olya

peder : eba, baba, pederi

pek : peğiI

pek iyi” derecesi : pek’iyi

peklik : ink’ip’azi

pekmez : p’ek’mezi, p’et’mezi, pekmezi

pekmez ve un kavrularak yapılan eğlencelik yiyecek : xoşmelli

pekmezli : p’et’mezoni

pelit : mç’k’oni

peltek tatlı : lo3a[1]; lon3a

[gözyaşları tükendikten sonra gözden akan] pelteleşmiş sıvı : cicğa

pencere : p’aranteni; pencere

pencere çerçevesi : ak’oşk’a/ ak’oşka

pençe : tatula; ç’angi; tati; t’at’i[2]

penis : k’amişi; ole

[çocukların] penisi : bibili; k’u’tu; bibi

perçem : papaxi; çoçok’a

perde : perde

peri : peri[1]

perşembe günü : çaçxa, çaçxa seri; 3açxa

pervane [= fırıldak]: parpa-msva; pervane

peş peşe : meyona

peşinden : peşine-muşi

peşinden git- : ek’aunen; natxozen; nayonen, naonen, nax’onen, nax’oneps, nox’ups

peşinden gönder- : ek’untxozinams/ ek’untxozinay, ek’utxozinams/ ek’utxozinaps

peşinden koş- : nomç’eşams; cantxozen; ntxozun; antxozay; ç’işun; gyantxozen; geç’işun; notxozun

peşine tak- : ek’ipinams

[(birini) gereksizce] peşine takarak gez- : elizartams

[(birini)] peşine takıp dolaş- : gotorums/ gotoruy/ gotorups

peştamal [= işbaşında bele bağlanan örtü] : k’o3’otvala; go3’ok’orale, go3’ak’ora, go3’ak’orale, go3’ak’iru/ go3’ak’iyu, go3’ak’irale; gu3’ak’ire; fot’a

petek : k’vari[1]; toprişi çaça[2]; çeçi; k’arvaniI

petek tezgâhı : skence[1], sk’enceI + III-1

petek tezgâhlı : skenceli

peyda ol- : eçkindun

peynir : vali[1]; peyniri; k’vali, mk’vali, x’vali

peynir mayası : p’ip’idi[1]-II, p’ip’it’i3

peynir saklama eşyası : nkolo

peynir suyu : ç’enç’eni; tani[2]

peynir tavalaması : minci-ce(t’)t’ağaneri, minci-get’ağaneri; k’vali-t’ağaneri, k’vali-get’ağaneri

pınar : poğari, puğari; 3’ari-toli, 3’k’ar-toli

pırasa : prosk’a; p’rasa, p’raska, p’ask’ia

[temizleyip] pırıl prıl yap- : gonculuy

piç : k’op’ela, k’op’ele

[bir çeşit küçük] pide : k’vari[2]-I; p’ap’ayina

pijama : picoma

pil : pili

pilav : pilavi

[darı] pilavı : ğormu

pilot : pilot’i

pipi [= bebeklerin erkeklik organı]: bibi, bibili; k’ut’u

pire : m3’iri; m3’k’iri

piramit : xeneri-rak’ani; piramiti

pirinç : p’rinç’i, p’rin3’i; brinzi; princi

pirinç tarlası : p’rin3’iluği, p’rin3’ona; princona

pis : pissi

pis [= kirli]: lebyari; t’anci[1], t’anciyari; lebcari, lebiyari; şaveri; pinti; leboni

pislet- [= kirlet-] : it’ancaray/ it’anciyaray; dilebcaray; moç’aç’uy; şavuy/ şavums; lebums; pintums/ pintoms/ pintups

[(yemek) ateş zincirine asılı kazanda kaynatılarak] piş- : niben

[ekmek] piş- : imxen

[ekmek içinden iyi] piş- : goşam3xun; goşiç’ven; gamiç’ven

[katı yiyecekler] piş- : iç’ven

[sulu yiyecekler] piş- : iciben, iguben, igiben

[aceleyle doğrudan doğruya ateşe gösterip] pişir- : got’urt’olums

[doğrudan doğruya ateşe gösterip] pişir- : ot’uxnams; t’urt’olumsII; turtolums

[bir şeyin üzerinde sulu olmayan yiyecekleri] pişir- : ceç’ums/ ceç’uy, geç’ums/ geç’ups

[sulu olmayan yiyecekleri] pişir- : ç’ums/ ç’uy/ ç’ups

[sulu yiyecekleri] pişir- : cibums/ cibuy, gubums, guboms, gibums/ gibups

[sulu yiyecekleri bir arada] pişir- : ok’ocibums/ ok’ocibuy; ok’ogubums/ ok’oguboms; oxogubums, oxogibums/ oxogibups

[(pişmiş) sulu yiyecekleri biraz daha] pişir- : mocibums/ mocibuy; mogibums, mogiboms

[sulu yiyecekleri tekrar] pişir- : meyagubums, meyaguboms

pişman ol- : pişmanams; ipişmanay; pişmanay

[Fındıklı] Pi3xala’lı : Pi3xaloyi

plaj : yali[2]

plasenta : obğe[2]-III, IV

pleki : gest’a, cest’a, grest’a, gresta, k’i3i

polis : polisi

polis ve jandarma : çark’at’uraI

pompa : pompa[2]

popo : mundi

porsuk (hayvanı) : muncği, munçki, munçkvi, mumçkvi

porsukağacı : mcaci[2]; p’or3’o

portakal : portakali, port’ok’ali, pot’uk’ali

posa : xişiri

[ceviz] posası : no3’ilaxi

[ceviz ve fındığın] posası : çepla/ çapla

[içyağı] posası : ç’ilağani, 3’ilağani

[kuyruk yağı] posası : ç’ilağani, 3’ilağani

[meyve] posası : ç’aç’a

[meyve, sebze, ceviz vs’nin] posası : mezlap’e

[yemiş] posası : pexvaII

[pekmez yaparken elma, armut, üzüm vs’nin] posasını sıkmaya yarayan alet : oç’inaxe

post : post’i; tomalyari t’ebi

posta pulu : mp’uli

postu ser- : didven; elidven; posti elorçams[3]; elorçams[4]; go3’it’k’omers; ilidven

pörsü- : xluk’un

proje : ok’odu-ğari

projektör : oprandaşe

psikolojik baskı yap- : elaçams[1]

puan : puani

[tavlada] pul : puli[1]

[balık] pulu : kat’o; ker3ela

pullan- : goimskimen

pullu [balık] : kat’oni

pusuya yat- : it’obun; cet’obun; gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun

[kuytu dehliz bir yerde] pusuya yat- : meşut’k’obun

püskür- : purinams

[birine bir şeyi] püskürt- : nupurinams

[(bir yerin) etrafına bir şeyi] püskürt- : gopurinams/ gopurinoms


R


radyo : radiyo

[sıra sıra yapılan önü açık] raf : noşoni; laç’idi; xalavida; tereği; ola3’ude, o3’ude

raf [= şöminenin üst tarafına yapılan düz çıkıntı ya da iple asılan bir terek gibi yerler] : xerevida

rahat : raxat’i

[bollukta] rahat yaşa- : omtun

rahatça yer edin- : geşaxen

rahatla- : iraxat’en, irayat’en; diksiren/ diksiyen

[birinin] rahatlığı bat- ya da kaç- : k’ayoba docun

rahatlık : k’ayoba

rahatsız et- : elobums; dvojay; raxat’is ilaçaps

rahatsız ol- : goincğonay

[yatağın kötü olmasından vücudunun bir kısmı] rahatsız ol- : candaşk’en

rahatsızlan- : ksini gyakaçen

rahim : obğe[2]-II-2

rahmetli : raxmet’li

rakam : k’oro3xa

rakı : rak’i

Ramazan ayı : Op’içu-ora; Remezani; Op’içuşi-ora; P’içvanora

rampa : emptina; okti; menya

rap ! : ğrap !

rast getir- : noxunay[2]; muxvadinams, muxvalaminams/ muxvalaminaps

rastla- : nagen; moxvadun

razıdır : cazaden

reçel : leçeri

reçine : pisa1

refakat et- : eluk’atun, iluk’atun

referandum : referandumi

rehin al- : dukaçams

reis : reisi

rejim : rejimi

rende : torpu; erende, rende

rendele- : torpums

rengârenk : t’alaxa

renk : kçana; rengi

[ceviz, karayemiş vs gibi yemiş kabuklarının verdiği] renk : ğlepa/ ğlep’a

renkli : nç’eleri

renkli boya : kçana

[ceviz, kestane, kızılağaç vs gibi ağaçların gövdesini örten kabuklar soyulduğunda veya kütükleri suya yatırıldığında bıraktıkları] renkli sıvı : ğampo, ğampu

resim [= desen] : resimi, ressimi

resim [= fotoğraf] : resimi; me3’omila; fot’orafi, fot’oğrafi; suret’i; sifet’i

restore et- : mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups

[birini birine] rezil et- : gyupxasinams

[birine] rezil ol- : gyapxasen

rivayete dayanan : xilafiIV

Rize : İrize

Romanya : Rumeni-msva, Romanya, Romenya

Romen : Rumeni

rot : rot’i

rozet : rozeti

[traktörün] römorku : kasa

ruh : şuri[1]-III

Rum : Urumi, Rumi

Rus : Rusi

Rusya : Rusya

rutubet : rut’ubeti

[tuz] rutubetten er- : m3’utxuy

rüşvet al- : elişk’omams; elimxoy

rüşvet yiyen : mç’k’omura

rütbeli : ceçaneri

rüya : ezmoce/ ezmoje, izmoce

[ateşten] rüya görerek sayıkla- : e3’abğen

rüyada kâbus gör- : e3’abğen

rüzgâr : ixi; bavra

[dağlardan Karadeniz’e doğru esen sıcak] rüzgâr : k’alaşi

rüzgâr bir şeye doğru esip onu havalandır- : uxubars

rüzgârda serinle- : ixi ibarams