Türkçe-Lazca indeks S-Z
● Maddebaşı olarak Türkçe fiillerin, fiil-isim hali (ör. gitmek, olmak vs) değil, kökü (ör. git-, ol- vs) gösterilmiştir.
◘ Bir fiilden kurallı olarak türeyen kelimeler (ör. otur- > oturul-, oturt-, oturtul-, oturma vs) genelde ayrıca maddebaşı edilmemiştir.
● Türkçe’de oldurgan ve ettirgen olan fiiller arasında Lazca olarak ettirgen olmayan fiile denk düşenler, ayrıca maddebaşı edilmiştir. Ör. ye- [= imxors/ imxoy; ipxors; ç’k’omups] ve yedir- [= çams/ çaps]; karış- [ant’alen, int’alen vs] ve karıştır- [unt’alun, unt’alams vs].
◘◘◘ Bu sayfalar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımıza ait kelime listesi olup bir “Türkçe-Lazca sözlük” değildir. Kelimelerin mecazi kullanımlarının çoğu gösterilmemiştir.
◘ Aşağıdaki listede Lazca faydalananlı fiillerin çoğu gösterilmemiştir. Bunlar, Lazca-Türkçe Sözlük taslağımızda genelde faydanalansız fiillerin alt-maddesi olarak yer almaktadır.
S
saat [= zaman birimlerini gösteren aygıt]: saat’i, sayet’i, sayet’t’i, saet’iI
saat [= kol saati, duvar saati, elektronik saat vs gibi aygıtlarda gösterilen zaman noktalarının her biri]: oraII; saet’iII; saat’iII; sayet’t’iII
sabah : sabaxtanII; ç’umaniz, ç’umani[2]; sabayleI
sabah akşam : saba-axçam; seri ndğaleri/ seyi ndğaleyi
sabah ol- : dotanums/ dotanun/ dotanuy; ditanun; gontanun; tanun, tanums/ tanups
sabah olmak üzere : cetanurişi
sabaha kadar : ç’umanişa, ç’umanişaşa
sabaha kadar [= gün ağarana kadar] : dotanuşa, tanuşa
sabahın şafak zamanı : ndğa-tanuri; tanura[1], tani[3], tanora
sabahki : sabayleneri
sabahla- : cotanun
sabahları : sabayle
sabahleyin : ç’umanişi, ç’umani[2]
sabahtan : ç’umandeneşa; sabaxtanI; ç’umandele
sabahtan beri : ç’umanişi-şuk’ule, ç’umandele-şuk’ule
saban : sap’ani
sabret- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims; nuxondun; naxondinen; ninç’en
sabun : sap’oni
[erimiş] sabun : ğlima
sac [= demir levha] : sazi[2], saci, saç’i, saçi
sac kova [= metal kova] : vedre
sacayaği/ sacayak : sacaği, sacaki
saç [= baştaki kıl] : toma, ntoma
[evin] saçağı : merterize
saçak : saçaği
saçaklı : bonz*olyayi
saçını başını : ti-p’ici; ti-t’ani
saçlı : tomalyari
saçmala- : nçxalumsIII; patxumsIII; kançums; goşubğams; vrat’k’umsII; barbalaps; amut’alaps
sadaka : sedek’e, sadaka
sadece : boyneIII; xvalaII
saf [= aptal] : sefili
[bal] sağ- : msk’ams/ msk’ay, msk’uy; m3kums; 3’onups
[(bir kovanın) balını] sağ- : um3kams
[ineği] sağ- : nç’valums/ nç’valuy; muzdams; nunç’vals[1]; unç’valams, unç’vals, unç’valaps; nç’valups
[(zamanı olmayınca acele az miktarda süt almak için) ineği] sağ- : nunç’vals[2]
sağa sola çarparak hareket et- : badgalams
[inek] sağıl- : moizdams[2]; inç’valen
sağır : mt’ura; uji-p’ut’uriII; mp’ala; k’ut’uni; ndure; dundga, uci-dundga, dunga; uca
sağır ol- : mt’ura iyen; uji natven; mp’ala iyen; nanduren; uca iven; dundga iven
sağlam : k’ap’eti
sağlam [gözleri]: k’evi
[ayakta] sağlam kalan : dodgineri
sağlamlaştır- : ok’ap’et’anams
sağlık : sağluği
sağlıklı : skidala[2]-1
sahan : sağani, saxani; t’abaği, tabaği
sahil : noğaII; sevaili; zuğaşi p’ici, mzuğa-p’ici
sahil [= plaj] : yali[2]
sahip : saebi
sahip çık- : moikaçams
sahiplen- : isaybams
sahipsiz (hayvan) : salaxana[2]; umiteliII
[(bir şeyden) bol miktarda] sahiptir : nubğun
[canlı bir varlığa] sahiptir : uyonun, uyons, uons, ux’onun, ux’oun
[cansız bir şeye] sahiptir : uğun
[sağda solda bulunan kıvır zıvır şeylere] sahiptir : elusun-celusun
sahne : saxne
sahur : mosela
sahursuz [= sahura kalkmadan]: umosele
saka kuşu : k’axi-k’inç’i
sakal : pimbili, pimpili; çenge[2]
sakalını bırak- : nuk’u nit’ay; pimpili naşkumers
sakallı : pimbiloni, pimpiloni
sakar : çorpa; xalat’ali; çoma; çonexi; xe-k’ot’i, xe-k’ot’ili; nçonexi
sakatla- : gosak’at’ums
sakatlan- : goisak’at’en
sakın ...-me : amani[1]; mondo[2], modo; sotiVI; vaşa
[birinden] sakınarak dön- : gvakten, gakten
sakız : olağune; lağuna; sak’izi, sak’k’izi, sark’izi
sakin : unenale; misa[1]; uneneli; uselebu
sakinlik : misa
sakla- [= başkasının bulmaması için sakla-] : ompulams; domplams; ompulay, mpulay, mpulums, mpulams/ mpuloms, mpulups; ot’obinay; ont’obinay[2]; ot’k’obinams/ ot’k’obinaps
sakla- [= muhafaza et-] : şinaxums/ şinaxuy/ şinaxups; ezduy, ezdun
[ilerde lâzım olur diye] sakla- : elaşinaxums/ elaşinaxuy/ elaşinaxups, ilaşinaxups
[ilerde lâzım olur diye biri için] sakla- ; eyuşinaxay
[ilerde lâzım olur diye üstü açık bir şeyin arasına] sakla- : eşaşinaxums/ eşaşinaxups
[ilerde kendisi kullanmak için] sakla- : elişinaxams/ elişinaxay/ elişinaxaps, ilişinaxups, ilişinaxaps
[ilerde kendisi kullanmak için üstü açık bir şeyin arasına] sakla- : eşişinaxams/ eşişinaxaps
[kendine] sakla- : eizdams
[(belirli birinden gizlemeyi düşünmeden) kendisi için] sakla- : impulay
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sakla- [= gizle-]: meşk’vot’obinay; meşot’k’obinams; mişot’k’obinaps, mişvot’k’obinaps
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sakla- [= muhafaza et-] : meşk’aşinaxums/ meşk’aşinaxuy, meşaşinaxams, meşaşinaxums/ meşaşinaxups, mişaşinaxups
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine kendisi için] sakla- : meşk’işinaxams/ meşk’işinaxay, meşişinaxams/ meşişinaxaps, mişişinaxups, mişişinaxaps
saklambaç : k’uk’u; ot’obinaşe/ ot’obinaşi/ ot’obinuşi; ont’obale; get’k’obina; paulapan3’i
saklan- : impulen; dimpulen; t’obun, nt’obun; t’k’obun; işinaxen
[(bir şeyin) arkasına] saklan- : mok’axedun
[(bir tepenin, bir çıkıntının, bir siperin) arkasına, geniş bir alanda oturup] saklan- : mok’axedun
[(bir şeyi) kendine siper edip] saklan- : not’obun
[(bir şeyin) üstünde] saklan- : cet’obun, get’k’obun
[yan tarafa] saklan- : elat’obun, elat’k’obun
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] saklan- : meşk’at’obun; meşat’k’obun, mişat’k’obun
[yere çömelip veya yatarak] saklan- : cet’obun; get’k’obun
[yere doğru ya da görünmesi zor olan bir yere gizlice] saklan- : dot’k’obun
saklanarak belirli birini kolla- : nat’oben
saklanarak etrafını kolla- : nit’oben
[birine] saklanıp onu bekle- : not’k’obun
[birine] saklanıp onu takip et- : not’obun, not’k’obun
[birine] saklanıp ona yanaş- : not’obun, not’k’obun
[atmacayı bıldırcina] sal- : mut’ay, mut’t’ay
[evcil hayvanı] sal- : mo3ams; nupinams[1]/ nupinay[1]; nuktalams
[saldırtmak amaçlı köpeği vs birinin üzerine] sal- : nut’ams[2]/ nut’ay[2], nut’alams[2]/ nut’alaps; nu3’k’ams[2]
[suyu bir şeyin üzerine] sal- : yut’alams
[suyu bir yere] sal- : ek’ut’alams; oxut’alams
salak : salaxana[1]; banga[1]
salamura : mcumeri
salata : salata, salat’a
salatalığın olgunlaşmamışı : xit’ip’i
salatalık : şuk’a, şuk’k’a
salatalıkları [büyümeden koparan çocukları korkutan] imgesel tasarım : nenei; dida-mangi3’a, dida-mangisa, dida-k’in3’uri, dida-mp’ilu; kçin-k’ok’ari/ kçin-k’uk’ari
salatalıkları [çok küçükken] kopar- : k’ip’irams
salatalıkları [çok küçükken hepsini] topla- : k’imp’irums
[balık kancaya, solucana vs] saldır- [= dal-] : nolams/ nolaps
[kedi, köpek vs belirsiz birine] saldır- : nik’ap’ay
[kedi, köpek, atmaca vs belirli birine] saldır- : nak’ap’ams; nok’ap’ams; nak’ap’en, nank’ap’en, nank’ap’ams/ nank’apaps; nat’alen
[uçan kuş süzüleyerek, yere paralel hareket ederek bir şeye] saldır- : mat’alen
[uçan kuş yukarıdan aşağıya hareket ederek bir şeye] saldır- : gyat’alen
saldırgan : mç’k’omura
saldırgan [= köpeklerin et yerken ve yedikten hemen sonra gösterdiği durum] : leşoni, leşyari
salı günü : erk’inaçxa; t’axaçxa; ik’inaçxa
salın- : ndruk’un
salıncak : dolok’anure; dok’anure; ok’an3’ure, ok’an3’uoni, ok’an3’oroni, ok’an3’ironi, ok’an3’urale
salkım saçak : 3o3xoli steri
[kiraz, üzüm vs’nin] salkımı : ç’aç’a
[mısırın] salkımı : lazut’işi konz*oli
[üzüm ve karayemişin] salkımı : ç’emba, ç’eba, ç’aba
[üzüm ve karayemiş dışındaki meyvelerin] salkımı : k’onz*oli
salkımla- : ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups
salla- : ovalams/ ovalay/ ovalaps; golonvalams; onk’anams/ onk’anaps
[alt taraftan yukarı doğru] salla- : e3’vok’anay; e3’vonk’anay; e3’onk’anams/ e3’onk’anaps, i3’onk’anaps
[alttan] salla- : k’o3’ok’anams, k’o3’vok’anay
[(birinin bulunduğu) beşiği] salla- : unk’ansI
[beşik vs] salla- : ok’anams/ ok’anay; dvonk’ay; onk’anay/ onk’anams/ onk’anaps
[ellerini vs] salla- : ovalams/ ovalay/ ovalaps; golonvalams
[ellerini vs etrafa] salla- : govalams
[etrafına] salla- : gvon’kanay
[odun, tohum vs] salla- : gonvalams
[(birinin bulunduğu) salıncağı] salla- : unk’ansII
[salıncakta] salla- : dvonk’ay; ok’anams/ ok’anay, onk’anay/ onk’anams/ onk’anaps; ok’k’an3’uray, ok’an3’urams; ok’an3’urinams; ok’an3’irams/ ok’an3’iraps, ok’an3’uraps
[(ceviz, kestane vs düşürme amaçlı) sopa veya sırıklarla dallarını] salla- : nçxalums/ nçxaluy
[yere doğru] salla- : dovalams
sallan- : ink’ans/ ink’ay; apatxen
[(bir şeyin) altında] sallan- : k’o3’ik’anen; k’o3’ink’ay
[salıncakta] sallan- : ik’an3’urs, ik’an3’urams
[ilgisizlikten] sallayıp at- : gonk’anams
salon : saloni; xayatiII; xaatiII
salya : lebca; lejveri/ lejveyi
salyalı : lebciyari
salyangoz : pen3’e-k’ariç’i
salyangoz kabuğu : pen3’e-k’abi, pen3’e-konkoli; pen3’e-kudi; pen3’eş oxori/ pen3’oş oxori
salyangoz ve kabuksuz sümüklüböceğin genel adı : pen3’eI, pen3’o
saman minderi : şirte
saman yığını : bardi
Samsun (şehri ve ili) : Samsoni
[biri bir şeyin bir halde olduğunu] san- [ve bu, yanlış olmayabilir] : a3’onen[3]
[yanlışlıkla] san- : dva3’onen, da3’onen, a3’onen[2], a3’onapun
[yanlışlıkla birini başka biri] san- [=birini birine benzet-] : numgvapams, numgvapinams, numgvapinay; nungvapay, nungapams/ nungapaps; nungapinapsI; nugapaps
sana doğru : skanda, skande
sana doğru/ senden : sk’aninde, sk’ande, sk’anda
sancılan- : imxizen
[doğum] sancısı geçir- : imxizen
[arkalıklı] sandalye : finori-k’uli; troni[1]; mencironi/ menciyorni
[arkalıksız] sandalye [= iskemle] : k’uli; orz*o/ oz*z*o; troni[2]; t’at’a
[arkaya yatabilen arkalıklı] sandalye : meyojinaşe-k’uli
sandık : kon3oli; çebuk’i, çebuk’ina; senduği, sanduği; yaşik’i
sanık : çemi
[bir şey imiş gibi] sanıl- : di3’onen
sanki : mondo[1]-III; muç’o[2]; p’anda[4] ... st’eri; sankis; gyozgyoraII, gyozgiraII
sanmıyorum ki : lai, layi
santral : santrali, elektriği-santrali
sap : sap’i; dokaçale
[buğday, arpa, pirinç vs bitkilerinin tepesini devşirdikten sonra geriye kalan] sap : m3’u
sapan : dok’anaşe; lak’at’k’a
sapanla tarlayı sür- : xonums/ xonuy
[balta, tava vs’nin] sapı : xit’iII
[biçkinin] sapı : genk’lima
[kaşık] sapı : xit’iV
[kazma, balta gibi aletlerin] sapı : ondre3’e
[meyve ve sebzelerin] sapı : mer3’i
[tavanın] sapı : k’iti
[kendir lifini] sapından ayır- : sulums; nsxuluy; suluy; suleyi ikoms
sapla- : 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps; gumt’ams; gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps
[kendine doğru] sapla- : mo3onums/ mo3onuy
[kendine veya kendine ait bir şeye] sapla- : ni3onams/ ni3onay; ni3igams/ ni3igaps
[üstten aşağı doğru hareket yaparak] sapla- : co3onams/ co3onay, gyo3onams; gyo3igams/ gyo3igaps
[yere] sapla- : do3onams, dvo3onay, do3onay, do3igams/ do3igaps, dvo3igaps
[kendisinin yan tarafına] sapla- : eli3onams/ eli3onay; eli3igams/ eli3iğaps, ili3igups, ili3igaps
[yan tarafa] sapla- : elo3onams, elvo3onay; elo3igams/ elo3igaps, ilvo3igaps
saplan- : ni3onen; ni3igen
[belirli birine veya bir şeye] saplan- : gvanamt’en; gvamt’en, gvant’en, gant’en
[birine ait bir şeye] saplan- : na3onen; na3igen
[yan tarafa] saplan- : eli3onen; eli3igen, ili3igen
saplanmış halde dur- : non3os, non3ons, non3oy; no3ons; no3ins
[(birinin ya da bir şeyin) yan tarafına] saplanmış halde dur- : elon3ons, elvon3oy; elo3ons, elo3ins; ilo3ins, ilvo3ins
[kendi vücudunun bir yerindeki şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs] sapta- : t’işinay; it’işinams/ it’işinay; it’işons, it’işonams/ it’işonaps, it’işonups/ it’işinups
saptayıcı : t’işineri
sar- : got’k’ams, got’k’aps
[sarmayı] sar- : k’irups
[bulut] sar-: amipinen
[(bir şeyin) etrafına] sar- : gorçams, gvorçay, gorçay, gorçaps, gvorçaps
[(bir şeyin) etrafına bez vs] sar- : gurt’ams/ gurt’ay
[(bir şeyin) etrafına tel, ip, çit vs] sar- : guğams/ guğay; gumers, gumars
[(kendi vücudunun) etrafına] sar- : goik’orams/ goik’oray, goik’irams/ goik’iraps, guik’iraps
[(bir şeyin) etrafını kormak için bir şeyi] sar- : gopinams, gupinams
[kaplayarak] sar- : gvabğen, gabğen
[kendi yarasını] sar- : ik’orams/ ik’oray; ik’irams/ ik’iraps
[mendille] sar- : melak’orums; melak’irums/ melak’irups, milak’irups; mulak’irups
[sıkıca kavrayıp] sar- : dolat’k’en
[(birinin) yüzünün teni] sarar- : gamvakçanden; cakçanden, cakçanen; isaren
sardır- : cantxen
[bir canlı yere paralel hareket ederek birine] sardır- : nabğen
sardırgan : cemçamule
sargılık : gok’oraşa
sarı sıcak : t’aroni[1]
[birine] sarıl- : gvak’oren/ gvak’k’oren, gak’oren, gak’iren, gvak’iren; dolak’iden, dolak’iten, dolvak’iden
[(birine) sevgi ile] sarıl- : gvaxelams/ gvaxelay
[(birinin) boynuna] sarıl- : dolvaben; dolak’iden, dolak’it’en
[vücudunun bir kısmına üstten] sarıl- : camxven
[uzunca ip vs bir şeye] sarılmış haldedir : guğun
[(bir şeyin) etrafına] sarılmış haldedir : gorçun, gvorçun
[(bir şeyin) etrafına] sarıp bağla- : gok’orams, gvok’oray; gok’irams/ gok’iraps, gok’iups, gvok’iraps
[yumurta] sarısı : makvalişi guri
[birine ait bir şey aşağı] sark- : dak’iden
sarkarak asılı dur- : k’o3’obun, k’o3’vobun; go3’obun, gu3’obun, gu3’vobun
[(birine ait bir şeye)] sarkarak asılı dur- : gu3’ubun
[ipte veya sırıkta başka bir şeye değmeden] sarkarak asılı dur- : cebun; cobun, gyobun
[düşey doğrultuyla derin bir mekânın içine] sarkıt- : dolonç’ams; dolvon3’ay; dolvonç’ay; dolun3’ams, dolon3’ams; dolonç’aps
sarkıtarak salla- : gu3’onk’anaps
sarma [= yemek çeşitlerinden biri] : gok’oroniI; sarma
sarma aracı : gok’oroniII
[kabağın] sarmaşıcı dalı : mer3’i; damari; k’ant’ari
sarmaşık : msuci; msici
sarmısak : leri, leyi, lei
sars- : xvantums; oz*anz*alaps
[kendi kendini] sars- : z*anza*laps
[baştan ayağa] sarsıl- : gamazurzams
[insanın kalbi ve vücudu] sarsıl- : iz*anz*alams; z*anz*alaps
[kamyon, araba vs] sarsıl- : ixvanten
[şiddetli] sarsıl- : badgalams
sat- : gamaçams/ gamaçay/ gamaçaps
sataş- : non3xak’ams; elvaben; nok’ixay; elvat’en; ge3’obun; naçkinen; notkvams; nena ovalams; naxişen
satın al- : iyindams, iyindrams/ iyindray; eç’opums/ eç’opuy/ eç’opups; yeç’oups; yeç’opups
[kendisi için] satın al- : eiç’opams/ eiç’opay/ eiç’opaps/ eiç’opups
satın alın- : eiç’open
sattır- : gamoçinapams; gamoçamapams, gamvoçamapay/ gammoçamapay; gamoçapams/ gamoçapaps
savaş : harbi, xarbi; savaşi
savur- : dvok’anay
savurarak at- : go3’onk’anams/ go3’onk’anaps; gu3’onk’inaps
savuş- : gvakten, gakten
savuştur- : guçums/ guçuy; goiçuy
[bir arada] say- : ok’ok’ore3xams; oxvok’ore3xay; ok’ok’ore3xay, ok’ok’ore3xums; ok’ok’oro3xums/ ok’ok’oro3xups
[(bir şeyi bir şeye) karşılık olarak] say- : şinoms[1]-III
[sayı] say- : k’ore3xums/ k’ore3xuy, k’oro3xums/ k’oro3xups
[tekrar] say- : meyok’ore3xums/ meyok’ore3xuy; meyak’ore3xums; meyak’oro3xums/ meyak’oro3xups; mijak’oro3xups; gek’oro3xums
[tekrar tekrar] say- : meyok’ore3xums-moyok’ore3xums, meyok’ore3xuy-moyok’ore3xuy
[acı duygularını kelimelere dökerek] saya saya ağla- : k’oro3xups
[azar azar] sayarak ver- : nk’amums
sayfa : pavriII-3; sayfa
[kitabın] sayfalarını teker teker yüksek sesle okumadan çevir- : svarums[1]
saygı duy- : şinums/ şinuy, şinoms, şinups; gyuşinups
saygı göster- : ce3’onuy
[akraba veya toplulukların en yaşlı] saygın kişi : t’işineriI; ğonişi/ goniş; umçaneII
sayı : k’oro3xa
sayıkla- [= uyurken istem dışı konuş-]: barbalams; becğams
[ateşten rüya görerek] sayıkla- : e3’abğen
sayıl- : isvaren
saz : sazi[1]
sazan balığı : malebe
-se/ -sa : -na
sebat et- : diksiren/ diksiyen
sebayü-dü : sebai-du
sebze : lilve; sebze; zerzevati
sebze bahçesi : cetasule, getasule
sebze fidesini dikmede kullanılan sivri alet : svit’i
[hayvanlara verilen sulu haşlanmış] sebze ve ot : hovangi; malezi
[canlıları] seç- : k’oşk’iyonams/ k’oşk’iyonay; goşiyonams; goşoonams/ goşoyonams; goşox’onams/ goşox’onaps; guşox’onups
[cansızları] seç- : k’oşk’iğams/ k’oşk’iğay; goşiğams; goşimers, guşimers, guşimars; n3xonuy[1]; 3xunums/ 3xunoms/ 3xunups
[birşeylerden iyisini] seç- : un3xonay
seçim : k’oşk’oğmalu; seçimi; 3xunaII
seçme : 3xuna
sedir : mesofa, memsofa, mensofa, memsufa; sediri; divani
sefer : defa; fori, fara; seferi
seğir- : apatxen; ap’azulen; u3’k’ipinams[2]
[birinin gözleri ışıktan dolayı] seğir- : ukvançxay; uruk’ay
sekiz : ovro, orvo
sekizinci : maovrani; ovroneri; movroni; ovrotani, ovroni; maovroni
seksen : otxeçi, otxoneçi
sel : seloba
sel suyu, selinti suyu : ğvari[2]
selam : selami
semiz : cektaperi
semt : oput’eIII, ofut’eIII
sen : si, sin
sen kendi kendine : ti-sk’ani şk’ala; skanebura
sen kendince : sk’anebura
senden : skanden; skanişen
senden/ sana doğru : sk’aninde, sk’ande, sk’anda
sene : 3’ana[1]
sene sonu : 3’ana-mesturi
senelik izin : 3’ana-moşvacina
seneye : 3’anas, 3’ana[2], 3’anaşe; 3’anaşi[2]
seneye için : 3’aneri[2] şeni
senin tarzda : sk’aneburi
sensiz : sk’ani dixo, dixo sk’ani, sk’ani-suzi, skani-suzi; uskaneli
sensizlik : uskaneloba
[ağaçtan meyve toplamada kullanılan uzun ve sivri tek topuklu] sepet : gudeli, gideli
[büyük] sepet : k’alati
[büyükçe] sepet : k’alatina
[çok aralıklı] sepet : pa3xa[2]
[küçük] sepet : t’ik’ina
[sırtta taşınacak malzemenin konacağı] sepet : mobalaşe; mobumaşa
[fındık, üzüm vs toplamada bir yere asılarak kullanılan] sepet : on3’ure
sepetçik : xan3’k’eli
[üç ayaklı el] sepeti : xenç’k’eli
[yaprak] sepeti : pa3xa[2]
[(birinin veya bir şeyin) altına kuru yaprak, naylon vs] ser- : e3’urçams/ e3’urçay/ e3’urçaps, i3’urçaps
[(küçük bir) bölümüne halı vs] ser- : norçams/ norçay/ norçaps
[hafif meyilli yere posti vs] ser- : elorçay
[(bir şeyin) üzerine çarşaf vs] ser- : eyorçams/ eyorçay; geyorçams; yorçams/ yorçaps, ijorçaps, ijvorçaps
[(bir şeyin) üzerine çarşaf, fındık (*) vs] ser- : norçaps [(*) AK’da √-rç- köklü fiiller hem “çarşaf, halı vs seriyor” hem de “taneli katı cismi, saman vs seriyor” anlamlarında kullanılır.]
[yanlamasına derin (bir yerin) içine çarşaf, eğreltiotu vs] ser- : meşk’orçams, meşk’vorçay, meşk’orçay; meşorçams/ meşorçaps, mişvorçaps, mişorçaps
[yanlamasına derin kendine ait (bir yerin) içine çarşaf, eğreltiotu vs] ser- : meşk’irçams, meşk’irçay; meşirçams/ meşirçaps, mişirçaps
[yerdeki (bir şeyin) üzerine ya da yere halı, kilim, tahta vs] ser- : corçams/ corçay, gyorçams/ gyorçaps
[yerden yukarıda bulunan bir şeye yukarıdan aşağı saman döşeği vs] ser- : gelorçams
[yan tarafa ya da kenara yatak, posti vs] ser- : elvorçay; elorçams[3]/ elorçaps
[yere halı, kilim, tahta vs] ser- : dorçams, dvorçay, dorçaps, dvorçaps
[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi (bir yere)] ser- : nupinay[2]/ nupinams[2]; nompinaps, numpinaps
[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi bir araya] ser- : ok’upinams[2]
[taneli katı cismi, buğday, saman vs’yi yere] ser- : dupinams/ dupinay/ dupinaps
[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içine] ser- : dolupinams/ delupinams, dolupinay; dulumpinaps
[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi içeriye] ser- : doloxe dupinams; amupinay
[taneli katı cismi, ot, saman vs’yi yaygın şekilde] ser- : gupinams/ gupinay; gumpinams
[(bir şeyin) üzerine ıslanan bir şeyi] ser- : yot’a3amsII
[yanlamasına] ser- : elorçams[2]
[canlı varlığı] serbest bırak- : nuskuraps; uxuskuraps; uxuşkumers
[canlı veya cansızı] serbest bırak- : oxoşk’ums; oxuşk’uy[2], oxuşkumers
serbestlik : serbesluği
serçe : m3ana; bağulya; n3ana, 3ana
serender : serenderi, serende, serendi; nayla; serenti
serender ve kulübelerin alt katları : marani
serenderin çevresi ve tabanındaki aralık : armozi
serenderin balkonu : ç’artaği, naylaşi ç’art’aği, nayla-ç’art’aği
serenderin yuvarlak fare korumacısı [= direk tekerleği]: parpa[1]-II; serendi-parpa; naylaşi parpa[2]-III
sergi : sergi
[yere] serile- : dirçams/ dirçay/ dirçaps
[üzerine] serilen şey : gerçale
serili dur- : upins
[üzerine] serilmiş haldedir: corçun, gyorçun; dvorçun
[yere] serilmiş haldedir : dorçun, dvorçun
serin : serini
[rüzgârda] serinle- : (ixi) ibarams
serinlen- : iserinams/ iserinay; niyinday; goiserinams; iserinen
[sıvıyı] serp- : mobams
[taneli katı cismi (bir şeyin) üzerine] serp- : gobğams; gubğams; gvobğay, gobğay, gobğaps, gvobğaps
[taneli katı cismi yere paralel hareket ederek bir şeye] serp- : nobğams/ nobğay/ nobğaps
[taneli katı cismi yüksek olan bir yerde yere] serp- : cobğams/ cobğay, gyobğams/ gyobğaps
[taneli katı cismi yüksekçe yere] serp- : celobğams, celvobğay, gelobğams
[yağmur bir yere] serp- : nobğay/ nobğams
[pirincin tozlarını uçurmak için] serperek dağıt- : urt’ams
[taneli katı cisim duvara ya da cama] serpil- : mvabğen, mabğen
[taneli katı cisim yüksek olan bir şeyin üstünde] serpilmiş halde dur- : gobğun, gvobğun
[sıvı] serpiştir- : goşatxums
sert [= dayanıklı] s.-z : k’ap’eti
sert (tarladaki toprak) s. : k’evi
sert [= kuvvetli] z. : zoi
[hızlı ve] sert şekilde (ayaklarını vuruyor) : zebi
sertleş- : isert’t’en
ses [= insan sesi] : xoma
ses [= insan ve hayvanın sesi]: nenaII; sersi, sesi
[anamidi’nin dönerken çıkardığı] ses : k’iç’i k’iç’i
[bebek anlaşılmayan] ses çıkar- : ğat’alams; inağlen
[canlı varlık acı çekerken] ses çıkar- : ç’iyinoms/ ç’iyinops
[kuru oy yığını kurak ortamda] ses çıkar- : şaşalamsIII-2
[su az meyilli bir düzlemde akarken] ses çıkar- : şaşalamsIII-1
[tavuk kendi aralarında iletişim kurmak için] ses çıkar- : k’arç’alams
[sert bir cismi başka sert bir cisimle döverek] ses çıkart- : k’ank’ums
[düz ileriye doğru] seslen- : gamicoxams
[(birine) yüksek sesle yukarıdan aşağıya doğru] seslen- : gamuyoxay, gamucoxams/ gamucoxaps, gamucoxups
sesli orak : oğark’ale-drap’ani
sesli osuruk/ sesli yellenme : t’orini, t’k’orini
sessiz [= sakin] : unenale; misa[1]; uneneli; uselebu; insuzi
sessiz osuruk/ sessiz yellenme : ksini
sessizlik : misa[2]
set : sedi
sev- : alimben; aoropen; oroms; x’orops, x’orups
[(birini) canını feda edecek kadar] sev- : gvağarams/ gvağaray; guxtams
sevap kazan- : sevap’i klimums; natanen[2]; sebabi ç’k’indumz; sebabi ayen; sebabi mogams; sebabi muirgaps
sevdalan- : aoropen, ax’oropen
sevgi : oropa, x’oropa
sevgili i. : culi, gyuli; yari; sevda, sevdali
sevgili s. ve i. : oroperi, x’oroperi, x’oropeli
sevimli : oroponi; sefali[1]; x’oroponi
sevin- : guri k’ayi ayen; gurik yaği k’orums; ixelen
sevindim : gurişi yaği dibu; gurişi yaği in3’inu
sevindir- : oxelams/ oxelay/ oxelaps
seyrek (dişler) : çemçve, çemçu, kenkve, kenkva
seyrek (örü, mısır vs) : tutxu, titxu
seyrek dişli : çemçve, çemçu, kenkve, kenkva
seyrekleş- : itutxanen
[sıvıyı] seyrelt- : gon3’k’inams; ntaxums, gontaxums
[sık olan şeyi] seyrelt-/ seyrekleştir- : otutxanams/ otutxanay, otitxanams/ otitxanaps
seyret- : iseyirams, iseriyams, iseyiray; seyiri ikuy, seyi ikoms
[dışarı] seyret- : gami3’k’en, gami3’k’ers
seyretmelik : oseyironi
sıcak : t’u3’a, t’usa, t’u3a; t’ibu
[hava hakkında] sıcak : mçxvapa, nçxvapa, çxvopa, çxopa, mçxvopa, çxvapa; t’u3’a, t’usa, t’u3a
sıcak hava : mçxvapa, nçxvapa, çxvopa/ mçxvopa; t’u3’a, t’usa, t’u3a
[dağlardan Karadeniz’e doğru esen] sıcak rüzgâr : k’alaşi
sıcak su içinde yumuşat- : nt’u3uy; nt’u3ams
sıcak su ile yıkayarak masaj yap- : mt’u3ams, nt’u3uy; nt’u3ams
[kendi vücudunun bir yerini] sıcak su ile yıkayarak masaj yap- : int’u3ay/ int’u3ams
sıcaklan- : amçxvapen/ ançxvapen; at’u3aven
sıcaklık : t’u3anoba, t’u3’anoba, t’usanoba
[bunaltıcı] sıcaklık : t’aroni[1]
[bunalacak kadar] sıcaklık duy- : iguben
sıç- : dozgums/ dozguy, z*gums; doz*gums/ doz*gups
[altına = giydiği şeylerin içine] sıç- : dolozgums/ dolozguy, doloz*gums/ doloz*gups; doliz*gvams, diliz*gups
[(biri veya bir şeyin) etrafına] sıç- : gozgvams/ gozgvay; gvozgvay, goz*gvams/ goz*gvaps, gvoz*gvaps
[altta bulunan (biri veya bir şeyin) üstüne] sıç- : cozgvay; dolozguy; gyoz*gvams/ gyoz*gvaps
[anında ya da geldiği gibi] sıç- : goiz*gvams/ goiz*gvaps
[arasına] sıç- : k’oşk’azgums/ k’oşk’azguy, goşaz*gums/ goşaz*gups, guşaz*gups
[(bir şeyin) üzerine] sıç- : goyozgvams/ goyozguy/ goyozgvay; gez*gums/ gez*gups; yoz*gums/ yoz*gups
[(bir şeyin) üzerine kasıtlı olmaksızın] sıç- : cezguy
sıçra- : uk’ap’un[2]
[alttan yukarı doğru] sıçra- : e3’uk’ap’ams/ e3’uk’ap’ay; ejun/ ecun; e3’uk’ap’un; i3’olaps
[yukarıdan yere doğru] sıçra- : duk’ap’ams/ duk’ap’ay
[dışarıya] sıçra- : gamuk’ap’un
sıçrat- : ok’ap’inams[3]
[pelte halinde olan bir şeyi bir yere] sıçrat- : t’a3ums; t’a3’uy; t’a3uy; not’a3ams; not’a3’ay; not’a3ay; t’at’ups
[pelte halinde olan bir şeyi kendine] sıçrat- : goit’a3ams, goit’a3’ay, goit’a3ay; guit’at’ups
[sıvıyı yere paralel hareketle köşeye, duvara, karşıya vs] sıçrat- : nobams/ nobay/ nobaps
[(alttan) yukarıya doğru] sıçrat- : e3’ok’ap’inams
sığ- : int’ren
[bir şeyi bir kaba veya bir yere] sığdır- : ont’rinams/ ont’rinay/ ont’rinaps
[(bir şeyin) altına] sığın- : e3’vak’açen
[bir yere] sığın- : moik’açen
sığır : puci, puji
[erkek] sığır : xoci, xoji
sığıra verilen mutfak artığı : malezi
sığırcık : ceceğeni; ç’eç’eğeni; ğaç’o
sığırcık tuzağı : ragiII
sığırdili : buğri, burği
[araya] sığma- : goinç’arken; k’oşk’inç’arken
[birine ait bir şeyi] sık- : uzdams/ uzday/ uzdaps
[(suyu çıkarmak için) çamaşırı] sık- [= kıvır-]: ç’imoşumsII/ ç’imoşuyII, nç’imoşuy; 3’ilaxums, n3’ilaxuy/ n3’ilaxums
[(bir yerin) etrafına ilâç] sık- : gopurinams/ gopurinoms
[(bir şeyin) üzerine limon vs] sık- : goyoç’inaxums/ goyoç’inaxuy/ gooç’inaxuy; yoç’inaxams/ yoç’inaxaps
sık sık : peğiIII; ordoşe ordo
sıkı s. : p’eci, mp’eji
sıkı z. : kevvi; ndari
sıkıl- : goşncogen; guri exrisk’uy; nik’açen, nikaçen
[bir yere gidemeyip] sıkıl- : dolik’açen/ delik’açen; nik’açen, nikaçen
sıkın- : iç’imoden
sıkıntı : ozmona; sixinti
[birine] sıkıntı bas- : gagzen
[garip bir] sıkıntıda bulun- : e3’abğen
[birinin bir şey konusunda] sıkıntısı var : omç’un
[birine] sıkıntı ver- : on3’orinapay; ozdapay[2]
[(bir şeyin) etrafına sulu veya ışlak bir şeyi] sıkıp suyunu çıkar- : go3’ilaxums
sıkış- : ninz*gipen
[(iki kişi ya da iki şey) arasında] sıkış- : k’oşk’ik’açen, goşikaçen, guşikaçen; eşk’ik’açen, eşikaçen; meşk’ik’açen, mişikaçen
[araya] sıkış- : k’oşk’inçrak’en, k’oşk’inçark’en; k’oşk’inç’ark’en; goşirçak’en, guşiçak’en
[(birinin) karnı] sıkış- : ganç’imen
[(bir) şeye] sıkış- : elik’açen, nik’açen
[(bir) yerde] sıkış- : inçrak’en, inçark’en, irçak’en, içak’en; elik’açen, nik’açen
[bir yere] sıkış- : ninçark’en; ninç’ark’en; ninçak’en; nirçak’en, niçak’en
[idrara] sıkışmış haldedir : apsen; 3’k’ayişe dadginen
sıkıştır- [= daralt-; zorla-] : nok’açinams; nok’açay; nokaçams/ nokaçaps
[(bir şeylerin) arasına] sıkıştır- : k’oşk’vonçark’ams/ k’oşk’vonçark’ay, k’oşk’vonç’ark’ay; goşorçak’ams
[düşey doğrultuyla derin mekânın içine] sıkıştır- : dolot’ambums/ dolot’ambuy, dolvot’ambay
[toprağı el veya ayakla tepip] sıkıştır- : t’ambums/ t’ambuy; banik’ams, gobanik’ams
[yanlamasına derin mekânın içine vurarak] sıkıştır- : meşk’ambarums; meşk’vombaray; meşk’ambaruy; meşombarums
[(bir) yere ezercesine] sıkıştır- : nonçark’ams/ nonçark’ay, onçark’ams/ onçark’ay; nonç’ark’ay, onç’ark’ay; nonçak’ams; orçak’ams, norçak’ams/ norçak’aps; oçak’aps, noçak’aps
sıkıştırıl- : inç’ark’en, ninç’ark’inen
sıkıştırıp doldur- : nz*gipumsI+III, nzgipuy, nz*gipoms/ nz*gipups; gamamk’asums/ gamamk’asams; molomk’asams
[(limon vs bir şeyin) etrafına elle] sıkıştırıp ez- : goç’inaxums/ goç’inaxuy/ goç’inaxups
[(bir) köşede] sıkıştırıp ez- : elazlap’ums/ elazlap’uy
[meyilli yere] sıkıştırıp ez- : nozams/ nozay/ nozaps
[bir yere] sıkıştırıp koy- : onçark’ay; onç’ark’ay
[bir yüzeye bir şeyi] sıkıştırıp tuttur- : orçak’ams; norçak’ams
[evlenme aday kızı çeşitli yöntemle] sına- : 3adums[2], 3adups
sınav : imtihani
sınıf : sinifi
sınır : ok’odveri; sinori
sıra : sira
[birbirine yakın bir şekilde] sıra ol- : golisvaren; golinsvarams/ golinsvaraps
[malzemeyi rahat taşımak için kendi kollarına, sırtına veya karın ve göğüs üzerine] sırala- : cisvaray
sıralı [= art arda] : meonaII, meoneriII/ meyoneriII
sıralı [= sıralanmış] : sirali
sırayla : mesirya, meserya
[çamaşır] sırığı : yat’oniII
sırık : xoşk’a; xoçka; xaç’k’et’i; xorşa; xaşari[3]/ xaşayi[3]
[ucu torbalı] sırık: bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’ket’ali, xeç’k’edale
[bir şeye] sırıkları çak- : k’arbums
sırılsıklam ıslan- : izvank’en
sırılsıklam [toz toprak içinde, ya da kan ter içinde] kal- : din3’en
sırnaş- : dvaben
sırt : k’ap’ula
sırt koruyucu : merçale
sırt üstü : p’ici-amamti
sırtıla- : e3’ibams/ e3’ibay
sırtına al- : moibams/ moibay; moik’idams/ moik’idaps, muik’idaps
[birinin] sırtına çık-/ bin- : mvaben, maben; mak’iden
[yükü birinin] sırtına ver- : mobams, mvobay, mobay; mok’idams/ mok’idaps, mvok’daps
[bir şey birinin] sırtında asılı dur- : ç’ek’obun; ek’obun, ek’vobun; mobun[2], mujobun
sırtında bir şeyi taşımış haldedir : mobun[1]; mvobun
sıtma : çeçxuri; çxe; sit’ma
sıva : suvaği; suva
sıva harcı : suva-xarci
sıva- [= sıva vurarak bir yeri düzgünleştir-] : pa3’ups
[elle] sıvazla- : gamusums/ gamusuy, gamusumers/ gamusumels, gamusumars
[pelte halinde olan bir şeyi bir yere] sıvazla- : t’a3ums; t’a3’uy; t’a3uy; not’a3ams; not’a3’ay; not’a3ay; t’at’ups
sıvı : sivi
sıvış- : gamast’un, gamastun
sıyır- : şorums/ şoruy
[kabuk, deri vs’yi hızlı] sıyır- : gamoşorams, gamvoşoray/ gammoşoray, gamoşoraps
[yandan] sıyırıp geç- : elast’un, elastun, ilastun
[etrafından] sıyrıl- : gost’un, gost’uy, gostun
[(bağlanmış) ip veya (çakılmış) çivi] sıyrıl- : mestun
[su] sız- : 3’ur3’un; zurzun
[(birinin) vücudundan ter] sız- : dolvat’en; dolvaoren/ dolvayoren
[(tam) altından] sızdır- : go3’i3’rodinams
[damla şeklinde] sızdır-: ç’vetums
[suyu çok hafif] sızdır- : ulams; o3’rodinamsII
[(birinin) dişi] sızla- : uzurayII
[kendi kendine söz söyleyerek] sızlan- : barbalayI, p’arp’alay; şvanuyII
[inek] sidiği : ç’enç’i
sidik : mseli, pseli
sidikli : pselona
sigara : sigara, zigara, z*igara; tutuniII
siğil : minç’a/ minç’ç’a; meç’eç’ili; moç’e-mundi; monç’e-mundi; meç’enç’i, meç’eç’i
siğilotu : balarza*ği
sik- : xodums/ xoduy/ xodups; mak’iden
sikil- : ixoden
sikiş- : ixoderan, ixodenan, ixodernan
siklamen : moç’emundi
sil- : cejirums/ cejiruy; ceşiruy, meşiruy, meşşiruy; jilums/ jiloms, gejilums/ gejiloms, nojilams; gesilups, silups
[ayna, kaset, cam vs] sil- : kosums/ kosuy/ kosups
[kendine ait bir şeyi] sil- : ikosams/ ikosay/ ikosaps
[pis, tozlu ya da çamurlu bir nesneyi] sil- : gokosumsII/ gokosuyII/ gokosupsII
[(bir şeye veya bir yere) sürülmüş ya da damlamış bir nesneyi, bulaştığı şeyin üzerinden] sil- : mekosums
silah [= tabanca] : dok’anaşe/ dok’anaşa; donk’anaşe; p’ara; ot’oçape, ot’oçaşe/ ot’oçaşşe; livori; t’abanca; ostomiloni; luveri
silin- : cijiren; nişiren; geijilen, nijilen
[insan başkası tarafından] silin- [= unutul-] : nikosen
[(bir şeyin) etrafı] silin- : gvakosen
silinip süpürül- : cikosen, geikosen, gikosen
[dikey bir yerde belli alanda oluşan kiri] silip al- : mekosums
silip süpür- : cekosums/ cekosuy, gekosums/ gekosups
siliver- : nojilams
silk-/ silkele- : gopatxums/ gopatxuy; patxupsIV
[kalkması imkânsız olan eşyayı] silkele- : copatxams
[(bir) kenara] silkele- : elapatxums/ elapatxuy/ elapatxups, ilapatxups
[(ceviz, kestane vs) sırıkla] silkele- : nçxalums/ nçxaluy
[(bir şeyin) üzerindeki toz vs almak için] silkele- : cepatxums/ cepatxuy; patxumsI/ patxuy/ patxupsI; gepatxums/ gepatxups; vrat’k’ums, govrat’k’ums
[(bir şeyin) üzerine başka bir şeyi] silkele- : copatxay
[(kendi) üzerindeki toz, un vs’yi düşürmek için elle] silkele- : ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps, ipatxeps; ge3’ipatxams
[yere doğru] silkele- : dovalams
[ağaç silkelendikten sonra dallarda tek tük kalan meyveleri de düşürmek için o ağacı] silkele- : gopatxups
silkelen- : patxalams/ patxalay; goipatxams/ goipatxay; goipatxen, guipatxen
[kendi üzerindeki toz, un vs’yi düşürmek için elle] silkelen- : ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps, ipatxeps; ge3’ipatxams
[bir şeyi] silkerek etrafını temizle- : gupatxams
[köpek, kedi vs kendi üzerindeki suyu düşürmek için] silkin- : goibadgalams
[kuş kendi vücudunu tozdan temizlemek için, veya üzerindeki suyu düşürmek için] silkin- : goipatkalams
simit [= halka biçiminde çörek] : k’erk’eli, k’irk’eli
sincap : ğayla; ğut’uğut’u[2], ğunduğundu; k’at’arazi; nz*emuri, z*emuri; mz*venuri
sinek [= karasinek] : mç’aci, mcaci
[küçük] sinek : k’amk’uli, k’ank’uli
sinema : sinema
sini : sini
sinirlen- : hersi mvalen; işumen
sinirlendir- : hersi muyonams; guri muyonams/ guri muyonay; coxunay
[hafiften] sinirlendir- : elaçams[8]/ elaçaps[1]
sinirlerini denetleyeme- : var-dibağen
sinirli : xuçeli
[çok] sinirli : paput’i st’eri
sinirotu : balarz*aği
sipariş et- : ninduy; dandvay, dvandvay, dandvams; nandumers; dvandvars
[(bir şeyi) kendine] siper edip saklan- : not’obun
[şapkanın] siperliği : parpa[1]-III
sirke : mcumori, ncumori
sirkeli : mcumoryari
sis : dumani; mp’ula, mpula; sisi
sisli [hava] : mureci, muroci
[İnternet’teki] site : İnternet’i-sva/ İnternet’i-msva; site, sit’e
sivil : sivil-
sivilce : p’up’u3i
sivri : m3’uli; m3’k’uli
[sebze fidesini dikmede kullanılan] sivri alet : svit’i
sivri pipi [çocuklara sevgi ifadesi olarak söylenen söz] : k’ut’u-bizi
sivrisinek : sivri-sineği; k’iç’aci
sivrilt- : om3’ulanams, om3’ulinay, om3’ulanay[2]; gamam3’k’uluy, gamam3’k’valuy, gamam3’k’valums; om3’k’ulanams; gamayazums; gamalasiroms
[üstünde] sivrilt- : cem3’k’uluy
siyah : uça
siyah ol- : iyuçanen/ iuçanen
siyahlaştır- : oyuçanams/ oyuçanay; dvouçanay; ouçanams/ ouçanaps
-siz/ -sız/ -suz/ -süz : dixo; u-...-eli; -suzi
siz : t’k’va, tkva, tkvan
siz size : t’k’vanebura, tkvanebura
sizden : tkvanden; tkavanişen
sizden/ size doğru : t’k’vaninde, t’k’vande, t’k’vanda
size doğru : tkvanda, tkvande
sizin tarzda : t’k’vaneburi
sizinkiler : t’k’vanepe, tkvanepe
slogan : slogani
[ekmek de pişirilen, fırınlı] soba : pilit’a, pilint’a; k’uzina; soba; kuzina
[saklambaç oynunda] sobe ! : k’ancubali
sofra : macida; sofra, sufra, suffa
soğan : k’romi; soğani
soğu- : korun, koruy, korums; kirun
[(çok sıcak su) hafif] soğu- : mot’roxun[1]
[hava] soğu- : indun
[havada bırakılan şey yavaş yavaş] soğu- : koruy
[bir kaptaki bir şey] soğu- : cekorun; cekoruy; gekorun, gekirun; dokirun
soğuk : ini, x’ini
soğuk al- : x’ini mat’en
[hastalık dolayısıyla birinde ara ara] soğukluk var : ini cezun; ini cadven, ini gyadven
soğumuş : korineri
soğut- : okorinams/ okorinay; okirinams/ okirinaps
[havayı] soğut- : doinopams
[(bir) kaptaki bir şeyi] soğut- : cokorinams/ cokorinay, gyokorinams, gyokirinams/ gyokirinaps
sohbet et- : ok’ilak’irday; ok’isinapay/ ok’isinapams; ok’ip’aramitams; ok’itkvams/ ok’itkvaps
[(bir şeye bir şeyi bir) delikten] sok- : oxuşk’uy[1]
[düşey doğrultuyla derin mekânın içine] sok- : dolo3onams, dolvo3onay/ dolo3onay; dolo3igams/ dolo3igaps, dolvo3igaps
[(biri) iğne vs] sok- : 3onums[1]/ 3onuy[1]; no3onams/ no3onay; o3onams; no3igams/ no3igaps; gumt’ams; gunt’ay/ gunt’ams/ gunt’aps
[(böcek) iğnesini birine] sok- : nomsk’ams/ nomsk’ay; nonsk’uy, nomsk’uy; nomz*ams, nunz*ams, nonz*ams/ nonz*aps
[(birini) kendi evine] sok- : oxişk’uy
[kendine doğru] sok- : mo3onums/ mo3onuy
[kendine veya kendine ait bir şeye] sapla- : ni3onams/ ni3onay; ni3igams/ ni3igaps
[(birinin) yan tarafına] sok- : ilo3igaps/ ilo3igups
[(kendisinin) yan tarafına] sok- : ili3igaps/ ili3igups
[(canlı varlığı dar bir delikten) yanlamasına derin kapalı mekânın içine] sok- : meşolapams/ meşolapaps, mişolapaps; mişvolapaps
sokul- : ni3onen; ni3igen
[birine ait bir şeye] sokul- : na3onen; na3igen
[(bir şeyin) içine] sokup yerleştir- : nuxun[2]
sokuştur- : elunçxilay
[bir tarafı dışarıda kalacak şekilde] sokuşturulmuş halde dur- : nonçark’un; norçak’un; noçak’un
sol- : cikçanden, cikçanen, geikçanen, gixçanen; gamikçanden; ikçanden, ikçanen, dixçanen; goikçanen
[birine ait bir şeyin bir kısmı] sol- : nakçanden, nakçanen, naxçanen
[yaşayan bitkinin yaprakları sıcaktan] sol- : cepurcun, cepurjun
solmuş [bitki]: elağureri, elağurineri; beut’i, meut’i
solmuş [= (toplandıktan sonra) tazeliğini kaybetmiş (sebze)] : çuneri
solu-/ solun- : şvanums/ şvanuy/ şvanups; işvajanay; dişvanams; muişvanups
[bağırsak] solucanı : 3’i3’iII
[yer] solucanı : doba3’i3’i; 3’i3’iI
soluk [bitki]: elağureri, elağurineri; beut’i, meut’i
soluk al- : moişvacams, moişvajay, moişvacay, moişvacaps; moişvajanay; moixvacay; moişvacun; muişvaceps/ muişvacaps
[bir] solukluk zamanda : ar xovi; a(r) ceşvajoni; ar doşvanaşa; ar pirçi oraşi, a piçora, a piçoraşi, a piçoraşa, a piçoraz; a piçvaz; ar piçuraz; ar şvaciz; ar nebetis
solungaç : şvancala; ceşvanaje; ğvanç’k’ili
solüsyon : silisoni
somurt- : işumen; işuşut’en
son : çodina
son düğümü at- : mentxozuy
sonbahar : cuzi; ceyindora/ ceyinora; stvelora
sonra : uk’açxe [A]; uk’ayi, ok’aye/ ok’ayi; ok’açxe; uk’ule, ok’ule, ek’ule
[-den/ -dikten] sonra c.s.-e. : şuk’ule, şk’ule, şik’ule; şkule; şkul; k’ule
sonuç : çodina
sonunda : soni
sopa : bik’a, biga
[fındık, kiraz vs toplarken dallar çekmeye yarar çengelli] sopa : k’uk’ari, k’ok’ari
[kalın] sopa : p’alo
[soru] sor- : ik’itxams, iç’itxay; k’itxums, k’itxoms, k’itxops, k’itxups; uk’itxams, uç’itxay, uk’itxaps
[kendi kendine soru] sor- : goik’itxams; ciç’itxay; e3’itkvams; ti-muşiz k’itxoms
[(bir konu hakkında) detaya inerek tekrar tekrar] sor- : geik’itxams, gek’itxoms/ gek’itxams
sorgulama : noç’itxe
sormadan : uk’itxeli; uk’itxu
[uçan kuş süzüleyerek, yere paralel hareket ederek ] sorti yap- : mat’alen
[uçan kuş gökten] sorti yap- : gyat’alen
soru : ç’itxa; sori
[bir şeyin] sorumluluğunu al- : exindums; eyiduy; einduy/ eindums; goyindvay
sorun : dulya3
sorun çöz- : dulya svaruy[1]
[etrafa] soruştur- : goik’itxams, goiç’itxay
[soru] soruver- : mek’itxums, mek’itxoms
sosyal : sosiali
[balığın pullarını] soy- : n3xot’ums; otemizanams; 3xot’uy/ 3xot’umsI/ 3xot’ups
[birini] soy- [= elbisesini çıkart-] : goç’ums/ goç’uy
[birinin evini] soy- [= çalıp çırp-]: goixirams/ goixiray
[(hayvan) derisini] soy- : gom3’ams/ gon3’ams
[(hayvan) derisini ya da (ağacın) kabuğunu] soy- : n3’ay/ n3’uy; gvon3’ay; gvo3’ay/ go3’ay; şorums/ şoruy; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps; gu3’k’ips
[(hayvan) derisi, (ağacın) kabuğu vs’yi hızlı] soy- : gamoşorams, gamvoşoray/ gammoşoray, gamoşoraps
[(hayvan) derisi, (ağacın) kabuğu vs’yi tamamen] soy- : goşorums/ goşoruy/ goşorups
[(kendi) derisini] soy- : goim3’ams; goi3’ay, goi3’k’ams/ goi3’k’aps, gui3’k’ips, gui3’k’aps
[(ağacın) kabuğunu düşey doğrultuyla] soy- : ek’o3’k’ams; go3’k’ams
[kumarda birini] soy- : gosulams
[meyve, sebzeyi] soy- : por3ums, p’ro3uy, gop’ro3uy; p’rosuy, mp’ro3ums, p’ro3ums/ p’ro3ups, p’or3ups
[mısırın koçanını] soy- : 3xot’uyIII
[yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs (birini)] soy- : goçums/ goçups
[bezi, ipi vs sarıldığı yerden] soy- : gvo3’ay
soya fasulyesi : mak’ufli
soyadı : didi coxo → takma adı [Soyadı, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, 21 Haziran 1934 tarihinden sonra Lazlara da konmuştur. Dolayısıyla buna denk gelen Lazca geleneksel bir kelime bulunmaz.]
soyu tüken- : eç’k’odun, gamaç’k’odun
[kumarda] soyul- : goisulen; goiçven
[yolda, otobüste, işyerinde, kumarda vs] soyul- : goiçven
[elma, armut vs ve salatalık, kabak, domates vs’nin] soyulmuş kabuğu : nop’ro3e
[meyve, fasulye vs’nin] soyulmuş kabuğu : 3epla; nop’ro3i
soyun- : goiçums/ goiçuy; goiçven; moi3’ams/ moi3’ay; moi3’k’ams, moi3’k’ims; goit’et’elams/ goit’et’elaps; moi3’k’ams, moi3’k’ims
soyup soğana çevir- : guxirams/ guxiray, goxirams
sök- : 3’ams/ 3’ay, 3’uy; 3’k’ums, 3’k’ims, 3’k’aps, 3’k’ips; me3’ums/ me3’uy, me3’k’ums, me3’k’ims/ me3’kips
[aradan] sök- : k’oşk’a3’ams, k’oşk’a3’uy; goşa3’k’ums, goşa3’k’ims/ goşa3’k’ips, guşa3’k’ips
[çakılı bir şeyi] sök- : mo3’ams, mvo3’ay
[takılı bir şeyi] sök- : ce3’ams, ce3’uy, ge3’k’ums, ge3’k’ams, ge3’k’ims
[üste doğru] sök- : e3’ams, e3’uy, e3’k’ums, e3’k’ams, e3’k’ims/ e3’kips, ye3’k’ips
[yan tarafından] sök- : ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps; ilo3’k’ips/ ila3’k’ips; ilvo3’k’aps
[yanlamasına derin mekânın içinden] sök- : moşk’a3’ams/ moşk’a3’ay, moşk’a3’uy; moşa3’k’ums, moşa3’k’ims/ moşa3’k’ips, muşa3’k’ips
[yerinden] sök- : eduy
[üste doğru] sökül- : ei3’en
[kenarından] sökül- : elixven
[(birine ait bir şey) kenarından ya da yanından] sökül- : elvaxven, elaxven; elva3’en, ela3’k’en; elustun
[yan tarafı] sökül- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun
[cansız cisim] sökülüp ak- : mo3’ixven
[(birine ait bir şeyi)] söküp al- : gu3’k’ams
[yandan] söküp ayır- : ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps; ilo3’k’ips/ ila3’k’ips; ilvo3’k’aps
[(dikilen bir şeyi) aradan] söküp çıkar- : eşk’a3’ams/ eşk’a3’ay, eşk’a3’uy, eşa3’k’ums, , eşa3’k’ims, eşa3’k’ips, işa3’k’ips
[(dikilen bir şeyi) kökünden] söküp çıkar- : dolo3’uy; eşk’a3’uy
[(bir şeye) takılan bir şeyi] söküp çıkar- : dolo3’ams, dolvo3’ay/ dolo3’ay, dolo3’k’ams, dolo3’k’ims/ dolo3’k’ips, dolvo3’k’ips
[ateş, ışık] sön- : mexosk’un; mexrosk’un; mesk’urunIV; meskurunIII, meskirunII
[(ateş) yavaşça içten] sön- : guşaskirun
[ateşi ya da ışığı] söndür- : noxosk’inams; noxrosk’inay, noxosk’inay; nosk’urinay, noskurinams; noskirinams/ noskirinaps
[(hayvanlarda) vücudunun bir yanı] sönük [= gelişmemiş] : elağureri
[bolca] söv- : oxuç’k’adams
söyle- : it’urs/ it’uy; zop’ons; tkumers, tkumars
[alçak sesle birinin kulağına bir şeyi] söyle- : nupurçinams; nupur3inay; elupurçinams; nupurçolups
[belirli birine] söyle- : u3’omers/ u3’omey; u3’umey, u3’umers, u3’umels
[(belirli birinin) kulağının içine] söyle- : doluzit’ams/ doluzit’ay
[(birine ona) söylenmesi gereken şeyleri tepkisinden korkmadan] söyle- : norgams/ norgay/ norgaps
[atma türkü] söyle- : not’rağodams, not’rağuday/ not’rağudams; nobirs; nobirams/ nobiraps;
nobirs, nobiraps, nubirs, nubiraps
[bir kenarda şarkı veya türkü] söyle- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams
[biri için şarkı veya türkü] söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps
[şöyle ufak ufak türkü] söyle- : nut’rağodams
[birinin] söylediği gibi : evuli
söylen- [= kendi kendine söz söyleyerek sızlan-]: barbalayI, p’arp’alay; şvanuyII
söylenti olan : xilafiIV
söz : nenaV; sozi; lak’irde; zit’a
[biri tarafından söylenmiş] söz : tkvalaII
[birine] söz ver- : nandven
[bir şey için] söz veril- : izit’inen
sözlerine ve şahsına pek değer verilmeyen (kadın) : patxaII
sözleş- : ok’ilak’irday; ok’itkvams/ ok’itkvaps
[evlilik için] sözleş- : nena mek’vatums[1]/ nena mek’vatuy[1], zit’a nik’vatay; sozi nuk’vatups
sözleşip karar ver- : zit’a doduy
sözlük : lugat’i, lugati; sozluği
stratejik önem : stratecoba
su : 3’ari[1], 3’k’ari/ 3’k’ayi
[kendi üstüne bol] su al- : dolibams/ dolibay/ dolibaps, dilibaps
su alıp yumuşa- : lobun
su birikintisi [= gölcük]: t’ibaI
su birikintisi [= küçük çukurcuklara yağmurdan ötürü suyun biriktiği hali]: t’obaI; na-gedgin mç’imaşi 3’k’ari; 3’k’ari na-dolodgitun sotipe vs
su borusu : purengi; boru
su çeşmesi : omşvelina
su kabağı : ori3’a; k’ark’ala
[kurumuş] su kabağı : t’ot’ori3’a
su kurbağası : mayare, maari, ma(y)i, max’ax’i
[yabani hayvanları korkutmak için gürültü yapan] su makinesi : 3’ari-mangana, 3’k’a-mangana; ok’ank’oni
su oluğu : maçxa; omşvelina; moydoni; sp’ina
su samuru : 3’onari; ruba-k’at’u, abca-k’at’u, 3’ari-ğut’u
[gövdesi mürver ağacından yapılan] su tabancası : obzit’iloni
su testisi : dergi; zameli; batmani
[değirmene] su ver- : 3’ari mut’ay
su tutulan yer : mekaçaloni
subay : ceçaneri; geç’eriII; subayi
sucu : ma3’arist’e
[tatlı] sucuk : çume, kyume
suç : k’abaat’i
suçla- [= birine onun işlemediği suç yükle-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; eyot’t’axay; eyot’t’oçay; mok’idamsII; yok’idamsIII
suçla- [= kimin işlediği bilinen bir suçu bir başkasına yükle-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; mok’idamsII; yok’idamsIII
suçla- [= (kendisi) suçu işleyen kişi bir başkasının üzerine suçu at-] : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; yok’idamsIV; mok’idamsIII
sula- : 3’aruy; şolups, şolaps
sulan- : i3’aren, i3’k’aren; ni3’k’aren
[ayran, çorba vs’yi] sulandır- : gon3’k’inams; ntaxums, gontaxums
sulu kaya : maçxa
sulu olduğundan dolayı yumuşak : lubu; lulu
Suriye : Suriye; Suryani-msvaII
surat : p’ici, p’iji; nuk’u, nunk’u
surat as- : mot’at’a3’uy
sus- : stibun
susa- : ambinen, aominen; amk’ominen
susamış durumdadır : ombors/ ombos; 3’k’ari aşven
[ağlayanı] sustur- : op’lanams/ op’lanay; omplanay; omp’lanams; lakums, olakinams
[(birini) döverek ya da bağırarak] sustur- : nok’arbapay; dolvok’arbapay
susuz/ susuzluktan : u3’areli; u3’are; u3’k’areli
[üzerindeki kiri gevşetmek için (çamaşırları)] suya bastırıp beklet- : golibams/ golibaps
[çamaşırı] suya bastırıp beklet- : gelupinams; gelumt’vinams; golibams/ golibaps
[tuzlu yiyecekleri] suya bastırıp beklet-: gelupinams; gelumt’vinams
suyun sonu (= akar suyun denizden en uzak yer) : 3’k’ari-mesturi, 3’k’ariş ti
[hayvana] suyunu ver- : me3’arams
sükûnet içinde ol- : diksiren/ diksiyen
sülale : k’ebile
sülük : suluği; vela; ğveli; 3’urveli, 3’uveli
sümkür- : cişifonams; gamişifonams/ gamişifonay; gamişvanay; işifonay/ işifonams; işipons
[birinin] sümüğü ak- : fingili gyuxtams
sümük : fincili, fingiliI; gingili; xvaliII
sümüklü : fincilyari, fingilyari
[kabuklu] sümüklüböcek [= salyangoz] : pen3’e-k’ariç’i
[kabuklu ve kabuksuz] sümüklüböcek : pen3’eI, pen3’o
[kabuksuz] sümüklüböcek : pen3’eII
sünger : sungeri
süngü : sungi
sünnetçi : sunneç’ç’i; ciyaxi, nciyaxi; k’ut’u-mç’k’iru
süprüntü : nokose
süpür- : kosums/ kosuy/ kosups
[aşağı doğru] süpür- : celakosums/ celakosuy, gelakosums/ gelakosups, gilakosups
[bir araya getirerek] süpür- : ok’okosums/ ok’okosuy/ ok’okosups
[dışarıya doğru] süpür- : gamakosums/ gamakosuy/ gamakosups
[etrafı] süpür- : gokosums/ gokosuy/ gokosups
[kendi etrafını] süpür- : goikosams/ goikosay/ goikosaps; guikosaps, guikosups
[küçük bir bölümü] süpür- : mekosums/ mekosuy
[ön tarafını] süpür- : k’o3’akosums/ k’o3’akosuy; go3’akosums/ go3’akosups, gu3’akosups
süpürge : okosale
[uzun saplı] süpürge : mekosale
[evin açık ateşin bulunduğu mekânın aşağı köşesinde] süpürgenin sürekli konduğu alan : mekosale
[(birine ait bir şeyin) etrafı] süpürül- : gvakosen
[ev ortasında yoğun kullanılıp daima] süpürülen kısım : mekossale
[fındığın koçan kısmını üzerinden] süpürüp al- : moyakosums/ moakosums
süpürüp kaldır- : ekosums/ ekosuy/ ekosups, yekosups
[arabayı] sür- : goiyonams/ goiyonay; goyonams, gox’onups
[(bir şeye bir şeyi)] sür- : dusums/ dusuy, usums/ usuy, usumers/ usumels, usumars
[(bir şeye bir şeyi) aşağıya doğru] sür- : celusums/ celusuy, gelusumers, gelusumels, gilusumers, gilusumars
[(birine veya bir yere bir şeyi) az miktarda] sür- : nusums/ nusuy, nusumers/ nusumels, nusumars
[(bir şeye) elini] sür- : gusums/ gusuy; gusumers/ gusumels, gusumars
[evcil hayvanı ardından] sür- [= güt-] : cek’upinay
[evcil hayvanı aşağıda bulunan derin bir yere] sür- [= güt-] : dolupinams/ delupinams, dolupinay
[evcil hayvanı beriye doğru] sür- [= güt-] : molupinams[1]/ molupinay; mok’upinams
[evcil hayvanı yatay hareketle] sür- [= güt-] : golupinams/ golupinay
[evcil hayvanı yukarı tarafa doğru] sür- [= güt-] : elupinams/ elupinay
[sapanla tarlayı] sür- : xonums/ xonuy
[tarlayı] sür- : oktaps
[(bir şeyin) ucunu bir şeye] sür- [= değdir-]: non3’ams/ non3’ay/ non3’aps
[(birinin veya bir şeyin) yan tarafına (bir şeyi)] sür- : elusums/ elusuy, elusumers/ elusumels, ilusumers, ilusumars
[yatay hareketle bir şeye eli, yağı vs] sür- : golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels, gulusumers, gulusumars
[yatay hareketle kendine ait bir şeye el, yağ, boya vs] sür- : golisums/ golisuy, golisumers/ golisumels, gulisumars
sürekli : boyine/ boine/ boyne; pasa; manniya; p’anda[1]; k’at’ayya; telli
sürgü : surgi
[evin dış kapısını içerden kapatan kanca biçiminde özel] sürgü : k’ulaç’idi, nk’olak’idi, k’olak’idi; k’urak’i
[kapının mandalını] sürgüle- : golut’oçay; golut’k’omers; golut’k’oçams/ golut’k’oçaps; gulimers
[üste doğru açılan sürgülü kapakların içine yerleştirilmiş] sürgülü kapakçık : 3’uluğami
sürgün : korbaçxala; ameli; t’ra3’i
[çilek ve kivinin] sürgünü : k’ant’ari
[kabağın] sürgünü : mer3’i; damari; k’ant’ari
[sağda solda bulunan kıvr zıvır şeylere elini] sürmüş haldedir : elusun-celusun
[bir şeye] sürt- : xri3koms, uxri3kams
[(bir şeyi başka bir şeyin) üzerine] sürt- : cusums/ cusuy, gyusumers/ gyusumels; gyusumars
sürtün- : ixri3ken
sürü : k’ata[2]; suri
sürükle- : z*ams; torums[2]; tiyoms/ tiyops, tirups; ek’itorums/ ek’itoruy, ek’itoray/ ek’itorams, ek’itiyoms/ ek’itiyops, ik’itirups
[birini] sürükle- : nutorams
[kendisinin içine (bir şeyi) düşey doğrultuyla] sürükle- : dolitoray/ dolitorams, dolitirams/ dolitiraps
[(bir şeyin) içine] sürükle- : amant’orums; amatoruy/ amatorums; amatiyoms/ amatiyops, amatirups
[koparıp aşağı] sürükle- : cost’ik’ams
[(kendi) içine] sürükle- : amint’orams; amitoray/ amitorams
[dışarıya] sürükleyerek çek- : gamant’orums; gamatoruy/ gamatorums, gamatirums/ gamatirups
[düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] sürükleyerek çek- : doloşorams; dolotoray, dolotorams, dolotirums/ dolotirups
[kendine ait (bir şeyi) dışarıya] sürükleyerek çek- : gamitoray/ gamitoramsI
[kendi içinden dışarıya bir şeyi] sürükleyerek çıkar- : gamitoramsII, gamitirams/ gamitiraps
[yanlamasına derin mek’anın içine] sürükleyerek gönder- : meşk’onç’ams/ meşk’vonç’ams/ meşonç’ams/ meşonç’aps/ mişvonç’aps/ mişonç’aps
[düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] sürükleyerek it- : dolont’orums
sürükleyerek taşı- : torums[2]/ toruy[2], tiyoms/ tiyops, tirups
sürün-/ sürül- : asven
[(bir şeyin bir) ksmına] sürün- : nasven
[(bir şeyin veya birinin) üzerine] sürün/ sürül- : golvasven, golasven
[(birine ait bir şeyin) üzerine] sürün-/ sürül- : casven
[(bir) ucuna ya da yukarıdan aşağı] sürün-/ sürül- : gelasven
[(bir) yanına] sürün-/ sürül- : elvasven, elasven, ilasven, ilvasven
[yerde] sürün- [= debelen- ; yuvarlanıp sürün-] : ingolen, ingors/ ingos
[yerde] sürün- [= uzun etek vs yerlerde sürün-] : inç’oray[2]
[üzüm, bezelye vs bitkilerin] sürüngen sapı : t’at’i[2]-II
[(bir şeyin ya da birinin küçük bir) kısmına] sürünmüş haldedir : nusun
sürüp git- : dosk’udun, doskidun
[(evcil hayvanı) üstü ve kenarları kapalı bir alana] sürüp topla- [= güt-] : molupinams[2]
Süryani : Suryani
Süryanilerin memleketi : Suryani-msvaI
süs : memsk’vana
süsle- : goxazirums/ goxaziruy/ goxazirups; gomskvanams/ gomskvanaps; mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups
süsleme yap- : 3’opxums[1]-V/ 3’opxuy[1]-V, 3’ipxums/ 3’ipxuy
süslen- : goixazirams/ goixaziray; nimsk’vanams/ nimsk’vanay; goimskimen
süt : mjalva; mca[2]; mcavla, ncavla; mja[2]
[çocuk dilinde] süt : 3i3iliII
[yeni doğan ve sırf süt ile beslenmiş dananın midesinde bulunan katılaşmış] süt : p’ip’it’i3
süt danası : nceninaII; buzi-nceni; p’e3’e
[yeni doğum yapmış olup iyi] süt veren (evcil hayvan) : manç’vale; lulvoni; muzimare
sütlaç : sutlaç’i, sut’li
sütlü : mjalvali
sütten peynir alındıktan sonra kalan yeşil renkli sıvı: ç’enç’eni; tani[2]
[döllenmiş olduğundan dolayı] sütü azalan (inek) : muzimare
[sağım hayvanının] sütü kesil- : mesk’urun, meskurun; nisk’urun, niskirun
[inek] sütü vermeye devam etme- : nit’oçay
[sağım hayvanı] sütünü kes- : niskurinams, niskirups/ niskiraps
süz- : n3’orums/ n3’oruy; n3’irums/ n3’iyums/ n3’iyups/ n3’irups
[bir kabın içine] süz- : cen3’orums/ cen3’oruy, gen3’orums, gen3’irums/ gen3’irups
[(bir şeyin) suyunu] süz- : go3’un3’orams; go3’un3’irams/ go3’un3’iraps, gu3’un3’irups, gu3’un3’iraps
[(önce ayrı ayrı olan) sıvı aynı kaba] süzerek dök- : ok’on3’orams; ok’on3’oruy/ ok’on3’orums; ok’on3’irums/ ok’on3’irups
süzgeç : suzgi; suzgeçi
[süt vs süzmek için kullanılan küçük bakır] süzgeç : on3’orale, on3’irale/ on3’iyale
[fındık] süzgeci : mek’iyaloni
[ter] süzül- : 3’ordun; 3’rodun, 3’orodun/ 3’odun
Ş
şafak : tanuri, tanura[1], tani[3]; tanora
şaka : şaka, şak’a
[biri ile] şakalaş- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters
şakırda- : şaşalamsIV
[birine] şaklabanlık yap- : nabiray, nabirs, nabirams; nasters
şal : şalba
şalvar : şavvali, şalvari
şalvar-pantolon : 3’ik’va
şamar at- : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; mvoç’apxay, dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps
şans : ik’p’ali; zariII; igbali; şansi
[dudaklarını vs] şapırdat- : ç’apxumsI -5
şapka : dudi-cetvale; şapka; p’atara
[bacanın tepesine konulan tenekeden] şapka : şap’k’a
şapkanın siperliği : dudi-cetvaleşi parpa[1]-III
şapşal : gangu
şarap : non3’ore; ğvini; şaap’i, şarap’i; x’viniI
şarılda- : çxiyalams
şarkı : t’rağoda, t’rağuda, t’rağudi; birapa
şarkı söyle - : t’rağodums, t’rağuduy, t’rağoduy, t’rağudams; ibirs
[bir kenarda] şarkı söyle- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams
[biri için] şarkı söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps
şarkı sözleri : ot’rağodu-lak’irdepe; ar miti na-t’rağudupeşi zit’ape; t’rağudaşi nena; biyapaşi nenape; birapaşi tkvalape
şaşı olan kimse : toli-gulakteri
şaşır- [= (yanlışlıkla) gerek olanı ayırt edemez hale gel- ]: gvaşaşen, gaşaşen
şaşır- [= hayret et-] : goişaşen; gonsk’udun; guişaşen
şaşır- [= kafayı yiyip akılsızca şaşır-] : ap’ant’en
[yolunu] şaşır- : gza gvaşaşen; gza ant’alen[2]
şeftali : at’amba, ant’ama
şehir : p’oli[1]
şeker [= sakaroz, früktoz ve glikoz]: şeçeri, şekeri
şeker [= akide şekeri] : loyaIV-a; şeçeri, şekeri
Şeker bayramı : Şeçeri-barami/ Şeçeri-bayami; Op’içu-dandra; Şeker-bayrami; Remezani-bayrami, Remezan-bayami
şeker pancarı : msut’olya
şekerli tadı olan : loya; lo3a; lox’a
şelale : maçxa; çaçxa; geçaçxaloni; meçaçxaloni, meyaçxaloni
şemsiye : semsiye; şemşiye
[ispinoz vs] şen şakrak ol- : 3’i3’vilay, 3’vi3’vilay
şerbet : loya; şerbet’i, şerbeti
şerç : mundi
şey : şeyi[2]; ondi
Şeytan : şeyt’ani[2]
şımar- : elim3kven
şımarık : elam3kveri
şıra : guri-3’ari; loya, lova
şırılda- : şişilams; şirşilayII; şişilay[2]; şiyaleps
[arı] şırıldamayı [andıran sesi çıkar-] : burinams
şiir : şiiri
[Lazların geleneksel aşık] şiiri ve şarkısı : dest’ani/ destani
şikâyet et- : dolut’ams/ delut’ams, dolut’ay; numğezamsII; ok’ut’alams
[birinin bir şey konusunda] şikâyeti var : omç’un
şilte : şilte
şimdi : hus, huy; ha3’i, a3’i
şimdi nedenini iyi anladım ki : p’a[3] hemu-şeni
şimdiden : husuşa, hust’eraşa, hust’işa; ha3’işen, a3’işen
şimdiden az önce : huy-daya; ndğura, mdğura, mdğora, ndğora
şimdiden az önce beri : mdğuraşen beri; mdğora-şkule; ndğoraşen doni
şimdiden az önceki : ndğuraneri, mdğuraneri, mdğoraneri, ndğoraneri
şimdiki : hust’ineri; ha3’ineri, a3’ineri; handğaneri; dğaineri
şimdiye kadar : huşa, huyşa
şimşek çak- : divalams/ divalay; dit’va3’ay; divalen, divals, nvalun, gonvalums, valums[2]/ valups
şirazesinden çık- : nz*iz gelams
şiş : ncxili
şiş- : imbaren; ibaren
şiş- [= şişlik ol-] : floxt’un, froxtun
[(birine ait bir şey) öteye doğru] şiş- : golamgvanen
şişe : şuşe
[kebap] şişi : çebapi-şişi; ç’iç’ili-nçxiri; şişi; kebap-şişi
şişir- : ombarinams/ ombarinay, ombarams; obarams/ obaraps, obarups
şişlik/ şişkinlik : mbara; froxti, floxti; mbareri; p’up’u3’i; k’op’i
[vücudundaki] şişikliği indir- : cefloxt’inay
[vücudundaki] şişiklik in- [= şişiklik kaybol-]: cafloxt’en, cofloxt’un, cufloxt’un, gyufroxtun; froxti gyuxtams/ froxti gyuxtaps; k’op’i gyuxteps
şişlik ol- : floxt’un, froxtun
şişman : cektaperi; mgvaneri
[çok] şişmandır : ok’oç’ordun
şişmanlat- : omgvanams
şoför/ şöför : şuferi, şofori
şoförlük/ şöförlük : şuferluği; şoforoba
şoke ol- : gamazurzams
Şubat ayı : 3’ulu-tuta; Gujuği; Tuta-3’ut’a; K’uç’uği; Kundura; Tuta-mk’ule
T
tabak : sağani, saxani; t’abaği, tabaği
taban : t’abani
tabanca : dok’anaşe/ dok’anaşa; donk’anaşe; p’ara; ot’oçape, ot’oçaşe/ ot’oçaşşe; livori; t’abanca; ostomiloni; luveri
tabiat : tabiati
tabii : çkva
[yemeğin, yiyeceklerin, içeceklerin] tadı : k’vana; nost’oni, nostoni
[pişmiş olduğu bilinen yemeğin] tadına bak- : ik’onams
[pişip pişmediğini anlamak için pişmekte olan yemeğin] tadına bak- : cik’onams
[yemeğin] tadına bak- : ci3aday; no3aday/ no3adams; 3aduyII; nostoniz o3’k’en; nostoniz go3’k’ers
tahammül et- : isarbams, isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdims
tahmin et- : gyuzadams, gyazaden
tahra : burç’uli
tahrik ol- : maçiçkinen
[(kap kacak, demlik, döşeme vs’den kirini pasağını çıkarırcasına)] tahriş ederek ov- : şliç’ums, şiç’ums; şliç’oms, şliç’ups
tahta : pi3ari, pisari
tahta bank : t’avliI
tahta döşeme : mandoma
tahta kiremiti : k’avari; xart’oma, xart’uma
tahta oturak : n3xandari, 3xandari; m3xadari
[basit] tahta oturak : t’avliI
tahta parçası : t’avliII
[saç üzerindeki hamuru çevirmede kullanılan saplı] tahta parçası : cenktaşe
tahtakurusu : mk’orida
tahtası eksik olan : ugamamk’asu; ubğu
tahterevalli : en3’a-cen3’a; 3’ilimoniII; on3’ona, en3’ona-gen3’ona, e3’ina-ge3’ina
tak- : cobams/ cobay; cuduy; codginay; gedgums; gedgims/ gedgips; gyodginams/ gyodginaps
[ateş zincirine bir kazan] tak- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps
[(kendi) boynuna] tak- : dolibams/ delibams, dolibay
[dik duracak şekilde] tak- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps; gedgims/ gedgips
[(kendine ait bir yere) dik duracak şekilde] tak- : geidginams
[(birinin veya bir şeyin bir yerine) eğreti bir şekilde bir şeyi] tak- : nubams/ nubay
[(kendine ait) elbiseye (bir şeyi)] tak- : giçaneps
[etrafına] tak- : guk’limams; gvok’limay; gvobay[1]; gok’idams/ gok’idaps, gvok’idaps
[(kendi) etrafına] tak- : goik’limams/ goik’limay; goik’idams/ goik’idaps; guik’idaps
[(kendi) giysinin bir kısmına bir şeyi] tak- : niçanams/ niçanay
[(iki ucu birbirine bağlı) halka şeklinde olan bir şeyi birine] tak- : dolok’idams/ dolok’idaps
[(iki ucu birbirine bağlı) halka şeklinde olan bir şeyi kendine] tak- : dolik’idams/ dolik’idaps, dilik’idaps
[kanca vs’yı (bir şeye)] tak- : mok’uğams/ mok’uğay; ek’uğams/ ek’uğay; geluğams[2]
[(bir şeyin) kenarına] tak- : elok’limams, elvok’limay
[(birine) küpe vs] tak- : nok’idams
[(kendine) küpe, toka vs] tak- : nik’idams/ nik’idaps; niçaneps
[rozet, düğme vs gibi küçük eşyayı] tak- : nubams/ nubay
[(bir yere) toka vs] tak- : elodaz*ams
[(kendine) toka vs] tak- : elidaz*ams
[(birine ait bir şeyin) yan tarafına bir şeyi] iliştir- : eludaz*ams[2]
[yüzük] tak- : cidums; moidums
[(birine) yüzük ya da bilezik] tak- : cudums/ cuduy, cudvams, gyudums, gyudumers, gyudumels, gyudvars
[(kendine) yüzük] tak- : moidums, moiduy; midvams; moidumers, moidumels, muidvars
takattan düş- : burgulepez go3’ilams[1]; burgulepez go3’ulams; burgulepez nulams
takdir et- : cazaden
[(bir şey bir şeye)] takıl- : nağen[2]
[(birine ait) aşağıda bulunan (bir şeye)] takıl- : geladven
[(kazan) ateş zincirine] takıl- : niben; nik’iden
[(biri) belirli birine] takıl- : noçkins
[birbirine] takıl- [= kavga et-] : ok’obun
[(birinin) elbisesine] takıl- : ilak’iden
[(bir) konuya] takıl- : ek’uğay/ ek’uğams
takılı : meçaneri
[(birine veya bir şeye) doğal olarak gereken bir şey] takılı dur- : nunçay
[düğme, apolet] takılı dur- : cençars/ cenças; ceçaneri on; conçars/ conças; gyoçans
[(bir şeyin bir yerinde) eğreti bir şekilde] takılı dur- : nubun; nudgun
[rozet, düğme vs gibi küçük eşya bir yerde] takılı dur- : nubun
[birinin arkasına] takılıp git- : ek’vayonen
[(kuş) ip tuzağına] takılıp yakalan- : niben; nik’iden
[yüzük] takılmış haldedir : mozun; moz*in
[alet] takımı : t’akimi[1]
[futbol] takımı : t’akimi[2]
[kendi vücudunun bir kısmına bir şeyi] takın- : niçanams/ niçanay
takip et- : ek’aunen
[dışarı doğru] takip et- : gamvayonen, gammaonen
[dik aşağıya] takip et- : cayonen, caonen
[içeriye] takip et- : amvayonen, ammaonen
[(biri Kur’an vs seslenerek okurken) başka biri onu gözleri ile sayfadan] takip et- : nooms; goloyonams
takla : tiş-k’up’ani
[birini alaycı şekilde] taklit et- : gyaz*i3ams
[ailelere verilen] takma adı : elaçama
[kapı vs kapatmak için kullanılan tahta] takoz : t’ak’ozi, t’ak’o
taksi : taksiI
takunya : nalini; takuna; lalini
talebe : t’alebe
talih : t’işi
tam : tam
tam kurumamış [= nemli] : nt’eni; t’laza; t’eni
tamir : tamiri
tamir et- : 3’oxums[1]-II/ 3’opxuy[1]-II; ce3’opxums/ ce3’opxuy; tamiray; ge3’opxums; oduzanams; om3’vanams/ om3’vanaps, m3’vanums/ m3’vanups
tan : tanuri, tanura[1], tani[3]; tanora
tane [= bitki tohumu] : k’ak’alaI, k’ak’ali[1]-I
tane [= sayı birimi] : tane; teği[2]; k’ore3xala; k’ak’alaII, k’ak’ali[1]-II
tanele- : n3xunums; k’ak’aluy/ k’ak’alums/ k’ak’alups; n3xunups
[mısır, fasulye vs’yi] tanele- : ntolums/ ntoluy; un3xunams
[mısır koçanını, buğday başağını vs] tanele- : kurçolums/ kurçoluy; kirçolums/ kirçolups
tanı- : içinams/ içinay, içinoms, içinops, içinaps
tanıdık : çinaperi, çinoperi; na-içkinen; çinoberi
tanın- : içininen; içinoben
tanınmış : çkinaperi
tanıştır- : oçinapams/ oçinapay; oçinobapaps
tanıt- : oçinapams/ oçinapay; o3’irams/ o3’iray/ o3’iraps
Tanrı : T’angri, Tangri, Trangi; Ğormot’i, Ğormoti
tansiyon : tansiyoni
tapa : 3’up’i[1]; 3’up’a[3]; metragale
tapala- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups
tara- : n3xonums/ n3xonuy[2]; sxonuy; 3xons, 3xonums, 3xonups
[kendi saçlarını] tara- : in3xonams/ in3xonay; isxonay; i3xonams; i3xons; i3xonups
[birinin saçlarını] tara- : un3xonams, un3xonay; u3xons
taraf : t’arafi; semti
[bir] taraf : ar k’elendo
[birine] taraf ol- [= birinin tarafını tut-]: eluren
[bir şey] tarafa/ [bir şeyin] tarafına : ktee; k’ale, k’ele
[bir şey] tarafından : k’elendo
tarafta : k’ales, k’eles
taraftaki : k’eleni
taraftan : k’eleşe, k’eleşen
[kendir taramak için kullanılan bir cins] tarak : on3xeci; t’araği; o3xoci; o3xot’ale
[saç taramak için kullanılan] tarak : on3xeci, on3xone[1]; o3xeci; o3xoci
[değirmene gelen sudaki yaprakların su tankını dolmasını engelleyen] tarak biçimli süzgeç : mekosale
taranmış (saçlar) : svareri
tarif et- : nogurams/ noguraps
tarihî/ tarihsel : tarixuri
tarla : tarla
tarla [= sebze bahçesi] : livadi; ont’ule
tarla [= yerleşim yerinden uzak bulunup otlak veya küçük bahçe olarak kullanılabilen ya da odun gibi gereksinmelerin karşılabildiği çok verimli olmayan arazi] : ona, x’ona
tarla iş yeri : nap’iri [= tarlada yapılan bütün işlerde (çay, fındık, kazma, ekme, biçme vs) insanın elindeki orak ya da kazmayla birkaç adımla sağına soluna ulaşabileceği 5-6 metre genişliğinde bir alan]
tarla kuşu : tipi-k’inçi
tarlayı aç- : dodumers
tart- : 3’onums/ 3’onuy; ge3’onums; 3’inums/ 3’inups
[elle tahminî olarak] tart- : moi3’onams/ moi3’onay; moi3’inams/ moi3’inaps, mui3’inups, mui3’inaps
tartakla- : goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups
tartı aygıtı : k’antari; o3’onaşe; o3’inale
tartıl- : i3’onen
tartış- : ok’ilak’irday
[benim] tarzda : şk’imeburi
[senin] tarzda : sk’aneburi
[sizin] tarzda : t’k’vaneburi
tas : t’asi[1]
tasa : meraği
tasalan- : cozurinams; guri cat’en; guri danç’en; e3’vabğen
tasalanmış halde : merak’li
[çocukları uyutmak için uydurulmuş imgesel] tasarım : dundu
[erkek insan azmanı olarak düşünülen imgesel] tasarım : germa-k’oçi/ gemma-k’oçi
[erkek insan biçimli bir] tasarım : k’onç’olozi
[kadın olarak düşünülen imgesel] tasarım : ç’ik’a, ç’ink’a
[salatalıkları büyümeden koparan çocukları korkutan imgesel] tasarım : nenei; dida-mangi3’a, dida-mangisa, dida-k’in3’uri, dida-mp’ilu; kçin-k’ok’ari/ kçin-k’uk’ari
tasarla- : izmonay/ izmonams, izmons; ozmons/ ozmonams; it’urs
taş : kva
taş dibeğin eğri ahşap tokmağı : mangana
taş dibek : oçambre, oçamre, çambre, onçamure; nçxvari-kva; 3’ilimoniI
[ateşte konan sıvı] taş- : empun; epun; epums; yepun
[süt] taş- : mpun; gepums
[(bir) sıvı (bir şeyin) üstünden beri tarafa] taş- : moyaben
taş gibi [= kuvvetli ve sert mizaçlı]: ğurz*uli-steri
taşak : vaji, k’vaji
taşaklı : k’vacala, k’vaconi
taşı- : torums[1]/ toruy; zdums, zdims/ zdips[1]; t’irups
[alttan yukarıya] taşı- : ezdums/ ezduy; ezdims/ ezdips, yezdips
[sırtında bir şeyi] taşımış haldedir : mobun[1]; mvobun
[cansız nesneyi] taşıp dolaş- : goiğams/ goiğay, goimers/ goimels, guimers, guimars
taşlı/ taşlık [= taşı çok olan] : kvalona, kvaloni; kvaononi
taşlık [= kuşlarda bulunan mideye benzer sindirim organı; katı, katıca, kursak]: xunç’k’uli[1]; jurguli; o3’k’int’ale[2]; xvançi
taşlık yer : kvalepuna, kvalepona, kvalopona, kvaapuna
tat : k’vana; tadi; nost’oni, nostoni
tâtil : tedili, tatili[1]; tadili; moşvacina; moşvacinu
tatlı [= şekerli tadı olan] s. : loya; tatli; lo3a[2]; lox’a
tatlı [= tuzlu, ekşi, acı vs olmayan] s. : loya, lox’a
tatlı [= tatlı yiyecek] i. : loyaIV-c
[kabaktan yapılan bir] tatlı i. : lap’a
[peltek] tatlı : lo3a[1]
[un, süt, yumurta ve şeker katılarak fırında yapılan bir] tatlı i. : gem3xineri
[uyku hakkında] tatlı s. : nostonyari
[yufkanın içine şeker helvası konularak yapılan bir tür] tatlı i. : kede
tatlı olma durumu : lo3anoba
tatlı su : loya 3’ari; k’vana na-uğun 3’ari; lox’a 3’k’ari
tatlı sucuk : kyume
tatsız [= nahoş] : lon3a; lo3a
tatsız [= tuzsuz] : kança
tav : mgvana
tava : t’ağani; tava[2]; t’ava
[küçük] tava : t’ağani3’a
tavada pişirilmiş ekmek : papa[1]
tavala- : t’ağanums/ t’ağanuy/ t’ağanups; cet’ağanuy, get’ağanums
[ne var ne yok hepsini] tavala- : meyat’ağanums
[tekrar] tavala- : meyat’ağanums
tavalanmış [= tavada kızartılmış] : t’ağaneri; cet’ağaneri/ cet’t’ağaneri, get’ağaneri
tavan : on3xodure; tavani; nç’eriI, ç’eri[2]-III
tavan arası : on3xeni; osxone, o3xone, on3xone[2]; nç’eriII, ç’eri[2]-I
tavanın sapı : t’ağani-k’iti
tavla : tavla; tuği; tavli; t’avliIII
tavlı : cektaperi; mgvaneri
tavşan : t’auşani
tavşankulağı : moç’emundi
tavuk : korme, kotume
[genç] tavuk : varya
[henüz yumurtlamaya başlamayan genç] tavuk : daduli
[kuluçkaya oturan] tavuk [= anaç tavuk] : monç’e, monç’o, monç’ve, monç’va
[yeni yumurtlamaya başlayan] tavuk : vari3’a
tayyare : t’eyare, t’iyare/ t’iyyare; uçaği
taze : ağanişi; taze; çuçku, çiçku, çiçxu
taze fasulye lifi : lori
tazeliği gitmiş [= yarı kurumuş](meyve) : tkomineri
[toplanan sebze] tazeliğini yitir- : purcun, purjun, prucun; çunun
tazyik : taziği
tazyikli : gombareri; bzit’a
[birine] tebessüm et- : nodi3ams; eluzi3inay; nozi3ay; noz*i3ams; eluz*i3ams, eluz*i3inams, iluz*i3aps
[(birinin) dış hastalıklarını, yarasını, beresini] tedavi et- : uşvelams
[(birinin) iç hastalıklar için] tedavi et- : coktinams/ coktinay; ok’arams/ ok’aams
[(birinin) yarasını] tedavi et- : uşvelams; duşolaps, duşvolaps
[(kendisinin) yarasını beresini] tedavi et- : ok’işvels; işvelams
tedavi ol- : cikten; ik’aren/ ik’aen
tedirgin ol- : k’ayoba docun
tek : xvala
tek tük : teği tuği
teker teker : teği teği; tito tito; ar do ar
tekerlek : p’ayi, p’ap’ayi; tekerleği
tekerlek biçimli şey : kara
tekme : borç’i; kursi, kusi, kuski, kusu
[süt sağarken inek] tekme at- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms
teknik : tekniği
teknoloji : tekniği
tekrar : xolo[1]
tel : nteli, teli
tela : t’ela
telâş : talaşi/ talaş
[başı] telâşlı : ti dveri, di dvaleri, dudi dveri, ti seneri, ti gokteri
teleferik : teleferiği
telefon : telefoni
telefon numarası : telefoni-numara
televizyon : televizyoni
tellak : t’ellak’i
tembel : muanat’i; tembeli
tembel ve ağır hareket eden : zunt’i
tembellik : muanat’iluği
[davranışlarında] tembellik olan : tutula[2]
tembih et- : çinadums/ çinadumers; ceçinadums/ ceçinaduy; coçinaduy; dinduy; oxondvay/ oxonduy; utembiğay; dvandvapun
tembihli : çinadveri
temel : temeli
temelli : temelli
temiz : paği
temizle- : pağums/ pağuy/ pağups
[ağaç altındaki ot, diken, çalı vs’yi] temizle- : kosums; ğarums; klimuy; kvinums; nç’varums
[ağaç altındaki ot, diken, çalı vs’yi öteye doğru] temizle- [= kes-]: golanç’varums
[(fındık, çay vs’nin) altını (ot, diken vb’den)] temizle- [= kes-] : e3’uşk’oray; e3’uç’k’orams, e3’uç’k’irams/ e3’uç’k’iraps, i3’uç’k’iraps; k’o3’uşk’orams/ k’o3’uşk’oray
[ağacın dallarını] temizle- [= kes-]: goç’k’orums, goç’k’orams
[bahçeyi] temizle- : temizay
[balık] temizle- [= ayıkla-] : 3xot’umsII/ 3xot’ups; otemizanams
[(kendi) borcunu] temizle- [= öde-]: goipağums/ goipağuy, guipağups; pağums
[(bir şeyin) etrafını] temizle- : gopağums/ gopağuy/ gopağups
[(kendi) etrafını] temizle- : goipağams, goipağums, goipağay, goipağuy, goipağaps
[suyun bol akmasını sağlamak için tarladaki küçük su kanalının içini] temizle- : gondğvarums
[kedi veya kuş] temizlen- : iğlimay
temizleyip parlat- : gonculuy
Temmuz ayı : Ç’uruğayi, Ç’uruği, Çuruği, Çuruğayi; K3apa; Tuta-k3ala
tencere : tencere
teneke : teneçe, teneke
tenezzül et- : nik’ardams/ nik’ardaps
[insan yüzünün normal] teni : çere, ç’ere; peri[2]
[güzel] tenli : çereli
tepe : rak’ani, rak’k’ani
[bacanın] tepesi : (bacaşi) tepe
[düz yerlerdeki] tepecik : bunksi
[düz yerlerdeki küçük] tepecik : bunksina
[eğimli alanlardaki] tepecik : tumbi
[eğimli alanlardaki küçük] tepecik : tumbina
tepele- : montxams
[dar bir yere] teperek sıkıştır- : mçikoms
[bitkilerin] tepesi : dudi
[kazmanın] tepesi : dudi
[(bir) şeyin ya da bir yerin] tepesi : k’un3’uli
[bir şeyin] tepesini aşarak geç- : moyulun[1]{moyo-}; moyilams; moyulun[3]{moya-}
tepetaklak : argi-burgi, argi-bargi; ti-k’up’ala/ ti-k’up’p’ala, ti-k’up’eni, ti-k’op’ali
tepetaklak dönüp düş- : moikten
tepetaklak ol-/ tepetaklak devril- : moim3ken
[büyük ağaçların] tepeye yakın bölümü : madudai
[süt sağarken inek] tepin- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms
[toprağı el veya ayakla] tepip sıkıştır- : t’ambums/ t’ambuy; banik’ams, gobanik’ams
tepsi : t’epsi
[büyükçe] tepsi : lengeni
ter : upi
terbiye : terbiye
terbiyesiz ve arsız (çocuk) : k’op’ele
tereke : doskidineri
tereyağı : puçişi yaği
[(kuş) büyüyünce yuvasını] terk et- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun
terli : upiyayi
terlik : terluği
terorist : teroristi
ters : tersi
ters çevir- : coninktams; conktay; gyoktams
tersine : ter3ine
[birini] tersle- : goluperdağay[1]
tersyüz et- [= içini dışa çevir-] : gamanktams; gamoniktams; gamvonktay/ gamonktay; gammoktay; gamanktums; gamoktams/ gamoktaps; gamvoktaps
[yığılı olan bir şeyi] tersyüz et- : ekankuy/ ekankums
terzi : terzi
terzilik : terziluği
teselli bul- : ip’lanen, implanen, imp’lanen, imp’ranen; guri goindumers, guri goindvams
teselli et- : op’lanams/ op’lanay; omplanay; omp’lanams; lakums, olakinams
teselli olma- : var-dibağen
tesisat : tesisat’i
[taştan oyulmuş içi derin] tespi : gest’a, cest’a, grest’a/ gresta; k’i3i
tespih : tesp’ixi; tespiği
testere : oşk’oraşe; xerxi[2]
testi : çupi; test’i; kyupi; xica; katana; dergi; batmani
[küçük] testi : çupina
testis : vaji, k’vaji
testis yumurtası : k’ak’alaIII, vaji-k’ak’ala; k’vaciş k’ak’ali, k’vaciz k’ak’ali
teşekkür : teşek’k’uri
tetik : tetiği
tevzi et- : gopayams
teyze : bula; buda; dadi; bibiya
teyze çocuğu : eksale
tez : ordo; mani
tez canlıdır : şuri memç’vetineri uğun; şuri mekaçeri ren
tığ : tiği
tıka- : menzgipums/ menzgipuy, menz*gipums/ menz*gipups
[oluğu vs] tıka- : metragums
tıka basa doldur- : gamamk’asums/ gamamk’asams; molomk’asams; nz*gipumsI+III, nzgipuy, nz*gipoms/ nz*gipups
tıkacı : 3’up’i[1]; 3’up’a[3]; metragale
tıkaç : st’up’a
tıkan- : napşen; ninz*gipen
tıkırdat-/ tıkla- : norarams/ norayams, norayay; nok’ank’ams/ nok’ank’aps
tıkıştır- : nz*gipumsII
tımar et- : go3xop’ums
tıngırdat- : celvoç’andinay
tıpa : 3’up’i[1]; 3’ip’a[3]; metragale
tıpkı z. : 3’imindi
tıpkısı : 3’iminde[3]
tıraş : t’raşi
tıraş et- : bğams/ bğay, bğims/ bğips; ibğams/ ibğay/ ibğaps; ubğams/ ubğay, ubğims/ ubğips
[kendi etrafını] tıraş et- [= saç veya sakalının uclarını düzeltirip kes-] : goibğams/ goibğay/ goibğaps
tıraş makinesi : t’raşi-maçina; t’raş-makinasi, t’raşişi makina
[kendi kendine] tıraş ol- : ibğams/ ibğay; ibğims/ ibğips; ibğaps
tırmala- : xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums, gopu3xonuy, gopu3xoluy, gopusxoluy, gopu3xolups
[kendini] tırmala- : goipu3xonay
tırman- : dvaben
[toprak] tırmığı : o3ijonaşe
tırmık : lifani;; opusxale; bu3xi
[ahırlarda gübreyi çekmek için kullanılan] tırmık : mandre-gamağmalaşe
[yaprak toplamaya yarayan] tırmık : pavri-okosaşe
tırmıkla- : çizonuyI; 3ijonuyI
[insan ve yırtıcı olmayan hayvanlardaki] tırnak : bu3xaI
[yırtıcı hayvanlardaki] tırnak : ç’angi[2]
tırnakla- : xarums[1]; pu3xolums, pu3xonuy, pusxoluy, pu3xoluy/ pu3xolums/ pu3xolups; gopu3xolums, gopu3xonuy, gopu3xoluy, gopusxoluy, gopu3xolups
[bir şeyin üst kısmını] tırnakla- : cexarums
tırnaklı : ç’angoni
tırpan : drap’ani, drep’ani, dep’rani; drip’p’ani; drap’ani-burç’uli; tirpani
tırtılböceği : k’ut’umzumu
tilki : mç’apuII; meli; 3kvit’i
titiz : titizi; mç’ipaşa
titre- : dardalams/ dardalay; araxunen, raxunuy, iraxunams, raxunoms; tirtinams, tirtins, uxutirtins, uxvatirtinen; z*anz*alaps
[(birinin) göz kapakları] titre- : uzurayI
[insan korkudan] titre- : patkalams
titret- : odardalinams/ odardalinay
tiyatro : t’iyat’ora, tiyatro
tohum : tasi; mç’k’emi, ç’k’emi
tohum [= çekirdek] : p’ip’ila
tohumluk : tasiluği; tasişi
tohumu ek- : tasums/ tasuy/ tasups
tohumun ekildiği yer : cetasule1, getasule1
[sebze, kabak, salatalık vs’nin] tohumunu ek- : cotasams; cetasuy; cotasay, gyotasams/ gyotasaps
tok : nz*ğeri; zğeri, z*ğeri; gz*eri
toka : firk’etaII; toka
tokat : t’a3’a
tokat at- : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; moç’apxams, t’a3’a mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un, mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps
tombul : kovali st’eri
tomruk : yat’oniIII-2; gvarcali; çutuği, kyutuği; cirek’i/ ciyek’i
tomurcuk : k’ump’i; k’uk’un3i; k’urump’i; k’up’uri; k’ump’u(r)i; k’u(r)ump’i
[ağacın] tomurcuk veren yeri : toliV
tomurcuklan- : gaminç’aren; ik’uk’un3en; gamik’urump’en; ik’urump’en; gamiç’aren
[meyve ve sebzelerin] tomurcukları oluş- : k’up’uri gaminç’aren
tomurcuklu : k’ump’uroni
top [= yuvarlak bir şey] : bulti1
top [= oyunda kullanılan top] : t’op’u, t’opi, t’op’i; burti, bulti2
top kapmaca : bulti-cubalaşi
top top yap- : butolups
topak : k’vari[2]-II
topalla- : itopams/ itopay; itopals; isikmarams
toparla- [= çeki düzeni ver-] : lagums; golagums
toparla- [= hazırla-]: k’arxums/ k’arxuy[1]; ok’ok’arxums/ ok’ok’arxuy
[eşyaları] toparlayıp yerleştir- : mç’k’eşums; bargums, nubargams
toparlak : mumgvarlaği; murgvala, mungvala, mugvala, mogvala, morgvali/ mogvali, murgvali/ mugvali
toparlak yap- : gomugvalams; butolups
topla- : k’orobums/ k’orobuy/ k’orobups
[canlı varlığı bir araya] topla- : ok’upinams[1]/ ok’upinay
[cansızı bir araya] topla- : ok’iğams/ ok’iğay/ ok’k’iğay; ok’imers, ok’imars
[kendisi için] topla- : ik’orobams/ ik’orobay/ ik’orobaps/ ik’orobups
topla- [= derle-] : gvok’arxay
[büyükler tarafından toplandıktan sonra dalda veya yerde kalan fındıkları çocuk] topla- : imlesurams; guik’orobups
[lahana, marul, pazı vs gibi sebzelerin etrafındaki yapraklarını] topla- : go3’ilams[2]
[meyve, sebze, çay vs’yi] topla- : 3’ilums/ 3’iluy, 3’iloms, 3’ilups
[meyve, sebze, çay vs’yi az miktarda] kopar- : me3’ilums/ me3’iluy, me3’iloms, me3’ilups
[salatalıkları çok küçükken hepsini] topla- : k’imp’irums
[bir araya] toplan- : ok’ibğen; ok’ik’orobams; uk’uibğen
[(hayvan, böcek vs bir) araya] toplan- : ok’ip’inen
[(canlı varlık) düşey doğrultuyla derin kapalı yere kendileri isteyerek] toplan- : dolipinen
[(canlı varlık) yerden yukarıda bulunan bir şeye kendileri isteyerek ] toplan- : celipinen, gelipinen
[(böcek) yanlamasına derin kapalı mekânın içine] toplanmış haldedir : meşk’obğun, meşk’vobğun; meşobğun, mişobğun, mişvobğun
[Çamlıhemşin] Topluca köyü : M3’anu
[Çamlıhemşin] Topluca’lı : M3’anuri
toplu iğne : k’op’ali
toprağı kopmuş olan (yer) : moşk’vaperi
toprak : let’a
toprak kap : çupi, kyupi; xica; katana; dergi; batmani; zameli
[testi büyüklüğünde] toprak kap : k’van3a
toprak kop- : caşk’ven; nt’ro3’un, nt’rosun; ment’ro3un, mont’ro3un, nt’ro3un, t’ro3un; dolvaşk’ven, mvaşk’ven
[konuşana doğru] toprak kop- : mont’ro3’un
toprak küp : çupi, çupina, kyupi; xica; katana; dergi; batmani
toprak tencere : k’van3a; zameli
toprak yumağı : k’ork’ot’i
topuk : kuri
topuz : k’op’ali; k’op’p’a
[kendir dövmede kullanılan bir çeşit] topuz : 3’ari-k’op’aliI
torba : aç’uII; p’indi; t’orba; t’urva[1]
[ağzı büzülebilen, genelde hayvanlara tuz vermek için kullanılan küçük] torba : aç’u-p’indi
[küçük] torba : t’orbina
[sırtta taşınacak malzemenin konacağı] torba : mobalaşe; mobumaşa
[küçük] torun : montina
torun : monta, mota
toygar : tipi-k’inçi
toynak : bu3xaII; kaçaçi
toz : tozi; xişili; mxişili
[çok şiddetli rüzgârlarda] toz-dumanın havada uçuşması [= toz bulutu]: zifoziII
toz toprak : post’oxi
toz topraklı : post’oxyari
[herhangi bir şeyin artığı olan] toz ve kırıntı : zifoziI
[(bir şeylerin ardında kalan] tozdan daha büyükçe parçalar : pirçi
tozlan- : ipirçen; itozen
tozlu : mxişiyoni
Trabzon şehri ve ili : T’rabozani, T’rap’uzani
traktörün römorku : kasa
tramvay : akroni
tuğla : tuğla, tuğula
tuhaf : t’evaffi; sefali[2]
tulum : guda
tulum çalgısı [= gayda]: 3’em3’e[2]; guda3; t’ulumi, tulumi
tulum çalgısının ses veren düzeneği : 3’em3’e
tulum çalgısını çalmak için şişirilerek kullanılan hava haznesi : guda
turist : turist’i, turisti
turp : targami; buleç’i, bulek’i
turşu : t’urşi, t’ruşi; mç’oxali, mç’axala; ç’arxala, ç’axala
turuncu gelincik : k’odapapara
[güreşte] tuş et- : docinams
tut- [rahatsız et-; ahı tut-]: ak’nen
[abdest/ aptes, osuruk vs’yi] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps
[(bir şeyin) altına (başka bir şeyi)] tut- : e3’uk’açams/ e3’uk’açay; e3’ukaçams/ e3’ukaçaps, i3’ukaçaps
[arabayı] tut- [= arabayı geçici ihtiyaç için kullan-]: ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps
[avucuna] tut- : dolik’açams/ delik’açams, dolik’açay, dolikaçams
[çevreleyerek] tut- : guk’açams/ guk’açay, gukaçams/ gukaçaps; guikaçeps
[(birini) elinden] tut- : elvak’nen, elank’nams, elak’nams, elak’nen; ilak’neps
[elle] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps
[(kendisi için) elle] tut- : dik’açams/ dik’açay; dikaçams/ dikaçaps
[elle bir araya] tut- : ok’ok’açams, ok’ok’açuy, ok’ok’açay, ok’okaçams/ ok’okaçaps
[elinde sımsıkı] tut- : dolik’açams/ delik’açams, dolik’açay; dolikaçams
[(bir yere gitmeye izin vermeden) evde] tut- : dokaçams
[futbol takımını vs] tut- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps
[iki elin arasında sıkmadan, kaçmasını ya da düşmesini engelleyecek şekilde, muhafazalı bir şekilde] tut- : dolikaçams, dilikaçeps
[kendini] tut- : ik’açen
[kendisi ayakta iken çocuğu vs kaldırıp koynuna] tut- : e3’ik’açams/ e3’ik’açay, e3’ikaçams/ e3’ikaçaps, i3’ikaçaps
[kendisi için bir arada] tut- : ok’ik’açams/ ok’ik’açay
[kendisi için veya kendisininkini] tut- : ik’açams/ ik’açay, ikaçams/ ikaçaps
[(bir şeyi bir şeyin) üstünde] tut- : cok’açams/ cok’açay, gyokaçams/ gyokaçaps; yokaçams/ yokaçaps
[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] tut- : meşk’ok’açams, meşk’vok’açay, meşk’ok’açay; meşokaçams/ meşokaçaps; mişikaçeps
[(birini bir yerde) zorla] tut- : elok’açinams; elvok’açay, elokaçams/ elokaçaps, ilok’açaps, ilvokaçaps
[elinde bir şeyi] tuttur- : dok’açams, dvok’açay, dok’açay
[hesabı] tuttur- : duğirams
[koltuğunun altına bir şeyi] tuttur- : elok’açams; mxuci-duği e3’vodvapay; ğalacicas e3’okaçapams
[düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içinde] tutul- : dolik’açen/ delik’açen; dolikaçen, dilikaçen
[elle] tutul- : geik’nimen
[güneş veya ay] tutul- : iç’open
[(bir) hastalığa] yakalan- : niç’open
[(bir şeyin) üzerinde] tutul- [= mahsur kal-]: cik’açen, geikaçen
[yağmura] tutul- : iç’open, niç’open
[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] tutul- : meşk’ik’açen; meşikaçen, mişikaçen
[(bir şeye) çevrelenerek] tutulmuş haldedir : gok’açun, gokaçun
[(birinin) elleri ile] tutulmuş haldedir : ok’açun, okaçun
[(bir şey birinin elinde veya koltuğunda) yan tarafta] tutulmuş haldedir : elok’açun, elvok’açun, elokaçun, ilokaçun, ilvokaçun
tutumla kullanıp yettir-: einç’inams/ einç’inay; ninç’inams
tutumlu olma durumu : suveri
tutun- : ak’nen/ ak’nams; cak’nen, gyak’nen, gyak’nams, gyakneps; mvak’nen
[(birinin) eline] tutun- : elvak’nen, elak’nen
tutunmuş : k’limeri, k’nimeri
[elle] tutnacak şey : gek’limale
tutuş- : nan3’inen
tutuştur- [= ateşi tutuştur-] : numbinams; nugzams; nudvinay/ nudvinams; nun3’ams/ nun3’ay/ nun3’aps; nun3’inams; amun3’ams; elun3’ams
[ilk yakılan ateşi] tutuştur- : gamogzams, gamvogzay/ gammogzay/ gamogzay; ok’ogzams, ok’vogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps
[sönmekte olan ateşi] tutuştur- : gamogzams/ gamogzaps, gamvogzaps
tuvalet : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale[1]-II; tuvalet’i, tuvalet’t’i
tuz : ncumu, mcumu, cumu
[bir hayvan] tuzağa düşüp yakalanmış haldedir : mebun
[bir hayvanı] tuzağa düşürüp yakala- : mebums/ mebuy; nobinams
[bir kuşu ip] tuzağına düşürüp yakala- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps
[balık] tuzağı : çert’i
[ip] tuzağı : dok’ap’inoni; kandara
[kuş] tuzağı : kandaraI; k’inçi-msxada; ragi
[ağlı kuş] tuzağı : op’ice
[at veya inek kuyruğu kıllarından yapılan kuş] tuzağı : kandaraIII
[çığırtkanlı kuş] tuzağı : gotveri/ gotferi
[kaygan düğümlü ot yemli kuş] tuzağı : t’abu[2]
[kaygan düğümlü sığırcık yemli kuş] tuzağı : irek’i[2]
[küçük kuşları yakalamak için sopa ve küçük ağaç dallarından hazırlanan kuş] tuzağı : kandaraI
[sırf sığırcık yakalamada kullanılan kuş] tuzağı : ragiII
[sırıklı ağlı kuş] tuzağı : elapaxoni; neferi
[tahta üzerine açılan çentikler ile at kuyruk kılından yapılan boğumlardan oluşan kuş] tuzağı : t’avli-n3’ari/ t’avli-n3’ai
[yemli ağlı sürü kuş] tuzağı : oç’aç’e
tuzak [= kapan] : k’apani; tuği; 3’ingiliç’iII; gedgale
[sırf sığırcık yakalamada kullanılan] tuzak : ragiII
tuzla- : mcumorums/ mcumoruy; ncumoruy/ ncumorums/ ncumorups, mcumorups
[düşey doğrultuyla derinliği olan mekânın içinde] tuzla- : dolomcumorums/ dolomcumoruy; doloncumoruy/ doloncumorums; dolomcumorups
[(hayvanı yüzdükten hemen sonra) derisini] tuzlayıp gererek güneşe asıp kurut- : k’arbuy
tuzlu : mcumeri, ncumoni
[çok] tuzlu : m3’utxe; ç’iç’ik’veri
tuzluk : oncumale
tuzsuz : umcumeli, uncumeli
tuzsuz [= tuzu yetersiz olduğundan dolayı tatsız] : kança
tuzsuzlaş- : inç’oren
tuzsuzlaştır- : nç’orums
[kaya] tuzu : k’enç’i-ncumu
tüberküloz : çoxot’k’a; marazi, mç’ipe-marazi, ince-marazi; veremi
tüccar : tuccari
tüfek : tufeği, tuffeği; t’ufeği
[soyu] tüken- : eç’k’odun, gamaç’k’odun; moç’k’odun; moik’vaten
tükür- : xaluy; mç’k’valuy; nç’k’valuy; nç’valuy; mç’k’valums; domç’k’valams; nç’k’valums, nç’k’vals
[bir şeyin etrafına] tükür- : gonç’valams; gomç’k’valay; gonç’k’valay; gomç’k’valams, gonç’k’valams/ gonç’k’valaps
[birbirlerine] tükür- : ninç’k’valams
[kendi etrafına] tükür- : goinç’valams; goimç’k’valay; goinç’k’valay; goimç’k’valams; goinç’k’valams/ goinç’k’valaps
[(birinin veya bir şeyin) üzerine yere paralel hareket ederek] tükür- : nonç’valams; nomç’k’valay; nonç’k’valay; nomç’k’valams; nonç’k’valams/ nonç’k’valaps
[(birinin veya bir şeyin) üzerine yukarıdan aşağıya doğru (= çatıdan vb)] tükür- : conç’valams; conç’k’valay, gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps; goyonç’valams; goyomç’k’valay
[yere] tükür- : dvomç’k’valay
[yere paralel hareket ederek] tükür- : menç’valams; memç’k’valay; menç’k’valay; memç’k’valams; menç’k’vals, menç’k’valums
tükürük : lemç’va, lemç’k’va, lemşk’va
tülbent : tutxu mbela; gotvalaII; xaseII
tüm : bit’umi; mtel/ mteli/ mtelli; telli
tümör : xuli
tümseğin kayması sonucu oluşan yer : gent’ra3eri
[düz yerlerdeki] tümsek : bunksina
[eğimli alanlardaki] tümsek : tumbina
tümsekli ve çukurlu : endra-cendra, endra-gendra, endrik’a-gendrik’a
tüne- : ciyanen; diyanen
tünek : doyanure
tür : tevuli
türe- : cinz*iren/ cinziren; imralen, imbralen, imbrialen
[balıkları] türet- : con3iray
Türk : Turki, Turk’i
Türkçe : Turkuli, Turk’uri
Türkiye : Turk’i-msva; Turçiye, Turkula, Turkiya, Turkiye
türkü : t’rağoda, t’rağuda, t’rağudi; birapa
türkü söyle-/ türkü yak- : t’rağodums, t’rağuduy, t’rağoduy, t’rağudams; ibirs
[atma] türkü söyle- : not’rağodams, not’rağuday/ not’rağudams; nobirs; nobirams/ nobiraps;
nobirs, nobiraps, nubirs, nubiraps
[bir kenarda] türkü söyle-/ türkü yak- : elit’rağodams, elit’rağuday, elit’rağoday, elit’rağudams
[biri için] türkü söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps
[biri için] türkü söyle- : nut’rağuday; ut’rağuday/ ut’rağudams; nubirams/ nubiraps
[şöyle ufak ufak] türkü söyle- : nut’rağodams
tütün : t’ut’uni; tutuniI
tüy : toma, ntoma; nç’a
[ince] tüy : puzuri
[birinin] tüyleri diken diken ol- : nç’a gant’en
tüylü : tomalyari
U
[bir şeyin] ucu : uci[2]
[kazık, mortek vs’nin] ucu : dudi
ucu sivri uzun : m3’ule
ucu torbalı sırık: bodak’ali; mosak’ali; o3’ilaşe, m3xul-o3’ilaşe; o3’iloni; xeç’k’et’ali, xeç’k’edale
uç- : putxums; jun, cun; putxun[2]-II
[(kuş) beriye doğru] uç- : molajun; molaputxun; mok’aputxun, muk’aputxun
[(öbür taraftan) beriye bir yerin veya bir şeyin üstünden] uç- : moyojun
[(karşıdan) beriye doğru] uç- : moyoputxun[1]
[(kuş) çırpınarak heyecanlı şekilde kanat çırparak] uç- : putxun[2]-I
[karşıdan beriye süzülerek aşağıya meyilli] uç- : moyapuxunI
[karşıdan beriye yukarıya doğru kavis verip] uç- : moyaputxunIII
[karşıya doğru] uç- : meyojun; meyoputxun, meoputxun; mek’aputxun, mik’aputxun; meyaputxun; mijaputxun
[öteye doğru] uç- : golajun/ golacun, golaputxun
[süzülerek karşıya doğru aşağıya meyilli] uç- : meyaputxun/ meaputxun
[tünediği yerden başka bir yere, daldan dala] uç- : meyaputxun/ meaputxun
[üstten dik aşağıya] uç- : cejun/ cecun; ceputxun
[(bulunduğu yerden öbür tarafa bir yerin veya bir şeyin) üstünden] uç- : meyojun
[(bir) yükseltiyi (ağaç, tepe vs) aşarak] uç- : moyuputxun; moyoputxun[2]/ mooputxun; moyaputxunII
uçak : t’eyare, t’iyare/ t’iyyare; uçaği
uçakla seyahat et- : putxun[2]-II
uçkur : şibi[2]
uçup dışarı çık- : gamaputxun
[yanlamasına derin kapalı mekânın içine] uçup gir- : meşk’ajun/ meşk’acun, meşk’aputxun, meşaputxun, mişaputxun
uçup git- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun
[elinden bırakmadan kendine bağlı olarak kuş, uçurtma vb’yı] uçur- : ojulinams/ ojulinay/ oculinay; oputxinams[2]/ oputxinay/ oputxinaps
[farklı yerlerde gezerek kuş, böcek, uçurtma vs’yi] uçur- : gojulinams; gvojulinay; goputxinams/ goputxinay/ goputxinaps, gvoputxinaps
[kuşu] uçur- : eyojulinay/ eyoculinay
[kuşu istediği yöne göndermek üzere] uçur - : cojulinams/ cojulinay, coputxinams/ coputxinay, gyoputxinams
[mısırın tozlarını] uçur- : ceşatxuy
uçurtma : uçurtma
uçurumdan odunların aşağıya atıldığı yer : meyaxvaloni
[kuşu] uçurup serbest bırak- : eyoputxinams/ eyoputxinay
uçuş- : moputxun
uçuşan yanmış kuru yaprak [ya da kâğıt] parçaları : nomçka
ufak tefek : mç’ipe-mç’vapi
[ekmek] ufala- : punçxolums; gepuşonums
[ekmek parçaları sıvı içine] ufala- : ek’unçxums; celunçxuy; geluk’vançxams; duluk’ançxeps; duluk’vançxups
[kurt veya kurtçuk bir şeyi] ufala- : n3oluy
[toprak olan yeri yavaş yavaş] ufala- : nopuşonams
ufalat- : omkvapams[2]/ omkvapaps
[birine] uğra- : golvakten; elvakten; nacoxen; gululaps
[hasta ziyareti vs amacı ile birine kısa süre için] uğra- : moigorams; moigoy; moigoray
[(bir yere giderken) yolda birine] uğra- : elacoxen
[(bir yere giderken) yönünü değiştirip birine] uğra- : golikten; guikten
[bir yere artık] uğramaz ol- : k’uçxe nit’oçay
[birini, giderken kapıya kadar] uğurla- : ek’o3’k’en[2]; gamo3’k’en[2], gamo3’k’ers[2]
ukala ve terbiyesiz : at’at’uri
[su ile haşlanarak yapılıp süt, yoğurt veya ayran ile birlikte yenen yağsız hafif katı] un çorbası : cent’u3eri
Ukrayna : K’irimi; Uk’rani-msva, Uk’rayna, Ukranya
[çakal] ulu- : k’riyay
[çakal, kurt, köpek vs] ulu- : urams, x’uramsII/ x’urapsII
um- : meşonums/ meşonuy; naxen; meşvens
umacı : dundu, nunu
[birinin] umudunu hep kaybettir- : guri gyuk3nams
umulmadan : ameşvene/ ameşvenu, umeşvene/ umeşvenu
umursama : anank’eni
umursama- : golobun, golvobun; golusums/ golusuy, golusumers/ golusumels; çemane golusums/ çemane golusuy; kemane golusumers; kemane usumers; kemane gulusumers; var-nçxalums/ var-nçxaluy
[aptal ve heykel gibi] umursamaz (kadın) : dundula
umut : umit’t’i; medi
un : mçveri; mkveri, mkiri, mkviri
unda yaşayan böcek : şivri; mşivi
unlu : mkveroni
unut- : goç’ondrun/ goç’ondun, gvoç’ondrun; goç’k’ondun, gvoç’k’ondun
unutmaya çalış- : goni(n)ç’ondrinams; goiç’ondrinams/ goiç’ondrinay, goiç’k’ondinams, goiç’k’endinams/ goiç’kendinaps guiç’k’ondinaps
unuttur- : guç’ondrinams/ guç’ondrinay; gvoç’ondrinay; goç’k’endinapems, goç’k’endinapams, goç’k’endinapams/ goç’k’ondinapams/ goç’k’endinapaps, goç’k’ondinapams/ goç’k’ondinapaps, gvoç’k’endinapaps
[kendini birine] unuttur- : goiç’ondrinay; ti-muşi goç’k’ondinapams; goiç’k’endinapams; ti-muşi goç’k’endinapams
[insan başkası tarafından] unutul- [= silin-] : nikosen
ur : uri[1]; p’iyat’i simadi; xuli
usan- : meç’irdun; naç’iren; ga3’k’endun
uslan- : islop’en; in3’opulen
uslandır- : slop’ums; n3’opulums/ n3’opuloms
usta : marxeli; usta
ustalık : xeloba[1]; ustaluği
ustura : sirafi, skiyafi, skiafi
usul : çalimi[2]; xenapa
usul usul : usuli usuli, usulat’ile, usuletila, usula
usulca : tamo
usulsüz : uçalime
utan- : k’o3’izden
utangaç : oncğoryari, oncğoryar, oncğoyari/ oncğoyayi
utanma : oncğore, oncğor, oncğoro
uyan- : gok’u3xun, cek’u3xun; gokusxun; gek’un3xun; gok’un3xun
uyan- [= uykudan fırla-] : gamalams
uyandır- : cok’u3xinams/ cok’u3xinay; cok’ure3xinay; gvok’usxinay; gok’ure3xinams; gok’u3xinay, gok’u3xinams, gok’un3xinams, gok’u3xinaps
[erkenden] uyanıp kalk- : mo3’ixuy
uydu : uydu
uydu anten : uydu-ant’eni
[bir şeyi bir şeye] uydur- [= uygun hale getir-] : uvinams
uygun düş- : moxvadums, moxvaduy, moxvadun
[birine] uygun düş- [= birine yakış-] : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen; nomsk’un, nomskun, nonskun
uygunsuz : uçalime
uyku : nciri
uykusu kaç- : nciri amt’en
uykusu var : anciren; dvajinen/ dvacinen
uykusuz : uncire, unciru
uyluk ve kalça : mesoğoni
uysallaş- : islop’en; in3’opulen
uysallaştır- : slop’ums; n3’opulums/ n3’opuloms
uyu ! : nani
uyu- : incirs/ inciy; dinanen; dinciy/ dincirams/ dinciray
[(bir) kenarda] uyu- : elincirs/ elinciy, ilincirs
[(bir şeyin) üzerinde] uyu- : geincirs; eincirs
uyukla- : nciri met’axums/ nciri met’axuy; elijinen; lirs
uyum sağla- : diksiren/ diksiyen
[birine] uyum sağla- : oxamç’k’en
[canlı varlık] uyumaktadır : ncars, ncay, ncans, cans
[(birinin) vücudunun bir kısımı] uyuş- : gamubuzgun
[(birinin) vücudunun bir kısımı] uyuş- [= karıncalan-] : gamvozurzun, gamozurzay, gamuzurzay; uzurzun; gamozurzun/ gamoz*urz*un; ubuzginams; u3’k’ip’inams; ubuz*gun; ubuk’un
uyuşuk uyuşuk gezen : tutula[2]
uyut- : oncirams/ onciray/ onciraps; dvojinay, dvonciray
[azcık] uyut- : noncirams
uyuz hastalığı : msora, m3’ora; goncoba; msura/ msua
uza- : igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginz*anen
[esneyerek] uza- : goninzden
[günler] uza- : goninzden; irdenII; igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginzanen
uzağa : mendraşa
uzak : mendra
uzak tut- : çums/ çuy; guçums/ guçuy
uzakça : gamamendra
uzaklara : mendrapeşa
uzaklaş- : imendranen
[dışarı çıkıp] uzaklaş- : gamilams/ gamilay
[hızla aşağı doğru gidip] uzaklaş- : gamilay/ gamilams/ gamilaps
[hızla yukarı doğru gidip] uzaklaş- : amilay/ amilams
[(cansız bir şeyi) önünden] uzaklaştır- : k’o3’iğams/ k’o3’iğay, go3’iğams; go3’imers, gu3’inimers, gu3’imars
uzakta : mendras
uzaktan : mendralendo, mendraleşen, mendrale, mendralen, mendraşen
uzan- [= insan kendini uzat-; yayıl-]: gonindven, goyindven; goindven; gointxen, guintxen
uzan- [= solucan vs kendi vücudunu uzat-] : goink’iden
[öteye doğru] uzan- : meyijinen
[(bir şeyin) üzerine] uzan- : goyandven; goyadven
[(bir) yerden bir yere] uzan- : goimben
[yüksek bir yerde bulunan bir şeye] uzan- : eyanç’uşen; yunç’uşun
[boylu boyunca] uzanmış halde dur- : gonzun, gonz*in
[(bir şeye) doğru] uzanmış halde dur- : uk’açinun
[kenarda] uzanmış halde dur- : elancars/ elancas/ eancay; elancans; elacans; ilacans
uzantılı [çatı] : gamak’açineri
uzat- [= bir şeyi uzun et-] : uk’açinay
[(birine) elini] uzat- : nugay
[(bir) uçtan bir uca] uzat- : gondums/ gonduy, gondumers, gondups
[(bir şeyi bir) yere] uzat- : noğams
[(adama yumruk vs vurup) yere] uzat- : gontxims
[yüksek bir yerde bulunan bir şeye yetişmek için kolunu] uzat- : eyanç’uşen; eyunç’uşun; yunç’uşun, yunç’işun
[bir şeyi birine veya bir şeye] uzatıp yetiştir- : nunç’uşinams; nunç’işinay, nunç’uşinay, nunç’işinams; nuç’işinams/ nuç’işinaps
uzun : gunz*e/ gunze, ginz*e/ ginze
uzun boylu sağlıklı : 3’ilava(y)i steri
uzun saplı tırpan : burç’uli
uzun ve dar : m3’ule
uzunluk : gunz*enoba/ gunzenoba, gunz*anoba/ gunzanoba, ginz*enoba/ ginzenoba
[canlılarda bir] uzvu eksik ya da yeteneksiz olan : p’ut’uri
Ü
ücretsiz : upareli
üç : sum, sumi
üç ayaklı el sepeti : xenç’k’eli
üçkâğıtçı : xit’ip’iyozi; meşağer-moşağeriI; ç’axraci; dubaraciII; uci-mek’vateri
üçüncü : masumani; sumoni; masuma
[bir şeye] üfle- : ubarams/ ubars; nubaray/ nubarams/ nubaraps
[burnundan] üfle- : dulubars
[(birinin ya da bir şeyin) etrafına] üfle- : gubarams/ gubaray/ gubaraps
[(bir şeyin) içine] üfle- : dolubarams/ dolubaray/ dolubaraps
[vantilatör birine] üfle- : nofarfalams
[mutfağın dumanını vs] üfür- : ubay
ülke : memleketi
ümit : umit’t’i; medi
üniversite : universite, universit’e
[dua, beddua, dilek ve küfür güçlendirmede kullanılan] ünlem : e-na, ena, enna; o-na
ürk- : putxun[1], eputxun[1]; domk’utun; eyamk’uten; mk’utun; yamk’utinen; emk’utun; eşkurdun, yeşkurdun
ürküp kaç- : ceputxun
ürküt- : oputxinams[1]; domk’utinams; eyomk’utinay; yomk’utinams; oşkurdinams/ oşkurdinaps
ürper- : mz*gudun; nç’a gant’en
[(birinin) yüreği bir anlık] ürper- : guri gant’en
ürpert- : mo3’vok’ap’inapay
[insan tarafından ekilen ya da dikilen bitki] ürün ver- : içanen, niçanen, niçaneps
üst kat : jin-k’at’i
üst kattaki : jini/ cini, jindoni
[birine ait bir şey] üste çık- : yuxtams/ yuxtaps
[cansız cismi] üste çıkar- : eiğams/ eiğay; eimers, yimers, yimars
üste doğru : ti-jin, ti-jini, ti-cin
üstele- : uk’udelams
[var olan binaya] üst katı ekle- : eyodgay; yok’odams
üstlen- : exindums; eyiduy; einduy/ eindums; goyindvay
üstte : jindo/ cindo; jindole
üstteki : jini/ jin, cini, jindoni
üstü açık : em3veri
üstü başı yırtık pırtık : z*onz*ola
üstün gel- : : cojginams/ cojginay; cecginay; gyocginams/ gyocginaps
üstünde : jindole
üstünden : jindole; jinşen
üstüne : jin/ cin; jinis; jindo/ cindo
[kendisinin] üstüne al- : moik’edinams
üstünü başını : ti-p’ici; ti-t’ani
üşen- : açetinen; ç’irdun.
üşengeç : muanat’i
üşengeçlik : muanat’iluği
[birinin bir organı] üşü- : numç’vay; nomç’k’vams
[birinin ayağı] üşü- : gamodgitun
üşüş- : gvabğen, gabğen; gvapinen
[(hayvan, böcek vs bir) araya] üşüş- : ok’ip’inen
üşüt- : x’ini mat’en
üşütücü hava : ini, x’ini
ütü : uti
ütüle- : uti ceçams/ uti ceçay, uti geçams/ uti geçaps
üvey anne : ogenana; nanaşant’işi, nanaşant’işe
üveyik : k’urz*uli
[harita] üzerinde : [xarita] yeri[2]
[bir yerin] üzerinde yatay dur- : cezun, gez*in
[düşey doğrultuyla yukarıdan aşağıya hareket ederek varılan bir şeyin] üzerine : jindos
üzgün : guri-cet’ineri; cet’eri, guri cet’eri; gemzuli
üzül- : guri naç’ven; cozurinams; guri cat’en; guri danç’en
[çok] üzül- : guri gyondğulun
üzüldüm : gurişi yaği dibu; gurişi yaği in3’inu
üzüm : urz*eni, urzeni, x’urz*eni, x’urzeni
üzüm asması : binexi
üzüm [karayemişin salkımı]: ç’emba, ç’eba, ç’aba
üzüm pişirme kazanı : tava[1]
V
[birine bir şeyi] vaadet- : ukadams
vadi : rubaII
[derince] vadi : doloruba
vah ! : eça !
vahşi : mt’uri; mt’k’ori
[küçük çocuklarda] vajinanın çevresi bütünü : t’ut’uli[2]; çuri
[bir şey ile] vakit geçir- : nakten
vali : vali[2]
vana : vana[2]
vantilatör birine üfle- : vantilatori nofarfalams
vantilatörü çalıştır- : vantilatori ofarfalamsI
vapuri : cemi; mangana-sk’afindi; vapuri, vapoyi; k’aravi
var[1] → mevcuttur; bulun- : on/ ren
var[2] → sahiptir : uğun; uyonun/ ux’onun/ ux’oun
[birine] var- : nayonen; noums; aonen
vardiyalı : vardiyali
varyoz : vayyozi
vay ! : e !
vay benim talihim ! : vaybedula-çkimi !
vazgeç- : vazi-mulun; naşkumers; moyagen/ moagen
[canından] vazgeç- : şuri naşk’ums; şuri ek’it’oçay; şuri eiç’opams
vazgeçme- : var-dvabağen
vazo : vazo
ve : do; edo
vefasız [kişi] : mudara[2]
veli : veli
ver- : meçams/ meçay/ meçaps
[(birine) gereksizce, düşüncesizce, fazladan ve hak etmediği bir şeyi] ver- : e3’ok’idams
[kendisi için ya da kendilerine] ver- : niçams/ niçay/ niçaps
[(birinin veya bir şeyin) üstüne (= genelde omzuna) bir yük] ver- : moyudums/ moyuduy
verem : çoxot’k’a; marazi, mç’ipe-marazi, ince-marazi; veremi
veresiye : veresiya, veesiya
verimli : xasi[1]
verimsiz (arazi) : mudara[2]
[kıymetli bir şeyi] vermeye kıyabil- : gamonç’un; gaminç’en; gamoxvebun; gamoxvapun; amet’en
vernik : verniği
veya : yada; vana-ti
vida : vida
vidalı : vidali
viran : verane
virane : anderi; esk’at’i; k’aybana
vitrin : vitrini
vize : vize
voltaj : voltaji
vur- : ceçams/ ceçay, geçams/ geçaps
vur- [= vurup öldür-] : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups
[alttan] vur- [= dürt-] : e3’vontxay; e3’ontxams/ e3’ontxaps; i3’untxips
[birine] vur- : montxams; mvontxay; muntxay; montxay; govrat’k’ums
[birine avuç içi ile] vur- [= tokat at-] : gamaç’apxums, gamoç’apxams; doloç’apxums; moç’apxams, mvoç’apxay, moç’apxay; mot’va3un/ mot’va3ums; dolvoç’apxay; gamoç’apxay/ gammoç’apxay; gamudgams; gamo3’k’idams/ gamo3’k’idaps
[birine bir şey ile] vur- : doloç’apxums; mvoç’apxay, moç’apxams
[birine ait bir şeye] vur- : moç’k’idams/ moç’k’idaps
[(birine) arkadan] vur- : ek’vot’va3’ay
[elinin tersi ile] vur- : nuft’ilams
[güneş bir şeye] vur- : cedums/ ceduy
[kapıya] vur- : t’ank’ups
[kenarına] vur- : elvaç’apxen
[kendine ait (bir şeye)] vur- : geiçams/ geiçaps, giçaps
[(bir şeyin) tozunu almak için] vur- : vrat’k’ums, govrat’k’ums
[üzerine] vur- : yontxams
[(ayağını) yere] vur- : dvontxay
[(birinin bir) yerine] vur- : dolvot’vasay
[yukarıdan aşağıya hareket yaparak] vur- : geloç’k’idams
[yukarıdan aşağıya sert şekilde] vur- : contxams/ contxay, gyontxams/ gyontxaps
[yukarıdan aşağı yere] vur- : dolost’ik’ams
[yanlamasına derin mekânın içine] vurarak doldur- : meşk’ambarums; meşk’vombaray; meşk’ambaruy; meşombarums
vurarak ez- : ncaxums/ ncaxuy/ ncaxups
[her tarafı] vurarak ez- : goncaxums/ goncaxuy/ goncaxups
[yandan] vurarak ez- : elancaxums/ elancaxuy/ elancaxups, ilancaxups
vurarak gürültü yap- : ragadums[2]
[her tarafı] vurarak gürültü yap- : goragadums[2]
vurul- [= öldürül-] : iyilen, ix’vilen
[üzerine] vurul- : cantxen
vurulmuş haldedir : geçun
[insanı] vurup öldür- : n3’amums[2]
[insanı çok hızlı bir şekilde] vurup öldür- : non3’amams
[insanı ya da hayvanı] vurup öldür- : ilums/ iluy, iloms, x’vilums/ x’vilups
vuruş- : ok’iilen/ ok’iyilen; ok’ix’vilen
vuruştur- : ok’ontxinams/ ok’ontxinay, ok’ontxvinay
vücut : xura, xua
[kemik, kıkırdak, kas vs tüm] vücut : vala[1]-3; ili-vala
Y
ya da : yada; vana-ti
ya ... ya da : ya[1] ... ya-ti
yaa ! : yaho; p’a[1]
yabancı : galeni; xark’i, xarxi; yabanci
yabangülü : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i
yabani : mt’uri; mt’k’ori
yabani gül : purki-an3’k’ili; danzi-nkolo; an3kili; lak’idanz*i
[bahçe, tarla vs] yabani ol- : idağen
[insan] yabani ol- : imt’k’oren[2]
yabani olmayan (bitki) : oxiyale
yabanmersini : an3era; m3ela, n3ela; k’an3xanak’a, k’a3xanak’a
yağ : yaği
[dolu] yağ- : mç’ims; ç’k’odun; mtums/ mtuy, mtun, mtups; mç’imun
[havadan katı cisim] yağ- : mtums/ mtuy, mtun, mtups
[kar] yağ- : mtums/ mtuy, mtun, mtups
[kar (bir şeyin ya da birinin) etrafına] yağ- : gomtums, gvomtuy, gomtuy/ gomtups/ gvomtups
[kar (birinin ya da bir şeyin) üzerine] yağ- : eyomtums; comtun/ comtuy; eyomtuyII; yomtums/ yomtups
[kar üstüne kar] yağ- : eyomtuyI
[yağmur] yağ- : mç’ims/ mç’iy, mç’imun; mç’ips, mç’vips
[yağmur vs birinin ya da bir şeyin üzerine] yağ- : yomç’ims/ yomç’ips
[ağaçtan yapılmış oyma veya ekleme] yağ kabı : k’adina
yağışlı hava : dobala
yağmur : mç’ima, mç’vima
yağmur bulutlu (hava) : mureci, muroci
yağmurlu : mç’imoni
yağmurlu hava/ yağmurlu dönem : mç’imala
yahu ! : be, ç’e
yahudi : yaxudi
yak- : ç’ums/ ç’uy/ ç’ups
[(birine ait bir şeyi)] yak- : uç’ums/ uç’uy; uç’vay/ uç’vams
[(bir şeyin) altında ateş] yak- : e3’ugzams/ e3’ugzay/ e3’ugzaps, i3’ugzaps
[aşağıya doğru] yak- : gamaç’ums/ gamaç’uy/ gamaç’ups
[(sulu olmayan yiyecekleri içini iyi pişirmeden) aşırı derecede] yak- : ç’uxnums/ ç’uxnoms
[ateşi] yak- : ogzams/ ogzay, dogzams/ dogzaps, ogzaps
[bir arada] yak- : ok’oç’ums/ ok’oç’uy/ ok’oç’ups
[dışından kararacak ama içi pişmeyecek bir biçimde bir şeyi] yak- : gojgurams/ gojguray, gocguray
[el feneri] yak- : gyunç’axups, gyunç’xakups, gyuç’xakups; nunç’xakups, nuç’xakups
[etrafını] yak- :goç’ums/ goç’uy/ goç’ups
[ısırgan otu] yak- [= acıt-] : uç’ums; çxap’ums; zuums/ zuups
[ışığı] yak- : nun3’ams; nudvinay/ nudvinamsI; gyunç’axups[2]; udvinay; nudvinaps
[(bir) kenarda bir şeyi] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups
[(bir şeyin bir) kenarını] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups
[(birine ait bir şeyin bir) kısmını] yak- : nuç’ixnay; nuç’uy
[(bir) kısmını ateşle ya da soğuktan] yak- : meç’ums/ meç’uy/ meç’ç’uy/ meç’ups
[(birinin yediği şey onun) midesini] yak- : umç’vams
[(tarla olacak yeri vs) tekrar] yak- : meyaç’ums
[tüyleri, kılları vb] yak- : ç’uxalams; ç’uxnuy/ ç’uxnums
[(bir şeyin) üzerinde (başka bir şeyi)] yak- : eyoç’ums/ eyoç’uy, yoç’ums, yoç’vams
[(bir şeyin) üzerini] yak- : eyoç’ums/ eyoç’uy, yoç’ums, yoç’vams
[(bir şeyin) üzerini, üst tabakasını] yak- : moyaç’ums
[yana doğru ilerleyerek] yak- : golaç’ums/ golaç’uy/ golaç’ups, gulaç’ups
[(ateş olmayan bir yerde yakılacak şeyleri toplayarak) yeniden ateş] yak- : ok’ogzams; ok’vogzay, ok’ogzay, ok’ogzaps, ok’vogzaps; gamogzams[1], gamvogzay/ gammogzay
[(bir şeyin bir) yerini] yak- : noç’vams, noç’ums/ noç’ups
[yukarıya doğru] yak- : elaç’ums/ elaç’uy/ elaç’ups, ilaç’ups
yaka : yaka
yakala- : ç’opums/ ç’opuy/ ç’opups
[atılan bir şeyi yere düşmeden önce] yakala- : meç’opuy/ meç’ç’opuy/ meç’opums/ meç’opups
[avı ya da yami] yakala- : meç’opuy/ meç’ç’opuy/ meç’opums/ meç’opups
[suçüstü] yakala- : noç’opams/ noç’opay; eyoç’opuy; ceç’opuy; meç’opuy/ meç’opums/ meç’opups
[(bir hayvanı) tuzağa düşürüp] yakala- : mebums/ mebuy; nobinams
[(bir kuşu) ip tuzağına düşürüp] yakala- : nobams/ nobay; nok’idams/ nok’idaps
[yukarıdan aşağı doğru hareket ederek] yakala- : coç’opams
yakalan- : iç’open, niç’open
[(böcek, balık vs) ağda] yakalan- : niben
[derin bir şeyin içinde] yakalan- : doliç’open, diliç’open
[(bir) hastalığa] yakalan- : niç’openII-2; mvaselen[1]-II
[(kuş) tuzağına takılıp] yakalan- : niben
[yağmura] yakalan- : iç’open, niç’open
[tuzağa düşüp] yakalanmış haldedir : mebun
yakıcı (güneş) : p’at’i
yakın : megzaII-a; xolo[2]
yakıp del- : gamaç’ums/ gamaç’uy/ gamaç’ups
yakıp kül et- : meyaç’ums
[üzerinde] yakıp yok et- : ceç’ums/ ceç’uy, geç’ums/ geç’ups
[birine] yakış- : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen; nomsk’un, nomskun, nonskun
yakıştır- : numsk’vanams/ numsk’vanay, numskvanams/ numskvanaps
[kendine bir giysiyi] yakıştır- : nimskvanams/ nimskvanaps
yaklaş- : ninç’en, nanç’en; naxolen
[birbirine] yaklaştır- : ok’onç’ams, ok’vonç’ay, ok’onç’ay, ok’onç’aps, ok’vonç’aps
[birine ya da ateşe] yaklaştır- : nunç’inams/ nunç’inaps
[birini bir şeye] yaklaştır- : noxolams/ noxolay
Yak’oviti’li : Yak’ovitayi
yal : cep’ut’ale; noçxe
yal- : losk’ums/ losk’uy, loskums/ loskups; lokups, gelokups
[bir şeyin bir kısmını] yal- : nolosk’ams/ nolosk’ay; noloskams/ noloskaps; nolokups
[etrafını] yal- : golosk’ums/ golosk’uy, goloskums/ goloskups, goloskups; golokups; golosk’ams, gvolosk’ay, goloskams/ goloskaps, gvoloskaps; golokups
[kendine ait bir şeyi] yal- : ilosk’ams/ ilosk’ay, iloskams/ iloskaps
[kendine ait bir şeyin bir kısmını] yal- : nilosk’ams/ nilosk’ay, niloskams/ niloskaps
yalak : ombolina; sk’afindi, skafindi, skafit’i; k’ançxa
[ahşap] yalak : omçveli, omçvelina
yalak deliği : gamat’axuri
yalakaltı taş : t’avli-kva
yalan : yelani; xilafiI; m3udi
yalan dünya : yalan-dunya
yalan- : goist’onams, goinust’onay; goilosk’ams/ goilosk’ay, goiloskams, goiloskaps; guilokups
yalancı-numaracı : dubaraci
yalçın kaya : k’ançxali
yalın : ç’unç’u; n3xup’uI, 3xup’uI; t’ent’eliII, t’et’eliII
yalnız : xvala
yalvar- : ik’alap’arams, ok’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay; ik’k’alap’p’ay; axve3’en, ixve3’en, oxve3’un
yamaç : mekta sva; medika yeri; okti; p’et’ra; yama
yamala- : cuburams/ cuburay; eluç’abay; meç’ums; burams; gyoburams/ gyoburaps, gamaburoms
yamuk : elaninkteri, elankteri; elakteri; meyokta, meyakteri; menevi; ilakteri
yamuk (= çarpık) : ç’ap’ra, ç’up’ra
yamuk [= yanlış hareket eden; yanlış düşüncesi olan] : ğuli
[sac, teneke, kütük, taş vs ezilip] yamuk yumuk hale gel- : ilat’enII; iplacen; iplat’enII
[sac, teneke, kütük, taş vs’yi ezip] yamuk yumuk hale getir- : lat’umsII; placums; plat’umsI
[sac, teneke, kütük, taş vs’yi bir arada ezip] yamuk yumuk hale getir- : ok’olat’ums
[(birinin) dişleri] yamul- : gvanç’imoşen
[içe doğru] yamul- : eliç’up’ranams[2]
[kendiliğinden ezilerek] yamul- : ilat’en, ilat’t’en
yan : yani
yan- : iç’ven; aç’ven; naç’ven
[ateş] yan- : ogzun; igzen, nigzen
[ateş bir şeyin yanında ya da altında] yan- : nugzun
[etrafı] yan- : goiç’ven
[(bir şeyin bir) kısmı sıcaktan ya da soğuktan] yan- : niç’ven
[(birinin) tüyleri, kılları vs] yan- : gvaç’uxnen
[(birinin) vücudunun bir yeri] yan- [= acı-] : gamaç’ven
[(birinin) vücudunun bir yeri ateşten] yan- [= yanıp acı-]: gvaç’ven, gaç’ven; gyaç’ven
[(birinin) vücudunun bir yeri ateşten veya soğuktan] yan- : naç’venII
[(birinin) vücudunun bir yeri soğuktan] yan- : naç’venIII
[düşey doğrutuyla derin kapalı mekânın içinde veya dibinde] yan- : doliç’ven, diliç’ven
[düşey doğrultuyla derin kapalı mekânın içinde veya dibinde ateş] yan- : doligzen
[(yığılı çay yaprağının) iç kısmı] yan- : goşiç’ven
[içeride ateş] yan- : amigzen
yan çiz- : golupinay; eliç’up’ranams[1]
yan gel- : elaxedun; elorçams[5]
yan göz : toli-gulakteri
yan kafalı : ti-ilakteri
[(bir şeyin) cıvarı] yan taraflarına : golamtumani
yan yan : yampiri yampiri
yana doğru : aykiri
yanak : xayari, xarai/ xarayi; ğva
yanaş- : nanç’en; naxolen
yanaşma [= birinin yanında devamlı kalıp çalışan işçi] : elaxuneri; elamxena
[beriye (= kendine) doğru] yanaştır- : muk’inç’inaps
[bir şeyi bir şeye] yanaştır- : nonç’ams/ nonç’ay/ nonç’aps
[birine ya da ateşe] yanaştır- : nunç’inams/ nunç’inaps
[birini bir şeye] yanaştır- : noxolams/ noxolay
[(birini) kendine] yanaştır- : nixolams/ nixolay; nin3’ams/ nin3’ay/ nin3’aps; ninç’inams/ ninç’inaps
[süt sağarken inek] yanaştırma- : ik’onk’sams; it’rik’ams, it’rik’oms
yandaş edin- : elişinams
yangın : dvina
[birinin] yanı sıra yap- : elvoyonay
[doğrudan doğruya ateşe gösterip pişirirken içten iyi pişiremeden dıştan] yanık et- : goturtolums
yanık odun parçası : nok’ançxule
yanına : yanine
[birini gereksizce] yanına alıp gez- : elizartams
yanında : şk’ala; k’ala
[bir şeyin] yanındaki : şk’alaşi; k’alani
[bir şeyin] yanından : k’alaşen
[birinin vücudunun bir yeri] yanıp acı- : gyaç’ven
[(ateşteki bir şeyin) dibi] yanıp kapkara ol- : geixalen
[ampul içindeki ışık] yanıp sön- : farfalums
[kazan, tencere, tava vs kapların dibine (bir şey)] yanıp tut- : gyamç’ven; gyaç’ven
yani meselâ : yani-mesna
yankı : olandu
[ses] yankılan- : delilanden; gamilanden; gamagundun; nena narayen; gamadgitun; ran3’k’alums; randums; n3’k’iyalums
yanlamasına : aykiri
yanlış s. : sefi[2]; elakteriI-2; xilafiV
yanlış z./ yanlışlıkla : yanlişi; elakteriII-2; xilafiV
yanlış hareket eden ve yanlış düşüncesi olan : ğuli
yanlışlıkla san- : dva3’onen, da3’onen, a3’onen, a3’onapun
[birinin midesi] yanma yap- : uç’ums, uç’vams
[bir şey mideye] yanma yap- : eç’uy; ç’ums/ ç’ups; geigzen
[yığın halinde kendi çıkardığı ısı ile] yanmış olan (organik hayvan gübresi) : 3’iminderi
[uçuşan] yanmış kuru yaprak ya da kâğıt parçaları : nomçka
[ateş] yansı- : nağalen
[ateş, ışık, güneş, fener vs] yansı- : naçxant’en
[ışık] yansı- : notanams, natanen; nopranday; çxat’un, çxant’un; çxat’ups
[ışık düşey doğrultuyla derin bir şeyin içine] yansı- : doloçxant’un
yap- : ikums/ ikuy, ikoms, ikims/ ikips
[birine bir şeyi] yap- : oğodams/ oğoday/ oğodaps
[iş, odun, pekmez vs] yap- : 3’opxums[1]-III
[kendisi için] yap- : ixenams/ ixenay, ixvenams/ ixvenaps
yapağı : yapaği
yapayalnız : xvala xvala
[yeniden] yapılandır- : mo3’opxums/ mo3’opxuy, mo3’ipxums/ mo3’ipxups
yapımcı : mç’k’adu
yapış- : niç’aben, niç’ç’aben
[bir şey bir şeye] yapış- : naç’amben; nat’amben; naç’ç’aben, naç’aben; nan3axen
[birbirine] yapış- : ok’iç’amben; ok’it’amben; ok’iç’aben; ok’iç’ç’amben; ok’in3axen, uk’uin3axen
[biri bir şeye] yapış- : in3axen: nan3axen
[çepeçevre] yapış- : gvaç’amben; gvat’amben; gvaç’aben; gaç’aben; gan3axen, gvan3axen
[is bacaya] yapış- : gvonk’oy
[kazanda ısıtılan bir şey kazana] yapış- : gvonk’oy
[pelte halinde olan şey] yapış- : at’a3en, nat’a3en
[tavada ısıtılan bir şey tavaya] yapış- : conk’oy
[üstten aşağıya hareket ederek] yapış- : caç’aben
[(bir şeyin) üstüne] yapış- : eyaç’amben; eyat’amben; eyaç’aben, yaç’aben; gyaç’aben; yan3axen; gyan3axen
[yere] yapışacak kadar çök- : gyaç’aben
[bir şeyin üzerinde] yapışık yığıntı halinde dur- : nonpin
[biri veya bir şey bir şeye] yapışır gibi çarp- : mvaç’apxen, maç’apxen
[(bir şeyin ya da birinin) yan tarafına] yapış- : elvaç’amben; elvat’amben; elvaç’aben, elaç’aben; elan3axen, ilan3axen, ilvan3axen
[ucu aşağı tarafa doğru baş aşağı] yapışmış haldedir : gilon3axun
[(bir şeyin) yan tarafına] yapışmış haldedir : eloç’ambun, elot’ambun, elvot’ambun, elvoç’abun, eloç’abun; elon3axun, ilon3axun, ilvon3axun
[(bir şey bir) yere] yapışmış haldedir : oxuç’abun
[yere paralel hareket sonucu bir şeye] yapışmış haldedir : noç’ambun, not’ambun; noç’abun; non3axun
[birbirine] yapıştır- : ok’oç’ambums; ok’ot’ambums/ ok’ot’ambuy; ok’voç’abay; ok’oç’ç’abuy, ok’oç’abums; ok’on3axums/ ok’on3axups
[pelte halinde olan şeyi] yapıştır- : t’a3ums
[(bir şeyin) üstüne başka bir şeyi] yapıştır- : eyoç’ambams; eyot’ambams/ eyot’ambay; eyoç’abay
[(bir yerin) üstünü kaplayacak şekilde bir şeyi] yapıştır- : ç’ambums; noç’abams; ç’abuy/ ç’abums
[pelte halinde olan bir şeyi (bir şeyin) üstüne] yapıştır- : eyot’a3ams; eyot’a3’ay; eyot’a3ay; yot’a3amsI; gyot’at’ups
[yan tarafa ya da kenara] yapıştır- : eloç’ambams, elot’ambams, elvot’ambay, elvoç’abay, eloç’abams; elon3axams/ elon3axaps, ilon3axups/ ilon3axaps, ilvon3axaps
[yan tarafa aşağı doğru] yapıştır- : gilon3axaps/ gilon3axups
[yere paralel hareket ederek] yapıştır- : noç’ambams; not’ambams/ not’ambay; noç’abay/ noç’ç’abay, noç’abams; non3axams/ non3axaps/ non3axups
yapıştırıcı : t’ambu; oç’abule, oç’abula; meç’abele
[bir hareketi] yapmadan/ yapmaksızın : p’i[1]-II; p’i[3] ...-şa; p’riII-2
[bir hareketi] yapmadan az önce : p’i[4] ...-şe
[bir hareketi] yapmadan önce : p’i[2] ...-s/ p’i[2] ...-si; p’riI + II-1
[(fasulye vs gibi bazı bitkilerin) geniş] yaprağı : but’k’aII-2
[(kestane, mısır, fındık, kızılağaç, incir vs gibi bitkilerin) geniş ve hafif] yaprağı : pavriII; parviII
[(karayemiş, ormangülü vs gibi bitkilerin) kalın ve sert] yaprağı : but’k’aI + II
[mısırın] yaprağı : lazut’işi burt’a; msva
[herhangi bitkiden olup yere dökülmüş kuru] yaprağın tamamı : pavriII-2
yaprak : parvi, pavri, pavli; but’k’a
[kuru] yapraklar : çaça[1]; çonçi; çaçi; ç’onç’o
[mısır koçanının dışındaki] yaprak : m3uri parvi; çonçiI; çuça
[birinin] yaptığı gibi : evuli
[işi tanımlayarak] yaptır- : ciçinaduy
yâr : culi, gyuli; yari; sevda, sevdali; [s. ve i.] oroperi, x’oroperi, x’oropeli
yar- : çitums/ çituy/ çitoms/ çitups; pen3’k’ups
[ilk kez] yar- : oç’ams
[ortadan] yar- : ok’oçitums/ ok’oçituy, ok’oçitoms, ok’oçitups; ok’open3’k’ups
[yukarıdan aşağı tamamen] yar- : gamaçitams/ gamaçitay/ gamaçitaps
yara : pupuli; yara
yara- : ipelen, ipels; irgebun
yarak : ole; k’amişi
yaralı : pupuloni
yaramaz : xizani; yangazi; xaşari[2], xaşali
yaramazlık : zanançarluği; xizanoba; yangazoba
yarasa : burbu
yaraş- : eluvelun; namsk’vanen, namskvanen
yardım : yardumi; meşvela
yardım et- : nuşvelams/ nuşvelay, nuşvels, nuşols/ nuşolaps; elvoyonay
[aşağıda bulunan birine] yardım et- : geluşvels
[aşağıdan] yardım et- : celuşvelay
[azcık] yardım et- : xe elaçams[10]/ xe elaçaps[1]
[yandan] yardım et- : eluşvelams/ eluşvelay, eluşvels, eluşols/ eluşolaps
[birine] yardım eli uzat- : xe ilaçaps
yardımcı : muavini
yardımlaş- : ok’işvelams/ ok’işvelay
yarı : gverdi
yarı kurumuş (meyve) : tkomineri
[ürününü] yarı yarıya paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; gverdobaşa
yarıcı : gvedala; gverdi-menç’inuşa dulya na-ikuy; ugverdela na-ikoms; yarici
[ürününü] yarıcı ile toprak sahibi arasında paylaşmak üzere : gverdi-menç’inuşa; ugverdela; yayiluğe
yarıcılık : gverdoba
yarıcıya/ yarıya : yariye
yarık : t’va3ineri
[ağaç dikili iken ortadan] yarıl- : k’ok’oç’ordun, ok’oç’ordun
yarım : gverdi
yarım günde : ndğa-gverdişi
[evlerin giriş kaplarında konan çift kanatlı asma] yarım kapı : p’ort’a; pot’rina, t’ubi-pot’rina; p’ort’t’a
yarın : oç’ume, ç’umani, ç’ume, ç’umanişe, ç’umen
yarına : ç’umanişşa
yarından (bir gün) sonra : cendğani/ gendğani, gendğane
yarından iki gün sonra : himarti-ndğa; hermat’i; me3’k’indğani; met’i-gendğane
yarından üç gün sonra : himarti-ç’umani; hermat’i-ç’umani
yarınki : ç’umeneri
yarısı : gverdi
[ortadan ikiye biçilen bir şeyin her] yarısı : ok’onok’veti
yarış : golaxtima, golatxina; ç’işina
yarış- : jebari zday; ijibalen; golaxtima ikoms; golaxtina ikoms; iç’işinen
yarışma : golaxtima, golaxtina; cginapa
yarıya/ yarıcıya : yariye
yas : bgara; mgara
yas tut- : ç’ek’vabgars; gyabgars, gyamgars
[beklenmeyen ölümler için düşünceleri sıralayarak] yas tut- : k’ore3xumsII/ k’ore3xuyII; svarums[2]-II
Yasin : Yasini
yasla- : nomp’onams/ nomp’onay; nocinams; nojinay; nonciray, noncirams
yaslan- : nacinen; namp’onen; nanciren; nincirs; meyincirs
yaslanmış haldedir : noncars, noncas
yassı : elazlap’eri; t’abala[1]
[aralarında] yassı olan : t’abalaşi
[kendiliğinden ezilerek] yassıl- : ilat’en, ilat’t’en
yassılt- : gamalat’ums
[ezerek] yassılt- : lat’ums/ lat’uy/ lat’t’uy
yastık : ti-cedvaşe; ti-cejinaşe; yastuği
yaş [= kurumamış; nemli]: ladre, larde
yaş küçüklüğü : 3’ut’ala
yaşa- [= hayattadır] : sk’udun, skidun
[güç koşullara dayanarak] yaşa- : ninç’en[1]-II
[bir yerde] yaşa- : dosk’udun, doskidun
yaşam : sk’uda, skidala[1]
yaşar- : açilamren/ açilambren; a3’ren/ a3’k’ren; apşen.
[canlı varlığın] yaşı : 3’ana[1]-II
yaşı (bir, iki, üç ....) aylık olan : tuteri
yaşı (bir, iki, üç ...) yıllık olan : 3’aneri
yaşında : yaşine
[bir, iki, üç ...] yaşında olan : 3’anaşi[1]
[erkek] yaşlan- : badi iyen; ibaden
[kadın] yaşlan- : dida iyen; ikçinen, ixçinen
[erkek] yaşlandıkça : ibaderaşa
yaşlı [kadın; dişi] : şiraII
[akraba veya toplulukların en] yaşlı saygın kişi i. : tişineri; ğonişi/ ğoniş; umçane
[kardeşler arasında, damatlar arasında veya gelinler arasında en] yaşlı olan s. : umçane
yaşlı erkek : badi
yaşlı kadın : şira-dida, dida-şira, dida; dadi; kçini, xçini
yaşlı köpek : langoni
[kardeşler, damatlar veya gelinler arasında en] yaşlı olan : umçaneI-2
yaşlı olup danışılabilen ve olgun s. : umçaneI-1
[akraba veya toplulukların en] yaşlı saygın kişi : t’işineriI; ğonişi/ ğoniş; umçaneII
[saçı ve sakalı karışmış] yaşlı ve bakımsız adam : k’onk’oraxi
[erkeğin] yaşlılığı : badoba; obardelaşe; obadula, obadala; obadalik’i
[kadının] yaşlılığı : didoba; odadula; okçinalik’i
[erkek hakkında] yaşlılıkta : obaderaşa, obadera
[kadın hakkında] yaşlılıkta : odideraşi, odidera; oxçinalayi
[kadın hakkında] yaşlılıktan : oxçinalayi
yat : filuk’a, feluk’a; kayiği
yat- : dicinen, dijinen, dincinen; dinciy, dinciray; incirs
[beşikte] yat- : cijinen
[gelişigüzel yere] yat- : dicinams
[pusuya] yat- : cet’obun; gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun
[(bir şeyin) üstüne] yat- : yacinen
[(bir şeyin) üzerinde] yat- : eicinams; einciy/ eincirs; geincirs; gincirs
[yan gelip] yat- : elaxedun; elorçams[5]
[yan tarafta ya da bir kenarda] yat- : elincirs/ elinciy, ilincirs
[birinin yanına] yat- : najinen
yatak : onciraşa; docinoni; cejinaşe; dojinaşe; yataği; dorçeli, dorçale; oncirale; oncire
yatak ile ilgili : onciraleyi
yatak odası : dojina-msva, dojina-sotxana
yatalak : ast’enari, ost’enari, astenayi, astenyai; gencireri; gecans
[yokuş ortasında öteye doğru olan] yatay bir yerde/ yere) : golamtumani
[bebeği] yatır- : cojinay
[güreşerek yere] yatır- : docinams
[uyutmak için] yatır- : docinams, dvojinay, dvonciray; oncirams
[birine ait bir şey] yatırılmış haldedir [= bir şeyin içinde veya üzerinde dur-] : cuzun, gyuz*in
[canlı varlık] yatmış haldedir : ncars, ncay, ncans, cans
[kenarda] yatmış haldedir : elancars/ elancay, elancans, elacans; ilacans
[(canlı varlık bir şeyin) üstünde] yatmış haldedir : eyoncars/ eyoncay
[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] yatmış haldedir : doloncars/ doloncas/ doloncay; doloncans; dolocans
yavan : palu, mpalu, mpalo
yavaş : tamo
yavaş ve sessizce : usuli usuli, usulat’ile, usuletila, usula
yavaşça : m3ikaşa
[yaş olan meyve vs yiyecekler güneşte, rüzgârda vs] yavaş yavaş kuru- : mç’k’un, memç’k’un
[küçük] yavru : montina
yavru balık : 3’ip’i
Yavrum ! : Skiri !
[hayvan] yavrusu : monta; motali
[koyun ve keçinin] yavrusu : t’ik’ani; k’uzili
[(cansız bir şeyi bir şeyin) etrafına] yay- : gupinay
[(katı cismi) kurutmak için ya da havalandırmak için] yay- : gupinams/ gupinay; gumpinams/ gumpinaps; gyopinams
[pelte halinde olan şeyi] yay- : t’a3ums
[pelte halinde olan bir şeyi (bir şeyin) üstüne] yay- : eyot’a3ams; eyot’a3’ay; eyot’a3ay; yot’a3ams; gyot’at’ups
yaya, yayan : gzaleri; gzalineri
yayığın tıkacı : t’ap’a[1]
yayığın örtüsü : demet’ula, dermet’t’ula
yayığın üst ağız kapağı : t’ap’a[3]
[topraktan yapılan] yayık : onçaxule, onçaxale
yayıl- [= kendini uzat-]: gonindven, goyindven; goindven; gointxen, guintxen
[aşağıya doğru] yayıl- : meyixvenII
[kitap] yayınlan- : gamulun
yayla : gola, ngola
yayla evlerinin tümü : vanaği
yaylacı : ngoluri
yaylatavuğu : gola-mamuli; ngola-mamuliII
yaz mevsimi : yazi; t’u3ora; mçxvapora
yaz saati : yazi-saat’i
yaz- : nça’rums/ nç’aruy; ç’arums/ ç’arups
[(bir) formülün içine bir şeyi] yaz- : noç’arams/ noç’aray
[(bir şeyin) üzerine] yaz- : conç’arams/ conç’aray, gyonç’arams; yonç’arams; gyoç’arams/ gyoç’araps; yoç’arams/ yoç’araps
[birinin] yazgındadır : nanç’arams/ nanç’aray; naç’arams, naç’araps; noç’ars
yazı : nç’ara, nç’areri
yazık [sıfat] : yazuği
yazık ! [ünlem]: eça !
yazılı : nç’areri
[(bir şeyin) üzerinde] yazılıdır : yoç’ars
yazın : yaziz; mçxvaporaz
yazıver- : gamunç’arams/ gamunç’aray, gamuç’arams/ gamuç’araps
yazma yemeni [= kadın başörtüsü] : mandili; fot’a2; yazma[2]
ye- : imxors, imxoy, impxors, ipxors; ç’k’omups
[(büyük iştahla) ağız dolusu] ye- : totumsII
[altını] ye- : e3’uşk’omams/ e3’uşk’omay, e3’uç’k’omams/ e3’uç’k’omaps, i3’uç’k’omaps
[aynı kapta (yemek, tatlı vs)] ye- : ok’imxors, ok’impxors, ok’ipxors; ok’oç’k’omups
[bir arada (aynı sofrada)] ye- : ok’imxors, ok’imxoy; ok’impxors, ok’ipxors; ok’oç’k’omups
[çabuk] ye- : totumsI
[derinliği olan bir kapta] ye- : doloşk’omams, doloşk’omuy; dolimxors/ dolimxoy, dolipxors; doloç’k’omups; dilimxors
[derinliği olmayan bir kapta veya bir alanda] ye- : comxoy; cimxoy, geimxors, geimpxors, geipxors
[düşey doğrultuyla derin mekânın içinde] ye- : doluşk’omams/ doluşk’omay; doluç’k’omams/ doluç’k’omaps, duluç’k’omaps
[(bir şeyin) etrafını koparıp] ye- : guxvat’ams/ guxvat’ay
[gizlice] ye- : meşk’işk’omams; meşk’imxoy
[(beraber yenen bir şeyi) karşısındakinden çabuk] ye- : doluç’k’omams
[keyifle (= yavaşça)] ye- : elvoşk’omay
[(bir şeyin bir) kısmını] ye- : noç’k’omams/ noç’k’omaps
[tamamını] ye- : ceş’komams, ceşk’omuy; cimxoy; geimxors, geimpxors, geipxors
[yan tarafta ya da kenarda] ye- : elaşk’omams; elimxors, elimxoy, elimxors/ elimpxors/ elipxors, ilaç’k’omups
[(bir şeyin) üstüne (başka bir şeyi)] ye- : eyoşk’omams/ eyoşk’omay; eyoç’k’omams; yopxors, yoç’k’omams, gyopxors, gyoç’k’omams/ gyoç’k’omaps; mijoç’k’omaps
[(bir şeyin) yanında (başka bir şeyi)] ye- : eloşk’omams; elvomxoy; elvoşk’omay; eloç’k’omams; eloç’k’omaps, iloç’k’omups, ilvoç’k’omaps
[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde] ye- : meşipxors
[yanlamasına derin kapalı mekânın içinde birine ait bir şeyi] ye- : meşuç’k’omams
[(bir şeyin iç kısmını) yanlamasına derinleyerek] ye- : meşk’uşk’omams/ meşk’uşk’omay; meşuç’k’omams; meşipxors; meşuç’k’omaps; mişimxors; mişuç’k’omaps
[yemek öncesi bir şeyi] ye- : e3’opxors
yedi : şk’it, şkit, şkvit
yedinci : şk’itineri; maşk’itani; şkitani, şkitoni; maşkitani
yedir- : çams/ çay/ çaps
[yandan] yedir- : elaçams[6]
yeğen : alimse, animse; yeğen, yegeni
yele : çoçok’a
[sesli olarak] yellen- : nit’orinams; t’orinuy; t’k’o(r)ins, t’k’o(r)inams, t’k’o(r)inoms; met’orinuy, met’k’orinums; goit’k’orinams/ goit’k’orinaps
[sessiz] yellen- : niksinams; iksinen; goiksinay/ goiksinams; ksinums/ ksinoms; skinums/ skinups; goiskinums/ goiskinups
[sesli] yellenme : t’orini, t’k’orini
[sessiz] yellenme : ksini
yem : yemi
[idareli kullanmaya düşünmeden] yemeğe daldır- : totumsI
yemeği bulaştır- : getotums
yemek : oşk’omaleI-2; cariII; yemeği; gyari/ gyayi/ gyai
yemeksiz : ucare[2]; ugyareli, ugyarali
[hayvana] yemini suyunu ver- : k’arxuy
[hayvana] yemini ver- : mecarams
[kullanılmayan] yemiş kabuğu ve artıkları : pexvaII
yemlik : oşk’omoniII; yemluği
yen- [= mağlup et-] : ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cejginams; cojginams/ cojginay; cecginay; gecginams/ gecginaps; gyocginams/ gyocginaps
yenge : yenge [Türkçe dışındaki dillerde “kardeşinin karısı” ile “amcası veya dayısının karısı” ayrı kelime grubu ile ifade edilir. Lazca-Türkçe iki dilli olan Lazlar, arada bir Türkçe “yenge” kelimesini olduğu gibi çekip kullanıyorlar.]; bece
yengeç : ç’ağana, ç’oğona, ç’arğani, ç’ağani, ç’ağali
yeni : ağani, ağne; yengi
[birine] yeni ad ver- : meyodums/ meyoduy
yeni gelin olma tavri : nusaloba, nusalik’oba, nisalik’oba
yenidünya meyvesi : noğa-3’ilimunt’ri
yenil- [= mağlup ol-] : icginen, ijginen; geicginen, gicginen
yenme : docina; cginapa, cgina
yer [= alan, çevre] : dogneği
yer [= toprak; kara parçası; arazi]: let’a; dixa; arazi
yer [= bir şeyin bulunduğu, konulduğu ya da yapıldığı coğrafî nokta]: sva, msva; yeri/ yeyi
[bilinmeyen çok uzak bir] yer : P’etracici
yer- : elaçay
[rahatça] yer edin- : geşaxen
[belirsiz bir] yerde : soton
[bir şeyi yaptığı] yerde : k’ala
[bir haldeki] yerde/ yere : sotiIII; sotiz
[bir şeyi yaptığı] yerden : k’alaşa
[sıvı (bir kaptan)] yere dök- : meyorums/ meyoruy, meoruy/ meorums, mex’orums/ mex’orups
[(birinin) dişi] yerinden çık- : eyulay
[(birinin) eklemi, kemiği vs] yerinden çık- : gamuvelams/ gamuvelay; gamvolay/ gammolay; yerinden hafif oynat- : oxonk’anay/ oxonk’anams/ oxonk’anaps/ oxvonk’anaps
yerleşik : yerleşuği
[arı kolonisi bir yere] yerleşmiş haldedir : cedgun
[düzenle] yerleştir- : st’eresaruy; mest’eresaruy/ mest’eresayuy; st’uresauy, st’uressaay; nost’uresaay
[(kendisi için ya da kendine ait şeyi) düzenle] yerleştir- : nist’eresaray
[eşyaları toparlayıp] yerleştir- : mç’k’eşums; bargums, nubargams
[evini] yerleştir- : bargums, nubargams
[dik] yerleştir- [= yere dik duracak şekilde koy-] : dodgams/ dodgay, dodguy/ dodgums, dodgims/ dodgips
[dik duracak şekilde] yerleştir- : codginams/ codginay, gyodginams/ gyodginaps
[(bir şeylerin) arasına dik duracak şekilde] yerleştir- : k’oşk’adgams, k’oşk’adguy, goşadgums, goşadgims/ goşadgips, guşadgips
[üst kısma dik duracak şekilde] yerleştir- : goladgams/ goladgay, goladgums, goladgims/ goladgips, guladgips
[(bir şeyin) üstüne dik duracak şekilde] yerleştir- : edgums, edgims
[(bir şeyin) üstüne (başka bir şeyi) dik duracak şekilde] yerleştir- : goyodgams, goydguy; eyodgams/ eyodgay/ eodgay, eyodgums/ eodgums; yodgams/ yodgaps
[yatay] yerleştir- [= yere yatay koy-] : dodums/ doduy, dodumers/ dodumels, dodvars
[düşey düzlemde bir yere yatay] yeleştir- : noxunay[3]
[kendine ait düşey doğrultuyla derin mekânın içine yatay] yerleştir- : dolidums/ delidums, doliduy, dolidumers, dolidumels, dilidumers, dolidvars, diliduvars
[kendisi çin bir şeyi yatay] yerleştir- : didums/ diduy, didumers, didumels, didvars
yerli : yerli
yeşer- : gont’uy[2]; mzgudun; sk’udunII, skidunII-1
yeşil : yeşili
[tuzlanmış hamsi ile ilgili yemeklere doğranarak katılan pazı gibi] yeşil sebzeler : goç’k’orale
[durgun su yüzeylerinde oluşan] yeşil yosun : ğampo
yet- : dubağun, ubağun; einç’en; yonç’un; eyanç’en, yanç’en
[birine veya bir şeye] yetecek kadar : enç’ina
yeterince : k’ay(i) kayi[C]-c-2
yetim olan : mitisuzi; umiteliI
yetin- : cazaden; dubağun, ubağun
yetineme- : var-dibağen, var-dvabağen
[biri ya da bir şey bir şeye] yetiş- : nunç’uşun; nuç’uşun, nuç’işun; nunç’uşay
[birinin ihtiyacına] yetiş- : meç’işums
[kısa mesafede birinin arkasından koşarak] yetiş- : meç’işums; menç’işun, meç’işun, meç’uşun, meç’ç’işun
[kısa mesafede birinin arkasından koşarak son anda] yetiş- : moç’işun
[koşarak belirsiz birine] yetiş- : mentxozuy
[okuyarak, boydan, akıl üstünlüğünden vs] yetiş- : menç’işun, meç’işun/ meç’uşun/ meç’ç’işun
[imdadına] yetiş- : ceç’işun
[yan taraftan] yetiş- : elaç’işun
[yüksek bir yerde bulunan bir şeye] yetiş- : eyanç’uşen; eyunç’uşun; yunç’uşun, yunç’işun
[çocuk iyi büyüyüp] yetişkin ol- : meyimorden
[yağmur, güneş vs sebze, meyve vs’nin] yetişmesini sağla- : oçanams, noçanams
[bir şeyi birine uzatıp] yetiştir- : nunç’işinay, nunç’uşinay, nunç’işinams, nunç’uşinams; nuç’işinams/ nuç’işinaps
[bir şeyi birinin arkasından] yetiştir- : ek’untxozinams/ ek’untxozinay; ek’vontxozinay
[sebze, meyve vs] yetiştir- : oçanams
[bir şey birine] yetme- : var-abağen
yetmiş : sumeneçi-do-vit
[tutumla kullanıp] yettir- : einç’inams/ einç’inay; ninç’inams[1]-III; nuxondinayII; ninç’ilarams/ ninç’ilaray; nink’ilyarams, nink’iyalams/ nink’iyalaps
yevmiyeci : yevmiyeci
[taneli katı cismi] yığ- : ok’obğams, ok’vobğay, ok’obğay, ok’obğaps, ok’vobğaps
[taneli katı cismi ileri doğru iterek] yığ- : ilaxups
[taneli katı cismi dökerek yanlamasına] yığ- : golobğams[2]/ golobğaps, gulvobğaps, gulobğaps
[aşağıya doğru] yığıl- : meyixvenII
[bir araya] yığıl- : ok’ibğen
[(taneli katı cisim bir şeyin) altına girip] yığıl- : e3’vabğen
[taneli katı cisim] yığılı dur- : ok’obğun, ok’vobğun
[taneli katı cisim yanlamasına derin kapalı mekânın içinde dağınık] yığılı dur- : meşk’obğun, meşk’vobğun; meşobğun, mişobğun, mişvobğun
[taneli katı cisim yanlamasına gelişigüzel bir şekilde] yığılı dur- : golobğun; golvobğun, gulvobğun, gulobğun
yığın : kumuli; ok’obğala
[(kabuklu yeşil fındık, toprak vs ile oluşturulan) piramit şeklindeki] yığın : k’uk’u3’i
yığın halinde kendi çıkardığı ısı ile yanmış olan (organik hayvan gübresi) : 3’iminderi
[odunun düzenli] yığını [ya da istifi] : ç’arma; març’a; xarga
yığıntı : kumuli
[(bir şeyin) üzerinde yapışık] yığıntı halinde dur- : nonpin
[ev, bahçe çiti, makine vs’yi] yık- : k’ok’oxums; ok’oxuy/ ok’oxums/ ok’oxups
[ev, bina vs] yık- : meyoxuy; dolobğams[2]/ dolobğaps[2]
[kenarını ya da bir kısmını] yık- : elaxums/ elaxuy/ elaxups, ilaxups
[yapılmış olan büyük şeyi] yık- : doloxups
[(kir çıkarmak için tabak, bardak vs’yi) ses çıkartırcasına] yıka- : k’urç’olums
[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyi)] yıka- : çxams/ çxay, çxuy/ çxums, çxims/ çxips
[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyi) alttan yukarı doğru] yıka- : e3’açxams/ e3’açxay, e3’açxuy/ e3’açxums; e3’açxims/ e3’açxips, i3’açxips
[etraflıca] yıka- : goçxams/ goçxay, goçxums, goçxims/ goçxips
[(derinliği olan bir şeyin) içini] yıka- : gamaçxams/ gamaçxay, gamaçxuy/ gamaçxums/ gamaçxups
[(vücut ve çamaşır haricindeki şeyin) bir kısımını] yıka- : noçxams/ noçxay/ noçxaps
[tabak, tencere, büyük tava, masa vs gibi yerdeki ev malzemeleri] yıka- : ceçxuy, geçxums
[yeri ya da zemini] yıka- : gelaçxums
[yol, yer, yerdeki taş vs’yi] yıka- : ceçxams, ceçxuy, geçxims, geçxips
[çamaşırı] yıka- : naxums/ naxuy/ naxups
[(bir kabın içinde) az miktarda çamaşırı] yıka- : cenaxums/ cenaxuy, genaxums/ genaxups
[(çeşitli) çamaşırı bir arada] yıka- : ok’onaxums/ ok’onaxuy, ok’onaxoms, ok’onaxups
[(giysinin bir) kısmını] yıka- : nunaxums, nunaxvay, nunaxvams, nunaxups
[çamaşırı tekrar] yıka- : meyonaxums/ meyonaxuy; meyanaxums
[çamaşırı tekrar tekrar] yıka- : meyonaxums-moyonaxums, meyonaxuy-moyonaxuy
[(taş, masa vs) üzerinde çamaşırı] yıka- : eyonaxums; goyonaxums/ goyonaxuy/ goonaxuy
[(birinin) başı veya sırtını] yıka- : cumboy
[(birinin) vücudunu] yıka- : umbonams, umboy, umbonay; ubons, ubonams; ubonups
[(birinin) vücudunun küçük bir kısımını] yık- : numbonams; numboy; nubons, nubonams
[insan vücudunu] yıka- : mbonums/ mbonuy, bonums/ bonups
[insan vücudunun bir kısmını keseleyerek] yıka- : cumbonams
[(bir) kabın içinde (birinin) vücudunu] yıka- : gebonums; gyubons
[kendi vücudunun bir kısmı ya da tümünü] yıka- : imbonams/ imbonay, imboy; ibons, ibonams
[ölünün vücudunu] yıka- : mbonuy; bonums/ bonups
[yaşayanın vücudunu veya ölüyü] yıka- : mbonums/ mbonuy
yıkanmış çamaşır : naxveri
yıkık : verane
[duvar vs] yıkıl- : meyixven
[ev vs] yıkıl- : k’ok’ixven; ok’ixven
[kenarından] yıkıl- : elixven
[yapılmış olan bir şey] yıkıl- : dolibğen; dilixven
yıkılıp parçalan- : mejixişiren
yıl : 3’ana[1]
yıl sonu : 3’ana-mesturi
yılan : 3’i3’ila
yılanın sürekli çok bulunduğu yer : 3’i3’ilapona, 3’i3’ilapuna
yılanyastığı : bjit’ili
yılbaşı : 3’anağani, 3’anağne
yıldırım düş- : dit’va3’ay
yıldız : murun3xi, muru3xi
yıllık istirahat : 3’ana-moşvacina
[kumaş, kâğıt vb’yi] yıprat- : bri3’ums/ bri3’uy/ bri3’oms/ bri3’ups
[kumaş, kâğıt vb] yıpran- : bru3’un
yırt- : ç’irdums/ ç’irduy; gamaç’irdams/ gamaç’irday; gamabri3’uy; xaruy/ xarums[2]/ xarups
[(bir şeyin) etrafını] yırt- : goç’irdams, gvoç’irday
[ortadan] yırt- : ok’oxarums/ ok’oxarups
[(asılı bir şeyi bir yerden) uygunsuzca çekip] yırt- : gestikoms/ gestikups
[(bir şeyin) üst kısmını] yırt- : cexaruy, gexarums/ gexarups
[(bir şeyin) üzerinde veya üzerine bir şeyi] yırt- : cexaruyIII; yoxarams/ yoxarums
[(kendi) üzerindeki giysini] yırt- : goist’ik’ams/ goist’ik’ay, goistikams; distikups
[yan tarafını] yırt- : elaç’irdums/ elaç’irduy
yırtıl- : ç’ordun, gamaç’ordun; gamabru3’un; ixaren; [bri3’ums altında] ibri3’en
[kumaş vs ortadan] yırtıl- : ok’oç’ordun
[yan tarafı] yırtıl- : elaç’ordun; elaç’k’odun, ilaç’k’odun
[yandan yukarı doğru] yırtıl- : elabru3’un, ilabru3’un
yırtın- : goiç’apxams, goiniç’apxams; goiç’irdams/ goiç’irday
yiğit : komoli, kimoli
yiğitlik : komoloba
yine : xolo[1]
yirmi : eçi
yirminci : maeçoni; eçoni
yitmiş olan kimse : t’ufa
yiyecek : oşk’omoniI; oşk’omale, oç’k’omale
yiyici [= rüşvet yiyen] : mç’k’omura
yiyip bitir- : ceş’komams, ceşk’omuy; cimxoy; geimxors, geimpxors, geipxors; geç’k’omups
yoğur- : şolums/ şoluy, şvelums; nkiminoms; oxtimaps
yoğurt : meyaperi; yoğurt’i, yoğuti, yoğut’i, yoğurdi
yoğurt mayası : mark’at’i
[(bir şeyin) cinsini (= türünü)] yok et- : mok’vatuy
[izini tozunu] yok et- : mek’arbuy
[var olan bir olguyu] yok et- : mek’arbums
[vurarak tamamen] yok et- : gamailums/ gamailuy/ gamailoms, gamax’ilums/ gamax’ilups
yok ol- [= ortadan kaybol-] : cejun, cecun; en3un
yok ol- [= soyu tüken--] : eç’k’odun; gamaç’k’odun
[(bulut) buharlaşıp] yok ol- : en3’un/ en3’ums, n3’un/ n3’ums
yoksa : yevana; vana[1]; vanatina; sotiV-1
yoksul : fuk’ara, fukara
yokuş : emptina; okti; yama
[dik] yokuş : emtumani/ yemtumani
[yukatıya çıkılan dik] yokuş : emti
[az meyilli] yokuş aşağı : celamtumani; celamtu, celamti; gelamtumani
[dik] yokuş aşağıya ya da aşağıda : cemtumani, gemtumani
yokuş yukarı : elamtu, elamti; empti, emti, yemti; eşk’amtumani
[dik] yokuş yukarıya ya da yukarıda : emtumani/ yemtumani
yokuş yukarıya bir nefeste : eşamtumani
yokuş yukarıya doğru : ti-jile, ti-cile
[az meyilli] yokuş yukarıya doğru : elamtumani
yol : gza
[(dik yokuşta bulunan) az meyilli] yol(dan) : golamtume
[düz yoldan ayrılan ve hafif eğimle yukarı doğru giden] yol : elagza
[çayır, ot vs’yi] yol- : k’onuy/ k’onums; ç’ik’onups
[dışarıya doğru] yol- : gamast’ik’ums/ gamast’ik’uy, gamast’ik’ay
[(bir şeyin) etrafını] yol- : goft’ilums/ goft’iluy; gost’ik’ums/ gost’ik’uy, gost’ik’ay
[(birinin) etrafındaki şeyi] yol- : gostikoms, gostikams
[etraftaki ot, çayır ve benzeri] yol- : guk’onams/ guk’onaps; guiç’ik’onups
[kendir liflerini] yol- : yolums; ntalums/ ntaluy; psuluy; mkvasuy
[tüyler, saçlar vs’yi] yol- : ft’ilums/ ft’iluy
[(kendi) tüyleri, saçlarını] yol- : ift’ilams/ ift’ilay
[tavuk vs’nin tüyü, kanadı vs] yol- : uft’ilams, nuft’ilams/ nuft’ilay
[(bir şeyin) üstünü] yol- : gestikums/ gestikoms
[yaşayan ya da kesilmiş ağacın dallarını] yol- : 3xot’uyII/ 3xot’umsII
[birini] yola koy- : ogzalams/ ogzalay/ ogzalaps
[biri] yola koyul- : cegutun; gedgitun
yola yakın : megza
yola yakın yer : megza
yolcu et- : ogzalams/ ogzalay/ ogzalaps
yoldaş : k’ada
[Arhavi] Yolgeçen köyü : Lome
Yolgeçen’li : Lomayi
[canlı birini askerliğe vs] yolla- : noncğonams
[cansız nesneyi (genelde veya belirsiz birine)] yolla- : noncğonams/ noncğonay/ noncğonaps
[canszı nesneyi belirli birine] yolla- : nuncğonams/ nuncğonay/ nuncğonaps
[cansız nesneyi belirli birine aşağı istikamette] yolla- : cuncğonams/ cuncğonay, gyuncğonams/ gyuncğonaps
[cansız nesneyi giden birine emanet ederek belirli birine] yolla- : guncğonams
[cansız nesneyi uzaktan beriye] yolla- : moncğonams, mvoncğonay, moncğonay, moncğonaps, mvoncğonaps
yolun- : goift’ilams/ goift’ilay
yolunu şaşır- : gza gvaşaşen; gza ant’alen[2]
yonga : noxlap’e, noxap’ule
yont- : yazums, p’azums; 3xont’umsII; azums/ azuy; x’azums/ x’azups
[etrafını] yont- : goyazums/ goyazuy; gvoyazay; goazuy/ goazums, gox’azums/ gox’azups
yordam : usumi
yorgan : yorğani, yorgani, yoğğani
yorgancı : yorğanci
yorgun : donç’ineri, nç’ineri; doç’k’ineri; doç’k’inderi, doç’k’indineri; donoç’k’inde
yorul- : dvanç’inen, daç’k’inen, daç’k’inden, dvaç’k’inden
yorulmuş : donç’ineri, nç’ineri; doç’k’ineri; doç’k’inderi, doç’k’indineri; donoç’k’inde
yorumla- : digurinay
[akar su dibindeki taşlarda yetişen] yosun : ğlep’i
[durgun su yüzeylerinde oluşan yeşil] yosun : ğampo[3]
[genelde] yosun : yosuni, yossuni
[durgun su] yosunlaş- : iğamponams
[akar suda] yosunlu : ğlep’oni
[evini] yönet- : oktay
[bir şeyin] yönünü değiştir- : goloktams; golvonktay, golonktay; goloktaps, guloktaps, gulvoktaps
yufka : gomçveri; yufka
yufka yürekli : guri-pupuloni
yukarı : jile, cile
yukarı çık- : eyulun/ eulun, yulun
[düşey doğrultuyla] yukarı çık- : eyulun/ eulun, yulun
[düşey doğrultuyla derin kapalı mekândan] yukarı çık- : eşk’ulun, eşulun, işulun
[hızla veya bir nefeste dik] yukarı çık- : eilams/ eilay; eyuk’ap’ams; ililaps
[hızla veya bir nefeste] yukarı çık- : eşk’ilay, eşilams
[cansız cismi] yukarı çıkar- : eşk’iğams/ eşk’iğay, eşiğams, eşimers; işimers, işimars
[cansız cismi boşaltarak] yukarı çıkar- : eşk’axums/ eşk’axuy, eşaxums/ eşaxups, işaxups
[cansız cismi az meyilli alanda] yukarı çıkar- : eliğams/ eliğay, elimers, ilimers, ilimars
[bir yerden] yukarı çıkart- : eşat’k’omers
[bu çevrede] yukarı doğru : amamtumanis
[dere boyu] yukarı doğru : amamtumani
[az meyilli yerde] yukarı doğru çık- : elulun, ilulun
[düz yoldan ayrılan ve hafif eğimle] yukarı doğru giden yol : elagza
yukarıda : jilendo[1]/ cilendo
yukarıdaki : jileni
yukarıdan : jilendo/ cilendo; jilendon, jilendoşen, jileşen
yukarıya : jile/ cile
[(bir yamaçta konuşan kişiden)] yukarıya doğru : golamtumani
[(duman, buhar vs)] yukarıya doğru çık- : edgitun; yulun
yular : dok’oru/ dok’k’oru, dok’ora; yulari
[gözlerini] yum- : udums/ uduy; oduy; odums/ odumers; ok’odumersIII; odvars
yumak : murgi
yumruk : mcixi
yumurta : makvali
yumurta akı : makvalişi 3ela
yumurta sarısı : makvalişi guri
[ana arı yavru için] yumurtalarını koy- : naşkumers
yumurtla- : sk’ums/ sk’uy, doskums, skums/ skups; mskups
[yeni] yumurtlamaya başlayan tavuk : vari3’a
yumusa- : içuçkanen, içiçkanen, içiçxanen
yumuşak : çuçku, çiçku, çiçxu
[tarladaki toprak hakkında] yumuşak : tavi
yumuşat- : oçuçkanams, oçiçkanams, oçiçxanams/ oçiçxanaps
[sıcak su içinde] yumuşat- : nt’u3uy; nt’u3ams
[sıcak su içinde deri vb’yi] yumuşat- : celunt’u3ay
Yunanlı : Urumi; Yonani
Yunanistan : Yonani-msva, Yunanistani
yusufçuk böceği : k’ark’alamt’axu
yut- : cuşk’ums; cişk’uy, geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers
yuva : ogvace; obğe[2]; yuva
yuvarla- : orginams/ orginay; ongrinay/ ongrinams; ongrimonams/ ongrimonaps; omurginaps
[bir-iki kere] yuvarla- : nongrimonams/ nongrimonaps
[uçurumdan aşağıya doğru] yuvarla- : ok’ap’inams[2]
[yerde] yuvarla- [= çevir-] : ongorams
[böcek, kuş vs ufak bir yere] yuvalan- : ni3’opxay
yuvarlak : mumgvarlaği; murgvala, mungvala, mugvala, mogvala, morgvali/ mogvali, murgvali/ mugvali
yuvarlak bir şey : bulti
[serenderin] yuvarlak fare korumacısı : parpa[1]-II; serendi-parpa; naylaşi parpa[2]-III
yuvarlak şapka biçimli şey : kara
yuvarlak yap- : gomugvalams; butolups
yuvarlan- : irginen, ingrinen, ingrimonen; imurginen; gimurginen
[yerde] yuvarlan- : ingolen, ingors/ ingos
[kuş] yuvası : foli
yuvasını terk et- : cejun, cecun; ceputxun, geputxun
yük : yuk’i; mobumaşa, mobale, mobaşe, mobalaşe; yuki
[bir kolla tutulacak şekilde bağlanmış] yük : xeşi[2]
[(bir seferde taşınabilecek) koltuk altı] yük : elakaçapa
[(bir seferde taşınabilecek) omuz üstü odun] yükü : oğmale, oğmalu[2]; ar mxucişi yuk’i, ar mxucişi yuki
[(taşınmaya hazır) paketlenmiş ya da bağlanmış] yük : mobalaşe
[sırta veya bir hayvana yüklenmiş] yük : moberi
[küçük] yük gemisi : şilep’i
yük parçası [= tek parça olmayan yükün parçalarının her biri] : mobumaşe
yükçü : xamali
[araba ya da gemiye yük] yükle- : mok’idams
[(birinin) sırtına] yükle- : mobams, mvobay, mobay; mok’idams/ mok’idaps, mvok’idaps
[birine onun işlemediği suçu] yükle- : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; eyot’t’axay; eyot’t’oçay; mok’idamsII; yok’idamsIII
[kimin işlediği bilinen bir suçu bir başkasına] yükle- : kabaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; mok’idamsII; yok’idamsIII
[suç işleyen kişi bir başkasının üzerine kendi suçunu] yükle- : k’abaat’i mobams; eyonduy; goyonduy; yok’idamsIV; mok’idamsIII
[biri bir şeyi kendi sırtına] yüklen- : moibams/ moibay; moik’idams/ moik’idaps, muik’idaps
[iş, dert, sorun vs birine] yüklen- : cot’roxun, gyot’roxun, gyot’ruxun
yüklü [hayvan] : korbapşa; mçinoci; mçinoceri
yüksek : mağala
yükseklere : jin-k’alepes
yün : tomaII; yuni
yün çileşi : landi
yün eğirme aracı [= ham yünü iplik haline getirmek için kullanılan eğirme aracı] : mxeni, pxeni
yün eğirme aracı [= iplik haline gelmiş yünleri iki kat, üç kat yapmak için kullanılan eğirme aracı] : o3’k’ondale
yün-fanila : yuni-falena
[birinin] yüreği yağ bağla- : guri yaği cadven
[bir şey yapmayı] yüreğine koy- : delingonams, dolingonay/ dolingonams
[birinin] yüreğini yak- : guri doluç’ums/ guri doluç’uy/ guri doluç’ups/ guri duluç’ups
yürek : guri
yürekli : guroni
yüreksiz : agure
[böcek] yürü- : buzun, buzalams, buzulaps
[insan veya hayvan] yürü- : igzalams/ igzalay, igzars/ igzay, igzals; k’uçxeten ulun
[insan gezerek] yürü- : goigzals
yürüyerek : gzaleri; gzalineri
yüz [= rakam “100”] : oşi; xut-eçi, xuteneçi
yüz [= çehre, surat] : p’ici, p’iji; nuk’u, nunk’u
yüz benzi : p’et’li
[suda] yüz- : inçirs/ inçiy, imçiy, imçvirs, inçvirs
[hayvanı] yüz- [= derisini soy-] : gom3’ams/ gon3’ams; gvon3’ay; gvo3’ay/ go3’ay; go3’k’ams/ go3’k’aps, go3’k’ims/ go3’k’ips, gvo3’k’aps; gu3’k’ips; şorums/ şoruy; n3’ay/ n3’uy
[insan] yüz[-ünün normal teni] : çere, ç’ere; peri
[birine] yüz ver- [= birinin arzularına yönelik hareket et-] : noonams
yüzdür- : onçirams/ onçiray; omçiray, omçvirams; onçviraps
yüznumara : çenefi; çeşme; gezme; çeçme; abdez-xana, abde3xana; oz*gumale; gale[1]-II; tuvalet’i, tuvalet’t’i
yüzü solgun : p’it’li-gexra3keri
yüzük : ma3’indi; yuzuği; mask’indi, ma3’k’indi
yüzükoyun : ti-k’op’ela; k’up’a, ust’i-k’up’a; p’ici-k’up’a; p’ici-k’up’eni
yüzün yıkanan bölümleri : t’op’iji
yüzüncü : xuteneçoroni
Z
zafer sarhoşluğu : cginapa
zahmetsiz yaş- : geşaxen
zaman : ora
zamansız : tenoraI
zan altında bulunan biri : çemi
zaptet- : ok’açams/ ok’açay; okaçams/ okaçaps
zar[1] [bitkilerdeki ince tabaka]: [k’romişi] t’ebi; zari[2]
zar[2] [küp şeklinde oyun araci]: zari[1], zai
zarar : zaa, zarari
zarf [= kâğıt kese] : zarfi
zaten : zati
zayıf [= bitkin] : sap’ari
zayıf [= cılız] : ç’irili
zayıf [= eksikleri olan] : mudara[2]
zayıfla- : mç’ipe iyen; imç’ipanen; izaifen; ndğulun
[çok] zayıfla- : m3’utxuy
zavallı : t’işuça; eçxome; eçama; k’rima[1]
zehir : ağu; ğurzuli/ ğurz*uli; abut’raki; nç’ami
zehir gibi [= çok acı] : ağu st’eri
zehir gibi [= kuvvetli ve sert mizaçlı]: ğurz*uli-steri
[birine ait birini] zehirle- : uç’amaps
[inek vs hayvan yediklerinden] zehirlen- : in3’ik’ay
zehirsiz : zeyirsuzi
zelzele : depremi; zelzele
zelzele ol- : let’a oxink’anay
zembil : nonç’epi-on3’ure; xup’ali, xut’up’ali; 3an3a
zengin : xampa; zengini
zenginleş- : izenginen
zerre : xişili[2], mxişili
zerzevat : lilve; sebze; zerzevati
zevce : oxorza, xorz*a, oxorca, oxocca; dida; çili
zevki kırıl- : guri gyak’vaten
zeytin : zeytini
zeytin yağı : zeytin-yaği
zımpara kâğıdı : zumpara
zıpla- : uk’ap’un[2]
[alttan yukarıya doğru] zıpla- : ejun/ ecun; e3’uk’ap’ams/ e3’uk’ap’ay, e3’uk’ap’un; i3’olaps
[kontrol dışı] zıpla- : mo3’ak’ap’ay
zıplat- : ok’ap’inams[3]
zırılda- : ç’irç’ilams/ ç’irç’ilay[2]; k’an3aray; ç’irinoms/ ç’irinams, ç’urinams; p’at’k’alams
zıvanadan çık- : nz*iz gelams
zift : pisaIII; zifti
zil : 3’ingiri; zili
zincir : zinciri
[ocak] zinciri : k’lemuri, k’remuli, k’ermuli, k’eremuli
[birine] ziyaret et- : elvakten; nacoxen; mointvalams; gululaps
[birine kısa süre için] ziyaret et- : golvakten; moigorams; moigoy; moigoray
[birinin beyni] zonkla- : (kuni) gamut’roxun
zor : zori[1]
[iki kişinin arasında] zor durumda kal- : k’oşk’ik’açen; eşk’ik’açen, eşikaçen; mişikaçen
[(bir şeyi birinin eline) geçer geçmez elinden] zoraki al- : nucubalams
zorba : xe-bigoni
zorla : zoyila; zorileten
[(birinin) elinden bir şeyi] zorla al- : k’o3’uğay; go3’uğams; go3’umers, gu3’umers; gu3’umars; go3’uncubalams
zorla- : nok’açinams; nok’açay; nokaçams/ nokaçaps
zorlan- : gandaren, nandaren
zorlukları çek- : n3’orums/ n3’oruy
zurna : p’ililiIII