Türkçe-Lazca indeks S-Z


Maddebaşı olarak Türkçe fiillerin, fiil-isim hali (ör. gitmek, olmak vs) değil, kökü (ör. git-, ol- vs) gösterilmiştir.

Bir fiilden kurallı olarak türeyen kelimeler (ör. otur- > oturul-, oturt-, oturtul-, oturma vs) genelde ayrıca maddebaşı edilmemiştir.


Türkçe’de oldurgan ve ettirgen olan fiiller arasında Lazca olarak ettirgen olmayan fiile denk düşenler, ayrıca maddebaşı edilmiştir. Ör. ye- [= imxors/ imxoy; ipxors; ç’k’omups] ve yedir- [= çams/ çaps]; karış- [ant’alen, int’alen vs] ve karıştır- [unt’alun, unt’alams vs].


◘◘◘ Bu sayfalar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımıza ait kelime listesi olup bir “Türkçe-Lazca sözlük” değildir. Kelimelerin mecazi kullanımlarının çoğu gösterilmemiştir.


Aşağıdaki listede Lazca faydalananlı fiillerin çoğu gösterilmemiştir. Bunlar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımızda genelde faydanalansız fiillerin alt-maddesi olarak yer almaktadır.


S 


saat [= zaman birimlerini gösteren aygıt]: saat’i, sayet’i, sayet’t’i, saet’iI

saat [= kol saati, duvar saati, elektronik saat vs gibi aygıtlarda gösterilen zaman noktalarının her biri]: oraII; saet’iII; saat’iII; sayet’t’iII

sabah : sabaxtanII; ç’umaniz, ç’umani[2]; sabayleI

sabah akşam : saba-axçam; seri ndğaleri/ seyi ndğaleyi

sabah ol- : dotanums/ dotanun/ dotanuy; ditanun; gontanun; tanun, tanums/ tanups

sabah olmak üzere : cetanurişi

sabaha kadar : ç’umanişa, ç’umanişaşa

sabaha kadar [= gün ağarana kadar] : dotanuşa, tanuşa

sabahın şafak zamanı : ndğa-tanuri; tanura[1], tani[3], tanora

sabahki : sabayleneri

sabahla- : cotanun

sabahları : sabayle

sabahleyin : ç’umanişi, ç’umani[2]

sabahtan : ç’umandeneşa; sabaxtanI; ç’umandele

sabahtan beri : ç’umanişi-şuk’ule, ç’umandele-şuk’ule

saban : sap’ani

sabret- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims; nuxondun; naxondinen; ninç’en

sabun : sap’oni

[erimiş] sabun : ğlima

sac [= demir levha] : sazi[2], saci, saç’i, saçi

sac kova [= metal kova] : vedre

sacayaği/ sacayak : sacaği, sacaki

saç [= baştaki kıl] : toma, ntoma

[evin] saçağı : merterize

saçak : saçaği

saçaklı : bonz*olyayi

saçını başını : ti-p’ici; ti-t’ani

saçlı : tomalyari

saçmala- : nçxalumsIII; patxumsIII; kançums; goşubğams; vrat’k’umsII; barbalaps; amut’alaps

sadaka : sedek’e, sadaka

sadece : boyneIII; xvalaII

saf [= aptal] : sefili

[bal] sağ- : msk’ams/ msk’ay, msk’uy; m3kums; 3’onups

[(bir kovanın) balını] sağ- : um3kams

[ineği] sağ- : nç’valums/ nç’valuy; muzdams; nunç’vals[1]; unç’valams, unç’vals, unç’valaps; nç’valups

[(zamanı olmayınca acele az miktarda süt almak için) ineği] sağ- : nunç’vals[2]

sağa sola çarparak hareket et- : badgalams

[inek] sağıl- : moizdams[2]; inç’valen

sağır : mt’ura; uji-p’ut’uriII; mp’ala; k’ut’uni; ndure; dundga, uci-dundga, dunga; uca

sağır ol- : mt’ura iyen; uji natven; mp’ala iyen; nanduren; uca iven; dundga iven

sağlam : k’ap’eti

sağlam [gözleri]: k’evi

[ayakta] sağlam kalan : dodgineri

sağlamlaştır- : ok’ap’et’anams

sağlık : sağluği

sağlıklı : skidala[2]-1

sahan : sağani, saxani; t’abaği, tabaği

sahil : noğaII; sevaili; zuğaşi p’ici, mzuğa-p’ici

sahil [= plaj] : yali[2]

sahip : saebi

sahip çık- : moikaçams

sahiplen- : isaybams

sahipsiz (hayvan) : salaxana[2]; umiteliII

[(bir şeyden) bol miktarda] sahiptir : nubğun

[canlı bir varlığa] sahiptir : uyonun, uyons, uons, ux’onun, ux’oun

[cansız bir şeye] sahiptir : uğun

[sağda solda bulunan kıvır zıvır şeylere] sahiptir : elusun-celusun

sahne : saxne

sahur : mosela

sahursuz [= sahura kalkmadan]: umosele

saka kuşu : k’axi-k’inç’i

sakal : pimbili, pimpili; çenge[2]

sakalını bırak- : nuk’u nit’ay; pimpili naşkumers

sakallı : pimbiloni, pimpiloni

sakar : çorpa; xalat’ali; çoma; çonexi; xe-k’ot’i, xe-k’ot’ili; nçonexi

sakatla- : gosak’at’ums

sakatlan- : goisak’at’en

sakın ...-me : amani[1]; mondo[2], modo; sotiVI; vaşa

[birinden] sakınarak dön- : gvakten, gakten

sakız : olağune; lağuna; sak’izi, sak’k’izi, sark’izi

sakin : unenale; misa[1]; uneneli; uselebu

sakinlik : misa

sakla- [= başkasının bulmaması için sakla-] : ompulams; domplams; ompulay, mpulay, mpulums, mpulams/ mpuloms, mpulups; ot’obinay; ont’obinay[2]; ot’k’obinams/ ot’k’obinaps

sakla- [= muhafaza et-] : şinaxums/ şinaxuy/ şinaxups; ezduy, ezdun

[ilerde lâzım olur diye] sakla- : elaşinaxums/ elaşinaxuy/ elaşinaxups, ilaşinaxups

[ilerde lâzım olur diye biri için] sakla- ; eyuşinaxay

[ilerde lâzım olur diye üstü açık bir şeyin arasına] sakla- : eşaşinaxums/ eşaşinaxups

[ilerde kendisi kullanmak için] sakla- : elişinaxams/ elişinaxay/ elişinaxaps, ilişinaxups, ilişinaxaps

[ilerde kendisi kullanmak için üstü açık bir şeyin arasına] sakla- : eşişinaxams/ eşişinaxaps

[kendine] sakla- : eizdams

[(belirli birinden gizlemeyi düşünmeden) kendisi için] sakla- : impulay

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sakla- [= gizle-]: meşk’vot’obinay; meşot’k’obinams; mişot’k’obinaps, mişvot’k’obinaps

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sakla- [= muhafaza et-] : meşk’aşinaxums/ meşk’aşinaxuy, meşaşinaxams, meşaşinaxums/ meşaşinaxups, mişaşinaxups

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine kendisi için] sakla- : meşk’işinaxams/ meşk’işinaxay, meşişinaxams/ meşişinaxaps, mişişinaxups, mişişinaxaps

saklambaç : k’uk’u; ot’obinaşe/ ot’obinaşi/ ot’obinuşi; ont’obale; get’k’obina; paulapan3’i

saklan- : impulen; dimpulen; t’obun, nt’obun; t’k’obun; işinaxen

[(bir şeyin) arkasına] saklan- : mok’axedun

[(bir tepenin, bir çıkıntının, bir siperin) arkasına, geniş bir alanda oturup] saklan- : mok’axedun

[(bir şeyi) kendine siper edip] saklan- : not’obun

[(bir şeyin) üstünde] saklan- : cet’obun, get’k’obun

[yan tarafa] saklan- : elat’obun, elat’k’obun

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] saklan- : meşk’at’obun; meşat’k’obun, mişat’k’obun

[yere çömelip veya yatarak] saklan- : cet’obun; get’k’obun

[yere doğru ya da görünmesi zor olan bir yere gizlice] saklan- : dot’k’obun

saklanarak belirli birini kolla- : nat’oben

saklanarak etrafını kolla- : nit’oben

[birine] saklanıp onu bekle- : not’k’obun

[birine] saklanıp onu takip et- : not’obun, not’k’obun

[birine] saklanıp ona yanaş- : not’obun, not’k’obun

[atmacayı bıldırcina] sal- : mut’ay, mut’t’ay

[evcil hayvanı] sal- : mo3ams; nupinams[1]/ nupinay[1]; nuktalams

[saldırtmak amaçlı köpeği vs birinin üzerine] sal- : nut’ams[2]/ nut’ay[2], nut’alams[2]/ nut’alaps; nu3’k’ams[2]

[suyu bir şeyin üzerine] sal- : yut’alams

[suyu bir yere] sal- : ek’ut’alams; oxut’alams

salak : salaxana[1]; banga[1]

salamura : mcumeri

salata : salata, salat’a

salatalığın olgunlaşmamışı : xit’ip’i

salatalık : şuk’a, şuk’k’a

salatalıkları [büyümeden koparan çocukları korkutan] imgesel tasarım : nenei; dida-mangi3’a, dida-mangisa, dida-k’in3’uri, dida-mp’ilu; kçin-k’ok’ari/ kçin-k’uk’ari

salatalıkları [çok küçükken] kopar- : k’ip’irams

salatalıkları [çok küçükken hepsini] topla- : k’imp’irums

[balık kancaya, solucana vs] saldır- [= dal-] : nolams/ nolaps

[kedi, köpek vs belirsiz birine] saldır- : nik’ap’ay

[kedi, köpek, atmaca vs belirli birine] saldır- : nak’ap’ams; nok’ap’ams; nak’ap’en, nank’ap’en, nank’ap’ams/ nank’apaps; nat’alen

[uçan kuş süzüleyerek, yere paralel hareket ederek bir şeye] saldır- : mat’alen

[uçan kuş yukarıdan aşağıya hareket ederek bir şeye] saldır- : gyat’alen

saldırgan : mç’k’omura

saldırgan [= köpeklerin et yerken ve yedikten hemen sonra gösterdiği durum] : leşoni, leşyari

salı günü : erk’inaçxa; t’axaçxa; ik’inaçxa

salın- : ndruk’un

salıncak : dolok’anure; dok’anure; ok’an3’ure, ok’an3’uoni, ok’an3’oroni, ok’an3’ironi, ok’an3’urale

salkım saçak : 3o3xoli steri

[kiraz, üzüm vs’nin] salkımı : ç’aç’a

[mısırın] salkımı : lazut’işi konz*oli

[üzüm ve karayemişin] salkımı : ç’emba, ç’eba, ç’aba

[üzüm ve karayemiş dışındaki meyvelerin] salkımı : k’onz*oli

salkımla- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups

salla- : ovalams/ ovalay/ ovalaps; golonvalams; onk’anams/ onk’anaps

[alt taraftan yukarı doğru] salla- : e3’vok’anay; e3’vonk’anay; e3’onk’anams/ e3’onk’anaps, i3’onk’anaps

[alttan] salla- : k’o3’ok’anams, k’o3’vok’anay

[(birinin bulunduğu) beşiği] salla- : unk’ansI

[beşik vs] salla- : ok’anams/ ok’anay; dvonk’ay; onk’anay/ onk’anams/ onk’anaps

[ellerini vs] salla- : ovalams/ ovalay/ ovalaps; golonvalams

[ellerini vs etrafa] salla- : govalams

[etrafına] salla- : gvon’kanay

[odun, tohum vs] salla- : gonvalams

[(birinin bulunduğu) salıncağı] salla- : unk’ansII

[salıncakta] salla- : dvonk’ay; ok’anams/ ok’anay, onk’anay/ onk’anams/ onk’anaps; ok’k’an3’uray, ok’an3’urams; ok’an3’urinams; ok’an3’irams/ ok’an3’iraps, ok’an3’uraps

[(ceviz, kestane vs düşürme amaçlı) sopa veya sırıklarla dallarını] salla- : nçxalums/ nçxaluy

[yere doğru] salla- : dovalams

sallan- : ink’ans/ ink’ay; apatxen

[(bir şeyin) altında] sallan- : k’o3’ik’anen; k’o3’ink’ay

[salıncakta] sallan- : ik’an3’urs, ik’an3’urams

[ilgisizlikten] sallayıp at- : gonk’anams

salon : saloni; xayatiII; xaatiII

salya : lebca; lejveri/ lejveyi

salyalı : lebciyari

salyangoz : pen3’e-k’ariç’i

salyangoz kabuğu : pen3’e-k’abi, pen3’e-konkoli; pen3’e-kudi; pen3’eş oxori/ pen3’oş oxori

salyangoz ve kabuksuz sümüklüböceğin genel adı : pen3’eI, pen3’o

saman minderi : şirte

saman yığını : bardi

Samsun (şehri ve ili) : Samsoni

[biri bir şeyin bir halde olduğunu] san- [ve bu, yanlış olmayabilir] : a3’onen[3]

[yanlışlıkla] san- : dva3’onen, da3’onen, a3’onen[2], a3’onapun

[yanlışlıkla birini başka biri] san- [=birini birine benzet-] : numgvapams, numgvapinams, numgvapinay; nungvapay, nungapams/ nungapaps; nungapinapsI; nugapaps

sana doğru : skanda, skande

sana doğru/ senden : sk’aninde, sk’ande, sk’anda

sancılan- : imxizen

[doğum] sancısı geçir- : imxizen

[arkalıklı] sandalye : finori-k’uli; troni[1]; mencironi/ menciyorni

[arkalıksız] sandalye [= iskemle] : k’uli; orz*o/ oz*z*o; troni[2]; t’at’a

[arkaya yatabilen arkalıklı] sandalye : meyojinaşe-k’uli

sandık : kon3oli; çebuk’i, çebuk’ina; senduği, sanduği; yaşik’i

sanık : çemi

[bir şey imiş gibi] sanıl- : di3’onen

sanki : mondo[1]-III; muç’o[2]; p’anda[4] ... st’eri; sankis; gyozgyoraII, gyozgiraII

sanmıyorum ki : lai, layi

santral : santrali, elektriği-santrali

sap : sap’i; dokaçale

[buğday, arpa, pirinç vs bitkilerinin tepesini devşirdikten sonra geriye kalan] sap : m3’u

sapan : dok’anaşe; lak’at’k’a

sapanla tarlayı sür- : xonums/ xonuy

[balta, tava vs’nin] sapı : xit’iII

[biçkinin] sapı : genk’lima

[kaşık] sapı : xit’iV

[kazma, balta gibi aletlerin] sapı : ondre3’e

[meyve ve sebzelerin] sapı : mer3’i

[tavanın] sapı : k’iti

[kendir lifini] sapından ayır- : sulums; nsxuluy; suluy; suleyi ikoms

sapla- : 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps; gumt’ams; gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps

[kendine doğru] sapla- : mo3onums/ mo3onuy

[kendine veya kendine ait bir şeye] sapla- : ni3onams/ ni3onay; ni3igams/ ni3igaps

[üstten aşağı doğru hareket yaparak] sapla- : co3onams/ co3onay, gyo3onams; gyo3igams/ gyo3igaps

[yere] sapla- : do3onams, dvo3onay, do3onay, do3igams/ do3igaps, dvo3igaps

[kendisinin yan tarafına] sapla- : eli3onams/ eli3onay; eli3igams/ eli3iğaps, ili3igups, ili3igaps

[yan tarafa] sapla- : elo3onams, elvo3onay; elo3igams/ elo3igaps, ilvo3igaps

saplan- : ni3onen; ni3igen

[belirli birine veya bir şeye] saplan- : gvanamt’en; gvamt’en, gvant’en, gant’en

[birine ait bir şeye] saplan- : na3onen; na3igen

[yan tarafa] saplan- : eli3onen; eli3igen, ili3igen

saplanmış halde dur- : non3os, non3ons, non3oy; no3ons; no3ins

[(birinin ya da bir şeyin) yan tarafına] saplanmış halde dur- : elon3ons, elvon3oy; elo3ons, elo3ins; ilo3ins, ilvo3ins

[kendi vücudunun bir yerindeki şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs] sapta- : t’işinay; it’işinams/ it’işinay; it’işons, it’işonams/ it’işonaps, it’işonups/ it’işinups

saptayıcı : t’işineri

sar- : got’k’ams, got’k’aps

[sarmayı] sar- : k’irups

[bulut] sar-: amipinen

[(bir şeyin) etrafına] sar- : gorçams, gvorçay, gorçay, gorçaps, gvorçaps

[(bir şeyin) etrafına bez vs] sar- : gurt’ams/ gurt’ay

[(bir şeyin) etrafına tel, ip, çit vs] sar- : guğams/ guğay; gumers, gumars

[(kendi vücudunun) etrafına] sar- : goik’orams/ goik’oray, goik’irams/ goik’iraps, guik’iraps

[(bir şeyin) etrafını kormak için bir şeyi] sar- : gopinams, gupinams

[kaplayarak] sar- : gvabğen, gabğen

[kendi yarasını] sar- : ik’orams/ ik’oray; ik’irams/ ik’iraps

[mendille] sar- : melak’orums; melak’irums/ melak’irups, milak’irups; mulak’irups

[sıkıca kavrayıp] sar- : dolat’k’en

[(birinin) yüzünün teni] sarar- : gamvakçanden; cakçanden, cakçanen; isaren

sardır- : cantxen

[bir canlı yere paralel hareket ederek birine] sardır- : nabğen

sardırgan : cemçamule

sargılık : gok’oraşa

sarı sıcak : t’aroni[1]

[birine] sarıl- : gvak’oren/ gvak’k’oren, gak’oren, gak’iren, gvak’iren; dolak’iden, dolak’iten, dolvak’iden

[(birine) sevgi ile] sarıl- : gvaxelams/ gvaxelay

[(birinin) boynuna] sarıl- : dolvaben; dolak’iden, dolak’it’en

[vücudunun bir kısmına üstten] sarıl- : camxven

[uzunca ip vs bir şeye] sarılmış haldedir : guğun

[(bir şeyin) etrafına] sarılmış haldedir : gorçun, gvorçun

[(bir şeyin) etrafına] sarıp bağla- : gok’orams, gvok’oray; gok’irams/ gok’iraps, gok’iups, gvok’iraps

[yumurta] sarısı : makvalişi guri

[birine ait bir şey aşağı] sark- : dak’iden

sarkarak asılı dur- : k’o3’obun, k’o3’vobun; go3’obun, gu3’obun, gu3’vobun

[(birine ait bir şeye)] sarkarak asılı dur- : gu3’ubun

[ipte veya sırıkta başka bir şeye değmeden] sarkarak asılı dur- : cebun; cobun, gyobun

[düşey doğrultuyla derin bir mekânın içine] sarkıt- : dolonç’ams; dolvon3’ay; dolvonç’ay; dolun3’ams, dolon3’ams; dolonç’aps

sarkıtarak salla- : gu3’onk’anaps

sarma [= yemek çeşitlerinden biri] : gok’oroniI; sarma

sarma aracı : gok’oroniII

[kabağın] sarmaşıcı dalı : mer3’i; damari; k’ant’ari

sarmaşık : msuci; msici

sarmısak : leri, leyi, lei

sars- : xvantums; oz*anz*alaps

[kendi kendini] sars- : z*anza*laps

[baştan ayağa] sarsıl- : gamazurzams

[insanın kalbi ve vücudu] sarsıl- : iz*anz*alams; z*anz*alaps

[kamyon, araba vs] sarsıl- : ixvanten

[şiddetli] sarsıl- : badgalams

sat- : gamaçams/ gamaçay/ gamaçaps

sataş- : non3xak’ams; elvaben; nok’ixay; elvat’en; ge3’obun; naçkinen; notkvams; nena ovalams; naxişen

satın al- : iyindams, iyindrams/ iyindray; eç’opums/ eç’opuy/ eç’opups; yeç’oups; yeç’opups

[kendisi için] satın al- : eiç’opams/ eiç’opay/ eiç’opaps/ eiç’opups

satın alın- : eiç’open

sattır- : gamoçinapams; gamoçamapams, gamvoçamapay/ gammoçamapay; gamoçapams/ gamoçapaps

savaş : harbi, xarbi; savaşi

savur- : dvok’anay

savurarak at- : go3’onk’anams/ go3’onk’anaps; gu3’onk’inaps

savuş- : gvakten, gakten

savuştur- : guçums/ guçuy; goiçuy

[bir arada] say- : ok’ok’ore3xams; oxvok’ore3xay; ok’ok’ore3xay, ok’ok’ore3xums; ok’ok’oro3xums/ ok’ok’oro3xups

[(bir şeyi bir şeye) karşılık olarak] say- : şinoms[1]-III

[sayı] say- : k’ore3xums/ k’ore3xuy, k’oro3xums/ k’oro3xups

[tekrar] say- : meyok’ore3xums/ meyok’ore3xuy; meyak’ore3xums; meyak’oro3xums/ meyak’oro3xups; mijak’oro3xups; gek’oro3xums

[tekrar tekrar] say- : meyok’ore3xums-moyok’ore3xums, meyok’ore3xuy-moyok’ore3xuy

[acı duygularını kelimelere dökerek] saya saya ağla- : k’oro3xups

[azar azar] sayarak ver- : nk’amums

sayfa : pavriII-3; sayfa

[kitabın] sayfalarını teker teker yüksek sesle okumadan çevir- : svarums[1]

saygı duy- : şinums/ şinuy, şinoms, şinups; gyuşinups

saygı göster- : ce3’onuy

[akraba veya toplulukların en yaşlı] saygın kişi : t’işineriI; ğonişi/ goniş; umçaneII

sayı : k’oro3xa

sayıkla- [= uyurken istem dışı konuş-]: barbalams; becğams

[ateşten rüya görerek] sayıkla- : e3’abğen

sayıl- : isvaren

saz : sazi[1]

sazan balığı : malebe

-se/ -sa : -na

sebat et- : diksiren/ diksiyen

sebayü-dü : sebai-du

sebze : lilve; sebze; zerzevati

sebze bahçesi : cetasule, getasule

sebze fidesini dikmede kullanılan sivri alet : svit’i

[hayvanlara verilen sulu haşlanmış] sebze ve ot : hovangi; malezi

[canlıları] seç- : k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşiyonams; goşoonams/ goşoyonams; goşox’onams/ goşox’onaps; guşox’onups

[cansızları] seç- : k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay; goşiğams; goşimers, guşimers, guşimars; n3xonuy[1]; 3xunums/ 3xunoms/ 3xunups

[birşeylerden iyisini] seç- : un3xonay

seçim : k’oşk’oğmalu; seçimi; 3xunaII

seçme : 3xuna

sedir : mesofa, memsofa, mensofa, memsufa; sediri; divani

sefer : defa; fori, fara; seferi

seğir- : apatxen; ap’azulen; u3’k’ipinams[2]

[birinin gözleri ışıktan dolayı] seğir- : ukvançxay; uruk’ay

sekiz : ovro, orvo

sekizinci : maovrani; ovroneri; movroni; ovrotani, ovroni; maovroni

seksen : otxeçi, otxoneçi

sel : seloba

sel suyu, selinti suyu : ğvari[2]

selam : selami

semiz : cektaperi

semt : oput’eIII, ofut’eIII

sen : si, sin

sen kendi kendine : ti-sk’ani şk’ala; skanebura

sen kendince : sk’anebura

senden : skanden; skanişen

senden/ sana doğru : sk’aninde, sk’ande, sk’anda

sene : 3’ana[1]

sene sonu : 3’ana-mesturi

senelik izin : 3’ana-moşvacina

seneye : 3’anas, 3’ana[2], 3’anaşe; 3’anaşi[2]

seneye için : 3’aneri[2] şeni

senin tarzda : sk’aneburi

sensiz : sk’ani dixo, dixo sk’ani, sk’ani-suzi, skani-suzi; uskaneli

sensizlik : uskaneloba

[ağaçtan meyve toplamada kullanılan uzun ve sivri tek topuklu] sepet : gudeli, gideli

[büyük] sepet : k’alati

[büyükçe] sepet : k’alatina

[çok aralıklı] sepet : pa3xa[2]

[küçük] sepet : t’ik’ina

[sırtta taşınacak malzemenin konacağı] sepet : mobalaşe; mobumaşa

[fındık, üzüm vs toplamada bir yere asılarak kullanılan] sepet : on3’ure

sepetçik : xan3’k’eli

[üç ayaklı el] sepeti : xenç’k’eli

[yaprak] sepeti : pa3xa[2]

[(birinin veya bir şeyin) altına kuru yaprak, naylon vs] ser- : e3’urçams/ e3’urçay/ e3’urçaps, i3’urçaps

[(küçük bir) bölümüne halı vs] ser- : norçams/ norçay/ norçaps

[hafif meyilli yere posti vs] ser- : elorçay

[(bir şeyin) üzerine çarşaf vs] ser- : eyorçams/ eyorçay; geyorçams; yorçams/ yorçaps, ijorçaps, ijvorçaps

[(bir şeyin) üzerine çarşaf, fındık (*) vs] ser- : norçaps [(*) AK’da √-- köklü fiiller hem “çarşaf, halı vs seriyor” hem de “taneli katı cismi, saman vs seriyor” anlamlarında kullanılır.]

[yanlamasına derin (bir yerin) içine çarşaf, eğreltiotu vs] ser- : meşk’orçams, meşk’vorçay, meşk’orçay; meşorçams/ meşorçaps, mişvorçaps, mişorçaps

[yanlamasına derin kendine ait (bir yerin) içine çarşaf, eğreltiotu vs] ser- : meşk’irçams, meşk’irçay; meşirçams/ meşirçaps, mişirçaps

[yerdeki (bir şeyin) üzerine ya da yere halı, kilim, tahta vs] ser- : corçams/ corçay, gyorçams/ gyorçaps

[yerden yukarıda bulunan bir şeye yukarıdan aşağı saman döşeği vs] ser- : gelorçams

[yan tarafa ya da kenara yatak, posti vs] ser- : elvorçay; elorçams[3]/ elorçaps

[yere halı, kilim, tahta vs] ser- : dorçams, dvorçay, dorçaps, dvorçaps

[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi (bir yere)] ser- : nupinay[2]/ nupinams[2]; nompinaps, numpinaps

[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi bir araya] ser- : ok’upinams[2]

[taneli katı cismi, buğday, saman vs’yi yere] ser- : dupinams/ dupinay/ dupinaps

[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içine] ser- : dolupinams/ delupinams, dolupinay; dulumpinaps

[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi içeriye] ser- : doloxe dupinams; amupinay

[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi yaygın şekilde] ser- : gupinams/ gupinay; gumpinams

[(bir şeyin) üzerine ıslanan bir şeyi] ser- : yot’a3amsII

[yanlamasına] ser- : elorçams[2]

[canlı varlığı] serbest bırak- : nuskuraps; uxuskuraps; uxuşkumers

[canlı veya cansızı] serbest bırak- : oxoşk’ums; oxuşk’uy[2], oxuşkumers

serbestlik : serbesluği

serçe : m3ana; bağulya; n3ana, 3ana

serender : serenderi, serende, serendi; nayla; serenti

serender ve kulübelerin alt katları : marani

serenderin çevresi ve tabanındaki aralık : armozi

serenderin balkonu : ç’artaği, naylaşi ç’art’aği, nayla-ç’art’aği

serenderin yuvarlak fare korumacısı [= direk tekerleği]: parpa[1]-II; serendi-parpa; naylaşi parpa[2]-III

sergi : sergi

[yere] serile- : dirçams/ dirçay/ dirçaps

[üzerine] serilen şey : gerçale

serili dur- : upins

[üzerine] serilmiş haldedir: corçun, gyorçun; dvorçun

[yere] serilmiş haldedir : dorçun, dvorçun

serin : serini

[rüzgârda] serinle- : (ixi) ibarams

serinlen- : iserinams/ iserinay; niyinday; goiserinams; iserinen

[sıvıyı] serp- : mobams

[taneli katı cismi (bir şeyin) üzerine] serp- : gobğams; gubğams; gvobğay, gobğay, gobğaps, gvobğaps

[taneli katı cismi yere paralel hareket ederek bir şeye] serp- : nobğams/ nobğay/ nobğaps

[taneli katı cismi yüksek olan bir yerde yere] serp- : cobğams/ cobğay, gyobğams/ gyobğaps

[taneli katı cismi yüksekçe yere] serp- : celobğams, celvobğay, gelobğams

[yağmur bir yere] serp- : nobğay/ nobğams

[pirincin tozlarını uçurmak için] serperek dağıt- : urt’ams

[taneli katı cisim duvara ya da cama] serpil- : mvabğen, mabğen

[taneli katı cisim yüksek olan bir şeyin üstünde] serpilmiş halde dur- : gobğun, gvobğun

[sıvı] serpiştir- : goşatxums

sert [= dayanıklı] s.-z : k’ap’eti

sert (tarladaki toprak) s. : k’evi

sert [= kuvvetli] z. : zoi

[hızlı ve] sert şekilde (ayaklarını vuruyor) : zebi

sertleş- : isert’t’en

ses [= insan sesi] : xoma

ses [= insan ve hayvanın sesi]: nenaII; sersi, sesi

[anamidi’nin dönerken çıkardığı] ses : k’iç’i k’iç’i

[bebek anlaşılmayan] ses çıkar- : ğat’alams; inağlen

[canlı varlık acı çekerken] ses çıkar- : ç’iyinoms/ ç’iyinops

[kuru oy yığını kurak ortamda] ses çıkar- : şaşalamsIII-2

[su az meyilli bir düzlemde akarken] ses çıkar- : şaşalamsIII-1

[tavuk kendi aralarında iletişim kurmak için] ses çıkar- : k’arç’alams

[sert bir cismi başka sert bir cisimle döverek] ses çıkart- : k’ank’ums

[düz ileriye doğru] seslen- : gamicoxams

[(birine) yüksek sesle yukarıdan aşağıya doğru] seslen- : gamuyoxay, gamucoxams/ gamucoxaps, gamucoxups

sesli orak : oğark’ale-drap’ani

sesli osuruk/ sesli yellenme : t’orini, t’k’orini

sessiz [= sakin] : unenale; misa[1]; uneneli; uselebu; insuzi

sessiz osuruk/ sessiz yellenme : ksini

sessizlik : misa[2]

set : sedi

sev- : alimben; aoropen; oroms; x’orops, x’orups

[(birini) canını feda edecek kadar] sev- : gvağarams/ gvağaray; guxtams

sevap kazan- : sevap’i klimums; natanen[2]; sebabi ç’k’indumz; sebabi ayen; sebabi mogams; sebabi muirgaps

sevdalan- : aoropen, ax’oropen

sevgi : oropa, x’oropa

sevgili i. : culi, gyuli; yari; sevda, sevdali

sevgili s. ve i. : oroperi, x’oroperi, x’oropeli

sevimli : oroponi; sefali[1]; x’oroponi

sevin- : guri k’ayi ayen; gurik yaği k’orums; ixelen

sevindim : gurişi yaği dibu; gurişi yaği in3’inu

sevindir- : oxelams/ oxelay/ oxelaps

seyrek (dişler) : çemçve, çemçu, kenkve, kenkva

seyrek (örü, mısır vs) : tutxu, titxu

seyrek dişli : çemçve, çemçu, kenkve, kenkva

seyrekleş- : itutxanen

[sıvıyı] seyrelt- : gon3’k’inams; ntaxums, gontaxums

[sık olan şeyi] seyrelt-/ seyrekleştir- : otutxanams/ otutxanay, otitxanams/ otitxanaps

seyret- : iseyirams, iseriyams, iseyiray; seyiri ikuy, seyi ikoms

[dışarı] seyret- : gami3’k’en, gami3’k’ers

seyretmelik : oseyironi

sıcak : t’u3’a, t’usa, t’u3a; t’ibu

[hava hakkında] sıcak : mçxvapa, nçxvapa, çxvopa, çxopa, mçxvopa, çxvapa; t’u3’a, t’usa, t’u3a

sıcak hava : mçxvapa, nçxvapa, çxvopa/ mçxvopa; t’u3’a, t’usa, t’u3a

[dağlardan Karadeniz’e doğru esen] sıcak rüzgâr : k’alaşi

sıcak su içinde yumuşat- : nt’u3uy; nt’u3ams

sıcak su ile yıkayarak masaj yap- : mt’u3ams, nt’u3uy; nt’u3ams

[kendi vücudunun bir yerini] sıcak su ile yıkayarak masaj yap- : int’u3ay/ int’u3ams

sıcaklan- : amçxvapen/ ançxvapen; at’u3aven

sıcaklık : t’u3anoba, t’u3’anoba, t’usanoba

[bunaltıcı] sıcaklık : t’aroni[1]

[bunalacak kadar] sıcaklık duy- : iguben

sıç- : dozgums/ dozguy, z*gums; doz*gums/ doz*gups

[altına = giydiği şeylerin içine] sıç- : dolozgums/ dolozguy, doloz*gums/ doloz*gups; doliz*gvams, diliz*gups

[(biri veya bir şeyin) etrafına] sıç- : gozgvams/ gozgvay; gvozgvay, goz*gvams/ goz*gvaps, gvoz*gvaps

[altta bulunan (biri veya bir şeyin) üstüne] sıç- : cozgvay; dolozguy; gyoz*gvams/ gyoz*gvaps

[anında ya da geldiği gibi] sıç- : goiz*gvams/ goiz*gvaps

[arasına] sıç- : k’oşk’azgums/ k’oşk’azguy, goşaz*gums/ goşaz*gups, guşaz*gups

[(bir şeyin) üzerine] sıç- : goyozgvams/ goyozguy/ goyozgvay; gez*gums/ gez*gups; yoz*gums/ yoz*gups

[(bir şeyin) üzerine kasıtlı olmaksızın] sıç- : cezguy

sıçra- : uk’ap’un[2]

[alttan yukarı doğru] sıçra- : e3’uk’ap’ams/ e3’uk’ap’ay; ejun/ ecun; e3’uk’ap’un; i3’olaps

[yukarıdan yere doğru] sıçra- : duk’ap’ams/ duk’ap’ay

[dışarıya] sıçra- : gamuk’ap’un

sıçrat- : ok’ap’inams[3]

[pelte halinde olan bir şeyi bir yere] sıçrat- : t’a3ums; t’a3’uy; t’a3uy; not’a3ams; not’a3’ay; not’a3ay; t’at’ups

[pelte halinde olan bir şeyi kendine] sıçrat- : goit’a3ams, goit’a3’ay, goit’a3ay; guit’at’ups

[sıvıyı yere paralel hareketle köşeye, duvara, karşıya vs] sıçrat- : nobams/ nobay/ nobaps

[(alttan) yukarıya doğru] sıçrat- : e3’ok’ap’inams

sığ- : int’ren

[bir şeyi bir kaba veya bir yere] sığdır- : ont’rinams/ ont’rinay/ ont’rinaps

[(bir şeyin) altına] sığın- : e3’vak’açen

[bir yere] sığın- : moik’açen

sığır : puci, puji

[erkek] sığır : xoci, xoji

sığıra verilen mutfak artığı : malezi

sığırcık : ceceğeni; ç’eç’eğeni; ğaç’o

sığırcık tuzağı : ragiII

sığırdili : buğri, burği

[araya] sığma- : goinç’arken; k’oşk’inç’arken

[birine ait bir şeyi] sık- : uzdams/ uzday/ uzdaps

[(suyu çıkarmak için) çamaşırı] sık- [= kıvır-]: ç’imoşumsII/ ç’imoşuyII, nç’imoşuy; 3’ilaxums, n3’ilaxuy/ n3’ilaxums

[(bir yerin) etrafına ilâç] sık- : gopurinams/ gopurinoms

[(bir şeyin) üzerine limon vs] sık- : goyoç’inaxums/ goyoç’inaxuy/ gooç’inaxuy; yoç’inaxams/ yoç’inaxaps

sık sık : peğiIII; ordoşe ordo

sıkı s. : p’eci, mp’eji

sıkı z. : kevvi; ndari

sıkıl- : goşncogen; guri exrisk’uy; nik’açen, nikaçen

[bir yere gidemeyip] sıkıl- : dolik’açen/ delik’açen; nik’açen, nikaçen

sıkın- : iç’imoden

sıkıntı : ozmona; sixinti

[birine] sıkıntı bas- : gagzen

[garip bir] sıkıntıda bulun- : e3’abğen

[birinin bir şey konusunda] sıkıntısı var : omç’un

[birine] sıkıntı ver- : on3’orinapay; ozdapay[2]

[(bir şeyin) etrafına sulu veya ışlak bir şeyi] sıkıp suyunu çıkar- : go3’ilaxums

sıkış- : ninz*gipen

[(iki kişi ya da iki şey) arasında] sıkış- : k’oşk’ik’açen, goşikaçen, guşikaçen; eşk’ik’açen, eşikaçen; meşk’ik’açen, mişikaçen

[araya] sıkış- : k’oşk’inçrak’en, k’oşk’inçark’en; k’oşk’inç’ark’en; goşirçak’en, guşiçak’en

[(birinin) karnı] sıkış- : ganç’imen

[(bir) şeye] sıkış- : elik’açen, nik’açen

[(bir) yerde] sıkış- : inçrak’en, inçark’en, irçak’en, içak’en; elik’açen, nik’açen

[bir yere] sıkış- : ninçark’en; ninç’ark’en; ninçak’en; nirçak’en, niçak’en

[idrara] sıkışmış haldedir : apsen; 3’k’ayişe dadginen

sıkıştır- [= daralt-; zorla-] : nok’açinams; nok’açay; nokaçams/ nokaçaps

[(bir şeylerin) arasına] sıkıştır- : k’oşk’vonçark’ams/ k’oşk’vonçark’ay, k’oşk’vonç’ark’ay; goşorçak’ams

[düşey doğrultuyla derin mekânın içine] sıkıştır- : dolot’ambums/ dolot’ambuy, dolvot’ambay

[toprağı el veya ayakla tepip] sıkıştır- : t’ambums/ t’ambuy; banik’ams, gobanik’ams

[yanlamasına derin mekânın içine vurarak] sıkıştır- : meşk’ambarums; meşk’vombaray; meşk’ambaruy; meşombarums

[(bir) yere ezercesine] sıkıştır- : nonçark’ams/ nonçark’ay, onçark’ams/ onçark’ay; nonç’ark’ay, onç’ark’ay; nonçak’ams; orçak’ams, norçak’ams/ norçak’aps; oçak’aps, noçak’aps

sıkıştırıl- : inç’ark’en, ninç’ark’inen

sıkıştırıp doldur- : nz*gipumsI+III, nzgipuy, nz*gipoms/ nz*gipups; gamamk’asums/ gamamk’asams; molomk’asams

[(limon vs bir şeyin) etrafına elle] sıkıştırıp ez- : goç’inaxums/ goç’inaxuy/ goç’inaxups

[(bir) köşede] sıkıştırıp ez- : elazlap’ums/ elazlap’uy

[meyilli yere] sıkıştırıp ez- : nozams/ nozay/ nozaps

[bir yere] sıkıştırıp koy- : onçark’ay; onç’ark’ay

[bir yüzeye bir şeyi] sıkıştırıp tuttur- : orçak’ams; norçak’ams

[evlenme aday kızı çeşitli yöntemle] sına- : 3adums[2], 3adups

sınav : imtihani

sınıf : sinifi

sınır : ok’odveri; sinori

sıra : sira

[birbirine yakın bir şekilde] sıra ol- : golisvaren; golinsvarams/ golinsvaraps

[malzemeyi rahat taşımak için kendi kollarına, sırtına veya karın ve göğüs üzerine] sırala- : cisvaray

sıralı [= art arda] : meonaII, meoneriII/ meyoneriII

sıralı [= sıralanmış] : sirali

sırayla : mesirya, meserya

[çamaşır] sırığı : yat’oniII

sırık : xoşk’a; xoçka; xaç’k’et’i; xorşa; xaşari[3]/ xaşayi[3]

[ucu torbalı] sırık: bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’ket’ali, xeç’k’edale

[bir şeye] sırıkları çak- : k’arbums

sırılsıklam ıslan- : izvank’en

sırılsıklam [toz toprak içinde, ya da kan ter içinde] kal- : din3’en

sırnaş- : dvaben

sırt : k’ap’ula

sırt koruyucu : merçale

sırt üstü : p’ici-amamti

sırtıla- : e3’ibams/ e3’ibay

sırtına al- : moibams/ moibay; moik’idams/ moik’idaps, muik’idaps

[birinin] sırtına çık-/ bin- : mvaben, maben; mak’iden

[yükü birinin] sırtına ver- : mobams, mvobay, mobay; mok’idams/ mok’idaps, mvok’daps

[bir şey birinin] sırtında asılı dur- : ç’ek’obun; ek’obun, ek’vobun; mobun[2], mujobun

sırtında bir şeyi taşımış haldedir : mobun[1]; mvobun

sıtma : çeçxuri; çxe; sit’ma

sıva : suvaği; suva

sıva harcı : suva-xarci

sıva- [= sıva vurarak bir yeri düzgünleştir-] : pa3’ups

[elle] sıvazla- : gamusums/ gamusuy, gamusumers/ gamusumels, gamusumars

[pelte halinde olan bir şeyi bir yere] sıvazla- : t’a3ums; t’a3’uy; t’a3uy; not’a3ams; not’a3’ay; not’a3ay; t’at’ups

sıvı : sivi

sıvış- : gamast’un, gamastun

sıyır- : şorums/ şoruy

[kabuk, deri vs’yi hızlı] sıyır- : gamoşorams, gamvoşoray/ gammoşoray, gamoşoraps

[yandan] sıyırıp geç- : elast’un, elastun, ilastun

[etrafından] sıyrıl- : gost’un, gost’uy, gostun

[(bağlanmış) ip veya (çakılmış) çivi] sıyrıl- : mestun

[su] sız- : 3’ur3’un; zurzun

[(birinin) vücudundan ter] sız- : dolvat’en; dolvaoren/ dolvayoren

[(tam) altından] sızdır- : go3’i3’rodinams

[damla şeklinde] sızdır-: ç’vetums

[suyu çok hafif] sızdır- : ulams; o3’rodinamsII

[(birinin) dişi] sızla- : uzurayII

[kendi kendine söz söyleyerek] sızlan- : barbalayI, p’arp’alay; şvanuyII

[inek] sidiği : ç’enç’i

sidik : mseli, pseli

sidikli : pselona

sigara : sigara, zigara, z*igara; tutuniII

siğil : minç’a/ minç’ç’a; meç’eç’ili; moç’e-mundi; monç’e-mundi; meç’enç’i, meç’eç’i

siğilotu : balarza*ği

sik- : xodums/ xoduy/ xodups; mak’iden

sikil- : ixoden

sikiş- : ixoderan, ixodenan, ixodernan

siklamen : moç’emundi

sil- : cejirums/ cejiruy; ceşiruy, meşiruy, meşşiruy; jilums/ jiloms, gejilums/ gejiloms, nojilams; gesilups, silups

[ayna, kaset, cam vs] sil- : kosums/ kosuy/ kosups

[kendine ait bir şeyi] sil- : ikosams/ ikosay/ ikosaps

[pis, tozlu ya da çamurlu bir nesneyi] sil- : gokosumsII/ gokosuyII/ gokosupsII

[(bir şeye veya bir yere) sürülmüş ya da damlamış bir nesneyi, bulaştığı şeyin üzerinden] sil- : mekosums

silah [= tabanca] : dok’anaşe/ dok’anaşa; donk’anaşe; p’ara; ot’oçape, ot’oçaşe/ ot’oçaşşe; livori; t’abanca; ostomiloni; luveri

silin- : cijiren; nişiren; geijilen, nijilen

[insan başkası tarafından] silin- [= unutul-] : nikosen

[(bir şeyin) etrafı] silin- : gvakosen

silinip süpürül- : cikosen, geikosen, gikosen

[dikey bir yerde belli alanda oluşan kiri] silip al- : mekosums

silip süpür- : cekosums/ cekosuy, gekosums/ gekosups

siliver- : nojilams

silk-/ silkele- : gopatxums/ gopatxuy; patxupsIV

[kalkması imkânsız olan eşyayı] silkele- : copatxams

[(bir) kenara] silkele- : elapatxums/ elapatxuy/ elapatxups, ilapatxups

[(ceviz, kestane vs) sırıkla] silkele- : nçxalums/ nçxaluy

[(bir şeyin) üzerindeki toz vs almak için] silkele- : cepatxums/ cepatxuy; patxumsI/ patxuy/ patxupsI; gepatxums/ gepatxups; vrat’k’ums, govrat’k’ums

[(bir şeyin) üzerine başka bir şeyi] silkele- : copatxay

[(kendi) üzerindeki toz, un vs’yi düşürmek için elle] silkele- : ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps, ipatxeps; ge3’ipatxams

[yere doğru] silkele- : dovalams

[ağaç silkelendikten sonra dallarda tek tük kalan meyveleri de düşürmek için o ağacı] silkele- : gopatxups

silkelen- : patxalams/ patxalay; goipatxams/ goipatxay; goipatxen, guipatxen

[kendi üzerindeki toz, un vs’yi düşürmek için elle] silkelen- : ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps, ipatxeps; ge3’ipatxams

[bir şeyi] silkerek etrafını temizle- : gupatxams

[köpek, kedi vs kendi üzerindeki suyu düşürmek için] silkin- : goibadgalams

[kuş kendi vücudunu tozdan temizlemek için, veya üzerindeki suyu düşürmek için] silkin- : goipatkalams

simit [= halka biçiminde çörek] : k’erk’eli, k’irk’eli

sincap : ğayla; ğut’uğut’u[2], ğunduğundu; k’at’arazi; nz*emuri, z*emuri; mz*venuri

sinek [= karasinek] : mç’aci, mcaci

[küçük] sinek : k’amk’uli, k’ank’uli

sinema : sinema

sini : sini

sinirlen- : hersi mvalen; işumen

sinirlendir- : hersi muyonams; guri muyonams/ guri muyonay; coxunay

[hafiften] sinirlendir- : elaçams[8]/ elaçaps[1]

sinirlerini denetleyeme- : var-dibağen

sinirli : xuçeli

[çok] sinirli : paput’i st’eri

sinirotu : balarz*aği

sipariş et- : ninduy; dandvay, dvandvay, dandvams; nandumers; dvandvars

[(bir şeyi) kendine] siper edip saklan- : not’obun

[şapkanın] siperliği : parpa[1]-III

sirke : mcumori, ncumori

sirkeli : mcumoryari

sis : dumani; mp’ula, mpula; sisi

sisli [hava] : mureci, muroci

[İnternet’teki] site : İnternet’i-sva/ İnternet’i-msva; site, sit’e

sivil : sivil-

sivilce : p’up’u3i

sivri : m3’uli; m3’k’uli

[sebze fidesini dikmede kullanılan] sivri alet : svit’i

sivri pipi [çocuklara sevgi ifadesi olarak söylenen söz] : k’ut’u-bizi

sivrisinek : sivri-sineği; k’iç’aci

sivrilt- : om3’ulanams, om3’ulinay, om3’ulanay[2]; gamam3’k’uluy, gamam3’k’valuy, gamam3’k’valums; om3’k’ulanams; gamayazums; gamalasiroms

[üstünde] sivrilt- : cem3’k’uluy

siyah : uça

siyah ol- : iyuçanen/ iuçanen

siyahlaştır- : oyuçanams/ oyuçanay; dvouçanay; ouçanams/ ouçanaps

-siz/ -sız/ -suz/ -süz : dixo; u-...-eli; -suzi

siz : t’k’va, tkva, tkvan

siz size : t’k’vanebura, tkvanebura

sizden : tkvanden; tkavanişen

sizden/ size doğru : t’k’vaninde, t’k’vande, t’k’vanda

size doğru : tkvanda, tkvande

sizin tarzda : t’k’vaneburi

sizinkiler : t’k’vanepe, tkvanepe

slogan : slogani

[ekmek de pişirilen, fırınlı] soba : pilit’a, pilint’a; k’uzina; soba; kuzina

[saklambaç oynunda] sobe ! : k’ancubali

sofra : macida; sofra, sufra, suffa

soğan : k’romi; soğani

soğu- : korun, koruy, korums; kirun

[(çok sıcak su) hafif] soğu- : mot’roxun[1]

[hava] soğu- : indun

[havada bırakılan şey yavaş yavaş] soğu- : koruy

[bir kaptaki bir şey] soğu- : cekorun; cekoruy; gekorun, gekirun; dokirun

soğuk : ini, x’ini

soğuk al- : x’ini mat’en

[hastalık dolayısıyla birinde ara ara] soğukluk var : ini cezun; ini cadven, ini gyadven

soğumuş : korineri

soğut- : okorinams/ okorinay; okirinams/ okirinaps

[havayı] soğut- : doinopams

[(bir) kaptaki bir şeyi] soğut- : cokorinams/ cokorinay, gyokorinams, gyokirinams/ gyokirinaps

sohbet et- : ok’ilak’irday; ok’isinapay/ ok’isinapams; ok’ip’aramitams; ok’itkvams/ ok’itkvaps

[(bir şeye bir şeyi bir) delikten] sok- : oxuşk’uy[1]

[düşey doğrultuyla derin mekânın içine] sok- : dolo3onams, dolvo3onay/ dolo3onay; dolo3igams/ dolo3igaps, dolvo3igaps

[(biri) iğne vs] sok- : 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps; gumt’ams; gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps

[(böcek) iğnesini birine] sok- : nomsk’ams/ nomsk’ay; nonsk’uy, nomsk’uy; nomz*ams, nunz*ams, nonz*ams/ nonz*aps

[(birini) kendi evine] sok- : oxişk’uy

[kendine doğru] sok- : mo3onums/ mo3onuy

[kendine veya kendine ait bir şeye] sapla- : ni3onams/ ni3onay; ni3igams/ ni3igaps

[(birinin) yan tarafına] sok- : ilo3igaps/ ilo3igups

[(kendisinin) yan tarafına] sok- : ili3igaps/ ili3igups

[(canlı varlığı dar bir delikten) yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sok- : meşolapams/ meşolapaps, mişolapaps; mişvolapaps

sokul- : ni3onen; ni3igen

[birine ait bir şeye] sokul- : na3onen; na3igen

[(bir şeyin) içine] sokup yerleştir- : nuxun[2]

sokuştur- : elunçxilay

[bir tarafı dışarıda kalacak şekilde] sokuşturulmuş halde dur- : nonçark’un; norçak’un; noçak’un

sol- : cikçanden, cikçanen, geikçanen, gixçanen; gamikçanden; ikçanden, ikçanen, dixçanen; goikçanen

[birine ait bir şeyin bir kısmı] sol- : nakçanden, nakçanen, naxçanen

[yaşayan bitkinin yaprakları sıcaktan] sol- : cepurcun, cepurjun

solmuş [bitki]: elağureri, elağurineri; beut’i, meut’i

solmuş [= (toplandıktan sonra) tazeliğini kaybetmiş (sebze)] : çuneri

solu-/ solun- : şvanums/ şvanuy/ şvanups; işvajanay; dişvanams; muişvanups

[bağırsak] solucanı : 3’i3’iII

[yer] solucanı : doba3’i3’i; 3’i3’iI

soluk [bitki]: elağureri, elağurineri; beut’i, meut’i

soluk al- : moişvacams, moişvajay, moişvacay, moişvacaps; moişvajanay; moixvacay; moişvacun; muişvaceps/ muişvacaps

[bir] solukluk zamanda : ar xovi; a(r) ceşvajoni; ar doşvanaşa; ar pirçi oraşi, a piçora, a piçoraşi, a piçoraşa, a piçoraz; a piçvaz; ar piçuraz; ar şvaciz; ar nebetis

solungaç : şvancala; ceşvanaje; ğvanç’k’ili

solüsyon : silisoni

somurt- : işumen; işuşut’en

son : çodina

son düğümü at- : mentxozuy

sonbahar : cuzi; ceyindora/ ceyinora; stvelora

sonra : uk’açxe [A]; uk’ayi, ok’aye/ ok’ayi; ok’açxe; uk’ule, ok’ule, ek’ule

[-den/ -dikten] sonra c.s.-e. : şuk’ule, şk’ule, şik’ule; şkule; şkul; k’ule

sonuç : çodina

sonunda : soni

sopa : bik’a, biga

[fındık, kiraz vs toplarken dallar çekmeye yarar çengelli] sopa : k’uk’ari, k’ok’ari

[kalın] sopa : p’alo

[soru] sor- : ik’itxams, iç’itxay; k’itxums, k’itxoms, k’itxops, k’itxups; uk’itxams, uç’itxay, uk’itxaps

[kendi kendine soru] sor- : goik’itxams; ciç’itxay; e3’itkvams; ti-muşiz k’itxoms

[(bir konu hakkında) detaya inerek tekrar tekrar] sor- : geik’itxams, gek’itxoms/ gek’itxams

sorgulama : noç’itxe

sormadan : uk’itxeli; uk’itxu

[uçan kuş süzüleyerek, yere paralel hareket ederek ] sorti yap- : mat’alen

[uçan kuş gökten] sorti yap- : gyat’alen

soru : ç’itxa; sori

[bir şeyin] sorumluluğunu al- : exindums; eyiduy; einduy/ eindums; goyindvay

sorun : dulya3

sorun çöz- : dulya svaruy[1]

[etrafa] soruştur- : goik’itxams, goiç’itxay

[soru] soruver- : mek’itxums, mek’itxoms

sosyal : sosiali

[balığın pullarını] soy- : n3xot’ums; otemizanams; 3xot’uy/ 3xot’umsI/ 3xot’ups

[birini] soy- [= elbisesini çıkart-] : goç’ums/ goç’uy

[birinin evini] soy- [= çalıp çırp-]: goixirams/ goixiray

[(hayvan) derisini] soy- : gom3’ams/ gon3’ams

[(hayvan) derisini ya da (ağacın) kabuğunu] soy- : n3’ay/ n3’uy; gvon3’ay; gvo3’ay/ go3’ay; şorums/ şoruy; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps; gu3’k’ips

[(hayvan) derisi, (ağacın) kabuğu vs’yi hızlı] soy- : gamoşorams, gamvoşoray/ gammoşoray, gamoşoraps

[(hayvan) derisi, (ağacın) kabuğu vs’yi tamamen] soy- : goşorums/ goşoruy/ goşorups

[(kendi) derisini] soy- : goim3’ams; goi3’ay, goi3’k’ams/ goi3’k’aps, gui3’k’ips, gui3’k’aps

[(ağacın) kabuğunu düşey doğrultuyla] soy- : ek’o3’k’ams; go3’k’ams

[kumarda birini] soy- : gosulams

[meyve, sebzeyi] soy- : por3ums, p’ro3uy, gop’ro3uy; p’rosuy, mp’ro3ums, p’ro3ums/ p’ro3ups, p’or3ups

[mısırın koçanını] soy- : 3xot’uyIII

[yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs (birini)] soy- : goçums/ goçups

[bezi, ipi vs sarıldığı yerden] soy- : gvo3’ay

soya fasulyesi : mak’ufli

soyadı : didi coxo → takma adı [Soyadı, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, 21 Haziran 1934 tarihinden sonra Lazlara da konmuştur. Dolayısıyla buna denk gelen Lazca geleneksel bir kelime bulunmaz.]

soyu tüken- : eç’k’odun, gamaç’k’odun

[kumarda] soyul- : goisulen; goiçven

[yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs] soyul- : goiçven

[elma, armut vs ve salatalık, kabak, domates vs’nin] soyulmuş kabuğu : nop’ro3e

[meyve, fasulye vs’nin] soyulmuş kabuğu : 3epla; nop’ro3i

soyun- : goiçums/ goiçuy; goiçven; moi3’ams/ moi3’ay; moi3’k’ams, moi3’k’ims; goit’et’elams/ goit’et’elaps; moi3’k’ams, moi3’k’ims

soyup soğana çevir- : guxirams/ guxiray, goxirams

sök- : 3’ams/ 3’ay, 3’uy; 3’k’ums, 3’k’ims, 3’k’aps, 3’k’ips; me3’ums/ me3’uy, me3’k’ums, me3’k’ims/ me3’kips

[aradan] sök- : k’oşk’a3’ams, k’oşk’a3’uy; goşa3’k’ums, goşa3’k’ims/ goşa3’k’ips, guşa3’k’ips

[çakılı bir şeyi] sök- : mo3’ams, mvo3’ay

[takılı bir şeyi] sök- : ce3’ams, ce3’uy, ge3’k’ums, ge3’k’ams, ge3’k’ims

[üste doğru] sök- : e3’ams, e3’uy, e3’k’ums, e3’k’ams, e3’k’ims/ e3’kips, ye3’k’ips

[yan tarafından] sök- : ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps; ilo3’k’ips/ ila3’k’ips; ilvo3’k’aps

[yanlamasına derin mekânın içinden] sök- : moşk’a3’ams/ moşk’a3’ay, moşk’a3’uy; moşa3’k’ums, moşa3’k’ims/ moşa3’k’ips, muşa3’k’ips

[yerinden] sök- : eduy

[üste doğru] sökül- : ei3’en

[kenarından] sökül- : elixven

[(birine ait bir şey) kenarından ya da yanından] sökül- : elvaxven, elaxven; elva3’en, ela3’k’en; elustun

[yan tarafı] sökül- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun

[cansız cisim] sökülüp ak- : mo3’ixven

[(birine ait bir şeyi)] söküp al- : gu3’k’ams

[yandan] söküp ayır- : ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps; ilo3’k’ips/ ila3’k’ips; ilvo3’k’aps

[(dikilen bir şeyi) aradan] söküp çıkar- : eşk’a3’ams/ eşk’a3’ay, eşk’a3’uy, eşa3’k’ums, , eşa3’k’ims, eşa3’k’ips, işa3’k’ips

[(dikilen bir şeyi) kökünden] söküp çıkar- : dolo3’uy; eşk’a3’uy

[(bir şeye) takılan bir şeyi] söküp çıkar- : dolo3’ams, dolvo3’ay/ dolo3’ay, dolo3’k’ams, dolo3’k’ims/ dolo3’k’ips, dolvo3’k’ips

[ateş, ışık] sön- : mexosk’un; mexrosk’un; mesk’urunIV; meskurunIII, meskirunII

[(ateş) yavaşça içten] sön- : guşaskirun

[ateşi ya da ışığı] söndür- : noxosk’inams; noxrosk’inay, noxosk’inay; nosk’urinay, noskurinams; noskirinams/ noskirinaps

[(hayvanlarda) vücudunun bir yanı] sönük [= gelişmemiş] : elağureri

[bolca] söv- : oxuç’k’adams

söyle- : it’urs/ it’uy; zop’ons; tkumers, tkumars

[alçak sesle birinin kulağına bir şeyi] söyle- : nupurçinams; nupur3inay; elupurçinams; nupurçolups

[belirli birine] söyle- : u3’omers/ u3’omey; u3’umey, u3’umers, u3’umels

[(belirli birinin) kulağının içine] söyle- : doluzit’ams/ doluzit’ay

[(birine ona) söylenmesi gereken şeyleri tepkisinden korkmadan] söyle- : norgams/ norgay/ norgaps

[atma türkü] söyle- : not’rağodams, not’rağuday/ not’rağudams; nobirs; nobirams/ nobiraps;

nobirs, nobiraps, nubirs, nubiraps

[bir kenarda şarkı veya türkü] söyle- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams

[biri için şarkı veya türkü] söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps

[şöyle ufak ufak türkü] söyle- : nut’rağodams

[birinin] söylediği gibi : evuli

söylen- [= kendi kendine söz söyleyerek sızlan-]: barbalayI, p’arp’alay; şvanuyII

söylenti olan : xilafiIV

söz : nenaV; sozi; lak’irde; zit’a

[biri tarafından söylenmiş] söz : tkvalaII

[birine] söz ver- : nandven

[bir şey için] söz veril- : izit’inen

sözlerine ve şahsına pek değer verilmeyen (kadın) : patxaII

sözleş- : ok’ilak’irday; ok’itkvams/ ok’itkvaps

[evlilik için] sözleş- : nena mek’vatums[1]/ nena mek’vatuy[1], zit’a nik’vatay; sozi nuk’vatups

sözleşip karar ver- : zit’a doduy

sözlük : lugat’i, lugati; sozluği

stratejik önem : stratecoba

su : 3’ari[1], 3’k’ari/ 3’k’ayi

[kendi üstüne bol] su al- : dolibams/ dolibay/ dolibaps, dilibaps

su alıp yumuşa- : lobun

su birikintisi [= gölcük]: t’ibaI

su birikintisi [= küçük çukurcuklara yağmurdan ötürü suyun biriktiği hali]: t’obaI; na-gedgin mç’imaşi 3’k’ari; 3’k’ari na-dolodgitun sotipe vs

su borusu : purengi; boru

su çeşmesi : omşvelina

su kabağı : ori3’a; k’ark’ala

[kurumuş] su kabağı : t’ot’ori3’a

su kurbağası : mayare, maari, ma(y)i, max’ax’i

[yabani hayvanları korkutmak için gürültü yapan] su makinesi : 3’ari-mangana, 3’k’a-mangana; ok’ank’oni

su oluğu : maçxa; omşvelina; moydoni; sp’ina

su samuru : 3’onari; ruba-k’at’u, abca-k’at’u, 3’ari-ğut’u

[gövdesi mürver ağacından yapılan] su tabancası : obzit’iloni

su testisi : dergi; zameli; batmani

[değirmene] su ver- : 3’ari mut’ay

su tutulan yer : mekaçaloni

subay : ceçaneri; geç’eriII; subayi

sucu : ma3’arist’e

[tatlı] sucuk : çume, kyume

suç : k’abaat’i

suçla- [= birine onun işlemediği suç yükle-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; eyot’t’axay; eyot’t’oçay; mok’idamsII; yok’idamsIII

suçla- [= kimin işlediği bilinen bir suçu bir başkasına yükle-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; mok’idamsII; yok’idamsIII

suçla- [= (kendisi) suçu işleyen kişi bir başkasının üzerine suçu at-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; yok’idamsIV; mok’idamsIII

sula- : 3’aruy; şolups, şolaps

sulan- : i3’aren, i3’k’aren; ni3’k’aren

[ayran, çorba vs’yi] sulandır- : gon3’k’inams; ntaxums, gontaxums

sulu kaya : maçxa

sulu olduğundan dolayı yumuşak : lubu; lulu

Suriye : Suriye; Suryani-msvaII

surat : p’ici, p’iji; nuk’u, nunk’u

surat as- : mot’at’a3’uy

sus- : stibun

susa- : ambinen, aominen; amk’ominen

susamış durumdadır : ombors/ ombos; 3’k’ari aşven

[ağlayanı] sustur- : op’lanams/ op’lanay; omplanay; omp’lanams; lakums, olakinams

[(birini) döverek ya da bağırarak] sustur- : nok’arbapay; dolvok’arbapay

susuz/ susuzluktan : u3’areli; u3’are; u3’k’areli

[üzerindeki kiri gevşetmek için (çamaşırları)] suya bastırıp beklet- : golibams/ golibaps

[çamaşırı] suya bastırıp beklet- : gelupinams; gelumt’vinams; golibams/ golibaps

[tuzlu yiyecekleri] suya bastırıp beklet-: gelupinams; gelumt’vinams

suyun sonu (= akar suyun denizden en uzak yer) : 3’k’ari-mesturi, 3’k’ariş ti

[hayvana] suyunu ver- : me3’arams

sükûnet içinde ol- : diksiren/ diksiyen

sülale : k’ebile

sülük : suluği; vela; ğveli; 3’urveli, 3’uveli

sümkür- : cişifonams; gamişifonams/ gamişifonay; gamişvanay; işifonay/ işifonams; işipons

[birinin] sümüğü ak- : fingili gyuxtams

sümük : fincili, fingiliI; gingili; xvaliII

sümüklü : fincilyari, fingilyari

[kabuklu] sümüklüböcek [= salyangoz] : pen3’e-k’ariç’i

[kabuklu ve kabuksuz] sümüklüböcek : pen3’eI, pen3’o

[kabuksuz] sümüklüböcek : pen3’eII

sünger : sungeri

süngü : sungi

sünnetçi : sunneç’ç’i; ciyaxi, nciyaxi; k’ut’u-mç’k’iru

süprüntü : nokose

süpür- : kosums/ kosuy/ kosups

[aşağı doğru] süpür- : celakosums/ celakosuy, gelakosums/ gelakosups, gilakosups

[bir araya getirerek] süpür- : ok’okosums/ ok’okosuy/ ok’okosups

[dışarıya doğru] süpür- : gamakosums/ gamakosuy/ gamakosups

[etrafı] süpür- : gokosums/ gokosuy/ gokosups

[kendi etrafını] süpür- : goikosams/ goikosay/ goikosaps; guikosaps, guikosups

[küçük bir bölümü] süpür- : mekosums/ mekosuy

[ön tarafını] süpür- : k’o3’akosums/ k’o3’akosuy; go3’akosums/ go3’akosups, gu3’akosups

süpürge : okosale

[uzun saplı] süpürge : mekosale

[evin açık ateşin bulunduğu mekânın aşağı köşesinde] süpürgenin sürekli konduğu alan : mekosale

[(birine ait bir şeyin) etrafı] süpürül- : gvakosen

[ev ortasında yoğun kullanılıp daima] süpürülen kısım : mekossale

[fındığın koçan kısmını üzerinden] süpürüp al- : moyakosums/ moakosums

süpürüp kaldır- : ekosums/ ekosuy/ ekosups, yekosups

[arabayı] sür- : goiyonams/ goiyonay; goyonams, gox’onups

[(bir şeye bir şeyi)] sür- : dusums/ dusuy, usums/ usuy, usumers/ usumels, usumars

[(bir şeye bir şeyi) aşağıya doğru] sür- : celusums/ celusuy, gelusumers, gelusumels, gilusumers, gilusumars

[(birine veya bir yere bir şeyi) az miktarda] sür- : nusums/ nusuy, nusumers/ nusumels, nusumars

[(bir şeye) elini] sür- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars

[evcil hayvanı ardından] sür- [= güt-] : cek’upinay

[evcil hayvanı aşağıda bulunan derin bir yere] sür- [= güt-] : dolupinams/ delupinams, dolupinay

[evcil hayvanı beriye doğru] sür- [= güt-] : molupinams[1]/ molupinay; mok’upinams

[evcil hayvanı yatay hareketle] sür- [= güt-] : golupinams/ golupinay

[evcil hayvanı yukarı tarafa doğru] sür- [= güt-] : elupinams/ elupinay

[sapanla tarlayı] sür- : xonums/ xonuy

[tarlayı] sür- : oktaps

[(bir şeyin) ucunu bir şeye] sür- [= değdir-]: non3’ams/ non3’ay/ non3’aps

[(birinin veya bir şeyin) yan tarafına (bir şeyi)] sür- : elusums/ elusuy, elusumers/ elusumels, ilusumers, ilusumars

[yatay hareketle bir şeye eli, yağı vs] sür- : golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels, gulusumers, gulusumars

[yatay hareketle kendine ait bir şeye el, yağ, boya vs] sür- : golisums/ golisuy, golisumers/ golisumels, gulisumars

sürekli : boyine/ boine/ boyne; pasa; manniya; p’anda[1]; k’at’ayya; telli

sürgü : surgi

[evin dış kapısını içerden kapatan kanca biçiminde özel] sürgü : k’ulaç’idi, nk’olak’idi, k’olak’idi; k’urak’i

[kapının mandalını] sürgüle- : golut’oçay; golut’k’omers; golut’k’oçams/ golut’k’oçaps; gulimers

[üste doğru açılan sürgülü kapakların içine yerleştirilmiş] sürgülü kapakçık : 3’uluğami

sürgün : korbaçxala; ameli; t’ra3’i

[çilek ve kivinin] sürgünü : k’ant’ari

[kabağın] sürgünü : mer3’i; damari; k’ant’ari

[sağda solda bulunan kıvr zıvır şeylere elini] sürmüş haldedir : elusun-celusun

[bir şeye] sürt- : xri3koms, uxri3kams

[(bir şeyi başka bir şeyin) üzerine] sürt- : cusums/ cusuy, gyusumers/ gyusumels; gyusumars

sürtün- : ixri3ken

sürü : k’ata[2]; suri

sürükle- : z*ams; torums[2]; tiyoms/ tiyops, tirups; ek’itorums/ ek’itoruy, ek’itoray/ ek’itorams, ek’itiyoms/ ek’itiyops, ik’itirups

[birini] sürükle- : nutorams

[kendisinin içine (bir şeyi) düşey doğrultuyla] sürükle- : dolitoray/ dolitorams, dolitirams/ dolitiraps

[(bir şeyin) içine] sürükle- : amant’orums; amatoruy/ amatorums; amatiyoms/ amatiyops, amatirups

[koparıp aşağı] sürükle- : cost’ik’ams

[(kendi) içine] sürükle- : amint’orams; amitoray/ amitorams

[dışarıya] sürükleyerek çek- : gamant’orums; gamatoruy/ gamatorums, gamatirums/ gamatirups

[düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] sürükleyerek çek- : doloşorams; dolotoray, dolotorams, dolotirums/ dolotirups

[kendine ait (bir şeyi) dışarıya] sürükleyerek çek- : gamitoray/ gamitoramsI

[kendi içinden dışarıya bir şeyi] sürükleyerek çıkar- : gamitoramsII, gamitirams/ gamitiraps

[yanlamasına derin mek’anın içine] sürükleyerek gönder- : meşk’onç’ams/ meşk’vonç’ams/ meşonç’ams/ meşonç’aps/ mişvonç’aps/ mişonç’aps

[düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] sürükleyerek it- : dolont’orums

sürükleyerek taşı- : torums[2]/ toruy[2], tiyoms/ tiyops, tirups

sürün-/ sürül- : asven

[(bir şeyin bir) ksmına] sürün- : nasven

[(bir şeyin veya birinin) üzerine] sürün/ sürül- : golvasven, golasven

[(birine ait bir şeyin) üzerine] sürün-/ sürül- : casven

[(bir) ucuna ya da yukarıdan aşağı] sürün-/ sürül- : gelasven

[(bir) yanına] sürün-/ sürül- : elvasven, elasven, ilasven, ilvasven

[yerde] sürün- [= debelen- ; yuvarlanıp sürün-] : ingolen, ingors/ ingos

[yerde] sürün- [= uzun etek vs yerlerde sürün-] : inç’oray[2]

[üzüm, bezelye vs bitkilerin] sürüngen sapı : t’at’i[2]-II

[(bir şeyin ya da birinin küçük bir) kısmına] sürünmüş haldedir : nusun

sürüp git- : dosk’udun, doskidun

[(evcil hayvanı) üstü ve kenarları kapalı bir alana] sürüp topla- [= güt-] : molupinams[2]

Süryani : Suryani

Süryanilerin memleketi : Suryani-msvaI

süs : memsk’vana

süsle- : goxazirums/ goxaziruy/ goxazirups; gomskvanams/ gomskvanaps; mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups

süsleme yap- : 3’opxums[1]-V/ 3’opxuy[1]-V, 3’ipxums/ 3’ipxuy

süslen- : goixazirams/ goixaziray; nimsk’vanams/ nimsk’vanay; goimskimen

süt : mjalva; mca[2]; mcavla, ncavla; mja[2]

[çocuk dilinde] süt : 3i3iliII

[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın midesinde bulunan katılaşmış] süt : p’ip’it’i3

süt danası : nceninaII; buzi-nceni; p’e3’e

[yeni doğum yapmış olup iyi] süt veren (evcil hayvan) : manç’vale; lulvoni; muzimare

sütlaç : sutlaç’i, sut’li

sütlü : mjalvali

sütten peynir alındıktan sonra kalan yeşil renkli sıvı: ç’enç’eni; tani[2]

[döllenmiş olduğundan dolayı] sütü azalan (inek) : muzimare

[sağım hayvanının] sütü kesil- : mesk’urun, meskurun; nisk’urun, niskirun

[inek] sütü vermeye devam etme- : nit’oçay

[sağım hayvanı] sütünü kes- : niskurinams, niskirups/ niskiraps

süz- : n3’orums/ n3’oruy; n3’irums/ n3’iyums/ n3’iyups/ n3’irups

[bir kabın içine] süz- : cen3’orums/ cen3’oruy, gen3’orums, gen3’irums/ gen3’irups

[(bir şeyin) suyunu] süz- : go3’un3’orams; go3’un3’irams/ go3’un3’iraps, gu3’un3’irups, gu3’un3’iraps

[(önce ayrı ayrı olan) sıvı aynı kaba] süzerek dök- : ok’on3’orams; ok’on3’oruy/ ok’on3’orums; ok’on3’irums/ ok’on3’irups

süzgeç : suzgi; suzgeçi

[süt vs süzmek için kullanılan küçük bakır] süzgeç : on3’orale, on3’irale/ on3’iyale

[fındık] süzgeci : mek’iyaloni

[ter] süzül- : 3’ordun; 3’rodun, 3’orodun/ 3’odun


Ş


şafak : tanuri, tanura[1], tani[3]; tanora

şaka : şaka, şak’a

[biri ile] şakalaş- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters

şakırda- : şaşalamsIV

[birine] şaklabanlık yap- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters

şal : şalba

şalvar : şavvali, şalvari

şalvar-pantolon : 3’ik’va

şamar at- : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; mvoç’apxay, dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps

şans : ik’p’ali; zariII; igbali; şansi

[dudaklarını vs] şapırdat- : ç’apxumsI -5

şapka : dudi-cetvale; şapka; p’atara

[bacanın tepesine konulan tenekeden] şapka : şap’k’a

şapkanın siperliği : dudi-cetvaleşi parpa[1]-III

şapşal : gangu

şarap : non3’ore; ğvini; şaap’i, şarap’i; x’viniI

şarılda- : çxiyalams

şarkı : t’rağoda, t’rağuda, t’rağudi; birapa

şarkı söyle - : t’rağodums, t’rağuduy, t’rağoduy, t’rağudams; ibirs

[bir kenarda] şarkı söyle- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams

[biri için] şarkı söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps

şarkı sözleri : ot’rağodu-lak’irdepe; ar miti na-t’rağudupeşi zit’ape; t’rağudaşi nena; biyapaşi nenape; birapaşi tkvalape

şaşı olan kimse : toli-gulakteri

şaşır- [= (yanlışlıkla) gerek olanı ayırt edemez hale gel- ]: gvaşaşen, gaşaşen

şaşır- [= hayret et-] : goişaşen; gonsk’udun; guişaşen

şaşır- [= kafayı yiyip akılsızca şaşır-] : ap’ant’en

[yolunu] şaşır- : gza gvaşaşen; gza ant’alen[2]

şeftali : at’amba, ant’ama

şehir : p’oli[1]

şeker [= sakaroz, früktoz ve glikoz]: şeçeri, şekeri

şeker [= akide şekeri] : loyaIV-a; şeçeri, şekeri

Şeker bayramı : Şeçeri-barami/ Şeçeri-bayami; Op’içu-dandra; Şeker-bayrami; Remezani-bayrami, Remezan-bayami

şeker pancarı : msut’olya

şekerli tadı olan : loya; lo3a; lox’a

şelale : maçxa; çaçxa; geçaçxaloni; meçaçxaloni, meyaçxaloni

şemsiye : semsiye; şemşiye

[ispinoz vs] şen şakrak ol- : 3’i3’vilay, 3’vi3’vilay

şerbet : loya; şerbet’i, şerbeti

şerç : mundi

şey : şeyi[2]; ondi

Şeytan : şeyt’ani[2]

şımar- : elim3kven

şımarık : elam3kveri

şıra : guri-3’ari; loya, lova

şırılda- : şişilams; şirşilayII; şişilay[2]; şiyaleps

[arı] şırıldama [andıran sesi çıkar-] : burinams

şiir : şiiri

[Lazların geleneksel aşık] şiiri ve şarkısı : dest’ani/ destani

şikâyet et- : dolut’ams/ delut’ams, dolut’ay; numğezamsII; ok’ut’alams

[birinin bir şey konusunda] şikâyeti var : omç’un

şilte : şilte

şimdi : hus, huy; ha3’i, a3’i

şimdi nedenini iyi anladım ki : p’a[3] hemu-şeni

şimdiden : husuşa, hust’eraşa, hust’işa; ha3’işen, a3’işen

şimdiden az önce : huy-daya; ndğura, mdğura, mdğora, ndğora

şimdiden az önce beri : mdğuraşen beri; mdğora-şkule; ndğoraşen doni

şimdiden az önceki : ndğuraneri, mdğuraneri, mdğoraneri, ndğoraneri

şimdiki : hust’ineri; ha3’ineri, a3’ineri; handğaneri; dğaineri

şimdiye kadar : huşa, huyşa

şimşek çak- : divalams/ divalay; dit’va3’ay; divalen, divals, nvalun, gonvalums, valums[2]/ valups

şirazesinden çık- : nz*iz gelams

şiş : ncxili

şiş- : imbaren; ibaren

şiş- [= şişlik ol-] : floxt’un, froxtun

[(birine ait bir şey) öteye doğru] şiş- : golamgvanen

şişe : şuşe

[kebap] şişi : çebapi-şişi; ç’iç’ili-nçxiri; şişi; kebap-şişi

şişir- : ombarinams/ ombarinay, ombarams; obarams/ obaraps, obarups

şişlik/ şişkinlik : mbara; froxti, floxti; mbareri; p’up’u3’i; k’op’i

[vücudundaki] şişikliği indir- : cefloxt’inay

[vücudundaki] şişiklik in- [= şişiklik kaybol-]: cafloxt’en, cofloxt’un, cufloxt’un, gyufroxtun; froxti gyuxtams/ froxti gyuxtaps; k’op’i gyuxteps

şişlik ol- : floxt’un, froxtun

şişman : cektaperi; mgvaneri

[çok] şişmandır : ok’oç’ordun

şişmanlat- : omgvanams

şoför/ şöför : şuferi, şofori

şoförlük/ şöförlük : şuferluği; şoforoba

şoke ol- : gamazurzams

Şubat ayı : 3’ulu-tuta; Gujuği; Tuta-3’ut’a; K’uç’uği; Kundura; Tuta-mk’ule


T


tabak : sağani, saxani; t’abaği, tabaği

taban : t’abani

tabanca : dok’anaşe/ dok’anaşa; donk’anaşe; p’ara; ot’oçape, ot’oçaşe/ ot’oçaşşe; livori; t’abanca; ostomiloni; luveri

tabiat : tabiati

tabii : çkva

[yemeğin, yiyeceklerin, içeceklerin] tadı : k’vana; nost’oni, nostoni

[pişmiş olduğu bilinen yemeğin] tadına bak- : ik’onams

[pişip pişmediğini anlamak için pişmekte olan yemeğin] tadına bak- : cik’onams

[yemeğin] tadına bak- : ci3aday; no3aday/ no3adams; 3aduyII; nostoniz o3’k’en; nostoniz go3’k’ers

tahammül et- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims

tahmin et- : gyuzadams, gyazaden

tahra : burç’uli

tahrik ol- : maçiçkinen

[(kap kacak, demlik, döşeme vs’den kirini pasağını çıkarırcasına)] tahriş ederek ov- : şliç’ums, şiç’ums; şliç’oms, şliç’ups

tahta : pi3ari, pisari

tahta bank : t’avliI

tahta döşeme : mandoma

tahta kiremiti : k’avari; xart’oma, xart’uma

tahta oturak : n3xandari, 3xandari; m3xadari

[basit] tahta oturak : t’avliI

tahta parçası : t’avliII

[saç üzerindeki hamuru çevirmede kullanılan saplı] tahta parçası : cenktaşe

tahtakurusu : mk’orida

tahtası eksik olan : ugamamk’asu; ubğu

tahterevalli : en3’a-cen3’a; 3’ilimoniII; on3’ona, en3’ona-gen3’ona, e3’ina-ge3’ina

tak- : cobams/ cobay; cuduy; codginay; gedgums; gedgims/ gedgips; gyodginams/ gyodginaps

[ateş zincirine bir kazan] tak- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps

[(kendi) boynuna] tak- : dolibams/ delibams, dolibay

[dik duracak şekilde] tak- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps; gedgims/ gedgips

[(kendine ait bir yere) dik duracak şekilde] tak- : geidginams

[(birinin veya bir şeyin bir yerine) eğreti bir şekilde bir şeyi] tak- : nubams/ nubay

[(kendine ait) elbiseye (bir şeyi)] tak- : giçaneps

[etrafına] tak- : guk’limams; gvok’limay; gvobay[1]; gok’idams/ gok’idaps, gvok’idaps

[(kendi) etrafına] tak- : goik’limams/ goik’limay; goik’idams/ goik’idaps; guik’idaps

[(kendi) giysinin bir kısmına bir şeyi] tak- : niçanams/ niçanay

[(iki ucu birbirine bağlı) halka şeklinde olan bir şeyi birine] tak- : dolok’idams/ dolok’idaps

[(iki ucu birbirine bağlı) halka şeklinde olan bir şeyi kendine] tak- : dolik’idams/ dolik’idaps, dilik’idaps

[kanca vs’yı (bir şeye)] tak- : mok’uğams/ mok’uğay; ek’uğams/ ek’uğay; geluğams[2]

[(bir şeyin) kenarına] tak- : elok’limams, elvok’limay

[(birine) küpe vs] tak- : nok’idams

[(kendine) küpe, toka vs] tak- : nik’idams/ nik’idaps; niçaneps

[rozet, düğme vs gibi küçük eşyayı] tak- : nubams/ nubay

[(bir yere) toka vs] tak- : elodaz*ams

[(kendine) toka vs] tak- : elidaz*ams

[(birine ait bir şeyin) yan tarafına bir şeyi] iliştir- : eludaz*ams[2]

[yüzük] tak- : cidums; moidums

[(birine) yüzük ya da bilezik] tak- : cudums/ cuduy, cudvams, gyudums, gyudumers, gyudumels, gyudvars

[(kendine) yüzük] tak- : moidums, moiduy; midvams; moidumers, moidumels, muidvars

takattan düş- : burgulepez go3’ilams[1]; burgulepez go3’ulams; burgulepez nulams

takdir et- : cazaden

[(bir şey bir şeye)] takıl- : nağen[2]

[(birine ait) aşağıda bulunan (bir şeye)] takıl- : geladven

[(kazan) ateş zincirine] takıl- : niben; nik’iden

[(biri) belirli birine] takıl- : noçkins

[birbirine] takıl- [= kavga et-] : ok’obun

[(birinin) elbisesine] takıl- : ilak’iden

[(bir) konuya] takıl- : ek’uğay/ ek’uğams

takılı : meçaneri

[(birine veya bir şeye) doğal olarak gereken bir şey] takılı dur- : nunçay

[düğme, apolet] takılı dur- : cençars/ cenças; ceçaneri on; conçars/ conças; gyoçans

[(bir şeyin bir yerinde) eğreti bir şekilde] takılı dur- : nubun; nudgun

[rozet, düğme vs gibi küçük eşya bir yerde] takılı dur- : nubun

[birinin arkasına] takılıp git- : ek’vayonen

[(kuş) ip tuzağına] takılıp yakalan- : niben; nik’iden

[yüzük] takılmış haldedir : mozun; moz*in

[alet] takımı : t’akimi[1]

[futbol] takımı : t’akimi[2]

[kendi vücudunun bir kısmına bir şeyi] takın- : niçanams/ niçanay

takip et- : ek’aunen

[dışarı doğru] takip et- : gamvayonen, gammaonen

[dik aşağıya] takip et- : cayonen, caonen

[içeriye] takip et- : amvayonen, ammaonen

[(biri Kur’an vs seslenerek okurken) başka biri onu gözleri ile sayfadan] takip et- : nooms; goloyonams

takla : tiş-k’up’ani

[birini alaycı şekilde] taklit et- : gyaz*i3ams

[ailelere verilen] takma adı : elaçama

[kapı vs kapatmak için kullanılan tahta] takoz : t’ak’ozi, t’ak’o

taksi : taksiI

takunya : nalini; takuna; lalini

talebe : t’alebe

talih : t’işi

tam : tam

tam kurumamış [= nemli] : nt’eni; t’laza; t’eni

tamir : tamiri

tamir et- : 3’oxums[1]-II/ 3’opxuy[1]-II; ce3’opxums/ ce3’opxuy; tamiray; ge3’opxums; oduzanams; om3’vanams/ om3’vanaps, m3’vanums/ m3’vanups

tan : tanuri, tanura[1], tani[3]; tanora

tane [= bitki tohumu] : k’ak’alaI, k’ak’ali[1]-I

tane [= sayı birimi] : tane; teği[2]; k’ore3xala; k’ak’alaII, k’ak’ali[1]-II

tanele- : n3xunums; k’ak’aluy/ k’ak’alums/ k’ak’alups; n3xunups

[mısır, fasulye vs’yi] tanele- : ntolums/ ntoluy; un3xunams

[mısır koçanını, buğday başağını vs] tanele- : kurçolums/ kurçoluy; kirçolums/ kirçolups

tanı- : içinams/ içinay, içinoms, içinops, içinaps

tanıdık : çinaperi, çinoperi; na-içkinen; çinoberi

tanın- : içininen; içinoben

tanınmış : çkinaperi

tanıştır- : oçinapams/ oçinapay; oçinobapaps

tanıt- : oçinapams/ oçinapay; o3’irams/ o3’iray/ o3’iraps

Tanrı : T’angri, Tangri, Trangi; Ğormot’i, Ğormoti

tansiyon : tansiyoni

tapa : 3’up’i[1]; 3’up’a[3]; metragale

tapala- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups

tara- : n3xonums/ n3xonuy[2]; sxonuy; 3xons, 3xonums, 3xonups

[kendi saçlarını] tara- : in3xonams/ in3xonay; isxonay; i3xonams; i3xons; i3xonups

[birinin saçlarını] tara- : un3xonams, un3xonay; u3xons

taraf : t’arafi; semti

[bir] taraf : ar k’elendo

[birine] taraf ol- [= birinin tarafını tut-]: eluren

[bir şey] tarafa/ [bir şeyin] tarafına : ktee; k’ale, k’ele

[bir şey] tarafından : k’elendo

tarafta : k’ales, k’eles

taraftaki : k’eleni

taraftan : k’eleşe, k’eleşen

[kendir taramak için kullanılan bir cins] tarak : on3xeci; t’araği; o3xoci; o3xot’ale

[saç taramak için kullanılan] tarak : on3xeci, on3xone[1]; o3xeci; o3xoci

[değirmene gelen sudaki yaprakların su tankını dolmasını engelleyen] tarak biçimli süzgeç : mekosale

taranmış (saçlar) : svareri

tarif et- : nogurams/ noguraps

tarihî/ tarihsel : tarixuri

tarla : tarla

tarla [= sebze bahçesi] : livadi; ont’ule

tarla [= yerleşim yerinden uzak bulunup otlak veya küçük bahçe olarak kullanılabilen ya da odun gibi gereksinmelerin karşılabildiği çok verimli olmayan arazi] : ona, x’ona

tarla iş yeri : nap’iri [= tarlada yapılan bütün işlerde (çay, fındık, kazma, ekme, biçme vs) insanın elindeki orak ya da kazmayla birkaç adımla sağına soluna ulaşabileceği 5-6 metre genişliğinde bir alan]

tarla kuşu : tipi-k’inçi

tarlayı aç- : dodumers

tart- : 3’onums/ 3’onuy; ge3’onums; 3’inums/ 3’inups

[elle tahminî olarak] tart- : moi3’onams/ moi3’onay; moi3’inams/ moi3’inaps, mui3’inups, mui3’inaps

tartakla- : goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups

tartı aygıtı : k’antari; o3’onaşe; o3’inale

tartıl- : i3’onen

tartış- : ok’ilak’irday

[benim] tarzda : şk’imeburi

[senin] tarzda : sk’aneburi

[sizin] tarzda : t’k’vaneburi

tas : t’asi[1]

tasa : meraği

tasalan- : cozurinams; guri cat’en; guri danç’en; e3’vabğen

tasalanmış halde : merak’li

[çocukları uyutmak için uydurulmuş imgesel] tasarım : dundu

[erkek insan azmanı olarak düşünülen imgesel] tasarım : germa-k’oçi/ gemma-k’oçi

[erkek insan biçimli bir] tasarım : k’onç’olozi

[kadın olarak düşünülen imgesel] tasarım : ç’ik’a, ç’ink’a

[salatalıkları büyümeden koparan çocukları korkutan imgesel] tasarım : nenei; dida-mangi3’a, dida-mangisa, dida-k’in3’uri, dida-mp’ilu; kçin-k’ok’ari/ kçin-k’uk’ari

tasarla- : izmonay/ izmonams, izmons; ozmons/ ozmonams; it’urs

taş : kva

taş dibeğin eğri ahşap tokmağı : mangana

taş dibek : oçambre, oçamre, çambre, onçamure; nçxvari-kva; 3’ilimoniI

[ateşte konan sıvı] taş- : empun; epun; epums; yepun

[süt] taş- : mpun; gepums

[(bir) sıvı (bir şeyin) üstünden beri tarafa] taş- : moyaben

taş gibi [= kuvvetli ve sert mizaçlı]: ğurz*uli-steri

taşak : vaji, k’vaji

taşaklı : k’vacala, k’vaconi

taşı- : torums[1]/ toruy; zdums, zdims/ zdips[1]; t’irups

[alttan yukarıya] taşı- : ezdums/ ezduy; ezdims/ ezdips, yezdips

[sırtında bir şeyi] taşımış haldedir : mobun[1]; mvobun

[cansız nesneyi] taşıp dolaş- : goiğams/ goiğay, goimers/ goimels, guimers, guimars

taşlı/ taşlık [= taşı çok olan] : kvalona, kvaloni; kvaononi

taşlık [= kuşlarda bulunan mideye benzer sindirim organı; katı, katıca, kursak]: xunç’k’uli[1]; jurguli; o3’k’int’ale[2]; xvançi

taşlık yer : kvalepuna, kvalepona, kvalopona, kvaapuna

tat : k’vana; tadi; nost’oni, nostoni

tâtil : tedili, tatili[1]; tadili; moşvacina; moşvacinu

tatlı [= şekerli tadı olan] s. : loya; tatli; lo3a[2]; lox’a

tatlı [= tuzlu, ekşi, acı vs olmayan] s. : loya, lox’a

tatlı [= tatlı yiyecek] i. : loyaIV-c

[kabaktan yapılan bir] tatlı i. : lap’a

[peltek] tatlı : lo3a[1]

[un, süt, yumurta ve şeker katılarak fırında yapılan bir] tatlı i. : gem3xineri

[uyku hakkında] tatlı s. : nostonyari

[yufkanın içine şeker helvası konularak yapılan bir tür] tatlı i. : kede

tatlı olma durumu : lo3anoba

tatlı su : loya 3’ari; k’vana na-uğun 3’ari; lox’a 3’k’ari

tatlı sucuk : kyume

tatsız [= nahoş] : lon3a; lo3a

tatsız [= tuzsuz] : kança

tav : mgvana

tava : t’ağani; tava[2]; t’ava

[küçük] tava : t’ağani3’a

tavada pişirilmiş ekmek : papa[1]

tavala- : t’ağanums/ t’ağanuy/ t’ağanups; cet’ağanuy, get’ağanums

[ne var ne yok hepsini] tavala- : meyat’ağanums

[tekrar] tavala- : meyat’ağanums

tavalanmış [= tavada kızartılmış] : t’ağaneri; cet’ağaneri/ cet’t’ağaneri, get’ağaneri

tavan : on3xodure; tavani; nç’eriI, ç’eri[2]-III

tavan arası : on3xeni; osxone, o3xone, on3xone[2]; nç’eriII, ç’eri[2]-I

tavanın sapı : t’ağani-k’iti

tavla : tavla; tuği; tavli; t’avliIII

tavlı : cektaperi; mgvaneri

tavşan : t’auşani

tavşankulağı : moç’emundi

tavuk : korme, kotume

[genç] tavuk : varya

[henüz yumurtlamaya başlamayan genç] tavuk : daduli

[kuluçkaya oturan] tavuk [= anaç tavuk] : monç’e, monç’o, monç’ve, monç’va

[yeni yumurtlamaya başlayan] tavuk : vari3’a

tayyare : t’eyare, t’iyare/ t’iyyare; uçaği

taze : ağanişi; taze; çuçku, çiçku, çiçxu

taze fasulye lifi : lori

tazeliği gitmiş [= yarı kurumuş](meyve) : tkomineri

[toplanan sebze] tazeliğini yitir- : purcun, purjun, prucun; çunun

tazyik : taziği

tazyikli : gombareri; bzit’a

[birine] tebessüm et- : nodi3ams; eluzi3inay; nozi3ay; noz*i3ams; eluz*i3ams, eluz*i3inams, iluz*i3aps

[(birinin) dış hastalıklarını, yarasını, beresini] tedavi et- : uşvelams

[(birinin) iç hastalıklar için] tedavi et- : coktinams/ coktinay; ok’arams/ ok’aams

[(birinin) yarasını] tedavi et- : uşvelams; duşolaps, duşvolaps

[(kendisinin) yarasını beresini] tedavi et- : ok’işvels; işvelams

tedavi ol- : cikten; ik’aren/ ik’aen

tedirgin ol- : k’ayoba docun

tek : xvala

tek tük : teği tuği

teker teker : teği teği; tito tito; ar do ar

tekerlek : p’ayi, p’ap’ayi; tekerleği

tekerlek biçimli şey : kara

tekme : borç’i; kursi, kusi, kuski, kusu

[süt sağarken inek] tekme at- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms

teknik : tekniği

teknoloji : tekniği

tekrar : xolo[1]

tel : nteli, teli

tela : t’ela

telâş : talaşi/ talaş

[başı] telâşlı : ti dveri, di dvaleri, dudi dveri, ti seneri, ti gokteri

teleferik : teleferiği

telefon : telefoni

telefon numarası : telefoni-numara

televizyon : televizyoni

tellak : t’ellak’i

tembel : muanat’i; tembeli

tembel ve ağır hareket eden : zunt’i

tembellik : muanat’iluği

[davranışlarında] tembellik olan : tutula[2]

tembih et- : çinadums/ çinadumers; ceçinadums/ ceçinaduy; coçinaduy; dinduy; oxondvay/ oxonduy; utembiğay; dvandvapun

tembihli : çinadveri

temel : temeli

temelli : temelli

temiz : paği

temizle- : pağums/ pağuy/ pağups

[ağaç altındaki ot, diken, çalı vs’yi] temizle- : kosums; ğarums; klimuy; kvinums; nç’varums

[ağaç altındaki ot, diken, çalı vs’yi öteye doğru] temizle- [= kes-]: golanç’varums

[(fındık, çay vs’nin) altını (ot, diken vb’den)] temizle- [= kes-] : e3’uşk’oray; e3’uç’k’orams, e3’uç’k’irams/ e3’uç’k’iraps, i3’uç’k’iraps; k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray

[ağacın dallarını] temizle- [= kes-]: goç’k’orums, goç’k’orams

[bahçeyi] temizle- : temizay

[balık] temizle- [= ayıkla-] : 3xot’umsII/ 3xot’ups; otemizanams

[(kendi) borcunu] temizle- [= öde-]: goipağums/ goipağuy, guipağups; pağums

[(bir şeyin) etrafını] temizle- : gopağums/ gopağuy/ gopağups

[(kendi) etrafını] temizle- : goipağams, goipağums, goipağay, goipağuy, goipağaps

[suyun bol akmasını sağlamak için tarladaki küçük su kanalının içini] temizle- : gondğvarums

[kedi veya kuş] temizlen- : iğlimay

temizleyip parlat- : gonculuy

Temmuz ayı : Ç’uruğayi, Ç’uruği, Çuruği, Çuruğayi; K3apa; Tuta-k3ala

tencere : tencere

teneke : teneçe, teneke

tenezzül et- : nik’ardams/ nik’ardaps

[insan yüzünün normal] teni : çere, ç’ere; peri[2]

[güzel] tenli : çereli

tepe : rak’ani, rak’k’ani

[bacanın] tepesi : (bacaşi) tepe

[düz yerlerdeki] tepecik : bunksi

[düz yerlerdeki küçük] tepecik : bunksina

[eğimli alanlardaki] tepecik : tumbi

[eğimli alanlardaki küçük] tepecik : tumbina

tepele- : montxams

[dar bir yere] teperek sıkıştır- : mçikoms

[bitkilerin] tepesi : dudi

[kazmanın] tepesi : dudi

[(bir) şeyin ya da bir yerin] tepesi : k’un3’uli

[bir şeyin] tepesini aşarak geç- : moyulun[1]{moyo-}; moyilams; moyulun[3]{moya-}

tepetaklak : argi-burgi, argi-bargi; ti-k’up’ala/ ti-k’up’p’ala, ti-k’up’eni, ti-k’op’ali

tepetaklak dönüp düş- : moikten

tepetaklak ol-/ tepetaklak devril- : moim3ken

[büyük ağaçların] tepeye yakın bölümü : madudai

[süt sağarken inek] tepin- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms

[toprağı el veya ayakla] tepip sıkıştır- : t’ambums/ t’ambuy; banik’ams, gobanik’ams

tepsi : t’epsi

[büyükçe] tepsi : lengeni

ter : upi

terbiye : terbiye

terbiyesiz ve arsız (çocuk) : k’op’ele

tereke : doskidineri

tereyağı : puçişi yaği

[(kuş) büyüyünce yuvasını] terk et- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun

terli : upiyayi

terlik : terluği

terorist : teroristi

ters : tersi

ters çevir- : coninktams; conktay; gyoktams

tersine : ter3ine

[birini] tersle- : goluperdağay[1]

tersyüz et- [= içini dışa çevir-] : gamanktams; gamoniktams; gamvonktay/ gamonktay; gammoktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps; gamvoktaps

[yığılı olan bir şeyi] tersyüz et- : ekankuy/ ekankums

terzi : terzi

terzilik : terziluği

teselli bul- : ip’lanen, implanen, imp’lanen, imp’ranen; guri goindumers, guri goindvams

teselli et- : op’lanams/ op’lanay; omplanay; omp’lanams; lakums, olakinams

teselli olma- : var-dibağen

tesisat : tesisat’i

[taştan oyulmuş içi derin] tespi : gest’a, cest’a, grest’a/ gresta; k’i3i

tespih : tesp’ixi; tespiği

testere : oşk’oraşe; xerxi[2]

testi : çupi; test’i; kyupi; xica; katana; dergi; batmani

[küçük] testi : çupina

testis : vaji, k’vaji

testis yumurtası : k’ak’alaIII, vaji-k’ak’ala; k’vaciş k’ak’ali, k’vaciz k’ak’ali

teşekkür : teşek’k’uri

tetik : tetiği

tevzi et- : gopayams

teyze : bula; buda; dadi; bibiya

teyze çocuğu : eksale

tez : ordo; mani

tez canlıdır : şuri memç’vetineri uğun; şuri mekaçeri ren

tığ : tiği

tıka- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups

[oluğu vs] tıka- : metragums

tıka basa doldur- : gamamk’asums/ gamamk’asams; molomk’asams; nz*gipumsI+III, nzgipuy, nz*gipoms/ nz*gipups

tıkacı : 3’up’i[1]; 3’up’a[3]; metragale

tıkaç : st’up’a

tıkan- : napşen; ninz*gipen

tıkırdat-/ tıkla- : norarams/ norayams, norayay; nok’ank’ams/ nok’ank’aps

tıkıştır- : nz*gipumsII

tımar et- : go3xop’ums

tıngırdat- : celvoç’andinay

tıpa : 3’up’i[1]; 3’ip’a[3]; metragale

tıpkı z. : 3’imindi

tıpkısı : 3’iminde[3]

tıraş : t’raşi

tıraş et- : bğams/ bğay, bğims/ bğips; ibğams/ ibğay/ ibğaps; ubğams/ ubğay, ubğims/ ubğips

[kendi etrafını] tıraş et- [= saç veya sakalının uclarını düzeltirip kes-] : goibğams/ goibğay/ goibğaps

tıraş makinesi : t’raşi-maçina; t’raş-makinasi, t’raşişi makina

[kendi kendine] tıraş ol- : ibğams/ ibğay; ibğims/ ibğips; ibğaps

tırmala- : xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums, gopu3xonuy, gopu3xoluy, gopusxoluy, gopu3xolups

[kendini] tırmala- : goipu3xonay

tırman- : dvaben

[toprak] tırmığı : o3ijonaşe

tırmık : lifani;; opusxale; bu3xi

[ahırlarda gübreyi çekmek için kullanılan] tırmık : mandre-gamağmalaşe

[yaprak toplamaya yarayan] tırmık : pavri-okosaşe

tırmıkla- : çizonuyI; 3ijonuyI

[insan ve yırtıcı olmayan hayvanlardaki] tırnak : bu3xaI

[yırtıcı hayvanlardaki] tırnak : ç’angi[2]

tırnakla- : xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums, gopu3xonuy, gopu3xoluy, gopusxoluy, gopu3xolups

[bir şeyin üst kısmını] tırnakla- : cexarums

tırnaklı : ç’angoni

tırpan : drap’ani, drep’ani, dep’rani; drip’p’ani; drap’ani-burç’uli; tirpani

tırtılböceği : k’ut’umzumu

tilki : mç’apuII; meli; 3kvit’i

titiz : titizi; mç’ipaşa

titre- : dardalams/ dardalay; araxunen, raxunuy, iraxunams, raxunoms; tirtinams, tirtins, uxutirtins, uxvatirtinen; z*anz*alaps

[(birinin) göz kapakları] titre- : uzurayI

[insan korkudan] titre- : patkalams

titret- : odardalinams/ odardalinay

tiyatro : t’iyat’ora, tiyatro

tohum : tasi; mç’k’emi, ç’k’emi

tohum [= çekirdek] : p’ip’ila

tohumluk : tasiluği; tasişi

tohumu ek- : tasums/ tasuy/ tasups

tohumun ekildiği yer : cetasule1, getasule1

[sebze, kabak, salatalık vs’nin] tohumunu ek- : cotasams; cetasuy; cotasay, gyotasams/ gyotasaps

tok : nz*ğeri; zğeri, z*ğeri; gz*eri

toka : firk’etaII; toka

tokat : t’a3’a

tokat at- : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; moç’apxams, t’a3’a mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un, mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps

tombul : kovali st’eri

tomruk : yat’oniIII-2; gvarcali; çutuği, kyutuği; cirek’i/ ciyek’i

tomurcuk : k’ump’i; k’uk’un3i; k’urump’i; k’up’uri; k’ump’u(r)i; k’u(r)ump’i

[ağacın] tomurcuk veren yeri : toliV

tomurcuklan- : gaminç’aren; ik’uk’un3en; gamik’urump’en; ik’urump’en; gamiç’aren

[meyve ve sebzelerin] tomurcukları oluş- : k’up’uri gaminç’aren

tomurcuklu : k’ump’uroni

top [= yuvarlak bir şey] : bulti1

top [= oyunda kullanılan top] : t’op’u, t’opi, t’op’i; burti, bulti2

top kapmaca : bulti-cubalaşi

top top yap- : butolups

topak : k’vari[2]-II

topalla- : itopams/ itopay; itopals; isikmarams

toparla- [= çeki düzeni ver-] : lagums; golagums

toparla- [= hazırla-]: k’arxums/ k’arxuy[1]; ok’ok’arxums/ ok’ok’arxuy

[eşyaları] toparlayıp yerleştir- : mç’k’eşums; bargums, nubargams

toparlak : mumgvarlaği; murgvala, mungvala, mugvala, mogvala, morgvali/ mogvali, murgvali/ mugvali

toparlak yap- : gomugvalams; butolups

topla- : k’orobums/ k’orobuy/ k’orobups

[canlı varlığı bir araya] topla- : ok’upinams[1]/ ok’upinay

[cansızı bir araya] topla- : ok’iğams/ ok’iğay/ ok’k’iğay; ok’imers, ok’imars

[kendisi için] topla- : ik’orobams/ ik’orobay/ ik’orobaps/ ik’orobups

topla- [= derle-] : gvok’arxay

[büyükler tarafından toplandıktan sonra dalda veya yerde kalan fındıkları çocuk] topla- : imlesurams; guik’orobups

[lahana, marul, pazı vs gibi sebzelerin etrafındaki yapraklarını] topla- : go3’ilams[2]

[meyve, sebze, çay vs’yi] topla- : 3’ilums/ 3’iluy, 3’iloms, 3’ilups

[meyve, sebze, çay vs’yi az miktarda] kopar- : me3’ilums/ me3’iluy, me3’iloms, me3’ilups

[salatalıkları çok küçükken hepsini] topla- : k’imp’irums

[bir araya] toplan- : ok’ibğen; ok’ik’orobams; uk’uibğen

[(hayvan, böcek vs bir) araya] toplan- : ok’ip’inen

[(canlı varlık) düşey doğrultuyla derin kapalı yere kendileri isteyerek] toplan- : dolipinen

[(canlı varlık) yerden yukarıda bulunan bir şeye kendileri isteyerek ] toplan- : celipinen, gelipinen

[(böcek) yanlamasına derin kapalı mekânın içine] toplanmış haldedir : meşk’obğun, meşk’vobğun; meşobğun, mişobğun, mişvobğun

[Çamlıhemşin] Topluca köyü : M3’anu

[Çamlıhemşin] Topluca’lı : M3’anuri

toplu iğne : k’op’ali

toprağı kopmuş olan (yer) : moşk’vaperi

toprak : let’a

toprak kap : çupi, kyupi; xica; katana; dergi; batmani; zameli

[testi büyüklüğünde] toprak kap : k’van3a

toprak kop- : caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven

[konuşana doğru] toprak kop- : mont’ro3’un

toprak küp : çupi, çupina, kyupi; xica; katana; dergi; batmani

toprak tencere : k’van3a; zameli

toprak yumağı : k’ork’ot’i

topuk : kuri

topuz : k’op’ali; k’op’p’a

[kendir dövmede kullanılan bir çeşit] topuz : 3’ari-k’op’aliI

torba : aç’uII; p’indi; t’orba; t’urva[1]

[ağzı büzülebilen, genelde hayvanlara tuz vermek için kullanılan küçük] torba : aç’u-p’indi

[küçük] torba : t’orbina

[sırtta taşınacak malzemenin konacağı] torba : mobalaşe; mobumaşa

[küçük] torun : montina

torun : monta, mota

toygar : tipi-k’inçi

toynak : bu3xaII; kaçaçi

toz : tozi; xişili; mxişili

[çok şiddetli rüzgârlarda] toz-dumanın havada uçuşması [= toz bulutu]: zifoziII

toz toprak : post’oxi

toz topraklı : post’oxyari

[herhangi bir şeyin artığı olan] toz ve kırıntı : zifoziI

[(bir şeylerin ardında kalan] tozdan daha büyükçe parçalar : pirçi

tozlan- : ipirçen; itozen

tozlu : mxişiyoni

Trabzon şehri ve ili : T’rabozani, T’rap’uzani

traktörün römorku : kasa

tramvay : akroni

tuğla : tuğla, tuğula

tuhaf : t’evaffi; sefali[2]

tulum : guda

tulum çalgısı [= gayda]: 3’em3’e[2]; guda3; t’ulumi, tulumi

tulum çalgısının ses veren düzeneği : 3’em3’e

tulum çalgısını çalmak için şişirilerek kullanılan hava haznesi : guda

turist : turist’i, turisti

turp : targami; buleç’i, bulek’i

turşu : t’urşi, t’ruşi; mç’oxali, mç’axala; ç’arxala, ç’axala

turuncu gelincik : k’odapapara

[güreşte] tuş et- : docinams

tut- [rahatsız et-; ahı tut-]: ak’nen

[abdest/ aptes, osuruk vs’yi] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps

[(bir şeyin) altına (başka bir şeyi)] tut- : e3’uk’açams/ e3’uk’açay; e3’ukaçams/ e3’ukaçaps, i3’ukaçaps

[arabayı] tut- [= arabayı geçici ihtiyaç için kullan-]: ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps

[avucuna] tut- : dolik’açams/ delik’açams, dolik’açay, dolikaçams

[çevreleyerek] tut- : guk’açams/ guk’açay, gukaçams/ gukaçaps; guikaçeps

[(birini) elinden] tut- : elvak’nen, elank’nams, elak’nams, elak’nen; ilak’neps

[elle] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps

[(kendisi için) elle] tut- : dik’açams/ dik’açay; dikaçams/ dikaçaps

[elle bir araya] tut- : ok’ok’açams, ok’ok’açuy, ok’ok’açay, ok’okaçams/ ok’okaçaps

[elinde sımsıkı] tut- : dolik’açams/ delik’açams, dolik’açay; dolikaçams

[(bir yere gitmeye izin vermeden) evde] tut- : dokaçams

[futbol takımını vs] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps

[iki elin arasında sıkmadan, kaçmasını ya da düşmesini engelleyecek şekilde, muhafazalı bir şekilde] tut- : dolikaçams, dilikaçeps

[kendini] tut- : ik’açen

[kendisi ayakta iken çocuğu vs kaldırıp koynuna] tut- : e3’ik’açams/ e3’ik’açay, e3’ikaçams/ e3’ikaçaps, i3’ikaçaps

[kendisi için bir arada] tut- : ok’ik’açams/ ok’ik’açay

[kendisi için veya kendisininkini] tut- : ik’açams/ ik’açay, ikaçams/ ikaçaps

[(bir şeyi bir şeyin) üstünde] tut- : cok’açams/ cok’açay, gyokaçams/ gyokaçaps; yokaçams/ yokaçaps

[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] tut- : meşk’ok’açams, meşk’vok’açay, meşk’ok’açay; meşokaçams/ meşokaçaps; mişikaçeps

[(birini bir yerde) zorla] tut- : elok’açinams; elvok’açay, elokaçams/ elokaçaps, ilok’açaps, ilvokaçaps

[elinde bir şeyi] tuttur- : dok’açams, dvok’açay, dok’açay

[hesabı] tuttur- : duğirams

[koltuğunun altına bir şeyi] tuttur- : elok’açams; mxuci-duği e3’vodvapay; ğalacicas e3’okaçapams

[düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içinde] tutul- : dolik’açen/ delik’açen; dolikaçen, dilikaçen

[elle] tutul- : geik’nimen

[güneş veya ay] tutul- : iç’open

[(bir) hastalığa] yakalan- : niç’open

[(bir şeyin) üzerinde] tutul- [= mahsur kal-]: cik’açen, geikaçen

[yağmura] tutul- : iç’open, niç’open

[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] tutul- : meşk’ik’açen; meşikaçen, mişikaçen

[(bir şeye) çevrelenerek] tutulmuş haldedir : gok’açun, gokaçun

[(birinin) elleri ile] tutulmuş haldedir : ok’açun, okaçun

[(bir şey birinin elinde veya koltuğunda) yan tarafta] tutulmuş haldedir : elok’açun, elvok’açun, elokaçun, ilokaçun, ilvokaçun

tutumla kullanıp yettir-: einç’inams/ einç’inay; ninç’inams

tutumlu olma durumu : suveri

tutun- : ak’nen/ ak’nams; cak’nen, gyak’nen, gyak’nams, gyakneps; mvak’nen

[(birinin) eline] tutun- : elvak’nen, elak’nen

tutunmuş : k’limeri, k’nimeri

[elle] tutnacak şey : gek’limale

tutuş- : nan3’inen

tutuştur- [= ateşi tutuştur-] : numbinams; nugzams; nudvinay/ nudvinams; nun3’ams/ nun3’ay/ nun3’aps; nun3’inams; amun3’ams; elun3’ams

[ilk yakılan ateşi] tutuştur- : gamogzams, gamvogzay/ gammogzay/ gamogzay; ok’ogzams, ok’vogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps

[sönmekte olan ateşi] tutuştur- : gamogzams/ gamogzaps, gamvogzaps

tuvalet : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale[1]-II; tuvalet’i, tuvalet’t’i

tuz : ncumu, mcumu, cumu

[bir hayvan] tuzağa düşüp yakalanmış haldedir : mebun

[bir hayvanı] tuzağa düşürüp yakala- : mebums/ mebuy; nobinams

[bir kuşu ip] tuzağına düşürüp yakala- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps

[balık] tuzağı : çert’i

[ip] tuzağı : dok’ap’inoni; kandara

[kuş] tuzağı : kandaraI; k’inçi-msxada; ragi

[ağlı kuş] tuzağı : op’ice

[at veya inek kuyruğu kıllarından yapılan kuş] tuzağı : kandaraIII

[çığırtkanlı kuş] tuzağı : gotveri/ gotferi

[kaygan düğümlü ot yemli kuş] tuzağı : t’abu[2]

[kaygan düğümlü sığırcık yemli kuş] tuzağı : irek’i[2]

[küçük kuşları yakalamak için sopa ve küçük ağaç dallarından hazırlanan kuş] tuzağı : kandaraI

[sırf sığırcık yakalamada kullanılan kuş] tuzağı : ragiII

[sırıklı ağlı kuş] tuzağı : elapaxoni; neferi

[tahta üzerine açılan çentikler ile at kuyruk kılından yapılan boğumlardan oluşan kuş] tuzağı : t’avli-n3’ari/ t’avli-n3’ai

[yemli ağlı sürü kuş] tuzağı : oç’aç’e

tuzak [= kapan] : k’apani; tuği; 3’ingiliç’iII; gedgale

[sırf sığırcık yakalamada kullanılan] tuzak : ragiII

tuzla- : mcumorums/ mcumoruy; ncumoruy/ ncumorums/ ncumorups, mcumorups

[düşey doğrultuyla derinliği olan mekânın içinde] tuzla- : dolomcumorums/ dolomcumoruy; doloncumoruy/ doloncumorums; dolomcumorups

[(hayvanı yüzdükten hemen sonra) derisini] tuzlayıp gererek güneşe asıp kurut- : k’arbuy

tuzlu : mcumeri, ncumoni

[çok] tuzlu : m3’utxe; ç’iç’ik’veri

tuzluk : oncumale

tuzsuz : umcumeli, uncumeli

tuzsuz [= tuzu yetersiz olduğundan dolayı tatsız] : kança

tuzsuzlaş- : inç’oren

tuzsuzlaştır- : nç’orums

[kaya] tuzu : k’enç’i-ncumu

tüberküloz : çoxot’k’a; marazi, mç’ipe-marazi, ince-marazi; veremi

tüccar : tuccari

tüfek : tufeği, tuffeği; t’ufeği

[soyu] tüken- : eç’k’odun, gamaç’k’odun; moç’k’odun; moik’vaten

tükür- : xaluy; mç’k’valuy; nç’k’valuy; nç’valuy; mç’k’valums; domç’k’valams; nç’k’valums, nç’k’vals

[bir şeyin etrafına] tükür- : gonç’valams; gomç’k’valay; gonç’k’valay; gomç’k’valams, gonç’k’valams/ gonç’k’valaps

[birbirlerine] tükür- : ninç’k’valams

[kendi etrafına] tükür- : goinç’valams; goimç’k’valay; goinç’k’valay; goimç’k’valams; goinç’k’valams/ goinç’k’valaps

[(birinin veya bir şeyin) üzerine yere paralel hareket ederek] tükür- : nonç’valams; nomç’k’valay; nonç’k’valay; nomç’k’valams; nonç’k’valams/ nonç’k’valaps

[(birinin veya bir şeyin) üzerine yukarıdan aşağıya doğru (= çatıdan vb)] tükür- : conç’valams; conç’k’valay, gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps; goyonç’valams; goyomç’k’valay

[yere] tükür- : dvomç’k’valay

[yere paralel hareket ederek] tükür- : menç’valams; memç’k’valay; menç’k’valay; memç’k’valams; menç’k’vals, menç’k’valums

tükürük : lemç’va, lemç’k’va, lemşk’va

tülbent : tutxu mbela; gotvalaII; xaseII

tüm : bit’umi; mtel/ mteli/ mtelli; telli

tümör : xuli

tümseğin kayması sonucu oluşan yer : gent’ra3eri

[düz yerlerdeki] tümsek : bunksina

[eğimli alanlardaki] tümsek : tumbina

tümsekli ve çukurlu : endra-cendra, endra-gendra, endrik’a-gendrik’a

tüne- : ciyanen; diyanen

tünek : doyanure

tür : tevuli

türe- : cinz*iren/ cinziren; imralen, imbralen, imbrialen

[balıkları] türet- : con3iray

Türk : Turki, Turk’i

Türkçe : Turkuli, Turk’uri

Türkiye : Turk’i-msva; Turçiye, Turkula, Turkiya, Turkiye

türkü : t’rağoda, t’rağuda, t’rağudi; birapa

türkü söyle-/ türkü yak- : t’rağodums, t’rağuduy, t’rağoduy, t’rağudams; ibirs

[atma] türkü söyle- : not’rağodams, not’rağuday/ not’rağudams; nobirs; nobirams/ nobiraps;

nobirs, nobiraps, nubirs, nubiraps

[bir kenarda] türkü söyle-/ türkü yak- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams

[biri için] türkü söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps

[biri için] türkü söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps

[şöyle ufak ufak] türkü söyle- : nut’rağodams

tütün : t’ut’uni; tutuniI

tüy : toma, ntoma; nç’a

[ince] tüy : puzuri

[birinin] tüyleri diken diken ol- : nç’a gant’en

tüylü : tomalyari


U


[bir şeyin] ucu : uci[2]

[kazık, mortek vs’nin] ucu : dudi

ucu sivri uzun : m3’ule

ucu torbalı sırık: bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’k’et’ali, xeç’k’edale

uç- : putxums; jun, cun; putxun[2]-II

[(kuş) beriye doğru] - : molajun; molaputxun; mok’aputxun, muk’aputxun

[(öbür taraftan) beriye bir yerin veya bir şeyin üstünden] - : moyojun

[(karşıdan) beriye doğru] - : moyoputxun[1]

[(kuş) çırpınarak heyecanlı şekilde kanat çırparak] - : putxun[2]-I

[karşıdan beriye süzülerek aşağıya meyilli] - : moyapuxunI

[karşıdan beriye yukarıya doğru kavis verip] - : moyaputxunIII

[karşıya doğru] - : meyojun; meyoputxun, meoputxun; mek’aputxun, mik’aputxun; meyaputxun; mijaputxun

[öteye doğru] - : golajun/ golacun, golaputxun

[süzülerek karşıya doğru aşağıya meyilli] - : meyaputxun/ meaputxun

[tünediği yerden başka bir yere, daldan dala] - : meyaputxun/ meaputxun

[üstten dik aşağıya] - : cejun/ cecun; ceputxun

[(bulunduğu yerden öbür tarafa bir yerin veya bir şeyin) üstünden] - : meyojun

[(bir) yükseltiyi (ağaç, tepe vs) aşarak] - : moyuputxun; moyoputxun[2]/ mooputxun; moyaputxunII

uçak : t’eyare, t’iyare/ t’iyyare; uçaği

uçakla seyahat et- : putxun[2]-II

uçkur : şibi[2]

uçup dışarı çık- : gamaputxun

[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] uçup gir- : meşk’ajun/ meşk’acun, meşk’aputxun, meşaputxun, mişaputxun

uçup git- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun

[elinden bırakmadan kendine bağlı olarak kuş, uçurtma vb’yı] uçur- : ojulinams/ ojulinay/ oculinay; oputxinams[2]/ oputxinay/ oputxinaps

[farklı yerlerde gezerek kuş, böcek, uçurtma vs’yi] uçur- : gojulinams; gvojulinay; goputxinams/ goputxinay/ goputxinaps, gvoputxinaps

[kuşu] uçur- : eyojulinay/ eyoculinay

[kuşu istediği yöne göndermek üzere] uçur - : cojulinams/ cojulinay, coputxinams/ coputxinay, gyoputxinams

[mısırın tozlarını] uçur- : ceşatxuy

uçurtma : uçurtma

uçurumdan odunların aşağıya atıldığı yer : meyaxvaloni

[kuşu] uçurup serbest bırak- : eyoputxinams/ eyoputxinay

uçuş- : moputxun

uçuşan yanmış kuru yaprak [ya da kâğıt] parçaları : nomçka

ufak tefek : mç’ipe-mç’vapi

[ekmek] ufala- : punçxolums; gepuşonums

[ekmek parçaları sıvı içine] ufala- : ek’unçxums; celunçxuy; geluk’vançxams; duluk’ançxeps; duluk’vançxups

[kurt veya kurtçuk bir şeyi] ufala- : n3oluy

[toprak olan yeri yavaş yavaş] ufala- : nopuşonams

ufalat- : omkvapams[2]/ omkvapaps

[birine] uğra- : golvakten; elvakten; nacoxen; gululaps

[hasta ziyareti vs amacı ile birine kısa süre için] uğra- : moigorams; moigoy; moigoray

[(bir yere giderken) yolda birine] uğra- : elacoxen

[(bir yere giderken) yönünü değiştirip birine] uğra- : golikten; guikten

[bir yere artık] uğramaz ol- : k’uçxe nit’oçay

[birini, giderken kapıya kadar] uğurla- : ek’o3’k’en[2]; gamo3’k’en[2], gamo3’k’ers[2]

ukala ve terbiyesiz : at’at’uri

[su ile haşlanarak yapılıp süt, yoğurt veya ayran ile birlikte yenen yağsız hafif katı] un çorbası : cent’u3eri

Ukrayna : K’irimi; Uk’rani-msva, Uk’rayna, Ukranya

[çakal] ulu- : k’riyay

[çakal, kurt, köpek vs] ulu- : urams, x’uramsII/ x’urapsII

um- : meşonums/ meşonuy; naxen; meşvens

umacı : dundu, nunu

[birinin] umudunu hep kaybettir- : guri gyuk3nams

umulmadan : ameşvene/ ameşvenu, umeşvene/ umeşvenu

umursama : anank’eni

umursama- : golobun, golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers; var-nçxalums/ var-nçxaluy

[aptal ve heykel gibi] umursamaz (kadın) : dundula

umut : umit’t’i; medi

un : mçveri; mkveri, mkiri, mkviri

unda yaşayan böcek : şivri; mşivi

unlu : mkveroni

unut- : goç’ondrun/ goç’ondun, gvoç’ondrun; goç’k’ondun, gvoç’k’ondun

unutmaya çalış- : goni(n)ç’ondrinams; goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’ondinams, goiç’k’endinams/ goiç’kendinaps guiç’k’ondinaps

unuttur- : guç’ondrinams/ guç’ondrinay; gvoç’ondrinay; goç’k’endinapems, goç’k’endinapams, goç’k’endinapams/ goç’k’ondinapams/ goç’k’endinapaps, goç’k’ondinapams/ goç’k’ondinapaps, gvoç’k’endinapaps

[kendini birine] unuttur- : goiç’ondrinay; ti-muşi goç’k’ondinapams; goiç’k’endinapams; ti-muşi goç’k’endinapams

[insan başkası tarafından] unutul- [= silin-] : nikosen

ur : uri[1]; p’iyat’i simadi; xuli

usan- : meç’irdun; naç’iren; ga3’k’endun

uslan- : islop’en; in3’opulen

uslandır- : slop’ums; n3’opulums/ n3’opuloms

usta : marxeli; usta

ustalık : xeloba[1]; ustaluği

ustura : sirafi, skiyafi, skiafi

usul : çalimi[2]; xenapa

usul usul : usuli usuli, usulat’ile, usuletila, usula

usulca : tamo

usulsüz : uçalime

utan- : k’o3’izden

utangaç : oncğoryari, oncğoryar, oncğoyari/ oncğoyayi

utanma : oncğore, oncğor, oncğoro

uyan- : gok’u3xun, cek’u3xun; gokusxun; gek’un3xun; gok’un3xun

uyan- [= uykudan fırla-] : gamalams

uyandır- : cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinay; gvok’usxinay; gok’ure3xinams; gok’u3xinay, gok’u3xinams, gok’un3xinams, gok’u3xinaps

[erkenden] uyanıp kalk- : mo3’ixuy

uydu : uydu

uydu anten : uydu-ant’eni

[bir şeyi bir şeye] uydur- [= uygun hale getir-] : uvinams

uygun düş- : moxvadums, moxvaduy, moxvadun

[birine] uygun düş- [= birine yakış-] : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen; nomsk’un, nomskun, nonskun

uygunsuz : uçalime

uyku : nciri

uykusu kaç- : nciri amt’en

uykusu var : anciren; dvajinen/ dvacinen

uykusuz : uncire, unciru

uyluk ve kalça : mesoğoni

uysallaş- : islop’en; in3’opulen

uysallaştır- : slop’ums; n3’opulums/ n3’opuloms

uyu ! : nani

uyu- : incirs/ inciy; dinanen; dinciy/ dincirams/ dinciray

[(bir) kenarda] uyu- : elincirs/ elinciy, ilincirs

[(bir şeyin) üzerinde] uyu- : geincirs; eincirs

uyukla- : nciri met’axums/ nciri met’axuy; elijinen; lirs

uyum sağla- : diksiren/ diksiyen

[birine] uyum sağla- : oxamç’k’en

[canlı varlık] uyumaktadır : ncars, ncay, ncans, cans

[(birinin) vücudunun bir kısımı] uyuş- : gamubuzgun

[(birinin) vücudunun bir kısımı] uyuş- [= karıncalan-] : gamvozurzun, gamozurzay, gamuzurzay; uzurzun; gamozurzun/ gamoz*urz*un; ubuzginams; u3’k’ip’inams; ubuz*gun; ubuk’un

uyuşuk uyuşuk gezen : tutula[2]

uyut- : oncirams/ onciray/ onciraps; dvojinay, dvonciray

[azcık] uyut- : noncirams

uyuz hastalığı : msora, m3’ora; goncoba; msura/ msua

uza- : igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginz*anen

[esneyerek] uza- : goninzden

[günler] uza- : goninzden; irdenII; igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginzanen

uzağa : mendraşa

uzak : mendra

uzak tut- : çums/ çuy; guçums/ guçuy

uzakça : gamamendra

uzaklara : mendrapeşa

uzaklaş- : imendranen

[dışarı çıkıp] uzaklaş- : gamilams/ gamilay

[hızla aşağı doğru gidip] uzaklaş- : gamilay/ gamilams/ gamilaps

[hızla yukarı doğru gidip] uzaklaş- : amilay/ amilams

[(cansız bir şeyi) önünden] uzaklaştır- : k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’iğams; go3’imers, gu3’inimers, gu3’imars

uzakta : mendras

uzaktan : mendralendo, mendraleşen, mendrale, mendralen, mendraşen

uzan- [= insan kendini uzat-; yayıl-]: gonindven, goyindven; goindven; gointxen, guintxen

uzan- [= solucan vs kendi vücudunu uzat-] : goink’iden

[öteye doğru] uzan- : meyijinen

[(bir şeyin) üzerine] uzan- : goyandven; goyadven

[(bir) yerden bir yere] uzan- : goimben

[yüksek bir yerde bulunan bir şeye] uzan- : eyanç’uşen; yunç’uşun

[boylu boyunca] uzanmış halde dur- : gonzun, gonz*in

[(bir şeye) doğru] uzanmış halde dur- : uk’açinun

[kenarda] uzanmış halde dur- : elancars/ elancas/ eancay; elancans; elacans; ilacans

uzantılı [çatı] : gamak’açineri

uzat- [= bir şeyi uzun et-] : uk’açinay

[(birine) elini] uzat- : nugay

[(bir) uçtan bir uca] uzat- : gondums/ gonduy, gondumers, gondups

[(bir şeyi bir) yere] uzat- : noğams

[(adama yumruk vs vurup) yere] uzat- : gontxims

[yüksek bir yerde bulunan bir şeye yetişmek için kolunu] uzat- : eyanç’uşen; eyunç’uşun; yunç’uşun, yunç’işun

[bir şeyi birine veya bir şeye] uzatıp yetiştir- : nunç’uşinams; nunç’işinay, nunç’uşinay, nunç’işinams; nuç’işinams/ nuç’işinaps

uzun : gunz*e/ gunze, ginz*e/ ginze

uzun boylu sağlıklı : 3’ilava(y)i steri

uzun saplı tırpan : burç’uli

uzun ve dar : m3’ule

uzunluk : gunz*enoba/ gunzenoba, gunz*anoba/ gunzanoba, ginz*enoba/ ginzenoba

[canlılarda bir] uzvu eksik ya da yeteneksiz olan : p’ut’uri


Ü


ücretsiz : upareli

üç : sum, sumi

üç ayaklı el sepeti : xenç’k’eli

üçkâğıtçı : xit’ip’iyozi; meşağer-moşağeriI; ç’axraci; dubaraciII; uci-mek’vateri

üçüncü : masumani; sumoni; masuma

[bir şeye] üfle- : ubarams/ ubars; nubaray/ nubarams/ nubaraps

[burnundan] üfle- : dulubars

[(birinin ya da bir şeyin) etrafına] üfle- : gubarams/ gubaray/ gubaraps

[(bir şeyin) içine] üfle- : dolubarams/ dolubaray/ dolubaraps

[vantilatör birine] üfle- : nofarfalams

[mutfağın dumanını vs] üfür- : ubay

ülke : memleketi

ümit : umit’t’i; medi

üniversite : universite, universit’e

[dua, beddua, dilek ve küfür güçlendirmede kullanılan] ünlem : e-na, ena, enna; o-na

ürk- : putxun[1], eputxun[1]; domk’utun; eyamk’uten; mk’utun; yamk’utinen; emk’utun; eşkurdun, yeşkurdun

ürküp kaç- : ceputxun

ürküt- : oputxinams[1]; domk’utinams; eyomk’utinay; yomk’utinams; oşkurdinams/ oşkurdinaps

ürper- : mz*gudun; nç’a gant’en

[(birinin) yüreği bir anlık] ürper- : guri gant’en

ürpert- : mo3’vok’ap’inapay

[insan tarafından ekilen ya da dikilen bitki] ürün ver- : içanen, niçanen, niçaneps

üst kat : jin-k’at’i

üst kattaki : jini/ cini, jindoni

[birine ait bir şey] üste çık- : yuxtams/ yuxtaps

[cansız cismi] üste çıkar- : eiğams/ eiğay; eimers, yimers, yimars

üste doğru : ti-jin, ti-jini, ti-cin

üstele- : uk’udelams

[var olan binaya] üst katı ekle- : eyodgay; yok’odams

üstlen- : exindums; eyiduy; einduy/ eindums; goyindvay

üstte : jindo/ cindo; jindole

üstteki : jini/ jin, cini, jindoni

üstü açık : em3veri

üstü başı yırtık pırtık : z*onz*ola

üstün gel- : : cojginams/ cojginay; cecginay; gyocginams/ gyocginaps

üstünde : jindole

üstünden : jindole; jinşen

üstüne : jin/ cin; jinis; jindo/ cindo

[kendisinin] üstüne al- : moik’edinams

üstünü başını : ti-p’ici; ti-t’ani

üşen- : açetinen; ç’irdun.

üşengeç : muanat’i

üşengeçlik : muanat’iluği

[birinin bir organı] üşü- : numç’vay; nomç’k’vams

[birinin ayağı] üşü- : gamodgitun

üşüş- : gvabğen, gabğen; gvapinen

[(hayvan, böcek vs bir) araya] üşüş- : ok’ip’inen

üşüt- : x’ini mat’en

üşütücü hava : ini, x’ini

ütü : uti

ütüle- : uti ceçams/ uti ceçay, uti geçams/ uti geçaps

üvey anne : ogenana; nanaşant’işi, nanaşant’işe

üveyik : k’urz*uli

[harita] üzerinde : [xarita] yeri[2]

[bir yerin] üzerinde yatay dur- : cezun, gez*in

[düşey doğrultuyla yukarıdan aşağıya hareket ederek varılan bir şeyin] üzerine : jindos

üzgün : guri-cet’ineri; cet’eri, guri cet’eri; gemzuli

üzül- : guri naç’ven; cozurinams; guri cat’en; guri danç’en

[çok] üzül- : guri gyondğulun

üzüldüm : gurişi yaği dibu; gurişi yaği in3’inu

üzüm : urz*eni, urzeni, x’urz*eni, x’urzeni

üzüm asması : binexi

üzüm [karayemişin salkımı]: ç’emba, ç’eba, ç’aba

üzüm pişirme kazanı : tava[1]


V


[birine bir şeyi] vaadet- : ukadams

vadi : rubaII

[derince] vadi : doloruba

vah ! : eça !

vahşi : mt’uri; mt’k’ori

[küçük çocuklarda] vajinanın çevresi bütünü : t’ut’uli[2]; çuri

[bir şey ile] vakit geçir- : nakten

vali : vali[2]

vana : vana[2]

vantilatör birine üfle- : vantilatori nofarfalams

vantilatörü çalıştır- : vantilatori ofarfalamsI

vapuri : cemi; mangana-sk’afindi; vapuri, vapoyi; k’aravi

var[1] → mevcuttur; bulun- : on/ ren

var[2] → sahiptir : uğun; uyonun/ ux’onun/ ux’oun

[birine] var- : nayonen; noums; aonen

vardiyalı : vardiyali

varyoz : vayyozi

vay ! : e !

vay benim talihim ! : vaybedula-çkimi !

vazgeç- : vazi-mulun; naşkumers; moyagen/ moagen

[canından] vazgeç- : şuri naşk’ums; şuri ek’it’oçay; şuri eiç’opams

vazgeçme- : var-dvabağen

vazo : vazo

ve : do; edo

vefasız [kişi] : mudara[2]

veli : veli

ver- : meçams/ meçay/ meçaps

[(birine) gereksizce, düşüncesizce, fazladan ve hak etmediği bir şeyi] ver- : e3’ok’idams

[kendisi için ya da kendilerine] ver- : niçams/ niçay/ niçaps

[(birinin veya bir şeyin) üstüne (= genelde omzuna) bir yük] ver- : moyudums/ moyuduy

verem : çoxot’k’a; marazi, mç’ipe-marazi, ince-marazi; veremi

veresiye : veresiya, veesiya

verimli : xasi[1]

verimsiz (arazi) : mudara[2]

[kıymetli bir şeyi] vermeye kıyabil- : gamonç’un; gaminç’en; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en

vernik : verniği

veya : yada; vana-ti

vida : vida

vidalı : vidali

viran : verane

virane : anderi; esk’at’i; k’aybana

vitrin : vitrini

vize : vize

voltaj : voltaji

vur- : ceçams/ ceçay, geçams/ geçaps

vur- [= vurup öldür-] : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups

[alttan] vur- [= dürt-] : e3’vontxay; e3’ontxams/ e3’ontxaps; i3’untxips

[birine] vur- : montxams; mvontxay; muntxay; montxay; govrat’k’ums

[birine avuç içi ile] vur- [= tokat at-] : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un/ mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps

[birine bir şey ile] vur- : doloç’apxums; mvoç’apxay, moç’apxams

[birine ait bir şeye] vur- : moç’k’idams/ moç’k’idaps

[(birine) arkadan] vur- : ek’vot’va3’ay

[elinin tersi ile] vur- : nuft’ilams

[güneş bir şeye] vur- : cedums/ ceduy

[kapıya] vur- : t’ank’ups

[kenarına] vur- : elvaç’apxen

[kendine ait (bir şeye)] vur- : geiçams/ geiçaps, giçaps

[(bir şeyin) tozunu almak için] vur- : vrat’k’ums, govrat’k’ums

[üzerine] vur- : yontxams

[(ayağını) yere] vur- : dvontxay

[(birinin bir) yerine] vur- : dolvot’vasay

[yukarıdan aşağıya hareket yaparak] vur- : geloç’k’idams

[yukarıdan aşağıya sert şekilde] vur- : contxams/ contxay, gyontxams/ gyontxaps

[yukarıdan aşağı yere] vur- : dolost’ik’ams

[yanlamasına derin mekânın içine] vurarak doldur- : meşk’ambarums; meşk’vombaray; meşk’ambaruy; meşombarums

vurarak ez- : ncaxums/ ncaxuy/ ncaxups

[her tarafı] vurarak ez- : goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups

[yandan] vurarak ez- : elancaxums/ elancaxuy/ elancaxups, ilancaxups

vurarak gürültü yap- : ragadums[2]

[her tarafı] vurarak gürültü yap- : goragadums[2]

vurul- [= öldürül-] : iyilen, ix’vilen

[üzerine] vurul- : cantxen

vurulmuş haldedir : geçun

[insanı] vurup öldür- : n3’amums[2]

[insanı çok hızlı bir şekilde] vurup öldür- : non3’amams

[insanı ya da hayvanı] vurup öldür- : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups

vuruş- : ok’iilen/ ok’iyilen; ok’ix’vilen

vuruştur- : ok’ontxinams/ ok’ontxinay, ok’ontxvinay

vücut : xura, xua

[kemik, kıkırdak, kas vs tüm] vücut : vala[1]-3; ili-vala


Y


ya da : yada; vana-ti

ya ... ya da : ya[1] ... ya-ti

yaa ! : yaho; p’a[1]

yabancı : galeni; xark’i, xarxi; yabanci

yabangülü : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i

yabani : mt’uri; mt’k’ori

yabani gül : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i

[bahçe, tarla vs] yabani ol- : idağen

[insan] yabani ol- : imt’k’oren[2]

yabani olmayan (bitki) : oxiyale

yabanmersini : an3era; m3ela, n3ela; k’an3xanak’a, k’a3xanak’a

yağ : yaği

[dolu] yağ- : mç’ims; ç’k’odun; mtums/ mtuy, mtun, mtups; mç’imun

[havadan katı cisim] yağ- : mtums/ mtuy, mtun, mtups

[kar] yağ- : mtums/ mtuy, mtun, mtups

[kar (bir şeyin ya da birinin) etrafına] yağ- : gomtums, gvomtuy, gomtuy/ gomtups/ gvomtups

[kar (birinin ya da bir şeyin) üzerine] yağ- : eyomtums; comtun/ comtuy; eyomtuyII; yomtums/ yomtups

[kar üstüne kar] yağ- : eyomtuyI

[yağmur] yağ- : mç’ims/ mç’iy, mç’imun; mç’ips, mç’vips

[yağmur vs birinin ya da bir şeyin üzerine] yağ- : yomç’ims/ yomç’ips

[ağaçtan yapılmış oyma veya ekleme] yağ kabı : k’adina

yağışlı hava : dobala

yağmur : mç’ima, mç’vima

yağmur bulutlu (hava) : mureci, muroci

yağmurlu : mç’imoni

yağmurlu hava/ yağmurlu dönem : mç’imala

yahu ! : be, ç’e

yahudi : yaxudi

yak- : ç’ums/ ç’uy/ ç’ups

[(birine ait bir şeyi)] yak- : uç’ums/ uç’uy; uç’vay/ uç’vams

[(bir şeyin) altında ateş] yak- : e3’ugzams/ e3’ugzay/ e3’ugzaps, i3’ugzaps

[aşağıya doğru] yak- : gamaç’ums/ gamaç’uy/ gamaç’ups

[(sulu olmayan yiyecekleri içini iyi pişirmeden) aşırı derecede] yak- : ç’uxnums/ ç’uxnoms

[ateşi] yak- : ogzams/ ogzay, dogzams/ dogzaps, ogzaps

[bir arada] yak- : ok’oç’ums/ ok’oç’uy/ ok’oç’ups

[dışından kararacak ama içi pişmeyecek bir biçimde bir şeyi] yak- : gojgurams/ gojguray, gocguray

[el feneri] yak- : gyunç’axups, gyunç’xakups, gyuç’xakups; nunç’xakups, nuç’xakups

[etrafını] yak- :goç’ums/ goç’uy/ goç’ups

[ısırgan otu] yak- [= acıt-] : uç’ums; çxap’ums; zuums/ zuups

[ışığı] yak- : nun3’ams; nudvinay/ nudvinamsI; gyunç’axups[2]; udvinay; nudvinaps

[(bir) kenarda bir şeyi] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups

[(bir şeyin bir) kenarını] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups

[(birine ait bir şeyin bir) kısmını] yak- : nuç’ixnay; nuç’uy

[(bir) kısmını ateşle ya da soğuktan] yak- : meç’ums/ meç’uy/ meç’ç’uy/ meç’ups

[(birinin yediği şey onun) midesini] yak- : umç’vams

[(tarla olacak yeri vs) tekrar] yak- : meyaç’ums

[tüyleri, kılları vb] yak- : ç’uxalams; ç’uxnuy/ ç’uxnums

[(bir şeyin) üzerinde (başka bir şeyi)] yak- : eyoç’ums/ eyoç’uy, yoç’ums, yoç’vams

[(bir şeyin) üzerini] yak- : eyoç’ums/ eyoç’uy, yoç’ums, yoç’vams

[(bir şeyin) üzerini, üst tabakasını] yak- : moyaç’ums

[yana doğru ilerleyerek] yak- : golaç’ums/ golaç’uy/ golaç’ups, gulaç’ups

[(ateş olmayan bir yerde yakılacak şeyleri toplayarak) yeniden ateş] yak- : ok’ogzams; ok’vogzay, ok’ogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps; gamogzams[1], gamvogzay/ gammogzay

[(bir şeyin bir) yerini] yak- : noç’vams, noç’ums/ noç’ups

[yukarıya doğru] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups

yaka : yaka

yakala- : ç’opums/ ç’opuy/ ç’opups

[atılan bir şeyi yere düşmeden önce] yakala- : meç’opuy/ meç’ç’opuy/ meç’opums/ meç’opups

[avı ya da yami] yakala- : meç’opuy/ meç’ç’opuy/ meç’opums/ meç’opups

[suçüstü] yakala- : noç’opams/ noç’opay; eyoç’opuy; ceç’opuy; meç’opuy/ meç’opums/ meç’opups

[(bir hayvanı) tuzağa düşürüp] yakala- : mebums/ mebuy; nobinams

[(bir kuşu) ip tuzağına düşürüp] yakala- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps

[yukarıdan aşağı doğru hareket ederek] yakala- : coç’opams

yakalan- : iç’open, niç’open

[(böcek, balık vs) ağda] yakalan- : niben

[derin bir şeyin içinde] yakalan- : doliç’open, diliç’open

[(bir) hastalığa] yakalan- : niç’openII-2; mvaselen[1]-II

[(kuş) tuzağına takılıp] yakalan- : niben

[yağmura] yakalan- : iç’open, niç’open

[tuzağa düşüp] yakalanmış haldedir : mebun

yakıcı (güneş) : p’at’i

yakın : megzaII-a; xolo[2]

yakıp del- : gamaç’ums/ gamaç’uy/ gamaç’ups

yakıp kül et- : meyaç’ums

[üzerinde] yakıp yok et- : ceç’ums/ ceç’uy, geç’ums/ geç’ups

[birine] yakış- : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen; nomsk’un, nomskun, nonskun

yakıştır- : numsk’vanams/ numsk’vanay, numskvanams/ numskvanaps

[kendine bir giysiyi] yakıştır- : nimskvanams/ nimskvanaps

yaklaş- : ninç’en, nanç’en; naxolen

[birbirine] yaklaştır- : ok’onç’ams, ok’vonç’ay, ok’onç’ay, ok’onç’aps, ok’vonç’aps

[birine ya da ateşe] yaklaştır- : nunç’inams/ nunç’inaps

[birini bir şeye] yaklaştır- : noxolams/ noxolay

Yak’oviti’li : Yak’ovitayi

yal : cep’ut’ale; noçxe

yal- : losk’ums/ losk’uy, loskums/ loskups; lokups, gelokups

[bir şeyin bir kısmını] yal- : nolosk’ams/ nolosk’ay; noloskams/ noloskaps; nolokups

[etrafını] yal- : golosk’ums/ golosk’uy, goloskums/ goloskups, goloskups; golokups; golosk’ams, gvolosk’ay, goloskams/ goloskaps, gvoloskaps; golokups

[kendine ait bir şeyi] yal- : ilosk’ams/ ilosk’ay, iloskams/ iloskaps

[kendine ait bir şeyin bir kısmını] yal- : nilosk’ams/ nilosk’ay, niloskams/ niloskaps

yalak : ombolina; sk’afindi, skafindi, skafit’i; k’ançxa

[ahşap] yalak : omçveli, omçvelina

yalak deliği : gamat’axuri

yalakaltı taş : t’avli-kva

yalan : yelani; xilafiI; m3udi

yalan dünya : yalan-dunya

yalan- : goist’onams, goinust’onay; goilosk’ams/ goilosk’ay, goiloskams, goiloskaps; guilokups

yalancı-numaracı : dubaraci

yalçın kaya : k’ançxali

yalın : ç’unç’u; n3xup’uI, 3xup’uI; t’ent’eliII, t’et’eliII

yalnız : xvala

yalvar- : ik’alap’arams, ok’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay; ik’k’alap’p’ay; axve3’en, ixve3’en, oxve3’un

yamaç : mekta sva; medika yeri; okti; p’et’ra; yama

yamala- : cuburams/ cuburay; eluç’abay; meç’ums; burams; gyoburams/ gyoburaps, gamaburoms

yamuk : elaninkteri, elankteri; elakteri; meyokta, meyakteri; menevi; ilakteri

yamuk (= çarpık) : ç’ap’ra, ç’up’ra

yamuk [= yanlış hareket eden; yanlış düşüncesi olan] : ğuli

[sac, teneke, kütük, taş vs ezilip] yamuk yumuk hale gel- : ilat’enII; iplacen; iplat’enII

[sac, teneke, kütük, taş vs’yi ezip] yamuk yumuk hale getir- : lat’umsII; placums; plat’umsI

[sac, teneke, kütük, taş vs’yi bir arada ezip] yamuk yumuk hale getir- : ok’olat’ums

[(birinin) dişleri] yamul- : gvanç’imoşen

[içe doğru] yamul- : eliç’up’ranams[2]

[kendiliğinden ezilerek] yamul- : ilat’en, ilat’t’en

yan : yani

yan- : iç’ven; aç’ven; naç’ven

[ateş] yan- : ogzun; igzen, nigzen

[ateş bir şeyin yanında ya da altında] yan- : nugzun

[etrafı] yan- : goiç’ven

[(bir şeyin bir) kısmı sıcaktan ya da soğuktan] yan- : niç’ven

[(birinin) tüyleri, kılları vs] yan- : gvaç’uxnen

[(birinin) vücudunun bir yeri] yan- [= acı-] : gamaç’ven

[(birinin) vücudunun bir yeri ateşten] yan- [= yanıp acı-]: gvaç’ven, gaç’ven; gyaç’ven

[(birinin) vücudunun bir yeri ateşten veya soğuktan] yan- : naç’venII

[(birinin) vücudunun bir yeri soğuktan] yan- : naç’venIII

[düşey doğrutuyla derin kapalı mekânın içinde veya dibinde] yan- : doliç’ven, diliç’ven

[düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içinde veya dibinde ateş] yan- : doligzen

[(yığılı çay yaprağının) iç kısmı] yan- : goşiç’ven

[içeride ateş] yan- : amigzen

yan çiz- : golupinay; eliç’up’ranams[1]

yan gel- : elaxedun; elorçams[5]

yan göz : toli-gulakteri

yan kafalı : ti-ilakteri

[(bir şeyin) cıvarı] yan taraflarına : golamtumani

yan yan : yampiri yampiri

yana doğru : aykiri

yanak : xayari, xarai/ xarayi; ğva

yanaş- : nanç’en; naxolen

yanaşma [= birinin yanında devamlı kalıp çalışan işçi] : elaxuneri; elamxena

[beriye (= kendine) doğru] yanaştır- : muk’inç’inaps

[bir şeyi bir şeye] yanaştır- : nonç’ams/ nonç’ay/ nonç’aps

[birine ya da ateşe] yanaştır- : nunç’inams/ nunç’inaps

[birini bir şeye] yanaştır- : noxolams/ noxolay

[(birini) kendine] yanaştır- : nixolams/ nixolay; nin3’ams/ nin3’ay/ nin3’aps; ninç’inams/ ninç’inaps

[süt sağarken inek] yanaştırma- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms

yandaş edin- : elişinams

yangın : dvina

[birinin] yanı sıra yap- : elvoyonay

[doğrudan doğruya ateşe gösterip pişirirken içten iyi pişiremeden dıştan] yanık et- : goturtolums

yanık odun parçası : nok’ançxule

yanına : yanine

[birini gereksizce] yanına alıp gez- : elizartams

yanında : şk’ala; k’ala

[bir şeyin] yanındaki : şk’alaşi; k’alani

[bir şeyin] yanından : k’alaşen

[birinin vücudunun bir yeri] yanıp acı- : gyaç’ven

[(ateşteki bir şeyin) dibi] yanıp kapkara ol- : geixalen

[ampul içindeki ışık] yanıp sön- : farfalums

[kazan, tencere, tava vs kapların dibine (bir şey)] yanıp tut- : gyamç’ven; gyaç’ven

yani meselâ : yani-mesna

yankı : olandu

[ses] yankılan- : delilanden; gamilanden; gamagundun; nena narayen; gamadgitun; ran3’k’alums; randums; n3’k’iyalums

yanlamasına : aykiri

yanlış s. : sefi[2]; elakteriI-2; xilafiV

yanlış z./ yanlışlıkla : yanlişi; elakteriII-2; xilafiV

yanlış hareket eden ve yanlış düşüncesi olan : ğuli

yanlışlıkla san- : dva3’onen, da3’onen, a3’onen, a3’onapun

[birinin midesi] yanma yap- : uç’ums, uç’vams

[bir şey mideye] yanma yap- : eç’uy; ç’ums/ ç’ups; geigzen

[yığın halinde kendi çıkardığı ısı ile] yanmış olan (organik hayvan gübresi) : 3’iminderi

[uçuşan] yanmış kuru yaprak ya da kâğıt parçaları : nomçka

[ateş] yansı- : nağalen

[ateş, ışık, güneş, fener vs] yansı- : naçxant’en

[ışık] yansı- : notanams, natanen; nopranday; çxat’un, çxant’un; çxat’ups

[ışık düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] yansı- : doloçxant’un

yap- : ikums/ ikuy, ikoms, ikims/ ikips

[birine bir şeyi] yap- : oğodams/ oğoday/ oğodaps

[iş, odun, pekmez vs] yap- : 3’opxums[1]-III

[kendisi için] yap- : ixenams/ ixenay, ixvenams/ ixvenaps

yapağı : yapaği

yapayalnız : xvala xvala

[yeniden] yapılandır- : mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups

yapımcı : mç’k’adu

yapış- : niç’aben, niç’ç’aben

[bir şey bir şeye] yapış- : naç’amben; nat’amben; naç’ç’aben, naç’aben; nan3axen

[birbirine] yapış- : ok’iç’amben; ok’it’amben; ok’iç’aben; ok’iç’ç’amben; ok’in3axen, uk’uin3axen

[biri bir şeye] yapış- : in3axen: nan3axen

[çepeçevre] yapış- : gvaç’amben; gvat’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gan3axen, gvan3axen

[is bacaya] yapış- : gvonk’oy

[kazanda ısıtılan bir şey kazana] yapış- : gvonk’oy

[pelte halinde olan şey] yapış- : at’a3en, nat’a3en

[tavada ısıtılan bir şey tavaya] yapış- : conk’oy

[üstten aşağıya hareket ederek] yapış- : caç’aben

[(bir şeyin) üstüne] yapış- : eyaç’amben; eyat’amben; eyaç’aben, yaç’aben; gyaç’aben; yan3axen; gyan3axen

[yere] yapışacak kadar çök- : gyaç’aben

[bir şeyin üzerinde] yapışık yığıntı halinde dur- : nonpin

[biri veya bir şey bir şeye] yapışır gibi çarp- : mvaç’apxen, maç’apxen

[(bir şeyin ya da birinin) yan tarafına] yapış- : elvaç’amben; elvat’amben; elvaç’aben, elaç’aben; elan3axen, ilan3axen, ilvan3axen

[ucu aşağı tarafa doğru baş aşağı] yapışmış haldedir : gilon3axun

[(bir şeyin) yan tarafına] yapışmış haldedir : eloç’ambun, elot’ambun, elvot’ambun, elvoç’abun, eloç’abun; elon3axun, ilon3axun, ilvon3axun

[(bir şey bir) yere] yapışmış haldedir : oxuç’abun

[yere paralel hareket sonucu bir şeye] yapışmış haldedir : noç’ambun, not’ambun; noç’abun; non3axun

[birbirine] yapıştır- : ok’oç’ambums; ok’ot’ambums/ ok’ot’ambuy; ok’voç’abay; ok’oç’ç’abuy, ok’oç’abums; ok’on3axums/ ok’on3axups

[pelte halinde olan şeyi] yapıştır- : t’a3ums

[(bir şeyin) üstüne başka bir şeyi] yapıştır- : eyoç’ambams; eyot’ambams/ eyot’ambay; eyoç’abay

[(bir yerin) üstünü kaplayacak şekilde bir şeyi] yapıştır- : ç’ambums; noç’abams; ç’abuy/ ç’abums

[pelte halinde olan bir şeyi (bir şeyin) üstüne] yapıştır- : eyot’a3ams; eyot’a3’ay; eyot’a3ay; yot’a3amsI; gyot’at’ups

[yan tarafa ya da kenara] yapıştır- : eloç’ambams, elot’ambams, elvot’ambay, elvoç’abay, eloç’abams; elon3axams/ elon3axaps, ilon3axups/ ilon3axaps, ilvon3axaps

[yan tarafa aşağı doğru] yapıştır- : gilon3axaps/ gilon3axups

[yere paralel hareket ederek] yapıştır- : noç’ambams; not’ambams/ not’ambay; noç’abay/ noç’ç’abay, noç’abams; non3axams/ non3axaps/ non3axups

yapıştırıcı : t’ambu; oç’abule, oç’abula; meç’abele

[bir hareketi] yapmadan/ yapmaksızın : p’i[1]-II; p’i[3] ...-şa; p’riII-2

[bir hareketi] yapmadan az önce : p’i[4] ...-şe

[bir hareketi] yapmadan önce : p’i[2] ...-s/ p’i[2] ...-si; p’riI + II-1

[(fasulye vs gibi bazı bitkilerin) geniş] yaprağı : but’k’aII-2

[(kestane, mısır, fındık, kızılağaç, incir vs gibi bitkilerin) geniş ve hafif] yaprağı : pavriII; parviII

[(karayemiş, ormangülü vs gibi bitkilerin) kalın ve sert] yaprağı : but’k’aI + II

[mısırın] yaprağı : lazut’işi burt’a; msva

[herhangi bitkiden olup yere dökülmüş kuru] yaprağın tamamı : pavriII-2

yaprak : parvi, pavri, pavli; but’k’a

[kuru] yapraklar : çaça[1]; çonçi; çaçi; ç’onç’o

[mısır koçanının dışındaki] yaprak : m3uri parvi; çonçiI; çuça

[birinin] yaptığı gibi : evuli

[işi tanımlayarak] yaptır- : ciçinaduy

yâr : culi, gyuli; yari; sevda, sevdali; [s. ve i.] oroperi, x’oroperi, x’oropeli

yar- : çitums/ çituy/ çitoms/ çitups; pen3’k’ups

[ilk kez] yar- : oç’ams

[ortadan] yar- : ok’oçitums/ ok’oçituy, ok’oçitoms, ok’oçitups; ok’open3’k’ups

[yukarıdan aşağı tamamen] yar- : gamaçitams/ gamaçitay/ gamaçitaps

yara : pupuli; yara

yara- : ipelen, ipels; irgebun

yarak : ole; k’amişi

yaralı : pupuloni

yaramaz : xizani; yangazi; xaşari[2], xaşali

yaramazlık : zanançarluği; xizanoba; yangazoba

yarasa : burbu

yaraş- : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen

yardım : yardumi; meşvela

yardım et- : nuşvelams/ nuşvelay, nuşvels, nuşols/ nuşolaps; elvoyonay

[aşağıda bulunan birine] yardım et- : geluşvels

[aşağıdan] yardım et- : celuşvelay

[azcık] yardım et- : xe elaçams[10]/ xe elaçaps[1]

[yandan] yardım et- : eluşvelams/ eluşvelay, eluşvels, eluşols/ eluşolaps

[birine] yardım eli uzat- : xe ilaçaps

yardımcı : muavini

yardımlaş- : ok’işvelams/ ok’işvelay

yarı : gverdi

yarı kurumuş (meyve) : tkomineri

[ürününü] yarı yarıya paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; gverdobaşa

yarıcı : gvedala; gverdi-menç’inuşa dulya na-ikuy; ugverdela na-ikoms; yarici

[ürününü] yarıcı ile toprak sahibi arasında paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; ugverdela; yayiluğe

yarıcılık : gverdoba

yarıcıya/ yarıya : yariye

yarık : t’va3ineri

[ağaç dikili iken ortadan] yarıl- : k’ok’oç’ordun, ok’oç’ordun

yarım : gverdi

yarım günde : ndğa-gverdişi

[evlerin giriş kaplarında konan çift kanatlı asma] yarım kapı : p’ort’a; pot’rina, t’ubi-pot’rina; p’ort’t’a

yarın : oç’ume, ç’umani, ç’ume, ç’umanişe, ç’umen

yarına : ç’umanişşa

yarından (bir gün) sonra : cendğani/ gendğani, gendğane

yarından iki gün sonra : himarti-ndğa; hermat’i; me3’k’indğani; met’i-gendğane

yarından üç gün sonra : himarti-ç’umani; hermat’i-ç’umani

yarınki : ç’umeneri

yarısı : gverdi

[ortadan ikiye biçilen bir şeyin her] yarısı : ok’onok’veti

yarış : golaxtima, golatxina; ç’işina

yarış- : jebari zday; ijibalen; golaxtima ikoms; golaxtina ikoms; iç’işinen

yarışma : golaxtima, golaxtina; cginapa

yarıya/ yarıcıya : yariye

yas : bgara; mgara

yas tut- : ç’ek’vabgars; gyabgars, gyamgars

[beklenmeyen ölümler için düşünceleri sıralayarak] yas tut- : k’ore3xumsII/ k’ore3xuyII; svarums[2]-II

Yasin : Yasini

yasla- : nomp’onams/ nomp’onay; nocinams; nojinay; nonciray, noncirams

yaslan- : nacinen; namp’onen; nanciren; nincirs; meyincirs

yaslanmış haldedir : noncars, noncas

yassı : elazlap’eri; t’abala[1]

[aralarında] yassı olan : t’abalaşi

[kendiliğinden ezilerek] yassıl- : ilat’en, ilat’t’en

yassılt- : gamalat’ums

[ezerek] yassılt- : lat’ums/ lat’uy/ lat’t’uy

yastık : ti-cedvaşe; ti-cejinaşe; yastuği

yaş [= kurumamış; nemli]: ladre, larde

yaş küçüklüğü : 3’ut’ala

yaşa- [= hayattadır] : sk’udun, skidun

[güç koşullara dayanarak] yaşa- : ninç’en[1]-II

[bir yerde] yaşa- : dosk’udun, doskidun

yaşam : sk’uda, skidala[1]

yaşar- : açilamren/ açilambren; a3’ren/ a3’k’ren; apşen.

[canlı varlığın] yaşı : 3’ana[1]-II

yaşı (bir, iki, üç ....) aylık olan : tuteri

yaşı (bir, iki, üç ...) yıllık olan : 3’aneri

yaşında : yaşine

[bir, iki, üç ...] yaşında olan : 3’anaşi[1]

[erkek] yaşlan- : badi iyen; ibaden

[kadın] yaşlan- : dida iyen; ikçinen, ixçinen

[erkek] yaşlandıkça : ibaderaşa

yaşlı [kadın; dişi] : şiraII

[akraba veya toplulukların en] yaşlı saygın kişi i. : tişineri; ğonişi/ ğoniş; umçane

[kardeşler arasında, damatlar arasında veya gelinler arasında en] yaşlı olan s. : umçane

yaşlı erkek : badi

yaşlı kadın : şira-dida, dida-şira, dida; dadi; kçini, xçini

yaşlı köpek : langoni

[kardeşler, damatlar veya gelinler arasında en] yaşlı olan : umçaneI-2

yaşlı olup danışılabilen ve olgun s. : umçaneI-1

[akraba veya toplulukların en] yaşlı saygın kişi : t’işineriI; ğonişi/ ğoniş; umçaneII

[saçı ve sakalı karışmış] yaşlı ve bakımsız adam : k’onk’oraxi

[erkeğin] yaşlılığı : badoba; obardelaşe; obadula, obadala; obadalik’i

[kadının] yaşlılığı : didoba; odadula; okçinalik’i

[erkek hakkında] yaşlılıkta : obaderaşa, obadera

[kadın hakkında] yaşlılıkta : odideraşi, odidera; oxçinalayi

[kadın hakkında] yaşlılıktan : oxçinalayi

yat : filuk’a, feluk’a; kayiği

yat- : dicinen, dijinen, dincinen; dinciy, dinciray; incirs

[beşikte] yat- : cijinen

[gelişigüzel yere] yat- : dicinams

[pusuya] yat- : cet’obun; gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun

[(bir şeyin) üstüne] yat- : yacinen

[(bir şeyin) üzerinde] yat- : eicinams; einciy/ eincirs; geincirs; gincirs

[yan gelip] yat- : elaxedun; elorçams[5]

[yan tarafta ya da bir kenarda] yat- : elincirs/ elinciy, ilincirs

[birinin yanına] yat- : najinen

yatak : onciraşa; docinoni; cejinaşe; dojinaşe; yataği; dorçeli, dorçale; oncirale; oncire

yatak ile ilgili : onciraleyi

yatak odası : dojina-msva, dojina-sotxana

yatalak : ast’enari, ost’enari, astenayi, astenyai; gencireri; gecans

[yokuş ortasında öteye doğru olan] yatay bir yerde/ yere) : golamtumani

[bebeği] yatır- : cojinay

[güreşerek yere] yatır- : docinams

[uyutmak için] yatır- : docinams, dvojinay, dvonciray; oncirams

[birine ait bir şey] yatırılmış haldedir [= bir şeyin içinde veya üzerinde dur-] : cuzun, gyuz*in

[canlı varlık] yatmış haldedir : ncars, ncay, ncans, cans

[kenarda] yatmış haldedir : elancars/ elancay, elancans, elacans; ilacans

[(canlı varlık bir şeyin) üstünde] yatmış haldedir : eyoncars/ eyoncay

[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] yatmış haldedir : doloncars/ doloncas/ doloncay; doloncans; dolocans

yavan : palu, mpalu, mpalo

yavaş : tamo

yavaş ve sessizce : usuli usuli, usulat’ile, usuletila, usula

yavaşça : m3ikaşa

[yaş olan meyve vs yiyecekler güneşte, rüzgârda vs] yavaş yavaş kuru- : mç’k’un, memç’k’un

[küçük] yavru : montina

yavru balık : 3’ip’i

Yavrum ! : Skiri !

[hayvan] yavrusu : monta; motali

[koyun ve keçinin] yavrusu : t’ik’ani; k’uzili

[(cansız bir şeyi bir şeyin) etrafına] yay- : gupinay

[(katı cismi) kurutmak için ya da havalandırmak için] yay- : gupinams/ gupinay; gumpinams/ gumpinaps; gyopinams

[pelte halinde olan şeyi] yay- : t’a3ums

[pelte halinde olan bir şeyi (bir şeyin) üstüne] yay- : eyot’a3ams; eyot’a3’ay; eyot’a3ay; yot’a3ams; gyot’at’ups

yaya, yayan : gzaleri; gzalineri

yayığın tıkacı : t’ap’a[1]

yayığın örtüsü : demet’ula, dermet’t’ula

yayığın üst ağız kapağı : t’ap’a[3]

[topraktan yapılan] yayık : onçaxule, onçaxale

yayıl- [= kendini uzat-]: gonindven, goyindven; goindven; gointxen, guintxen

[aşağıya doğru] yayıl- : meyixvenII

[kitap] yayınlan- : gamulun

yayla : gola, ngola

yayla evlerinin tümü : vanaği

yaylacı : ngoluri

yaylatavuğu : gola-mamuli; ngola-mamuliII

yaz mevsimi : yazi; t’u3ora; mçxvapora

yaz saati : yazi-saat’i

yaz- : nça’rums/ nç’aruy; ç’arums/ ç’arups

[(bir) formülün içine bir şeyi] yaz- : noç’arams/ noç’aray

[(bir şeyin) üzerine] yaz- : conç’arams/ conç’aray, gyonç’arams; yonç’arams; gyoç’arams/ gyoç’araps; yoç’arams/ yoç’araps

[birinin] yazgındadır : nanç’arams/ nanç’aray; naç’arams, naç’araps; noç’ars

yazı : nç’ara, nç’areri

yazık [sıfat] : yazuği

yazık ! [ünlem]: eça !

yazılı : nç’areri

[(bir şeyin) üzerinde] yazılıdır : yoç’ars

yazın : yaziz; mçxvaporaz

yazıver- : gamunç’arams/ gamunç’aray, gamuç’arams/ gamuç’araps

yazma yemeni [= kadın başörtüsü] : mandili; fot’a2; yazma[2]

ye- : imxors, imxoy, impxors, ipxors; ç’k’omups

[(büyük iştahla) ağız dolusu] ye- : totumsII

[altını] ye- : e3’uşk’omams/ e3’uşk’omay, e3’uç’k’omams/ e3’uç’k’omaps, i3’uç’k’omaps

[aynı kapta (yemek, tatlı vs)] ye- : ok’imxors, ok’impxors, ok’ipxors; ok’oç’k’omups

[bir arada (aynı sofrada)] ye- : ok’imxors, ok’imxoy; ok’impxors, ok’ipxors; ok’oç’k’omups

[çabuk] ye- : totumsI

[derinliği olan bir kapta] ye- : doloşk’omams, doloşk’omuy; dolimxors/ dolimxoy, dolipxors; doloç’k’omups; dilimxors

[derinliği olmayan bir kapta veya bir alanda] ye- : comxoy; cimxoy, geimxors, geimpxors, geipxors

[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] ye- : doluşk’omams/ doluşk’omay; doluç’k’omams/ doluç’k’omaps, duluç’k’omaps

[(bir şeyin) etrafını koparıp] ye- : guxvat’ams/ guxvat’ay

[gizlice] ye- : meşk’işk’omams; meşk’imxoy

[(beraber yenen bir şeyi) karşısındakinden çabuk] ye- : doluç’k’omams

[keyifle (= yavaşça)] ye- : elvoşk’omay

[(bir şeyin bir) kısmını] ye- : noç’k’omams/ noç’k’omaps

[tamamını] ye- : ceş’komams, ceşk’omuy; cimxoy; geimxors, geimpxors, geipxors

[yan tarafta ya da kenarda] ye- : elaşk’omams; elimxors, elimxoy, elimxors/ elimpxors/ elipxors, ilaç’k’omups

[(bir şeyin) üstüne (başka bir şeyi)] ye- : eyoşk’omams/ eyoşk’omay; eyoç’k’omams; yopxors, yoç’k’omams, gyopxors, gyoç’k’omams/ gyoç’k’omaps; mijoç’k’omaps

[(bir şeyin) yanında (başka bir şeyi)] ye- : eloşk’omams; elvomxoy; elvoşk’omay; eloç’k’omams; eloç’k’omaps, iloç’k’omups, ilvoç’k’omaps

[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] ye- : meşipxors

[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde birine ait bir şeyi] ye- : meşuç’k’omams

[(bir şeyin iç kısmını) yanlamasına derinleyerek] ye- : meşk’uşk’omams/ meşk’uşk’omay; meşuç’k’omams; meşipxors; meşuç’k’omaps; mişimxors; mişuç’k’omaps

[yemek öncesi bir şeyi] ye- : e3’opxors

yedi : şk’it, şkit, şkvit

yedinci : şk’itineri; maşk’itani; şkitani, şkitoni; maşkitani

yedir- : çams/ çay/ çaps

[yandan] yedir- : elaçams[6]

yeğen : alimse, animse; yeğen, yegeni

yele : çoçok’a

[sesli olarak] yellen- : nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms; met’orinuy, met’k’orinums; goit’k’orinams/ goit’k’orinaps

[sessiz] yellen- : niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; goiskinums/ goiskinups

[sesli] yellenme : t’orini, t’k’orini

[sessiz] yellenme : ksini

yem : yemi

[idareli kullanmaya düşünmeden] yemeğe daldır- : totumsI

yemeği bulaştır- : getotums

yemek : oşk’omaleI-2; cariII; yemeği; gyari/ gyayi/ gyai

yemeksiz : ucare[2]; ugyareli, ugyarali

[hayvana] yemini suyunu ver- : k’arxuy

[hayvana] yemini ver- : mecarams

[kullanılmayan] yemiş kabuğu ve artıkları : pexvaII

yemlik : oşk’omoniII; yemluği

yen- [= mağlup et-] : ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams; cojginams/ cojginay; cecginay; gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps

yenge : yenge [Türkçe dışındaki dillerde “kardeşinin karısı” ile “amcası veya dayısının karısı” ayrı kelime grubu ile ifade edilir. Lazca-Türkçe iki dilli olan Lazlar, arada bir Türkçe “yenge” kelimesini olduğu gibi çekip kullanıyorlar.]; bece

yengeç : ç’ağana, ç’oğona, ç’arğani, ç’ağani, ç’ağali

yeni : ağani, ağne; yengi

[birine] yeni ad ver- : meyodums/ meyoduy

yeni gelin olma tavri : nusaloba, nusalik’oba, nisalik’oba

yenidünya meyvesi : noğa-3’ilimunt’ri

yenil- [= mağlup ol-] : icginen, ijginen; geicginen, gicginen

yenme : docina; cginapa, cgina

yer [= alan, çevre] : dogneği

yer [= toprak; kara parçası; arazi]: let’a; dixa; arazi

yer [= bir şeyin bulunduğu, konulduğu ya da yapıldığı coğrafî nokta]: sva, msva; yeri/ yeyi

[bilinmeyen çok uzak bir] yer : P’etracici

yer- : elaçay

[rahatça] yer edin- : geşaxen

[belirsiz bir] yerde : soton

[bir şeyi yaptığı] yerde : k’ala

[bir haldeki] yerde/ yere : sotiIII; sotiz

[bir şeyi yaptığı] yerden : k’alaşa

[sıvı (bir kaptan)] yere dök- : meyorums/ meyoruy, meoruy/ meorums, mex’orums/ mex’orups

[(birinin) dişi] yerinden çık- : eyulay

[(birinin) eklemi, kemiği vs] yerinden çık- : gamuvelams/ gamuvelay; gamvolay/ gammolay; yerinden hafif oynat- : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps

yerleşik : yerleşuği

[arı kolonisi bir yere] yerleşmiş haldedir : cedgun

[düzenle] yerleştir- : st’eresaruy; mest’eresaruy/ mest’eresayuy; st’uresauy, st’uressaay; nost’uresaay

[(kendisi için ya da kendine ait şeyi) düzenle] yerleştir- : nist’eresaray

[eşyaları toparlayıp] yerleştir- : mç’k’eşums; bargums, nubargams

[evini] yerleştir- : bargums, nubargams

[dik] yerleştir- [= yere dik duracak şekilde koy-] : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips

[dik duracak şekilde] yerleştir- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps

[(bir şeylerin) arasına dik duracak şekilde] yerleştir- : k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, goşadgims/ goşadgips, guşadgips

[üst kısma dik duracak şekilde] yerleştir- : goladgams/ goladgay, goladgums, goladgims/ goladgips, guladgips

[(bir şeyin) üstüne dik duracak şekilde] yerleştir- : edgums, edgims

[(bir şeyin) üstüne (başka bir şeyi) dik duracak şekilde] yerleştir- : goyodgams, goydguy; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps

[yatay] yerleştir- [= yere yatay koy-] : dodums/ doduy, dodumers/ dodumels, dodvars

[düşey düzlemde bir yere yatay] yeleştir- : noxunay[3]

[kendine ait düşey doğrultuyla derin mekânın içine yatay] yerleştir- : dolidums/ delidums, doliduy, dolidumers, dolidumels, dilidumers, dolidvars, diliduvars

[kendisi çin bir şeyi yatay] yerleştir- : didums/ diduy, didumers, didumels, didvars

yerli : yerli

yeşer- : gont’uy[2]; mzgudun; sk’udunII, skidunII-1

yeşil : yeşili

[tuzlanmış hamsi ile ilgili yemeklere doğranarak katılan pazı gibi] yeşil sebzeler : goç’k’orale

[durgun su yüzeylerinde oluşan] yeşil yosun : ğampo

yet- : dubağun, ubağun; einç’en; yonç’un; eyanç’en, yanç’en

[birine veya bir şeye] yetecek kadar : enç’ina

yeterince : k’ay(i) kayi[C]-c-2

yetim olan : mitisuzi; umiteliI

yetin- : cazaden; dubağun, ubağun

yetineme- : var-dibağen, var-dvabağen

[biri ya da bir şey bir şeye] yetiş- : nunç’uşun; nuç’uşun, nuç’işun; nunç’uşay

[birinin ihtiyacına] yetiş- : meç’işums

[kısa mesafede birinin arkasından koşarak] yetiş- : meç’işums; menç’işun, meç’işun, meç’uşun, meç’ç’işun

[kısa mesafede birinin arkasından koşarak son anda] yetiş- : moç’işun

[koşarak belirsiz birine] yetiş- : mentxozuy

[okuyarak, boydan, akıl üstünlüğünden vs] yetiş- : menç’işun, meç’işun/ meç’uşun/ meç’ç’işun

[imdadına] yetiş- : ceç’işun

[yan taraftan] yetiş- : elaç’işun

[yüksek bir yerde bulunan bir şeye] yetiş- : eyanç’uşen; eyunç’uşun; yunç’uşun, yunç’işun

[çocuk iyi büyüyüp] yetişkin ol- : meyimorden

[yağmur, güneş vs sebze, meyve vs’nin] yetişmesini sağla- : oçanams, noçanams

[bir şeyi birine uzatıp] yetiştir- : nunç’işinay, nunç’uşinay, nunç’işinams, nunç’uşinams; nuç’işinams/ nuç’işinaps

[bir şeyi birinin arkasından] yetiştir- : ek’untxozinams/ ek’untxozinay; ek’vontxozinay

[sebze, meyve vs] yetiştir- : oçanams

[bir şey birine] yetme- : var-abağen

yetmiş : sumeneçi-do-vit

[tutumla kullanıp] yettir- : einç’inams/ einç’inay; ninç’inams[1]-III; nuxondinayII; ninç’ilarams/ ninç’ilaray; nink’ilyarams, nink’iyalams/ nink’iyalaps

yevmiyeci : yevmiyeci

[taneli katı cismi] yığ- : ok’obğams, ok’vobğay, ok’obğay, ok’obğaps, ok’vobğaps

[taneli katı cismi ileri doğru iterek] yığ- : ilaxups

[taneli katı cismi dökerek yanlamasına] yığ- : golobğams[2]/ golobğaps, gulvobğaps, gulobğaps

[aşağıya doğru] yığıl- : meyixvenII

[bir araya] yığıl- : ok’ibğen

[(taneli katı cisim bir şeyin) altına girip] yığıl- : e3’vabğen

[taneli katı cisim] yığılı dur- : ok’obğun, ok’vobğun

[taneli katı cisim yanlamasına derin kapalı mekânın içinde dağınık] yığılı dur- : meşk’obğun, meşk’vobğun; meşobğun, mişobğun, mişvobğun

[taneli katı cisim yanlamasına gelişigüzel bir şekilde] yığılı dur- : golobğun; golvobğun, gulvobğun, gulobğun

yığın : kumuli; ok’obğala

[(kabuklu yeşil fındık, toprak vs ile oluşturulan) piramit şeklindeki] yığın : k’uk’u3’i

yığın halinde kendi çıkardığı ısı ile yanmış olan (organik hayvan gübresi) : 3’iminderi

[odunun düzenli] yığını [ya da istifi] : ç’arma; març’a; xarga

yığıntı : kumuli

[(bir şeyin) üzerinde yapışık] yığıntı halinde dur- : nonpin

[ev, bahçe çiti, makine vs’yi] yık- : k’ok’oxums; ok’oxuy/ ok’oxums/ ok’oxups

[ev, bina vs] yık- : meyoxuy; dolobğams[2]/ dolobğaps[2]

[kenarını ya da bir kısmını] yık- : elaxums/ elaxuy/ elaxups, ilaxups

[yapılmış olan büyük şeyi] yık- : doloxups

[(kir çıkarmak için tabak, bardak vs’yi) ses çıkartırcasına] yıka- : k’urç’olums

[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyi)] yıka- : çxams/ çxay, çxuy/ çxums, çxims/ çxips

[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyi) alttan yukarı doğru] yıka- : e3’açxams/ e3’açxay, e3’açxuy/ e3’açxums; e3’açxims/ e3’açxips, i3’açxips

[etraflıca] yıka- : goçxams/ goçxay, goçxums, goçxims/ goçxips

[(derinliği olan bir şeyin) içini] yıka- : gamaçxams/ gamaçxay, gamaçxuy/ gamaçxums/ gamaçxups

[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyin) bir kısımını] yıka- : noçxams/ noçxay/ noçxaps

[tabak, tencere, büyük tava, masa vs gibi yerdeki ev malzemeleri] yıka- : ceçxuy, geçxums

[yeri ya da zemini] yıka- : gelaçxums

[yol, yer, yerdeki taş vs’yi] yıka- : ceçxams, ceçxuy, geçxims, geçxips

[çamaşırı] yıka- : naxums/ naxuy/ naxups

[(bir kabın içinde) az miktarda çamaşırı] yıka- : cenaxums/ cenaxuy, genaxums/ genaxups

[(çeşitli) çamaşırı bir arada] yıka- : ok’onaxums/ ok’onaxuy, ok’onaxoms, ok’onaxups

[(giysinin bir) kısmını] yıka- : nunaxums, nunaxvay, nunaxvams, nunaxups

[çamaşırı tekrar] yıka- : meyonaxums/ meyonaxuy; meyanaxums

[çamaşırı tekrar tekrar] yıka- : meyonaxums-moyonaxums, meyonaxuy-moyonaxuy

[(taş, masa vs) üzerinde çamaşırı] yıka- : eyonaxums; goyonaxums/ goyonaxuy/ goonaxuy

[(birinin) başı veya sırtını] yıka- : cumboy

[(birinin) vücudunu] yıka- : umbonams, umboy, umbonay; ubons, ubonams; ubonups

[(birinin) vücudunun küçük bir kısımını] yık- : numbonams; numboy; nubons, nubonams

[insan vücudunu] yıka- : mbonums/ mbonuy, bonums/ bonups

[insan vücudunun bir kısmını keseleyerek] yıka- : cumbonams

[(bir) kabın içinde (birinin) vücudunu] yıka- : gebonums; gyubons

[kendi vücudunun bir kısmı ya da tümünü] yıka- : imbonams/ imbonay, imboy; ibons, ibonams

[ölünün vücudunu] yıka- : mbonuy; bonums/ bonups

[yaşayanın vücudunu veya ölüyü] yıka- : mbonums/ mbonuy

yıkanmış çamaşır : naxveri

yıkık : verane

[duvar vs] yıkıl- : meyixven

[ev vs] yıkıl- : k’ok’ixven; ok’ixven

[kenarından] yıkıl- : elixven

[yapılmış olan bir şey] yıkıl- : dolibğen; dilixven

yıkılıp parçalan- : mejixişiren

yıl : 3’ana[1]

yıl sonu : 3’ana-mesturi

yılan : 3’i3’ila

yılanın sürekli çok bulunduğu yer : 3’i3’ilapona, 3’i3’ilapuna

yılanyastığı : bjit’ili

yılbaşı : 3’anağani, 3’anağne

yıldırım düş- : dit’va3’ay

yıldız : murun3xi, muru3xi

yıllık istirahat : 3’ana-moşvacina

[kumaş, kâğıt vb’yi] yıprat- : bri3’ums/ bri3’uy/ bri3’oms/ bri3’ups

[kumaş, kâğıt vb] yıpran- : bru3’un

yırt- : ç’irdums/ ç’irduy; gamaç’irdams/ gamaç’irday; gamabri3’uy; xaruy/ xarums[2]/ xarups

[(bir şeyin) etrafını] yırt- : goç’irdams, gvoç’irday

[ortadan] yırt- : ok’oxarums/ ok’oxarups

[(asılı bir şeyi bir yerden) uygunsuzca çekip] yırt- : gestikoms/ gestikups

[(bir şeyin) üst kısmını] yırt- : cexaruy, gexarums/ gexarups

[(bir şeyin) üzerinde veya üzerine bir şeyi] yırt- : cexaruyIII; yoxarams/ yoxarums

[(kendi) üzerindeki giysini] yırt- : goist’ik’ams/ goist’ik’ay, goistikams; distikups

[yan tarafını] yırt- : elaç’irdums/ elaç’irduy

yırtıl- : ç’ordun, gamaç’ordun; gamabru3’un; ixaren; [bri3’ums altında] ibri3’en

[kumaş vs ortadan] yırtıl- : ok’oç’ordun

[yan tarafı] yırtıl- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun

[yandan yukarı doğru] yırtıl- : elabru3’un, ilabru3’un

yırtın- : goiç’apxams, goiniç’apxams; goiç’irdams/ goiç’irday

yiğit : komoli, kimoli

yiğitlik : komoloba

yine : xolo[1]

yirmi : eçi

yirminci : maeçoni; eçoni

yitmiş olan kimse : t’ufa

yiyecek : oşk’omoniI; oşk’omale, oç’k’omale

yiyici [= rüşvet yiyen] : mç’k’omura

yiyip bitir- : ceş’komams, ceşk’omuy; cimxoy; geimxors, geimpxors, geipxors; geç’k’omups

yoğur- : şolums/ şoluy, şvelums; nkiminoms; oxtimaps

yoğurt : meyaperi; yoğurt’i, yoğuti, yoğut’i, yoğurdi

yoğurt mayası : mark’at’i

[(bir şeyin) cinsini (= türünü)] yok et- : mok’vatuy

[izini tozunu] yok et- : mek’arbuy

[var olan bir olguyu] yok et- : mek’arbums

[vurarak tamamen] yok et- : gamailums/ gamailuy/ gamailoms, gamax’ilums/ gamax’ilups

yok ol- [= ortadan kaybol-] : cejun, cecun; en3un

yok ol- [= soyu tüken--] : eç’k’odun; gamaç’k’odun

[(bulut) buharlaşıp] yok ol- : en3’un/ en3’ums, n3’un/ n3’ums

yoksa : yevana; vana[1]; vanatina; sotiV-1

yoksul : fuk’ara, fukara

yokuş : emptina; okti; yama

[dik] yokuş : emtumani/ yemtumani

[yukatıya çıkılan dik] yokuş : emti

[az meyilli] yokuş aşağı : celamtumani; celamtu, celamti; gelamtumani

[dik] yokuş aşağıya ya da aşağıda : cemtumani, gemtumani

yokuş yukarı : elamtu, elamti; empti, emti, yemti; eşk’amtumani

[dik] yokuş yukarıya ya da yukarıda : emtumani/ yemtumani

yokuş yukarıya bir nefeste : eşamtumani

yokuş yukarıya doğru : ti-jile, ti-cile

[az meyilli] yokuş yukarıya doğru : elamtumani

yol : gza

[(dik yokuşta bulunan) az meyilli] yol(dan) : golamtume

[düz yoldan ayrılan ve hafif eğimle yukarı doğru giden] yol : elagza

[çayır, ot vs’yi] yol- : k’onuy/ k’onums; ç’ik’onups

[dışarıya doğru] yol- : gamast’ik’ums/ gamast’ik’uy, gamast’ik’ay

[(bir şeyin) etrafını] yol- : goft’ilums/ goft’iluy; gost’ik’ums/ gost’ik’uy, gost’ik’ay

[(birinin) etrafındaki şeyi] yol- : gostikoms, gostikams

[etraftaki ot, çayır ve benzeri] yol- : guk’onams/ guk’onaps; guiç’ik’onups

[kendir liflerini] yol- : yolums; ntalums/ ntaluy; psuluy; mkvasuy

[tüyler, saçlar vs’yi] yol- : ft’ilums/ ft’iluy

[(kendi) tüyleri, saçlarını] yol- : ift’ilams/ ift’ilay

[tavuk vs’nin tüyü, kanadı vs] yol- : uft’ilams, nuft’ilams/ nuft’ilay

[(bir şeyin) üstünü] yol- : gestikums/ gestikoms

[yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını] yol- : 3xot’uyII/ 3xot’umsII

[birini] yola koy- : ogzalams/ ogzalay/ ogzalaps

[biri] yola koyul- : cegutun; gedgitun

yola yakın : megza

yola yakın yer : megza

yolcu et- : ogzalams/ ogzalay/ ogzalaps

yoldaş : k’ada

[Arhavi] Yolgeçen köyü : Lome

Yolgeçen’li : Lomayi

[canlı birini askerliğe vs] yolla- : noncğonams

[cansız nesneyi (genelde veya belirsiz birine)] yolla- : noncğonams/ noncğonay/ noncğonaps

[canszı nesneyi belirli birine] yolla- : nuncğonams/ nuncğonay/ nuncğonaps

[cansız nesneyi belirli birine aşağı istikamette] yolla- : cuncğonams/ cuncğonay, gyuncğonams/ gyuncğonaps

[cansız nesneyi giden birine emanet ederek belirli birine] yolla- : guncğonams

[cansız nesneyi uzaktan beriye] yolla- : moncğonams, mvoncğonay, moncğonay, moncğonaps, mvoncğonaps

yolun- : goift’ilams/ goift’ilay

yolunu şaşır- : gza gvaşaşen; gza ant’alen[2]

yonga : noxlap’e, noxap’ule

yont- : yazums, p’azums; 3xont’umsII; azums/ azuy; x’azums/ x’azups

[etrafını] yont- : goyazums/ goyazuy; gvoyazay; goazuy/ goazums, gox’azums/ gox’azups

yordam : usumi

yorgan : yorğani, yorgani, yoğğani

yorgancı : yorğanci

yorgun : donç’ineri, nç’ineri; doç’k’ineri; doç’k’inderi, doç’k’indineri; donoç’k’inde

yorul- : dvanç’inen, daç’k’inen, daç’k’inden, dvaç’k’inden

yorulmuş : donç’ineri, nç’ineri; doç’k’ineri; doç’k’inderi, doç’k’indineri; donoç’k’inde

yorumla- : digurinay

[akar su dibindeki taşlarda yetişen] yosun : ğlep’i

[durgun su yüzeylerinde oluşan yeşil] yosun : ğampo[3]

[genelde] yosun : yosuni, yossuni

[durgun su] yosunlaş- : iğamponams

[akar suda] yosunlu : ğlep’oni

[evini] yönet- : oktay

[bir şeyin] yönünü değiştir- : goloktams; golvonktay, golonktay; goloktaps, guloktaps, gulvoktaps

yufka : gomçveri; yufka

yufka yürekli : guri-pupuloni

yukarı : jile, cile

yukarı çık- : eyulun/ eulun, yulun

[düşey doğrultuyla] yukarı çık- : eyulun/ eulun, yulun

[düşey doğrultuyla derin kapalı mekândan] yukarı çık- : eşk’ulun, eşulun, işulun

[hızla veya bir nefeste dik] yukarı çık- : eilams/ eilay; eyuk’ap’ams; ililaps

[hızla veya bir nefeste] yukarı çık- : eşk’ilay, eşilams

[cansız cismi] yukarı çıkar- : eşk’iğams/ eşk’iğay, eşiğams, eşimers; işimers, işimars

[cansız cismi boşaltarak] yukarı çıkar- : eşk’axums/ eşk’axuy, eşaxums/ eşaxups, işaxups

[cansız cismi az meyilli alanda] yukarı çıkar- : eliğams/ eliğay, elimers, ilimers, ilimars

[bir yerden] yukarı çıkart- : eşat’k’omers

[bu çevrede] yukarı doğru : amamtumanis

[dere boyu] yukarı doğru : amamtumani

[az meyilli yerde] yukarı doğru çık- : elulun, ilulun

[düz yoldan ayrılan ve hafif eğimle] yukarı doğru giden yol : elagza

yukarıda : jilendo[1]/ cilendo

yukarıdaki : jileni

yukarıdan : jilendo/ cilendo; jilendon, jilendoşen, jileşen

yukarıya : jile/ cile

[(bir yamaçta konuşan kişiden)] yukarıya doğru : golamtumani

[(duman, buhar vs)] yukarıya doğru çık- : edgitun; yulun

yular : dok’oru/ dok’k’oru, dok’ora; yulari

[gözlerini] yum- : udums/ uduy; oduy; odums/ odumers; ok’odumersIII; odvars

yumak : murgi

yumruk : mcixi

yumurta : makvali

yumurta akı : makvalişi 3ela

yumurta sarısı : makvalişi guri

[ana arı yavru için] yumurtalarını koy- : naşkumers

yumurtla- : sk’ums/ sk’uy, doskums, skums/ skups; mskups

[yeni] yumurtlamaya başlayan tavuk : vari3’a

yumusa- : içuçkanen, içiçkanen, içiçxanen

yumuşak : çuçku, çiçku, çiçxu

[tarladaki toprak hakkında] yumuşak : tavi

yumuşat- : oçuçkanams, oçiçkanams, oçiçxanams/ oçiçxanaps

[sıcak su içinde] yumuşat- : nt’u3uy; nt’u3ams

[sıcak su içinde deri vb’yi] yumuşat- : celunt’u3ay

Yunanlı : Urumi; Yonani

Yunanistan : Yonani-msva, Yunanistani

yusufçuk böceği : k’ark’alamt’axu

yut- : cuşk’ums; cişk’uy, geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers

yuva : ogvace; obğe[2]; yuva

yuvarla- : orginams/ orginay; ongrinay/ ongrinams; ongrimonams/ ongrimonaps; omurginaps

[bir-iki kere] yuvarla- : nongrimonams/ nongrimonaps

[uçurumdan aşağıya doğru] yuvarla- : ok’ap’inams[2]

[yerde] yuvarla- [= çevir-] : ongorams

[böcek, kuş vs ufak bir yere] yuvalan- : ni3’opxay

yuvarlak : mumgvarlaği; murgvala, mungvala, mugvala, mogvala, morgvali/ mogvali, murgvali/ mugvali

yuvarlak bir şey : bulti

[serenderin] yuvarlak fare korumacısı : parpa[1]-II; serendi-parpa; naylaşi parpa[2]-III

yuvarlak şapka biçimli şey : kara

yuvarlak yap- : gomugvalams; butolups

yuvarlan- : irginen, ingrinen, ingrimonen; imurginen; gimurginen

[yerde] yuvarlan- : ingolen, ingors/ ingos

[kuş] yuvası : foli

yuvasını terk et- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun

yük : yuk’i; mobumaşa, mobale, mobaşe, mobalaşe; yuki

[bir kolla tutulacak şekilde bağlanmış] yük : xeşi[2]

[(bir seferde taşınabilecek) koltuk altı] yük : elakaçapa

[(bir seferde taşınabilecek) omuz üstü odun] yükü : oğmale, oğmalu[2]; ar mxucişi yuk’i, ar mxucişi yuki

[(taşınmaya hazır) paketlenmiş ya da bağlanmış] yük : mobalaşe

[sırta veya bir hayvana yüklenmiş] yük : moberi

[küçük] yük gemisi : şilep’i

yük parçası [= tek parça olmayan yükün parçalarının her biri] : mobumaşe

yükçü : xamali

[araba ya da gemiye yük] yükle- : mok’idams

[(birinin) sırtına] yükle- : mobams, mvobay, mobay; mok’idams/ mok’idaps, mvok’idaps

[birine onun işlemediği suçu] yükle- : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; eyot’t’axay; eyot’t’oçay; mok’idamsII; yok’idamsIII

[kimin işlediği bilinen bir suçu bir başkasına] yükle- : kabaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; mok’idamsII; yok’idamsIII

[suç işleyen kişi bir başkasının üzerine kendi suçunu] yükle- : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; yok’idamsIV; mok’idamsIII

[biri bir şeyi kendi sırtına] yüklen- : moibams/ moibay; moik’idams/ moik’idaps, muik’idaps

[iş, dert, sorun vs birine] yüklen- : cot’roxun, gyot’roxun, gyot’ruxun

yüklü [hayvan] : korbapşa; mçinoci; mçinoceri

yüksek : mağala

yükseklere : jin-k’alepes

yün : tomaII; yuni

yün çileşi : landi

yün eğirme aracı [= ham yünü iplik haline getirmek için kullanılan eğirme aracı] : mxeni, pxeni

yün eğirme aracı [= iplik haline gelmiş yünleri iki kat, üç kat yapmak için kullanılan eğirme aracı] : o3’k’ondale

yün-fanila : yuni-falena

[birinin] yüreği yağ bağla- : guri yaği cadven

[bir şey yapmayı] yüreğine koy- : delingonams, dolingonay/ dolingonams

[birinin] yüreğini yak- : guri doluç’ums/ guri doluç’uy/ guri doluç’ups/ guri duluç’ups

yürek : guri

yürekli : guroni

yüreksiz : agure

[böcek] yürü- : buzun, buzalams, buzulaps

[insan veya hayvan] yürü- : igzalams/ igzalay, igzars/ igzay, igzals; k’uçxeten ulun

[insan gezerek] yürü- : goigzals

yürüyerek : gzaleri; gzalineri

yüz [= rakam “100”] : oşi; xut-eçi, xuteneçi

yüz [= çehre, surat] : p’ici, p’iji; nuk’u, nunk’u

yüz benzi : p’et’li

[suda] yüz- : inçirs/ inçiy, imçiy, imçvirs, inçvirs

[hayvanı] yüz- [= derisini soy-] : gom3’ams/ gon3’ams; gvon3’ay; gvo3’ay/ go3’ay; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy

[insan] yüz[-ünün normal teni] : çere, ç’ere; peri

[birine] yüz ver- [= birinin arzularına yönelik hareket et-] : noonams

yüzdür- : onçirams/ onçiray; omçiray, omçvirams; onçviraps

yüznumara : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale[1]-II; tuvalet’i, tuvalet’t’i

yüzü solgun : p’it’li-gexra3keri

yüzük : ma3’indi; yuzuği; mask’indi, ma3’k’indi

yüzükoyun : ti-k’op’ela; k’up’a, ust’i-k’up’a; p’ici-k’up’a; p’ici-k’up’eni

yüzün yıkanan bölümleri : t’op’iji

yüzüncü : xuteneçoroni


Z


zafer sarhoşluğu : cginapa

zahmetsiz yaş- : geşaxen

zaman : ora

zamansız : tenoraI

zan altında bulunan biri : çemi

zaptet- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps

zar[1] [bitkilerdeki ince tabaka]: [k’romişi] t’ebi; zari[2]

zar[2] [küp şeklinde oyun araci]: zari[1], zai

zarar : zaa, zarari

zarf [= kâğıt kese] : zarfi

zaten : zati

zayıf [= bitkin] : sap’ari

zayıf [= cılız] : ç’irili

zayıf [= eksikleri olan] : mudara[2]

zayıfla- : mç’ipe iyen; imç’ipanen; izaifen; ndğulun

[çok] zayıfla- : m3’utxuy

zavallı : t’işuça; eçxome; eçama; k’rima[1]

zehir : ağu; ğurzuli/ ğurz*uli; abut’raki; nç’ami

zehir gibi [= çok acı] : ağu st’eri

zehir gibi [= kuvvetli ve sert mizaçlı]: ğurz*uli-steri

[birine ait birini] zehirle- : uç’amaps

[inek vs hayvan yediklerinden] zehirlen- : in3’ik’ay

zehirsiz : zeyirsuzi

zelzele : depremi; zelzele

zelzele ol- : let’a oxink’anay

zembil : nonç’epi-on3’ure; xup’ali, xut’up’ali; 3an3a

zengin : xampa; zengini

zenginleş- : izenginen

zerre : xişili[2], mxişili

zerzevat : lilve; sebze; zerzevati

zevce : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca; dida; çili

zevki kırıl- : guri gyak’vaten

zeytin : zeytini

zeytin yağı : zeytin-yaği

zımpara kâğıdı : zumpara

zıpla- : uk’ap’un[2]

[alttan yukarıya doğru] zıpla- : ejun/ ecun; e3’uk’ap’ams/ e3’uk’ap’ay, e3’uk’ap’un; i3’olaps

[kontrol dışı] zıpla- : mo3’ak’ap’ay

zıplat- : ok’ap’inams[3]

zırılda- : ç’irç’ilams/ ç’irç’ilay[2]; k’an3aray; ç’irinoms/ ç’irinams, ç’urinams; p’at’k’alams

zıvanadan çık- : nz*iz gelams

zift : pisaIII; zifti

zil : 3’ingiri; zili

zincir : zinciri

[ocak] zinciri : k’lemuri, k’remuli, k’ermuli, k’eremuli

[birine] ziyaret et- : elvakten; nacoxen; mointvalams; gululaps

[birine kısa süre için] ziyaret et- : golvakten; moigorams; moigoy; moigoray

[birinin beyni] zonkla- : (kuni) gamut’roxun

zor : zori[1]

[iki kişinin arasında] zor durumda kal- : k’oşk’ik’açen; eşk’ik’açen, eşikaçen; mişikaçen

[(bir şeyi birinin eline) geçer geçmez elinden] zoraki al- : nucubalams

zorba : xe-bigoni

zorla : zoyila; zorileten

[(birinin) elinden bir şeyi] zorla al- : k’o3’uğay; go3’uğams; go3’umers, gu3’umers; gu3’umars; go3’uncubalams

zorla- : nok’açinams; nok’açay; nokaçams/ nokaçaps

zorlan- : gandaren, nandaren

zorlukları çek- : n3’orums/ n3’oruy

zurna : p’ililiIII